seks

bruksel'den önce gent'i görün. kalan günlerinizde amsterdam'a ve de lüksemburg'a geçebilirsiniz. brugge ve de gent 1 günde biter. brüksel'de aynı şekilde 1 gün sürer.

şurada midye yiyebilirsiniz
www.lezinneke.be
turistik alandan uzak, yerlilerin gittiğini duyduğumuz için tercih ettiğimiz bi yerdi, pek de güzeldi midyenin tadı.

merkezde waffle yiyin, sapsadesi bile çok güzel.

şurayı kesin görün, hatta delice deniz ürünü yiyin, yerlileri öğle yemeği yiyor burada bildiğim kadarıyla, çok şenlikli bir yer.
www.tripadvisor.com

böyle işte hep yemek içmek.

Şu Belçika Hollanda sınırının geçtiği tuhaf yerler var, oraya gidin bence. Çok güzel yerler, evin ortasından falan geçiyor sınır çizgisi. Salon Hollanda'da tuvalet Belçika'da.

meşhur patates kızarmatcıalr var. iri iri, soslu baharatlı patatesleri oluyor. yemeden gelmeyin.

Brüksel benim Avrupa'da en sevmediğim şehir.. Bir günden fazla ayırmayın bence Brügge muhteşem onun gibi diğer şehirlerini gezin..Güzel şehirler var gerçekten hepsi Brükselden iyidir..

Alternatif olarak bence Hollandaya gidin 2'gün daha eğlenceli geçer hem farklılık olur. Eminim ucuz otobüs bulursunuz. Brüksel-Amsterdam yaklaşık 2 buçuk 3 saat sürüyordu yanlış hatırlamıyorsam.

Bkz. Tripadvisor

Bir tarafım In Bruges filmini izleyin öyle gidin Bruges'a diyor, diğer tarafım da izlemeden gidin, süpriz olsun diyor. Ben izlemeden gidenlerdendim, yağmurlu bir pazar günü, çok keyifliydi.

Lüksemburg, yanlış değilsem, Brüksel'e trenle 3 saat. Güzel yerlerini bir araştırın, belki gidip görmek isteyebilirsiniz.

Her türlü öneri dediğiniz için, Lüksemburg'un az kuzeydoğusunda Almanya'nın Trier kasabası var. Eğer sallamıyorsam Lüksemburg'dan bir saat kadardı. Güzel yerdi.

Trenle parise geçin.

Kesinlikle Bruges!

hiç gitmedim de, çuklata ve vafıl diyorum ben. benim yerime de yi o kalın kalın vafıllardan :( bi de barış manço orda okumuştu mesela, gidip görmek isterdim o okulu.

bruges ve ghent'i gezin.

5 gunlugune gitmistik biz de.
10luk tren pass 55euro idi, 2 kisi kullanmistik 5erden.
antwerp'i de cok sevmistim ben denilenlere ek olarak
gitmeden once "in bruges" filmini izleyin.
brukselde gece havalimaninda mescidde gecirmistik hatta ^^
bir de bol bol bira icin
ahh ahh ozledim o zamanlari

Bruiseli gezmeyin. Ghent, brugge ve antwerp yeterli. Cevrede lille veya eindhoven falan dahi gezilebilir.

uzun vadede düşünülen bu heralde, kısa vadede imkanı yok çünkü.

o işin 20 yılı vardır en az meraklanma sen :D

Şöyle söyleyeyim: Kan çıkartırım.

Beni geçtim, şu ana kadar apolitik kalan servis halkını sokağa döker.

Yani yaparlarsa da muhtemelen mantıklı bir alternatifi olur. O zaman bu kadar şok olmayız

asıl servis olayı arttırılsa
arabayla gidenler de servisle gitse
daha çok tasarruf olur
bu kural çok sacma, çıkmaz

valla sigara kapalı mekanlarda yasaklandığında da, youtube engellendiğinde de, işsizden 223 lira sgk primi talep edilmeye başlandığında da millet sokağa dökülür, ortalık yıkılır diyen çok olduydu.

altyapısı nedir, nasıldır tabi bilmiyorum ama yarın yapsalar toplumsal olarak hiçbir şey olmaz diyorum. en fazla küçük bir grup 2-3 gün biber gazı yer ve hayat normal haline döner.

Servis şoförümüze konu ile ilgili bir kağıt imzalatmışlar. İstanbul'daki 75000 şoför ve araç sahibinin 45000'i imzalamış, 15000'i imzalamamış, kalanlara da imzalatılacakmış.

Devlet kurumundakilere Aylık Akbil vereceklermiş. Servis çalışanları da, en yakın raylı sistemden alıp daha ayrıntılı sokakları dolaşacaklarmış, semtlere servis olacaklarmış.

Tüm bunları şoförümüz söyledi, yetkisi ne kadardır bilmiyorum. Firmanın baş şoförü (böyle bir kavram var, evet) Genelde böyle şeyleri oradan buradan duyuyor ve şark kurnazı bir adam olduğundan kendi yolunu herkesten önce yapıyor.

Bunların hepsi 2018'in sonuna kadar yapılacakmış. Çünkü ortalıkta sözleşmeleri uzun süreli olan servisler varmış. Sözleşmeler bittikten sonra yenilenmeyecekmiş.

Bizim servis bırakıldığı anda, 4 tane araba ile çıkıp daha fazla trafik yaratacak insan ve 22 tane de metrobüse kalabalık ekleyecek insan var. Nasıl olur, bilmiyorum.

Bir de şu var
eksisozluk.com

kaç senedir bi aşure getirenim olmadı. sen o günaydına bile yarım yamalak cevap verenlere aşure mi götüreceksin? hiç gerek yok bence. hatta götürürsen haset bile yapabilirim. yemesin şerefsizler

aynı bizim oturduğumuz apartman gibi. 4. katta bi kadın var. çok suratsız bişi.
yapın dağıtın bence. normalde cam kasede götürürsünüz, komşu hemen başka bi tabağa alır. tabağı öyle verir size geri. kaseniz yok ise alüminyum kaselerde götürün. biz öyle yapıyoruz çoğu zaman.

malum aşure ayındayız. bende elimden geldiği kadar birşeyler yapmaya çalıştım. afiyet olsun diyin.

edit : merhaba filan demiyorlarmış ama takmayın siz. içinizden gelmiş. güzel güzel yapın götürün bence. ONLAR UTANSIN!

buyukce bir tepsin varsa aliminyum kaselerde dagitabilirsin. kapiyi actiklarinda merhaba ben bilmem kacinci kattaki komsunuzum, asure yapmistim da siz de tadin istedim dersin. onlar da bir kase alip tesekkur ederler.
olur da cam veya porselene koyarsan kabi alabilirmiyim dersin onlar da hemen mutfakta bosaltir, bi sudan gecirir tepsiye koyarlar.

yap işte ne güzel. onlar kendi mallıklarına pişman olurlar belki. hepsi olmasa da biri olsa yeter. komşu önemli.

kullan at kaseler mantıklıymış bak, yarın ben de onlarla vereyim.

@dinsiz adam çok güldüm ajhsfks

bişey demene gerek bile yok; merhaba, aşure getirdim afiyet olsun falan doğaçlama bi cümle kur zaten direkt teşekkürler eline sağlıklar havada uçuşur:) dağıt bence, çok güzel olur.

Tabak için ipucu vereyim götürünce "tabağı şimdi alabilir miyim" diyorum, "aa yıkasaydık" diyenler oluyor arada onlara da "sorun değil olsun" deyip gülümsüyorum hemen veriyolar. :) 2. bi şık ise plastik atılabilir kasede götürmek.

Yap da insanlık görsünler.
Alüminyum tek kullanimlik kasetler olur, hatta daha iyi olur. Tabağın iadesi prosedürü var bir de, güzel bir şey pişirilip içine konur öyle yollanır. Tabak uzun süre gelmeyebilir.

Lan benim komşum olaydın keşke diyesim geldi. Tatlıyla pek aram yoktur, ama samimi insan ilişkileri önemli. :)

hepinize teşekkürler, son kararım yapıp dağıtmak yönünde. elinde garanti bir tarif olan varsa ve paylaşabilirse çok sevinirim. :)

bir kase aşure komşuluk ilişkilerinizi düzeltmez. amacından dolayı pek beğenmedim fikrini. diyelim yaptın dağıttın, ya kötü olduysa? iyice kara listeye alırlar yaranamazsın arkadaşım. sen en güzeli yap ve arkadaşlarınla keyifle ye.

benimle aynı asansöre binmeyenler var ya. tek başımayım, 'abi bu geldi' diyorum yok diyor. ötekini bekliyor 10. kattan gelsin diye. kurban bayramından sonra 2 günde 1 buram buram sucuk kokutan karşı komşu teyzemiz var mesela. bi faydasını görmedik. yok abi verme aşure falan. 'insanlık görsünler' diye düşünüyorsun ama verme. deveye diken insana sken lazım ben bunu anladım. yaparsan içimde kalır o derece kızgınım ben bu öğrenci düşmanı komşulara. selamımı almayanlar var. 2 sene oluyor bizim ayrıca.

Bence verme ya. Ne gerek var. Öğrenci falan varsa onlara ver, yurtta kalan sınıf arkadaşlarına vs. Hiç sevmem öyle insanları :/

Ama vereceksen de alüminyum kaselerde ver bence.

Onlar hosgorulu degilmis diye senin de olmaman gereknez. Yap, dagit. Aliminyum kapta dagitiyor artik herkes, sen de oyle yaparsin =)

"abi ulke cok kotu hiv saygi sevgi kalmamis" diyenlerin kucuk bir hosgoruye bile karsi ciktigi su kotu gunlerde guzel bir is yapmis olursun =)

bana ver aşureleri :( komşularım hiç getirmiyor..
ve bence komşuların aşureye layık insanlar değiller.

sen yap erkek arkadaşına ev arkadaşlarına yedir cünkü o sevmediğin komşularına götürürsen direk çöpe gider benden söylemesi nerden mi biliyorum annem sevmediği komşularının getirdiklerini bu pislerin yaptıkları yenmez deyip direk çöpe atar.

www.facebook.com

Arda'nın Mutfağını öneriyorum. Facebookta tarifi var.

Bence de yap. Aşûre candır.

çok güzel, çok hoş bir şey düşünmüşsün fakat ben senin yerinde olsam komşulara vermem. bir kere davranışları insani değil. yani bir komşunu gördüğünde kafanı çevirmek, günaydın dediğinde yüzünü ekşitmek falan bunlar çirkin davranışlar. hiç gerek yok bunlara bişey ikram etmeye. yap aşureni arkadaşlarınla, sevgiline yesinler.

Yiyeceklerini sanmiyorum, dokerler sanki. Malum ogrenci evi falan...

Ben komşun olsam çok severdim seni.

Sen yap götür. Yemezlerse de, laf söyleselerde kendi öküzlükleri olur.

Test ettirin. Zeki sanabilirsiniz, zeki olmayabilir. Ama aynı zamanda olabilir de ve ona göre bir eğitim alması gerekir.

çocuğunuz zeki ve birçok çocuğa göre farklı, ama "çok çok özel" demek şimdiden erken. bence size düşen, madem öğretilen şeylerin geri dönüşünü hızlı alıyorsunuz bunu aktif tutmak. oyunlarla, oyuncaklarla, kitaplarla sorularla desteklemek. okuma-yazma işine pek girmeyin derim. matematik ve mantıkla devam edin gerisi geliyor zaten.

o yaş gruplarındaki çocuklarda durumlar, ilgiler, yönelmeler çok farklı. kimi bişey öğretmeye çalışırsın umru olmaz, kimi hemen kapar, sen çocuğuna zeki dersin bir başka arkadaşının yanında vasat kalır. seninki zekidir ama kaydıraktan kaymayı beceremez. bir başkası parende atar vs vs. bu farkı en güzel ebevynli oyun gruplarında anlarsınız. şimdiden tebrik ediyorum sizi. yolu ve bahtı açık olsun.

üstüne düştünüz, sınırları genişmiş, 7 yaşında bayağı kesir çözmeye başladı. İlkokul 2. sınıfta toplama çıkarma öğrenirlerken ne yapacak? okuldan ve dersten soğuyacak. dersi sabote edecek v.s.

fazladan öğretmenizin en tehlikeli yanı bu. ama bişey öğretmediniz. lise dahil, matematikten sınıf birincisi olarak geçti bütün sınıflarını. çok seviyo v.s.

sağlıklı olan bu.

götüreceğiniz ve akıl danışacağınız yer, çocuk psikiyatrisi.
çocuğu zeki olan anne babanın çocuğu ne yapıyo biliyo musunuz? 3 yaşında, takır takır gazete okuyo. psikiyatr ne diyosa onu yapın. hiç şaşmadan yapın.

@compadrito Benzer bir durum benim başımdaydı. Annem-babam köy öğretmeni olduğu için ve köyde bana bakacak kimse olmadığı için annem beni okula götürüp getiriyormuş, bir sırya oturtuyormuş 3 yaşındayken. Köy okulunda da tek sınıf var, sabahlaro 3-4-5. sınıfları babam sabahları okutuyor, 1-2'leri annem öğleden sonra okutuyor. Sınıfın bir tarafı 1., diğer tarafı 2. sınıflar. Haliyle gide gele 3.5 yaşında okumayı, bir 6 ay sonra da yazmayı çözmüşüm. O sene bana sahte karne de düzenlemişler. Hepsi pekiyi diye ertesi sene 2. sınıfa geçtim, o sene 2. sınıf zor geldi, 1. sınıf sıralarına geri oturdum ama ertesi sene 5 yaşındayken ikinci sınıfa gayriresmi başlayıp sahte bir hepsi pekiyi karne ile bitirdim.

6 yaşında şehir merkezine taşındık ve bir birinci sınıfa yazdırıldım resmi olarak. Halihazırda ilk iki sınıfı bilmek, öğretmenin her sorduğuna cevap vermek ve hatta aklımca onu sıkıştırmak çok sağlam ego tatmini verdi o yaşta. İlk elması kızaran ben, bir yarışma varsa ilk tamamlayan ben, sürekli her şeye atlayan ben; o başarı nal gibi ego yaptı. Bir de o zamanlar elması çabuk kızaranın sınıfta karizması oluyordu, sırf o elma ile kaç kişi dansa davet oynarken bana geldi, o da işin "hehe" kısmı. Sonraki sınıflarda aynı başarıyı göstermek için sıkı çalıştım, "aychovsky bu konuyu bilmiyormuş" dedikodusunu kendime yediremedim hiç. Onun verdiği motivasyon diğer sınıflarda da devam etti, hatta o zamanki gaz şimdiyi bile etkiliyordur; sonuçta alanımdaki bir şeyde "aychovsky bilmiyormuş" dedirtmek istemem hala kendime, her şeyi öğrenebilmek imkansız ama core competence'ım o benim. Bunlar da "özel" bir çocuk olmamdan değil, kesinlikle özel değilim; tamamen basit olana bayılan doğamdan ve annemin o dönem beni bırakabileceği bir yer olmamasından kaynaklı.

Bu durumda da aslında öğretilen şeye tepki tamamen çocuğun doğasına bağlı sanırım; ilgiyi kaybedebilir de, bildiği için yapışabilir de. Bu ve benzer kişisel özellikleri için pedagoglar ve çocuk psikologları birçok testler yapıyorlar. Zaten bir kısmı o kadar alışmış ki şıp diye anlıyor ne olduğunu. Sonra ilk önce öğrenmesi gerekenlere bakıyorlar, peşinden bebek adımları ile sınırları zorlatıyorlar.

Compadrito+1
Çünkü bizim ülkemizde özel yetenekleri olan, yüksek algılı çocuklar için ilköğretim okulu yok. Lise düzeyinde var o da her ilde yok.

Çocuk normal okullarda diğerlerinden farkı olduğunu seziyor. Her şeyi biliyorum, anlıyorum nasılsa deyip yeni öğrenimlere kendini kapatıyor. Çalışmanın önemini fark edemiyor. Sonra da hayatta çok ağır çuvallıyor.

Öncelike işin uzmanından çocuğunuz hakkında görüş alın. Nedir ne değildir tam anlayın.

hayat aplam, sen çok yaşa e mi!

demek istediğim tam da buydu aslında. hayatımı özetlemişsin:

'Çocuk normal okullarda diğerlerinden farkı olduğunu seziyor. Her şeyi biliyorum, anlıyorum nasılsa deyip yeni öğrenimlere kendini kapatıyor. Çalışmanın önemini fark edemiyor. Sonra da hayatta çok ağır çuvallıyor.'

aychovsky,

naapsin şindi bu fatihdr? oğlunun oyuncak arabalarına, delta, omega, epsilon, teta, sigma filan diye isimler mi koysun?

hocam, fatihdr ile benzer şeyleri ben de yaşadım fi tarihinde.

ben çocuklarıma okul öncesi okuma yazma, matematik gibi eğitimler vermedim. bizim eğitime ön hazırlığımız, bol bol boya, tomar tomar resim kağıdı, müzik dinletme, radyo tiyatroları dinleme küçük kas gelişimine faydası olacak uğraşlar( hamur, şekilli kurabiyeler gibi), balon şişirme, balona su doldurup top oynama gibi şeylerdi.

ancak çocuk öğrenmek isteyince sen bir şey yapmasan da öğreniyor. kızlardan biri ana okuluna gidip gelirken okumaya başladı. yoldaki tabelalardan, market etiketlerinden vb yararlanıp ptt nin t si, ayvanın a sı derken söktü kendi kendine. okula başladıktan bir hafta sonra öğretmeni beni okula çağırdı, şaşkınlıktan gözleri yere düşecek sandım, "bu çocuk okuyor" dedi. oysa ki epey deneyimli bir öğretmendi, şaşmasına ben şaşırmıştım.
sayıları, toplamayı ana sınıfına başlamadan önce büyük dedesiyle pişti oynarken çözmüştü zaten, sonra gerisini de getirdi.
hemen hemen hiç çalışmadan okullar bitti, dershane vb takviye almadan istediği bölüme girdi...

yerinizde olsam, çocuğa edindiği bilgileri kullanma yönünde alışkanlık kazandırmaya çalışırdım. araştırarak öğrenmeye yöneltirdim. emek harcamanın tadını tattırırdım.

ama önce anlayın, nedir, ne değildir.

on gün kadar önce. arkadaşın ofisinde. onun arkadaşıymış.

bugün, 8 saat kadar önce, tanya, damir ve oanh ile tanıştım. gagranın taa öbür ucunda. tanya bohemin teki, oğlu damir eğlenceli velet, oanh ise şapşikti.

Tanıştırılmak sayılıyor mu ? 2 hafta önce cumartesi arkadaşımın lise döneminden bir arkadaşıyla tanıştım, o akşam hep birlikte vakit geçirdik. Kendisini yine aynı arkadaşımın yanına gelirse görürüm o kadar. Başka yerde karşılaşmam, iletişim de kurmam. Tanıştık ve bitti saygısızca. (Özür diliyorum)

Yok illa siz kendiniz tanışacaksınız derseniz de geçtiğimiz haftaiçi okulun fotokopicisinde bölümümden olan ama daha önce hiç görmediğim insanlarla ders muhabbeti yaptım az biraz sonra isimlerini öğrendim ve ayrıldım yanlarından. Onlarla da fotokopiciden fotokopiciye konuşurum herhalde.

Geçen hafta alttan aldığım bir derste bir kaç kişi beni diğer derslerde gormediklerini,kaçıncı sınıf olduğumu sordular, o şekilde tanıştık. Bölümde az insan olduğu için yabancı biri hemen fark ediliyor, o yüzden sordular herhalde.

Want2die +1 aynı şekilde. Biriyle tuttum ben muhabbet şeyettim kendileri hiç konuşmuyo. Ben de yeni başladığımda böyle miydim diye düşünmeden edemiyorum hehe

bugün sürüsüyle insanla tanıştım lakin hiç biri kalıcı değil. tanışmak-tanış çok da büyütülecek üstünde durulacak bir durum değil.

Geçen pazartesi günü. İlk defa "oha hayatımın aşkıyla tanıştım." Diye düşündüm ama meğer o öyle düşünmüyomuş. İkinci buluşmada anladık.

Dün akşam bi partide fransız bi çocukla tanıştım. Benim kötü ingilizcem ve onun kötü aksanı yüzünden sadece tanıştık.

Sadece Türkiye'de 700 kişilik, dünyada 92 bin kişilik şirket olduğu için sürekli yeni kişilerle tanışıyorum.

bir ay önce ev arkadaşım bir kızla çıkageldi. onunla tokalaştım, memnun olduk falan karşılıklı. daha sonra lavabonun yerini sordu. tek muhabbetimiz bu sahfajs. bu tanışmadan sayılıyorsa, o kız.

yok devamlı görüştüğüm, hayatıma giren, iyi kötü bir ilişki kurduğum birini sorarsan 4 ay kadar önce falan şimdiki ev arkadaşlarımla tanışmıştım. arada belki tek tük olmuştur tanıştığım, çünkü ben bile 4 ayda tek bir kişiyle tanışacak kadar asosyal değilim ama aklıma gelmiyor valla.

4 ya da 5 yıl önce sanırım

köpük

jel

ben jel seviyorum daha rahat oluyor

ikisini de kullandım, jel daha uğraştırıyor köpürtmesi, yıkaması falan. ama daha zevkli.

köpük ise kolay yıkanıyor ama daha klasik.

başka da bir fark göremedim.

bende sabun, jel ve köpük kulandim. Sabun yüzümü biraz yakiyor ondan jel ve köpük kulaniyorum. BENCE IKISINI DE DENE, MARKASINA GÖRE KALITELERI DEGISIYOR. Hem güzel ce 1-2 daka yüzüne ovman gerek jel olsun köpük olsun.

jel

haha kafalar karıştı.

Köpük iyi

nivea köpük.

Köpük: Hızlı ve daha çok tahriş.

Jel: Yavaş ve daha az tahriş.

Jeli köpürtmek için uğraşırken sakal diplerine köpüğü daha iyi yedirmiş oluyorsun ve bu da daha az tahrişe sebep oluyor.

Sabahları zaman değerli olduğu için ben köpük kullanıyorum.

İkisi de cildi ve sakalları yumuşatmayan, etkileri yüzeysel olan kozmetik ürünler. Doğrusu; Tıraş sabunu&Tıraş fırçası.

Herkes detaylı açıklamayı yapmış da ben de köpük tercih ediyorum, jelin suratımdan arınması zaman aldığı için üşeniyorum.

Köpükte gereksiz yere kalabalık duruyor gibi. Jel iyi.

torrent varken online izlemekle uğraşma bence.

onlinedizi.co
dizipub
dizist

Dizisr güzel

tadı muhteşem oluyor!!

muhteşem olduğu yokta, fena olmuyor.

7-8 yaşımda pilavı yoğurt ve ketçapla karıştırıp yediğim bir dönem oldu. şu an ıyy diyorum ama o zaman ketçapsız çok boş geliyordu. şimdiki favorim mısırlı bezelyeli dereotlu pilav.

pilava ketçap döküp, nohuta mayonez döken turisti gördüğümden beri midemi bulandırıyor o görüntü sdlfks.

domatesli pilav gibi. kötü.

pilava ketçap döken köylüdür.

ben pek sevmem ketçapı.
dökmem.

Seveceğim adamı buna göre seçicem

Deneyeni geçtim de deneyip de seven bizden değildir.

tadı güzel oluyor bence ama şimdi ketçaptan ketçaba fark var. hepsini dökmem.

yoğurt yoksa gideri oluyor.

Ketcabi hic sevmiyorum
Pilava da yakışmadığını dusunuyorum. Hatta igrenc buluyorum.

yenibosna'daki köprünün altındaki büfedeki pilavcıya gidin bir tavuklu pilav alıp ketçap dökün bakalım dökülmez mi!!!

@metalika ordan da yedim. Dökülmez yaa

www.asos.com
edit:benzer sadece hemen heyecan yapma :)

High hopes :)

imkanın varsa adalara taşın kurtar kendini. fakat kışın nasıl olur bilmem. eve erzak yap, ısınma sorununu da halledersen deme keyfine :)

son zamanlarda gördüğüm en kral plan

bi fikrim yok ama sana şu şarkıyı armağan ediyorum benim de dinledikten sonraböyle bi fikir oluşmuştu
youtu.be

abi ada sıkar ya. gece hayatım yok, evden çalışıyorum diyorsun ki benzer bir hayat yaşadığım için seni çok iyi anlıyorum. ama arkadaşlarınla bi plan yapsan yapamazsın. yani yılın 365 günü akşam 8'de adada olman lazım. o saatten sonra gelip giden oluyor mu bilmiyorum, deniz taksi mi ne o tarz bi şey var sanırım ama pahalıdır herhalde o da.

adanın kendisi güzel tamam ama orada yaşamak bence sıkıntı olur. ada sonuçta. çoğu hizmet işte kargo en basitinden mesela, problemli. bi de istanbul'da yaşıyosan zaten adada bi ay sonra sıkılırsın. çok yavan ve tatsız gelir herhalde. hani ada gibi minik, kendi halinde bi şehirde yaşasan sıkılsan bile idare edersin, "e sıkılsam nereye gitçem sanki amk" dersin. ama 1 saat mesafede istanbul varken, 15 milyon tane insan varken o adada uzun süreli yaşanmaz gibi. bence.

Valla güzel plan da zombiler falan basarsa kaçma şansın yok. O biraz sıkıntı yaratabilir. Onun dışında güzel.

adalarda yaşamadım ama yaşayan arkadaşım var.
bildiğim kadarıyla orada belli bir arkadaş çevresi var, o yüzden çok mutlu.
bence denemeye değer, zamanla oradan kendine bir çevre yapabilirsin belki.
dene ya ne kaybedersin. olmadı dönersin nolcak.

@pescador bildiğim kadarıyla saat gece 00:30-1:00e kadar vapur var. yanlış olmasın

tavsiyem 1 ay denemek için bir ev tut tam yerleşme veya günlük haftalık eşyalı ev bul dene baktın çok iyi herşey yerleş 1hafta 1 ay da anlaşılır zaten ama hiç denemeden komple yerleşirsen pişman olabilirsin birde yalnız değilde bi arkadaşla/sevgiliyle geçilse çok eğlenceli olur

@razvan rat, şehir hatlarında son vapur 20:30'da mıydı neydi en son gittiğimde, onun dışında motor ya da bahsettiğim gibi deniz taksi tarzı zımbırtılar varsa bilemiyorum. ama bence yine sıkıntı. yani atıyorum arkadaşlarınla şampiyonlar ligi maçı izlemek istesen bi' nevizade'de dönemezsin işte. ben de hiç gece hayatı olan, dışarı çıkan bir adam değilim hatta senede 2 ya da 3 kez yaparım bu tarz atraksiyonlar. ama bunu yapamayacağımı bilmek çok rahatsız eder açıkçası. sanki "en geç 1'de evde olacaksın" diyen bi anneyle ömür boyu yaşıyomuş gibi.

şehir içinde de gece 2'de ulaşım kolay değil tabii eyvallah ama taksi var, metrobüs var vesaire. otobüs de vardır belki emin değilim. en kötü atlarsın taksiye en yakın metrobüs durağına falan gidersin. adada öyle bi şansın da yok. arada deniz var yav.

ha diyeceksin ki e maçı adada izleyin o zaman amk. e şimdi nevizade'de, ne bileyim kadıköy'de izlemek vaaaar, adada izlemek var.

Yasama imkanim olsa yasardim, oyle diyim.

Anakarada da arada kalabileceğin birileri varsa sıkıntı olmaz

Yaşanır. Çarşıda her şey var. Gece hayatı olmayan adamsan hayatın da düzenlidir. Her işini gündüzden halledebilirsin.

Ama tam kış vakti taşınmak meşakatli olacaktır

sucuğun olduğu heryerde oturulur bence.sırf bu yüzden türkiyeye döneceğim yozgatta yaşamaya bile razıyım yeminlen yeter ki markete gittiğimde iki sucukla gözgöze geleyim

su arkadasa bir mesaj atin belki tasinmistir ve bilgi vermek ister: eksiduyu.ru

benim bu konuyla ilgili cevabim da orada duruyor, ozetle imkanim olsa bir saniye dusunmem.

aklıma Almanya-Avusturya ilişkisi geldi, tarihçi değilim ama eskiden beri çeşitli düzeylerde ilişkileri olan iki bağımsız ülkenin birbirine bakış açısına dair zebil gibi yazı bulunabilir en azından Germany-Austria relationship araştırılırsa. Diğer yandan ne düzeyde bilmiyorum ama Avusturya'yı Almanya'dan tamamen bağımsız bir ülke -Almanca konusu tartışmalı- olduğu yönünde bir kitle de mevcut, kaynağını hatırlayamadığım bir yazıya rast gelmiştim geçmiş zamanda. Hatta internette bir keresinde Avusturyaca sözlüğe bile denk gelmiştim. Yöresel/bölgesel dilde kullanılan farklı ifadeler dışında klasik Almanya Almancasından kendini soyutlama/farklılaştırma fikri olup olmadığını bilmiyorum.

Merak edip Almanca google araştırmasında şu haber Avusturya vatandaşlarının bakış açısıbakımından baya açıklayıcı geldi www.welt.de

Habere göre Avusturyalıların %47'si genel olarak Almanlar hakkında "oldukça iyi" kanaatine sahipler, sadece % 4'ü "kötü" kanaat bildirmiş. haberin devamındaki diğer istatistiğe göre Avusturyalılar, Almanları en çok güçlü sanayi ve ekonomi yönüyle överken, en çok eleştirdikleri nokta ise çok fazla göçmen ve yabancı bulundurması olmuş.

hindistan ve pakistan diyeceğim. urduca ve hintçe neredeyse aynı. ama ilişkileri gergin.

Amerikalılar kanadalıları her fırsatta bokluyorlar.

İskandinav ülkelerinin dilleri birbirine çok yakın. Politik/resmi anlamda nasıllar bilmiyorum ancak halkları birbirinden nefret ediyor. Sanırım en nefret edilen de isveç olmalı.

sadece dilleriyle ulkeler arasi iliskileri belirlemek zor gibi. yani kktc falan denmis ama kktc turk topragi her ne kadar baska ulke statusunde olsa da yani orada yasayanlar da gayet turk.
benim ornegim rusya- ukrayna, ayni dil (ukrayna nin kendi dili varmis sanirim ama ulkede hakim olan dil rusca) nerdeyse ayni kultur fakat rus yayilmaciligindan dolayi adi konulmamis savasin icindeler su anda.

iskandinavların dilleri çok benziyor, hatta Norveç'in resmi dili İsveççe iken, milli nedenlerden dolayı dilin ismini Norveççe'ye çevirdiler. Ama aralarındaki ilişki bir değişik, hepsi diğerlerini eziyor, kendini üstün görüyor.

Amerika vs Kanada, dilden dolayı özel bir yakınlaşma olduğunu düşünmüyorum.

Almanya - Avusturya, tarihten gelen bir yakınlaşma da var. Şayet kendileri Alman kökenlidir.

Güney Amerika genel olarak Kristof Kolomb'un (ki adamın orijinal adı Cristobal Colón, neden adamın adını Türkçeleştirmişiz ya da İngilizceleştirmişler, anlayamıyorum) keşfedip sömürgeleştirdiği yerler. Yerliler varmış o zamanlar, kendi dinleri ve dilleri ile, şimdi İspanya'dan çok Hristiyanlar. Canlarına okumuş Kristof Kolomb (gerçekten, çok sağlam sömürmüş).

Sao Paolo'ya İtalyanlar çıkartma yapmışken, Rio de Janeiro'ya Fransızlar ypamış çıkartmayı; Portekizlerin elinde kalmış bir şekil. Ama bu yörelerde hala yerel isimlerde İtalyanca ve Fransızca kalıntısı kaldığı söyleniyor.

İş yerinde bütün gün yalandan moralin bozukmuş gibi yap, sağa sola sebepsiz yere çıkış. Arkadaşın eminim ki buna kayıtsız kalmayacaktır, akşam da "Ya kardeşim hiç tadım yok başka zaman takılırız" gibi bir şey söylersin gün içindeki tribin nedeniyle ısrar edemez. Ben hep böyle yapıyorum adım asabiye çıktı bu yüzden. Halbuki şeker gibi adamım normalde.

angelus'u iş yerinden tanıyorum aynı dediği gibi bir adam oldu çıktı. onun taktiğini kullan, gerçi biz artık yemiyoruz yemiş gibi yapıyoruz sadece..

Konuşma bk +1, cigerdelen +1

amerikan edebiyati diyince aklima gelen ilk isim john steinbeck. 2-3 kitabi girer zaten listeye.

The great gatsby, gazap üzümleri. hemingway ayrıca..

İlk kalemde akla şunlar geliyor:

To Kill A Mockingbird (Harper Lee), The Great Gatsby (F. S. Fitzgerald), Hemingway Amcadan bir şeyler, Catcher In The Rye(J.D. Sallinger), Fahrenheit 451(Ray Bradbury), The Grapes of Wrath, Of Mice and Men (Bu ikisi Steinbeck), In Cold Blood (Truman Capote), On The Road (Jack Kerouac), Slaughterhouse-5 (Kurt Vonnegut), Cathedral (Raymond Carver), Faulkner Amcadan bir şeyler, The Road (Cormac McCarthy)


Bu arada Goodreads'te böyle listeler var. Göz atmanızı öneririm. www.goodreads.com

philip roth - american pastoral
cormac mccarthy - the road / blood meridian
toni morrison - beloved
william faulkner - the sound and the fury
ernest hemingway - the sun also rises
amy tan - the joy luck club

tan ve morrison örneklerinde olduğu gibi azınlık edebiyatına da mutlaka bakın

lolita - nabokov
as i lay dying - william faulkner
black boy - richard wright
the fire next time - james baldwin
invisible man - ralph ellison
the 42nd parallel - dos passos
the hidden persuaders - vance packard
of mice and men - john steinbeck
slaughterhouse-five - kurt vonnegut
post office - bukowski

en iyi on diye sey etmeyeyim de vucutta mallik orani cok yuksek oldugu icin sonradan 'ay su kitaba haksizlik mi ettim acaba' diye dusunuyorum. aklima gelen 10 farkli yazardan 10 iyi kitap.

Ben almıyorum ama arkadaşım gün başına 2 geliş 2 gidiş 4 vesairlik alıyor. 9 lira falan.

aylık akbil masrafı diye duymuşluğum var.

altında şirket arabası yoksa aylık akbil tutarı kadar (170tl) öğrenci akbilin varsa aradaki fark cebine kalır.

300 tl fix.
şahsen almıyorum ama şirkette alanlardan biliyorum.

makarna gibi yap, üzerinede tulum yada çökelek. öf bee :))

eristeyi makarna gibi yap işte, üzerine de ceviz rendele.

makarna gibi yapmayı biliyorum da daha farklı ve lezzetli şeyler arıyorum aslında.

Tavuk suyunda hasla hafif sulu birak uzerine tavuklari parcala.
Yada makarna gibi pisir uzerine kasar rendele.
Ilk tarifi sulu birakmayip tavuklarin uzerine kasar rendeleyip hafif firinlayabilirsin.

(bkz: erişteli ayranlı çorba)

sonra beni çağır lütfen :)

Kum midyeli yap.

Not: erkeğim

hiç abartmıyorsun ama çok abartıyorsun. şöyle ki sen bu kadar değer veriyor ve hatta bunu belirtiyorsan senden izinsiz kullanmamaları lazım. kulak çöpü bile olsa. ama anlamıyorlarsa da yapacak bir şeyin yok en azından kalplerini kırma.
bu duruma senin gibi bakamayacaklarını kabullen ve çözüm bul. onları değiştirmeye çalışmak yerine dolabına kilit al falan filan mesela.

biz de kullanıyoruz birbirimizin eşyalarını sıkıntı olmuyor.

Patlamadan konuş ve bu konuya bi acıklık getir. Dileklerini isteklerini düzgünce talep et insanlara. Devam ederlerse eğer sen de onların değer verdiği şeylere hunharca davran ve onların seni uyarmasını sağla. Duzelmiyorsa tüm bunlara rağmen en begencegin kazağı kendi duzenine gecince al.

bence ne olursa olsun abartılıdır. yapmasalar iyi de yapıyorlarsa da kabullen geç. atla deve değil alt tarafı kıyafet. kız kardeşini bilmem de anne bu ya. çok ağır ama hani böyle baya ağır şeyler olmadıkça cidden en ufak kötü söz söylememek gerek. sonra insanın çok içi yanıyor. insan ayrı kalınca kıymetini biliyor ve çocukken söylediği sözden bile pişman oluyor.

Bir gün çok sevdiğim bi kitabımın yaprağını babam okurken katladığı için müthiş bir kavga çıkarmıştım. Sonra gel zaman git zaman babam öldü, bugün o kitabı ne zaman görsem "Keşke o esnada kafama yıldırım düşseydi, ne bileyim, çenem götüme kaçsaydı da kalbini kırmasaydım" diye üzülürüm. Şu anda da aynı şeyi düşünüyorum. Umarım sizler böyle şeyler yaşamazsınız.

eşyalar sadece '' eşya'' dır ve kullanılmak üzere üretilmişlerdir. Annen ise şu hayatta atıyorum 30 40 sene daha seninle olacak, hakeza kardeşin.

insanı kırmaya değmez, hele anne kardeşi.

Benim de sac fircasini kullaniyodu annem. Aldim verdim bi tane. Oysa anne iste var bi tane niye aldin ikinciyi dedi. kullanmadiklarini soyle kullanacaksa onlari kullansin.

haklısın ama kırmadan anlatmaya çalış derdini. ben de erkek kardeşimim kıyafetlerini aile evinde kalmaya geldiğimde çok giyerdim ama daha çok evde giydiği ve eski duran şeyleri. Bana da kız kardeşim yapar, hatta kaybettiği falan olmuştu, sinir bozucu ama kalp kırmadan halletmek gerek bunları.

Annene feda olsun birde cok mu abartmisim diyorsun.almis kadin oglunun kazagini giymis sende hala massimodan aldim derdindesin.mal mal diye olenlerdenmis gibisin

benim kız kardeşim, ablam yok.

annemle aynı beden değildik (annem öldüğü için -di'li geçmiş zaman), o yüzden hiç böyle sıkıntılarım olmadı ama herhalde bana sormadan dolabımdan bir şeyimi alıp da giymezdi annem.

neticede bir kazak anneden daha kıymetli değildir. kalp kırmaya değmez. giysin, ne olacak?

çeker vururum direk ama kendim abimin kıyafetlerini giyerdim paso

Dolabini kilitle veya kilit tak konuyu açma onlar da dolabini açmak isterse kendi özel alanın olduğunu söylersin olur biter

Benim annem ve kardeşim de giyer, ben nadiren annemden giyerim kardeşimden hiç giymem. Milyar kere yapmayın etmeyin dedim dinletemedim, kendi hallerine bıraktım. Bunda yatılı gidip dolabı onlara bırakmanın etkisi var 4 sene alışmışlar elden bir şey gelmiyor. Birak sen de takılma ya da onlara birkaç parça bir şey al. Bir de aldığın kazagi niye bir kere giyiyorsun öteki tarafa mi götüreceksin, giy eskit.

anasıyla kardeşine bir kazağın muhabbetini yapan adama ne anlatılır yahu. tey allam gece gece.

annemler 5 kız kardeş, 2 tane de benim yaşlarıma yakın hemcinsim kuzenlerim var, kimseden kıyafet de almam ama dolabım sürekli talan edilir, 2 yıl önce ortadan kaybolan (ve hala bir düğmesini bile bulamadığım) şu ana kadar en sevdiğim pantalonum, bir gece kıyafetinin altına özel olarak aldığım sütyenim (tabi ikisini de giyemedim), öğrencilik zamanlarımda para biriktirip aldığım çok çok kaliteli makyaj malzemelerim, hediye gelen ve kullanmaya kıyamadığım eşyalarım ve daha niceleri bu yolda heder oldu. öğrenciyken bile dolabımı düzenlerken kapıdan bakıp "oo ne kıyafetlerin vardır şimdi,kullanmadıkların var mı?" diyen teyzemi saymıyorum bile ama onlar aile be =) aldıkları şeyler de eşya... ailedir bu kırsam da yanımda onlar deme, birbirinizi yerine koyulabilecek şeyler yüzünden kırmadan bir arada olmak daha güzel.

benim küçüklüğüm küçük emrah filmi gibi geçti. elindekinin kıymetini bilirdim hep. orta birdeyim, bana hayatımın (üniversiteye kadar) tek doğum günüsü yapılmış, sadece bir komşu hediye getirmiş, evdekiler bile hediye almamış, komşunun hediyesi de çok güzel lacivert bir kazak, giymeye kıyamıyorum.

peki ne oluyor? ablam ertesi gün yerleri silerken onu giyiyor, bir güzel çamaşır suyuna buluyor. kazağı hiç giyemiyorum. lekeli lekeli bana geri verdiğinde gözlerim dolmuştu. ama abla sonuçta, sesimi yükseltmem asla.

bir başka örnek, yine aynı ablam, şiir yarışmasında birinci olduğum için kazandığım saati hamama giderken götürüp çaldırmıştı. yine küçük emrah bakışı attım ama saat geri gelmedi. (hayır dostum işe yaramıyor)

Haklısınız. Bence abartarak fiyatını söyle. Anne ben o kazağı özel günlerde giymek için 600 liraya aldım de. Üstüne bir yemek dökülse ne yaparım de.

haklısınız

Haklisin, anne kardes diye sinirlarini zorlayabilirler diye bir sey cok. Anne de olsa belli bir saygi olmali arada. Sinirlarini bilmeliler. Benim annem hangi kiyafetimi, ayakkabimi giyip giyemeyecegini bilir mesela. Kiyafet konusunda ne kadar hassas oldugumu bildiğinden giyebileceklerini bile giymez.

Eskiden bilmezdi mesela. Her seferinde durumu aciklaya aciklaya alistirdim. Deneyin.

Ayrica iyi o zaman annen vs bir gun olecek diye her turlu saygi cercevesini kiralim gitsin. Senin ondan once olme ihtimalin de var ve istedigin cok buyuk bir sey degil. Annen bir gun olecek vs diyenlerinki de bir nevi duygu somurusu gibi olmus.

Ben de kiz bagir cagir demiyorum tabii ki. Yani annenin evde o kazagi giymesi cok mu onemli sanki. Erkek kazagi giymeye bu kadar meraklilarsa (rahatligindan dolayi belki) onlara da 3-5 kazak aliver ucuz yerlerden. Sonucta annen o kazagin fiyatini bilmiyordur belki.

durumu sakince anlatın.
arada da annenize kardeşinize hediye alın giyim vs .

darknum_, çok doğru söylüyor.

Öyle bi anneden bende de var. Ve ben onun bi eşyasını kullanmak için izin istediğimde de vermiyor misal. Mırın kırın ediyor.

Bunun çaresini ben şimdiye kadar bulamadım. Bulursan sen de söyle bi zahmet. Zira bikaç ay aç gezmek uğruna tüm paramı çantaya yatırdığımda ve o cantanın üstünde sigara yanıgına rastladığımda kusura bakmayın da sinirlenmek hakkım. Almasın kullanmasın denmiyor ki, izin alsın ve neyin nerde kullanılacagını bilsin. Yemek yaparken massimo kazak kullanılmaz, arkadaşlarla okey partisine de chanel çantayla gidilmez.
Duygu sömürüsüne gerek yok bu konuda, annen diye senin kişisel eşyalarına izinsiz çöküp de hunharca kullanamaz ki. Ben de onunkini kullanamam. Bak kullanamaz demiyorum, kullansın ama yerinde ve temiz kullansın. Bunu da rica etmek ''mala annenden daha cok kıymet veriyon inş anan ölür de anlarsın'' gibi bi feedback ile gelmemeli.

Velhasıl kelam, sadece almadan önce izin istemelerini ve nerede ne yaparken giydiklerine dikkat etmelerini söyle ya da odanı kilitle. 7 milyon defa söyleyince belki işe yarayabilir. Ben başarmak üzereyim.

guylian. tek geçerim.

artık öyle bir global dünyadayız ki bütün marketlerde satılanlar aynı. bahsettiğin markalar Türkiye'de de bulunabiliyor. bence onlardan isteme. kaliteli şeyler değil.

kaliteli şeyler için butik pastaneye filan gitsin.

lebkuchen +1

lindt.

ritter sport demek icin geldim ama kabul olmuyor galiba.

gerci artik butun cikollar burada da bulunuyor esprisi kalmadi.

Zaten bahsettiklerimden getittirmicem,baydı artık onlar:)

lindt +1
after eight

Lebkuchennn.

Hanuta

nussknacker

nusskacker +651265
kesin biliyorsunuzdur:
encrypted-tbn3.gstatic.com
benim hayatımda en çok sevdiğim çikolata. gerçekten. çok ucuz. 0.69 euro. Aldi marketlerde satılır. bence bir tane pahalı ürün aldıracağınıza 10 adet nusskacker aldırın. ucuz diye kalitesiz sanmayın. türkiyedeki tüm çikolatalardan daha kaliteli ve güzel. 10 tane almayacaksanız bile en az 1 tane aldırın, denemiş olursunuz. aşırı ucuz zaten.

Uzak mesafe.

işsizdim. o ise birden 5 bin lira kazanmaya basladı. g.tü kalktı. beğenmedi eski yavuklusunu.
Ailesi parayı görünce bi garip oldu falan..

Film çıkar ulen bu hikayeden.

uzak mesafe

öss mi ne ise adı işte ona çalışıyodu, bi garip olduydu

İkisi mesafeden,
birisi ergenliğinden(her şeyi arkadaşlarına sorup yapan tiplerden),
birisi tutucu olmasından(gereksiz uzaklık),
birisi aynı anda 2 kişiyi idare etmesinden,

gerisini hatırlamıyorum, çok akılda kalan sebepler değildi.

Boyumuzdan oldukça büyük birtakım sorunlar nedeniyle.

el kaldırdı.

ben ateisttim onun babası fethullahçıydı. gerçi şimdi olsa sorun yok pek bu eşleşmede. bi de ondan önceki ilgi duyduğum kızı biliyordu, o kızla adaştı ve aynı müzik aletini çalıyordu. bu meseleyi taktı kafaya. terk etti.

ondan sonraki kafa dengiydi ama bi sebepten gaza gelip evlenmiş bulunduk ben işsiz kalınca o darlandı. bu sefer ben tam iş buldum terk etti beni. çok sabırsızdı. ben de hayvanın tekiydim tabii bu da önemli faktör.

Uzak mesafede herşey göze büyük göründü. Ayrıca ona göre çok rahattım, o da buna karşılık güvensiz ve kıskançtı.

sonuncuda cok iyi bir insan oldugum icin. (bkz: sen cok iyi bir insansin) gerisini dinlemedim.

o askere gidiyodu ben de yurtdışına. gidersen ayrılırız dedi, gittim ama ayrılmadık. döndüğümde ayrıldık cidden hayatımın hatası diyorum bu olaya.

sonra bi tane daha oldu annesi kanserdi ağırlaştı. ben sana olan sevgimi sindiremiyorum annem bu durumdayken dedi konuştum vs. olmayınca ayrıldık. 3 ay sonra annesi öldü kadının 40ı çıkmadan nişanlandı.

1) baskasini tercih etmem
2) aldatmasi
3) sevmemesi

Ucu farkli farkli kisiler tabii.

boş ümitler ;)

Sıkılmak

affetmeyi bilmemesi, ufacik konulari cok uzatmasi, bana karsi yanlis davranislari.

sonra affettirdi kendini ama kerata, simdi birlikteyiz.

fikir uyuşmazlığı

tam bir orospuydu :)

ben lise mezunuyum diye ayrıldı.
çok üzülmüştüm.

İndiana jones, kristal kafatası krallığı?
Tamamen sallamışta olabilirim, çok önce izledim çünkü

bana da indiana jones gibi geldi
edit:bu arada Allah acil şifa versin

bana da kristal kafatası gibi geldi. kristal iskeletler var ve güney amerika'da geçiyo. ama kötü kadın alman değil rus, ve de yeni bir film, 2008 tarihli.

geçmiş olsun bu arada babanıza.

Çok teşekkür ederim yardımlar için. :) film indiana jones kafatası krallığı'ymış. tarihi yanlış hatırladı herhalde.

hastaneye git abi co tehlikeli bir yer.
ayni bolgede catlak olup bunu 2 gun sonra sabah uyandiginda hareket edemiyince fark eden bir hocamiz vardi.
adam gulerek anlatiyordu bu durumu.

Ne olur ne olmaz git gene. Ben zannetmiyorum çatlak olduğunu, duramazdın çünkü.

bazı insanların ağrı eşiği diğerlerinden yüksektir. öyle kırılırsa çatlarsa duramazsın olayı safsata. doktora git.

sinirlerin yeterince zedelendiyse kirilip unufak olsa bile hicbirsey hissetmezsin. direk doktora

gözlük kullanıyor musunuz? tam bilmiyorum her işitme kaybında oluyor mu, ama mesela teyzem gözlüğün sapına monte edilmiş, kulağın içine değil arkasına geliyor. böyle. www.google.com.tr

Ablamın bir kulağında büyük oranda var. Çıkarılabilir birşey takıyor. Bizimleyken falan takmıyor, bizim zaten ses tonumuz yüksek aile olarak. Onun haricinde dışarıdaki insanlarla iletişime geçeceği zamanlar sadece takıyor. Kendisi gayet memnun bu durumdan. Sürekli takması biraz hassaslaştırıyor kulağını, işitmesini falan çünkü.

teşekkürler.

Sadece üzerimde tişörtle aynı olayın gerçeğini yaşadım 2 sene önce. Bişi olmuyor.Rüya olarak anlamı da utanç durumuna düşmekten korkan bir bilinçaltın var diyebiliriz:)

Cevrendekilerin öğrenmesini istemediğin kötü yönlerin var, bunlardan kurtulmaya çalışırken kişiliğinden veya huylarindan da endişe ediyorsun.

Lim5 +1 ben de tam bunu düşündüm. Benzer rüyaları ben de gördüm daha önceleri.

bir anlami yok tamamen bilinc altinin pisligi :D

uyurken götün açıkta kalmış

arkanı kolla, kapıcı seni sikecek.

kartı verdikten sonra arayıp iptal ettir, atm yutsun.

işe yarar çiz ver.

@Naberabi; Onu da düşündüm ama mevzuya uyanmaması gerek.

@labanon; Eyvallah abi.

Oluşturabilirsen manyetik kısımda küçük bi çatlakta oluşturabilirsin

pardon da bu vatandaş senin şifreni nereden biliyor? Değiştirsene.

çizince kart bozulacaksa geri aldığında sen de kullanamayacaksın demektir. o zaman arayıp iptal ettirmek daha garanti.
bu arada kullanmayacağı kartı neden istiyor eleman?

güçlü bir mıknatısla manyetiğini bozabilirsin.

bazı bankalarda şifre internet bankacılığından ya da telefondan değiştirilebiliyor. kartın bilgilerini not et. teslim ettikten sonra şifreyi değiştir.

Üsküdardan da bakabilirsin.

HO metroya yürüme mesafesi kira olarak oldukça yüksektir ve 1+1 pek yoktur.. Ferahevler'e bak derim HO metroya dolmuş - otobüs çok zamanın varsa yürüyerek ulaşabilirsin, kiralar daha ucuzdur..

Selam, ev arkadasi olmayi dusunurseniz taksime cok yakin evimde 1 odami kiraliyorum. Dusunurseniz detaylari konusabiliriz.

Adını hatırlamadığım bi otobüsle metrobüse gel. Sonrada metrobüste hadımköy durağında in. Beylikdüzü aon duraktan bi önceki durak. Sonra yürüyerek gidebilirsin oradan.

silahla ve güçle özdeşleştiriliyor olabilir. maço bi iş yapıyor olabilir o üniforma giyen. göt isteyen, cesaret isteyen bi iş yapıyodur. dişiyi ve dişinin doğuracağı çocukları daha iyi koruyabilir o üniformalı. silah da penisle özdeşleştiriliyor olabilir.

Erkege de seksi geliyor duruma gore?

Resmi olduğundan. Resmi Kıyafet içindeki insanların yapabilecekleri eylemler kurallara bağlıdır. İşte o Yüzden üniformalı kişiyle Sevişme, çeşitli oyunlar yapma fantezisi insanı cezbeder.

herkese seksi gelmez. örtük bir şekilde domine edilme, itaat etme isteği olabilir.

Benim için Her üniformalı değilde bahriyeliler özellikle. Çok maskülen geldiği için olabilir belki.

yasak seylerin cekici gelmesiyle ilgili bence. uniforma giymis insan belli kurallara uymak zorundadir, belli bir resmiyeti korumak zorundadir. uniformali insani o kurallar disinda gormek, veya o kurallari yikmaya yonlendiren insan olmak yasak birsey yapmak demektir. kurallari cignemenin ne kadar zevkli oldugunu hepimiz biliyoruz zaten..

üniforma değil de üniformanın mini etekli olması ya da memelerde yarattığı seksilik hoş gelir. mesela hemşire. uzun etekli ya da pantolonlu normal bir hemşire seksi gelmezken şu gelir.

ecx.images-amazon.com
www.vpillsgoldmedikal.com

Uniforma biraz daha bir şeyler yapıyormuş etkisi verebilir. Ne bileyim örneğin, itfaiyeci hayat kurtarır, asker ülkeyi korur, vb. Ortada bir de otorite figürü var, biraz daha alfa yapabiliyor kişiyi; o zaman "Otorite beni seçti" ilüzyonu yaratıyor olabilir.

Aynı şeyin tersi erkekler için geçerli olabilir. Hostes, hizmetçi, okul giysisi, vb. gibi şeylerle kendini "efendi" gibi hissediyor olabilir erkek. Formalı biri ona boyun eğiyor, vb.

fantezi dunyasi sonucta, ondan gelebilir :)

Zaptedeni zaptetme fikri seksi, ister polis olsun ister hemşire.

Tabii bu genellenemez bir şey. Mesleğiyle hiç işim olmaz, ben direkt üniformaya kılım mesela.

Robinsonda ama çok pahalı. Bence dijital edisyona bak.

Büyük d n rlarda var.

biraz oasis serpiştirilse daha hoş olabilir sanki.

(bkz: death cab for cutie)

coldplay - don't panic
travis - love will come through

emin olamamakla beraber, sanırım yakalamak istediğin duyguya uygun parçalar..

morrissey - that's how people grow up
the growlers - people don't change blues
the strokes - trying your luck
jake bugg - two fingers
the feeling - never be lonely

arcade fire-cold wind. son baktığımda spotify'da yoktu o yüzden; www.eksiduyuru.com

Tam oturdu bu günüme, eline sağlık.

Mobildeyim bakıcam

çok güzel olmuş, ara ara yap böyle

Çok güzel. Eline sağlık.

teşekkür.

aija ya gidin

cihangir tarafında 5.kat`a gotur.
webde sitesi tarifi falan var. memnun kalırsın.

Dogatepe.

Herhangi bi midpoint olabilir.

izmirde 3500'e çok güzel yaşarsın, neredeyse krallar gibi.

istanbul'da ise hayattan zevk alacak vaktin bile kalmayabilir koşuşturmacadan, hep stres hep stres. ve istanbul'da tutacağın ev iyi bir yerde, güzel bir ev olursa zaten maaşının büyük kısmı ona gidecek. izmir'de bu şartı çok daha ucuza sağlarsın. izmir'de huzur bulursun diye düşünüyorum.

ama şu zamana kadar istanbulda yaşamış ve oranın koşuşturmasını, her gün/hafta başka bir yere gitmeyi seven bir insansan izmirde bir süre sonra sıkılabilirsin.

bence paradan daha önemli şeyler var. izmir'de istanbulda biriktireceğiniz paranın daha azını biriktirir ancak daha sakin bir yaşam sürersiniz.

domates ekmek peynir karşılığında istanbul dışı her yerde yaşarım.

istanbulda, net yıllık 17 bin TL daha fazla geçeceği düşünülürse, gelecek planları ve ev- araba hayalleri varsa, ona göre değerlendirilebilir.
yükselme ve terfi gibi şartlarda göz önünde bulundurulmalı tabii.
ama elbette istanbul diyen biri ile de tartışmam, tartışılacak şeyler değil bunlar zira.
özet, izmir.

İstanbul
Boğulacaksan büyük denizde boğul derler. 6bin maaş, tekneyle denize açılmaya benzedi. Koşulların makul. İstanbul'da her halükarda başarılı olursun.

bu konu hakkinda yorum yaparken iki parametre atlanmis.

1 - istanbul'un neresinde calisacaksiniz?

istanbul, devasa bir sehir ve calisacaginiz semtin neresi oldugu cok onemli. nerede ev tutacaginizi ve istanbul'u istanbul yapan guzelliklere nasil ulasacaginizi bilmeniz lazim. istanbul hakkindaki olumsuz yorumlar hep bunlardan kaynaklaniyor. mesela bir arkadasim besiktas'ta deniz manzarali bir evde oturuyor, minibusle 10 dk suren bir mesafede calisiyor. izmir'in disinda bir fabrikada calisip her sabah iki otobus degistirip 1.5 saatte evden ise giden insanlar var. hangisi daha iyi?

2 - yapacaginiz iki is birbirinin kopyasi iki is mi? tahminen degildir. bahsi gecen bu iki isin gelecekleri nasil? hangisini daha keyifle yapacaksiniz? hangi firma daha iyi? sadece para ve yasanacak sehir degil, haftada 5 gun, gunde 10 saat gecireceginiz isyerinin onemi de cok yuksek.

tabii istanbul deyince akliniza surekli eglence gelmesin. her aksam taksim'de kopmuyoruz, her aksam bogazda raki-baliga oturmuyoruz ama yine de izmir'den daha fazla eglence vardir. bu tarz seyler istiyor musunuz? yoksa doga adami misiniz? istanbul'da oturan birisi olarak izmir'dekileri tek kiskanma sebebim cesme'ye ya da denizi cok guzel olan, dogasi cok guzel olan bazi yerlere cok kolay ulasabilmeleri. (yazin her haftasonu gunubirlik ya da bir geceligine gidebilmek)

yoksa aradaki para farki, dogrudan istanbul demem icin yeterli sebep.

Bütün şartları sabit kabul edersek, O paraya istanbul. Aynı ya da en fazla 1000 lira fark olsaydı izmir.

iki şehirde de 0'dan başlayacaksın anladığım kadarıyla. o yüzden istanbul diyorum.

40 yaşından gençsen tabi ki istanbul.

3000tl olsaydı da istanbul diyecektim.
arkadaş izmirde 3500 alsan ne, 1000000 alsan ne. o parayı kullanacak bi sik olmadıktan sonra.

istanbulda 6000tl'ye kral gibi yaşarsın. kral gibi.

izmir. ama spor, sağlık, sosyallik vb.. koşulları nedeniyle.
istanbulda o paraya 2-3 seneye tipin kayar, sağlığın bozulur.

ha ama kariyerine çok etki edecek bir firmadır 1-2 sene istanbul çekilebilir.

Tabii ki izmir. Tartisilmaz.

görşleriniz için çok teşekkür ederim. sanırım izmir'i seçeceğim bu durumda. huzur istiyorum :)

6000tl alıp istanbulda huzursuz olan mı var mk

@kamera motor abi o kadar insan birarada yaşamamalı bence ya. kurbanlık pazarındaki keçiler gibi istiflenmiş millet istanbul'da.

sen bilirsin bişe diyemicem. toplu taşıma kullanmıcaksın nasılsa, insan istifi olsa ne olmasa ne.

bin tane konser, etkinlik, festival olan yer istanbul. parası olana en güzel yer istanbul

daha dün cinemaximum'da part time iş arayanlar için ilan vardı bi gözatmanı öneririm.

sabahın köründen gece yarısına kadar çalışıp 20 liralık iş yapabiliyorsan özel yetenek madalyası gerekli sana zaten :)

mihmandarlık bakabilirsin, organizasyonlarda, konserlerde konuk karşılama olayına girebilirsin. bunu yapan ajanslar olduğunu biliyorum ama bildiğim bir tanesi yok. bir araştır istersen.

kızsın sanıyorum. mankenlik ajansına kaydol; shot girl, konu mankeni, lansman mankeni, özel günler mankeni vs. az çalışmaya çok iyi para var.

mea maxima, öylesine farazi bir rakam yazdım zaten. eleştirmek yerine çözüme yönelik cevaplar vermek daha mantıklı olabilir sanki, değil mi? :)

çözüm üretmek için bir atasözü yazayım.

"beggars cannot be chosers" der İngilizler.

şurada ayaküstü kırk tane bahane üretmişsin, bir sürü işi beğenmemişsin.

öğrencisin ve part time iş arıyorsun yani. koskoca üniversite mezunu bir sürü meziyeti ve tecrübesi olan insanlar bile aylarca iş arıyor.

mea, çeviriyi son çare olarak düşünüyorum. yeterince açık oldu mu? teşekkür ederim.


edit: çeviri istemiyorum demek neyin bahanesi oluyor sorabilir miyim? neye kırk tane bahane üretmişim altı üstü çeviri istemiyorum, onun dışında başka işler yapabilirim demişim. bunu anlamanın nesi zor? muhalefet olmak sizin kanınızda var sanırım ama bana bulaşmayın lütfen. yapılacak onca şeyin arasında sizinle laf yarışına girecek halim yok. iyi günler.

o kadar yazdığım şeyde çeviriden bahsettiğimi, çeviri yap dediğimi anladıysan bir madalya daha gerekiyor sana.

Taksimdeki Fransız kültürün girişinde bi ilan panosu var, oraya ilan asabilirsin özel ders için.

fransızca ders vermek en mantıklısı, etraftaki fransızca dil kurslarının fransız kültürün falan çevresine fotokopi afiş bastır dağıt. hatta yakınlarda tanıdık kafe-çay bahçesi varsa, onlardan rica et her hafta şu şu günler 3-5 kişilik grup olarak burda sohbet gerçekleştiricez diye.
afişte de fransızca ders verilir şeklinde değil, fransızcayı yaşayarak, yaşamış olandan öğrenin, her hafta okuma/tartışma klübümüze bekleriz, adres(kafe adresi) telefon. ilgi alanına göre de yazarsın işte atıyorum her hafta cuma günleri le monde okuyoruz, dünya gündemini fransızca tartışıyorz. haftada 2 saatlik tartışmalarımıza aylık yanlızca şu kadar liraya katılabilir, fransızcanızı ilerletir, dünya gündemine fransız kalmazsınız ;D

İstanbul'da isen macro marketlerde çok güzel ilan panoları var (akmerkez ve kanyon benim gittiğim yerler) burada senin gibi iş arayan gençler, öğrenciler ufak ilanlar bırakıyorlar. oraya ilan verebileceğin gibi oradaki arkadaşların yaptıkları işlerden ilham da alabilirsin.

bir sürü özel ders verilir ilanı bırakabileceğin site var -dersverilir.com'u öneririm ama üyelik paralı :( o yüzden parasız olanlarına yazabilirsin- etrafa ilan dağıtıp yapıştırabilirsin, kısacası: özel ders. bir arkadaşım ayda 2000-2500 arası kazanıyor -ha o deneyimli bayağıdır, o yüzden 1000 lirayı bile bulabilir misin para olarak bilemiyorum, ama özel derste ciddi iyi para var -ben de verdim zamanında, özellikle sınav öncesi baya çok ders isteyen oluyordu, iyiydi.

bir de, bazı özel ilköğretim okullarında satranç hocası aranıyor oluyor ya da belediyelerde de olabilir böyle bir iş. satranç dersi veren arkadaşlarım vardı, ama çok kazanmıyorlardı yanlış hatırlamıyorsam, bir de buralara bak derim.

fransızca özel ders düşünüyorsan hedef kitle olarak marmara üni fransızca kamu okuyanları seçebilirsin. hazırlıkta bayağı sıkıntı yaşıyorlar diye biliyorum.

Bi mağazada çalışıyorum. Haftalık 30 saat. 4-5 güne bölüyorlar. Okul shiftim için uygun bi program yapıyorlar. 1100-1200 arası alıyorum.

3 ayrı işte çalışıyorum. Hafta içi düzenli iş(çoğu zaman cumarteside dahil oluyor), cuma cumartesi gece, cumartesi düzenli işte çalışmadığım haftalar cumartesi dahil olmak üzere cumartesi, pazar öyle dandirik bişey var onda çalışıyorum. ama sıkıcı tabi, yapma sakın. 1600 civarı alıyorum galiba toplam,

salı günleri yüksek lisansa gidiyorum. diğer günler kendi işimizde çalışıyorum. ihtiyacım olduğunda ihtiyacımı karşılayacak şekilde para alıyorum pederden.

bear olabilir mi?

Laco, lacovari deniyor.

Airbnb den ayarladim ben bir yer.

Gey amcalar niye olmadı ki?

artık trafik her saatte var, riske etme. metrobüs, metro arada yemek yiyecek zamanın bile olur.

metrobüs + metro tabi ki. bir saatten kısa sürecektir.

ben olsam Üsküdar'a gider sonra Beşiktaş'a motorla giderdim. mis gibi deniz havası alırsın. akşam saati metrobüs ve metro sıkışıklığı çekimez.

Mea maxima +1 hep olmasa da sık sık yapabilirsin bunun.

1990'da yeşil pasaport vardı. öncesini bilmiyorum..

edit: pasaport kanunu madde 14'ü yanlış anlamadıysam 28/5/1988 tarihinde çıkmış. ilk çıktığında sadece üst düzey devlet kademesindekiler (ve emekliler) alabiliyormuş. daha sonra kanunda defalarca düzenleme yapılarak kapsamı genişletilmiş. 93'teki değişiklikle yeşil pasaport hakkı sahiplerinin eş ve çocuklarına da hak tanınmış. 2010'da da bugünkü halini almış.

www.google.com.tr

edit 2: yeşil pasaportun ortaya çıkış amacı zaten vize muafiyeti. madem biz bu vizeleri kaldıramıyoruz bari bir kısmımızı kurtaralım diye düşünmüşler zamanında. başından beri var yani..

Başından beri öyleydi.

köhne cehape zihniyeti işte (!)

Çoğu vize zaten darbe döneminde geldi. Ondan önce bi fark yoktu

yani anlamadım başından beri öyleydi derken cumhuriyet kurulduğundan beri mi yoksa 88'den beri mi.

1980'lerden önce vize diye bir dert yoktu, yeşil pasaport'un bu anlamda öne çıkması da 1980'ler ve kısmen 1990'lara denk gelir. asıl vizeleri hangi hükümet döneminde koyduklarını sormalısın ki bu da anlı şanlı ANAP iktidarıdır (tüm günahı ANAP'a yazılamaz elbette ama yine de...)

tr.wikipedia.org

yukarıda söylemişler, tarihlerden anlaşılacağı gibi almanya, fransa, belçika gibi ülkeler 12 eylül darbesinin hemen ardından koymuş vizeyi. diğer ülkelerin de tamamı @utanan ayi'nin dediği gibi 90'ların başında vize uygulamaya başlıyor. daha önceleri vize diye bir dert yok zaten..

Ek bilgi: yeşil pasaporta vize uygulayan tek ab ülkesi birleşik krallık sanırım. Diğer bütün ülkeler schengen anlaşması dahilinde olduğu için vizesiz giriş kabul ediyor diye biliyorum.

tencereye tek seferde az miktar patates at. çok attığın zaman yağın kızgınlığı azalıyor ve patatesler düzgün kızarmıyor dediğin gibi yumuşak oluyor. yağ çok kızgın olacak olay bu.

ince doğramak/kızartmadan önce tuzlu suda bekletmek

* patatesler kesildikten sonra tuzlu ılık su içinde bekleyecek ki nişastası gitsin, ekmek gibi olmasın kızaran patatesler.
* yağ çok fazla ısınacak, patateslerin hepsini attığında cozzz edecek. yoksa yumuşak oluyor.

incecik de doğradım az da attım ama olmadı kıçları başları ayrı oynadı. sanırım nişasta yüzünden. tuzlu su nişastanın ebesini beller mi acaba ?

edit: vay arkadaş meğer bütün duyuru olarak ana gıdamız pattis kızartmasıymış cevap yazana kadar bir sürü cevap daha gelmiş. herkese teşekkürler.

Jamie oliverdan tarif sana

Yağ iyice kızmadan atarsan yağı emer yumuşacık olur patatesler. Yağın iyice kızmasını bekle öyle at, yalnız dikkat et yağ yanmasın. Patatesleri at kapağını kapat arada aç kariştır patatesler birbirine yapışmasın. Yağın uygun sıcaklıkta olup olmadığını nasıl anlarsın; yağın yeterince kızdığını düşündüğünde denemek için bir tane patates at cos diye ses gelirse olmuştur. Bir de patatesleri mümkün olduğunca ince doğra. Afiyet olsun :)

Edit: en önemli kısmı unutmuşum. Patatesleri doğradıktan sonra yıka ve kağıt havluyla iciye suyunu alıp kurula. Daha sonra kızart. Kizarttiktan sonra tuzlarsin.

Pardon mobilden düzeltemedim. Neyse yazıyorum:)
Patatesleri normal kes tuzla falan. Sonra kızgın yağa at. Biraz piştikten sonra al. İkinci partiyi at. Sonra o da piştikten sonra onu da al, ilk partiyi tekrar kızgın yağa at pişsin. Sınra da ikinci partiyi aynı şekilde. Mükemmmel oluyor.

1- aldığın patateslerin hepsini aynı boyutta doğra.
2- üstü açık bir kaba yağ koy
3- yağ iyice kızsın
4- yağdan taşmayacak, kabı satüre etmeyecek kadar patatesi kızartma için yağa koy.
5- kızarma emareleri göstermeden herhangi bir müdahalede bulunma, birbirine yapışık veya kırılmış kalabilir. hamurlaşma geçtikten sonra ters yüz yap.
6- imkanın varsa philips airfryer veya tefal acti-fry alıp daha sağlıklı hale getirebilirsin.

1 çay kaşığı kadar sirke çıtırlığına çıtır katar, bahsedilen doğru kızartma tekniklerini uyguladığın sürece tabii.

sirkeyi nasıl uygulıycam ?

yağa damlatacaksın ama yağ kızmadan biraz önce, yoksa sıçrama yapar.

:'(

tamam balık ye bişey olmaz.

sadece balik yiyen vejetaryen tanimistim. sanirim onun da bi mantigi var.

Bence siz o eti yiyeceksiniz.

sınavdan yüz alamayacağını anlayınca tüm soruları boş bırakıp sıfır alayım mı diyosun sen. vejetaryan olucam diye başkalarının çizdiği sınırlar içinde kalmak zorunda değilsin. kırmızı et yemezsin ama balık yersin. bu kadar basit.

yani vejetaryenliğinde bi sürü çeşidi yok mu. bi oyuncu vardı öldüremeyeceğim hayvanı yemem diye. öyle yani. kimse de çıkıp kardeş madem vejetaryensin niye balık yiyosun mu diyecek sana.

Yav ye gitsin sen mi kurtaracaksın kuzuları, doğa böyle, hayvan hayvanı yer. Birkaç evrim kitabı oku, vahşi doğa belgeseli izle vicdan azabı falan duymazsın.

ama benim kuzu görünce iç güdülerim ona saldırıp yememi söylemiyo. kafasını falan severim yani en fazla hayvanın. o yüzden vahşi doğayla aynı şey değil. yiyecek bulamıyor, karnımı doyuramıyor da değilim. lezzeti hoşuma gidiyo diye yiyorum :( orda hedonist olmamla vejetaryenlik tercihi arasında bi çelişki de var ama bencilce olduğu için girmedim bile oraya yani. ayrıca benim tek başıma kuzuları kurtarmam değil mesele: 1) benim kuzu yememeyi tercih ederek rahatlamam 2) bireysel mücadele de önemsiz bi şey değil.

tek başıma bi akımı göçertecek kudrette olduğumu bilmiyodum zetahead. teşekkür ediyorum.

Zetahead +1

bu "vejetaryenler senin yüzünden mal durumuna düşüyor" goygoyu yapan arkadaşlar vejetaryen mi çok merak ediyorum. atletle mangal yaparken sağa sola laf yetiştiren tiplere benziyosunuz çünkü daha çok. ben vejetaryen ya da vegan arkadaşlardan motive edici bi şeyler okumak amacıyla açtım bu duyuruyu.

Siz biraz tatlı su vejetaryeni gibi bir izlenim bıraktınız üstümüzde, o nedenle böyle şeyler yazılıyor haklı olarak. Yok balık yiyim de kuzu yemeyim, yok kokoreçten vazgeçmeyeyim ama inekleri de kesmesinler. Böyle saçma bir mantık yok. Buradaki veganlar, ki ben veganlığın insanları salaklaştırdığını düşünüyorum normalde, en azından tutarlı insanlar, sizin gibi bir profil çizmiyorlar. Siz önce ne istediğinize karar verin sonra motive olun. Yok balıktan vazgeçemiyormuş da yok bilmem ne. Kuzunun canı var da palamutun canı yok mu hey allam ya.

angelus bahsettiğin eleştiriyi duyuru kendi içinde de barındırıyo zaten ve bu kararsızlık üzerine napılabilir düşüncesiyle soruldu soru. ay kime laf anlatıyorum, veganlığın insanları aptallaştırdığını düşünüyorum deyip tatlı su vejetaryenliği diye olmadığı şeyin nasıl olması gerektiğini tanımlayan insanlara, çok saçma. kendimi vejetaryen olarak tanımlamak değil hayvan yememek gayretindeyim.

Ben vejetaryenlerin "Hayvan yememe" gayreti içinde olduklarını düşünmüyorum, gerçek bir vejetaryenin böyle bir kaygısı olmaz zaten. Yemeye ne midesi ne de vicdanı el verir. Sizde böyle bir profil yok; yalandan kendinizi zorluyormuş gibisiniz.

ay onu sen düşünmüyosun. vejetaryenliğin hayvan haklarıyla hiç ilgisi yok o zaman, tamamen damak meselesi yani? başka alakanın olmayıp tanımlamak istediğin şeyler var mı? git trollüğünü başka yerde yap.

üf.

"Yemeye ne midesi ne de vicdanı el verir" demişim bak, bunu sadece damak tadı olarak yorumlamanız tuhaf. Gerçeği söyleyince insanları troll olarak yaftalamak işinize geliyor tabii. Ha size "Balık yiyin ya bir şey olmaz" deseydik hemen motive olacaktınız, gerçeği söyleyince kaldıramadınız sanırım.

he kaldıramadım. git.

şu sonradan yazdığım cevaplarda senin yazdığın ilk şeyi bile kastetmiyodum. tik koymadım diye üstüne alınıp saçma sapan konuşuyosun. duyurumu amacından saptırma diycem de bok ettin. neyse.

kaldı ki bu ne ya? öyle bi profil yok falan. sen kendi kafanda yaftalayıp profil oluşturmuşsun. herkes bir şey düşündüğü ya da bir şey istediği zaman senin kafandaki etiketlerle meşgul sanıyosun. olm lan neyse.

Şuradan bi köfte söyleyin de kendinize gelin ==> istanbul.yemeksepeti.com

Edit: İçinde kalmış :)

Bence yiyebilirsin balıkları. Gayet vejeteryanda olursun. Senin yapman gereken şey, vegan/ vejeteryan politika üzerine okumalar yapmak. Gerçek mantığını kavradığın vakit tamamen balık dahil hepsinden vazgeçebilirsin.
Ayrıca kendini herhangi birşey olarak tanımlamana da gerek yok. Ben de çok uzun zamandır et olarak sadece ara da balık yiyorum ama kendime vejeteryan demiyorum. Çünkü kırmızı et ve tavukta yiyebilirim ama ben bu işin fabrikasyon olmasına, onların kötü ve cani bir şekilde üretilmesine karşıyım. En azından bir kişi bir kişidir diyorum ve yememeye çalışıyorum. Yediğim balıklarda halen geleneksel yollarla tutuluyor :)

Ayrıca sen zaten et yiyemediğin için değil, yememeyi tercih ettiğin için vejeteryan oluyorsun. Senin bu konuda görüşünün kurallarını niye başkaları belirlesin? Bu soruyuda soracaksan facebookta falan vegan-vejeteryan sayfalar var. Onlara sor.

Hem ayrıca vejeteryan olmanın bi coolluğunu da görmedim şimdiye kadar hiç bi arkadaşımda.

vejetaryen değil de pesketaryen olmuş oluyorsun. et yemeyi adil bulmuyorsan yemezsin, doğa; hayvan çiftliklerinde binbir eziyetle, binbir kimyasalla yetiştirilen hayvanlarla beslenmeni gerektiren bir kanun barındırmıyor zira. kimse de umrunda olmasın, kendi hayatlarına çeki düzen versinler onlar önce.

izlemediyseniz:
(bkz: earthlings)

Hiç anlamıyorum bu kalıplara girmek isteyenleri. Vejeteryan olsan ne olur olmasan ne olur ? Ya da daha da önemlisi dile getirsen ne olur ki? Yani vejeteryanım ama bılık yiorum (kısık sesle) kime ne ki zaten istediğini ye , istemediğini yeme , zaten vejeteryanım demek hiç cool deil aksine gülüyor çoğu insan buna. Metalciyim der gibi neyim eksik benim onlardan ben de metalci olucam diyeni de duymuştum onu anımsattı

Canın kuzu yemek istemiyor mu? Yeme.
Canın balık yemek istiyor mu? Ye.
Vejetaryan olsan ne olacak olmasan ne olacak.

Eti bırakman çok saçma bu durumda çünkü zaten balık yiyerek vejetaryen mantığın dışına çıkıyorsun. Neden kırmızı etin sana katacağı şeylerden uzak durasın? Tadını sevmesen eyvallah da.

Ben et endüstrisindeki rezilleri görünce et yememeye karar verdim. yaklaşık bir yıldır et yemiyorum. Ama çok nadir balık yiyorum. Bunu da yapmak istemezdim ama beslenmeme o kadar özen gösteremiyorum. Bana et yemekten çok yemek üzere yetiştirilen hayvanların eziyet dolu hayatına sebep olmak motivasyon verdi. eti ve tadını seviyorum yoksa. gerçi uzun süre yemeyince kokusu iğrenç gelebiliyor. Onun dışında hayvan ürünleri tüketiyorum. sadece kendilerini yemiyorum. Hiç zorlanmadım. içim çok rahat ama dışarda yemek bazen ciddi sorun olabiliyor. umarım başarırsınız. NOt= Bir yıldır bir sağlık sorunu yaşamadım. dikkat etmediğim halde.

Sadece balık tüketen ve fakat diğer etleri hiçbir şekilde tüketmeyen kişiler için kullanılan bir ifade var; pesketeryan. Dolayısıyla, tek değilsin.

Ben tamamen damak zevki yüzünden yemiyordum kırmızı et. Beyaz eti ise sağlıklı olabilmek adına yemeye çalışıyordum ancak sonradan beyaz etin ne kadar zararlı olduğunu görünce, anlayınca (fabrikasyon tavukları) onu da bıraktım, balığı da bıraktım. Balığı çok seviyordum ama beyaz ve kırmızı eti bırakınca, vejeteryanlığın ne kadar doğal bir süreç olduğu konusunda kendimi ikna etmedim fakat içgüdülerimi dinledim. Taze bir domatesi, salatayı görünce ağzımın sulanmasını hiçbir balığı görünce yaşamadım. Ya da kuzuyu, tavuğu.

Öyle etsiz hayat çok zor olmalı, kendimi motive etmeliyim diye düşünme. İnan çok rahat oluyor. Çok çok rahat oluyor. Dışarıda yerken belki biraz sıkıntı yaşarsın, o kadar.

Durum ne? Ona göre yazacağım.

Bizdekine benzer secim yasaklari var. Bi saate kadar oranlar gosterilmiyor. O bi saat de epey gec, gece 2-3 gibi. Sonuclar ise yarin sabah 7 gibi aciklanir.

yuh. oy verme işlemi kaça kadar sürüyor ki?

Gece 10'a kadar.

Türkiye saati tle 12ye kadar.

gece 22ye kadar oy verilicek, oylar toplanip sayilicak saat 2-3 gibi ilk sonuclar yavas yavas gelmeye baslar, sabah 6.30-7.30 arasi da son sonuc aciklanir diyorlar. tabi turkiye saati icin bunlarin hepsine +2.

haci sen bir an önce taşın. Gay frienly ariyormuşsun sitenin adını çıkaracan google a gay frienly yazanları siteye dolduracan. Üsküdar süper

gece sarı dolmuşlardan yok. kadıköy dolmuşuna binip bağlarbaşı, çiçekçi vs.de inebilirsin ama ne kadar yakın olur bilmem.

o düzene çok yakın biri olarak söyleyeyim;

marmaray'a 10 dk yürüme mesafesinde ise, iskeleye de o kadar.

evden iskele 10 dk,
üsküdar-kabataş 12 dk
kabataş füniküler-taksim - 5 dk

kabaca yarım saat içinde hiç kara trafiğine girmeden taksime ulaşabilirsin.
motor yolculuğu esnasında simit çay keyfiyle kahvaltını da aradan çıkarabilirsin. boğaz havası cabası.

gece dönüşlerde, beşiktaş'tan sanırım yazın 1'e kadar aralıksız motor var üsküdara. kışın biraz daha erkendir muhtemelen. onun dışında daha geç saatler için; 1. köprüyü kullanan her türlü toplu taşımayı kullanıp (taksim-kadıköy otobüsler kadıköy dolmuşları, metrobüs vs) altunizade'de inebilir, oradan yaklaşık 6 lira verip üsküdara taksiyle inebilirsin. (altunizade'de 24 saat taksi bulabilirsin)

velhasılı, her gece 12'den aşağı eve girmem demiyorsan gayet mantıklı.

Bağlarbaşı, Altunizade tarafına taşınırsan oradan geçen otobüs (taksim-bostancı) dolmuş metrobüs falan oluyor ama merkezinde oturacaksan biraz sıkıntı. Gerçi Beşiktaş-Üsküdar motorları 1-2'ye kadar vardı birkaç yıl önce şimdi ne alemde bilmiyorum. Ben Üsküdar'ın çeşitli semtlerinde kaldım ve gece rahat gelme açısından en iyi Bağlarbaşı'ydı. Muhit olarak da merkezden daha iyi. Neyse işte kısacası Taksim'den sabaha kadar var olan otobüslerin güzergahlarına yakın bir muhite bak derim. Ama gece vakti yorgunluk ve yola vereceğin parayı hesaplayıp Taksim civarını (mesela Ömer Hayyam) iyice bir yokla derim.

tçık. hangi yakada çalışıyorsan o yakada oturmak mantıklı. her gün 2 defa köprü, metrobüs, vapur marmaray (istediğin birini seç) yolculuğu çekilir dert değil.

@tururo 4 senedir neredeyse hergün bahçeşehir-beylikdüzü-bayezit üçgeninde koşturuyorum zaten :(

@phoenixboy. cevap gecikti (iş yoğunluğu) özür.
bahsettiğin parkur istanbul dışından merkeze doğru uzanıyor zaten (beylikdüzünü istanbuldan saymak hata). benim kasdettiğim cihangir ya da biraz daha geniş ölçekli bakarsan 4 levent filan. gerçi artık m2 hattıyla hacıosmanda oturmakta çok sorun olmaz. ama boğaz aşırı semtler (hangi yaka olduğu önemli değil) ömür çürütür (ara:anadolu yakasında oturup avrupa yakasında çalışan mal)....

33.media.tumblr.com

:((

yarım kalmış. Sonra Kadir de dönüp senin ağzını yüzünü sikerim bak ,deseydi daha güzel olurdu.

gülmedim daha çok ibretlik bir fıkra bu

ulan hepiniz mi muayyen gununuzdeniz. kimseye komik gelmedi mi simdi:(

Gulmedim ya :/

komik değil ki, sinirim bozuldu

"aslında bizim bi arkadaş anlatınca komik oluyodu ama, şimdi tam anlatamadım."

sana south park sessizliği diyeyim sen anla

Komik ama şuan yorgun olduğum için gülemedim :(

olm ben güldüm lan, seviyorum bu tip fıkraları. komik :(

fıkrayı değiştirmişler. orjinalinde yaa kadir bi siktir git şimdi diyor. o hali de komik değil tabi.

Orcinalinde sonunda; "siktir lan" diyor. Ama okunarak değil dinlenerek daha güzel bir fıkra. Hatta yıllar önce anlatan bir kişi bu fıkranın odtü de fıkra yarışmasında birinci geldiğini anlatmıştı.

:/

Kahkaha atmadım ama güldüm, sevdim ben.

güldüm biraz. kısa süreli. kötü değil ya, iyi bi fıkra. ama dedndiği gibi, yazınca şey olmamış.

önce gülümsedim sonra @oğlum çok zor lan'ın yazdığını okuyunca kahkaha attım. iyi günümdeyim heralde hala gülüyorum da arkadaşın yazdığı bir şey hatırlattı burada da cuk oturttum o yüzden bayağı güldüm heralde.

bu fıkra mı ki? :Ssss

Orada ya Kadir..... ! Diye devam ediyor aslında. Sonu öyle değil.

bu nasi fikra. fabl desek yeridir.

dudağımın kenarının yüzde 26'sı kımıldadı.

maalesef komik değil

biraz sürü psikolojisi gördüm sanki buradaki cevaplarda. nispeten komik gülümsedim yani.

fıkrayı biliyordum ondan gülmedim belki de ama küfürsüzdür deyip fıkraya "piç" ile başlaman güzel olmuş:)

ilk zamanlar, ulaşım kassa da akraba yanı daha iyi bence hele ıstanbul'u bilmeyen biri için.

1 bostancı işi yaş. servis yoksa yollarda heba olursun.

2 maaşına uygun olarak tutabileceği en iyi ev işine en yakın evdir. sultangazi esenler esenyurt bölgelerinde 500-700 arası ev bulursun.

3 olur olur. yeter ki esenler karabayır olmasın.

esenyurt'un neresinde iş?
servis olsa dahi gidilip gelinmez oradan.
esenyurt e5 üzerindeyse, büyükçekmece'de güvenli denize yakın bir ev tutabilir. esenyurt'ta 500 verir büyükçekmece'de 700 ama kesinlikle değer. çünkü esenyurt çakal semti eğer içerilerde oturursa.

Esenlerde kiralik ev yok gibi bir sey. Gecen ay emlakci gezdik 1000 tl ve memur istiyorlar olan evlere. Suriyelilere ev kiraladiklari için ev yok.

1.asla gidemez.

2.bahçeşehir-esenkent civarı.dumankaya-ıspartakule-garanti akkoza evleri vs.1+0lar 400 tl.

3.hepsı guvenlıklı sıteler.zaten etrafları da hep sıte falan guvenılır.ayrıca taksıme ekspres ordan da bostancıya tek otobus secenegıyle gıdersınız.

bu arada 3ü birbirinden farklı yerler.illa birini secmen gerekiyosa esenyurtu seç kesinlikle.bahcesehir civarındaki sitelerde oturabilirsin böylece.esenlerin etrafında oturabılecegın hem guvenlı hem ucuz yer asla bulamaz.zaten buldugun guvenlı olmayan yerler bıle butcenı asabılır.

1- öyle bi dünya yok. Güldüm bu seçeneğe :(
2- esenyurt iyidir. Heryeri karışık değil. Çok pahalıda değil.

3- heryeri karışık değil.

@ykyt esenyurtun tonguç baba caddesiymiş

abi haritadan baktım kiptaş evleri var o cadde üzerinde. orada oturabilir eğer bulabilirse, zannedersem güvenlikliydi onlar. dışarıyla biraz izole olur. orası olmazsa torium çevresine bakmasın leş oralar ucuz olmasına aldanmasın.
hele esenyurt yokuşundaki fiyapı taraflarına falan hiç gitmesin.çünkü bu insan gezmek isteyecek. işten çıkınca evi için esenyurt içlerine girmesin. e5 e yakın olsun ki, gece metrobüsle dönebilsin.
bakacaksa e5teki migros çevresi ve bauhaus çevresine baksın. olmadı biraz daha edirne tarafına gidince bizimkent köprüsüne yakın yerler olabilir.çok içeri girmesin bizimkent'ten. trafik oluyor minibüsler dolu oluyor.

1000 dk heryöne 1 gb internet 19 lira vodafone da.

cepmerkezi.vodafone.com.tr

ykyt@ faturalı mı bu yoksa kontürlü mü?

kontörlü

mevcut aboneleri bu tarifeye geçirmiyolar.

Aveada var. 500 dk 2 gb internet 5000 ya da 1000 sms. 25-30 lira en fazla