bbc knowledye aboneyim.

Adamlar super. Mesela 1 ocakta yolluyorlar yaklasik 10 gunde elimde olacak adamlara mail attim daha gelmedi diye hoop yenisini yolladilar elimde 2 tane var ayni sayidan.


Euro dolar neyse iste turk parasi olarak cekiliyor.

Bbc dergileri icin, ingiltere'ye x ise turkiyeye 2.5x oluyor. Ama bu 2.5x hali ile bile turkiye fiyatinin yuzde 75i oluyor.

hatta ben adamlara 'e hadi gec kaldiniz' diye degil 'daha gelmedi ne zaman gelir' diye mail attim.

Bbc knowledge harikadir mutlaka tavsiye ederim.

dün birisi paypalle ödeme yapmam gerektigini yazmisti. siz direk kredi karti bilgilerinizi girerek mi aliyorsunuz? eski sayilarini satanlar da türkiyeye girisi cok masrafli oluyor, air maille ödeme yapiliyor dedi. ben aliyormus gibi asamalarini deniyorum zaten türkiyeye gelisine göre biraz daha artiyor fiyati. diger bir dergide 48dolara abone olunuyor, gecmis yilinkini ise 95 tl ye satiyorlarmis. el altinda bulunmasinda yarar olacak dergiler oldugu icin gecmis sayi olmasinin cok önemi yok aslinda ama hangisi daha karli kafam karisti.

derginin fiyatina göre biraz daha tedirgin edici bir durum olabilir gelmeyisi mesela. o kadar para verip abone olup da burda biri asirsa dergiyi ya da bir sorun ciksa gelisinde tekrar yollamayabilirler diye düsünüyorum.

dün birisi paypalle ödeme yapmam gerektigini yazmisti. siz direk kredi karti bilgilerinizi girerek mi aliyorsunuz?: her yerin uygulaması farklıdır? ben bbc'ye sanal kredi kartı bilgilerimi verdim.

-----

derginin fiyatina göre biraz daha tedirgin edici bir durum olabilir gelmeyisi mesela. o kadar para verip abone olup da burda biri asirsa dergiyi ya da bir sorun ciksa gelisinde tekrar yollamayabilirler diye düsünüyorum.:::

e kim ne diyebilir yani? bbc de bana "valla kardeş bir kez yolladım geldi geldi, gelmedi gelmedi bana ne" dese, ne diyecektim?

iadeli taahhütlü yollamıyorlar yani sonuçta. size kalmış.

ama bbc'ye güvenmicem de kime güvenicem.

ki adamlar maille özür diledi hemen 2.sini yolladı, ilki de kaybolmadı tam 1 gün sonra geldi.

haklısın su tüketimi diyetisyenlerin en ucuz numarasıdır. ben 25 kilo vermiş birisi olarak söylüyorum fazla su tüketimi kilo verdirmez yemekten kısacaksın spor yapacaksın suyunuda normal tüketeceksin kalanlar yalan.

kilonuzu ve cinsiyetinizi yazarsanız belki 2.5 litre normaldir.

şimdi kişinin günlük tüketmesi gereken su yine kendi ile alakalıdır. yani yaşadığı ortam, yaptığı aktiviteler, yediği yemekler vs...

genel olarak günde 1 litre suyun çeşitli yollar ile vücuttan atıldığı farz edilir. çeşitli hastalıklar ve özel durumlar bunu tabi ki değiştirebilir. bu sebeple 1.5 ila 2 litre su tüketimi normaldir.

fakat tabi ki spor yapan bir insanın veya çok sıcak bir ortamda çalışan birinin daha fazla sıvı alması gerekecektir. ayrıca idrar beyaz ve açık sarı bir renge bürünmesi de vücüdun yeterli su aldığının göstergesi olabilir.

diyetisyenin dediği minimum ifadesi çok yanlış bir ifade. minimum oysa maksimumu nedir bunun? fazla su alımının çok tehlikeli sonuçları olabilir. böyle özensiz bilgiler verilmemeli.

ayrıca su sadece içeceklerden alınmaz. yemeklerden de vücut su alır. bu şekilde kendinize uygun bir miktar belirleyebilirsiniz. 1 litre az görünüyor ama minimum 2.5 litre diye bir şey de olamaz.

sırf çok su içmekle de olmuyor. içtiğin suyun phı yüksek olmalı.

@aeroflot
ph'ı yüksek olmalı derken kaç mesela? benim içtiğim suda 7.15 yazıyor.

ben pınar yada saka içiyorum. 8,22.

şu su muhabbeti süper.

arabanın azami hızı ve benzin hikayesi gibi.

arabanın azami hızı 100km olsun. bu araba benzin konulmazsa gitmez. ama ne kadar da benzin koysan o azami hız 150 olmaz.

yani susuzluktan ölme sınırına gelmedikçe -ki birkaç istisnai durum hariç gelemezsiniz, susarsınız- ihtiyacınız kadar içersiniz zaten.

günde 1lt su içen berna ayda 1 kilo verdi.

ama günde 7 lt su içen nurullah ayda 7kilo verdi yok ki.

"su iç iç iç iç içsene iç dedim sana" yok yani. zaten çaydan ordan buradan alıyorsunuz onları.

diyet sektörü, kilo verme sektörü böyle.

her 2 sene bir kendine tanrı yaratmak zorunda.

yok altın çilek yok kuşburnu yok şimdi pul biber. tabi en eski numara "bol su iç".

1 litre de azmış ama. ben o 1 litreyi sabah içiyorum sadece. bir de şey var; hadi bi litrelik şişedeki suyu kafama dikeyim bi seferde kurtulayım olmuyor. belli aralıklarla azar azar almak lazım. öğünlerle beraber miktarı biraz yüksek tutacaksınız falan. ondan belki tuvalete sık gidiyorsunuzdur, bi seferde 2-3 bardak içiyorsanız..
sonuç olarak bence 1 litre yetersiz evet. 2,5 olmuyorsa da en azından 2yi bulsanız fena olmaz.

bir de çay/kahveden su aldığınızı düşünmeyin neredeyse kendileri kadar suyun vücuttan atılmasına neden olurlar bunlar. vücudun suyu kullanması açısından bakarsak onları artı değil eksi hanesine yazmak lazım.

Litre hesabı yerine, kademe kademe idrarın rengi saydama yakın olana kadar alımı arttırmak ideal.

böyle şeylerde vücudu dinlemek gerektiğini düşünüyorum. susamak diye bir şey var sonuçta. herkesin su ihtiyacı farklı.

ben günde 4-5 bardak su ile yetiniyorum, başka bir arkadaşım evde su olmazsa depresyona girecek kadar takıntılı bu konuda.

bazen çok susuyorum, bazen susamıyorum. susadığım zaman suya ihtiyacım var, susamazsam yok işte. her şeyi kontrol altına almaya gerek yok bence.

Yapmak istediginiz olay kanunen yasak. Öyle bir durumda karşı tarafta hasar oluşursa her durumda siz suçlu sayılırsınız. Alternatif olarak kaliteli bir güvenlik kamerası taktırabilirsiniz ya da kapı kilidinizi parmak izi okuyucu sistemle degistirebilirsiniz sizin için önem ve maddiyat dogrultusun da.

böyle bir şeyin asla olamayacagını teknık olarak da pek mumkun olmayacagını sız de bılıyorsunuz da işte maksat muhabbet.

hadi evin içinde olsa bubi tuzagı kurun eve kaplan alın tamam da apartmandaki bir kapı. çocuk değer hayvan deger ohoo..

boş iş.

@truvaiti apartman karşılıklı çift daire şeklinde değil tek daire, açıktan elektirik vericem kapı üzerinede yazarım elektirik vardır diye.
ayrıca hırsız çarpıldıktan sonra kendisi zaten suçlu benim yaptığımın kanun açısından neyi yasak.

alt kata gelen komsu çalar şu olur bu olur olur da olur cocuk olur hayvan olur ya iş mi allah aşkına postacı olur kargo olur yazı düşer dikkatsiz olur kör olur kör ölür bademgözlü olur.

eskı apartman 7 katlıydı biz de 5te idik 3-4kez alt katın kapısını acmaya calısmıstım kı ev arkadaslarım da yapmıs aynısını.

elektrik işi olmaz, saçma ve düşüncesizce olur başınıza iş alırsınız, oradan geçen çocuk elektrik var yazısına aldırmaz, dokunabilir, ayrıca her yazıyı herkes görmez, insanların dalgın anları olur. bence suçtur, komşum olsanız ortak kullanılaN merdivenlerde beni tehdit eden bir şey yerleştirdiğinizden burnunuzdan fitil fitil getiririm, var sayın ki tökezleyip kapınıza yapıştım...

görece sert üslupta yazmamın sebebi fikrin saçmalığındandır.

elektrik yetmez bence, sen radyasyon ver direk kapıya. elektriği ver kardeşim, ver de bundan sonraki hayatını hapishanede geçirirsin, orda güven içinde yaşarsın.

Öncelikle geçmiş olsun. Diyorsunki "ayrıca hırsız çarpıldıktan sonra kendisi zaten suçlu benim yaptığımın kanun açısından neyi yasak." Hırsızların alnına doğuştan allah tarafından hırsız yazılmıyor yani biz ancak bişiler çaldığında o kişinin hırsız olduğunu anlıyoruz. Bu durumda adam gese daha içeri giremeden çarpılsa sonra sana dava açsa "bu adam kapıya elektrik vermiş bende (bir sebeple) kapıya değdim ve çarpıldım diye" bu durumda düşün bakalım senmi suçlu olursun yoksa hırsızlık için gelip hırsızlık yapamadan çarpılan kişi mi?

füze taktır, ucuna da taramalı bağlarız taraya taraya gider.

türkiyede hırsızlık kadar korunan başka bir meslek de yok.
hırsızların nedense hiç suçu yok.

bence kaplan iyi fikir. Aslan da olur ama kukrer.

Kaplan ses cikarmiyorsa iyi fikir. Kucukten yetistirin ki sizi de yemesin.

It de olur diyecektim ama o da havlar simdi...

bu arada hirsiz kapidan mi girdi? Kapi kilitli miydi?

Ayni sistemi pencerelere de yaptirmak gerekeceginden her turlu kaplan daha mantikli olur.

Adam hirsizlik yapiyor bu suç tabi ama sizin evinizi henüz soymadan belki girişimde bile bulunmadan sadece kapıya dokunarak çarpılırsa onun hırsız olduğunu nasil ispatlarsınız? ayrıca hırsızlık suçu sabit olsa bile siz ceza sisteminizi uygulayamazsınız.
benim önerim de sigorta yaptırmanızdır. evime 1 yılda 4 kere hırsız girdi çok iyi bilirim bu duyguyu S:

Arkadaslar apartmanı tam bilmediğinizden bazılarınızın cevaplarına hitaben biraz daha bilgi vereyim;apartman dediğim dört katlı dört daireden olusan icinde cocuk olmayan 2bekar 2cekirdek aile yaşıyor,ben 3katta oturuyorum Ust komsumla da hırsızlık oldugundan ev sahibimiz ortak ondan telimi almış ve beni oyle aradı bu sekilde dün tanıştık.bu aciklmayida yaptimki apartmanda nasıl bir komşuluk iliskisi var görün.benim kapımı benden başka kimse gelip ellemez çalmaz o derece.eve camdan değil normal giriş kapısını kilitlerini kırarak girdiler .Camdan girmek zira imkansız

kapına elektrik filan veremezsin. yasak. git bir alarm taktır, bir sıkıntı olursa direk polisi arıyor alarm zaten. hırsız da durduk yere başına iş almak istemez, kapıda görürse alarmın ışıklarını gider başka yere.

yahu "daha hırsızlık yapmadan çarpılırsa suçlu olursun" falan demişsiniz de, isterse o hırsız eve girsin, yatak odasındaki çekmeceye yönelsin. sen o çekmecenin kulpuna elektrik versen ve adam ölse yine suçlusun.

elektrik verme işi saçma. hele kapıya yazı asma işi daha da saçma. bak millet yanlışlıkla çarpılır falan demiyorum. kapıda yazıyı gören hırsız ne yapar? ya plastik eldiven giyer, ya da kısa devre yaptırır kapıya.

alarm taktırın, kamera taktırın apartman kapısına olsun bitsin.

eğer hırsız kapıdan giriyorsa, öncelikle kapınızın sağlam olması gerekiyor, öyle kolayca kırılacak bir şey değil, kaliteli bir çelik kapı.

ayrıca kilidinizin de yuvası yuvarlak olanlardan değil, kare şeklinde olanlardan olması lazım. teknik ismini bilmiyorum ama babam böyle bir şey başımıza gelmeden yaptırdığında komşular dalga geçmişti bir kilide o kadar para verilir mi diye, ancak hırsızlar belli ki zorlamışlar ama açamamışlar kapıyı, apartmandaki diğer daireleri denemişler. isterseniz ismini öğrenip size bilgi verebilirim.

@jangara:

güldüm, e tabi o kısmı da var.

hırsız da bu sefer işini halledip çıkarken kapıya "sağol abi" yazısı asar.

arkadaşım şaka mısınız, yoksa Hitler'in enkarnesi misiniz? isterseniz koridorlara gaz odaları yaptırın da temiz iş olsun. böyle insanlık dışı ergen aksiyonları değil uygulamak düşünmeyin bile bir zahmet.

madem böyle "radikal" çözümler peşindesiniz en başından işe yaramaz bir çözüm bu. çünkü artık günümüz hırsızı parmak izi alındığını bildiği için elinde plastik eldivenle hırsızlığa çıkıyor. plastik eldiven de zaten elektrik geçirmez.

evine iki kere hırsız girmiş, hırsız 2 seferinde de eldiven taktığı için parmak izi alınamamış mağdur vatandaş.

geçmiş olsun.

öncelikle geçmiş olsun. insanın evine hırsız girmesi, anısı, değeri olan şeyleri şerefsizin birinin alıp gitmesi çok sinir bozucu bir durum. siz de haliyle öfkelisiniz. bikaç gün sonra sakinlersiniz. elektrik fikri de aklınızdan uçar gider. burdaki cevaplarda anlayışın terazisi kaçmış, katil muamelesi görmüşsünüz ancak kimseyi öldürmek istediğinizi sanmıyorum :)

şu arada bir pısst yapan oda parfümlerinden tak kapıya. içine de siyaür koyarsın, 2 dakikada bir pısst yapar.

komşu momşu artık allah ne verdiyse ;)

güvenliği olan bi siteye taşının. bizim eve hırsız girdiğinde polisler o mahallede oturulur mu be, benim dükkanım vardı ben bile sattım dedi. hırsız girer, polis falan kimse buna engel olamaz, sen kendi yöntemlerinle engel olmaya çalışırsan da suçlu olursun. sigorta konusu da gerekli ama benim şahsi dosyalarım, bilgilerim, fotoğraflarım bilmemnelerim vardı giden laptopun içinde. bana parasını geri verseler de çalınanların, maddiyatla hallolmayan şeyler de var.. alarm konusunu bilemiyorum. polise haber verilse bile polis hırsız işini bitirmeden eve ulaşabilir mi? şüphelerim var. bizim hırsız 130 suçtan aranıyormuş, 2 kere yine hırsızlıktan hapse girmiş çıkmış 25 yaşında bi gençti.. adamların meslek bu.

big bang- 3. sezon 13. bölüm izleyin.

ya sigorta falan yaptırmayı düşünüyorum alarm sistemi falan da araştırıyorum ama insan huzursuz oluyor. ayrıca evi değiştir başka yere taşın falan demesi kolay bende düşündüm ama bu hayat şartlarında taşınmak zor bi durum benim için.

gidip napıcak? başka zaman gidemiyo mu?

Benim icin sorun olmaz da, senin yerinde olsam vermezdim.

sen kendi sebeplerinden dolayı gidemiyosan bişey demeye de hakkın yoktur eğer onun da başka bi vakitte gitme imkanı yoksa.
gelirken bişeyler getirsin bari, sayılı gün çabuk geçer falan filan.
interneti olsun orda skype mkype haberleşmeyi de halledersin.
takma kafana ya başka bi vakit beraber de gidersin.
ayrıca artık hem de başka bi ülkeye demeyin lütfen. otobüsle hakkariye vana gitse 20 saat uçakla almanya iki saat. mesafeler artık değişik yani.

yıllık izin vs durumları varsa, başka zaman uyduramıyorsa gitsin. gelirken duty freeden içki neyin alsın beraber içeriz

izin veririm burda aldatırım onu

ben gidemiyorum bari o gitsin..

ikimizde aynı şeyi söylüyoruz birbirimize.

Ağzına sıçarım.

Yok lan gitsin iste ne güzel hediye getirir.

bahamalara gitmediği sürece sorun yok.
www.youtube.com

ortada izinlik bir durum yok bence.. neden gitmesin ki.

abi ben de gideceğim kendisi gelemiyor benimde fırsatıma engel olmuyor. neden karışsın ki hem? henüz sevgiliyiz, hayatlarımız birleşmemiş, aynı evde yaşamıyoruz bile. kendisinin iznini ve gönlünü alıp içim rahat gitmek isterim ki kaldı ki canı gönülden git diyor.

o gitse de bir şey diyemem sadece özler dönüşünü iple çekerim. ama beraber yaşıyorsak tatile yalnız nah gider.

teklif bile etmeye cesaret edemez.

gitmesinde yanlış olan ne var anlayamadım? gitsin.

hani kız kıza gitseler 2-3lü ehh uhh der bunları derken de zaman kazanmaya çalışırım.

ama tek gidecekse daha lafını bitirmeden o ilişki biter.

ciddiyim bu konuda.

"aşkım ben tek başıma 3 hafta hollanda'ya git..." ==> ilişki bitti.

ben anlamıyorum aga ya ben mağaradayım ya da millet. bu izin verenler bir şey olmaz diyenler kim? neredeler? gerçekler mi?

çok ilginç.

cidden kimseyi eleştirmiyorum laf da çakmıyorum. çünkü "reel" hayatta bu insanları hiç göremiyorum ama burada oran yüzde 90.

bunu sorduğuna göre bir güven problemi olabilir. yoksa neden gitmesin ki? senin zamanın yoksa onu niye esir ediyorsun?

burada benim sorun için başka ülkeye gitmesi de değil.

ben moda sahilde oturayım mesela, asla gelme imkanım yokken sevgilim bana "ben 10 gün adalarda tek tatil yapıcam" dese de aynısını söylerim.

konu GÜVENSİZLİK de değil. konu aldatmaksa ohoo.. aynı evde duşa girer 3g den adamın karşısında duş yapar falanı da filanı da.

ama ben evde otururken veya her neyse, mars'a veya arjantin'e veya 5km uzaktaki adalara ben yokken gitmesi falan bu pis bir duygu, tatsız.

ben de "her saniye beraber olalım her saniye yapışalım" demem ama 10 gün bensiz tek başına da gidiyorsa aga, anlamsız yani ilişki falan.

izin, reşit olmayan çocuğa verilir. insanlar diğer insanların sahibi değildir.

ben gidiyorum, bayan tarafım, sevgilim de izin veriyor. onu çok seviyorum :)

isteyen istediği yere gider izin nedir? karşındakinin seks turizmi ile ilgili bir planı yoksa gitsin istediği ülkeyi görsün. ona veya kendine güvenmiyorsa ilişkini bitir, ki bitirmesen bile o ilişki biter zamanla.

gitsin aga bana ne. sevgilim diye tapulu malımmı mk, yemee içmee sıçmaa beraber gitcez diye kontrat mı yaptık.
gitsin, gezsin, gelsin.
ha benzer bir durum olduğunda da o gelemez ben giderim icabında.

ben karşımdakine "bensiz gidemezsin" dersem bu gereksiz bir trip olur. ha zaten beraber gideriz dediğimiz bir yere kendi evvelden gidiyorsa o zaman beraber bidaha gideriz.
bunu sorun etmezdim ben.

bol bol artistlik yapip izin verin oyle ki siz hemen izin verseniz hatun milleti beni cok sevmiyora getirir anlamiyorum kadinlari :/

ben iş için çok sık gidiyorum ve 1 kere bile rahatsız olmadı çok saçma abi zaten rahatsız olması. ne güzel geziyorum farklı yerler görüyorum hediyeler alıyorum.

Sevgiliniz sizden izin istedi mi, yoksa kendi kendinize mi düşünüyorsunuz izin verip vermemeyi? Eğer sizden "izin" istemişse "izin vermemek" müstahaktır. Ne bu, kendi kararını kendi veremiyor mu? Aranızdaki ilişkinin bu seyahat sebebiyle etkilenip etkilenmeyeceğini bilecek kadar sizi tanımıyor mu?
Öte yandan sizden izin istememişse fakat siz kendi kendinize izin verip vermemeyi düşünüyorsanız, bence kendi içinizden izin verin de karizmanız yerinde kalsın. Karşınızdaki çocuk değil yetişkin insan. Kendi kararlarını kendisi verebilir, vermelidir.

@truvaiti o dediğin, arayıp bulamadığın adam benim. bu iş başıma geldi zamanında bir şey olmaz dedim, hala da diyorum.

şöyle söyleyeyim; önce ben batıya 10 bin km gittim tek başıma, sevgili kişisi de burdan filipinler ne kadarsa o kadar gitti yine tek başına. aramızdaki zaman farkı 12 saatti ve tam 2,5 ay böyle yaşadık. tamamen güven meselesi. ilişki bitmedi, zarar görmedi, aksine daha da sağlamlaştı.

o zamanlar bana "lan nasıl gidiyorsun onu bırakıp, trip atmıyor mu? nasıl güveneceksin?", ona da aynı şekilde "erkek milletine nasıl güveniyorsun?" diyenler oldu. dediğim gibi tamamen iki kişi arasındaki güvene bağlı. kendine ve ona inanıyorsan, başka sorun yok.

soruya olan cevabım da anlaşılmıştır diye düşünüyorum.

Bir ilişkideyken keyfi bir tatil için ben gidemem mesela, içimden onsuz gitmek gelmez. Ha iş olur, zorunluluk olur, ona bir şey diyemem. Bana bu teklifle gelen sevgiliye de cevabım olumlu olmaz..

genellikle 1. ayın sonunda yapılır. kısa dönemlerle ya aynı zamanda ya da 1 hafta arayla.

peki yedek subaylar acemilik dönemlerinde er elbisesi mi giyiyorlar? yoksa asteğmen formasının rütbesiz olanını mı giyiyorlar?

elbise derken? Forma derken?

Acemilik süresince aynı kamuflaj giyilir ama ufak detaylarla anlarsın asteğmen adayı olduğunu. Ve tabii ki henüz acemi asker oldukları için rütbesiz kamuflaj giyerler.

yani üç ay boyunca şundan mı?
www.bilimseverler.com
yoksa şundan mı
katipler.net
giyiyorlar demek istemiştim..

kamuflaj giyiyor,personel üniforması giymiyor. yani, alttakinden giyiyorlar. ama o gönderdiğiniz eski kamuflajlar artık açık sarımtrak böyle acayip bir renkli cemil ipekçi tasarımı bir kamuflaj var askeriye de.

tam emin olamamakla birlikte bizim oradaki elemanların üniforma ile yemin ettiklerini düşünüyorum, zira dışarıda o üniformayla gördüğümü hatırlıyorum adamları. 4-5 sene öncesi bu yalnız.

tik iyidir.

zaten yemine edene kadar, subay değilsindir, subay elbisesi GİYEMEZSİN.

ASKERİ OKUL ÖĞRENCİSİ statüsündesindir, erler ve astsubaylarla astlık üstlük ilişkisi yoktur, subaylara komutanım dersin.

bir de 3 tur yedek subay var.

1. sağlıkçılar var. tıp doktoru, diş hekimi vs vs. 1 ay acemılık son gun yemın.

2. adam muhendıs mımar vs vs dir topcu tankcı pıyade olur => 3 ay acemılık

3. adam muhendıstır muhendıs olur, meslek kurası acemilikleri 1 ay mı 17 gun mu ne.

kamuflaj ve tören kıyafetinin omuzlarında sadece rakamlar yazar. bu rakamlar da sicil numarası mı neydi işte. benimkinde 7948 yazıyordu.acemilik bitince tek çizgi asteğmen işaretini koyuyorsun. son bir ayda da teğmen olduğun için tek yıldızı biraz takıp terhis oluyorsun. personel asteğmen bildirdi. her halukarda illaki erlerden ayrı kıyafetin oluyor. çarşı iznine sivillerle çıkıyorsun.

mesela biz (tıp doktorları) 1 ayın sonunda yemin ettik. tören kıyafeti vardı.

bence git bir yerden ahmet kaya plağı al, vardır herhalde bir yerde, tövbe et, halkların kardeşliği filan, olur o iş.

dizlerinin üstüne çöküp şunu da söylersen tamamdır:

www.youtube.com

ülkücü olmayı bırrak biraz kitap oku

o kizdan hoslandigin andan itibaren ocak disisin zaten. birak ulkuculugu, devrimci ayaklarina yat, huzur isyanda.

bnce o iş olmz yol yaknkn dön zorlamk anck ıkınızı de uzr

kıza bir ülkücü sevdim şarkısını feysten gönder.

ona kücük sürprizler hazirla.

önce o beyaz çorabı çıkar

ağzının üstüne iki tane çak kendine gelir ve zamanla seni sever.
şaka bir yana da; eğer kız biraz okumuş bir tipse seni kültürel anlamda yeterli görmüyordur veya ilerde görmeyecektir. farklı mezheplerden dahi olsanız daha kolaydı ama kız eğer bir de sol görüşlüyse sıkıntı yaşarsınız er ya da geç. bu söylediklerimi yanlış anlama, ayrıca bu sözlerimin türkiyedeki önyargıların bir tespitidir. yoksa tam tersi de olabilir.

ya siyasi görüş sıkıntısı yok. bnce naz. şimdi napıcam

Kıtlık moduna girersin, metabolizman düşer. Egzersiz kastırırsan, kas kaybı da yaşarsın. Bu da ileride daha fazla yağlanmana sebep olur.

Denedim ve aç kalmadım diyorum. Neyin kaç kalori olduğunu ben de biliyorum. öğün atlamadım, aç kalmadım. tekrar belirtiyorum.

Sonuçlarını, "bilen" birisine sormak istedim sadece.

sporla desteklersen deli bir hızla kilo verirsin.
800-1000 kalori arası al derim ama kilona ve bazal metabolizma hızına bağlı.
obezite cerrahisi sonucunda 800 kalorilik bir diyetle 6-7 ayda 60-70 kg veriyor insanlar.
acıkmıyorsan bir şey olmaz ama spor yapmazsan ciddi kas kaybın da olur bu da sana zarar verir aslında.

kaç gündür yapıyorsunuz bunu ?

yani zaten kas ve karaciğerde hazır glikoz var. o size 3-5 gün yetecek.

pek itibar etmediniz ama kaç gündür bunu yaptığınız çok önemli.

ac kalmak degil olay,ac kalmak zaten cok önemli bir sey degil aslinda.

olay dengeli beslenmek.

yani sen her yarim saatte bir ufak bisey atarsin midene ac kalirsin sürekli ama midende bir sey deolur,ama noolur,1 ay sonunda bünyen zayiflar,algin yavaslar,insanlarin dedigini anlamaz olur,hastalanirsin.

dengeli beslen ama 1200 kalori al hatta bana sorarsan spor yap 2000 kalori al derim.

ben hayvan gibi yiyorum su aralar ama fazlaca sporun sayesinde kilo veriyorum.

spor yapmadan kisaca ne yaparsan yap vucuduna zarar.

hee istersen ac kalip hayat standartlarini düsür ama bi seye yaramaz.

günde 1500 kalori değil en az 2000 kalori harcar insan. sen aç olmadığını hissetsen de vücudun saf değil, giren ve harcanan enerji miktarını hesap edecek kadar akıllı. he sen dayandın, 500 kaloriyle idare ettin diyelim, o zaman ücut sana en büyük kazığını atar ve yağlar dururken proteinleri yakar.

zamanında sadece 1000-1200 kalorilik diyet yaptım, 20 kilo verdim ama verdiğim kilo doğru düzgün belli olmadı. geri de çok kolay aldım. bilgin olsun.

zaten hem günde 500 kalori alıp hem de spor yapamazsın. o yüzden spor yapacağını hiç düşünmedim bile.

bir de daha da acısı:

1. ürün: 10lira, kargosu: ücretsiz

2. ürün 10lira, kargosu: 10lira.

toplam sepetiniz: ürünler 20lira, kargo 10lira.

hepsiburada, 2. ürünü bulamadı diyelim, sadece birinci ürünü yolluyor, yani kargosu ücretsiz olanı:


ne olması lazım? ürün 10lira, kargo 0lira, ikinci ürünü bekliyoruz.

faturada ne yazıyor tahmin edin:

ürün 10lira, kargo10lira...

neden "çünkü kargo tüm siparişin toplam bedelidir de kargo ücreti çıkan ilk ürünle beraber fatura edilir" mantığı ile.

diğer ürün gelse eh tamam ama gelemezse, gelemeyen ürünün kargosunu veriyorsunuz.

bir de bu var ve BUNU KİMSE BİLMİYOR.

kargosu ücretsiz kalem ve kargosu 100lira olan buzdolabı alsanız, adamlar size kalemi yolladıgı an 100lira kargoyu faturalıyor. buzdolabı gelmezse kaleme 100lira kargo vermiş olursunuz.

umarım bu duruma girmemişsinizdir.

capsler de görünmüyor ayrıca.

Evet caps olayını bir türlü çözemedim. Aslında çözünürlüğü iyiydi ama buraya atınca düşüyor.

Dediğinize benzer şikayetler bende okudum ama ürünün temin edilmesinde yada gönderilmesinde bir sıkıntı yok. İki üründe ayrı tarihlerde kargoya verilmiş. (biri ayın 19'unda diğeri 20'sinde) ama bir sipariş numarası olduğu için ben sadece bir ürünümün akıbetini görebiliyorum.

İlgin için teşekkür ederim.

rica.

caps tabi, küçültür burası, resize ediyor, yeniden boyutlandırıyor.

siz başka yere caps koyup buraya link verseniz daha iyi.

dediğin şeye baktım aynı şey bende de var şu an. kısmi teslimat ile gönderilen 2 ürünüm var ilk önce birine tıklıyorum x ürünü hakkında kargo bilgileri görünüyor.

sonra y ürününe tıklıyorum, bilgiler var ama x ürününün adı yazıyor. bu bir bug olsa gerek. bir kaç kere pencereyi kapatığ tekrar tekrar y ürününe basmaya devam edince y ürünü görünüyor.

tekrar x ürününe tıklayınca bu sefer x değil de y görünüyor:) yine bir kaç kere kapatıp tekrar tekrar açınca yeniden normale dönüyor.

bu sanırım sitenin bir hatası.
ama iki ürün de yollanmıştır öyle yazıyorsa bence.

Hepinize teşekkür ederim. Hepsiburada'dan "Kargo Teslimatı" adında bir mail daha geliyormuş sonra zaten. Orada görünüyormuş. Müşteri hizmetlerine sorduğumda onlarda ayrıntılı bir mail daha attılar hemen.

İki ürünümde bugün elime geçti. Böyle bir sorunu olan varsa şeyetmesin meraklanmasın yani geliyorimiş efenim.

Diyeceklerim bu kadar.

bu benim "üflediğim" çok meşhur bir şarkı.

filmlerde belgesellerde her yerde çalar.

bu dediğim abi 80lerin abisi. o da çok meşhur.

bit.ly tutti frutti sunucusuna benziyordu sanki.

@leman lemon:

yok değil, emeğinizden dolayı tik veriyorum ama bu mırıldandığım şey çok çok meşhur bilinen bir ezgi.

bu olmadan paten kaymaz insanlar.

richard clayderman!
www.youtube.com anılarrrr!! ahahah
ya o şarkı da kesin bu adamın çaldığı bişey.

www.youtube.com
bu işte di mi

adam doğru ama şarkı bu:

bit.ly

adam tutti frutticiye benzemiyormuş ama. neyse en azından zihin açıcı bir ipucu oldu :)

kusursuz mırıldanmışım, absolute..

cildiye de olsa olur, genel cerrahi de olabilir, yumrusuna göre plastik cerrahi hatta dahiliye? küçük ihtimal ortopedi..

hatta bence aile hekimiz görsün de yumrunun karakterine baksın.

kıl dönmesi oldun sanırım.

en son işin cerrahi müdahale.

öncelikle cildiye bakacak sanırım. daha sonra sevk ile genel cerrahşye gideceksin.

teşekkür ederim. yeni 18 oldum, yarın sorun çıkar mı? çıkacak gibiyse napmam gerekir?

belki de alakasız bir şeydir, cildiye yine daha mantıklı ama aile hekimine görünseniz hiç vakit kaybetmezsiniz yanlıs yerlerde.

Genel cerrahi.Erkekseniz öğrenci belgesi ile sgk üyeliği yapmanız gerekiyor.Yaptırmazsanız daha fazla para ödersiniz sadece.

dermatoloji genel cerrahiye gönderir :D zaman kaybetmemek için direkt cerrahiye gidin

hastaneden geliyorum, önce sağlık ocağına gittim. direk genel cerrahiye yönlendirdi. apse yapmış, ilaç yazdı pazartesi iltihabı boşalttıracağım sınavdan sonra da ameliyat olacağım. çok teşekkür ederim. kıçınıza iyi bakın. sevgiler. :)

üstteki.

yok yaa düşününce ne o 3 inç olur mu?
ama yine de ilki diyorum seçenek olarak. :)

üstteki +1

çok sadeler, mudoda veya esse, bernardo, ay yıldız, karaca gibi mağazalarda dha değişik su bardakları bulabilirsiniz.

kulplu duz cam bardaklar var ondan al bence. Hem su hem cay hem kahve icilebiliyor daha fonksiyonel.
Su bardagi sadece soguk icecege yonelik, bana islevi az geliyor.

52634

İkisi de güzel ama biri 360 diğeri 190 ml.Kırdığınız kaçlıksa ona yakın alın, belki 360 fazla gelir veya 190 az gelir.

ikisi de değil

tüm ev arkadaşı duyurularına ekliyorum bunu da:

az da olsa detay vermeniz lazım bence: sigara alkol evcil hayvan sosyal yaşam.

ilanla alakam yok da bunu eklemek istedim.

zuhuratbaba taraflarinda 750 liraya evler var fakat ev sahibini ayarlamak lazim. zaten ihtiyar olurlar.

bakırköyde oturuyorum şu anda ev sahibim evi satıyor ayrılmak durumunda kaldım,25 yaşında erkeğim yeniden aynı bölgelede ev arıyorum uygunsa görüşelim

orası 15 nisana kadar sizin mülkiyetiniz değil mi? sözleşme kopyasında böyle bir şart yok. tamamen emlakcının paragöz olması ile kaynaklanıyor bu durum. siz evi boşalttığında 5-10 gün zaman kaybetmemek için yapıyor bunu. ben olsam inatlaşır kilidi dahi değiştirirdim. ev sahibinde yedek bir anahtar oluyor genelde.

yok böyle bir hakkı tabiki.
ancak siz de bu konuda emlakçıya/ev sahibine yardımcı olmakla yükümlüsünüz, sizin uygun olduğunuz zamanları belirleyin ya da gelmeden 2 3 saat önce arasın siz de ona göre müsait olmaya çalışın.

ben yardımcı olacaksam o da yardımcı olsun hacı durduk yere kıllık yapmak değil amacım mesela faturalar da bu adamın üstüne biz ona veriyoruz parayı evden çıkıcaz dediğimiz zaman "ben sizden az para alıyordum fatura için çıkarsana borçlu bile kalırsınız" gibi laflar etti ben böyle bi cinse neden yardımcı olayım?

nisan mart kira mevzusunu tam anlamadım, ilgilenmedim ama esas diğer kısım:

kira bittiği son ana kadar mal sizindir. evi açmazsanız açmazsınız.

ama nedir iki taraf da birbirine kıllık yapmamalıdır falandır filandır, nedir bunun ortası:

sizden randevu alır, ev bakmak 2 dakika, sonuçta odalara bakıp çıkıcak.

ama anahtar yaptırmak olmaz. daha neler?

kardeş değmez çünkü kıllık yapmaya. adamla ilişkiniz daha bitmemiş, alacak verecek meselesini bitirin, ondan sonra git ensesine sıç istersen.

yanlış hatırlamıyorsam kırtasiyeden aldığım kontratta öyle bir şey vardı. Son 1 ay evi kiralamak isteyenlere göstermeniz gerekiyor evi. Tabi anahtarı vererek değil siz evdeyken kapıyı çalıp gelirler.
Bak şu sayfada şöyle bir şeye rastladım
"Kiracı, kira sözleşmesinin sona ermesi veya satılığa çıkartılması halinde, kiralananın gezilmesine ve incelenmesine izin vermek zorundadır."

www.1iki.com

anahtarı kesinlikle vermeyin. bigman'in dediği gibi uygun saat verin getirsin. faturalar için de asıl siz onu tehdit edin gerekirse. nasıl olsa onun üstüne faturalar.

tabii ki anahtarı vermek zorunda değilsin (sonuçta bin türlü insan var, sen yokken kimsenin evinde işi yok) ama ev sahibiyle uzlaşıp belli zamanlarda evi gezdirebilirsin. ev sahibin nasıldır bilmiyorum ama hiç iyi kiracısı olmamış bir ev sahibi olarak boş eve ödediğim aidat paralarını ben bilirim, yeni kiracı bulduğumda zaten kafadan kaç kira aidatı kapatabilmem için gidiyordu. çıkan kiracıyla "temiz verelim temiz bırakın" diye tertemiz boyalı ev vermiş olmama rağmen mutfak dolaplarının içindeki rafları, avizeleri söküp götüreni mi dersin, en kalite klozeti almış olmama rağmen klozeti kıranı mı dersin, neler neler.. anlattıkça içim sıkılıyor. bir de zaten daha kiracı sezonu açılmadı, ev çok merkezi bir yerde değilse aylarca kiracı bulamayacak o insanlar da. hem gelirlerinden olacaklar hem ceplerinden oturmadıkları evin aidatını ödeyecekler. o yüzden anahtarı verme ama biraz ılımlı davranmanın zararı da olmaz.

@kayranin kedisi şu kadarını diyim ev sahibinin balkon camından kafayı uzatıp ev arkadaşımı azarladığını biliyorum "bu oda ne kadar dağınık söyle toplasın çıkartırım evden" diye. mağdur durumda değiller hiç bi şekilde evden çıkmamızın sebebi bunlar zaten her fırsatta ağzımıza sıçtılar pek yardım edesim yok bu yüzden.

@karmarulez:

pardon da ne azarı falan yahu?

çapa'da bizim ev de kirada. 3 erkek hukukcu. 2 sene bitecek:

- merhaba kombi arızalandı bız de yaptırdık bu ay 200 kesicez
- peki

2 senedir annemle en uzun telefon konusmaları bu oldu. zaten ayrı şehirdeyiz falan azar mazar düşünemiyorum.

gelibolu'daki eski kiracımız "tüm apartman kablo tv'ye abone oldu biz izlemicez ama parasını da ev sahibi olarak siz verecekseniz" bile demişti. kabul etmedik tabi.

bizim kiracılar bu durumda anahtar yaptırıp bize verse, biz kabul etmeyiz. bir şey çalınır bir şey olur falan.

bence durdugunuz hata hatta bu kadarı oldugu ıcın sizde de hata var.

yasalar çerçevesinde minimum yardım et. tipe bak la.

Bu arada Depozito varsa adama kırayı yani 15 günlük kısmı verme ve benim anladığım böyle bir adam Depozitoyu geri vermez en azından yarısını kurtarmış olursun. Adama anahtarı verme tabii ki ancak, su günler su saatler vs yardımcı oluruz diye mutlaka belirt. Anahtar konusunu Ustelerse kusura bakmayın daha fazla yardımcı olamam de, kestir at. İşim var de git.

bir şey kırıldığında hiç eski sağlamlığında olurmu bir daha yeniden yapıştırıldığında?

ben mesela kaza fotoğrafını görüp onun üzerine yorum yaparım. boyalı veya değişen çamurluk ve tamponu hiç önemsemem ikinci el arabada.

ben de 2 sene önce bu zamanlar kaza yapmıştım, ön tamponum, sağ ön çamurluğum ve sağ farım değişmişti, ama sadece kasko karşıladığı için değişti. tamir edilebilir hasarlardı. zaten fotoğraflarından da belli oluyor aslında hiçbir şey olmadığı.

bu biraz da arabadan anlamayla alakalı aslında bence. yani hele hele istanbul gibi bi yerde tampon, çamurluk, kapı vs gibi şeylere illa hasar geliyor. sen ne kadar dikkat etsen de dallamanın biri bi şekilde buluyor seni ya çarpıyor ya sürtüyor.

komple boyalı, ya da önden hasarlı, airbag açılmış, takla atmış vs arabaların yakınından bile geçmem ama mesela o da var.

komple boyalıdan kastım da 2000 üzeri modeller için. yoksa 91 model bir vw golf alacak olsam komple boyalı olması işime bile gelir.

bence bir de şu var:

mesela:

karakterli niyazi, kaza yapıyor, araba 10lira masraf çıkartıyor, kendisi kullanacakmışcasına insan gibi arabasını yaptırıyor. sonra da bundan bağımlı veya bağımsız şekilde arabasını satıyor.

ama mesela karaktersiz cemil, kaza yapıyor, 10lira masraf çıkıyor, "amman ben bunu kullanmam alacak kişiyi kandırma sınırında tamir ettireyim" diyor, 6 lira masraf yapıyor, sadece anlık göz boyuyor, birisine arabayı kakalıyor.

insanlar da bence esas bundan çekiniyor.

hani insan gibi tamir ettirilse neyse de "bir kısım" insan kaza yapan arabasını gözden çıkarıp göz boyama limitinde tamir ettirip başkasına kakalıyor.

arabanın tüm bileşenleri şase dediğimiz iskeletin üzerine monte edilir.

www.google.com.tr

şimdi şasesine kadar hasar almış bir araçtan rijit bir sürüş beklemek imkansızdır. şase gerdirme marifetiyle düzeltilse de artık o aracı bel fıtığı ameliyatı olmuş bir insana benzetebiliriz. illa ki bir sıkıntı çıkar. zaten günümüzde kasko şirketleri şase hasarlı araçları perte alıp trafikten düşürüyorlar. tabi bu seni beni değil kendilerini düşündükleri için daha az maliyetli oluyor onlara zira aynı arabayı hasarlı olarak da piyasaya tekrar satıyorlar. piyasaya dönen trafikten çekilmiş araç bazen çıkma parçacılara bazen de yap satçılara yar oluyor. bu aracı yapıp satan adamdan daha doğrusu araçtan uzak durmak gerek. ön ve arkadan olan hasarlarda şaseden şüphelenmek gerek. arabanın kaputu ya da bagaj kapağı boyanmış veya değişmişse şasenin görünen yerlerinde boya patlamaları ya da boyanma emareleri var mı buna bakmak lazım. bunun dışında mesela kaputa bir taş düşer adam boyatır onu sorun etmemek gerek.

şasenin hasar almadığı durumlar;
burada araca ve hasara göre değerlendirme yapmak gerek. örneğin artık kompakt sınıf ve altındaki tüm sınıflarda çamurlukların neredeyse tamamı plastikten imal ediliyor küçücük bir darbede kırılan çamurluk değiştiriliyor. bu bence ciddi bir sorun değil.

ama mesela araba sağ tarafından boydan boya hasar almışsa kapılar vs işlem görmüşse hasarsız bir araba gibi olamıyor. fabrikada makinenin yaptığı montajı servisteki ustanın yapması pek mümkün değil.

boya meselesi; değişensiz boyalı dedikleri. bir parça değişmek zorunda kalmadıysa o parçanın arkasındaki aksamın hasar görmüş olma ihtimali düşüktür. çizilmiştir adam da boyatmıştır. bunları da sorun etmemek gerek. hatta avrupada 10 yaşındaki arabalar falan komple boyandıklarında daha iyi bedelle satılabiliyorlar.

çok uzun şeyler yazılır da kısaca şöyle diyelim ilgilendiğin araba çok zor bulunan bir model değilse

önden; kaput ve çamurluklar boyalı dolayısıyla tampon ve farlar değişmiş bir arabaysa alma. ama bir çamurlukta boya kaputta biraz boya vardır problem olmaz.

arkadan olan hasarlar için de aynı şeyi düşünebilirsin.

yandan ise iki kapıda boyalı ya değişmişse uzak dur.

neden daha temizi varken onu alasın ki?

ayrı baktırman lazım.

kanla alakalı 100 e yakın değer var. özellikle söylenmezse bakmazlar diyeceğim ama...

kan vermek?

kan bağışlamak mı yoksa hasta olunca tahlil yaptırmak mı?

Kan bagisi yaptiysaniz kesinlikle bakiyorlar; ama eger bir tetkik icin kaniniz inceleniyorsa sadece o tetkikler icin incelenir.

kansızlık için test yaptırdım da bağış yapmadım yapmak istiyorum o yüzden sormak istedim hastalığım varsa başkasınada vermeyelim :)

kürtlere kim mal ediyor ki?

genel olarak türk dünyasında kutlanıyor diye sanıyorum.

@gominist redar
her yerde kutlamaların yasaklanması, pkk yanlılarının gösteri yapma çalışmaları vs vs kamuoyunda öyle bir izlenim yaratılmaya çalışılıyormuş gibi geldi bana.

yanıtı basit aslında. milliyetçilikten başka bir şey değil. pek çok kürt, ısrarla newroz'un nevruz'dan başka bir şey olduğu (demirci kawa efsanesi) konusunda diretiyor. aslında novruz/nevruz/newroz/navrez vb. hepsi aynı şey. adı bile aynı sözcüğün farklı okunuşları. sonuçta hepsi esasen pers kökenli anonim bir bahar bayramı. buna yok iranlıların novruzu ayrı, türklerinki ergenekon'dan çıkış, kürtlerinki kawa'nın yaktığı ateşler vb. o yüzden hepsi farklı demek saçma. hepsi aynı işte. bu bayramı her halk kendi mitolojisiyle birleştirmiş. nevruz türklerin bahar bayramı, newroz ise kürtlerin direnişinin simgesi demek milliyetçilikten başka bir şey değil. türkçe yazarken ben bu bayramı nevruz diye yazıyorum. bence türkçe yazarken nevruz yerine newroz yazmak noel yerine christmas yazmak gibi bir şey. ama kürtçe yazarken, konuşurken adam elbette newroz piroz be, diyecek.

kürtler belki türklerin milliyetçiliğinden çok çekti ama kendileri de milliyetçilikten başka bir şey sunmuyorlar.

tabii bütün bunlar dışında iki noktada da fikrimi belirteyim. 1- devletin, insanların neyi ne zaman kutlayacaklarını söylemesi abes. 1 mayıs için yıllar yılı taksim kapalı oldu. her sene olay çıktı. açık olduğu gibi hiçbir sorun çıkmadı.
2- her olayda gaz bombası, orantısız güç kullanan polisi kınadığım gibi metrobüs taşlayıp, araba yakan, molotf kokteyli atanları da kınıyorum.

edit: yanlış anlaşılmaya karşı vurgulayayım. benim sinir olduğum şey kürtlerin tarihlerine sahip çıkması veya nevruz'a farklı bir anlam yüklemeleri değil. ama türkçe yazarken nevruz yerine newroz yazılıp bunun sebebi olarak nevruz'la newroz'un farklı şeyler olduğunun söylenmesi. denilse ki "nevruz bizim içim budur." eyvallah. ama ben türkçe yazarken cümle içinde nevruz diye yazınca hemen "yok nevruz değil, newroz. nevruz başka" denilirse bu yersiz milliyetçilikten başka bir şey değildir. kürtçe yazarken de tutup o adama zorla nevruz diye yazmasını dayatan veya nevruz'u kürtlere ne zaman kutlayıp kutlayamayacaklarını söyleyen de ayrı bir halt etmiştir.

yaşın pek yetmiyor galiba ama nevruz bir zamanlar gercekten de sadece kürtlerin kutladigi bir bayramdi. devlet yasaklanmasi gereken birseymis gibi davranmiyor, yasakliyor, kutlayani tutukluyor, sokaklarda panzerlerle tanklarla nöbet bekliyordu cocuklar ateş yakmasin diye. demirel den sonradir, nevruz'un piçleştirilmesi (küfür anlaminda degil, bastardization'in türkcesi olarak), ergenekon'a türk dünyasına falan mal edilmesi.

bahar bayrami her kültürde, her ulusun tarihinde, her tarim toplumunun mitolojisinde zaten var. ama nevruz bahar bayrami degil sadece.

half orc'um hiç nevruz kutladığımızı hatırlamıyorum. o yüzden de devletin kürt'lerin bayramını kürtler istediği şekilde kutlamasın diye olaylara girdiğine inanıyorum.

hıdırellez vardı bizde.

www.ilkehaber.com

bu arada nevruz'un (bahar bayramı değil, nevruz'un) kutlandığı ülkeleri, nevruz'un kökenini vb. gösteriyor şurada: tr.wikipedia.org

atmacaged'in dediğiyse kısmen doğru. 1990'larda nevruz kürtlerle özdeşleşmişti. atmacaged'in dediği lastik yakmaları falan anımsıyorum. ama cumhuriyet öncesinde de cumhuriyet sonrasında da nevruz türkler arasında da kutlanırmış (60 küsur yaşındaki canlı kaynak yanımda. kendisine sordum). 1990'lardan sonra değişen şeylerden birisi bunun ergenekon'a falan bağlanması ve demir dövmeler vb. biçimlerde devletin "bakın aslında bu aslında bir türk bayramıdır" gibisinden bir tutuma girmesidir. yoksa türkler hiç kutlamıyordu gibi bir şey yok. hele türkiye'yi bir kenara koyarsak orta asya cumhuriyetleri, azerbaycan ve avrupa'daki türkik halklar arasında türkiye kürtlerindeki kadar coşkulu kutlanıyor nevruz.

işin aslı türk dünyasına da kürtlere de özgü bir şey değil nevruz. pers kökenli anonim bir bayram işte. daha bugün facebook sayfasından marjane satrapi milletin nouruz'unu kutladı pers yılbaşısı diye. afganistan'da da kutlanıyor, kırım'da da, kazakistan'da da, bulgaristan'da... avrupa'ya yayılması da osmanlılar sayesinde olmuş. her halk kendisine göre bir anlam yüklemiş. dileyen yüklesin.

edit: dehri'nin verdiği link çok açıklayıcı olmuş.

Türkiye'de şaman kökenleri güçlü olan bu bayram İslamlaşmanın da etkisiyle kutlanmamış, devlet tarafından da son büyük olaylı kutlamlara kadar resmi bayram olarak tanınmamışi 1mayısa yapılan muamelenin aynısı Newruz bayramına da yapılmış, devlet politikası açısından bir güç gösterisine çevrilmiştir. biz istemiyoruz kutlamayacaksınız ve tabi ki bu durum karşı tarafını da hemen yaratmıştır.
bir şeyin siyasete kurban edilişi işte bu kadar. evet newruz kürtler tarafından ( hangi kürtler?) siyasete alet edilmiştir, tıpkı türkler tarafından edildiği gibi (hangi türkler?) halklar ise bayramlarına sahip çıkmamış, kendilerine ait iradelerini diğerine devrederek buna ortak olmuş ya da olmak zorunda bırakılmışlardır

a) nevruz bir sürü halkın bayramıdır.

b) sakin kendi halinde gariban bir bayramdı. nevruz yani bahar geldi oleeey idi.

c) türkler ihmal etti. pek de ciddiye almadılar. islam güçlü olunca da bu şaman kokan işleri bıraktılar.

d) kürtler daha bir benimsedi.

e) nevruz karizmatik bir diriliş destanı oldu. eskiden de karizması yok demiyorum ama türklerdeki algısı bu idi. bir türk "off be nevruz bizim dirilişimiz" demez ben duymadım hiç. türklerin karizmatik destanı ergenekon falan idi.

f) zaten pkk tabanı da dini öğeler uzak durunca, nevruz onlar için bulunmaz fırsat idi. hiç yoktan bir (mesela) "kürt 1 mayısı" yarattılar. hem tarihi bir olay olsun hem diriliş koksun hem ınsanlar toplansın dans etsın hem dini öğe olmasın. harika di mi? bunu kapotaj baramı ile yerli malı haftası ile sağlayamazsın ki? pkk tabanı nevruzda bastırınca, devlet ve kürtler arasında inatlaşma da çıktı bu iyi artırdı bu "karizmatik nevruz" havasını, ohh harika. pkk'ya her zaman halk eylemi lazımdı, iyice ballı börek oldu.



g) nevruz "değer kazanınca" türkler de "yaaa ama bizim nevruzumuz bu ya" demeye başladılar. önce "kürt yok ne kürdü" diyen anlayış sonra "eee 5000 yıllık kardeşiz" diyor ya, onun gibi. baktılar kürtler nevruzdan vazgeçmiyor, türkler de dolu koltuğa sıkışmaya kalktı.

h) aslında, bence, ortada 2 tür nevruz var:

1. türklerin "oleyy bahar geldi be" nevruzu.
2. kürtlerin "karizmatik" diriliş soslu, siyasi, pkk'lı nevruzu.

i) son günlerdeki açıkalama çok anlamlı, acı ama gerçek:

bit.ly

"nevruz sadece kürtler'e gelmiyor"

evet sadece kürtlere gelmiyor ama dediğim gibi:

1. türklere gelen nevruz şirin sempatik cici nevruz.

2. kürtlere gelen diriliş ateşi, serok, serhıldan, biji serok apo newroz.

durum budur.

özetin de özeti:

türk kürt bayramı değil de, işte, anlayış ve sahiplenme farkı.

islam gibi işte, iran'da farklı bizde farklı. afrikada mesela kadın sünneti var, burada adını bilen yok.

ama islam her yerde adetlerle birleşiyor bazen iyi bazen de kötü.

bu da öyle. türkün nevruzu ile kürdünki farklı. hissettirdikleri farklı. türke özgürlük desen adam bomboş bakar türk zaten özgür.

milliyetçilik.

benim için dünya üzerinde en başarılı insan asla ve asla ve asla ve asla ııı eee ooo uuuu eaaaa demeyen insandır.

türkiye televizyonlarına çıkan her ama her ama her ama her ama herkes her salisede 3 kez eeee aaaa oooo diyor.

mesela banu güven falan, aklım almıyor nasıl çıkıp konuşuyor, insanlar dinliyor.

ht sağlık'ı sunan bir deli kadın var, aaa ooo eee canavarı.

bazen bunlara mail atıyorum yanıt geliyor...

tv izlemememin kanal değiştirmemin bir nolu nedeni: eee eee ooo uu diyenler.

demeyen sadece bülent arınç var sanırım. bir de başbakan. fethullah gülen de asla demiyor.

bir de sivas olayları için konuşan bir avukat hanım da iyi konuştu. fatih altaylı'nın programında.

---

çok etkilenmem öyle kimsenin konuşmasından.

Martin Luther King, I Have a Dream.

olay yetenek degil zaten.kendini gelistirme.yaptikca acilir,tecrübe ettikce basarili olursun bu kadar basit.diger kisimlarini biliyosun zaten.

yetenek de mutlaka var canım olmaz olur mu.

veya eksi yetenek var.

adam kekeme, ses tonu kötü, ağız yapısı bozuk.

veya harika bir ses, kusursuz bir aksan...

----

ben kendımde şunu gordum, sosyal kulturel yaş egıtım vs vs ne kadar farklı kesımden ınsanla konusursam o kadar gelısıyordu hitabetim - konuşmam.

-----

ses geliştirme egzersizleri var. içiyorsanız asla sigara içmeyin.

-----

bir de, en azından ben, ellerini kafasını bedenini çok sallayan tipleri sevmem. parazit oluyor, güven yitiriyorsun.

mesela ben de şöyle bir şey duymuştum. anlatıcı kişi bir sahnedeyse, konuşma metninin can alıcı yerlerinde sahnede belirlediği alana doğru yöneliyor. o bölümü geçtikten sonra da tekrar kürsüye doğru çekiliyor.

serdar kuzuloglu kotu konusmuyor. kendısıne maıl atmıstım bu konuda.

kaan kural ve beraber mac sundukları ntvdekı adam da ıyı konusuyor.

bunlar amerikanvari konuşanlar.

hızlı seri aynı ses tonu...

ve mutlaka çok şık giyinin, erkekseniz sakal tıraşı, düzgün saç, kadınsanız da takılın işte.

mümessiller mesela ne kadar şıklar.

hatta yetenekle ilgili - veya allah vergisi ile ilgili:

daha gecen gun okudum, kalın sesli politikacıların daha çok oy aldıgı veya amerıkan secımlerınde uzun boyluların genelde rakıplerını geçtiğini..

193 boyunda super seslı yakısıklı bır adamla 166 obez kel daracık seslı kekeme bır adam... gel de yarıştır bunları. kısa uzunu asla geçemez demiyorum ama geçene kadar da canı çıkar. çoook geriden geliyor çünkü.

tecrübe konusunda serebatan'a katılıyorum.

adam dövmek gibi mesela. veya ticaret hayatına girmek gibi.

ilk başlarda insan tutuk oluyor ama yaptıkça açılıyor. ben olsam sizin yerinizde parkta orda burda minibüste laf açın insanlara. tabi sınırları zorlamadan.

bakalım sizi dinliyorlar mı?

adres sormak bile olur.

ve mutlaka da sesinizi kaydedin.

linki verseniz de...

www.bbc.co.uk
buradaki şeyler indirmek istiyorum aslında.

arkadaşlar biri internette bunu yapmış mıdır diye aklıma gelmemişti hiç. birileri uğraşmış ve paylaşıma açmış.
skydrive.live.com indirilebilir durumda.

Öyle tek başına hiçbir eser yaratılamaz zaten, ancak

Being There
Naked
Ikiru (bu uzun ve eski ama gerçekten çok etkileyici)

gibi filmler aşağı yukarı işinizi görebilir. Bir de şimdi bu aşağı bir liste koyuyorum, adı Top 100 Spiritually Significant Films

Oldukça işinize yarayacak filmler var.

www.icheckmovies.com

www.imdb.com

isinde iyi ol temali
www.imdb.com

www.imdb.com

hayatini degistirirler mi bilmem:)

(bkz: the pursuit of happyness) ve (bkz: the social network)

iyi niyetli olursan kazanirsin temali olarak

forrest gump
www.imdb.com

ayrica benim kisisel favorilerimden yine ayni temali

the worlds fastest indian
www.imdb.com

azılı bir

the pursuit of happyness düşmanı olarak asla ve asla izlemeyin diyecektim ama geç kalmadım umarım.

the pursuit of happyness'i asla ve asla izlemeyin. 3. sınıf yeşilçam filmi.

adam var çalışıyor.

senin istediğin herhangi bi holivuttt filmi panpa

(bkz: e.s. posthumus)

bu gezegendeki gelmiş geçmiş gelebilecek en epik müzik budur.

www.youtube.com

bir klasik!!! The Ecstasy of Gold
www.youtube.com

bu da For A Few Dollars More'un Ennio Moriconne'den yine
www.youtube.com

Bu da yine bir klasik Vangelis'den Conquest of Paradise

www.youtube.com

hans zimmer ve john williams aradığınız besteciler.

(bkz: duel of the fates)

star wars izlemememe rağmen tüylerim diken diken olur.

yazilmamasi garip

www.youtube.com

bonus

my name is lincoln
www.youtube.com

you re soldier now
www.youtube.com

braveheart:

www.youtube.com

last of the mohicans: www.youtube.com

karayip korsanları: www.youtube.com (hatta fonda ali kırca "ve şu an 4 kuvvet komutanı istifa etti, tayyip erdoğan köşke çıktı...)

www.youtube.com

www.youtube.com

youtube'a epic movie music yazınca daha bir sürü var.

ama bu çok çok çok çok iyi, 300 filminden:

bit.ly

ve tabiki de çağrı (the message) filminin müzikleri:

www.youtube.com

sözkonusu epiklik se www.youtube.com dan gerisi teferruattır.

youtube videolarini acip bakmadim, ama soyle bir seyler onerebilirim gayet tabi:

two steps from hell - heart of courage
e.s. posthumus - unstoppable
mozart - lacrimosa (choir version)
skyrim'in muzigi
matrix soundtrack - navras

telefonunuzun modelini verirseniz yardımcı olunabilir. samsung bazı modellerinde bu özellik standart var. androidli akıllı telefonları kast etmiyorum. 3-5 sene önceki standart modellerinde vardı. iphone bunu yaptığını iddia eden bir sürü uygulama var ama yorumlar çok kötü, kullanan herkes çalışmadığını söylüyor.

telefonun modeli nedir?

genelde olan şu:

adam arıyor sizi, aradığının çeyrek saniyesinde program meşgule düşürüyor. yani, aramasını değil de, ulaşmasını engelliyorsunuz.

veya mesaj telefon ekranına düşmüyor da, arka menülerin içinden buluyorsunuz, yani adam mesajını atıyor da siz rezil olmuyorsunuz.

symbian'da blacklist lite diye bi program var, aynen truvaiti'nin tarif ettigi seyi yapiyor.

hiçbir şey yapamazsınız.
geneli öyle. tek tek anlatıp halden anlayanını görmedim.

gerçi bir tanesi bizim fakülte hastanesinde öğrencisine anlatır gibi örneklerle falan anlatıyormuş diye duydum ama.

özel hastanede

müdür
müdür yardımcısı
hasta hakları
şef

vs vs ye çıkın. derdinizi anlatın.

ozel hastanenin yogun bakiminin bir gecesine essek yukuyle para odersiniz. hos, para odemeseniz dahi, her hal ve karda, bilgi alma hakkiniz tabii ki var.

maalesef ulkemizde, doktorlar hastalarina ve hasta yakinlarina gereken vakti ayirip, yeterli ve tatmin edici bilgiyi vermiyorlar ya da veremiyorlar. bu genel olarak boyle. is yukleri cok fazla, canlarindan bezmis haldeler. ama gene de bu durum onlari bir dereceye kadar mazur gormemize yol acsa da, sizin burada anlattiginiz magduriyet daha agir basiyor. onlarin bitmis, tukenmis halde olmasi, sizin bilgi alma hakkinizi ortadan kaldirmiyor.

bu genel olarak boyle. bi de soyle bir durum vardir: hastanin sahibine "hastaniz iyi" dersin. sonra aniden bi sey gelisir ve hasta kaybedilir. hasta sahibi de, "eee, siz dun durumu iyi demistiniz?" diye doktoru suclar, ustune yurur, döver hatta öldürür. belki o daha once, o doktorun basindan, buna benzer bir saldiriya ugrama hadisesi gecmistir. kim bilir?

eger o hastane akilli bir hastane ise, siz cikip hastane mudurune veya bashekime, SiKAYET EDERMiS GiBi DEGiL, dert yanarmis gibi anlatirsaniz durumu, mesela isim vermeden "doktorlarimiz cok yoruluyolar, insan ustu bir fedakarlikla calisiyolar ve bizimle konusmaya artik mecalleri kalmiyor ama biz de cok tedirgin bir sekilde bekliyoruz haber almak icin, bu magduriyetimize bir cozum bulabilir misiniz acaba?" filan gibilerden yumusak basli bir sekilde sorununuzu dile getirirseniz, sonuca ulasirsiniz. ya da bu soyledigimi once o doktora bir mektup falan gibi yazili olarak ulastirmayi deneyin. Allah sizden razi olsun, cok yoruluyorsunuz ama biz de cok bilgi alma ihtiyaci icindeyiz, meraktayiz, acaba, biraz daha fazla bilgi alabilir miyiz gibilerden, eger o girisimden sonuc alamazsaniz bir gun sonra hastane idaresiyle konusmayi deneyebilirsiniz.

bonus: www.mevzuat.adalet.gov.tr

durumda bir değişiklik olsa zaten size söyler. o yüzden sormanıza gerek yok. hep aynı şeyleri dinlemek hoşunuza gidecek mi onu düşünün. durumu durağan demek ki. tedavi devam ediyor. şu an için bir gelişme yok.

şimdi bir şey dicem de konu farklı olacak:

ülkemizin "bazı" yerlerinde hasta yakınları gelir acili kırar dağıtır, hastane başhekimi kaymakam falan da gider onların kalbini alır "halkı" kazanmak babında.

Yoğun bakım servisi hastanenin diğer servislerine benzemez. İnsanlar günlerce tedavisinde bir değişiklik olmaksızın yatabilir. Hastalar günde sadece 1 kez o da 10 dakika kadar ve yalnız 1 kisi tarafından ziyaret ettirilir. Doktorlar sürekli başka servislerde durumu ağırlaşan hastalara gitmek durumunda kalır... vs. Anlayacağın yogun bakımın Ruhsal ortamı bambaskadir. Ve burada doktorlara, hemşirelere güvenmek ve sabırla beklemek gerekir.

@sinematematikci:

beklesin beklesinler de, doktorun yapacağı 2dk açıklama yani.

kimse doktora "hastamı ayağı kaldır sıkıldım sabrım tükendi" DEMİYOR Kİ.

@truvaiti zaten farklı bir açıklama verebilseler, verirler. faaip'in de dediği gibi durumunda bir değişiklik yok muhtemelen.
ayrıca doktorların her bir hasta için 2 dakika açıklama yapması demek, başka bir hastanın tedavisinin 2 dakika yapılamaması demektir. ne yazık ki durum budur.

@sinematematikci:

o zaman farklı bir şey yok desinler olur biter, o da bir açıklama. "eee açıklamadığına göre demek ki bir şey değişmemiştir" ne demek yahu? bu ne saygısızca bir bakış açısı. oha!!! yuh!!! benim içerde anam babam olacak doktor açıklama yapmıcak yapmıcak yapmıcak sonra da "eee farklı olsa açıklardık" dicek. inan "zevkine açıklamıyorum" dese bundan iyi. oturup 20 saniye özet geçemeyip bana "eee farklı olsa açıklardık" diyen adam sopa yemeyi hak eder.

ben açıklama yapsın diyorum, sen güven ve sabret diyorsun.

ben açıklama yapsın diyorum, sen e farklı bir şey olsa söylerler diyorsun.

3. kez tekrar edeyim:

"açıklama yapsın"

duyuruyu açan insan:

ya doktorun başının etini yiyoruz sabırsız insanlarız dememiş ki sen "ee sabretmek lazım" diyorsun. demiş mi? hayır.

ya da "yaa doktor her gün aynı açıklamayı yapıyor azıcık çeşitlendirsin eğlendirsin" dememiş ki sen kalkmış "eee farklılık olsa açıklar zaten" diyorsun.

adam "doktor asla konuşmuyor kaçıyor" demiş. çıkarsın ortaya 5 kelime edersin olur biter.

tekrar edeyim::: farklılık olsa da olmasa da ne olursa olsun 5 kelimede özetlersin hastanı olur biter.

-----

2 dakika ne demek allah aşkına? 2 dakika aralıksız konuşan insan oturur 3 tane hasta sunar. isteyen kronometre ile konuşsun, 20 saniyede bile rahat rahat özetlersin hastanı.

ha durum değişmişmişmiş ya da değişmemişmiş ben anlamam. adam 20 saniyede değişmediğini anlatır.

kaldı ki tedavi falan da aksamaz. yoğun bakımda tek doktor kaç ayrı hastadan sorumlu? 10? 20? tanesi 1 dakika olsa gunde 20 dk eder. hasta ve hasta yakınlarını rahatlatmak da doktorun gorevi. o da tedavının bır parçası. mesaide sanki yogun bakım doktoru 8 saatin tam ama tam 8 saati nefes almadan çalışıyor mu?

ben bir avukata dava vermiştim. duruşmada hiçbir gelişme olmadığını bildiğim halde, sekreteri avukata bağlamadı "eee zaten ileri tarihe ertelendi" dedi. ben de kızdım ben kendisinden duymak istiyorum dedim, sonra avukat aradı vs vs. bana ne yahu sekreterden? burada da eğer değişiklik yoksa DEĞİŞİKLİK OLMADIĞINI çıkar dr kendisi söyler. söylemelidir. o da bunun AYRICA İŞİDİR.

peki

hasta yakınlarını rahatlatmak doktorun görevi değildir. doktorun görevi tanı-teşhis ve tedavi etmektir.
1 doktor günde yüzlerce hastaya bakıyor. her hasta yakınına her gün 1dk ayırsa min 100dk eder ki o da hepsine sıralı bi şekilde baktığını söylersek. hadi yuvarlayalım 1.5 saat eder. 1.5 saat! 1.5 saat o kadar fazla bir süre ki o sürede ameliyat bile yapılıyor.
o yüzden doktor zaten bir değişiklik olsa paylaşır. kimseden kaçtığı da yoktur. niye kaçsın? ama doktorun görevleri arasında "hasta yakınlarını rahatlatmak. 2 çay ısmarlamak. vb." gibi bir şey yoktur.

@ruz: hacım tekrar geçmiş olsun. acil şifalar.

@faaip de oiad:

günlerce doktorun peşinden koşuyoruz diyor adam sen çay ısmarlamaktan bahsediyorsun.

kimsenin kaçtığı da yoktur ===> duyuruyu açan yalan söylüyor yani, ha peki.

tıp mezunu veya doktor olabilirsin ama hekim olamazsın. hasta yakınlarına bilgi vermek onları aydınlatmak görevidir, ha kanunen nedir ne değildir geyiğine giremicem ama "hekim" olmak bunu gerektirir.

100 hasta bakan insan zaten poliklinik yapıyordur o apayrı bir konu.

ben sana "x" diyorum sen bana "yaa xxxxxxxxxxx olur mu" diyorsun.

"doktor çay ısmarlasın bari" benzetmen de edep sınırını belli ediyor. kimse kimseden ÇAY DİLENMİYOR görevi olan açıklamayı yapmasını bekliyor.

çok güveniyorsan kendine bulundugun yerdekı hasta haklarına, tabıpler bırlıgıne, etık kurula yazılı olarak sor. "ben doktorum hasta yakınlarına bilgi vermek ZORUNDA DEGILIM. haklı mıyım haksız mıyım" dıye dılekce yaz.

sanırım rahatlatmak deyınce sen "farklı" anlıyorsun ama durum ortada.

rahatlatmak = bilgi vermek.

umarım aynı sıkıntı senın basına gelınce, seni bol bol "rahatlatır"lar.

biz burada yoğun bakımdan bahsedıyoruz::: ee gunde yuz hasta...

hasta yakınını rahatlatmak::: dr çay mı ısmarlıcak

bilgi vermek::: ee farklılık olsa anlatırız.

bu da doktorluksa ben ne diyim. ad hominemin önde gideni. daha konuyu çarpıtmaktan sadede gelemiyoruz.

yani sen şimdi:

"ben yogun bakım doktoru olsam, hastanın durumu degısmedıkce hasta yakınlarına bılgı vermem bu bılgı vermemek de benım hakkımdır, yaptıgım da dogrudur 10-20 hastam varsa tanesı ıcın 1dk olsa bıle konusmam bu da hekımlıge etıge hakka hukuka kanuna uygundur bunun da sonuna kadar arkasındayım"

bunu mu diyorsun ?

@truvaiti:


1: doktor değilim
2: hiç bir hekimin hasta yakınlarını rahatlatma gibi bir görevi yoktur. bunu kendi kendine sen doktora görev olarak yüklüyorsun farkındaysan. kendi kendine doktora sorumluluk veriyorsun.
3: sen sanıyor musun ki yoğun bakımdaki doktorlar sadece yoğun bakımda duruyor. bir çok doktor gündüz poliklinik yapar öğleden sonra viziteye çıkar. yatılı hastalara bakar. yani bu tahmin ettiğin gibi bir şey değil. hele akp'nin sağlık politikaları gereği 1 doktorun günlük minimum hasta bakma limiti var. eğer o sayıdan az hastayla ilgilenirse maaş kesintisi yapılıyor. devam etmesi durumunda soruşturma ve açığa alma gerçekleştiriyor.

4: ben burada ki hasta ya da hasta yakını ile tek kelime dahi etmedim. tek söylediğim zaten durum stabil olmasa doktor bilgi verir. hastaneye gittiğiniz de bir tek siz varsınız. bir tek siz hastasınız sanıyorsunuz sonra sanki doktorun sizin emrinizde bir uşak olduğunu düşünerek her saniye sizinle olması gerektiğini düşünüyorsunuz. doktor gelip ne diyecek. "antibiyotik tedavisi devam ediyor." diyecek. her gün her gün bunu mu duymak istiyorsun?

5: kendi kendine kurallar uydurup sonra o kuralları senden yetkili ve bilgili kişilere dayatmak istemek nasıl bir zihnin ürünü acaba?



@ruz: hacım sorunun altında bu şekilde saçma bir tartışma içerisinde olmak istemezdim. eğer gerçekten doktorun ya da hemşirelerin sizinle hiç ama hiç ilgilenmediğini düşünüyorsanız ve hastanın durumu kötüye gidiyorsa hastaneyi, hastayı başka hastaneye nakil etmekle tehdit edebilirsiniz. ama kesinlikle içiniz rahat olsun kötü bir durum olsa %100 doktorunuz size detayları bildirirdi. aynı şekilde iyi bir gelişme olduğunda da haber vereceğine emin olabilirsiniz. tekrar geçmiş olsun.

(maddelendirmeler seninkisi ile uyumsuz... karışmasın)

1. benim uydurdugum falan yok.

ortada bir hasta varsa, doktor da görevi gereği bilgi verecektir, bu kadar basit. hangi doktorun ne kadar mesai yaptıgını cok ıyı bılıyorum, farkındaysan da bilmiyor gibi değil, biliyor gibi yazıyorum.

adamın dedesi içerse ise, 5 kelime edersin bu kadar basit.

2. "ağzından iki kelime almak için peşinden koşuyoruz hep bi kaçma modunda, hemşirelerden bi görüşelim diye haber yolluyoruz,sıkboğaz da etmiyoruz günde bi defa, adam ben gerekli bilgiyi vermiştim diye haber yolluyor bi çıkıp yüzümüze dahi bakmıyor, hal böyle olunca da insanın morali bozuluyor."

zaten ben eminim bu duyuruyu açan adamı karşına alıp 5 kelime etsen adam dünden razı olur.

adam senden yazılı basın açıklaması, 3 dilde vaka sunumu beklemiyor ki? "hastanız durumu iyi bu bu bu" dersin biter.

adam hasta yakını yahu? belki cahil belki manyak veya doğal olarak gergin sinirli. adama 5 kelime açıklama yapma ama onun "evet hastamızın bital bulgularının stabilize olmasından ötürü doktor beyin açıklama yapmamasını doğal buluyorum" yaklaşımı bekle.

3. neden iki de bir bunu mu duymak istiyorsun diyorsun ki? adam bunu duymak istiyorsa istiyordur. adam "doktor aynı şeyleri söylüyor ya off sıktı" demiyor ki.

4. neden rahatlatma kelimesinde huzur buluyorsun bilemiyorum ama buna rahatlatmak de, açıklamak de, beyan etmek de, xyz de.

5. saçma bir tartışma evet.

neyi konuşuyoruz biz burda? dedem içerde yatıcak dr bana 5 kelime etmeyecek 5 kelime yahu.

neyin savunmasını yapıyorsun anlamak mümkün değil.

6. "hastaneye gittiğiniz de bir tek siz varsınız. bir tek siz hastasınız sanıyorsunuz sonra sanki doktorun sizin emrinizde bir uşak olduğunu düşünerek her saniye sizinle olması gerektiğini düşünüyorsunuz."

adam kalkmış kaç gündür dr kovalıyoruz ağzından kelime alamıyoruz diyor, sen kalkmış uşak mı o doktor diyorsun.

valla harikasın.

soru: kaç gündür doktor kovalıyoruz bir kelime yanıt yok
yanıt: doktor senin uşağın mı

özetin de özeti:

yoğun bakımda yakınım varsa:

ben de doktora durumunu sormuşsam:

o da bir şekilde (sabah akşam benimle gelsin takılsın çay ısmarlasın bana uşaklık yapsın DEMİYORUM, bunlar senin anlamsız yakıştırmaların ben ısrarla 1 dakika bile olsa diyorum)

5 kelime açıklama yapmak yerine bana :

"durumu stabil olan hasta hakkında açıklama yapmıyorum bana gelip bir daha sorma, gereği olsa ben açıklama yaparım"

diyorsa ve hatta bunu bile demeden basıp gidiyorsa:

yani ısrar ile hastam hakkında bana 5 kelime bilgi vermiyorsa, beni RAHATLATMIYORSA, beni xyz'lemiyorsa

kanunen de, tıbben de, dinen de, ahlaken de, insanlık olarak da o adamın bunu yapmaya hakkı yoktur.

kanunun verdiği her imkanı da kullanarak ben de onunla uğraşırım.

hatta: bu doktor yakınım abim babam akrabam olsa, bu nedenle de (AYNEN AMA BU NEDENLE.. ÇAYDAN UŞAKTAN BAHSEDEN YOK, 5 kelime açıklama yapmak yerine basıp gidiyorsa) sopa yiyorsa da iyi olmuş derim.

bir doktorun hasta yakına BİR DAKİKALIK BİLE OLSA açıklama yapmama gibi bir HAKKI YOKTUR, OLAMAZ. bu konuda da ISRARCIYIM.

ha kanunen yırtar mı ama etik kurula takılır veya özel hastane kendisini şutlar vs vs vs.

hiçbir hekim de kalkıp bunun altına imza atamaz.

"ben stabil olan hastanın yakınına asla ve asla bilgi vermem bu benim hakkımdır" böyle bir şey olabilir mi?

bir de şu var:

adam "hastan iyi olsa doktor söylerdi rahat ol" lafını senden duymak İSTEMİYOR Kİ? biz neden rahatlatıyoruz kendisini? doktorundan duymak istiyor.

ama sende şu var:

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: doktor senin uşağın değil

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: doktorun böyle bir görevi yok

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: hastan iyi sen meraklanma

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: hastan stabil sen rahat ol

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: akp ama falan 100 hasta

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: ama aynı duymak istememelisin bunu mu duymak istiyorsun?

böyle iş mi olur ?

yani şu ruz'u

tırnak içinde:

rahatlatmanın

bilgilendirmenin

gönlünü almanın

"tavlamanın"

yolu doktorun edeceği 5 cümledir. ha stabil ha ne zıkkımsa. doktoru çıkar, insanlık görevidir.

ama lütfen rica minnet de değil. doktor bu konuda inat ediyorsa, dediğim gibi illa ki bir şekilde hatalıdır, suçludur.

fikirleriniz için teşekkürler ama kaybettik dedemi, ağırlaştığını bile söylemediler, bir kere kalbi durmuş tekrar çalıştırmışlar ondan da haberimiz olmadı, ikincisine de dayanamamış zaten dedecim, her şey bittikten sonra söylediler bize anca, olan oldu artık

Başınız sağolsun, mekânı cennet olsun. Allah sizlere sabır versin...

öncelikle geçmiş olsun demek istiyorum. psikolog adayı olmama rağmen psikolog olarak değil, bir arkadaş/tanıdık olarak yazmak istiyorum.

belli ki abiniz gerçekten zor bir insan. para harcama konusuna bir önlem alınsın bence. borcu olduğu halde nasıl sürekli kredi kartı çıkartabiliyor anlayamadım orayı. ileride abiniz düzelme yoluna girse bile bu borçlar sürekli saptıracaktır onu.

sürekli hap verilmiş. onun yerine belli bir para ayrılıp psikoloğa gitmesi sosyal ilişkileri açısından daha yararlı olacaktır. çünkü psikiyatrislerin verdikleri ilaçlar düzenli kullanılmazsa (ki bu düzen uzunca bir süre) tam anlamıyla bir boka yaramıyor.

bir de fırsat bulduğunuzda üçünüz toplanıp baştan aşağıya konuşun konuyu. kibar bir şekilde onun, sizi nasıl zora soktuğunu anlatabilirsiniz. sanıyorum ki bu onu kısa bir süre dizginleyecek (pişmanlık duyacak çünkü). işte bu dönemde gelebilecek bir yardım (psikolog yada yeni bir arkadaşlık) olumlu yönde adımlar atmasına yardımcı olacaktır.

geçmiş olsun tekrardan.

para harcama bipoların mani döneminde görülür. ilaçlarını kullanması şart, en azından gündelik yaşama bir parça ayak uydurabilmesi için. psikiyatrist kontrolünde olmalı. manileri bitip depresyonları başlayabilir falan filan. uzaktan yapabileceğiniz bir şey yok açıkçası.

geçmiş olsun.

pardon ama:

sizin amacınız nedir?

yani: "abim annemle yaşasın ama gözünü korkutalım da anneme elini süremesin?"

veya

"abimi evden atalım ve..."

tam olarak "yol haritanız" nedir?

Bir avukat olarak cevap vereyim;

Bir aile meselesi olduğu için önereceğim çözümler yakıcı olabilir. Fakat eğer ki artık başedemez durumdaysanız şikayetçi olabilirsiniz. Gidip polise şikayetçi olsun anneniz,şikayetinden sonra abinizi gözü korkacaktır diye düşünüyorum. Hatta fiziki şiddet olayını anlatırsanız ve annenizin yüreği kaldırırsa kısa süreli bir cezaevi süreci bile yaşayabilir.

@shyzore ; üniversitede okurken (ki ilk olaylar o zaman patlak vermişti) mediko sosyalinde iyi bir psikolog/psikiyatr 'a denk gelip hastalığının keşfinde önemli bir adım atmış ve "kendini sevmeme" düşüncesini kendinde keşfedip tedaviye yanaşmış ve 2 yıldlr hiçbir şeyi yoktu hatta fazla mülayimdi. ayrıca değil üçümüz bütün sülale bir olup onlarca defa konuşuldu, ne yapması ne etmesi gerektiği yönünde onlarca telkinde bulunuldu ve artık değil konuşmak sülaleden kimsenin yüzünü görmek istemez bir hali var. dediğim gibi ben tüm bu olaylardan önce kendisinin sıkıntısını görüp neredeyse 10 yıl önceden verdiğim akıllar bir bir çıkmasına rağmen kesinlikle beni de dinlemiyor. ki ben o zamanlar 17 yaşındaydım.

@truvaiti ; emin olun ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. abimin gözünü korkutma aşaması kendisinin "hasta" olması dolayısıyla mümkün olmuyor. ters tepiyor ki denenmişliği var. evden atma olayı ise akla gelse bile yine yeniden "hasta" olduğunun gerçekliği yüzünden ihtimal dahilinde değil. hastaneye yatırma, çok daha iyi bir doktor bulma, başına bu gibi bir olay geçmiş insanlardan ve çözümünü bulan varsa asıl bir yol haritasını onlardan duymak çok iyi olurdu. gerçekten insan öfkesine yenilip ters giderse hastada zıt gidiyor.

@abartakus ; ben tam açıklayamamışım kendimi, bu avukattan dileğim aslında kredi kartı olayı ile ilgili. bir şekilde işsiz vs. olmasına rağmen bankalar kredi kartı çıkartıyorlar abime. banka müdürü ile bile görüşüldü ancak mevzuat izin veriyor diyor adam hala. yok öğrenciliğini kullanıyor alıyor, yok ek kart çıkartıyor, annemi suistimal ediyor bu konuda. nasıl engellenebilir?

şimdi anladım.

eğer ki abinizin borcundan ailenin sorumlu olmadığı belirteyim. yani kendi adına aldığı kredi kartlarından dolayı sizin herhangi bir malınız haczedilemez. ek kart konusunda ise,anneniz gidip ek kartı iptal ettirsin,başka yolu yok.

@herospower:

bence siz en yapmak istediğinizi netleştirin.

avukat ancak sizin amacınızı uygulayacak kişi olur.

durumunuz çok zor, allah yardımcınız olsun.

abim bu seferde para istediği annemle papaz oluyor ve zaten bu itme, annemin düşmesi vs. gibi artık ucu şiddete varan olayda tam bu yüzden çıktı. "ben senin borçlarını ödemek zorunda değilim"... ama kazın ayağı öyle olmuyor maalesef.

bu kaçıncı iptal edilen kart desem şaşırır mısınız bilmem? benim duyduğum bir olay var size son olarak onu danışmak isterim. annem bir avukatla konuşup mahkemede (artık nasıl bir delil olur, doktor raporu vs.) abimin haklarını üstüne alması ve 18 yaş altı gibi göstermesi gibi bir şey duydum. var mı bu? hoş bu seferde abim buna nasıl tepki verir allah bilir.

Bunun adı vasi tayini oluyor.yani temyiz kudretine sahip olmayan kisiye temsilci atanıyor..anlattığınız olayda abinizin temyiz kudreti var gibi gözüküyor ama tabi bunun tespitini psikolog yapacaktır.abiniz biraz sinirli ve simariklik yapan cocuk gibi gözüküyor.psikolojik tedavi ve sizin yaptırımlarınız daha onemli.

Allah yardımcınız olsun

bipolar bozuklukta ne yazık ki sizin yapabileceğiniz pek bir şey yok. psikologlar da sadece ilaç tedavisine yardımcı olmak için UYGUN EĞİTİMLERİ varsa terapi ile destek olabilirler (her psikolog terapi yapamıyor)
mani dönemindeyse siz ne derseniz diyin ne akıllar verirseniz verin, bildiğini okuyacaktır (çok üzerine giderseniz saldırganlaşabilir). öncelikle bunu kabul edin. onun seçimi değil böyle bir şey yaşamak. bu bir hastalık. sizin yapabileceğiniz ilaçlarını doğru kullanmasını bir şekilde sağlamak. ilaçlar onun mani dönemini girmesini engellemeye yöneliktir. bu dönemde "iç görü" kazandırılabiirse (ki bu hiç de kolay bir süreç değil) o zaman ilaçlar azaltılabilir.

sağda tarafta:

bbcactiveenglish.com

Target Audience

Adults at elementary to intermediate level
Council of Europe A2 to B2; IELTS 3 to 6
TOEIC-style activities

ülkemizde bu set:

www.aktifingilizce.com 24 ay ayda 12 lira.

ve hepsiburada'da: bit.ly

tabi öncesinde bbc learning var sıfır lira:

www.bbc.co.uk

@truvaiti yok böyle netten örnek paragraflar falan arıyorum. yani ücretsiz ve basılı olmayan.

kitap oku en faydali yöntem.sabirli olcaksin ama kendindeki gelisimi görceksin kisa zamanda.ayrica kelimelerin anlamlarini ögrenmeye calisma diyenden kac.kelimelerin anlamini ögrenmeden cok daha yavas ve verimsiz olacaktir ,hele 100 kelimede 30 kelime bilmedigin cikiyosa her kelimeye bak.

100 kelimede 2-3 kelime cikarsa o zaman kontext icerisinden anlamini cikarabilirsin.

belli bi seviye sonrasinda dizi seyretmeye basla,belli jargonlari olur daha hizli adapte olursun.

bir kursa gitmen şart. ama sadece kurs ile ingilizce öğrenilmez. hayatını buna göre uyarlayacaksın. filmleri ilk başta ingilizce alt yazı ile izleyeceksin. ingilizce isteyen oyunlar oynayacaksın. ingilizce haberleri dinleyip, okuyacaksın. yabancı arkadaşlar edinip, ingilizce konuşacaksın.

işte böyle öğrenilebilir. başka türlü imkan yok.

teşekkürler, bbc'nin sitesinde şöyle bir şey buldum;
www.bbc.co.uk bi süre buna bakayım en iyisi. matrix'i ingilizce alt yazı ile izleyeyim en iyisi. hemen hemen tüm replikleri bildiğim için inigilizce kelimeleri anlamlandırmam daha kolay olabilir sanırım.

temel gramer bilgin varsa evet bu şekilde geliştirilir ve güzel kulak dolgunluğu yapar.

www.eksiduyuru.com

bahsettiğiniz düzeyde bbc ÇOOOOK ağır olur.

şuradan başlayın:

ebookee.org

okumaya da basitleştirilmiş kitaplardan başlayın, penguin books ve oxford yayınevlerinin basitleştirilmiş kitapları olacak, büyük kitapçılarda bir iki raf oluyor...

ingilizceogreniyorum.org gibi.

dizi/film izlemek saçma ve gereksiz, vaktinize yazık edersiniz.

kontext içerisinden anlam çıkarmak yerine okuduğunuz metinlerdeki bilmediğiniz kelimeleri güzel bir ingilizce-ingilizce sözlükten bakmanızı, kelimelere baktıktan sonra metni tekrar okumanızı, bilmediğiniz kelimeleri bir kenara yazmanızı tavsiye ederim. emin olun kontextten yalan yanlış çıkardığınız kelimelerin yaratacağı vakit kaybından daha verimli olur.

tanıdığınız ya ingilizce öğrenmemiş hayatında, ya doğar doğmaz advanced'e yakın düzey ingilizcesi varmış, veya net saçmalamış. öğrenemedim diyen adama bbc demek ne demek, ohoo...

daha cebir bilmeyen ilkokul 1. sınıf öğrencisine calculus kitabını bir karıştır, anlamaya çalış, elbet anlarsın demek gibi .
oyun, bbc, film, haber...
oyun ve dizi, film zaten tamamen saçma da, bbc ve haber seviyesi listening için gerekli. o en son yapılacak iş. sizde daha gramer yok, basit kelime bilgisi yok.

olayın mantıgı spor gibi.

tamamen kendını sakatlıcak kadar da zorlama.

ama tamamen saatte 1 km hızla da yurume.

tamamen anlamadıgın metne de bakma ama yerınde de sayma.

anlamasan da dınle, oku falan ==>>> tam sacmalık.

voa special english var:

basıtlestırılmıs ıngılızce haber bultenı. tum haberlerı aynı 1500 kelıme ıle sunuyorlar:

www.voanews.com

veya bbc LEARNİNG ENGLİSH. linkte anlattım zaten.

iyi o zaman ben de hıc anlamadan portekızce okuyup dınlıyım, zamanla ogrenırım, olur mu yahu.

ha tabi voa ve bbc learnıng ıcın temel dilbilgisi şart. bunlar dilbilgisi öğretmiyor. listenig reading vocabulary var.

seviyenizi belirlemek için gidip bir kitapçıda kurcalamanız lazım. bence stage/level 2-3 gibi başlayabilirsiniz.

www.amazon.com

www.amazon.com

bir şey diyeceğim şimdi, yine ortalık karıştı :D kimisi dizi izle diyor, kimisi dizi daha sonra diyor, bazıları kursa git diyor, bazıları gitme para tuzağı diyor. ne yapacağımı bilemiyorum, zor durumdayım. bi kursa gitmek mantıklı sanırım, en azından zorlaya zorlaya öğretir adamlar

www.examenglish.com şunu bi yapsana

karısıcak bır sey yok:

dızı ızlemek zaten saçma. cok ılerde degılsenız zararı daha çok.

ha kaldı ki siz zaten sıfırsanız, dizi falan?

temel olmadan ne koyacaksınız üstüne?

uyuyadam demiş, sıfır bilen adamın calculus karıştırması gibi.

ben zamanında anadolu lisesi hazırlıkta ogrendım, kurs para tuzağı ise, son çare kendi kendinize öğrenin madem.

@kediebes çözdüm testi. A2 elementary çıktı.

zorlandın mı salladın mı? az da olsa bişeyler anlayabildiysen bildiğin konulardaki internet siteleri, basit kitap, çizgiroman vs okursun, geliştirirsin ama kalıplarda, zamanlarda vs zorlandıysan özel ders ya da kurs öneririm bir süre, yoğunluğuna göre 3-6 ay gibi, sonra onun üzerine yaptığın çalışma daha kalıcı olur.

sallamadım ama zorlandım. kelimeleri tek tek ele aldığım zaman anlamlarını biliyorum ama hepsini toplayınca cümleden bi anlam çıkarmakta zorlanıyorum. bi ara internette dolanan şu daylight'ın videolarını indirmiştim de adamla çok dalga geçiliyordu pek ısınamadım :D evet aslında en azından 3-5 ay bi kursa gitmem benim için iyi olur.

zenginlik bence cebinde 200'lük banknot olabilmesidir.

nöt: ilk çıktığında 1 kere, onu da televizyonda gördüm.

orta doğu ülkesinin birinde savaş çıktığında sevinen tarafta olmaktır.

zenginlik tavuk doner yerken ilk ayranin bittiginde ikincisini soyleyebilmektir:(:(:(:(

pasaport icin kolay vize alabilmek demektir.

hergün başka ülkede uyanabilmektir.

teras katındaki evinde, sevdiğin kadınla gün batarken rakı balık yapmaktır.

sevdiğinin seni sevmesidir.

behzatç mode on:
@ceymısın, zenginlik her gün sushi yiyebilmekse, zengin olma zaten
behzatç mode off.

3 yaş altı mercedes'ini, kafan boş sürebilmektir.

aga zenginlik çalışma saatlerinin dışında dinlenirken yakaladığın konfordur.. hiç çalışmazsan konforun tadına varamazsın o yüzden bi önce çalışacan çalışma bitince de yapacağın tatil dinlenme her neyse 4 4lük olacak bnce budur..hem çalışma verimli olur hem huzur olur..

karşımdaki insanla bi yere oturduğumda çıkışta bırak ben ödeyim diyebilmektir. anasını satayım zamanında nasıl rezil olduysam içimden çıkmadı lan.

evdeki bütün yiyecek soğan ekmek olmasına rağmen onu başkasıyla paylaşmak isteyecek gönüle sahip olmak demektir.

geceleri rahat uyumaktır. yoksa yemişim öyle zenginliği. herkese benden çay diyebiliyorsan zenginsindir.

Ahırında atlarım olan, kahya mı denir kalfa mı neyse genel işleriyle onların ilgilendiği, istanbul'a yakın, eşi dostu ağırlayabileceğim bir çiftlik sahibi olmak ve sevdiklerimle keyfini çıkarmaktır. Tabii tadını çıkarabilmem için sabahın 6'sında kalkıp işe gitmemem gerek. Çiftliğe bağlı bir iş VEYA çalışmamı gerektirmeyecek kadar para..

Çiftlikteki huzur, zenginlik budur..

edit: çok mu ciddiye almışım acaba soruyu? =))

için rahatsa, aman boşver oluruna bırak diyecek kadar kafan rahatsa asıl zenginlik odur. sokarım parasına, yatına katına. kapıda 70.000 € değerinde araban olsa ne olmasa ne?

suşi yapmayı öğren her gün suşi ye. yapması o kadar da zor değil bu arada...

he zenginlik bence hmmm. ne bileyim, işte araba ev manita falan filan.

karı koca her şey dahil eve aylık 100bin lira girmesidir.

karizmatik duygusal soyut yanıtları bir kenara bıraktım.

süpriz/fantazi iddia kuponuna 1000 misli basabilmektir

tuvalet kağıdının kalınını alabilmektir.

geçen gece baktığın yeni zelanda biletini first class alabilmektir. bi de nikon 14-24mm ile 14mm lens var onu söylemek istemiyorum..

hiç durmadan hareket etmek ve bunu sağlayabilecek paranın bulunmasıdır.
dünyanın etrafında dolaşmaktan bahsediyorum. evde boş odada sürekli sağa sola koşturarak zenginliğe ulaşabileceğini düşünenler varsa sakinleşip biyere çömelin hemen.

güzel bir bisiklet, sağlam bir fotoğraf makinası ve kamp ekipmanıyla kıyı şehirlerinden yardırarak kamp yapabilmektir. paradan bağımsız soyut cevaplar ve saçma mercedes'lerden farklı bir cevap verdim bak.

kafana estiğinde uçağa atlayıp dünyada istediğin yere istediğin sürece gidebilmektir.

istediğin zaman çalışmayı bırakma özgürlüğü.

sağlıklı olmaktır.
3 5km yürüyebilirsin mesela hiç sıkıntı olmaz. dişlerin sağlam olduğu için bayat ekmekleri kemirirsin dert mi? sonra fıtık olmadığın için hamallık yaparsın. gözlerin sağlam olduğu için şoför olursun. beynin de yoksa bir problem okul okursun, sermaye işletirsin, fırsatları koklarsın... tek başına tuvalete gidebildiğin için kimse senden iğrenmez, acımaz. var mı şu hayatta bundan daha büyük zenginlik acaba?

arada bir acile gidin şöyle bi bakının. sonra rastgele bi kata çıkın. feryat figan bağıran birilerini görürseniz de başınızı çevirip hızlı hızlı yürümeyin. bi teselli vermeye çalışın bakalım. neler olacak

her şeyin başı sağlık.

(kocakarı mode on)

kuru fasulyeye ekmek banmamaktır.
ama zengin olsamda ben gene banarım o ayrı,

istediğim bir ev ve istediğim bir arabayı aldığımda ben zenginim...

dışarda yemek yiyip sonradan mali açıdan acısının çıkmayacağını bilmektir :( küçük düşünüyorum evet

ben de her gün makaron yiyebilecek kadar zengin olmak istiyorum :) tanesi 3-4 lira arası değişiyor. bütçemi zorluyor epey.

----Spoiler---------



bodoslama düz adam yorumu olcak ama adamın siktiği kız kendi kızı çıkıyor işte.

filmi izledigin ortam, ruh halin ve daha bircok etken de algini degistirir saniyorum. lady of vengeance ve old boy 2 cok iyi filmdir. ben de kolay kolay film begenmem. mal olup olmadigina bir filme bakis acindan da karar veremeyiz:)
www.imdb.com

la lanet nekbet bi film o salla sn takma yani bide herkesin beğenisi farklıdır o filmi beğenen warsa da bnce psikopattır bi kontrol ettirsin kendini..

yok altyazı değil ya.neyse ben yanlış okudum heralde.

bari sonunu anladık.eyvallah.

böyle genel olarak güzel işte. 2 versiyonu filan yok, milletin sevdiği tek bir oldboy var. amerikalılar utanmadan çekmişlerse tekrar berbat olmuştur ki bilmiyorum zaten. ayrıca bir üçlemenin ortasındaki filmdir, üçlemenin tamamı efsane filmlerden oluşmaktadır.

film bu, doğrusunu izlediğine emin ol da...
www.imdb.com

intikam abi işte. bir adama daha iyi bir intikam yaşatılmaz amk.

ben de beğenmedim oldboy'u. fikir gayet güzel. fakat film hiç sarmadı.

öbür çinli arkadaş, başroldeki adamı oyuna falan getiriyo,

bilmeden kızını şettiriyo.anladığım bu valla.

sinema sanatının şahaserlerindendir oldboy. senin zevkin ve tadın sinemanın eğlence sektörüne yönelik olduğundan dolayı beğenmemişsindir.

mesela, babam ve oğlum, the notebook, kavanoz kapmacalı betona düşmeceli fransız aşk filmi (neyse adı..) gibi filmlerde saatlerce - defalarca ağlayan tipler vardır.

ben duygusal filmden korku filminden macera filminden hemen hemen hiç etkilenmem.

oldboy'da da aklımı yitirip delirmedim ama oldukça iyidir bence.

kanka birazda ülkemizdeki insanların şekilci yaklaşımından dolayı hayal kırıklığı yaşıyoruz. bir filmin yorumlarını okuyup seyrettiğimde anladım bunu ben... yorumlarda mükemmel, mükemmel ötesi, ben böyle film görmedim, hayatımın filmi...." bir ton yorum arada bir kaç olumsuz yorumda var... ulan dedim filmi izleyim içinden ateş topu filan saçadan zaarsam diye kuruldum ekrana ama film harbi harbi hiç bir şey vermiyor. o kadar rezalet...
Aynı filmi Türkler çevirmiş olsaydı sana yemin ederim kimse yüzüne bile bakmazlardı....

Old Boy'un özelliği hikayesinin çok abartılı olması değil; iyi-kötü karakterlerin bir anda tam tersine dönmesi, iç içe girmesi, bir de hikayenin insan psikolojisini zorlaması. Bunlar sinemada normal kabullerin çok dışında şeyler, bu nedenle film fazlaca yenilikçi ve iddialı. Ama beğeni apayrı birşey, bu söylediklerim filmi farklı kılan şeyler, beğenmek ise izleyene kalmış.

ya aslında filmde öyle bi aman aman bi hikaye yok ama. hani film ilerledikçe aha şöyle olacak, yok böyle olacak deriz ya. işte bu filmde yemiyor. ne dersen de ters köşe oluyo insan. sonunda da hasiktir diyor. ha öyle izlenip de doyamadım bi daha izleyim diyeceğin filmlerden değil elbette.

ha tabi bu yine genel bir şey:

bilmem neyi yedim orgazmlarda gezdim

bilmem ne müzik grubunu dinledim ışık hızını aştım

bilmem ne filmini izledim o saniye hayatım değişti...

bunlara itibar etmemek lazım.

en basiti pursuit of happyness. bence 45. sınıf yeşilçam filmi ama ne sevdalıları var, ne hastaları...

ayrıca konuya tekrar bakıcaklar olursa son sorum;
filmi bir kere mi izlediniz ?
kaçıncısında anladınız ?

bir de yukarıdaki panpalar gibi film eleştirmeyi bilmeden konuşmak gibi bi problem var. o da bi sorun tabii, ağzı olan konuşuyor neticede ve eleştirmenlik de bi meslek. zevk arkadaşım bu zevk, beğeni izleyen 1000 kere izler, konusu ehem mehem değilmiş, panpa filmlerin konusu hep klasiktir zaten önemli olan hikayesidir filmin.

konusu anlaşılmayacak, saklı olan bir film olduğunu hiç sanmıyorum, sen kafan karışık bir vakitte izlemişsin.

bir otobüste 4 koltuk oluyo bu kampanyada elini çabuk tut

pamukkale mart sonunda bitiyor.

4 koltuk olayını yakalamak ıcın kampanyalı koltuk hem gidiş hem dömüşte olmalı... bence kalmamıştır ama...

kaldıysa da cok anlamsız saatlerde kalmıstır.

ulusoy idi.
www.yakala.co

www.sehirfirsati.com

pamukkale'de nilüfer gibi 31 mart'ta bitiyor ama benim 2 nisanda dönmem gerekicek. yok mu başka firma ?

sakallı foto olmaz. kimlik adabına aykırı. sen bi seferlik kıy çektir jilet gibi bi foto.
zaten mezun da olmuşun bundan sonra ömrün traşla geçer büyük ihtimal.
sınavda da sıkıntı olmaz kıl tüy yün

sakallı diye kimliğe bu fotoğrafını asla almıyoruz diyemezler bence ama...

agacım yani ne gerek var, kes sakalını git dicem, düz adam mantığı olacak ama öyle yani.

Acaba sinava giriste problem olur mu?: orada da asla almıyoruz diyeceklerini sanmam. ama 5 dk sorun çıkarsalar, gerilsen sana zarar. yazık yani.

Hocam ne bileyim sakalla oynarken sorulara daha iyi konsantre oluyomusum gibi geliyor..

boşver agacım sana katacağı konsantrasyonun 1000 katını bir kimlik tartışmasında kaybedersin. 1 gün öncesinden hatta 2 gün öncesinden ol tıraşını gir sınavına.

yancı olarak ben de sorayım. resimde gözlüklüyüm. şimdi lens kullanıyorum. sorun olur mu?

pasaportun varsa pasaportla girebilirsin. geçen sene güzelim sakallarıma kıyamadığım ve kimliğimde 10 yaşşındaki fotoğrafım bulunduğu için ygs ve lys sınavlarının 3üne de pasaportla girdim. ama ehliyet olmaz

@geberix sende bi problem olacagini hic sanmiyorum.

@geberix:

yok canım daha neler. gözlüğün o gece kırılsa, çalınsa, kaybolsa... almayacaklar mı.

@truvaiti doğru hocam zaten kimliktede gözlüksüzüm :)

tek tek olur aynı anda olur, bu sizin dayanmanıza bağlı.

bilmiyorum herkeste aynı şey oluyor mudur? ama o aletlerle ağzımın içinde çalışırken, benim içim kalkıyor, sürekli bir öğürtü geliyor. bunu önlemenin bir yolu var mıdır?:

bende olmuyor. ağzımı açarım 32 dişim çekilse bile kımıldamam. önlemek, kişisel bir durum işte.

bir tavsiye:

bu tür işlemlerde, uçak yolculugunda falan: deli gibi doyurun karnınızı. zaten mesela:

akşam 8 de ise diş randevusu: 7 de orda olursunuz. 6 da yemek yersiniz. zaten 2-3 saat aç olursunuz, işlemde strese girince kan şekeri düşükse terleme olur bayılma olur vs vs vs.

o nedenle sağlam yemek yiyip gidin.

geçmiş olsun.

şimdi şu an bunun hayalini kurup endişelenmek yerine bekle, o an gelince o kadar da fena olmadığını anlayacaksın. önce bir dişi çeker, bakarsın lap diye çıkar, öyle olunca hiiiç acı, sıkıntı olmuyor. hemen öbürünü de çeker. geçmiş olsun.

www.youtube.com veya diğer bir iki şarkı.

oldboy soundtrack diye aratın indirin. diğer şarkıları da harika olan bir soundtracktir.

www.youtube.com

bu ya da.

Normal şarkı melodisi. www.youtube.com

insulin direnci falan? boy kilo?

depresyon?

bazı norolojik hadiseler falan => ıhtımal vermıyorum.

esas onemlı olan: yanında halsızlık var mı ayrıca?

mesela kansızlık falan olsa, genel bır yorgunluk olur.

Uyku apnesiyle ilişkilendiremezsin zaten. Depresyon olabilir. Tiroid hormonların düşüktür metabolizma hızın düşük olacağından uykun gelir. Anemi olabilir yorgunluk, halsizlik olur uyumak istersin.

hacı 12 sonunda da kalmak istemiyosan hipotiroidi neyin olabilir hormonlara fln bi baktır..

bastırmak değil de, fotokopici işi olur ancak.

şehir neresi ?

1000 adetin üstünde bastıracaksan matbaayı tercih et.
daha az ise siyah-beyaz çıkış işini görür.

işi copy center da halledebilirsin. tamamı ile s/b olursa 5 lirayı geçmez.
baskı bişey tutmaz. renkli kapak ve cilt tercihin fiyatı belirleyecektir.

şehir istanbul.

@balatist matbaalar basamaz mı yahu, çünkü fotokopi kağıtlarına değil de, saman kağıt tarzı kağıda bastırmak istiyorum. illa 1000 adet sınırı olması şart mı ki?

@zidan gerçekten kitap gibi kitap olmasını istiyorum ama, yayınevinden çıkmış gibi. copy center'lar yapabilir mi ki bütün işi

50 tane kitap matbaada basılmaz. adam uğraşmaz bile.

matbaa toplu basım yeridir, adet arttıkça ucuza gelir, onun kalıbı kağıt maliyetinin 10 - 15 katıdır zaten.

istanbul çapa'da kaya kırtasiye var.

kocaaa istanbul (çapa) tıp fakültesinde ne kadar uzmanlık tezi asistan yayını öğrenci notu varsa, hepsi adamın elinden çıkıyor.

kendisi kusursuz süper bir adamdır. 15 senedir tek tabanca.

yapar hem de süper yapar.

www.kayakirtasiyefotokopi.com

zaten gidince göreceksiniz. işyeri müze gibi, her şey son teknolojisi, kendisi sakin, karizma...

basılmaz diyorsanız matbaalarla uğraşmayayım o zaman.

@truvaiti, eyvallah, yarın gidip konuşayım.

bacakları geliştirebilecek temel birkaç hareket var. onları internette vücut geliştirme ile ilgili sitelerde bulabilirsin.

en temel ve verimli hareket squat'tır. yani çömelip kalkmak. çok faydasını görürsün.

squat.

candır, insandır, arkadaştır, her şeydir.

alete mekana salona hiçbir şeye ihtiyaç yok.

www.youtube.com

yapın bunu. çekirge gibi olursunuz.

spermiyogram basliginda biraz bilgi var konu hakkinda.

yarım saat içinde ulaştırmak kaydıyla evden yapıp getirilebiliyor denmişti.

evet kuru,
sırada bekleyen yoksa (ki olmuyor) süre sınırlaması yok,
kimi yerlerde içeride dergi olurken kimi yerlerde sürekli akıp giden film oluyor, bazı yerlerde ise hiçbişey olmuyor ibiş gibi kalıkalıyorsun.

(hayır defalarca ölçtürmedim :) genel bilgi birikimi bu)

bundan daha önce 2 kere yaptırmış biri olarak:

- ilkinde elime kabı tutuşturan kız "lavabo yukarda" dedi sadece.
- ikincisinde bir hasta bakıcı beni ultrason odasına götürdü. anahtarı bana verdi "hadi kitle içerden takıl rahat rahat"

bu yani. ve bunlar kalburüstü özel polikliniklerdi. öyle "sperm testi odası" gibi bir fasilite varsa direk şanslısın yani.

sabun mabun olmasa daha iyi evet, örnek steril kalmalı. en büyük kaygın elinde o kapla koridorlarda gezerken ne düşüneceğin olsun.

eskişehir askeri hava hastanesinde yaptırmıştım,
boş bir oda, başka bir şey yok,
fanteziden fanzteziye atlayarak o minik, ağzı kapaklı plastik kutuya denk getirmek zor oluyor.
yani helikopterden helikoptere atlarken şarjör değiştirmenin askeri hastane versiyonu.
unutmadan herkese 4 gün perhiz demişler ama binbaşı bana 3 gün demişti.
sabın,su, bilmem ne yasak.

bir tanıdığımın eşi medicana da bu işlemi yaptırmıştı, kadının anlattığına göre eşi girmiş odaya, bir tv ve dvd varmış, rahat bir de koltuk varmış, tv yi açtığı anda gayet sesli bir şekilde film? başlamış :) sesi kısmış falan rahatmış yani, daha ayrıntısını da bilemiyorum.

çapada, küçük bir oda, porno film oluyor ama genelde tv bozuk, ki ben zaten porno sevmem, anlamsız yani elin şeyini izlemek.

ve lavabo ve pisuvar, aynı odada.

Sperm kültürü için, Çapa-Cerrahpaşa arasındaki bir ÖZEL hastanede şahsıma (2007 yılında) şöyle olmuştu;

Gide gele muhabbeti ilerlettiğimiz laboratuvardaki kıza, elimdeki tahlil kağıdını istemsizce uzattım. Verdiği karşılık; "Eyüp aaabiiiiiii" oldu. Eyüp abi elinde iki kapla geldi. Birini verdi "buna idrar örneği vereceksiniz. İdrarın ilk ve son kısmı tuvalete, orta kısmı kaba." dedi. Diğer kabın üzerine S harfi çizdi.. "buna da.. su ve sabun kullanmadan.. sperm örneği vereceksiniz" dedi ve TUVALETİ işaret etti..

Daha önceden sözlükte ve internet camiasında okuduklarıma göre hemen her hastanede süper lüks, tv, dergiler ve kanepenin bulunduğu, geniş ferah bir "31 odası" olmalı idi. Fekat bana tuvaletin yolu işaret edilmişti..

Tuvaleti tarif etmeme bilmem gerek var mı ama yine de bir iki şey söylemem gerekirse;

Ben laboratuvarın kapısında beklerken, ihtiyar bir dayım, ikide bir tuvalete girip çıkıyor, yarım bardak (bildiğimiz plastik bardak) çişi karısına sanki bir çay bardağı tutar gibi bir eda ile veriyor, halam da onu örnek teslim kutusuna koyuyor..

Böyle bir ortamda ben o tuvalete girdim. "Bak arkadaş" dedim, "Anlaşalım. Ömrünün performansını bekliyorum senden. Işık hızı ile olmalı ne olacaksa. Hadi bak senden bir daha ömür boyu böyle bir şey isteyecek değilim" falan dedim ama dinlemedi. Oralı bile olmadı. Sallamadı beni.. "Hadi noolur gözünü seveyim şudur budur.." ı-ıhh..

Tuvalet, 2 metreye 1,5 metre kadar bir alanda, laboratuvarın önündeki kalabalıktan, sadece 2 parmak kalınlığındaki tahta kapı ile ayrılan, dışarının sesini aynen içeri aktaran; üstten geçen merdivenlerin, tavanını yararak geçtiği, tuvalet kağıtlarının çöp kovasının etrafına atıldığı, ilaç, sidik, bok kokan reziillll ve dapdaracık bir yer!

Eee o da haklı! Nasıl olsun o rezil ortamda? Ufak ufak "acaba mı?" derken, tık tık tık kapı tıklaması! Sen içerde "canın"la cebelleşirken amcaların bardaklara işemek üzere kapıda bekliyor olması. Gözde canlanan, amcanın karısıyla "bunlar da naapıyor içerde yaa o-hooo" gibisinden dedikoduları vs..

Bin bir emeğin de 1 saniyede boşa çıkması, insanın erkekliğinden endişe etmesini de beraberinde getirebiliyor o ruh halinde :)

"Hay böyle işin amk" dedim ve kap cebimde tuvaleti terk ettim. Dışarı çıktım bir hava aldım. Cami tuvaletinde denemek bile geçti aklımdan. Sonra çok da bir fark olmayacağını hatta daha da kötü etki edebileceğini düşünüp vazgeçtim. biraz soğukta dolaştım. Kara kara düşündüm.. Neden sonra jetonum düştü. Hastaneye geri döndüm. Laboratuvar tuvaletini (Zemin kattakini) siktiredip, hasta katlarına çıktım. Aman Allaahh!!! (Koridorda) Bir tuvalet buldum ki, tuvalet değil cennet cennett!! 3 metreye 5 metre! Birkaç dakika bekledim, gelen giden kapıyı tıklatan olacak mı diye. Karışan görüşen olmadıııı...

Gel gelelim, işin diğer bir en pis tarafına.. "Su yok, sabun yok, cibicibis marka krem o da firmamızın hediyesii.."

Bir diğeri de o tempoda 1 parmak derinliğinde, 5 cm çapındaki silindir kutuyu nişan alabilmek..

Durum budur. Oda bulursan süresinin derdine düşme derim ben..

sahibinden.com sitesinde çok oluyor böyle olaylar, site yönetimi biraz yavaş ancak şikayet olunca ilanı kaldırıyor. aleni bir olay olunca polise de haber vermekte fayda var. gereksiz yere düşüyor insanlar maalesef bu adamların eline. öyle de yöntemler buluyor ki, alışveriş prosedürünü bilmeyen biri en ufak bir açıkta kaptırıveriyor kendini. daha da ilginci polisten de kurtarabiliyorlar bu açıklar ile kendilerini.
selamlar.

aga haklısın da, olmayan suçun cezası olur mu?

adam sizi HENÜZ dolandırmamış bir şey yapmamış. kime ne diye şikayet edeceksiniz?

olmayan suçun cezası olur tabi. "adam öldürmeye teşebbüs" var mesela. burda da eleman dolnadırmaya teşebbüs etmiş. hayal etmemiş, fiili olarak işe girişmiş.

bence direk savcılığa gidin. polis belki ilgilenmez ama savcı el atar olaya.

Western Union'la yapılan bütün ödemeler için geçerli bu. Örneğin ben almanyada öğrenci evi ararken, emlak sitesinde kocaman "SAKIN WESTERN UNİON GİBİ PARA TRANSFERİ YAPILAN ŞİRKETLERDEN ÖDEME YAPMAYIN" yazıyor. bu çok bilindik bir yöntem.

@lancelot du lac:

adam öldürmek suç, ona teşebbüs de suç.

burada adam daha hiçbir şey yapmamış ki.

gerçi duyuru sahibi açıkca da yazmamış ne oldu ne bitti kim bilir.

adam "bana havale çıkar bakalım sende para var mı" dese, o an bile suç yok ki ortada.

neyse,

@yitik yazar:

gidin savcılıga bakalım ne olacak.

@yitik yazar:

tam olarak ne oldu? hangi aşamadasınız?

adam parayı alır vermiyorum falan der anlarım. anladıgım kadarı ile ortada sadece "mantıksızlıklar" var...

Olay şudur abiler: ben arabayı alacağım dedim bu adama o da o zaman 8000 tl kapora yatır dedi. ama benim adıma değil kendi adına ya da bir tanıdığının ve hatta gerçekte var olmayan birinin adına yatır dedi. ve sonra ona makbuzu scan etmemi ya da fotoğrafını çekmemi söyledi. makbuzu görünce Türkiye'ye gelecekti ve alıcı ismini değiştirecektik ya da gönderiyi geri çekecektim.... Tabi sizin de anladığınız gibi feci saçma geldi durum...biraz araştırınca da bunun bir şebeke işi olduğunu gördüm. sahibinden i arayıp ilanı kaldırttım ama bir sürü insan parayı yatırmak için pazartesiyi bekliyor olabilir. ben hala yazışıyorum bu adamla oyalıyorum.. yani demem o ki ben yanmadım kimse de yanmasın!

arabaya talibim dediğimde bana attığı ilk mesaj şuydu:
Hello,

Nice to hear from you.
The car is in perfect condition, it has never been involved in any accident (accident-free), no technical problems (engine works perfect), no any scratches or dents on the car body. We both are non-smokers, nobody ever smoked inside the car and the final price is 20000 tl..
All inspections are done and all taxes are paid. The vehicle has a complete service book.
I`m already in England now (also the car stands here in Istanbul,Turkey), but if you are decided to have a meeting to see the car i am ready to meet you in Istanbul,Turkey . I suggest you to meet next week Friday in Istanbul,Turkey ..
I will come with the car, all the papers and a contract of sale. Will be no need for another appointment, you can take the vehicle immediately.
If you will accept my proposal, i will look for a fly tickets and i will inform you about the place of meeting.
We will arrive there with one day before our meeting and we will wait for you . You can decide time when you will arrive.

This is my proposal.

We hope to hear news from you soon,


For the moment we are not available to the phone, but we will be in contact with you by E-mails.

Sonra ben arabayı alacağım ama nasıl görüşeceğiz... kapora falan istiyor musunuz diye sordum(ben sordum) o da şöyle yazdı:
Hello,

Look how we can make this deal , because I have tried to find the best solution for the both of us.Because a buyer told me that he'll buy the car, so we must meet in Turkey,I come to Turkey because I trusted his word, but when I arrived I called him and no answer, so I lost money and precious time on his promise.



-You will make a transfer at 8000 tl to any location in (London, United Kingdom),but not to my name (you will use your best friends name,wife name,father name for example George Bush as receiver's name) so you can be sure that I will not pick up the money until you get the car; so you make a deposit at Money Gram Office and you will give me the transfer's details (scann the paper or take a pictures at the Money Gram receipt) so I can check that the deposit was made.



The transfer must to

be like this:



sender name : your name

sender address : your address

receiver name : friend,wife name,etc..

receiver address london,united kingdom

(You probably do not have relatives in the United Kingdom, but it does not matter. You just assume for a moment that your father is in United Kingdom. You go to Money Gram and you say that you want to send the money to your father,wife etc who is now in the United Kingdom. Then you send me a copy,photo of a receipt by e-mail. I will check if the transfer is real and I come to present the car) .This is a transfer from a person to a person and takes about 5 minutes.



I hope you understand my ideea because don't matter who you are how much money you have or where you work because you can't tell me ''you can trust me, come in Turkey'' , if you change your mind I can't do anything.

You must understand correctly the situation you DON'T need send me any money,only prove that have the money until the day you want to see the car for keep this car for you , this is my warranty.

I am waiting your answer ASAP.

Thank you and kindly regards

daha sonra parayı nasıl alacağız diye sordum. Başka bir yöntem bulalım dedim...
o da bana...
you will change the receiver name with my name so can pick up the money when i will be back in uk...or you will retract...but you will not tell this to money gram because you will pay much money at the transfer fee...but if you want you can tell...
about the transfer fee i will give you back in the day i will meet with you...i think i will come in maxim 3 days after i see the receipt from western union.
please let me know if you are interested.
have a nice day

dedi

ben bu arada mevzuya uyandım ve oh yea men pazartesi western uniona gidiyorum ve sana makbuzu scan ediyorum dedim... o da
Ok,
Speak Monday morning.
Have a nice week
dedi...
şimdi bu adama Türkiye'de çok meşhur olduklarını söylemekle yetinmek mi gerek yoksa bir şikayet mekanizması var mı?

daha dönce dolandırılan kişiye ulaşırsanız, o kişi de savcılığa gidip daha önce açtığı soruşturma üzerinden "beni dolandıran kişi bu kişi" derse bir tahkikat yapılabilir.

bu şekliyle polis ya da savcılık yardımcı olmaz size.

buna biz de kanıyorduk bi ara. hatta burda da sormuştum.
tam olarak şu "look" ile başlayan maili göndermişti hatta adam bize.
tarz da değiştirmemişler yahu.

ben çok uzun süre kastım ama pati ver i bile öğretemedim.