yok 2-3-4 tane türk konuşmacı var ted'de.

türk ted'i duymadım. dünyada bile 1 tane işte. açıp dinliyim azıcık özlemişim.

komik değil pek açıkçası. tebessüm ettirebilir belki. kahkaha attıracak bişey yok bana göre. ama atan varsa da kimene. herkesin komedisi kendine. neden birine komik gelen birşeyi de zorla komik gelmemesini sağlayalım ki..

şu da ibretlik olsun:
www.demotivationalposters.org

gayet komik kanka.

amerikalıların aptallığıyla dalga geçtiğinde ırkçılık yok.
fransızların dallamalığıyla ilgili 50 tane başlık açıldığında ırkçılık yok.
amerikan dizilerinde kanadalılarla taşak geçilirken ırkçılık yok.
ingiliz filmlerinde fransızlarla taşak geçildiğinde ırkçılık yok.
hintlilerle, çinlilerle dalga geçildiğinde ırkçılık yok.
hepsini geçtim "siz türkler çok şöylesiniz" dendiğinde ırkçılık yok.

ama "mizah" amacıyla kürtler'e bir şey söylendiğinde ırkçılık var.
bunun nedeni şudur: kürtler kendi halklarını kendileri eziyorlar. birinin onlara iyi niyetle bir şey söylemesi bile onlarda bi "hop dur orda şimdi" tepkisi yaratmaya yetiyor.

mizah bunların adı mizah.

yıllardır anlamam zaten: bir siyahi çıkıp "koduğumun beyazları hep aynı iki yüzlü davranışlar" diye uzuuun uzuuun tirat attığında alkış alır.
bir beyaz "koduğumun zencileri hep iki yüzlü davranırlar zaten" dediğinde ırkçı olur.

bana kimse geçmişte şöyle oldu böyle oldu, ordan gelen bir refleks demesin.
henüz kendisiyle barışamamış halklar ezilmeye mahkumdur.

not: milliyetçi değilim. türk bile değilim.

piyanist filmin adı da. fotoğraf ırkçı değil ki.

(bkz: kürtlerin eleştirilemezliği)

görüyorum ve arttırıyorum: demotivationalblog.com

@celeron 300a:

ohoo bu çok beter ama... yazık.

seleron o hiç olmamış yau arkada ölü bir adam var.

Tek başına değilsin. Kos koca subreddit var bunun üzerine : www.reddit.com

en az 50.

%20 civari kemik doku var,5lt kadar kanımız var ki kanın yoğunluğu sudan yüksek buda bi 6 yapsa, beyin yaklaşık 1.5kg, iç organlarımız tahminimce 12-13 kg gelir, ortalama bi insansa büyük ihtimalle %12 civari bi yağ oranına sahip olur

benim görüşüm çıksa çıksa 35-40 kg çıkar hadi bilemedin 45

beyinden güzel salata oluyor.

Min %25 kemik.
100 kilo bi adamdan bahsediyorsak ve vg ci falan değilse min %20 yağ.
İç organları da dahil ettikten sonra, max 30-35 diyorum ben.

boyu ortalama ne kadar? kısa bir şeyse zaten yağ doludur o. ama herkes gibi benim hesaplarımda 40-50 arası yapıyor. ben 110 kiloyum. iyi giderim varmış.

Ortalama bir insanın %40'ı kas dokusu oluyor. %15 civarı da yağ diyebiliriz. 100 kilo adam da bu artabilir tabii. %20 diyebiliriz. açlık durumuna göre iç organlar da yenilebilir durumda. kalp, beyin ve böbrekler başta gelmek üzere.

Yenilemeyen kısımlar genelde kemikler. bunlar da %12-15 civarı diyelim. tendonlar ve kıkırdaklar da yenemez. ama kemik iliği yenebilir mesela. burdan kafadan %20 yenemez diyelim.

yani biftek gibi daha yenilebilir bir et düşünürsek, ortalama 40-50 kg yenir diyelim. iç organları katarsan 60-70'e kadar çıkabilir. yağı da yiyeceksen 80'e varacağız. 15-20 kg falan hiç yenemiyor yani.

adamına göre çok çok çok değişir.

www.spraytanningsolutioninfo.com

bu veya

thefranklakereport.files.wordpress.com

...

kimi kescen?

@defansif orta saha şimdilik bi hedefim yok ama acıkıyorum tabi mütemadiyen. bakalım artık.

kanada

(git: 336434)

minimalist ve faydacı bir adam olarak:

eski libya bayrağı vardı. sade ve sadece yemyeşil.

bit.ly

düşünsenize, tek renk, desen yok o yok bu yok. basit sade anlaşılır... tören var bayrak mı yok? getir masa örtüsünü hemen...

(bkz: libya bayrağı)

nazar değdi, kaddafi devrildi, bayrak değişti.

en.wikipedia.org

yazık oldu.

arnavutluk,brezilya,kanada,isviçre.türkiye ve isveç bayrakları
klüp bayraklarında ise m.city,roma,lazio,marsilya
aklıma gelenler

bir de geometri dersi gibi moğol bayragı:

www.olstars.com

bir de kaplan gibi bir sey vardı bangladeş olabilir o iyiydi.

kimse yapmamış ben yapayım:
tabiki türkiye. hohohoohhh :P

güney kore. şimdi baktımda kuzey kore bayrağı da güzelmiş.

amerika.

japonya.

bayrağın hası japonyada , insanın kamikaze yapası geliyo la o derece !

karadağ - montenegro

trinidad tobago

amerika birlesik devletleri

tabii ki de nepal. dikdörtgen olmayan tek bayrak:

www.cia.gov

şunları da beğenirim:

Galler bayrağı. ejderhası hoş duruyor:
www.thingimijigs.co.uk

Bhutan bayrağı. ejderha ve renkler hoş. ülkeyi de severim.
www.flags.net

Guam bayrağı. Tropikal sahil çağrışımı hoş:
www.symbols.net

bir de eskiden varolmuş şu devletin bayrağı ilginç baya :)
en.wikipedia.org

not: tabii Türkiye ve Kanada bayraklarının kalbimde ayrı bir yeri var.

www.mostinterestingfacts.com

www.cracked.com

sorunuza tam yanıt değil belki ama prince dinleyin.

ses rengi, ses aralığı olarak benzeyen insan işte. şarkıcı yani...

ben buna kızıyorum aga.

üniversite okumak ilim yapmaktır. konuya sosyal hayat, tutuculuk diye bakacaksanız, ankara bile size dar gelir.

üniversite aynı zamanda da sosyal bir otamdır. çevre yapacağın,yeni insanlarla tanışacağın bir ortamdır. sadece ilim değildir. öyle olsaydı üniversiteler binadan ibaret olurdu.

trabzon tutucudur. nerden gideceksin oraya? ona da bağlı.

sonuçta 4 sene de ot gibi takınılmaz be hacı. Hayatın en hızlı en kan kaynayaan 4 senesinde...

@mahone bu sene kazanıcam umarım üniyi araştırıyorum..

istanbul'da asosyal diyebileceğim bir kız arkadaşım trabzon'da radyo yayını yapmaktan, bilmem ne etkinliğine kadar türlü maceralar içinde. çok da mutlu.

peki ilim sınıfta, dört duvar arasında mı yapılır? bilim yolunda en ufak çabayı allahsızlık olarak görecek insanlar varsa eğer ortamda, şehir hiçbir anlamda cazip değilse bir öğrenci için, orada "faydalı adam"dan bahsedilebilir mi?

trabzon kötü demiyorum, ama adam sormakta çok haklı. yaşıyorsun sonuçta... önemli gidilen şehir bence. herkes demiyor mu üniversitede okulda ne öğrendiğin değil kendini nasıl, ne kadar geliştirdiğin önemlidir diye? yani daha doğrusu okulda ne öğrendiğin değil de, okulun pek önemli değil diyorlar/diyorsunuz.

bence o yüzden kızmamak, anlayışla karşılamak lazım.

soruya gelince... benim hiçbir haltı beğenmeyen cins bir hocam var. kendisi ktü mezunu ve üniversite günlerini hep keyifle anlatan, trabzon hakkında asla kötü bir şey söylemeyen bir adam. ki kendisinin trabzon'la uzaktan yakından alakası yoktur okul haricinde.

nerelisinn? önce bunu de

ve hangi bölümm

" bilim yolunda en ufak çabayı allahsızlık olarak görecek insanlar varsa eğer ortamda, şehir hiçbir anlamda cazip değilse bir öğrenci için, orada "faydalı adam"dan bahsedilebilir mi? "

ne alaka şimdi? adam sanki trabzon seküler midir fene bakış açısı nasıldır evrim teorisini ispat edicem de halkın tabanında nasıl yankı bulur yok efendim kök hücre taşıyıcı anne gibi konularda ortam nasıldır fransız devriminde trabzon'un rolü bilmem ne soruyor.

adamın sordugu "gece" hayatı "eğlence" kısmı.

hani adam genç bunu sormalı desen haksız da olsan anlarım da, adamın sordugu gece hayatı sen tutmus yok efendım bilim cabası allahsızlık falan, alakasızlandırılmışsın.

insanın kendısını gelıstırmesı de gece hayatı degıl.

istanbul'u kazanınca sabah aksam taksım'de içmeyi de "kendını gelıstırmek" "ıstanbul'u ozumsemek" olarak anlayanlar var. sorsan 2 tane müze gezmemiştir. müze gezmek de geliştirmek değil elbet ama 4 duvar arasında içmek de değildir.

adam gece hayatını soruyor bu belli. buna yanıt verırsen hay hay. ama alaksız yerlerden "vurma" caban alakasız.

@barbunya2. Bursada yasiyorum, muhendislik dusunuyorum.

bursa'ya göre küçük/sıkıcı/dar/tutucu vs gelebilir.

@der meister: yani konuyu "bilim ve din çatışması" "sekülerizm ve fen dayanışması" falan olarak büyütmen anlamsız.

okunmaz net.

adam ünvs. gidiyorr inek mi olacak sabah aksam ders mi yapacak.. hayatın da ilk kez özgür olup ayaklarının yere bastığı, hatta karakterini kesin olarak otutturduğu bi dönem.. ve ünvs.ye yeni gittiğin de alışma süresiyle bi dolu zorluk yaşar insan. sıkıcı bağnaz bi yere neden gidip piskolojisini bozsun?ki bunu trabzon sıkıcı diye demiyorum genel olarak insan alışkın olduğu rahatlıktan sıkıcı bi yer de asosyal bi hayatta ailesinden ayrı tırlatırrr!trabzon bağnazdır ama büyükşehir .. bursa da da az molla yok hanii..:((

konunun mollalıkla alakası yok ":(:(:("

konu gece hayatı ve diğer antremanlar ise, her yerde imkan var.

"trabzon bana dar yeaahh" "ankara monoton baby"

üff.

@hayaletimsi

cevaplardan istedigin,isine gelenlere tik atiyosun biraz,ktü iyidir dememizi mi bekliyosun anlamiyorum.

hocam orda okunmaz bu kadar basit,okul olarak da sehir olarak da.

vizyonun kücülür en basta bu bir gercek,etrafindaki insanlardan istanbulda alabilecegin gazi alamazsin,büyük düsünceleri rahatlikla düsünemezsin bence.

bu dediklerimi bu kadar rahat kimse de demez sana.

sorudaki tarza gıcıgım işte ben.

adam dese ki "kişisel gelişim" "vizyon" "dünyaya bakış"...

o da adamına göre değişir ama istanbul ile trabzon asla bir olamaz.

ama çıkıp da "eee gece hayatı" derse, gece de her yerde var, hayat da. yeter ki insanın parası olsun.

serabetan
Yanlışn var tikler truvati nekadar trabzon olsada atılmamışş..çifte standart yok gibii

truvati bunu kim demişte alıntıı ???
" bilim yolunda en ufak çabayı allahsızlık olarak görecek insanlar varsa eğer ortamda, şehir hiçbir anlamda cazip değilse bir öğrenci için, orada "faydalı adam"dan bahsedilebilir mi? "

adam gece hayatı falan fişman.. dese zaten gece ''hayatı diyemez varmıdır diyemez mi ki? bizden yada konunun piri abilerinden mi çekiniyor sence burada? yapma zaten o şekil sorardı laf dolandırmazdıı .. dimii?

adam gece hayatı derse ve de demiş işte zaten? ben de diyorum o her yerde var işte. trabzonda'da var her yerde var. alkol kadın her yerde var.

ben bunu serabetan'ın "trabzonda vizyon küçülür" lafına binayen söyledim. hayaletimsi vizyon sormamış, gece hayatı sormuş sadece.

-----

alıntı der meister'den.

Truvaiti konuyu ne carpittin be . Bak once ktü nasıldır diye baslamisim. Ama onla neredeyse kimse ilgilenmemis. Sen anca carpit..

@truvali

ktü nasildira binaen söyledim onu.

ama insnalar istedigi gibi düsünmek,üniversiteyi istedigi gibi görmekte özgürler.ki oda bir tecrübedir.

dediginiz dogru bi yerde,her yer bulursun gece hayatini ama o kisi rahatligini etc sormus.demekki ulasilabilirligini soruyor.

ama iyi çarpıtmışım kabul et.

adam da çıksa da bi açıklama yapsa niyee sorduu?

truvaali olmadıgım kaldı.

truvaniyazi...

ha evet, ktü nasıl bir yerdir konusunda, aslında o bile ilginç. ktü ile aldıgı puanla istanbul'da nerede girecek ki vizyonu süper olsun?

yani, adam "puanım ktü ve boğazıcıne yetıyor hangısı" dese tamam da,

o puana istanbul olsun da neresi olursa olsun vizyonun yine de genişler diyorsanız, ben katılmam ona.

ktü'nün vizyonunu bırakıp istanbul'a gelecekseniz itü boğaziçi olsun ki değsin.

harbiden de, mesela ktü isletme makıne falan, o puanla istanbul'da girilebikecek hangi devlet üniversiteleri var?

panpa orda herkesin silahı var, 2sınıfta okulu bırakıp gelen 3 arkadasım vardı, polat alemdar ayaklarını sevıyorsan git,sonucta kampus hayatı ayrı,şehir ayrı.

o dıılde sen nıye ktuye taktın onu bı soyle

hatta araya AYRICA bir şey sıkıştırayım:

duyan da sanıcak alkol falan alan birisiyim, alakası yok.

yıllarca doğunun en en köşesinde bulundum. millet gelmeden önce yolda yürünmez diye geliyor, ramazanda full herkes içiyor. ordaki içki alemleri hiçbir yerde yoktu ki doğma büyüme trakyalı olan birisiyim.

yani hala istanbuldan falan anadoluya karadenize doğuya bakınca "orda gece hayatı yoktur ya öfff" bakış açısı da, o da ayrı bir cahillik demiyeyim de, bilgi eksikliği...

bunları nereden biliyorum bu kadar net bir şekilde?

oradaki ev arkadaşım haftanın 9 gecesi içen bir bulgaristan göçmeni idi.

aramaya karşılık verince ücretin bilmem kaçı kesiliyor gibi bir şey olamaz. o dediğiniz sms onayıyla ilgilidir. ararsan eğer ücret neyse onu ödersin. yalnız aradığın numara bizim ülkedeki 0900 lü hat gibi bir numara olabilir, o durumda kol biraz daha kalın gelebilir sana. ama neticede sadece aramakla dolandırılmaz.

ulan bu kadar merak ettirdin, ararsan da bari neticeyi yaz. ha bana kalırsa arama, insanın başına 2 şeyden dolayıasfasfasf

yani sana girecek olan sadece bulgaristan'ı arama parası. her şekilde taahhüt ederim bunu.

arama ile dolnadırıcılık değil bu, kadın arıyor diyor ki geliyorum ben . Sen de düşünüyorsun ki vay be bulgaristandan hatun düşürdüm. Sonra kadın gelecem para lazım diyor sen gönderiyorsun, sonra diyor vizede problem çıktı sen gönderiyorsun. Yolda şu oldu bu oldu diyip tırtıklıyor seni. Olay bu.(git:www.habersok.com )

bana da çağrı geliyor arada. umrumda değil.

"götümüzden uydurduğumuz tahminleri sormuyorum"lu götlü mötlü duyuruya yanıt verilmez ama moderatörsün hadi, verelim:

ikisi de var işte.

abim fransa'da iken oranın kodu da benzer idi.

geri aradım, kadın seksi seksi "merhaba canım" diyordu şaşırdım kapadım ayrıntıya baktım 7-8 saniye için çok deli bir meblağ yoktu ama yine de fazla idi. dakikası 2-3lira falandır ?

böyle işte.

ankesörlü telefondan ara sonuçları bizimle paylaş ;)

galata kulesi.

gez - gör - eğlen üçlüsününde güzel bir yerde.

ayasofya falan da iyidir.

sırasıyla beyazıt - sultanahmet - gülhane - sirkeci - eminönü - karaköy - galata - taksim

dünyanın gelmiş geçmiş gelebilecek en iyi podcasti budur:

www.bbc.co.uk

1. ücretsiz.

2. her hafta yenisi geliyor, perşembe günleri.

3. konular süper.

4. vocabulary var

5. mp3 ü var.

6. pdf si var.

7. ne tamamen hepsi aynı kişiler tarafından okunmuş ne de her biri ayrı ayrı kişiler tarafından okunmuş. 15 20 podcastte bir değişiyor. bazen kadın kadına bazen erkek erkeğe bazen erkek kadın karşılıklı konuşuyorlar bir konu hakkında.

8. araya giren zenci misali, araya "normal" insanların kimi zaman hızlı kimi zaman şiveli yaşlı kadın çocuk serpiştiriyorlar ki normal insanları da duyabilesiniz.

bbc learning english'te başka bölümler de ayrıca var.

bir de voa (voice of america - amerika'nın sesi) kanalının öğrenme sitesi var.

www.voanews.com

senede 1-2 haber koydukları bir site değil. resmen gayet güncel normal haber sitesi kadar sık güncellenen bir site.

.pdf ler bazen yok, mp3 hep var. burada da 8-10 sunucu ve araya giren normal insanlar var.

bbc learning'e göre daha anlaşılır ve çok daha american.

four derken fouuğğr diyorlar ama çok da deli gibi bir fark yok.

dil konusunda milyon tane tez hipotez görüş var ama hepsinin ortak noktası:

dil = listening (dinleme)

çocukken de dinleyerek öğreniyoruz anadilimizi zaten. listening varsa kulak dolgunlugu dilbilgisi kelime bilgisi hepsi gelir. speaking kendiliğinden gelir zaten.

adam omrunde oturup 100 saat lıstenıng yapmamıs sonra "eee ıngılızce konusamıyorum"

"çok dinle az konuş" kuralı burada da geçerli işte.

konuyu cozmussunuz tebrikler.

ama işte hata şurda 1 kez dinleyip geçmemek lazım.

şu bbc learning podcastlerini günde 8-10 kez dinleyerek her gün yenisini dinleyip bitirirseniz (1 sene sürecek..) dizisinden filmine her şeyi parmagınızda oynatırsınız veya oynatma sınırına gelirsiniz.

edit: veya bu imkanları kullanmadan "eee malta'ya mı gitsem yok avustralya mı yoksa amerika kanada bangladeş mi? hangisine gitsem de ingilizceyi öğrensem?" yurtdışına tabi gidin de boş gidip boş gelmeyin. orada da nükleer uranyum verip öğretmeyecekler dili, yine kurs yine dershane yine azim yine kitap yine çalışma.

sprey olur elektrik olur her şey olur da esas kötü olan şu o elindekini alırlarsa o zaman daha da kötü olur.

kekolara sprey işlemiyo daha fazla kudurtursun artı seninde gözlerin yaşarır,elektro şok ideal

biber gazı kullanılabilir de neden medikal soru olarak açtın soruyu ona şaşırdım bak :)

Biber gazı + çakı + vazgeçilmez haydarım mevcuttu. Fakat biber gazına rock'n coke girişinde arabayı ararken el koydular.

Flying taser. Çaktınmı külçe gibi yere yaapışır valla :D

haydar niyetine PVC boru da kullanilabilir. :)

xhamster'i biraz daha az ziyaret edin, düzelecektir.

apandisit olsa da sorun değil, youtube'da videoları var, kendinizi ameliyat edebilirsiniz ona bakarak.

kasık fıtığı gibi bir durum var. onu da bir araştır istersen.

poly lingiua test 406. 4 senedir çok aktif olarak kullanıyorum.

bit.ly

===> oxford advanced learners dictionary var. bu harika. oxford advanced learners dictionary da eşanlamlı var da zıt anlamlı yok... phrasal verbs de bir yere kadar var. oald'ne ne varsa var işte.

===> türkçe - ingilizce, ingilizce türkçe sözlüğü tabiki rezil. gerçi bu tür sözlüklerin basılı olanı da rezil, elektronik olanı da aynen ordan almış işte.

===> malzeme kalitesi çok iyi.

===> ışıklı. hem arka yapı ışıklı hem de mini ampüller var. etrafa dahi ışık veriyor.

===> telaffuzu bangır bangır.

===> içinde başka ıvır zıvır var da pek kullanmadım. benim alma amacım oxford advanced learner's dictionary idi...

başkasına da aldırdım, o da bayıldı. imkan olsa yedek olsun diye bir tane daha alıcam.

malzeme kalitesi gerçekten de çok çok iyi, şu an oturup takır takır the new york times - scientific american - the guardian - bbc okuyorsam bunun sayesindedir.

tamamen karanlık ortamda ışığa bakar mısınız:

imageshack.us

ben sırf britannica concise encyclopedia'yı bitirmek için onun digital aletini alacaktım.

seiko - er8000 ve seiko - er9000 var. digital ansiklopedi.

www.amazon.co.uk

aydınlatmaları yok, benim için 5lira etmez ama siz bilirsiniz.

www.gadgetspeak.com

"My only request would be the addition of a backlight, as the unit was a little difficult to use under dimmed lights, indoors, in the evening."

aynen demişler.

cep telefonunuzu arkasında ışığı olmadan kullanmayı deneyin, ne kadar berbat oldugunu göreceksiniz.

eski ericsson 688'lerde bu imkan vardı, arka ışık: devamlı açık - devamlı kapalı - kullandıkça açık seçenekleri vardı, sanırım artık yeni telefonlarda yok.

neyse işte, bu elektronik sözlüklerde de arka ışık yoksa, bence 5 para etmez.

geçenlerde bunu inceledim:

www.hepsiburada.com

www.youtube.com

içindeki sözlük collins. her yerde her ortamda aynı sözlüğü ve özellikle de oxford advanced learners'ı kullanmaya çalıştığım için bana cazip gelmedi ama belki britannica concise encyclopedia için denenebilir, çünkü karanlık sorunu yok.

ama onun dışında her halükarda, poly lingua test 406 derim.

belgesel değil de, geçen gün garip bir şey keşfettim, bbc entertainment'taki weakest link/en zayıf halka programı kadar ingilizce bilgimi zorlayan bir programa denk gelmedim.

hem teknik terimler sıkça kullanılıyor hem de seri bir şekilde okunuyor sorular.

evet biliyorum onu. kadın sunucu süper konuşuyor.

the corporation

aile hekimi verir. git durumu anlat yardımcı olur.

bürünmeye gerek yok. gidin aile hekiminizle delikanlıca konuşun. bürünmek daha komik oluyor.

rapor almakla alakalı duyurumu sürekli silip silip tekrar açıyorum dersen rapor verirler bence..

@elikasi, truvaiti daha önce sorun çıkartmıştı, misafir olarak başka aile hekimliğinden almam mümkünmüdür ?

@buzzlightyear kendimi yanlış ifade ettiğimden dolayı, o duyuruyu silip, bu duyuruyu açmayı uygun gördüm.

Durumunu anlat, yardımcı olacaktır. Baktın iş inada binecek gibi, ishal olduğunu alt metin olarak belirt.

Ekleme: Başka bir aile hekimine misafir olarak gidebilirsin ama misafir olduğun ve hekime bağlı adresi ve isimleri vs. soruyorlar. Bunları bildiğin bir aile hekimine git.

normalde:

hekim size istirahat raporu vermısse, okul KABUL ETMEK ZORUNDADIR. okul hekimi, hekimin aile hekimi mi yoksa özel mi üniversite mi olduğunu SORGULAYAMAZ.

size ancak ZORLUK ÇIKARIR. ama sorgulama hakkı YOKTUR.

edit: çok da zorluk çıkarmaya niyeti varsa, "hakem hastanesi"ne sevk eder, orada da yüzde 99.99999 sorunsuz rapor geri döner. zaten yüzde 99.99999 hakem hastanesi raporu kağıt üzerinden inceler. hani erkeğe gebelik kadına prostat raporu gibi tamamen akla mantığa tıbba aykırı bir rapor olmadıkça, hele hele rapor 1 günlük ise yüzde 99.9999999 o rapor geri dönmez. bu hakem hastanesi olayını da okulda yapanı duymadım ancak memuriyette o da çok uzun raporlarda yapıyorlar.

yani siz herhangi bir hekimden bulun da kimden bulursanız bulun.

artık aile hekimleri çok çok tanıdık olmadıkça rapor vermeye yanaşmıyor. ciddi bir tahkikat açılmış aile hekimlerinin rapor vermesi konusunda. tırsmışlar yani. bizimkinin kapısında kocaman "rapor verilmez!!!" yazıyor mesela.
özel hastane varsa şansını orda dene, biraz pahalıya gelir ama garanti olur.

ben battaniyeyi 4 e katlayıp sırtıma koyuyorum. şu vakte kadar bi sıkıntım olmadı.

bir de yanmayacak şekilde çekiceksin.

fizik tedavi ilgilenir bel ağrısıyla. kendini aşan birşey olursa beyin cerrahisine yönlendirir

soru 1: hastanede hangi doktor branşı ilgilenir bununla:

varsa spor hekimi, yoksa fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı o da yoksa ortopedi.

-----

soru 2: şimdi kalça altına yastık koyarak çalışıyorum. bırakimmi? yoksa ordaki kemikleri güçlendirmek adına bilinçli bir şekilde devam edeyimmi mekiğe?

bahsettiğim gibi... mekik zaten sakat. ki siz zaten sakatlanmışsınız da. normal bir insana dahi yapma derdim, size 5 kez diyorum: yapma yapma yapma yapma yapma.

ve ayrıca:

yarım mekik başka crunch başka.

"üst beden çap çizsin, I harfini korusun ama hareketi yarım yap" demek crunch demek DEĞİLDİR. crunch ın esprisi bedeni BURMAKTIR. ayaklarda sıfır kuvvet vardır ayaklar havaya kalkmaz.

valla ben çok aldım 2 ağrı kesici alan da gördüm, zehirlenmezsin yani.

kas gevşetici alma bence.

ibuprofen'in günlük 1200 mg'ı geçmemesi önerilir. en doğrusu açıp doktorunuza danışın.

doktoruma sorsam 1 tane al gel diyecek de stres yaptım işte:(

çok havada 1 soru.

operasyon nedir ağrı kesici hangisi vs vs vs.

ama zehirlenme sınırının çok altında gibi duruyor SANKİ. sankisi var tabi.

diş konusunda dişçim bana şunu söylemişti,

6 saatte 1 alman gerekiyor, daha fazla alsan dahi işe yaramaz zaten vücutta maksimum etkisini gösteriyor diye. 4 saat arayla ağrı kesici aldığımda beni kesmemişti.

Zehirlenmekten ziyade (o konuda limitleri bilmiyorum) birden fazla ağrı kesici almak ağrının daha da azalmasına sebep olmuyormuş

tırt bir ağrı kesiciden 2-3 tane alacağına sağlam bir ağrı kesiciden 1 tane al yeterli.

valla ağrı kesiciler profilaktik olarak kullanılmaz (aspirini şimdi aliyim sonra başım ağrımaz tarzı). kullanılıp da yarar gösteriyorsa biz buna plasebo etkisi diyoruz :D
sizin de olası plasebo etkinizi bozdum ama yapcak bişi yok

Yattığın yere göre değişiyormu peki? Ben çok yumuşak biryere yüzüstü yatınca belim ağrıyor mesela, ama sert zeminde pek sorun olmuyor.

ağırlığını dirseklere çok mu bırakıyosun acaba? hım bir de göbeğinin, kalçanın altına bir yastık alarak dene. bi şekilde omurganı sıkıştırıyorsun, desteklemen lazım. ha hiçbi şekilde olmuyosa bi doktora baktır tabi.

@poseidon1: valla denemedim hiç, deneyecegim farkı zeminleri

@kediebesi: yok dirseklere pek agırlık bırakmıyorum

boynunu kaldırıyorsun işte. beline baskı oluyor.

omurlar birbirine bağlı ya.

adam yüksekten düşüyor çivileme => topugu daaan diye yere carpıyor => kafatasının altında çatlak oluyor.

yüzüstü yatarken karnınızın altına yastık koyarak yatın.

yüzüstü yatılırr mı olm? çok fena. şimdi pek fark etmesen de ileride çokça zararlarını görürsün.
sağ tarafına veya sol tarafına dönerek yatmaya alıştır kendini.

cok talep olmayinda yapmiyorlar.

evet talep yok. fakat diğer taraftan talebin oluşmasını da engelliyorlar. birçok yerde e-kitaplar basılı kitaplardan abartı daha pahalı.

bununla ilgili bir haber vardı geçen:


"kitabın masrafının yüzde 90u dizgi, hazırlama, telif hakkı vs vs'dir, kağıdı nakliyesi çok az tutar o nedenle basılı ile digitali hemen hemen aynı fiyattır" gibisinden.

artık ne derece doğrudur, bilemiyorum.

yani "dijital kitap çok ucuz olmayacak boşa umutlanmayın" mesajı veriyor.

Teknoloji gelişti, kitap gelişti her şey gelişti gazete bile gelişti ama kitap ı-ıh. Olmuyor. Kitap kokusu denen bir güzellik var. Tutmadı bizde.

kitap kokusu geyigine girmeyelim burda.

daktilonunda sesi var,ama son fabrikasida dünyada gecen aylarda kapandi.

e kitaplarin okuma verimi cok yüksek ama su anda kagit degil,yani ben bir sey ögrenirken yanina not alirken ciddi zor ve verimsiz.

ama roman okurken ki olay e kitap cok cok üstün.

bir de şu mevzu var: (bkz: e-ink)

türkiye'de e-kitap = pdf gibi bir anlayış var. halbuki e-kitap dediğimiz şey e-ink olmalıdır. evet türkiye'de e-ink destekli e-reader'lar var ama çok popüler değiller.

kitabın satış fiyatının %50'sini dağıtım oluşturur, o yüzden masrafları kurtarmıyor geyiği yalandır.
teknoloji desteğini sağlayabilirseniz, e-kitapların yaygınlaşmasını sağlayacak bir fikrim var:)

malta'ya giden arkadaşlarım oldu ucuz diye

2-3 ay biraz da olsa İngilizcemi geliştirmem için yeterli olacak mıdır?:

benim gördüğüm şu...

lahmacun yapmak için illa adana (veya kilis? neyse artık), çiğ köfte için urfa, suşi için japonya, pizza için italya şart DEĞİL.

ha elbet gitseniz iyi olur ama oraya ne kadar donanımla gittiğiniz önemli. ülkemizden doğru yapabileceğiniz sonsuz sınırsız listening speaking reading writing jumping varken "eee dil yerinde öğrenilir" diye yurtdışına gitmek, pek bana göre değil.

ingilizce en basit cümleyi bile kuramayan bir arkadaşım 6 ay kadar Kanada'ya gitti, geldiğinde basit cümleleri kuruyordu mutlu oldu.

Bazı insanlar İngilizce öğrenirken takılıp kalıyorlar ve bunu da aşmak için hayatı dondurup yurtdışına gidiyorlar ama siz tamamen sıfır da değilmişsiniz.

Bence burada yapabileceklerinizi yapın, yurtdışına öyle gidin.

sonuç olarak: 2-3 ay hiçbir işe yaramaz diyemem elbet yarar tabi oraya gidip neler yapacağınız da önemli ama yine de üstüne bir şeyler daha koysanız da gitseniz daha iyi.

Bence yani.

@truvaiti Türkiye'de de yabancı dil kursuna gittim fakat tatmin olduğum söylenemez. Tabii eğitimi veren kuruluş tartışılır. Daha çok "Writing" olayını çözümleyebiliyorsunuz bu tip kurslarda. Bizim eğitimcimiz yabancı ırklıydı bu sebeple "Listening" ve "Speaking" olayına alışmak daha kolay oluyordu. Fakat tahmin edersinizki kursların eğitim süreleri pek yeterli olmuyor. Sürekli yüzyüze konuşabileceğim yabancı ırklı bir arkadaşım olsa bu konuşma olayını daha hızlı bir sürede tamamlayabileceğimi düşünüyorum. :)

bu muhabbetin sonu sınırı yok ama internet devrinde sonsuz sınırsız listening imkanı var:

alın size yüzlerce podcast, kelime hazinesi ile, vocabulary ile pdf mp3 ile:

www.bbc.co.uk

ben gitmeyin DEMEDİM zaten de giderken bu imkanları da doldurun.

kesinlikle benziyor. hem de acaip benziyor.

yorumlarda birisi:

"Jeden z najgorszych utworów jakie udało mi się ostatnio usłyszeć. Nie dość, że podobny do Tatu, to zrobiony na siłę. Tandeta."

demiş artık ne demiş Allah bilir.

edit: eksisözlük'teki başlığına da bir sürü insan yazmış zaten..

www.eksisozluk.com

www.youtube.com
çok bariz. birleştirmişler de!

sanırım bakteri mikrop ayrışmasını yapmak gerekiyor.

benim kanımca alkol her türlü iyi bir temizleyici maddedir. bilimselliği yok tabi. psikolojik olarak rahatlatıyor ama.

@gominist redar

valla yazılanları okuyunca moralim bozuldu benim. ben iş yerimde masamda kolonya bulundururum. yemeğe falan gitmeden ellerimi mutlaka kolonyalarım. ne bileyim tuvaletten gelince de yaparım aynı şeyi. içerisinde güçlü alkol var, mutlaka ölür zararlı minikler diyordum ama bazı yerler aksini iddia ediyor.

oha yıkıldım yeminle, yok mu kimyacı rahatlatsın bizi?

60 - 80 derecelik kolonya ile dezenfekte edebileceğiniz bir mikrop zaten size de pek bir şey yapamaz.

o kolonyayı sürdükçe doğal bakteri florasını bozduğunuza değmez.

artık, intramuskular enjeksiyonlarda (kalçadan iğne) hasta temizse, nemli bezle silin vurun diyorlar.

el yıkamanın önemi çok sık vurgulanıyor hastane enfeksiyonlarında.

20 saniye etkili el yıkama yeter de artar. kuş gribinde falan bunlar çok vurgulandı.

el yıkama etkili kuş gribi sabun diye google'larsanız sonsuz materyele ulaşırsınız.

yani ortalama olarak etkili şekilde 20 saniye el yıkasanız, yüzde 99.9 işlem tamamdır, geri kalan binde biri için sürecekleriniz de mikrobu da öldürür sizi de.

"oltu suyu, ne kepek kaldı ne de saç" hesabı olmasın. yoksa tuz ruhuna sokun kendinizi, işlem "garanti" olsun.

www.muglaadsm.gov.tr

abdest almayı anlatır gibi anlatmış.

"niyet ettim gram pozitif bakterileri temizleye allah rızası için el yıkamaya"

burada 60 saniye demiş mesela. yüzüğü de varmış el mankeninin.

yıl olmuş 2100 hala bebek fotograflı sunumlar. aman allahım.

bit.ly

evet 20 saniye diyen de çok var.

videosu da: www.youtube.com (el mankeni aşmış, bir kibar bir efendi)

kağıt havlu orda durur mu? birini alırken diğerini ıslattı, neyse artık.

yani sağlık personeli değilseniz 20 saniye herkese yeter de artar.

%75lik ethanol laboratuarlarda dezenfekte işlemi için kullanılır gayet. günlük kullanım için uygundur limon kolonyası. sabun mekanik bir temizleyicidir, bakterileri öldürmez elinizden uzaklaştırır o yüzden uzun uzun yıkamak gerekir. insanlar antibakteriyel sabunlara yöneliyorlar son zamanlarda ama aslında yanlış bir şey bu, dirençli bakteri yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. biraz mikrop iyidir aslında, çok da abartmaya gerek yok.

hehe bir yerinin kayarak açılması lazım. tepeye doğru değil de kaydırarak. az daha dene. olmadı nete açılmayan sihirli kutu filan yaz çıkar cevabı.

nick - duyuru uyumu...

marangoza verin de adama 10 kez söyleyin "kırmadan açılacak" deyin.

ne marangozu arkadaş, sanayiye götür sen onu en iyisi...

onun kısa kenarının alt kısmında girinti yada çıkıntı olur, ordan çek sağa sola fln. sonra böyle böyle 2 3 parçayı kaydıracaksın, böyle anlatmayla olmayacağına inandım ve gerçekten açılmayan kutu diye aratırsan bulacağın kanaatini getirdim.

açılmayan kutu diye de aratınca, acun ılıcalı çıkıyor bol bol.

marangozda ısrarlıyım, denesin bence halleder.

www.youtube.com

alt ya da üst bölümden birini sağa ya da sola doğru kaydırmaya çalış. ordan bi anahtar çıkacaktır. Daha sonra alt bölümü geriye doğru ittir ve orta bölümde bulunan hücrelerden ortadaki aşağı doğru kayacaktır. Onu kaydırınca anahtar deliği görünür, ordan açarsın. Bildiğin odadan çıkma oyunu bu.

breeeh breh.

ciddi ciddi bir sektör, bir alem bir bilimdalıymış bu magic box. böyle bir kanal vardı biz küçükken.

çünkü irade diye bir şey var.

kader senin alnına yazılmıyor arkadaşım allahın sıfatlarından biri olan her şeyi bilmek(geçmiş,gelecek)ten geçer bunun aslı yani allah senin ne yapacağını biliyor önceden. akıl almıyor fazla düşününce ama sende irade var ve yaptıktan sonrasına kadar ne yapacağını ya da yaşayacağını bilemiyorsun iradenle seçiyorsun yolunu. bende sana bir örnek veriyorum; 3 şeritli bir yol sen tam ortadasın sağ bozuk yol,sol jilet gibi ortadan nereye sapacağın iradenin elinde ve ne yapacağını bilen bir yüce güç var olay bu...

bu intihardan ziyade kaderle ilgili mesele. islamda kader diye bir aratsanız zaten milyonlarca yazı bulabilirsiniz. değişik itikadi mezhepler var. islam'ı eleştirenlerin görüşleri var. islam tarihindeki en tartışmalı mevzu belki de imani olarak.

bildiğim kadarıyla, şöyle düşün;

sen 20 haziran 2012 tarihinde öyle veya böyle bir şekilde öleceksin.
20 haziran'a kadar çeşitli şeylerle sınanıyorsun mutluluk,üzüntü vs..
ve bir şeye üzülüp, mutlu olmayı belirleyen kişi sensin.

Örneğin bekarsın ve kadınsın. Allah sana evlilik dışı bir evlat nasip ediyor. Sen buna üzülüp, dert edipi isyan etmek ve 20 haziranda intihar etmek senin elinde olduğu gibi. Mutlu ve hayırlısı şeklinde karşılayıp 20 Haziranda trafik kazasında veya düşük yaparak (sallıyorum) ölmek de senin elinde.

Yani her şey tamamen senin tercihine kalmış durumda. Allah senin ne yapacağını ve nasıl öleceğini biliyor ama iradeyi tamamen sana bırakıyor. Tercihi tamamen sana bırakıyor.

Yani dünya üzerinde bi kukla gibi, oyuncak gibi dolaşmıyoruz.

Umarım açıklayabilmişimdir.

Kur'an da kendini öldürme ve intiharla ilgili belirli bir ayet olmaması gariptir ki buna rağmen direkt cehennemlik diye bir efsane dolaşır bu konuda.
Ha biri çıkıp Nisa 29 der ise hemen yorum konusuna sığınıp şu diyanet mealini veririm;
"Ey İnananlar! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yeyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder."
Yaşar Nuri çevirisi ise
"Ey inananlar! Mallarınızı aranızda batıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın/intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz Allah, size karşı çok merhametlidir."
Yani burada bana göre önceki şartlar ile fiziksel öldürmekten çok ziyana sapıp mahvetmek anlamı vardır ama yine de kendinizi öldürmeyin desek bile tek cümlelik bir yasak nasıl böyle büyük bir günah olarak dile gelmekte denilebilir o konu da şurada gizli(Nisa 93);
"Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır."
Burada intihar eden kişinin müslüman olmasından dolayı kendini öldürmesinin de mümini öldürmesi anlamına geliyor olması sebebiyle intihar ebedi cehennem cezasına denk görülür.

Kader konusu ise bilinmesi veya tespit edilmesi sorumluluktan çıkarmaz bu mantıkla her günahı bir şekilde işletmeme gücü de var Allah'ın yani onu vurmamı istemeseydi vurmazdım o da suçlu demek biraz derin bir konuya gidiyor yapılmamalı.

İslam inancına göre bu beden, bu ruh sana Allah tarafından emanet olarak verilmiştir. İster inan ister inanma burası sana kalmış elbette ama hükmedici, efendin Allah. Yani O'na itaat etmeni istiyor kayıtsız şartsız. Sana vermiş olduğu emaneti sen bir bakıma kabul etmiyorsun, istemiyorsun intihar ederek. Bu açıdan da düşünecek olursak hoş karşılanmıyor. Allah, tanrı mutlak itaat bekliyor kullarından...

@bir kac yazar once
şu tamamen bırakma kısmı biraz şüpheli, irade-i cüz'iye irade-i külliye mevzusu var sonuçta yani sen niyet etsen bile külli iradenin olur vermesi gerekiyor bir yerde eylemlere teşebbüsümüz bize bağlı fakat eylemin oluru için yukarıdan bir razılık gerek.
ve ezeli bilgi de belki yok, kendini öldüreceksen levh-i mahfuz'da kendini şu gün şu saatte öldürecek yazıyor ama bu oraya yapalım diye yazılmıyor yapacağımız için yazılıyor

sana şunu söyleyeyim: değil buradaki insanlar hiçbir islam alimi bunun cevabını bilmiyor. bir bilinmeze inanıyoruz. insanın iradesinin güdümlü olması ihtimalinden tut allahın bizim beynimizi o kader ilmiyle yaratması vs. bunların hepsini düşününce bir çıkmaza giriyorsun. şuan bunu yaşıyorum.

insanın iradesi var diyen arkadaşlara gelsin. bir satranç oyunundaki computerında çoklu seçme şansı var ama yazılan algoritma üzerine

allahın ilminden diyenlere gelsin. allah bizim cennete cehenneme gireceğimizi daha bizim ruhumuzu aklımızı irademizi yaratmadan önce biliyordu. yani insanın esamesi okunmazken allah bizim kaderimzi biliyordu. e allah kendini yalancı çıkartmamak için sonucu belli olan birşey üzerine kaderimizi tayin etti o halde. ozaman o irademiz o doğrultuda ilerledi.

@neysene
Konu derin doğrudur, bu yaratılış konusunda çoook çeşitli söylemler var mesela biliyordu fakat biz de görelim orayı hakedeceğimizi diye yaşıyoruz diyenler vs
Kader konusunda kaderin "sadece bilgi" olması oldukça popüler bir görüş son zamanlarda bundan 100 sene önce üzerinde mecburen yürüdüğümüz bir yol denirdi. Yani temelinde önceden çizilmiş bir yolda yolu görmeden yürüyoruz gibi amma senin de değinmek istediğin bir mevzu ortamı çok karıştırıyor mesela "ben dilemezsem siz dileyemezsiniz" gibi veya mühürlenmiş kalpler mevzusu, hayyum kayyum durumu Allah müdahaleden aciz olmadığı gibi mudahil olmaktan da çekinmiyor İslam inancına göre yani düşününce özellikle elimizde olamayan sebeplerden ötürü kötü durumda olmamızda Allah'ı suçlamamak mantığa aykırı hale geliyor ha bu noktada yok efenim sınavmış gibi bir savunu dile geliyor ki adalet olgusunu sarsıyor o zaman bu görüş çünkü biz zaten olaydan 1500 sene sonra yaşıyoruz e inanmaya çalışırken o dönem peygamberi gören birinden ve 1500 yılın yozlaştırılmış görüşleriyle dezavantajlı durumdayız bu noktada "dua edene icabet ederim"i bilip dua ile bir şey elde edememe kısmı kafayı allak bullak edebiliyor.
Velhasıl kelam bunca alime bilgiye rağmen din hala dogma ne kadar kendimizi kandırabiliyorsak o kadar inançlı olabiliyoruz mantık ise tersine işliyor çoğu zaman.

@cigerdelen
Doğru bir şey ama dediğin gibi engelleme ihtimali baki
""ben şunu yapmak istiyorum, yapabilecek iradem ve gücüm de var, yapıcam" dediğin anda zaten irade-i külliyyenin iznini almış oluyorsun"
kısmı ise hani derler ya nasip değilmiş diye o hikaye, kısaca bazen ne kadar olur gibi gelse de olmaz veya ne kadar olmaz gibi gelse de olur, niyet etmemiz yapabilecek olmamız yapacağımız anlamında değil yani su içmeye giderken kalp krizi geçirmek vb gibi çok kolay bir işte bile nasip olmama ihtimali baki
Ayrıca zaten intihar teşebbüslerinin başarı oranı çok düşük aslında ilaçla neredeyse imkansız gibi kendini başından vurup yaşayanlar, köprüden atlayıp montun paraşüt etkisiyle kurtulanlar vs vs biz eyleme niyet ediyoruz gerisi inşallah kelimesinde gizli bu yüzden kur'an da illa yapacağım demeyin inşallah yapacağım deyin tavsiyesi bulunmakta.

@cigerdelen
İntiharın günah olmasını engellemiyor evet ama intiharın başarılı olmayan kullara ikinci bir şans vermiş olması vermediklerine haksızlık olmuyor mu? sorusunu da beraberinde getiriyor ki bu konuda da eğer o intihar edebilen kişi yaşasa idi bile günahkar olacaktı şans vermek gerekmezdi cevabı geliyor tıpkı kalbi mühürlenenlerin mühürlenmese bile inanmayacağı söylendiği gibi.

Ayrıca intiharla ilgili bir konuda sağlıklı(zihnen) birinin bunu yapabilmesinin imkansıza yakın olduğu ki bu sebeple çoğu intihar akıllılık halinde gerçekleşmez günahtan muaftır denilir.

Kul hakkı kısmı ise yine benim bilgim ve görüşüme göre hurafe, şefaat yalnız Allah'ın olduğu ve Her(buranın altı çizili:) günahın tövbe ile affedilebileceği söylenirken kul hakkının günahının hakkı yenen kulun şefaatinde olmasından ziyade Allah'ın adalet olgusuyla o kulun hakkını koruyacak olması fikri daha islami, sonuçta beşer hırs, kin gibi özelliklere mazhar ve her şeyi bilme gibi bir ilmi yok bu sebeple hakkını yiyenin ne kadar vicdani rahatsızlık yaşadığını veya yaşamadığını ve hatta ne kadar hakkını yediğini bilme gibi bir durumu da yok yani ben patronum bir çalışanımın hakkını yiyiyorum 300-400TL gibi sonra pişman oluyorum adamı bulamıyorum gidip bu hatta fazlası miktarda hayır işliyorum tövbe ediyorum vs ölüyoruz sorgulama da bu işçi geliyor işte diyorlar durum böyle böyle e adam inatçı banane diyor helal etmiyorum o zaman cehenneme mi gideceğim 300-400TL için hem de pişman olup fazlasını harcadığım halde? Veya tam tersi ben birinin hakkını yedim pişmanda olmadım fakat bu kişi anlamsız bir biçimde beni seviyor ve hakkını helal ediyor bu durumda bu hak yemişliğim yanıma mı kalacak? Yani kul hakkı günahtır fakat affı Allah'a aittir helal edilmesinden ziyade.

Not: Yaşar Nuri mode on'a bağladım başlık sayesinde içimde vardıysaydı demekki :)

islam'da en tartışmalı - hassas konuların başında kader vardır.

hatta, iman mezheplerinde de bu fark var.

lise yıllarımda bende kendimce kafa yordum. sonuçta ben 20 haziran'da zevk için osman'ı öldürüyorsam:

eldeki veriler:

- allah bunu zaten önceden biliyordu.
- benim bunun için iradem vardı.
- bu iradeyi yaratan Allah'tır.
- "Allah sadece yarattı o iradeyi sen kullan" e iyi de o iradenin dağ gibi taş gibi veya zayıf olması da Allah'ın yaratması ile oldu? Kaldı ki herkesin de iradesi farklı. Niyazi gofrete sabredemez 150 kilo olur ama asla sigara içmez ama Munir gofrete karşı durur da her gece içki içer.
- "e allah seni ikaz etti ama" e işte o ikazları aldırmayan ve osman'ı zevk için öldüren ben de Allah tarafından yaratıldım.

- yani diyeceğim, karaciğerimin en köşedeki hücresinin mitokondrisindeki karbonun protonunun şu anki dairesel ivmesini bilen Allah, her şeyi yaratan Allah, önüme koyan Allah...

- malzeme bilgisi gibi işte. mesela, bakır 200 derecede eğilir, çelik 1000 derece. ben bakıra "iradeli olsana 1000 derecede eğil" nasıl diyeyim?

- "eee sen de kendi iradeni geliştir ama" bana irademi ne kadar geliştirip geliştiremeyeceğimin yeteneği de Allah tarafından verildi. diyorum ya Allah'ın bilmediği yok ki.

- Allah ASLA VE ASLA "dur bakalım bizim truvaiti 20 haziran'da osman'a ne yapacak ona göre yazalım sevabını" demiyor ki?

- Bana kalsa ayrıca Allah'ın tüm bu tavrını kendisine hiç yakıştıramıyorum. 50milyon ışık yılı uzaklıktan gelen ışık hüzmeleri, gezegenler var... O sonsuz çarpı sonsuz çarpı (sonsuz kez...) evreni sıfır saniyede yarat (dünya güneşin milyonda biri, güneşin de milyon katı yıldızlar var ve daha bulduğumuz şey sıfır...) sonra da kalk benimle uğraş kalk benim ateşlere at. tüm bunları da kendisine taptırmak için yap, kendi gururunu - enaniyetini yükselt. e tamam her şeyi benim iyiliğim için yapıyorsun namaz huzur oruç sıhhat zekat sosyal adalet demek de

tüm bu tantanaya ne gerek var? hoop, yarat cenneti takılalım orada tüm bu stres bu gerginlik falan. nijerya'da hırsızlık için canlı yakılan bir adam videosu var 30 saniye sürüyor insanın içi titriyor. bunu neden bana sonsuz kez sonsuz kez reva görüyorsun? yakışıyor mu bunlar sana? sen allah'sın yahu koca sonsuz sınırsız allahsın, 0 saniyede sonsuz evrenin içinde sonsuz evrenin içinde sonsuz evreni yaratır yok edersin.

böyle düşününce kafam çok karışıyor işte. ha birisi bana gelecekse de "eee ama allah sana akıl fikir irade verdi" diye gelmesin. işte onların da sınırını kullanma yüzdesini yine bana allah verdi.

Lisede Ateizm'e özenen gençlerin soruları bunlar. "Yapacağımız şeyler biliniyorsa neden yaşıyoruz? neden günah"vs..

(Yüksek bir zeka isteyen soru değil, senden önce muhtemelen 13 milyar kez sorulmuştur)

Çok basitçe söyleyeyim; günaha gireceğin biliniyor. O zaman neden yaşıyoruz da direkt cennete cehenneme gitmiyoruz? E günaha sevaba girmeden neden cennete cehenneme giresin?

(Bundan sonra gelebilecek sorunu da tahmin edip şunu da ekliyorum;

Bir de zaten Allah katında "zaman" diye bir kavram da yok. Ruhlarımızın biat ettiği anla, yeniden diriltileceğimiz an aslında aynı an.)

@lazor:

"ehe ehe ehehe bu soru lise sorusu zeka istemez ki"

tutumunu çiğ ve sığ olmana bağlıyorum.

ben de "üstün zeka ister bakın benden önce kimse düşünemedi siz bir şey dicem aklınızı yitireceksiniz" edası ile söylemedim zaten. benimkiler liseli sorusu da, senin izahlar da pek ötesi değil be canım.

-----

bundan sonra hangi soru geleceği belli zaten:

ben onu da yazdım işte... benim cennete mi gideceğim cehenneme mi gideceğim her şey belli işte. bu tantanaya ne gerek var? allah sırf kendisine taptırmak kendisini daha iyi hissetmek bizi denemek iyiyi ortaya çıkarmak için bunları yaratıyor... ne gerek vardı bu tantanalara?

bu konulardaki çoğu "klasik" izahları okudum "zamanında"... cümleler belli kalıplar belli. iman eden eder, etmeyen etmez ama ortada pek bir mantıklı izah yok.

ben de senin klasik cevabını yazıyım:

"eee arkadaşım zaten iman dediğinde azıcık açık kapı olacak ki, iman edenin değeri olsun..."

ben de bunu anlamıyorum. değer meğer irade ölçmeler falan filan. ne gerek vardı bunlara?

allah neden yarattı bizi? kendisine taptıracak canlılar olsun diye... işin özü bu. hatta meleklerle diyalog vardır da melekler insanın bozgun çıkaracağını söyler de falan filan...

bit.ly
bit.ly

biliyorum bunları canım benim. bana anlamsız geliyor işte tüm bu tantana.

"Allah’ın herşeyden daha büyük olduğunu ilan etmek, ve Allah’ın emirlerini yaymak. Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder. "

"Allah insanı imtihan için yarattı. Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir."

"İbadet için yarattı. Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir.
Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir. Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennette ki yerimiz hazırlanıyor."

koca Allah'a yakışıyor mu bunlar? sonsuz evreni yarat sonra da benimle boğuş.

bırak kaderin mantığını, ben "tüm olay"ı ilginç buluyorum.

üniversite sınavı var çünkü devletin imkanları kısıtlı, iş kollarının imkanları kısıtlı vs vs vs. ülkede 1milyon doktora ihtiyaç da yok, onları okutmak da imkansız.

sınavın olduğu her yerde imkan var kısıtlılık var, eleme var.

ama allah, sonsuz üstü sonsuz imkanlara sahip olan allahın bu istekleri bana ilginç geliyor.

ki hadiste de var bu.

bir gün sahabe peygamber efendimize "allah nerededir" "e onu kim yaratmıştır" gibi şeyler sorar.

peygameber efendimiz de sahabeye (tövbe yahu):

"bunlar kaç milyar kez soruldu olm, çok zeka isteyen sorular değil, bunlar liseli sorusu, daha da ardından neler gelicek biliyorum ben"

DEMEK YERİNE mutlu olur, soruları yanıtlar, sahabenin "gerçek" imana yaklaştığını fark eder.

keşke ben de o zaman yaşasaydım da sorabilseydim bu soruları.

intihar eden kişi tüm dinlerce lanetlenir çünkü etrafındaki onu seven insanların ruhunda, beyninde çok feci acılar yaralar açar. bu da hayatta kalan diğer insanların yaşam adaptasyonlarını bozar. diğer insanların yaşama dair bozulan motivasyonları onların aldıkları kararlarda (kader de diyebiliriz) ultra etkili olur. insanlar birbirlerine görünmez zincirlerle (duygusal bağlar) bağlıdır. intihar eden kişi o zinciri bir yerinden "kendi isteğiyle" "gibi" görünerek kırıyordur. bir canlının yaşama ölümle hükmedebilmesi bir başkaldırı olarak görünür ve kutsal kitaplarda "yaradana karşı gelme" olarak yorumlanarak olumlu örnek teşkil etmesi engellenir. hiçbir din insan ırkının devamı (zincirin devamı) açısından intihar olayının normalleştirilerek kabulunu savunmaz.
kur'an'da "kaza şer ve ölüm allahtandır" ayetiyle ölümün şekline bakılmaksızın allah tarafından olduğu yazılıdır. sonrasında yukarda söylediğim nedenlerle intiharın ayrı bir kategoride ele alınmış olması (o kısımları okumadım) gayet mümkün.

peki ben bise anlamiyorum. diyelim bogaz koprusunden iki kisi atladi . biri oldu , digeri montu parasut oldu yan yatti camura batti bise oldu kurtuldu / e biri intihar etmis oluyor yani bir cok dine gore cehennemlik , ama oburu intihar etmemis sadee basarisiz bi tesebbus gerceklestirmis oluyor . sonradan pisman oluyor tovbe ediyor vs . e ama ikisi de ayni seye niyetlenmis ? birinin eceli gelmis birinin gelmemis . eceli gelene yazikd egil mi o zaman/iste bi adama ates etmek gibi . kimi ates ediyor adam oluyor , kimi de ates ediyor olmuyor karsisindaki . biri katil oluyor digeri olmuyor . acayip isler bunlar.

@waterhardeningsteel
biz bunları hep kitaplarımızda yazdık(:
"İntiharın günah olmasını engellemiyor evet ama intiharın başarılı olmayan kullara ikinci bir şans vermiş olması vermediklerine haksızlık olmuyor mu? sorusunu da beraberinde getiriyor ki bu konuda da eğer o intihar edebilen kişi yaşasa idi bile günahkar olacaktı şans vermek gerekmezdi cevabı geliyor tıpkı kalbi mühürlenenlerin mühürlenmese bile inanmayacağı söylendiği gibi."

İzahlarım lise ötesi değil çünkü bu konu milyarlarca defa konuşuldu ve bir o kadar da cevap verildi buna..

En temizi, gidince kendisine sorarsın biraz sabret..

Kader;yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir.

Güzergah bellidir.

Ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.

Öyleyse,

ne hayatın hakimisin,

ne de hayat karşısında çaresiz !

(Hz. Şemş-i Tebrizi )

1 hafta sonra falan, sabahları otobüs çarpmış gibi kalkmıyorsunuz. ben en çok bunu sevmiştim. bi de koku ağız tadı olayına ek olarak, 2-3 hafta içinde nefesinizde bariz bir fark hissedebilirsiniz. son 2 yıldır benim burnum tıkalıymış ve ben farkında dğeilmişim, o kadar söyliyim.

içtiğin sudan tat alıyorsun

bırakmadım hala içiyorum ama hastalandığımda bir süre içmemek zorunda kalmıştım.

-odan, giysilerin sigara kokmuyor,
-ağzında at götü yalamış gibi bir tatla uyanmıyorsun (onun yerine ilaç tadı vardı gerçi)
-balgam yok,
-hırıltı yok

mis. ne bok yemeye başladım tekar bilmiyorum.

çok iğrenç biliyorum ama

her sabah balgam tükürmüyor insan. burnun boğazın açık hep.

fiziksel performansin 3 katina cikiyor.

ben 3 dk da bir oksuruyordum en sson.
Birakali 1 yildan fazla oldu 3 defa oksurmemisimdir.

oky.beybii..üstün piss kokmuyorr.. sonra böyle ortamlarda kaldın diyee .. üstün kokmasın diye orda bulunmak istemeyecen.. sabah kalkınca mikrop bi tat olmayacak ağzında..

spor sinema is... 1/2 saatten fazla kapali yerde durmak zorunda kalinca sikinti basmiyor.

peki kilo alma mevzuu metabolizmanın yavaşlamasından mı yoksa yemeğin artırılmasından mı ? çünkü daha fazla yiyebileceğimi sanmıyorum ama 5 kilo alsam da harika olur.

ben kilo aldim sebebi yemeyi fazlalastirmasiydi ama buna ragmen kesinlikle daha hareketli ve aktifim. Hele alma niyetindeyseniz super iste.

iki sene sonra, solunum yollarinin ceperini kaplayan mikro tuyler yani cilialar yerine gelecek, solunum yollarin, (bronslar, bronsioller) benimkiler gibi olacak. su anda sende cilialar yok. cilialar cigerine havayla giren mikroparcaciklari tutmaya ve disari atmaya yariyor.

kanser (sadece akciger kanseri degil, baska kanserler de) olma riskini cok azaltmis olacaksin.

kendine saygin artacak. sigara icenlere ve sigaraya baslayanlara aciyacaksin. arkadaslarini sigaraya baslatanlara kufredeceksin.

hic olmazsa gunde yarim saat yol yurumek gibi bir egzersizi devam ettirebilirsen, kendine en buyuk iyiligi yapmis olacaksin.

Yıl sonunda bir pantolonunun cebinden 2500-5000 lira çıkacak.

bence en büyük faydası psikolini düzeltmek.

nikotin çok güçlü bir uyarıcı. artık çok daha sakin, uysal mantıklı birisiyim. 10 sene deli gibi içtim, 4 sene oldu bırakalı.

edit: psikoli nedir, brokoli gibi. psikoloji olacaktı.

10 yil ictim, tam 3.5 yil oldu birakali. ilk aylarda kimse kaale almadi ama simdi tum cevrem, yakinlarim hayran nasil yapabildim diye. cogu denedigi halde birakamadi ama ben inadettim. tekrar tekrar deniyorlar , her seferinde ayni sikintilari, zorluklari yasiyorlar. onlari gordukce bir daha bu sikintiyi ne cekicem yea dedim, kesinlikle sigarayi bir daha hayatima sokmamaya kararliyim. zaten o kadar memnunum ki. simdi aklima bile gelmiyor, kokusunu duyarsam bile yabanci bir sey bana artik. nasil icmisim, nasil bu kadar gereksiz birseyi surekli tasimisim, pis kokmusum, kendime zarar vermisim inanamiyorum. ilk yil her zaman aklina gelecek ama zaman o kadar cabuk geciyor ki, sonunda tamamen kurtulacaksin, azmetmeni dilerim. en azindan bir daha bir daha birakma stresine ve sikintisina girmemek icin.

çocuk yaşta sigaraya başladım. 12 yıl içtim. 6-7 ay önce bıraktım. sağlıklı beslenip haftada üç gün spor yapıyorum. hayatımı bir karadeniz yaylasında çimen olarak devam ettirmeyi amaçlıyorum:)

açık söyleyim, kötü koku dışında olumlu bir etkiyle karşılaşmıyorsun. yani bariz bir değişiklik olmuyor hayatında. öyle bir beklentiye girmene gerek yok çünkü asıl değişiklik dokularda organlarda vs. farkedemeyeceğin şeyler oluyor. 40 yaşında kanser olup ölecekken, ölmüyorsun mesela. çoluğunun çocuğunun mürüvvetini falan görüyorsun. öyle 3. günde ağzımın tadı değişti, 5. günde enerji doldum falan gibi şeyler bunların yanında saçma geliyor bana.

koku meselesine gelince... çok kısa bir süre sonra sigara içen biri yanına geldiğinde sigara kokusunu alıp rahatsız olmaya başlıyorsun. sigara içilen bir ortamda bulunup akşam eve gittiğinde üstünü çıkarırken "ben eskiden hep böyle mi kokuyordum" diyorsun. aslında sigara içerken bundan çok daha kötü koktuğunu farkediyorsun. bu benim için iyi bir motivasyon oldu hep.

hep bırakmak isteyip bırakamayanlarla karşılaşırdım. Bırakmanın olumlu etkilerinden çok, bu kadar kurtulanın olduğunu görmek motive etti beni :)

kaç yaşında arkadaş?
normalde 7-10 gün mümkünse aynı merkezden,aynı saatlerde tansiyon takibi yaptırıp bir dahiliye uzmanına çıkması gerekir.
altta yatan başka bir neden yoksa (renal v.s) gibi arkadaşa antihipertansif başlanır.

37 yaşında. düzenli ölçüyoruz ama bir şekilde 14/9'un altına pek düştüğünü görmedim.

ikisi de bayağ yüksek. doktora görünmesinde fayda var.

cok ılgınc bır sey cıkmazsa altında, arkadasınız tansıyon hastası.

boyu kilosu nedir? sigara alkol?

alkol son 1 aydır, sigara son 3 aydır yok. boy-kilo da normal

yani arkadaşınız -dediğim gibi çok ilginç birkaç istisna harici-

resmen tansiyon hastası. artık "ehh baktırsa iyi olur" "acaba nedir ki" kısmını çoktan geçmiş. hemen tedaviye başlasın. öyle sirkelik limonluk bir iş değil bu.

ve

şeker hastalığı, tansiyon, şizofren deyince insanlara "şaka" gibi geliyor ama bunlar birçok kanser türünden çok daha öldürü.

ilaç kullanmalı kullanmadığı her gün kalp kapakcıklarını kaybetmeye biraz daha yaklaşıyor. bu şekilde ki tansiyon orta dereceli tansiyon. ilaç kullanmaya başladığında aslında ihtiyacı olduğunu daha çabuk anlayacak. tecrübeyle sabittir. yaşlarda ortalama aynı. geçmiş olsun kendini ihmal etmesin...

en güzeli bence o.

ıspanaklı ve peynirliden sonra 3.sırada tercihim. kıymalıdan 1 üst seviyede. hiç de iğrenç olduğunu düşünmedim.
sen neden iğrenç olduğunu düşünüyorsun ?

hiç denk gelmedim ama patatesli börek güzelse patatesli pide de güzel olabilir ama sağlam kilo aldırır.

pide dediğin kıymalı olur, patates ne yahu.

not: pidenin ana vatanından geliyorum.

herkes mi seviyor yahu, ıssırıyosun böyle sıcak sıcak lapa patates var içinde.

tam ekmek arası ekmek havası.

şakaysa hiç komik değil. yenir mi o yahu.

aga annem bu köy fırınlarında yapar bu kocaman ekmeklerın yapıldığı yerde böyle kıymalı pide gibi değilde kapalısını hani.. hayatımda bişi tercih edecek olsam şu tok halimde 2 tane ondan yemek isterim..

kır pidesiyse çogzel olur normal pideyse etli olcak +1

sade patates güzel olmaz bence ama baharatlandımı güzel olur.

nimete iğrenç demiyim ama kötü.

(bkz: butik)

bu bir tik diyor yani adam tik atmış, o da demiş ki bu ne? o da demiş ki "bak bu tik"

geçirdiği anlamsal başkalaşım ile en sade tanımı: "küçük ama etkili."

"kişiye daha fazla ve özel ilgi" manası düşünülebilir...

www.nisanyansozluk.com

eskiden butik demek herşey satılık demekti, yani istersen yatak çarşafından komodine oteldeki herşey özel mallar veistediğini alıyosun vs. ama şimdi artık sanıyorum pahalı pansiyona deniyor :)

Fransızca derslerinden hatırlıyorum bu kelimeyi. Boutique. Küçük alışveriş merkezleri, işte giyimdir, mücevherattır. Turkiye'de neye cevirmişler bilemedim

butik demek "sana çok pis sokucaz ona göre gel" demek yani butik dershane= ver oradan bir 15bin bak nasıl ders anlatıcaz, butik tasarım = sana bir tasarım yapcaz çok güzel olacakda bayıl bakalım şuradan bir 50bin gibi anlam çıkartabilirsin.

hatrı sayılır bir değer değil. bu yaştan sonra da pek ilerlemez. zorlandığını hissettiğinde taksan yeter. hehe ağlaklığım miyoptandıysa çok gülerim :)

0,25 hiçbir şey değil, cam gibi görüyorsun demek. 1,25 ve 0,75 miyop-astigmat ile hayatımı sürdürüyorum (yanlış otobüslere binmemi saymazsak). 0,00 olan bir insan evladı tanımadım henüz.

0.25 benim için yazın hafif esintide üstüne ceket almamak gibi bir şeydir. 4.00 derece astigmat ve 4.00 miyopum ile.

0,5 şiddettindeki deprem ne yapar ki ?

zamaında 4er derece miyop, 2şer derecede astigmatımla araba plakasını gözlüksüz olarak 1 metre mesafeden okuyamayan birisyken lazer oldum.

bu myopun derecesi arttıkça görme kaybın var demek oluyor mantıken. bunların da formülü vardı.

sen -sanırım- gözleri sıfır olan birisine göre, günlük hayatta ayrıntıların binde birini ancak kaybdiyorsundur belki de daha azını. zaten de evet, sıfır göz yok gibi. sen bu halinle yüzde 1 in içindesindir.

ama yengeç burcu oldugun ıcın kaybın cok daha fazladır, neyse.

o,25 mi?? benm sağ gözüm +4.00 hipermetrop ve 1,75 astigmat sol ise +4.00 hipermetrop 1,25 astigmat üstelik sağ gözümde göz tembelliği var. yani kısacası kaybol git gözüm görmesin seni:)

@keneabidin zaten göremez ehehehe, geçmiş olsun bi çizik attır sen

çarşamba mahallesine taytla falan git, her yer koşu parkuru oluyore!

sahil çok mu uzak kalır?

unkapanı-balat sahil

cankurtaran sahiline in. ya da vefa stadına git. sanırım en uygun yerler oralar.

ben çapa'da otururken zeytinburnu sahile inerdim. araba yoksa zor tabi.

uygun fiyattan kastınız nedir? bir de nasıl bir ev arıyorsunuz? 2+1, 3+1 için

yürüyüş mesafesinde 1500 tl civarı.

yukarı dikmen'den bakabilirsiniz. otobüsle 20-25 dk sürer. orada 600-700 tl'ye bulursunuz.

2+1 olur. uygun fiyattan kastımda 500 max 600 tl

o halde dikmen taraflarına bakın.

dikmene gel 2 artı 1 zor bulursun ama çok pahalı değildir.

sancak mahallesi, turan güneş civarı olabilir.

Yıldızdan Oran'a doğru biraz daha yukarı çıkıldıkça evler site haline gelmeye başlıyor ve fiyatlar 800 civarına kadar düşüyor.

şölen sokakta bi kiralık ev var kayhan emlaktan ev çok hoş tavsiye ederim gidin bi görün derim.atakuleye beş dk yürüme mesefaesi

hızı olmasın?

konuyla ilgili en ufak bi bilgim yok ama 100 km lik bir tsunaminin olabileceğine inanmıyorum ama bir güç var. km değil de metre olmasın o?

nete şöyle bir baktım, tarihte kaydedilmiş en yüksek 500 küsür metre.

hadi bakmadım, akıl mantık çerçevesinde düşünüyorum, okyanusta en derin nokta 11 km, everst 8 km, atmosfer kabaca 100 küsür kilometre. gezegende öyle bir su hareketine yol açacak ne olabilir diye düşünüyorum, ortasından ikiye yarılmasından başka bir şey gelmiyor aklıma.

boyu dediği ilerlemesini kast ediyor.

yerden yükseliği değil.

en yüksek tsunami 70 80 metre falan.

geology.com

evet 500 600 metre imiş.

ahahaha hocam coğrafya öğretmenlerini tek tek bulup yüzlerine tükür bence.

atmosferin kalınlığı ortalama 150 km zaten

"yüzey eğimi" ney allah aşkına anlat yalvarıyorum. şu an bunun ifade ettiği ile dka'da cüneyt arkın'ın bahsettiği "uzay hızı" aynı şey.

lambda (λ) yani dalga boyunu kastetmişler gibi geldi bana.. biraz fizik araştırın anlarsınız. (v=λ.f)

*ukalaca yazmışım, özür dilerim.

@goldentitan, hızı değil
@hayirsiz, metre değil
@lancelot, yok mantıklı gelmediği için soruyorum zaten. beyin fırtınası yapalım deyu
@istenmeyen_adam bu galiba. gerçi o ışığın dalga boyu değilmydi yahu?
@celeron 300a, 100km için mantıksız gelebilir fakat yüzey eğimi artışıyla suyun debisi artar. fizikteki F=m.g.sin(alfa) mantığıyla eğim arttıkça hız artar

"boyu dediği ilerlemesini kast ediyor." dediğim de o.

dalga boyu veya neyse adı.

e işte japonya'da deprem oluyor şili'ye gidiyor veya tersi.

bahsettiği 100 750km de o işte.

şöyle basitleştirelim cümleyi:

"x km ötede olan depremin tsunamisini bile hissedebilirsiniz"

x = 100 - 750km

100 - 750 km boyunda tsunamiler olsa bence hepimizin yüzgeçleri falan olurdu. o hızına bağlı olarak katedebileceği maksimum mesafedir.

şu an bu tartışmaya girdiğime pişman olacağıma adım gibi eminim ama geçti artık:

söylediğin m.g.sinAlfa formülü eğik düzlem'e ait. (tinyurl.com) ve evet eğim arttıkça ivme artar. öte yandan, bunun konu ile ilgisi yok.

bir tsunami'nin oluşumuna yol açan temel sebep sismik hareketler yüzünden kımıldaşan okyanus tabanı. tektonik plakalar birbirine toslaşıp itişip kakışırken okyanus tabanının yüksekliğini değiştirirler. (www.dailytitan.com ) elinde tuttuğun su dolu bir poşetin (okyanus) dibini elinle kaldırdığını düşün (deprem). yüzey düz kalmak isteyecek (sıvıların doğası) ve bu yüzden senin yerinden ettiğin miktarda su, gidip kendine yeni bir yerler bulacak. ne kadar hızlı itersen, o kadar büyük dalga yaratırsın.

debi: akan bir sıvının saniyede geçen kütlesi.

şimdi bu iki bilgi kenarda kalacak şekilde, okyanus tabanı mantıken kıyıdan daha aşağıda olduğundan, yukarı doğru hareket eden bir su kütlesinin debisinin nasıl artacağını açıklaman gerekiyor.

ne olur ne olmaz diye söylüyorum, olay eğer gezegenin yuvarlaklığına gider belki, aman diyim lütfen mantıklı olun.

"yüzey eğimi" bilimsel bir şey değil. yüzey bildiğimiz yüzey, eğim de bildiğimiz eğim. yani her neyi anlatıyorsa, tsunamilerin yükseliğini veya dalgaboyunu veya frekansını veya herhangi bir fiziksel özelliğini açıklamada kullanılamayacağına eminim.

tsunamilerle ilgili 100 km niteliği taşıyaiblecek tek şey, istenmeyen_adam'ın söylediği gibi dalga boyu. internetteki kaynaklara göre iki dalga tepesi arasındaki mesafe 100-200 km olabilirmiş. yani bu da demek oluyor ki siz normal pazar akşamı deniz kıyısında otururken iki dalga arası 5 metre, tsunami için bu 100 kilometre.

geçen yıl sendai'ye vuran tsunami'nin en yüksek dalgaları 40 metreymiş. sadece 40 metreyle bile böyle bir yıkım sözkonusuysa 100 km'nin mantığını da siz düşünün.

@celeron yok tartışmaya girmeye gerek yok zaten ben fikir teatisinde bulunuyorum. yoksa kimseye burda ahkam kesecek değilim :) söylediklerin mantıklı.

çocuğum olsa yapıcam zaten de, önce çocuğu yapmak ondan önce nikahı yapmak lazım.

okul öncesi yoğun ingilizce eğitimi veren kurumun adını mı söylemeye mi çalışıyorsun nedir tam olarak?
ne düşünüyorum'un cevabı, o bahsettiğin kurumun reklam ön çalışması olduğunu düşünüyorum.
devletin böyle bir programı varsa benim henüz haberim yok.

Ne reklamı ya? Kurum adı mı var? Saçmalamayalım.

öneri olarak getirdiğin olayın türkiyede devlet tarafından bir uygulanabilirliği var mı? ben henüz duymadım. bu durumda yoğun ingilizce nasıl temin edilicek? bir kurum aracılığıyla. sonuç?
ayrıca 15 yaşında hazırlık sınıfında aldığım ingilizceyle son 3 yıldır yurtdışında ekmek yiyorum.
ek olarak bazı anaokullarında ingilizce şarkılar öğretildiğini izlemiştim televizyonda.
ingilizce bilmeyenlerin mağara adamı olarak adlandırılması da fantastikmiş.

bunu yeğenim üzerinde denemeyi düşünüyorum, teşekkürler gerçekten. biz 10 yıl ingilizce gördük, hala yarım yamalak biliyoruz amk.

devlet tarafından uygulanmalı. Ana okullarında ingilizce zorunlu olmalı. Çocukken öğrendiğin zaman, akıcı konuşabiliyorsun, ana dilin gibi. @KAM nasıl konuştuğunu tahmin ediyorum, öyle olmasınlar diyorum.

1. ingilizce bilmeyen mağara adamı değilse de, ona yakındır. sanat spor kültür vücut geliştirme tıp mühendislik mimarlıl işletme hepsinde de işin ucu bir yerde ingilizce'ye geliyor.

veya tersinden söyliyeyim, zaten sen işin ucunu ingilizce'ye getirememişsen, bir HALTA YARAR bir iş yapamamışsın.

20 yıllık doktor mühendis mimar vücut geliştirmecisin ama bir kez ingilizceye ihtiyacın olmdıysa burada

"ya ingilizceye gerek duymadan meslegımde ıyıyım" demek yerine

"demek ki en eski bılgılerle yerınde sayan ortalama altı bir adamım" demen lazım.

hiç ama hiç ama hiç ingilizce bilmeden mimar mühendis doktor vücut geliştirmeci işletmeci iktisatcı uluslarası bilmemneci olmana imkan var mı?

ingilizceye karşı değilim. ama ingilizce bilmeyen adam mağara adamıdır demek çok abartı bir durum. ben okul öncesi eğitime bile karşıyım ve hatta okula başlama yaşının yükseltilip müfredatın saçma sapan bilgilerden temizlenmesi taraftarıyım. bir sürü çöp bilgilerle yıllarımız harcandı. ingilizce ilkokulda öğretilebilir ek ders olarak. ama okul öncesi değil.
hiç ingilizce bilmeden bir çok meslek grubu işini yapabiliyor. ingilizce ithalat ihracat konularında ve uluslararası ilişkilerde önemli. elbette bilmek önemlidir ama binyıllar öncesinde tekerlek yapan adam seviyesine de getirmez kimseyi bilmemek. çeviri denen bir sektör var. ayrıca ingilizce konuşulan bir ülkede yaşamıosan o ingilizce illa ki körelecektir. bu da böyle.

mağara adamı demek illa it köpek demek değil tabi ama HİÇ AMA HİÇ AMA HİÇ ingilizcen yoksa nasıl olacak? sevdiğim bir ispanyolca şarkı var tekrar dinleyene kadar canım çıkıyor. bırak tam adını yazmayı did you mean'e veya otomatik tamamlamaya bile sokamıyorum, ki yine bile latin alfabesi ve ortak kelimeler var.

e ingilizcem de böyle olsun nasıl olacak? hangi müziği dinleyeceğim vs vs

"hiç ingilizce bilmeden bir çok meslek grubu işini yapabiliyor"

evet ben de onu diyorum adam dr fakülteden mezun olduğu hali ile, adam mühendis adam mimar ama bir noktada sabit. sıfır ingilizce ile hangi mühendis ne iş yapacak?

-----

"ayrıca ingilizce konuşulan bir ülkede yaşamıosan o ingilizce illa ki körelecektir. bu da böyle."

çiftçilikle uğraşmıyorsan da kasların körelecek ama sen spor yaparsan körelmez. açarsın 2 film izler bir new york times bir the guardian okursun kendine gelirsin.

neyse adamın demek istediği çocukların ingilizce'yi erken öğrenmesi e tamam haklı işte.

keşke ben de 13 yaşımda ing alm fr süper bilseydim...

okul öncesi eğitimin daha çok çocuğun basit matematik mantığına ve psikolojisine yönelik olması gerektiğini düşünüyorum. ailesinde biri ingilizdir amerikalıdır, o zaman elbette şart.
@ excusez, benim ingilizcemin ne seviyede olduğunu bilmiyorsun, konuyu kişiselleştirmemeni tavsiye ederim.
ingiltere için konuşayım, ingilterede yaşayan insanların zaten 4 farklı ana aksanı (iskoç-welsh-english-irish) ve de ek olarak etnik kökenlerine göre bilmem kaç tane farklı aksanı olduğunu düşünürsek ingilizcenin son derece değişken ve esnek olduğunu görebiliriz. sırf londra kendi içinde doğu batı kuzey güney diye 4 aksana ayrılıyor. genel ingilizce bilgisi ve onun üzerinde pratik ve çalışma yeterlidir. okul öncesi filan kasmaya gerek yok. ortaokul lise yeterli. düşüncem bu.

şu aksan muhabbetine de ayrıca hastayım.

dünyada hangi dil var ki o ülkede tek aksan ile konuşulsun? o zaman hiçbir dil öğrenmeyelim.

boşver çocuk ortalama bir ingilizceyi ortalama bir aksan ile öğrensin de o kısmı kusur kalsın.

illa advanced plus da olmasın ama 20 yaşında bir adam hala "you coming" çok yazık.

keşke çocuğum 8-10 yaşında bbc radyoyu eksiksiz duyacak öğrenecek anlayacak seviyeye gelsin de sonra bana:

"babacıgım cocuklugum boşa gitti sizi kınıyorum nerde benim ıskoc aksanım nerde kuzey ıngıltere avustralya yenı zelanda nerde welsh nerde harlem aksanım nerde? aksansızlıklardayım depresyondayım hanı benım genclıgım nerde yıllarım boşa gitti ben ne anladım bu işten"

desin.

hangi ingiliz tüm ingilizce aksanlarını konusuyor? aman muhabbete bak.

ki zaten böyle bir duyurunun altına

"eee sen kurum sahibisin reklam veriyorsun di mi" demek bile ayrı bir marifet.

adam böyle bir kurum açtı - açacak bunun alt yapısını da ekşi duyuruda pazar gecesi 22.00'da üstü kapalı olarak bahsettiği bir duyuru ile açıyor.

vay adi seni, madem reklam vereceksin adam gibi parası ile ver üstü kapalı verme. vergi kaçakcısı seni, subliminal hain. bak şimdi olmadı ama. bilinçaltıma işledin kurs için deliriyorum.

cogu uğraş için (sanat spor dil matematik vs vs vs) 10lu yaşlar bile geç sayılıyor. ha tabi bu dediğim "umut vaad eden bir hayat" için.

adam "cocugunuz 3 dil bilsin de uluslarası basarısı olan bır dr muhendıs mımar vs vs vs olsun, bır kongrede 1 saat konusmak ıcın 30bın dolar alsın" diyor. spor ıcın de boyle 38ınde futbola başlasan neye yarar? 39unda pıyano?

ha benım evladım 1050 lıraya markette calıssın dıyorsan zaten neyıne gerek ıngılızce onun? e orda haklısın.

-----

@excusez: haksız mıyım ?

çocukluğu çalınmış bir insanın umut vaad eden hayatı. bence hayattan anladıklarımızı birer defa daha düşünelim. çocuğun anaokulunda ingilizceye harcayacağı zamanlarda oyunlardan feragat edeceği zamanı.
beyaz yakalı ofis insanı olmak için bu kadar acele etmeye gerek yok bence. kendi işini kuramıyor olduktan sonra hepsi aynı kapıya çıkıyor.
umut vaad eden hayat bilmem kaç dil bilerek yaşadığın hayat değil, gerçekten severek yaşadığın hayattır.

@kalinixta agapi mou:

kimse cocuk otursun 24 saat biritiş inglişlerde aksan kassın demiyor. günde 1 saat yeter de artar.

bence hayattan anladıklarımızı birer defa daha düşünelim... 20li yasların sonunda dildir şudur budur bır suru meseleyı halletmıs bır ınsanın rahatlıgını ımkanlaırnı karızmasını gucunu dusunelım.

ben sana 10lu yaslarda 2-3dil bilen insanın hayat ufkundan bahsediyorum sen bana "beyaz yakalı ofis insanı olmak için bu kadar acele etmeye gerek yok bence. kendi işini kuramıyor olduktan sonra hepsi aynı kapıya çıkıyor." diyorsun.

2-3 dıl bılen hayata cok erken atılmıs ınsan merak etme ofıs ınsanı olmuyor. severek hayat yasamak da oyle aman neyse sıkıldım.

çok sığ çoook.

5 yaşındaki bir çocuğun 1 saatini oyun yada uyku yada sevgi yerine ingilizceye ayıracak olması ve bunun 20li yaşlarda karizma yapacağını düşünen ebeveynlere sahip olması kötü cidden.
insandan bahsediyoruz, daha çok para bassın diye beynine düzenli ve "sistematik" olarak bilgi depolaması yapılan bir makineden değil.
ben de çok sıkıldım. herkes nasıl doğru buluyorsa öyle yaşasın diyorum.

hala sığ sığ yok para bassın yok makine değil.

diyorum ya şu duyurunun altına "kurum açıcan reklam veriyorsun" diyen bir insanın zihniyeti, harika.

ben de şunu dıyeyım cocuk cocuk degıl sankı oyun makinesi. oturur 1 saat eglencelı sekılde oyun oynar ne var bunda. ===> oturur bır saat eglencelı sekılde ıngılızce ogrenır ne var bunda OLACAKTI.

herkes kendısı neyse ona gore tavsiye verır, diyorum ya, ayda 1100 lıraya market gorevlısı veya 1400lıraya ofıscı olacaksan zaten bırak cocuklugu 40 yasında da dıl laızm degıl ona.

esas kötü olan cocugunun tum gun eglence oynama makınesı oldugunu veya kucuk yasta dil ogrenmesı konu olunca "yaa ofıs cocugu olmak ıcın acele etme" dıyen ebeveynlere sahip olması..

100 saattır anlat anlat orneklere bak.

ha tabi kucukken 1 saatten kacan cocuk 18ınde de aaa yarıs atı degılız sonra 40ında da sabaha kadar kahvede kagıt oynar, ayda 1000 lıra kazanır. olur yani. HAYATTAN ZEVK ALIR canım.

@truvaiti, duyuruyu ilk okuduğumda direkt olarak kurs zannettim çünkü giriş gelişme o şekilde ilerledi. anladın? duyuruda çalışan biri değilim, beni hiç ilgilendirmiyor rakamsal vergisel boyutları. aklıma ilk geleni yazdım.
bu kadar saldırgan olmana gerek yok. önce mülakat tekniklerini öğren (sığ vs gibi bir takım yanlış kelimeleri kullanmamak gibi) mesele doğru anlaşılabilirsin.
ben kendi bakış açımı söylüyorum. bana göre gereksizdir diyorum. ingilizce öğrenmesi zor bir dil değil. benim annem ingilizceyi 55 yaşında öğrendi, derdini anlatabiliyor ingiltereye geldiğinde. dergi okuyabiliyor. bunun yaşla alakası yok. istek ve ihtiyaçla alakası var.
ben çocukların çocukluklarını yaşamalarından yanayım. ağır bilgi depolaması yapılmalarından değil. ilerde psikolojik rahatsızlar çıkabilir. vs.

dünya bilmiyor psıkolojık rahatsızlıkları, sen bılıyorsun...

egıtımden (kısısel egıtım, karakter gelisimi) saglık (kucuk yasta duzgun beslenmenın ılerıde saglıga etkısı) dıl egıtımı (kucukken dıl ogrenmenın mantıgı vs vs) spor sanat ne varsa ama ne varsa...

tüm dunya KENDINI YIRTIYOR cocukluktan egıtım için.

bence sen tartısmayı bana ogretmekten ziyade, önce ne anlatmak istediğine karar ver.

1. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur ==> ama 4 aksan var ne alaka sımdı? 4 aksandan vazmı gectın?

2. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur ===> ama matematık ogrensin baska sey ogrensın.

3. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur ileride duzgun hayat kurar ===> e ama ofıs calısanı olacak zaten.

4. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur ===> ben sana bir insan asla ve asla ve asla ve asla ıngılızceyı ogrenemez mi dedim?

annen 55se, 70ınde de ogrenır ne olacak? ne alaka yahu ne alaka?

ben sana meslegınde basarılı "taşaklı" bir doktor muhendıs avukat mimar olman ıcın yıllarca ıngılızce ıcın ortalıkta aglamaman ıcın ne kadar kucuk yasta ıngılızce ogrensen o kadar iyi olur diyorum

sen bana "annem 55ınde ogrendı" dıyorsun. ıngılızce ogrenmek ne demek? ıngılterede 2 ınsanla anlasmak ne demek? adam gıbı makale okuyup cevırı yapıp meslegınde tekme tokat ılerlemekten bahsediyorum

"ama annem 55ınde ogrendı".. aynen "ama kaynımda da var" mantıgı. aynısı. keske annen bebekken gunde 1 saat ıngılızce ıcın tesvık edecek ebeveyne sahıp olsaydı da kadıncagız o yasa kadar beklemeseydı. fena mı olurdu ?

4. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur===> ama tun cocuklugun gidecek.

yahu neden gitsin? otursun gunde 1 saat ogrensın tum cocukluk gunde 1 saate mı kaldı?

5. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur ==> ınsan para basma makınesı mı ?

6. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur ==> eee boyle ebeveyn mı olur?

7. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur ===> hayattan zevk al.

8. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur==> cocuk cocuklugunu yasasın. ee ama 18ınde ders mı olur. 25te kıtap mı okunur.

sığ dediysem, saygımdan yani. muhabbetlere bak.

zaten bir insanın cocugunu kucuk yasta dıl egıtımıne gonderebılmesı - bunu akıl etmesi ufuktur erdemdır karızmadır... tabi olana.

truvaiti, kesinlikle zaman kaybı bir yaklaşım içerisindesin bu sebepten daha fazla açıklama yapmayacağım sana.

sonuç düşünce özeti: bırakın çocuklar oynasınlar, basit oyunlarla soyut ve somut kavramları öğrensinler. ilkokuldan itibaren zaten bir şekilde ingilizce hayatlarına girecek.

9. e ingilizceyi çocukken ogrenmek iyi olur ==> cocuk bılgı depolama makınesı degıl. yoo o da degıl ılerıde sorun olur.

neden olsun? arkadasları mal mal ıngılızce kurslarına para zaman akıtmasına ragmen ogrenemezken o sakır sakır ıngılızce sarkı soyler, makale okur vs vs. psıkolojık yararı olur.

allah askına tutarlı bır sav koysan, tamam dicem ama.. bu haliyle de münazaranın m si olamıyor işte.

10. e cocuk ıngılızce ogrensın kucukken ===> ilkokuldan itibaren zaten bir şekilde ingilizce hayatlarına girecek. 7 yasında ogrenınce manyak delı olmayacak 6 sında ogrense ruh hastası katil olacak... off of.

firefoxta ctrl+a -> sag tus -> view selection source -> ctrl+s -> html uzantisi vererek kaydet

kaydettigin dosyayi chrome'la acinca gorunuyor. (linux'ta chromiumla actim ama aynisi olur heralde chromela)

kaydettigin dosyayi firefox'ta acarsan icerik hemen gorup kayboluyor, "Sorry, that page doesn’t exist!" diyor twitter. sayfayi gormek icin javascript'i devre disi birakabilirsin.

bak dostum belki fikir verir
office.microsoft.com

@ruhadam:

çok da fikir alamadım ama? bu rss'ye abone olsam, geçmişi gösterecek mi?

cutepdf le pdf e print etmeyi denedim oluyor.

bir de twitter cok javascript vb kullaniyor imis mobile twitter dan cutepdf le pdf e print etmek mantikli.

kagıt gelmiyor artık. internetten sınav yeri bilgisinin cıktısını alıp gidiyorsunuz.

ais.osym.gov.tr 16 mart dan itibaren üzerinde fotoğraflarının bulunduğu belgeyi alabilirler denilmiş ama bende girdiğimde böyle bir ibare bulamıyorum giriş yapıyorum yok arkadaşlar yardım.

sınava başvuru yaptınız mı? o başvuruyu yaptıgınız yerden yani, ösym'nin altında aday işlemleri merkezine giriş yapıp ordan edineceksiniz belgeyi.

sınava postayla falan başvuru yapmışsanız, bilemiyorum.

Postayla başvurduysanız da aynı şekilde belgeniz çıkıyor sistemde.

Yonca Evcimik gibi geldi. Ama çıkaramadım...

yok canım yabancı bir şarkıyı. zaten bilen için bu mırıldandıgım çok bile. zenci bir kadın söylüyordu.

çok tanıdık geldi ama ben de türkçe şarkıya benzettim. bu arada çok yanık çalmışın ıslığı hacı. şarkının ruhunu aktardın resmen.

yok yok kesin yabancı ama türkçe versiyonu da vardı ben öyle hatırlıyorum. ama 90lar değil sanki bu 80lerden. ay şarkıyı çok iyi biliyorum ama hatırlayamıyorum çatlarım bulunmazsa şuracıkta!

çelik - meyhaneci

www.youtube.com

edit:

@arafa ve @insomniacelrohir haklı bence de.

youtube history'den kendim buldum:

www.youtube.com

@insomniacelrohir haklı
www.youtube.com

bence de yonca evcimik.
@truvaati biz ev ahalisi olarak senin cevabını kabul etmiyoruz :)

www.youtube.com
bu da vardııı..:) 80 ler 90 lar gibi yok beee! iyiki o dönemler de yaşamışım cok huzurlu..

orijinali de black box- fantasy imiş...

bu şarkı bendeniz'in elveda dedin şarkısına benziyor. özellikle verdiğiniz örneğin ilk kısmı.

www.youtube.com

nakaratı dinleyin özellikle verdiğiniz örnek için.

Esaretin Bedeli (muhteşem ötesidir),Salt, İnception,Schindler's List (muhteşemdir ötesidir) aklıma geldikçe eklerim.

-Perfume: The Story of a Murderer
-The Pursuit of Happyness

tonlarca var.klasiklerden rocky, vam damme filmleri,altın yumruk hatta karate kid bile olabilir.jackie chan'in de thunderbolt diye bir filmi var.forrest gump var yine.gaz lazımsa vam damme'ın kickboxer'ı yeter yeter artar :)nicolas cage "60 saniye" ise defalarca seyredilebilir.son çıkanlardan da brad pitt "kazanma sanatı" diyorum ama tempo epey düşük,dikkat! (bir de "sıkıysa yakala" diye bi film vardı o da şimdi aklıma geldi)

pursit of happyness i asla izleme 12. sınıf ucuz bir yeşilçam filmi diyecektim ki, geç kaldım.

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com
izlemeyeni dövüyorlar

çocukluğumuzda "tost makinası" denirdi, bir makina olmasa da:)

evet çocuklukta, babaanne evlerinde tost makinası derdik ama bir makina olmadığı gerçek :]

plaka, döküm, sac, bakır, basma gibi anahtar kelimelere sahip bir şey olmalı.

bit.ly

google görsellerde aratınca:

ocak üstü tost makinesi.

bit.ly

(bkz: ocak üstü tost makinesi)

cok pratik bi tostlama aleti. bizde de vardi. belki hala pazarlarda filan bulmak mumkundur.

biz direk "izgara" derdik. izgarayi versene, aa izgara da kirliymis yau, nerde bu izgara... gibi.

onun tostlarının tadı süperdir.. anneannem de vardı ..şimdi kayboldu (atmış sanırsan) bulsam alacam

Benimkiler "inanılmaz" dar. Hatta yok.. Evet evet omzum yok benim. Kollarım direkt boynumdan çıkıyolar.. Ben içerden kriko vurmayı bile denemeyi düşündüm ammaa..

spor olarak soruyorsan yüzme.

Neden yuzmeyeyim baskan? Ben hep tersini duymustum.

kürek, yüzme veya omuz için yapılan hareketler var uzman.tv'de örnekleri mevcut.

yüzme falan da hikaye tabi, hikaye demiyelim de, mucize bekleme.

spor yap, ağırlık kaldır, yana açış falan dene.

tabi kemik çatısı genişlemez, ancak kas eklersin o da ne kadar olursa artık.

galeri.uludagsozluk.com
galeri.uludagsozluk.com
galeri.uludagsozluk.com
img03.blogcu.com


gibi.

şimdi adam basketci, boy zaten minimum 195.


veya adam kısa boylu ince kemikli, adamda çok sağlam bir olması çok çok çok zor. spor yap tabi ama beklentin doğru yerde olsun.

Hocam öncelikle yoğun spor gerektirir :) 6 aydır spor yapıyorum henüz yeni yeni etkisini görebildim. Minumum bir 8 ay kadar daha var önümde :) Beklentin ona göre olsun. Spor salonu dışında da evde omuz çalışabileceğin hareketler çok kısıtlı.

Yaşının kaç olduğunu bilmiyorum ama gelişme dönemi bitmişse kemikler uzamayacağı için omuzların daha fazla genişlemez. 20'li yaşlarında veya daha büyüksen yapabileceğin şey yan omuz çalışmaktır. Yan omuz çalışmak kolaydır, bu kas grubu için fazla hareket çeşidi yoktur. Temel bir kaç hareket vardır onları da evde de yapabilirsin. Güzel bir beslenme ile diğer kasları da fazla ihmal etmeden 2-3 senede 3-4 santimetre daha genişletebilirsin. Kısacası kürek kemiğinin uçlarına et yığacaksın.

Spor salonu dışında evde omuz çalışabileceğin hareketler sınırlı değil. 2 tane dumbell ve bir tane halterle tüm vücudunu-sırt biraz eksik kalıyor sadece- her türlü çalıştırabilirsin.

ama benim de tavsiyem eğer imkanın varsa "yüzme" ye gitmen. 1 yıl içinde ciddi fark eder diye düşünüyorum.

@sgt rachtman:

yan omuz en sıkıntılı bölge. en hain bölge.

amacın geniş omuzlu olmak mı, yoksa öyle görünmek mi; önce ona karar ver..

bi bayan olarak geniş omuzlarım var ve yüzerek elde ettim kendilerini bence bol bol yüz :)

bodye git.

Hiç şüpheniz olmasın. Tam da öyle olur. Kendimden biliyorum.

asktir bak hiç aklıma gelmemişti :o

şu an bulunduğun yaşta çeyrek yaş krizine gir, aynı hesap aga.

geri kalan 3/4 ile de kuruyemiş al.

hareketi yanlış yapıyor olmanız muhtemel. yük illa ki omuzlara binecektir fakat omuz işi sakat. ses geliyorsa bir doktora gözükmek gerek. ben de aynı durumdaydım ve devam etmiştim, sonradan daha büyük problemler yaşadım. kaş yaparken göz çıkarmayın bence.

Doktora gidemiyorsaniz, kollarinizi tam agirliklarin yanlarina kadar acarak wide grip bench press yapmayi deneyin bir. Omuzlardaki stresi ve hareketi biraz daha azaltiyor.
Ben de omzumu cikarttim bir kac sene once, agrilarin ve catirtilarin onune boyle gectim.

Bu arada, agirligi sehpaya koyarken parmaklara dikkat edin bu harekette.

büyük ihtimalle hareketi yanlis yapiyosun. bar gögüs ucunun hizasından yukarda olduğu müddetçe yük omuzlarına biner daha çok, eğer boyun-kolların uzunsa barı geniş tut denildiği gibi

eğer serbest ağırlıkla yapıyosan smite pressle yapmayı dene www.thetotaltoner.com

ortopedist ne anlar, fizik tedavi veya spor hekimine git.

büyük ihtimal zarar verdin oraya. spora bir süre ara ver.

spor esnasında acı varsa, o an bırak.

yani, çok inanılmaz kötü bir tekniğin yoksa, teknik hatasından olan bir şey olacağını pek sanmıyorum.

Benc press i bar ile sehpaya yatarak yapıyorsun sanırım. Denedinmi bilmiyorum ama benc in birde makinası var ondada oturarak yapıyorsun daha kolay oluyor. Aynı ağırlık ile daha rahat ve eklemlere daha az baskı ile çalışabiliyorsun.

hatta şu da var:

teknıgınde hata olsa (ki pek sanmam, çok ilginç işler yapmıyorsan) iki omzunda da sıkıntı olur. bence net sakatlamışsın.

ısınmadan bişi yapmayın diye kaç defa diyecez bilmem sonra böle sakatlanırsınız..

herkes biraz haklı ama senin derdinin çözümü için cevap vermen gerekiyor

1- barı tam olarak nereye indiriyorsun? çeneye yakın biyere zannediyorum. diyafram ve meme ucu arasında biyere indirmelisin.

2- barın en alt seviyede olduğu noktada omuzdan dirseğe çizilen doğru parçasının bench çizgisi ile arası kaç derece? muhtemelen +60. 45 derece olmalı

3- tutuş da önemli. avuç için nereye bakıyor barı tutarken?

www.youtube.com

current 93, sol invictus, rome.

Vega - Anlatma
Demir Demirkan - Gümüş
İhtiyaç Molası - Her Zaman
İhtiyaç Molası - Umut

Bu aralar dinlediğim Türkçe şarkılar

www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
benim dinlemekten her zaman keyif aldığım parçalar aklımdakiler bunlar şimdilik...

Bülent Ersoy - Madem küstün dargındın

www.youtube.com

parov stelar (özellikle shine albümü)

indukti:

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

------

riverside:

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

-----

massive attack:

www.youtube.com

-----

tristanina:
www.youtube.com
www.youtube.com

-----

olafur arnalds
amberian dawn
ane brun
ataraxia
estatic fear
opeth

www.youtube.com

çapa.

istanbul tıp fakültesi.

Bakirkoy mazhar Osman da iyi.

tırtıl

isminin sonuna iyelik eki ekledim.

Agapi mou

ad soyad +1

bir de mısır gevreğim

Isim Soyisim

fındık

"29. manitam"

"daha iyisini bulana kadar en iyisi"