bizimkilerdeki cemil'in bira şişeleri.

lotr-yüzük (süperim lan)

biraz daha genre belirtseysdin. aklıma gelen bir sürü oldu da göndermeye emin olamadım. belirli romantik film şu bu olsun dediğiniz var mı mesela?

pulp fiction - bad muther fucker yazan cüzdan

s3.amazonaws.com

arabası meşhurlar:
jurassic park
ghost busters
back to the future

matrix gözlüğü
matrix hapları
otostopçunun galaksi rehberi - deep thought ve marvin figürleri
seventh seal -satranç tahtası
little miss sunshine otobüsü
forrest gump çikolataları
jeux denfants çikolata kutusu
shawshank redemption minyatür çekici
big lebowski halısı :)
indiana jones - kırbaçtan kafatasına
buz devri palamudu
titanic kolyesi
üzerinde the ringli vcr kasedi
star warsun death starı lightsaberı
memento - herhangi bir palaroid +caption
supernatural - colt
amelie - şu her yerde resmi olan cin heykeli
azınlık raporundaki ismin yazılı olduğu kürecikler
tanrılar çıldırmış olmalı - eski tip coca cola şişesi
cast away - wilson:)
mr bean arabası


bu liste devam eder de ortaya karışık yapıldı. spesifik talepler olaydı iyiydi.

forrest gump: bubba-gump shrimp co. şapkası
saw serisi: "play me" yazılı teyp kasedi
the good the bad and the ugly: blondie'nin pançosu
the great dictator: nazi simgelerine benzeyen fake adidas logosu gibi çift çarpı işareti:) cf2.imgobject.com
toy story action figure'leri..

breaking bad: vamonos pest tişörtü (kategori dışı jüri özel:)

otomatik portakal'da evdeki sik biblosu.

fight club'daki sabun taksim'deki bir pasajda satılıyor. 10 lira falandı.

famousobjectsfromclassicmovies.com şunu oynamanı tavsiye ederim fikir vermesi açısından, görseller filmlerle gayet uyumlu

kaybol lan!

aslı arası bi telefonla konuşmuşun. üşenmemiş bir de buraya yazmış.
bende üşenmeden cevap yazıyorum.

o hastanelerde bi yatırıp ... !!

neyse tamam sakinim. çok içimden koptu.

cevap: allah hastanelere düşürmesin. düşürürse de gözünü üzerimizden ayırmasın.
sistem fena hocam çok fena. ben memnun değilim.

ps: hep deneyim bunlar hep.

allah hastanelere düşürmesin. düşürürse de böyle hükümetin getireceği sistemden medet umdurmasın.

aradığınız yer çağrı merkezi. onların kendi iş akışlarına göre konuşma standartları var. performans değerlendirmesine tabii tutuluyorlar ve buna göre de maaş almaktalar.

ancak doktorlar için bunu söyleyemeyiz. onlar hala hastalarına sen diye hitap etmekte ısrarcı. devlet hastanelerinde çalışan doktorlar özel hastanedekiler gibi hastalara özen göstermiyor. çünkü kovulma tehlikeleri yok. açıkçası ben devlet hastanelerinin işletme mantığıyla yönetilmesinden yani özelleştirilmesinden yanayım. sağlık sistemi ancak bu şekilde belirli bir kaliteye ulaşabilir.

internetten randevu sistemi,merkezi randevu sistemi vs güzel. kendi sitesi olmayan hastanelerden de randevu alınabiliyor. ama 1 ay sonrasına bile randevu verilmesi olmamış bence. eski sisteme göre en azından gece 12den sonra filan girip denk düşürürsen çok yoğun olan bölümlerden randevu alabiliyordun ertesi güne. şimdi bi dahiliyeden bi kardiyolojiden, bi jinekolojiden, efendime söyleyim kbbden özellikle eğitim araştırma hastanelerinden randevu alabilmek çok zor. güç bela randevu da alıyorsun sonra bi bakıyosun senin doktor izne çıkmış, acil nöbet günüymüş vs. başka doktora da gitmek istemezsen git o çileyi bir daha çek. hastanedeki personele değinmiyorum bile. (özellikle danışma, sıra numarası verenler, doktorları asiste edenler vs)

şunu da söylemeden edemeyeceğim, eğer asgari ücretle herhangi bir hastanede parantez içinde belirttiğim işlerde çalışacaksanız bulunduğunuz ilçenin akp ilçe teşkilatına form bırakmanız gerekiyor. buraya gittiğinizde de önce partiye üye yapıyorlar sizi. böyle bir saçmalık da var malesef.

kısacası %80 boktan bi sistem.

çağrı merkezinde randevu aldığınız süre kadar doktoru görebiliyorsanız sevinin. doktorlara suç atmıyorum. 10 dk.da bir randevu verir, üstüne bir de bir ton evrak-bilgisayar işiyle uğraştırırsan doktor da başını kaldırıp hastaya bakamaz hale gelir. çok özenli ve ilgili doktorlar vardır, ben de o sıkışık sistemde enerjisini kaybetmeyip elinden geleni yapan doktor gördüm. ama herkes böyle değil, olamaz da. hekimlik insanlarla iyi iletişim kurmayı gerektirir, ama iletişimin gerektirdiği şartları devlet ayarlamalı ki her doktor istenen verime ulaşsın.

dedem ölüm döşeğinde hastanede yatarken akşam 7 den sabah 8 e kadar sonda takacak birisini bulamadık. felçli adam su hasretiyle saatlerce yattı yatağında. işte bu yüzden sağlık sistemi iyi dendiği zaman yüzüme küfür edilmiş gibi hissediyorum.

(spoiler) she is a cop diyolardı. yani kızın polis olmasına şaşırıyolardı.

departed'a gönderme. orada birbirlerine "are you cop" diye bağırıyolardı, bi önceki bölümde marshal -ted birbirine bağırıyodu.

evet 1 tane önemli spoiler var harry potter ile ilgili.

@king lizard
@wast
teşekkürler,
iyi madem, atlayacağız bu bölümü:/

harry potter spoilerları çok ciddi, dava etsen edilir yani o derece.
walking dead de verilen spoiler da ciddi gibi ama en azından hangi sezon hangi bölüm olduğunu falan söylemiyorlar.

ya ciddi spoiler denmiş ama spoilerlardan aşırı rahatsız olup ron kızılmış dendiğinde okuma hevesiniz kaçacak bir tipseniz izlemeyin derim. ama aynı spoilerlar kitabın yayınlanmasından önce jk rowling tarafından bir röportajda değinildi. hatta şöyleydi:

spoilerımsı alert

"süpriz birileri ölecek evet. iddialar doğru"

spoilerımsı alert

birde aynı spoiler türkçeye çevrildikten sonra tanıtım yazılarında dahi kullanıldı. o zamanlar lanet etmiştim öğrendim diye ama kitabı bıraktıran spoilerlar değil. takılmayın.

walking deadle alakalı spoilerı duyunca da inanın sevineceksiniz üzülmek yerine. o da sorun değil.

rc drift

maketten kastınız motorlu, kumandayla yönlendirilen araçlar ise 'model', parçaları yapıştırıp-boyayıp-vitrine koyduğunuz araçlar ise 'maket' deniyor genelde.

modeller için, model uçaklarla ilgili bilgi verebilirim:)

yok model değil.

www.dr.com.tr!DR

bunun gibi şeyler işte. bunun gemisi, deniz altısı, uzay gemisi vs...

thk'nın internet mağazasında çok ucuza kitler satılıyor. tam bilgim yok ama, yerli üretim olduğu için en başlangıç olanı budur sanırım (pm model)thkmodelucak.com

Kızı ölen bir babayı anlayabileceğini sanmıyorum ama kendini öyle avutuyor işte allah aldı, allah verdi falan.

buna mı taktın? adam şu aşamada ağlarken göbek atsa bile tuhaf kaçmaz. hayatının baharında yavrun ölüyor. hem de kafası koparak.

illa bir yerden yakaladın mı dini iğnelemeye çalışmalar, vay efendim dini kullanıyorlar vs. vs. o adamın nasıl bir psikolojisi var hiç hayal edebiliyor musun. adam allahın aldığına inanır ama davasını da açar burada tezat bir durum yok. kızı biri öldürseydi allah aldı ama biz katilden şikayetçi değiliz mi diyecekti.

Evet, demek ki inanmıyor hemen ekşisözlükte başlık açtırıyorum pis müslümanlar diye.

ekstra bilgi; babanın dramı bu son olay değilmiş. 2 kızından diğeri de 9 yaşında vefat etmiş. ikincisi de vefat edince "alın yazısı" demekten başka bir şey kalmamış ki adamın elinde.

allah verdi-allah aldı demekten kastı, genel olarak yakınları ölenlerin dillendirdikleri, bir nevi teselli sözü. yani herkes ölecek, eceli geldikten sonra elden bir şey gelmez manasında. ecel inancına göre zaten o arabaya binmeseydi de eğer öleceği varsa ölürdü.

dava açma kısmına gelince, sonuçta bir ihmal var ve bir insanın ölümüne yol açıyor. her insanın ölecek olması 'ihmal yoluyla ölüme yol açmak' suçunu geçersiz kılmaz. her hangi bir 'adam öldürme' suçunu da geçersiz kılmaz. dava açmak adaletin gerçekleşmesi için var olan bir şey.
hem ayrıca, kızın babası dava açmasa bile devlet mutlaka kamu davası açacaktır. (terimlerde hata varsa bildirin lütfen:)

1x06. doktor da freud. :)

www.youtube.com

@galadnikov
doğrudur. asıl bölümde şarkıyı çevirmemişler, 6*20'de çevrili.

enstrümental müzikler etkili olabilir. müzikten çok sözler kafa dağıtıyodur diye düşünüyorum.

sayısal ders çalışırken matematik ağırlıklı , mekanik gibi filan müzik dinlerim , moda sokuyor filan.

ama sözel ağırlıklı ders çalışırken ticaret hukuku gibi müzikle yapamıyorum. dikkatim dağılıyor. okuyamıyorum.

ben hiç müzik dinlemiyorum ders öalışaman önce 1812 üvertürünü dinliyorum sınra başlıyorum

ben ders çalışırken not çıkartma ve yazma yöntemi ile çalışıyorum ve genelde haber kanalı açıp sesini hafif açarak ders çalışıyorum :D

tv sesiyle her şeyi yaparım ama müzikte elim ayağımla ritm tutmaya başlarım. angarya işlerinde müzik, beyin faaliyetinde sessizlik.

yok

komite.

daha kötüsü var, sigara içen kimyager ve sigara içen biyolog. bunlardan biri ben oluyorum. içerken düşünmüyorsun çünkü içerdiği maddeleri ve neye neden olduklarını.

var. sigara içmesi doktor olduğu gerçeğini değiştirmez. kimseyi de ilgilendirmez.

doktorlar sağlığa zararlı şeyler yemez, içmez, yapmaz diye bir kaide mi var.

küfreden imam, rüşvet alan hukukçu, ders anlatamayan öğretmen...

neden içmesin arkadaş takılma bu konulara .

senin sağlığını iyileştirmekten sorumlu. kendi sağlığı kendini ilgilendirir.

hocanin dedigini yap, yaptigini yapma.

sigara salt sağlığa zarar vermek amacıyla tüketilen bir nesneymiş gibi konuşuyorsun amk. sigara keyif verici bir maddedir. alkol gibi, tatlılar gibi.
keyif aldığı şeyi yapıyor adam. sanki doktorların kendilerini uzun yaşamaya adaması gerekiyormuş gibi şaşırmak asıl enteresan olan. kaç tane doktoru spor yaparken gördün? çoğu doktor hiçbir şekilde beslenmelerine dikkat etmez zaten.

derslerin ağırlığı altında ezilmek. genç yaşta kahırla dolmak vs.

Bir kere çapada EKG dersine girdim, öylesine, orda da doçent anlatırken, içmeyin arkadaşlar falan dedi, sınıfta "he amk he" tepkisi oluştu. Bence büyük paradoks, onlar da farkında(en azından muhabbet ettiklerim)

açıkcası ben sigara içen bir doktorun söylediklerine güvenmem.çünkü bu kadar sağlık için zararlı birşeyi içen bir doktorun bana bulunacağı sağlık tavsiyelerine güvenmiyorum.düşünün ki bir hasta sigara içiyor ve bütün hastalığının ana sebebi sigara,o doktor hastasına sigarayı bırak nasıl diyebilir.ben her zaman sağlık sözkonusuysa doktoru örnek almak isterim,çünkü en iyi o bilir sağlığı ama sigara içiyosa nasıl olcak?

sigara içen göğüs uzmanı için;

(bkz: oksimoron)

doktor dediğin zararları daha ayrıntılı olarak biliyor o kadar. yoksa her tiryaki gibi o da bağımlı. iş sadece mantığa kalsa sigara şirketleri çoktan batmıştı

eğer dizi veya program izliyorsan kanald.com.tr veya netd.com'da tekrarları var. Oradan izleyebilirsin istediğin gibi.

(git: www.tvyo.com )şurdan olur belki.

turkcell tv var

Sağolun arkadaşlar :) Bu dizi sitelerine yüklendikten sonra birinden izlerim en iyisi :)

kel, gangsta, ideal ressam (homojenize entel)

saçlarını yıkamak istemiyordur.

sürekli bere takan birisi olarak sadece saçlarımın iğrenç olduğunu ve bereyle de zileli deli cemal gibi göründüğümü düşünüyorum. sokağa çıkmam yasaklanmalı.

yakışıyordur takıyordur ya da saç problemi vardır.

kapalı mekanlarda bile kesinlijkle çıkarmayanı vardır bunların, akla saç ile ilgili bir prb. geliyor illaki,dökülme-mantar-deri prb. vs.

Boardroom Suggestion'mış...
knowyourmeme.com

adblock eklentisi varsa devre dışı bırak.

adblock ile ilgili bir sıkıntı yok, bende açıyor. flash player'ı güncellemeyi deneyin. başka tarayıcıdan da açmayı deneyebilirsiniz (eğer denemediyseniz.

videodan önce reklam çıktığı için adblock tarafından engellenir, asıl videonun üstü kapanır.

kıl koku yapar. traş (temizlik) hem hijyenik hem estetiktir. sakalla koltukaltı kılı bir değil...

nereye kadar uzatçaksın peki?

koku yapar o kıllar. çok terleyenler için olan deodorant veya roll-on alabilirsin terlerim akmasın diyosan.

(bkz: antiperspirant)

amk kesmesen rollon u nasıl sürcen? deodorantı nasıl kullancan? deriye bile değmez roll on, iş göremez ki?
Ya hayır şırıl şırıl mı terliyosun kışın? koltuk altındaki ter bezlerinde anormal bi durum olabilir, küçük bi ameliyatla onların bi kısmını alıyolar.
Kıl kesinlikle koku yapar, yakışıksız hem ne o orman çocuu gibi..Kalın kazak mazak yerine ince ama kat kat giyin madem.

yok terlemiyorum kışın da genel kültür olaraktan:D

www.youtube.com ingilizcen varsa. yoksa bi çizgi film vardı sabahları çıkardı hani , onu bulmaya çalış.

www.youtube.com
www.uzmantv.com (uzmantv genelde piyasadaki en ilginç görselleri koyar ama bunlar çok sıradan olmuş)

En basiti ve en eğlencelisi için;

www.youtube.com

Tahmin ediyorum;
Yazının gidişatından anladığım kadarıyla 'ipe ve kazığa yabancı olmamak' şehir hayatı görmüş böyle ormanda yaşamaya, nehirde yıkanmaya alışık olmayan birisine denirmiş gibi geldi.Çünkü devamında 'senin burada ne işin var' demişler demek ki oraya yabancı görmüşler beyazı.

Ama ip ve kazıkla ilişkisini kuramadım.
Takipteyim, çok merak ettim.

Benim tahminim;

Ip ve kazik adam asmak icin kullanilir. Demek ki adam ipe kaziga yabanci olmadigina gore hapishane kackini bir tipi var.

ip-kazık tekneleri limana bağladıkları şeyler, 'kazığa çekilmek' vs. ipe kazığa yabancı olan da başıboş-düzensiz yaşayan demek olabilir.

Evet vizdilva'nın yorumu tam oturuyor. "Beyaz yakalı, plaza çalışanı tipinde bir herif" demek istemiş olmalı. Ki Nişanyan'ın karakteri de bu benzetmeyi yapmaya müsait.

slymene'nin tahmini de doğru oluyor bu durumda.

Çok teşekkürler.

memnun oldum.
(bkz: )beta.eksisozluk.com

www.gittigidiyor.com

para yatırılabilen bankamatiklerde giriş tuşuna basınca kartsız işlem menüsü geliyor. oradan işlem yapabilirsiniz.

www.leveltr.com
demo.garanti.com.tr

hangi windows sürümü ?

kurulum dosyasını kaldırmış olabilirsiniz.

yani o windows özelliğini yüklemek için sizden kurulum cd'si isteyebilir.

kurulum cd'si takıp windows'u onarmak bir çözüm olabilir.

@bihaber
windows 7 ultimate. media center kurulumu yapılan bir şey değil, internet explorer gibi default. bir kaç hafta önce iexplorer'la birlikte kullanmadığım bir sürü şeyi kaldırdım, ama media center'ı geri yükleyecem hata veriyor.

biliyorum önyüklü geliyor ama windows bileşenlerinin de kurulum dosyaları var. mesela ben donatıları kaldırmıştım (hesap makinesi, klavye falan) tekrar yüklemek için windows kurulum cd'sindeki kurulum dosyasına ihtiyaç duyuyor. veya i336 gibi bir klasör varsa c:/ klasöründe onun içinde de windows bileşenleri var.

@bihaber
'hediye' dvdyle ultimate'e yükseltmiştim. yine bi 'hediye' dvdyle windows onarabilir miyim?

açıkçası denemedim ama kurulabilmesi lazım. en azından içinden media center kurulum dosyası mevcuttur mutlaka.

--spoiler--

hrant, 2007

--spoiler--

halı sahada rövaşata atmıştım

Bilmiyorum. Dolayısıyla hatırlayamam. Dolayısıyla unutamam.

geçen sene bir arkadaşım profil resmini aynı böyle bi yazıya çevirmişti.

ben dogdum

İlk okyanus aşırı radyo yayını yapılmıştı sanırım.

al tr.wikipedia.org

soğuk ılık arası, o sıcaklık derecesini tutturunca sütün tadı güzelleşiyor yemin ederim.
-şekersiz
-sek

yıllar sonra ilk defa biraz önce içtim ılık sıcak arası ve ballı.

lisedeyken sabah kahvaltısı niyetine sıcak ve ballı içiyordum, 6-7 senedir süt içmiyorum.

şekersiz soğuk.

soğuk şekersiz sek.

0,5'lik kutuyu açıp kafaya dikiyorum, genelde soğuk oluyor

soğuk olarak muzlu süt/çilekli milkshake
sıcak olarak nescafe veya nesquikle

sade içemiyorum

1.kahvaltıda ılık ama atıştırırken soğuk
2.şekersiz
3.sek

soğuk ılık arası, şekersiz, sek. aslında yanında kurabiyeyle falan içerim hep o yüzden sek sayılır mı bilemedim.

soğuk
şekersiz
protein tozuyla

hepsini içerim ama sıcaksa şeker atarım,tabi en sevdiğim sade ve soğuk olanıdır ayrıca tatlandırmaya falan ihtiyaç duymam kendisine zaten bayılıyorum...

soğuk şekersiz sek

bazen de kahve ile.

1. Soğuk
(Küçükken sütü hiç sevmezdim. Karnımı ağrıtırdı çünkü. Bir gün soğuk içtim ve fark ettim ki, karnımı ağrıtan sıcak sütmüş. O günden beri en sevdiğim içecek süttür. Ek olarak: hala sütü sıcak içtiğimde karın ağrısı yapar.)

2. Şekersiz

3. Sek
(Bazen canım çikolatalı süt ister. O zaman Alpella'nın çikolatalı sütünü tercih ederim.

1. soğuk
2. şekersiz
3. gevrekle veya protein tozuyla/muzla karıştırarak.

yazın soğuk, kışın da biraz ılıtıyorum. şekersiz ve sek içiyorum.

Soğuk, şekersiz, sek.

1. soğuk (ılığı daha çok seviyorum ama genelde dolaptan çıktığı gibi içiyorum)
2. şekersiz, hatta yağsız.
3. sek. bazen yulaf ezmesi, kuru üzüm ve toz kakao ile.

not: kahve veya kakao ile içersem sıcak (üstü kaymak tutmayacak kadar ısıtıp), şimdilik tatlandırıcı ile (1 sb için 30mg canderel). ama tatlandırıcıyı da bırakmayı planlıyorum.

sıcak
ballı
sek

Bir dönem vazgeçilmez kahvaltım olan, 1 adet muz, 0,5 litre süt, bir çorba kaşığı bal, hepsini blenderda karıştırıp, bir güzel içer idim.

1.Daima soğuk
2.Bal dışında tatlandırıcı koymam
3.Genel olarak sek, imkanlar dahilinde blenderda (muzlu,çilekli, bebe püskevitli, aklınıza gelmeyek değişik çeşitlerini yaparım)

İmza: Haftada 10 litre süt içen adam.

bazen soğuk şekersiz sek.
bazen soğuk şekersiz nesqué.

maşallah herkes sek içiyormuş ama pınarın sütü de fena değil bence.

kesinlikle soğuk, şekersiz ve sek.

paket sütleri eliyorum öncelikle. köy sütü yanı açık sütü süt diye içerim zira paket sütten süt tadı almıyorum ben. köy sütünü kaynattıktan sonra biraz ılınıp şekerli içerim. dolaptan çıkmış buz gibi sütü de severim. süt yağlı ise şekersiz sıcağa yakın içerim. ama en lezzetli süt çocukluğumun tikveşli tombul şişe sütüydü.

Soğuk, şekersiz, nesquikli..

soğuk nesquick

sıcak nescafe

Doğa da az bulunan şey her zaman değerlidir.

kanka benim tahminime göre insanlar yüzyıllardır altını alıp saklıyor/kullanıyor. dolayısıyla zaman içinde altın madenleri azalmaya başladı. e azaldıkçada değeri arttı. bu benim görüşüm tabi,bilimsel bi açıklamam yok

elektriği çok güzel iletiyo namussuz.. hassas devrelerde ayarı düşük altın kullanılıyo mesela. bi de rengi de insanları çekiyor olsa gerek.. sıcak!

altını bi tür metal para gibi düşün. ama nadir bulunan bi metal. normal 20 tl aslında nasıl bi kağıt parçasıysa..

dürtüdür. cinsel ihtiyacı hemen giderene kadar geçen sürede duygular geliştirilir.

kavramların bu kadar karıştırıldığı ülkede normal tabi. cinselliği mi, cinsel dürtüyü mü, aşkı mı vs. neyi soruyorsunuz belli değil.
yanıt olarak, duygu değildir, dürtü de değildir.
(bkz: erotizm)

biyolojidir.

seinfeld, sex and the city

the always sunny in phidelpia

izlemediyseniz coupling.

parks and recreation
family guy (4-5 sezondan itibaren)

Tür olarak pek benzemese de dediğin dizileri de seven biri olarak(özellikle House) Supernatural'i öneririm.

ayrıca komedi dizisi seviyorsan Chuck da iyidir, bitmeyeydi iyiydi.

lie to me

ilk önerim friends,müthiştir.
ikinci olarak the it crowd olabilir.ilk bi ısınma sorunu oluyor ama sonradan süper.

black books kesinlikle. beğenmezsen mesaj at çocuğumu keserim.

saddam hitlerin oğluymuş diyolardı

adem.
klişe, düzmantık ama komik be abi. bugün biri gelip 'dünyadaki tüm insanlar senin soyundan gelecek' dese... afrikadaki zenci, sibiryadaki rus, çorumdaki fadime nene, ben... adam 'dede'.

he bi de bütün moğollar gerçekten cengiz hanın birebir torunuymuş bunu da buldular en son. böylelerine ortak ata deniyor, bitane kadın da aynı böyle yunanistan civarında var, şu an avrupadaki çoğu insan o kadının çocuğu mesela. değişik işler.

ertugrul gazi, orhan gazi, osmangazi

hayır.

osmanlı son derece ademimerkeziyetçi bir yapıya sahipti. o zamanlar da sınır kavramı pek yoktu.

kayıtları zamanının mısır arşivlerinden bulabilirsin. belki bir kaç gezgin dikkat etmiştir, o kadar.

ekonomik yapı olarak da öncelik her zaman, çok büyük bir fark ile istanbul idi. bütün diğer vilayetler, istanbul beslerdi. padişahların da seferler dışında fazla gezgin bir yapısı, "a şu tarihi eserlere bir bakayım" kaygısı yoktu. özellikle anavatan olarak kabul edilen, anahtar vilayetler dışındaki her yer kendi kültürüyle büyürdü. osmanlı sadece buralardaki hükmünü sürer, buraları korurdu. buraları yönetenler ise, atanmış lokal liderlerdi.

o nedenle istanbul/osmanlı odaklı bir araştırmadan ziyade, mısır otaklı bir araştırma daha mantıklı olacaktır.

www.dunyabulteni.net

'ele gelsin' diye sanırım. mesela sim kartı, hafıza kartı kolay kayboluyor. cüzdana bile koysan küçük olduğu için bozuk para gözüne atıyorsun. (4 inçlik kartı 2 cmlik kartla kıyasladım ama olsun) ama kart boyutu bu haliyle güzel. ama şuanki nüfuz cüzdanları büyük mesela. o da kredi kartı boyutunda olsa iyi olur.

Hayatınızda daha önce bir tane bile olsa bir film izlemişseniz bu tarz detayların filmin geçtiği o geçici evrende olmasının gerekli olmadığını görürsünüz.

Yani demek istediğim bu size sizin çözmeniz için verilen o açık uçlu ipuçlarından değil. Bu filmdeki karakterlerin hiç sıçmaması gibi bir şey olsa olsa.

oturduğu yerden hepsini hayal ediyor olabilir. mesela üniversite zamanında oda arkadaşı varmış gibi anlatılıyor filmde ama o da hayalmiş, aynen arabayla yer değiştirme kısmı da john nash'in kafasının içindeki imajlar olabilir.

asıl tahminim böyle, ama mesela taksiye vs. binip kafasında ajan filmi çeviriyor da olabilir. nasıl yurtta tek kalıp 2 kişilik oynuyorsa:)

yaklaşık 3-4 senedir google ın başı çektiği bir durum.

Sizin arama sonuçlarınızı kullandığınız bilgisayarla eşleştiriyor ve o bilgisayardan girilen sitelerde o aramaya uygun reklamlar çıkarıyor. olay bu.

'çerez' yada 'cookie' denen dosyalar sisteminize otomatik olarak yüklenip arama geçmişinizi ve görüntülediğiniz sayfaları izliyor. buna göre size ilgileneceğiniz alanlarda reklam gösteriyorlar. en basit örnek yabancı sitelerde türkçe reklam çıkması. (ip'den ülke bulunuyor gerçi, cookie'ye gerek kalmıyordur).
-uzun zamandır var ve yaygın bir şey. google arama motoru ve hatta chrome tarayıcıda bununla ilgili seçenekler var. e1301.hizliresim.com

-chrome web store'da bu gibi takipleri engelleme uzantıları var.
-rahatsız ediyorsa tarayıcınızın cookie seçeneklerini değiştirebilirsiniz.

numarasını iste yada sen cama yaz nebiliyim işte öyle aniden gitme, bana kalsa hiç gitme.

Memintolarını gördü galiba, ondan mı telaş yaptın?

bizim yurttada vardı senin gibi bi model. her akşam perdeleri açar çalışırdı.

naptı acaba o sonra?

ama biz çok dalga geçerdik ya, ölümüne.

karşı komşunun kızı seni camdan gördüyse apartmanınızın mimarisi epey ilginç olmalı.

"Well let's see, Wheel of Fortune, naked push ups, naked chin ups... oh I was at dinner. "

cama telefon numaranı as

İnsan kendi evinde bile güvende değil bu zamanda , taciz heryerde

@durdenist hacı karşı komşu derken sitede karşı blok. kısa yazayım dedim :)

@sadegazoz vallahi doğrusun azizim. türkiye nereye gidiyor?

@cecilia perdeleri açıp çalışmıyorum. havalansın diye oda camı açtım o sırada da dışarı baktım hatunda bana baktı gözleriyle taciz etti beni.

kızı bi daha gördüğünde "i'm gay" yazılı bi kağıt tut pencereye.

"i'm gay" ingilizcede "canım benim gel buraya" demek, gerçekten.

@shinarai pardon nerede gülecektik?

seri halinde video yükleyenler yeni youtube ile gelen "sezon" olayına alışırlarsa süper gibi bence. eksiği yok fazlası var.

videonun sol üst köşede durması sinir ediyor beni. çok mu zor ortalamak amk?

bi dizinin 4. bölümünü izlerken sağdaki menüde 5. bölüm hariç tüm bölümler ve songül karlı sütyensiz çıkıyor, o yüzden youtube'dan umudu kestim. yeni görünümü de çok garip, alışana kadar çok zorlayacak.

ev sahibi falan bilir mutlaka.

miskok.com biraz komik gibi sanki :)

shnhkn o isimlerin çoğu kapılmıştır. websitesi ismi olarak yani.

parfumburada.com

netteparfum.com

Parfumtutkusu.com
Parfumpazari.com
Sultanparfumeri.com
Parfumcum.com

e-sinti.com
e-sans.com

esans mükemmelmiş ama alınmış o da

e-sans daha çok şans oyunları sitesi gibi çağrışım yapıyor. parfüm için kötü bir tercih olurdu.

senin tercihin ne olurdu?

parfummarket
ya da
parfumarket

onlar da dolu :(

12 soruyu tek tek yazdırmak yerine bir pool açıp linkini koyaydın ya, yine aynı şeyleri yazacak olsam da üşendim valla. çok geldi yaılar mazılar.

1- işletme okumak istiyordum, o yüzden akreditasyonu olması ve bünyesinde iyi hocaları barındırması sebebiyle bilkent üniversitesi'ni seçmiştim (sene 2006).
2- hocaları, marka değeri, bana sunabileceği imkanlar ve çevre.
3- evet, ilk tercihimdi.
4- ilk tercihime yerleştiğim için bunu geçiyorum.
5- belki boğaziçi'ni de yazardım ailemden ayrı okumanın bana getireceği olumlu etkiler sebebiyle. belki o zaman daha dişli bir insan olmak zorunda kalırdım.
6- ederim. öğrenciye değer veren, isteklerini kulak ardı etmeyen bir okul. yararlanmasını bilene çok iyi imkanlar sunuyor. sadece okulun ismi bile çok kapıyı açıyor.
7- bu çok klişe olacak ya; blkent'li olmak ayrıcalıktır diyeceğim :))
8- stajlar ve seminerler sayesinde mezun olduğumda "cv'me ne yazacağım" kaygısı taşımadım. yabancı hocalar sayesinde onların ülkelerinde de bağlantım oldu ve yurtdışına gitmek istersem sadece bu yolla bile 2-3 üniversiteden kabul alabileceğimi biliyorum.
9- kütüphanesi çok iyi. kütüphanede olmayan bir kaynak görürseniz bir form dolduruyorsunuz ve hemen getirtiyorlar.
10- bazı insanlar tarafından "bilkentli, şımarık, züppe, baba parası sevici, onların eğitimi de kötüdür şimdi, vb." yaftası var, bunu ben anlamıyorum gerçekten. zaten ankara'nın en yüksek puanla kabul eden lisesine girip mezun olmuşum, üniversiteyi başarıyla bitirmişim (hiç de sanıldığı gibi yata yata bitmiyor), iş sahibi olmuşum, kendi işimi de kurmuşum ama hala bana "siz zaten diploma satın alıyorsunuz bıdıbıdı". bunu diyen adamı econ 101 sınavlarına soksam geçemeyecek, en basit bilgi birikiminden yoksun, fotokopilerle uyduruk bir taşra üniversitesinden zor bela mezun olmuş. sonra gelip doğru düzgün bir kaynağı bile olmadan kendince beni küçük görmeye çalışıyor. üzgünüm, hiçbir kurumsal firma bunları yemiyor. kapısından giremeyeceği, değerlendirmeye bile alınmayacağı firmalara ben giriyorum. istediği kadar konuşabilir. önemli olan eylem.
11- okuldaki her şeyin pahalı olması. bir sıcak çikolata 5 buçuk lira, bir tost 7 liradan başlıyor. sadece yeme içmeye bile ciddi miktarda para gidiyor.
12- türkiye sınırları içinde konuştuğumuzu varsayıyorum. tabii ki bu liste alandan alana değişir. benim listem şöyle;

bilkent, boğaziçi, odtü (özellikle mühendislik okuyacak olsam belki bilkent yerine odtü'yü yazardım, diğer bölümleri için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim), itü, bilgi (reklamcılık, sinema ve televizyon, görsel tasarım gibi bazı alanlarda sundukları imkanlar ve hocalar çok iyi).

uc kere oss'ye girdim, ilk ikisine (sabanci ve gyte bilg. muh) gercekten girdim, ikisinde de iyi universiteler kazandim ama ikisini de bitirmedim. en sonuncusunu (sakaarya bilg. muh) da askerlikle alakali olarak kazandim.

1- herkes puanina gore secer:) sonrasinda sehir, okul/bolum geliyor.

2- once sehir, sonra bolum.

3- sayilir, uzerindekiler giremeyecegimi bildigim yuksek puanli yerlerdi.

4-

5- itu guverte, bogazici iktisat puanimin tuttugu ve bana sonradan acaba dedirten 2 bolumdur. su anda deniz isi yaptigim icin guverte okuyup kaptan olmak isterdim. bogazici iktisat da sadece okul bogazici oldugu icin.

6- bitirmedigim uc universite var, sonuncusuna sadece kayit yaptim ama diger ikisini herkese oneririm.

7- en uzun okudugum okul gyte bilg muh, gyte'li olmak "butik" bir universite keyfi veriyor

8- acikcasi sadece arkadas kazandim. su anda yaptigim isle ilgili bir sey ogrenmedim

9- istanbul'a yakin, hocalar yeterli ve ilgili, kucuk okul, herkes herkesi taniyor.

10- okumaktan degil ama bitirmemis olmaktan dolayi cok iyi hissetmiyorum.

11- istanbul'a uzak, az ogrenci, az bolum, taninmis degil.

12- bogazici, itu, odtu, istanbul, sabahattin zaim

1-Üniversitenin eğitimi ve sosyal imkanları
2-Puanıma göre.İstanbul Üniversitesi.
3-Hayır.
4-İlk üniversite , istediğim bölüm olan üniversiteydi.
5-Özel bir üniversitede burslu okumak isterdim,bunun için tercih değil direkt puan zamanına da geri dönmem lazım.
6-Tavsiye etmem.Sadece adı var.
7-Üniversiteli olmak deyince özgürlük.X yerine kendi üniversitemi koyduğumda bir şey hissetmiyorum.
9-Bazı hocaları.Devam zorunluluğu olmaması.
10-Eğitim alanında diğerlerinden düşük olmak.Sosyal imkanlarının olmaması.Yaratıcı ve araştırmaya yönelik eğitim anlayışından uzak olması.bla bla bla.
11-Onun aynısı.
12-ODTÜ-Boğaziçi Üni.-Ankara Üni.-Galatasaray Üni.-İstanbul Bİlgi Üni.

1- okula bakar, öğranci profiline, okulun prestijine. şehir seçer.

2- istanbulda olması + ayrıca okuduğum bölüm sadece bu üniversitede var.

3- hayır, hatırlamıyorum ama 15 falandı sanırım. 1.si hariç 15.ye kadar olan bölümleri ailem yazdı. günahım kadar sevmezdim.

4- bir özel üniversitenin tam burslu psikoloji bölümüydü. ingilizce psikolojiydi. seviyorum. ama şu anki bölümümden de mutluyum.

5- boğaziçini seçerdim çünkü sınav sistemlerinin hastayım. kulupleri de şahane oraya değinmiyorum.

6- üniversitemi asla tavsiye etmiyorum. bizim bölümümüze özerklik versinler, o zaman tavsiye edeceğim.

7- x universiteli olmak diyince utanıyorum ben. bu konuyu burada kapatıyorum.

8-

9-

10-11- acayip çirkin bir öğrenci profili var. hocaları egoist. bir tane sevdiğim hoca yok. ha var. ama o da turk degıl. hocalar ya. evet bu kısmını dusundukce okulu bırakasım gelıyor. okulda ısler ıgrenc yuruyor. en deger verılmesı gerekenler ogrencıler oldugu halde utanmasalar yuzumuze bakmayacaklar. dogru duzgun kutuphanemız bıle yok.

12- boğaziçidir, odtüdür. sebepleri hepimiz biliyoruz.

kayranin kedisi ile aynısı sadece bilkent 3. tercihimdi

1- verilen eğitimin kalitesine göre, mezunlarının iş bulma imkanına göre, kendi başarısi ile üniversitenin aldığı puan durumuna göre...
2- önce yapmak istediğim işi belirledim. sonra o iş için gerekli eğitimi veren bölümlerin puanını sıraladım.
3- bizim zamanımızda 18 tercih vardı, 4. tercihime girdim. hepsi aynı bölümdü.
4- ilki odtüydü, puanım yetmedi :) ingilizce eğitim veriyordu. hocaları çok iiyiydi. en yüksek puanla aalan oydu. odtü işte, niyesi var mı daha!!!
5- ankara siyasalı seçerdim. mülkiyeli olma havası var.
6- o zaman etmezdim, imaj olarak çok iyiydi, hocaları da çok iyiydi. ama biz hep asistanlardan ders aldık, hocalar onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapardı, onlar da bize insan dışı varlık muamelesi yapıp egolarını tatmin ederlerdi. dışı tercih edecekleri, içi bizi yaktı yani. şimdi de etmem, demode kaldı.
7- eğer kurumsal kimliği oturmuş bir üniversite ise o zaman "x ünivrsiteli olmak" bir anlam ifade eder. eski sınıf arkadaşlarımla muhabbet ederken bile öyle bi duygu hissetmiyoruz hiçbirimiz. ama mesela mülkiyeliler birbirini acaip tutar, her yerde mülkiyeliler kendi aralarında organizedir, iş başvurularında birbirlerini kayırırlar vs.
8- üniversite mezunu olmuş olmak dışında bi fark yaratmadı benim için.
9- bakınız 8. soru
10- sadece belli bir politik kesimin sözünün geçtiği bi okuldu. farklı sesler ya da tartışmalar yaşanmadı hiç.
11- bakınız 10.soru
12- üniversite değil bölüm belirler bu sırayı. her bölüm için en çok tercih edilen üniversite birbirinden farklıdır. mesela mühendislikle hukuk için aynı ilk beşi saymak çok saçma olur. en önemli tercih nedeni verilen eğitimin kalitesidir. ikinci kriter şehirdir. genel eğilim istanbul, ankara, izmir ünversiteleridir. burdaki okulların diğer illerdeki üniversitelere göre çok daha kaliteli eğğtim vermesi dışında, büyükşehir olması, imkanların (konferans, kurs vs )fazla olması, öğrenciye hitap eden sosyal yaşam imkanları vs vs...

1- maddiyat, is bulma kolayligi, rahatlik, sosyal statu, puanim bosa gitmesin, sehir, sevilen ilgi duyulan bir alan olmasi

2- sevdigim ve istedigim bolumdu, ama birkac tercih arasindan secim yapmam gerekiyordu ve biraz da puanim bosa gitmesin kriterine gore tercih yaptim (yanlis sebeplerle dogru tercihi yapmak oldu biraz benimkisi)

3- hayir

4- ayni bolumun daha yuksek puanli bir universitede olaniydi. ayrica eve daha yakindi o universite.

5- su andaki tercihimi hem bolum hem de universite olarak hayatta degistirmem. yanlis anlasilmasin universitemi spesifik olarak sevdigimden degil, baska faktorler etkili oldu bunda. istemeye istemeye gittim fakat benim icin en iyisi bu olmus, her acidan.

6- gelsin, sumuklubocek hizinda calisan ogrenci islerine ragmen guzel bir universite.

7- kendi universiteme yonelik ozel bir sevgi beslemiyorum fakat universiteli olmak gercekten ozgur olmak demek.

8- bir ust soruda dedigim gibi, bunlar ozel olarak x universitesinin degil genel olarak universite kavraminin bana kazandirdigi seyler. hangi seyler olduguna gelince, karakterim universite yillarinda oturdu diyebilirim, ailemden uzakta kendi istediklerimi yapmak, kendimi istedigim dogrultuda gelistirmek icin sinirsiz firsatim ve zamanim oldu.

9- manzarasi guzel

10, 11- dedigim gibi ogrenci isleri ve dekanlik biraz ilgisiz. bir de iyi hocalar ozel universiteler tarafindan kapilmaya baslandi son yillarda.

12- bogazici, odtu, itu, istanbul, marmara. insanlarin cogu tamamen puana yonelik tercih yapiyor.

1- puan aralığı, şehir, ilgi alanı, iş imkanı, arkadaş tavsiyesi, üniversitenin tanınmışlığı
2- seçmek istediğim bölüm (tıp) olan üniversitelerden, puan aralığımda, şehri idare eder, tus başarısı yüksek, ilkokul öğretmenim olur verdi. bir de kampüs şehir içinde.
3- 4. tercihimdi ama ilk 3 tercihim sırf babam 'belki kazanırsın' dediği için yazdığım derecelik 'ukte' tercihlerdi. yerleşmem 'olası' olan ilk tercihti yani.
4- istanbul üniversitesi çapa tıp fakültesi. nedeni marka olması, yaşadığım şehirde olması, cerrahpaşa'nın aksine uygulama ağırlıklı olması.
5- kocaeli üniversitesini seçerdim, büyükşehir olması ve yaşadığım şehre yakın olması.
6- ederdim. nedeni tus başarısında derecelik bölümlerle yarışması, ve başarılı-donanımlı doktorlar yetiştirmesi.
7- eziklik ve mahrumiyet hissediyorum. anadolu'nun küçük bir şehrinde istanbul'dan gelen bir genç öğrenci olmak ve tıp hariç diğer bölümleri vasat düzeyde olan bir üniversite ortamında yaşamak.
8- tek başına yaşayıp geçinmek, küçük bir şehrin yaşantısını gözlemlemek, lise yıllarının aratan bir üniversitenin varlığını idrak etmek.
9- türkiyenin en büyük kapalı spor merkezine sahip olması, kampüsün 10 dk. yürüme mesafesinde ve şehiriçinde olması, kampüste siyasi olaylar olmaması, başörtüsü yasağı uygulanmaması.
10- küçük bir şehir ve ufku çok dar olan öğrencileri olması. okulun hala inşaat halinde olması.
11- kampüsün büyük bir kısmının şantiye görünümünde ve çamur olması. online hizmetlerinin yetersiz olması. burs imkanının olmaması.
12- istanbul üniversitesi: şehrin göbeğinde ve az çok marka olması.
uludağ: bursada
9 eylül: izmirde
fatih üniversitesi: abiler ve dersane hocalarının etkisi
itü: istanbul'da ve teknik üni. olması.

ucuz etin yahnisi misali. kursa milyarlar verip memlekette kalan adamları anlamıyorum. birazcık daha kat anavatanında öğren.

çünkü kendini geliştirememiş yurtdışına çıkmamış burada 4 sene okul okudu diye mükemmel konuştuğu sanılan ucuza çalıştırabilecekleri türk hocaları topluyolar.. çok iyi anadolu liselerinde bile durum bu olabiliyor benimki öyleydi..
ingiliz ya da amerikan hocaların ders verdiği bir okul bul.. ingiliz kültür.. amerikan kültür.. bu tarz yerlerde olabilir ama sallıyorum hiç emin değilim..

amerikan kültür olabilir

www.resimler.tv
karikaze.files.wordpress.com
2.bp.blogspot.com
sphotos-b.ak.fbcdn.net
www.candemirag.com

pipır neymiş hoca ya :D :D :D ahahaha

Dünyadaki her ülke, İngilizce'yi kendi aksanıyla konuşur.

Fransız, Fransız gibi (aksanıyla)
İtalyan, İtalyan gibi (aksanıyla)
İspanyol, İspanyol gibi (aksanıyla)
Koreli, Koreli gibi konuşur.

Bir tek Türk milleti Amerikan gibi, İngiliz gibi konuşmaya çalışır. Senin dil yapın ne ise onu öğren. Ezikliğin bu denliliğidir. Sen hiç aksanına kasan Alman, İtalyan gördün mü? Göremezsin.

Bir ingilize ''uyuyamıyorum'' derdirt bakalım. Diyebilir mi senin gibi? Sittin sene diyemez, sen de onun gibi ''earth'' sittin sene diyemezsin.

Bu nedenle bu saçma sapan konunun üzerinde bu kadar durmayın diyorum ben. İngilizce öğrenin adam gibi, aksan değil.

ingiliz neden amerikan aksanıyla konuşmaz, ya da amerikan niçin ingiliz aksanıyla? avustralyalı, yeni zelandalı, afrikalı hepsi kendi aksanıyla konuşur ingilizceyi.

önce bunu bir düşünün. ne yapacaksınız aynı onlar gibi konuşup? kanal kanal gezip çakma amerikan aksanınızla elizabet mi diyeceksiniz? :)

humancentiped haklı. Düzgün konuşmayı öğren, aksanın zaten mükemmel olamayacak, önemli olan kısım o değil yani. Şakır şakır ingilizce konuşan hintliler tanıyorum, aksanlarından bi bok anlaşılmıyor, ama zamanla düzeltiyor gittiği yerde. Hintliler, Çinliler, Tayvanlıların ingilizcesi anlaşılıyorsa türklerinki kat be kat anlaşılıyor, ingiliz triplerine girmenize gerek yok.

Yeter ki grameri, cümle kurmayı, yazmayı, kelimeleri vesaireyi öğrenin. Aksan basit bir şey.

tamam arkadaşlar texas lı rolü ya da liverpool dan kopup gelmiş gibi yapmasına gerek yok ama.. ben.. şahsen bok gibi aksanı olduğu için anlaşılmasına rağmen saygı görmeyen çok insan gördüm. tabi bi almanca fransızca bunlarda ingilizceden çok daha önemli ama.. ağır aksan yapmasa da düzgün konuşması önemli. pipır pepır falan derse düzelmez.. kaldı ki ufak ses değişiklikleriyle bambaşka anlamlar kazanabilen bi dil.. vay herkes kendi aksanında konuşuyomuş problem değilmiş.. nasıl değil o hintlilerden hangisi yönetim kadrosuna çıkıyo hangisi marketing okuyo.. mühendis oluyolar o yüzden kimse siklemiyo aksanı adam kontak halinde değil bilgisayar başında tüm gün..
ingilizce altyazıyla sonra altyazısız bol bol film izle ! aksan önemli.. rol yapmaya çalışmadığın ya da abartmadığın sürece problem olmaz.. ama dedikleri gibi gramer, cümle yapısı, kelime haznen bunlar iyi olmadan olmaz

tabii ki de gramer ve dili iyi kavramak önemli ama düzgün konuşmak da çok önemsiz değil gibi geliyor bana. Amerikalılar, İngilizler falan farklı konuşabilirler bu normaldir. İngilizlerin bile içinde farklı aksanlar olabilir. Türkçe'de de var sonuçta şehirden şehire göre bile değişiyor aksan. Hintlileri ana dili ingilizce olanlar anlar ama aynı cümleyi bir ingiliz bir de hintliden dinlediğimde ingilizin konuşması daha anlaşılır geliyor. Bizi de ana dili ingilizce olmayan biri dinlediği zaman neden anlamakta zorlansın ki? Bir ingiliz gibi konuşmayız belki ama en götümüzden aksan üretip biz de böyle konuşuyoruz demek yerine ana dili ingilizce olanlar nasıl konuşuyorsa ona yakın konuşmakta fayda var.

humancentipad ve roket adam'a katiliyorum.

onemli olan takir takir konusmak. gerekiyorsa karsindakini anlamadigi kelimeyi sorsun ama genel olarak cumlenin geneli anlasiliyor, kelime kelime anlamaya gerek kalmiyor her zaman.

ancak takir takir konusamayinca karsindakinin ilgisini kaybediyorsun.

adam gibi aksaniyla ogrenmek varken salak milliyetci triplerine girip turk aksaniyla telaffuz et :( diye oneri verenlere aldanma.
sen adam gibi aksaniyla ogren. think kelimesini tink diye okuma.
ulan en basitinden three ile tree arasindaki o telaffuz farkini bile aksan vermeden belli edemezsin. ne salak bir dusuncedir bu 'turk aksaniyla konusmalisin' olayi.

ben anadolu lisesinde ogrenim gordum. ingilizce ogretmenimiz yaklasik on yil incirlik ussunde tercumanlik yapmis biriydi. onun disinda yurtdisi tecrubeleri de vardi. bunun icin tam bir amerikali aksani vardi ve iste ogretmen bu diyordunuz. sansliydik biz. sanirim simdi amerikan kultur'de calisiyor.
boyle hocalardan egitim almaya calisin.

''think kelimesini tink'' diye okuma diyen adamla buluş, allah aşkına bir ''think'' dedirt.

O böyle ağzını yüzünü Amerikanlaştırma çabası ile yamulta yamulta think derse aç bir tarafını gül. Zaten diyemeyecektir emin ol.

20 yıldır İngilizce konuşuyorum, ben 'think' derken ''ya bi dakika o arada ne dediğini anlamadım ne dedin think mi dedin sen'' diyenini duymadım. Bu konunun üzerinde duranını da duymadım. think deyişime gülenini de duymadım. anlaşılmadığımı da duymadım. istediğim şeyi gayet de güzel ifade ettim. ağzımı burnumu yamultmadım think diyeceğim diye.

anca bunlar gibi Türkler güler sana. sen rahat ol. bilimini, oku, anla, anlat; ondan sonra nasıl istersen öyle konuş.

think'i tink diye okumaymış. bi çay koyun allah aşkına.

tink diyeceksen hic ingilizce ogrenme. karsimda ingilizce biliyorum deyip de think'e tink diyen adam gorursem gulmekten sandalyeden dusuyorum ben.

aslfhaslkdh adama bak, agzini da mi yamultacakmismis, ulan bunun nesi ayip? adam gibi dili ogrenmeye calisiyorsun. turk aksaniyla verince turkun gucunu dunyaya mi duyuruyorsun?

boyle beyinden muaf insanlar da yorum yapiyor ya, uzuluyorum ya.

..karşıdakinden saygı görmek istiyosan dili düzgün konuşucaksın bu kadar basit.. tree three farkı da önemli thing think farkı da önemli.. thought thanks i düzgün diyebilmek de önemli. birinin bisiklete sürekli pisiklet demesinden kağıda kağat demesinden hiç bi farkı yok.. karşındaki gülmez düzeltmez belki yabancısın diye ama entegre olmak lazım.. almanya da 40 sene kalıp düzgün almanca konuşamayan insanlar gibi olma.. niye doğrusu varken türk ingilizcesi öğrenesin ki nasıl bi mantıktır.

''saygı görmek istiyorsan dili düzgün konuş'' bir tek 3. dünya ülkelerinde geçerlidir dostum. hiç merak etme kimse sana Amerikan ya da İngiliz aksanı ile konuşamıyorsun diye saygısızlık etmez. Bir tek burada o saygısızlığı görebilirsin, insanlar sıraya girmişler saygısızlık tespit etsem de bir şekilde ifade etsem diye. Kanadalı müdürlerimiz hiç bir zaman bir Hintli'ye gülmediler, bir Mısırlıya gülmediler, bir Türk'e de gülmediler. Gülmezler. Bu arkadaşlar nerede yaşıyorlar, kimlerle çalışıyorlar ya da karşılaştılar ben anlayamadım.

Aç bak Hint bloglarına, hiç bu konu tartışılmış mı? Bir tek bu memlekette dert bu çünkü.

Beni Türk milliyetçiliği ile falan sınamışlar, birisi de çıkıp dememiş ki yahu adam bütün sorunun bizim millette olduğunu söylüyor, adam bizleri (böyle düşünenleri) yeriyor.

hintlilerin anadili öncelikle artık ingilizce.. isviçre almancası gibi düşünebilirsiniz yazılış aynı tabi ama bi dialekt..
kanadalılar çok insancıl çok anlayışlı olabilir ama..
almanya 3. dünya ülkesi değil diye düşünüyorum.. ama almanlar amına koyuyo kötü konuşunca.. ingilizlerin de farkı yok.. fransızları herkes biliyo zaten heralde..bunlar da mı 3. dünya ülkesi

hintliler için 'bak hiç bi bok olamadılar anca mühendis' demek de inanılmaz bir cahillik örneği gerçekten. kardeş sen olayı çözmüşsün, daha bişi yazmaya gerek yok.

hayır anlamadığım özellikle mi tersten anlıyorsunuz, okuduğunuzu anlama sıkıntınız mı var? biz aksanlı konuşma demiyoruz ki. adam gibi konuşman, aksandan daha önemli diyoruz. yoksa muhteşem ingiliz aksanı yapabiliyorsan elbette yap. ama bakıyorum, ülkede ingilizce bilen insan oranı %99, adam gibi konuşan yok, öyle adamlar geliyor ki advanced yazmış, sertifikası falan var, gak guk ediyor. e sen orada gak guk takılırsan iki kelimeyi bir araya getiremezsen istersen ingiliz aksanı yap, ister amerikan aksanı yap, hiç bir önemi kalmaz yani.

önce içerik, sonra şekil. özeti bu. orjinal aksan hiç yapma demiyor kimse. ki istediğin kadar yırtın, yine aksanın olacak, yine yabancı olduğun anlaşılacak, orası da ayrı konu.

hayatında yurtdışında yaşamadıysan, çok kültürlü bir ortamda bulunmadıysan böyle ufkun dar kalır işte.

.. yurtdışında tanışılan edilen hintlilerin yüzde 90ının mühendis olduğu gerçeği cahillik örneği midir.. yalan mı yani hintlilerin çoğu mühendis olmuyo mu ? yanlış mı biliyorum?
nasıl aksanlı konuşma demiyosunuz ben mi türkçe bilmiyorum heralde ben de yanlış okuyorum think e tink de bişey olmaz diyo adam açık açık ..

merak etmeyin şu an da yurtdışında yaşıyorum..
neyse sıktı abi.. ben yardımcı olmaya çalışıyodum.. hayat senin hayatın istediğin gibi konuşursun.. dil öğreniminde başarılar diliyorum

Bir bok olamamış hintlilerin listesine bakalım mesela: en.wikipedia.org ne bileyim bunun gibi bir sürü makale var adamların 'mucizesine' istinaden yazılmış: articles.timesofindia.indiatimes.com

Biraz araştırsan öğreniyorsun böyle şeyleri, adamlar efsane işlere imza atıyorlar.

''think'e tink de'' nerede yazıyor yukarıda, birisi bana bunu söylesin.

tamam sen th sesi için dudaklarını bük, dişini de işin içine katarah fpthhh diye bir ses al öyle söyle. ben 5 saniyede 21 İngilizce kelime söyleyebiliyorum, hızım bu. hadi için rahat edecekse think'e tink diyorum. mayıs ayında bir kongrede küçük bir de sunumum var ingilizce, orada da tink diyeceğim senin için.

ben nerde hintlilerin HEPSİ başarısız dedim.. nerde HEPSİ mühendis dedim..ki başarısızlıkla ne alakası varsa mühendisliğin.. demek istediğim sözlü değil teknik işlerde dilin çok önemli olmadığı işlerde daha öndeler..nerde HİÇ BİRİ bi yere gelememiş dedim.. bi dil konuşulurken doğrusunun söylenmesi gerektiğini aksi takdirde hoş olmadığını belirtmeye çalıştım.. ama belirtemedim heralde ki yurdumun insanı saldırmaya başladı

th sesi için böyle komplike şeyler yapıldığını da hiç görmedim söylemeden geçemicem.. senelerdir ingilizce dizi film izlerim.. dilini dişlerinin arasında sıkıştıracaksın bitecek, doğrusu varken..
5 saniyede 21 kelime vuuuuuuf.. hemen bi rap albümü çıkarmak lazım.. hızlı konuşmak meziyet olsaydı rapçilerle irlandalılar dünyayı yönetiyor olurdu :) bi de kokainmanlar :)

neyse valla çok uzadı..saygısızlık yaptıysam affola, herkes kendi istediğini yapmakta özgür.. iyi akşamlar

bizim ingilizce hocası anlattıydı, türklerde aksan çok fark edilmiyormuş. doğru-yanlış bilemem. ama ruslar, araplar gibi değişik harfler-telaffuzlar yok. yani normal konuşunca rahat anlaşılıyor ve ses rengi sırıtmıyor. ayrıca think ve tink'in farkı aksan değil, telaffuz.

amerikan kültür olamaz.

arkadaşlar olayın bu kadar holiganvari bir şekilde tartışılmasını istememiştim.
hintliler de yarım yamalak konuşuyor ama sorun olmuyor konusunda ise adamlar kendi içlerinde de ingilizce ile hintçeyi karıştırıp konuşuyorlar artık neredeyse. henglish diyorlarmış buna da. Bu arada hepsi mühendis ya da değil ama microsoft'un birçok sunumunda hintli bir arkadaş o garip ingilizcesi ile saatlerce konuşur ve bunu milyonlar dinler.
Konuşulanlardan çıkardığım birinci not: akıcı ve hızlı konuşmak daha öncelikli, eğer sesi doğru çıkarıcam diye akıcılığı kaybediyorsam o sesi doğru çıkarmayı öğrendikten sonra kullanmak daha mantıklı.
Yorum yapan herkese teşekkürler

dil kodlamasını atlıyoruz sanki burada. üniversitede dört yıl yabancı hocalarım think'i düzgün telafuz ederlerken, türk hocalarımın telaffuzunda mutlaka bir gariplik oluyordu ki bu adamlar masterını amerika'da yapmış kişiler. diyeceğim o ki kurslara native speaker olan hocaları var mı diye sor, sana faydası olacaktır. yurt dşında da kal ama yüzde yüz native gibi konuşacağını sanma. bu farklılığa hem ergenlikten önce dile maruz kalmaman neden olacaktır (çocukken amerikada yaşasaydın o aksanla konuşurdun) hem de yıllar boyu konuştuumuz dilin bilinç altımızda yer etmiş fonetiği neden olacaktır.

yapay limon aroması yapıyor olabilir, ben de limonlusu midemi fena yapıyor ağzıma kadar tadı geliyor, sadesi bir şey yapmıyor.

ben bergamot aromalı içiyorum liptonun çok çişe çıkarıyor ama öyle bir şey yapmadı şimdiye kadar.

ben sadesini içiyorum o da aynı şeyi yapıyor

bende hiç öyle bir şey olmadı.

benim mideme çok iyi geliyor özellikle. hiç öyle bir şey yapmadı. ama ben poşet çay içmiyorum çaykurun büyük kutularından alıyorum sade.

dfx var,
srs audio sandbox var

vlc ile dene bir onu sesi iyi

ac3 filter?

media player clasic ise ses seçeneklerindd normalizer var. İş görür

tüm hafta kazandığının iki katını kediyi gömmekten kazandı.

yanlis. "twice as much" iki kat degil iki kat fazla demektir, yani bu cumle tum hafta kazandiginin uc katini ya da iki kat fazlasini kediyi gommekten kazandi seklinde cevrilir.

'more' eklenmemiş, twice as much iki katı demek. double yani. genelde 'iki kat fazla' kalıbı türkçede hatalı olarak 'iki katı' yerine kullanılır. asıl anlamını yalnızca ösym soruları ve itirazlarında bulur.

evet oyleymis. ingilizcede iki kat fazla demek istesek three fold yerine kullanabilecegimiz bir kalip var mi peki?

he got two times more for burying cat than a whole week's work.

önce as...as in arasını kapat cümleye bak. Daha basit ve anlaşılır. Sonra as....as in arasına bak. Yine aynı şekilde basit bir. cümle en son da cümleleri kaynaştır.

Vakti zamanında araştırmıştım. Saçma sapan bir sürü programım oldu.
En iyisi winamp

sağol.peki winamp den nasıl ekliyoruz?

mp3tag diye ücretsiz bir program var,
-amazon.com veri tabanından albüm kapağı dahil bilgi çekiyor (winamptan hızlı çalışır)
-dosya isminden tag bilgisi, tag bilgisinden dosya ismi oluşturulabiliyor.
-½track½ ½artist½ falan gibi kodlar uğraştırıcı, ama bunda açılır menü sistemi var. 'track number' 'artist' diye seçip işini görebilirsin.
-kelimelerin ilk harflerini büyütür, 'ı' gibi türkçe karakterler hariç.
-freeware ve küçük boyutlu bir sürü program, winamp ve aimp3 tag editleme programlarını kullandım, bu program kadar pratik ve keyiflisi yoktu. kesinlikle tavsiye ederim!
www.mp3tag.de

winampta çalma listesinde ctrl-a, sağ tık, gönder, otomatik etiketle.

www.diskapieah.gov.tr
www.facebook.com

sakin ol :). altyazı ayarlarına falan baksan türkçe karakterlerle ilgili olan ayarları çözmeye çalışsan ?

vlc ise şeçenekler alt yazı karakter kodlaması trkçe ye getirim utf 8 e getirin windows 1254 deneyin biri tutacaktır

işletim sistemi ne? hangi player kullanıyorsun? hangi ülkedesin? (pcnin regionu da önemli)

sağ tıkla subscribes yazan yere gir orada dillerden türkçeyi seç

dosyayla altyazı aynı isimde olmadığında ve aynı klasörde değilse (sürükleyip bıraktıysan) vlc öyle yapabiliyor.

migros.
(eğer varsa) önce tansaş

en son real.

büyük zincirlerin hemen hepsi benzer fiyat.

migros diyorum ben de.

plus 1 for bim

Migros ucuzladı mı? Uzun bir süredir oradan alışveriş yapmıyorum da..

bim'e bire on veriyorum.

o anki bütçem 'gıcır'sa migros. reyonları gezerken gözüme takılan güzel şeyler ay sonunda aç bırakacaksa direkt bim. migros seçme özgürlüğü ve kalite; bim 'bu paraya da oluyomuş' edebiyatı.

yıl olmuş 2013 hala bim ürünlerini kötülemeye çalışanlar var.
bim en yakın rakibine 3-4 kat fark atarak 1. sıradadır bu konuda.

migros ürünleri evet kaliteli ama hala pahalı.

carrefour f/p

yıllarca bim veya diasa benzeri marketlerde ya negzel ucuz ucuz alıyoruz aynı marka işte diye düşünürken; o markaların (muratbey, ülker, marmarabirlik vs.. ) bu tip marketlere ve bazı ihracatçı firmalara özel 2.kalite ürün yolladığını öğrenince vazgeçtim. zaten peyniri zeytini bir kıyaslarsanız anlayacaksınız..
keşke hem kaliteli hem ucuz satsalar ama olmuyor işte..

marangoza yaptırın ya da kendiniz yapın.

www.ebay.com

dvd ananı ağlatır hiçbi yere sığdıramazsın arşivini, hdd rulez panpa.

WD My Book almaya bak en azından.
o olmazsa da WD Elements

Maddi olarak rahatsan da WD'nin üst modellerine bak.

Harddisk alacaksan WD ile WD arasında kalırsın sadece.


edit: 2yılı geçti 2TB olan sorunsuz. 3TB olan daha yeni ve o da sorunsuz.
Şimdiye kadar kullandığım ve memnun kaldığım bir marka WD.

i.imgur.com

seagate iyidir abi. 8 yıl boyunca seagate kullandım, gayet memnun kalmıştım. ayrıca aynı segmentteki wd'ler pahalı.

dvd'yle uğraşılır mı ya, kaldı ki 10 küsür gb hd filmler var. onları dvd'ye nasıl atacaksınız. böl, izlemek için geri birleştir bilmemne. portatif de değil artık pek.
wd veya seagate iyidir.

seagate yada wd harici al elektrik bağlantısız 1tb var daha fazla gb lılar böyle mi bilmem en azından sadece usb bağlantın olur übür türlü takılıyken elektrikk kesilirse kötü olur gibime geliyor.

sağlam, stabil bi hdd almak doğru olan. ben 50 dvd alıp özenle film doldurdum, özel çantada saklayıp aylarca dokunmadım. ilk deneyişimde; bozuk cd açan programlarla bile açılmayanlar oluyor, rezillik. dvdler dandik marka değil, yazım programı/ekipman da kaliteli. ama dvdye güven olmaz.

Das Experiment

guguk kuşu

primal fear

-her şeye rağmen (orhan oğuz)
-iki başlı dev (orhan oğuz)
-anayurt oteli (ömer kavur)

detachment
shame
a separation

nüfus müdürlüğüne gittik biz direkt. ordan yapıyolar.

nüfustan aldığın kağıtla muhtara yönlendiriyor,benimkisi öyle olduydu eylül gibi.

yeni evin kontratıyla nüfusa, ordan yeni muhtara.

Benim kontratım yok ki ama. Başkasının yanında kalıyorum gibi gözüküyor.

biz dubleksten bozma bi evin üst katında oturuyorduk. sonra alt kata kiracı taşındı. adam ikametgahını oraya aldırınca, iki ev tapuda birleşik göründüğü için biz adresten düşmüşüz. tekrar yazılabilmemiz için alt kattaki adamla birlikte gitmemiz gerekmişti nüfusa. diyeceğim o ki, şu anda o adrese kayıtlı olan şahısla birlikte gitmeniz gerekebilir.

@kül,

adreste oturan kişi abim, yani aynı soyadına sahibiz, ev de rahmetli babamın üzerine gözüküyor. Bu durumda ne olur?

vallahi ne desem boş, bu konudaki bilgim kendi tecrübemle sınırlı :) ama şöyle düşünebiliriz, abinizin abiniz olduğu nüfus idaresinde ortaya çıkacağı için tek başınıza halledebilirsiniz belki? yine de sallıyor olabilirim, zira üçüncü şahsın iradesi dışında yapılan bir işlem sayılıyor olabilir, birinci derece yakın bile olsa birlikte gitmek gerekiyordur belki. özetle bilmiyorum :)

ben 3 ay önce yaptım o işi. şöyle oluyor:

o adrese gelen bir kredi kartı ekstresidir, faturadır vs ile nüfus müdürlüğüne gidiyorsun, beni kaydet canım diyorsun, sorunsuz ediyor.

yok bende öyle şeyler diyorsan adreste ikamet eden kişi ile beraber gitmen gerek, yoksa olmuyor diye biliyorum, yanılma olasılığım düşük.

evde ttnet yoksa gidip ttnete internet için falan başvurup, sözleşme yapıp,sözleşmenle kendini kaydettirip sonra aynı gün içinde ttnetten sözleşmeni iptal de ettirebilirsin. bu işin 3 kağıtçılığı tabii. ben yapmadım, aklıma da yatmamıştı açıkçası. eski sevgilimin tiksindiğim bi arkadaşı yapmıştı. belki işine yarar diye yazdım.

böyle bir dünyaya çoc... şaka yaptım. "benim düşüncem" avrupalıların bize göre daha bilinçli olması. yani çocuk bir zorunluluk değil onlarda.

eğitim seviyesi yükseldikçe çocuk yapma oranı düşer.bizde de durmadan doğuruyolar,düşünmüyolar bazı şeyleri.

çocuk demek dert demek. adamlar bunun farkında. çocuk yaptılar mı ilgilenmeleri gerektiğini biliyorlar. bizdekiler gibi 8 tane yapıp sokakta peçete satmak zorunda bırakmıyorlar yavrucakları. ondan.

Eğitim seviyesi yükseldikçe çocuk sayısı azalır. Zira adam gelecğeini düşünüyor. İlkokul mezunuysan dersin ki 'amaan 6 çocuk da olsa ilkokula kadar zaten devlet okutuyor, ben adam oldum onlar da hayli hayli bir şeyler yapar.' Ama doktoralı mühendissen 6 çocuk yapıp altısının da en azından mühendis çıkabileceğini, o kalitede eğitim alabileceğine kesinlikle emin olamazsın, o durumun yoktur yani.

toplumda evlen çocuk yap zihniyeti yok.
bir çoğu kariyere odaklanıp 30lu yaşlardan sonra evleniyor, 35lerde çocuk yapıyorlar.
bakacak durumu olmasa bile çocuk yapan yüzdesi az. genelde göçmenler zaten bol çocuklu olanlar.

tamamiyla egoizm.
yani cocuk dert diyenler hakli

daha kendilerini yetiştiremedikleri için bambaşka bir hayatın sorumluluğunu alıp sıfırdan bir kişilik yetiştirmek zor geliyor.

yukarıdaki tüm yorumlara katılıyorum, bu da farklı bir bakış açısı.

Çünkü oralarda "Allah her canlının rızkını verir" gibi fikirler olmadığı için ...

özgün seyreden entelektüeller

i seni love ben seviyorum tarzı bişey bence ama ingilizce daha karmaşık tabiii

bu kişileri niteleyen başka cümleler de var mı? bana birden fazla yere çekilebilir gibi geliyor. misal:

- kafasına göre takılan, dilediği gibi yaşayan, özgür ruhlu
- beyin fırtınası/bilinç akışı vb gibi düşünce sistemleri kullanan
- amaçsız bir şekilde bir oraya bir buraya savrulan, kararsız

özgün seyreden? bu direk sözlükten bakarak çeviri mi yoksa böyle karşılandığını daha önce bir yerde gördünüz mü?

tabirin kullanıldığı cümleyi yazabilir misin? Ona göre ne kastetmiş anlaşılabilir. eğer yapmam dersen de boşta gezen entelektüeller diyeceğim.

Bu tabirin kullanıldığı yerlerden biri mesela şu:
"One issue is that intellectuals were often not free floating
with respect to contemporary political movements such as fascism. While
many intellectuals left Germany, an equally large group of influential intellectuals
co-operated with national socialism."

ya da şu:

"It is against this debate that we have to understand Weber and
Mannheim’s concern for the social role of the free-floating or unattached
intelligentsia.."

bağlı olmamak anlamında kullanılmış daha ziyade. bu tabir metinde çok fazla kullanıldığı için her defasında "herhangi bir görüşe bağlı olmayan" demek yerine belki doğrudan bir tabir bulabilirim diye düşündüm. ama böyle demek de mümkün tabi.

ben de şöyle bir cümle buldum:

"Mannheim felt that a stratum of free-floating intellectuals (who he claimed were only loosely anchored to the class structure of society) could...."

bunlara bakınca dediğiniz gibi özgürlük öğesi ağır basıyor. kendilerini toplumda bir yere koyamama durumu gibi bir şey. bir sınıfa ait hissetmiyorlar kendilerini. türkçe bir terim karşılığı olacağını sanmıyorum, siz bir terim uydursanız bile tam anlamı veremeyebilir. sadece "bağımsız" deyip, bu kavramla ne kast edildiği açıklanabilir belki. ileriki kullanımlarda da her seferinde bir sürü kelime yazmak zorunda kalmazsınız.

herhangi bir fikre bağlı olmayan, serbest entelektüeller diyelim o halde. en uygunu bu.

tamamdır, çok teşekkürler. bağımsızın çağrışımları (özgürlükçü, vs.) daha farklı olabileceği için serbest demek sanırım daha uygun düşecek. dipnotla açıklayıp devam etmek de en iyisi olacak gibi.
elleriniz dert görmesin! :)

bel fıtığı muhtemelen. uyurken sırtüstü uyumaya çalış. eğilip kalkerken dizlerini bükerek gerçekleştir bu eylemi..

benım gelmedı basıma ama pnomotorax olabılır kız arkadasımda olmustu aynısı agrı oluyordu kramp gırıyodu doktora gıttıgımız zaman akcıgerlerın bırının sondugunu soyledı.sonrasında pnomotorax cıktı

o yuzden bı an once doktora gıtmenı onerırım.

not:yanılıyoda olabılırım sonucta doktor degılım ama dıkkatlı olmak lazım

buna benzer bişey bugunlerde bana da oluyor, çok yoğun bi acı değil ama sanki bişey ısırır gibi. çokk çok az. bizimkiler üşütmüş olabileceğimi düşünüyorlar.

ailede veya daha öncesinde taş düşürme öykün var nı? en yakın sağlık ocağında bir idrar tahlili yaptır.

tas dusurme diil o olayin acisini biliyorum daha once geldi basima. İlk defa olduunda tas olduunu anlamamistim ancak artik kesin olarak ayirtedebiliyorum

bende de sol böbrek ağrıdı ama temiz çıktı, psikolojik de olabiliyor

gol serisi?

onu da izledik yaa, sanki ne varsa izlemişim gibi ama hala sanki kıyıda köşe de bi' hazine var gibi :(
mza; izledim
sadun; izledim :(

green street hooligans
green street hooligans 2

www.sportsinmovies.com

www.sportsinmovies.com

(bkz: kaledeki yalnızlık) futbol merkezinde değil ama olsun.

(bkz: mad about mambo)

hapisteki mahkumların futbol oynadığı bi film vardı, sayılanlardan biri mi?

Giant Killing