tespit dogru, benim kuzey amerika'da denk geldigim zenciler genelde vitrini saglam tutan ama geri planda surunen tipler, genelde butun parayi arabaya ve kiyafete harcarlar, tek goz les gibi bir dairede kalirlar, vs. irkicilik degil bu bence, bizde abd'deki gibi bir zenci irkciligi yok, baska irklara karsi turevleri var ayri mesele.

benzerini chris rock da söylüyor;
www.youtube.com

ben buna ayar oluyorum. zenciler hakkında olumsuz bir şey söylemek için zenci olmak gerekmiyor arkadaş. aynı duyarlılık feministlerde de var. kadın davranışları hakkında konuşan erkek görünce onlar da çemkirmeye başlıyor. bırakın bu işleri.

Zencilere zenci demek ırkçılık değildir. Herhangi bir aşağılama da yok. Sadece durum tespiti yapmış.
Sinek kral +1

Zencilere zenci demek aşağılama anlamına geliyor.
Aşağılayıcı olmayan tanımlama ise "siyahi"

Zenci arapca siyahi anlamina geliyor. Zanj ayaklanmasi vardir mesela 9. yy'da abbasilere karsi.

Hicbir sekilde irkcilok degil.

Zaten adam mantik adami, ay oyle demeyim soyle dersem boyle anlasilir, oyle dersem soyle olur diye duyar kasma ihtiyacı duymuyordur.

Zenci siyahi demektor zaten, kelimenin anlamk direkr bu, zenci demek irkcilik degil. Bu adam da bunu bilmeyecek bir adam olmadigi icin cekinmeden zenci diyebiliyor, normal oldugunu bildiği icin.

40milyon zenciyi ayni kefeye falan koyduğu yok. "zenciler boyle yapar amerikada" dediginde zencilerde genelde gorulen bir egilimden bahsediyor olursun, tam larak 40.125.832 adet zencinin tamamnini kastetmiyoesundur, ortlama bir insan da bunu anlar. Nasil ki "Hollanda'lilar uzun boyludur" dedigin de sen de seni dinleyen se butun Hollandalilaron tamaminim uzun boylu olmadigi gerceginin farkinda olursunuz, ama demek istedigin Hollandalolar arasinda uzun boylu oranının hatiri sayilir olduğudur. Dolayisiyla adamin soylediginde hicbir sakinca yok.
21yy topluma kelime avi refleksi kazandirdigi icin ekrana cikan adam höt dese irkcilik, nefret soylemi falan olabilir mi diye zorluyoruz yaftalamak icin.

Hiç dizi finali gibi bir final olmadan bitti, hala çekseler hala izlenir

sarar.

Ben sıkılıp bıraktım

inanılmaz sarıyor.

Ben de ilk sezon birakanlardanim. Gerci ben cerezlik bir dizi arayisindayken denk gelmistim, o yuzden sarmamis da olabilir.

Agir bir dizi.

50'ler 60'lar Amerika'sına, iş kültürüne, reklamcılığa, toplumsal dönüşüme ilgin varsa izlenir. Yoksa ağır ve durağan gelebilir. Her damağın tatlısı değil Mad Men.

2-3 hafta bekle. tabii eğer başka yerden iş teklifi aldıysan bunlara mail atabilirsin "elinizi çabuk tutun" tarzı, ama bir hafta gayet kısa.

ya baska bir suru isi oluyor insanlarin ve o mesguliyet icinde ise alim genelde yapilacaklar listesinde asagiya itiliyor. buyuk ihtimalle o sebeptendir.

ikinci ihtimal olarak da esas istedikleri adayla ilgileniyor olabilirler, o olmazsa sana donmeyi planliyorlardir vs.

sanırım "bir süre bekleyip" olabildiğince adayla ardı ardına görüşmek istiyorlar. beni mesela başvurduğumu bile unuttuğum bi yer aradı. 20 küsür gün önce başvurmuşum. uygun görülenlerle yüzyüze görüşmek istiyolarmış vs. 1 aya kadar umudunu kaybetme yani

peki sizce bu maile rağmen aramamazlık yaparlar mı?

100 tane mülakat tecrübem oldu belki daha fazla. Yarın Ik yı ara , arayarak ulaşamıyorsan mail at. Mutlaka cevap verirler.

yazılan açıklama doğru.

doğaüstü varlıklar ele gecirmedi ki adam cinnet gecirdi

sondaki fotoğraf, konunun basit bir cinnet olmadığını gösteriyor. jack kendi kendine delirmiyor, otel onu delirtiyor. bence açıklama doğru.

işe giriş görüşmesinde sanki bir önceki kış bekçisinin de delirdiğine dair bir ipucu vardı diye hatırlıyorum. O yüzden doğa üstü varlıklar diyorum.

Tabii ki doga ustu varliklar var filmde. Kubrick'te 3 boyutun yukarisinda varliklar oldugu inancini 2001'de falan da gorursun.

Yanlış hatırlamıyorsam shining'in kitabında otelin kendisi daha ön plandaydı. Yok işte borular canlanıp bir şeyler yapıyordu falan.
Kubrick biraz üzerinde oynamış ve kendi yorumuyla çekmiş filmi. Hatta bu durumdan ve başrol için Jack Nicholson seçiminden ötürü Stephen King uyuz olmuş bu filme diye okumuştum. Nicholson'ı istememe meselesi de adamın hep rahatsız, manyak tipleri oynamasından ötürü seyircide direkt olarak öyle bir dönüşüm beklentisi yaratmasıydı yanılmıyorsam.

Doğaüstü varlıklar/güç dediği de otel aslında. Otel kafayı yedirtiyor adama.
Room 237 diye bir belgesel tarzı film var. Shining'i inceleyip, filmdeki ince detay şeyleri açıklıyor. Üşenmeyip izledim ben onu. Anlattığı şeylerden biri, filmin başındaki mülakat sahnesi. Jack otelin bekçisi olmak için mülakata gittiğinde oturdukları odanın, otelin mimarisi gereği o konumda var olmasının mümkün olmadığını açıklıyordu. Yani mesele otelde. Otel daha hikayenin en başından itibaren Jack'i yavaş yavaş delirtiyor. Bar sahnesi, tuvalet sahnesi falan filan hepsi onlar aslında.

Özetle evet, açıklama doğru.

aksine zararı olur. adam gibi demokratik kurumları kurmadan doğal kaynaklara sahip ülkelerin hepsi failed state (arap ülkeleri, iran, rusya, venezuela, azerbaycan vs vs).

bugunleri mumla arariz +1

turkiye'de petrol olmadigi icin seviniyorum sahsen.

m.youtube.com
şu videoda anlatıyorlardı yanlış hatırlamıyorsam

Arabistan'da petrol olması kadar oluruz en fazla.

Yaptırım, ambargo gibi olasılıklar da var.

exponansiyelin asimptotu y eksenine paralel, logaritmiğin x eksenine paralel. yani logaritmikte y ekseninde bir limit var. 100 rihter ölçeğinde bir deprem mümkün değil sonuçta.

@stc evet doğru. ama bu "7.2 ile 5.7 arasında muazzam fazla fark var çünkü deprem şiddeti logaritmik artıyor" cümlesini haklı çıkarmıyor. logaritmik artsa deprem şiddeti 3 ve 4 arasındaki fark, 6 ve 7 arasındaki farktan çok daha "fazla" olmasını gerektirir?

katılıyorum, ölçek logaritmik ama kağıda çizdiğin fonksiyonun artışı üstel.

"The Richter magnitude of an earthquake is determined from the logarithm of the amplitude of waves recorded by seismographs..." en.wikipedia.org

google'da gördüğüm tüm sonuçlarda "richter ölçeği logaritmik" deniyor ama "richter ölçeği logaritmik artar" gibi bir şey yok. aksine "powers of 10" yazıyor mesela.

dediğin gibi "deprem şiddeti logaritmik olarak artıyor" bence ya matematiği ya türkçesi kötü birine ait bir cümle.

bonus: lh5.ggpht.com

ha tamam anladım. magnitude ile amplitude arasıdaki farktan kaynaklanıyor bu. ilki diğerinin logaritması. dolayısıyla 1 ile 2 richter arasındaki fark sadece 100-10=90 amplitude ikne, 7 ile 8 arasındaki fark 10^8- 10^7 gibi astronomik bir amplitude veriyor.

Lineer olmayan artışlara logaritmik/üstel artıș deniyor. Sadece depremde değil başka alanlarda da kullanıyor. Örneğin lineer ve logaritmik olarak iki çeşit potansiyometre (elektronik) var.

Richter derecesinin logaritmasını aldığın için yanlış gibi görünüyor oysa richter ölçeği depremde açığa çıkan enerjinin logaritmasıyla orantılı bir değer, ifade doğru yani.

Kulaktan dolma bilgi olduğu için böyle oluyor. Deprem şiddeti değil, richter ölçeği logaritmik olarak artıyor. Richter büyüklüğünün 1 birimlik artışı deprem şiddetinde 10 kat artışa denk geliyor.

aldırırlardı. hatta açılacak hakaret davası sayısından bir daha gün yüzü göremeyebilirdin (bu ülkede hakaret suçu kadar detaylı başka suç tanımı yok!)

Çoğu kişi takma adla gezinirken tam olarak "kişiyi suçlama" durumuna girilir mi bilemiyorum ama böyle bi site olsaydı müdavimi olup her 1 saatte 5-10 tane post atardım herhalde :D

projeniz başka bir fikri anımsattı. (bkz: kokuyorsun.com) yüzüne karşı söyleyemediğiniz ya da tepkisinden çekineceğiniz zevceniz, aileniz, ahbaplarınız, yalnızca selam verdiğiniz çevreniz ve ağız dolusu sövdüğünüz patronunuzu bu şekilde uyarabiliyorsunuz. güzel yanı da kimliğinizi gizliyorsunuz.

böyle mecra oluşturacaksanız "dijital aptallık müzesi" postları yükleyecek kişileri anonim yapın ve siteye giriş yapmadan postlara erişimi kısıtlayın. ola ki aptal olan taraf içeriği kaldırmak istiyor bununla alakalı iletişim sayfası kurarsınız.

opsec üzerine ne kadar düşündüğünle alakalı. gidip her şeyi yerli firmadan havale ile falan alırsan yargıya gittiğinde iş bulunman 15 dk falan sürer.

iyi bir background, toefl ve sat sınavlarında iyi puanlar, iyi tavsiye mektupları bir de iyi bir başvuru mektubu.

zenginlik, sosyal çevre vs. ile alakası yok. benim arkadaşlarım var. hepsi normal tipler ama çalışkan bilgili kültürlü vs. tipler aynı zamanda.

Lisans icin ulkenin iyi liselerinden birinden 4.00 civari gpa, full scored sat, toefl'da 100 civari skor, mumkunse tubitak olimpiyatlarindan derece lazim.

@illuminati salliyor, hbs MBA basvuru surrci boyle degil. Hele mba'e basvururken client-peer-manager uclusu haricinde rektorden lor almak direkt desk rejection sebebidir.

edit: ahah silmis. ulke ruh hastasi kayniyor ameke.

@rusd silinen cevabı kaçırdım. bir de yazdığını biraz daha türkçeleştirebilir misin? client-peer-manager üçlüsü nedir? lor almak nedir? desk rejection nedir?

aslinda sabah yazacaktim ama pek canim istemedi. evet belli basari kesinlikle cok önemli ama aile baglari ve referanslar baska bir degerde.

bunun disinda kendi elde ettiginiz bir basari ile girmekten bahsediyorsaniz, türkiye icin--> türkiyedeki en iyi lise ya da ünilerden mezun olacaksiniz. notlariniz cok iyi olacak, sosyal basarilariniz olacak ve varsa ek ciddi basarilar olacak.

not icin base kriter üzeri olabilir, illa 4.00 gerekmiyor, kriter aktüel olarak nedir bilemiyorum. salliyorum 3,1 minimum belirtildiyse ve bunun üzerindeysen olabilir diger basarilarina göre. ama ortalama bir notla giren arkadasim var(3,4 diye biliyorum, belki 3,5 tir ama degildi).

bunun disinda bir basari gerekiyor minimum, akademik, sosyal ya da bambaska bir alanda olabilir. bir dernek kurarsn dünyada destek görür, olimpiyat derecen vardir matematikte/kimyada, satranc derecen vardir, notlarin iyidir, akademik olarak cok basarilisindir ama bir de dünya sampiyonu olan milli takimdasindir etc.

ingilizceyi yazmiyorum o zaten en minimal kriter.

zenginlik, aile cok büyük etken ama bu olmadan girebiliyorsun. ailen dünyadaki sayili ailedense zaten girebiliyorsun bir sekilde. harvard olmaz ivyden baskasi olur, oluyor.

gerçek anlamda başka kriterler yok mu? yani toefl bir kriter olarak veriliyor ama zaten amerika'da yaşamak isteyen ve ingilizce biliyorum diyen insan bence bir zahmet toefl'dan 100 alsın. alamıyorsa otursun ingilizce çalışsın. o yüzden toefl'dan yüksek almak önemli değil bence.

türkiye'deki bir lise ne kadar önemsemiyor orada? diğer taraftan belli başlı okullardaki öğrencilerin neredeyse hepsinin ortalaması yüksek. bir de son yıllardaki şişirme notları düşünürsek okul sonuncusunun ortalaması bile tepede.

olimpiyatlar vs. için de boğaziçi'nde ya da tıp fakültelerinde olimpiyatçı birçok öğrenci var. üniversite sınavında ilk 1000 içinde birçok öğrenci bulabilirsiniz böyle.

ayırt edici başka bir şey olması lazım sanki. yoksa bunlar ulaşılmaz şeyler değil.

sabah bir programda gördüm bir dizi oyuncusu burslu kabul edilmiş. yani ekonomik durumu ve çevresi büyük ihtimal elit seviye o sebepten mi diye düşündüm.

@mika

bir etkisi olabilir ama sadece ondan degildir, üsküdar amerikan cok iyi bir okul ve her sene bir kac kisiyi yolluyor zaten harvarda.

arkadas bir ihtimal akademik basarisi ile oyunculugunu beraber kullanmis olabilir. oyunculuk, cevre, referanslar etc.

bunun yaninda bazi kisiler var cidden cok zeki oluyorlar. yani nasil diyim bilemiyorum ama cidden cok zeki olanlar var, adam akademik fizik kitabini roman okur gibi okuyup anlayabiliyor. bu kisilerin bazilari akademik cevrede bir hoca tarafindan görülürse etkili referans mektbu yaziliyor. adam ne yapsa basarili olacak.

bu durumda bazi akademik degeri cok fazla olan hocalar tarafindan refere edilen kisiler cok farkli degerlendirilebiliyor. benim calistigim gruptan cok arkadas mit, stanford gibi üniversitelere gittiler.

@duygusuzromantik, üsküdar amerikan değil her yıl 5 yıl da bir 2 kişiyi harvard'a göndersin kendisini eaton ilan eder.

@miha, o tarz haberler %99 pr ajansının uydurması.

@black mamba, mba başvurusu ile phd-undergrad başvuruları çok farklı. mba'e başvururken lor (tavsiye mektubu) akademik değil iş odaklı olmalı. birlikte iş yaptığın müşterilerinden (client-peer) ya da üstlerinden (manager, partner vs ) mektup almalısın. tercihen kendileri de iyi bir mba programından mezun olmuş olsunlar ki senin programa olan uygunluğunu daha iyi değerlendirsinler. desk reject = başvurunun hiç değerlendirilmeden, masaya geldiği gibi red edilmesi.

@rusd teşekkürler.

yok o 120 gün başladığı andan itibaren 120 günün var.

bir sonraki gelişinde çalışmaz. dünya üzerinde imei'den kaçakçılık engellemeyi akıl eden ilk ülkeyiz biz. mağduriyet falan umrumuzda değil.

Bilo oglanin aksam yemegine bir tutam da sen katki ver.

120 gun baslayinca Turkiye'de telefonu kullanmak icin 120 gun hakkiniz var. Ben gelince cok kalmiyorum, 3-4 yildir ayni telefonla gelmeme ragmen daha 100 gunum mu ne var gelen SMS'lere gore.

Her yil 1 ay bile Turkiye'de gecirseniz 120 gun hakkiniz sizi 120/30=4 yil idare eder. O zamana da belki telefonu degistirirsiniz zaten.

tahtakurusu değil. ama ne bilmiyorum.

ver tabi ama elinde tasiyarak direk verme bir poşete köy eczane poşeti gibi kucuk

Bir külot kaybettiği için komşunuz hayata küsmez. Atın çöpe gitsin, bu olay da burada bitsin.

Cedex+1

Bir poşete koyun.kapıya gidip balkona çamaşır düşmüş sizin olabilir mi diye sorun. Evet derlerse poşeti öyle verin. Başkasına aitse daha saçma durumlar olmasın.

hayır vermeyin çok tuhaf olur. empati kurun iç kıyafetinizi biri size poşet içinde getirse artık o adamın yüzüne bakamazsınız. çöp +1 görmemiş gibi davranın.

at gitsin yaa

yahu bu ne ya, ic camasiri bu, kiyafet. buna gereksiz anlamlar yüklemek sacma. utaniyorsaniz atin cöpe gitsin.

at çöpe gitsin.

Koyun bir kenara, 2 3güne kendi isterse verirsiniz. Belki başka taraftan düşmüştür. Başkasının malının derdine düşmeyin bu kadar

apartmanin duyuru panosuna bu sahipsize yuva ariyoruz notuyla ignele

@frontrow +1

valla öyropa'da ev arkadaşımın tangasının yanına kendi çamaşırımı asıyordum (anadolu çocuğuyuz bu arada). türk ulusu da biraz öyropalılaşsın diyorsan git ver, yoksa köşede dursun.

sosyokulturel seviyesine bak oyle teshis koy.. ama ben ne yapardım evde dururdu kabul edilebilir bir sure 'nelki gelir o ister' diye.. psikolojik sure tamamsa cop

kimse görmezken üst balkona fırlat.

Belli bi hissen oluyor yani? Para mi koyuyorlar. Sorumluluk fazla, kazanc az kaliyor galiba.

şirket ortağı oluyor, hisse veriyorlar yani. manager 12k civari aliyorsa partner 20'den az almiyordur tr'de, ki benefit paketi falan da vardır bonuslar vs. partner'in asıl görevi yeni client bulmak, onların taleplerini aşağıdaki manager ve analist ekibine iletmek.

Big4 için konuşacak olursak aynen şirkete ortak olurlar. Partner olmak sanıldığı kadar kolay değildir, bunun nedeni ise bu tür şirketlerde insanlar çok yoğun çalışırlar ve az para kazanırlar, mezun olarak girdiklerini varsayarsak 3 veya 4. yıllarında deneyimli, işi öğrenen kişiler olurlar ve diğer şirketlerden (denetim harici) iyi teklif alırlar ve bir çoğunluğu maddi açıdan dolayı iş değiştirirler çünkü denetimde kalırlarsa o sırada çok daha az para alırlar, partnerlık yolu uzun bi yol, gerçekten çok çalışmak ve oraya gelene kadar az paraya çalışmak gerekiyor, ayrıca tabi kalmak istesen bile partner olacağının garantisi yok.

Verir tabi man yak mısın 35 ne ki

asıl o zaman verir. çünkü kendi paranı tamamen kendin harcıyorsun. o zamana kadar zaten evini kurma, eşya derdin bitmiş oluyor. kazandığını harcıyorsun. çok para kazanınca düşünüp harcamaları hesap etmeden harcıyorsun, mis.
20 yaşında çok para kazansan ne yapsan, Tarkan konserine falan gidersin anca. ya da arkadaşlarının çok parası olmaz, onlara sigara alırsın.

vermiyor.

yani veriyor da, para başlı başına tatmin edebilecek bir şey değil.

insan para kazanıyorum, iki ki doğmuşum diyemiyor.

kazandığın para yani zaten hep kazanıyormuşsun gibi oluyor.

alternatif keyif verecek şeyler arıyor insan. eşin olabilir, sevgilin olabilir, hobiler olabilir araba vs. gibi. bunlar için bir araca dönüyor.

35 yaşını dede falan mı sanıyorsunuz. ben daha çok keyif alıyorum çünkü nereye harcayacağımı biliyorum ve
20 yaşında çok para kazansan ne yapsan, Tarkan konserine falan gidersin anca. ya da arkadaşlarının çok parası olmaz, onlara sigara alırsın.

Paradan alınan zevk kombineleri:
20-30 arası: bira zevki. sabaha kadar bol bol zevk alırsın. gider aptal hamallıklarda harcarsın.
30-40 arası: şarap zevki. adam gibi 1 şişede durursun. kalite 3 tık yukarıda.
50-60 arası: single malt zevki. şişe bitirme yok. l-2 kadeh bile zirve. elegant.

bilader yaşın kaç senin. 35 yaş mı la

Annem 80 yaşında ve paraya ihtiyacı var.

Yalnız kaldıysan pek zevk vereceğini sanmıyorum. O yaşta çoğu aile filan onla uğraşıyor misal. Eş dost ortam varsa sana denk keyif verir. Yalnız olup memnunum diyorsan orası sana kalmış.

asıl 20-30 arasında çok para kazanmak sıkıntı. post-ergen dönemde banka hesabında yüzbinlerce lirası olan adamın ne gibi öküzlükler yapacağını tahmin etmek istemem.

30 yaşındayım, hayatım para kazanmaya başladığım 23'ten sonra başladı desem yeridir. dolayısıyla ben vereceğini düşünüyorum LAKİN kendine harcamaya devam edebilirsen. eğer çoluk çocuk etc dertlerine düşersen tabii ki sıkıntı yaşanıyor zevk kısmında.

verir. zaten para ile nasıl davranılacağını ancak öğrenirsin. nasıl birikim yapılır, para nasıl yenir, neye harcanır, nasıl harcanır otuza kadar ancak öğreniyorsun. 30dan sonra gelen para çok daha fazla zevk veriyor.

35 yaşında yaşadığın hayata bağlı.

Bilecik'e havacılık kütüphanesi açmak ne kadar mantıklı bilemedim hocam. Öğrenciler ders çalışmak için gelir o kadar. Büyükşehir değil, nüfusu cok az. Belki normal bir kutuphane açmak daha işlevsel olur.

Öğrenciler için açmayı düşünüyorum zaten. Normal kütüphanede kendime çok güvenemem doğrusu. Kitapların sınıflandırılması, bakımları vs. ne yapsam az yaptığımı hissederim. Tematik düşünmemin sebebi de ileride diğer insanlara ilham vermek.
İTÜ, ODTÜ, ESTÜ'de havacılık okuyan bir öğrenci buraya geldiğinde aradığı çoğu şeyi bulmalı ya en azından da nereden bulabileceğini öğrenmeli.

Bilecik diye düşünmemin sebebi, 3 büyük şehrin ortasında (3-4 saat) ve Eskişehir'e de ortalama 1 saat uzaklıkta olması. Gerekirse günlük 2 sefer kaldırırız Eskişehir Merkez-Kütüphane şeklinde. Durumu olmayan çocuklar da sabah gelir, akşam gider. Gelen insanlar Bilecik'in yerlisine de para kazandırır az da olsa.

3 büyük şehir bence doydu artık. O yüzden insanların ilk aklına gelmeyen fakat sonra düşününce mantıklı gelebilecek yerleri seçmeye çalışıyorum.

Teşekkürler yorum için bu arada.

kısaca, yasal dolandırıcılık yapacağım, üç beş siz de bişiler atarsınız, mı diyorsunuz?

üniversiteler bu yüzden üniversite, kendi kütüphaneleri var, kendi anlaşmaları var,
örnek veriyorum istanbul üniversitesi tıp fakültesi, dünya üzerindeki neredeyse tüm yayınlara erişimi var öğrencilerin. milyon tller harcanıyor bu yayınlara üniversite olarak ulaşmak ve kullanmak için. üstelik öğrenciler, bu kütüphaneye evden online ulaşabiliyor vs.

eğer böyle bir anlaşması yoksa yani öğrenci dünya çapında bir yayına üniversitesi ile ulaşamıyorsa zaten orası apartman üniversitesidir, muhtemele bi halt olmaz mezun olunca da.

ek olarak: havacılık, uzay, uçak fakültesinde bu kitaplar yoksa zaten yine kapat o fakülteyi, yazmasın fazla

"yasal dolandırıcılık yapacağım, üç beş siz de bişiler atarsınız, mı diyorsunuz?"

Bilmiyorum bu fikre nereden kapıldınız ama hayır öyle bir şey demiyorum. Kütüphane üzerinden dolandırıcılık yapma fikri anca sizin aklınıza gelir heralde. Belli ki sizin gibilere hitap etmiyorum, neyse ki. İnternet işte böyle karşısındakini tanımadan sallama cesareti veriyor insana. Kusura bakmayın ama hem vizyonsuz, hem de ucuzsunuz.

hocam bilecek'in kendine hayrı yok ne havacılık kütüphanesi. şehrin alay konusu olursun. desen ki etimesgut'a açmak istiyorum falan anlarım da bilecik ne alaka. istediğin kadar niş olsun kimse bilecik'e gitmez iki kitap için.
ayrıca büyükşehirlerde doyan bir şey yok. millet sabah namazına kalkar gibi kütüphaneye gidiyor.

düzgün bi danışmanlık firmasıyla oturup bunları konuşabilirsin.

soruyu ben tam anlamadım. soru "bu bütçeyi şimdiden mi toplamaya başlasam yoksa beklesem mi?" ise toplayın tabi niye bekleyesiniz. kütüphane olmazsa başka bir proje, yatırım vb olur ya da en kötü ihtimal yersiniz parayı. yok bilecik'te havacılık kütüphanesi açayım mı diye soruyorsanız onun cevabı belli zaten. bilecik'in havacılıkla bir bağı falan olsa yine belki düşünülür de çevre şehirlerden gelirler, eskişehir'den araç kaldırırız falan bunlar türkiye hakkında hiçbir fikri olmayan birinin söyleyeceği şeyler. havacılığın sırrını da verseniz öss, dgs, kpss gibi sınavlara hazırlananlar gelir o kütüphaneye en fazla.

açılışı da kafanızda şöyle canlandırabilirsiniz: alkislarlayasiyorum.com

Biriktirin baska yatirim yapin, en kotu yersiniz falan... Nasil kafalar bunlar anlamadim.
Ne icin para topluyorsam onu yapacagim. Yapamayacak olursam da herkese email atip muhtemelen hayvanlar icin harcarim, onay vermeyen olursa da tek tek geri yollarim parayi.

Benim yeterince param var zaten, sadece insanlarla hep birlikte bir seyler yapmak icin bu yolu dusundum. Yoksa tek basima da acarim birkac milyona. Boyle bir konuda insanlarin guvenini sarsmak dolandiricilik degil, terbiyesizlik olur zaten.

Her neyse, tesekkur ederim yorumlar icin o halde.

soyle yapsaniz, binayi kendi paranizla yapin. koltuk, masa, kitaplik alin doseyin. kitapligin icini doldurmayin.
sonra insanlara haber verin, ben boyle bir kutuphane yaptim, icini de siz doldurun diye.
kim ne kitap gondermisse koyarlar artik kitapliga. muhtemelen dolar orasi.

Tam zamanlı Dr. öğr. üyeleri 6000 gibi alıyor.
Öğretim görevlisi 4500-5000 arası alır. Yarı zamanlısı da 3000-3500 gibi alır herhalde.

istanbul'da doçent 7-8 binden aşağı almaz. prof da 9-10 alır. ankara'da bin-iki bin daha az alırlar.

yarı zamanlı öğretim görevlilerine verdikleri dersin kredisi başına olacak şekilde hesaplama yapılabiliyor. cek'in söylediği gibi gerisi üç aşağı beş yukarı.

tamamen ne tuttururlarsa veya okulda tanıdık/referans olmasıyla alakalı.

devlet üniversitesi olsaydı bir rakam söylenebilirdi ancak bu gözler 1000 liraya çalışan prof da gördü, 7-8 bin liraya çalışan arş. gör. de.

İyi düşün iyi olsun, sevgi her şeyi çözer, hayat sevince güzel gibi bence içi boş bir cümle.

yaptığın işi tutkuyla yaparsan iyi bir sonuç elde edersin. yoksa akp'li memur olursun.

Smilf ve divorce geldi aklima

Ally Mcbeal

Love
You're the worst

Geldi benim aklıma ama bunlar biraz sitcom tarzı

gossip girl olabilir.

Gossip girl ve ally mcbeal efsane ama izledim

Girlboss var ama SF da çekilmiş.

Chicago'da gecen easy ve belki ny'ta gecen broad City olabilir mi?

Kesinlikle how to make it in america ( m.imdb.com ) , zamanında e2de yayınlanırdı.

david bowie :)

%90 verirler.

Sayın Vişne,

findeks'ten bir sicil almakla baslayabilirsin olaya. 10 15 lira olması lazım.

not: e devlet te veriyor ama aynısı degil. Findeks kredi notunu gosteriyor. nerde tıkanıklık var görebilirsin.

vermeleri lazım başka bankaları deneyin lütfen. ing gibi.

@turbo sadık

Online başvuru yapınca anında red veriyorlar. Bankaya gitsem oradaki arksdaşlar Anınd red veren sistemi nasıl olumlu yapacaklar ki?

Bankalarla olumlu veya olumsuz alışverişinizin olmaması dezavantaj.
Kredi geçmişiniz yoksa netten red yemeniz normal.her red puanınızı düşürüyor sonraki başvuruları olumsuz hale getiriyor. Tavsiyem 3 ay hiç başvuru yapmayın. Sonra şubeden kredi kartı başvurusu yapın.kartı düzenli kullanın ve düzenli ödeyin.sonra kredi ihtiyacınız olduğunda yine şubeden başvurun

@gurur

Anladım teşekkürler.

Peki ya şubeye gitsem yarın 3 yıldır sonuçta sigortalıyım ve maaşım aynı bankadan. Verirler mi yoksa hiç boşuna yorulmayayım mı?

Tabii ki gidin konuşun, devlet dairesi değil ya, özel şirket sonuçta.

Kyk borcunuz ne aşamada? Benim vergi dairesine düşen e-haciz borcu olduğu için vermiyor mesela bankalar. Sabit gelir, iş, düzenli ödenen iki kredi kartı mevcut. Sürekli para giriş çıkışı olan bir banka hesabım ve son 3 yıl içerisinde düzenli ödeyerek kapattığım 2 kredim var. Ama cüzi miktarda limit artışını veya küçük kredileri bile vermiyor şu an bankalar. Bireysel ile görüştüğümde vergi dairesinin e-haciz uygulaması yüzünden karalistede olduğumu bu nedenle verilmediğini söylediler. Yine de en doğrusu banka ile gidip görüşmeniz. Uygulamalar bankadan bankaya değişiyor bazı şeyler şube çalışanının inisiyatifine de bırakılabiliyor.

@Deathcomenearme

Teşekkür ediyorum. Gidip görüşeyim en iyisi

Cevaplar biraz eksik. İşin doğrusunu yazayım. Şubeye gitsenizde bir şey farketmeyecek. Önce findeksten bir risk raporu alın. Orada en son icralık olduğunuz dosyanın kapanış tarihine bakın. Üzerine 5 yıl ekleyin işte o zaman o kayıt silinecek. O kayıt silinmeden kredi çekemezsiniz. Ancak kredi kartı çıkartabilirsiniz, garanti bankasına gidip bloke teminatlı kredi kartı almak istediğinizi söyleyin. 2000 lira para yatıracaksınız, o paraya bloke koyup size 2000 lira limitli kredi kartı verecekler. O kartın borcunu düzenli ödeyip kkb puanınızı yükseltebilirsiniz. Kkb puanını 1300 lere getirebilirseniz geçmiş icralık borçlara rağmen bazı bankalardan 5-10 bin tl kredi de kullanabilirsiniz

Ben benzer bir durum yaşadım. Maaş hesabımın bağlı olduğu şubeye gittim ve ihtiyacımı anlattım. Önce merkezden reddedildi. Sonra şube müdürünün onayıyla kredim çıktı. Ama tabii ki bu durumlara göre farklılık gösterebilir.

ben uzun zaman önce sinirlenmekten vazgeçtim. artık peygamber sabrım var. önceleri sinirden kendine zarar verecek hale geliyordum.

Nasıl başardın?

sadece küfrettiğin için 2 yıl hapis cezası aldığında gandhi'ye dönüyorsun.

Budizm bana çare oldu. Son 2 senede belki 3-4 defa sinirlendim.

Trafikte sinirlenmeyen var mıdır acaba?

bence aile/yetiştirilme tarzı etkili ve insanın içinden geliyor.

hiçbir şeye tahammül edememek ve sinirlenmek çok yorucu ve üzücü. benim de böyle her şeyin üst üste gelip depresyona sürüklediği zamanlarım oluyor. sarı kantaron çayı alıp içiyorum aktardan. bi halta yaramıyor ama sen deneyebilirsin.

Yani barbara palvin demek biraz şov olmuş tabi o bambaşka bi seviye ama güzel olmuş evet

hiç beğenmedim niyeyse

Yok ya normal bir kiz olmus

21mi?? daha çocuksu duruyor. garavel ve something.. +1 diyorum.

16-17 yaşında duruyor. Bara girişte kimlik sorulası

Barbara Palvin ile ayni kromozom sayisina bile sahip olamaz.

normal bir kız olmuş, benim "oha manken gibi" diyebileceğim zevkime hitap etmiyor yüz tipi.

Regards/best regards/kind regards yeter bence Yours faithfully asiri demode.

Ben sadece best diyip kapatiyorum ehehe

kind regards/best regards

Yours faithfully çok abartı bence. Kind regards en iyisi. Best regards biraz daha informal, tanışıklığının olduğu kişilere demen dah uygun. Yabancı herkese kind regards.

şöyle bir muhabbet var: www.hurriyet.com.tr uzun uzun kaynak arayamadım şimdi ama genlerimiz evrimsel yönden de kendinde olmayan, bağışıklık sistemini güçlendirecek eşe otomatik yöneliyor gibisinden çalışmalar, makaleler vardı bilim dünyasında

Daha sağlıklı diyebiliriz çünkü aynı havuzda çiftleşme oldukça çekinik genlerin bir araya gelip fenotipi oluşturma olasılığı artıyor, ama daha güzel diyemeyiz çünkü güzellik toplumun algısına ve zamana göre değişen bir şey. Mesela iki rus çiftleşince cillop gibi rus bir kızları olabilir ama atıyorum kan hastalığı vardır. Örneğin beta talaseminin diğer adı Akdeniz anemisi çünkü çekinik genle kalıtılan bir hastalık ve bu bölgede yaşayan insanların üremeleriyle çekinik genlerin bir araya gelip hasta çocuklar oluşturma oranı diğer bölgelere göre daha yüksek.

evet.
phys.org

ama ana babanin kendi genlerinden gelen hastaliga yatkin olmamasi gerekiyor.

hintli ornek vermissin. hintliler en cok akraba evliligi yapan topluluk. adamlar birak baska irktan olmayi baska kasttan olanlarla bile evlenmiyor.

Valla çinliler, hintliler falan hangi milletten insanla evlenirse evlensin güzel çocuklarının olması zor be.

E gen havuzu genisliyor, bunun positive yanlari var elbet. 2 asir boyunca 25-30 haneli koyde tren yapinca ortaya cikan insan tipine kiyasla tercih edilebilir.

La Sagradada Familia , Barcelona

Park Güell, Barcelona

Casa Batllo, Barcelona

Casa Mila, Barcelona

Hallgrimskirkja , Reykjavik

Elbphilarmonie , Hamburg



Bizzat gorduklerim arasindan aklima gelenler bunlar

Angkor wat, siem reap
grand palace bangkok

Tower of belem - lizbon

Hem maya hem mısır piramitleri

statik olarak vancouver'daki "the qube". hastasiyim.

duomo di milano. yapımı 500 yıldan fazla sürmüş, resmen fantastik kitaplardan fırlamış gibi bir görüntüsü var.

Berlin merkez tren istasyonu.

Pardon mimari olarak begendigimiz sorulmuş, yukarıda yazdigimin mimari bir ayrıcalığı yok, muhendisligini begeniyorum.

Mimari olarak prag'daki barok katedral.
Sagra de Familia'yi cogunlugin aksine zerre begenmedim. 1-2 foto cekip uzaklastim.
Bana gore hic estedigi yok, dolayisiyla sanatsalligi da yok.

Keza Barcelona'daki Gaudi eserleri. Siradisi olma kasintisiyla yapilmis sanatsalliktan uzak ucubeler.

modernizmonun allah belasını versin. gaudi'nin yaptığı hiçbir şeyi sevmiyorum, seveni de sevmiyorum.

ilkçağ'ın klasik ve ortaçağ'ın gotik mimarisinde bizim gibi sonlu varlıkları aşan bir konsepte gönderme var. büyüleyici bir stil. günlük yaşamın cansız renklerini övmektense, kudretinin ancak bir damlasını hissedebileceğin transcendental bir tanrı kavramını öne çıkarır. seville katedrali, ayasofya, pantheon (roma), st peter's basilikası ilk aklıma gelenler. hala eminönü'ne yaklaşırken o tepede tüm ihtişamıyla ayasofya'yı gördüğümde bir ürkerim. apartmanlar arasında gaudi'nin demir yığını binaları instagram'da hoş duruyor sadece.

Floransa'daki Santa Maria del Fiore Katedrali ya da bilinen ismiyle Duomo

Etrafında 10 kez falan döndüm herhalde her açıdan bakabilmek için. Yıllar önce Assassin's Creed 2'de tepesine çıktığım binaya bir kez daha hayran kalmıştım mükemmel cidden.

Gaudi'nin eserleini de çok severim.

@duygusuzromantik, abi master bitti ülkeye döndüm ben. 25 yaşında birisi olarak, şimdi tecil ettirmek istesem kaç yıl tecil ettirebilirim?

tecil ettirdigin zamandan baslar diye dusunuyorum. 2018'den baslamasi cok tuhaf olur. Hatta ben olsam bekleyebildigim kadar beklerdim tecil ettirmek icin.

mezuniyet + 2 yıl
yüksek sonrası 1 yıl'dı eskiden.

Yani ben mezuniyetten sonra gidip 2 yıl tecil ettirip, yüksek yapıyorum diye hiç bildirmemiştim o yılları kullanmıştım. Sonra YÖK'e denklik için belgeleri verdiğimde denklik işlemleri süresince (maks 1 yıl, benim 4 ay sürdü), denklik olduktan sonra da 1 yıl veriyordu. Bu dediğim 2015. Yine sorun yani. Zaten o arada da doktoraya girdim falan.

Lisans mezuniyeti sonrasında senin gidip yaptırman gerekiyordu aslında, hala öğrenci görünüyor olmayasın? Okul ilişiğini kesse askere çağırırlardı yani :D Lisans mezuniyetin üzerinden tecil ettirirsen diplomadaki tarihe bakıyorlardı. Burada tuhaf olan 2022'ye kadar tecilli olman. O iş nasıl oldu :D

- İki soru daha az yapmış olsaydın o liseye giremeyecektin, senin çalışmanla ilgili bir şey
- Mezuna kalma fikrinde aileni karşına alacak kadar ısrar etmeseydin onlar ne olursa olsun ikna olmayacaklardı
- Akrabanı dinleyip iyi bir sektöre başlaman senin kararın, dinlemeyebilirdin de
- O toplantıda olmasaydın o kişiyle rast gelemeyecektin, kendi becerilerin seni o toplantıda o kişinin önünde öne çıkarmış

Dolayısıyla bunların hiç biri şans değil. Şans sayısal loto oynamaktır, burada kendi şansını kendin yaratmışsın.

- çalıştığım yere başvurmadım. bi arkadaşım başvurmuş çağırmışlar o aklında başka bir iş olduğu için beni tavsiye etmiş. beni çağırdılar başladım. /buraya başlamam şans ama bu pozisyonu sürdürebilmem başarı.
aklıma başka örnek gelmedi şansım hiç yaver gitmez çünkü :)

aksine çalışmamın karşılığını pek alamadım, şansım bazı kritik anlarda gerçekten çok kötü gitti.

olduğumdan daha iyisini hak ettiğimi düşünüyorum aksine ben her şeyi tırnaklarımla kazıyarak yaptım. benden daha iyisini hak etmeyenler şanslarının kaymağını yiyor. ( iyi torpille iyi makam, iyi maaş gibi)

Kesinlikle hayır.

boyle "son siradan girmek" seklinde degil de hayatin genel akisinin sans oldugunu dusunuyorum. rastgele.

cok buyuk bir faciaya tanik olmamam sans. "yanlis yapiyorum" deyip geri donecek kadar zeka sahibi olmam sans. ben dort yasindayken babamin vefat etmemis olmasi, benim orta halli aile cocugu olarak buyuyup nispeten duzgun cevrelerde bulunabilmem sans. tacize, tecavuze ugramamis olmam sans.

ben universitede istedigim bolume girdim ama dil ogrencisiyim, cok severim, dogru durust cabalamadim bile hayatimda sevdigim seyler icin. yapmaktan keyif aldigim icin o yonde ilerledim. neden boyle oldu? atiyorum ingilizce ogrenirken arkadasim relative clause'u anlayamiyordu da ben neden sak diye kapmistim? boyle olmasi icin ne yaptim? diyelim ki ilgi duydum, onceden arastirdim, uzerine dustum... niye peki? somut olarak, belli bir amaca yonelik calisma mi yaptim? yoo. yapmis olsam bile bana bu zeminin saglanmasinda payim ne?

ben bu acidan cogu seyin sans olduguna inaniyorum. insanlar olarak bizim karar verebildigimiz, kontrol edebildigimiz ve sinirlandirabildigimiz seylerin sayisi o kadar az ki...

batmak degil belki ama cikmak bence buyuk oranda sans. vietnam'da karin tokluguna gunde 14 saat calisan bir cocuk olmamak benim kazandigim bir sey degildi. sansti.

bunun adı kazanmaktı yapana dek canım çıktı

Şans %100 tesadüften ibaret değildir. Sen şansını görüp değerlendirebilecek kabiliyete sahip olarak şansını elde edersin.

Senin endişelendiğin konu daha ziyade tesadüfen ve kendi kontrolün dışında bir hayat yaşamak sanırım. Oysa gerçekte hayat evet tesadüflerle doludur, ama kısmen de olsa kontrol sendedir. Seçenekler arasından seçip hayatına yön verebilirsin ve veriyorsun.

Bunun en büyük kanıtı da senin yerinde bir başkası olsa aynı hayatı yaşayamazdı.

imposter sendromu diyorlardı galiba buna.

bir sey basarmadigim icin sanssizlardan olabilirim.

ben tum yasadiklarimizin kacinilmaz tesadufler oldugunu dusunuyorum. mesela 2 sokak otedeki bir evde dogsaydik bile hayatimiz buyuk olcude farkli olacakti. anne veya babamizdan herhangi biri 2 sokak otede dunyaya gelmis olsaydi belki bugun dunya uzerinde biz var olmayacaktik bile.

bir seyi istemeyi akla getirebilmek bile icinde bulundugun durum ve sartlar sayesinde oluyor. evet bir seyler icin caba gosteriyoruz ve kimi zaman basarip kimi zaman da basaramiyoruz mutlaka. ama bu seyler icin ugrasmayi istemek bile bulundugumuz noktaya gelmemizi saglayan (veya neden olan) etkenlere bagli.

hayati tinder gibi dusunursek hayatinin askiyla aranda 5 km varsa ve sen arama menzilini 4 km olarak ayarladiysan bu buyuk sanssizliktir. bunun yaninda, 2 km uzaktaki arkadasina oturmaya gittiginde hayatinin askiyla eslesebilirsin ve bu buyuk bir sanstir. hayat tam olarak bu sekilde isliyor bence.

"sonsuz bir evren ve zamanda her sey gerceklesecektir. bu, imkansiz olanlar da dahil tum olaylarin kacinilmaz oldugu anlamina gelir."

bence anormal bir durum yok. hukuka talep fazla, eğer baban üst düzey bir akp'liyse, ığdır hukuk'tan da mezun olsan savcı-hakim olman kolay.

diğer başka şeylere çıldırmıyorsun yani?
vakıf ya da devlet son 15 yılda açılan apartmandan bozma üniversiteler değil mi asıl sorun? işsiz hukukçunun olasının sebebi o çocukların başka (iş yapan) bir meslek yerine görece daha kolay iş bulacaklarını sandıkları hukuk tercih etmeleri ancak temelde diğer bölümleri/okulları niteliksiz (işsiz) bırakan sebep üniversiteleri donanımsızlığı.

ayrıca hukuk, bölüm kurulurken maddi açıdan masrafsız olduğu için en çok açılan bölüm.

Sorun sadece vakıf üniversiteleriyle sınırlı değil. Bir sürü niteliksiz, hocasız, taşra üniversiteleri de hukuk fakülteleriyle doldu. Onu geçtim, en eski hukuk fakültesi olan İstanbul Hukuk her yıl bin küsur öğrenci alıyor. Hukuk öyle yüzlerce kişinin üst üste bindiği amfilerde okunabilecek bir bölüm değil. Yani iş vakıflara, taşra üniversitelerine gelene kadar balık baştan kokmuş bile. Üstelik devam zorunluluğu da yok. Bunun yanında çok nitelikli hatta çoğu devlet üniversitesi hukuk fakültesinden bile nitelikli vakıf (Veya özel, ne derseniz... Ben mevcut hukuki tanımlama ve ciddi üslup prensibim gereği vakıf diyorum) üniversitesi hukuk fakültesi var.

İki şey önemli. 1- Devlet tarafından planlama yapılmaması ve doğal olarak aşırı kontenjanla piyasanın bir sürü hukuk mezunuyla dolması. 2- Herkesin girdilerden bahsetmesine rağmen çıktıların ölçülmemesi. Yani bir hukuk fakültesinden mezun olan öğrenci o eğitimin sonucunda ne hâle gelmiş, bunun ölçümü... Kobtenjanlar azaltılıp her önüne gelenin hukuk fakültesi açması engellenerek bu çıktı ölçümü yapılırsa o zaman vakıf(veya özel) üniversiteler de o kadar göze batmaz. Zira donanımsız üniversiteye başlayan bir gencin dört yıl (veya beş) sonunda donanımlanarak çıkması pekâlâ mümkün. Bu sayede fazlalıklar da elenmiş olur. Bunun yöntemlerinden biri sınav. Yahu dünyada avukat olabilmek için sınav olmayan tek memleket Türkiye. Buna da hâlâ sınav çare değil diye tepki verenler var ki çileden çıkmak işten değil.

fizik bölümüne lab falan lazım. hukuk için iki sıra bi masa bi de hoca yetiyo, masrafsız. mühendislik de bu yüzden çok var. aslında onlara da lab lazım ama çoğunda yok, idare ediyorlar. olay tamamen ticarete döndüğü için de oluyor bu. avukatlık saygın meslek, fizik mezunu en fazla hoca oluyor falan. arz talep.

insanların iş bulabileceğini düşünmesinden kaynaklanıyor. çok acı. ayrıca hakim savcı olmayı düşünüyorlar fakat ahlaka sığmayacak şekilde torpil yapılıyor.

ben mühendisim+ istanbul hukuk bitirdim.

türkiye 133. oldum. dini inancım gereği torpile hiç bulaşmadım ve alınmadım.

şu an 29 yaşında aylık 1000 tlye çalışacak yer teklif ediliyor. işsizim.

Fizik ve astronomi bölümlerinin açılmaması bu bölümlerin özel üniversitelerde pazarlanamamasından kaynaklanıyor. Özeller öğrenci çekebilecek bölüm açıyorlar. Hukuk, psikoloji, fizyoterapi, mühendislik bölümleri kolay pazarlanan bölümler. Hukuk yine o kadar fazla yok ama psikolojinin hali içler acısı durumda.

Özel üniversiteler yüzünden popüler olmayan bölümler daha kolay iş bulur oldu. Aöf mezunları bile bazı özel üniversite mezunlarına göre daha rahat iş buluyor.

Ülkedeki işsizlik ve düşük maaşların bir nedeni de özel üniversiteler.

Hay ağzına sağlık
İşsiz avukat sayısı çığ gibi artıyor.

sorun sadece hukuk fakultesinde mi sizce? yukarda soylenildigi gibi apartmani bulan universite acti; hukuk, psikoloji, diyetisyenlik, dis hekimligi gibi bolumlerden akin akin insanlar mezun oluyor ki bu bolumlerin her biri avrupada, amerikada 'saygin' kabul edilen bolumler.

her meslegi niteliksizlestirdiler, yakinda tip fakulteleri de benzer duruma duserse sasirmayacagiz hicbirimiz.

2001-2007 arası ekonomi politikası iyiydi. made by derviş, implemented by babacan. akp 2007 sonrasında bitik bir partidir, islamcılığı ve şu fetö olayları sayesinde ayakta kalabildi.

Corc bu soru ciddi mi?
Eskiden iyiydi, simdi boka sarMAdi diyebilecegin bence hicbir sey yok memlekette. Kayyimin kendine 700.000 TL'lik takim elbise aldigi ulkeden bahsediyoruz. Bu bugunun haberi, geriye dogru 1000 gun git. Icinde adam kayirma, rusvet, yagma, hirsizlik, katliam olmayan tek gun yok.

çok var. ilk geldiklerinde kamuda tasarruf diyorlardı, milletvekili lojmanlarını filan boşaltıyorlardı. şimdi kamu harcamalar misliyle arttı, oturmadıkları lojmanların yerine saray yaptırıyorlar.

Hastanelerde muayene sırası vardı, muayene olabilmek için günlerce bekliyordunuz diyorlardı şimdi de aynı. Randevuyu önceden almak otomasyon ve internetin gelişmesi sayesinde oldu. Artık internetten alıyorsun ama yine bekliyorsun. İlk ve orta dereceli okullarda kitapları ücretsiz yaptık dediler. Şu anda devletin kitaplarını yine devletin öğretmenleri sallamıyor ve ek kaynak istiyorlar. Arada olan ağaçlara oldu. Mütevazı devlet kurumu ve yöneticileri tabiri caizse bir avuç kaldı. Hep gösteriş. Bizim bu gösterişleri yapacak paramız var mı gerçekten?

Birde ilaç bulamıyordunuz. Üç ilaçtan birisi var ikisi yok diyorlardı. Aynı şeyi ben 2019 da anneannemin tansiyon ilacında yaşıyorum. Her ilaç döneminde en az 20 eczane geziyorum. Ona rağmen bulamadığım oluyor. İlaç şirketi müdürleri ve hatırlı eczacıları tanımasak onu da bulamayacağız. Bu memlekette gariban ne yapsın? Kimseyi tanımayan ne yapsın? Ben niye bir ilaç bulmak için tanıdığa ihtiyaç duyuyorum?

temel hak ve ozgurlukler?
1 - eskiden de iyi degildi ancak ciddi vaatlerle gelindi, medeni kanun, ceza kanunu vs.bir noktaya kadar degisti, istanbul anlasmasi, ILO sozlesmeleri vs. vs. ancak bugun geldigimiz nokta kadina karsi siddetin ve isci olumlerinin neredeyse devlet eliyle desteklenmesi ya da yok sayilmasidir. LGBT olaylarina deginmiyorum bile. birakin 1 mayisi, 8 mart eyleminde kadinlar sokakta dovulebiliyor.

2 - ayrica, yasi buyuk olanlar hatirlar cok basit bir ornek ama eskiden olacak o kadar vardi mesela, hukumet yerden yere vurulurdu, guler eglenirdik, bugun bir dizi hakkinda attiginiz twitten terorist olup yargilanabiliyorsunuz birakin gercekten devlet hakkinda mizah yapmayi.

3 - bunlarin en buyuk sebeplerinden biri bence cezasizlik geldi, ne adi suclara (vatandasin vatandasa karsi isledigi) ne de devlet gorevlilerinin isledigi suclara karsi herhangi bir yaptirim uygulanmiyor. denetimi siki olan ve uygulanan tek suc devlete karsi islenen suclar; terorist olmak, devlet buyugune hakaret vs. vs.

4 - adil yargilanma hakkinin ihlali ve ceza hukukunda belirlilik ilkesinin tamamen ortadan kalkmasi - ki en kotusu bu bence; eskiden bu kesinlikle daha iyiydi, artik ceza kanununda olmayan suclar icin yargilanip, kimligi kesinlikle belli olmayan ve uydurulan gizli taniklar sayesinde hapse girebiliyorsunuz. ceza hukukunun en temel ilkesi tamamen uygulamadan kalkmis durumda, bundan daha feci bir durum dusunemiyorum.

5 - ayrica sehircilik de degisti bence, halkin bir araya gelebilecegi meydanlar, ortak alanlar hic kalmadi, ki bu da ortadogu devletlerine ozgudur, insanlar bir araya gelip eylem yapmasin diye.

Ilk iktidara geldiklerinde - cok net hatırlıyorum - "ilk ve oncelikli hedefimiz Avrupa Birligi" diye geldiler, hizlica yol katettiler surecte. 2004'te aday ulke sifati aldik falan, sonra 180 derece tersine döndü durum. Ab ye sirtmizi donduk, sen kimsin demeye basladik.
AB akp nin major secim vaatlerinden biriydi.

En onemlisi enflasyon tek hanede, enlasyon dip yapti muhabbetleri vardi, gunun sonunda yine çılgın enflasyon rakamlarina geldik.

linkedin'de 74 bin elementary school teacher ilanı varken primary school teacher 50 binde kalmış. yani elementary.

Hoca ilgisizliği nedeniyle,hareketi kendini sakatlayacak derecede yanlış yapan çok çocuk gördüm ben.

Senin 'bu hareketi yanlış yapıyorsun örgütü' olarak adlandırdığın kitlenin bu çocuklara çok büyük faydası var. Heveslerini kırmamak lazım diye düşünüyorum.

Bana da geliyorlar. Tamam bundan sonra öyle yaparım diyorum.

En son incline barbell fly yaparken sıska bir oğlan gelip 'sen o hareketi yanlış yapıyorsun, onda bench tam yatık olacak.' demişti. Yanında kız arkadaşı vardı. 'Tamam hocam sağol ikazın için.' deyip yatırdım.

genelde gerçekten yardım etmek için söylüyorlar bence. sırf ego tatmini için müdahele eden görmedim. terslemeye gerek yok.

he deyip geciyorum.

deneyimli vücutçu =/= her hareketi %100 doğru yapan.

farmer's walk, plank, triceps extension (dambıl), barbell shrug gibi birçok basic cookie cutter hareketi yapmayı geçtim hayatında görmemiş/duymamış deneyimli vücutçu kaynıyor ortalık.

squat nasıl olur tartışmalarında bunun kralını görüyoruz. farklı squat türleri farklı hedefler için optimize edilmiştir ama bundan haberi olmayan deneyimli vücutçularımız squat nasıl olur tartışmalarında hala kendilerini heder ediyor.

açıp güncel fizyoloji kaynaklarından ciddi ciddi okuyan tipler de bu örgütün üyesi olabiliyor. diğerlerine bir şey demiyorum.

şu entry'e günlerce gülmüştüm. yol ortasında durup güldüğüm falan oluyordu.
demek varmış bir arka planı :)
eksisozluk.com

Case study'dir muhtemelen. Kendini bir sirketin(ya da bazen bir vakfin) yoneticisi olarak dusunup, karsilastigin bir problemi cozmeye calisacaksin. Sirketin temel hedefi karliligi surdurulebilir sekildr artirmak oldugundan, buna yonelik bir strateji dizayn edeceksin. Gerci koc'a cuvalla para vermeyi kabul ediyorsan cok da zorlamazlar :p

@rusd

90 bin tl vermek yerine burs'a başvurdum zaten. Kabul alırsam isteyeceğimi söyleyeceğim .verirlerse verirler vermezlerse beni kaybederler :)

hbr'ın case study bölümleri gibi bir şey olduğunu duymuştum. yani tek bir doğru cevap yok, amaç senin nasıl düşündüğünü, nasıl yorumladığını tartmak. böylelikle bilgi ve tecrübe düzeyini ölçmek.

yayınlanan yorumlara bir bak bence.

oldukça ideal bence. ben ortaokulda okumaya başlamıştım

Kes lan fetocu tepkisi alabilirsin mudurden.

Öğretmenseniz bunu müdür gibi birine sormakta fayda var. Eğer içerik için soruyorsanız benim kızlar 3. sınıfta başlamışlardı bile.

Okulda komünist hoca damgası yersin dikkat et.

İçerik sıkıntısız ama.

yasaklı bir yazar değil, yayın evi yasaklı değil ise niye sorun olsun. ben imam hatip lisesinde çalışıyorum, öneriyorum da sorun filan yaşamadım. yasal olarak zaten sorun falan olamaz da, kastınız boş boş konuşan birileri çıkar ise de uygun bir cevap verirsiniz zaten.

içerik olarak da sade dilli, mizahi, eleştirel düşünme becerisi kazandırabilecek hikayeler, o anlamda da uygun.

Ya hocam, google'da arattım falan tarihte düşüncesizin biri Milli Eğitim'e şikayet etmiş öğretmenleri. Abi çocuk bu kitaplardan mahrum olmasın istiyorum.

işgüzarlar şikayet edebilir de o şikayetten hiçbir sonuç çıkmamamıştır, çıkmaz.

ne saçma sapan şikayetler oluyor, çok daha komik ve anlamsız şekilde. ama kanun, yönetmelik biliyorsanız, ki bu konuda bağlayıcı olan şey resmi olarak yayınlanmış yasaklı yazarlar, yayınlar listesidir. gidip de öğrenciye bu kitabı alacaksın ulan demediğiniz veya verdiğiniz bir ödevi illa belli bir yazarın kitabını temin etmesini gerektirecek şekilde vermediyseniz hiçbir şey olmaz.

ama ben bir şey çıkmasa bile, şikayet edilme stresi yaşamak, kimse ile muhattap olmak istemiyorum derseniz önermeyin çünkü konu aziz nesin ise bir işgüzar çıkabilir.

Aziz Nesin'den korkanlar çok hala memlekette. Kimisi çocuğunun onun kitaplarını okumasını yediremez. Nasıl bir yerde öğretmenlik yaptığınız da önemli. Çocuğun elinde kitabı gören ebeveyn çocuğuna yüklenir mi? Derslerde okuma saatleri yapıyorsanız siz okuyun bence çocuklara. Keşke herkes okusa, okutsa...

Şimdiki Çocuklar Harika ve Hayvan Deyip Geçme ilkokul 4-5'e bile uygun.

Bence homo degil.

Bence eşcinseller. Zaten 17-18. Yüzyıla kadar eşcinsellik gayet normal bizim kültürde. Yanlış bilmiyorsam. Biliyorsam da birileri düzeltsin beni

çok bilgim yok ama şems'e yazdığı birkaç şeyi okumuştum. adam düz aşık olmuş işte. ama fazla idealize edilmiş bir aşk gibi anlatmış. mevlana romantik adam.

Benim anladığım şems geldikten sonra mevlana şems ile tabiri caizse kapanıyor saatlerce, elbette cemaatten de her şeyden de kopuyor.

Tabi ki zamanla eşi, oğlu, cemaat vs hep bundan rahatsız oluyorlar. Şems de bütün çevre baskısına dayanamıyor ve oradan gidiyor. (Artık tehdit mi nedir durum bilemem) ama bence de aralarında cinsel bir çekim ve gerilim var. Bunun adı da aşk. Hem de karşılıklı.

Aralarındaki durum da cloud atlas’taki sixsmith ve frobisher’ınkine benziyor.

öncelikle eşcinsel ilişki islam'da haramdır, büyük günahtır. iskender döneminde, spartalılarda falan eşcinsel ilişki normal karşılanıyordu ama islam'da böyle bir durum söz konusu değil.

şems şam'dan döndükten sonra mevlana kızını şems'le evlendiriyor. kısa süre sonra kızı -çok genç yaşta- vefat ediyor. islami kaynakların anlattığı gibi aralarında tamamen felsefi-mistik bir arkadaşlık olabilir, kimya hatun da bir hastalıktan ölmüş oalbilir. diğer yandan şems ve mevlana arasında cinsel bir çekim de mantıklı görünüyor.

Bir şeyin haram olması onun yapılmadığı anlamına gelmez. Zaten cemaat de bundan rahatsız olmuştur.

Kuşkusuz gerçeğini mevlanayla şems bilir fakat aralarındaki o ‘ilahi’ aşk öyle bir aşktır ki islamdan ayrıdır. Tasavvuf ve islam başka şeylerdir.

herşeyi kendimize benzetmeye çalışmamızın bir ürünü olarak eşcinsellikle karıştırılan aşk türüdür. eşcinsellik değil, eş'tinsellikdir bu ikilinin yaşadıkları.

öncelikle aşk kavramını tasavvufen ele almak lazım.

aşk dünyaya ait bir duygu değildir. aşk insanlara ait değildir. aşk allah'a aittir. ancak allah insanı halifesi olarak ilan ettikten sonra, ve ruhuna üfledikten sonra kendisindeki bu duygu insanın da mayasına karışmıştır. aslında bir kaç cümle önce yazdığım şu cümle yanlış, aşk insanlara ait değildir cümlesi...

aşk dünya'ya ait değildir. ama insan içinde "ruh" yani öte dünyaya ait olan o "öz" ü taşıdığı için bu duyguyu tadar. ancak bu duyguyu ruh tadarken beden asla bu duyguya ayak uyduramaz. iki sevgilinin ruhunun birbirine en yakın, en içeride olduğu an en kaba tarifiyle penisin uzunluğu kadardır. ancak ruh a bu da yetmez. hani hep çok sevdiğin insanları içine sokasın gelir ya... ruhun birleşme arzusunun bir dışavurumudur tümden bu olay.

yani kabaca aşk vahdet'e, vuslat'a işaret eder.. birleşmek isteyen ruhlarla alakalıdır. ancak bazı ruhlar, puzzle parçaları gibi, birbirlerini tamamlayan ruhlardır.... işte bu ruhlar arasındaki aşk nihayetine ermezse, (birleşmezse - not sexual content!!-) daha vahim bir acı çekiş meydana gelir. ruhların bu birleşmesinin en büyük durumu ise allah ile birleşmedir. allah en temel özdür. ve puzzle'ın oluşturabileceği en büyük resimin (mona lisa diyelim) mona lisasıdır. yaşayan mona lisa'sı değil, tablo olanı. (eğer yaşayan mona lisa dersek panteizm hatasına düşeriz. )

mevlana ile şems o kadar iyi uyan puzzle parçalarıydı ki, kendi birleşmelerinden çıkan sonuçta mona lisa'ya (allah affetsin) karşı tahminleri kuvvetlendi. anlayışları arttı. herşey sonuçta allah'ın kendisine çıkıyordu.

şimdi eli münasip olmayan yerlerden çekip vicdana götürmek gerekliliği var. böyle bir hissedişin olduğu yerde cinsellik barınmaz, barınamaz... çünkü cinsellik bu dünyayla ilgili, dünyaya ayağından çakılan bir çivi gibi. çünkü zevkten, çünkü nefsten... adamların işaret etmeye çalıştıkları yer ise dünya ile alakası olmayan birşey...

homosexüellik ise bambaşka bir konu.. ve homosexüel aşk olabilir. buna karşı herhangi bir duruşum yok. hatta aşk'ın olduğu hiç bir şeye karşılığım yok ama doğruyu eğip bükmek ve bunu kendi nefsimizi meşru kılmak adına yapmakta zarar var... dikkat edilmesi gerek....

mevlana demiş ki, "ben peygamberin ayağının tozuyum, kim bunun aksini iddia ederse o sözden de o sözü söyleyenden de şikayetçiyim".(bizarım)..

kimin hakkına girip kimin hakkına girmediğine dikkat etmek lazım ağızımızı açarken...

Elbette cinsel bir cekim var. Sevgi ve cinsellik bir birinden bagimsiz degil ki zaten.
O donemde bu tarz iliskiler yasak olmasina karsin hic nadir degildi. Mevlana gibi elit tabakada daha yaygindi.

Benim görüşüm bir şiiri mahvetmenin en iyi yolunun onu açıklamak olduğu yönünde. Zaten bu şiirin kendisi değil çevirisi, bir de bunun açıklaması berbat bir şey olur.

İşte mal bu, ne anlıyorsan...

hayyam'ın böyle bir rubaisi yok.

archive.org

vahdet-i vücud'dan bahsediyor sanırım.

Her insanın tanrı nin bir parçası olduğu ve tanrı nin insanın içinde olduğu inancına bi gönderme.

yanına yaklaşanı olmadan eva green. eva green diyince insanların aklına koca memelerinin göründüğü sahnelerden ötürü seks odaklı bir hayranlıkmış gibi geliyor ama sadece öyle olsa bin türlü seksi kadın var piyasada. bu kadın hem vamp olabilip hem de çok zarif olabilen sayılı kadınlardan. kendi dünyasında ise utangaç, ponçik bir tip. oyunculuğu muhteşem, ona da ayrıca saygı duyuyorum. gülüşü, fransızcası... "komple" bişiy.
www.youtube.com

charlize theron :(

Burcu Biricik.

Megan fox abi.

Eyşan Atay

Blake lively

Marla singer

lea seydoux

scarlett herhalde scarlett oyuncu olan.

yaşım belli oldu ama naapalım.

tori amos

taylor lashae
www.instagram.com

Gigi Hadid
www.instagram.com

eva +1

orange is the new blackteki yeşil gözlü kadın. 70s showda da oynuyodu.
stalktan sararıp solacam diye adını bile öğrenmedim.

Scarlett Johansson. Özellikle de Lucy'deki hali.

Lucy gibi dandik bi filme sırf Scarlett yüzünden imdb'de 10 puan verdim, bir gram pişman değilim :(

aybüke pusat :(

üst menüden halledebilirsin kindle'da.

bizim eski ev öyleydi, sonra bi 5.9luk deprem oldu ama bana mısın demedi. baya da artcisi falan oldu hatta 4 kusur.

ben bu işin okulunu okudum ama çok da bilmiyorum.

Hatırladığım kadarıyla depremin sallantıyla değil ivme çakışmasıyla alakası vardı. (yanlış olma ihtimali çok yüksek, en son bana şantiyede bu kolonu kaydıralım mı diye sordular kaydırın abi ondan problem olmaz dedim üstündeki toprak çöktü.)


benim oyum: Yıkılmazdan yana.

Bizim alt dairedeki velet kosunca bile ev sallaniyor ameke.

Utanmaz insan ciddiye alınmaz ve bilge olsa bile aynı sebepten bilgeliği de dikkate alınmaz ki bilgelik de mütevazılıktan gelir.

@the coon düzgün çevirmiş bence. ben olsam şöyle yazardım en başta cümleyi:

shameless person is not taken seriously, nor will his knowledge and wisdom be resorted due to the same reason even though he has a decent education which actually comes hand in hand with humility.

benim arkadaşımda var, nöbetten sonra kasılmalar yüzünden iki üç gün çok fazla kas ağrısı çekiyormuş. bir de araç kullanamıyor hiçbir şekilde. aslında çok pis bi hastalık.doğru düzgün iş bulamıyor, bulsa da çıkarıyorlar falan

edit: kanka çok sorun değil de neyini beğenmedin cevabın?

hisseder tabii. kriz sırasındaki en temel duygu korkudur. o ağır korku da agresifliği, etraftaki kişilere duyulan güvenin azalmasını doğurur. kriz sırasında genelde hafıza kaybı olur, kişi ne olduğunu tam olarak hatırlamaz. eğer zırhlı araç içerisinde kriz sırasında mahsur kalınırsa, balyoza ihtiyaç duyabilirsiniz. akp gittiğinde haber bültenlerini çok meşgul edecek bir hastalık.

Ben uykuda geçiriyorum. Bir sey hissetmiyorum. Uyaninca bir yabancilasma hissi oluyor. Zaten cok yoruyor kasilmaktan oturu cene agrisi, tuvalet ihtiyaci oluyor be agir bi uyku ihtiyaci oluyor. Nobetten sonra serotonin artisina bagli olarak gun icinde rahatlamis hissettiriyor.

Herkeste ayni degil tabii bazilari baslarken aci cekiyor. Karindan beyne giden bi agri oldugunu soyleyenler var baslarken. Koku duyanlar var. Grand malde beyin kontrolden cikar zaten, bilinc kapanir. Bir sey hissedilmez.

Parsiyal nobetler var sadece belli bi bolgede olusan onlar aci verebiliyor diye biliyorum.

godaddy'de basit blog siteler için uygun çözümler var. oradan bir wordpress sistemi kurup devam etmeniz daha mantıklı. wp hem optimizasyon açısından hem eklentiler açısından hem de kullanılabilirlik açısından daha güzel blogspottan bence

youtube'da kanal aç kardeşim, blog işi 10 yıl önce bitti.

virgülden önceki kısım hatalı.

Böyle durumlarda, ek bilgi parçaları ve host headerlar özellikle web siteyi tespit edebilmek için kullanılır.

host header ne demek bilmiyorum, yazılımla ilgili bir şey sanırım. burada information sonrası "and" geldiğini varsayarak devam etmeniz gerekiyor.

dediğin gibi şu anda erken seçim ihtimali yok. aslında rte 2018'de de seçime gitmezdi ama başkanlığa geçmek istedi, ohal'in de kağıt üstünde bitmesini istiyordu. normalde -yani 2002 öncesinde- bir iktidar, çoğunluğun kendisini istemediğini farkettiği zaman efektif şekilde policy making yapamayacağını farkedip erken seçime gidiyor. 2001'de olan buydu mesela. ha tabii mevcut badem bıyıklıların böyle bir derdi yok, 2023'e kadar zamanları var tepe tepe yerler devletin malını.

istanbul bir anlamda tr'nin özeti. gidişat negatif yönde olduğu için daha fazla kan kaybetmeden seçim yapmak gerekebilir. seçime kadar da kesenin ağzı açılır vaatler saçılır.

erken seçim olmayacak lafını ilk iktidara geldiklerinden beri söylüyorlar. bunu belli bir süre başardılar ama sonra erken seçim yaptılar.

TR ekonomisinin nerdeyse yarısı: www.hurriyet.com.tr

bitti o is, sen haklisin ama eksiksin artik kamera alinmaz.

fotoğrafın zamanı geçmez, ama bin tl bütçeye de iyi makina zor. lenslere değinmiyorum bile.

Eğer profesyonel değilsen, bu işi sanat için yapmıyorsan, telefon fazlasıyla yeterli. Sanat için yapıyorsan bile telefon yeterli...

biraz bekleyerek almak mantıklı değil, teknoloji değişiyor. bütçe zaten çok az. iphone ile daha iyi çeker.

zamanı geçer demek de anlamlı değil. ne için foto çekildiğine göre değişir o.

RAW çeken cep telefonu varsa ben bilmiyorum. Salt kompozisyon odaklı sokak fotoğrafı çekmiyorsanız, post süreci fotoğrafın olmazsa olmazıdır. 10-12 yıllık D90, 450D gibi makineler ve 50mm 1.8 standart prime ile çekilmiş ve Raw işlenmiş bir fotoğrafı, günümüzün en iyi fotoğraf çeken cep telefonunun çektiğiyle iMac ekranında karşılaştırın, fotoğraf makinesi vs cep telefonu farkını öyle konuşalım. A7R3 + Zeiss 55mm 1.8 ile çekilene değinmiyorum bile.

Mercimek büyüklüğünde sensörle sığ alan derinliği yakalamak mümkün değil. Optiklerin yapısının ve diyafram açıklığının bir sonucu olan sığ alan derinliğini, bütün cep telefonları efektle bulanıklaştırarak elde ediyor ve buna portre modu diyorlar. Ama bakıyorsun kadının kulağını öyle bulanıklaştırmışlar ki yok etmişler fotoğrafta.

madem bu kadar isteklisin MBA yap sen, bir daha 4 senelik bolum mu okunur ya hamalliktan baska birsey degil.

ekonometri =! ekonomi

iktisata gir, hem daha kolay girersin, hem daha çok şey öğrenirsin, hem de daha kolay. ekonometri niş.

@passion +1. ayrıca zor olan ekonometriye girmek değil, sonrası.

benim arkadaşım 7 yıldır çalışıyor. yeni zamla brüt 7.600 TL oldu.

danışmanlık derken ne danışmanlığı? 5 yıl mckinsey'de çalışan insan muhtemelen mba'ini almış, associate duruma gelmiştir (35-40k aylık maaşı var). pwc-kpmg gibi bigfour'un danışmanlık kısmında çalışanlar 5 yılda manager olur (12k maaş). ama managerlar araba, telefon gibi benefitlerden de faydalanıyor ek olarak. accenture da bigfour'a benzer.

Kellik daha kötü bence. 21 yaşında sakalları seyrek çıkan yarı köse birisi olarak söylüyorum.

Kellik, her gün tıraş olmaktan sıkıldım artık..

20 yaşında kel olmaya ramak kalmış biri olarak söylüyorum, köselik daha kötü.

Kelligin çaresi var koseligin var mı bilmem

Köselik. Sadece sakalsızlık-tüysüzlük köselik gibi düşünülüyor ancak köselerde cinsel organ gelişiminde de gerilik vardır. Diğer şartlarda sakalsız > saçsız derim.

Edit: Sakal uzaması dihidrotestosteron etkisinde olur. Bu hormon aynı zamanda dış genital organların gelişimini kontrol eder. Bilimsel temeli bu. Genetik olarak kıl folikülü olmamasını veya az olmasını kastetmiyorum.

bence çoğunlukla üni öğrencisi köselik der, askere giden kellik der, memur ya da traş zorunluluğu olan çalışan kesim kellik der. İşyerinde sakal traşı zorunluluğu olan birisi olarak kellik diyorum ben de, traş olmak ızdırap gibi geliyor bazen, bıyığa da karşıyım.

kellik.

Peşin not: birisini sevdikten sonra ya da sevmek için bunların ikisinin de önemi yok.

Yine de illa kıyaslamamızı istersen elbette köselik daha kötü. Kelleşmeye başladığında direkt gider saç ektirir ya da müsait bir kafa yapın varsa dazlak da gezersin ama erkekte sakalın yeri başka.

köselik.

Kellik.

kellik uzak ara

Kel bir birey olarak gayet mutluyum, sakalsiz ama tam bir bebeye donebilirim. Koselik bence o yuzden.

bence erken yaşlarda kellik kötü.

köselik genetik sebeplerden olabiliyor. Avrupalı basketbolcuların büyük çoğunluğu köse, ya da nba'deki beyaz uzunların da köse. Zencilerde de sakal geç ve az çıkıyor.Zenci deyince sanırım cinsel organ tartışmasına gerek yok. Zaten norveç, işveç gibi iskandinav ülkelerinin çoğunluğu tüysüz.

Hepsi paraya bakıyor. Kötü olan bir şey yok :)

erkekte sakal bıyıktan nefret ettiğim için kellik daha kötü

kelli tabii.
yuz orantili ve guzelse sakala zaten gerek yok. biyik zaten kimseye yakismiyo da iste sacma sapan bir moda. insallah gececek bi gun.

saç kadar iyi bir aksesuar olmadığını düşündüğümden dolayı kellik daha kötü. bir gün çirkin bulduğum bir kız, ertesi gün saç modelini değiştirince güzel görünebiliyor gözüme. çok etkiliyor. eminim kadınların gözünde erkekler de bu şekildedir.

sakal bıyık dediğin kısa dönemli bir eğlence. bir yerden sonra sıkıyor. gereksiz kıllar.
kel de değilim, köse de değilim. izlenimler bu yönde.

Kellik dayı kellik. Sakalı bir şekil çıkarırsın da giden saç gei gelmiy.

23 yaşındayım saçlarımın önü açıldı. Allah belasını versin bu genlerin :D

Kesinlikle kellik.

kellik tabii ki. zaten iş icabı haftanın 6 günü siek kaydı geziyoruz, köse olmuşsun olmamışsın ne fark eder.

Kadın olarak cevaplayayım köselik.