Öncelikle geçmiş olsun, kardeşim geçen sene devlet hastenesinde oldu yaklaşık 1000 tl tuttu. Kendine özel amliyeyatta kullanılan aletler ve ameliyat sonrası ilaçlar dahil. Kardeşimin ameliyat olduğu doktor şimdi bir özel hastanede geçen gün arkadaşım gitti aynı doktora 15 bin tl demiş. Tabi sorun nedir, bilemem, ameliyattan ameliyata fark vardır muhakkak.

nefes alma problemin varsa devlette iyi bir doktora ücretsiz yaptırabilirsin. doktoru iyi seçmek lazım bazıları estetik yerine sadece ucunu kaldırabiliyor sadece.

tıp hastanelerinde 2 prof'la görüştüm biri sadece 1000 lira mı ne istedi diğeri de 1300'lerde bişey demişti ama hocalar umursamazdı.

küçük bir şehirde ki özel hastanede ki doktor 2500'e hallederiz demişti o da umursamazdı.

çok fazla yapılan ameliyat olduğu için mi ne doktorlar pek umursamıyorlar gibi.

ha dersin ki çok meşhur bilinen bir doktora gidecem en iyi hastanelerden birinde olacam o zaman 5binlik yerde söyleyebilirim 15binlikte. şehre göre bile değişir.

edit: devlet hastanesinde ücretsiz ameliyat oldum

Devlet hastanelerinde ücretsiz ya sa fakültelerde düşük bir meblağa yaptırabilirsiniz ama estetik olduğu belli olur. Özeldeyse 2-3 bine yaptıran bulamazsınız. Dolayısı ile benim size önereceğim yer uygun bir tıp fakültesine gitmeniz.

bizim hocalar 4000e yapıyorlar yaklaşık

sora sora bulunur... küçük şehirlerde de iyi hekimler var.

meşhur bir hekime danışacağında bir arkadaşıma eşlik etmiştim, hekimden hoşlanmamıştık; paraya aç bir tarzı vardı, kadına iki ameliyat daha ittirmeye çalışmıştı. ayrıca herkese aynı burnu yapıyor. sonra aynı kadın o hekimin istediğinin üçte birini ödeyerek ameliyat oldu ve netice gayet başarılı. araştırmak lazım.

Kasım ayında bursada yengem hem nefes sorunu hem estetik için özelde ameliyat oldu, 9 bin tl tuttu.

galeri2.uludagsozluk.com

böyle mi olsun isterdin? ne güzel işte dolu.

bizim dolapta dolu.

ne güzel her şey var, bizimki bomboş jdjdjd

içlerinde çürüyen, kokan ve günü geçen çok şey var aslında. ve atmıyor attırmıyor.
bu sadece temsili bir fotoğraf, evin geneli dolap, dolap ve daha çok dolap.

ben annemin evine gittiğimde buzdolabından uzak duruyorum
o cümbüş delirtiyor beni de
takıntılıyım bu konuda, buzdolabı devamlı düzenli olmalı ve fazlalık bulunmamalı

hayaller pizza kutusu, budweiser bira. hayatlar kışlık fasulye, üzüm bekmezi

ikincisi daha samimi sanki.

boşverin ya. kaç yaşına gelmiş insanların huyları değişmez. kendinizi de sinir etmeyin. ben de rahat etmiyorum. ama misafirlik işte, dayanıyosun bikaç gün.

Görünce ben kötü oldum :( buğday ruşeymi, pirinç unu bunlar neden dolapta mesela? Ev çok mı sıcak, kelebekleniyorlar mı? Hadi onlar kelebekleniyor olsun sakız neden dolapta? Onlar çıksa bayağı rahatlar dolap. Benim böyle bir halam var. Ona gittiğim zaman iki günüm temizlikle geçiyor. Çok zor, evin tamamı bu şekildeyse ben düzenlemeden kalamazdım.

Valla guldum, iyi o dolap calisiyor hala. Yani ana evi, oyle kabul edin ya da birlikte temizleyin biraz

babaannemin de dolabı aynı, kendisi garip bir kadın. anneniz de öyleyse işiniz zor.

bence normal değil.

Bizde kiler dolabı da var, o fazla reçel/salça/komposto vs şişeleri ve dolap şart olmayan bi dünya şeyi orada saklıyoruz ve dolabı da kileri de ihtiyaç kadar dolduruyoruz. Sirkülasyon çok fazla bizde. Haftalık pazar alışverişi malzemeleri, kahvaltılıklar, yoğurt/süt, bira/soda, soslar, açık salçalar dolabı işgal eder. Haftada bir de dolabın içini kolayca temizleyebiliriz bu ferahlıkta.
Bu benim kendi evim, annemde de böyleydi ondan gördüm herhalde. Fotodaki gibi olsa dayanamaz müdehale ederdim :/

Aslinda biraz duzenlerseniz o kadar kalbalik gorunmeyecektir gozunuze. Gereksiz, atilacak olanlari atip, posetlerdeki seyleri mumkunse kavanozlara ya da saklama kaplarina aktarip, buzdolabina koymaya luzum olmayan seyleri cikarip (sakizlari baska bir dolaba da koyabilirsiniz pekala) kalanlari duzgunce dizerseniz gayet duzgun bir hal alir. Benim annemin buzdolabi da dolu ama dedigim gibi sakladigi icin duzenli duruyor.

keşke farklı odalardan da fotolar çekseydim, evde başka bir dolaba ayıracak kadar yer yok hatta kapıların arkaları bile dolu olduğu için dans ederek geçiyoruz bir odadan başka bir odaya.

bazı arkadaşların dediği gibi bu bir biriktirme rahatsızlığı ve nasıl çözüm buluruz bilmiyorum. çünkü bunun konusu açılsa bile annem düşman kesiliyor bize.

sizin anneleriniz nasıl bu durumda diye sormak istedim.

Sen bizim dolabı görmelisin, dolaptaki sebzelikten bıçak çıkardım ya xD Soğuk durması gerekiyomuş. Düşündükçe mantıklı geliyor.

Anneminde genelde böyle. Bayram dolayısıyla elinden geldiğince doldurur. Gelene gidene yemek çıkarır bittikçe de yapmaya devam eder. Bayramlarda iuice coşuyorlar. Yalnız dikkatimi dolmalık fıstık çekti. Geçen sene kilosu 270tl idi. Şuan daha pahalı ama hatrı sayılır miktarda almış anneniz :)

Aa bizim dolap :D

Bizimki çok az daha kalabalık ama görüntü oldukça benzer. Arada aa bunun tarihi geçmiş falan diye eleyip atıyorum kabartma tozunu, yıllanmış başka şeyleri falan ama genel görüntünün bu şekilde olmasının önüne geçemiyorum :)

biz derin dondurucuyla çözdük o işi

Yalnız değilmişim, benim annem de böyle. Aynı şekilde evin de her yeri eşya dolu, ne düzen ne de hijyen var evde :( Tabii ki hiç rahat edemiyorum.

Eski nesilde ciddi bir istifçilik var. Mesela anneannemlerin yazlıkta 2 tane buzdolabı 2 tane de kocaman derin dondurucuları var ve hepsi tıka basa dolu oluyordu.
Kışlık evlerinde de 2 tane buzdolabı var ve buzdolaplarından biri kapalı balkonda duruyor. Kendi annem dahil evin her dolabı tıka basa dolu ev tıka basa dolu ve benim sinirim bozuluyor.
İşin kötü tarafı kendi evime çıktığımda da 1 ev dolusu eşya getirmişti evime de. 4 tane yorgan getirmiş mesela yahu evde tek yatak var zaten...

Öyle bir evde misafir olarak kalamam. Öyle bir kadının (kadının demiyeyim de insanın) yaptığı hiçbir şeyi yiyemem. Ayıp olmasın diye şartları zorlayıp, yemeye çalışıp kusmuşluğum vardır.

Anne evleri böyle, ben de gidince sürekli anne at azalt demekten dilimde tüy bitiyor. Tüm ev için geçerli. Ancak sizin buzdolabı annemlerinkinin aynısı ve o kapağın düşmesine az kalmış. En azından kapağa ağır şeyler konmaması lazım, 15 gün önce annemlerinki düşmüş.

Hahahahaha ayni durumu yasadim aile evinde. Durmadan yiyoruz israf olmasin diye evde resmen cop ogutucu gibiyiz komple

ahaha hepimizin anneleri boyle sanirim.
yalniz isin kotusu biz de onlara benzeyecegiz yillar gectikce:D
ben saldim artik karismiyorum, kendisi boyle mutlu ben de o mutlu diye mutluyum.

yorumlar için teşekkürler yeni capsler ekledim durumun ciddiyetini göstermek için.

çözüm nedir peki? İngiltere'deki gibi evi fazlalıklardan arındırma programları bize de gelir mi? Psikolojik destek mi nedir?

ben de anneme kızıyordum, bizimkinin bir tık üstü. ben kızınca da bahane hazır, onların hepsinin bir kullanım yeri var. 16o metrekare eve sığamadı kadın. çözüm yolu yok. ben ele güne rezil oluyoruz, arkadan konuşuyor komşular diye feyk atıyorum, toplanıyor ortalık ama 3 gün sonra yine aynı.

ben annemle yaşıyorum ancak bizim mutfak çok daha parlak, aydınlık tezgah üzerinde çok az şey var. siz de onla yaşasaydınız böyle olmazdı :)

çözüm derin dondurucu, kapalı dolap kullanımı.

bizimki de benzer, bu seviyede degil ama kaos hakim. duzenleyeyim diye ugrasiyorum, sonra bulamadigi her seyden ben sorumlu oluyorum. e ne faydasi var? kadin oyle mutlu zaten. evde yasayan da ben degilim, bana da bir faydasi yok. takilsin oyle nabalim.

durumu degistiremiyorsan bakis acini degistir. ooh masallah dolu dolu bereketli bizim evimiz de. :)

bir kere alisverise yolladi tuz al, strec film al falan diye. aldim geldim, yerlestirmek icin bir actim cekmeceleri, zaten aldigim her seyden varmis, kadinin haberi yok evde olandan.

img-s1.onedio.com

Aklıma bu karikatürü getirdi, ıvırı zıvırı saklama içgüdüsü tamamen :)

Yolda boş zamanı geçirmek için karşıdakini kullanıyorlar. Yürürken birlerini aramak gibi, o kadar boş ki muhabbet varınca direkt kapatırlar.

ya afedersiniz ama kız alsın telefonda cinsel sexks yapacaktı sevgilisiyle bir de yobaz bir şehir olarak bilinir yaşadığım yer kimse ses çıkaemıyor arkadaş. üniversitede kütüphanesinde memur çıkmış ortaya o da telefonla konuşuyor, bir tanesi psikolojik danışmanıyla konuşup depresyonunu anlatıyor telefonda çıldıracaktım bugün resmen ya

somethinginthewayshemoves +1

trollediğim falan yok. dinleme işi bilinçaltında çalışıyor yani istediği gibi duymayayım diyemiyorum maalesef. otobüs motorunun ve insanların hışırtısından başka ses olmayan otobüste birisinin muhabbeti beynime ben istemesem de giriyor. özellikle kulaklığımı unuttuğum için maruz kaldım buna. ha çok biliyorsan nasıl isteyerek dinlemem onu anlat da bilelim?

Kulaklıkla sessizce konuşana birşey demem ama otobüse binmeyi bilmeyen bir orta yaş kitle var
Telefonda bağıra çağıra konuşuyorlar
Otobüste ya sana yapışıyorlar ya da çok rahatsız bir yerde dikeliyorlar
Bir de yolculuk boyunca bağıra çağıra kendi arasında konuşan kitle

İtalya'ya gitme katil olursan. Şerefsizim, kafeye, restorana, otobüse binemiyordum. Telefonu da geçtim 10cm yan yana iki kişi bağıra bağıra konuşuyor, babadan oğula nesil, zengini de öyle fakiri de.

yan koltukta uyuyanların olduğunu bile bile ayı gibi bağırarak konuşan adam çok. her hafta biniyorum çok fazla şahit oluyorum.
bunun ayıp olduğunu, sessiz bir ortamda bağırarak konuşulmayacağını düşünemeyecek kadar ilkel kafalar. kimse öğretmemiş.

ikaz etmeli tatlı dille. bence bazıları fark etmiyor rahatsız olduğumuzu.

@e haliyle bunun ikaz etmeyle alakası yok ki hangi birini edeceksin.bu insanların görgüsüzce yetiştirilmelerinden kaynaklanıyor.köy evinde 20 kişi küçücük odada sabahı akiam yapanların çocukları insan içinde sessiz olması gerektiğini kimsenin onunla ortak alanda onun bağırış çağırışını duymak zorunda olmadığını bilmiyor.suriyeliler de aynı şekil

yeme-içme ve eğlence yıkanma kısmında olmuyor. ara yer vardı biz orada hem hazırlandık hem oynadık hem yeme-içmeyi orada yaptık. ben hijyen takıntılı olduğumdan iç kısma (yıkanma yeri) geçmedim bile. ama geçip yıkananlar olduydu.

şimdi hamam kapatma diye bi' olay vardı. çayyolunda vouge adında restoran spor salonu masaj spa v.s hizmeti olan bi' tesiste küçük de bi' hamamları vardı onu kapatabiliyorduk 2016 yılında. içerisi tamamen size ait, dilediğimiz gibi kullanıyorduk.

bu başka yerlerde de vardır illa. yemek konusu bi' tek benim de aklımı kurcaladı ama yani kapattırıldığı için içeride zaten mümkündür diye tahmin ediyorum. en kötü vouge'a bakın hala açıklarsa oraya sorabilirsiniz.

Santis spa center ankara

Hamam kapatılıyor. Otellerin yanda spor merkezlerinin hamamlarıyla görüşebilirsiniz. Ben bursada yaşadığımdan her yer hamam :) biz kervansarayın aile hamamını tutmuştuk mesela. Hamamların hemen hepsinde kuru alan var. Yapılan anlaşmaya göre ya siz yiyecekler hazırlıyorsunuz ya da onlar paket satıyor. Müzik için laptop vs veriyorlar, o kuru alanda yenilip içilip oynanıyor. Ben gelin olarak millete krem hediye etmiştim hamamdan sonra sürsünler diye hoşuna gitmişti milletin. Oys canım hamam çekti .)
Bazı hamamlar havlu, şampuan, terlik, peştemal de veriyor onu da sorun görüştüğünüz yere.

3 5 sene giyecekse değildir kaldı ki çok daha uzun süre dayanır kaliteli üretilmiş deri ceketler

2007 yılında 600 liraya deri ceket almıştım ki yumuşak deriydi. sezon başında boyatır hala giyerim, tabi ki eskisi gibi şık durmuyor ama artık salaş mekanlarda dikkat çekebiliyor. şimdi baktım o zamanlar asgari ücret 650 700 arasıymış yani senin almak istediğinle eş değer diyebiliriz.

Deri ceket sıkılgan biri değilseniz eğer çok uzun süre kullanılabilecek bir şey. Fp olarak değer öyleyse.

Gereksiz bence. Bir defalik yapiyorsa neyse de yilda birden fazlasi sacmalik ozellikle deri ceket gibi pek giyilmeyen iki kullanip sonra senelerce kenarda unutulan bir sey icin.

en az 5 yıl giyilebilecek kalitede değilse içime otururdu benim. şahsen ben vermem ama verilir yani.

Ben deri ceket, spor ayakkabi, canta (sirt cantasi ve klasik cizgilerde olan cantalar), iyi bir outdoor ayakkabi/mont, takim elbise gibi modasi gecmeyecek esyalarda yuksek fiyatlar verip kaliteli urunler alinmasina asla karsi degilim hatta ailemdeki hemen herkes de boyle yapiyor. Alinca uzun sure giyecegimi bildigim bir seye verilen paraya acikcasi acimiyorum. 100 liraya alip 2 sezon sonra derileri soyulmaya baslayacak bir monta para vereceginize 2000 liraya mont alip uzun yillar giyebilirsiniz ve ustunuzde kaliteli durur.


Kadin oldugum icin kendi giysilerimde illa marka olsun diye tutturmam, begendigimi alirim zira hem cok giysim var hem de birkac sezon sonra yeni de olsa bikip birine verme egiliminde oluyorum ama erkek arkadasima giysi alirken hep kaliteli ve marka giysiler tercih ediyoruz. Fiyatlari tabii ki diger magazalara gore yuksek ama hem bana oranla daha az alisveris yapiyor, hem cok temiz kullaniyor, hem de tarzini pek degistirmiyor. 6 yil once aldigimiz markali bir gomlegi hala jilet gibi dururken, loft'tan 60 liraya aldigimiz gomlegi 3 kere giydikten sonra rengi solmaya basladi.

Velhasil imkan varsa bazi urunlere yuksek fiyat vermek sizi uzmez, aksine gayet akillica bir secim olur. 2100 lira da deri bir mont icin absurd bir rakam degil bana kalirsa.

değil. kaliteli deri cekete para verilir. ilk aldığım deri ceketi bile(8 9 sene oldu sanırım) hala giyiyorum arada.

2014 yilinda 3k maas ile 550 tlye almistim.
Burusturup bagaja attigim oluyor, giydigimde kapi gibi. Alinir. Ama sanki bu urunun hakkı en fazla 1300 suan.

kimse kusura bakmasin ama fp bos adam mantigi. bir seyi ihtiyacin yoksa veya fiyati senin kazancina (normal harcamalarin ve kenara koyman bence %30-40'lik kismi da katarak) gore pahaliysa fp yuksekmis dusukmus anlamsiz. burada da mesela deri ceket %99 insanlarin alip giymedigi bir sey. hatta dolapta yer kaplayip toz biriktirecegine hic olmasin daha iyi.

fp mantigi ne kadar esya toplasam o kadar iyi varsayimiyla isliyor bence ki hesabini bilmeyen halkimiza daha cok para harcatmak icin marketing komplosu olarak uydurulmus olabilir.

ne 3-5'inden bahsediyorsunuz?

2007'de aldigim deri ceketi hala giyerim. mansetleri sokuldu birazcik ama zaten salas bi tipim.

derinin eskisi makbuldur zaten...

kişisel fikrimce; az ama kaliteli her türden eşya, çok ama dandik'den daha iyidir daha zengindir.

mayış/eşya arasındaki oran ise mayışına nazaran giderlerin ile alakalı biraz. mayşından sabit giderleri, aylık düzenli harcamalarını çıkartınca (elinde birikmişin yoksa tabii) ve eşyaya bu parayı verince kendini zora sokmuyorsan hiç sorun yok bence.

Deri ceket alip sadece 1-2 kez giyenler mi varmis? Ben 5 yil once aldigim deri ceketimi her yere giyiyorum valla.

Bi kez boyattim, yeni gibi oldu.
Neyse, 2100 lira biraz pahali geldi ama, indirimde yakalama ya da baska magazalara bakma sansiniz var mi?
Gerci cok begendiyseniz, taksit vs oluyorsa, butce olarak sizi o anda zorlamayacaksa alabilirsiniz.

5 yil giyerim diyorsan hic gereksiz degil.
sanirim aldigim en pahali seylerden biri sirt cantasiydi 650 liraya, 13 senedir kullaniyorum

Ne 3 5 senesi? Annemin 70lerde aldigi deri ceketi ben hala giyiyorum. Duzgun kullanilirsa boyle seyler evladiyeliktir. Ben olsam alirdim.

Bir ayini veriyorsun 6k icin. Al gitsin o kadar begenmissin. Taksit falan da yaptirabilirsin. Ucuz muadilini alma bu arada hem mutlu olmazsin digerini istedigin icin hem ucuz mal montta, cekette kendini baya belli eder.

yara izi için kullanılan kremleri vs denediniz mi? sirkenin iyi mi kötü mü yapacağını bilmiyoruz.

@sttc evet 1 buçuk aydır 30'dan fazla krem ve yağ denedim herhalde.

30 tane krem deneyip sonuç alamadıysan, tüm güzellik endüstrisinin arayıp bulamadığı formülü sirke özetle asetik asitte bulabileceğini düşünmen pek normal değil.

kaldı ki böyle 30 çeşit krem, merhem kullanırsan cilt kanseri olman işten bile değil. hem bunlar sihirli kremler değil, sürdüğün anda güzelleşeceksin. her kremin merhemin etkili olma için zamana ihtiyacı vardır.

merakımdan soruyorum, kadın mısın, erkek mi?

Her gün düzenli elma kabuğu sürün. Yara izlerine birebir.

1,5 ayda 30 dan fazla ürün denediyseniz, hicbirini iki gün üst üste denemediniz anlamina geliyor. Buna ragmen etkili olup olmadiklarini anlamis olmaniz pek mümkün degil.

Her neyse, seker hastaliginiz falan olmasin, yaranin bu kadar uzun süre gecmemesi garip gercekten.

Sarı kantaron yağını DÜZENLİ olarak sürün. Ciddi bir yara iyileştirme gücü var.

Kantaron +1
Ama sürüp güneşe çıkmayın, leke yapar.

yara mi yara izi mi? yara izi gecebilen bir sey olmuyor her zaman. contracrtubex diye bir sey vardi ama her yara izinde etkili olmuyor.

yara deseydin, derdim ki bende 1 sene gecmeyen vardi, hem de kocaman. ama yara degil belli ki seninki o yuzden herhangi bir isim telaffuz etmeyecegim.

asetik asitin sorunu cozecegini ne dusundurdu gercekten?

belki gercekten estetik ameliyata gerek vardir?

Bende de var gecmeyen bir yara. @supergirl senin nasıl geçti yara merak ettim

opitsen, pm atiyorum ilac ismi burda vermek dogru olmaz

@bosver nicki + 1

iki günde hiçbir krem işe yaramaz. mucize olur o. bence de doğru kremle en az 1 ay uygulayıp fotoğraflarla fark var mı yok mu karar vermek lazım.

Çin malı satan tuhafiye, pazar benzeri yerlerde olabilir.

Öldürme :( al eline bir havlu kovala pencereden kapidan dışarı

Bi milyoncularda

kör olursunuz

(bkz: mastika peshtera)
(bkz: #61971646)

bu markayı bilmiyorum, mastika ile şöyle bir örnek vereyim evet anasonlu rakı gibi bir içkidir ama bizim rakılarımız gibi sert değildir, içimi çok yumuşak ve çok hafif tatlıdır, tadına kanıp çok içersin ama acayip çarpar, tadına kanıp su gibi içmeyin :)

www.youtube.com

Kral bunun üzerinde de direkt mastika yazıyor :)

Ben Bulgaristan çıkışındaki mustafa markette böyle bir şişe görmüştüm. bu da bir marka işte, kör edeceğini sanmıyorum.

O zaman yarın bir gömelim bunu biz :D

Mastikadir, Bulgaristan da bolca bulunur Trakya da önemli tüketim potansiyeline sahiptir. Hatta göçmenler " bı mastika alayım" der, alkol türünü soylemez

erkek, 9/10.

sadece şişmanlara ve yüzü aşırı pürüzlü olanlara şans vermem. geri kalanlar benimdir.

full swipe right mısın diyosun :D

ben baya seçiciyim. ilk görüşte aşk değil de ilginin oluşacağına inanıyorum. oluşmadıysa zaman harcamaya gerek yok

1/10
K

Kadıköy ve Caddebostan sahilde 10/10

Buraların kızlarını çok seviyor ve beğeniyorum <3

1/20
e

1/10
E.

@işimdeyim gücümdeyim nasıl bi' yokluktasın bilader ?

@sttc konu aşk değil zaten, sadece çirkin bulmamak.

Bursada yaşıyorum, heykeli merkez baz alarak orada yürdüğümü varsayarsam 1/10

Ama FSMde yürüyorsam bu 5/10 olabilir.

K

yaşadığım yeri düşünürsem 10 kızın 4-5 tanesini çirkin bulmam, 1-2 tanesini güzel/hoş bulurum. bu durumdan bağımsız olarak kafede oturup sohbet etme ve kahve içme fikrinden nefret ediyorum, o açıdan hiçbiriyle kahve içmezdim. termosumuzu alıp parka gidebiliriz, metroda raylara yatıp ölümü bekleyebiliriz ama herhangi bir mekanda oturup çay-kahve içme konsepti bana çok yabancı geliyor, alışamadım. kızılay'da köfte ekmek falan yesek, bankta oturup termosumuzdan kahve içsek daha güzel. kafeleri sevmiyorum ben, anksiyetemi azdırıyor. fakir hissettiriyor.

Kadın, 3/10.

Erkek, bulunduğum yere göre çok değişir bunun cevabı ama yaşadığım yerde 7/10, İstanbul'da bazı yerlerde 3/10 veya daha azına da düşebilir. Zaten kapalıları direkt elerim, kafamız uyuşmaz, kahve içsek ne olur.

@senolll

abi kapalı/açık veya kafa uyuşma meselesi değil olay. başka pencereden bak.

@işimdeyim Abi dış görüntü üzerinden karar ver demişsin, kapalı olmak dış görüntü değil mi? Öte yandan bir kadının saçları benim için çok önemlidir, görmeden nasıl değerlendireyim? Dış görünüş diyorsak fizik de önemli tabii, bol bol elbiseler giyiyorsa yine değerlendiremem.

≤1/10 (o eşiti de insaflı davranıp koydum)
K.

1/10

K

Yolda gördüğümle oturup kahve içmem ama tipi sormuşsun o yüzden cevapladım:d

erkek, 0/10 (kahve sevmiyorum)

kadınların cevaplarıyla erkeklerin cevapları arasında bu kadar fark olması tuhaf geldi. aynı analardan babalardan olduğumuza göre güzellik & çirkinlik açısından yakın seviyelerde olmamız gerekiyor genetik bilimine göre ama kadınlar cevaplardan anladığımız üzere çok daha az kişiyi beğeniyor. erkekler önüne gelene yürüdüğü için seçiciliğin böyle evrimleşmesi de normal ama nedense hala erkekler kadınlardan çok daha şekilci gibi bi algı var bence tam tersi.

neyse soruya da cevap vereyim. güzellik açısından çok seçici değilim şişman olmasın, pespaye, bakımsız olmasın, dünyalar çirkini bi suratı olmasın yeter. merkezi bi yerde yürürken türbanlıları saymazsak genç kızların 6-7/10'u bu filtreye girer sanırım. dış görünüşten daha seçici olduğum başka konular var ama.

1/15

K.

Yaşadığım bölgede kadınlar erkeklerden daha özenli ve daha hoş.

10/10

Erkek.

şenol diye isveçte yaşayan bir arkadaşım vardı sen misin o

Kuzey Avrupada asla bu fotoyla olmaz.
Yakışıklısın, neden daha artistik bir fotoğraf çekilmiyosun? Işık oyunları vs. yapsan, gün batımı olabilir mesela, arka fon böyle duvar değil de doğal ortam ya da gökyüzü falan olabilir... bu şekilde sabah akşam spor yapıp aşırı şık giyinen ve doğuştan yakışıklı olan abileri geçemezsin :(

@megalomaniac yakışıklılık için teşekkür ederim. Ya aslında benim de içime sinmiyor, zaten ön kamera ve selfieler de kötü de pek fotoğraf çektirebileceğim kimse yok. Anlamıyor millet fotoğraf çekmekten :/ kendim uğraşırım artık bir şekilde fotoğraf makinesiyle falan bu sefer.

gülüş zorlama, burun büyük çıkmış, kasıyormuşsun gibi bir hal var.
omuzların duruşundan selfie olduğu belli.
telefonu bir yere koyup 10 sn sonra çek ayarıyla veya bir adet selfie çubuğuyla bundan daha doğal ve başarılı sonuçlar elde edebilirsin.

Selfie de olsa dediğim koşullarda güzel çıkabilir.

Yakışıklısın ona diyecek bir seyim yok fakat kaşlarını kazıdın mı döküldü mü?

@reca...
hahah teşekkür ederim ve hayır hiçbir müdahalede bulunmadım. Kaşlarım seyrek, hatta daha küçükken daha sarıydı, daha ortaokuldayken yaktın mı falan diye sorular geliyordu.

bir de selfie kamerası kötü, biraz bulanıklaştırıyor. Normalde var kenarlara doğru da kaşlarım ama seyrek ve sarı.

şu küçüklük fotoğrafımda hiç yok gibi mesela :D
scontent-arn2-1.xx.fbcdn.net

Kuzey Avrupa yı bilmem ama burada Tinderda sevgili olacak erkek sınıfına girer, okeyse asıl tinder amacını uzun vadede elde edebilirsin :)

@some... Burada da sevgili olacak erkek sınıfına girsem uyar bana ya haha öylesi daha iyi olur hatta :)

E iyi o zaman. Ben olsam sağa çekerdim, sağa mıydı unuttum gerçi. Zamanında beyimle tinderdan tanışmıştık da :) unuttum sistemi :)))

bu fotoğrafın hoş değil, geçmişte nehir/boğaz gibi bir yerde çekilmiş fotoğrafın vardı çok daha iyiydi. bu iyice bi acayip.

gri de bozmuş seni.

Tek fotoğraf koymak eşleşme ihtimalini düşürüyor bu arada.

Endocarpı, tohumu, sapı çiğnemek pek hoş olmasa da yapılır. Bana da normal geliyor.

Sapını bilmem ama elma tohumunu yemenin bir mantığı yok. Elma çekirdeğinde amigdalin mevcut. Amigdalin parçalanınca hidrojen siyanür ortaya çıkıyor. Hidrojen siyanür de zehirli. Elma çekirdeğinden zehirlenmek için bir oturuşta bir kilo elma çekirdeği falan yemek lazım tabii ama yemeye ne gerek var yani?

Ben! Bu tek sapini bırakırım o da odun gibi bişi yeme zaten onu.

@gyroscope nin söylediği hidrojen siyanür konusunu benim de duymuşluğum var.

Ancak bütün katı meyve sıkacaklarının reklam filmlerinde de elmayı sapıyla çekirdeğiyle, çöpüyle sıkarlar.

Hep ilginç bulmuşumdur.

Bir ara yapıyordum ben de ama hem çekirdekdeki siyanür olayını hem de sindirilemeyen meyve çekirdeklerinin apandisite sebep olduğunu okuyunca bıraktım.

Ben. Bazen sapını yemeye üşeniyorum. Hepsini yemeyince ziyan olmuş gibi hissediyorum. @curukturpkokusu 'nun yazısını gördükten sonra bi daha yemem heralde.

Sapı hariç her yerini yediğim çok olmuştur

Babam sapa da acımaz ay baba yuh amaa deriz. O da devam eder ama çekirdek olayını ben de yeni öğrendim, yedirtmem bundan sonra

sapini ve cekirdeklerini yemem, ama duruma göre gömebilirim.

suyunu sikarken tamamen atarim makinaya.

Elma çekirdeğini içinde eser HCN var diye yememek, radyasyondan kanser olurum korkusuyla TV izlememek gibi bir şey. Tadını beğeniyorsanız yiyip geçiniz. Yalnız sap kısmını yemek bize göre değil onu belirteyim. Bildiğin odundur sapı.

wuhuu çok iyi.

enişte francescano mu hipster mi?

nerdeyse yarıya bölünmüssünüz ama hiç belli olmuyor tebrikler.

Yarıdan fazlaya bölündük 56 kiloyum şu anda.

Ayşegüller kovalasın dedi yapraam.

Enişte hipster değil onu da nereden çıkardınız?

Zayıf :( azcık ekmek ye annem
6:10

Wow cidden 64 kilo mu nasıl oldu, mükemmel

o siyah şeyi neden takıyorsunuz ya? çirkinler takar onu. çirkinker doğal çirkinliklerini yapay bir çirkinlik gibi göstermek için takıyorlar. takmayın.

Çok tatlısın :)

4/10

Sen su gecenlerde italyana kaptirdigimiz milli degerimiz degil misin?
Biraz fazla sayiflamissin.

ateş ediyon

Pankart taşıyan çizgi karakter resmi görünüyor. Bizim eski "Tonton Ailesi" benzeri bir şeyden olsa gerek.

Bacaklar çok seksi.

Bacaklar rambo

nesi +16 bunun yahu yuh, yobazlik detected.

fakirlik diz boyu. bu bayram filtreyi sana mi verseydik..

Genç kızlar çok etkileniyor o yüzden +16 ibaresini koydum. Mesuliyet kabul etmemek adına.

Öğrenciyim abi, olabilir yani öğrenci sevindirmek sevaptır.

Abiler stayla olmuş.

Bacaktan ifşa mı olur olm asgsgdhs

dalga geçmeye geldim de öğrenciyim deyince vaz geçtim. ama turkiyedeki plastik kirliliğine bireysel katkın dikkat çekici.

Bohem bir hayatın var. Tebrik ettim.

0,5/10

Cukunu falan atacaksin diye cok korktum lan.

kişi buna devam etmelidir hatta sevdiceğinin suratına oturup osurmalıdır

Karşılık alıyorsa devam edebilir. Karşılık gelmezse bu hayvanlıktan vaz geçmek gerekir.

Osuruk gibi insani bir ihtiyaç kavga sebebi oluyorsa orda başka bir sıkıntı vardır bence.

Ben osurmam, eşim de iki yıldır yapmadı ama birbirimizi yasakladığımızdan değil genel olarak kimsenin yanında osurmadığımızdan. Ben anne babamın yanında da osurmuyorken hadi evliyiz, hayat müşterek o zaman zarttt demeyi hiç düşünmedim :)
kaçırırsam güler geçeriz ikimiz de ama güldük diye de osurmam. Garipserim.

evde yatıyorum hava bozuk zaten, trafikten nefret ettiğim için ailemle gitmedim onları gönderdim evde tek takılıyorum. burası dünün aynısı insan sayısı hiç azalmadı.

İzmir yolu üstünde köyümüz, (bursa) yolu görüyoruz balkondan, iki gün yine kalabalıktı gayet.

benlik bi durum yok. ben çıktım kasmasın diye şehir.

Ben cuma gecesi hayatımın en boş Çengelköy'ünü görüp şok oldum şahsen. Dün de Acıbadem'de normalde hafta sonları tıklım tıklım olan bir mekâna kahvaltıya gittik, orası da boştu diğer zamanlara göre. Ama sonra Akasya'ya gidince her zamanki Akasya'ydı. Hava sıcak olunca millet avm'lerde falan takılıyor galiba.

Ümraniye çılgınlar gibi kalabalık. Bayram öncesi herkes alışverişe çıkmış. Trafik de pert, minibüsler hep alternatif yollara saparak ilerliyor.

Hiç bişey anlamadım

saçma.

Yani bankalar insanlari paralarina gore siniflandirip copcatanlik mi yapsin?

disarida falan bi bankaciya sakin soyleme bunu cok fena gulerler sana.

gerçek networking bu değil :D

İyi de zaten müşteri hizmetleri diye bir şey var arıyorsun sana bir çok seçenek sunuyor

Her şekilde kapalı. Mikropların bulaşmasını önlemek için.

@hatun açık olmasıyla mikrop bulaşması arasındaki ilişkiyi açıklayabilir misin?

@hatun

Klozet fırçasını napıcaz o zaman her zaman açık?

www.google.com.tr

Kapali bence ya. Elini yikamaya, aynaya bakmaya vs giren neden tuvalet deligini gorsun ki?

Edit: @hatun un linki +1

Linkte sifon çekildiği anda kapalı olması gerektiğini savunuyor. Sonrasında açık olmasıyla alakası yok.

Yapılan tuvaletten bağımsız olarak bence de açık bırakılmalı.

kapalı bırakılmalı çünkü klozetin içinde yılan felan olursa açıkken dışarı kaçabilir. sıçarken götü ısırmasından iyidir yani.

@dismainpula

Açık bırakalım da çıkacaksa biz klozetin üstündeyken çıkmasın öyleyse:)

Sadece sifonla alakalı değil aslında. Yıllar önce konuyla ilgili bir yazı okumuştum fakat şu an bulmam mümkün değil. Dilini bile hatırlamıyorum açıkçası.

Kapali.
Neyi havalandiriyorsun ki acik birakasin? Aksine... pisligini yaptigin ve idrarini sicrattigin yuzeylere temas eden su buharlasip banyodaki havaya karisacak... belki de gidip lavabonun yanindaki taragina, disfircana konacak. Dusunmesi bile mide bulandirici.

kapalı olmalı çünkü mikroplar hava ile karışıyor, özellikle de duş aldığınız zaman.

asıl sifona basılmadan önce kapatmak lazım. en büyük türbülans suyla geliyor.

Açıktı. Kedi olunca mecburen kapalı sürüyor duruyor artık.

kapatılacak bir kapak yaptıklarına göre kapatılsın diye yapmışlardır. kapatılmayacak olsaydı kaka yaparken üstüne oturduğumuz, ayakta işerken kaldırdığımız o halka gibi kısmını yaparlardı sadece, kapak olmazdı. klozet de hep açık dururdu.

demek ki kapatılması lazım ki bir kapak var.

kapalı olmasının hiç bir oneminin olmadıgını dusunuyorum. hayatımda bir tane bile klozet kapagını kapatmadan sifon cekti diye hastalanan insan gormedim. diger taraftan umumi tuvalletten hepatit kapan insanları konu alan haberleri cok duydum.

popsci.com.tr

Kapalı tabiki

Ben de bu tarz bi soru soracaktım insanlar genelde nasıl bırakıyor diye ki iyi oldu bunu gördüğüm.

Kesinlikle kapalı bence. Sifondan bağımsız şekilde tuvaletin içindeki mikroplar havaya saçılıp etrafa bulaşabilir. Ayrıca kapalı olması estetik açıdan çok daha uygun. Bi de kapalı olması gerekmese kapak koymazlardı +1

Ben gittiğim misafirliklerde açıksa bile kapatarak çıkıyorum tuvaletten. Ha umumi tuvaletlerde ellemiyorum tabi..

Ben de merak ettim, baktim biraz

Bu olmali di mi?

2019 Yetersiz Ehliyet Cezası
Ceza Kodu: 39/2

Ceza tanımı: Sürücü belgesi sahiplerinin, sürücü belgelerinin sınıfına göre sürmeye yetkili olmadıkları araçları sürmeleri

Ceza puanı: 20

Ceza miktarı: 1002 TL

Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse aynı miktarda ceza araç sahibine de kesilir.

%25 İndirimli ödemede: 751,50 TL

(Tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde ödenirse.)

yapma, ümit verme, bu konuyu birlikte konuşup kapatmadığınız sürece hep bir umut olur. senin her hareketinden duygusal bir pay çıkarır.

Sen duygusal boyutta ilgilenmiyorsan baş başa x bir aktiviteye davet etme.

Bir kadın olarak cevap vereyim, hayır asla davet etmeyin, umutlanmasın.

sevgili olmayalım ama sevişelim diyen erkek modeli gibi :)

bir yerlere davet edersen seni gözünde daha çok büyütür daha çok sever. hatta bir bakmıssın sevgili olmussunuz.

ya uzak duracaksın ya da iki gönül bir olacak.

Gönül işlernde açmadığın için silinecek ama olsun yazayım yine de.
Davet etmende sıkıntı yok. Hatta O anlamda ilgi duymadığını belli etmen için bir fırsat. Kelimeler her şeyin anahtarıdır. Doğru cümlelerle kırmadan bunu göstermelisin.

@adwokat; işte aradığım cevap :D peki nasıl belli edebilirim böyle bir şeyi. hani tersi olsa flörtöz yaklaşayım ancak bu benim için de kafa karıştırıcı.

X de baya güzel kız sevgilisi var mı acaba veya benzeri gibi bir cümleyle onda gözün olmadığımı belli edebilirsin, laf arasına sokuşturarak. Ben aranızdaki ilişkiyi tam bilmiyoeum. O yüzden yaratıcılığını kullanman gerek.

Olmaz o iş. Yürümez. Kıza eziyet olur.

İşine gelen cevap yerine daha gerçekçi cevapları dikkate almanı öneririm. Açık açık söylesen ve o da ''Tamam, o zaman sadece arkadaş olarak takılalım.'' dese bile içinde her zaman bir umut olacak, o ihtimali hep taşıyacak. Rica ediyorum yapma bunu. İnsan yaparken bazı şeylerin farkında olmuyor ama karşıdaki açısından psikolojik olarak çok yıkıcı bir durum meydana geliyor. Ben bunu yaşadım.

(git:www.kaft.com ) buradan farklı baskı çeşitleri olan modellere bakabilirsin.

klasik baskılı t-shirt için çok pahalılar. mudo'yu deneyin. en azından kumaş kalitesini hissedersiniz. bide şu soruyu sor kendine. eğer markası olmasa bu ürünlere gerçekten bu parayı verir misin? çünkü markası defacto, lcw vs. olup bunlar kadar güzel olan ve fiyatı 30-40 lira bandında epey ürün var.

Basic tişört candır diyorum. Bunları pek beğenmedim. Hele hele Nike olan çok kötü. Bir de pahalı.

Basic +1
Baskılı tshirt olacaksa da o tshirtün markası yazan logo tshirtler olabilir. Resim çiçek böcekli tshirtler güzel gelmiyor bana.
Mesela
www.sporthink.com.tr
gap.com.tr
www.sprtwrks.com Gibi.

24 yaşa kadar beyler için olur bence.

bugüne kadar hep otobüse binmeden 15-30 dk önce kalkış noktasındaki şubelerinden biletin çıktısını istedim, hiç sorun yaşamadım. bazen ara duraklardan bindiğimde de hiç sormadılar bilet falan. içiniz rahat etmeyecekse en yakın yerinden biletinizi bastırın tabii.

kamil koç bu konulara garip bir şekilde fazla önem verdiği için önceki yolculuklarımda dolaylı olarak dikkat ettirildim. önceden çıktısının alınmasına gerek olduğu kanaatindeyim.

Hiç çıktıyla binmedim. Pnr bile görmek istemediler.

direkt gidip koltuğuma oturuyorum hep ne soran oluyor ne bişey. arada x şehrine mi gidiyordun merkezde indirek mi diyorlar he deyip kulaklığı takıp uyumaya devam ediyorum

gerek yok. her ay üç dört defa biniyorum. istemiyorlar.

Gerek yok

Hangi okul kanka. Soyle yazalim:)

üniversiteler böyle ele ayağa düşerse, lise gibi yönetilirse, hoca kafayı da takar notu da tabii.

Ben konuyu anlamadım hocam. DD ile kalmışsın DC yapmak için gittiğinde derse gelseydin sana F0 vermek lazım mı dedi?

Böyle dediyse haklı, sana kafayı taktım da dememiş "derse gelip az öğrenip geçseydin. hem derse gelme hem de not dilen, oh ne ala" demek hangi ara takmak oldu?

yanlış anladıysam düzelt tabi :)

Kafaya takan taraf sizmişsiniz gibi geldi bana.

Bir dahaki dönem derse düzenli gidin. Neden derse gelmeyen öğrenciyi geçirmek gibi bir sorumluluğu olsun hocanın?

Alttan alıyorum bu dersi DD ile kaldım daha önce ,şuan bana diyor ki devamsızlığın var normalde F0 vermem lazım nasıl gözümden kaçmış diye şaşırıyor şapşik hocamız :) eski öğrenciyiz işte daha ne kadar alcaz bu dersi zaten sizin anadilimde çalışmayacağım temel bilgiyi aldım geçir hoca tatava yapma desem hepten kara listeye alsın beni :))

Hoca haklı +1

Benim anlamadığım şey haksız taraf gün gibi ortadayken nasıl tam aksine inandirabildiniz kendinizi? Çok garip..

Ayrıca hocanın dersi çekici hale getirme gibi bir görevi yok istersen palyaço kıyafeti giyip ders anlatsın sıkılma diye

Öncelikle;

''bana mealen sana taktım kafayı deyip geçiremeyeceğinizi mi beyan ediyorsunuz dangalak hocam?''

ve

''senin dersine gelmeden geçebiliyorsam laf etmeyeceksin, sen önce çapını arttır da öğrencileri derse gelmeleri için cezbet.''

Bu cümleleri hocanın karşısındayken sarfedebiliyorsanız, insanlardan o hoca adına kötü yorum yaptırmaya da o kadar hakkınız var, evet.

Gençler sakin olun bu dersi o kadar aldım ki kusacam artık ,bide bölümün en sevilmeyen hocasına denk geldik şansa

Devamsızlığı yapmışsın, hocan bırakmamış. Sınava girip, geçemeyince kapısına gidersen bu cevabı alacaksın tabii ki. Zaten vereceği şansı vermiş hocan sana. Hakkın olmayan notu istiyorsun, alamayınca da adam bana kafayı taktı, adam dangalak.

Hikayede bir dangalak var ama o hocan değil maalesef.

Arkadaşlar geçen dönemlerde derse devam ettiğim için F0 ile değil DD ile kaldım yani sorun derse gitmemek değil ,bana en çok koyan hocaya mezuniyet durumum var yardımcı olun diyom bana ne diyo katıksız saygıya değer görmediğim hocamız

dersi defalarca alıp da geçemiyorsan ve hocadan not dileniyorsan hala, demek ki problem sende. ayrıca devamsızlıktan bırakma hakkı da var, dersi ilgi çekici hale getirme gibi de bir zorunlululuğu yok.

Sen bu kafayla nasıl mezun olabileceksin acaba:/

Pes. Nasıl bu kadar haksızken haklıyım çığırtkanlığı yapabiliyorsunuz?
Hoca haklı, öğrenci terbiyesiz.

böyle ukala bir öğrenciye bence az yapmış hoca+1

Sevgili akademisyen dostu olup öğrenciyi ezen sisteme alkış tutan Romalılar ,arzuhalimi aktarmakta sorun yaşıyor olabilirsiniz muhakkak idrak yollarınızı tetkik ettirin :)) bu arada bi nükte daha belirteyim hocaya geçme notu kaç olacak ona göre büte çalışayım diyom sen çalışmana bak söylemem deyip kesiverdi mevzuyu ,hoca bu kadar kibirle öğrenciye yaklaşırsa kısasa karşılık icabet etmem bence makul bir tepki şeklim

Ben hiç bu kadar haklı hoca görmemiştim. Daha önce da haklı hocalar gördüm ama tamamen haklısını ilk defa görüyorum.

Şuranın ekran fotoğrafını alalım da, biri yazarsa gerçekten hoca hakkında kötü şeyler, gerçek hemen ortaya çıksın.

La lince uğrattıralım diye açtığımız başlıkta kendim lince uğruyom :(

Ne yalan soyliyim, bu sekilde linc edilmeseydin, hocanin ismini sozluge yazacak gibi senden alip hocana mail aticaktim bu hadsiz girisimini.

Bak ama iyi oldu, hem liseliligi bitirmeyi ogrenirsin boylece. Hem de artik hocandan degil bizden nefret ediyorsun artik:)

Hoca büyük takmış sana. AA ile geçmen gerek aslında bu dersi. Bir de mezun olacağını söylediğin halde. Bence sözlük kesmez, savcılığa suç duyurusu diyorum direkt. Haddini bilecek herkes. Rezalet.

Mezun olamaman doğal gibi duruyor uzaktan bakınca.

Hocan keşke ff, dz falan verseymiş :)

sen çarpıtmak üzerine kurmuşsun sistemini sanırım, hocayı yedin, ilk yazanları da yedin, topluca herkes haksız olduğunu söyleyince lince sığındın,,, e olmaz ama bu yaşta bu ne kibir, aradığın sorunları kendinde ara genç dostum, kendine çeki düzen ver hoca da daha olumlu yaklaşacaktır eminim, bu tutum biçimiyle hocan çok insaflı ve güzel kalpli biri olmalı diyorum. bunları linç değil tavrını değiştirmek için bir fırsat olarak ele alamanı diliyorum.

Aynen idrak yollarımız baya tıkalı nasıl açacağımızı da senden öğrenmemiz lazım zira yarın bigün nick altlarımız kötü yorumla dolar mazallah.

Sizde sıkıntı var o belli ama şöyle bir şey de var. Daha önce devamlılığı tamamladığınız ve nottan kaldığınız bir ders, alttan alındığında devam zorunluluğu aranamaz. Hocanız ne kadar tehdit ederse etsin sisteme devamsız olarak girmeyi denediğinde başarısız olacaktır.

bayılıyorum bu 20li yaşların başındaki öğretmen beğenmeme ukalalığına.

"senin dersine gelmeden geçebiliyorsam laf etmeyeceksin , sen önce çapını arttır"

valla o kadar sene alttan alıp, hala dd alıyorsan demek ki derse gidip çapını arttırması gereken sensin abi kusurabakma.

"Sevgili akademisyen dostu olup öğrenciyi ezen sisteme alkış tutan Romalılar"

bu işin prosedürü derse gir, notunu al geç. sistem dünyanın her yerinde aynı işliyor. eğer sen gerçekten iyi bi kağıt vermişsen ki

"mezunum not ver geçeyim" diyorsan vermemişsin belli, yine haklı değilsin. eğer kağıdına gıcıklığına not vermediyse eyvallah ama değil belli.

kısacası cay koy geliyorum +1

@new day, her okulda bu dediginiz kural yok, kendimden biliyorum.

screenshot aldım. sözlükte bi akademisyen hakkında şüpheli entry görürsem altına veririm linkleri.

Ya harbiden anlaşılmadım sürü psikolojisi ile haksız yere moralimi çökertmek isteyip hakkımı aramama manevi olarak engelliyorsunuz ,bütün Şevki’mi kırdınız aferin size ,evet hoca şartsız haklı öğrenci ise yazgısı gereği bunları kabullenmeli size göre .
Bu arada @Big bada bum bum ne diyon allasen,tercüman onayı alıp geliversene zira ne dediin anlaşılmıyor :))

@pide hadi ya, olabilir.

@nivoadmira anlaşılmadın. Daha doğrusu anlatamadın. Başkalarına sataşmadan önce kendini ifade edebilmeyi öğrenmelisin bence.

@nivoandmira sen önce kendi dil kullanımına bak bence. Yazdığın hiçbir cevap anlaşılır değil, ilk sorun da cabası. Kalkmış bir de millete tercüman onayı al gel diyorsun.

Haksızsın.

buradaki insanlar hakkını aramana engel olmuyor, haksız yere hem kendini hem hocanı uğraştırmana engel olmaya çalışıyor.

derse gitmek, yoklama olmasa dahi, ödevleri yapmak öğrencinin sorumluluğudur. kimi hocalar bu öğelere de puan vererek öğrenci için daha cazip kılmaya çalışır. neden, böyle sen gibi öğrenciler gelmiyor çünkü.

bunun dışında eğer öğrenci harf notu verilirken sınırdaysa hoca inisiyatif kullanabilir. neye bakacak burada, derse devama bakacak ilk. ya da böyle ukala tavırlara bakacak.

yani burada (bkz: hoca bana taktı) diye bir durum yok. tam aksine hoca seni bu durumda dersten geçirmeyerek profesyonel dünyaya büyük bir iyilik yapıyor.

Geçen dönem alıp devam zorunluluğunu ortadan kaldırdığını göz önünde bulundurunca bile yine sen haksızsın kusura bakma. Adamın dersi cazip hale getirme gibi bir görevi de yok, gittiğin yerin ilkokul olmadığının farkındasındır umarım. Pek öyle gibi durmuyor ama...

Edit: ayrıca buradaki insanlar neden sürü psikolojisi ile sana saldırsın? Hem haksız hem saygısız hem komplekslisin.

Devamsızlık kuralını saçma bulan biri olsam da sizin tavrınız ve hocanın tavrına bakınca burda haksız olan sensin gibi geldi. Devamısızlığa laf söyleyebilmen için derslere girmediğin halde iyi not alabilmen lazım. Hem kötü not alıp hem de laf söyleyince mantıksız kaçıyor :)

Valla benim ev neredeyse camdan ibaret olduğundan senede bir yıkıyorum. Birkaç hafta önce temizlik yaptırdım. Perdeleri yıkayıp takmak tam bir eziyet oldu. Baş edemiyorum. Eğer kolay olsaydı da yılda iki kez yıkamam yeterli olurdu.

Yılda 2

Biz arabasız gittik ama taksi kullandık hep. Halfetiye de gruptan birinin tanıdığı bir rehber bir vito gibi araç ayarladı bize, onunla gidip döndük.
Fiyatlandırma taksilerle aynıydı hemen hemen.

kiralanmalı

iyi bir taksici bulursaniz o da asiri kaziklamadan size tum gun yardimci olabilir. araba kiralamaktan izyade lokal surucu bulmak daha iyi diye dusunuyorum. veya en kotu araba kirala ama otobusle falan ugrasilmaz halfetiye.

otobus minibus filan dusunmeyin asla. taksi ya da kiralik arac. taksi tuzlu oilur tabi.

antep'te nereleri göreceksiniz ki araba kiralamayı düşünüyorsunuz? çoğu yer çarşıda ve hep birbirine yürüme mesafesinde. ben bi tek zeugma müzesi'ne giderken toplu taşıma kullanmıştım o kadar. halfeti için de günübirlik tur düzenleyen yerel turlara bakabilirsiniz.

Beğendiysen giy gitsin. 4-5 ay önce ben de bayılarak bir bot aldım. Numarası yoktu ben de 1 numara büyüğünü aldım. Ayağım bir de 44 benim. Mecburen 45 almak zorunda kalmıştım. Giyin gitsin, küçük olmasındansa büyük olması daha kabul edilebilir bir durum.

Kalıp koydurabilirsiniz

Ben fde geçenlerde bi spor ayakkabı aldım bir numara büyük. Sıkıntı olmuyor giyiyorum.

Beğendiyseniz iade etmeyin bence

Bunun için özel şampuanlar var, blefaroshampoo idi galiba adı. Bazı doktorlar da bebe şampuanı ile yıkamayı öneriyor.

Dalinle yıkamanın iyi geldiğini duydum.

Annemde var bebek sampuanı kullan demişti doktor.

annemde vardı bebe şampuanı kullandı +1

Bebek şampuanı +1. Sabah akşam bir parça pamuğu sıcak suya batırıp gözlerine kompres yap demişti bana doktor, iltihaba sıcak iyi gelmez diye biliyorum ama yapmıştım bir süre. Göz makyajı yapma mümkün olduğunca.

Bebek şampuanı kullanacaksanız en doğal olarak bilinen mustela markası.

bağırsak florasıyla ilgiliymiş diye duydum. irritabl bağırsak sendromu felan:

üç damla kullandım biraz azalttı. şimdi düzenli bir şekilde dalinle yıkıyorum. damlaların adını verebilirim ama bilemedim doktora danışmadan kullanılmalı mı

Arkadaslar hepinize çok tesekkur ederim. @kablelvuku cok cok sagolun dusunceniz icin. Ben damla suanda kullaniyorum o yuzden daha fazla damla kullanmak istemiyorum.

ben 3 er damla kullandım 2 ay, ikisi de iyi gelmemişken ne iyi geldi biliyor musun? papatya çayını demleyip ılımasını bekleyip gözümü temizliyordum onla, kullandıktan sonra 3-5 gün iyice gözümden çapaklar aktı yanma falan geçti bu sayede. şu an yine başladı ama eskisinden daha az.

Çok haklısınız. İkiyüzlülük kanımıza işlemiş :)
Bir de abartmayı seven bir milletiz, işimize geleni abarta abarta savunuruz. Kadın olarak; Adamın statüsü olsun ister, altında ezilmemek için eşitiz deriz. Birtakım beklentilerimizi karşılasın isteriz ama bunu görev olarak alıp ses çıkarmasın isteriz.
Daha kendimiz eşitliği sinsice reddederken nasıl eşit olabiliriz ki?
Su mevzuunda ben eşimden isterim, o benden ister getiririm. Birbirimize iş yıkmak için evlenmedik evet ama bu tür işleri zaten yapılması zorunlu olduğu için değil, içimizden geldiği için, doğal olarak yapıyoruz. Yemekleri genelde ben yapıyorum, anladığı bir yemeği yapalım dediysek o yapıyor ve ben oo iş kitledim olarak bakmıyorum buna.
Sabahları benden erken kalkar, kahvesini içerken bulaşık makinesini boşaltır mesela. Bu benim ondan istediğim bir iş değil, ona doğal olarak gelen bir istek. O da bana hiçbir zaman çalış kadınnn diyerek yaklaşmadı. Bunun gibi birçok örnek var.
Eşimizle, evimizde rahat olamayacaksak ölelim bi zahmet.

"ataerkil" denen toplum yalnızca orta sınıf ya da üstü kadınlar ile zengin erkekler için yararlı.
orta sınıf erkekler kendi denkleri kadınlar için üst sınıf erkeklerle rekabete giriyor. ezip geçiyor adam.
alt sınıflarda da bu görece geçerli ama genelde en alttakiler her türlü eziliyor.

ayrıca ataerkil denen sistemde makbul erkeğin ne olduğunu kadınların belirlemesi çok ilginç değil mi? kadınlar seni beğenmiyorsa, yani sapsan ya da abazaysan, (bunlarla da niye dalga geçilir?) bu kötü bir şey, aşağılık bir durum olarak görülüyor. erkeklerin çok sevdiği biriysen bile "sap" "abaza" denen durumu aşamıyorsun. çok fazla kadın olan ortama gitmeyi herkes istiyor çok fazla erkek olan ortama gitmeyi kimse istemiyor. demek ki bi gariplik var bu ataerkil sistemde.

ps: bell hooks falan çok kötü, çok kötü, çok kötü kesinlikle işe yaramaz kitaplar. bell hooks kapitalizme karşı olduğu için kitaplarında büyük harf kullanmadığını söyleyen biri, düşünün. camille paglia, christina hoff sommers iyidir.

bu konulara yaza yaza bıktım ama bazıları hala anlamıyor

örneğin dreamnesiac soru sahibinin ortamı ilginç diyip erkeklerin kadınların babasının araba markasını vs sorduklarını ve erkeklerin kadına hesap ödetme planı yaptıklarını söylemiş. acaba ilginç olan hangisi? dreamnesiac ortamı mı yoksa soranın ortamı mı? dreamnesiac gibi ortamlar muhakkak vardır ama türkiye'de ilk hesabı ödemem diyen erkekler yüzde 1 falandır. bu durumda ilginç olan ve olmayan ortam belli oldu.

bir de kassiopeia gibi okuyun pis cahiller diyip kitap önerisi verenler var ki güldürüyor insanı. şuraya verecek cevabınız varsa verin, yoksa susun bi zahmet. soran sizin görüşünüzü sormuş, bilmişlik taslamanızı istememiş. madem sen okudun bu kitapları ne yazıyor anlat bilelim, kitap okuyun diyerek otomatik haklı olunmuyor. bu kitapların antitezlerini yazanlar da var. sen de git onları oku. bak şimdi de ben haklı oldum. ne yapacağız?

şimdi geleyim soru soran arkadaşa. haklısın arkadaşım. ben de eve yorgun gelirsem eşimden su isterim. eşim de eve yorgun gelirse su veririm. feminizm saçmalıkları ile kadın erkeği birbirine düşman ettiniz. evliliklerde hangi kadın arabayı sanayiye götürüp rot balans yaptırır, bu tür işler erkek işi diye paslayıp bir su getirmeyi zul görürseniz mutsuz olursunuz, ki oluyorsunuz zaten.

kabul edelim bizden önceki nesilde erkekler kadınları ezmiş, ceremesini şimdiki efendi erkek nesli çekiyor.

ekşisözlük mecralarında içinde kadın erkek geçen bir konuda konusmak manasız da, benim bakış açım şöyle: "sevdiğiniz insandan" su istiyorsanız kibarca sorun yok, kadından kadın olduğu için istiyorsanız sorun var.

evet bence haklısın. kadınların da haklı olduğu yerler var ama. iki taraf da hem haklı hem haksız.

@dreamnesiac yukarıda cevabımda kimin ortamı ilginç onu cevaplamıştım, şimdi de okudugunu anlamayan kim onu cevaplayacağım. ama bu tartışmayı daha fazla uzatmayacağım çünkü uzayınca moderatörler siliyor ve bu yine feministlerin işine geliyor. bazen bilerek tartışmayı uzattıklarını bile düşünüyorum.

cevabında bu ve buna benzer şeyler yazıyor "Bulunduğunuz "ortam"lar ilginç galiba?Etrafımda yeterince insan var, hiç bu bahsettiğiniz durumlar sözkonusu değil. Epeydir hesap ödeten kadın görmedim. Hatta inanmazsınız, yüzüklerini de kendileri alanlar var. " buradan anlaşılan şey hesap ödeyen erkeklerin az olduğu, ödemeyen kadınların çok oldugu. büyük şehirler dahil ülkenin çok büyük bir kısmında hesabı erkek öder. bunun yanlışlığını tekrar yazmaya gerek yok

peki ben yazımda ne yazmışım da kadınların erkekleri ezdiğini ve tü kaka varlıklar oldugunu söylemişim. aksine bizden önceki nesillerde erkeklerin kadınları ezdiğini söylemişim ve eleştirimi kadınlara değil feministlere yapmışım.

bu durumda siz okudugunuzu anlamıyorsunuz. aynı zamanda anlatmak istediğiniz başka ise anlatamıyorsunuz sanırım.

ayrıca bir cinsiyet ile yani erkek cinsiyeti ile sorun yaşayan sizsiniz. bana bu eleştiriyi yöneltmeniz de bir itiraf niteliğinde

edit: aşağıdaki cevaptan anlaşıldıgı üzere okumadan cevap veren, verdiği cevaplar da hiç bir şekilde net olmayan kişi belli. o yüzden uzatmaya gerek yok zaten

@dreamnesiac mecburiyetten bulunduğum bir ortamla ilgili değerlendirme yaptım ve bu ortam Türkiye gerçeğini anlatıyor. Siz farklı insanlarla birlikte olabilirsiniz,bana kalırsa her ikisi de yanlış ama neyse. Sizin örneğiniz türkiye’deki kadınların çoğunluğunun bu şekilde düşündüğünü değiştirmez. Yersiz bir yorum olmuş,hoşuma gitmesiyle alakası yok. 2.yorumu yapan arkadaş da eleştirmiş dikkat ederseniz. Dar örneklem demeniz komik :)

@kassiopeia söylediklerimin neresi yanlış onu da belirtseydin keşke. Bu kadar saldırgan olmana gerek yok.

erkek şiddetinden ölen kadınlar için dijital sayaç;

anitsayac.com

bakın tüik 8 mart öncesi kadın istihdam oranının erkeklerin yarısından az olduğunu açıkladı;
www.sabah.com.tr

gov.tr uzantılı şöyle bir sayfaya / alana / projeye günümüzde hala ihtiyaç duyulması bile durumun vehametini özetler nitelikte;
kizlarinegitimi.meb.gov.tr

bakalım milleti temsil eden mecliste kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu kaç yıl önce kurulmuş;
2009 / Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun Kurulmasına İlişkin 5840 Sayılı Kanun” 24.03.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

vaktim olsa size buraya sayfalarca link ekleyebilirim tablonun vehametiyle ilgili ama evet, tabi tabi, çevrenizdeki üç beş örnekten yola çıkarak bütüüüünnnnnnn kadınlar bık bık bık, para, statü, hesabı kitleyeyim, bu tektaş çok küçük, ataerkil sistemi eleştiririm ama dötümü de ona yaslarım filan filan peşindeler.

ayrıca sopiro + 1


edit: ulu ursula abladan karanlığın sol eli kitabını okumanızı öneririm.

yeniden edit: bakın, hakim avukatın etek boyunun uygunluğuna karar vermek için eteğin fotoğrafının çekilmesini bile istemiş. bu ve benzeri konularda erkeklerle ilgili hiç bir olayla karşılaşmazsınız.
www.hurriyet.com.tr

Öncelikle sopiro +1

Ben bir şey merak ediyorum. Bu işin kaymağı neresi? Tek taş mı? Sürekli katledilen, sistematik olarak şiddete maruz kalan, sevenin sevdiği için öldürdüğü, sevmeyenin de öldürdüğü, tecavüze uğrayan, ne giydiğine karışılan, oraya kadın başına gidilmez denilen, toplu taşımaya bindiği için kızılan, eve geç geldiği için hor görülen, yürüyüşe çıktığı için "yollu" olarak adlandırılan, parası var diye aşağılanan, parası yok diye daha çok aşağılanan, anne olmak istediği için baskı gören; anne olmak istemediği için yetersiz görülen, kız çocuk doğurduğu için beceriksiz görülen, tek çocukta bırakırsa eksik görülen, abla olduğu için kardeşine bakmak zorunda kalan, ev işlerinde anneye yardım etmek zorunda olan, gülümsedi diye "tacizi isteyen olarak adlandırılan ve zamanın başlangıcından bari varoluş mücadelesi veren bir cins için kaymak tam olarak neresi? Tek taş mı?

Ataerkil toplum erkeğe tam olarak ne görev vermiş, erkeğin taşıyamayacağı?

Türkiye'nin özeti falan demişsiniz bir de. Bu anlattığınız garip hikaye, ne Türkiye'nin ne de başka bir yerin özeti olabilir. Bu sığ bir kurgu olabilir ancak.

Bence konunun ozneleri hatali, sorun erkek / kadin iliskisinden cok daha derin. Tipik insan davranislari aslinda, ozetle; insan dogasi geregi diger hayvanlardan daha zekidir ve bu zeka gudusel davranislarini dahi etkilemistir, tam manasi ile opportunist bir varliktir yani.

Kimisi bu hem ilkel hem de aslinda ustunlugunu belirleyen firsatci gudulerini kontrol eder; biz onlara iyi insan deriz

kimisi de bu gudulerin bilerek veya bilmeyerek kontrolunu ele almaz; biz onlara kotu insanlar deriz.

hem iyilerin hem de kotulerin icinde cinsiyet/irk/inanc gibi cesitlilikler mevcuttur dolayisi ile kumeleri bu cesitlerin uzerinden olusturmaya calismak bastan hatalidir zaten.

yani tum hesabi odeyen alman! ve kadin arkadaslarim oldugu gibi hepsini bana kitlemeye (bariz bir sekilde) calisan erkek ve kadin bir suru turk arkadasim da oldu.

Uzun sure kamuoyu arastirma sektorunde calistim ve elimden kayda deger miktarda uluslararasi demografik bilgilerin korelasyonlari gecti. insanlar ikiye ayrilir firsatci dogasini kontrol etmeyen vahsiler ve o gudulerini terbiye altinda tutmaya calisan medeniler.

Konuyu farklı yerlere çekmeye çalışan romantik arkadaşlar gelmiş. Kadının ataerkil toplumda çektiği zorlukları inkar eden yok. Ancak öldürülen insanların kaçı erkek kaçı kadın gidin araştırın. Ölen erkek olunca sorun yok mu? Ülkede cinsiyetten bağımsız bir şiddet problemi var.

Ataerkil toplumda erkeği çok rahat sanıyorsunuz. Erkek her zaman güçlü olmak zorunda,para kazanıp ailesini geçindirmek zorunda,her konuda iyi olmak zorunda. Aksi durumda ne biçim erkeksin denir kız bile verilmez. Toplumun gerçeklerinden uzak yaşıyorsunuz. Bir kadın hiçbir şey yapmayarak(okumadan-çalışmadan) ataerkil toplumda varlığın sürdürebilir ancak erkek bunu yapamaz. Gidin kininizi başka yerde kusun benim sorumu anlayan anladı.

Öldürülen insanların kaçı erkek kaçı kadın sorusu çok manasız bir soru. Araştırmış biri olarak cevap vereyim. Öldürülen erkekler, içerisinde erkek olduğu için öldürülmüş erkek diye bir veri yok elimizde. Böyle bir nefret de yok toplumun bir kesiminde. Erkek bu bunu öldürelim yok. Ama kadın cinayetlerinin neredeyse hepsi, cinsiyet temelli. Yani insanlar sırf kadın oldukları için öldürülüyorlar demin bahsettiğim ve daha fazlası da kolayca sayılabilecek nedenlerden dolayı.

Ataerkil toplumda erkeği çok rahat falan sanmıyorum. Ben bir erkek olarak, erkeğin çok rahat olduğunu biliyorum. Bunu deneyimliyorum. Hemen şimdi çıkalım dışarıya beraber, binelim bir toplu taşıma aracına mesela. Nerede duralım diye kafamızdan geçirmek zorunda değiliz. Şurada dursam biri yanlış anlar mı, şu karşımdaki kişi bana garip mi bakıyor diye aklımızdan geçirmek zorunda değiliz. Yok geçirdik mi, "hayırdır birader deriz, değil mi? Hayırdır kardeş bir sorun mu var" deriz.

Erkek her zaman güçlü mü olmak zorunda diyen sizsiniz ama toplum gerçeklerinden habersiz olan benim öyle mi? Erkeğin güç dediği şey kadına uyguladığı bir şey yalnızca. Mevsimlik tarım işçilerinde çok daha net görülür bu. Erkekler hep hasta, hep otururlar, hep sakatlar mesela. Kadınlar ise hep çalıştırılırlar. Ama paraları da akşam hemen kocalarına vermek zorunda kalırlar. Yevmiye usulü çalışılıyorsa iyi yine, bir de kabala usulü çalışıyorsa, neden az bu para derler.

Bir kadın gösterin ki bana, orta sınıfta olsun ve hiçbir şey yapmadan, sizin deyiminizle okumadan ve çalışmadan, yaşamını devam ettirsin. Siz çalışmayı ve emeği salt parasal ilişki üzerinden değerlendiriyorsanız bu mümkün ancak. Ayrıca, varlık sürdürmekten kasıt nefes almaksa, o başka. Ki yukarıda da bahsettim, çoğu zaman o bile mümkün değil.

Ayrıca bir model erkek var, kadının çalışmasına karşı. Otursun evinde diyor. Diğeri var çalışsın ama ev işlerini de o yapsın diyor. Çünkü evde yapılan işi çalışmaktan saymıyor. Sizin yukarıda bahsettiğiniz gibi. Diğeri de karısını zorla çalıştırıp, elinden parasını alıyor.

Ben toplumun gerçeklerinin içinden yazıyorum bunları. Onları sadece okuyarak değil, yerinde görmüş biri olarak anlatıyorum bunları. Sizin arkadaşlarla oturup, bir bardak su üzerinden kurduğunuz analoji ile vardığım bir sonuç değil bu yani.

sizin o hiç çalışmadan varlığını sürdürebilir dediğiniz koşullara uzmanlar örtülü/gizli/görünmez işgücü diyor. malum evde çocuk bakımı, ev işlerinin yapılması gibi konuların tamamını dışardan hizmet olarak satın almakla kadının bunları yapmasının bir emek karşılığı var.

kin kusmuyorum kendi adıma. bir soru sormuşsunuz, kendi düşüncelerimi paylaştım.

ha birde; kız "vermek" kavramındaysanız siz hala mentalite olarak, o zaman ortada bir alış veriş var. markette alış veriş yaparken aldığınız şey için ben niye para harcıyorum, ödeme yapıyorum ya diyebiliyor musunuz? diyemiyorsunuz. o zaman bu alış verişi yaparkende bedel ödeyince şikayetlenmek çok manasız. ha yok memnun değilseniz bakış açınızı ve bu konulara yaklaşımlarınızı gözden geçirmekte fayda var. kendi içinde tutarlı bir bakış açısı değil zira.

başka ülkenin insanları oluşturmuyor ki toplumu. bu toplumu da biz oluştuyoruz bireyler olarak. değişim, dönüşüm, gelişim kendi bireysel mentalitemizden başlamak zorunda.

adam meriç çıktı iyi mi :))
bak bakalım ataerkil toplum erkeklere taşıyamayacağı ne görev vermiş

yadi.sk

yazdıklarının hepsi yanlış.
hiç bir şey yapmadan yaşayan orta sınıf kadın yok demişsin, ama zengin koca bulup yan gelip yatan bir çok kadın tanıdım. sen tanımamış olamazsın, göz göre göre yanlış yazıyorsun

erkek olmanın avantajları başkadır, kadın olmanın avantajları başkadır. sen sürekli kadın olmanın dezavantajlarını örneklemişsin.

köydeki kadınlar elbette erkeklere göre zor şartlar altında yaşıyorlar. şu an duyuruda köyde çapa yapıp gelen yoktur sanıyorum. köy ve varoştaki kadınlar eziliyor, bunu kullanıp sefasını şehirdeki feministler yiyor. oh ne ala iş

kadın olmanın avantajlarını hepimiz biliyoruz, göz göre göre terazinin bir tarafını dolu gösteriyorsun, haksızlık ediyorsun.

@dafuq

Bu zihniyetteki birine ne denilebilir bilmiyorum. Yazdıklarımın hiçbiri yanlış değil. Bu konuda haberlerin olması beni yanılmıyor. Elimizde böyle bir veri yok, dedim. Var mı efendim böyle bir veri? Var mı, yılda bu kadar erkek, erkek oldukları için öldürülüyor, işte bu araştırmayı yaparken de şu bilimsel verilerden yararlandık gibi bir çalışma?

Karşılaşılan "bir" olgu üzerinden kavram tartışmak çok manasız. Sizin böyle insanlar görmeniz hiçbir şey ifade etmiyor. Ben de aksini gördüm. E ne oldu şimdi? Neye vardırır ki bu sonuç bizi? Ki benim burada bahsettiğim bu kadınlar değil. Orta sınıftan kastım, belirli bir gelirin altında yaşayan ve çalışmayan kadınlar. Bu çizdiğiniz karakter orta sınıf değil artık. Diğerleri ise evin içerisinde çalışıyorlar. Bütün gün oturan orta sınıf kadın ben görmedim. Gördüyseniz hemen tanıştırın beni de, merak ettiğim şeyleri sorayım kendisine.

Uzaktan patlamış mısırla izliyordum klasik "Efendi adam gördük hemen linç edelim." tayfayı görünce dayanamadım.

Öncelikle @dreamnesiac hanımefendiye gözlerimi açtığı için teşekkürü bir borç bilirim. Kendisini yalancılıkla suçlamak istemem. Zannediyorum ben onlarca yıldır Türkiye değil başka bir ülkede yaşıyormuşum, hemen araştıracağım hangi ülkede olduğumu. Ha eğer kendisi marjinal bir kitleden örnek vermişse de @Pertev nail 'in örnek verdiği ortamı neden de-standardize görmüş bilemedim.

A Haber izleyen kitleyle başlığı açan şahsı karşılaştıran yazarı, fırsat eşitliği, feminizm ve ataerkil toplum gibi konuları, benzetme yaptığı kitleyle tartışmaya (çalışmaya) davet ediyorum.

Ataerkil toplumun erkeğe dayattığı bir şey olmadığını iddia eden arkadaşımıza erkek işçi ölümleri, erkeklerin tehlikeli işlerde çalışma oranı, erkeklerin iş nedeniyle yaşadığı yeri terk etme oranı, kadın ve erkeklerin işe başvurma/görüşmeye çağırılma oranları gibi araştırmaları göndermeyi düşündüm. Sonra kendisinin muhtemelen "Neden kadın mühendis sayısı az yahu" diyerek pembe baret ile eylem yapan ama kadın inşaat işçisi niye yok acaba diye düşünmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen bir kitleye dahil olduğunu hatırlayarak vazgeçtim. Kendisi aynı zamanda toplu taşıma aracına binerek sosyal deney yapmaktan da bahsetmiş. O zaman bir kadın bir erkek yan yana otururken kadının "Dokundu bana tacizci herif!" diye bağıracağı bir sosyal deney de yapalım? Bu şekilde haklılık mı kanıtlanır arkadaşım?

Toplumlarda (bilhassa bizimkinde) kadın-erkek eşitliği sorunu vardır. Bunu inkar edemeyiz. Ama şu başlığa yazan ve Pertev nail'e destek veren insanları (ki eminim efendi insan kategorisine giren kişilerdir) darlayarak, toplumun cinsiyetçi yaralarını kapatmak için desteğini sağlamanız gereken erkeklerin kafalarını "Bayan değil tamam mı" diye ütüleyerek ancak ciddiye alınmamayı garantilersiniz. İşin trajik tarafı da çevresinden destek bulan feministler kucaklayıcı söylemlerden giderek uzaklaşarak faşizanlaşyor. Türkiye'de feminizmin güçlü kalemlerinden olarak adlandırılan bir hanım en son "Aksi kanıtlanana dek güçlü erkekleri tacizci sayabilir miyiz" konulu yazılar falan yazıyordu...

Yukarıda hakkımda şöyle bir şey söylenmiş. "Ataerkil toplumun erkeğe dayattığı bir şey olmadığını iddia eden arkadaşımıza erkek işçi ölümleri, erkeklerin tehlikeli işlerde çalışma oranı, erkeklerin iş nedeniyle yaşadığı yeri terk etme oranı, kadın ve erkeklerin işe başvurma/görüşmeye çağırılma oranları gibi araştırmaları göndermeyi düşündüm. Sonra kendisinin muhtemelen "Neden kadın mühendis sayısı az yahu" diyerek pembe baret ile eylem yapan ama kadın inşaat işçisi niye yok acaba diye düşünmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen bir kitleye dahil olduğunu hatırlayarak vazgeçtim."

Hatırlamak nedir? Bilinip, unutulan bir şeyin akla gelmesidir. Ben hiçbir yerde yukarıda bana atfedilen cümleyi kurmadım. Bu cümleye referans olarak gösterilebilecek bir cümle de kurmadım. Hakkımda olmayan bir şeyi hatırlamak en hafif tabiriyle yalan söylemektir. Cümlenin başına muhtemelen koymaksa ekstra garip. Muhtemelen hatırlamak ne demek ki? Bu gruba, -böyle bir grubun var olduğun kabul edersek- dahil olduğum muhtemelse bu nasıl hatırlanır. Yok hatırlama eylemi muhtemelse, henüz hatırlanmamış oluyor. Önce hatırlayın sonra yazın efendim o halde.

Tartışmayı garip bir boyuta çekmekten öteye gitmiyor bu ne yazık ki. Haklı çıkmak adına yalan konuşmak gerçekten garip.

Tartışmanın ortasına çok alakasız dalmış gibi olacağım ama bu söylediğiniz biraz erkek ikiyüzlülüğünden kaynaklanıyor.

Şöyle ki kadinlar tek tip degil. Kocisine tek taş aldırıp daha sevgiliyken üstüne araba yaptiran, hiçbir işe elini sürmeyen prensesler de var okuyup kendi ayakları uzerinde duran her işini kendi gorenler de. Prenses kısmı güçlü hissettirdiğinden mi cilvesinden nazindan mi bilmiyorum ama erkeğe daha cekici geliyor ve daha çok tercih ediliyor. Sonra ay bana hesap odetti ay benim parami yemeye calisiyor bilmem ne. Kardeşim sen zaten bu kizin boyle oldugunu bile bile bi goz suzmesina kanmadin mi? Paragoz istemiyorsan paragoz olmayanla hayatini birlestir. Bile bile evlenip sonra kadinlar cok paragoz nerde kaldi feminizm deme.

saldirgan mi olmus cevabim? evet olabilir, haklisiniz, gece bir yarisi tepem atmis belli ki ondan oyle yazmisim. kusura bakmayiniz.

neden bu kadar saldirgan? cunku, elinizin altinda internet, muhtemelen kitap alacak, arasitrma yapacak paraniz ve zamaniniz var. Bunca yillik emek var ataerkil toplumun kadina ve erkege dayattiklari, zorladiklari, sonuclari bakimindan incelemis, incelemeye devam eden. simdi bunlari bir kenara atip, tek parmaginizi oynatmadan, tek bir emek harcamadan gelip 'kadinlar kaymagini yiyor, hesap oduyoruz, pesinden kosuyoruz' demissiniz.

ataerkil topluma karsi olmanin anlaminin yukarida yazdiklarinizla uzaktan yakindan tek bir alakasi yok. ve artik o kadar baydim ki bu sacma sapan 'argumanlardan' (arguman bile olmayan argumanlardan), artik insanlarin bir yerde elinin altindaki imkanlari kullanarak kendini bilgilendirmesi gerekiyor.
ataerkil topluma karsi olmak sana su getirmeyecegim demek degildir, ataerkil duzene karsi olmak hesabi illa kadin odesin ya da erkek odesin demek de degildir. bunlar 15 yas muhabbetleri cunku. bakin yazdikca sinirleniyorum.

bu alana emek veren kadinlar ve erkekler, ataerkil toplumun sadece kadin degil erkek uzerindeki yukunu tartisiyor, onu sorguluyor. gercek bir feminist (kadin ya da erkek) kadinlarin tek tas isteyen mahlukatlar olarak resmedilmesine karsi ciktigi kadar, erkegin hesap odemesinin zorunlu tutulmasina da (yani sadece erkek oldugu icin ondan beklenilmesine de) karsi cikiyor (yoksa elbette isteyen istedigini yapar), kadinin cocuk dogurdugu icin eve hapsedilmesine karsi ciktigi kadar, kadin emeginin evde sifir karsilik ile kullanilmasina karsi ciktigi kadar, erkegin neden cocugunun buyudugune taniklik edemedigini, neden kadinlara dogum izni oldugu gibi erkeklere de dogum izni (daha dogrusu ortak sekilde ve istenilen sekilde kullanilan ebeveyn izni) olmadigini tartisiyor, kadinlarin neden 'cicek' olarak ele alindigini tartistigi kadar, erkeklerin neden 'guclu, duygularini gostermeyen, aglamayan' robotsal varliklar olarak ele alinmasi gerektigini tartisiyor, bunlarin yaninda elbette kadin erkek arasindaki ucret esitsizligini, kadinlarin yaptiklarina gore, erkeklerin potansiyellerine gore terfi aldigini elbette sorguluyor, cunku hayatin buyuk bir kisminda kadinlar firsat esitligini tamamen yitirmis durumda. ancak bu insanlar, sizin sacma sapan muhabbetinizde oldugu gibi, 'ben kimseye su koymam eki eki' muhabbeti yapmiyor, neden hayati esit olarak paylasamiyoruz diye soruyor. Neden kadinin calismamasinda ev kadini olmasini kimse sorgulamiyorken, erkegin 'ev erkegi, ev babasi' olmasi bu kadar sorun oluyor diyor. Bunu sadece kadini dusunerek yapmiyor, ornegin bir erkegin de calismayi istememe hakki oldugunu, bir erkegin de 'ev babasi' olmak isteme hakki oldugunu ve eve 'ekmek getirenin' sadece kadin olabilecegini (yani ailedeki rollerin degismesi aslinda) yani erkegin de kadinin da pasa gonlu ne istiyorsa onu yapmasina imkan verilmesi ve insanlarin basmakalip dusuncelerle baskilanmamasi gerektigini savunuyor.

ve ben sinirleniyorum evet, insanlar onlarca yildir tartisa tartisa neler yapiyorlar, ne calismalar var bu konuda, gelmis basmakalip dusuncelerinizle, iki kelam okumadan 'bu kiz sana su koymam dedi, eki eki' diye tum bu calismalari cope atiyorsunuz. Feminizim sizin ve arkadaslarinizin anladigindan bambaska bir sey, kadinin 'prenses' gibi yasamasini degil, her iki cinsin de nasil istiyorsa oyle yasamasina hakki olmasini ve ataerkil duzenin her iki cinse de yaptigi basmakalip dayatmalarindan uzaklasmamiz gerektigini ve bu nedenle de firsat esitligi olmasi gerektigini sorguluyor.

dolayisiyla kadinlar bu isi biraz abartmadi, cunku bahsi gecen kadinlarin sizin yazdiginizi savunmakla bir alakasi yok, evet yanlis dusunuyorsunuz.

@kassiopeia dikkat ederseniz sorumda feminizm kelimesini kullanmadım ama bana akademik anlamda feminizm eleştirisi yaptınız. Toplumdaki yanlış algıyla ilgili bir serzenişte bulundum yoksa dediklerinizde haklsınız. Her iki cinsin de eşit olduğu ve buna yönelik fikirlerin üretildiği hiçbir düşünceye karşı çıkmam. Su örneğini küçümsemenizi anlamıyorum sadece bir örnekti ve bu kadar basit bi olayda bile kadınların nasıl abartılı tepki verdiğini göstermek için yazdım.

@kassiopeia gerçek feminizm dediğiniz şeyde 'erkek iki yüzlülüğü' diye cinsiyetçi bir kavram var mı?

eğer yoksa cann deas isimli kullanıcıyı uyarır mısınız ? çünkü feministlerin bir kez olsun erkek hakkı savunduğunu görmedik. maşallah yazınızda erkekleri de savunur gibi yazmışsınız da

@retorique arkadaşım kadın cinsayetleri diye paylaştıkları şeylerin yarısı sıradan kriminal olaylar. 70 yaşında kadının evine hırsız girmiş öldürmüş, bu da kadın cinayeti olarak yazılmış. aynısı erkeğin de başına geliyor umursayan yok

süpriz yazmışlar bu nasıl kitap :(

son sorunun cevabı da dil olmalıyken ağız. saçma sapan kitaplar çocuklara verilen.

Başkasıyla paylaşmadığımız tek bir kişisel eşyamız varmış ve o da diş fırçasıymış gibi yazmışlar. Kitap baştan sona facia. 3. Soruyu ben de bulamadım.

Yüz ifadesiyle olacak galiba sondaki Z hatalı basılmış

En mantıklı ve hatta tek cevap yüz ifadesiyle.
Şekerse tehlike tebrikler :)
Geçen biz de yeğenimin bulmacasını yapamadık keşke buraya yazsaydım.

@something teşekkür ederim :)

Hastane önerim yok ama diş hastanelerinde de anestezi uzmanı var, genel anestezi ya da sedasyon olacaksa onlar yapıyor, gerektiğinde müdahale edecek ekipmanları var oralarda da.

ok meydanı diş hastanesi

Özeldeki çene cerrahlarının özel hastanelerle anlaşması oluyor, ameliyathane kiralıyorlar denebilir. Önerilen bir cerrahı tercih ederdim ben olsam. O ayarlıyor zaten ameliyat ortamını.

Gittigim guzellik merkezi glyskincare’in tr’de olmayab bu serumunu onerdiler, onlardan satin aldim baska yerde yok ulkede cunku. Duzenli kullanmadim ama kullandigimda kuruluk olmadi. Zaten oncesinde nemlendiriciyi suruyorsun mutlaka

İnstagramda sosyaleczaci var. Çok tatlı bir kız ve kafana takılanlara da cevap veriyor. Tavsiye ettiği ürünleri de içeriği ve tavsiye nedenleriyle paylaşıyor. Danışmayı öneririm.

Teşekkür ederim cevaplarınız için.

eskiden biz de ablamla hiç anlaşamazdık. kavga ederken kapı kırmışlığımız dahi var. sonrasında durulduk ama. bu da yaklaşık olarak ikimizin de yetişkin olduğu (benim yetişkin olmaya başladığımı düşündüğüm) yaşlara denk geliyor. zatn 5 yaş var aramızda. aynı evde iken anlaşamıyorduk mesela, o evlendi gitti, anlaşmaya başladık.

Ben de birbiriyle anlaşamayan kardeşleri anlamıyorum. Düşman gibi nefretli falan tuhaf geliyor. Biz acayip iyi anlaşırız, her şeyimizi paylaşırız. Çok da düşkünüzdür birbirimize. Siz gibi başkaları da var tabi ki.

kız kardeşimle ben de anlaşamıyorum maalesef. çocukluğumuzda ailemden dolayı düşman olduk resmen birbirimize. sürekli bizi kıyaslamaya başladılar, dede-nineler bizi çekiştirmeye başladı, kız kardeşine abilik yap baskıları felan, düşman olduk sonra ister istemez yok yere. şu anda öyleyiz büyük ihtimal geçmişten kalan travmalar ikimizi de bir şeyleri değiştirmek için motive etmiyor.

ama küçük erkek kardeşimle, -bana göre- iyiyiz baya. kardeş, aileden nefret eden insanları anlamazdım cidden insan nasıl yapabilir böyle bir şeyi derdim.

yaşayarak öğrendim, biriyle düşman biriyle dost oluyorsun işte. ailen, akrabaların zaten direkt düşman.

Benim abimle aramda 8 yaş var, o yüzden uzun bir süre bir muhabbetimiz yoktu. Hayatın alakasız evrelerinde olduk hep, ben ortaokul okurken o üniversitede falan. Paylaşabileceğin bir şey yok haliyle. Benim ergenlik nöbetleri geçirdiğim sırada, liseye başladığımda yurt dışına gitti, üniversitenin 2. senesinde döndü geri. Ondan sonra iyi kötü muhabbet edebilmeye başladık. Şimdi ben artık yirmili yaşlarımın ikinci yarısına geldim ve baya iyiyiz.

Etrafımdan gördüğüm kadarıyla yaş farkı az olunca artık rekabet hissinden mi bilemiyorum, kardeşler arası problemler daha çok oluyor. Erkek çocuklarında otorite kavgası, kız çocuklarında da kıskanma oluyor bazen benim gördüğüm. Bizim örnekte yaş farkı büyük olduğu için abim hep bir nevi ikinci baba figürü gibi bir şey oldu ister istemez. Karakteriyle de alakalı tabii ama o tarz bir figürle zaten problem yaşamak zor. Yol gösterici gibi bir şey oldu benim hayatımda, rol model bir karakter oldu. Süper bir adam valla seviyorum.

Az yaş farkı da mutlaka sorun olacak demek değil. İki tane kuzenim var, aralarında 2 yaş var. Adamların biri 30 diğeri 32 yaşına geldi, eskisi kadar olmasa da hala bir otorite çatışması var heriflerin arasında. Ama çok yakın bir arkadaşımın da kendinden 2 yaş küçük kardeşi var, hiçbir problemleri yok.

Abim, ablam ve ben yaş olarak çok yakınız birbirimize. 81, 82 ve 84 doğumlu. Çocukken de çok iyi arkadaştık, üniversitede hepimiz aynı okula gittik vs. Çok iyi geçiniriz ama açıkçası, aileden böyle gördük. İyi anlaşamama gibi bir seçeneğimiz olduğunu düşünmedik hiç. Tabii ki hayatın çeşitli evrelerinde gelişen olaylara göre ablamla ben veya abimle ben veya abimle ablam aynı fikirde olup diğerini çekiştiriyoruz, ama o da insanlıkla gelen bir default hal bence; her zaman herkesle aynı fikirde olmak mümkün değil. Çok önemli konularda anlaşmazlığa düştüğümüz oluyor.
Şimdi şimdi hepimiz şehrin başka bir köşesinde yaşadığımızdan sık sık görüşemiyoruz ama sürekli iletişim kurarız.

Ablayım. 85-87-94 doğumlularız. İki kardeşim de erkek ve ortancayla yaşlar yalın olduğu için ilk çocukluk dönemindeki evcilik kavgalarımızı saymazsak bu zamana kadar hiç kavga etmedik. Hep çok sevdik birbirimizi, destek olduk. Bunu ne sağlıyor bilmiyorum ama kardeşimi sevmemek, rakip görmek vs hiç olacak şeyler değil gibi geliyor bana.
Onlarda da öyle olduğunu hissediyorum, birinin paraya ihtiyacı olur birimiz destek oluruz, gönül işi olur dert ortağı oluruz vs. Aileyle ilişkilerimizde de birbirimize destek oluruz.
Eşim tek çocuk, annesi de öyleymiş. Babadan da bir halası var onunla da görüşmemiş hiç. Sırf bizim ilişkimizi sevdiğinden iki çocuk yapalım kardeşli olsunlar diyor.

Kendimi bildim bileli kardeşimle anlaşamam. Başıma iş açması, canımı sıkması ve aileyi maddi manevi zarara sokması dışında hiçbir faydası yok kendisinin. Hatta onun bu mal tavırları neticesinde ailemiz dağıldı desem yeridir. Doğru düzgün bir paydaşımız olmadığından ve yukarıda belirttiğim sebeplerden sokaktaki herhangi birinden daha uzaktır kendisi bana.
Bir iki yaz evvel komaya girdi, doktorlar bu noktadan sonra kurtulması zor beklemeyin dedi. Normalde her başıma iş açınca geberse kurtulsam dediğim kardeşim için gözümün yaşı kurumadı, gözüme uyku girmedi, imana geldim dua ettim. Bu tepkiyi ben dahil tüm çevrem benden beklemiyordu tabi. Hea sonra ne oldu zor zamanlar geçti, bizimki yine eski haline döndü yine aynı duruma geldik. Bir daha aynı durumu yaşasak ne yaparım bilmiyorum. Ama şu tecrübeler doğrultusunda tek söyleyebileceğim hiç kardeşim olmamasını tercih edeceğim olurdu.

1500e minicik bir tektaş verirler sonra kızın arkadaşları dalga geçer seninle :(

beyaz altın alın o bütçeye

@kablelvuku

ne tavsiye edersin? ne kadarlık bir şey olmalı? arttırırız bütçeyi napalım :) bir şey yapıyoruz bari tam olsun.

beyaz altın: www.altinbas.com

pırlanta: www.zenpirlanta.com

eğer özellikle isteği pırlanta değilse farklı bir taş al. mesala buradaki taşların çoğu safir. 1500 tl'ye iyi bir pırlanta çok zor.

www.instagram.com

O bütçeye mozanit almanızı öneririm. Güzel modeller bulabilirsiniz.

burcu okut bence de guzel bir tercih olur. bir de buna bakabilirsiniz www.instagram.com
en azindan "sana ozel tasarim" der gecersiniz:D
ama tabi bu isler kisinin zevkine gore degisir. tek tas mi ister mutlaka? kesinlikle pirlanta mi olmali? bence burcu okut ya da diger linkten bir seyler bakin. dedigim gibi "tasarim" olur:)

Günümüzde maksimum 4-5 sene kullanacağınız telefonlara bile 5-10 bin verebiliyorsanız en azından bir telefon parası verebilirsiniz bence (maddi olarak sıkıntıya sokmayacaksa bu durum). Sonuçta ömür boyu kullanılacak bir aksesuar, ileride başka yüzükler alsanız bile manevi olarak hiçbiri ilk yüzüğün yerini tutmayacak.

Daha iyisi diye diye çıkılamayacak limit yoktur. O yüzden daha iyisi diyenlere itimat etme bence. Ömür boyu maneviyatı olacak bir şey evet ama kendini sıkıntıya sokacağın kadar da değil emin ol.

İstanbul'daysan mesela Cağaloğlu taraflarına git istersen. Oralara bakabilirsin, Atasay ya da Zen'de satılanların aynı özellikte, aynı büyüklükte, aynı berraklıkta, aynı renkte olanlarını 3'te 1'i fiyatına alabilirsin.

Örneğin 0.3 karat pırlanta yüzük bakıyorsun; D renk olursa pahalı olur, en azından F olsun diyorsun. Berraklığına da bakıyorsun, eh iyi

Zen Pırlanta

www.zenpirlanta.com

9 binlere çıkıyor, öh diyorsun. Sonra aynı yüzük, aynı renk, berraklık ve karat boyutu ile;

www.thalespirlanta.com

5600 lira diyor. Niye çünkü GİA sertifikası var. Bu sertifika +2000 lira ekliyor neredeyse.

Sonra berraklığı bir kademe düşürüyorsun, karat boyutu ve renk aynı kalsın diyorsun;

www.lovapirlanta.com

2700 lira. Niye çünkü firma kendi sertifikasını veriyor.

Bu ne demek, sen bu tektaşı satacağın zaman başka kuyumcular kafasına göre fiyat verebilir, taşı beğenmeyebilir, bok atabilir vs vs demek. GİA sertifikası ise "al sus amk sen mi bilicen" diyebileceğin bir şey. Ama yukarıdaki arkadaşın dediği gibi "ömür boyu maneviyatı olacak bir şey" için "aman sertifikası olsun" demek de abes bence.

Gördüğün gibi neredeyse aynı yüzük 8-9 binlere de satılıyor, 5 binlere de satılıyor, 2,5 binlere de satılıyor. Sen bu yüzüğü Zen'den alsan 9 bine herkes "aman karısını ne kadar seviyor" der, ama gidip başka yerden alsan "ucuza kaçmış" der. Şekilcilikten ölüyor herkes, sonra maneviyat diyip duruyor.

Baget yüzükler normal tektaş tipine göre daha uygun ve daha büyük görünüyor. Model bulursam atarım.

www.bluediamond.com.tr

Bunun gibi.

Arapça şarkı söyleyen develer vardı, sakın onlardan almayın. Beynimizin ırzına geçmişti o oyuncaklar :))

Parfum

Absürt hediyeleri hiç sevmem. Benim gibi birine değildir umarım :)
Kardeşim dubaiden bana çok güzel bir şal getirmişti. Öyle şeyler varsa olabilir.

deve eti, deve sutu (emirlikler'de marketlerde satiliyor),
komikli tisortler, biblolar filan vardir, arayip sorarsaniz yonlendirirler heralde,
dagger (hancer),
oyuncaklar icinde gulunc, ilginc seyler cikabilir.

@cowboy gördüm onları ben de pek beğenmedim ))
@nax parfüm çok tavsiye ediliyor ama çook pahalı maalesef.
@somethinginthewayshemoves kız kardeşime şal gibi bişey düşünüyorum ama benim çevrem baya absürt bana da alırlar, şimdi ödeşme vakti )
@viva paulista deve eti ve sütünü merak ettim, kesin alacağım beğenirsem. senden yola çıkarak araştırdım, karşıma hediye dükkanlarıçıktı, istediğim şeyler var gibi görünüyotr :)


Teşekkürler, başka önerisi olan varsa beklerim )

hiç hatırlayamadım, o kadar da yaşlı evlerine gidip el mel öpmüşümdür.

tv de falan görmüş olmayasın?

yeş hatırlıyorum.

aynen bende hatırlıyorum
90'larda çocuk olanların bir kısmı mutlaka hatırlayacaktır.
hatta bu illusturasyonda 1-2 cümle bişey yazıyordu
olm eyüp'lü falan mısın belki aynı evden bahsediyoruzdur. ahmet hoca vardı bi tane kendisi iyi hocaydı ama oğlu fırlama haytanın tekiydi

83 lüyüm ama hiç çıkartamadım nedense, 3.5 yaşımdan beri de hiç bir şeyi unutmam.

ahanda buldum
tam olarak bu olmayabilir ama format aynıydı yazı da aynıydı.

nurpenceresi.com

Yuh bu tablo nenemlerde de vardı haha

85liyim hiç görmedim. Benim hafızamda sırtı dolaplı çekyat onun üstünde de geyikli kilim var.

ben korkardım bunlardan

Dedemin evinde vardı :))

üzülme, bunlar sonradan gülerek hatırlayacağın anılar olacak. sonraki komisyoncu bu kadar sert olmaz büyük ihtimal.

geçmiş olsun, çok kafaya takma, tabi hoş olmamış kalman ama elinden geleni yapmışsın, öyle çok öküz var maalesef.

benim de başıma benzer bişey gelmişti tabi çok sene evvel o zaman bu kadar detaylı değildi.

neyse, arabaya bindim, geri geri 2 metre önüme bir kamyon yanaştı, sınav sahası sanayinin yolu. neyse tam kırdım direksiyonu, veriyorum gazı yok, veriyorum gazı yok, araba milim yerinden kıpırdamadı, stop etti. döndüm hocaya, hocam araba gitmiyor dedim.

yaa kusura bakma sol amortisör patlak biraz geri çık, direksiyonu çok kırmadan kalk o zaman kalkar demişti hoca.

demesem kaldıramıyorsun deyip bırakacaklardı, yani böyle bin tane aksilik oluyor, çok kafaya takmamak lazım.

İkincide geçiyorsun :)
bende de öyle oldu maalesef. İki araç arasına parkta hiç takılmazdım ama sınavda benden önceki arkadaşın orada kaldığını söyledi hoca, öyle bir heyecan geldi ki bacağımı zapt edemedim:/ bildiğim ne varsa saniyede unuttum ve kaldım. İkincide gayet sakin, sürece hakim vs geçtim.

Hiç kafanıza takmayın, ilkinde ehliyetini elde edene altın kaplama teslim edilmiyor bu meret.

Şöyle de bir anım var, aynı durumu yaşamış biri olarak, duyuruyu görünce aklıma geldi hâliyle: (bkz: #52713994)

Gerçekten dert etmeyin. Ben de son anda yaptığım bir hata yüzünden kalmıştım. Ama ikinci sefer biraz dikkat ederek geçmiştim. O zamanlar hiç geçemeyeceğimi düşünüyordum. Şimdi iki senedir araba kullanıyorum. Geçeceksiniz endişe etmeyin. Sadece sakin olmaya çalışın.

direksiyondan kalmak cok yaygin. sadece paraya uzulebilirsiniz :)

4 arkadasla beraber girdik bi tek ben gectim. oyle olunca sevinemedim bile.

madalya takip eve ugurladilar...

Tekrar öne gidip düzeltme hakkınız vardı. Komisyon hata yapmış. (Komisyon üyesiyim)

Ben bir arkadaşıma dümdüz söylemiştim ya. Anlattığın şeyler ilgimi çekmiyor, beni boğuyor, bundan sonra görüşmeyelim demiştim. Kız şok. Ama innanılmaz rahatladım, kesinlikle tavsiye ederim.

Ben de direkt bu anlattığın insanlar ve hayatları hiç ilgimi çekmiyor, bana anlatma valla fenalık geliyor, Ben böyle şeylerle ilgilenmiyorum demiştim. Bozuldu biraz ama anlatmayı azalttı en azından. Doğrudan söyle bence. Ben kendi hayatımda dedikodu olayına dikkat ediyorum, sen de bana anlatırken dikkat edersen sevinirim diyebilirsin gayet.

apple watch’tan başka yok maalesef

ha şimdi aklıma geldi xiaomi amazfit

mi band 2 kullanıyorum ben memnunum.

Apple watch 38 mm pudra alacağım ben yeni model çıkınca <3
Şimdilik idareten eşimin watchu takıyorum, el koydum :)) 42 mm mi neydi o eski modellerden, iri geliyor bileğime. 38 i denedim kibarcıktı.
Fiyatları bilmiyorum ama onun için kıyarım

Mi band 3 kullanıyorum memnunum ama 4 çıkacak renkli ekran onu tavsiye ederim. Gerçi saat değil bileklik ama olsun

38 mm rose gold apple watch +1 toz pembe kayışla tabi ki :3

Kasa'nın amacı Banka'da olması, aslında kasaya değil bankaya güvenildiği için oraya bırakılıyor ürünler, ev banka kadar güvenliyse mutfak tezgahının üzerine bile koyabilirsin.

Alınır.

Maliyeti üzmeyecekse Alınır. Biz aldık, kafamız rahat. Tanıdık kuyumcunu yaptırdığı firmaya yaptırdık, 400 kg ağırlığı, adamlar kaç kişi zor çıkardılar yukarı. Hafif almamak lazım çıkarıp götürmesinler diye.

alınır, duvara delmeli falan bir şey içinizi rahat ettirir.

Duvara gömülen tipte bir kasa kullanıyorum

Benzer sıkıntıyı yaşayan biri olarak, kalıp cümleleri 100 lerce kere düşünüp kullanmakla aştım. Yani; hal hatır sorma, saat sorma, adres sorma, yemek siparişi verme, günün nasıldı sorusunu cevaplama gibi kalıp konuşmaları soru ve olabilecek cevaplarını ezberledim. Yüzlerce kere zihnimde konuştum. Sonra beynimin, bir cümle kalıbını başka bir cümlede de kullanabildiğini farkettim. Kelime hazinem geliştikçe Kendiliğinden bağlantı kurmaya başladı zihin zaten. Böylece saçma olmayan cümleleri motora bağlayarak sarfetmeye başladım :)

Bende de tam tersi oluyor. Fransızca sesleri çıkarırken kendimi daha doğal hissediyorum, İngilizce fazla "prezentabl?" geliyor. Taklit ettiğimi hissetmeden doğal şekilde konuşamıyorum. Fransızca'da böyle olmuyor.

Bir yöntemi olduğunu sanmıyorum, bir şekilde dilin tınısını idrak edip bilinçsizce bir pattern oturtmak gerekiyor. Sonra birdenbire insanlar oha resmen aksansız konuşuyorsun demeye başlıyor. Benim için bu Fransızca üzerinden vuku buldu. Hatta İngilizce konuşurken, anadili İngilizce olan insanların konuşman bazen Fransız aksanına kayıyor dediklerini duyduğum dahi oldu.

Garip olan, İngilizce'yi Fransızca'dan daha iyi biliyor olmam. Ama olmayınca olmuyor işte.

Aynısını ben de yaşamıştım. Hatta şu an yazarken kendime güldüm bayağı çünkü bırak saçma sapan sesler çıkarıyormuş gibi hissetmeyi bırak başkası konuşuyormuş gibi hissediyordum.
Ben önce bir şeyler dinleyerek sonra içimden konuşarak aştığımı düşünüyorum bunu. Ha yine her zaman ilk tercihim ingilizce oluyor kolaya kaçmayı sevdiğim için ama en azından artık fransızca konuşurken felç geçirmişim gibi hissetmiyorum.
Fransızcaya alıştıkça mentuhotep’in dediği de olacak, ingilizce konuşurken “e lidöl bit” falan diyebilirsiniz yanlışlıkla, şaşırmayın hahah
Bu arada lütfen kendinizi demotive edip de soğumayın, cidden çok güzel bir dil.
Bir kaç tane dizi tavsiye edeceğim ama sıcaktan daha fazla yazamıyorum şu an. Yazacağım, au revoir!

adeta bir deli gibi günlük aktiviteleri kendi kendime Fransızca anlatarak çözmeye çalışırken ben de ama o böyle hani gırtlağımsı tınılar çıkarılıyor ya, bi utanıyorum onları çıkarırken hala. Fransaya gittiğimde konuşabildim mesela da hep bir onlar ne harika konuşuyor tribiyle. Zaten henüz orta seviyedeyim ama en basit kalıplarda bile başkaları gibi yapamıyorum gibi geliyor.
Bir de geçenlerde bir grup japon turistle ingilizce konuşmam gerekti, fuck! Araya fransızca kelimeler sokuyorum. Ben de şok adamlar da :) ikinci dili öğreneyim derken ilkini de batırdım galiba

cevaplarınız için çooook teşekkür ederim. demek ki benzer süreçlerden geçiyormuşuz. özellikle "lan hasiktir acaba ingilizcem mi kötüleşiyo" hissi baya baya herkeste olan bir hismiş, onu anladım :D

tekrardan teşekkür ederim! sürecin başka evrelerinde tekrar buluşmak üzere, hoşçakalın! :)

Isciliksiz altin almayi dusunmedigine gore her halukarda fiyati dusecek satarken. Kiza tam altin ya da 5i 1 yerde takamayacagina gore yapacak cok da bir sey yok.

Sertifikasi olan gorece guzel bi tas alirsan deger kaybin olur ama en azindan adam akilli bi fiyata elden cikarabilirsin.

Marka kuyumculardan alirsan onlar daha buyugunu almak istediginde yakin bi degerden sayarlar ama zaten onlardan alirken bastan kazigi yiyorsun.

Zen daha pahalısını alman koşuluyla değişime gittiğinde ürünü sattığı fiyattan sayıyor ama paraya çevirmek istediğinde hiçbirinde acımıyorlar

İki sene evvel anneme atasay'dan pırlanta almıştım. Satıcı bana demişti ki, ileride taşı büyütmek istersen, farklı bir model ile değiştirmeyi düşünürsen aldığın fiyattan geri senden alırım, fark varsa sadece farkını ödersin demişti. Ömür boyu taş parlatma ve bakımı da ücretsiz. Ki iki defa annemden kaynaklı sorun yaşadık yüzükle, hemen sorgusuz sualsiz islemleri yapıp, eski haline geri dönderdiler sağ olsunlar. Evet markalı yerler en baştan fiyat şişirmesi yapıyorlar ama bu tür olanakları da normal bir kuyumcu da yapmıyor. Çok yakın tanıdığınız bir kuyumcu yoksa, markalardan şaşmayın derim.

İkinci olarak sorunuzla alakasız ama, pırlanta mâlumunuz saflık derecesine yani berraklığıyla da değer biçiliyor. Harf sınıflandırması var, özellikle ona dikkat edin.

Frapan?

pin up :)

Tedavülden kalkmadı, alışverişte hala kullanılıyor. Sadece Merkez Bankaları artık basmıyor:

"Since 27 April 2019, the banknote is no longer issued by central banks in the euro area, but continues to be legal tender and can be used as a means of payment."

numismag.com

@crown
bundan haberım yoktu ama türkiyede real durum nedir?

TCMB zaten Euro basmadığı için Türkiye için değişen bir durum yok :) Yani Türkiye'de ve Avrupa'da kullanabilirsiniz.

Değişen tek şey artık AB'deki çoğu merkez bankası 500 Euro basmıyor, ama dolaşımda olanların kullanılmasında bir değişiklik yok.

@crown +1

bu şekilde düşünmenize çok şaşırdım banka sizi nasıl dolandırsın kamerası her birşeyi mevcut. Bende bir keresinde eksik para aldım zannetmiştim "dolandırıldım" düşüncesiyle bankaya dönerken bir baktım benim hesabımda hata var. Bankaların eline düşmeyin ama bu kadar güvensiz olmayın

Kendini rezil etmişin kardeşim öyle tedavülden laps diye para kalkmaz

@everyone

Eyvallah sevgili arkadaşlar. boşuna velveleye vermısım ortalıgı.

dolandırmak değil de sıkıntı olurdu. Bozdurmak için avrupa'da üstüne para veriyorsun falan diye okumuştum. Fransa'da 50 euro'ya bile mırın kırın etmişti ben de esnaf. uğraştırırdı anlayacağın.
Bu arada 500 euro'yu türkiye'de atm'den yatıramamıştım. vezneden almışlardı. sahtesi çok fazla basıldığı içinmiş.

500 e cok sikintili. Bana da banka 500 100 50 seklinde vermisti parayi, sorun cikacagi asla aklima gelmemisti, Girona’da elimde son 500 kalinca oteli onunla odemek istedim, adamlar bozmadi. Elli tane dukkana gittim yok. Sonunda reseps insafa geldi de calistiklari bankayi aradi, adamlar sessizce bozdular. Onlar da cozmese isim isti.

Bizim ailede hep çifte kaldı, çevremden de bir kişiden duydum ailesi almış altınları vermemiş.

ege de çifte kalır. istisnalar olabilir.

@kablelvuku

gelinin mi damadın mı annesi babası almış?

benim çevremde, kültürümde çifte kalır. ama farklı olarak duyduğum adetler var. mesala duyduklarımın bitanesinde düğün salonunun ücreti o gün direkt takılan altınlarla ödenirmiş.
bir arkadaştan da şöyle bir hikaye duymuştum. kıza takılan altınlar sonrasında alınıyor kasaya konuyor. bayram zamanında da kıza taksın diye geri veriliyor. bayram bitince tekrar alınıyor. bu biraz bana aile ile ilgili gibi geldi.