divit'e ulaş derim.

hee, tavsiyem şudur, abi biz template'den yapmıyoruz diyenlerden uzak dur, görme engellisi, renk körü, mobil versiyonları vs. derken dikkat edilecek çok fazla husus var ve bizim sevgili tasarımcılarımız, html/css/js yazan abilerimiz bu hususlara pek dikkat etmiyorlar, en temizi zaten işi bu olan ve bundan para kazanan birinden faydalanmak, onun da en kolayı uygun bir template alıp modifiye etmek.

Edit: Tabii o template'i alıp aynen olduğu kimi kullanacak çakkallara da dikkat et.

Template diyince de korkma öyle bir modifiye ediliyor ki sahibi bile tanıyamıyor siteyi. nacizane tavsiye.

Zamanla olur o pat diye olmaz.

bir kısmı hala öyle, yani ilk okuldaki mantıkla yürüyor. görüyorsun beğeniyorsun, dışarı çıkıyorsun (göz boyama aşaması) sonrası hanım kişinin değerlendirmesine kalıyor.

Diğeri de (ki tercih ettiğim) arkadaş gibiyken sevgiliye dönmesi, tabii ayrılırkende düzgün ayrılacan.

hee ya. bi defasında kızın biriyle hamburger yiyoduk arkadaşça, iki üç gün sonra elbisesinin fermuarını çekmesine yardım ederken buldum kendimi. ben sonra evlendim de bununla hatta.

zamanla bir şeyler hissedilmeye başlanır. o kadın erkek için o erkek de kadın için diğerlerinden bir adım ötededir, fark edilir. sonra o adım adım sevgililiğe geçer zaten. espri olsun tarih konsun diye bir teklif belki sunulur, sunulmayabilir de.)
hani hiçbir şey yokken sevgilim olur musun sorusuyla sevgililik yok çevremde. en fazla şu olur; kızla erkek o amaçla tanışır arkadaş aracılığıyla vs. ama o bile tak diye olmaz zamana yayılır.

Keske dedigin gibi bir takim normlara bagli olsaydi bu durum. İnan tum insanlik daha rahat ederdi.

Bıçak kadar keskin ilişkiler genelde sekse dayalı oluyor. Benim gözlemlediğim böyle. İnsanı o kadar zorlayan tek şey seks dürtüsü. Eğer normal bir ilişki nasıl olur diyorsan işte o zamanla. Sevmeler aşık olmalar nazlar falan. Zamanın getirdiği yükler-mutluluklar-üzüntüler aşık ediyor zaten. Yogsa burular heb sekis.

kafanı daha da karıştırmak gibi olacak ama belirgin biçimde başlamadığında, bir bakmışsın sevgili olmamamışsın, olmayacakmışsın aslında durumu da olabiliyor.

Pat diye de oluyor, zamanla da oluyor. Pat diye olunca, "Ben bu ihtimali düşünmemiştim ama olur, iki güne yetişirim ben sana" şeklinde oluyor biraz. İki mıncıklaşınca bakmışsın bir şeyler hissediyorsun.

Zamanla olunca da teklifli meklifli olmuyor, genelde en güzeli bu. Bir noktadan sonra konuşmaya gerek kalmadan ikiniz de aslında ne olduğunuzu biliyorsunuz.

kuru fasulye pilava bayilirlar, tursu varsa yaninda senin elinden yemegi alirlar.

eti cin de yerler ama onu kendin bulman lazimdi.

@iki kere ucuruldum konduktor onayla beni,

Hiç yediklerini yemedim o kadar ? Artıkları filan yiyorlardır belki ?

hayali varlıklar yemek yiyemez.

Yemezler.

şimdi cinler zaten bu boyutta değiller dimi? sen ben onları görmüyoruz yani, e dolayısı ile yemek yiyorlarsa bile bizim yediklerimizi yemiyorlardır dimi mantıksal olarak, kendi boyutlarında yemek yiyorlardır. yine kendi boyutlarına dışkılıyorlardır falan. bizle bi işleri yok ki?

daha düz mantıkla, eğer bizim kıfayetlerimizi giyerler mi diye de sorabilirsin, e giyselerdi görünmez adam gibi evin içinde dolaşan içi boş kıyafetler görürdük misalen.

inanmayanlar dalga gecmek yerine susabilirler :)

hayvan kemigi ve yanlis hatirlamiyorsam hayvanları da tezek yiyorlardi.

bu bilgi islamiyete goredir.

okunuyor sorun değil

@fleshbloodmore
örnek bir kimseden mi işittiniz veya nereden öğrendiniz kabaca ben de bir araştırayım. spesifik bir ülke ismi vermediğim için detaylı bir şeye ulaşamadım internette.

kesin olarak biliyorsanız, süreci nasıl işliyor peki? yani üniversiteye başvururken iki alana da başvuru mu yapılıyor, bir alanda belli bir akademik başarı elde ettikten sonra diğerine mi başvuruluyor, ne şekilde?

hollanda icin soylersem evet mumkun. tum universitelerde degilse de cogunda mumkun. buyuk ihtimalle bolumlere gore degisiklik gosterir. bir sinif arkadasim ayni okulda (amsterdam uni) ayni anda gazetecilik ve sosyoloji okuyodu. ama buyuk ihtimalle ayni anda tip ve hukuk okunmaz mesala.
cok fazla cift anadal yapan gormedim. surec nasil isler bilmiyorum fakat okullarin ogrenci islerine mail atarak sorulabilinir.

almanyada aynı ünide 2 bölüme de ilgi duyuyorsan kabul alman durumunda okuyabilirsin. ders seçimleri çok rahat istediğin alanı istediğin gibi doldurabilirsin.

tanıştığım bir rus abla pedogoji ve müzik okuyordu üni'de. avrupa değil biliyorum ama fikir için dedim.

Bir arkadaşım Amerika'da double major yaptı. Matematik ve Ekonomi ile. Nasıl yapıldığının ayrıntısını çok iyi bilmiyorum ama önce genel birtakım dersler alıyordu. Sonra "bölüm seçme" diye bir dönem geldi. O da iki bölüm seçti. Notları yüksekti diye izin verdiler sanırım. Normalde bir tane bölüm seçilebiliyordu diye hatırlıyorum.

avusturyada kendim yaptim. politika bilimi ve yazilim mühendisligi bölümleri.
ögrenci islerine gidip dilekce vermek yetiyor.

teknoloji burada bitiyor sanırım

telesekreter iste?

telesekreter değil de oto cevap istiyorum :/

Çağrınız alınmıştır, en kısa sürede geri dönüş yapıalcaktır gibi

benim anladığım şudur, biri telefon edecek sana, sen o sırada meşgul olduğun için otomatik cevap verip merhaba ben hede, müsait değilim, sonra konuşalım vs. diyecek, bunu da andorid li bir telefonda yapacak öyle mi?

sms olarak gönderilen mesajlar gibi ama seslisini istiyorsun? madem aramış kontor parasını karşıya iteleyecen gibi geldi bana şlakdşlaskşldkasşlkda :)

play.google.com şöyle bi uyguama var işini görür mü bilmem

alkislarlayasiyorum.com

sizdeki etkilerini de merak ediyorum ben.

çok uzun süre direndim her ikisine de. dedim ki, farmakolocik bağımlılık gelişmesin. kafeinman, teinman olmiyim. gerçek kafeinman gördüm ben çünkü. klinik araştırmada, üzerinde ilaç deniycektik. kaave içmesi yasak tabii. bizi dövecek kadar saldırganlaştı, korkunç bir başağrısı olduğunu tarif etti ve çalışmayı yarıda bıraktı, gitti kaavesini içti.

iki sene önce, qanqanın annesi, 'hadi birer çay daa içelim!' diye burnuma dayaya dayaya alıştırdı beni de. sabah çay içmeyince afyonu patlamayan insannar olur ya, onnardan biri değilim diye çok mutluydum hep. şindi benim de afyonum patlamıyo sabahları. mutlaka o yeşil çay içilecek. 1 tane sabah, 1 tane öğlen. misal şu anda burda saat sabahın 10'u, çay içmedim, uyurgezer gibiyim. o mutluluğumu sona erdirdi o apla. eskiden bööle miydi? sabah kalkar su içer ve ayılırdım.

gel gör ki, yeşil çayın müthiş faydaları var. kaavenin de öyle. kaavede hâlâ decaf'e devam. haftada iki üç bardak. keyif için, kokusu için sırf.

Am-man diyim hocam, nikotinman ve toksikoman olmayın da, kafeinman, teinman olmanın çok da bi zararı yok. hayat kalitesini düşürüyo sadece. içmezsen gendine gelemiyon, etrafını kırıyon, gafan basmıyo.

ekleme: Lim5, hay aazına sağlık qız! nası unuttum demir emilimini? kansız bırakıyo seni.

Evet öyle olacak, bugün bir yarın beş sonra yirmi diye gidecek. Şu an günde iki üç fincan çay ve yarım litreye yakın kahve içiyorum. Zamanla tolerans gelişecek, bir de bol bol su içmek lazım. Vücuttan su kaybettirir. Kansızlık da yapabilir demir emilimini azalttığı için. Abartmamak lazım. Benim abarttığıma bakmayın.

Edit: Böyle yazınca hiç faydası yok gibi olmuş, tabi var. Icinde bir sürü faydalı bileşik var. Söylemeyi unutmuşum bunlar bir yere kadar uyarıcı bir yerden sonra tam tersi uyutucu etki yaparlar. 5 bardak çok iyi oluyor 15 bardak iceyim üstün insan olayım şeklinde işlemiyor.

Edit: Sağ olasın compadrito! Beni de annemler başlattılar çaya, ben ne güzel kahve insanıydım. Babam tam bir caykolik olduğundan onlarla takila takila sonunda böyle oldum.

Demir eksikliği varsa içmemek lazım. Emilimini engelliyor. Yemekten 1-2 saat önce sonra içmemek lazım.

kafein alışkanlığı ilk zamanlar belirgin faydalar sağlar. daha sonra ise 3 su bardağı çay içmeden kendine gelemeyen tersi pis bir karakter haline gelirsiniz. olumlu etklileri de azalır. bir zaman sonra yine uykunuz gelir, yine yorulursunuz aynı çayı kahveyi içtiğiniz halde. geçen sene dağ başında bir şantiyedeydik, kömürde çay tek zevkimizdi şantiyecek. sonra suyunu çıkardık. günümün sadece 2 saatini çay faslına harcar oldum. bugün günde 1,5 l kadar çay içiyorum. öğlene doğru halen daha 3 kupa çay içmemişsem avucumda sigara söndürüp direkleri yumruklayasım geliyor. dandik çayların boyalarına falan da müptelayım. o çayların içine başka boklar da karıştırıyorlar. ama onlar da güzel. 2 haftadır su içtiğimi hatırlamıyorum.

Hassasiyetin zamanla düşecek, normal o. Haftasonları sıfırlayıp yükseltebilirsin.

Olacak. Mesela kahve benim artık uykumu açmıyor. Sınav dönemlerinde uyumamak için kkahve yapıp, kahveyi içip uyuyorum.

ben çaykoliğim, günde iki demlik çay içerim yaklaşık 7/8 yaşından beri (babam sağolsun) netekim çay içmeden kendime gelemezdim, şimdi kesmiyor. zevk için ok, ama bokunu çıkartmamaya bak, gerçekden ihtiyacın olduğunda yada keyif için iç.

günde en az 9 10 bardak çay içerim. hem de yeşil falan gibi değil direkt siyah hatta kaçak diye nitelenirilen seylan çayı. bir ara yetti artık keseyim şunu dedim. olmadı meğer bağımlısı olmuşum. yemekten sonra çay içmeden imkanı yok bir şey yapamıyorum. midem bulanıyor, başım ağrıyor, ağırlığı hiç atamıyorum, sinir falan bilem oluyor hani. sonra tekrar vazgeçtim bırakayım demekten falan.
mesela iki bardak çay içip uykum kaçtı demem ben. alışmış galiba vücut işte. sende de böyle olur abartırsan. ama her çay içen bu raddeye de gelmiyor.
not: bir çaykolik öhm.

Enteresan. Google Adwords kullanıyor musunuz?

önceden az bir miktar sadece denemiştik ama uzun süredir yok.

seo çalışması falan mı yaptın nedir? seo link satın alma vs?

birde bunların dışında loglar'dan direk hangi link'den gelmişler görebilirsin.

birde ben bu tür dalgalanmalarda ne yaptığımı anlamak için dalgalanma öncesi yazdığm yazıyı analytics'e not alıyorum, etki -> tepkiyi ölçüyorum böylece. belki yazdığın bir yazı resim vs. dir bu trafiğin nedeni.

kediler ev hayvanıdır. kendi evlerinden mutludurlar.

köpek gibi yanınızda taşımanız gerekmez. mama-sularını ve tuvaletlerini bıraktığınız sürece evde tek başlarına birkaç gün kalırlar.

sokak başında bir veteriner var. alır götürürsünüz kedinizi. arabaya gerek yok.

3 kedim var. arabam yok. kedilerim 1 taneyken de yalnız başına kalıyordu.

kedi, köpek gibi yanında gezdirebileceğin bir hayvan değil. ev hayvanı. dolayısıyla araca gerek yok. taşıma kutusuna koyup toplu taşımayla veterinere falan götürebilirsin. evden ayrı kalacağın süre zarfında da eşine dostuna rica edersin, iki günde bir evine uğrayıp mamasını suyunu verir. olmadı bir yakının evine bırakırsın, kedini misafir eder. ama öyle tutup da şehir dışına kolay kolay götüremezsin kediyi. hem sevmez, hem de köpek kadar evcil olmadığı için zapt edemezsin, kaçar kaybolur, sorun çıkarır.

ankara'da yaşıyorsan ve evine gitmek için otobüsten başka alternatif yoksa evet. yoksa veterinere bile götüremezsin. ha taksi var tabii ama kaçar bi taraflarına. neyse işte yaşadığın şehir için araştır otobüslere falan binebiliyor musun kafesindeki hayvanla binebiliyorsan hiç sorun değil binemiyorsan sorun.

kediler ev değiştirince ya da alıştığı ev ortamında değişiklik olunca depresyona giriyor.

tehlikeli yani kediyi bir yere taşımak.

başka şehre gitme işini bilemem ama bizim kedinin vererineri eve geliyor ve ekstra bir ücret almıyor. o tarz bir veteriner bulursanız vereriner için dışarı çıkmazsınız ki zaten 3-4 aylıktan sonra pek veterinere gitmeniz gerekmiyor

@proletarier aller lander vereinigt euch

evet ankara'da yaşıyorum, kedilere özel bir taşıma çantası gibi bir şey var sanırım, öyle bir şey alsam, toplu taşımada ya da metroda sorun çıkarmazlar diye düşünüyorum.

Benim merak ettiğim bu işin zorluğu; 2-3 ayda bir veterinere ya da başka yere götürmek sorun değil; ayrıca ben bir haftalığına evden ayrılınca kimseye bırakma şansım da olmasa otomatik yem makineleri iş görür mü ya da evde tek başına kedi sıkılmaz mı bir hafta?

öyle bir çıkarırlar ki.

www.eksiduyuru.com

hayır değildir. bakma bende de araç var ama aracı olanlar daha avantajlı getir götür ve acil durumlarda. aracınız yok diye kedi besleyemezsiniz anlamına gelmez. (15 yıllık kedi sahibi :P)

şehir dışına çıktığında seninle gelmemesi daha hayırlı olur zaten. aksi takdirde hayvanın psikolojisi ve düzeni alt üst oluyor. çok çabuk etkileniyorlar öyle şeylerden. maksimum bir haftaya kadar yalnız bırakabilirsin iki adet temiz tuvalet kabı ve farklı odalara bol bol mama - su koyarak. sorun karnını doyurabilmesi değil, orasını kendi ayarlıyor sen yeterince mama ve su koyduğun sürece. asıl dikkat etmen gereken nokta evde karıştırabileceği hiçbir şey bırakmamak. bu konuda çok fenalar çünkü, hele de ortalığı boş bulunca kafasına göre sikebilir etrafı. mutfağı banyoyu kapalı tutup evde ıvır zıvır ne varsa dolaplara kaldırmak lazım. pencerelerde sineklik varsa ve sağlamsa pencerelerden birini de açık bırakman iyi olur. bir haftayı aşan sürelerde ise veterinerine belli bir miktar ücret karşılığında konaklatabilirsin kedini bakacak kimsen yoksa. ya da buradan yardım isteyebilirsin gerektiğinde, illa biri bulunur.

veterinerden bol şey yok ankara'da, ben hep kedi taşıma kafesinde yürüyerek götürüp getirdim. ama şansıma hep veterinere yakındı tuttuğum evler. yakın değilse yine taşıma kafesinde toplu taşımaya da binebilirsin. mecburiyetten kedi-köpek taşıdığımız oldu toplu taşımada ama kimse bir müdahalede bulunmadı.

araba şart değil, kediler tatile gidilirken götürülmez pek, en fazla günlüğü 50 liradan falan bir bakımevine bırakırsınız, yada aynı ücreti birisine verirsiniz kendi evinde yada sizin evinizde bakımını yapar. o da olmadı komşunuza anahtarı bırakırsınız (kedi besleyen biri varsa bina'da ona bırakın en güzeli) vs. vs. kedi taşınmaz, bakımı kolaydır, birde kediye normal tuvalete sıçma işeme eğimi veriliyor baya bildiğiniz klozete oturup yapıyor hayvan, o şekilde eğitirseniz eve gelen kişi sadece sifonu çekecek o kadar :)

her yer veteriner dolu. bizim burada her sokakta bir tane var neredeyse.

mahallenizde bir veteriner bulur kutusuna koyar yürüyerek gidersiniz. öyle metroya binmeye filan gerek yok ki.

Arabasız veterinere götürmek sıkıntı olabilir. Bizimki mesela toplu taşımada aşırı korkuyor panik oluyor. Kıyamıyorum. Taksiyle götürmek istediğimde de taksiciler almayabiliyor.

lezzetine göre amerika'da papa john's vardı ananaslı pizzası vardı o muhteşemdi.
türkiye'de ise little ceasers fena değil gibiydi lezzet olarak ama burada domino's var hep domino's yemek zorundayım.

Lezzet olarak little ceasers. Az malzemeli fakat bol peynirli bir susamlı nefis kenar iyi gider. Domino'sun da italiano'su iyiydi, var mı hala bilmiyorum.

ankaradaysan new york pizza delivery.

new york pizza delivery - ankara
papa john's pizza, pizza bulls - istanbul

istanbul anadolu adam's pizza.

miss pizza

papa jhons, pizza bulls, pizza towers, little cheaser, dominos

ne yersen yede pizzabulls yeme

eski bağlantıları canlandırdım, görüşemediğim insanlarla görüştüm falan toparlandı bir şekilde ama kısa sürdü.

"ne gelir elimizden insan olmaktan başka"

ben hep yerlerde debeleniyorum. :)

o kadar takmamak lazım. hayat hep iniş çıkışlarla dolu. insanların hayatı, özellikle ilişkiler kesinlikle dışardan göründüğü gibi ya da sizin düşündüğünüz gibi değil.

Insan ayni noktada kalmaktan da sıkılıyor bir sure sonra. Farkinda olmadan ayaga kalkmaya basliyorsun.

eksisozluk.com

www.youtube.com

(Bkz: why do we fall bruce)

İnatla yarak kürek yabancı terimler kullanıyorlar. (sözüm bknz verene değil) Türkçenin ırzına geçtiğiniz, paketleyip elinize teslim edebiliriz.


"Düşene bir tekme de ben vururum, o yalçın kayalıklardan yuvarlanışının keyfi için" demiş Nietzsche, Kalkmasını bileceksin. Kalkamazsan ölürsün. Yardım eli beklemeyeceksin. Hepimizin aynı yerde yürümemiz olanaklı değil zaten. Bunun farkında ol.

kötü, bağlantı sayısı arttıkça problem yaratıyor. redis daha stabil. redis ile memcache arasındaki fark (çok fark varda seni ilgilendiren kısmı az), redis ram'deki bilgileri ara sıra disk'e yazıyor bu sırada eğer ram'de çok veri varsa disk'i ağlatıyor işlemler yavaşlıyor vs. bunu engellemek için config'den kapatabiliyorsun.

Riske girip yeni seyler deneyerek.

meraba. 23 yaşına kadar bulamadığına göre bulamıycaksın sen öyle bi şey ^^ hayatın keşfetmek ve denemek üzerine kurulu olucak. bence kötü bişi diil. ben de senin gibiydim. plan yapamıyorum, spontane kararlarla ilerletiyorum hayatımı.

Boşuna arama, o seni vakitsiz bir anda bulur.

Ben de benzer soru sormuşum.

Ben farklı farklı yerleri ülkeler igezmeye çalışyıorum. Himalaya Dağları Ganj Nehrine Tibete filan gitmek de istiyorum. O kişisel gelişmi kitaplarında oralara gidi pgeri gelince yaşamın anlamını bulmuş ve enerjiyle dolmuş oluyorlar ya.

ben bu senenin başında şöyle bir şey sormuştum, www.eksiduyuru.com

durumda değişme yok, birden bir aydınlanma yaşamadığım müddetçe, normal insanlar nasıl çalışıyorsa öyle çalışacağım.

Yapmaktan büyük keyif aldığın yada yapmak istediğin çalışmalarla ilgili mesleklere yönelebilirsin. Misal ben x işini yaparken zamanın nasıl geçtiğini bilmiyorum. Gece yorgunluktan gözüm kapanana kadar çalışıyorum biran önce uykumu alsam da eksik kalan yerlerini de tamamlasam diye düşünerek uykuya dalıyorum. Varsa böyle bir hevesin o işe yönelmelisin bence.

0'ı da tüket o zaman çözüyon her bişiyi

"Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde edemezsin. "

Eğer karşılaştığın şeyler seni mutsuz ediyorsa, ya da yetmiyorsa, ya da daha fazlasını arzuluyorsan, yukarıdaki cümleyi düşün. Yaptığın şeylerdeki değişiklikler seni farklı sonuçlara götürecek ve böyle böyle deneyerek kendini, hayatı, dünyayı keşfedeceksin.

İnsan rutine öyle bir alışıyor ki bir süre sonra kendisini daraltan şeyleri bile değiştirmekten korkuyor. İstiyor ki işler yolunda gitmediğinde bir anda sihirli bir deynek gelsin ve her şey değişiversin. Ama yaptıklarını değiştirmek için tek bir adım atmıyor. Aynı şeyleri tekrar ve tekrar yapıyor ve her seferinde farklı bir şeyler bekliyor. Bir şey olsun istiyor. Farklı bir şey...

İşte bu noktada yukarıdaki sözü hatırlamak ve ona göre davranmak gerek. Bu, keşfe çıkarken yelkenlerini dolduracak olan rüzgarın ta kendisi.

Amazon. Bütün büyük firmalar onu kullanıyor.

amazon derim, yada tr içi yapacaksanız sadecehosting'de olabilir. yanlız amazon kur farkı nedeni ile dezavantajlı olabilir başlarda.

Trde yapacaksan radore u kullan. Google cloud u da kullanabilirsin

(bkz: data mining)

@fucking machine in my head eldeki verilerin işlenmesinden ziyade merak ettiğim işlenecek verinin nasıl elde edildiği.

Bende var hepsi, bende bile varsa herkeste vardir. 3 kurusa satan adamlar oluyor iste.

@divit nereden edindiniz? elinizdeki bilgilerin insanların isteği dahilinde toparlandığından veya bahsettiğim gibi spesifik bir zümreye ait olduğundan (beden öğretmeni, aşçı, çocuğu olan beyaz yakalı kadın vs vs vs) nasıl emin olabiliyorsunuz?

@yigitovic, insanların isteği dahilinde toplanmıyor ki. isteğim dahilinde olsa tek bir reklam bile almak istemem. :)

hastaneyi düşün, kayıt yaptırıyorsun her şeyini alıyorlar.

okulunda zaten her türlü bilgi var, okulda bu bilgilere erişimi olan birisi satabilir, öğrenci olduğun belli, tüm bilgilerin %100 aktif. ortaokulda lisede yavşak hocalar satıyordu dersanelere bunları.

e gidiyorsun bir yere alışerişe, telefon numaranı veriyorsun fatura için istiyorlar, nerede oturduğunu soruyor üstüne, aldığın şeylerden gelir düzeyin de az çok belli, ne tarz giyim yaptığın belli.

Ayrinti veremem ama benim isim bu, ama spam falan yapmiyoruz satmiyoruz. Zaten satsan da pek para etmiyormus seytana bile uyamiyorum bu yuzden :) veriler %100 dogru diyebilirim.

En basit halini söyliyeyim sana, biri bir uygulama için bu verileri topluyor, yani telefon numarası verileri, diyelim ki bu toplananlar öğrenciler, okul bunlara sms atacak diyelim, nereden atacak? üçüncü parti bir firmadan atacak, bu üçüncü parti şirket, bu sms gönderilen kişilerin öğrenci olduğunu biliyor ellerinde numaralarda var artık. bunun gibi bir sürü yerden toplanmış numaralar oluyor ellerinde, sonra bunları satıyorlar başkasına misalen.

Kamboçya. Rusya Kazan tutucu sayılabilir Rus standartlarına göre.

Tailand

Lviv

Polonya'nın büyük olmayan bir şehri olabilir.

polonya ukrayna'da dazlaklar yok mu, rusya kazan bu açıdan ılımlı diye orayı yazdım.

yine en iyi alternatif güneydoğu asya duruyor

peru

merak ettim neden tayland değil?

filipin,

@65 tayland zaten birinci tercih, onu detaylıca araştırdım o yüzden. başka fikirleri merak ettim.

bong satan yerlerde vardır ama genelde bongun parçası oluyo bu,ayrı satarlarmı bilmem

Akvaryum malzemesi satan yerlere bak

oluyor bazen. ama hangi koşullarda oluyor düşünmedim.

çişim olduğunda erekte olursam çiş hissiyatı gidiyor bende.

bildiğim kadarı ile mesane prostat'a baskı yapıyo bu da uyarılmaya neden oluyor (yada yamuluyorum).

hahaha pazarlık yapıyoruz.

cevap: azaltmayı deneyebilirsin ilk başta?

sigara bırakılmaz ara verilir.

pek niyetin yok gibi bırakmaya. kanserdir ya da herhangi bir hastalıktır onları da düşün ama içinde binlerce zehir bulunan hatta fare zehiri bile olan bişeyi içmeyi kendine yakıştırmamalısın. fare zehiri içiyorsun hergün, kendine bunu mu layık görüyorsun?

Dayan icme. Bir sey yeme ama. Su ic bol bol. Varsa yesil cay ic. Cok dayanamayacak olursan cik biraz yuru
Bu gece uyumakta zorlanacaksin ama yarin iyi uyanacaksin. 3 gun disini sik boyle, o gerilim ve endise hissine dayan. Sonra rahatlayacaksin.

Ne zaman ki sigarayı bırakma kararın "ölüm" değil "yaşam" tabanlı olur, o zaman kesin olarak bırakırsın.

Yaşam kalitesi, nasıl ölüneceğinden daha önemlidir. Sigaradan aldığın her nefeste geçici bir rahatlama hissinin yanı sıra uzun süre kalıcı ve yaşam kalitesini düşürücü gelişmeler oluyor vücutta.

"Aman canım! Hepimiz ölücez!" yaklaşımı, iq değeri tek haneli insanlar tarafından uydurulmuştur. Çünkü hepimiz ölücez, evet, ama bazılarımız yaşayacak. Yaşıyor.

@take me rufee2 azaltmayı denedim ama maalesef ipin ucu kaçıyor bir yerde :)

@rock n roll beni ölümcül hastalık korkusu dışındaki hiçbir şey sigarayı bıraktırma konusunda motive etmiyor.

ben bilimsel kısmını bilmesem de şunu söyleyebilirim geçen gün komşumuz akciğer kanserinden vefat etti yılların sigara tiryakisiydi. çevremde gördüğüm akciğer kanseri olanların hepsi sigara içiyordu :(

sakın ha devam et, 1 ay dayan yeni bir hayat seni bekliyor olacak.

her aklına geldiğinde su iç, hem sıgarayı unutursun hem ıcın temızlenır :)

sürünerek öleceğini bil o zaman. nefes alamayacaksın, boğulacaksın. hiçbirşey olmasa kolunu, bacağını keserler, yatalak olursun ailen sana bakmak zorunda kalır. kim seni kaldıracak, indirecek kocaman adamsın annene, babana yazık. bir yaştan sonra o insanların gücü de kalmayacak.

benim 5 gün oluyor bırakalı antidepresan kullanmaya başlamıştım çok etkili oldu bırakmamda. canım hiç istemiyor hatta daha önceki bırakama girişiminde 5 kilo almıştım ağzım hiç boş kalmazdı antidepresan iştahıda kesti.

Kararından dönme, bırak, bırakmanın yolunu bul.
Bir süre sonra nefesin tıkanmadığında filan daha mutlu olacaksın inşallah.
Bırakma çabaları içindeyken ve bir türlü bırakamazken, sigara da çok güzel yahu filan derken allen carr diye bi adamın yöntemiyle ilgili bir saat kadar süren bi vidyoyu izlemiştim.
Hikayemi şurada eksisozluk.com anlatmıştım.
Bu arada annem on sekiz gündür yoğunbakımda, üç ay kadar önce onun yanına geldim, üç ayda en fazla üç ya da dört paket sigara almışımdır. Tekrar tiryaki olmayacağımı biliyorum en güzeli bu. Çünkü sigarasız günler gerçekten güzel, sağlıklı.

@buhurumeryem kendimi yabancı dizilerdeki madde bağımlıların toplaştığı sosyal gruplardan birindeymişim gibi hissettirdin :)

Evet son cümleler tam da öyle olmuş, olsun :)
Başarabilirsin :p

@buhurumeryem Ben de şimdi Allen Carr'ın belgeselini bitirdim ve gerçekten çok etkili oldu. Sigarayı bırakmak isteyen arkadaşlara tavsiye ederim.

eksisozluk.com

(bkz: e-sigara)

sigarayı azaltmak yalanların en büyüğüdür, sigaraya ya ara verirsin ya içersin.

azaltmak ne lan, tütüne şirk koşmaktır bu.

mountaincat, benim bir ayı geçti son sigaramı içişim.

ilk iki gün biraz sıkıntılı geçecek, öyle hemen pes etmek yok. sen ilk günleri yağmur yerine çiçek yağacak diye mi düşünüyordun? :P

Allen Carr, sigarayı bırakmanın kolay yolu adlı kitabını, kitabı değilse de videosunu izler misin?

İnan çektiğin tüm sıkıntılara değiyor. şuan sigara içen arkadaşlarımı kıskanmıyorum bile artık. ellerim, saçlarım, kendim mis gibi kokuyorum. durup durup saçlarımı kokluyorum, fetişe bağladım, o derece :))

İçme dürtüsü geldiğinde sabret, 10 dakika sonra geçecek. Çok tiryakiysen, krizlere giriyorsan azalt ama iyice azalt. Sabah kalktığından öğlene kadar 1 tane, öğlen 1 tane, akşam üzeri 1 tane, akşam yemekten sonra 1 tane, yatmadan 1 tane içersen günde 1 paket yerine 5 tane içmiş olursun. Daha sonra öğleden öncekini de atlarsın sadece öğlen içersin, sonra sadece öğlen ve akşam derken günde 1 olur, sonra onu da unutursan bitti gitti.

r_u_h +1
ben de azaltarak bırakmıştım. nikotin oranını azalttım ben daha doğrusu. en son çok uzun bir süre 1 oranında nikotinli sigaralardan içiyordum.

@dessy Allen Carr'ın o videosunu izledim dün gece, bayağı da etkili oldu. Sigarayı bırakmak isteyen arkadaşlara tavsiye ederim.

heh, piskopata bağlayacak gibi olduğunda tekrar izle :D

peki şimdi ne durumdasın?

@dessy Video'yu dün gece izledim, bu başlığı açtıktan sonra. Bakış açımı ve olaya yaklaşımımı değiştirdi. O yüzden kendimi daha özgür, rahat ve bağımsız hissediyorum :)

yok, çekilecek çile değilmiş dediğin olayı sonlandırdın mı bu süre zarfında, yaktın mı bi tane? :) onu sormak istedim.

Ha evet şuan hiç yakmayı düşünmüyorum açıkçası. Dünden beri de hiç içmedim. Şuan kendimi sonsuza kadar bir daha hiç içmeyecekmişim gibi hissediyorum :D

lütfen bu çekilmeyecek çileyi tekrar yaşamamak adına başlama. süpersin, böyle devam edersin inşallah. insan sırf o bırakma sürecini yaşamamak için hiç başlamamalı valla :P

@dessy Evet bayağı zorlayıcı bir durum ama düne göre kendimi çok iyi hissediyorum. Hatta iki üç güne tiryakilere "içmeyin şu zıkkımı ya" diye nutuk çekmeye başlayacağım sanırım :)

Hadi bakalım. Haberdar et bizi. Bol şans.

yap.

ben de istiyorum ama saçları mahvediyor diye biliyorum. eğer beyaz tenli, renkli gözlüysen yap gitsin.

ten rengine, yüz şekline ve saç kesimine bağlı bir olay bence. bunları bilmeden kim ne derse desin havada kalır.

amacın tarık mengüç'e benzemekse neden olmasın.

yapmayın.

yuvarlak hatlı yüz hariç uyuyor. bir daha düşün derim.

www.mens-hairstyle.com

kız sandım ben seni. erkeksen yapma. erkeklerde kötü duruyor boya.

esmerlere yakıştırmıyorum ben.

boyat. esmere çok iyi olur. girl magnet adeta.

bekle zamanla zaten döner kel kalmazsan

beyaz saç bi dedelere, bi de ravanelli'ye yakısıyor. yapma.

kel kalmak için iyi bir başlangıç olur dene istersen

julian assange gibi mi?

Risk taşımaz da NAS cihazlarını inceleseniz daha iyi olur kanaatindeyim.

kasa toplayıp hdd doldurmak çok manasız bu tarz işler için. bu olayın fiziksel disklerde saklanması gereken senaryolar için nas server senaryoları çalışır genel olarak. 2-3-4-5-6-12-24 hdd çalıştırabilen cihazlar alınır içlerine diskler yerleştilir, hem eş zamanlı sync için kullanılır (felaket yönetimi vs.) hem de yedekler alınıp diskler arşivlenebliir. Qnap tarzı markaların bu tarz çözümleri var.

disk eğer uygun ortamlarda saklanıyor ise bir problem olmayacaktır. rutubet, darbe, su, sıcaklık vs. gibi faktörlere maruz kalmama durumundan bahsediyorum uygun ortamlar konusunda.

kolaylıklar :)

s3 dropbox falan daha iyi değil mi?

NAS yöntemleri pahalı geldiği için hard diskler doldukça arşivlerim diye düşündüm..

10 TB üstü veri olduğundan işe yarayacağını sanmıyorum @selam

@mcmanus

nas pahalı geldi ise bir tane USB3.0 çalıştıran usb bağlantılı SATA HDD dock'u alırsın 50-100-150 liraya, yedekleyeceğin yere bağlayıp verileri içine atarsın baktın doldu söker kaldırır yenisini takarsın.bi de böyle düşün?

sanki en mantıklısı bu, önerebileceğiniz marka/model var mı? Bir de bu dockların server (ethernet)desteği var mı?

eth0 desteği olan bir kaç tane görmüştüm ama bir network aygıtına bağlanmayacak ise usb'nin daha uygun olduğunu düşünmekteyim. marka/model hiç bilmiyorum ama vatan'dan almıştım geçen sene usb3.0 gayet iyiydi

depolama konusundan alakasiz olarak bence kasa toplayacagina raspberry pi ile bagla hddleri

Çünkü onu diyen ortamın ağır abisi.

hımm dimi ya, o detaya pek dikkat etmemişim evet ağır abiler onlar.

madem priority'ye göre sıralamak istiyosun niye isme göre sıralatıp çekiyosun?

isme göre sıralanan 10 kişiyi kendi aralarında priority'ye göre sıralamak istiyorum.

500 kişi arasındaki en yüksek priority'ye göre değil.
o 10 kişi arasındaki en yüksek priority'ye göre.

order by isim, priority diyip bi bak o zaman gelene.

usort($array, function compare($a, $b) { if($a->priority > $b->priority) { return -1; } else if($b->priority > $a->priority){ return 1;} else { return 0;} })

usort + lambda

vücuduna iyi davran.

Propolis direk çözüyormuş.

uzun süreli tedavi önermek doktorun işi ama kül basınca geçtiğini duymuştum.

bağışıklık sistemini yüksek tut.
ya vitamin ya imuneks al.

bu tarz şeyler vücudun bi tepkisi olarak patlak veriyor. işin stresyliyse ya da stresli ve sıkıntılı bir dönemden geçiyorsan olmuş olabilir. (aft çıkar, uçuk çıkar, kırmızı lekeler çıkar, saçlarda hızlı dökülme olur, kafada egzama çıkar falan felon)

aftı en hızlı geçiren şey tuzdur. tuz bas. tuz yaktığı için hemencecik toparlanıyor.

@neferkitty; hangi uzmana başvurayım? dahiliye mi?

kısa süreli tedavi için (bkz: kenacort a)

denedim %100 çalışıyor

karbonatlı suyla ağzını çalkalarsan o da iyi geliyor.

Sodyum lauryl sulfat icermeyen dis macunu.

imuneks +1

oralmedic denen bir nane var. 3 farklı seferde kullanabiliyosun ve 25 lira gibi bir fiyatı var.

Yaptığı iş kısaca aft'ın havayla ilişkisini kesmek ve üzerindeki ilaçlarla daha hızlı kurutup tedavi etmek gibi bişey.

Öneririm, ancak doğru uygulanmadığı zaman çöpe gidiyor 25 TL'nin 3te 1i.

Bende de çıkıyordu çok sık olmasa da, Listerine kullanmaya başladıktan sonra bir daha çıkmadı ama başka birinde işe yaramamış mesela.

öncelikle sebebini araştır. doktora git. sonralıkla da karadut şurubu bulursan karadut şurubuyla ağzını çalkala, çoğunlukla geçiyor.

karadut şurubu

soğuk yemek vs. den uzak durdum bayadır çıkmıyor

kendisi geçmez viral olduğu için, ağrısı, acısı geçer anca. bazı dönemler sıklıkla olabilir. bir yıl hiç çıkmaz, sonra her ay bi tane çıkar 3 ay boyunca. bünye eğilimi ile alakalı, bazısında hiç çıkmaz, ama çıkıyorsa da ara ara çıkar. tam çıkacağı zamanı hissedip(yanma veya hafif pütür hissediliyor) patlamadan önce müdahale edilirse çıkması önlenir belki.

düşünceler uyuştukça berraklaşıyor karşim. ben de yaşıyorum aynını. fakat bazı sabahlar tam aksi kaygılı kuşkulu bir ruh halinde uyanırsın. aslında olay götün kaybedildiği bir geceden bile şen şakrak çıkmanın verdiği özgüvenle ilgili sanırım. iyi oluyor ben de yaşıyorum.

bana sanki sadece alkol değilmiş gibi geldi ^^

sta +1

sadece alkol müydü? :D

sadece alkol gençler. yıllardır farkına vardığım bir durum bu.

Up upp

güzel bir uykunun yerini tutmaz, içince bi gözünü kapattığını birde açtıüğın hatırlıyorsun dimi, ne rüya var ne bişi var. işte ondan, kaliteli uyuyon zihninde dinleniyo sonra hop algılar %100 çalışıyo (bence)

10.000 lira bir bütçeyle kuracaksanız küçük olarak başlayın. kimse ilk açılan yere birden gözü kapalı olmaz. ne biliyim 6 kişilik özel kurs gibi reklam yapın google adsense ile. Yoksa ingilizce kursuna gidecek olsam tömere vb kursuna gitmeyi sizin yeni açacagınız kursa gitmeye tercih ederim. büyük başlamak istiyorsanız 10.000 tl yetmeyecektir.

bir sıfır unutmuşsunuz.

ruhsat, kiralanacak yerin depozitosu, içinin düzenlenmesi, masası, sandalyesi, koltuğu, bilgisayarı, televizyonu, ıvırı kıvırı...

10.000 TL ile sanki zor gibi.

hangi şehirde düşünüyorsunuz?

İzmir/Alsancak düşünüyorum. Aslında bir kaç kurum franchise veriyor. O hem daha makul hem eğitim, fizibilite, danışmanlık sağladığı için daha mantıklı gibi. Hiç tanınmamış sıfırdan bir marka kurmak çok zor.

bizim aile dostumuz var, 27 şubeli dil kursuna sahip. temel olarak 100.000 civarına istanbul'da açarsın güzel bir tane diyordu geçenlerde.

argent dawn +1

şimdi bir yer kiralanacak, birkaç ay peşin kirası ödenecek. depozito, boya/duvar kağıdı, tabela, kuruluş masrafları (legal), dosyalar, kartvizitler, telefon santrali, mutfak malzemeleri, tahtalar, sandalyeler, kırtasiye, reklam giderleri, bilgisayarı, birkaç ay iş yapamayacağı gerçeği, bu süreçte ödenecek personel falan derken 100 bini bulur gibi o iş.

paşabahçenin güzel şeyleri oluyor. çerçeve falan her zaman iyi bir kurtarıcıdır.

ayrıca 100 lira çok limitmiş ya, baya sağlam kazanılan bir şirket olsa gerek :) bizim limitler 30-50 bandında :D

bi mağazadan hediye çeki al. ya da eve koyabileceği bir aksesuar. kıyafet çanta eldiven almak sana düşmez, fazla kişisel şeyler onlar.

@la noix ya sorma. onlara kalsa daha da çıkarlardı da bizi de düşündüler sanırım.

@kamil aksesuarlara falan bakayım ama 100tl'lik çanta kullanmaz.

@instant crush hediye çeki diye hediye mi olur abi zarfa para koyup git kendine bi şey diyeyim bari... kişisel olması sorun değil

Vücut şampuanı, nemlendirici ve losyon setleri var. Ben de yeni aldım birine hediye, victoria's secret'te 145 tl civarıydı, hepsi de güzel kokuyor ve çantası da var. Daha uygun fiyatlılar da vardır.

hiç olmazsa yaşını öğrenmen çok şey farkettirir.

yargıcı accessories den 100 liralık bişey al değiştirme kartı koydurt. her yaşa her tip çalışana uygun ürün bulunur orda. hem şık hem klas

fular olabilir

Deri eldiven al hocam. Efsane kurtarici bir seydir.

güzel bir deri kaplı ajanda+kalem

boynerden 100tl lik hediye çeki al. istediğini alsın.

Tabii ki fular alacaksın, maceraya gerek yok.

kolye, saksılı çiçek, fular, eldiven, kaliteli şemsiye, makyaj çantası, hırka ilk aklıma gelenler.

l'occitane den oda kokusu el kremi sabun al bayılır bence hemde tam 100 tl işte ben olsam kafayı yerdim.

tekrar yeni bir lisans almanıza gerek kalmadan o aldığınız lisansı kullanabilirsiniz. sadece "tek" bilgisayarda geçerlidir.

Yedeğini alman lazım wn32deki register dosyasının. Format atınca ama bunu yapman lazım. Format atınca o register ile tekrar kullanılabilir.

gayet açık söylemişler sadece tek bilgisayarda kullanabilirsin. Başka başka bilgisayarlarda kullanamazsın demiyor. Tek bilgisayarda kullanabilirsin diyor. Mevzu net.

o tek bilgisayar durumu değişebiliyor, kimi lisanslar donanımı değiştirdiğinizde geçersiz oluyor yeni bir bilgisayar olarak farz ediliyor, sözleşmenizi çok dikkatli okuyun derim.

bu konularda hiçbir bilgim olmasa da mantık yürüterek aklıma gelenleri söylüyorum. yapmacık olma kendin ol ki adam sana güvensin. söyleyeceklerini kendisi beğensin diye söylediğini hissederse bence senin için işler iyi gitmez. içinden geldiği gibi davran saygı çerçevesinde.

abi inan çoğu şeyi gözümüzde büyütüyoruz valla. işin içine girince bir şekilde olduğunu farkediyoruz. yapabilirsin inanıyorum ben :)

ya got olacaksin ya da basarisiz. mudurluk boyledir.

kendin ol. bildiğin soruları soracak sana. zaten aynı iş yerinde çalışıyorsun, dışardan gelmedin öyle değil mi. niye sıkıntı yapıyorsun onu anlamadım.

mülakatta nasıl davranacağını bilmiyorum ama hayatta eline gelen fırsatları değerlendirmeyip sonradan pişman olacağına; değerlendirip başarısız olmayı göze almalısın bence. eğer denemeye karar verirsen bu soru işaretleriyle değil, kendine güvenerek gir o mülakata. her şey daha iyi gidecektir.

Elime yüzüme bulaştırırım korkusu: Gereksiz. Müdürlüğü, müdürlük yaparak öğrenirsin. Bir işi yapmadan, teorik olarak asla öğrenemezsin. Kimse öğrenemez. Denemeden zaten öğrenemeyeceğin şey için yapabilecek miyim diye endişe etmen saçma.

Mülakat: Kendin ol. Somut ol. Net ol. Ciddi ol. Çok konuşma. Fikirlerini paylaş (mutlaka kendi departmanın ve yaptığın iş adına fikirlerin vardır, bunları çekinmeden söyle ki işi bildiğini görsün).

Şuana kadar sergilediğin karakterinle, performansınla bu mevkiye aday gösterilmişsin zaten. Yani yine kendin ol yeter, kafanı gereksiz karıştırma.

Evet ayni isyeri de, müdürlük daha kapsamlı, müdürum fabrikanin 2.adami pozisyonunda.
Departmani yonetmenin yaninda diger mudurler ile genel müdür arasinda kopru olucam, 20 senedir burda olan mudurler var, ben daha 3 senedir buradayim.

Hep müdürlerin tam olarak ne iş yaptığını merak etmiştim. Dünyanın en gereksiz insanları gibi geliyor bana.

Abi cidden olursan yaz bana kardeşim şu şu işleri yapıyorum diye.

Yukarıdaki migros kişisel gelişim kitaplarından fırlamış geveze tipleri boş ver. Malumat almaya bak müdürünü tanıyan birilerinden. ne yapar ne sorar falan diye.

hayırlı olsun.

senden kral müdürlük yapacak adam yok orada. herkes de bu konuda hemfikir. senin düşünmeni bile gerektirecek bi durum yok ki ortada. demek ki sen fakında olmadan o potansiyele sahipmişsin. aynen hiç bişey yokmuş gibi devam.

@dios sen hiç yüzlerce kişinin direkt ilgisi odağı üzerinde olduğun bi işte çalıştın mı? hata payının düşük ve rezil olabileceğin, anlık performans isteyen bi işte. o kitaplardan en başta ben nefret ederim, kimseyi böyle fütursuzca yargılama.

hacıü, şimdi müdür olamazsan ne olur? şimdi ki olduğundan rütbe sökmüyorlar ki, devam edersin işine, çok takma kafaya rahat ol

özgüven çok önemli,toplantilarda vs net ve hızlı çözümler sunabilmek,planlı olmak,evet biraz da göt olmak
edit,5 aydır benzer bir görevdeydim ilaç firmasında hersey oldugum ama göt olamadigim için işten atildim.

sakin olun ve müdür olmayi hedefleyin. Aksi halde pisman olursunuz.

müdür olunca maas ve yetki artar bunlar olumlu etkileridir.
altinizda calisanlarin hatalarinin hesabi sizden sorulur, bu da olumsuz etkisidir. Calistiginiz firmaya göre satis veya üretim oranindan yüzde alabilirsiniz, edilen zararin bir kismini üstlenmek zorunda kalabilirsiniz...

mülakatta yöneticinize sunlari vurgulayin:
*yapilacak is konusunda uzmanim
*isin verimli ve kusursuz yapilmasini saglayacagim
*sirketin basarisi benim icin önemli

mülakat sonrasi müdür olmayabilirsiniz, demekki ya siz henüz hazir degilsiniz yahut yöneticileriniz henüz bunu anlayacak kapasitede degil. Üzülecek birsey yok.

müdür olursaniz sonra altinizda calisacak kisilerin verimli ve hatasiz calismasini saglamaniz gerekiyor. Burada calisanlarin karakterleri devreye giriyor, bazilari dostca bir uyarinizi ciddiye alirken bazilari sadece sert uyarilara dogru reaksiyon gösterir... Bu boyutunu daha uzun vadede cözeceksiniz. Hatalari görmezden gelmeyin ve tekrarlanmasina izin vermeyin.

ne kadar sorumluluk o kadar baş ağrısı, dışarıdan güzel gibi gözükse de her işin avantajları kadar dezavantajları vardır

Müdür müdür müdür? Eğer öyleyse, mutlaka ol!

Mobilden sabite geçince gelen ekleme:

öğrendim ki yerine düşünülen aday benim,

*** en kilit bilgi bu işte! seni kara kaşın kara gözün için düşünmezler. potansiyelin var çünkü.

genel müdürle ne konusuruz hicbir fikrim yok,

*** sorulanlara, basit basit cevap vereceksin. naapıyosun, kendinden bahsetsene biraz, kaç senedir burdaydın sen? neler yaptın şindiye kadar, sence bölümde neler yapılmalı? neler değiştirilmeli? Buna benzer bir sürü soru hazırla. Kağıda yaz bu soruları. Ulan ben bu şirketin sahibi ya da genel müdürü olsaydım ve bu kadroya müdür seçecek olsaydım, neler sorardım bu adaya diye saatlerce düşün ve 40-50 tane soru bul. Dandik olmasın bu sorular. Kallavi ve zor sorular olsun. Bu kendi bulduğun sorulara, cevapları da yazılı olarak ver. Kendin çalacan, kendin oynayacan yani.

neler soylemem gerekir ya mulakati gecemezsem diye icim icimi yiyor.

*** Sen mülakatı %50 geçmiş durumdasın zaten. Genel müdür dediğin adamın zamanı çok kıymetlidir. Çok ciddi düşünülmeyen adaylar, o herifin karşısına çıkarılmaz. Çıkaranlar olursa, itin götüne sokar çıkarır sonra.

Asıl problem mülakatı gecer ve mudur olursam ne yapicam ben?

*** Bu herifler sende müdür potansiyeli görüyo da, sen kendinde müdür potansiyeli göremiyon mu? Hâl böyleyse, bu konu üzerinde düşünmeli ve çalışmalısın.

Ya basaramazsam diye cok korkuyorum.

*** Ne korkcan beyav? O genel müdür, anasının karnından genel müdür olarak mı çıktı sanıyosun? Herkeşin bi ilk müdürlüğü var işte. Seninki de bu olacak!

Hic bu topa girmeden müdür olmak istemiyorum ben desem cok pisman olurum ileride onu da biliyorum.

*** Hem de itten köpekten pişman olursun!

Napcam ben duyuru ahalisi bi akıl verin

*** Sakin olacan, sakin sakin hazırlanacan ve mülakatı geçecen. Mevzumuz mülakat. Diğerleri, bugünün mevzuu değil. Sen şu mülakatı bi geç güzelcene, ondan sonra, bu sorunun altında güncellersin durumu ve ordan devam ederiz.

altında sıkı bir kaç elemanın olacaksa müdürlük "approved", "supported" ve "ok" mevkiidir. ne mal insanlar ne müdürlükleri idare ediyor bir bilsen. rahat ol, başına gelince yaparsın, işleri takip et yeter, askıda iş kalmasın, proje zamanlarına uy, ekibini movie et.

Banim moroli sifir sifir sifir videosundaki adam bile sös mi diyor. Ataerkil bir davranış.

şu yüzyılda keşfedilen bir deyiş olduğunu sanmıyorum o yüzden geçmiş -daha ataerkil- yapımızı da düşünürsek çok aykırı/olmayacak bir söz değil.
bazı deyimler dilimizde yer etmiştir yani bunu her hecesine kadar mana yüklemek saçma bir eylem.

"erkek sözü" diyince benim aklıma "ben bu sözü tutarım" manası dışında bir şey gelmiyor.

Erkek sözü lan, yarın getirecem parayı. (Getirmedi)
Gibi. Yalan söylemek ve karşıdakini kandırmak için ideal.

Bu yuzyilda (daha dogrusu gecen yuzyilda) kesfedildigini ben de sanmiyorum. Ote yandan mana yuklemenin sacma oldugu konusunda hakli olabilirsiniz.

la her boka tespit kasmayın, gözünün içine baka baka yalan söyleyip saç baş kavga edip sonra caaaanım cicim olan hiç mi kız görmedin. işte böyle yapma demek istiyor o sözde.
kızlar verdiği sözleri tutmaz hatta tutmamak için kendini bile kandırır.

''karakter olarak o kadar güvenilmezim ki erkek olmamı öne sürerek bunu kapatabileceğimi sanıyorum, çünkü erkekler en mükemmeldirler'' anlamına geliyor bende. sözlüklerimizden çıkarmayalım komik oluyor böylelerini görmek.

bugüne kadar kaç tane kadına güvenebildin? diye sor kendine.. anne ve abla dışında hiçbir kadına güven duyamıyor insan. belki 5-10 sene sonrada eşine duymaya başlarsın bu güveni. ama 5-10 sene sonra..
şöyle bir düşününce güvendiğim o kadar çok erkek var ki.. arkadaşlarım, dostlarım hepsi erkek. teleefon açayım bugün 10 tanesi sorgusuz sualsiz gelir. belki yurtdışından bile gelen olur. ama şuan telefon rehberimdeki tüm kadınları arasam yalnızca annem ve ablam gelir. diğerleri de gelir belki, yarın diğerlerine anlatacak hikayem olsun diye gelir ama..

o yüzden gerekli bir söz işte.

- "Kadinin sozu soz degil" anlamina geliyor

zaten oyle. ataturk olmasa bu kafalarla yobazlikta coktan iran'i, isid'i falan gecmistik.

baksana herife cumhurbaskani olmus hala kadinla erkek esit degil diyecek kadar zir cahil. imam osurursa cemaat sicar iste.

bir erkek şahit ile 4 kadın şahit olayı var ya hani, işte onun etkisi.

@selam mantikli geldi:)

Evet, saçma ve çağ dışı.

"Adam gibi yap şu işi" diye de bir şey var dilimizde. Kadını evde, tarlada it gibi çalıştıran, birey olduğunu unutturan bir toplumun sözü bu. Böyle ataerkil ve vadesi dolmuş bir çok sözümüz var. Kullanmıyorum bunları. Zaten söz verdiysem, bunun bir anlamı var demektir. "Erkek sözü" demek de bana göre "Aslında kuru kuru söz verdiğimde ona bir güven olmaz, tutmayabilirim. Yani, söz verdiğimde sadece onu tutmaya niyetleniyorum ama o konuda da beceriksizim. Ancak, erkek sözü verince tutmaya biraz biraz başlıyorum". Söz verip de tutabilen bir insanın, "erkek sözü" ile sözünü tasdiklemeye veya güçlendirmeye ihtiyacı olmaz.

Selam'ın söylediğini söylemeye gelmiştim. Aaaynen o hesap. 1 kadın sözü = 1/4 erkek sözü olduğu için 1 tam erkek sözü çok daha değerli oluyor. Pahada ağır, yükte hafif bu durum elbette ataerkil coğrafyalarda mükemmel şekilde benimsenir; hatta bizzat kadınlar tarafından da uygulanır. Çünkü kadınlar için de bir erkeğe benzemek iltifattır. Bunun altında da yine erkeğin bu toplumlarda gördüğü ekstra saygı yatıyor derken bu konuyu ben bitiremem :) Velhasıl, çok haklısın, teşekkür ederiz.

İste benim asil kizdigim nokta su ki kadinlar da ataerkil yapiya sahip cikiyor! Manyak misiniz yahu? Niye destekliyorsunuz?
Kadinlar ogullarina, erkek kardeşlerine " erkek adamsin", "erkek ol biraz", "adam gibi adam ol" gibi seyler soyleyip duruyor. Egitimsiz insanlar da degiller bi de...

"Adam gibi yap" olayi zaten tam felaket. "İnsan gibi yap" diyebilirdik bunun yerine.

Kadinlar ataerkil toplumun eserlerini ayakta tutmak icin canla basla calisiyor olmasaydi bircok erkek de duyarli davranma ihtiyaci hissederdi bu konularda. Ama "alan razi satan razi" durumu gibi birsey var ortada. Olan razi olmayan kisma oluyor arada. Tamam hirsizi suclamiyor degilim.

duyarlı olcaz diye yakında türçeyi unutucaz. poltik doğruculuktan gına geldi, eminim anaerkil toplum olsak da o söz öyle olacaktı.

erkek sözü derken bir erkeğin özelliğini belirtiyorsun herhangi bir insanın sözü değil o. kedi gibi sadık mı diyorsun yoksa köpek gibi sadık mı diyorsun, ona da hayvan gibi sadık mı diyelim. kız arabası gibi dediğinde ne anlarsın mesela?

tamam bilim adamı demek saçmaydı bilim insanı dedik iyi oldu ama her boku da değiştirmeyelim.

Ataerkil bilinçaltımızın yansımaları işte.

bu sözü ortadan kaldırırsak bu ülkede kadını hiçe sayan her şeyden sıyrılırız.

bu arada "adam"ın birinci anlamı insan demektir.

www.tdk.gov.tr

bilim adamı falan öyle felaket bir kullanım değil yani.

Adam'in insan anlamina geldigi dogru, biz "adam" diyince erkek anladigimiz icin "bilim adami" kulaga ataerkil yansimasi bir tabir gibi geliyordu. Yine de "bilim insani" daha iyi. Cunku gercekte anlami ne olursa olsun kimse bir kadindan "adam" diye bahsetmez bu saatten sonra.

deli,

yannız o, 'Adam gibi yap' bağlamındaki 'adam'da cinsiyetsiz bir gönderme hissediyorum ben.
orada kastedilen, 'Yapacağın işi, erkekmişsin gibi yap!' değil benim anladığım. 'Yaptığın iş, sonunda adama benzesin, eli yüzü düzgün olsun!'u anlıyorum. Benzer şekilde, 'Gelirken şort tişört gelme, adam gibi bi gömlek giy sırtına!' cümlesindeki adamdan kasıt, sen değilsin, giyeceğin giysinin niteliği. Benzer şekilde, 'Okuyup büyü de adam ol'dan kasıt, 'ekmeğini eline al, ekönömik özgüllüğünü ilan et'. Yoksa qız öğrenciye, 'Oku da büyük adam ol' dediğimizde, 'mezun olunca cinsiyet değiştir' demiyoz yani. Misal, biraz hoppa bi qız var ve anası da bu durumdan çok şikayetçi. Kızgınlıkla, 'Ben seni adam etmesini bilirim!' dese, gene cinsiyet değişikliğini kastetmiş olmuyo. Bu bağlamlarda erkeklik - dişilik sözkonusu değil. Kaliteye, düzgünlüğe bir gönderme var. 'Adam gibi adam' sözündeki ilk adam'da da bir cinsiyet yok. 'Errrrrrrkekim benim, mucho macho Machito!!!' denmiyo orda. 'Ulan helâl ossun bu herife bea!' deniyo.

@compadrito Ben de aynisini diyorum ya iste:)

erkek olduğunu vurgulamaya "ihtiyacı olmak".

normal şartlarda gerekir. gelir elde ettiğiniz sürece vergilendirmelisiniz. bir şikayet durumunda başınız belaya girebilir ama dediğiniz gibi iş yapan bir sürü vatandaş var.

www.facebook.com

çok büyük satış rakamlarına ulaşmadığın sürece sorun yok, ayda 5 tane bişi satacan oda 200/300 lira edecek bununla uğraşılmaz ama çok kazanırsan bi şirket açıp vergilendirmelisin.

open office

libre office var olmaz mı o?

Korsan kursan sıkıntı olmaz hocam.

Office korsan oluyor sadece bir şey olmuyor her açılışta uyarı veriyor. Eğer bütçen müsaitse eğitim için office 365'e bakmanı tavsiye ederim.

Öyle yapan bi arkadaşım var, senelerdir kullanıyor MS Office'i KMS Activator denilen bi program aracılığıyla...

yapıştır gitsin bir dalga olmaz, kendimden biliyorum.

2013 office kurabilirsin ama kms doğrulama diye bir program var. ararsan bulursun. onunlar kurunca sıkıntı olmuyor.

Hiçbir şey olmaz, ben de kms ile kullanıyorum.

hiçbir şey olmaz sıkıntı yapma. yıllardır orijinal+korsan, korsan+korsan kombinasyonlarını kullandım hiç bir sorun olmadı.

hayır nereliyim demek istiyorsan oralısın

madem bulgaristandan ricat eylemişiniz, ortamlarda deliormanlıyım de. değilsen bile kim bilicem mk. karizma yer ismi bence.
ben de bazen dobrucalıyım derim. bazen sinop. bazen gürcüyüm diyorum. kafkas milliyetçiliği yapıyorum. gerçi kafkas inbeleri bize kafkas değil diyorlar dışlıyorlar.

doğduğun yer değil doyduğun yer önemli.

nerde doyuyorsun?

Merak etme "dunyali" biz dostuz, seni memleketinle sinirlayacak degiliz.

baban istanbulluymus iste. onun da babasi istanbuluymus.

istanbulluyum de gec iste. detay isteyene de bulgar gocmeniyiz dersin.

@Exlibiris ben de oyle dusunuyordum da akilsizin biri bursali oldugumu idda ediyor ancak qilemde hic bursali yokken sadece dogup bir sire yasadigim icin bursali olmam sacma bence

bence istanbullusun arkadaşının hesabına göre paris'de doğsan parisli mi olacaktın.

bana sorarsan dogup buyudugun yeri soylemek en mantiklisi. belli ki bursa'yi sevmiyorsun ve tabi ki nereliyim demek istiyorsan oraliyim dersin ama bu arkadasinin akilsiz oldugu anlamina gelmiyor.

nerenin kulturunu aldigina inaniyorsan oralisindir. buyudugun sehir diyebiliriz. yani bursalisin iste.

edit: istanbullusun yazmistim duzelttim. tam okumamisim.

7 göbek kuralına göre halen bulgarsın, göçmeniz diyebilirsin misalen, ama istanbulluyum de geç

bilgisayardan değil de, para çektiğiniz bir bankamatikte bile kopyalanmış olabiliyor. paypal üzerinden olmamıştır.

bu konularda çok pimpirikli olmaya gerek yok. isteğiniz dışında yapılan her işlemi bankadan alırsınız zaten. bankalar bu konuda sıkıntı yaratamıyor ne mutlu ki.

Kartın başında olmanız bişey değiştirmiyor cünkü kopyalama olayı tamamen kartı taktıkları post makinesine yerleştirdikleri bi tür zımbırtıyla ilgili.
Benim de basıma geldi, parayı geri aldım sorun olmadan. Kartlar sigortalı çünküm.
Paypal'dan oldugunu zannetmiyorum. Çünkü bu tür şeyleri ön gördükleri için güvenlik hat safhada, açacağınız bi davayla iliklerini kurutabilirsiniz dolayısıyla numara falan göndermezler. Sadece isminiz ve ne kadar yatırdığınız gönderilir.

kopyalanan kart bilgileri satılıyor, illaki kopyalan kişi kullanacak diye bişi yok, sizin kartıda usa'deki birine satmışlardır misalen.

ilk ve geleneksel yöntem uçuk kremi sürmek ama artık krem fayda etmiyorsa;

evde varsa taze yeşil çayı kaynatıp yapraklarını üzerine 2-3 saat boyunca değiştirerek bastır.

koca karı yöntemi filan değil bilimsel gerçek.

pubmed'de greentea herpes virus yazın makaleler şelale

nöbetçi eczane bul bi tane. internetten bak bölgendeki nöbetçi eczaneyi öğren. Bir zovirax al. baya faydası olur

zovirax buldum ama dudağımın iç kısmına (umarım doğru tarif ediyorumdur dişimle dudağım arası işte) sürmem de sakınca olmaz dimi?

yukarıda ilk seçenekleri söylemişler zaten. kimse beni aforoz etmeyecekse ben de ağız içi yaralar için karadut şurubunu öneririm. bitkisel ürün satan dükkanlardan edinebilirsin.

sürme dudak içine. zararlı diye kalmış aklımda. hem ağız içinde uçuk çıkar mı? aft olmasın o? karbonata azıcık su damlatıp krem kıvamına getirip aftlara sürülebilir diye okudum önce onu dene bence.

eğer dudağının iç kısmından hemen dış kısmına geçiş yerinde değilse ve daha içteyse afttır.

ona zovirax sökmez pek caps yok mu? :)

Pardon aft o zaman bu ya.. Soruyu afta çeviriyorum..

Korkmayın caps yok :D

yarın eczaneden kenacort a pomad al ağrısını biraz hafifletir aft uçuk gibi gittikçe büyümez ve sürekli yayılmaz korkma

eczaneden aftador al. 25 lira yanılmıyorsam. işe yarıyor

aft'a sarımsak sürünce iki günde geçiyor.

(bkz: bas konuş)

bas konuş?
ingilizcesi ptt. push to talk.

bluetooth?

bas konuş da değilmiş

ilk aklıma gelen (bkz: handsfree)

ses kaydı

kısa mesaj?

Titreşim reklamını ben de hatırlıyorum, bir barda çekiliyordu sanki :)

Hiçbiri değil arkadaşlar :(

polifonik zil?

push email ?

kızıl ötesi ??
yaralı müzesi
hareke tedemem ?

:/

telefon değil de hatla ilgili olarak servis ayarları tarzı bir şey olabilir mi? Mesela eski turkcellim reklamı vardı, aynı şekilde diğer firmaların da vardı böyle servis üzerinden haberdir falan bakılan kazık bir şeydi. Hala var ama bakan görmedim ben

edit: Hatta bende şu an vodafone menu diye geçiyor o bölüm. Fal bilgi eğlence falan bölümleri var.

MMS olmasın?!

shubuo neydi ya demin aklıma geldi de ne olduğunu hatırlayamadığım için söylemedim. Sadece reklamında sana shubuo yapayım mı diyordu bi de 10 haziran'ı bekleyin tarzı reklamı vardı.

Fö radyo, ses kaydı.

Fm radyo olcam,mobildeyim.

kim soruyor allaşkına?

polifonik melodi?

bas konuş

kızıl ötesi

edit: aha değilmiş yazılmış görmedim, o zaman polifonik melodiler olabilir.

@nundu shubuo turkcell'in paket servisleriydi. yani digiturk film paketi, futbol paketi falan gibi telefonun için o paketlerden alıyordun.

Bir radyo programında soruluyor.

Benim demeye calistigim sey gibiymiş yani :D 7 yaşındaymışım shubuo çıktığında reklamı falan hatırlıyorum da ne işe yaradığını hatırlamıyordum :D

Cevap neymis?

Sesli arama

yılan oyunu?

Söylemedi adam cevabı. Bugünkü yayında söyler belki. Adama binlerce insan yazdı sanırım ama 3 kişi bilmiş sadece. Öğrenince yazarım buraya.

tele konferans.

qr kodu

Benim de aklıma ses kaydı geldi. Panasonic'in bir reklamı vardı kaynanasının zil sesini, hindinin gulu gulu sesi yapan bir kadın vardı. Dibimiz düşmüştü o zaman.

donerci ali usta

bostancı sahilde altın bişey(adını hatırlamıyorum) onu çok övüyorlar, gitmedim.

benim favorim ise maltepe çınaraltı. minibüsyolunda idealtepe köprüsünün altında. mezeler eşliğinde çok iyi adana yersiniz.

rentts müşteri ile yemeğe gidecekler o yüzden pek uygun olmayabilir

@hatunun biri; benim dediğim de olmaz o zaman. ben kebabı kaliteli sandım. bu dediğim yerler müşteri için doğru olmaz. ama dönerci ali usta olabilir. bi kaç katlı bir yer orası.

donerci ali usta ya her turlu gidilir. musteriyle de sevgiliyle de aileyle de.
adamlarin gozeri isildar emin ol.

tamam önerinizi sunacağım.

çok teşekkürlerr

Kartal Kolcuoglu
Kordonboyu Mah. Kartal Sahil Yolu No:5 Kartal
216 536 01 01

www.yenidostlaristanbul.com

şenol kolcuoğlu

Adres : Küçükyalı Sahil yolu Çınar Mah. Turgut Özal Bulvarı No:75 Küçükyalı Maltepe\İSTANBUL

Telefon : 0216 489 3434

kolcuoğlu iyidir, kumluk var ocakbaşı tarzı istersen.
dönerci ali usta uzun oturulabilecek bir yer değil, keyifli sohbet ortamı için kumluk veya kolcuoğlu.

kebabçı değilde köfteci var, ankara köftecisi diye geçiyo, bostancı köprüsünden aşağıya inerken sağda.

bırakırım. o ne öyle şen kardeşler kıraathanesi mi?

Birakirim.

paraya ihtiyacın yoksa bırak ama saçma olur. yok mu başınızda bulunan biri onunla konuşsan?

şikayet ederdim ben

Patronlarla konuş.

sikayet et amk. ceza odeyince akillari baslarina gelir.

Sigara içmiyor olsam ve senin kadar rahatsız olsam bırakırım ben de. Tabi kazandığım para olmadan hayatımı devam ettirebilecek durumum varsa yaparım bunu. Sigara içilen bir ortam olduğuna göre kalburüstü bir ajans da değil anladığım kadarıyla.

Şimdi düşündüm, sigara içmeme rağmen duman altı bir ofiste çalışmak istemem yaa sahiden işi bırakabilirdim. Bırak gitsin yaa mutlu değilsin işte.

Önceden iş arayıp bulunca hemen, bulamazsam artık bir süre sonra bırakırdım.

bırakırım, bıraktım da.

Önce patrona söyle, baktın dinlemiyorlar şikayet et gitsin.
Bizim ofiste de herkes sigara kullanıyor, ben içirmiyorum. İçen olursa çalışmıyorum ben patron boş boş otururum o zaman diyorum. Kendi bile içemiyor. Kimse tınlamazsa iş bulup ayrıl. Ya da sende nargileyle git işe :) Dumana boğ hepsini

sigara içenlere, sigara zamanı veriliyor gidiyorlar dışarıda içip geliyorlar, kapalı ortamda içilmez. şimdi bunlara dışarıda iç desen üşürüz derler. onlar yeter ki üşümesin millet zehirlenebilir sorun değil. sen müdürle bu konuyu konuş ve arkadaşlarına da sürekli söyle bu böyle olmaz. şimdi işi bıraksan belki iş bulman zor olacak.

onca uyarıya rağmen sallamıyorlarsa ben olsam ufak bir masa vantilatörü alırım, sırtı bana yüzü onlara dönük olacak şekilde açarım, camı da açarım ve duman kendi suratlarına geri üflenirken kahvemi yudumlarım. otursunlar cereyanda.

aslında sanayi tipi vantilatörü son ayarında dayayıp 'eat this' demek de var da neyse.

cumhurbaşkanımıza söyle gelsin dağıtsın orayı. şirkete de 3000tl cezayı çaksınlar akıllanır patron. bizim orada da içilirdi de şantiye hayatı işte. ben odamda içirmezdim kapıda söndürür öyle girerlerdi.

tınlamıyorlar ne demek kardeşim? lafını dinletemiyorsan sende sıkıntı var demektir.
benim odamda sigara içemez kimse işyerinde. çıksınlar dışarda içsinler. bu kadar basit. başınızda müdür patron falan yok mu sizin öyle konuşacağın?

tınlamamaları, tınlamaları gerektiği gerçeğini değiştirmez.
patron da bu şekilde davranıyorsa istifa et ancak istifa mektubuna muhakkak bunu yaz ve delil olarak sunabileceğin bir şeyler arşivle kendine.

ben sigara içen bir insanım ve ayda yılda bir, birisi canı sıkılıp sigara yaktığında inanılmaz rahatsız oluyorum ofiste. bizde ayda yılda bir olduğu için ses etmiyorum ama sürekliliğe dönüşürse yaygarayı basarım.

şikayet et, çok sağlam cezası var.

bırakırım.

bıraktığım gün de şikayet ederim. o ne lan öyle.

bunun söz dinletememek ile ilgisi yok ki.

ben işe gireli 3 gün olmuştu mesela. orada kaç senedir çalışan kişiye nasıl gidip diyeyim "sigara içmeyeceksin" diye. rahatsız olduğumu söyledim, alerjik astımım olduğunu söyledim ama nafile. kapıyı kapatıp içilince de bana koku geliyordu, çünkü ben tam dışarıda bitişikteydim. üstelik de benim yerine geldiğim kişi ayrılınca ileride o kızla aynı odayı paylaşacaktım.

şimdi bunu gidip "sigara içiyor" diye nasıl patrona diyim ben? ispiyoncu mu olayım? kızı darlasam olmaz, patrona söylesem olmaz.

zaten patron da emekli hakimdi, odasında radyo açıyordu. ben başka şeylerden de rahatsızdım yani. avukatlık bürosundan çok mahkeme kalemi ortamı vardı sanki.

en sonunda, patronum olacak kadın kafamı sevince sabrım taştı. kafa sevmek ne ya? çocuk muyum? saygısızlık. ciddiyetsizlik.

oğlunun işlerini üzerime yıkmaya da çalıştı zaten. cimriydi de. koşarak uzaklaştım 3 gün durduktan sonra.

baro ilanlarına ne zaman baksam avukat arıyorlar. daha oraya girip de ayrılmayan birini görmedim.

şikayet et. neden milletin bencilliği yüzünden işinden olasın ki. olur mu öyle şey cnm. bak sinir oldum şimdi.

Şikayet ederim mk :D

sırf sigara için iş bırakmam. onların umursamazlığına yanıt olarak şikayet ederdim. bir öderler, iki öderler sonra mecburen patrondan laf gelir, içemezler.

bırakırım.

mesela bu ara eve çıkmayı düşünüyorum ve ev arkadaşım kesinlikle sigara içen biri olmayacak. ev arkadaşı buldum ama sigara içiyor diye adamı reddettim. o kadar ki...

hayvan gibi sigara içen biri olarak (birini söndürüp diğerini yakıyorum o şekilde) yapılanın hayvanlık olduğunu düşünüyorum, sigara içtikden sonra bir süre içmeyenlerin yanına bile uğramıyorum ben kokusundan dolayı. şikayet et bencede. cezayi yiyince yasaklatırlar. iş yerlerine kol gibi o ceza çünkü.

Tayyibe şikâyet eder ve bırakırım.

Var, ayni seyi defalarca soruyor/soyluyor.
Bir tanesi de beni tersleyip tersleyip sonra arayip hic sesin cikmiyor napiyorusun diyordu:)

Yahu bidakka, ben de baska insanlarin hayatindaki tuhaf insanim, onu soylemeyi unuttum:)

bizati kendim.

1. referans kulaklıktır. (shure se535 vs. gibi aranırsa bulunabilir) kendi seslerini duymak, referans almak içindir.

2. yoktur, olamaz.

3. ham vokaller %90 oranla işlenerek müzik ile birleştirilir. kendine çok çok güvenen sesler genel olarak bu işi yaparlar. nadirdir.

4. Öncelikle enstruman kayıtları yapılır. aranjör üstünden geçer, gerek sanatçı ile gereksize yalnız başına. sesler kanallara çekilir ve master edilir. üstüne sanatçı yükseleceği yerleri, pes-tiz sesleri kendi vokaline göre ayarlar.

5. cubase vs. programlar kullanılır. herkes ulaşabilir ancak lisansları ziyadesi ile pahalıdır.

1- şarkıyı söyleyen sesini, çalan enstrümanının sesini duyuyor. ama bu tamamen kişiye göre değişir. isteyen bütün enstrümanları ya da bir takım enstrümanları falan da dinleyebilir. düzen bozulmasın, sesim patlıyor mu falan filan diye.

2- aranjörden istemek lazım.

3- enstrümantal dışında bir seçenek göremiyorum. neticede şarkıcı şarkı söylesin diye albüm yapıyor.

4- birlikte yaparlar.

1) monitör kulaklık, kendi seslerini duymaları veya diğer enstrumanları duymak içindir, sahnede seyircilerin kolonları ön taraftadır ve sahneye ses boğuk gelir hatta büyük konserlerde sahnede bi bok anlaşılmaz (backstage records diye bakın youtube'da ses ne kadar boğuk geliyor anlarsın) o nedenle önlerinde monitör denilen kolonlar vardır ve oradan duyarlar çaldıklarını, bunun kulaklık versiyonu işte, kişi, gruba göre duydukları değişir., davulcuların bazıları için aynı zamanda metronom da verilir o kulaklıkdan, herkes için geçerli değil tabii yine.

2) hayır, %100 çıkartma olamaz zira senin dinlediğin kayıtlarda ses tek bir kanala (çizgiye) indiriliyor ve o çizginin içinde her türlü enstruman vs. var, vokali belli bir frekans'a kadar çıkartabilirsin ama diğer sesleri de etkiler bu durum, kanal kayıt denilen her enstrumanın ayrı ayrı kaydedildiği hali olursa istediğin gibi ekle çıkart yaparsın hiç bozulma olmadan, karaoke için ise ya 3 ncü parti kişiler aynı müziği çalıyorlar yada kayıt stüdyoları ile anlaşıp lisanslarını alıyorlar ki bu çok nadir olan bişi.

3) lisans ve kazanç durumu, müzik bir grup tarafından icra ediliyor, her satışdan o kayıt için para kişi sayısına bölünüyor (grup içindeki bir hukuk işler burada) vokali çıkarttığın hali ile 10 bin sattın diyelim vokalist o satışdan hiç gelir elde edemeyecek ki? bu arada bunu karaoke diye düşünme,youtube kanallarında cover grupları var, mesela davulları çıkartılmış kayıtları alıp üzerine davul çalıyorlar, yada gitar partisyonu çıkartılmış parçalar oluyor, gitarcılar gitar çalıyorlar vs. Birde masraf gelir durumu var ki hiç girmiyorum o konuya. Müzik endüstrisinin değişmesi gerekiyor hızlıca aslında.

4) kayıt aşaması gruba göre, stüdyoya göre değişir, tamamen grup içi dinamikleri ile stüdyo dinamikleri ile alakalı bir durum.

5) bilmiyorum.

1. Kulaklık kendi seslerini ve zevklerine göre orkestranın diğer üyelerinin seslerini duymak için vardır. Mesela sahnede davulcuyu iyi duyamazsan ritmi tutturamazsın. Basçıyı ya da klavyeciyi iyi duyamazsan ton içinde şarkı söyleyemezsin.

2. Öyle bir teknoloji yok. Kesin.

3. Neden yayınlansınlar? Sen kendi malını, üzerinden seni çağrıştıran izleri silip satmak ister misin? Bir de (bkz: ego)

4. İki yöntem var, çok uygulananı, pilot vokal üzerine şarkı düzenlenir, ticari kaygılardan dolayı vokal kanalı kapatılıp aranjörün ya da iş sahibinin isteği doğrultusunda çalgılar kaydedilir. Sonra şarkıyı söyleyecek "sanatçı paşa hazretleri" havasında olduğu bir gün stüdyoya teşrif edip "hasta olmasına rağmen" süper bir şekilde şarkıyı okur ve defolup gider.

İkinci yöntemdeyse, parça düzenlendikten sonra parçanın temeli (bas, davul, gitar ve vokal mesela) hücum olarak kaydedilir. Sonra bunun üstüne diğer kayıtlar yapılır.

5. En çok kullanılandan aza doğru: Pro Tools, Logic, Cubase, Studio One. Satın almak da öyle çok zor değil. Öğrenciysen 1000 liraya pro tools alabilirsin.

tüm cevaplar verilmiş, en çok kullanılan kayıt programı pro tools bu arada evet

tesisatta hava kalmış olabilir mi acaba? kombide bir sorun olacağını sanmıyorum.

peteklerin havasını aldım.özellikle son petekte suyun basıncı düşük ve sıcak akmıyor pek.

kombi çalışıyorsa petekte hava vardır. onları almak lazım. bi de kombinin su seviyesini filan ayarlamak lazım. bilmiyorsanız bi servis çağırıp baktırın bi bakım da yapılmış olur bu işler gerçekten ciddi problemlere yol açabilir. çok anlamıyorsanız bakım yaptırın bence servise.

hava kalmamıştır bence ya petekten hava alırken sonrasında da hiç almadıysam 2 litre su almışımdır.kombinin su basıncı da önerildiği gibi 1.5-2 bar arası.zaten çağıracam bir şeyler de servis mi çağırayım yoksa tesisattan mıdır bilemedim.

kombiyi çalıştır, havasını almayı dene su gelirken basınçlı gelmiyorsa tesisat üzerinde problem olabilir. birde peteğin alt ve üstteki vanaları ile oynadığını var sayıyorum :)

petekte tek vana var ya ilginç.

sanirim sorun tesisatta. kombiye en yakin petekten baslayarak ( kombiyi calistirdiginizda isinma sirasina gore) vanalarin ayarlariyla oynayin.

soyle anlatayim vanalarin her birinin toplam donme miktari 4 tur ise;

tum vanalari kapattiktan sonra ilk vanayi yarim tur, ikinciyi bir tur, ucuncuyu 1.5 tur... acarak bir ayarlama yapmaya calisin.

sadece son petek açıkken bile böyle bi sıkıntı var.

eşya grubu ne hacı ?

ben böyle zamanlarda ihtiyacım var mı diye düşünüyorum. bu eşya grubuna ihtiyacın var mı? estetikten bağımsız olarak...

Süs eşyaları gibi şeyler. Mumluklar, fotoğraf çerçevesi, yelkenli maketi vs.

alma.

100+ çift ayakkabı?

kusura bakma ama aşırı israf. 10 tl yemek parası olmadığı için bizimle yemeğe gelmek istemeyen arkadaşları biliyorum ben, adam 100 kirası çalındı diye evden çıkmamaya karar vermişti parasızlıktan

alma. o da kalabalık gelecek bir süre sonra.

al tabi ya senden kıymetli mi. almayınca psikolojin bozuluyorsa.. kaldı ki ekonomik olarak da dokunmuyor anladığım kadarıyla..

ben senin yerinde olsam iki açıdan bakardım. bir ihtiyacım var mı? iki beni mutlu eder mi?

cevaplara göre de alışverişimi yapardım.

daha çok kararsız kaldın değil mi. maksat ibnelik olsun :D

alma
tamam çok şekerlerdir, tasarımlardır, daha yeni italya'dan geldim bak bi sürü şey almak istedi canım :D ama alma, yazık günah. 1 hafta aklında da kalmsın böyle birşey yahu. bence sen var ya evdekilerle bile konsept yaratırsın.
ya bi de o kadar eşyayı nereye sığdırıyorsun yahu

dunyalilar.org

Ben senin gibi insanlarla arkadas olmuyorum mesela.
100+ ayakkabi nedir ?

Bu ulkedeki % 5lik kaymak tabakaya dahil olsam dahi yapmam su yaptigini.

Bence alma. Sozune sadik kal ve iradeni terbiye et. Kisisel tatmin herhangi bir alisverisle ulastigin tatminden cok daha doyurucu.

### bu bir saldiri degil hayat gorusu beyanimdir.

paradan neden saldırmaya çalıştığınızı anlamadım. ilgi gösterili, özellikle maddi gösterili mesaj ve duyurularım yoktur.

5 liraya aldığım onlarca babetim var da bunlar neden batıyor size o kısmı anlayamadım akjsakha neyse sözlük emeklisi hakiki bir troll olduğun için daha fazla uzatmıyorum :) bilen biliyor.

ustune para verseler evime koymam deniz motifli ivir ziviri.

net olarak 2004'ten beri sözlük yazarıyım. alakasız konularda dandik çıkışlarınla prim yapma uğraşını al da git benim duyurumdan pis troll.

bence al. bir kere yeni eve taşınınca o dekorasyon ve düzenleme sevdası bitmiyor. kaç zamandır da bir şey almıyormuşsun, ödül gibi düşün.

alma ya. hiç sevmem ıvır zıvır şeyleri. kalabalık edip ruhumu sıkıyor. ev hediyesi diye bir sürü şey geldi hepsini bir dolaba tıktım. kırıp çöpe atsam saygısızlık olur mu diye düşünüyorum, insanlar ciddi ciddi para veriyor. kullanmadığın, az kullandığın ayakkabılarını eşyalarını da ayır. az ve öz olsun hayatındakiler.

Al al sayende 2015 krizi cikamiyor. Hepiniz boyle harcayin kriz falan olmaz.