ya kızın karşısına bibloyla çıksan nolur bi hayal et lütfen ;)

sonra pişman oldum sildim zaten :) parfüm falan olabilir tütün kullanıyorsa ilginç tütünler olabilir, ben dişi değilim ama maske severim, mask türü şeyler olabilir, aklıma böyle şeyler geliyor, ama kullanabileceği bir şeyler daha iyi olabilir (sevgilim italyadan getirdi şekerim) makyaj malzemesi, takı vs.

kendi adıma yurt dışından genelde bizde bulunmayan ilginç meyve, cips (patates cipsi değil tabii, muz cipsi gibi misalen) gibi şeyler isterim bir de t-shirt :)

ilginc bir butikten canta/ayakkabi.
fular olabilir.
ben peynir cok severim ama herkes yemez oyle oturup sirf peynir.
asil italyanin domatesleri cok guzeldir tabi de, o goturulmez.

edit: asil toskana bali vardir. cok bilinmez ama cok guzeldir. boyle kati bir bal, akiskan degil.
veya yemek yapan biriyse truf mantari.

milano'ya gidiceksen bişeyler onerebilirim.

venedik'e yolun düşerse murano taşından kolye küpe vs. vs.

her inci boncukçuda var.

Sevgili kisisi nelerden hoslaniyor?

Hatun var cin mali ama sirf pullu payetli suslu puslu diye venedik karnaval maskesi hosuna gider, (usulune gore elde yapilmislari isin disinda tutuyorum ki onlarin da iyisi cok guzel paralar) hatun var ikinci el pazarindan vintage bir canta veya aksesuar hosuna gider.. secenekler o kadar fazla ki..

Bari hangi sehir/lere gidiyorsun on belirtseydin..

Edit. Aynen opucuk baliginin dedigi kolye uclari bayagi risksiz bir secim olur. Duz siyah beyaz bir versiyonunu bile taksam hemen dikkat cekiyor italya disinda.

Edit 2. Turistik bir dukkandan alicaksan mutlaka pazarlik yap adabiyla.

pazar falan bulursan açık makarnacılardan makarna al çeşit çeşit.

moka ve bol bol espresso

milanodan 5 euroya tüm eşe dosta ayakkabı almıştım netten baktık sonra 75 euroymuş normalde. biraz gezerseniz çok çok ucuza kıyafet ayakkabı bulabilirsin.

erken yaşlarda bu kadar ciddileştirince işleri öyle oluyor işte. daha bi şey çıkacağını sanmıyorum o ilişkiden.

paran varsa, değişik bir tatil planı yapacaksınız. 5 yıldızlı otel tatilinden bahsetmiyorum, daha farklı bir tatil. tam nelerden hoşlanırsınz bilmediğim için konuyu pek açmadım

zamanınızın hepsini beraber geçirmeyin, tatil fikri iyi ama beraber değil, ayrı ayrı yerlere ayrı zamanlar da gidin, özlem çekin azıcık. eğer tatil olmaz diyorsan bi annenin evine git 15 gün yada arkadaşında kal mümkünse o dönemde telefonda çok uzatmadan günde bir kere konuşun falan. kısaca; özleyin birbirinizi.

olay bitmiş. aranızda çözülmesi imkansıza yakın bi sorun olmadıysa, olay kendiliğinden bu noktaya geldiyse tatil, sinema vs. hiçbi şey kar etmez.

dükkanı kapatacan hacı, sizin ayrılmanız lazım artık.

birbirinizden uzaklaşın bence bir süre. ayrılık değil ama farklı arkadaşlarla takılarak, bir süre çok az görüşerek deneyin. özlüyorsanız umut var demektir.

ayrı yaşayın ilişki düzelir.

makine mühenisliğinden finans mühendisliğine geçtim, çok mutluyum yalnız çok seviyorum bölümümü.

mühendisliği bırakıp sanat tarihi okumak...tavsiye etmem, çok heyecanlandırıyorsa yapabilirsin. ama bana göre yapman gereken mba tarzı bir master ile tamamlayıp mühendislik bilgini kullanabileceğin daha bir sosyal kariyer plani yapman.

proje yönetimi olabilir, hatta marketing bile olabilir. teknik bilgi ile sosyal bilgi kombinasyonları her zaman etkilidir bu konularda.

mühendislik yaparak mutlu olabileceğin bir tablo çizemiyorsan bunları düşün. mutlu olmadığın bir işte ne ilerleyebilirsin, ne mutlu/huzurlu olabilirsin.

mantık vs. hayal yazmışsın, nefret ettiğin bir bölümde çalışmak mantıklı da değil. heves edebileceğin bir yere kaydır kendini sonra yolunu çizersin zaten.

senin aradığın şey endüstriyel psikoloji master'ı.

muhendislik okudun diye illa muhendislik yapman sart degil. Belki tamamen alan degistiremezsin ama muhendisler analiz yetenekleri sayesinde ve genelde zeki insanlar olduklari icin farkli departmanlarda kolay is bulurlar. mesela ilgini cekiyorsa consulting dusunebilirsin?

Aslinda consulting de benim bolumumun direkt uygulama alanlarindan biri, o da cazip gelmiyo pek :/ bi de hic kendime guvenim yok, consulting icin sanki bicok yonden oldukca kalifiye olmak lazim gibi geliyo. Ben galiba garantici memur kafasiyla MBA yapicam :D

Her iki durumunda insanın mutsuz olmasını sağlayan kısımlar var. Her ikisinide yaşayan biri olarak:

Sevdiğin işi yaparsan hayatının iş haline gelmesinde bir engel yok, sinemaya gitmek/sevişmek yerine XYZ dökümanını okuyarak vakit geçirmek çok daha zevkli hale gelecek, evde, ailede vs. deki bir problemi çözmek yerine kaçabileceğin uzaklaşabileceğin bir alanın olacak. bir süre sonra insanlar senden kendileri uzaklaşmaya başlayacak. Bir gün başına bir şey gelecek ve kafanı o dökümanlardan kaldırdığında etrafında sadece bir kaç kişi olduğunu göreceksin ki onlarda senin gibiler olacak.

Sevmediğin işi yaparken her gün giderken küfür edeceksin, sabah kalkmak zor gelecek, yaptığın işin bir heyecanı olmayacak, rutinleşeceksin. Elindeki parayı (büyük şehirde oturduğunu düşünerek) abuk subuk şeylere harcayarak mutlu olmayı deneyeceksin (fazlaca ayakkabı/çanta/kılık kıyafet merakı vs.) olamayacaksın. bir sürü farklı hobi edineceksin deneyeceksin vs. insanlar denemelerinden dolayı
senin maymun iştahlı olduğunu düşünecek ve hatta beceriksiz diyecekler. Sevmediğin işi yapmandan dolayı hayatından ve kendinden nefret etmemek için önünde bir engel olmayacak.

Her neyse mutluluğun bir formülü olsa idi sanırım şimdiye kadar isveçli bilim adamları bulmuş olurdu.


Benim tavsiyem sevdiğin şey ile sevmediğin şeyi birleştirebileceğin bir yol bulman olur.

Birde naçizane tavsiye olarak yaşının genç olduğunu düşünerek şunu diyorum, acele etme, zengin olmaya çalışma, bol bol gez, farklı işlerde farklı insanların yanında çalış yeni şeyler dene emin ol kararların çok daha sağlam olacaktır.

ömrün boyunca çalışmak istemiyosan sevdiğin bi işi yapmalısın.sevmediğin bi işi yapmaya çalışırsan başarılı olma, performans gösterme şansın zaten yok. özel sektörde de, performans olmayınca bi süre sonra kapının önünde bulursun kendini. daha yolun başındayken, severek çalışacağın bi meslek seç kendine hiç düşünmeden.

bütün dünya böyle hissediyor olabilir, evde geçirdiğim zamanlarda sesimi unutuyorum ve daralıyorum. daha çok dışarı çıkmayı denemelisin başka çözümü yok. klasik ama kursa filan git, hobi edin yoksa duvarlarla geçmez hayat. tabii ben burada yalnız ölme en azından arkadaşların olsun tavsiyesi verebilirim. diğer türlüsü hep nasip kısmet.

yaş 60'ı geçmişse böyle hissetmen doğaldır. ama henüz o kadar yaşlanmadıysan birkaç sene sonra bu yorgun hissettiğin zamanlarını hatırlayıp güleceksindir.

@celestial arkadaşım da yok adam gibi o da ayrı bir problem benim için oldukça izole bir hayatım var

@tonoto umarım sen haklı çıkarsın:)

Aynen. Her ilişkimi tutkuyla ilk defa yaşıyormuş gibi yaşıyorum. Olmuyor. Yalnız ölelim biz de napalım. Yalnız kendi kendine iyi vakit geçirebiliyorsan no problem. Bi süre sonra zaten kuş da kalkmayacak, libido bitecek. Güvercin besleriz torun niyetine parkta.

tanışak bence, ben de çok yalnızım.

kaç yaşındasın sen, bu kadar bezmişsin?

hayırlısı be gülüm.

@douchebag kuşum yok ama ana fikri kaptım haklısın:)
@rock n roll yirmibeşim yeterince yaşlıyım bana kalırsa böyle düşünmek için

daha gençliğinin baharındasın. hiçbirimiz yalnız ölmeyeceğiz, merak etme.

her insan yalnız ölür.

insan arasıra öyle olur. son ilişkinin bir muhasebesini yap (kendine karşı dürüst ol ama). bir de tatile çıkarsan bir iki ay içinde yenilenmiş olursun.

burada yalnız ölecek biri varsa o da benim.
bu yaşıma kadar yaşamadıklarım bunun en büyük kanıtıdır.

sen atlatırsın bu dönemleri hadi bakalım.

organ bağışında bulun

bende çaldırmıştım telefonumu, savcılığa suç duyurusunda bulundum.
telefonu bulmak bizim işimiz değil diye dosyayı karara bağlamışlar. uğraşmıyor yani.

telefonu bulmalarını istemiyorum, pasaportuma kayıtlı cihazı çalıntı cihaz olarak tanımlasınlar. bu kadar zor olmamalı bu ya :(

Sanırım bunu servis sağlayıcınız yapabiliyor. bir sorun isterseniz

www.filimadami.com

ben mubi kullanıyordum eskiden ama değişti ve artık sevmiyorum. filimadami'nı deneyebilirsin.

www.criticker.com

bu biraz daha yakın istediğine.

belki beş sene önce last.fm'in tıpkısının aynısını film için yapmış 3 sene sonrada kapatmıştım :) içimdeki hüznü uyandırdın bea

acil doktora git. bi de o arabanın markasını söyler misin? (sırf merak)

şimdi tam da "çocukluğunuza inelim" gibi olacak ama, size küçüklüğünüzde bakım veren bir kişi var mıydı ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda olan? örn. ağlamalarınız uzun sürer miydi yanıtsız kalır mıydı? erken evrede anımsamak zor gerçi...

Evde pek s.leyen yoktu beni. Yine de aç susuz parasız kaldığım hiç olmadı.

Araba p ile başlıyor :)

kiralama fiyatı o kadar büyük para değilmiş be. insan nadiren de olsa kendini öyle şımartabilir, kirala gitsin.

Birisi zamanında bir hikaye anlatmıştı,

Adamın biri dara düşmüş yakın bir arkadaşı olan komşusundan borç almış, işler umduğu gibi gitmeyince ödeme zamanı elinde para olmadığından adamın içini bir dert basmış evde düşünürken karısı sormuş "neyin var" diye, adam durumu anlatmış, kadın "dert ettiğin şeye bak, ben bunu hallederim şimdi" demiş açmış pencereyi seslenmiş komşusunun hanımına, kadın pencereye çıkınca, "benim beyin seninkine borcu varmış ödemiyoruz biz o borcu haberin olsun" demiş kapatmış pencereyi dönüp kocasına demiş ki "şimdi onlar düşünsün nasıl ödeyeceğini"

Senin durumuna gelince, en kıral arkadaşlar senin arkadaşların çünkü onlar senin arkadaşın. öyle ezilip büzülmeye gerek yok, çok sıkı fıkı olmasanızda onlar senin arkadaşın.

Arabaya gelince kirala gitsin, yanına da güzel bi kız oturt, olmadı onu da kirala, ye iç gez, bırak o çevresinde bulunduğun adamlar düşünsün gerisini.

Yaşça büyük kadınlar değil de büyümesine rağmen olgunlaşamamış kadınlar böyle yapıyor ve toplumda aklı başında olanlara oranla gerçekten çok daha kalabalıklar. Dolayısıyla öyle denk geliyor.

çocuk gibi geliyosundur belki, tanımaya başladıkça öyle görüyordur, davranışlardan falan.

@rock n roll, cevaba karıştırılmış kişisel bir laf sokmayı seziyor ve güzel vuruş için tebrik ediyorum. ama doğruluk payı yok değil... genelde ilk birkaç hafta "nasıl 19 yaşındasın sen ya olgun şapşik :))" diyorlar, sonraki dönemde ne çocukluğum kalıyor ne gerizekalılığım. en baştan söylesinler hiç gaza gelmeyeyim.

bu aşk meşk konusunda da değil bak her şeyde geçerli. bir şekilde aynı ortamda bulunup birlikte vakit geçirdiğim tüm 22+ dişiler aynı şeyi yapıyor. bir tanesi de en başta gerizekalısın, saçmasapan bi tipsin desin? niye 2 ay sonra söylüyosunuz?

yok be laf sokmadım, gerçekten. sen de yaşıtlarınla takıl ama.

yaşıtlarım sevmiyo beni. ben de onları pek sevmiyorum, gerizekalı gibi hissettirmiyolar genelde.

büyük deyince ben de 30-35 üzeri sandım. arkadaş sen 22 yaşındaki kızdan ne olgunluğu bekliyorsun? kendisi çocukluk yapıp sevgilisine bok atma çağları. o yaştaki kızla ilişkide biraz baskın olman lazım. senin de saçma sapan davranışların sonradan ortaya çıkıyordur. başta oturması kalkmasını bilen biri gibisindir, sonra deneyim ve yaşla alakalı çocukça hareketlerin oluyordur.

kendim için büyük diyorum ki 19 yaşındaki bir erkek için 18 yaşındaki kızla 23 yaşındaki kız arasında dağlar kadar fark oluyor. karşısına geçip zaten "ehihi yaşça küçüğüm ben" demiyorum. ağırlık koymak için ekstra çaba sarf etmiyorum, etmeme de gerek olmuyor. ama bir noktadan sonra ilginç bir şekilde soğuyorlar. çok garip.

evet.
ve öyle diyeceksin evet, diyebildiğin bir anda yakalarsan elbet mevzuyu, yani henüz tutulmadan önce. ya da kadın bunu diyene kadar bekleyeceksin, belki de uzun vadeli olur diye umarak.

ben mesela diyorum onu. yani tam tersini. "sen benden küçüksün, seni donumda sallarım, bu iş olmaz" minvali, daha az kırıcı şeklini söylüyorum.
"ama iyi anlaşıyorduk."
"olmaz, olmayacak."

istisnalar var tabii ama kaideyi bozmadılar her zamanki gibi.

o zaman ne yapacaksın?
ya bir istisna bekleyeceksin.
ya da yönelim değiştireceksin 5-6 yaş farkın daha az hissedilir olacağı yaşlarına erişene değin.
19e-25k ile 35e-41k ilişkisini kıyasladığımızda, ilkinde yaşanması muhtemel sorunlar ikincisinde yaşanmayabilir zira.

Şidiye kadar benden daha büyük hatunlarla daha iyi anlaştım ben, ilk okulda orta okuldaki kızlarla otra okulda liseli kızlarla, lisede üniversiteli kızlarla, iş yerinde falanda benden 3/5 yaş büyük hanımlarla çok daha iyi anlaşıyor ve sohbet ediyorum, algıları daha açık oluyorlar, ancak hiç birine aşık olmadım :) sohbet etmek başka bişi, beğenmek başka bişi, aşık olmak başka bişi, karıştırıyor olabilirmisin acaba?

karşındaki insanın yularını,ipini, sapını arayan, onu yakalamaya çalışan insanların üzerine yoğurt döksen cacık bile olmaz. Karşındakinin hayatında hakimiyet veya düzen kurma mentalitesinden sıyrılırsanız, o zaman böyle şeyler problem olmaz.
DOnumda sallarım diyen kadından, bu zihniyete sahip insandan uzak dur. Donda sallamak, ipe sapa getirmek bir ilişki için çirkin benzetmeler. Bunlar sevgiyi, aşkı bencillikleriyle yoğurmuş, fakir zihniyetin, çorak mahsulleri.
Benim sevgilim benden büyük ve dediğin şeylerin hiç birini yaşamadım.

bunlari bana soylemiyorlar zaten. kafalarinda oyle mi dusunuyorlar diye soruyorum.

Muhtemelen (varsa) zekan onları etkiliyor, sonra da tanıdıkça zekanın duygusal olgunlukla aynı anlama gelmediğini kavrıyorlar. Yaş olgunlaşmada önemli bir faktör kim ne derse desin

çocuksun çocuk... çoookk yolun var daha. iki göz kırptılar diye olgun mu sandın kendini

Yaşlı hatunlar senin onlardan beklentilerinin kısa vadeli ve yokluk kaynaklı olduğunu düşündükleri için senden hızlı davranmaya çalışıyor. Yaşın biraz ilerleyince aslında böyle bir tercihinin olmadığını keşfetme ihtimalin de var bu arada.

3 yil sonra cocuk gibisin diyen oldu. Bosver desinler. Kadin kismi biraz tutarsiz, ya bir sekilde memnun etmeye bak, ya da hic ugrasma. Rol yap, guzel maskeler tak, seviyorlar. Yani bazisi seviyor. Dedigim gibi, ya da hic ugrasma.
"Neyse o" olanina denk gelirsen bagrina bas:)

mümkünse 60'ı bekleyin, hiç değilse tam 2 ay olsun.
sağlığı açısından ölümcül bir şey olmaz, ama yavru sahiplenmede anneden ayırmak için standart 2 aydır.

10 gün daha sabrederseniz daha iyi olur.

en az 8 haftalık olmayan köpek yavrusunu almayın diye bir yazı görmüştüm internette.veteriner de onay verdiğine göre sorun olmaz sanırım.

ortalama olarak evet 50 gün yeterli. ama ömür boyu beraber yaşayacağınız köpeğin daha sağlıklı olmasını sağlayabilirsiniz biraz bekleyerek. hem anne sütünü ne kadar çok içse kar, hem de anne köpek aynı zamanda psikolojik açıdan da gelişimine yardımcı oluyor. yapmaması gereken konularda kendince uyarıyor vs. eğer şu anki yeri uygunsa 3 aylık olana kadar sabredin sütten kesilse bile. biliyorum zor, insan bir an evvel yanında olsun istiyor ama emin olun daha doğru bu. fırsat buldukça yanına gidip kendinizi de alıştırırsınız süreçte.

bakmışsınızdır büyük ihtimalle ama ek olarak; www.uzmantv.com

yukarıda bir duyuruda bir golden var 1 yaşında, tamam bebek değil ama en azından terbiyesi de vardır biraz, hani diyorum evsiz kalmasın :D

@Selam umarım yuva bulur o da :)

bu arada köpeği 21'inde alıyorum, dediğiniz gibi bekledim 10 gün.

güvercin ?

sanırım henüz uçamıyor veya çok yorulmuş, bir kutunun içine koyun, biraz ekmek kırıntısı, bulgur, buğday bişiyler koyun önüne, yuksekde kalacak şekildede su koyun (ayakları suya girmesin) biraz yiyip dinlensin uçabiliyorsa dinlenip uçmaya çalışacaktır bırakırsınız tekrar, eğer uçmayı tam öğrenememiş ise bir süre besleyeceksiniz kutuda artık yapacak bişi yok.

güvercin olmak için fazla siyah gibi geldi, anlayamadık karga gibi de değil.
buğday ve su verdik ama yaklaşmadı henüz, kıpırdamadan duruyor. evde kalırsa bizim muhabbet kuşuyla sorun yaşarlar mı ondan da emin olamadık.

güvercin yavrusu bu. öğrenciyken balkonda çok besledik ordan biliyorum. 1-2 haftaya iyice uçabilir bir hale gelir.muhtemelen annesi olmuş bu diye yuvadan atmış, uçmaya başlasın diye uğraşmış.

şu an korktuğu için uzak duruyordur yeme falan. odadan çıkın kendi kendisine takılsın yemini yer. uçmaya çalışırsa şayet bence bırakın geri dışarıya.

tanıdık kuşçumuza götürdük, güvercin yavrusu olduğu onaylandı, maalesef tek gözü körmüş, "bende kalsın" dedi bıraktık, artık emin ellerde, teşekkürler ilginiz ve cevaplarınız için..

keklik la bu.

Koyduysa bir daha buluşma hatunla.
Ya da daha ucuz yerleri tercih et.

İlk buluşmada erkek öder. Sonrasında duruma göre paylaşılabilir veya sırayla ödenir.

gittiğin yere göre değşir. eğer ödediğin para koyuyorsa bir daha gitme pahalı bir mekana. gerçi iki kişi burger king'e bile gitsen 30 tl tutar.

hepsini neden sen ödedin ilk buluşmanızda üstelik? bölüşseydiniz ya hesabı.

bir kadın olarak sinir oluyorum bu konuda hemcinslerime. özellikle ikinizde öğrenciyseniz hesap paylaşılır. ya da bunu sen ödediysen diğerini o öder. ki bunda da en azından paylaşalım hesabı demesi gerekirdi.

100 lira bence az para değil ben dahil birçok insan için.

ben de ilk defa 100 lira hesap ödediğimde vay babayın kemiğine demiştim. yemeği kız ödediği için bunu da ben ödemiştim koymamıştı o yüzden. ama sonra beni durduk yere terk edince koydu :D

ilk buluşmaysa koymasin.

sürekli 100 lira odemeye basladiginda otomatik olarak koyacak zaten :)

Ilk buluşma icin erkek oder ama ilk buluşma için yüksek bur rakam. Ne yiyip ictiniz yahu

Yahu benim bildiğim ilk buluşmada erkek hesap odemez. Kim geldiyse karsima hiçbiri odetmedi, ortak ödedik.

İkimiz de öğrenciyken, eski kiz arkadasimin maddi durumu cok iyi olmadigindan dikkat ediyordum destek olmaya. Ona rağmen neredeyse ortak harcıyorduk.

Ben calisiyorum mesela suan, suanki kiz arkadasim yeni mezun. O yüzden ben daha cok harcıyorum hesap odetmiyorum vs.

Hayir yani 2 tane öğrenci var ortada. Birinin diğerinden ne farki var ki hesabi tek basina odesin? Sadece erkek olduğu için mi?

100 lira pek para değil.

Kız paylaşmayı teklif etmediyse öküzlük etmiş, o ayrı ama sen de az cimri değilsin bence :D (yaşın küçükse, üniversiteliysen, hiçbi işte çalışmıyorsan bir şey demiyorum).

bazı ınsanlarla oyle anlar gecirirsin ki kac lira harcadıgın umurunda bile olmaz. ben bunu odedigin paraya degil de kıza baglıyorum. bence de bi daha gorusme. demek ki kızdan yeterince etkilenmemişsin.

Güzel zaman geçirdiysen boşver,

Sevgili olarak ilk buluşmam mı yoksa fölrt olarak ilk buluşma mı ? sevgili olaraksa işlk başlarda olur, zamanla kız da paylaşmya başlamalı, paylaşmıyorsa zaten sıkıntı yaşarsın. flört aşamasıysa ortak ödenebilir hesap, ama tabi gittiğiniz yere kızı sen mi davet ettin, ortak mı karar verdiniz onlar da önemli.

bır keresinde yeni bir fransiz restorani acilmis diye kiz davet ettirmişti kendini. ben de gidelim dedim, şak 400 tl. bu ne mk restoranı mı aldık. tamam helal olsun ama hazırlıksızım, kartlar desen emin de değilim işin ucunda rezil olmak var. o degil 10 euro'luk klasik chianti 200 tl hoy hoy!

gittim tuvalete alo garantiyi aradım, hesabı daha istemeden önce az çok menüden tahmin ettim. nalet banka sesli yanıt sistemine geçmiş. ulan tuvaletin dışında da garsonlar var, eh hatun da gelebilir. düşünsenize tuvaletten "limit bilgileri", "kart limitimi öğrenmek istiyorum." diye sesler gelecek...

neyse ben de fisildaarak sesli yanit sistemini yonlendirmeye calistim. tuvalette fis fis "limit bilgileri..."

neyse cok dusuk sesle soylememe ragmen anladi makine.

o kıza göre, muhabbete göre değişir moruk, bazen bi lira koyar bazen 300/500 koymaz.

ilk buluşma için fazla bence. ben ortak ödenmesinden yanayım

elini çantasına attı mı ödemek için? mühim olan bu?

çok değil adamım. 5 defa daha buluşunca e bir de önemli gün gelmişse 500 liran gidecek. zararın neresinden dönersen kardır diyorum ve bimden aldığım tuzlu fıstığı yiyorum.

100 lira az para değil dostum ama taksim'de de bu fiyatlardan aşağı mekan yok. ilk buluşma için mekan seçimi yanlış olmuş sanırım. ama güzel geçtiyse, işin oluru varsa takma kafaya derim.

100 lira çok değil, normal.

İlk buluşmada erkek öder diye de bir kural yok, hatun kişinin tavrına bağlı. Ben ilk değil 386534634. buluşma da olsa bölüşürüm, param yoksa parama göre yerim ya da yemem, başka bir gün mutlaka o günü telafi ederim tabii.

Hanım kız sessiz mi kaldı hesap geldiği vakit? Burası mühim.

ne yediniz ne içtiniz yazmamışsın ki, nereden bilelim ama ilk buluşmada paylaşabilirdiniz. tabi sen ısrar etmemişsen çıkalım diye.

"ilk buluşmayı erkek öder" ne demektir yahu?

kim koyuyor bu kuralı?

garantibeyazesya.sahibinden.com

hatta:

www.sahibinden.com

ozalayticaret.sahibinden.com

kadıköydeki ikinci elcilere bakının derim.

sen ikinci elciye git, abi de durumumuz yok olsa zaten ikinci el almazdık bunun taşımasını nasıl yapacaz? onlar sana bir akıl fikir verir. zaten onların ilişkide olduğu taşıyıcılar araç sahipleri vardır.

yeldeğirmenindeysen iskele sokakta damla pideye doğru giderken bir ikinci el beyaz eşyacı var iyi adamlara benziyolar geçen sormuştum tek kapılı olanlar 200 lira idi. kendileri taşırlar kurarlar hemde tamir bakımda yapıyorlar.

Ne igrenc insanlar var mk ya

Yapacak bisey yok bulusana kadar ayrilmadan devam edecek bu arada kizin ailesi ile irtibata gecip plan yapacak

intihar etmez.. net..

intiharı dile getiren insanların intihar etme olasılıkları hiç bahsetmeyenden daha yüksektir, can tatlıdır yapamaz edemez diye peşin hükümlü olmamakda fayda var özellikle hayatın son bulması söz konusu ise.

Bu kararı kızın kendisi vermesi daha iyi olabilir

"benden ayrılırsan intihar ederim" diyen biri vardı. ayrıldım, üzerinden 7 sene geçti, hala yaşıyor.

Psikoloğa gitsinler!

hemen ayrılsın.

ayrılsın o ne lan öyle. yettiniz amk kezbanları.

yüksek kaldırım, kadıköyde daha önce de bahsedilen luthier'dede vardır kesin.

9.30 daki kahvaltıya daha fazla karbonhidrat koyup, 10'daki makarna ve yumurtayı iptal etmen daha iyi. antremana bu kadar yakın bu ebatta yersen alacağın enerji sindirime gider ve sağlık riskleri içerir.
saat 13'deki öğünü 11'e alıp, kahvaltıyı restore etmen lazım.
yani saat 9.30 : yumurtalı ekmekli peynirli sağlam kahvaltı.(haşlanmış yumurta en iyisidir)
saat 10.30: badem meyva vs.
saat 11 muzlu sütlü öğün...
13.30 en sağlam öğün gibi...

haşlanmış yumurta için bir şey önereyim, yumurtaları çatalla ezip bi kaşık yoğurt karıştırdın mı yavanlığı gidiyor lezzetli oluyor, yoğurt'u da yağsız yoğurt alabilirsin sanırsam zararı olmaz, arkadaşlar yanıt verebilirler bu öneriye.

25 martı beklemek lazım..

Yeni bir kaset gelebilir diyorlar.

nası bize ne?

köşem büfenin sahibi hakkında konuşmuyoruz hacı. ülkenin başbakanı hakkında konuşuyoruz. en godoş ülkede bile bu tarz olaylar skandaldır ve istifayla sonuçlanır.

yahu bu devirde "bundan bize ne" sorusu mu sorulur? tarih yazılıyor, bize ne ne demek?

Defne, bence spiker fantezisine kurban gitmiş. Rahmetli Barış Manço için de Jülide Ateş dedikodusu çıkmıştı.

Bu ara herkesin ismi dönüyor, ben de nimet Çubukçu ile ilgili benzer bir sey duymuştum.

öncelikle belirteyim, bildiğiniz üzere akpli filan değilim.

sonralıkla, insanları cinsel hayatlarıyla vurmayı hiç ama hiç doğru bulmuyorum, her ne kadar 'doğru' olmayan bir durum olsa da ortada bir dünya yolsuzluk, cinayet, zulüm varken ve bu adam sapasağlam dururken, bu tür bir olayla giderse eğer ben bu ülkenin taşına toprağına bir daha adım atmam.

zira işlenmiş, kanıtlanmış, şahit olunmuş bir ülke dolusu suç var ortada, en büyüğü bu değil hatta bu suç bile değil, türkiyede bir dünya insanın yaptığı ve cezalandırılmadığı bir olay bu, 'suç' olarak lanse etmek de ahlakcılık ve muhafazakarlığı tetiklemekten başka bir şeye yol açmaz.

öldükten sonra arkasından unutmayacağız dediğiniz insanları unutuyorsunuz, defne samyeli konuşuyorsunuz, bu cidden acınası bi durum.

ortada olan şey sadece bir iddaa, kaynağı da belirsiz, twitter dedikodusu, 25 martta açıklanacak tapelerle bağdaştırılmış bir şekilde.

hangimiz sevişmeyiz ki defne samyeli ile...
bi ara da nimet çubukçu dediler, sonra muazzez ersoy dediler, rusyada manita var derdiler, muta nikahı dediler.

Muazzez Ersoy duydum ben de...

akp'den önemli bir isim kendisine madalya takmış.
(bkz: http://www.aksiyim.org/userpix/2_defne_samyeli_akp_de_aksiyim_1.jpg)

eğer böyle bir şey var ise neden bize ne sorusunun cevabı sanırım kendisi vermiş, www.youtube.com

benim anlamadığım bu iş nereden çıktı? çıkış noktası kim, nerede, ne dedi de bu noktaya vardı?

@mackinaw +1

cevap vermiceksin, notlar pc'de feysten atarım diceksin. sınav haftasında 'ay cnm bn sni fystn bulmdm yhaa .s .s' diceksin. ben mesela feysbuktan bi insanı siliyosam, görürsen selam bile verme demek istiyorumdur.

sen de sil o insanları. hiç de muhattap olma. kötü olduğu her halinden belli baksana. seni siliyor, sonra not istemeye devam ediyor. gereksiz insanları hayatında tutmana gerek yok, onlar sana yük çünkü. o kadar lüzumsuz insanları hayatımızda tutuyoruz ki, ne gerek var?

bayagi bir tepemin atmasi lazim, ki oyle olursa hayatta not istemem.

sittir et.

şimdi iki şekilde ele alalım bu durumu.

karşı taraf diyor ki: nasıl olsa ben notları birinden alırım, false pretension zaten veriyor mesela.

sen diyorsun ki: ya hep benden not istiyorlar sınav zamanı geliyorlar sonra da siliyorlar.

karşı tarafa not vermen - içinde bu niyet yoksa kusura bakma- seni onun arkadaşı kankası yapmaz. sen muhtemelen not verirken bunun arkadaşlık ilişkilerinizde bir gelişme yaratacağına inanıyorsun öyle veriyorsun. özetle sen de notu kullanıyorsun zaten. ama o seni sadece not istediği ve bunu veren biri olarak görüyor. işi bitince de siliyor. ya da zaten onun özel yaşamını görmeni istemiyor.

sen de not veriyorsun ama senle dilediğin ilişkiyi kurmadığı için ona kızıyorsun. sen o insana fazla anlam yüklemiş ve beklentiye girmişsin. yüzünü görmene rağmen de kendini not anlamında kullandırmaya devam etmişsin.

güç zaten sendeymiş, ama bu güç seni ancak sınav zamanı aranan kişi yapar, arkadaş edinmene yaramaz. ve inan bana "kusura bakma ben notlarımı sadece kendi anlayacağım şekilde tutuyorum artık. kendime yönelik özel çalışıyorum paylaşımım size de yararlı olmaz" diyerek geri çevirsen daha çok saygı görürsün.

sonuç: onlar not için seni kullanıyor, sen de arkadaşları olmak için notu kullanıyorsun. masum değiliz hiç birimiz...

insanlara yardım etme huyundan vazgeçmediğin sürece daha çok karşılaşırsın. ne kadar yardımcı olursan o kadar kullanılmaya açık olursun. salla gitsin.

karşı cinsse sevgilisi sildirmiş olabilir. var öyle psikopat sevgililer.

ben paylaşımlarından rahatsız olunca siliyordum önceden. söylüyordum da "bıktım paylaşımlarından." diye ama gerçek hayatta görüşmeme engel değldi.

sonra timeline'a düşmesini engelleme şeyi çıktı, bu sorun da halloldu benim naazarımda.

sen arkadaş edinmek için notlarını mı kullanıyosun acaba? duyurunu bi kaç kere de okudum halbuki ama kirazlı arkadaşın dediği şeyi göremedim alla alla, çok enteresan.

blosoom +1 ahaha. hem güldüm hem hak verdim. başıma gelirse yapacağım <3

hayır arkadaş edinmek için not veya benzeri şeyleri aracı olarak kullanmıyorum :) hatta ne kadar az arkadaş o kadar iyi benim için.

görüşmeyeceğim eski iş arkadaşlarımı, genellikle hayatıma olumlu yada olumsuz her hangi bir etkisi olmayanları ve özellikle de sessizlerse, bir şekilde sokakda şurda burada bir yerde tanışılmış ekleşilmiş ama her hangi bir muhabbet gelişmemiş kişileri (özellikle paylaşımları beni ilgilendirmiyor ise), eğer birine kızmış ve hayatımdan çıkartma kararı almış isem onunla birlikte tanıştığım veya onun arkadaşları olan herkesi silerim.

Bununla birlikte şu aralar insanlar birbirlerini siyasi görüş ayrılığı nedeni ile çok siliyor fb üzerinden.

Sevgilisi silmiştir. Senin silinmiş olduğundan haberi bile olmayabilir.

kargo yaklaşık bir ayda geliyor, 75€ geçemez, cep telefonu ve trt bandrolü gerektiren (kara, uydu, radyo, telsiz vs. gibi sinyal alış verişi yapan) cihazlar getirtilemez. son olarak bir yıl için aynı kişiye maksimum 3-4 kere kargo getirebilir. (bunu soruşturun 3 olur 5 olur emin değilim).

yaptığın iş bir anlamda ithalat (şirket kurmadan, vergi vermeden) bunu engellemek için de bu kuralları koymuşlar. bunları bilerek hareket et.

ebay için konuşuyorum, güvenilir satıcı aldığı rate'den belli oluyor. şu ana kadar 6-7 kere alışveriş yaptım, hepsi de yanında koccaman "top-rated seller" ibaresine sahip satıcılardı, hiçbirinde sorun yaşamadım. hepsi free-shipping'ti, en erkeni 13 gün en geçi 18 günde gelmişti.

toplam ürün getirtme limiti kaç kere ben de bilmiyorum, senelik 5 diye okudum bir yerlerde ama emin değilim ve pek net bir şey bulamadım nette. alacağın ürünleri tek seferde aynı satıcıdan al derim eğer çok büyük değillerse. hepsini tek bir paket yapıp yollasın çünkü gümrükte bildiğim kadarıyla paketin içindekinin sayısına göre değil toplam paket sayısına bakılıyor bu limit hesaplanırken. limitin kaç olduğunu bulur da yazarsan buraya çok da iyi çok da güzel olur hani.

Eğer bu işi sürekli yapmak istiyorsan alımlarda %20 gümrük vergisini ödeyerek alman, satışlarda da tanığın bir esnafla falan anlaşıp fatura kesmen lazım. GG tarzı siteleri maliye takip ediyor. Sürekli al-sat yapan şahısları incelemeye alıyorlar.

Buraya ürün satmak yerine, buradaki bir ürünü yurt dışına satmak kar marjı açısından daha yüksek bir iş, burada parekendesini 10 liraya aldığınız bir ürünü 15$ fiyat koyup satabiliyorsunuz, tabii ürünü bulmak size kalmış. yükte hafif, hacmi küçük ürünler bulursanız ve iyi pazarlayabilirseniz orta halli bir geliriniz olabilir.

kirayı bankaya yatırmak zorunda kiracı. bu şekilde anlaşılıyor. bankaya öderken "kira" diye de belirtecek. (belli bir meblağın üzeri bankaya yatrılmak zorunda)

bu yukarda yazdığımın gerçek hayatta bir geçerliliği yok tabii.

diğer sorduklarını bilmiyorum.

500 tl'nin altında olduğu için elden alınabiliyor. Yıllarca vergisini yatırmayanlar var.Ceza gelirse toptan öderim diyorlar.Şu ana kadar ceza da gelmemiş.Ben neden ödüyorum madem anlamıyorlar kira geliri elde ettiklerini?

Nasıl anlaşılıyor kira aldığım?

maliyeden kiracına geliyorlar. ona soruyorlar, form gibi birşey doldurup evsahibine iletmesi için veriyorlar. sen o formu alıp maliyeye gidiyorsun. beyanlar birbirini tutuyor mu vs inceliyorlar. bana öyle yapmışlardı. dersen ki kiracıyı nasıl buluyorlar, o evin kira olduğunu nasıl anlıyorlar, onu bilemiyorum.

Maliye'den gelindiğini bilmiyordum.Şu ana kadar bize denk gelmedi.Demek ki vergilerimi ödemeseydim benim orada kiracım olduğunu kanıtlayamazlardı değil mi? Sürekli de bir kiracı yok.En fazla iki yıl kalan olmuştur.

ben vergi olayında hep şunu diyorum; devlet bu paraları almak istediğinde alıyor kardeşim. arıyor da buluyor da, kanıtlayıp çıkarıyor da. hele de kendi halinde normal bir vatandaşsan. konu-komşuya, dükkanlara sorulduğuna şahit olmuşluğum var. mesela ev sahibi-kiracı anlaşıyorlar, kira 600 diyelim, 300 tl ye oturuyorum desin diye. e bu adam oraların rayicini bilmiyor mu, başka kiracılarla karşılaştırıyor vs. yapacağı tuttuğunda gavur gibi yapıyor yani.

suyu, elektiriği, doğalgazı üstüne alıyor mu? kiracının üstüne telefon internet var mı? eğer varsa oradan tespit edebiliyorlar, haa ederler mi, uğraşırlar mı belli olmaz, dolandırıcı bi arkadaşım çalacaksan fakirden çal der hep, fakir uğraşamaz gücü yetmez diye (fakirden kast ettiğim evine ekmek götüremeyen değil)

Faturalar kiracının üzerine değil.Burası köy gibi bir yer kira da çok almıyoruz zaten.Şu ana kadar ödemeseydim sanırım kiracımın olduğunu kanıtlayamazlardı.

Bir de damga vergisi olayını aydınlatırsanız çok mutlu olucam.

bildigim kadariyla aylik 500tl'nin alti zaten vergiye tabi degil. google'da dogrulayan resmi bir site vardir diye dusunuyorum.

Benim bildiğim kira geliri yıllık 3200 tl'yi aşmayanlar ödeme yapmıyor.

c ve sistem programcıları derneğinin c'ye giriş gibi bir kitabı vardı. Ben onunla başlamıştım.

Selamlar,
Muhtemelen kod yazmaktan ciddi anlamda anlayan, bu konuda eğitimn almış insanlar çok değerli bilgiler yazacaklardır. Ben onlar kadar derin teknik bilgi yazamayacam bilgim kısıtlı, ayrıca benden çok daha iyi bilenlere bırakmam daha mantıklı bu konuyu. Fakat aunı süreçlerde geçmiş (kısmen de geçmekte olan) biri olarak birkaç kelam edeyim belki faydası olur.

Bölümü bilgisayar mühendisi olmadan kod yazmakla debelenen biri olarak diyebilirim ki dil falan çok mühim değil. Öğrenebilmek için motivasyon lazım insana. Programlamayı ne için öğreneceksiniz? Aklınızda programlama yardımıyla çözeceğiniz bir problem, gerçekleştireceğiniz bir proje var mı? Eğer kod yazmayı öğreneyim hele sonra bakarım ne yapacağıma diyorsanız çok çok çok zorlu bir süreç sizi bekliyor.

Programlama dili seçimi işin en dandik kısmı. Genetikçisin sen c# değil java kullanman lazım demek (bu işi daha iyi bilenler daha doğrusunu anlatırlar) çok mantıklı değil. Tabii bu kod yazma işini ne kadar ileri taşımayı düşünüyorsunuz bu da önemli.

Eğer ticari yazılımlar yazacam, mobil cihazlara uygulama geliştirecem, web servisleri tasarlayacam, veri tabanı sistemleriyle uğraşacam diyorsanız bunlara uygun bir dil elbette seçebilirsiniz. Fakat amacınız genetik alanındaki akademik kariyerinize katkı yapmaksa, alan değiştirmek değilse (yazılım sektörüne girmek gibi), ya da bu alanda ticari yazılımlar üretmek değilse sizin için en iyi şey sizi sonuca en hızlı götürecek yolu seçmektir. Bunun için de tavsiyem en çok kaynağı olan herhangi bir dili seçebilirsiniz (hatta dil sayılmayan MATLAB çok faydalı olur). MATLAB'ın yüzbinlerce örneğini, videolarını internette bulabilirsiniz. Çok derin bir kod yazma bilgisi gerketirmez. Algoritma kurma yeteneğinizin gelişimine katkıda bulunur. Ama dediğim gibi hangi dili seçtiğiniz çok mühim değil. C#, Java, Python seçin.

Ama önemli olan elinizde bir proje ya da bir problem olması. Sizin amacınız şu olabilir.

Elimde bir excel dosyası var. BU excel dosyasının belirli yerlerinden veriler alıp, belirli analizlerle bir takım kararlar veren bir program yazmalıyım. Bu bir problemdir. Normalde excel'de çözülebilecek bir şey bile olsa bunu kendi kodlarınızla yazarsanız bayağı gelişme kaydedebilirsiniz. Fakat her şeyin başı sağlam algoritma yazabilmekten geçer. Ben kendi tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki işin %70i algoritma %30u kod yazma. Çok karmaşık işlemler yapmadığım için kod bilgisi çok düşük.

Fakat dediğim gibi eğer siz önce bir programlamayı öğreneyim sonra bunu kendi alanımda ne yapacağıma bakayım derseniz o çok uzun ve meşakkatli bir yol.

İstersen dana programlamayı öğretebilirim, programlamayı öğrenmek ile dil öğrenmek arasında fark var, hangi dili öğreneceğine sen karar vereceksin ve sen öğreneceksin ben sana sadece programlamayı öğreteceğim hepsi o kadar.

son zamanlarda en populerleri bunlar galiba:
code.org
www.codecademy.com

ille şu dili bil diyemiycem ama
python da öğrenebilirsin mesela. öğrenmesi kolaydır.
www.belgeler.istihza.com

ben ilanı gördüm hemen bi haller oldu , dedim anasız kalmış gidiyim bi göriyim.
evde ona ait çöp bile yok daha.

gittim veterinere ilanda gördüğüm dişi kediydi, onu verdik dediler erkek kardeşleri var dediler.

ben ''erkekler daha yaramaz oluyormuş'' diye başta korktum , bana 3 tanesinin arasında en şaşkın, korkak ve uslusunu ''bu öyle değil'' diye kucağıma verdiler.

daha kucağıma alır almaz bu başladı gurç gurç mutluluktan guruldamaya zaten el kadar bir şey. kucağımda uyuyor filan, tamam dedim ben bunu götürüyorum.

oradan aldım tüm maması, yatağı, taşıma kafesi vs.

500 tl ye yakın masraf çıktı!

şimdiki aklım olsa internetten ya d petshoptan önce

1- taşıma kafesi

2- maması

3- tuvaleti ve kumu

4- mama ve su kaplarını

alırdım ilk önce.

yatağında sadece ilk gün uyudu bir daha kullanmadı şu an benim yanımda uyuyor ama yine de ben yokken kullanıyor mu bilmiyorum.

evde rahat pofuduk minder varsa o da olur ya da bi yatak alırsınız sonradan.

sonra zaten yavaş yavaş oyuncaktır filan alırsınız, kaldı ki kuru soğanla bile oynayan bir manyaktan bahsediyoruz , taşıma kkafesi, kum ve mama ilk gün için yeterli bunları alın önce :)

şimdi ben tuvalete girince bile ağlayan bir hale geldi, konuşuyor kendince, sevinen, ağlayan ve de seven bir can oluyor evde güzel bir şey.

kedilerleyasam.com

bu da benim blogum, paylaştım bir şeyler tecrübelerime dayanarak :)

-edineceğiniz hayvan eve gelmeden ihtiyacı olabilecek her şey hazır olmalı.

-ve bence en önemlisi edindiğiniz hayvanın eve geldiği gün eve başka kimse gelmemeli. hayvan yalnızca ev ile ve sizinle iletişime geçmeli.
ve mümkün olduğunca serbest alan bırakmalısınız. üzerine çok düşmemeli.

-eve gelen hayvanı evin yalnızca bir bölümünde tutmalı ilk birkaç gün.

şimdiye kadar pek çok hayvan besledim ama ilk defa evimde kedi besliyorum, beslediğim kedi zaten mahallenin kedisi, apartmana girip çıkıyordu, hava da soğukdu dedim gel sen içeri tuttum eve kovaladım (insana yaklaşmıyordu o zamanlar)

evdeki yoğurt kabından falan su yemek kabı yaptım ertesi günde tuvaleti kumunu mama/su kabını ve mamasını aldım, birde pire ilacı, ensesine döküp balkona attım, suyu maması ile birlikte (evde ölmesin pireler diye), akşama doğru da içeri aldım. ilk masraf çok fazla bişi tutmadı, evin ilk hayvanı.

ilk 8/9 ay sadece yemek yerken sevebiliyordum, 5 seneye yakın zaman geçti şimdi eve gelenlerle de gayet samimi benimlede.

Yanına gelince ne yapıyo?

esrar mı kullanıyorsun?

kabak çekirdeği, sahibi bıraksa öldürür, saçımı başımı yolar. ben ondan uzakta yürüyorum, es kaza yanında olsam öldürür yeminle.
basond, alakası yok, herkese karşı öyle sayko. geçen markete gidiyorum, kafamı çevirdim, camın önünde, kapalı camın arkasından atlıyor, havlıyor.

trumanshow, sevesim gelmiyor hiç.

ha ufak tefekse biraz boğuş köpekle bi alaşşa et şöle belki sana bulaşmaz sonra.
ha gözün kesmiyorsa bükemediğin eli öpeceksin.

Böyle durumlarda köpeğin hoşuna gidecek bi yiyeceği elinde tutup sana doğru hamle yaptığı anda kendinden emin bi şekilde gel komutu vercen. Kuyruğunu sallayıp yavşak yavşak geliyosa plan işe yarıyo demektir. Zaten elindeki yiyeceğin kokusunu alır, bişey yapmaz. Yiyeceği verirsin, bi dostluk bağı oluşur :) zaten evde bakılan köpekler genelde ıssırmaz. Plan işe yaramazsa en fazla havlar dibinde. Burda en önemli unsur hayvanın karşısında nasıl durduğun bence. Kendinden emin, dik durucan. Korktuğunu belli etmeyecen. Yemi bi kereliğine verecen tamam :))

şunu yap bi daha ki sefere. Bi daha seni görünce yolunu değiştirir: www.capsverlan.com

böyle hayvanlara bende gıcığım ve şunu yapıyorum her gün geçerken hayvan havlamaya başladığında biraz bekliyorum, zamanla daha az havlamaya sonrada hiç havlamamaya başlıyor, havlamayı azalttıkça biraz daha yaklaşıyorum ve konuşuyorum, 1 ayda en arsız hayvanı seviyorum böyle duvarın ardından falan, arada bisküvi falan da vermek işi hızlandırıyor. bir daha bana havlamıyor bu da bana yetiyor.

günlük kiralık ev pornoları diye kategori açıldı xhamster'da. ona göre şeyap işte.

mantıklı diyorum, paraya kıyabilirsen adalarda güzel oteller de var, hem vakit güzel geçiyor sadece pompişle değil geziyor tozuyor eğleniyorsunuz hemde tatil gibi oluyor.

kamera olabilir. sonuçta bunu denetleyen bir mekanizma yok, neye güveneceksiniz ki. az biraz daha verin otele gidin içiniz rahat olsun.

bu arada @selam +1 tabi

ben 50 liraya kiralarım :)

@mftf aslında olay para değil aslında. daha rahat olabilmekte. o yüzden hotel yerine, iyi bir ev fikri ağır basıyor. yani tabi ki denetleyen bir mekanizma yok fakat bu işi resmi olarak yapan şirketlerde karşılıklı bir şey imzalıyorsunuz.

öğlen 11

Sabah. İşe 10'da başlıyorum zaten...

sabah

Oglen

öğlen

öğlen

güne kaçta başladığına göre değişir.

ben sabah 6 da kalktığım için, bana göre öğlendir artık.
fakat 10 da uyanmış biri; elbette "sabah" olarak tanımlar bu zamanı.

Sabah. En fazla öğlene (öğleye?) doğru. Güne 6'da başlıyorum, 12'den öncesi sabah benim için.

@terra rosa;

göreceli bir şey olduğu için burada sordum zaten. yoksa google'a sorardım. değişir tabi ki. Teşekkür ederim cevabın için.

Sabah derim. Öğlen kavramı benim için 12 den sonra başlıyor.

Sabah derim. Benim icin de öglen 12 den sonra baslar.

3.bp.blogspot.com(1).jpg

sabah

öğlene doğru, öğlen gibi

o konuda cok netim. 12.00a kadar sabahtir bana göre.

Inglorious Basterds diyorum

çoğunluk yaratalım basterds diyorum. yazılı filmlerin hepsi çok iyi bu arada.

izlemedim ama world war z diyorum. Bana da tavsiye edildi çünkü

Inglorious Basterds

American Beauty

basterds tabii ki. tarantino'nun en iyi filmi bence.

herkes captain philips demis, ben de oyle diyorum.

american beauty

Inglorious Bastards'ı izlemiştim, kesinlikle öneririm.

Inglorious Basterds+1 vay nasını herifin izlemediği filmlere bak.

inglorious basterds

Hemen izlenmesi gerekenler Raging Bull, Casino, Inglorius Bastards.

Hiç izlemene gerek olmayan Homefront.

Jobs, bişiyler de öğrenebilirsin

Inglorious Basterds

abi the bag man'i izleme. hem de niro hem john cussack severim ama bunu izlerken aci cektim. sirf seni uyarmak icin sozlukten login olup geldim.

The Untouchables

Kalabalığa karışıp izini kaybettirmek isteyenleri tesbit etmek içindir sanırım.

Göz yaşartıcı gazlar 30dk sonra yüzeylerde beyaz toz şeklinde birikinti bırakır. Solunması halinde klasik etkileri yaşatır. Zaten bu kimyasallar aslında toz şeklinde.

Ayrıntısı.

Tear Gas is typically composed of two chemicals:

1) AlphaChloroacetophenone known as CN, and
2) Orthochlorobenzylidenemalonitrile known as CS.

These chemicals are powders that are dispersed as an aerosol. After approx. 30 minutes the tear gas chemicals in the aerosol settle on surfaces. The tear gas chemicals are no longer in the air, but the CN and CS residue is still on the surfaces. These chemicals can cause characteristic tear gas symptoms that include a sharp burning sensation of the skin and mucous membranes, involuntary closure of the eyes, profuse tearing and a runny nose.

şimdiye kadar beyaz ve sarı renkli plastik mermi attıklarını gördüm, üç renk var diye biliyorum birincisi beyaz, topluluğu dağıtmak için kullanılan, sarı topluluğa dahil olanları fişlemek için, diğer rengi sadece topluluk liderlerine kullanıyorlar sanırım (bu kısmı götümden attım tam bilmiyorum), boylar gıda boyasıdır zararsızdır deniyor ama içerisinde yine bişi var, koklayınca yada patlamamışını alıp eve getirip patlatınca duramıyorsun orada.

o boyalı mermi ile vurulan arkadaşım var. bildiğin paintball mermisi işte. gıda boyası.

fakat seninki daha ziyade biber gazının tozları gibi geliyor. arabaların üstü bembeyaz oluyor gaz dağılırken.

oreo

Seks genel olarak.

inception

Hollywood yıldızlarının saçı, başı, gülümsemesi, boku püsürü.
Elif Şafak ve tüm gereksiz yazıları

overrated

edit: ne dolmuş herkes...

Cagatay Ulusoy'un yakisikli oldugu iddiasi.

kedi + breaking bad

iphone,samsung

robert downey jr.

premier lig.

çubuklu forma

Sneijder

sezen aksu, ceylan ertem, teoman, bülent ortaçgil, oreo, kemik gözlük, bıyık, kahve, lana del rey, sıla, requiem for a dream, ''candır'' kelimesi.

Hepinize +1 gençler

Yurtdışına çıkmak, erasmus vb aktiviteler bence overrated.

Kedi
iphone
samsung
ceylan ertem
charles bukowski

seks +1 ve yalnızlık

tiyatro oyunculuğu (saygı duyacaksın dayatması var ya bi de üstad vss)
dr. mehmet öz
90'lar Nostaljisi

burak özçivit'in yakışıklı olduğu iddiası.

eşcinsellik

kedi (çok severim, "malzeme" haline getirilip fetiş nesnesi olmasına karşıyım)
kahve ("içmeden ayılamıyorum" tribini 10 insandan 9'u yapıyor, e oha)
jennifer lawrence (çok sinir bozucu birisi bence)

aklıma direkt bu üçü geldi en başta. biraz düşününce geldi daha doğrusu. biraz daha düşünürsem başka şeyler de gelir ama kim uğraşacak şimdi onunla di mi?

hukuk fakültesi mezunu olmak

genel olarak popüler boklar

akp :)

friends.

Izmir

tayyip

lotr. kadın vücudu. araba sahibi olmak.

Çay
iPhone serisi
Türk hava yolları
Motosiklet
Çikolata -özellikle kadınlar bokunu çıkarıyor-
Quentin Tarantino
Coldplay
Daft Punk
LMFAO
Türk futbolu
Schweinsteiger
Dövüş sporları
Rus kızları
Volkswagen

rediohead, pink floyd.

para
kadın
erkek
güzellik
yakışıklılık
6pack
aşk
seks

Lana del Rey

jose mourinho
apple(mac, iphone vs)
gta iv

Berlin
hamburg
Starbucks
etli ekmek

O.

futbol

Kucuk prens

marilyn monroe

ateizm
rock müzik
metal

İslam.

Yaprak sarmasi

lost

Yalnızlık +1. Kesinlikle overrated

jägermeister

ortama ayak uyduruyorum çünkü gelenlerin çoğu yaşlı ve bilgisiz oluyor, onlara laf anlatmak, deveye hendek anlatmaktan daha zor.

grimer +1

cenaze namazında mevzu benim inancımdan öte bir yerde oluyor. en son babanemin cenazesine gitmiştim. adam gibi saf tuttum en önde. bunun benim için iki sebebi var, birincisi bu bir gelenek gibi bir şey, yapmanın zararı olmadığı, yapmamanın zara neden olacağı bir şey
ikincisi ise (bu her zaman olmuyor. babanem gibi örneklerde oluyor), vefat eden kişinin inancı ve isteği doğrultusunda davranmak. hani son görev gibi diyebiliriz.

elin japonu, israillisi, fransızı türkiye'deki bir cenazede ellerini açıyorsa, namazda saf tutuyorsa bu ülkede yaşayan bir birey de - ateist de olsa - pekâlâ bunu yapabilir. hem din yalnızca inançla ilgili değil, kültürle de ilgili bir şey. hele bir de ölen kişi müslümansa böyle yapmak bu kişinin hatırasına hürmettir.

grimer +1

Şimdiye kadar hiç yakınlarımın, akrabalarımın cenazesine katılamadım (askerdeydim, haberim olmadı vs.), ateist değilim ama kendimi müslüman görmüyorum, genellikle kalabalıkdan ayrılıyorum, kenarda bekliyorum.

daha geçen ay başıma geldi. iş yerinden amirin babası öldü. camide kıldılar ben ayrı köşede bekledim tek başıma. mezarlıkta dua okunda ben toprak atıyodum kürekle. patronlar rabia takımından, kimse bişey demedi. benim bedenim benim kararım panpa.

Kendini bağışlıyorsun. Bir fakültenin Anatomi ABD hocalarına gidip resmi süreci sorabilirsin. İzmir'deysen Ege Üniversitesi'ninki bilgisayar mühendisliği binasının hemen yanında hastane bahçesinde.

Kadavralar, genel olarak kimsesiz olarak belirlenen, cenazesini kimsenin teslim almadığı kişilerden oluşuyor. Bununla birlikte bağışlıyabiliyorsunuz.

Ben organ bağışı ile kadavra bağışı da düşünüyorum, (organ bağışını yaptım), Kadavra olarak bağışladığını gösteren bir belge var, Ülkemizde doktor yetiştirme işlerini üniversiteler yaptığından bedeninizi üniversiteye bağışlıyorsunuz, hangi üniversite olacağı size kalmış. İlgili dökümanı tercih ettiğiniz üniversiteden talep ediyorsunuz size pdf olarak gönderiyorlar, çıktısını alıp doldurup gönderiyorsunuz, benim bulduğum belge üzerinde 5 şahit isteniyordu, her üniversite için aynımıdır bilemiyorum.

Ben kendi bedenimi satılamaz olarak bağışlamak istiyorum, zira en ufak beden parçanız dahi satışa çıkıyor, zira kadavra sayısı oldukça az.

www.imdb.com desek misal buradan bulabilirmisin gibi?

buradan bulamadım. Shall we dance demişler bir iki yerde, linktekiler dahil ama o filmde oynayanlar baya ünlü tipler, benimki daha bi ünsüz işi gibiydi.

shall we dance in başka versiyounu var mı ki acaba

hayır. Kıza yazık değil mi hoşlanıyorsa kapılıp gidecek koskoca bir hiç uğruna !

fikren tersse muhabbet bile etmem

bi şans veririm

ayıp lan.

ben bi kere yaptım bunu sonu her türlü hüsran oldu

nasıl yazılıyo la?

Valla geçen aynı boku yedim de kıza çok ayıbettim. Aklıma geldikçe de üzülüyorum. Sen yapma etme.

yazmam. öyle bir keyif pezevengiyim ki, o an konuşmak istemediğim kişiye selam vermekten dahi imtina ederim. "gideri var" diyerek bir kızı kovalayamam açıkçası, dota falan oynarım, ne uğraşıcam onunla. ama böyle ÇAT ÇAT ÇAT BEYNİNDEN VURDUM ÇIK derse, oracıkta aşık olmuşsam falan iti olurum, yemeden içmeden kesilirim, 2 sene depresyon ve intihar teşebbüsü garanti. yazış eylemi olumlu sonuçlansa bile!

Ten uyumu çok önemli. Yazmadan da o uyum var mi yok mu v
Bilemezsin;) velhasil hoşlanmak hicbirseydir ten uyumu herşey!

ben 2 yıllık kız arkadaşımdan ayrıldıktan 1 hafta sonra yaptım bunun benzerini. kız güzeldi ama nasıl diyim ''çok coolsun'' falan diyordu lan bana .s.s

1 hafta sonra ayrıldım

o hikayedeki mal benim. aslında fizik olarak beğenmiştim ama kafa pek uyuşmuyordu, eh dedim nolacak, insanlar konuşa konuşa diye girdik bir yola.
bir müddet gider, ama işte "ilişkide sevgilinin artık güzel gelmediği an" noktasında daha başka mental tadlar arıyorsun, bulamıyorsun. sıkıntı çıkıyor.

sorarsan çok pişman değilim, ama bir daha da yapmam.

tavsiye olarak bence dene, baktın olmuyor ayrılırsın. ayrılmak ayıp bir şey değil.

hayır yapma.

yazmam (kızım gerçi ben hehe)

sevgili olmak isterim ama beceremem. içimden gelmeyince yapamıyom. ama o çok isterse evet derdim. fakat ben ilgi göstermeye başladığımda kendini naza çekerse zaten o kadar da istemiyorum ne uğraşıcam diyip geri vites yaparım. baktın naz yok doğal takılıyor. senin ona gösterdiğin ilgi havada kalmıyor yardır gitsin.

yakışmaz kardeş, ben mahalle kültürü ile büyümüş bir insanım.
çok acı çektim sevilmedim hüsranlarla uğraştım.
ama hiç bir zaman bunu yapmadım, yapmam da

sevgili olmak şart mı ki ? açık ol sonradan iki taraf veya sadece biri üzülmesin.

sevmediğiniz bir insanla sırf çıkarlarınız uğruna birlikte olmayın sevgili arkadaşım. bak rica ediyorum. insanların hayatını alt üst etmeye hakkınız yok. ha vicdanınız el veriyorsa yapın.

çağırdığı gün için kız arkadaşımla planım var başka gün yapalım fln de. bakalım ne dicek

niye bu kadar gerildin, flört ediyorsa ve sıkıyorsa gitme. ekipmanlarda problem var de, sana da söz verdim kusura bakma ama bu aralar iyi iş çıkartamıyorum, dövmelerime güvenmiyorum de. işlerim yoğun bir gün veremiyorum de.

ama paraya ihtiyacım var dersen de, git, soguk davran. veya git sonrasında kız arkadasın da gelsin kadının evıne( dövme seansı sonrası bulusacakmıssınız zaten, işi erken bitmiş vs)

söz dediğin ağızdan çıkar, geri dönüşü yoktur, gidersin dövmesini yaparsın profesyonel gibi muhabbetden uzak durursun olur biter

kötü hissederim, hatta bazen videolarda izlerken bile kötü hissettiriyor gülenecek bir şey değil bana göre.

ben bu konuyla ilgili bir sorunum olduğunu düşünüyorum.

yani bu kadar kendi halinde bir insanım, ama beni bir insanın düşmesi kadar güldüren başka bir şey yok neredeyse.
elbette hayati tehlike içeren şeylerden bahsetmiyorum.

ama buna kendim de dahilim, yani kendim düşersem de gülüyorum.

komik bulduğum için ya da "aa salağa bak, nasıl düştü!" diyerek gülmüyorum, ama sinir bozukluğu yaratıyor sanırım.
elimde olmadan gülüyorum.
nesi komik desen söyleyecek bir şey bulamam, ama gülüyorum yani.

ben gülüyorum... başkasının kötülüğünden kaynaklı değil... aksine çok sevdiğim biri düştüğünde bile içim paramparça olduğu halde gülüyorum maalesef.

kedi komiklikleri videosu gibi aynı şeyleri hissediyorum. bir farkı yok benim için.

yakın arkadaşımsa gülerim, çünkü komik bi anı olarak kalacaktır ileride bunu hatırlayıp güleriz. tabi çok kötü bi düşüşse gülmem. tanımadığım biriyse yardım ederim.

bunun bir açıklaması olmalı. Sinir bozukluğunun getirdiği gülme denemez bence. Altında yatan başka nedenler olmalı.

düşmenin çeşidine göre değiştir. ben düşerken de vidyom çekildi. açıp izleyip gülüyürouz hala.


gülüyor diye kimseye kızmam şahsen. ha tanımadığım insansa zaten içime içime gülerim.

Açıklaması aslında blinçaltında yatıyor. "O düştü ben düşmedim oh ne güzel" diyorsun aslında blinçaltında. O yüzden gülüyorsun çünkü senin başına gelmediği için mutlusun.

Gülmeyen kişinin bilinçaltı böyle düşünmüyor. Misal ben eğeer yaşlı biri değilse hiç endişelenmem ve gülmem. Gider kaldırırım.

Yaşlıysa endişelenirim.

düsüp kalcasini kirdiysa ve o sirada attigi cigligi duyduysaniz gülmezsiniz.

biri düserse gene gülmezsiniz.

düsme ihtimali varsa, bunun farkinda ve gene düsüyorsa o zaman gülebilirsiniz.

komik düsme yoktur bende ama. ne bicim düstü ehe ehe durumu yok. sadece aha aptal deme durumu var. ince bir tebessüm sadece.

ben üzülürüm, gülerim ve yardım ederim. kendim düşünce de kendime gülerim ve sinir olurum. tam olarak bunları hissederim.

"zavallı" gibi sıfat takan insanlarda bence problem var. bir baktırsınlar.

duruma bağlı.kol bacak kırdırcak şekilde düşmüşse hemen yardım ederim ama karda kayıp götünün üstüne düştüyse ağlayana kadar gülerim.kendim düşünce de gülüyorum.

yakınım ya da bir tanıdığım düşerse samimiyetin getirdiği bir saçmalıktan ötürü (yaşlı değilse) gülüyorum ben. ama tabii ki gülerken tutmaya giderim. yaşlı, tanımadığım biri olursa gülmem. ben de hahahahahah diye katılmıyorum da ilk bir noldu be gibi bir gülümseme oluyor.

önce bunu seyrediyoruz acicik. kedinin derdi büyük, sesine odaklaniyoruz.

www.youtube.com

sonra da üzüm ezen teyzenin düsüsünü ibretle izliyoruz.

www.youtube.com

normalde gülmem ama ilk videoyu bildikten sonra 2.sindeki kadinin düsmesi ve bagirmasina yarilmistim.

vicdan azabi duysam da cok güldüm.

annem bebek kardeşim kucağındayken sandalyede ileri geri giderken geri düşmüştü. 15 sene geçti. görüntü gözümün önüne gelince hala gülüyorum.

hayatta çok az şeyi ciddiye alırım, kendimle veya başka biriyle ilgili en ciddi konuda bile dalga geçmişliğim olmuştur.hatta bugün arkadaşımın babaannesi vefat etmiş adam perişan baş sağlığına gittim gülme tuttu cenaze evinde, bazen bu kadar çirkinleşiyorum istemeden. ama düşen birine hayatımda gülmedim. hiç komik gelmiyor lan biri bıçaklanınca kaza geçirince (ağır veya hafif önemi yok) falan gülüyo muyuz, bunda komik ne var ki eleştirmek için değil de meraktan soruyorum

saçma ve aptalca şeylere gülüyoruz, sen e=m2c ye gülen birisini gördün mü? düşmek de normal olmayan bir şey, dolayısı ile ya saçma ya aptalca geliyor gülüyoruz, tabii bu düşüş biçimi ile doğru orantılı yani adamın biri hızla giden motordan düşerse gülmeyiz, yada bir başkası ağaçtan düşerse, yada sakatlık çıkacak bir düşüş ise, basit düşüşlere gülüyoruz birde düşme biçimine, hakketen aptalca bişi yapıyor ve düşüyorsa naaplım zaten aptalcaydı yaptığı.

çok acayip düşüşlerime bende gülerim bu arada.

gülerim, ben kendim düşünce de gülüyorum.

bununla ilgili bir araştırma vardı, hatırlayamıyorum şu an ama en ilkel duygulara hitap ettiğiyle ilgili bir şeydi. youtube'da bir sürü düşme videosu var. ben de çok gülerim. bunun kötülükle ya da üstün hissetmekle de bir ilgisi yok, kendim düştüğümde de gülmekten kalkamadığım olmuştu.

En sonunda benim gibi düşünen biri daha çıktı. Hayatım boyunca düşen insanlar bana komik gelmedi. Çocukken bile. Nesi komik allah aşkına bunun biri izah etsin! Kendim düşünce de gülmüyorum, acıdan ağlıyorum hatta.

Hele ki düşen, çocuk veye yaşlı ise endişelenirim, koşar yardım ederim.

lisede bir arkadaş okul bahçesindeki incir ağacına tırmanmış, -orada böcek gördüğü için korkmuş- hemen incirin yanındaki yenidünya ağacına atlamıştı. dal çocuğu taşımadı, kırıldı, çocuk da düştü. valla gülmekten altıma sıçacaktım ne yalan söyleyeyim. (not: hiçbişe olmadı çocuğa, düştüğü yerden kalkıp derse girdi asdfsdfgsfh)

ben gülüyorum ya. komik olabiliyor. bana gülündüğünde de 12 yaşıma kadar kızardım, şimdi eşlik ediyorum.

ama tabi burda kriter düşenin sağlam olması. yani o arkadaş yerden kalkana kadar gülmem mesela. endişelenirim.

gülmem, yardım ederim kalkmasına. çok kötü düştüyse hastaneye götürmeyi teklif ederim.

gülmeden gülmeye, ortamdan ortama da değişir bu. yani bazen böyle 50'li yaşlarda sempatik, konuşkan amcalar karın buzun üstünde "vuyiihhh!! gidiyom la!" diyerek düşüyor mesela, kendileri de kahkaha atıyor. o zaman "dayı nabıyon" deyip ben de anıra anıra gülebilirim.

ama adam 2. kattaki iskeleden düştüyse ya da ne bileyim ayağı bir çukura takılıp acı bir çığlık attıysa, gülmem. düşüşler genelde komik gelmiyor, ama kimisi cidden efsanevi oluyor.

bunun insanların zayıflıklarıyla dalga geçmekle alakası veya zayıflık olduğunu da düşünmüyorum. lisede bütün okulun önünde, arkadaşıma tekme atmaya çalışırken düşüp pantolonumu yırtmıştım. utanç vericiydi ama herkes gülmüştü, ayıb olmasın diye ben de gülmüştüm.

e ne oldu sonra, eğlendik bitti. beni küçük gördüklerinden, üzülmemi istediklerinden mi gülüyorlardı? yoo. komikti yani, boşa tekme sallayıp havada uçmak eğlenceli bir şey.

asla gülmem ve utanacagını dusunuyorsam kafamı cevırırım baska yone bakarım.yardıma ıhtıyacı varsa yardım ederim

Düşmek var düşmek var. Düşüp kafası yarılan ya da canı yanan insana gülemem, yardıma koşarım fakat şebelek gibi bir düşüşse, düşenle samimi değilsem çaktırmadan gülerim.

Kendim düşünce de gülerim ben çünki. Gülmekten kalkamadığım da oldu çok defa.

bi sakatlık olmadıysa gülüyorum. kendim düştüğümde de gülme krizine girdiğim oldu.

gulmem. kendi dusunce guleni de samimiyetsiz bulurum zaten kafasini kiricakti az once ama mal mal guluyo ezik derim. yasli biri dusunce de cok uzulurum.

ben de gülmem, güleni de anlamam. bazen üzülürüm düşene. kedi köpek düşmelerine de gülmem.

nesi komik, komik olan ne anlamıyorum?

torrent? olmadı ise video downloader diye arat firefox, chrome eklentileri var onlarla yapabilirsin

combo olması açısından da (git: offliberty.com)

ılık bir duş al ve sakinleş.

bu akşam değil yarın kendinle yüzleşmelisin. şu an her şey çok yeni gözden kaçırdıkların olacaktır ya da gereksiz yere gözünde büyüttüklerin de olacaktır.

arada fırçalanmak iyidir :)parlarsın , nurlanırsın. alışkanlık haline getirme yeterki.

Tesekkurler. Patates cuvali gibi yataga serildim 1 saattir ve butun gunun gerginligiyle su an tum vucudum agriyor. Hareket edemiyorum.

erkek arkadaşınız yanınızda değil mi? size destek olmuyor mu bu konuda?

Su an ne ona ne diger tanidiklarima yazmak / gorusmek istiyorum (cumle dusuk farkindayim) mutsuz oldugumu bilmelerinin yani sira, mutsuzluguma cozup bulamayip caresiz hissetmelerini istemem. Ozellikle erkek arkadasimin sucluluk duymasini hic istemem.

bizler Akdenizlilikten gelen duygusal insanlarız öyle fırçalanmaya pek gelemiyoruz :)

bulunduğun yer anladığım kadarıyla daha mantığa dayalı iş yapılan bir yer; sakin ol.

erkek arkadaşına olayı kabaca anlat fazla ayrıntıya girme; bizler hemen salya sümüğe bağlarız:)

16 senedir çalışıyorum, bu süre içerisinde öğrendiğim şeylerden birisi, hata yapmadan başarılı olunamayacağıdır.

zaten ihtiyacın olabilecek her şeyi sen yukarıda söylemişsin, sadece sakin bir kafa ile ihtar aldığın işi neden başaramadığını düşün bir ara, analizini yap, aynı hatayı tekrarlamayacaksın.

Yaptığın hiç bir şeyi hata olarak görmemelisin, hatalar tecrübedir, öğreticidir. neden böyle oldu diye bir analiz yap.

(hafta sonu falan yap sakin kafayla, sinirlerin gergin olmasın)

eğer bi işte fırça yemezsen, gözyaşlarıyla ağlamazsan, o işi rüyanda görmezsen, o işte ustalaşamıyosun. Avrupalının adam yetiştirme biçimi, bizimkinden farklı olabilir. bunu kişisel olarak algılamayın. ayrıca, Türklerden çok da hazzetmiyor olabilirler. belki de Türk olmanızla hiçbi alâkası yoktur. ama genel olarak, çıraklığını yapmadığınız işin ustası olamazsınız!

o çıraklığı da öyle bi yapın ki, aynı hatayı 3 kere yapmayın. 2 kere yapmıyosanız zaten çok başarılı sayın kendinizi.

çalışma vizeniz de var!

germeyin kendinizi bu kadar! iy bişey yapıyosunuz ve doğru yoldasınız. çünkü her gün yeni bişey öğreniyosunuz!

gece oscar var aday filmleri izle cips/mısır ya da çerezle. kendine yemek ziyafeti de çekersin.

böyle böyle doldur günü.

hobi edineceksin, kafanı meşgul edeceksin. hayat erkek arkadaşından ibaret değil.

1) kendine bayan demekten vazgeçeceksin.
2) okuyor bile olsan derhal iş bulacaksın.

agrı gibi küçük ve sosyal hayatı olmayan bir yerde ne hobi edinebilirim ki :( spor salonları bütçemi aşıyor gitmek istediğim içim araştırdım bir süre modaya sardım oda açıkçası zengin işi. kpss çalışıyorum ama bu aralar çok bıktım bunaldım. kitap zaten okuyorum. of of

1.temiz havada yürümek de spor
2.moda hobisi illaki çok pahalı şeyler gerektirmiyor
3.kitap, sinema ucuz.
4.hiç arkadaşı olmayan biri olamazsın olana sar.
5.yer değiştir, evinden uzaklaş.

resim kağıdı, kalem, silgi, maket bıçağı alıp bişeyler çizebilirsin :)

ingilizceni geliştirebilirsin. duolingo var. Akıllı telefonun varsa yükle. Çok eğlenceli :)

İş bul ciddiyim kendine olmadı iş yarat

niye yanlız hissediyorsun?

varla yok arasının manası duygusuz seks ise o işi bitir, biraz daha yalnız kal ve sonrasında komple bir ilişki ihtimali doğduğunda o ihtimalden yürü. bu arada arkadaş ortamın yok mu? ya sevgili ya hiç mi? umarım öyle değildir.

üniversitede kısmi zamanlı ögrenci olarak çalışabilirsin

içerik için konuşuyorum, iyi bir blog tutarsan içerik için sana geleceklerdir zaten.

özellikle film ve teknoloji için blog tut (ikisi ayrı bloglar olsun)

tekirdağ, yeşil efe, bulabilirsen ouzo 12 falan...

YENI RAKININ ALA SERİSİ. FİYATI DİĞERLERİNE GÖRE %30-40 DAHA PAHALI AMA GÜZEL

Yeni rakıdan şaşma. En fazla Tekirdağ ile kaçamak yapabilirsin ama yeni, en iyisi.

beylerbeyi

kalite bi boğma rakı bulabilirsen diğer tüm rakıları sevip atar gözünde.

bu ala serisi ile normali arasinda ne farki vardir tad olarak.
içimi mi kolay. esansi mi farkli? anasonu mu bişey. neden daha pahali ve de?

import tekirdağ altın seri, import yeni rakı ala ve efe yaş üzüm.

tekirdağ,
tekirdağ altın seri,
yeni rakı ala,
efe yaş üzüm rakısı

şimdi soruya benim cevabım şöyle. evet yeni rakı ala akıp gidiyor. çok şahane ama pahalı. yeşil efe veya üç kez distile edilmiş kara efe de yağ gibi akıyor, fiyatları da ala gibi değil. klasik yeni rakı'dan az pahalı ama değer.

lakin şöyle de bir şey var. kendi başıma içeyim diyorsun. meze tabağını, peynirini, hazırlıyorsun, güzel de bi müzik açıyorsun, keyiflisin, içiyorsun ama tadı yok.

aynı şişedeki aynı rakıyı, kurulmul bir rakı sofrasında, arkadaşlarla birlikte içince yağ gibi akıyor arkadaş. hakikaten muhabbetsiz gitmiyor, geyik değil yani. evde yalnız içtiğim rakıdan hiç tat alamazken, aynı yeni rakı'yı bağlamasını alıp gelmiş bir arkadaşın da olduğu 8 kişilik soframızda çala söyleye içince lıkır lıkır gidiyor.

abi şimdi kayinpeder gs'li.
gs-chelsea macinda icelim diyorum hayatimda ikinci kez.
o yüzden tek olmicam. benim güzel bir raki alip gitmem icap eder. önemli.

Yeni Rakı Ala. Harika.

o zaman yeni rakı ala uygundur abicim. hediye konseptine uygun.

tekirdağ altın seri. rakıyı sulandırmadan sek için, tavsiye ederim.

ustaların karışımı.net.

ben yesil efe yas uzum rakisini cok sevmeme ragmen nedense isi bilenler/bildigini soyleyenler genelde pek tutmuyor.

kimse klüp rakısı dememiş, ben çok sevmiştim klüp rakısını

Sıralamam;

Kulüp
Yeşil Efe
Yeni Rakı Yeni Seri
Altınbaş

Ne kadar zaman ve para ayırmak gerektiği, ne kadar zaman ve para ayırmak istediğine bağlı.

1) umarım ingilizcen, okuduğunu anlayacak, aradığın soruna çözüm bulabilecek seviyededir. türkçe kaynaklarla da birşeyler yapabilirsin elbette ama, fazla ve yeterli değiller.

2) ne yapmak istiyorsun? web sitesi mi, web uygulamaları mı, desktop yazılımları mı, yoksa mobile mi gireceksin, gireceksen hangi platforma gireceksin? kafanda bir proje var mı yoksa kodlamaya da hobi olarak mı gireceksin?

2. maddedeki soruları kafanda netleştirmen yararına olur.

ha dersen ki "hacı bakınacağım işte şöyle bir, biraz birşeyler kapayım sonra yolumuzu çizeriz"

www.codecademy.com basic düzeyde programlama mantığını az buçuk kapmana, bu sırada da sıkılmamana yardımcı olur.

öncelikle yazılım çok fazla kullanım alanı olan bir disiplin, çamaşır makinesinden saatlere fizik similasyonlarından otomobillerde, aklına gelebilecek her yerde yazılım kullanılıyor.

Yazılımla ilgilenirken ne yapmak istediğine karar vermelisin, web sitesi yapsan sana yetiyormu, yoksa oyun mu yazmak istersin, yoksa sayısal analizler mi ilgini çekiyor? ilgi alanına uygun işler yapman senin öğrenme isteğini teşfik edecektir. sevmediğin şeyleri yapmaya kalkarsan hayal kırıklığı yaşayabilirsin.

Ben kendi kendime öğrendim, öğrenirken izlediğim yol; dilin temellerini öğrendikden sonra, o dil ile yapılmış bir yazılımın kaynak kodlarını okumak, neyi neden yaptığını çözmek ve ardından bunu bende yaparım diyip aynı projeyi kopyalamak oldu, bu sayede dil bilgisini pekiştirdim, ardından bir üstte ne var diye bakım bir üst basamağı hedefledim ve böylece yaklaşık 13 senedir yazılımcıyım.

Her hangi bir para ayırmana gerek yok tavsiyem windows'u çöpe atman, onun yerine linux kullanmaya başlaman olur, bu seni özgür yazılıma bir adım yaklaştıracaktır, pek çok hazır ortam bulacaksın başlayabilmek için.

Hemen hemen her dilde 40'a yakın ayrılmış "kelime" var, bu kelimeleri öğrendiğinde o dili öğrenmiş oluyorsun, ancak yazılımı öğrenmek biraz tecrübe ile ilgili bir şey. tecrübe kazanmak için bir yol bulmalısın, benim için bu özgür yazılım üretmekdi, halen öyle.

6 ayda nereye gelinebileceği senin yeteneğin ve azmin ile ilgili bir durum, kişiden kişiye değişir.

Yazılım, doktorluk gibi hiç bir zaman tam olarak öğrenebildiğin/öğrenimi biten bir alan deil, dediğim gibi 40 kelimeden ibaret bir araç ile uzay mekiğinden web sitelerine kadar pek çok kullanım alanı var, web sitesi yaparak başlarsın bir süre sonra kendini masa üstü yazılımları ile daha sonra ise mobil uygulama yaparken bulursun her ortamda öğrenebileceğin yönelimler dikkat etmen gereken unsurlar olacak, okuyacaksın bol bol.

Sana verebileceğim en iyi tavsiye sadece yazılımla değil, felsefe, müzik, fotoğraf vb. bir alan ile daha amatörce de olsa ilgilenmen olacak, yazılım pek çok farklı disiplinden faydalanan bir alan, yazılım + bişi seni çok daha iyi yerlere getirecektir, bunu zamanla fark edeceksin.

python güzel bir tavsiye, pek çok farklı kullanım alanı var, isveç çakısı gibi.

git, yat uyu, unutursun sigarayı. içme boşver.

Ya arakla tabi ki, nolcak ailede onun malı senin malın değil mi sonuçta?

dislerini fircala ve yat

sigarayi cak. dusunme.

sigara bağımlısı olduysan sigara içmemek daha fazla zarar veriyor bünyeye zannımca, şu an sigara önümde koydum ve şimdiden bi rahatlama geldi.

istersen sigarayı bırakabileceğini aslında sen de biliyorsun.

Yanlış zannediyorsun git uyu.

farkedeceğini düşünüyorum derken sanırsam sigara içtiğini bilmiyorlar? eğer durum buysa zaten daha baştan bir etik problemi yok mu?

kadıköy eminönü seferi yapan motorlar kiralanabiliyor, işini görürmü bilmiyorum ama yeterince büyük olanlar var. şimdi baktımda aynı kefede tekneler değil tabii :)

senelerdir davul çalmak isteyip pek beceremeyenlerdenim, hep böyle glamdir, hair metaldir, hardrock'dır çalan bi grubum olsun isterdim, gel çalalım demiyorum da ourda bir yerlerde sahneye çıkarsan yeşillendirirsen şaane olur diyorum

valla grup bulsam da sahne olsa zaten duyuru açarım :)

Hoca kaldır derse kusura bakmayın hocam der kaldırırsınız.

ne kadar güzel bir insanmışsın, notumu sakın fotokopi çektirmeyin diye sınıf arkadaşlarına çemkiren insanlar var artık :((( isim falan vermeyecek şekilde paylaş sıkıntı olmaz bence. Hoca görene kadar sen mezun olursun. Ya da şöyle yap kapalı bi facebook grubunuz yok mu? orda paylaş.

Facebook'ta grup açarsak kimin açtığı belli olacak,gizlilik istediğim için blog açacağım bu gidişle,ne olursa olsun artık.

Bunu hangi sınıfın yaptığını çabuk bulur ama kimin yaptığını bulması mesele, bir kaç kişinin notlarından faydalan bunu yaparken, hatta diğer sınıflardan falan

ab ye girmek isteyen bir halk sosyalizmin etkisinden kurtulamamış devlet erkanı. çatışmalar kakışmalar.

rusyaya yakın hükümet abye giremiyor işte.

az once ukraynada çekilen bir video gördüm kanım dondu. göstericiler yere devirdikleri polislerin başını taşlarla eziyorlardı.

aynı polisler yakaladıkları göstericileri kara kışda çırılçıplak soyup soğukta bekletip dövüp öyle alıyorlar içeri, mealen kısasa kısas var.