içinizde nasıl bir kin var anlamıyorum, gerçekten anlamak da zor. öğretmen değilim onu belirterek başlayayım. aranızdan bir tanesi barajın az üzerinde demiş eğitim fakülteleri puanları için. Son beş yılı bilmiyorum, ama öncesinde eğitim fakültelerinin puanları ülkedeki bir çok işletme fakültesinden yüksekti, 2001 kriz döneminde mühendislik fakültelerinden de yüksekti.
soruyu soran arkadaşın yönlendirmeli üslubundan dolayı niyetinden şüpheliyim, ona takılmıyorum. ama bir insan bir üniversiteyi bir meslek icra etmek için seçer. meslek oradan yola çıkarak iş dediğimiz şey, ücretli çalışanlar için hayati bir meseledir. Bu aklımızda olsun, ayrıca elimizdeki verili sistemde ücretli çalışan dediğimiz kişi üretim aracına sahip olmayan elinde sadece üretim bilgisi olan kişidir. Yani siz bir mesleği seçip o mesleği üreteceğiniz bir alan bulamadığınızda yaşamsal fonksiyonlarınız tehlikede demektir.
Öğretmenlik okuyanlar bu sarmalın neresinde peki? Öncelikle eğitim fakülteleri ülkenin eğitim planlamasına göre mi açılıyor diye sorarak başlayacak olursak, ülkenin bir eğitim planlaması olmadığı için bu sorunun yanıtı doğrudan negatif olacaktır. peki eğitimin üretim yeri ağırlıklı olarak devletin tekelinde midir? buna da cevabımız olumlu olacaktır. hatta dershanelerin kapanmasıyla neredeyse tek patron haline gelecek bir durum mevcut.
İnsanlar üniversiteleri neden seçerler, bu sorunun cevabı bir tane değil tabi ki, onlarca cevabı var; ancak makul cevaplardan bir tanesi, meslek edinme/meslek edinebilme ehliyetini almaktır. yani siz verili sistemde bir meslek edinmek için bir üniversiteye gidebilir ve çıkınca bu mesleği yapabilme ehliyeti alırsınız.
Toplamda elimizde ne var, bir patron var, eğitim sistemi tamamen onun elinin altında. bu mesleği seçeceklerin sayısını belirliyor, ayrıca maliyeti düşürmek için insani koşulların altında çalıştırdığı ve yüksek oranda sömürdüğü ve gün be gün sistemleştirdiği "ücretli öğretmenlik" diye bir nevi taşeron uygulaması var. Bir insan var, meslek olarak -şu ya da bu amaçla, patronun planlamasına güvenerek vs.- öğretmenliği seçiyor, mezun olduğunda bu mesleğini icra edebilmek için yıllarca patronun kapısında bekliyor. Bu süreçte dershane patronlarının ücretli öğretmenliği aratmayan koşullarında, ya da devletin ücretli öğretmenlik uygulamasında çile dolduruyor.
Bu koşullardaki bir insana, öğretmenlikten başka iş mi yok da diyebilirsiniz tabi, ama bu söylem haklı ve mazlum olanın yanında olmaktan uzak bir bakış açısıdır. Üretim aracından yoksun bir insan emeğine yabancılaşırken, bilgisini edindiği mesleği icra edemeyen insan ürettiği şeye toptan yabancıdır, haliyle bunun sonucu da bireysel olarak mutsuzluk, toplamda da mutsuz edilmiş kitlelerdir. Ek olarak, ekonomik-toplumsal sistem bize bir meslekte uzmanlaşmayı salık verir, yanisi misal mesleki şoförlük için bunun okulunu oku/bilgisini edin öyle gel derken, ehliyetini aldığı mesleği icra edemeyen kişiye "git bankacılık yap o zaman" demek sistemin kendisiyle çeliştiği bir noktadır.
Mazluma vurmadan önce zalime vurmayı zul sayan yerlerinizden öpüyorum.
Ek : MEB'in 2013-2014 verilerine göre, MEB'bağlı öğretmen sayısı 1.189.857 iken Özel öğretimdeki öğretmen sayısı 86.766 olarak görünüyor. Bu rakamlardan özel kurumların cılızlığı ve patronun tekliği yeterince anlaşılıyordur sanırım.
link :
sgb.meb.gov.tr