pancar? www.kendimceyemek.com

edit: gerçi elde ezip şeker katıldığını görmedim ama her türlü turşuyu tatmış biri olarak en yakını bu geldi.

pancar +1

yok pancarı biliyoruz tabi ki, o değil. yaprak yaprakmış. turşu da denmez sanırım tam olarak, mayhoş bir tadı olduğuna göre.

kızılcık tarhanası olabilir. rengi gül kurusu olur. bazı yörelerde tarhana yaprak yaprak kurutulur. ıslatılıp yenebilir. ıslatılmadan yenecek kadar ince yapılanları da oluyor.

tam cevabınızı okumadan önce dedemi aradım kızılcık ya da ekşi erikle yapılıyodu falan dedi. kızılcık tarhanası olabilir evet :)

Menteşelerin öne arkaya hareket etmesini sağlayan ortadaki vidayı gevşet ve duruma göre biraz öne ya da arkaya getirip sık. Olacak.

Son 1 yılda 4-5 tane kurdum :)

hocam montajlı ahşap eşyalarda kapakların kapanmamasının 2 sebebi var. 1

1) yer eğimlidir, dolabın bir ayağını hafif kaldırınca düzelir.
2) kapakların montaj vidalarının yanında küçük vidalar var işe yaramıyor gibi görünen. Onları sıkıp gevşeterek açısını ayarlıyorsun o yamukluk düzeliyor.

www.youtube.com

ohh bee, sonunda dolabı sağ sağlim tamamladım.
önce zemini kontrol ettim, bi gazete kağıdı koyunca kapaklar yerine yerleşti. Sonra ortadaki vidaları sıkılaştırarak iki kapak arasındaki aralık kapandı.

teşekkürler,

Öyle olmaz, haşlayıp, rendeleyip, sarımsaklı yoğurtla yemeniz gerek... :)

Şeker pancarı yıkanıp temizlendikten sonra küçük küçük parçalara ayrılır. Bir tavada ince kıyılmış soğanlar pembeleştirildikten sonra pancarlarda tavaya atılarak suyunu çekinceye kadar kavrulur. İstenirse üzerine yumurtada kırılabilir. Şeker pancarı bu şekilde tüketilebilir ya da börek içi olarak da kullanılabilir. Bunun dışında şeker pancarı suda haşlandıktan sonra üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek de yenmeye hazır hale getirilir.

Valla şeker pancarını küçükken hep tatlı şeklinde yiyorduk tıpkı kabak tatlısı gibi. Öyle de değerlendirebilirsin sanki.

Kavurması yogurtlusundan daha guzel oluyor bence. 2 turlusu de olur tabi. Kavuracaksanız küp küp dograyın.

Hemen her hafta alıp yerim. Taa çocukken okul çıkışında seyyar satıcıdan alırdık, dilimleyip verirdi bir kağıdın içinde.
Ben evde şöyle yapıyorum: Düdüklü tencerede yaklaşık 45 dakika pişirip soğumaya bırakıyorum. Kabuğunu soyup 4 ya da 5 gün boyunca yiyeceğim kadarını dilimleyip afiyetle yiyorum. ( Bu arada ben çok büyük pancar alıyorum. Ortalama 3 ya da 4 kg filan. O yüzden 45 dakika pişiriyorum düdüklüde)
.

dil fırına at 175 derece 30 dakka üstüne kaşar maşar erit oh misss.

Çok oldu google dns de yavaş yavaş engelleniyor diye biliyordum. yeni keşfetmiş olman ilginç geldi. Vpn kullanmanı öneririm en temizi, hem yerin belli olmaz hem kısıtlamalarla uğraşmazsın. bazı bedava vpnler hız kaybı yaşatmadan (torrent harici) gayet iyi işliyor.

spatula

Falcata ile kesin.

spatula ve falçata çözüm olmuyor. onlar sadece üst kısmındakileri alıyor bana kökten bir çözüm lazım.

ısıtıp sağlam bir bezle silmek çözüm olabilir gibi geldi şu an. keza kalıcı bir lekeye de sebep olabilir, dikkat etmek lazım.

büdüt: ısıtma işini doğrudan yapmazsanız muhtemelen lekesiz çıkartabilirsiniz. mesela bi bıçağı ısıtıp dibinden kesebilir, kalan parçaları da dokundurup eriterek temizlersiniz hallolur.

Acaba sıcak silikon kurumuş silikonu eritir mi?bi yerde deneyin,olursa bu çıkarmak istediğiniz silikonu eriterek çıkartmayı deneyin.fikir sadece.denemedim.

silikon remover adında silikon sökücü kimyasallar varmış. türkiye'de mutlaka vardır... çoğu forumda tek yolu kazımak diyorlar...

Porçöz diye satılan asitler var marketlerde. O silikonu eritiyor.

ps: cevaplara tik atmamak büyük günah.

yok sadece yolcu taşıyanlar.

ticari araçlar sadece...

Vergi levhası olanlar sadece

Takman gerekmiyor. Ama tekerin somunlarına takılan plastik vakumlar var zincir gibi karsız yolda zarar da vermiyor, kış lastiğini de aratmıyor. ihmal etme bence.

hemşerim memleket nire?

Buzdolabi var mi buzluk var mi?

Buzdolabı var ama biraz ufak derin dondurucu kadar :(

Yurt konserve barbunya pilaki. Bim'de satılıyor. Yemediysen ve barbunya seviyorsan mutlaka dene.

ev yapımı peynir götür. yurttaki en pratik şeylerden biri oluyor.

Kıyma kavurttur yarım kilo, koy bi saklama kabına. Yurtta istediğini yapar yersin, bozulmaz da. Kendin yapmak isteyince hem pahalı oluyor hem zahmetli.

tereyağ olabilir. hababam sınıfında yiyorlardı. :DDD

meyve marmelatlari olabilir. recel gibi
meyve kurusu ceviz, findik olabilir
pestil cevizli sucuk, kome olabilir
mutfaginiz varsa eriste kestirip goturebilirsin orada yaparsiniz makarna gibi

Ton balığı.

dekatlon varsa yaşadığınız şehirde orayı bi ziyaret edin, çeşitli içlikler ve ince fakat güzel koruyan polarlar mevcut.

bulunduğunuz yerde c&a varsa termal külotlu çorapları hem kaliteli hem de çok güzel ısıtıyor, ankara'nın en soğuk kışında bile pantolon altında üşütmedi beni.

Bir yığın markayı denedikten sonra ltb'de karar kıldım ben. kaz tüyünden yüne her türlü kumaştan bir yığın ürünleri oluyor. iki yıl da garanti veriyorlar zaten renk solması şekil kayması gibi birşey olduğunda aldığınız fiyatı geri veriyorlar. trençkotları misal diğer markalara göre daha kalın. montları ya kaz tüyü dolgulu oluyor ya da benim kullandığım gibi tamamen yün. Hacimsel olarak ince olduğu halde kışın ideal sıcaklıkta tutuyor.

ben istanbul'da yaşıyorum, tüm bunlara ulaşabilirim sanıyorum. sorun tamamen bende. çocukluğumda daha güneyde ve sıcakta yaşadığım ve orada bile istanbulluların "heves etti de mont giyiyor herhalde" gözü ile baktığı bir insan olduğum için istanbul'da donuyorum. termal içlik koleksiyonum var, en fazla yazın giydiğim bir t-shirt kadar işe yarıyor. bu alternatiflere bakacağım.

Motor markalarının içliklerine bakın derim. Ben de üşüyen bir insan olarak Hein Gericke içlik giyiyorum arada pantolon altına falan. Tabii öncesinde doktorda kan tahlili yaptırıp büyük ihtimalle eksik olan demirinizi tamamlayacak ilaçlar alın.

kanda bir eksik yok. bunu ölçtürdüm, doktorun tepkisi "oha, erkek gibi kanın var" oldu. tamamen alışamama kaynaklı. teşekkür ederim.

mutlaka uzmandan yardım almalısın.anksiyete ve takıntın var.

Milyonlarca insanın hiç birşeyi takmadığı halde başına bir iş gelmeden nasıl yaşadığını düşün. Sen bir istisna değilsin, herkes gibisin. Onlara birşey olmuyorsa sana da olmayacaktır.

boş bi hayat yaşıyosan sürekli böle şeyler kafana takılır dolu dolu heyecanlı yarına umutla bakarak yaşa aklına bile gelmez.

Bende bu süreç son bir aydır inanılmaz şekilde azdı yalnız değilsin..Aslında kendime yardım etme konusunda başarılı bir insanımdır geçmişte de buna benzer sıkıntılarım olmuş kısmen psikoloğun yönlendirmesi kısmen benim azmimle bir şekilde üzerine giderek baş edebilmiştim fakat diyorum ya şu bir aydır kendime yardım edecek mecali bile bulamıyorum, karamsarlık, her olayın en boktan yönünü düşünmek, olayları kafada saçma sapan şekilde kurgulamalar ve bir yığın saçma sapan düşünceler.. Yarın bir psikologla randevu aldım kendine yardım edecek gücü bulamıyorsan bence psikoloğu düşünmelisin.. Evet genelde istanbulda psikologlar malesef çok pahalı ama sonuçta bu durumda stres yaratarak fiziksel rahatsızlıkların da kaynağını oluşturabilecek bir şey.. Bence kafanda psikolog veya psikiyatr a dair ne gibi ön yargıların varsa silmeye çalış ve yardım alma yolunu seç.

hangi film olduğunu yazmayı deneseydin bi de?

desperado olabilir

Celda 211 var. Çok güzel filmdir .

Pan'ın labirenti vardı ispanyolca. Çok da hoştu.

REC, REC 2, REC 3.

ben mavi ve levis alıyorum.

levis ve wrangler'i karşılaştıracak kadar bilmiyorum ama ltb kotları hep gözüme çarpar. güzel kesiyorlar kalıbını üzerine oturuyor. sweetleri ile montları falan da güzel oluyor zaten.

mesleği denim olan birisi olarak söyliyorum; farkı olmaz olurmu
lcw ucuz çin-bangladeş kumaşından yapılıyor, birkaç giymeden sonra pazar malı gibi duruyor
levis da uzakdoğu kumaşı ama kaliteli. yıkamaları ve duruşu çok orjinal oluyor
ltb de kaliteli, hatta londrada çok yabancının üzerinde ltb gördüm ama gereksiz pahalı
maviyi ben beğenmiyorum, iyiside var kötüsüde
sen yine levis al paran varsa

maviyi ele. son zamanlarda kalitesizlikten ölecekler. fiyat performanstan sınıfta kalır.

wrangler model olarak çok sınırlı. ve bence çok kaliteli değil.

ltb veya levis derim ben.

lcw ve kotonda da bir ihtimal koton o da ltb ve levise para vermeyeyim şimdi o kadar uzun süre giymem ben sıkılırım dersen.

ben genelde loft alırım ve uzun süre giyerim.

birkaç ay önce koton'dan aldım hiç beklentim olmadan. severek giydiklerimden birisi oldu.

ama yine de loft derim.

Mavi'den aldığım kotlar maksimum 5 ay dayanıyor. Kalite dipte.

levis en dayanıklısı kesinlikle. Mavi 1 yıla eşofman gibi oluyor.

hocam eğer biraz daha paran varsa diesek bakabilirsin. yok ben bunlardan istiyorum dersende levis +1 diyorum

Levi's.

mavi.
bana kalırsa da levis son derece dayanıksız.

levis verdiğin paranın hakkını öder. eğer düzgün kullanırsan senelerce giyebilirsin. klasik 501ini senelerce kullandım ve şu an aynı ürünün 3.sü dolabımda. modelleri kesimi falan çok iyi. ltb ona oranla daha ucuz ürünler de üretiyor, hatta defolu diye etiketi yırtık kotlarını 15 liraya sattığı da var hali hazırda. kesimi güzeldir, 2 tane ltb var evde. mavi de iyidir sanırım ilk defa bu sene aldım bir tane, şu an giymekteyim, ama biraz pamuklu bi kumaşını seçtiğimden midir sık giydiğimden midir nedir, 4-5 ayda paçaların rengi açıldı, kumaşı ufaktan patates oldu. ama çok rahat. lcw ve kotonu tamamen unut. wrangler hiç kullanmadım. eğer paran varsa acıma levis al.

gidersin yahu. birkaç istisna dışında kasan olmaz hele şu sıcakta.

normalde nasıl giyiniyosan öyle git,smokin,kadınlar için tuvalet bunlar prömiyer zamanlarında mecburi.o da belirtilir zaten.

şorta tik atmamışsın ama şort bile olabilir.

besleyin, sohbet edersiniz. satmayin.

normal güvercin gibi pisliyosa besleyin. biraz farklı pisliyosa beslemeyin. kuş gribi falan malum.

besle besle.

beslemek istiyorsan besle, kapatmayın garipleri kafese. satma, satarsan eğer kimbilir neler yapacaklar kuşçular. türlü eziyetler ediyorlar.

paçalı güvercine benzettim ben bunu. güvercinler çok sadık oluyor dönüp dönüp gelirler. bence de besleyin. satmayın, nasıl kıyılır ki buna. ne sevimli.

millet para verip alıyor güvercin çok güzel hayvandır besleyin bence

kesin sahibi vardır. bi kuşçudan kaçmıştır. balkonununz civarında uçtuğunu görüp gelir 1-2 güne alır kuşunu.

besleyin,zaten gitmek istemiyosa gitmez.bizim balkonda da vardı,gidiyodum yanına oturuyodum kaçmıyodu.

Abi esas kötü olan bence ne biliyo musunuz; Bugün birkaç arkadaşımıza ufak bir telefon şakası yapalım dedik, "bu eylemcilerin dine karşı hareketlerini nasıl buluyorsunuz" falan diye sorduk, sonuç şu: Adamlar eylemcilerin camide içki içtiğine, başörtülü kadınların üzerine işendiğine vs. inanmış!

bir fikre en çok zarar verenler onun savunucularıdır. mantıklı başlattığını hayallerimin kadınısın emine diye devam ettirirsen insanlar doğru görüyor demektir..

AKPli akrabalarım var, eylemlerden sonra daha sıkı tayyipçi oldular.

GEzinin tayyibin düşürülmesi için bir oyun olduğunu düşünüyorlar.

MAdem olay ağaçlar niye her tarafta sol bayraklar var, BDPliler Öcalan sempatizanları serbestçe gerilla şarkısı söylüyor dediler.

Yok öyle bir şey dedim, adam 1.50 dakikalık bir video yolladı, hakikatten varmış.

Madem OÇ tayyip diye slogan atıyorlar sikiyorsa OÇ öcalan diye de atsınlar dedi.

bir şey diyemedim.

Herkes aynı açıdan bakmıyor olaya. 2001de iş yerini kaybetmiş şu an işi olan adama ama tayyip özgürlükçü değil diyemezsin, adam çocuğum aç kalacağına varsın öyle olsun diyor.

iktidarın yalancı adamları televizyona çıkıp göz göre göre yalan söylemeye devam ettikçe hiçbir şey değişmeyecek. sen ben biliyoruz söylenen yalanları ama olayları sadece televizyondan takip eden ve iktidarın destekçisi olan halk gördüklerine inanmaya devam edecek. maalesef de olanları görmesi gereken insanlar da asıl bu bahsettiğim kesim, sizin "düşünmekten aciz güruh" dediğiniz kesim. sosyal medyadan ayaklanan ve bizim gördüğümüz kesim ülkenin küçük bir kısmı. asıl o kıt akıllı kesime ulaşılabilirse bir şeyler değişir.

mesela olaylar başladığından beri anne babama anlatmaya çalışıyorum asıl meseleyi ama tüm olayları yandaş basından takip ettikleri için neyin ne olduğunu bir türlü idrak edemiyorlar. insan ailesine bunu dememeli ama gerçek şu ki nato kafa nato mermer.

şuna bakın mesela
www.facebook.com

utanılacak bir görüntü resmen ama sen ben değil, bunlar oluşturuyor işte halkın çoğunluğunu.

kimsenin ağaç kesiliyor bahanesi arkasına sığındığı yok. ağaç, olayı ateşleyen sebepti. yüz milyon kez söylendi al işte hala aynı laflar.

@glore maide 8'i okuyun:"...bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin."
Tava tencere olayına gelince, hiç şunun üzerine kafa yordunuz mu:(bkz: minare dibindeki evde bebek büyütmek) aynı şey.
Sosyal medyadaki mahalle baskısı siteden çıkınca, fişi çekince biter. Ya dışarıdaki?

mahalle baskısını, "en akıllı biziz geri kalanlar mal" düşüncesini ben de onaylamıyorum; ama -aklı başında, muhakeme yeteneği ortanın üstünde olan insanların da olduğunu varsayıp- söylenen yalanlara, uygulanan sansürlere rağmen oturup da "niye bu kadar engelliyorlar bu insanları" diye düşünmüyorsanız ciddi bir problem vardır ortada.

"derdimiz ağaç değil" evet. ama derdimiz devrim yapmak da değil. devrim olacağına, devrim yapacağına inananlar gazla iş yapan, mal bir güruh. kendi adıma konuşursam benim derdim demokrasi adı altında çoğunluk tarafından sürekli görmezden gelinmeye çalışılmamızdan başka bir şey değil. yoksa sikmişim 10 tane ağacı. 10 tane ağaç sökülür ben gider 20 tane ağaç dikerim bahçeme.

peki sizce bir tuhaflik yok mu turkiyenin en onemli meydani savas alanina donmusken hic bir kanalin bunu gostermemesinde? agaci, tencere tavayi, devrimi vs gecin bir saniye icin ama buna nolursunuz cevap verin. demokratik bildigimiz bir ulkede butun medya organlarinin susturulmus olmasi, en ufak muhalefetin bile cok agir bir siddetle bastiriliyor olmasi hic mi iskillendirmiyor? eger iktidar tarafinda oldugunuz icin rahatsaniz bu konuda, 'bana giren cikan olmaz zaten' diyorsaniz anlarim ama eger boyle dusunuyorsaniz en azindan kalkip demokrasiyiz biz demeyin. delikanli gibi cikin diyin arkadas demokrasi karin doyurmuyor biz bu adami istiyoruz basimizda.

@glore,@xephyr istanbul emniyet-sen'in açıklamalarını takip edin; bugün 7. Polis intihar etmiş.
Hadi eylemciler anarşik çapulcu ölsün hepsi, bu polisleri buna iten neydi? Amirlerinin, hatta onların kaldırımlarda yatması, saatlerce uykusuz ayakta kalmasının hesabı emniyet müdürleri, valiler ve içişleri bakanı mesuliyetinde değil mi?
Yaptıkları intihar mı yoksa ölüme mi terkedildiler?
Sorumluların en azından istifa etme onurunu göstermesi gerekmez mi?
Sizin tarafınızda olan biri ethem sarısülük için "eylemcilerden birinin attığı taş geldi kafasına ondan öldü" diyor.
Yalancılarla, iftiracılarla aynı taraftasınız. İftiranın en büyük günahlardan biri olduğunun farkında değil misiniz?

1 hafta yoğun çalıştı diye kimse intihar etmez. Öyle olsa askere gidenlerin yarısı intihar ederdi. Emniyet-sen bile göz göre göre yalan haber çıkartıyor mesela.

www.egm.gov.tr

@glore: yüzde 98 varken yüzde ikinin esamesi okunmaz diyorsanız anlatılacak pek bir şey yok. "yolda yürürken karıncaları ezip ezmeyeceğimi düşüneceğim" gibi bir mantık bu.
Ayrıca sosyal medya için kullandığım fişi çekmek tabiri bundan rahatsız olduğunuz sosyal medya ortamını kullanmamaktı. Yani x sözlük yerine y sözlükte yazmak, ekşi için troll butonu kullanmak.. Facebook'ta üye olunan grupları ona göre belirlemek vs. illa diyorsanız ki "hiçbirinden feragat edemem" farklı seslere tahammül göstermeli. Sinirleriniz kaldırmadığında Sosyal medyayı bir süreliğine hiç kullanmayabilirsiniz de, ama hiç sokağa çıkmadan nasıl yaşanabilir?
Müslümanım bir de ben. O iktidarı savunanlara "şakirt" "fetocu" ifadelerini kullananların yaptığının tam tersini de iktidarın karşısındakiler için "dinsiz bunlar, cami ezan rahatsız oluyolar" şeklinde yapılıyor bilmem farkında mısınız? Ayrıca "şakirt" ithamından öyle olmadığınız için rahatsız oluyorsanız siz de "şakirt" kişilere o "aşağılıyorlar" dediklerinizle aynı gözle bakıyorsunjz demektir. Ben böyle algılıyorum. Yoksa o arkadaşlar gayet benimsemişler ve gocunmuyorlar. Birbirlerine de öyle hitap ediyorlar.
Minare yakını, tren yolu çevresi... Böyle gürültülü yerler hep daha ucuzdur. Oralarda garibanlar olur çoğunlukla, istisnalar olabilir tabi. Başka yere taşınma şansları olmaz. Ayrıca savunduğum şey ezanın okunmaması değil rahatsız edici olmayan çıplak sesle okunması. Bu da bir hadise dayanıyor, alet kullanarak ezan okumak peybamberce yasaklanmıştır. O zaman için boru vs. Bugünün megafonu. Tabi herhalde siz "vay dinsiz"genellemesine girdiğiniz için anlaşılamadı bunlar.

direnişçi arkadaşlar kusura bakmayın, yüzünüze gözünüze bulaştırdınız bu işi

tayyipe oy veren ellerim kırılsın diyen insanlar, şimdi tekrar akpye oy vereceğini söylüyorlar sayenizde. oturun düşünün biz nerde hata ettik diye. ama yine onlar cahil falan demeyin komik oluyor

@glore

verdiğim link emniyet-sen in değil emniyet genel müdürlüğünün linki. emniyet-sen in yaptığı açıklamada gezi parkı olaylarından dolayı polisin yoğun mesai yapması sebebiyle intihar olayları olduğu belirtilmişti.

merak etmeyin ak partinin oyları düşüşte. en yakın arkadaşım, kendisini 9 yıldır tanıyorum. yaşanan vahşeti gördükten sonra koyu ak partici iken artık oy vermeyi düşünmüyor. rte neden miting yapıyor sanıyorsunuz?

@glore yazdıklarını okuyunca ilk başta çok sinirlendim. ama sonra düşündüm ki zaten yapılmaya çalışılan bu, bizi iyice kutuplaştırmak. bak ne güzel söylüyorsun akp'ye oy verirdim gerisine karışmazdım ama şimdi başkalarını da teşvik edeceğim diye. evet akp'nin yıllardır yaptığı bu zaten, mağdur edebiyatıyla halkı kendi tarafına çekmek. ama sen de haklısın diğer arkadaşlar da doğru dürüst bir argümanla cevap verememişler sana.

sana önce kendimi tanıtayım, ben "iyi" üniversitelerden birinde sosyoloji eğitimi aldım, tarihe meraklıyım, bol bol okurum. hiçbir parti veya örgüte üye değilim. olayları nesnel değerlendirmeye çalışıyorum. eylemlere fiilen katılmadım, desteklemediğimden değil, oradaki "dava"nın hayatımı riske atmaya değmeyeceğini düşündüğümden. nitekim öyle de oldu, ölen insanların kanı daha kurumadan işin rengi değişmeye başladı. neyse konumuza dönelim, lütfen üşenmeden oku:

Erdoğan'ı Menderes'e benzetiyorlar. biraz araştırırsan göreceksin, evet gerçekten benziyor. ikisi de kemalizmin katı uygulamalarıyla, tepeden inme devrimiyle bastırılan büyük bir kesimin sesi olarak çıktı ortaya. ve nispeten haklı bir mücadele verdiler. ama ikisi de zamanla ne olduğunu şaşırdı. burada kendimize şu soruyu sormamız lazım: biz gerçekten demokratik bir ülkede yaşamak mı istiyoruz, bizim fikrimizin sorulmasını mı istiyoruz yoksa bizim görüşlerimize yakın olan iktidarın "ne olursa olsun" her istediğini dayatmasını mı? çünkü bu demokrasi değildir. gerçekten demokrasi istemiyorsanız söyleyin, biz de boşuna yırtınmayalım.

biraz tarafsız bakmaya çalışın, hükümetin yaptığı özelleştirmeleri gözden geçirin. diyelim ki liberalsiniz ve bunlar sizi rahatsız etmiyor, ona da eyvallah. o zaman genel sağlık sigortası gibi düzenlemelere bakın. işsiz olup üç kuruş bile kazanmayan insanların devlete binlerce borcu var. biraz araştırırsanız ne kadar acınacak durumda olduğumuzu görürsünüz. şimdi burada hükümetin yanlışlarını tek tek anlatacak ne yerim ne de zamanım var, ama kaçacak değilim, isterseniz konuşuruz. şimdi bunlara karşı en saçma argüman diğer hükümetlerin yaptığı yolsuzluklar vs. oluyor. ben bunu çok anlamsız buluyorum. sen çalarsan bu ahlaksızlıktır, ama ahmet de çaldı diye kendini savunamazsın. biz kötünün iyisini mi istiyoruz yoksa doğru dürüst bir yönetim mi, bunu düşünmeliyiz. politika pis iştir, hepimiz biliyoruz bunu. ideal yönetimi getirmek çok zor ama bu yüzden de önümüze konana razı olmayalım.

tekrar Erdoğan'a dönersek, bu adam halktan aldığı güvenle padişahlık taslıyor. bunun hepimiz farkındayız sanırım. yoksa siz gerçekten peygamber gibi kayıtsız şartsız yaptığı herşeyi onaylıyor musunuz? hiç mi yanlış görmüyorsunuz, yoksa gözlerinizi mi kapatıyorsunuz? bu parti güçlendikçe totaliter bir hale girdi. bugün cumhuriyetin ilk yıllarındaki chp'den farkı kalmadı. Erdoğan tutturmuş bir %50 diye, evet haklı çoğunluk onu destekliyor ama demokratik bir rejimde başbakanlık yapmak seçimden kazandığı çoğunluğa yaslanıp istediğini yapmak değildir. o dediğiniz çoğunluk diktasıdır. yarın bir gün dönüp sizi de vurur. siz birşeye sesinizi çıkardığınızda sizin de sesiniz boğulur gider.

eylemler için "kafa sikmek" demişsiniz, demokratik rejimde protesto hakkı vardır. size göre kafa sikmektir, onlara göre sesini duyurmanın bir yoludur. ve hükümet bu sesi dinlemek zorundadır. eğer kafanız sikildiyse bu hükümetin kulaklarını kapatması yüzündendir. çok daha erken durdurabilirdi bu olayları. meseleyi inanç karşıtlığına çevirmek yüzyılın hatası bana sorarsan. eylemci kitlede her türden insan olduğu gibi bunu yapan insanlar da var. ve çok yanlış, mesele o değil çünkü, bu ülkede mesele hiçbir zaman da o olmadı. her zaman manipüle edilen birşeydir din. bu oyunlara gelmeyin. karşıt görüştekiler bu oyunlara gelmesin. biz birbirimizin yaşam tarzından "normalde" rahatsız olmayız, ama iktidarlar bu anlamda rahatsızlık varmış illüzyonu yaratıp bunu kullanırlar ve hep de bunu yaptılar.

eylemcileri desteklemeyebilirsin, ama bu mağdur edebiyatı oyunlarına düşüp de haksızlığı görmezden gelme. birileri de devrimden falan bahsetmiş, ona "la bi git" deyip gülüyorum sadece. allahaşkına kim yapacak devrimi bu ülkede? sol örgütlerin hayali bu sadece ve hayal olarak kalacak en azından bir yüzyıl daha.

ben belki biraz da duygusal bakıyorum olaylara, Erdoğan'ı hiç sevmem ama hep "o da insandır" diye düşünmüştüm. kin duymazdım, nefret etmezdim. bakın tekrar söylüyorum o eylemciler çok karmaşık bir kitle, belki benim de onaylamadığım bir sürü insan ve düşünce yapısı var orada. ama şu videoları bir izleyin allahaşkına, bunlar insan. burada yapılan eziyeti görmüyor mu Erdoğan? gerçekten bir avm için bu kadar inatlaşması garip değil mi? ve siz de eylemcilere bunca kızarken, o insanların başına gelenleri hiç mi okumuyorsunuz, hiç mi izlemiyorsunuz? hiç mi bu kadar da olmaz, insan ulan bunlar demiyorsunuz? zaten bu eylemin bu kadar kitleselleşmesini sebebi aşikar, bu şiddeti gören insanların içinin sızlaması, birşeyler yapmak istemeleri. ama olaylar hükümetin inadı sayesinde çığırından çıktı. sadece "insan" olarak düşünüp baktığınızda, politik, ayrımcı vs. görüşlerinizi bir an olsun bir kenara bıraktığınızda sizin de içinizin sızlayacağına hala inanıyorum...

kusura bakmayın ama aynı düşünceyi paylaşmıyor diye kimsenin kimseye sinirlenmeye hakkı yok. ben de akp için çekimserdim, bu olaylardan sonra onların yanındayım. nedir yani, biri ağaç derdinde, diğeri öcalan, diğeri atatürk'ün askeri. büyük bir kısmı heyecan olsun, devrim yapalım.

benim burada bahsetmek istediğim şey "yine akp'ye oy vercekler of yaa :(" gibi bir durum değil.

neredeyse herkes, basın aracılığıyla düzenlenen manipülasyonlar sayesinde meydanlara çıkan insanların, neden dışarı çıktığını bilmiyor. amaçlarına ulaştılar yani.

kimisi pkk'lı olarak görüyor, kimisi vandal, kimisi cia ajanı. büyük çoğunluk chp'li olarak görüyor sokağa çıkanları. bir bölümü de "neden 2 tane ağaç kesilecek diye yırtındınız da, bilmem nerdeki ağaçlar kesilirken sessiz kaldınız" diyor.

ama hiçbirisi, yıllardır süregelen polis şiddetinin bir patlama noktasına geldiği hakkında bilgiye sahip değil. o gün sokağa çıkan insanların, demokratik haklarına müdahalelerden sıkıldığı için sokağa çıktığını bilmiyorlar.

ya bir partizan
ya bir valdal
ya da dış mihrakların oyunu olarak görüyorlar herkesi.

beni üzen bu.

ben işte şuna ayar oluyorum. yok sığ düşünüyorlarmışta, dar kafalıymışta, cahilmişte. ulan zırto! sen nesin ? tespit komisyonu mu, kuş kadar beynin olsa farklı fikirleri var diye yaftalamazsın insanları. eğer böyle giderse bu toplum kendini üstün gören bu ahmakları tek tek kesecek. "aşağılıyorum aşağılıyorum hala sakin kalıyorlar ehuhhhu". yok bebeyim. taşarsa biter. sevgilerle.

@lilyb sadece ilk cümlemi okuyup cevap vermişsin bravo! ben ne anlatıyorum sen hala ne diyorsun. o onun derdin bu bunun derdinde diye devlet öldürsün mü insanları? bunu mu istiyorsun? bu kadar kindar, nefret dolu olmayın, bu kadar kendinizi kaybetmeyin. biraz insan olun, biraz kendi aklınızla, kendi kalbinizle düşünün. oraya çıkmış bir adamın söylediklerini papağan gibi tekrar etmeyin.

demet, "biraz insan olun" , 50 yaşındaki öğretmen havasında konuşma lütfen. kimin farklı sesleri hazmedemediği belli oluyor. yazdıklarını okuyarak cevap verdim, anlamıyorsan "bravo" sana.

glore'a katılıyorum.

farklı yerlere çekilmemesi için bir ek, kimsenin düşündükleri sebebiyle ölmesini desteklediğim falan da yok

@lilyb benim derdim de o işte, polis şiddeti başka birşey değil. karşıt görüşlere tahammülüm var ama sen karşıt görüş belirtmedin ki, aksine başkalarını yaftaladın ve oradan da bu şiddeti hak ettiklerini düşündüğün sonucunu çıkardım ben. bütün derdim bunu görmeniz, buradaki haksızlığı görmeniz. eğer sen de öyle düşünüyorsan sorun yok zaten anlaşıyoruz.

@glore menderes'le kurduğum benzerlik idamı açısından değil, buna ben de razı gelmem asla. önce halkın sesiyim deyip sonra diktatörleşmesi açısından. yine olayı chp-akp karşıtlığına indirgemişsin, yapma arkadaşım. benim bunu anlatmadığım çok açık. mesele inanç meselesi değil derken sana değil, sana cevap yazanlara seslendim daha çok. birbirimizin inancıyla uğraşmayalım dedim, Erdoğan yalanlarıyla bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor. yine dini kullanıyor, bunu görün. orada belki sapkın insanlar vardır eylemciler arasında ama geniş kitle onları desteklemiyor. hassasiyetlerinizi politikaya alet etmeyin.

hala kafa sikmek diyorsun, bu iş kafa sikmeye dönüştüyse Erdoğan yüzünden dönüştü. olay hiç bu kadar büyümeden çözebilirdi, yapmadı. insanları her konuşmasında daha da kışkırttı. %50'lik kesimi öne sürerek, kendi despotluğunu halkın iradesi çiğneniyormuş gibi gösterip savunmaya çalıştı. bakın bir başbakanın yapacağı en son şeydir halkını birbirine düşürmek. bu adam mahalle delikanlısı gibi konuşuyor, sen bir devlet başkanısın, asıl görevin istikrarı sağlamaktır, halkı birbirine düşürmek, kışkırtmak değil. ben kuşkulanmaya başladım açıkçası başka bir amacı mı var diye. eylemlerin bu kadar büyümesi sonunda onun işine mi yarayacak, iç hesaplar mı var diye. gerçekten başta geri adım atsaydı, mahkeme kararına rağmen pişkin pişkin "biz o kışlayı yapacağız" demeseydi bu meseleyi çoktan çözer, senin kafan da sikilmezdi. düşün bir an, gerçekten orasının kışla yapılması senin umurunda mı? bunu istiyor musun? park olarak kalsa kıyamet mi kopar? bu adam gerçekten senin iradeni mi temsil ediyor? demiyorum ki git eylemcileri destekle ya da bundan sonra oyunu chp'ye ver. ama haksızlığı gör kardeşim, olayın saçmalığını gör.

o başbakan asıldı kimse sesini çıkarmadı vs. dediğin ben değilim, oradaki eylemcilerin çoğunluğu da değil. bugün başbakanı birileri asmaya kalksa kıyamet kopar, en önde ben yürürüm. o olaylar o zamanki kör zihniyetin sonucu. bunu bugüne taşıma. oradaki kitle chp değil.

son olarak polis şiddetini hala savunuyorsun. ve dayanağın o kadar komik ki (kusura bakma), yok anasına küfretmişler. biz hukuk devletinde yaşıyoruz, ve polis de bu devletin memurudur. hissi davranamaz, anama küfretti diye kimseye saldıramaz. polis kamuya malolmuştur, böyle şeyleri psikolojik olarak göğüsleyebilmelidir. doğru demiyorum, onaylamıyorum ama o da hakkını hukuk yoluyla aramalıdır. kaldı ki eylemcilerin çoğunluğu polise karşı böyle tavırlar sergileyenleri ya da polise saldıranları durdurmaya, engellemeye çalışıyor. olayın ilk başladığı videoları izle ve bu kin nefret ne diye kendine bir daha sor. orada insanlar sadece duruyordu, oturuyordu. polise börek ikram ediyordu, kitap okuyordu. ama polis yine de böcek gibi ezmeye çalıştı onları. neden? polis anasına küfredildi diye şiddet sergilemiyor. aldığı emir böyle. ona bunu yaptıranlara sor ne bu kin, nefret diye. Erdoğan ta başından insanları dinleseydi, hukukun hakkını verseydi bunlar olmayacaktı.

ama ne hukukundan bahsediyoruz ki, daha iki gün önce avrupanın en büyük adliye sarayında hukukçular cübbeleri üzerindeyken yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı. belli ki pek hukuk bilmiyorsun buna da polis konusunda olduğu gibi saçma bir cevap verebilirsin diye şimdiden söyleyeyim avukatları savcılardan başka kimse sorgulayamaz. eylem yapsalar dahi polis onları sürükleyerek gözaltına alamaz. bu ülkede her gün hukuk çiğneniyor.

bunları gör, eylemcileri istersen yine destekleme. ama bu adamı da destekleme artık, kötünün iyisine razı oluyorsun.

@glore: aklınızdakini bilemiyorum, sözcükler bazen yetersiz yahut yanlış yöne gider hale gelebiliyor yazılı iletişimde; ancak ben bu cümleden:"Eğer %98 oranla bir müslüman ülkede yaşıyorsan minare sesini duymak zorundasın. Adamlar %2 duymak istemiyor diye ezanı mı kessin? %2 de gitsin bir zahmet ezan sesi duyulmayan yere yerleşsin." özellikle de "...zorundasın" ve "... gitsin duyulmayan yerleşsin" kısmından "%2'nin esamesi okunmaz"ı anlıyorum.
ya da şöyle, müslüman mahalesi, yahudi mahallesi şu mahallesi bu mahallesi diye ayıralım. gettolar oluşturalım.
buradan "cemevi ibadethane değildir" de çıkar, siz demeyebilirsiniz ama çoğunluk azınlık muhabbeti oraya doğru önü alınamaz bir şekilde birilerince çekilir.
ihtiyaç olan hoşgörü ve ortak çözüm arama gayesidir bana göre. siz yine "ezan sesi duymak istemiyor olabilirsin" bunu derken kastettiğiniz güruh da o her siyasi görüş, din, etnisite vb. sebepli bir araya gelmiş insanların içindeki radikal gruplar. yani tüm sorun oradan ve onların peşine takılan esasında hoşgörülü insanlar çoğunlukta. ama "radikal"ler işi bozuyor. radikal kemalist, radikal islamcı, radikal milliyetçi... buna tabiri caizse yobaz de diyebiliriz pekala. yobaz kemalist, yobaz marksist, yobaz islamcı, yobaz alevi...
şakirt arkadaşları da sütten çıkmış ak kaşık yapmışsınız. evet çoğunluğu tarif ettiğiniz gibi, ama tamamı değil asla. onların içinde de bir "radikal" güruh var ve her oluşumda olduğu gibi gemler yine onların elinde.
radikallerin fişteklemesi her güruhun hoşgörülü olan çoğunluk kısmını da hoşgörüsüzleştiriyor yavaş yavaş. olan bu.
"Bir takım kendini çoğunluktan üstün gören azınlık olması" olayını yaratan da bu radikaller işte. radikal "ne-ci" ya da radikal "ne-ist" olduğu farketmiyor.

evet son müdahaleden sonra hala destekliyor musunuz?

kör gözle bakmaya devam edeceklere daha fazla söyleyebileceğim bir şey yok. atatürkün askeri değilim ama birçok şeyi senden iyi bildiğime iyice emin oldum. aynı şeyleri inatla tekrarlayıp duruyorsun. keşke benim okuduğum kitapları sen de okuyabilseydin diyor ve ayrılıyorum...

@GLORE Ağaç olayını aşalı çok oldu aga bu olaylar. ısrarla ağaç diyen sizsiniz kimse ağaç demiyor. o görüşmede ağaç diyenler'de sözde görüşme yapalım diye çağırlan akp adamları.

kusura bakma başta sen git parkta oturan adama uyarmadan gaz sık. döv, jopla, olaylar bir hafta böyle sürsün. düya öğrenince biz görüştük, polis uyardı ayaklarına dön. o iş için çok geç kalındı. insanlar öldükten sonra mı geldi aklınız başınıza. başta bu kadar ısrarcı davranılmasaydı zaten olaylar sönecekti. tayyibin asıl yüzü ortaya çıktı. hala polis uyardı, tayyip demokrtatik şekilde görüştü diyenlerin kafasını sikeyim. tek derdi maaş olan polis hastahneye. evin içine, insanların başına gözüne hedef alarak gaz sıkıyor. öyle maaşı da sikeyim.

evet hepimiz tayyip gibi bir diktatörün istifa etmesini istiyoruz. olay ağaç filan değil. devrimcisi, ılımlısı, libareli, orta yolcusu sokaklara döküldü. sizin gibiler hariç. o yüzden orada her türde bayrak görmen de normal dir kardeşim. devrim olacaksa senin gibilere de ihtiyacımız yok. eğer siz yüzde elli iseniz ( o da sözde ama) diğer yüzde ellinin uyanışı da yeter bize.

belki bugün bu olaylar hafifleyecek 1 aya bir şey kalmayacak ama bir dahaki en ufak olayda bu hareket iki katıyla patlayacak hükümetin kafasında. halk uyandı. artık facebooktan tik atmak yerine sokağa çıkmayı öğrendi. gaz yemeyi. polise karşı durmayı, haklı kavgası için savaşması gerektiğini öğrendi.

güzel günler yakındır.

Naçizane kendi fikrimi söyleyeyim. Öncelikle ben homojen bir ortamda yaşadım. Akrabalar akp sempatizanı, arkadaşlarımdan ciddi manada chp aşığı olanlar var, bdp'yi pkk'yı açıkça destekleyenler var, tkp'den başka birşey demeyenler var. Benim düşüncelerim de bambaşka.

Evet bir bok düzelmiyor. Olumlu esen rüzgar kesildi. Artık halk farklı görüyor eylemcileri. Artık akp mağdur edebiyatı ile son bir yılda kendisine sırt çevirenleri geri kazanıyor. Şimdi git bir akp'liye anlatamazsın, bilmem kimin oyunları bunlar menderes'ten, özal'dan sonra üçüncü olmasın diyorlar.

Açıkça görülen bir baskıcılık var medya üzerinde, polis üzerinde, halk üzerinde. Hemen herşeyde kısıtlamaya gidiliyor eğer hükümetin kafasına yatmıyorsa. Diğer tarafta yine akp taraftarları gibi anti-akp diye tanımlayacağım insanlar da var. aç sözlüğü her başlıkta avuç avuç denk gelirsin. onlar da akp'ciler gibi kulaklarını tıkamış durumdalar aynı bokun laciverdi bunu inkar edebilir miyiz?

başta söyledim ya çevrem zıtlıklardan kurulu diye. Gözüme sokulan gerçek de işte bu; herkes tıkıyor kulaklarını. Gözü kör taraftar haline geliyor. Ya siyah ya beyazsındır griye yer yok.

bir bok düzelmiyor, düzelmeyecek. her iktidar gelip geçicidir ama halkın şu durumu kalıcı gibi.

çıksa farkeder mi sahiden elektrik de dünya para.

hiç çıkmayabilir. twizy falan. ülkemizde istenilen ölçüde elektiriklilere vergi indirimi yok. avrupa'da bizdeki gibi faiş verginin indirimi değil bizzat devletin teşfikleri oldu. pili tek başına binlerce dolar olduğundan şirkete kar yaptırmazsa satışa da sunmazlar. pil meselesi de senden çıkmıyor parası zaten şirketten kiralamış gibi oluyor ama şirket karından yiyor fazla vergi ile. yani olay ne kadar vergi olsa da alıcı öder şirkete ne olmaktan çıkıyor şu meselede. renault fluence bile sırf elektiriklilerle tanışmak için pazara sürüldü bana kalırsa.

Türkiye kesinlikle bu tür araçlar için kötü bir pazar. Bunlar ülkemize gelse, iki tane popçu alır bakın ben ne kadar çevreciyim diye o kadar. Fluence bile niye geldi anlayan varsa beri gelsin, batarya problemleri çözülmeden bu araçlar akülü oyuncak araba muamelesi görmeye devam edecek.

bankaları kapatıp(veya işleyiş düzenine düzenleme) faizi yasaklar ve gelir adaletsizliğini çözmeye uğraşırsa. Tabi tanıdğımız tayyip bunu asla yapmaz. Banka ve faiz meselesi konusunda düşüncem de şundan kaynaklanıyor:"faizin her türlüsü haramdır."
Diğer her şey insanlara bağlı olan şeyler, eşcinsel evliliği serbest bırakabilir bir devlet ancak bu konudaki toplumsal baskı ve insanların olaya "vay ucubeler" şeklindeki bakışı değişmedikçe bişey değiştirmez bu. İçki, sokakta elele yürümek, öpüşmek... Gibi durumlar için de aynısı geçerli.

yolu yok adamım

itiraf etse verebilirim.

yani sizi kandırdıgım müslümanlık, din şu bu ile yakından uzaktan alakam yok
zaten ben o uydurma din denen şeye inansam önce kendim çalıp çırpmam, yetim hakkı yemem.

Din min yalan, ben de sikebildigim kadarı ile sikiyorum.
İran olana kadar da baskılara devam edecegim, işinize gelirse

derse, en azından dogru söylüyor diye belki verebilirim oyumu.

meclisi, bakanları sağdan soldan toplama değil de alanlarının uzmanı olmuş bilim insanlarını getirmeye çabalasa, kendinin cemaatin değil de ülkenin çıkarı için adımlar atsa mesela.

sikseler vermem o derece. bugüne kadar yaptıklarını bir çırpıda silip atacak bir şey yapacak durumda değil hele o kadar ölen insanın üstünde kanı varken.

limon ya da antiasit ilaçları suda eritip maskeyi onla ıslat.

maskeye vicks, sirke sürebilirsiniz

gözlere %50 talcid %50 su karışımıyla hazırlayabileceğiniz solüsyon

vicks az miktarda sürerseniz nefes almayı kolaylaştırıyor. Tamamen etkili diyemem ama bizde işe yaradı. Ayrıca nefes giderse göğse boyna ya da burun altına bıyık kısmına da sürebilirsiniz.

black mirror isimli dizinin 1. sezon 3. bölümü olan the entire history of you isimli bölümünü izlemeden hiçbir şey yazma.

bir haber vardı geçen sene. adam blogunda biriyle tartışıyor, yorumlarını inatla siliyor adamın. yorumcu sinirleniyor facebooktan fotoğraflardan isminden, fotograflardaki kapı numarasına kadar bir şekilde buluyor istanbulda. gidiyor ve bıçaklıyor kapısını çalıp. hatırlayanlar linkini bulabilir. böyle birşeyler mi?

Profil oluşturulan bazı sitelerin kullanıcılarının fotoğraflarını izinsiz olarak sanal reklamlarda kullanmaları buna örnektir. Aslında izinsiz değildir, siteler 2 sayfalık onay sekmesinde bundan bahseder ama kullanıcı okumadan onaylar. Bu da sizin araştırma konunuza paralel olarak, "sanal ortam sözleşmelerinin okunması" sorununu ortaya çıkarır.

@rotten;
2-3 saat ayırıp hazırlama niyetindeydim ödevimi, ama izleyeceğim. sağolun.

@taqster
biraz aradım haberi, onu bulamadım ama aşağıdaki linkte işime yarayacak şeylere ulaştım. teşekkürler

(git: nurhandemirel.blogspot.com)

@timburton
Bahsettiğiniz konu hipotezlerimden birini oluşturacak, teşekkürler:)

Fırtınaya devam :))

Serdar Kuzuloğlu'nun blogunda var bu konu. Güzel gerçekten
mserdark.com

şu iki dakikalık video da fikir verebilir.
www.youtube.com

belki işlenmesi gereken bir diğer konu da ifşa edilen şeylerin sadece mutlu ve güzel anılardan oluşması. kişiler harika bir hayatını olduğunu haykırıyorlar. mahrem olması gereken şeyler de kullanıcılar tarafından bir alışkanlık (veya aşağı kalmama psikolojisi ile) normalmiş gibi açığa çıkarılıyor.

yani gizlilik kavramı kendimiz tarafından değiştiriliyor.

Bir arada şu tartışılıyordu.Kişi öldükten sonra internetteki bilgileri onun ailesine verilmeli mi verilmemeli mi?Hakkında yazılı çizildi diye hatırlıyorum.


Mesela şu ihtimalden bahsediliyordu.Sen yanlış biriyle,yanlış konuşmalar yaptın.Sen öldükten sonra çocuğun bunu okumalı mı okumamalı mı?



Bazı insanlar da şunu düşünüyor.Önceden yaptığı konuşmalar ilerde evlense başına dert olur mu diye?Bu yüzden sevgilidir,bu tarz şeylerdir özelden,telefonla mesajla dahi olsa dikkat etmek zorunda olduğunu biliyor.
Çünkü bu bilgiler depolanıyor vs vs.

Şeyden kesinlikle bahsetmelisin, privacy olayı dönem dönem çok değişiyor. Örneğin bir dönem insanlar yonja'da nickleri altında gayet fotoğraflarını paylaştılar, sonra facebook'ta gerçek ismiyle paylaştılar, sonra facebook privacy olayları sıkılaştı fotoğrafları genele kapattılar, ama instagram gelince yine boy boy fotoğraflarını paylaşmaya devam ettiler, gibi.

6gb ram kullanılmıyormuş. sistem en fazla 3.12gb görür. yani ram'in yarısını kullanman imkansız 32bitte.

hmm windows 6gb rami görüyor gözüküyor şu anda ama kullanmıyor yani

sisteminde ne kadar ram olduğunu söylüyor orada sana. başka bir yerde kullanabildiği miktarı da yazması gerek. 32bit'te 3,5 gb'tan fazlasını kullanamaz.

hmm peki bu ram oyunlarda loadinglere mi etki edecek yoksa fps'yi de düşürür mü ?
2hdd var birinde windows diğerinde hackintosh kurulu, sırf oyun oynamak için windows kurmuştum başka bir amacım yok o sebeple şeediyorum.

64bit kur daha verim alırsın.

kurdum valla baştan 1 günüm daha böylece harcandı ve bitti herkeze teşekkürler

kalır

kalır ya.

1 hafta değil uzun süre bile tutsalar yeridir hasta geçmişi olarak. Bir daha giderseniz takır takır eskiye bakabilmek için.

aynen, benim 1 sene önceki tahlillerimi gördü doktor hasta geçmişimde.

bilgisayar ortamındaki veriler silinmez basılı evraklar 5 sene saklanır

Tam 36.000 mi küsüratı var mı? Örneğin 360,44 yazacağı yerde 36.044 yazılmış olabilir. Tekrar kontrole gelir ekipler bir iki güne. Kapıda yakalamaya bak lavuğu.

panik yapmayın, isteseniz de o kadar para gelemez zaten bir eve. düzeltirler.

Sayaç arızalı olabilir mi acaba?

fatura bence 35 lira.. sen içini ferah tut..

Hocam önce bir sakin olun. sonra elektrik idaresine başvurun önce telefonla arayın, sonra kuruma gidip akıl danışın ve dilekçe verin. oradakilerde insan, durumunuzu anlayıp size ne yapacağınıza dair doğru olan yolu tavsiye ederler.

imkansız bir şey, sanayi bölgelerinde 3 vardiya çalışan firmalara bile bu kadar gelmiyor. panik yapmayın mutlaka bir sorun vardır. bir eve bir ayda bu kadar fatura gelemez.

faturayla sayaci karsilastirdin mi?

Hallediyorlar ya bize de oldu anormal fatura olayı. Kurum çalışanları halden anlayıp adam yolluyorlar hiç olmadı mahkeme yolu görünüyor.

haber ajanslarını ara... akşam da bize el salla tvden.
tvden de para alırsın olm fırsatı kaçırma...
haber değeri var.

alikavazinmahmut +1 boyle firsat kacmaz.. hem tv ye cikarsin belki bir ajans gorur tipin hoslarina gider oyunculuk teklifi alirsin :P

şöyle oluyor. önceki endeks 438 diyelim, sonraki endeks de 457. bu okuyan adam alete 457 yazacağına 427 yazıyor. ne oluyor öyle olunca? önceki endeks 438, sonraki endeks 427. geri gidemeyeceği için alet diyor ki bu alet 457'den 99999'a kadar gitmiş, geri sıfıra dönmüş, sıfırdan da 427'ye gelmiş diye hesaplıyor. elektronik ya bu aletler. ona göre hesaplıyor alet de. tamamen okuyan admaın okuduğunu yanlış (öncekinden eksik bir rakam) girmesinden kaynaklanıyor. bi faturaya bakar mısınız dediğim gibi mi?

seninki kadar egzantirik değil ama bize de benzer bir durum olmuştu. dingil herif virgülü -artık neasıl beceriliyor bilemiyorum o kısmını- bir basamak sağa koyunca baştan bi afalladık. sonra doğru hesap ortaya çıkınca kuşboku kadar tutar kaldı.

Sayaç üzerindeki değer ile faturadaki son değer tutarlı ise hemen İtiraz edin, sayaç sanayi bakanlığı tarafından test ediliyor. Kolay gelsin.

Hocam son durum nedir?

ahah gecmis olsun

assassin's creed tam onun gibi. aynı zamanda mirrors edge modern zaman hali

far cry 3

"3rd person action game" diye aratırsan dünyaları bulursun

tavsiyelerim ise: just couse ve uncharted serisi

X-Men Origins Wolverine

indiana jones

uncharted

samsung galaxy dandik malzemesine ve çabuk kırılırlığına rağmen işlem gücü ve özellikleri bakımından piyasanın en iyisi. hoş 3-4 aylık kullanımda 6-8 kere düşürmeye rağmen birşey olmadı kılıfından mıdır bilemem. ama diğer akıllı telefonlarda karşılaşılan yavaşlama, takılma gibi şeyler hala yok.

nexus, google'ın yaptırdığı telefon. önceki modeli samsung'a yaptırmıştı: (bkz: samsung galaxy nexus). bunların içinde android'in en saf hali var: (bkz: aosp), gereksiz programlar yok.

bak eksilerini yazayım bildiğim kadar.

s3=plastik.dayanıksızlık olarak değmiyorum ama tatmin edici bi havası yok.kenardaki demir kısmı kapakla korursan pek zarar görmüyor zaten telefon.

lg nexus=hafıza kartı desteği yok 16gb dahil hafızası var.32 versiyonu falan da yok.bi çıkacak dendi ama bilmiyorum çıktı mı çıksada tr ye geliş çok uzar.

p1=dış kabuğu tırt.sonynin eski telefonları gibi soyuluyor kapağı.bir de kamerası başarısız.

alırsın.

fitness a başla yoksa siksen alamazsın alsan bile sağlıksız bir şekilde alırsın büyük ihtimal

diyetisyene git lan ne zararı olucak. bazıları alamıyo, 30'undan sonra da o yemeye rağmen kilo alamadığı için metabolizma hızının düşmesiyle bayağı göbekli oluyo ama

Bizde bi kuzen var, 17'sine kadar Mr. Muscle figürüne benzerken, 17'sinden sonra, hele hele askerlikten sonra camış gibi oldu maaşallah.
Takma kafana genç adam, alırsın.

vucut otomatik olarak yag depolamiyorsa, ancak kas kutleni artirarak kilo alabilirsin, bunun icin de bol bol spor yapman gerekiyor. + proteinli besinler tuketmen gerekiyor.

Ergenlik döneminde hormonlar zirvede, bu da metebolizmanın daha hızlı olması anlamına geliyor. Ben yaşıtlarıma göre tosunken ergenlikle birlikte senin durumuna gelmiştim şimdi 20-21 arasındayım. Biyolojik olarak ergenlik dönemi bitti ama hala zayıfım boyuma göre. Kan, hormon falan normal çıkar muhtemelen senin de. olay genetik olmalı. Ben önümüzdeki 3-4 yıl daha birşey beklemiyorum açıkçası bizim de ailede herkes zayıf gelir evlenince alır kilo mesela. Doktorlar ise benim durumu bir nimet olarak görüyor tamam sen de zayıfsın estetik kaygın olabilir falan ama vücut düzeni yerinde, değerler iyi, şişmanlama ile katlanarak artan bir takım problemlerden uzaktasın, uzun süreli fiziksel aktivitelerde diğer insanlar bitirirken sen hala devam edebilirsin vs. Kendinle barış azcık estetik anlamdaysa kaygın. Tosun paşa kıvamında kas yığını olup kimsenin dikkatini çekemeden üniversite bitirenler var öte yandan sıska olup da alemin kralını yapan da.

İlla kurtulacağım diyorsan bir iki aylık yüzme ve fitness düşünmelisin ki büyük gazla ve beklenti ile girme bunlara.

hemen vgye başla. boyun kaç

vgy ne olaki 1,80

body falan aklımda ama, ondan da korkuyorum. ergenlikte daha gelişim tamamlanmadığı için boy uzamasını da engelliyomuş galiba, bilemiyorum.
asıl rahatsız olduğum nokta fiziksel olarak işte, göze batıyo yani öyle diyeyim. dedim ya el bileklerim falan da çok ince, çok orantısızım şu an. HA TİPİM AĞIZ SUYU AKIRTIR, ORASI AYRI. SİZE GÜVENİYOM ABİLER, BİRAZ KİLO ALSAM BİRAZ DA KAS YAPSAM TAMAMDIR. İNŞ.

Boy 1.70

vg= vücut geliştirme. dostum sen o büyümeyi engelliyor mevzularına takılma. hemen vgye başla. o yaşlarda yapan bütün arkadaşlarım dev gibi. 50 kilo erkek mi olur lan derler sana :)

Dostum once bir doktora görün, gerekli testleri yapsın. Zayıflığının fizyolojik bir sebebi yoksa diyetisyen kontrolünde kilo almak mantıklı. Son zamanlarda her zayıfım diyene vg yap diyenler türedi ortalıkta, vg ile ne alakası var? Kilo almak beslenmeyle alakalidir tamamen, beslenmeni düzene oturttuktan sonra sağlıklı kilo almak ve kas kütleni arttırmak icin vg'ye başlayabilirsin. 170 boya 50 kilo çok az, sağlıksız yani. İsin estetik kısmı da var. Sen ekmek arası nutella dur, gece yatmadan kebap ye, bol bol kola iç gibi saçma sapan tavsiyelere kulak asmadan diyetisyene gorun, o sana gore protein ağırlıklı bir beslenme programı çıkaracaktir. Ha bu arada ben de senin yaslarında çok zayiftim, şimdi tam ideal kilomdayim ve almamaya çabalıyorum. Dediğim gibi, once adam akıllı beslenme sonra spor.

fitness a git, bol karbonhidratlı bir diyete başla. bu ikisini yapıp da alamaman çok zor.

(bkz: diabetes insipidus)

su iyidir, zararı olmaz

zararsızdır su zehirlenmesi/toksitlenmesi denen bir olay var ama daha fazla miktarlar gerekiyor galiba bir araştır netten miktarları. ben de hiç içmem mesela bir ara fenalaştım artık nabız düşmüş. doktor hiç olmazsa günlük içtiğin su çorba çay gibi sıvıların hepsi üç litreden az olmasın demişti.

Nasıl zararsızdır abi bilip bilmeden yazmayın bari.

"Sağlıklı bile olunsa fazla su içmenin zararlı etkileri görülebilir. Aşırı su içildiğinde kan sulanarak hacimsel olarak artar bu ise dolaşım sistemine, damarlara ve özellikle de kalbe fazladan yük bindirir. Fazla suyu atarak dolaşım sistemini rahatlatmaya çalışan böbrekler de aşırı çalışmak zorunda kaldıklarından yorulurlar. Hücrelerin içindeki ve dışındaki minerallerin de konsantrasyonu değişir. Hücre içi ve dışı sodyum dengesinin sağlanabilmesi için kandan hücrelere sıvı geçişi başlar bu ise hücrelerin şişerek ödem yapmasına sebep olur. Eğer bu şişme beyinde olursa basınç artışından dolayı baş ağrısı, hipertansiyon, beyin kanaması ve ölüme kadar giden bir dizi rahatsızlık oluşur."

"böbreklerin belirli bir oranda su atma kapasitesi vardır.. böbreklerin su atma kapasitesinin üzerinde su alındığında, atılamayan su, kanda birikerek, kandaki elektrolitlerin, kan hücrelerinde değişikliklere neden olarak, kan sodyum düzeyinde düşmeye neden olur.. bunu da tıpta 'hiponatremi' olarak tanımlıyoruz.. kan sodyum düzeyindeki düşmeye bağlı gelişen beyin ödemi, bulantı, kusma, halsizlik, bilinç değişiklikleri, koma ve hatta ölüme neden olabilir.."

ayrıca "bak ben 5 litre içiyorum bir şey olmuyor" demek de saçmalık.her bünyenin su ihtiyacı birbirinden farklıdır.

fil gibi maşallah.

ben başka bir noktadan bahsedicem, aşırı susamanıza neden olabilecek bir ilaç kullanmıyorsanız, bir kaç ihtimal var.
meyve suyu, kola, meyve vs. su içeren şeyler tüketmiyor onun yerine direk su içiyor olabilirsiniz.bu durumda normal.çoğu insan su ihtiyacını böyle içeceklerden karşılar çünkü.
çok fazla tuz, baharat, yapay gıda tüketiyor olabilirsiniz, msg falan çok tüketiyor olabilirsiniz, tuz ve tuz benzeri ürünleri azaltın.
sürekli tuvalete gitme ihtiyacınız olmuyor mu bu arada?
çeşitli hastalıklar da buna neden olabilir, yukardaki durumlar sözkonusu değilse.

np

bir şey olmaz yediyse de. hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz

Yemez yahu kediler öyle hayvanlardır ki hastalanınca hangi otu yemeleri gerektiğini bile bilirler. o dişlemiştir sadece. kaldı ki kediler pek çok bitkiye karşı hassas değiller

çok az sarmısak sorun yaratmaz. yememiştir de zaten, muhtemelen oynayıp oynayıp atmıştır.

ama yine de yememesine dikkat edin. soğan kadar olmasa da sarmısak da kedi köpekler için zehirlidir.

gözleyin gece. bir durum olursa gidersiniz.

sen de sarimsak ye birbirinize kokmayin :)

Hic bir sey olmaz, benim oglan sarimsakli yogurdu cok seviyor misal.

yer

Monitörden olacağını hiç sanmam. o olay eski tüplü cihazların civaya benzer ağır bir madde ve büyük mıknatıs kullanılan modellerinde oluyordu diye biliyorum. günümüzde çamaşır makineleri bile etki etmiyor pek. telefon akıllı telefonsa böyle sapıklıklar yapması sık karşılaşılan bir durum olabilir. symbian sistemli nokialar da durduk yere kapanıp geri açılabiliyor.

akıllı telefon.sanki biri beni arıyor son anda kapatıyormus gibi..tüplü ekranım dalgalanıyor sonra kesiliyor..tabi telefonda herhangi bir şey göremiyorum..sadece bugun oldu bu..garip tabi..

internetten birşey yapsa ekran dalgalanır mı?

baz istasyonlarının telefona gönderdiği "aloo orda mısın?" teyitleri, arada 3g üzreinden yaptığı veri alışverişleri de etkileyebilir.

Baz istasyonlarının yayın alanının sınırında durunca da olabilir. İki istasyon arasından hangisine bağlanacağına karar verirken oluyordur. O yüzden telefonun yerini biraz değiştirmek sorunu çözecektir.

Teslim olayını bilmiyorum da büyük petshoplardan canlı yem (en büyük boy böcekler ya da en küçük boy farecikler) alabilirsin. genelde şahini kartalı minik şeritler halindeki et parçaları ile beslerler kasaplar bazen artıkları bedava bile veriyor. bunları söylerken yavrunun öğütülmemiş besinleri yiyecek kadar olgunlaştığını varsaydım.

Besle tabii ki ama cok hasir nesir olma. vahsl hayvanlari insanlara alistirmamak gerekiyo, dolayisiyla ona ciplak elle dokunmayin cok da yaklasmayin. vahsi hayvanlari koruma ve yasatma dernegi mi bi sey vardi boyle, ben simdi telefonda oldugum icin bakma firsatim yok. ama en kotu ihtimalle rastgele bi hayvan haklari dernegini arayarak ne yapman gerektigi bilgisine ulasabilirsin. ama onu besleyip insana alistirma.

vahşi hayvanların evde beslenmesi yasak. nereye verileceğini bilmiyorum ama beslemenin yolu aramak yerine doğaya kavuşturmanın yolunu aramanız daha doğru. kaçak göçek besleyip iyice alıştıktan sonra gelip zorla elinizden alırlar, üzülürsünüz. hayvan da o saatten sonra doğaya adapte olamaz. o da üzülür.

istanbul üniversitesi veteriner fakültesi bünyesinde yaban hayvanlarının rehabilite ve tedavi edilmesi konusunda çalışan bir oluşumumuz var benimle iletişime geçersen daha detaylı konuşabiliriz.Teslim konusunda gerekli yer de burası.

batı'dan kasıt olarak amerika'yı ele alırsak,

45'de atom bombasını yiyip ülkesini amerikan askerleri doldurduğunda ilginç şekilde amerikan askerlerine düşmanlık hissedenler gibi içten içe hayranlık da başlamış. koca güneş imparatorluğunu dize getiren modern bir ülke. yenilgiden sonra amerika japonya'yı yeni eyalet yapmak istemişti. bu planlar dahilinde japonya'nın savaşta berbat olan sanayisi için destek vermeye başlamış. eyalet yapamamışlar ama japonya'nın ordu kurmasını yasaklamışlar ama ordusuz japonya'yı ise bir abi'nin koruması gerek. bunu da yapacak olan belli. zamanında ülkelerini yerle bir edip çinden kazandığı toprakları tekrar kaybettiren devlet amerika olabilir ama bunu gören nesil gidip yerine kendilerine kol kanat gerip koruyan, müttefik kıvamındaki amerika'yı görerek büyüyen nesil geldiğinde düşmanlık değil hayranlık beslenmeye başlamış. (dünyanın her yerinde kültürler yozlaşıyor işte) şu anda japonya'da asker çocukları olması münasebetiyle lise öğrencisi olarak falan bulunan amerikan çocuklarına pozitif bir ayrım bile olduğundan bahsediliyor. aslında japon misafirlerimiz oldu ve bence avrupa'ya karşı hayranlık değil sadece bir merak var. gücüne özenme var ama hayranlık yok. amerika'ya hayranlık olayını tabi türkiye'ye gelenler aracılığı ile ya da japonya'da görmek pek mümkün olmuyor ama bunun olduğunu düşünüyorum.

fiziksel özellikler bakımından da özenme durumu var bence. emo kültürü burdan geliyor. kısa, beyaz tenli, siyah saçlı siyah gözlü kız mı, sarı saçlı kumral renkli gözlü uzun boylu kız mı?

asian/japan kategorisi müdavimlerine saygılar tabi bu arada..

çok bilmişlik gibi olmasın, üst sınır 10.000 ile iki kez araba almış biri olarak diyeceğim odur ki ne alırsanız alın orta vadede size sanayi yolunu öğretecektir. Ama buna rağmen çok güzel anılarım var o arabalarla, umarım güzel bir şey bulabilirsiniz piyasadan pek de haberim yok şu ara.

98, 99 Honda Civic bulabilirsen kaçırma.

hyundai accent çok yakıyor diyorlardı ben de öyle duydum. 10bin'e sorunsuz bulunur mu fikrim yok ama ucuz araçlar hakkında şöyle bir şey var; 90'lı yıllarda üretilmiş japon arabaları (honda civic, toyota corolla vs) o yıllardaki üretim politikaları sebebiyle en sorunsuz araçlar oluyor. motorları da küçük olduğundan az yakarlar aklında bulunsun.

teşekkürler cevaplar için.

bu vergisi, sigortası kaskosu konusunda pek bi fikri yok acıkcası? yıllık olarak ortalam ne kadar bi mebla olur?

eski arabalara kasko yapmazlar.

zorunlu trafik sigortası yaptırman gerekir, 200-300 lira yıllık.(araca, araç sahibine göre değişiyor)

vergisini ise internetten hesaplayabilirsin yaşına, motor hacmine göre

tavsiyem para biriktirmen

ben de bu soruları merak ediyorum, izninle duyuruna ortak olmak istiyorum.

savasirken ve avlanirken uzun sac dezavantaj. ama genelleme yapmamak da lazim, uzun sacli, örgülü sacli bir sürü kavim kabile millet var.

aslında sandığınız gibi değil, pek çok coğrafyada kadınların saçını kazıtması geleneksel bir zorunluluk, yalnızca bir kaç yüzyıl öncesi avrupasında erkekler de uzun saçlıydı, çin de de erkeklerin saçlarını uzatması bir gelenektir.şu anki küreselleşmiş dünyada yaygın olarak kadınların saçı uzun erkeklerin kısa, ancak bu demek değildir ki her yerde hep böyleydi.
örneğin pocahontas hikayesindeki esas pocahontas, yerli kabile geleneklerine göre kazıtılmış saçlıydı. çindeki bir kökenden gelen erkeklerin saçlarını uzatmasını ölüm cezasıyla yasaklayan bir yasa uygulanan bir dönem de olmuştu.

belki de uzun olamıyordur. ırka göre değişse de bazen erkeklerin kıl kökleri daha zayıf olur kadınlara göre. mesela bir kadın yeterli süre bakarsa saçına, beline kadar uzar diyelim. ama erkeklerden saçı o kadar uzayabilecek azdır. olay şu. senin benim kıllarımızın hep bir limiti var. belli bir uzunluğa erişince kıl kökü azat ediyor, o kıl ya da saç düşüyor alttan yenisi uzuyor. biz binlerce kıl içinde bunu takip edemiyoruz tabi. ama neticede bir noktadan sonra uzamıyor. pek çok bayanın bele kadar saç olayına hasta olup onca bakıma rağmen sırtından aşağı uzatamaması falan bundan dolayı.

bu yazı 2-3 yıl öncesinde okuduğum bir makaleye dayanır unuttuğum kısımlar olabilir.

@merkancam

alice practice'ın yazdığı şeye neden tik atmadın merak ettim, yazdığı çok doğru kadınların saçı kazıtılır.

@saiko faydalı bilgi vermiş arkadaş sağolsun fakat aradığım cevap değil soruda kadının saçının her yerde uzun olduğu iddia edilmemiş. zaten soruda belirtilmiş, genel olarak yazıyor. benim sorduğum ise nedeni idi yani savaşta uzun saçın dezavantaj olması gibi ama haklısın dur tik atayım olmadı

işte adam demiş ki genel olarak öyle değil böyle bunun da sebebi o demek istemiş. savaşta ise tam tersi, daya heybetli cüsseli olan daha tehlikelidir mantığını düşünmemiz gerek, dezavatnaj olarak da düşünen bi kavim çıkmıştır elbet.

Reset atmayı deneyin bi: Kapatma ve home tuşuna aynı anda apple logosunu görene kadar basılı tutun. Sonra kendi kendine açılacaktır yeniden.

@pardonan Peki herhangi bir veri kaybım oluyor mu reset atınca?

Hayır.

böyle düzelmedi :/

Ekranlarda (cep telefonu değil sadece büyük ekran tv ya da monitörlerde bile) zaman zaman pixeller ölebiliyor seninki gibi parlak beyaz ya da siyah oluyorlar. bazılarında sabit kalıyorlar bazılarında kanser gibi yanındakilerini de aynı hale sokup büyüyorlar ilginçtir. ama bir süre sonra onlar da duruyor senin ekran da muhtemelen iki uca kadar çizgi ulaşıp kalınlaşmadan durur. ölü piksel hatası kullanıcı hatası olarak değerlendirilmiyor bu yüzden servisine yollarsan ücretsizz olarak ekranı değiştirirler

ölçemem ben. ama o süre normal hangi şehirdesin? su sıcaklığı kaç derece? o da önemli. istanbulda su sıcaklığı 10-15 buralarda (mersin) 20'li derecelerde..

Sakarya'dan bildiriyorum. Su sıcaklığını da ben ölçemem. :p

bende de fantom'un 1800 wattlık bir çaydanlığı var seninkine benzer yine içten rezidanslı. 0.8 litre çizgisinde 1 dakikada falan ısıtıyor 30 saniye sonra atıyor herhalde (tahmini rakamlar ama çok merak edersen mesaj at akşam deneyeyim). ama sana söyleyebilirim ki kullandığın suyun kirliliği saflığı bile farkediyor kaldı ki eski ısıtıcı kireç kaplanmıştı artık kaynatmıyor bu eskisi gibi diyordum. kireç sökücüler var cama zarar vermez bu akşam bir temizle farkeder gibi.

alet şu: urun.gittigidiyor.com
2200W demişler ama ben hiç inandırıcı bulmadım.
1 litre suyu 2 dakika 55 saniyede kaynattı.
musluktan akan su kaç derece bilmiyorum.

- Kireci sökmek için içi su dolu ısıtıcıya 2-3 kaşık limon tuzu dökerek kaynatın: Kireci söker
-Isıtıcının kireçlenmemesi için şişe su kullanabilirsiniz.3 aydır bu şekilde kullanıyoruz ve hala ilk aldığımız gün gibi pırıl pırıl, parlıyor :)

the mongol var orta çağın biraz daha gerisinde sanırım 395'li yıllarda mıydı neydi. savaştan ziyade mö10000 gibi hikaye hakim filme.

SPARTACUS: BLOOD AND SAND şu an 3. sezonda www.dizi-mag.com burdan eski sezon ve bölümleri altyazısı içinde izleyebilirsin, ayrıca kriterlerine göre siteden film bulabilirsin

evet. susam da yağlı bir yiyecek. yağı azalt.

özel bir hastanenin cildiyesine görün. her şeyi kullanmana rağmen sivilcelerinden kurtulamadığını belirt ve derhal roaccutane tedavine başla.

ilerde keşke daha önce kullansaymışım diye dua edeceksin. sivilceler iz bırakmadan roaccutane a başla.

roaccutane kullanacak olursan önce sözlükten falan başlığına bak hakkındaki tartışmalardan haberdar ol. kullananları gördüm, kötü hallere düştüler bir süre.

roaccutane bu işin tek ve kesin çözümüdür. kullandıktan 6 ay sonra cildin bebek poposu gibi pırıl pırıl olur ve ömür boyu sivilce kabusu sona erer.

roaccutane tedavileri başarısız sonuçlanan 3-5 insanın lafıyla hareket etme git doktora 22 yaşına gelemene rağmen hala ergen gibi sivilcelerinin çıktığını anlat zaten bilimin ışığında roaccutane tedavine başlayacaktır. yok istemezsen kocakarı ilaçlarıyla doğal yöntemlerle tedavi etmeye çalışıp yerinde saymaya devam edersin ve yüzün patates tarlasına döner.

1.normal
2.tabii ki neden olmasın? fast food yeme, mayonez,kuru yemiş, susam, hayvansal yağ, margarin, cips, kızartma uzak duracağın şeylerin başında geliyor.
3.var.

4.solgar veya gnc nin çinkosunu al yanında biotin de içebilirsin ama en önemlisi çinko düzenli içince kaymak gibi oluyor.

doktora git, tecrübeli biriyse ve cildin gerçekten kötü durumda değilse roaccutane vermek istemeyecektir muhtemelen. antibiyotik kremler veya haplar verebilir, bunlar kullandığın sürece işe yarar ama kullanmayı bırakınca cilt meyilliyse yeniden sivilce çıkarır. beslenme, sivilce olayında direkt etkili. yağlı ve zararlı diye bilinen her şeyi kes. sırf cildin için değil bütün vücut sağlığın için gerekli bu. sivilce tedavisi vesile olur, daha sağlıklı bir hayat sürmüş olursun.

imex var krem olarak, sivilcenin kızarıklığını kapatıyor aynı zamanda kurutuyor. doktoruna sor, uygun görürse yazsın.

şu çok bilinen ilacı 3 yakın arkadaşım kullandı 3 ü de zor zamanlar geçirdi fakat 3 üde tamamen kurtuldu sivilcelerden.

kendi kendine ya da zamanla geçmez o sivilceler

üstad. yorumları okudum. kusura bakma ilaç bilgisi olmayan arkadaşlar yardımcı olmaya çalışırken farkında olmadan yanlış bilgiler vermişler biraz. bahsettikleri ürünü ancak hekim kan tahlilleri sonucunda karaciğerinde bir problem yoksa ve gerekli ise yazabilir. detaylarını arzu ederseniz mesaj atıp örenebilirsiniz. gelelim diğer sorulara.

bahsettikleriniz papulopüstüler akne denilen sivilcenin bir çeşidi ve bunun oluşumu için yaşınız gayette uygun. genelde ergen hastalığı olarak bilinen akne her yaşta görülebilir onu belirteyim.

ikinci olarak yediklerinizin cildi yağlandırma gibi bir durumu söz konusu değildir kaldı ki akne yapsın. denilen doğru olsaydı ildi kuru hastalar susam yer ciltleri pırıl pırıl olurdu. aknenin 4 nedeni vardır

1- aşırı sebum üretimi 2- hipekratinizasyon 3- bakteriler 4- enflamasyon ve bu nedenler zincirleme reaksiyonlar vgibidir biri oluşmadan diğeri oluşmaz. ve bu mekanizma tamamen 5 alfa dihidrotestosteron denilen bir hormonun kontrolündedir. susamla bademle alakası yok yani.akneleriniz için doğru tedaviyi dermatoloji hekimine giderek alabilirsiniz ama sanmıyorum ki size kafadan ciddi akne vakalarında son silah olarak kullanılan roaccutane ve türevi versin. büyük ihtimalle cildinize uygun bir temizleyici ardından günde 2 kere kullanacağınız bi antibiyotikli pomad verecek ve en az 3 ay süren bir tedavi sonunda pürüzsüz bir cilde kavuşacaksınız. sevgiler

mekke'ye müslüman olamayanın giremediğini duymuştum.
orada yaşayan bi arkadaşım var, başı açık gezemiyoruz demişti yanlış hatırlamıyorsam..

hiç gitmedim o taraflara ama sağda solda gördüğüm kadarıyla yapı açısından baya gelişmiş bir ülke. yani binalar falan baya modern duruyor. hiç gitmediğim için de ancak bu kadar yorum yapabiliyorum.

o develer aslında beyinlerde ! adamlar önyargılarında haklı oluyor bu açıdan bakınca.

arabistan diyince aklıma şu geliyo ; www.youtube.com

2010'da medine'de yada mekke'de yaşıyordu bir arkadaşım babası diplomattı. ahlak polisleri namaz vakitlerinde internet kafeleri zorla boşaltıp namaza gönderiyorlardı ama çocuğun anlatımına göre aynı ahlak polisleri zengin iş adamlarına metreslik yapan ve fahişe olduğu bilinen kadınların yasak olan giyimlerine falan göz yumuyormuş.

şimdi de bir dörtlü var her gün gördüğüm. bunlar türk ama orada büyümüşler buraya üniversite için gelmişler. ortak özellikleri: hiç dinlemedikleri halde hepsinde beats kulaklıklar, sarı, garip montlar falan. sürekli muhabbeti paraya getirip ben de amma zenginim lan muhabbetine sarıyorlar falan. arabistan deveyi geçmiş ama bir görgüsüzlük almış yürümüş.

islam ülkelerinin en büyük özelliği yabancılara çok iyi kendi insanına eşekmiş gibi davranmasıdır.

tabi bunun sebebi de süper güç olan ülkeler. sıkıyorsa bir şey yap.

yine bunun yanında, amerika'nın iti köpeği olan sözde islam'ın doğduğu bir ülke. çok garip vesselam.

@taqster 'in dediği arapların görgüsüz olma durumuna katılıyorum.

ben de yurtdışındayken gittiğim bir türk restaurantına devamlı arap üniversite öğrencileri geliyordu. bunları arabistan hükümeti gönderiyormuş burslu olarak. sağlam cukka alıyorlar.

onlarda da aynı şekil vardı. cix montlar, beets kulaklıklar, uzun saçlar, keçi sakalları. yani arabistan da yapamayacakları her şeyi yapıyorlardı. öyleki bir seferinde sıska bi arap elemanı allta daracık mor pantolon üstte cırtlak sarı gömlekle görmüştüm. güldüydüm baya.

suriye de bizden az kapalı var,iran da çoğu kadın başını yarıya kadar örtüyor tv de gördüğümüz gibi sıkma baş değil suudi arabistan tam kapalı ve tehlikeli bir yer.bunun dışında italya da tv izlerken rai de türkiye yi gösteriyordu gösterdiği kadınların hepsi kara çarşaflıydı ne dediklerini anlamadığımdan bir şey diyemicem

Bana arabistan demeyin arkadas. Gittim, kaldim buraya geldigimde topragi opecek kivama gelmistim. Yuzu acik bir-iki filipinli kadin disinda kimseyi goremedim, nerde basin acik dolasiyosun acaba.. Yok yani evin icindeyse bizim goremememiz normal. Yarisinin gozleri bile kapaliydi. Diger yarisinin da sadece gozleri acik zaten.

Arabistan`i gitmeden onceki onyargimin daha fazlasiyla karsilastim orda. Arabistani sirin gostermeyin bosuna. Oradaki tamamen varlik icindeki yokluk.

@seoman cidde de? :/

google chrome'da falan genel bir sorun bu. youtube'da da oluyorsa youtube.com/html5 den html5 e geçiş yaparsan çözülür. ama diğer siteler için sorun büyük.

volvo. tamamen salladım.

vw olduğuna eminim ancak tiguan diye sallıyorum. tiguanla aynı yani.

edit: ee ne kazandık? :/

audi a4
www.youtube.com

panel üstü bombe bile aynı.

passat

img190.imageshack.us

benzer paneli transporter kullanıyor fakat göstergelerin etrafında beyaz bir hare var. bu transpoerterda yok passat veya üstü bir araç kesin.

a4 veya a5 olamaz a4 de içerde yuvarlak benzin ve hararet göstergesi yok.

sonuç passat veya jetta yeni model golf'de aynı göstergeleri kullanıyor uyarayım.

vw passat %140

golf

hız ibresi VW işi, bi onu anladım.

passat a ikna oldum :) süpersiniz

vw o kesin de. caddyden tut passata kadar hepsinde aynı ibre var.

2011 itibariyle, polo, golf, jetta, passat, tiguan, toureg, transporter, caddy, crafter tamamında bu panel var. Panelin üstündeki bombeli eğime bakılırsa caddy ya da transporter gibi..

vw grubu, yani vw olur, audi olur, skoda bile olur.

Bu gösterge vw'de poloda da var golfte de o yüzden hepsi olabilir..

(bkz: prince of persia)

Splinter cell. stratejik şekilde yavaş ve sakince düşmana sızmalısın. ama bu antik değil 2000'li yıllarda geçiyor.

(bkz: hitman 2). ama silent modunda bitirmeye çalışsın görevleri :)

max payne olur mu acaba?? biraz hareketli ama. tomb raider a da benzer.
yalnız gönlü el verir mi? adamın eve döndüğü sahnenin ötesine geçemiyorum ben (:
tomb raider dan yola çıkarak prince of persia'ya da katılıyorum ama o biraz daha sol klik sağ klik sol sol sağ sol falan.

plants vs zombies
(bir anne klasiği)

puzzle çözmeyi seven biri diye düşünürekten; portal, portal 2, q.u.b.e.

lens takıyorum de.

ona dikkat eder mi emin olamadım ama henüz almadıysan gözlüksüz olarak al derim. gözlüksüz yazarken gözlükle yakalanmak gibi bir derdin olmaz.

ben lens takıp aldım, hiç çakmadılar.

ilerde problem çıkarır. gözlük ibaresi sıkıntıdır.

ne sıkıntısı çıkaracak allasen. gözlük kullanan herkes lens de kullanabilir. numaralı lens şeffaf olduğu için görünmez. polisler de sittin sene anlamaz.

benim arkadaşım da göz kontrolüne lensle gitmişti hatırlıyorum. ben de lensle gidicem.

gözlerimden ameliyat oldum, çizdirdim dediğinde nasıl ispat edebilecek. koy bi tarafına. 2004'ten beri "gözlük" ibaresi bulunuyor ehliyetimde. o da hastanede doktorun bok yemesi. bi gözüm 0,75 diğeri 0,50... hiç gözlükle kullanmadım. ihtiyaç da duymadım.

yazabilir de belli olmaz. bazı ehliyetlerde gözlük ve lens yazıldığını gördüm ama eski ehliyetler olabilir..

lens takıyorum demek çözüm değil sanırım. çünkü ben o durumdaydım ancak lens/gözlük yazıyor benimkinde. eski ehliyetlerde değil demek ki o olay. sen de böyle yazdırabilirsin. gözlüğün olmadığında lens takıyorum dersin. benim böyle olduğu için bana problem olmuyor çünkü zaten ikisinden biri olmazsa kullanamam :)

bende lens + gözlük yazıyor. sıkıntı yaratmak için hakkı var. ama polis başka bişeye takıp burdan yakalar. yoksa durduk yere kimse bununla gelip bişey demez.

4 saatten kasıt nedir direksiyon dersi mi?

10-12, 13-15 arası dersler var diyor ancak benim bildiğim ilk gün sadece simülatörde seviye ölçümü yapılacaktı. Bunlar 2'şer saatlik 2 seans mı yoksa yazılı sınav dersi mi anlayamadım.

ders anlatacak yolda şu şerit kullanılır aradaki mesafe şu kadar olur vs.

steelcase veya vitra modellerine bakabilirsin ama 250 TL'yi aşabilir bunlar

duyuruda birisi söylemişti, ikeanın model adları tüm ülkelerde aynı olduğu için bütün ülkelerdeki yorumlara ulaşabilirsin diye. En basiti ikeadaki modelleri araştır.

Onun dışında sandalye işi çok boktan bir iş. Aynı durumda ben de varım maalesef. Bürosit vs tarzı ismi bilinen markaların sandalyeleri 500 600 liradan başlıyor.

Onun dışında marka olarak da, tasarım olarak da büyük firmaların ürünlerinin kopyalarını yapan tonla yer var. Ben modokodan almıştım mesela bir yerden, sandalye 2 sene sonra zırtladı.

Zaten üstüne oturup test etmen gerekiyor, denemeden alamazsın. İstiyorsun karfur, bauhaus vb. büyük marketlere bakabilirsin, orada her kalite ürün var. Ama kabaca 250 tl bütçeye kadar bulabileceğin 100 lerce no name ürün vardır

koçtaşlarda arkası file gibi gözüken çalışma sandalyeleri var. onlara bi bak istersen inanılmaz rahatlar ben onlardan aldım. 80 lira gibi bir şeydi.

koçtaşta yönetici koltuğu var bir bak derim, ben memnunum. arkası uzun ve kısa 2 türü var. çok sıcak havalarda terletiyor biraz.
www.koctas.com.tr

koçtaş ikea gibi mağazalardan sonra bir de bireysel küçük mağazalara bak. markasını bilmiyorum ama öyle bir mağazada 300 liraya bir patron koltuğuna oturmuştum hayatımda gördüğüm en rahat koltuktu daha iyisini görmedim. dediğin gibi yatan kalkan dolgusu çok kalın bişidi. koçtaş'ın falan ürüne gereksiz fiyat koyması durumundan da sakınmış olursun hem.

edit: koçtaş linkindeki Ch-97008 sandalyesi de çok rahat onu da kullanmıştım bir ay falan. çinden gelme ama çıtkırıldım değil. gidip bir dene bence.

Biraz limitimin üstüne çıktım ama bütün gün bilgisayar başında çalıtığımdan iyi bir şey olmasını istedim ve linkteki sandalyeyi aldım. www.hepsiburada.com

Önerileriniz için teşekkürler..

Aldığın koltuk bariz güzelmiş gerçi ama bende senin şu iptal ettiğin sandalyeden var ve gayet memnunum.

osis + kesinlikle

wella 3 veya 4 numero.

Ben bunu kullanıyorum, gayet memnun.mcdn01.gittigidiyor.net Taft 5 numero.

Bu arada, saçına hiçbir şey sürmeden sadece sprey sıkarsan hareket ettikçe etkisini kaybedebilir. Waxtan hemen sonra sıktığın da, sıktığın miktara göre sertlik derecesi değişir. Waxla birlikte daha iyi tutar yalnız, aklında olsun.

Zaten waxtan sonra kullanıyorum.

Osis'in kalitesini biliyorum aslında çünkü roll-ona benzeyen bir wax'ı vardı, alttan çevirerek Pritt gibi çıkanlardan hani, uzun zaman onu kullandım. Şimdi baktım bütün ürünleri değiştirmişler. Osis'in kaç numaralısını kullanmalıyım?

ben de shwarzkorf kullanıyorum doğru yazabildiysem. şekli soğuk rüzgara rağmen bozulmuyor (saçın yapısına göre zor bir şekil olmasına rağmen) sert oluyor biraz saç ama dışarıdan doğal görünüyor parlama vs yok elini saçına sokup gezdirebiliyorsun rahatlıkla. numarası 3. ama 4 şu rüzgarlı nemli havalarda daha iyi gibi.

şubatta yatacak.

başvuru yaparken şöyle bir şey vardı. 'işlemlerini x gunune kadar tamamlayanların kredısı 7 ocakta, x gununden sonra tamamlayanlar ise 7 şubatta alacak' ama ben o x günü neydi unuttum şimdi. şubat nedir ya? şubat mı? yapmasınlar öyle bir şey.

25 aralıktan sonrası 08 Şubat. öncesi 08 Ocak diyordu.

Hangi üniversite?

izmir universitesi

istediğin bölümde okuyorsan bırakma. okul bırakma durumunda para istemezler :))

yatay gecis secenegim de var ama o konuyu tam bilmedigim icin yorum yapamiyorum. Gidebilecegim en yuksek yer neresi filan diye.

eğer çok kötü bir üniversite(tabela üniversiteleri) değilse diğer öğrencilerin zeka durumunu düşünmeyip kendi işinize bakın derim. eğitim gerçekten kalitesiz, kendimi burada geliştiremem, ben zaten her türlü seneye istediğim bölümü kazanırım diyorsanız hiç durmayın.

özel bi üniversitede 5. yılındaki bi insan olarak söylüyorum, bi yerden sonra alışıyorsun insanların hallerine falan. içten içe hepsinin kafasına vurmak falan isteyebilirsin ama en azından çaktırmamayı öğreniyosun. oldukları gibi kabul etmeyi de öğrenebilirsin bi yere kadar. ama tabi insanın içinde kalıyor, güzel bi ortamım aklı başında arkadaşlarım olsaydı diye. iyi düşün bence. gerçekten seni çok mutsuz edecekse, bu yıl okula devam ederken sınava da hazırlan ufaktan. zaten yeni girmişsin bilgilerin tazedir. ama idare edebileceğine inanıyosan devam et, 1 yıl kaybetmemiş olursun.

daha bolume baslamadan issiz kalma korkusu sarmis durumda cok iyi seviyede ingilizcem var yanina bir dil daha eklerim diyorum. Erasmus filan mba diyorum yinede issizsin diyolar. 18 ocakta sinavi gecip 20 puan kirilmasina ragmen sinava mi calissam. Bolume gecip 22 yasinda universite mi bitirsem karar veremiyorum.

bırak. yeniden hazırlan.

Çok iyi seviyede ingilizcen var da hazırlıkta ne işin var ben orasını anlamadım.

Mutsuzsan hazırlan 18 yaş hiç bir şey. geç kalmış olmazsın. tekrar hazırlanman konusunda senin motivasyonunu kıracak pek çok yorum duyabilirsin. ben de duymuştum sonunda onları utandırmak çok hoş bir duygu. bir de cevaplara tik atmalısın tabi ki.

her yıl 250 bin den fazla işletme mezunu varken sen gidip özel üniversitede işletme tercih edersen işte böyle olur.Zaten devlet üni.lerinde işletme tutardı puanın.Kusura bakma ama sen kaşınmışsın

Bir sonraki sene için muhteşem yerlere girebileceğine inanıyorsan bırak.

işsizsin diye bir şey yok yahu, o tamamen sana kalmış. ne kötü yerlerden mezun olup çok güzel işlerde çalışan tanıdıkalrım var.

okuluna gelince, bence sizin jenerasyonda bi gariplik var. özel bi üniversitede ingilizce uluslararası ilişkiler okurken 2. sınıfta bırakıp güzel sanatlardan bir bölüme geçtim ve ben de en başta inanılmaz pişman oldum. herkes benden çok küçüktü falan ilk sene, ve gsf olması nedeniyle de hiç bi yere girememiş bare parasını verelim burdan mezun olsun gibi mantıkla gelen de çok öğrenci vardı. ama bunun yanında da gerçekten başarılı insanlar da var. şu an 2. sınıftayım ve yeni gelenler çok daha leş bi haldeler bence.

devlet okuluna geçmenin çok bir şey değiştireceğini de sanmıyorum, yani çok çalışıp çok iyi bir yere gitmediğin sürece.

hazırlığı bi oku gelmişken, en kötü ihtimalle daha iyi bir özel okula yatay geçiş yaparsın tekrar sınav falan olmasa bile.

hazirlik atlama sinavina girmedim. En yuksek kurda oldugumuz icin ielts a v hazirliyor ogretmenlerimiz ve essay yazmayi daha iyi listening gibi meziyetleri ogreniyorum.

biliyorum isletme mezun sayisini yuzde 80-85 i acik ogretim yada normal isletme ingilizce oldugu icin geldim bu kadar yuksek sayida mezun ama vasifsiz. Dusuncem boyleydi. Yuksek is yerlerinde aranan sart ingilizce isletmeden mezun olan diye geciyor. Ama etrafimda boyle bisey yok o dedigin yerlere odtu luler bou luler gidiyo dediler.

Bağdat'a pirince gideyim derken, evdeki bulgurdan olma. devam et. seneye kazanacağının garantisi var mı?

madem iyi ingilizcen var, hem hazırlık okuyup hem össye yeniden hazırlanabilirsin.
düzgün bir puan yaparsan bırakırsın, yapamazsan da denemiş olursun.
ek olarak üniversite her şey değil. sen kendine ne katarsan o olursun. kendini geliştirmeye bak.
eninde sonunda senin kafanda insanlar bulursun. onlarla takıl. bütün öğrenciler aptal değil özel üniversitelerde.

2 ay kaldi sinava ve 20 puan geride basliyacam sansim ne olabilirki.

ya bir de her bölümden bir sürü mezun var bu kafa çok yanlış bence. sen kendine bak, özel okulda olmanın avantajalrını kullan. hocalar genelde iyi üniversitelerden gelir, her imkan bulunur. en azından bizde öyle. çok değerli insanlar var. devlet okulundan daha fazla ilgilenirler falan bir çok da avantajı var.

maddi durumun yerindeyse gerekirse özel okulda yüksek lisans da yap, bakma millete özel okulda yapıyo falan diyenler olur ama umursama emin ol imkanı olan herkes yapardı. imkanın varken kullan.



okulu bırakma kararı alırsan da dondur direkt bırakma. öss'ye gir öyle bir karar ver.

yahu işletme okuyosun zaten rahat rahat takıl işte. kampüslerinin olmaması biraz sıkıcı ama olsun idare et. özel üniversitede burslu okudum ben de ve başlarda 18 yaş kafasıyla senin gibi düşünüyodum ama sonra çok zevkli gelmeye başladı. hiçbir şey umrunda olmadan yaşıyosun okulda rahat rahat dersleri umursamayan bir ton insanla takılıyosun iyi ki devlet üniversitesinde okumadım diyordum ben ve hala da öyle diyorum.

Öncelikle okulu bıraktın diye senden para isteme vb. durumları olamaz. Yine de öğrenci işlerine sor.

Özellikle de İşletme gibi her sene yığınla mezun verilen bir bölüm için üniversite seçimi daha dikkatli yapılmalı diye düşünüyorum. Örgün öğretimde de en fazla mezun verilen alanlardan birisi İşletme, çünkü bölümü açmanın maliyeti düşük ve hoca ile öğrenci bulmak da kolay. Durum bu olunca özellikle vakıf üniversiteleri kontenjan sayılarını abarttılar.

"Direk işsizsin aga" diye birşey yok, çok iyi yerlere de gelebilirsin vasat işler de yapabilirsin ancak mezun olduğunda binlerce rakibin olacağını ve adı duyulmamış bir üniversitenin mezunu olarak onlarla rekabet etmek zorunda kalacağını da unutma.

Sorularına gelirsek, üniversite bırakan tekrar sınava girip başka üniversitelere geçen insan sayısı çok. Mutlu değilsen, gelecek endişesi duyuyorsan tabi ki daha iyi bir üniversiteye geçmek için şansını deneyebilirsin. Bu da bazı riskleri beraberinde getiriyor haliyle. Madem İngilizce düzeyin iyi, bir yandan hazırlık bir yandan da sınava tekrar hazırlanma şeklinde bir dönem geçirebilirsin.

dondurursam bir sene ucretli okumak zorunda kalirim devam edersem o sene bursumdan geliyo. Ozel okulda erasmus daha mi kolaydir?

odtü boun falan kazanabileceksen, bence bırak. yaşın daha çoo..k genç.
şuan hazırlıktası ingilizceyi de salma bence boun kazanırsan acaba muaf olabilir misin? sınavla bilmiyorum bir araştırırsın. bounda da hazırlık var çünkü

midem rahatsızlanmasın diye bir iki lokma boş ekmek, bir bardak sade kahve, bir elma.

2 dilim tam buğday ekmeğin arasına maydanozlu kaşarlı tost ve zamanım varsa taze sıktığım portakal suyu, yanında da zeytinyağı gezdirilmiş domates.

o sabah kuaföre gideceksem müsli ve meyve (çünkü tosta zaman yetiremiyorum).

edit: nasıl beddualar aldıysam çay ve mini negro'ya kaldım bugün :(

peynirli tost (içinde ketçap),peynir,domates,yumurta,1 dilim ekmek nutella

annem ne hazırlamışsa onu yerim (zeytin, peynir, domates,yumurta falan dışında patates kızartması, yumurtalı ekmek, krep artık ne yaptıysa.) hazırlamazsa tost yapıyorum ben giyinene kadar hazır oluyor. muhakkak kahvaltı ederim.

türk kahvesi, fındık, ceviz, bal.

ekmek, nutella, beyaz peynir ve sallama çay. kettle açtıktan 7 dakika sonra masadan kalkarım.

burda yazanlara pek inanma, cogu kisi ya simit, pogaca filan aliyo olmadi bimden alinan kasarla yapilmis kuru ekmege tost iste.

sabah iş yerinde kimden sipariş verirlerse değişir. kaşarlı domatesli tost ya da peynirli börek. en olmadı eti tutku.

bizim köşede bi bakkal var (esnaf dayı)
her sabah ona sağlam bi ekmek arası yaptırıyorum
yarım ekmek arasına peynir, domates, biber, zeytin, ara sıra da iki dilim pastırma attırıyorum ohhh miss...

bi de geç kahvaltı yaptım mı aynı zamanda öğlen yemeğim de bu oluyor.

ödediğim maks. para: 3,50 TL

geceden hazırlayıp makinanın arasına koyduysam tost. yoksa corn flakes.

ben iş yerinde yapıyorum. börek-çay ikilisi :)

4 yumurta veya müsli.

simit ya da işyerinde alınan tost. :(

evden biraz ekmek peynir zeytin falan koyuyorum minik bir posete, iş yerim müsait oldugu için onları yiyorum. acma ya da poğaca türevi şeyler midemi yakıyor.

hangisine girdiğine bağlı. ben eğitim sistemi için vakit kaybetmezdim. ilkokuldan sonra sanayiye başlasam bi yandan kitap okur bi yandan araba tamir ederdim. şimdiye en az 2 dükkanım ve 4 çalışanım olurdu.

kaybederdim , bir sene daha çalışır istediğim üniversiteye istediğim bölüme giderdim

ederdim, daha iyi bir yer kazanmak cidden önemli bişey.

ederdim. ilk senemde kötüydü sonuç. cidden kötü ama %80'lerde falanım. dershaneye kaydolacağımı söylediğimde bir arkadaşım daha kötü olur falan demişti. ilk on binden aşağısı için oturup ağlarım ben havasındaydım 7 aylık çalışma sonunda.

şimdiki aklım olsa lisede çalışır, bittikten sonraki bir sene de 4 senelik tüm bilgileri tazeleme yoluna giderdim derece öyle yapılır diye düşünüyorum. dolayısıyla bi çocuk görürseniz lise bitmiş hala dershanede sürünüyor falan, direk etiketi yapıştırmamak lazım.

kaybederdim,daha iyisi için ya da tercihim için.

ilk sene okan üniversitesini 1 puan farkla kaçırmıştım,

çok şükür ikinci sene iyi bir okul kazandım..

üniversitedeki ikinci yılım ve hala "keşke" diyorum bir sene daha dişimi sıksaymışım. daha kötü bir şehirde, üniversitede olurdum muhtemelen ama istediğim bölümde okurdum.

3. kez hazırlanıyorum. bu söylediğini gidince anlayacağım:)

Universiteye ilk denememde girmistim. Aklimda baska bir bolum okumak oldugu halde bir sene okudum ve sonra bir daha sinava girdim. Gene olsa gene yaparim.

sindiki aklimla ekleri yazmana yardim ederdim

valla ben bekledim 1 sene daha, aklımda kalacağına iyi ki beklemişim, başka bölüme gitseydim, kazanamadığım yeri halt sanıp ömür boyu içimde ezikliğini taşıyacaktım yoksa.ilk girdiğim sene de sadece istanbul hukuk ve marmara hukuk yazmıştım, ikinci sene de ilk iki tercihim buydu, istanbul hukuğu kazandım.okul pek beklediğim gibi çıkmadı dediğim gibi ama şimdi olsa yine aynısını yapardım.

evet.

hemde öyle bi kaybederdimki 25 yaşımı dahi beklerdim

şu an itibarı ile 6 senemi yaktım.

bir değil 3 sene bile kaybederdim. 6'ya kadar yolu var.

annem öğretmişti bana araba kullanmayı, ehliyetimi aldığım senenin yazı boyunca önce yaşadığımız muhitte, sonra benim sık kullanacağım yollarda pratik yaptım yanımda annem varken. sonra bir anda benim işlerim dolayısıyla acilen araba almam ve trafiğe hakim olmam gerekti. 10 saat direksiyon dersi aldım kendime güvenim gelsin diye. şimdi zaten her yere gidiyorum şehir içi dışı farketmiyor.

ben çok çok acemiyken şehir içi trafiğine çıkmıştım. arabanın 1.5 katı genişliğindeki yerlere bakıp "bu geçer mi buradan ya" diye hayıflandığımı bilirim.

rahat olun öncelikle. tabii ki bir anda olacak bir şey değil ama dur kalklarla, sıkışık trafikle uğraşa uğraşa öğreneceksiniz. aynalara dikkat edin, sinyalinizi ihmal etmeyin ve diğer şoförleri tehlikeye sokacak hareketlerden kaçının, kendinizi bir acemi için zor sayılabilecek bir ortamda bulsanız bile panik yapmayın. yanınızda bilen fakat sizi zorlamayacak (bağırmayacak, yanlış yaparsanız bile düzgün bir dille sizi korkutmadan uyaracak) birinin olması size ciddi manada güven kazandırabilir.

benim babam en ufak hatamda sesini yükselttiği için kendim öğrendim, ciddi ciddi.

bir de şunu düşünün, kimler kimler kullanıyor, siz mi yapamayacaksınız? kendinize "aşırıya kaçmadan, gerekli miktarda" güvenin.

tekrar edeyim, kurallara azami ölçüde dikkat edin.

araba surmeyi ogrenmeden once arabayi ogrenmek gerekir.
once otomatik vites araba sahibi olunur.
sonra biraz sehirler arasin yolda surulur. boylece arabanin hizlanma/fren tepkisi filan iyice bi kavranir. virajlar filan alinir boylece arabanin yol tutus hakimiyeti ogrenilir.
ikinci kisim ise trafik ahlakini ogrenmek
biraz arabayi taniyinca ara sokaklarda surulur (her yerde trafik oldugunu varsaydim), park yapilir. mumkunse bu surecte markete bile arabayla gidilmesi lazim. sinyallerin dogru kullanimi, kornanin yerinde kullanilmasi gibi seyler sayesinde ara sokakcilar biraz biraz ana yollara alisir.
ucuncu kisim trafik hakimiyeti
etiler bebek trafigi gibi yavas tintin giden trafige girilir (burasi kanser edebilir) bu arada yol kesme, dur kalkin seri yapilmasi gibi seyler ogrenilir. bu seviye bitince sirada maslak levent trafigi var. maslak levent trafiginden sonra vatan caddesi ve merter final bossdur.
trafikte bilinmesi gereken herkesin salak surucu oldugu, taksici ve minibuslerin ise beyinsiz oldugunu bastan kabul etmektir
sevgilerle

ilk kez ehliyet kursunda gördüğüm 6 dersle öğrenmiştim. sonra da kendi başıma arabayı alıp çıktım sık sık. öyle öyle öğrendim.

şirketin aracıyla. sonra gittim patronoun bmw'ye vurdum. elimden aldılar arabayı :)

Bir gün önde babamin yaninda otururken otobanin en yogun yerinde babam arabadan atladi tabi bende icgudusel olarak kullanmaya... Ulan bu yüzme ile ayni sandim ben :(

kursa kadar hiç sürmemiştim ama similatördür, simülasyonu iyi oyunlardır falan sürekli takılan biriydim. ilk derse gittim stop bile ettirmedim ilginçtir ama ayağım titriyor rahat değilim. hoca sen biliyorsun galiba dedi trafiğin içine girdik benzinliğe falan gittik 2. derste de bir saat sürdük tamam sınavda görüşürüz demişti. sonrasında fakir olmama rağmen takıldığım yerdeki imkanlar sağolsun türkiye şartlarına göre inanılmaz güçlü araçları bile deneme fırsatım oldu (hala acemiydim ama çaktırmıyordum).

diyeceğim o ki aman ben acemiyim ne yaparım demezsen heyecan da olsa altından kalkıyorsun adamlar normal reflekslere ve motor-hareket yetilerine sahip olan herkesin kullanabileceği şekilde yapmış sonuçta arabayı. tek sıkıntıyı ben dolmuşlar sayesinde yaşamıştım mesela acemilik bitene kadar baya baya uzak dur onlardan yeter.

ataturk havalimaninda ogrendim ben hem orasi duz

Ben tam 1 hafta sadece kisa mesafe surdum ara sokaklarda. (ekmek almaya falan gittim)
Sonra bahcelievlerden, sahile, sahilden besiktasa, besiktastan e-5'e, e-5'ten tem'e, ordan hastal, gokturk ve tem'den bahcelievlere geri donerek tum gun araba kullandim. Sonra ne acemilik kaldi ne bisey..

bendede aynı durum var, başlıcaz bakalım bugün yarın ne zamansa. yolda görüyorum teyzeler,amcalar,kadınları kullanırken falan diyorum lan bunlar da kullanıyorsa ben direk drift yaparım yolda

en güzel mecbur kalınca öğreniliyor bence.

ben de direksiyon dersindeydim. hoca dedi hadi minibüs caddesine çıkalım, ssk'nın önünden birini alıcaz. tırstığım anlaşılmasın diye de bi şey diyemedim. işte minibüsler falan filan derken atlattım. o gün en büyük yük kalktı. sonra da havaalanına, otogara getir götür işleri üzerime kalmaya başladı zaten.

bi de trafikte korna yemek epey işe yarıyor. çok iyi öğretiyor. valla.

tek cozumu pratik. mumkunse trafige cikmadan once, mesela parasiz otoparklarda gezin. hele bi de yaninizda isi bilen biri varsa onunla cikin, slalom tarzi seyler yapin, sola donun, saga donun hele once bi direksiyon hakimiyetini çözün, ondan sonra bu hareketleri risk ve korku altında yapmaya calisin.

eger normal hakimiyeti kavramadan trafige cikarsan hem cok zorlanırsın, hem kaza yapma şansın artar, hem de acayip küfür yersin. cünkü trafikteki cogu insan hatalı araba kullanıyor, ustalara denk gelirsen hatanı telafi ederler kendileri, ama acemiye denk gelirsen kaza yapma şansın yükselir.

trafige cikmadan once bol bol pratik oneririm. gece cikabilirsin mesela pratik için o da bir yöntem.

arabayı stop ettirmeden kaldırmayı tamamen öğrendiyseniz yanına araba kullanmayı bilen bi arkadaşını al gez :)

Kesinlikle ve kesinlikle Samsung Galaxy SIII diyorum.

s3 +1

Şu ana kadar yapılmış en iyi iki telefon oldukları fikrine nereden kapıldın? Neye göre en iyi oluyor bunlar?

Troll sorusu olur bundan anca.

su ana kadar yapilmis en iyi telefon kesinlikle samsung galaxy note 2'dir.

arkasindan nokia 3310 gelir.

"ahmetcan44" haklı, eğer soru "şu ana kadar yapılmış en iyi telefon" ise benim yanıtım SonyEricsson w810i olur, aksini iddia edenle kavga bile ederim.

1200 liraya 0 mı satılıyor yahu?

5 kullanıyorum öyle böyle değil verdiğin parayı sonuna kadar hak ediyor

kedi maması kokmuyor muydu?
yolun ortasında kedi besleyen birisini görsem "ne güzel insan" derim.

Çıtçıtlı minik poşetler oluyor ya. Onlardan edin. yada minik buzdolabı poşetine koyup ağzını bağla yoksa kokar. bunu yapan birini sokakta görsem ses çıkarmam ama içimden alkışlarım.

ben kedi besliyorum ama cebime koyupta dışarıda vermiyorum çıkarken aklıma gelmiyor kedi görünce de içim parçalanıyor onları besleyene de imrenirim -_- + sen böyle İNSANca birşey yapacaksan başkalarının ne düşündüğü hissettiği niye önemli ki :/

güzel insan düşüncelerini takdir ettiğimi söyleyeyim ilk önce. ikincisi market maması almak yerine pet shoplardan açık mama alabilirsin 5-6 liraya. biraz daha fazlaca verecektir onlar. en azından benim öyle oluyor. bir öneri olsun sana.
ikincisi hiç de salak görünmezsin. yaptığın çok güzel bir davranış, insanlar ne düşünürse düşünsün.

yanına gelir sana eşlik ederim, mamaları birlikte veririz; çok büyük saygı duyarım.

hiç garip olmaz.