anneyle özdeşleştirdiğiniz duygulardır onlar muhtemelen. güzel yemek yapanları annenizle özdeşleştiriyorsunuzdur belki.

Eski usül kadın-erkek rolleri yumurtadan çıkmadı, normaldir.

kadın kısmısı olarak karışmayayım dedim ama chris rock'ın bir stand up şovundan kısa bir bölüm var bu konuya değindiği, "i like older women" diye yütüpte çıkar, çoğ komikli.

tabii ki. +10.000 puandır. bu devirde çay demleyebilen kadın bile çok az. benim erkek halimle yapamadığım şey yok.

+999 katılmamak elde değil. ben birilerine bişeyler hazırlarken muazzam zevk alıyorum. yiyecek hazırlarken yaşadığım mutluluk paha biçilemez.

neden oluyor sorusu, bana biraz derin bir soruymuş gibi geldi.
psikiyatriden felan anlamak gerekiyor sanki biraz cevaplayabilmek için.
ha, bana oluyor mu böyle şeyler? pek olmuyor. yani, bizde yemekleri genelde kız arkadaşım yapıyor ve bazen gerçekten harikalar yaratıyor.
böylesi durumlarda övgünün dozajını kaçırdığım oluyor tabi. arada "yıkama , yağlamayı kessen diyorum" gibisinden paylandığım olmadı değil hani.
tabi yemekten sonra bulaşıkların alayı bende.

cık. hiç yok.

annem çok güzel yemek yapar. gerçekten lezzetlidir. (bunu sonradan Freud'a bağlamayın diye yazdım.)

ilk sevgilim ilk yıllarımızda hiç yemek yapamazdı. son senede dolmaya falan başlamıştı ve gerçekten lezzetli yapıyordu yemekleri. ona bakışımda bir değişiklik olmadı.

son sevgilim benim için Türk yemekleri öğrenmişti. Ayrıldığımız gün portakallı kereviz yapmıştı hatta. ki tanıdığım en güzel yemek yapan insanlardan birisiydi kendisi; ancak maalesef Türk mutfağına dair yemek yapmıyordu. Zamanla onu da öğrendi. Anneme falan tarif sorup ingilizceye çevirip kıza anlatıyordum. her neyse, sonuç olarak onda da bakışımda bir farklılık olmadı.

cevap: yapsa da yapmasa da aynı. zaten dışarıda yemeyi tercih ediyorum her zaman.

her insan yemek yapabilir. dolayısıyla yok.

Yemek yapmayı, sunmayı seviyorum. Böyle şekilli falan. Yemek yapan kadın için öyle bir duygu beslemedim.

Ama bulaşık öyle mi? Yemekten sonra o baygınlığa rağmen bulaşığı yıkayan, mutfağı toplayan kadına sarılırım. Mutfaktan bir de elinde kahvelerle dönüyorsa işte o zaman sarılmakla kalmam, ağlarım.

Temizlik için de öyle, geri kalan her şeyi yaparım, toz alsın yeter. İşte onun yanaklarını sıkarım, boynunu öperim.

Çamaşır ayır, yıka, kurut, katla, dolaplara yerleştir, bunları yaparım. Ama ütü? Ütü yapan kadın! İşte ona sarılırım, saçını koklarım. Öhümm, ne diyoduk.

Yok, olayı yemek olan hatunlar hep "teyze" gelmiştir bana. Yaşı önemli değil.

anneyle ozdeslestirme, bence de...

cok da iyi birsey degil, bu halde.

habibi neccar camii'ne gidin, kur'an'da yasin suresi'nde geçen kişi olduğu söylenir (taşlanarak öldürülen).

dünyanın en eski kiliselerinden biri denilen saint pierre'e gidin. tadilatta olabilir 7-10 yıl sürüyo malum, gitmeden sorun açık mı diye.

eski kaleler keyvansaraylar var, çok eski bi yerleşim yeri. payas'tı sanırım biri, oraya gidin.

arkeoloji müzesi'ne gidin, mozaikler falan var.

araştırsan bayağı bir şey çıkar ilgine göre. iskenderun da uzak değil çok yakın aslında, araba kiralayabiliyorsan çok rahat gider gelirsiniz ama iskenderun'da da sahil ve fransızlardan kalma bir iki yer dışınca görülcek bir şey yok bence.

Harbiye'de şelale
Titus tüneli
St. Pierre
St. Simon manastırı (çok değişik burası)
Bakras kalesi (sadece kızların olduğu bir grupsa gitmeyin - kimsenin olmadığı bir yerde bu kale, ama muhteşem bir kale)

İlk sabah şehir merkezinde kahvaltı yapın ardından St.Pierre'e gidin, tepeden aşağı inin Hatay Müzesi'ne gidin. Orada saatlerinizi harcayacaksınız. Hatay'a gidip mozaikleri görmeden olmaz. Eski Antakya evlerinin olduğu mahallelere gidin. Orada Ortodoks, Protestan ve Katolik kiliselerini ziyaret edin. O kiliselerin İstanbul'dakilerden farkı, kitlesinin Hristiyan Araplardan da oluşuyor olması.

Akşam da Saray Caddesi'ndeki barlara gidin. Oradaki kitlenin İstanbul publarına giden kesimden farklı olmadığını göreceksiniz.

Oraları bilmiyorum ama taksi için şu veya benzeri bir web siteyi kullanabilirsin. +- 1-2 TL farkla genelde doğru çıkıyor o güzergah için sonuçlar taksiyle.com

Trafik için de harita.yandex.com.tr adresinden gün ve saat bazlı ortalamalara bakabilirsin.

20-30 falandır bence.

floryadan 15-20 civari tutar diye dusunuyorum.

o linkten baktim 35-40 arasi tuttu. galiba ben yanlis dusundum.

önce koordinatörlüklerden eğitim bilgileriyle beraber başvuruyu yapıyorsun tek form var
sonra ziraatten falan parayı yatırıyorsun

Eğitim bilgisi şart değil hacı. Yap olduğu haliyle. Ben yıllardır lise mezunu görünüyorum. Bi türlü gidip diploma gösteremedim.

ben de dün yaptım ilk kez, internette başvuru yapıyorsun ösym sayfandan ve sonra ödeme ekranı açılıyor ödeme yap bilgisinden. kredi kartı bilgilerini girince 3d olarak ödeniyor. çok kolaymış takdir ettim.

düz, siyah ve sıradan bir pantolon ise

bir erkeğe söylüyorsa 10%
bir kadına söylüyorsa 95%

edit: gerçi yalnızca popo/bacak güzel anlamında olmayabilir de, ilgisini çekmek için de söylemiş olabilir. rakamlar aynı.

düz siyah sıradan pantolonsa kesin.

Ne kafasi ne kafasi ne kafasi bu. Oylesine iltifat etmis iste.

Adam mal değilse sıfır. Ya erkek diyince siz hepimizi böyle beyni uçkurunda çalışan, göt görünce zekası sıfırlanan salaklar sanıyorsunuz herhalde :) adam göte kilitlenip "ya götün.. şey pantolonun pantolonun, çok güzelmiş ihihi " diye kendini kaybedecek kadar da mal değildir herhalde. Bakarsa bilakis çaktırmamaya çalışır. İşte ben bu yüzden kadınlarla diyalog kurmayı sevmiyorum shdhf pantolonun güzel diyorsun hatun götüme baktı diye tribe giriyor.

Saçmalıyorsun şu an. Sadece pantolona yorum yapmış da olabilir

Şimdi şöyle bi şey var. Kendini beğenen biri değilim, narsistlik olarak değil de güzel bulmuyorum işte direkt. Bana saçma geldi bu davranış çünkü dışarı çıksanız iki kişiden birinde olan dünyanın en sıradan kıyafeti. O yüzden sordum, yoksa ay bana yürüdü tavrım yok

Şimdi şöyle bir şey yok. Hem ayrıca sana her pantolonun güzelmiş diyen kisi için soru mu acicaksin surekli? Yani demek istediğim sen o çocuğu begeniyorsun ya da başka şeyler var ki takmışsın

İyiymiş ya, ne güzel dertleriniz var duyurunun birine sinirlenmek falan.

Sinirlenmedim :) çocuğa ilgin yoksa neden böyle bir soru sorasin diye geldi aklıma?

yürümeyecegini tahmin ediyordum, 1.5 ay anca sürdü. zorlaya zorlaya.

1 yıl sonra o kişi peşimden neredeyse yalvardı ama artık çok geç kalmıştık.

3 buçuk yılı geçmiş olan şu anki ilişkime yürümeyeceğini düşünerek başladım. yürümeyeceğini düşünme sebebim de karşımdaki kişiyi uzun süredir tanımadan, onunla arkadaş olmadan ve bir ilişki yaşamak aklımda hiç yokken başlamasıydı.

başladım. sürdükçe sürdü

başladım. birkaç hafta sürdü

Başladım, birkaç ay sürdü. Ben bir ayı çıkaramayız diye düşünüyordum.

başladım 5 ay sürdü, yine de çok güzel zaman geçirdik

başladım, mesafeden dolayı sürmeyeceğini düşünüyordum. 2 buçuk sene oldu, önümüzdeki yıl evlenmeyi düşünüyoruz.

başlamadım.

evet. hayır.

hep yürümez diye başlarım. hiç de devam etmez zaten.

oldu, sıçtı ağzıma. 6-7 sürdü.

Basladim 1,5 sene oldu hayatimizin ilerleyen kisminda da surdurmeyi planliyoruz.

Evet, başlamadan bitti.

başladım, hala da sürüyor bakalım. kısfmet..

En fazla 1 ay sürer diye başladım. 2.5 senedir birlikteyiz 5 aydır nişanlı

evet, hayır.

evet. sürüyor. seviyorum da, seviyoruz da. ama hayatta benim tam anlamıyla zıttım olarak bulabileceğim insanı gidip bulduğum için bu düşünce hala aklımın bir köşesinde var. 4 aya da yaklaştı, dolu dolu devam ediyor. ikimiz de sürekli ortak noktayı bulmaya çalışıyoruz falan.

Basladım, suan telefonun basında caresiz bekliyorum

başladım çok güzel aylar da geçirdim hatta birara olabileceğine de inandım. ama sonra bitti.

Başladım, olmadı.

başladım,yürümeyeceğini düşündüğüm öylesine takıldığım adamla 7 yıldır beraberim evlendik..

Başladım, hep böyle başlarım zaten. Önceki sefer 3,5 ay sürdü. Bu sefer 4 aydır devam ediyor ama iyiye gitmiyoruz bence yine. Sevgililik işi hep b*k yolu sanırım.

biraz dolaylı bir yol ama başka yolu yoksa, bookingden tatlış görünen otelleri bulup maille haritalarından isteyebilirsin. muhtemelen yardımcı olurlar ellerine yapışmaz ya.

big bus & sightseeing gibi firmaların online sayfalarından yardım alıyorum ben :p

budapeşte'de direkt otelden de alabilirsin.

etsy'i karıştır bir önerim de. orijinal şehir haritaları yapanlar var yerellerden, seviyorum.

bu sitede, sorduğun haritayı gösterip benzerini sormuşlardı, indirmiştim
yadi.sk

seçeneklerimiz sadece bunlar, başka öneri istemiyorum açıkçası.

siyah olan.

bende şunun www.hepsiburada.com siyahı var bayağı seviyorum.

kullanışlılık ve şıklık açısından west loop olanlar. renk olarak da ben yeşili çok beğendim. farklı olur hem.

Bütün sorulara cevabım 2 numara, yeşil renk çok hoş.

ben hepsine 1 diyorum. genel kaninin aksine yesil bence en kötüsü.

Ben de 3. diyorum. Yeşil konusunda renk sevmeme rağmen, tonu çok sırıttı

yeşil çok şık duruyor.
sonuncusu, zaten çok iç karartıcı.
1. olan da eh işte.

3

o topa girme derim. aceleye gerek yok

Hic olmamis gibi mi davranmaliyim. sevgililer gunun kutlu olsun gibi bir mesaj bile atmayim mi? Normalde de atmam zaten boyle bi mesaj ama insan aldigi nefesten suphe ediyor, alakasiz kalirsam da kotu mu olur diye

Şakaya da vurabilirsiniz veya yalnızım falan de ima et.

Kendiniz olun. Normalde yapmayacahiniz şeyleri kızla bir ihtimal olur mu diye yapmayın. Varsayalım sevgili oldunuz. Kız diğer seneler de sevgililer günü mesaji/kutlaması bekleyecek. Çünkü yaptınız. Siz de kutlamayacaksiniz çünkü aslında bundan hoslanmiyrsunuz.

Ilişkilerde genellikle kadınların beklenti sahibi olduğuna dair çok serzeniş okuyorum duyuruda. Ama lütfen elinizi vicdanınıza koyun. Siz de erkekler olarak bu durumda epey pay sahibisiniz. kızla beraber olmak için yapmadığınız bırakmıyor, sonra da tavır degistiryorsunuz.
Bakin en güzel ve basit örneği bu duyurunuz.

Neyse sitemi geçip konuya döneyim.
Kendiniz olun. Kızla buluşacak başka vaktiniz yoksa kizi arayın. once pazar gunu icin bir plani var mi diye sorun. Yoksa "pazar günü buluşmak ve onu gormek istediğinizi ancak sevgililer günü sebebiyle biraz aklınızın karıştığını çünkü sevgililer günü kutlamayı s evmediginizi" soyleyin.
Or: seni görmek istiyorum ama pazar günü sevgililer günü ve her yerde buna uygun etkinlikler var. Ancak ben prensip olarak sevgililer günü kutlamiyorum. Bu senin için sıkıntı olmayacaksa pazar günü görüşüp alteratif bir şeyler yapabilir miyiz? Pazar gunu icin baska planin varsa daha sonra da bulusabiliriz.

Bu şekilde hem kızı onemsediginizi ve görmek istediğinizi hem de yapmayacaginiz şeyleri açıklıkla ifade etmiş olursunuz.

Belki kız hayatında bu günü kutlamayan biriyle olmak istemiyor. Bir iki kutlayıp sonra ben vazgeçtim sevmem zaten demek çok çirkin. Kandırmaca.

Kendiniz olun. sonuclari bazen gonlunuze gore olmasa da her zaman iyidir.

Yardirmisin da bacim olmamis. Ben mesaj atmam dedim kutlamam demedim ki. Kendin ol lafini da hic sevmem, hic bir yere oturmaz her yerde iyi bir ogutmus gibi gercekten bir sey ifade ediyormus gibi soylenir.

hayır.

@unexpected
Mobilden yazıyorum. Göremiyorum ama sanırım duyurruda düzeltme yapmışsınız.

"Kendiniz olun" sozunu sizin yazmış olduğunuz "ben sevgililer günü kutlamayı sevmem, ancak bu kızla bir şeyler olacaksa da atlamış olmak istemiyorum." Sozunuze istinaden yazmistim. Hatta yazınizın devamından da aksi yönde "yeni tanidiginiz birinin sevgiler gununu kutlayarak birden bire kizi bogan bir kisi olmaktan kacinmaya calistiginizi hissetmistim .

Yani kutlayayim, ama yeniyiz fazla abartılı olur hem sevmem de kutlamayi
Veya kutlamayayim, ilgisiz ve soğuk mu olurum

Ikilemi vardı sanki?
Bu yüzden kendiniz olun demiştim. Merak etmeyin bu sözde alinmanizi gerektirecek ya da sizi yerden yere vurmaya çalıştığım bir durum yok. Sadece samimi olursanız daha kazançlı çıkarsınız demeye calistim.

Ancak dedigim gibi,sanırım soruda düzeltme yapmışsınız.
Şimdiki haliyle cevapliyorum o zaman:

Abartılı görünmesini istemiyorsanız ancak kızı da ihmal etmiş gibi davranmak da istemiyorsanız arayın. Mesaj yazmayın. Bu önemli. Çünkü sesiniz ve konuşmanın yönü durumu belirler. Ama iki satıra kişiler gereksiz anlamlar da yukleyebilir ya da hakkını da vermeyebilir.

Özel bir planin yoksa buluşalım mi? Diye sorun. Yoksa Sinemaya gitmeyi teklif edin. Film romantik olmasın mümkünse. Özellikle yemeğe davet etmeyin ama sinema oncesi/sonrası aç mi diye sorun.
Kısacası Her zamanki bulusmalardan biri gibi davranmaya özen gösterin. Olan yaparken de bunu ona hissettiren ki kız gereksiz bir anlam yuklemesin. Ama o günü de beraber geçirmiş olun.

soruda değişiklik yapmadım. ikilem konusunda kutlamayı sevmediğim kısmını çıkardığınızda doğru anlamış oluyorsunuz. (: sevgililer günü klişelerinden öte sıradan bir buluşma ayarlamak fikri biraz yatıyor kafama. olaylar gelişebilir hem diye yakın bir arkadaşım da söyledi. günün konusu bu babında. niyetli bir hareket yapmadan doğal gelişen bir durumda küçük bir jest tam yeri tam zamanı olmuş olur gibi. bu arada hanım kişimiz alman, çok ince düşünme diye bir uyarı da aldım. bakalım görcez, duyuruyu 14şubattan sonra güncelleyeceğim bakalım

Duzeltme yapmadiysaniz ben yanlis anlamisim kusura bakmayin.
Aaa alman mi?
Himmm...
Bildiğim kadarıyla onlar (en azından ben ıngilizleri gozlemleme şansına eristim) sevgililer gununu kutlamayı seviyorlar. Ama bizdeki gibi sadece sevgiliye özel değil de sevilen tüm kadinlari(anne, arkadaş, aile büyükleri vb) kutlayip jest yapmak istiyorlar.

Kutlamayı da genellikle kart ve çikolata ile yapıp, "ozel" olan için bu pakete hediye ve cicek de ekliyorlar.

O zaman doğal sürecine bırakın. Jest olarak da güzel bir paket çikolata (bizim nisan cikolatasi gibi değil de marketlerde satılan aromalı,likorlu küçük bir paket veya lindt gibi bir sey) bulundurabilirsiniz belki elinizin altında??
Ya da o an karsiniza çıkan bir cicekciden çiçek alır geçersiniz.

Etme

14 şubatta görüşmezsen daha cool olur bence.

fızlı bir kaynaşma şansı aslında. hatun kişisinin rahatlığına bağlı. hemen evlenmeliyim derdinde biri gibi gözükmüyorsa atış yapılabilir. öteki türlü noluyoruz ben bildiğin kızlardan değilim diyebilir :D

14 şubat sonrası güncelleme, şehir dışında olduğu için üzerimdeki bütün yük kalktı :D sağolun gençler

Kapalıçarşı'dan yürüyerek 10-15dk sürer.

Arabayı bilmiyorum, oralara arabayla girilmez bence :(

galatadan tarif edeyim. galatayı geçip mısır çarşısına varınca ilerlemeye devam et. garanti bankası mercan şubesini bul. önünden sağa dön ve dümdüz çık. süleymaniye önüne çıkacak. kapalıçarşıdan sorarsan, neresinden diye sormak lazım öncelikle? benim hatırladığım tabela yönlendirmesi yok, ya da dikkat etmemişimdir.

araba konusunu unut en iyisi.

Kaç yıldır istanbul'dayım hiç gitmedim şu camii'ye. Kapalı Çarşı'dan nereye doğru yürümemiz gerekiyo çok merak ettim şimdi

kapalı çarşıdan yürüyeceksen, beyazıt kampüsünün oraya yürü, kampüsün solundan dolan yine caminin önüne gelirsin.

sor. oradaki esnaflar yolu gösterirler en kısa şekilde.

ya da telefonundan gps kur. yol alternatiflerini görür ona göre takip edersin.

arabayla gidilmez; çarşı pazar oluyor, minicik sokaklarda arabayla ilerlenmiyor o kısımlarda. biri kenara bıraktıysa 15 dk gelip almasını beklersin küfürler eşliğinde zaten. yürüyerek 15-20 dk sürer tahmini.

15 dakika önce oldu. evrim teorisinin müslümanlığı bitirmek için ortaya atılmış ve mazide kalmış bir inanç olduğunu iddia eden biriyle tartıştım. evrime inanırmış ama insanların "maymundan geldiğine" inanamazmış falan. üzülüyorum böyle şeylere aslında kızmaktan çok.

not: evrim teorisini kabul etmeyen veya müslüman olanlar gerizekalıdır falan demiyorum kesinlikle. sadece evrimin müslümanlığı bitirmek için çıkarıldığını ve insanlarla maymunların ilişkisi olamayacağını sanki bu konu hakkında çok okumuş gibi ahkam kesmesini kabul edemiyorum. çünkü okusa zaten öyle olduğunu bilecek.

ne yazık ki çok oluyor özellikle işsizlikten bütün gün internette ona buna laf yetiştirir oldum. laf anlatmaya çalışmaktan ve anlamayınca sinirlenmekten bıktım. halbuki banane ya ben niye kendi keyfime bakmıyorum dimi ama?

@nathan, laf anlatmaya çalışmayı bırak seni dinlemek bile onlar için günah sayılıyor. gidişat çok fena çok.

Oluyor hem de çok. Sürücü kursunda çalışıyorum ve yer olarak oldukça düşük seviyeli bir yer, öyle insanlar geliyor ki inanamıyorum.
Her yeni dönemde bambaşka bir manyak geliyor ya her seferinde daha beteri olamaz diyorum ama oluyor.
Kimseyi aşağılamak değil niyetim ama gerçekten ulan bu adam bu kafayla bunca yıl nasıl yaşamış diye ciddi ciddi oturup düşündüğüm oldu.

her zaman oluyor.

oluyo ama, bazen bu kadar sinirlendiğim kişilere daha sonradan hak verdiğim de olabiliyor. bakış açını biraz değiştirince, harbiden lan adam biraz da haklı aslında diyebiliyorsun.

şaçmalamaya başlayan insana pencereyi aç oksijen oda içinde seviyesi azalmış zira beynine gitmiyor o nedenle çalışmıyor diyip tartışmıyorum. sakin davranmak en güzeli laf sok ugraşma anlarsa tartışırsın anlamassa devam et

fazlasıyla oluyor. insanlar ailelerinin yanlışlarını göremediklerinde, göz göre göre enayi yerine konulduklarında çıldırıyorum ben. çünkü kendi ailem bana böyle yapmaya kalksa da ben engel olup tepkimi gösteriyorum her zaman. en yakının bile olsa kötü niyetli davranabiliyor. insanların bunu kabullenmemesi, senin için fesat demesi çok kızdırıyor beni. en son örneğini geçen hafta yaşadım ama neyse ki öyle güzel denk gelip göt oldular ki benim üzerine laf söylememe bile gerek kalmadı

karşınızdakiler de bu adam nasıl bu kadar saçma düşünür diyebilir,
sinirden kendinizi sikmenize gerek yok
karşı fikirleri ne kadar saçma bulursanız bulun,ama saygı göstermesini öğrenin

hem de ne.

su an aklima gelmedi. gelmesin de zaten. ama kendi kendime yahu normal bir insan beyni nasil boyle calisabilir diye dusundugum zamanlar cok olur.

Asker'den beri olmuyor. Asker'e gidince salaklığa şaşırma eşiğiniz yükseliyor.

etrafında bulunduğum insanlar arasında pek karşılaştığım bir durum değil ama internete girince sürekli oluyor.

çok nadiren, olmuyor yani.

iki şık var; ya ben de gerizekalıyım!!! ya da kimseye laf anlatmaya çalışmakla uğraşmıyorum. anlayamazlarsa pasta yesinler, neden ben başkalarının düşünceleriyle yorulayım bana ne.

Cok sik olurdu. O kadar siklasti ki artik sinirlenmiyor, sasirmiyorum.
Ornek olarak Gezi zamanlarini vereyim. Medyanin esiri olmus, devletine guvenen insanlarin yasayabilecegi celiski derecesi, gozunun onundekini gormemesi, algi kapaliligi, bu sebeplerle olaylari aciklamak icin aklina gelen teorilerin sacmalikta her seferinde yeni cigir acmasi ve yetmiyormus gibi saldirganlasmasi.. Insan gercekten hayret ediyor.

Jet Fadıl ve Power Balance şu milleti silkelediğinde olmuştu. Sonra Jet Fadıl bi daha silkeledi, bi daha, bi daha... Git gide normalleşti.

Bir atasözü var, bayıldığım: Akılları pazara çıkarsalar, herkes kendi aklını beğenip alırmış. Bunu bilimselleştirirsek, adına diş fırçası teorisi diyorlar. Görüşler diş fırçası gibidir. Herkes bir diş fırçası ister, herkesin ihtiyacı vardır, genelde herkesin diş fırçası da vardır ama başkasınınkini kullanmak isteyen yok denecek kadar azdır.

Açıkçası tıbben kanıtlı, sendrom sonucu, vb değilse, gerizekalı insana da inanmıyorum. Hepimizin zeka aralığı hemen hemen aynı uçlarda değilsek. Nadiren de olsa sinirlendiğim oluyor, hiç olmuyor değil. Benim sinirlenme noktam, hayatıma ya da genel olarak hayata müdahale edilmeye başlanması. Bunun dışında, ise laf sokmak ile laf anlatmak arasında büyük bir fark, kalın bir ayrım var bence. Herkes laf anlatsın isterim, durmadan laf anlatırsın. Laf lafı açsın ve bitmesin hiç. Biz "belki saçma, belki değil" fikirlerimizi anlatırken, birilerinin aklına bir şey gelir ve oradan bir şeylere çözüm bulur ya da yepyeni, belki de kendi diş fırçamızı bıraktıracak bir görüş bulunur. Örneğin, geçen senelerde adamın biri "Hamile kadınlar dışarı çıkmasın" dedi ve kadınlar buna bol bol tepki gösterdi. Buna sinirlendiğimi söyleyemem, büyük olasılıkla o adamın yetiştiği koşullarda ve o adamın genleriyle olsam ben de aynı şeyi düşünürdüm, adamın gerizekalı olduğunu düşünmüyorum ama kadınların yetiştirilme şartlarına ve genlerine daha yakınım, tam tersini düşünüyorum. Beni sinirlendiren kısım, adamın düşüncesi değil. Adam düşünsün, istediğini düşünsün. Beni sinirlendiren kısım, bunu veren kanalın tek taraflı yayın yapması. Yani, biri çıkıp televizyonda milyonlara bunu söylerse, bu kişiye yoğun tepki verildiğinde onların sesini milyonlar duymazsa; buna tek taraflı davrandığı için kanala sinirlendim. İlki, eşitsizlik ihlal edilmiş olurİ ya iki tarafı yayınla ya da ikisini de yayınlama. İkincisi, bu konuda zaten hassas dengeler üzerindeyiz. Tek taraflı oluşu ile, topluma bu kültürü empoze etmesini kınarım. Yine de kınadığım kişi, bunu söyleyen veya düşünen kişi olmaz; bunu yayına orantısız döken kurum olur. Tepki verir ve düşüncemi söylerim ama bunu sinirlendiğimden yapmam, ortalıkta fikirler uçuşsun isterim. Ancak, nefret suçuna göre yayınların ayarlanması taraftarıyım. Çok şiddetli değilse, yasaklanmak yerine, yoğun kınanması daha güzel bir seçim olabilir.

Genel olarak, günlük hayat ve ilişkilerimde de "gerizekalı" davranmaktan çekinmem. Hayatımdaki bana göre en güzel ve en renkli şeyleri, gerizekalı kararlarıma borçluyum.

yaz bana özelden hesap numaranı ben atayım 20 lira be kardeşim, yapma sadakan olsun lan.

bana olsa icime oturur valla. sadaka falan diye de bakmam. 20 lira icin asgari ucret alan bir isci 4-5 saat calisiyor.
oyle bakmak lazim.

artık şu tarz "derdini sikeyim/x tl vereyim de bıdı bıdı" diyen tipleri gördükçe sinirlerim tepeme çıkmaya başlıyor. sözlüğün kalitesini düşürenler de aha bunlar.

her neyse,

apartmanda komşun varsa ona sorabilirsin aynısı başına gelmiş mi diye. ya da apartman görevlisi varsa laf arasında bir şey öğrenmeye çalış. eğer başkalarından da bu şekilde para alınmışsa -ki bence dolandırıcılığa benziyor, paran yoksa taksi neyine mesela- apartman girişine ya da kapısına diğer dairede yaşayanların önlem alması açısından bir yazı asabilirsin.

@acediac, kdv, trt payi, otv, motorlu tasitlar vergisi, gss, hesap isletim ucreti, dosya masrafi gibi vergi/haraclar da sadaka kapsamina girsin.

hakkinizi hic aramayin siz. sadakaniz olsun.

@acediac "apartmanın önünde pusuya yat, kızı görür görmez yapış saçına ve o parayı geri al kahpeden." yazdığımı sanmıyorum. hatta kontrol ettim, gerçekten de intikam dolu bir cevap yazmamışım. "sadakan olsun, boşver." demekle "sen istiyor duj verecek 100 dolar" minvalinde şeyler yazmak arasındaki farkı sen de biliyorsundur bence. tartışmayalım...

Hahaha tanimadigin birine son parani mi verdin? Bir dahaki sefere vermrzsin simdilik care soguk su.

onunla alakali bir durum goremedim ben burada. nereye gittigini sormadan para veren bir adama, arastir kimin nesi ogren demek yerine sadakan olsun diyen biri, yeri geldigi zaman benzine zam geldiginde %0,5'ten ne olacak ki diyen vizyonsuz kisinin ta kendisidir. bu kisilerin cogunlukta oldugu bir ulke de, en ufak bir hukuksuzlukta ortaligin ayaga kalktigi cagdas medeniyetlerin aksine, petrol fiyatlari azalmasina ragmen artan benzin fiyatlari, buna bagli olarak artan ulasim bedeli gibi giderleri gormezden gelir. dolayli olarak bu tipte insanin bilincsizligi, o tip insanlarin cogunlugunu ve hakkini arayanlarin azinligini temsil etmeye baslar. bu bilincsizlik yayildikca hakkini arayanlar magdur olmaya baslar. sonra turkiye'den siktir olup gitmek gibi basliklar acilir.

bunlar tesadufi gelisen olgular degil. abarti bir durum da yok.

ya bu kadar aptalca bir şey olabilir mi? adamın 20 tl'si ÇALINIYOR ve bunu dert ettiği için laf yiyor? gerçekten çok güzel kafalar ya bravo.

gerçekten bambaşkasınız ya

evet çok komik gülebilirsiniz. buldunuz eğlence. evet benim maddi durumum iyi değil. yeri geliyor yol parası bulamayıp yürüyerek gidiyorum gideceğim yere. kız korkarak ve titreyerek para isteyince kıyamadım. ben de çok parasız pulsuz kaldım. üniversite hayatını çok yaşayamadım. şuan da pek farkı yok sınavdı kpssydi derken hala düzen kuramadım 26 yaşındayım. insan parasız kalmayınca anlamaz tabi. soğuk su da içerim fark etmez. kapıma gelmiş zor durumda kalan öğrenci birini geri çevirmediğim için bol bol taşak geçebilirsiniz. zengin olursam da hep öğrenciye yardım edeceğim bugün de kısıtlı imkanımla yardım etmek istedim. varsın geri getirmesin de alaya alınacak bir şey göremedim.

sadaka bu değil sen çok yanlış anlamışsın.

anaaa aynen 15 lira verdi geçen gün annem bi kıza. kız öğrenciyim dedi hastaneye gidicem 2 saate para yatıcak getiricem söz falan dedi. nerde oturuyosun dedim karşı çapraz dedi. adı neydi o apartmanın dedim bişey salladı çünkü bilmiyorum isimleri falan. neyse dedi annem verdi 15 papel. sonra tabi gelmedi para. 2 hafta olmamıştır. sonra internetten bizim sokaktaki apartman isimlerine baktım öyle bi bina yokmuş burada.


yer: abidinpaşa ankara. yeşile benzer bi montu olan gençten bi kız. ben biraz ruh hastası olduğum için kimlik falan isterdim de neyse dedim belki gerçektir gururu kırılmasın.

vay aq.

edit: kapı kapı dolaşsa günde 10 kişi dolandırsa aylık 3binden fazla geliri var orospunun.
böyle sadaka mı olur lan? manyak mısınız? orospunun teki dolandırıcılık yapıyo, bu kadar net.

ben zihniyetten bahsediyorum. "20 lira icin" diye dusunen, aman sadakan olsun bi sey olmaz diye dusunen zihniyetten.

neyse, gecmis olsun deyip sonlandirayim ben. kisisel bir tartisma halini almasini istemem.

Bizim eve de gelmişti.Komşulara öğrenci var mı diye sorup bizim eve gelmiş annemlere de sizin de çocuklarınız da öğrenci şeklinde duygu sömürüsü yapmış bir de.Okulum cebecide ve bu kişi bir çok apartmana aynı şekilde gitmiş okul grubunda filan bahsedilmişti hatta.Geçmiş olsun

ben o kızı bulacağım yarın polise teslim edeceğim. cebecide heryeri biliyorum gerekirse sabahtan akşama kadar gezeceğim.

arkadaş 20 lira için kim dolandırıcılık yapacak, hadi yaptı diyelim, aldığı parayı da niye taksiye yatıracak. biraz akıl fikir.

burada bazısı için 20 lira küçük mebla olabilir, bazısına göre de 20 bin lira gibi gelebilir. o an belki birilerinin dıkkatini çekti kaçmak için bindi bilemeyiz. burada 2 arkadaş aynı şekilde dolandırılmış. böyle hergün 5 eve girse aylık 3 bin lira yapar. bu işi hafifletmeyin.

çok mu iyi niyetli bakıyorum olaya bilemiyorum. hastaneye gitmek için taksi kullanmak çok mantıklı bana kalırsa. kendisi için de olabilir, bir yakını için acilen oraya ulaşmak istemesi de. 2 gün sonra bu kız kapınızda belirir ve 20 lira yanında kek de getirir ve teşekkürlerini sunarsa umarım biraz utanırsınız. bunu kötü niyetli söylemiyorum, zira bu utanç duygusu insan olduğunuzu hatırlatacaktır size. ha getirmezse de sadakanız olmasın, kendinize kızın birazcık, daha çok sorgulayın bir dahaki sefere misal. ama 20 lira sizi tamamen değiştirmesin, ileride gerçekten ihtiyacı olan birine yardım etme şansınız olursa bu münferit olay yüzünden yardım fırsatını kaçırmayın.

Gone girl mü

knock knock olabilir.

merhaba. www.imdb.com

6 kısa film sonuncusu sizin aradığınız olabilir. değilse bile hepsi çogzel.

3 u de degil...

Revolutionary Road olabilir hatta büyük ihtimalle budur. Ama eski bi film yeni sayılmaz. İnsanı evlilikten vazgeçirir diyorum.

www.imdb.com

while we're young?

bergman olabilir mi?

bir evlilikten manzaralar
www.imdb.com

edit: şu aralar çıkan yazmışsın yine de silmiyim belki işe yarar.

Veterinere götürmekle hata etmişsin burada çözerdik kedinin sorununu. Hepimiz veterinerden kat kat fazla kedi anatomisi ve hastalıkları hakkında bilgi sahibiyiz sonuçta. Soruna gelirsek mühendis ve öğretmen arkadaşlar ilgilenecektir merak etme.

söyle dişlerine baksın...

bir kızarıklık var mı sen de bakmaya çalış..

Yok kizariklik. Neden ki?

bu sorunj. Cevabı veteriner yahu ? Adam trombosit bunu yapmaz diyor da ne yapar sorusunun cevabını vermesi gerekir. Zaman kaybetmeden başka vererinere gidin. Hangi şehirdesiniz ?

Yaa istanbul'da yasiyorum. Yarin baska bi yere de goturcem. Tahliller yapilacak. Hic hareket etmiyor. Iyice kotuye gidiyor

bizimkisi de bi ara bebekken böyleydi; ateşi yoktu ama hastaydı ve yemiyordu. mamayı şırıngaya çekip ağzını açıp minik minik yutana kadar veriyordum, öyle besleniyodu. tırmalıyordu falan alıştı. ilaç da verdik. güç topladı normal düzenine döndü sonra.

Yaa anlamiyorum neden bi hayvan boyle olur.

Ates normale dondu ama kedi saklandigi yerden saatlerdir cikmiyor. Yemiyor icmiyor

fakülteye götürür müsünüz.

Tip 2 için bütün şartları yerine getirmişsin. Yani görsel olarak kilo problemin yok gibi gözükse de içorganların etrafında yağ tabakası ne durumda bilemiyoruz. Belki de gizli obezsin.

baban da herhalde 25 yaşında diabet olmadı?

en basit tabirle pankreasını yoruyorsun. onun da canı var insulin vere vere nereye kadar devam edecek? ben diyeyim, bırakır 5-10 sene sonra. ondan sonra şeker hastası oluyorsun zaten. öyle bağışıklık falan yok

stoktan yiyosun yani. bu stok seni 30 yaşına kadar da götürür, 90 yaşına kadar da. seçim senin

Genetik olarak yatkınsın, dikkatli beslenmezsen belli bir yaşın üstünde olabilirsin, şu an için yaşının ileri olmaması ve kilo sorununun olmaması avantaj ama kötü beslenme ve zaman aleyhine işleyebilir. Uzman değilim ama bağışıklık kazanma diye bir şey olduğunu sanmıyorum. Bir de kilo sorunun olmamasına çok güvenme 30 yaşından sonra her şey değişebiliyo vücutta.

evet, olursun. bağışıklık kazanma diye bir şey yok.

ananem ve annemde tip 2 diyabet var. diyabet konusunda gözlemlediğim kendine dikkat etsen dahi eğer genetikte varsa bi yaştan sonra illa ki çıkıyor. ben şekerli ve hazır şeylerden nefret ederim. kilo problemim yok. buna rağmen insülin direncim var ve gelecekte diyabet çıkma ihtimali de oldukça yüksek.

yani kendine dikkat et. zararın neresinden dönsen kardır.

Anne babada şeker varsa şeker hastası olma riski daima var tabi ki. kesin olacaksınız demesek de her şeyi doğru yapsanız bile şeker hastası olma riskiniz var ama doğru yapmazsanız kesin şeker hastası olursunuz diyebilirim sanırım. kilo almamaya çalışın, beslenmenizi düzenlemeye çalışın. çok şeker yedim, şeker hastası oldum diye bir şey yok ama sizde zaten genetik yatkınlık varken bir de kilo alırsanız riskleri yükseltmiş olursunuz.

yapacağınız şeyler dediğim gibi belli. daha güzel beslenmek, daha çok spor yapmak. şekere bağışıklık falan olmaz, tam aksine tip 2 diyabet zaten ileriki yaşlarda çıkar.

Belli olmaz belki olmazsın. Kardeşim çayı bile şekersiz ıcıyodu suan Tip1 diyabet.

sureci hizlandirmak icin elinden geleni yapmissin gercekten. simdi kessen ve saglikli beslenip spor yapmaya bile baslasan bu ileride olmayacagin anlamina gelmez. ama olacagin varsa da onu hizlandirdin.

isin kotusu halihazirda vermis oldugun zarari telafi edememek. yani sigarayi birakmak gibi degil bu. diyabeti biraz arastirmani oneririm.

ileride diyabet olmasanda başka hastalıklara yakalanma ihtimalin de yüksek gibi, sonuçta şeker bir tür zehir etkisi yapıyor aşırı tüketildiğinde. ben olsam şeker hakkında biraz araştırma yapıp, yediğime dikkat ederim.

cevaplar için teşekkür ederim.

@christopher nolan

öyle tabi, o yüzden kademeli olarak azaltmaya karar verdim. Bu tür şeyler yemek benim için artık bir ritüel haline geldiği için zor olacak ama bir şekilde bırakacağım.

stresli bir durum yaşadığın an olursun.

mesgul +1
insani yaslandiran uc sey var; seker, gunes, sigara. bunlar icinde seker ve sigara butun vucudu batiriyor, sadece cilde etki etmiyor. yani kendi sigara iciyor gibi dusunebilirsin, bu yuzden yol yakinken birak. 24 daha cok genc. o yaslarda bunye yakiyor zaten, ama aliskanligin pekisiyor. kopek gibi kendini kosullandiriyorsun.

bir araştırma yazısı okumuştum, haftada sadece 1 tabak beyaz pirinç pilavı yemek bile riski yemeyenlere göre yüzde 20 (tam hatırlamıyorum oranı) artırıyordu. elbette yenen her unlu-şekerli gıda oranı artırıyor. hele ki meyve suyu ve fruktoz... zaten şeker hastalığı da ileri yaşlarda ortaya çıkıyor çoğunlukla. bırak hacı bu gıdaları. bu yaşa kadar olmaman olmayacağın anlamına gelmez kesinlikle.

kendi arkadaşlarıma sordum maaş kartını eline veren de var daha az aldığını söyleyip bununla ailesine yardım eden de borçlarını ödeyen de..

bence eninde sonunda bilecek. sen para kacirmiyorum desen de bir sorgulama olacak. Ben olsam hic girmezdim bu islere.

Bence zammı da söyle, biriktirmek istediğini de söyle.

Yalan kötüdür. Birikim yapmak iyidir.

Daha iyisi aldığın zam eğer yeterliyse örneğin 1-2 yıl içerisinde ödeyebileceğin bir yatırım yap. Yazlık olur, küçük bir arsa olur.

Çarçur olmasın.

yalan kötüdür.


ben kendi adıma böyle bir şeyi öğrensem çok kırılırdım.
eşini kırma.

Eşim maaşımı geçtim, ayda kaç para nakit harcadığımı bile bilir.
Ben de onun ne kadar harcadığını.. Gelirlerimizi tek elde (ben) toplayıp bankaya yatırırız, ardından ay sonunda nakit harcamalar ve kredi kartlarını düşüp birikimizi hesaplarız.
İyi niyetli bile olsa sanki bir süre sonra sorun çıkartabilecek bir durum gibi sizinki..
Güven meselesi..

söyle. ilerde öğrenirse daha büyük sorunlara yol açar. ayrıca eşin dışında kimseye söyleme, o da söylemesin.

Ne güzel kadınsın sen...
Bu yalan sayılmaz, aklına koyduğun şeyi yap.
Öğrendiğinde sana kızmayacaktır.

ben kesinlikle dayanamaz söylerdim, ama peşine de ben zam almamışım gibi düşünüp ekstradan gelen parayı direkt birikim hesabına aktaracağım diye ekleyebilirsiniz. bizde de eşim aynı durumda maaşı umduğumuzdan çok daha fazla arttı. daha dün konuyu öğrenir öğrenmez aradı ve beklentimizin üstündeki kısmını da birikim hesabına yatırmaya karar verdik.

Birlikte yatırım yapmaya teşvik edin. Niyet güzel olsa da bazı insanlar yalan konusunda hassastır.

biriktirmek istediğin kısım kadarıyla emeklilik falan filan gibi bişeye girmeyi teklif et direk. ikiniz için de aylık belli bir miktar artık buraya yatacak yoksa siksen biriktiremeyiz falan diye ikna et.

eğer aklından "maaş zammı aldığımı söylemesem mi" düşüncesi geçtiyse bile o ilişkide sıkıntı olduğu bellidir. Bence söyleme, yani ilişki uzun sürmez zaten diye tahmin ediyorum, ayrılık esnasında maaşını bilmemesi iyi olabilir. Bak kadın veya erkek olduğunu bilmeden yazıyorum bunları. Aynı durumda o olsa ne yapardı diye düşün. Eğer "o da söylemezdi heralde" derseniz o ilişkiye daha fazla yatırım yapmayın derim. Eğer "o hayatta böyle birşey yapmaz, mutlaka söylerdi" diyorsanız, problem sadece sizde demektir. İlişki esnasında belki karşı taraf sizin bu içten pazarlıklı karakterinizi süspanse edebilir ama değişik olaylarda yıpranma payı artacak ve ilişki sorunlu hale gelecek demektir. "Amma abarttın" demeyin, çünkü gelir-gider dengesinin ortak planlanıyor olması ilişki için önemli bir tahkimat direğidir, yıkılmasını istemezsiniz. Eğer gelir gider dengesini etkileyecek bir hamle varsa, iki tarafta bilmelidir. Gizli yapılan bir alışveriş, gizli borca girmek, maaş artışı gizlemek, gizli ek gelir elde etmek. ne amaçla olursa olsun zarar verir.

eşine dürüst ol. ekstradan gelen parayı birikim hesabına aktaracağım deme ama bence. eşine emrivaki olur. her konuda ortak karar almalısınız. beraber yemeli beraber biriktirmelisiniz. yavaş yavaş kısın beraber.

"Beklediğimden çok zam aldım ama ne kadar olduğunu söylemiycem, birikim hesabımıza koyucam bi kısmını, haberin olsun" de. Üslup değişebilir ama tema bu olsun.

Ben de benzer durumlarda ( ekstra para geldiginde vs) söylüyorum ama parayi onun eline vermiyorum. Bende kalınca da yarısından fazlasını birikim hesabına atabiliyorum (aaa hiç de param kalmamış ki filan diyerek). Birkaç ay sonra da birikmiş şekilde olan parayi gösteriyorum. Ya da ihtiyaç anında çıkarıp veriyorum. Böyle böyle borçların hepsini kapattırdim. Tablet mablet gibi ekstra bir sürü şeyi zorlanmadan aldik.

Demem o ki söyleyin ama parayi ona vermeyin, param bitti demek de gerçekten pembe yalan. Çünkü sonra çıkarıp veriyorsun.

gizlemek hoş değil yalan söylemek affedilir bir şey değil.

bence zammı söyleme birikim yap. esine soylersen birikim yalan olur gibim geliyor.

EDİT: sonra ögrenirse o da sıkıntı ya.

Zart olduysa o ilişkide sikinti olduğu bellidir bok olursa o ilişki cok sürmez. Amk ilişki düşmanları. Kadın iyi birşeyler yapmaya çalışıyor herifin aklına gelenlere bak. Neyse.

Poly hanım zaten söylenmiş. Ne kadar niyet iyi olsa da yalan herşeyi mahvediyor. Biz iyi niyetli insanların genelde huzuru böyle ufak tefek şeylerden kaçıyor. Eşiniz zaten bu mevzuda hassas, gurur yapabilecek bir yapıdaysa hiç boşuna eğri büğrü yollara başvurmayın doğru yoldan devam edin. Hem şimdiye kadar tutumlu davranamadınız diye bundan vazgeçmeniz de gerekmiyor. Önünüzde uzun yıllar var inş. Bu sene sen cok zam alırsın seneye o on numara maaşlı bi teklif alır oraya geçer. Geçer yani bunlar. Yalan olmasın yeterki.

hadi bi şekilde öğrendi diyelim. nasıl açıklayacaksın o zaman bu durumu?

birbirinize yalan söylemek yerine 'para bulduk harcayalım' kafasından çıkın bence. koskoca insanlarsınız.

asla eşinin arkasından iş çevirme.parayı kendine ayırmıyorsun ve iyi bir şey yapmak istiyorsun ama güveni yıkma.oturun bir bütçe yapın ve ona göre harcayın ama asla güveni yıkmayın.

Yalan iyi degildir. Ortaya cikarsa sizin iliskiniz ciddi buyuk yara alir. Maasinizi soyleyin, zam kismina dokunmayacaginiza birbirinize soz verin ve beraber biriktirin

Esimin massinin iki kati kadar kazaniyor(du)m (ucretsiz izindeyim). O zaten neredeyse hic para harcamaz. 1 kredi kartimiz var, onu benim maasimdan oduyoruz. Faturalari paylastik aramizda. Geri kalan maasinin neredeyse tamamini ortak hesaba vadeliye koyuyor, acil lazim olursa diye ufak bir miktar maas hesabinda birakiyor

Benim de maasim vadesizde dururdu, kredi karti odenirdi. Ozellikle vadeliye almamistik acil durumlar icin. Orada biriktirdim para. Simdi kredi karti hala o hesaba bagli, 5-6 ay yetecek kadar daha para var

zammi soyle, hic yokmus gibi davranacgiz ama de, ben o parayi suraya yatiriyorum de.

evli değilim ama evli olsam bilirdi.

es bilmeyecek de kim bilecek aga. maas soylememe olayinin da bokunu cikarmamak gerek. nasil bir kulturse kimse kimseye borc vermemek icin kimseye maasini soylemiyor.

Eşine zammı söyle ama para biriktirmek istediğini de söyle, söylemezsen ilerde ihtiyacınız olduğunda aa bende para vardı mı diyeceksin ? Ayrıca böyle bir şeyi eşinle konuşabilmen lazım.

yarın öbür gün ortaya çıkarsa hoş bir durum olmayabilir.

ikimizde biliyoruz böyle bişeyi ben yapamam öğrenirse çok kırılır böyle bişeyi o bana yapsa kırılmayı geç kesinlikle altında başka bişey arayıp çok büyük olay çıkartırım :)

bence hiç yalana dolana bulaşma söyle gitsin.

Bugune kadar soylemissin bundan sonra da soyle. O alsa o da soylerdi herhalde.

Ama birikim yapmak istedigini de belirt.

Soyle soyle. Söylemezsen ilerde sıkıntı olur

para insan hayatında bir araçtır. yüceltmeye gerek yok. evlenince söylerim, hatta ben kontrol etmekte zorlanırsam direkt ona veririm maaşı. beni bozmaz. o kontrol edemezse ben yönetirim mali işleri.

küsüratlarını ve ek tazminatları bilmez

saklamak bana da doğru gelmiyor. bu durumda olsam ben söylerim. o yükü taşımam.

Biliyor her ay aldığımız maaşları tam söyleriz

soyleyince daha cok harcamaktan korkuyorsun, ama hicbir seyi varsaymayin, baskasi adina karar vermeyin. keske bunu aynen ona da aktarabilseniz. belki biriktirmek icin motive olursunuz.

Öyle birşeyi eşin sana söylemeseydi ne kadar kırıcı olacağını bir düşün...

herkese teşekkür ederim. sizlerin de cevapları ile eşime maaşımı söyledim. tahmin ettiğim gibi üzüldüğünde de burada cevap veren bir arkadaşın dediği gibi işler değişken belki bi zaman sonra işini değiştirdiğinde sen daha cok alacaksın gibi motive edici konustum. sonrada bu beklemediğimiz farklı hiç yapılmamış gibi düşünüp ortak hesabımızda biriktirmeyi teklif ettim kabul etti. çok rahatladım valla.

knowyourmeme.com

bunu mu diyorsun?

Nurcu tiplemelerini diyor. Muhtemelen Gülen evlerinden birinde çekilmiş bir fotoğraf.

s.instela.com

abi evleri diye aratınca çıkıyo. bu değil mi? bilmeyen vardır bilsin diye attım.

internette fotoğraflarının dönmesini hiç umursadıklarını sanmıyorum. bir dönemin sağcı gençliği. eski fem dershane hocaları, bugünün akp milletvekilleri falan tiplerindeler.

mesela bu gençliğinde öyle görünüyordur;
www.izmirhaberozel.com

@1213 sağdan ikinci aynı idris naim şahin değil mi ya? Soldaki abilerin terlikler de fena :d

1) Budget, Avis ya da Hertz. Bu üçü de neredeyse aynı diyebilirim. Ben en çok Budget'ı tercih etmiştim.
2) Havaalanından kiralayacaksanız çok daha pahalı oluyor. Downtowt ofisinden falan kiralama imkanınız olursa daha ucuza getirebilirsiniz. Tabii ama havaalanından downtown'a gitmek pahalı olabilir. 3-4 günlük kira bedeline göre havaalanından kiralamak daha hesaplı olabilir.
3) Gideceğiniz eyaletin yolları ücretli ise mutlaka Toll auto-pay olmasına özen gösterin. Aksi halde her geçiş için durup para ödemek zorunda kalıyorsunuz. Gereksiz zaman kaybı ve uğraştırıyor.
4) Daha önce ABD'de araç kullandınız mı? Ona göre detayları da verebilirim. Benzin alma, trafik kuralları vs.

www.traveljigsaw.com.tr carhire'ın şubesi.

şirketi de alamo seç. fiyatlar güzel. full kasko sigorta yapıyorlar. günlük 5 dolarlık yol yardımı zamazingosunu da alırsan tek düşüneceğin otoyol polisi olur.

navigasyon alma çok pahalı. igo var north america'sı 30 usd. üç gün için bile navigasyondan ucuza geliyor. belki bir daha gidersin.

iki şeye dikkat et
1.sağa ya da sola dönerken dönüş şeridine önceden gireceksin. son dakikada direksiyonu kırarsan küfrediyorlar.
2. sola dönüşlerde eğer dönüş için trafik ışığı yoksa karşıdan gelen trafik bitene kadar bekleyeceksin. bu arada kırmızı yanarsa, şansın yokmuş. bir sonraki yeşili bekle. kendine güveniyorsan, ışık sarıya dönüp karşıdan gelen araç yavaşlıyorsa yardır. ama alışana kadar pek yemiyor.

İlk defa abd'de araç kullanacağım.

Merhaba. Avis, Thrifty, Budget, Hertz Turkiye'de de bulunan, buyuk kurumsal firmalardir. Bunlarin sitelerinden bak; ama ayni zamanda rentalcars.com'dan da bak muhakkak. Rentalcars.com firmasi Booking.com firmasi ile partner ve cok guvenilir. Ben gectigimiz Kurban Bayrami doneminde rentalcars.com ile Thrifty firmasindan gunluk 165 TL'ye sigorta dahil sinirsiz km cabrio bir Mustang kiralamistim.

ben geçen sene 1 hafta sixtden kiralamıştım ve çok memnun kaldım. kiralarken dikkat edeceğiniz husus sigortalar. hangisi ne anlama geliyor önemli, sixt türkşiye çağrı merkezini arayınca çok yardımcı oluyorlar tek tek anlatıyorlar içeriklerini.

arabada mutlaka navigasyon olsun, hatta navigasyonu içinde araba kiralayın.

otobanlara ücretli yollara çıkacaksanız araba kiralarken belirtin, bizdeki ogs gibi bir sistem olabiliyor.

navigasyonlu araç kiralıyorsun ama navigasyon arabada olmuyor falan. hazırlıklı olmak lazım.

Trafik tavsiyeleri:

- STOP tabelasını gördüğün yolda tam olarak durman şart. Yol bomboş olsa bile durmadan geçme. Birden fazla STOP işaretinin olduğu kavşaklarda geçiş önceliği ilk durandadır, ardından ondan sonra ilk duran geçer. Önünüzde araç varsa önce onun geçmesini, daha sonra karşıdakinin geçmesini beklersiniz.
- Bazı eyaletlerde (belki de hepsinde olabilir) kırmızı yanarken müsait ise sağa dönmek serbest.
- Genelde hızlı şerit diye bir şey yok. En sağdaki araç en hızlısı olabiliyorken bazen bu en soldaki ya da ortadaki de olabilir. O yüzden selektör gibi bir mantık yok. Zaten yapsan da anlamıyorlar.
- Trafik lambalarının en güzel olayı yolun bitiminde değil, karşıda olması. O yüzden ışığı beklerken görebilmek için eğilmek falan zorunda kalmıyorsun.
- Olur da trafik çevirmesine denk gelirsen araçtan sakın inme. Camı aç ve iki elinle direksiyonu tutar pozisyonda bekle.
- Her ne olursa olsun hız sınırını 10 milin üzerinde aşmamaya çalış. Hapis cezasına kadar varıyor iş sonra.
- Araçta toll auto-pay olmazsa geçiş ücretini ödemek istediğinde 100 dolar almıyorlar. Ona göre bozukluk bulundur üstünde.
- Benzini kendin dolduracaksın. Benzinliğe geldiğinde pompanın önüne parkedip ister market kısmından pompa numarasını söyleyerek istediğin kadar para ödeyip gidip dolduracaksın, ödediğinden daha az ile depo dolduysa gidip para üstünü alacaksın ya da kredi kartıyla direkt pompadan alabilirsin.

evi havalandırınca daha çok toz olur sanki. camlara tel takmak belki işe yarar.

öncelikle yalıtım ile tozu azalt sonrası guzel bır temızlık

bizim evin de bir tarafı kaldırımın altında kalıyo bir tarafı deniz manzaralı artık nasıl bir kot farkı varsa :)
kaldırıma bakan tarafta camı açsam da açmasam da korkunç toz birikiyor 3 günde bi yumak topluyorum. sağ olsun kedi de olmadık yerlerden toz çıkartıyor. sineklik tak ve camı açınca perdeyi de kapalı tut havalansın ama mümkün olduğunda tozu engellesin.

toz dediğiniz topak topak olan yuvarlaklarsa halı bir miktar üstesinden geliyor.
açtığınız camlarda elektrik yüklü bir şeyler koyarsanız belki elektriksel olarak çekebilir. ama böyle bir ürün ne gördüm ne duydum. araştırmak lazım.

www.youtube.com 1:39da başlıyor.

aynı sıkıntı var bende de, araştırırken bunu buldum. çıldırırsam pencerelerden birine böyle bir filtreli fan koymayı düşünüyorum.

yakınlarında inşaat falan varsa çok normal. sen havalandırdıkça gelicek o. halı var mı evinde? tozu engelliyor. ayrıca süpürmenin dışında silinmeli de, yalnızca süpürülünce tozlar gitmiyomuş hissindeyim.

at çantayı, değmez.

kuru temizleme?

benim de çok sevdiğim (deri) çantama yaptı kedi. geçirmek için elimden geleni yaptım ama çöp oldu. berbat kokuyordu.

Benim basima da geldi cikmiyor yahu ne yaptiysam olmadi cople bulustu.

sirke kokuyu alır derler hep, sirkeli suda bekletsen?
sirke çantaya zarar verir mi onu bilmiyorum yalnız. bir araştır.

Hayır.

hiç katılmadım. gereksiz ve saçma bence. üstüne bir de bir ton tanımadığın insanla telefon numaranı paylaşmış oluyorsun.

Katıldım.
Erkek çoğunluk oluyor.
Bir şekilde oyun muhabbeti dönüyor.
Erkek arkadaşlar vurdumduymaz şekilde küfür ediyor ya da seviye gerçekten düşük oluyor.
Grup içinde birbiriyle daha çok anlaşanlar grubu ele geçiriyor
İnsanlar birbirinin arkasından konuşuyor.
Espriler sıradan ve basit.

Kısaca: gereksiz ve saçma.

katılmadım. toplu düzenlenen hiçbir ekşi duyuru etkinliğine katılmadım. bi' kere agar.io oynanmıştı sanırım ama onda da bir türlü bulamadık birbirimizi. gerçi onda maksat zaten oyun oynamaktı sadece, kimse geyik yapmak ya da kız/adam düşürmek derdinde değildi.

katılmadım hiç. halısaha yapmak için toplanan ve goyoy döndüren bir grup olacağına dair önyargı besledim.

aksi gibi ise ve zamanımı tüketmeyip, zıttına, bir şeyler katacak kalitede muhabbet olursa katılırım.

evet bi grubumuz var. seviyom ben.

airmaxler moda.

nike airmax +1

moda olduğundan falan da değil, giydiğim en rahat ayakkabı. ben de spor ayakkabıyı günlük olarak kullanmayı sevmiorum ama bunların her rengini almak istiyorum.

airmax'in nesi zarif :/ hayvan gibi topuğu var, zarif değil tam tersi odun gibi. skechers gayet iyi bence.

Asics tiger serisi, boyner'de deli infirim vardı en son, piyasa falan diye burun kıvıranlara da bakma, bir sürü rengi, çeşidi var.

Biraz daha paraya kıyarsanız columbia'nın hafif outdoor modelleri var, adidas'ın da outdoor günlük giyilebilir modelleri var, biraz daha kabaca.

kasımda evlendim bu nedenle iç mekanda oldu düğün tabii ki ama bahçesi falan vardı güzel. hava güzel olursa dışarıya da kokteyl masası koyarız demişlerdi, koydular çiçekler falan da vardı. şansıma yağmadı ama zaten bizim organizasyon hep içerideydi. millet sigaraya ya da hava almaya çıkmıştı

yağmur bereket demektir, yağarsa şans getirir gözüyle baktım ben.
büyük camlı bi mekanda iç organizasyon yapılabilir (bkz fenerbahçe romantika gibi). böylece yağmur da yağsa romantik olur. böylece erken de ayrılmış olursunuz

yalnız nisana yerler dolmuş olabilir (kokteyl için) elinizi çabuk tutun

tarih olarak bir şey diyemeyeceğim ama nikahı da kokteyl ile aynı yerde yapsanız daha pratik olmaz mı? özel araç ve servis ile uğraşmaktansa nikah memuruna para verirsiniz, millet bir oraya git bir buraya git uğraşmamış olur ve yağmur yağarsa daha kolay olur.

@rachel: Nikah ve kokteyli aynı yerde yapmayı da düşündük ama kokteyle gelmesini istediğimiz kişiler maksimum 150 kişilik bir kemik kadro. Nikaha belki 400+ kişi gelecek. Bu yüzden aynı yerde yapmanın manası yok. (zaten aslında seçtiğimiz kokteyl mekanında 400 kişilik yer de yok :D) Biz sevdiğimiz kişilerle son kez hep birlikte bir zaman geçirmek istediğimiz için ayrıca toplanacağız.

@la noix: Şu an kokteyl yapmak istediğimiz yerdeki her iki tarihi de ayırttım, o konuda bir sıkıntı yok :)

@pandispanya e o da doğru :)

ben olsam iş bu şartlar altında 9 Nisan'ı seçerdim, yağarsa da yağsın berekkettir dediği gibi la noix'in. başkaları nikahınıza gelip gidecek, sonrasında doğru düzgün hatırlanmayacak bile ama sizin sezondan kaybedeceğiniz 1 hafta hep içinizde ukte kalır.

Nisan'da hava serin olduğu için incecik elbiselerle kimse dışarıda olmayı tercih etmiyor. Sadece fotoğraf açısından havanın açık olması avantaj, başka bir olayı yok.

Ben 9 Nisan - kapalı ortam derim.

geçen yaz 16 haziranda nikahım vardı, dış mekanda oldu ve yarım saat şakır şakır yağmur yağdı. herkes gelip aman üzülme berekettir filan dedi de, neden üzüleyim mis gibi toprak koktu, çok severim zaten. bazı masalar tentenin dışında kaldığı için sıkıntı oldu biraz, o kadar. yani zaman çok da fark etmiyor, yağacağı varsa yağıyor genelde. hem iç hem dış mekan seçeneği olan ya da böyle sürprizli durumlara karşı hazırlıkları olan bir yeri tercih ettikten sonra tarihin çok da önemi yok.

bence her türlü kapalı mekan.haziran düğünleri bile riskli olabiliyorken nisan başı için açık mekan hiç uygun gelmedi bana.6 nisan demek mart sonu gibi bir hava demek ki martta hava bildiğin serin olur.yağmur olmasa bile açık salon için serinlik açısından mayıs hazirandan öncesi uygun değil bence.ayrıca daha nisanın başı bu sezon bile açılmış olmuyor ki anlamadım ben :/
9 nisan kapalı mekan bence.

9 Nisan 2015 yurtta hava durumu
İstanbul: Çok bulutlu, yağmur ve sağanak yağışlı (Yağışların öğle saatlerinden itibaren poyraz fırtınası ile birlikte kuvvetli olması bekleniyor.)

16 nisanı bulamadım.23 nisanda kara kış diyor ama.

her türlü risk açıkta olmasın derim. Kapalı mekan 9 nisana yapıştır. Bir an önce git.

Ben de 9 nisan kapalı mekan diyorum zira 16 Nisana çok yakın bir tarih benim doğum günüm ve su son 4 senede sadece geçen sene hava kapalı değildi, onda da akşam saatlerinde montsuz dışarıya çıkmak pek mümkün olmuyordu.

Her durumda 9 nisanda kapalı mekan garanti gibı duruyor.

26 nisanda marmariste evlendim, düğün kapalı mekanda oldu. İnadına da hava yaz havası gibiydi ama 27 nisanda öyle bir yagmur ve fırtına vardı ki tüm marmarisin elektrikleri kesildi. Garanti olsun iç mekan tercih edin.

hiç belli olmuyor yağmur durumları. iki tarih de aynı olasılıkta. kapalı mekanda yapın.

9 Nisan arkadaşımın doğum günü oradan biliyorum, pek yağmur yağmaz o günde ama geçen sene yağmıştı sanki, yağmurdan emin değilim ama soğuktu, geçen sene 16 nisanda da hava soğuktu.

Bence çok farklı tarihler değil, ben olsam hangisi içime siniyorsa onu seçerdim. Kokteyl için de hem kapalı hem açık yeri olan bir mekan tercih ederdim, o günkü hava durumuna göre ayarlanırdı içerde mi dışarda mı olacağı.

O tarihlerde hava nasil olacak ayrintili olarak ogren internetten buyuk ihtimalle tutar.

evet.

evet, çoğunlukla mecburiyetten. tek başıma alış veriş yapmayi sevdiğim için acikip yorulunca mecburen tek oturuyorum. kitap okuma ve ders çalışmayı public yapamam zaten.

Tabi ki.
Hayattaki cogu seyi tek yaparim, keyif de alirim :)

Otururum ama tek basıma özellikle çıkmam . Dışarı alışveriş için çıktıysam ve dinlenmek için bir kahve bir sigara için otururum genelde

tabii ki. işim gücüm arasında dinlenmek için, bir kahve içmek veya yemek yemek için otururum. öyle özellikle gidip de tek başıma oturmam ama.

şuan beşiktaş chops cafe de tek başıma oturuyorum. sadece diğer masada bir tane çift var. ben tekim. işten izinliyim bugün. kafa dinlemek istanbulun yoğun olmadığı bir saatte dışarıda olmak çok keyifli.

yok la cok sıkılırım.

Hiç oturmadım ama otururum gerekirse.

Evet

Otururum. Kendi kendime sosyallesmeyi cok seviyorum. Kimseye de haber vermem ki salca olmasınlar.

ahahah salça olmamaları güzeldi :D
ben de severim tek başıma vakit geçirmeyi.
ama nedense yemek yemeyi tek başıma sevmediğim için o anlamda cafede tek başıma oturmam.

ben oturuyorum. fakat şöyle ilginç ve sikko bir tespitim var; aynı şeyi kendi arkadaşlarımla da daha önce konuşmuştum ve hemen hepsi "tabii abi otururum ben tek başıma, çok da severim" demelerine rağmen bir kez dahi herhangi birini herhangi bir yerde tek başına görmüş değilim.

elbette benim görmemiş olmam onların tek başına çıkmıyor olduğu anlamına gelmez ama çok yakın yerlerde yaşıyor, aynı yerlerde geziniyoruz. çok sık dışarı çıkıyorum ve hiç rastlamıyorum onlara. tesadüf olabilir tabii.

tabii ki. 10 senedir tek yaşıyorum, sıklıkla tek başıma kafeye giderim ama ya kitap okurum ya iş yaparım ya okulla ilgili şeyleri hallederim.

tek başıma çok yürürüm, fotoğraf çekerim, dışarıda akşam yemeği yerim vs yani tek başıma çooook şeyi yaparım.

otururum.
çok da severim. tek oturduklarım, birileriyle oturduklarımdan fazladır.

tek başıma oturamam diyenlerden gıdım gıdım uzaklaşmayı tercih edebilirim.

Tabi olm manyak mısın? Bazen sinemaya da tek giderim. Kafa şişirmeyen kafelere sık giderim. Bir şeyler oku çay, kahve içip keyf yaparım

Sıkılırım, biraz add olabilirim.

evet starbucks'a gidip kafa dinlemişliğim, ders çalışmışlığım, proje hazırlamışlığım çoktur.

evet.

evden cikip da gidip oturmam tabi ama disardaysam hava da guzelse, canim da kahve cektiyse, guzeldir.
fransa'nin kafelerini cok sevmistim o yuzden. sokaga bakar sandalyeler.
link calismadi, ikinci deneme: www.theavenuestory.com

:) dünyanın bi ucuna bile giderim.
(bkz: masturdating)

tek başına bi yere gidemeyen insanlara garip bakıyorum açıkçası. utanıyorlar mı nedir yani?

giderim hiç kasmam.

shutter island izlemediysen gider.

guguk kuşu

pi

sybil

lost highway, melancholia granti. alternatif olarak the tenant, taxi driver, shi gan, ne te retourne pas olabilir.

ingmar bergman filmlerine de bakabilirsin ben anlamıyorum pek ama çok seveni var.

(bkz: repulsion)

das experiment

enemy

bence boyhood.
muhtelemen pskolojik film olarak sayılmıyor ama onlar sürekli büyüdükçe ben kendimle hesaplaştım. neler değişti diye düşünürken yakıyordum beyni.

jacob's ladder

vanilla sky

nokta atışı yapıyorum: in the mouth of madness

Tape(2001)

bünye anime kaldırıyorsa "perfect blue"

(bkz: the game)
daha iyisini bilmiyorum.

the game +1

kırmızı bacaklı martılar.

kafamda bir tuhaflık.

yaprak dökümü

Parfüm, krem, şampuan vs. Kullanıyorum genel şeyler ayrıca pek bişey kullanmıyorum. 1 kere bile aklıma gelmedi yani öyle söyleyim.

Ben baya dikkat ediyorum.
Yasadigim ulkede de baya trend haline gelmis durumda bu.
mesela loreal urunleri kesinlikle kullanmiyorum, lorealin alt markalarini da. Ustunde cruelty free ya da "vegan/vegetarian" logosu ariyorum.
Hic yoksa da netten acip bakiyorum ama yasadigim ulkede cok alternatif var.

Not. Vegan ya da vejerteryan degilim.

Ben oldukça dikkat ediyorum. Hediye vesaire durumlarda gidip özel olarak değiştirmiyorum, hali hazırda bir şekilde önceden eve gelmiş ürünleri de atmıyorum, kullanıp bitiriyorum teker teker ancak yeni alacağım krem, diş macunu, sabun vb kişisel bakım ürünlerinde minik zıplayan tavşancık logosunu arıyorum.
Body shop da cruelty free olduğunu iddia ediyor ama bildiğim kadarıyla sahibi L'oreal, onlar da cruelty free değil. Bir tek bu durumda çekimserim. Karar veremiyorum.

dikkat etmeye çalışıyorum, en son watsons'dan üzerinde leaping bunny / zıplayan tavşancık etiketi olan bu duş jelini aldım

www.superdrug.com

fiyatı da oldukça uygun 250 ml şişe 5,5 lira, cruelty free olmayan 250 ml palmolive marka duş jeli 7,5 liraya satılıyor kıyas gerekirse

umrumda bile olmaz. üzerinde kocaman fare üzerinde test edildi yazsa da alacağım bir şeyse alırım.

Watson'da vegan ya da cruelty free yazisi varsa aliyorum. Bulasik deteryani ve sabunu bile artik oyle aliyoruz.

Bir de daha saglikli. El kreminin icinde 500 cesit kimyasal yok demektir. Insanlar neden kimyasal seyleri bu kadar cok seviyor anlamiyorum.

"All products are subject to the same rules and are in the same boat. They all use ingredients that have been previously tested on animals, otherwise, they would not get BFAD approval to trade. But the good news for animal lovers is that companies are not required to do anymore testing for ingredients that have been previously tested. So to claim no animal testing, cruelty free –– whatevs –– is just academic. And to insist and brag that a company is really vigilant on this one, is one big income-generating PR hype.
FYI, if a product claims to be truly innovative, they will have to test on animals to prove their claims. If they say they don’t, then be wary of that innovative claim. On another note, you cannot claim to support animal testing, then support AIDS research — because AIDS research tests on animals."

beautyandthebullshit.blogspot.com yazmış

@sayns, blog sahibinin konu üzerine bir uzmanlığı var mı bilmiyorum ama yazılanları destekleyen başka bir kaynak varsa görmek isterim. Kişisel blog pek tatmin edici olmuyor.

Olayı AIDS'e bağlaması da gülünç, bir o kadar da sığ geldi.

zaman olarak bir şey kestiremem ama ak konseyin başındaydı biliyorsunuz başlarda, yüzük hakkında araştırma yaptıkça, yüzüğü ele geçirme hırsı büyüdü, başta yüzüğü kendisi için istiyordu saruman, yüzüğü bulmak için casusları vb. yaratıkları bile vardı. ardından eline palantiri geçince sauron ile iletişime geçti sauronun etkisi altına girince de onun kulu ve kölesi oldu. ;)

tabi bir başka teori de sauronun etkisinde gibi gözüküp yüzüğü her zaman kendisi için istediğidir. kendi ordusu da vardı mis, yüzük de gelse demeyin keyfine.

bu konuda çeşitli wiki forum ve quora da yazılanlara baktım, süreç içinden gerçekleşmiş doğru hatta kendisinin eş gücüne ulaşabileceğinden dolayı gandalf'ı da kıskandığını yazanlar olmuş

yine de aklım almıyor, sıradan bir büyücü değil, belki de orta dünyaya gönderilmiş en bilge kişi, maiar. yüzüğün, sauron'un, gücün, kendi kibrinin ya da herhangi bir şeyin etkisi altına nasıl girebiliyor

ben yüzüğün etkisi altına girmekten çok taraf değiştirmek ya da güçlerini farklı kullanmayı seçmesi söz konusu olduğunu düşünüyorum.
şöyle de bir şey var koskoca morgoth yani melkor eru iluvatar'a karşı gelmiş, o yüzden saruman'ın ihaneti çok büyümüyor benim gözümde.

Yahu Gandalf ve Kaç bin yılın elf kraliçesi galadriel bile yüzüğün gücünden tırsıyor, saruman niye kapılmasın. adam hırslı ayrıca, ilk başta ben bu dünyayı adam ederim diye giriyor mevzuya sonra sonra sapıtıyor ufaktan. Palantirden sauronu görüncede tam manyağa bağlıyor

ya gece gece yine bir lotr maratonu yapasım geldi şimdi. maalesef ben de hatırlamıyorum kitaplarda bununla ilgili bir şey okuduğumu, ama sonuç olarak yüzük sauron'a bağlı ve her zaman o'na dönmek istediğinden, yüzüğü kendi için istiyor olsa bile bunun sonuçlarını tahmin etmiş olma ihtimali yüksek diye düşünüyorum.

saruman her zaman veliler içinde deli, deliler içinde veli idi.

değişen ganldaftır; bozken ak olmuştur, parti mitinglerinede boy göstermeye başlamıştır.

Maia'lar Silmarillion kitabında anlatılıyor. AK konseye liderlik edecek Maia'nın aslında Gandalf olması düşünülüyor, hatta Galadriel onun olmasını istiyor ama Gandalf bunu istemiyor. Yani Saruman en bilge, en yüce vs diye Ak Konseyin başında değil. Hatta Saruman da bu durumu biliyor o nedenle içten içe Gandalf'ı kıskanarak, onu her fırsatta aşağılamaya çalışıyor.

Saruman güç yüzüklerini araştırırken Tek Yüzükle ilgilenmeye ve en başından beri yüzüğü Sauron için değil kendi kullanabilmek için aramaya başlıyor. Sauron ile ortak gibi görünüyor olmasının yanında yüzüğü hala kendisi için aramakta, bu birlikteliği de aslında Sauron'un yüzük arayışında ne durumda olduğunu takip edebilmek için yapıyor. Yani palantirden Sauronu gördü de hemen oraya gitti gibi bir şey yok.

hırsından ve kazanma arzusundan dolayı.

o filmler sinemalık,sinemaya gidelim.

sinemalık

Ben beğenmedim. Sıkı tarantino hayranı degilsen sinemada izlemeye değmez.

2 saat once ciktim tam filmden. Ben filmden anlarim kardes sinema kulturum var dersen kesinlikle sinemalik. Ama film 3 saat tok karnina gir suyunu muyunu hazir er.

yok, bu sefer olmamış diyorum.

çok beğendim.

ilk yarıyı sinemada
ikinci yarıyı laptopta izledik

keşke tam tersini yapsaydık diyoruz

Tencere kapak

''dinime küfreden müslüman olsa'' derdim neyse ki tinder kullanmıyorum

"siz de mi ilişkiden sıkıldınız? ;)"

"Evde çocuklar yemek bekliyor sen burada ne yapıyorsun amk" derdim.

Oo guzel kiz diyip gotururum:)

Gulerim. Ne kadar uyumluymusuz derdim. Ama tinder kullanmiyorum.

sevgilisi eşi olan fake hesap açmıyo mu genelde?

Annem anneni kerhanede gormus cok afedersin

soru eşleşmek değil neden tinder kullandığınız

benim 2000lerde şahit olduğum bir örneği var, tinder değil tabi. arkadaşlık sitesi.

2 çocuk olmasına rağmen çift boşandı, çocuklar annede. anne çocukları ile birlikte memur olan babanın lojmanında kalmaya devam etti. adam nerde bilmiyorum. bıraktığımda durum buydu.

kullanmıyorum ama bi sorarım wtf diye.

"Sevgili değil FB olalım" demek en mantıklısı.

eski sevgilimle eşleştim. ayrıldıktan 4-5 gün sonraydı :) tuhaf bir durumdu. sonrası daha tuhaf oldu tabi.

soruya ekleme yapayım o zaman :)

diyelim tinder'de sevgiliniz/ eşiniz ile karşılaştınız (yani eşleşmeden önce, henüz karşı tarafın haberi yok)

tepkiniz bu durumda ne olur?

kullanmiyorum. dusunemedim.

başıma gelecek bir hadise değil ancak gelirse de her iki ihtimalde de önce konuşurum sonra büyük ihtimalle ayrılırım. başkasının vasıtasıyla öğrenirsem eğer doğrudan ayrılırım.

eşleşme olması iki kişinin de beğenmesiyle olmuyo mu? ben mi yanlış biliyorum? 2sinin de birbirini görüp beğenmesi daha tuhaf dil mi?

ben kullanıyorsam onun kullanmasına neden tepki göstereyim? aynı şeyin rengi.

us de var

netflix tr'yi yeni denedim, denediğim film ve dizilerde ingilizce altyazı var. ingilizce altyazı alışkanlığını kazanmak güzel oluyor, tabi en güzeli tamamen altyazısız izlemek.

tr yok.

Ben yıllardır kullanıyorum. Her şey için telefon kullanmayı sevmediğimden hoşuma gidiyor. Her türlü arkadaş buluşması, doktor randevusu, seyahat tarihi, iş toplantısı, deadline vesaire not ediyorum. Önemli doğum günlerini, yıl dönümlerini de yazdığım oluyor unutmamak için.

Liseden beri kullaniyorum. Telefon pratik gelmiyor, ahandaya daha kolay not aliyorum

Toplantilar, deadlinelar, reservasyon kodlari, rezervasyon yapilan yerlerin adres ve telefonlarini not ediyorum genelde. Bazen yanimda kagit yoksa toplanti notlari icin de kullaniyorum

ben kullanıyorum. telefona hiçbir şey not etmem nedense, yazılı olarak teslim ya da ödeme tarihleri, unutmamam gereken cümleler. özetle hayatta olan ne varsa aklımda kalmasını istediğim onları hemen not alırım. ama buna elverişli olması için de ufak bir şey alıyorum. çok yer kaplayan saçma bir şey değil.

Evet kullanıyorum, yazı yazmayı çok sevdiğim için gayet keyifli geliyor. İş yerinde çok kullanışlı oluyor, günlük yaptığım işleri ya da planlanmış işleri not alıyorum. Masamda 2 tane ajanda var, farklı işler için not tutuyorum. Birisi daha resmi sadece iş için, diğeri hem iş hem kişisel.

ya aslında hayır da, ece ajandası hep masamda.

yoksa ajandaya inanmıyorum ama google keep diye bir güç var.

isyerinde kulaniyorum sadece. her daim masamda aciktir, ortasinda da kalemim. yapmam gerekenleri, is listemi, toplanti notlarimi alirim. hesap yaparken kucuk notlar, karalama falan da yaparim. bakkal defteri gibi oldu ajandam

Cantamda hep kucuk bi not defteri tasirim ajanda gibi. Randevulari, sinav tarihlerini filan oraya yazarim.
Telefonuma daha ivir zivir seyleri kaydediyorum izledigim dizinin bolumunu ya da biri bisey onerdiyse filan onu yazarim.

telefonda kullanıyorum çok. bi tane minik boy ajandam var çok beğendiğim için aldığım ama ne kadar kullanmayı istesem de kullanamıyorum, pratik gelmiyor, çantamda ekstra bir yük taşımayı da istemiyorum.

Ne isim olur ajandayla? Google calendar rocks!

Kullanıyorum, ajandasız bir hiçim, hep yanımda taşırım. Bol bol yapılacaklar listesi var, toplantı tarihleri, kiminle ne zaman buluşulacağı, saat kaçta ne yapılacağı var hep. İşleri yaptıkça üstünü çizerim. Telefonumda da ilgili uygulamalar var ama ajanda çok daha pratik, telefondakiler çok dağınık duruyor. Cep ajandasının bir boy büyüğünü kullanıyorum. A5 defterin yarısı gibi.

mesleğim gereği duruşma günlerini kaydetmek için mecburen kullanıyorum. hakim yeni duruşma günü verdiğinde telefonu çıkarıp o güne gelip müsait miyim, saati uygun mudur gibi sorgulamalar yapmak çok zaman alıyor. defter bu konuda daha pratik.

böyle bir zorunluluğum olmasa kullanmazdım.

yıllardır Metis Ajanda kullanıyorum. Önemli günleri not ediyorum. Özel bir günse günün anlam ve önemini belirten tek cümlelik hatırlatmalar yazıyorum. Bazen de kendimce oluşturduğum şifrelerle yazıyorum. Yazı yazmayı ve defter kullanmayı sevdiğim için alışkanlık oldu. Bir de Metis Yayınları'nın ajandası her sene farklı bir konuyla ilgili bilgi ile dolu olduğundan yeni şeyler öğreniyorum.

Opmez miyim zaten ben opmesem onlar gelir oper:) gar gar gur gur diye cildiriyor benimkiler.

Arada öpüyorum, umarım hoşuna gidiyordur :) Yani gitmediğini gösteren bir işaret görmedim kendisinden. Kedi tüyü değil, parazit kist yapabilir, kedi parazit bakımı oluyorsa sıkıntı olmaz.

edit: Bu yanıtın üzerine "Genelde yollu kızlar öpüyor" diye özel mesaj atan "her gece aç" isimli kullanıcıya buradan tebriklerimi yolluyorum.

kendinizi diye okudum. kedim yok olsa da cırmalar diye öpmem heralde.

öpüyorum, bence seviyorlar.

çocukluğumdan beri 1 yastğı dolduracak kadar tüy yutmuşumdur kesin. :)
kediler sevmiyor gibime geliyor ama ben tutup zorla öptüğüm için olabilir.

burnundan öpüyorum. o da karşılık olarak benim burnumu dişlerinin arasına alıyor acıtmadan. hoşlarına gidiyor yani. hoşuna gitmese zaten bir kedi öpmene izin vermez.

tüy yutmayayım diye başka yerinden öpmüyorum. tüyleri temiz ve aşıları olduğu sürece bir zararı olmaz.

ben onu öptükten sonra gelip suratımı yalıyor köpek gibi, bunun hoşuna gittiğini biliyorum. annemlerin kedisi normalde sevmiyor ama uzak bir yerden gelirsen vs izin veriyor, yoksa yanaklarını çevirir. zararı olduğunu zannetmiyorum, yani ne kadar tüy yutulabilir ki?

sadece bir kere öpmüşümdür herhalde. sevmiyorlar bence.

Benimki aglayarak kucak istiyor resmen, opuyorum mincikliyorum ilk 10 dakika acayip hosuna gidiyor gurc gurc yapiyor sonra bunaliyor. Erkek arkadasim bana "elmyra" lakabani takti bu yuzden.

öpmeden olmaz, ama benimki pek hoşlanmıyor

Opuyom. Burnundan opuyorum genelde. Bir kere zar zor izin veriyo ama ikincisinde kesin koluma ufak bi uyari isirigi alıyorum.

forgifs.com ?

no

öpüyorum tabiki. keşke sadece öpsem. ısırıyorum mıncırıyorum. utanmasam yalıcam aşlask

deliler gibi öpüyoruz hatta yakaladığımız anda yüzünü patilerini göbüşünü kuyruğunu öpücük içinde bırakıyoruz. o da o esnada elimizi yiyip sindirmeye uğraşıyo :/

öpüyorum. burnundan, kulaklarından.

yanaklarını, kafasını da ısırıyorum canını yakmadan.

edit: aşıları düzenli yapıldığından kurt, parazit, ıvır zıvır taşımıyorlar tabi ki. buna rağmen taşıyorlarsa da çok da fifi. :)

Bir belgesel kanalında köpeklerini öpen köpek sahiplerinin bağırsak kurdu vb parazitleri vücutlarına taşıdıklarını bilimsel olarak ispatlanmıştı. Sebebi de köpeklerin makatlarını yalamaları. Kedilerin yalama konusunda ki başarılarını da göz önüne alırsak, yapmayalım ;)

arada öpüyorum. o da her sabah yüzümü yalıyor.

Varken şapır şupur öpüyordum. Hoşuna gitmiyordu hiç ama çok öptüm.

Köpeğiminin iç dış parazit aşılarını haplarını 1 gün bile aksatmıyorum valla. Artık bundan da kurtulup bulaşacak parazit varsa helal olsun hakkıdır :)

benim kedim yok da eski sevgili baya öperdi öyle böyle değil... ben öpmem sanırım kedim olsa.

öpüyorum bence hoşuna gidiyor gitmese belli ederdi kesin.
o da elimi, kolumu, alnımı yalıyor. gırç gırç. zımpara dilli.

denk gelen her yerinden öpüyorum. arada kendisi gelip kafasını öptürüyor o yüzden hoşuna gittiğini düşünüyorum.

Kedi göbeği diye bir şey var. Acayip güzel, tam öpmelik :)

çok neşelenip etrafta öpecek birini bulamayınca evet ama ilk tercihim değil. 2.si tüy yutmaktan bir şey olmaz dışkıyla atılır o tüyler.

bu soru hep soruluyor. evet öpüyorum. bence anlamıyorlar ve ben de hep tüy yutuyorum :/

Valla benim ki gelip zorla öptürüyor, istersen öpme :) Severken başını gelip dudağıma dayayıp ittiriyor, öpünce diğer tarafını çeviriyor. :) Öpmezsem daha çok ittiriyor. Hatta bazen o kadar sert ittiriyor ki sanırsın kafa atıyor. Benim ki çok seviyori öptürmeyi.

Miranda kerr'deki cok guzel, kadin bayagi zayifsa caktirmadan oyle bir dokunus olabilir ama millet ucuza kacinca ortalikta dogal gorunumden ziyade cok kotu bir sekilde pornocu gibi bir meme ortaya cikiyor.

Kolunu uzattiginda filan silikonun komple kaymamasi lazim o da cerraha ve ameliyata bagli, turkiye'deki memeler firt firt oynuyor ve cok belli dolasiyla cok cirkin.

Miranda kerr'in silikonlarinj begeniyorum cok dogal duruyor. Turkiye'de meme konusunda basarili boyle is cikarabilen var mi bilmiyorum.

Doğal değil, yaptıranların çoğunlukla vücuduyla orantısız tuhaf bi görüntüsü oluyor. Bu, gören kişide "Oo ne şahane meme" değil de "Bu ne şimdi amk" hissi yaratıyor.

Onunla uğraşana kadar bir kadının belini inceltmesi kendisi açısından çok daha hayırlı olur.

erkek arkadasımdan gelsin.
İçinde bir şey oldugunu hissediyorsun iğrenç ve hiç ellemek istmiyorsun sadece bakmalık demişti.

ben mesela ısırtıyorum onları.

hiç önemli değil; yeter ki büyük olsun.

doğal/sentetik zerre fark etmiyor benim için. o yüzden silikon olması uzaklaştırmaz, bilakis çeker; çünkü düzgün yapıldığı takdirde aklını alıyor.

estetik güzel bir şeydir; estetiğin doğalı, yapması olmaz. estetik estetiktir.

hiç dokunmadım ama brazzerstaki tüm kadınların memesi silikonlu. altında ameliyat izleri var çok kötü gözüküyor.

Tahta gibi görünmektense slikon görüntü iyidir diye düşünüyorum. Tabii o da dozunda.

malum filmlerden edindiğim fikre göre ameliyat izi oluyor, o çirkin duruyor.

abartı büyük olmadığı ve vücuda uyumlu göründüğü sürece iyidir.

dokunulduğunda da çok farklı aman da bu neymiş hissi yaratmıyor.

herkese kendi vücuduna göre silikon yapılırsa güzel ama nedense gördüklerim hep aşırı büyük meme yaptırmış, bakınca direkt meme görüyorsun.
bir de her türlü estetik mutlaka belli oluyor. silikon meme, insanın önünde iki tane top gibi duruyor.
ve o kızı her gören "güzel kız ama estetikli" diyecek. ya da kızlar arkasından "aa şu beğendiğimiz kız vardı ya, onun burnu/memesi estetikmiş" diyecek.
bence insan kendiyle karışık olmalı. memesiz kadınların da gayet sevgilileri oluyor, evleniyorlar. bak behati prinsloo adam levine'i kaptı, kadında hiç ama hiç meme yok. bir kadına memesi büyük olsun memesiyle oynarım diye yaklaşan herifler için belki de hayat boyu pişman olunacak bir şey yapmak çok mantıksız.
zaten çocuk olunca memelere süt dolunca 2 beden büyüyecek. ve silikonlar zamanla çok kötü görünecek. aldırsan da meme altında bir sürü iz kalacak. değer mi ya? ya çok kötü olursa? bu riski almaya değer mi? başkası için yaptır demesi kolay...
ben bu bütün estetik isteklerini medya sektörüne bağlıyorum. benim teyzem de eskiden memesizmiş annemin dediğine göre düğününde gelinliğine pamuk doldurmuşlar, kadın şu an 40 yaşlarında, 90 beden memeleri var, hiç inanmazsın yani. ilk kızı doğunca 2 beden büyümüş memeleri.
hem büyük meme başlı başına dert, her büyük memenin ucu yukarı bakmıyor, hepsi harika bir dekolte vermiyor. o 90 beden memeler 25inden sonra sarkacak. ve inek gibi olacak. hadi onu geçtim, vücudunun önünde kaç kilo yük taşımaya değer mi?
en güzeli biraz ayrık orta boy dik meme. ama küçük meme de çok sportif bir görüntü oluşturuyor bence. (popo ve bacaklar sıkıysa)

Goruntu olarak cok iyi ama plastik gibi bir his veriyor, o hissi yasayinca butun heyecan kaciyor. Yine de karsi degilim silikona.

Genç yaşta diri meme varsa büyük değil diye estetik yapılmasına karşıyım. 50'den sonra estetik düşünülebilir.

Estetikli memeyi derinin içinde hissediyorsun, hiç hoş değil.

silikon yazılır.

bence doğru yapıldığı takdirde @neferkitty +1 mükemmel görünüyorlar.

Slikonku meme beğeniyor musunuz?
evet begeniroyurm.

Bi seda Sayan a bakın bi demet Akalın a bi beren saate bi ebru Gündeş e bi gülşen e bakın.

Seda nın ki belli bile değil adam çok iyi çalışmış, demet in arasında çift yön metrobüs hattı olur ebru nun kase kapatmış gibiydi bi ara gülşen de estetik vardı gibi bi ara ya şimdi ne yaptı bilmiyorum.
Beren de yapay durmuyor beren ı sevmem ama

Ülkemizde de süper çalışan var,
Karşı değilim yaptırma niyetim var memelerim ayak parmaklarıma değmeye başladı erol köse murat boz keçi memeli diyip uzdugu için beni görmesin :D

Kadın erkek sayısının biraz daha dengelenmesi için yapılmış bir uygulama sanırım. Konuyla alakasını göremedim.

hic ya trolluk isleri :)

turk erkegi, meme severdir farketmez. silikonlu olmasi, tahta'ya cakilmis iki civi gibi durmasindan daha iyidir. onun da seveni vardir, ama gelip gecici hevesler bunlar.

scarlett johansson'ınki hiç silikon gibi değildi, silikon olduğunu öğrendiğim zaman çok şaşırmıştım hatta. doğal durunca hiç göze batmıyor kısacası.

ya biri "behati prinsloo tahta gibi memesiyle adam levine'ı kaptı demek ki silikon önemsiz" yazmış ahauahahajzkamxlaözöaözö

arkadaşım bahsettiğin kadın şu :
www.google.com.tr

sen bu varlığa azıcık benzedikten sonra değil memen, komple sağ kolun olmasa da olur.

dikiş izleri nasıl oluyor bunlarda merak ediorum. görünüş olarak patlıcak gibi yuvarlak yapılanlar cidden kötü. fake görünen hiçbir şeyi sevmiyorum. bence düz olmak daha iyi, kıyafetlerde çok daha güzel duruyor.

ayrıca bunların hem yuvarlak hem damla şeklinde yapılanları oluyormuş. damla dahi iyi görünüyordur herhalde??

dokunuş olarak her şekilde berbat. gıck gıck ses çıkan gergin sert bir kütle? kayma falan yaptığını da ilk kez duydum o_O

yahu tıbbın ilerlediğini hiç mi duymadınız? koltuk altından yapılabiliyor iz kalmadan artık silikon olayı.

kadının istediği bir şey memelerinin büyük görünmesini istemesi. bu da ultra doğal bir his. dolayısıyla silikon da yüksek oranda sıkıntı yaratmayan ve çok etkili bir müdahale.

ekşisözlük de mübarek, küçük meme beğenme deryası. ayy... bende de var küçük meme.

irvin yalom falan mı?

@sayns, yok o değil

@bi sey dicem bulursan buraya da yaz dostum, merak ettim.

buldum oliver sacks'mış eksisozluk.com

Atina ucuz viyana pahali
Atina sicak viyana soguk


Viyana harika bir sehir. Baya baya iyi sehir ama atina da hic fena yer degil.
Bence o iki yerde gezmek istediklerinize bakin, hangisi daha cazip geliyorsa oyle secin.

Viyana +1

Viyana isterdim ben olsam.

@kuehles ben ikisini de gezdim zaten. Tam da ilk yazdığın ucuzluk sebebiyle Atina'ya daha yakınım ama hanıma da ayıp mı ediyorum acaba diyorum:) Atina ilk deneyim için makul geliyor aslında bana da.

İlk yurtdışına çıkışımda turuma Viyana'yı almıştım, gerçekten muhteşem bir şehir ancak biraz pahalı. Atina'ya gitmedim ancak hiç ilgimi çekmiyor. Kısacası Viyana +1

bildiğin yeri gezmektense yeni bir yeri beraber keşfetmeniz, hem daha kolay karar vermenize hem de kendi güvenli bölgenizden(comfort zone) çıkmanıza kolaylık sağlar. Yeni bir şehri sevdiğiniz insanla beraber keşfetmenin verdiği keyif ise sizin bu hediyeden kazancınız olacaktır.

kışın viyana soğuk olur tamam ama atina da öyle şortla gezilecek yer değil ki kış günü. ben olsam o yüzden viyana'yı tercih ederdim. ikisine de gitmedim tabii ama bence atina yazın çok daha eğlenceli olur. yani kışın atina'ya gitmek, yılbaşını bodrum'da kutlamak gibi bir şey bence. viyana'ya gidin bence. üşürsünüz falan ama en azından garip olmaz. avusturya, isviçre falan kışın da gezilir. yunanistan öyle değil.

cok pardon ama neden roma degil? hem cok guzel sehir, hem bu tarihlerde gitcekseniz turkiye gibi sıcaklıklar, hem fiyatlar viyana'ya göre daha makul. hem de yazın asırı kalabalık oluyor.

@champ'a katılıyorum comfort zonedan cıkınız, roma'ya gidiniz. tesekkur edeceginize eminim:)

bu sene atina'ya gidin. seneye viyana'ya gidin.

bence eşinin fikrini al. ikisini de görmüş biri olarak sanırım atinayı tercih ederdim.
havası daha yumuşak bu mevsimde. tarih, eğlence, aradığınız her şey var.