üstüne bir şey döktükten sonra açman iyi olmamış, akıp bir yerlerde kısa devre yapmadan kapat bence. şu an olduğundan daha fazla zarar vermesin. pilini de çıkar.

bir elektronikçiye götürmen lazım. bilgisayarcı işi değil o. aslında, yapacakları alkolle temizleyip kurutup tekrar takmak, yine de bilmiyorsan hiç elleme.

onun dışında yavaşlama, bipler filan başka bir şeyden olabilir.

aslında şu anda bilgisayarı kullanarak iyi bir iş yapmıyorsunuz çünkü sıvı teması olayı defalarca başıma geldi dizüstü bilgisayarda ve her seferinde ters çevirerek ve pili çıkarıp suyun içeri süzülmesini önlemek oldu ilk yaptığım hareketler..yani su aşağılara inerek ana karta ulaşabilir. sesin ve yavaşlamanın nedeni bilgisayarınızda hala su olması..ve benim de bilgisayarıma bira döküldüğünde klavyedeki birkaç tuş yapışmıştı ve klavyeyi olduğu gibi değiştirmek zorunda kalmıştım..ancak yukarıda yazdıklarımı hemen uyguladığım için klavyeyi de kendim değiştirerek tamirci vs para ödemekten kurtulmuştum..ancak eğer garanti kapsamında bir işlem yapamayacaksanız, ki görünen böyle bir bakım işlemi yaptırmanız gerektiğini gösteriyor, aşağı yukarı değişecek klavye ile beraber 150/200 lirayı bulur..fazlası var azı yoktur..içerlerde bir yerlerde hala sıvı var tekrar edeyim, haberiniz olsun..geçmiş olsun..

sağolun arkadaşlar, yalnız olay iki gün önce başıma geldi.. biraz bekledim kurusun etsin diye.. ama öyle ters falan çevirmemiştim.. eşeklik etmişim.. geçmiş olsun artık ne yapalım, olan oldu.. bi elektronikçi bulayım o halde ben..

Ben hiç görmedim, ayrıca oldukça zor olur damacanayı saklamak, açıktaki yuvaya takmak bile mesele. bir de gizli kapaklı bölmesine yerleştirmek zorunda kalırsak yandık.

Saklasak da görüntü bozulacak, düşünsenize damacananın olduğu yer gene kocaman çıkıntı şeklinde olacak.

Yok ya çıkıntı olmaz genişliğini ona göre yapacaklar. aynı kısım kapaklı olsun diyorum sadece. parası olan varsa piyasadaki bu boşluğu değerlendirmek adına bu işe atılabiliriz :)

su an resmini bulamasamda var oyle bir urun. damacanayi alttan takiyorsun. o sekil bir dizayni var. dur bulucam:)

şunu benzettim ama değil sanırım.

www.senocak-as.com.tr

hakikaten hepsi burada:)

www.hepsiburada.com

öyle bir model var mı bilmiyorum ama damacanayı gizlemek için kılıf da düşünülebilir..
bkz marifetli hanımlar ne yapmışlar: getir.net

@use at your own risk

senden allah razı olsun. milyon kere baktım ben hepsiburadaya halbuki. yeni mi geldi bu acaba. yalnız ağzıma ediyim. sabah konuşurken yau bulsam 500 lira olsa veririm demiştim. biraz az diyeymişim keşke. 2 sebil parası bu :(

ticaretine girecek kadar var. ya da bu fiyattan kimse almayacagi icin hicbiryerde yok:)

kale marka su sebillerinde bidon üstüne sebille aynı ebatta sanki uzun bir makinaymış gibi durmasını sağlayan kapak var.

büyük anneler üstüne dantel örebilir.. hatta normalde eskiden sormana söylemene bile gerek kalmazdı ama o teknolojiden muaf kaldık sanırım artık..

eminim bakmissinizdir ama:

en.wikipedia.org

altindaki baglantilari da inceleyin derim... :P

sunumumu hazırladım, ihtiyacı olan olursa bana ulaşabilir.. bilgi dolu olmadı ama işte yüzeysel ve özet bir bilgi + bir kaç önemli yapısının fotoğraflarını koydum.. buraya yazayım..

bi zararı olmaz, gitme bosver.

ileride çalışacağınız işi veya çürük raporunun ileride neye sebep olacağını bilmiyorum ama mümkünse gitmeyin..

boşver yau, çürük raporu boşuna verilmez, yapacağına inansan da sağlığını riske atma.

acemiliği beraber yaptığımız bir arkadaş aile baskısıyla çürüğü reddetmişti iki defa (biri gelmeden evvel, diğeri acemilikte hastanede), ikinci reddedişin akşamından askerliğin bitimine kadar kendine de ailesine de baya bi sövdü

neden çürük verileceği önemli. eğer kilo ise belirli aralıklarla gidip kilonuzu kontrol ettiriyorsunuz. limitin altına iner ise bir yaşa kadar alıyorlar askere.

eğer çok zorlanmam biraz kasar yaparım, çalışmıyorum, eşim çocuğum yok, işim yok, hemen işe başlama durumum yok diyosanız hazır niyetiniz de varken yapın bence. çoğu aklı başında insan değil ama bazıları size "çürük" gözüyle bakabilir.

@mahallenindelisi: hayır, sadece 1 senelik bir kontrol sözkonusu.

yapabilirim ama işim gücüm var, haliyle bir sürü planlarım da var ama askerlik her şeyde 5.5 aylık bir gecikme demek.

@colg fusion; benim bildiğim kadarıyla kontrol dönemi 1 yıldan daha uzun, yaş ile sınırlı ama tam emin değilim.

aga keşke bana da verseler yaa sen şaşırdın mı sakın gidiyim falan deme amaaann haaaa 8))))

Kamu sektöründe işe giremiyormuşsun diye bişey duymuştum

kısa dönem gideeceksen git. uzun gideceksen gitme.

sanirim devlet memurlugunda problem oluyordu.. ozel sirketler pek sallamıyorlar bu tip seyleri. gitmeyebiliyorsan gitme hatta sana bi siirle sesleneyim,

"duydum ki askere gidiyormussun
gitme..
bunu kendine dert ediyormussun
etme.."

bir hak vermişler sana. gitmeyebilirsin. ama anladığım odur ki gitsen de bu askerliğin altından kalkacaksın.

yani biraz sana kalmış iş. içindeki sesi dinle bence. biz bir parça atar tutarız burada.

kadıköy'den istinye'ye deniz otobüsü var. yarım saatte geliyor. oradan da beş dakikada baltalimanı'na gidersin.

istinyeyi bilemiyorum, dilersen vapurla beşiktaş yapıp ordan otobüsle gidebilirsin.. hangileri geçiyordu hatırlamıyorum ama 20 dk vapur, yamulmuyorsam yarım saat de otobüs sürüyordu.. alternatif olarak aklında olsun..

otobüs süresinden de emin değilim gerçi.. ne işine yaradım şimdi bilemedim.. laf olsun işte..

birbirine uymayan iki puzzle parçası?

defterden koparılmış bir kağıt olabilir mi? veya ormanı kesen bir baltanın sapının ordaki ağaçlardan birine ait olması.

ait olmama, birbirine benzer seylerin icinde benzemeyen ya da alakasiz birseyin olmasiyla aciklanabilir. konuda insan varsa, konumu benzer insanlar arasina farkli bir insan konulabilir.

"ait olmamak farksa, farkedin, ait olsun..."

konuda ölçeğin ne derece önemi var onu bilemiyorum.. mesela iki puzzle parçası, 20 kat büyüyünce bir anlam ifade etmeyecektir.. bu nedenle ne derece soyut çalışılabilir şüpheliyim.. dedim ya, pek anlamadım da..

benimkisi biraz yer bulamama ile ilgili ama belki isinizi gorur:

tika basa dolu bir "nuh'un gemisi". her turden hayvan - cesit cesit! ama, bir tur hayvan disari konmus.

mesaj1: "hepimiz ayni geminin yolcusuyuz. - we are all in the same boat."
mesaj2: bu mesaj sececeginiz hayvanin turune gore metaforik anlam tasiyabilir. mesela atiyorum at secerseniz - cok calisti babayi aldi vs.

kolay gelsin...

resme-makete bakana dogru uzanmis iki adet kol-el olabilir bunlarin ikisi de sol ya da sag kola ait olabilir.

yine el-kol figurleri uzerinden: ayni vucuda ait oldugu belli iki adet el ama biri fark edilecek kadar kirli ve beyaz irka sahip birinin eli, digeri parlayacak kadar temiz ve siyah irka ait birnin eli.

soguk ve yagmurlu bir gunde sokakta kalan ve yerde yatan bir kimsesizin usumemek icin uzerini orttugu gazetenin uzerindeki disaridan gorunen kislik battaniye-yorgan reklami.

ayakta ve elleri bacaklarinin arasinda cinzel bolgesini orter gibi duran -tukenmis ama guzel- bir kadinin vucudundan bir kac parcanin bir yapbozun parcalari gibi eksik olmasi ve bu eksik parcalarin zengin oldugu anlasilan bir baska erkegin uzerindeki esyalara deri-kilif olmasi. (sadistce gibi durabilir ama durmayadabilir)


tamamen kagit paradan yapilmis bir tavlanin uzerine normal tavla pullari yerine etrafi zar deseniyle kaplanmis satranc taslari.

icinde ozel hic bir sey bulunmayan disarisi ile ayni zemine sahip sadece kucuk ve yuvarlak bir citle cevrili bir alan.

oyle bi seyler iste.

sayısız gökdelen ve aralarında 1 adet bahçeli, 2 katlı müstakil ev.

Bir çukur olsun. Çukurun dibinden sütun gibi, baca gibi doğal yükselti yapın. Onun en tepesi toprak parçası. O toprak parçasına kökleriyle(insan formunda da yapabilirsiniz) tutunamayan ağaçlar, birbirini aşağıya çeken, iteleyip düşüren şekillerde olabilir. Çoğunu savurun filan. Bir kısmı kurumuş, çukurun dibi sular içinde ve çürüyenler. Temayı, tutunamayanlar, kök salamayanlar, köklerinden kopanlar, savrulanlar diye düşündüm.

sizin kendi yaratıcılığınıza dayanan özgün bir maket daha iyi olmaz mı?

- combofix'de yaptık, yine işe yaramadı..
- modemi de açıp kapayınca sorun çözüldü..

yine de neden kaynaklandığını bilen varsa yazabilir..

adsl modem aynı zamanda dhcp serverlıkta yapabilir. "yaklaşık 2 ay önce" bağlandığında aldığın ip'yi başka bir makina almıştır, senin bağlantı ayarlarında da o router için varsayılan olarak eski ip kalmışsa ve de yeni ip almada problem yaşamışsa muhtemelen senin makinana absurd bir ip atamıştır. bu yada bunun gibi birden fazla yanlış bir araya geldiyse böyle fantastik bir sorunun çıkması normal

ip ayarlarını elle girmediysen elle girmeyi dene tam tersiyse bilgisayarın otomatik ip almasına izin ver.
dnslerini kontrol et arada ttnet harici kullanılan dnsler gümleyebiliyor ama sorunun muhtemelen bu değil sadece gözden kaçmasın diye yazdım.

aynı şey öss ve diğer sınavlarda da oluyor. devletin database'inden alıyorlar diye duymuştum.

kimse karışmıyor mu buna diyebilirsiniz. karışmıyorlar tabii ki. yeşil meşil durumları..

direkt ÖSYM'den alıyorlar.sen ben alamayız ama dersaneler bi şekilde alıyor. TUS sonrası Ankara'dan döndüğümde posta kutumda 2 dersanenin tanıtım kitapçığı vardı. Dikkat ederseniz adres formatı direkt ÖSYM kayıtlarındaki gibidir.

ataturkculunatic.blogcu.com

saçmasapan konuşmayın;

bu sene öss sınavına girmiştim, sonuçlardan sonra bilkent'ten broşür geldi.

neresi yeşil ulan bunun?

taa gecen sene anadolu ile gitmistik, guzeldi. kamil koc daha guzeldir tabi ki ama fiyati daha pahalidir.

geçen sene fethiyeye pamukkale ile gitmiştim.. çok memnun kaldım. o zaman en ucuzu pamukkaleydi. tavsiye ederim...

ulusoy, varan, kamil koç en iyileri.. fiyatlar 60-85 aralığında, bu üçü içinde fiyat olarak en uygunu kamil koç galiba...ben en son kamil koçla gitmiştim ve gayet memnun kaldım..

daha snonra başkasına lazım olursa diye yazayım,
ulusoy 79
varan'dan internetten öğrencilere 67 11,5 saatte gidiyor
pamukkale 70 lira ve 15 saatte gidiyor
kamil koç internetten 67 (normal 70) ve 14saat 20 dakkada gidiyor

www.egekaravan.com
+
istanbulda reşitpaşadan(sarıyer) aşağıya inerken sağ tarafta kiralama yeri var.

bi ara biz de bir yerlere sormuştuk, iki hafta için 4800 lira falan istemişlerdi sanırım.. sonra vazgeçtik.. çadır iyi.. çadır can..

@humin zararlisi

egekaravan.com sanki kiralamaktan çok üretiyorlarmış gibi duruyor sitelerinden ama bir arayalım yarın teşekkürler

@p shadow

çadır da güzel de işte gezmek istiyoruz biraz da sabit kalmamak için karavan yoksa yanımıza çadır alacağız yine:)

@elxa

evet onu gördük fakat o otobüs:) biraz fazla olmuş:) zaten şöförlü de şöförün mantığını hala anlamadım gerçi ya neyse

hocam, 6-7 manyak olarak karavana hanım atmanız zor. hatta karavanda kalırsanız belki tercihlerinizi bile gözden geçirmeniz gerekebilir. ama benim tavsiyem, karavana dünyanın parasını vereceğinize bi vosvogen tıransportır ya da mersedes vito kiralayarak gezmeniz. hem yakıttan tasarruf olur, hem çadır kullanabilirsiniz. ah keşkem katılabilsem size bile derim yani, öyle de güzel bir tatil geçirirsiniz. ayrıca ege ve akdenizde geceliği 15-20 liralık pansyonlar mevcut.
kiralık aracın diğer artısı da şu olur; 2 haftalık yerine 1 aylık kiralar, memlekete dönünce de ortamlara akarsınız:) ve süre uzadıkça kiraları da baya azalıyor. şöyle 1250 civarına transporter kiralayamazsanız -1400 rep ver bana:D

karavan icin ehliyet turu degiskenlik gosteriyordu sanirim. normal araba ehliyeti yetmeyebilir.

outlawrider ın söylediği mantıklı. zaten 6,7 kişi karavanda nasıl uyuyabilirsiniz ki? o kadar büyük bir karavan olduğunu, olsa bile uygun bir fiyata kiralanabileceğini sanmıyorum.(referans: breaking bad) ha zaten biz çadırda/pansiyonda yatcaz da işte karavanın şekli güzel, havası hoş derseniz, doğrudur. orası öyle, ama karavana kız atmak nihayi amaçsa, o da karavana olur sanıyorum:]

Let's Go Camper karavan kiralama şirketini deneyebilirsiniz.
İstanbul ve Antalya çıkışlı 2-6 kişilik 2013 ve 2014 yapımı yeni motokaravanlar ile karavan kiralama hizmeti veriyorlar. Detaylı bilgi için;
www.letsgocamper.com
www.facebook.com/LetsGoCamper

sozlukten bir arkadas o isle mesgul bildigim kadariyla. kendisini eksiteker'den taniyorum. nickini bilmiyorum ama istersen haber ver bir mesaj atip sorayim.
bir de felisky'a sorabilirsin. o da eksi'den.

tek bir "an"i buyun hayatin boyunca yasarsan o "an"a hapsolmus olursun, o yuzden hayati tek bir "an"a indirgemek dayanilmaz bir iskence olur, hayat farkli anlarin birlesmesiyle guzeldir asil.. Herkes tabi ki her zaman tatilde olmak ister, eglenmek ister veya en zevkli an olarak kabul edilebilir olan orgazm belki de cevap olarak bicilmis kaftandir bu soruya, ama hayatin boyunca ayni seyi yapmak veya hissetmek insanin dogasina aykiri zaten, ruhun bogulur. kisaca hayat guzeldir :p

orgazm

insan sıkılmaz mı yahu?

(bkz: esnemek sıçmak boşalmak)

bir nevi :
(bkz: orgazmdan daha zevkli anlar )

şu an..

18 temmuz 14:00 - 17:30 arası geçti gitti

şimdi her dakika içim kanıyor :(

anket mi var? hani seçenekler? bizim bilgilerimiz size ne fayda sağlıycak? orgazm cevabı geldikten sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler olacak?

@bykush: sadece öğrenmek istiyor olamaz mı arkadaş? "ekşi duyuru'ya takılan tiplerin hayatlarında hiç bitmesini istemedikleri an" bir bilgidir neticede. x tipindeki adamın y tv'de klibi yayınlnanan "dürüp dürüp o ye" şeklindeki şarkısının adının ne olduğundan daha değersiz bir bilgi de değildir kanımca.

uyku psikolojisiyle bakarsak bu uykudur. ancak oyle bir an olmamalı kimse için.

1- wordpress blog için mükemmeldir.
2- nextgen gallery gibi bir eklenti ile wordpress'te fotoğraflarını yayınlayabilirsin.
3- olur, neden olmasın? fakat ben nasıl bir getirisi olabileceğini anlayamadım. blogda sayfalar düzenleyerek de o içeriği yayınlayabilirsin.

3 için;
bunların yanında kendime ait kişisel bir web sitesi de yapmak istiyorum.. birbiri arasında insanlar gezinsin ama çok da gezindiklerini farketmesinler istiyorum..

wordpress'i çokça duydum.. çokça duyduğuma göre insanlar beğeniyor ki kullanılıyor heralde.. ona bakayım ben evet..

wordpress iyi güzel ama html kod ekleyemezsin. yani frame oluşturamazsın. seo açısından çok iyidir günde 3-4 ilgi çekebilcek haberle iki üç haftada belki 1000 ziyaretçiye ulaşabilirsin, ama reklam kodu da aynı şekilde koyulamadığı için bi getirisi olmaz. tasarıma fazla müdahale edemediğin için sevmezsin bence wordpressi.

blogspot deneyebilirsin. onda sayfaya istediğin şeyi ekleyebilirsin. resim galerisi gadgeti da vardır muhtemelen.

Yaptigim kisa arastirma neticesinde bu konuda belediyelerin yeterli hassasiyete sahip olmadiklarini anladim. Kanunen ortak kullanim alanlarindaki agaclari kesmek bir suctur. Fakat gerekli yaptirimlar uygulanmiyor, en fazla bir uyari cezasiyla gecistiriliyormus. Fakat ilgili kanun maddesini pvc kaplatip agacin uzerine asmak caydirici bir yontem olabilir. En azindan denenebilir.

döv şerefsizi cidden bağır çağır kesemezsin de ben de sinir oluyom çevreye ağaca zarar verenlere

ohaa döv ne demek. Adamın kendi arazisi kendi ağacı, vardır bir sorunu ki kesiyor. Milleti dövünce çevreci mi olunuyor? O kadar rahatsız oluyorsan git 3-5 ağaç dik.

anıtlar kurulu ilgileniyor olabilir.. ancak nasıl ulaşılır bir fikrim yok..

edit: çam bildiğim kadarı ile "anıt ağaç" statüsüne girer.. kimin ağacı olduğu önemli değil.. ağaç doğanındır..

ilkdefa@@@
ne demek vardır bir sorunu kardeşim kesemez işte ağaç canlı bir varlıktır senin bacağını biri kesmeye kalksa nasıl bir tepki verrirsin senin gibi kaz kafalılar ağacı ölü bir nesne mi sanıyor hem ağaç dikmediğimi nerden biliyon

Sonradan gördüğüm bir cevaba hitaben;
yaaaaaa.aaaaam; adamın astımı vardır polenleri tetkiliyor olabilir, camının direk önündedir ya cama zarar veriyor ya da tüm güneşi engelliyordur. Adam ne yapsin ev mi değiştirsin. Tabii ki yok yere ağaç kesmemek lazım ama körü körünede bu söyledikleriniz çok komik. yaw bir gerçek dünyada yaşayın ya.

şu anda benim bildiğim en iyi net şu, bu "adsl" değil ama adsl den çok daha iyi zaten..
www.superonline.net

türktelekom ile hiç bir alakası yok.. telefon hattı üzerinden yürüyen bir sistem (adsl) değil yani..

ama bu da her yerde yok..

-----
# Ankara'da
Oran, Batıkent, Çankaya, Eryaman, Söğütözü-Çukurambar, Yenimahalle

# İstanbul'da
Ataköy, Ataşehir, Bahçeşehir, Başakşehir, Beylikdüzü, Boğazköy, Çekmeköy, Çengelköy, Esenler, Halkalı, İçerenköy, Kemerburgaz, Sarıgazi, Soğanlık, Soyak-Göztepe, Taşdelen, Topkapı, Ümraniye

# İzmir'de
75.Yıl, Buca, Kuzey Mavişehir, Mavişehir

# Bursa'da
Yeşilşehir
----------

superonline'dan reklam paramı istiyorum..

superonline fiber varsa onu al.
türk.net kendi adsl altyapısını kullanıyor sanırım. (yine de araştır) onun dışında hepsi türk telekom altyapısı diye biliyorum.

fiberobtik üzerinden bağlantı olayını duymuştum.. ama malesef bulunduğumuz yeri (safranbolu) kapsamıyor.. öğrencilik biter de istanbula dönersem o zaman kesinlikle düşündüğüm bir alternatif..
yine de teşekkürler..
konu açılmışken belirteyim, sanırım aynı şekilde "uydunet" denilen kablonet hizmeti de almam mümkün değil.. safranbolu dahilinde mecburen yine adsl'e kaldık anlayacağınız..

turk.net kendi altyapısını kullanıyor. hayır geçen çöktü, izmir den 1 saat bağlanamadık oradan biliyorum. ama iyi hizmet veriyor yani..

benim bildigim butun internet saglayicilari telekom un altyapisini kullaniyor...
ama altyapidan kastin nedir?

adsl altyapısında tamamen kendi backbone unu kurarak kullanan bir servis sağlayıcı yok ancak biri için şunu söyleyebilirim ki yapa(yerel ağın paylaşıma açılması) kapsamında izin verilen çoğu yerlerde alcatel dslam lar var koçnet e ait olan. Ancak bu dslamların bras lara gelmesi esnasında eli mahkum olarak tt metro ethernet şebekesini kullanılmaktadır. Tamamen kendi altyapsını kullanacak şebekeler arkadaşların belirttiği gibi quik net yada benzer fiber altyapı kullanan modeller olabilir. Şu an ve gelecekte tamamen kendi altyapısını kullanacak adsl zor görünüyor. Zira adsl son demlerini yaşıyor.

internet download manager

firefox kullanıyorsan downloadhelper var ki şahanedir.

orbit ile grap yapabiliyorsun..

ben mozillamda flashgot kullanıyorum çok memnunum...

sothink webvideo downloader. (bu bir otomatik mesajdır)

downloadhelper candır.

intenet download manager facebook'a yuklenen (youtube linki olmayan) her turlu linki atlayarak indiriyor, ne oldugunu anlamadan 2 gb doluyor videos kisimi :)

eğer firefox kullanıyorsan kesinlikle "DownloadHelper" i tavsiye ederim...
youtube, facebook falan süper oluyor..

ayrıca limewire, soulseek gibi programlara da ihtiyaç azalıyor.
fizy.com'a girip download helper ile 30 saniyede istediğin mp3 bilgisayarında.. :))

netten çekilmiş hali var ben de, işine yararsa.

alt yazılı ise süper olur..
nasıl alma şansım var acaba?

mail neyin isterseniz; pshadowy[at]hotmail.com

ben mach 3 kullanıyorum ve öneriyorum da..
esas jiletle garip, makineyle daha muntazam çıkmaz mıydı?

bilemedim sevemedim.. belki bıçak her yöne doğru kesiyor jilet tek yöne falan ondan daha iyidir gibi geldi ya da kendi kendime paranoya yaptım kendimi inandırdım..
hmm bir de bunların birinin jiletinin diyerine uyması olayı falan da var..

mach 3'ten sonra fusion çok iyi gelmişti. 2 bıçak eklemişler ama ne bileyim, placebo etkisi midir nedir. :) titreşimlisi de daha iyi sanki. bıçaklar hepsinin bulunuyor. hepsinin de pahalı. 5 bıçaklının tek kullanımlığı sanırım yok ama 3 bıçaklının var. onla dene önce istersen.

wildson mu ne var şu clear'ın verdiği aslında onla denedim traş olmayı yani rahat sevdim ama onun bıçağı falan bulunmuyor hiç bir yerde..

yekpare jiletli eski modellerin bazilarinda fusion lara gore daha iyi sonuc cikardigini gordum. pille calisip titresen, sozumona elektrik verip tuyleri diklestiren modellerde herhangi bir fark goremedim de.. sonra her sabah kasiyor jiletle ugrasmak falan, kesince tuvalet kagidini koyup unutuyorsun, sonra sirkette dalga geciyor millet yuzunu nereye soktun diye.. her bicak farkli yonlere dogru kesiyor makinede demissin, rotary shaver kullaniyorsun herhalde, braun'un oscillating shaverlari var. onlara gecebilirsin, gayet duzgun geri cikiyorlar, ben 6 senedir kullaniyorum, ozellikle kesme hizi ve burun altinda performansi bir mucize. tabii aldiktan sonra 1-2 hafta falan iyi kesmez, yuzunun ve killarinin yonunun yeni makineye alismasi lazim. yok ille de makine kullanmayacagim diyor isen gilette'in bicaklari nedense(!) cok cabuk korlesiyor, bulabiliyorsan "schick" al. ya da delikanli adam bu kadar ugrasmaz diyorsan 30'lu paketlerde permatik al, alt tarafindaki plastigi kes, direk tersten dal, bir hafta falan yuzun savas alani olur, ama alisinca her gun sinek kaydi takilirsin heheh.

simdi sen wildson deyince aradim, burada schick olarak bilinen avrupa'da wilkinson sword imis, evet cok babadir, hatta, www.wilkinsonsword.co.uk

Valla ben "asker bıçağı" diye tabir edilen, bildiğin normal jilet kullanıyorum.
Tabi aleti de o çift taraflı olanlardan.
Hem alet ucuz, hem jilet ucuz, hem de performansı dehşet.

Ama illa marka kullanıcam diyorsan, ben de Wilkinson'ı tavsiye ederim. Gayet keskindir onun bıçakları da. Adamlar zaten eskiden kılıç üretiyorlarmış =)

fusion güzel alet. 3 günden uzun olmamak kaydıyla iyi alıyor. hele günlük tıraş oluyorsanız çok iyi. titreşim cidden fark yaratıyor. tek kötü yanı sırtında da bıçak olması. ben o kısmını şekil verirken köpük temizlemek için kullanıyordum ama orada da bıçak olduğundan olmuyor. pili iyi gidiyor. 6 ayda bir değiştiriyorum duracelleri.
ikili kartuşları 16 lira civarında. bir kartuş 2 ay filan idare diyor.

privacy'de except this person gibi bi özelliği var her şeyin.

"except this person" hedesi tam olarak ne işe yarar?

yani öyle bir şey istiyorum ki atıyorum notlarımı göremesin mesela..

ayarlar - uygulama ayarları kısmında, özelleştiri seçerek babanın görmesini istemediğin alanları gizleyebilirsin.

relationship status gizlenir gibi oluyor ama gizlenmiyor. haberiniz olsun üzülmeyin sonra :(

notladan emin değilim ama:
privicy - profile 'daki her şeyi edit custom settings diyip, ordan except derseniz, olur

yazdığım garip dilden dolayı özür dilerim

tamamdır halletmiş bulunmaktayım.. üye olduğum gruplar, notlarım vs göremiyor artık..
bir de gizlilik ayarları -> profil bölümünde o kişi sizi nasıl görüyor gibi bir hede de var.. ordan kontrol yapabiliyormuşsunuz.. belki başkasına lazım olursa diye not düşeyim..

limited profile ayarlayip babani (ve baska sagini solunu gormesini istemedigin arkadaslarini) bu listeye koyarsan, hic bir sey gormezler. burada detayli anlatimi var: www.facebook.com

hesabını kapa ve bir başka hesap aç.

bu şekil çok yaşamazsın, bence doktorluk bir durum bu, ciddiye almazsan vücudunda başka sorunlara neden olabilir gibi, prşembeden bugüne bir şey yememek büyük olay...

Cok sakincali bir durum!
Yaklasik 3 gunden soz ediyorsun. Yasindan bahsetmemissin ama gelisme caginda oldugunu dusunuyorum ve bu durumu daha da vahim kiliyor. Birada da besleyici ogeler var ama tabii ki yeterli degil. Bu mesaji alir almaz lutfen bir seyler ye ve acilen bir doktorla gorus.

Ayrica bira icmek mideyi kazindirir. Ben tok olsam bile 2 kutu bira ictikten sonra karnima atacak bir seyler ararim. Gercekten ters giden bir seyler var. Siradan bir istahsizlik durumu degil.

yaşım 24..
ayrıca kendimi bildim bileli böyleyim..
yani yeni bir durum değil.. yılllaaaarrrdır böyle..

doktora gitmeyi düşünüyorum da hep erteliyorum işte.. azonce "hep açım" diye bir duyuru görünce gene aklıma geldi bu sorun.. ben de bir sorayim dedim..
en son ne zaman yemek yediğimi hatırladım.. ve evet perşembe sabah minik bi kahvaltı etmiştim.. onun haricinde hiç bir şey yemedim..
ayrıca çoğu zaman yiyeceklerden midem bulanıyor.. mesala şu anda.. aklıma yiyecekler geldi ve midem bulanıyor..

Ayrıca bir erkek için 1.76-1.77 boya... hadi 1.80 diyelim. 1.80 boya 58 kilo feci bir şey. Çok zayıfsınız bence. Anormalliği buradan anlamalısınız. Bunun yanında bir de zayıflıyorsanız, gerçekten ciddi bir şeyler var demektir. En kısa zamanda doktora görünün derim.

geçen sene 49 kiloydum... saldırmıştım yemeklere zorla kilo almıştım.. psikolojik sınırın altı oluyor 50.. :))
gideyim bari bir doktora..
gerçi bir doktor ile konuşmuştum geçtiğimiz senelerde.. "psikiyatrik sebepler" demişti..

Genelde öyle şeyler söylüyorlar. Bir şey diyemiyorlarsa psikolojiktir diyorlar. :)
Ama sizinki gerçekten psikolojik olabilir.
Yalnız 49 kilo daha da kötüymüş. Şimdi iyisiniz o zaman. Maşaallah. :P

belki anoreksiya olmuşsundur, doktora git.

bu boya bu kilo cok az. Acil kilo alman lazim. vucut gelistirme urunleri satan bir yerden ve ya herhangi bir gnc shop tan weight gainer al. en az 10 kilo alman gerekli yoksa cok buyuk hastaliklara yakalanabilirsin

sabah şöyle böyle bir kahvaltı yapıyorum bi daha yatana kadar acıkmak aklıma gelmiyor. ama ben de gastrit var. bu güzide hastalığın emrinde bünyem. o ne derse onu yapıyorum. bir de kurtlarınız olabilir mi? kurtlar açlık duygusunu ortadan kaldırıyor. hele sabah kalktığınızda yastıkta sarı lekeler bulunuyorsa kurttan şüphelenin.

benzeri bir durum bende de var ancak üç gün gerçekten çok uzun. en çok gördüğüm iki gündü benim ki o da aşk acısından resmen azap çektiğim bir dönemdi:)
acıkmıyorum ben de resmen çoğu zaman. zayıf olduğum için spora başladım ve epey yol aldım.
spor düzeni aynı zamanda yemek düzeninin de getiriyor, ancak yine de bana anlatılan gibi olmadı. spor yapınca yorulup yemeğe saldırırsın denirken hiç de öyle birşey olmadı bende.
sadece yemem gerektiğini kendime empoze etmeye çalıştım ve aç olmasam da birşeyler yedim.
şimdi bazı sebeplerden sporu bıraktım ve yeme düzenim yine bozuldu. kilo verdim ama yine de eski halimden daha iyiyim.

bu durum galiba psikosomatiklik denen şey. moralim bozulduğu an tüm açlığım geçiyor. sizdeki de aynısı sanırım.

evet weigt gainer al ama GNC ye bulaşma. paran varsa weider yoksa hardline kullan.
ancak spor yapmazsan bunlar hiç bir işe yaramaz. olsa olsa göbek belki.
yazıl bir spor salonuna, aksatma hiç, 6 ay sonra aynada kendine bakınca beni hatırla:)
bak nasıl gaza gelmişim ki sizden sene geçtim

bisey yemek isteyince yiyemiyor musun peki? simdi soyle bir iskender olsa...
yoksa "acikmiyorum o yuzden yemeyeyim" gibi bir durum mu soz konusu?

Anoreksiya olduğum vakitler ben de öyleydim. Korkunç kötü bir şey olduğunu iyileşip de bir sürü ilaç almak zorunda kalınca anladım. Üzerinden 10 sene geçti ben hala eksikleri tamamlamaya çalışıyorum.

Bu yüzden lütfen doktora gidin, gelecekte çekmemek için şimdiden tedbir alın. İnanın normal bir şey değil ve vücudu yavaş yavaş eritiyor.

yemek yemeyi sevmemek bence normal bir durum. üç gündür bi şey yememek falan mantıksız şeyler bunlar ama, ben de yemek yemeyi sevmem mesela. otur, kes, ağza at, çiğne.. üşenirim. yemekten tad almam pek. bence bununla alakalı bir şey. yaın gereği zayıfsın ve aralarda atıştırdığın şeyler seni doyuruyor olabilir.

hani doktora git tabi, sen fazla zayıfmışsın, ama yemek yemeyi sevmemek de normal bi şey bence.

evet yemek yemeyi sevmiyorum..
şöyle "bir iskender olsa oh" durumlarında eğer açsam yerim ki çok çok zor acıkıyorum..
normalde midem bulanır yiyeceklerden.. anorexia nevroza durumu olduğunu sanmıyoruzm.. o durumu bilirim.. benimki başka bir şey eminim..
millete, yaşıtlarıma bakıyorum, maşallah bir kuzuyu koysan önüne adamın bana mısın demeyecek devirecek.. ben hiç.. yarım ekmek bile bitirmeden doyarım.. hatta ne yarım ekmeği.. bir dilimle doyduğum zamanları çok bilirim.. az kızmadılar zamanında..

bunun için haplar olması lazım iştah açıcı gibi birşey.. yani atıyorum doktor şu saatlerde şu ilacı almalısın diyor, alıyorsun, karnın acıkıyor, yemek yiyorsun..

bide hiç anlamasam da serum süper bir şey gibi geliyor.. acıkmıyorsan da arada git serum ye koldan.. =)

ve kesinlikle doktora bi görün.. psikolojik falan derse başka bi doktora da görün.. insanız sonuçta belki bilmeyen birine denk gelmişindir falan.. nelerle karşılaştık..

yemesi kolay şeylere yönel.
örneğin ekmek, sulu yemek vs gibi şeylerle uğraşana kadar bibuçuk iki porsiyon mantı çok kolay yeniyor. yoğurtlu soslu falan lüp lüp gidiyor.
yemek yiyeceksen sıcak taze ekmekle dene. yarım ekmekten az soğuk ekmek yiyebilirken hızla sıcak ekmeğe girersem bi ekmek bitiyo mesela.

hatta bugün bile ya, dur anlatayım. hastayım ve hiç birşey yiyesim yok. ekmek vs ile uğraşana kadar tortolini mortolini gibi bi ada sahip soslu makarna yedim. tadı da iyiydi baya. şak diye bitti.

(bkz: stencil)

aslında son yıllarda değişmesi gibi bir olay yok.. hemen hemen graffitinin tarihi kadar eskidir..

(bkz: bes saniye kurali)
evet yedim.

benim icin gecerli degil o zaman 5 saniye kurali. cunku bircok kisinin gectigi bir yere dustu. bir de pizza genis alanli, her tarafi yere degdi :(

pizzanın yerde yuvarlanmadığını düşünerek söylüyorum.
olsa olsa altı ya da üstü yere değmiştir. orada midenin kaldırdığı oranda bir kalınlığı cerrahi bir operasyon ile alır atarsın.
mangalda pişerken kömürün üstüne düşen etlere öyle yaparım mesela.

@s man chen

keske komure duseydi, komure dusse sukrederdim yahu. ama sorum gecerli hala, yediginiz ne oldu boyle, belki rahatlarim...

ya düşününce kendi adıma bir örnek gelmedi ama ortaokuldayken sınıfınızda bir çocuk vardı, unutamam; yere ne düşse yerdi, millet evden yemek getirirdi, yerken sosis yere düştümü alır yerdi, biskrem mi düştü hooop ağzına atardı. bir süre sonra millet eğlencesine yere yiyecekler atmaya başladı bu habire götürüyordu. garipti ama gerçekti, vardı böyle biri, ölmedi. hatta istiklal marşını çok iyi okuduğu için hoca tebrik etmişti -bunun konuyla hiç bir ilgisi yok evet-

kalabalık bir ortamda yere ters olarak düşen pizzayı alıp yiyemezdim ben de, utanırdım. ama evde olsa yerim tabi.
kalabalaık ortamda yere düz düşse yani, kaşarı zemine dokunmasa alıp yerdim hiç gocunmazdım.

2-3 gün aç kalsan, elinde o pizzadan başka yiyecek bir şey olmasa yer misin yemez misin? ben olsam yerim.

Baya bir mikrop olacaktır ama öldürmez merak etmeyin. mideniz kaldırıyorsa yersiniz yoksa yemezsiniz. ben ne risk alacağım diyip yemeyenlerdenim.

az önce odada turşu yere düştü gittim yıkadım yedim. pizzayı yıkarım diyorsan ye afiyet olsun. dışarıda olsa yer miyim, yemem. ha bu arada sen pizzayı götürmüşsündür herhalde.

halının üstüne düşerse yenmez..

normal zemine düşerse muhtemelen yenir, hele öğrenci evi vs ise kesin yenir, hatta kalabalık bir ortamda "sen yemezsin onu temiz çocuksun bana ver bana veeerr" gözlerle bakan arkadaşlara rastlayabilirsiniz..

düştüğü zeminde ne kadar mikrop varsa, ister orada 1 saat dursun, istersen 0.1 saniye dursun, mikropları homojen olarak paylaşır. bilgi olsun.

Surdan baslayip:
en.wikipedia.org

See also kismindaki:
ignosticism (ignostisizm)
antitheism (antiteizm)
agnosticism (agnostisizm)
Secular humanism
Secularity
Skepticism (skeptisizm)

gibi kavramlardan devam edebilirsin...

niçin kendinizi bir çerçeveye sokmak, bir -izm'e dahil etmek istiyorsunuz ki? illa bir dine, bir topluluğa ait olmanız mı gerekli?

tarif ettiğiniz şeyler çoğu new age-yeni çağ öğretisinde vardır, hatta temelidir. bu öğretilerle ilgili birşeyler okuduğunuzda aaa bu benim lan diyeceksiniz.

bu öğretiler bazen din olarak adlandırılırlar ama aslında din denilemez.

paganizm'e de bir bakabilirsin ama evet illa bi -izm'e girmek zorunda değilsin dediğin gibi, ama insan içten içe de merak ediyor :d

yukarda mesela agnostisizm, septisizm bir din gibi olmaktan çok bir düşünce akımı gibi. gerçi bütün dinler de bi yerde düşünce akımı gibi düşünebiliriz ama. mesela paganizm doğanın tanrıyla özdeş olduğunu düşünebiliyor diyebiliriz kısaca ama orda tanrı ve tanrıça da vardır. ama septisizm'i düşünürsen her şeye kuşkuyla yaklaşmaktır. ne tanrı ne inanç bunlarla ilgili bişey yoktur yanılmıyorsam.yani bişey yoktur derken bunlara diğer şeylerden farklı yaklaşmaz septikler, onlara karşı da diğer her şeye olduğu gibi aynı şekilde kuşkucu yaklaşırlar. ama okumak lazım tabi bunları şimdi yanlış bilgi mi verdim diye kuşkulanıyorum mesela :)

ama illa net bir -izm, -ist istiyorum dersen ben de panteist diyesim var senin için derim. hatta septik panteist :)

ya sen şimdi öyle yazmışsın ki biraz ondan var bundan var ve bunların bir kısmı başka bir kısmıyla çelişiyor. bunların hepsini kapsayan bir izm bulamazsın. senin kuşkucu yönün biraz daha ağır gibi. bu yüzden septisizm.


ayrıca ateist örneğine de katılmak mümkün değil. çeşitli kavramlarla kafayı iyice bulandırmamak adına belli bir görüşü savunanlar genelleniyor kahve sohbetinde. mezhepler gibi düşün. sünni'si de müslüman alevi'si de.

(bkz: p shadowizm)

gâvur musun lan sen???**

efendim bu cevap olayının pek sevilmediğinin farkındayım ama yapıcam evet..

@ermanen; gönderdiğin linkden izmleri incelemeye başladım teşekkürler..

@mea maxima culpa; size zaten mesaj attım.. ama daha aura nedir çakra nedir onu bilmezken pek çakralarınızı açmaya gelebilceğimi sanmıyorum..

@tepedeki psychedelic adam; size de mesaj atmıştım zaten.. septik panteisti tuttum =)) hem bana çok uzak da değil.. ne olduğumu bulana kadar biri sorarsa böyle birşey olduğumu söyler daha çok kafa karıştırabilirim artık nihaha..

@emrag; hmm benim örnek kötü oldu sanırım ama olsun o mühim değil.. bende öyle septik bir hava sezdim ama belki düşüncelerim daha çok ham diye de olabilir.. yine de zaten ben şu halini merak ediyodum.. septik fikirlerde olabilirim sanırım.. yani çok da atmamışım.. onu da araştırayım..

@stephenie; evet kalıba sokmak değil de belki soranlara iki saat kendimi anlatmak istemiyorum içten içe.. bu olabilir.. apatheism için sözlükte pek bir şey yazılmasa da onu da araştırayım..

@mrtksn; sağol iyiyim, mrtksn cevap verir mi diye merak etmiştim.. aslında bi de want2die'ı bekliyorum ama bakalım..
toplaşma olayını kavradım saol.. ama yine de bana pek uymuyor diyeyim.. neden bilmiyorum.. şu anlık öyle.. uymuyor..
mrtksnizm hoşmuş aslında.. sadece tavana bakıyosunuz ha?.. hmm.. kızlar da gelio mu =P

@sui; evet sonunda ona varıcam sanırım.. bende cemiyetimle çarşambaları bi buçuk saat feybukdan çetleşerek ibadet yaparız.. hem günler karışmasın şimdi..

@desdinova; ahaha süperdi.. ah bi bilsem ne olduğumu..

belirtilere bakarsak; miksizm.

örgü sipariş edin yani al örgü yap diye değilde x teyze atkı örsene tarzı..?

kitap ?

laptop varsa ya da bulabilirseniz film derim ben.. tabi film arşivi de gerek onun için ama şöyle eşe dosta biraz sorulsa o da bulunur bence..

aşşağı yukarı aynı konumlarda bir arkadaşıma refakatçi olmuştum, ikimizinde film arşivi vardı, pek sıkılmamıştık..

eve iş veren yerler olabiliyor bazen, basit ama yüksek adetli işler oluyor. işte takının bi parçasını yapma, nazarlık boyama vs vs.
hem oyalanır hem de para kazanıp kendini faydalı hisseder.

eğer dikiş-nakış seviyorsa hastalık, işsizlik tarzı durumlarda örgü kadar el-göz ve kafa oyalayan bir şey de goblen işleme. insanın oturduğu yerde tablo yapar gibi işleme yapması keyif veriyor gerçekten boyaya badanaya bulaşmadan. üstelik boy boy, çeşit çeşit örnekleri var daha geniş gözenekli, daha sık gözenekli vs.

www.goblenci.com gibi adreslerden faydalanabilirsiniz.

atıyorum,
"burada cam var öküz herifler, çarpıp kırmayın" gibi bir şey olabilir özellikle işçiler için..

kuşlar için de yapılır.
Çarpıp ölmesinler diye

genelde kuşlar için yapılır çarpıp "camı kırmasınlar" diye..

xox oynamak icin demisti biri burda, kimdi o?

bazen ben telefon goruyorum o camlarda. onlar da cami takan firmanin telefonu oluyor. hani "biz taktik bu camlari gencler, nasi olmus, sizin binaniza da takabiliriz yani, yapariz bunu" demek icin.

bu da gereksiz bi ek bilgi olsun.

o zaten boya değil. kireç gibi, yıkanınca çabuk çıkan bişey.

boya değil bant onlar diye biliyorum. camlar üreticiden öyle geliyor sanırım.

yazgan dene, tam isim bilmiyorum 30 tllik şarapları güzeldi..
tatlı demişsin, vişne-karadut falan demek istiyorsan gene yazgan öneririm 1 sene önce içmiştim yazgan karadut,tadı hala damağımda

lafı açılmışken onu da belirteyim, sigara kullanmıyorum ama bir tek djarum içerim.. bağımlılık şeklinde sürekli değil ama şarapla içerim mesela..

bir de karadut vs türü şaraplar da severim, kapadokya'dan almıştım tadı çok güzeldi ama biraz hafif gibiydi sanki..yine de olsun, onları da denerim =) şarap olsun üzümden, duttan olsun..

pinot noir derim, 30 liradan satıyor Terra.

aklı alınacak insanın aklını kesin alır. o bütçeyle yani:)

www.kavaklidere.com

yakut candır.çok severim kendilerini, misafirliğe gittim her akşam yemeğinde de mutlaka götürürüm.

tatlı kırmızı şarap

küp marka vişne şarabı(vazgeçilmezdir. 30 ytl civarı)

tatlı beyaz şarap

senfoni ve sultaniye (10'un üzerinde, 30'un altında ama üreticilerini hatırlayamadım)

kimse yazmamış mı diyordum chaud yazmış.

yakut denemediysen mutlaka dene. benim de çok sevdiğim bir şaraptır. f/p oranı en iyi şarap gibi geliyor bana.

dlc öküzgözü de deneyebilirsin. yımışacık içersin. :)

açıkmıdır bilmem ama çok dandik oluyor bisikletleri.. imkanınız varsa kendiniz bulun arkadaşınızdan falan onla gidin..
yok freni tutmaz yok lastiği patlar.. çok fena..

vapura atın bisikletinizi ücretsiz şekilde kendi bisikletinizin vereceği keyifle takılın adada..

öylesi de zor ya. hem ben karşılaşmadım daha önce sorunla, şansım yaver gitti herhalde.

pazar gunu acikti, pazartesi kendi bisikletimle gittigim icin dikkat edemedim. yukariya cikmak cok yorucuydu... veya artik ben yaslaniyorum.

benim favorim bu olanı. bence gayet zevlli bir oyun. bir de 3 boyutlu olanını sevenler var ama ben oynayamamıştım, kontrolü zor gelmişti.

mükemmel oyun..
worms'u ne kadar biliyorsun bilmiyorum ama özellikle oyunun formatını, kurallarını, seneryasonu değiştirebilmen, aynı bilgisayardan bir kaç kişi birden oynama imkanı (mesela 8 kişi ama zorlarsan arttırmanın da yolları var) gibi özellikler de ayrıca oyuna tat katıyor..

gelmiş geçmiş en muhteşem çoklu oyuncu oyunudur. nokta.

single player oynasam zevksiz mi olur yani?

hmm anladim. bi indireyim bakayim. merak ettim :)

tesekkurler cevap veren herkese.

tek kelimeyle:
- efsanedir.

indir indir geç bile kalmışsın. en güzel worms, worms world party'dir. diğerlerini geç direk.
ip kullanmayı öğrendiğinde oyunu öğrenmişsin demektir bu arada. :)

sınav dönemiyse şimdi indirme. başından kalkmak mümkün değil .). online cok feci sarıyor. toplanıp oynamak lazım bir ara.

moshzilla kız o, muhtemelen 4chan den bulmuşsundur.

images.google.com

süpersin =) cansın =) ahanda budur valla..
ama tüm fotoğraflarının olduğu linki bulamadım hala..

tamamdır linki buldum, yine arayan, merak edenlere;

glumosh.blogspot.com

bir de benzer şu var;
www.francesfarmersrevenge.com

efendim bunun gibi eserleri toplu halde bulabileceginiz bir yerli site:

bobiler.org

birer şişe tuborg kış

Damak tadiyla alakali bir secim bu. Ickilerden hangilerini sevdiginizi/sevmediginizi yazarsaniz yardimci olmak daha kolay olur.

dayanıklı olmayanlar miller türevlerini içsin, diğer ikisi absolut veya smirnoff takılsın sevdikleri meyve suyu ile. hem birbiri arasında geçiş kolay olur. 12 den sonra kopmak için -nası yani?!?!- votkaya abanırsınız mis gibi.

alkole dayanıklı geçinen tayfa 1 şişe viski içsin mis gibi. jim beam kulağa hoş geliyor mesela.

3 şişe şarap.. (tercihen villa doluca, fiyat/performans oranı iyi)
dayanıklı olmayanlar bir şişeyi bölüşür, yarım şişe yeter sanırım..
dayanıklılar birer şişe içerler..

şarap güzeldir.. şarap candır..

Yemekle beraber sarap icebilirsiniz. Dayanikli olmayanlar yemekten sonra cay/kahve icerken digerleri biraz daha sarap ya da kokteyl (bacardi cola vs) icer. Sonra dayanikli olmayanlar da olanlara katilir. Hizli icmemeye ozen gosterilir. Ickiler arasinda alkolsuz bir icecek icilebilir (bir kokteyl, bir kola, bir kokteyl, bir su vs).

turşu suyu, alkol haram.

cuba libre.

et sote yapabilirsiniz mis gibi. tariflerine google üzerinden erismek mümkün. ilk sonuc benimde hosuma gitti dogrusu: yemekbiz.blogspot.com

hmm sanırım kafi olmasının yanında leziz.. malzemem yettiği ve üşenmediğim ölçüde hemen uygulamaya geçiyorum..
teşekkürler trimpot yine imdadıma yetiştin..

yanına patates püresi yapın hem basit hem lezzetli.

atınız kendisini tencereye bir miktar sıvı yağ ile. o kavrulurken sivri biber -veya çarliston da olur- doğrayın. et harlı ateşte 8-10 dk kavrulduktan sonra biberleri atın içine. severseniz 2 diş sarımsak ve orta boy kuru soğan doğrayıp ekleyin. hepsi kendinden geçtikten sonra 2-3 domatesi kabuklarını soyup doğrayarak ekleyin. domates yoksa veya istemezseniz salça da olur. veya her ikisi bir arada olabilir. tuz atın ve karabiber. arada karıştırın, ihtiyacı varsa biraz su ekleyin. tadına bakıp pişmişse kapatın altını. yanında herşey gider. veya bir kaç gün içinde yemeklere katılmak üzere bekletilebilir de.

valla olduu kadar bir şeyler yaptım sanırım..
öncelikle evde domates ve sarımsak vardı.. soğan yoktu.. onları bi hazırladım..
eti yıkayıp süzüp tencereye attım açtım altını.. suyunu saldı sonra onu çekti.. bayaa yağlıymış sanırım.. sarımsakları attım az da olsa tat versin diye zeytinyağı attım biraz öyle kavurdum..
sonra üç bardan sıcak su ekledim ama ne kadar (kaç gr) ete ekledim onu bilmiyorum.. ne eti olduğunu bile bilmiyorum..
suyunu çekti çekmedi arası domates, az biber salçası, ekleyip biraz karıştırdım.. sonra karabiber ve kekik ekledim.. bi de patates kızartmıştım et pişerken en son ondan da biraz ekledim.. bi de patatesle beraber tuz ekledim.. biraz öyle karıştırıp yedim.. fena olmadı.. ilk defa tek başıma kuşbaşı ile ilgili bi yemek yaptığım göz önüne alarak on üzerinden sekiz veriyorum..

bir öğrenci evi yemekteyiz programının daha sonuna geldik..

hocaya soru sorardim ardindan, sunun gibi birsey (belki biraz daha gelistirilmisi):

"hocam gercekten cikmamizi istiyor musunuz, cunku su an siz de biz de yoruldunuz, kapasitemiz artik almiyor, burda birakip sonra tekrar hep beraber devam edebiliriz. sizce de iyi olmaz mi?"

ya da direk cikardim.

burda ki faktor hocanin huyuyla ilgili biraz ama yine de konusmak da fayda var

ama sen oyun teorisi olarak kabul ettigimizi ve ogrencilerin boyle sivrilme gibi bir olayi olmadigini dusunuyorsan cogu cikar azi kalirdi heralde:)

kızlar ve kızlara yazan erkekler dışında herkes çıkar dersten (bence)

bence erkeklerin tümü, kızların en fazla yarısı çıkardı. ayrıca dersin bilgisayar labı dersi olması çıkan sayısını arttırır. kendimden biliyorum. ama hocanın 35-40 yaşında bir kadın olması çok kaotik bir yapıda olabileceğini gösteriyor. dersin sinavi etkilemiyecek olması çıkma oranını arttırır tabiki de.ama çok bilinmeyenli gerçek hayat denklemi. kestirmek çok zor.

Baska ciddi bir isine yetismesi gerekenler cikar, digerleri kalir.

bunu oyun teorisi değil de karar analizi olarak değerlendirmek lazım. eğer iki oyunculu ve iki aksiyonlu bir oyun olarak ele alırsak (siz,hoca) hocanın herhangi bir atraksiyonunun kendisine kazandıracağı veya kaybettireceği bir şey yok. ama burada karar verici siz olduğunuz için utility (fayda?) bazlı bir karar ağacı vasıtasıyla olayı gösterebilirsiniz.

yorulduğumuzu belirtip hep süre hem konu açısında daha ne kadar / nelerin kaldığını sorardım..
ilgimi çeken bir konu ve 10-15 dakkaya kadar bir süre verirse dayanırdım sanırım..
daha fazla verirse, "o halde benim gitmem gerekiyor geç kaldım" derdim.. çıkardım eve giderdim.. giderken bakkaldan ekmek alırdım..
bilmiyorum derse kendim kestirmeye çalışırdım, kestirebildiğim ölçüde az önce belirttiklerimi uygulardım..
takmaz, cevap vermezse çıkar giderdim..
az kaldı derse tahmini süre veya en azından kalan konuları isterdim..
çok var derse çıkar giderdim..

wpi'ya katılıyorum: çıkması elzem olanlar çıkar, çoğunluk oturur. çünkü hoca nezaketen öyle bir cümle sarf etmiştir, meali "valla hacı, konu daha bitmedi, ha çıksanız çıkarsınız, hakkınız neticede, ama çıkmayın, şu konuyu bitiricem,"dir.

Teşekkürler yorumlar için,


i30.photobucket.com

Basit seviyede bir pay-off matriksmiş bu, buna göre şöyle bir yorum çıktı en basit seviyede:

"şimdi iki tane boyutumuz var. bizim kararımız ve diğer öğrencinin kararı. (burada diğer öğrenciler yerine sadece bir başka öğrenciyi kabul ediyoruz ki kompleks kararlar işin içine girmesin. sonuçta herkes birbirine göre diğer öğrenci)

bizim iki karar şansımız var, ya çıkarız ya çıkmayız. diper öğrenci için de aynı kararlar geçerli.

ve biz diğer öğrencinin ne karar vereceğini bilmiyoruz. dolayısıyla onun kararı 50% çıkmak ve 50% çıkmamak olacaktır. bizim burada kendi durumumuza bakmamız lazım.

eğer ben çıkarsam ya -5 ya -10 alırım. eğer çıkmazsam ya 10 ya da 5 alırım. bu durumda benim çıkmamam daha mantıklı.
aynı mantığı diğer eleman da güdecek ve o da aynı sayılarla karşılaşacağı için o da çıkmamayı seçecek. dolayısıyla kimse çıkmayacak. "


Buna uygun bir şekilde, kimse çıkmadı sınıftan bu derste. Sadece 1 kız çevresine bakındı "birileri ayaklansa da çıksam" diye, geri kalan herkes sessiz sessiz oturdu; bunda sınıfın özel konuşmaya pek de imkan vermeyecek kadar ufak olmasının da etkisi vardır tahminimce; daha büyük bir sınıfta belki birkaç kişi çıkardı diye tahmin ediyorum.


Maximum utility, birkaç kişinin önderliğinde bütün sınıfın "çok yorulduk" iddiasını öne sürmesi olurdu ama kimse o önderlerden olmak istemedi haliyle.

3 erkek 14 kız bilgisayar dersi bi de hoca da kadınmış of. bizim üniversite olsa o derse maksimum 3 4 çok yalaka yakın arkadaş kız dışında kimse girmezdi heralde zaten eheh. üniversitede hoca takması gibi birşey de var mıdır yaw. bunun sınavı sözlü ile değildir ya niye taksın, taksa ne yazar der çıkardık biz efendim. bir kişi kalmak istiyorum diye ağlasa dahi sürüklerdik, çay olmadı bira diye kandırırdık bi yolunu bulurduk. en kötüsü ben atlardım bundan sonra dersim var hede hödö yetişmem gerekiyor diye, herkes de karamurat benim diye yinelerdi. sökmezdi bize matriksler, game teoriler...

lise falan olsa olur belki bu dersten geçme korkusu, sınav olayı ama üniversitede olmaz birşey. isteyen 10 kişi 3. dakikada da çıkabilir yani. mekan parametresi oyunu bozar =P

@zau: baştan özür dilerim süper ukalalık edeceğim. en gereksizinden başlayayım, genelde "ben"i kullanırsan row playera yazıyorsun, çünkü bir yerde kendi puanını en yükseğe çıkarmaya çalışıyorsun. game theory'de benim bildiğim karşındaki adamlar belli bir şans ile bir karar vermezler (bu durumda 50%), rasyonel oyunculardır payofflara göre oynarlar. ayrıca hocanın gözüne girme endeksi soruda belirttiğin gibi bilinmiyor. yani yaptığın en iyi ihtimalle bir varsayım oluyor ona göre hareket ediyorsun. ayrıca hadi game theory oldu diyelim çok oyunculu bir sistem olması gerekir ki atıyorum 10 kişi aynı anda çıktığında herkesin hoca indeksi -1e kadar gerilesin. öbür türlü prisoner's dilemma'ya bu işi indirgemek bazı şeyleri gözden kaçırmak gibi olabilir (tabi eğer bir öğrenci kalsa bile çıkan her öğrenci -10 alır gibi varsayımlarda bulunmazsan).

senin dediğin olay direk karar analizine giriyor. sen çıktığında 50% ihtimalle biri daha çıkacak payoff'un -10'dan -5'e düşecek, 50% ihtimalle çıkmayacak -10u yediğinle kalacaksın. Ha birinin dersten çıkması 50% ihtimal senin çıkma kararından önce oldu diyelim bu sayede belirsiz durum ortadan kalkar +10 ile -5 arasında seçim yaparsın. başka etmen olmadığından rasyonel bir oyuncu olarak sınıfta kalmayı tercih edersin.


bu arada eğer ders master dersi ise sike sike kalırsın :)

@jester


öncelikle ders ekonomi çevirisi dersi, 3. sınıf, boğaziçi üniversitesi; onları belirteyim.


Yok ukalalık değil ama en başta belirttiğim gibi ben de soruyordum, Bunu game theory olarak kabul edebilir miyiz, diye; kabul edilemeyebilirmiş gayet. Basit bir karar analizi olarak kabul etmek de mümkün.

Tabi burada şu gerçek de var, hem çizilen matrikste, hem de değerlendirmelerde sadece hoca gözünden bakıldı. Sınıf içi insanların birbirleriyle olan arkadaşlık seviyeleri de bunu etkiler, birisinin acil bir işi olup olmaması da etkiler, ya da sadece "sınıftan tek başına çıkıp giden cool öğrenci" olma faktörü de etkiler. Dolayısıyla pek çok değişken de mevcut bunun hesaplanmasında; ki hem game theory olup olmadığından bile emin olmadığım bir şey için bu kadar çok değişkeni ayrı ayrı yazmak istemedim (ki zaten bunu hesaplamak bile zor olabilir), hem de çok fazla yönlendirme yapmak istemedim gereğinden fazla bilgi vererek, ki yukarıda yazdıklarımla da az çok bir sonuca ulaşılabiliyordu:)

Yine de elbette, sınıftaki 17 kişi + hocanın ayrı ayrı değişkenlerinden, belki de karakterlerinden falan bahsetmek gerekirdi, böyle yapılsaydı bir game theory olarak da sunabilirdik diye tahmin ediyorum.

Teşekkürler

Beyin yoğun düşünce halindeyken ürettiği manyetik dalgaların tek bir noktada toplanarak rahatsız edici olduğunu, ve ritmik bir şekilde sallanınca dengeyi sağlayan kristallerin bu manyetik dalgayı dağıtan sinyaller gönderdiğini duymuştum/uydurmuştum/kendimde inanmıştım.

@gns;
ah bu süpermiş.. en azından (eğer ezberleyebilirsem) kullanacağım bahanedir kendisi..

bir kaç nota çıkarabilirim diye bir şey yok içi boş dediklerin ikilik nota. mezur ölçüsü neyse notalarda ona göre olmalı atıyorum mezur ölçüsü 4/4 ise notalar bu ölçüye uygun olmalı. istediğin şey bir beste çalışması bir kompozisyon. biri çıkıpta bak bu istediğin gibi hem bir melodisi var hem de notaların yeri tam istediğin yer de derse inan bana çok şanslı bir insansın. yapmak istediğin şeyin gerçekten anlamlı olmasını istiyorsan bir besteciyle çalışmanı salık veririm.

örnek olarak yaptığım resmi değiştirdim.. bari ona olmuş / olmamış, şu nota burda olsa daha iyi falan deseniz de olur..

soruyu nerden bakarsaniz bir 10 kere okudum, her defasinda kafam karisti

basitlestirelim mi benim sorularimla?

1- simdi anladigim kadariyla 3 tane pencere var bir yapida. ve siz o 3 pencereyi, tercihen melodisi guzel olan ve yeni bestelenmis ufak bir ezginin icinde yer almasini istiyorsunuz o bina cephesinde. o ici bos dedigimiz (2lik) notalar pencere olacak ve o yapinin parcalari olacak? disardan bakan insanlar da , "vay be, hem gorsel olarak muzikal seyleri kullanmis, hem de o kullandigi seyler bir butun olarak bir ezgiyi olusturuyor" diyecek.(buraya kadar dogru mu?)

2- yuvarlaklarin hangi cizgide, aralikta vs. oldugu onemli degil demissiniz ama, bu nasil bir yapidir ki, pencereyi olusturacak yuvarlaklar nerde olursa olsun yapinizin seklini bozamayabiliyor? yani ben pes do'ya bir pencere koydum diyelim, 1 perde ustteki re'ye bir pencere daha koyarsam, disardan bakan insanin midesi bulanir bu pencerelere? bu durumda, bu pencereler farkli katlarda mi? her katta kac pencere var? 3 pencere varsa toplamda, bina 3 katli ve her katta bir pencere mi var? binadan haber verin: )

3- en onemlisi su ki, siz herhangi bir melodi olabilir demissiniz ama yapacaginiz binanin anlamina/onemine gore bence o melodi onem kazanir. o yuzden isteyeceginiz melodi "do re mi fa sol " gibi gidebilir, hic onemi yok demeyin. madem o yapida koyacaginiz seyin farkli ve anlamli olmasini istiyorsunuz, ezginin hissettirdigi seyin de anlamli olmasini istemeniz gerekir diye dusunuyorum. ornek vermek gerekirse, "saka/korku malzemeleri" satan bir firmanin binasi ise bu mesela, ezgi daha sert, urkunc olabilir. ama "kucuklere sene sonu musameresi icin kelebekli kiyafet" satan bir firmanin binasi ise, neseli bir ezgi olabilir.. (ne salakca ornekler oldu)

bu baglamda, tavsiyem bir besteci / veya konservatuvarda bir kompozisyon ogrencisi/ bulup ona yaptirmaniz.
yoksa ben de simdi kafamdan bir ezgi uydurup 4/4luk ve 13 notalik, finale'de yazip sonra resim dosyasina aktarip verebilirim burda. ama bu ne derece o yapiniz icin uygun olur bilemeyiz.

yine bu nedenledir ki tavsiyem, gelin bir ara bizim okula, tam anlatin derdinizi ve istediginiz seyi cikaralim.


edit: sorunuzu sonradan gordum, ornek resme "olmus veya olmamis diyin" demissiniz
teknik acidan ilk sorun, 2/4 luk demissiniz en basta ama olculeri 4/4luge tamamlamissiniz bu yanlis olmus. ikincisi ise, melodik olarak cok anlamsiz olmus, isterseniz yazip kaydedip dinletiyim size. ama ornek dediginize gore zaten bu acidan bakmamiza gerek yok.

neyse, ulasin bana efem..

edit2: mimar sinan mimarlik ise, cok buyuk bir yardimda bulunabilirim size, zira arkadasim orda mimarlik'ta bir derse giriyor, muzikal altyapisi da var kendisinin.
yok eger baska okuldaysaniz da, bizim konservatuvar binamiza gelin yardim ediyim.

@la traviata..
öncelikle acele acele yazdığım için biraz özürlü bir anlatış olmuş, kusura bakma.. ama bu anlatıma rağmen iyi anlamışsın onun için de teşekkürler..

1 - oraya kadar doğru
2 ve 3 - bina, bir güzel sanatlar fakültesinin müzik binası.. bu seneki proje konumda bulunan pek çok yapıdan birinin cephesi olacak.. bu yapının gerçeğe dönmüşmesi biraz mucizevi olur o yüzden melodinin anlamı çok da şart değil, gerçek bir proje olsa zaten daha ciddi bir araştırma yapardım.. peki madem gerçek değil neden bu kadar uğraşıyorum? e mimarlık öğrencisiyim, gerçekleşmeyecek diye de baştan savma bişi olsun istemiyorum, zira cephe şu an verdiğim örneklerin birinde yaptığım notalarda (ki nasıl bir melodi çıktı bilmiyorum ama çok da mühim değil zira örnek)

bina iki katlı, bu cephede alt katında bir üst katında iki pencere var ve pencereler daha çok ışık amaçlı kondu yani birinin uzanıp pencereyi açması gibi bir amaç yok o nedenle bir nota üstte veya altta olmaları çok da mühim olmaz ama tabi iki mesela iki nota çok daha farklı sorunlar çıkartır.. ha komple çizgileri yukarı aşşağı da kaydırabilirim o daha kolay..

bu kadar ilgi için de ayrıca çok sağolun.. safranboludayım malesef.. ayrıca 5'i teslimimiz ve yarın da son kritiğimiz var.. pek bir yere kımıldama şansım yok..

4/4 olayını düzelttim.. yine bir melodi uydurup yazarsanız ona da fitim.. yok uydurmazsanız bile bu kadar ilgilenmişsiniz çok teşekkürler..

o zaman ben size minik bir sey yaziyorum simdi.

hem gorsel olarak bu cevaba ekleyecegim, hem de melodisini dinletecegim. 2 link verecegim yani. bekleyiniz efendim (not: bu durumda sadece 2 lik notalardan bir tanesinin altta, diger ikisinin ise ustte ayni hizada gibi durmasini saglayacagim)

bekleyiniz..

@la traviata;
hocam ellerine sağlık büyük insansın çok güzel olmuş tam aradığım şey =))
tekrar tekrar teşekkürler..

rica ederim.

pek tabii bunu daha cok suslemen de mumkun.

misal diyezlerin ustundeki bolume bir "hiz terimi" koyabilirsiniz.. adagio, andante, vs gibi..
veya 2inci ve 3uncu pencerelerin(ikiliklerin) uzerine aksan isareti koyabilirsiniz. ">" isareti yani.
ya da son notanin ustunde en uste bosluga puandorg isareti koyabilirsiniz.

falan da filan. kactim.

ilk şunu belirteyim, bizim fakültenin şenlikleri "bilim ve sanat günleri" olarak geçer.. Teknik olarak farklı şeyler de olsalar yedikleri içtikleri ayrı gitmez iki dosttur bunlar..
biz kimiz? safranbolu'da bir güzel sanatlar fakültesinin mimarlık öğrencieri..
gece gece, doğru veya yanlış, ilk aklıma gelen şekilde, şöyle bir özet yapayım;
eğer sanatla uğraşılmasa mimarlar belki de mağraları yontup işlev veriyor olurdu.. çok işlevsel mağralarda yaşıyor olurduk ama göze gönle hitap eden yapı yapma, bir estetik kaygısı, bir farklı olma çabası olmazdı..

graffiti yapan birisi olarak da şöyle kişisel bir fikir üretebilirim, sanat insanın içinde varolandır.. yani zaten hep içimizde olan, doğal olandır.. yani özümüzdür.. kendi kendimizi geliştirerek güzel eserler yaratabiliriz..
bilim de bir bakıma içimizdedir ama herkesin içindeki sadece bir adet tuğladır belki.. her bilimle uğraşan önce içindeki tuğlaya şekil verir, sonra o tuğlayı diğerlerinin koyduklarının yanına ekler, kocaman bir bina olur, herkes içine girer üşümez falan..

gece gece bu kadar çıktı idare edin.. konu nereye gidecek merak ettim..

aslinda bu ikisinin disinda daha onemsiz seylere ya da bunlardan daha az onemli veyahut sacmsasapan seylere onem veriyor(lar/uz).

bence bu ikisine oncelik vermek gerekiyor her zaman, bunlari catistirmamiza luzum yok.

ama senin dedigine gelince: sanat 17. onemli sey, bilim ise 35. falan oldugunu dusunursek. burda bilimi one getirip 16. yapmamiz mi gerekiyor diyorsun. olmuyor iste boyle bir ulkede.

iki seyin cok geride oldugu bir yerde, daha gerideki one gecemez.

kendiniz de söylemişsiniz ikisini karşılaştırmak anlamsız. üretiminde olsun tüketiminde olsun birinin yerine diğeri ikame olmaz.

bilim ve sanat; yin ile yang'dır, can ile canandır, perfect strangers'tır, siyah ile beyazdır, insan ise gridir hr ikisiyle de iyi geçinmek zorundadır.

@squatterbloat sanmıyorum. sanatla kötü geçinsek kaybedeceğimiz fazla birşey olmaz gibi. ama bilimle ilgili aynı şeyi diyemiyorum. bence bu iki şey bir değildir. artık ayrılmaları gerekir. çok sert olacak ama sanat, zevk işidir. bilim ihtiyaç meselesidir. yaşamsal bir gerekliliktir. sanat için bunları diyemeyiz, düşünemeyiz. asırlar önceki bir sanat eseri bizim fazla işimize yaramaz. oysa asrılar önceki newton halen mekanikte ilah gibidir.

C ve varsa D disklerine bakar misiniz? Paylasim verilmis mi "Patron1", "Patron2" diye?

paylaşım yok, yeri gelmişken bölünme veya ek disk de yok.. bol bol flash bellek arada da yedek hdd takıyorum.. D dvd sürücü bu arada.. onda da paylaşım yok..

bu arada 2. maddedeki şey normalde epey uzun da hepsini yazmayayım dedim, diğerleri de bunlar gibi.. bazılarının sürücü isimleri falan değişik..

"E:\fooool.exe" yani taktiginiz harici hdd'ye verilen disk adi olabilir. bu nedenle registry'e bu sekilde kaydetmis diye dusunuyorum.

kullandiginiz harici hdd'leri taramanizi öneririm.

benim anladigim bu :)

benim gözlemlediğim kadarıyla ne kadar iyi bir marka alınsa da (seagate, western digital, vs) bu aletler bozulabiliyor. yine de bu iyi markalar sanki biraz daha güvenilir geliyor. alırken de data transfer hızına bakmalı, gücünü dışarıdan mı yoksa usb ile bilgisayardan mı alıyor, bilgisayardan alıyorsa 2 usb girişiyle mi bağlanıyor, tek usb ile mi? bunlara bakabilirsin.

aldim 8 ay kadar kullandim, bi gecede tirlatti makine, butun filmler, diziler, muzikler, backuplar uctu gitti. al ama kesinlikle guvenme. Alirken baglanti arabirimine dikkat et. usb si var firewire var, ethernetlisi var. ihtiyaclarina gore secersin. markalar degisir, hic duymadigin markalar gorebilirsin mesela lacie gibi ama icindeki hdd bilinen markadir. seagate, wd gibi. ben sana wd oneriyorum. lacie kullandim bok oldu hersey, buradada bircok kisinin wd onerdigini gordum.

calistigim tv kanalinin rtük arsivlerini (bir tv kanalinin en önemli olayidir) philips'in 500 gb ve 250 gb 3,5 hdd'lerinde sakliyoruz. simdiye kadar 8 tane doldurduk bana misin demedi.

ayriyetten philips'in yaninda seagate ürünü olan freeagent 250gb 3,5 hdd aldim 2 tane. onlarda ayni sekilde sorunsuz bir sekilde bizi götürmekte.

segate aldım ama öyle harici şeklinde değil bildiğin bilgisayar kasası için, dahili, 3,5" hdd.. sonra gittim en dandiğinden bi kutu aldım bunun takılıp usb olarak bilgisayara bağlanabileceği.. iki yıldır kullanıyorum sorun çıkarmadı.. izlemediğim tüm filmlerim ve tüm yedeklerim orada..

-geciktirebildiğin kadar geciktir.. ben 320 gb mı ne almıştım, şimdi o paraya tetrabaytlar falan alınıyor.. çok çabuk ucuzluyor hdd piyasası..
-kesinlikle gözün gibi bak.. sürekli bilgisayara bağlı tutma.. çok fazla taşıma ve özellikle çalıştığı sırada kesinlikle oynatma..
-seagate iyidir.. wd de iyidir..
-eğer harici alacaksan illa, genelde iki usb kablosu olur biri güç için biri veri için.. birini taksan da çalışır ama o zaman arkadaş sanırım bir yandan elektrik almaya bir yandan veri almaya falan çalışıyor, tırlatabiliyor.. her daim ikisini birden takıp çıkar..

dilerim az da olsa yardımı olur..

düşürme vs. olmazsa, tak çıkar olayına da dikkat edilirse kolay kolay bozulmazlar aslında. bozulan modeller de bilinenlerdir. ben lacie 500 gb aldım 1 yıldır sorunsuz calısıyor. yeni olarak verbatim 500 gb aldım o da iyi gibi şu ana kadar.

Western Digital My Book (Kitap seklinde olanlar) kullaniyorum, 500gb'lik olanindan sanirim su anda 1 TB'liklari var, aldigimdan beri direkman downloadlari oraya yapiyorum, herhangi bir sorun yok, kutu ve disk duzgun oldugunda bozulma sorunu olacagini sanmiyorum, hayirli olsun simdiden.

1 yıldır kullanıyorum philips in 120 gblık harici hdd sini müziğimi direk ordan dinlerim aldığımdan beri ve hiç kapanmaz 7/24 müzik. film&dizi herbişeyimi üzerinden yaparım. bana mısın demedi. sadece az mallık yapıp world of warcraft ı usb hdd ye yükleyip üstünden oynamaya çalıştım bi sıralar, takır tukur sesler çıkardı ilerleyen saatlerde, korktum bi da ordan oynamadım. düşme kırılma olmazsa bozulmaz merak etme. üzerinden oyun çalıştırma bi de. direkman downloadlarını oraya yapabilirsin bişiicik olmaz.

ya ben nedense WD'ye hic mi hic guvenmiyorum. burada cok problem yasandigina sahit oldugum icin sadece. seagate kullaniyorum ben de yillarca dexonic marka bi kutuyla. 320 GB. tam olarak 270 milyona almistim zamaninda. simdi bu fiyata 1 TB'likler satiliyo saniyorum.

bende bi wd 120lik, bi toshiba 250lik, bi maxtor 500luk var.
wd çok eski çok yavaş çalışıyor (mybook degil bu arada)
toshiba idare eder fena değil (içindeki hdd nin markasını bilmiyorum zaten)
maxtor ise içindeki disk hizli ama bi derdi var o da açma kapama tuşu yok.

alirken açma kapama tuşu olmasına dikkat et, bilgisayar açıldığında açılıp kapandığında kapanmasın, bi de bunlar kullanılmayınca standby'a geçiyor, tekrar erişim yapacağın zamansa standbydan çıkması için net bi 4-5 sn bekliyorsun bilgisayarda hiçbişiy yapamadan.

ayrica dahili 3,5" alıp kullanmanı pek tavsiye etmem. arkadaş öyle yaptı, sonra açılmadı diskler bir daha, gitti yeni case aldı filan onlar da cok isiniyor. ayrıca çok da ucuza gelmiyor. maksimum 10 dolar farkediyor. (zamanında oyleydi en azindan)

iyidir dedik wd aldık. durduk yere tüm arşivle uçtu. şimdi maxtor 500 var. henüz herhangi bir sorun yok.

Geçen sene 320gb Microbox aldım. 2,5 luklardan. Hiçbir sorunum olmadı şimdiye kadar. Deri bir kılıf veriyorlar yanında. Boyutu oldukça küçük taşıma problemin olmaz. 3,5 larda olduğu gibi ekstra gücede ihtiyaç duymuyor. Ben alırken en yüksek boyut seçeneğiydi 320 şimdilerde 400gb ve 500gb lık seçenekleride satılıyor.

ben de aynı sebeplerden dolayı western digital'in 500 gblık my book editionunu almıştım. sonra şu sorunu yaşadım:

www.eksiduyuru.com

orda düşürdüm dediğim de halının üstünde dikey durumdan yatay duruma geldi, yüksekten falan da düşmedi, ama içindeki hiçbirşey okunmuyor. müzik film gibi ıvırzıvırlara yanmadım ama içinde yılların fotografları vardı. öyle işte. ben olsam bunlardan değil de şu taşınabilirler var ya 160 gb'lık falan onlardan alırdım sanırım. en azından düşme bilmemne sorunları olmaz.

maxtor 500 gb (seagetin) basic modeli var çok kullanışlu tavsiye ederim. geçenlerde electro world 99 ytl ile kampanya yapmıştı. bence maxtorun kampanyalarını takip et.

gücünü usb den alanların kontrolcü çip üzerinden daha yüksek akım geçtiği için, daha çabuk pert olduğunu okuduğum(duyduğum ikisinden biri şu an tam emin değilim) ve banada mantıklı geldi. onun için gücünü harici olarak adaptörden ya da başka 2. bir usb kanalından alan bilindik bir markanın modeli iyi gider gibi geliyor.

yasal degil, henuz ihbar edilmemıs oluyor.

rapid i ilgilendirmıyor sanırım, icerigi denetlemıyorlar vs diye bi durumdan yırtıyorlar. kapatılma davası da gundemde sanırım.

rapid e atan kisiyi baglar, linki vereni baglar, linki yayınlayan siteyi baglar, sitenin sahibini, yonetimini baglar.

prison berak de sorun olmaz zira tv de yyaınlanıyor public zaten. kitap mp3 vs sorun olur.

rapidshare yasal bir hosting sitesi olduğunu ve kullanıcılarının dosyalarının kendilerini bağlamadığını iddia ediyor her hangi bir dava durumunda. haklılar da. eğer yasadışı içerik olan her host kapatılırsa işimiz var.

e) site sahibi sorumludur.

bryan fury; prison break public degildir. o ve diger tüm diziler bir yayin anlasmasina bagli olarak tek yerden ya da anlasma yaptigi diger televizyon kanallarindan yayinlanir.

not: vakti zamaninda avrupa yakasi'ndan kisa kesitleri alip youtube'da yayinlamis, sonuc olarak ATV tarafindan youtube'a sikayet edilerek üyeligi ve videolari silinmis bir kullanici.

rapidshare'in arşivini (sunucusunu, yani içinde barındırdığı ne varsa işte) dizinlememesinin ve kullanıcılara açmamasının sebebide budur zaten.
yani biz linkleri sadece bize verenlerden öğreniyoruz, yoksa rapide giripte atıyorum "prison break" diye aratma yapamıyoruz.

Peki burada yani ekşiduyuruda birisi film/mp3/program linki talep etti diyelim. Linkleri buradan verebiliyor muyuz? Eğer veremiyosak ve linkleri isteyen bir sözlük yazarı değilse irtibat nasıl olabilmekte?

@iustitia omnibus
çok gerekmedikçe bu tür şeyler buradan yapılmaz.. yani prison break son bölümü arıyorum diye yazarsan seni afaroz ederler.. niye? çünkü gugıl'a pirızın bireyk rapid falan yazsan gayet kolay bulursun..
ama çok aradığın ve gerçekten bulamadığın veya paylaşmak istediğin şeyleri dışarıya kapalı duyuru şeklinde açıp yapman mümkün..

bugün aradılar.. konuştuk biraz.. üretim tarihidir seri nodur falan dediler ama "küçük paketlerin içinde yok?!" diyince "eee.. hömmm.." şeklinde kaldı arkadaş..
madem bilmiyosun niye arıyosun..
attım çöpleri ya.. gerekirse aradaki farkı kapatırım ben yine..

nane limon

kekik suyunu denemedim ama nane limon etkili. ben olsam nane limon yapardım. daha kısmını istiyorsunuz biliyorum ama acil diye yazayım dedim. bu saatte benden başka duyuruya bakan yok sanırım. geçmiş olsun.

ediddürüt: varmış =)

bana kalırsa ikisini de içmeyin, mide bulantısına en iyi ilaç temiz havadır, balkon varsa ya da cam karşısında şöyle bir kaç dakika geçirin derim.
Geçmiş olsun.
Ayrıca kekik suyu korkunç bir hede dir.

haşlanmış patates yiyebilirsiniz.

maden suyunu tek geçerim.

herkes farklı şekilde kendine gelebilir muhtemelen ama, nane limon veya maden suyu derim.
ama nane limon daha iyidir. maden suyu geğirteceğinden dolayı geğirme zamanlarda kusuyor gibi olabilirsiniz.

nane limon.

Bulantı ağrıya doğru yol alıyorsa kekik.Hafif durumlarda nane limon

öncelikle herkese teşekkürler.. tabi durumun şu noktada aciliyeti kalmadı, ama dilerim başka arkadaşlara yararlı olur bu duyuru..
nane limona yeltendik ama evde limon kalmamıştı =S kekik suyu yaptık içtik çok kötü değildi.. sanırım ilkdefa'nın dediği gibi ağrıya doğru gidiyordu.. içtikten bir süre sonra mışıl mışıl uyudu içen kişi..
tekrar saolun varolun..

kekik suyu kesin çözüm ama içmek zor zira tadı fena kötü oluyor. içebiliyorsanız kekik suyu içemezseniz nane limon...

şunu eklemek istiyorum, dışarda bir şeyler yedikten veya içtikten (alkol, her hangi bir sıvı olur.) sonra oluşan mide bulantılarında ise kişiyi kusturmak en isabetli ve sağlıklı yoldur.

dikkatli olunuz.

kesinlikle nane limon. hatta sırf nane çayı da olur.

hayır, normal sınfımdayım.. hazırlık falan okudum ama ben ne kadar okuduysam tüm bölüm de okudu falan.. öyle extrem bi durum yok..

imza atacağınız para faizi hesaplanmış, mezun olduktan sonra ödeyeceğiniz paradır.. ayrıca 1650 lira öğrenim kredisi olmaz, katkıdır muhtemelen.. 4-5 bin ytl de ögrenim odeyeceksiniz diye tahmin ediyorum..

evet imza attığınız para faizli geri ödiceğiniz paradır. aylık kaç lira oldu bu öğrenim kredisi şimdi ? hani iki yılda 8 defa alacağınızı varsayarsak normal gibi geldi bana. tabi 3 aylık 180 sayarsak tabi :)

@jangara yaşlanmışız ya benim zamanımda 30 lira mıydı neydi aylık. yuh ya keşke şimdi kredi alıyor olabilsem.

@wish i could fly: aylık 160 şu an. 180 olacak:)

hazırlık okudum,
üçüncü sınıftayım ve sınıf tekrarı yapmadım, diğer alacaklara baktım bi anormallik yok..
öğrenim kredisi aldığım kesin onda da sorun yok..
sanırım son sene kredimi kesip tekrar başvuru gibi uğraştıracaklar beni..
kredi tüm yıl boyunca devam ediyor, yılbaşında artıyor, şu an 160, ocak itibari ile 180 olacak ki normalde bu kyk toplu para falan da öder.. ben yine bir konuşayım şunlarla en iyisi..

(bkz: egzema)

@ermanen sağol ama o kadar değil yahu.. kolun kaşınması gibi kaşınıyor, yaramış kabukmuş neyin yok.. geçiyor sonra belki bir ay sonra birden yine başlıyor bir kaç saat hayatı zindan ediyor..

illa kabuk baglamasina gerek yok, egzemanin cesitleri var. zaten kesin de demiyorum, olabilecek durumlar arasinda, dermatolog daha iyi bilir.

ya bana tipik ve basit alerjik bi tepki gibi geldi.
detaylı bilmiyorum ama büyütmeye gerek yok bence.
yani alerjik rinit semptomlarından biri de burun kaşıntısıdır mesela.

bende de çekirdek yapar. ama her zaman yapmaz. böyle tatlı tatlı kaşınır. bi arkadaş tuza bağlamıştı.

@ermanen
umarım değildir.. dermatolog'a gitmeye çok üşeniyorum.. ama sanırım gitcem sonunda..

@hayo
ilk alerjiden şüphelenmiştim ama sık olmuyor.. ilginç bişi.. belki alerjidir hala emin değilim.. hala şüpheleniyorum yani.. alerji, egzema'ya göre kulağa daha hoş geliyor gibi..

aman önemli bir sorun olmasın da..

hocam, tenya değil de askaris olayını bir araştırabilirsiniz [doktor tavsiyesi değildir]

@boshi
onun da belirtileri uymuyor gibi.. bulantı, kusma, iştahsızlık, döküntü vs bende hiç bir hastalık belirtisi (en ufak bile) yok normal gül gibi yaşayıp gidiyorum çok şükür.. bi burnum kaşınınca işgilleniyorum işte.. yine de biraz daha araştırayım bunu.. egzama gibi bişidir belki bu da..

sallıyorum, bereket ile ilgili olabilir..
para, maddi açıdan zenginliği, bereketi simgeleyebilir..
pirinç çocuğun bol olsun anlamında olabilir (annanem hep pilavını bitir, ne kadar piriç tanesi kalırsa o kadar çocuğun olur derdi.. galiba epey başı yanmış.. - bu arada alakasız olarak pirinç sonuçta tarımda elde edilen bir ürün, çiftçi için bir gelirdir, yani ne kadar çok piriç o kadar çok bereket, o kadar çok çocuğun karnını doyurabilmek gibi bir şey olabilir.. amma uydurdum..)

tül de gelini simgeleyebilir.. veya zengin ve bereketli (doğurgan) bir gelin gelsin anlamında olabilir.. veya sadece pirinç ve parayı tutuyor, olabilir.. düğün geleneği olarak da tül kullanılmıştır belki..

senin de evlenmeni istiyordur.. telaşa gerek yok.

tek tek insanlarin eline vermek degil de, gelinin basinin ustune atilir (konfeti misali) diye biliyorum tarif ettigin sey. sonra da bekarlar saklar. annem dugunlere gittiginde alip getirir bana da bir tane. bir suru oldular, atsan atilmaz, satsan satilmaz, oyle duruyorlar. bir de bazilarinin icinde pirincle birlikte corekotu da oluyor. muhtemelen bereket getirmesiyle alakalidir diye tahmin ediyorum.

Para "servet", pirinç de "kısmet" anlamı taşıyor olsa gerek. Buradan hareketle, para ve pirinç kombinasyonunun "tez zamanda zengin kısmet bulasın inşallah" anlamı taşıdığını söyleyebilir miyiz? Ben söylüyorum (evet, sallıyorum). Hele ki bayansanız, teorim çok sağlam bir temele oturacak.

evet herkes dogru soylemis, ben de her zamanki gibi arastirdim ve sunlari buldum:

Neden çiftin üzerine pirinç atılır?
"Hemen hemen bütün kültürlerde bu bolluğun sembolü olarak kabul edilir.
Bazı ülkelerde gelinler, ellerinde başak dallarından oluşan bir demet taşır ve konuklara da şans getirsin diye bunlardan dağıtılırmış."

ayrica madeni para da herkesin tahmin edecegi gibi para ve bereket getirmeyi sembolize ediyor.

Hepsini bir tulde toplatip butun dilekleri toptan soylemis oluyorlar heralde:) para, bereket, hayirli bir evlilik...

bazi gelenekler icin (bazilarinin icinde pirinc ve para geciyor):
www.radikal.com.tr

@gurbetci:
hayat ne tuhaf vapurlar filan, değil mi? Bu kadar sorgulama derim ben, hele hele akla mantığa uygunluk hiç arama bence. Gelenek diyelim, âdet diyelim, geçelim.

Kötü bir niyetiniz olduğundan dem vurmadım asla. Asıl ben pek anlamamışım tiye aldığınızı, kusura bakmayın. Bu arada, bende de aynı dert mevcut. Sabah 8'e kadar uyku haram. Insomniac olduk çıktık.

berekettir o bereket..

yani işin tracker kısmı düzmece bence. uyku karakteri kaç kere test yapılarak yorumlanır ki? atıyorum 1 yılboyunca uyku düzeninin verisini alan ve bilgisayara kaydeden biri zaten bu işle profesyonelce ilgilenen biri olsa gerektir. ki bu verilerle ne kadar sağlıklı ve güvenilir yorum yapıyor? sadece bu amaç uğruna gereksiz bişi. alırsan ve 10 kişiye hizmet ederse belki değebilir, işin eğlencesi olur.. :)
alarm ve titreşimle uyandırma meselesi için de çok pahalı bence. amaç uyanmaksa 10 ytl ye eskitip çanlı saatler var. apartmanı ayağa kaldırıyor. iş inada binerse biraz elektronikten anlayan biri bi sürü cin fikir üretir ve uygular. bu da onlardan biri gibi.

ya biraz daha araştırdım da olayın özü şu, diyorlar ki uykunun en hafif olduğu an hareket ettiğin anlardır ama bunun farkına varmazsın yaklaşık 20 sn falan sürer diyorlar.. hareket sensörleri var alette ve senin gece botunca hareket edip etmediğin saatleri inceliyor, bu arada senin uyanmak istediğin zaman aralığında da en uyanık olduğun yani hareket ettiğin anda alarm çalıyor, uyanıyorsun ve zinde olarak kalkıyorsun..

ama mesela amazon.com'da kullanıcı yorulmarında biri demiş ki öle enterasan bir tarafı yok ben öyle hareketsiz durdum sonra bi kolumu oynattım alarm çaldı ne ki falan diyor ama kullanan çoğu kişi memnun gibi de.. bilemiyorum.. 300 de çok para aslında ya ne gerek var..

Erken ve zinde kalkmak için erken yatacaksın, bu kadar basit. Erken yatamıyor/uyuyamıyorsan da bunu yapabilecek hale getireceksin kendini. Nedir bunlar? Gün içinde spor yapmaktır, hiç uyumadan diğer günün gecesini beklemektir falan. Kendi metabolizmanın kaç saat uykuya ihtiyacı olduğunu en iyi sen bilirsin. Ben 8 saat uyumadan kendime gelemiyorum mesela.

Sonuç: Hiç gerek yok böyle zerzavatlara.

şöyle iki alet var, belki ilginizi çeker:
www.thinkgeek.com
www.thinkgeek.com

laptopuma kazak gibi bişey yaptırdım, alelade bri sırt çantasında taşıyorum gayet güzel. bunların hazırları da var.

el çantasında "gel beni çal" diye bağırıyor sanki.

"normal çantaya ayrı bir bölme yapıp millete satıyorlar." konusunda hatalı düşünüyorsun,
targus iyidir, targus al.

tsb084 modelini kullanan bir tanıdığım var ama yurtdışından getirmişti burada var mıdır bilmiyorum ? varsa da fiyatı nedir?

not: fiyat aralığı belirtmemişsiniz.

yaklaşık iki yıldır sırt çantası ile dolaştırıyorum aleti.. ilk araştırmalarımda ben de targus'a falan rastlamıştım, hakkı var iyi çanta.. onun bi alt kalitesi caselogic'in miydi neydi tam hatırlamıyorum.. ha ben 30 milyona aynen senin dediğin tatta bişi almıştım.
üç bölmesi var arka kısımda bi laptop koyma yeri var, boşluk kısımlara da adaptör falan sokuşturuyorum, diğer bölümlere kalem defter eşya şemsiye zart zurt..

tecrübeyle sabittir birincisi elle taşımak hangi eline alırsan al istersen omzuna tak bir yerden sonra çok yoruyor, sırt çantasını iki omzuma da takıyorum, yine bir ağırlığı var elbet saatlerce gidince o da yoruyor ama kesinlikle elde taşıma ile mukayese edilemez..

ikincisi el çantalarına yeterince eşya koyamıyorsun.. benim gibi gezginsen mutlaka sırt çantası al..

üçüncüsü kurukafa'nın da dediği gibi, el çantasında laptop olduğu belli, ki malum günümüz şartları kapkaç vs daha kolay.. sırtınızda iki omzunuza taktığınız spor görünümlü bir çantadan laptop çıkardığınızda insanlar hayli şaşırıyor..

dördüncüsü, kalitesi elbet fiyatı ile değişiyor ancak bence o bölme olayına çok takılmayın, daha önemlisi çantanın alt kısmı yumuşak mı yani çantayı bir yere koyduğunuzda zarr görür mü ona bakın derim..

beşincisi bir de bunların üstüne benim gibi bisikleti sık kullanan biri iseniz, sırt çantası candır..

sirt cantasi daha saglikli. targus u öneririm ben de.

fiyat aralığı demişsiniz de max 70 ytl verebilirim.

böyle ilanları değerlendirseniz mesela:

www.sahibinden.com

2 yıldır sırt çantasında taşıyorum notebook'u istisnalar haricinde. bir kere eğer omzunu, belini belertmek istemiyorsan kesinlikle sırt çantası kullan. sağlık açısından bu şart gibi. dezavantajları var. bir kere özellikle yaz günlerinde sırtı inanılmaz terletiyor. ikincisi eğer çalışıyorsan ve çalıştığın yere ceketle gitme durumun varsa anasını ağlatıyor ceketin hakeza gömleğin.

ama ne olursa olsun sırt çantası iyidir. ben targus kullanıyorum daha söküğü yok çantanın. indragandi.com'dan 39 liraya almıştım. şu anda 70'den fazla olacağını sanmam.

sırt çantası aldığın için de "bir yerlere giderken tişört mişört bir şeyler sıkıştırırım" şeklinde düşünme sakın. adaptor, mouse, defter, kalem malem derken çanta doluyo.

edit: benim kullandığım ürün bu. bu arada indragandi bayağı şık indirimle satmış bunu. helal.

çalışmıyorum öğrenciyim. Ceket kesinlikle giymiyorum. Spor kıyafetler giyiyorum genelde zaten sırt çantası almamın nedeni de birazcık bu. Spor bir kıyafet giymiş birinin elinde el çantası saçma duruyor. Verdiğiniz öneriler için teşekkürler. 35 ytl gayet iyi bir fiyat bunu değerlendirebilirim.

gotur hicbisey olmaz. 4-5 gunden nolucak. ha 28 kasimda yemissin ha 3aralikta

onu yemem işte

açınca belli eder. süt ürünler sinsi değildir, bozuksa feci kokar, kötü kokmuyorsa bozuk da değildir.

valla bence ayran yapılır ondan :)

kokmuyor, tadi da tatli

e niye son kullanma tarihi gectigi halde bu kadar guzel duruyor:) acmayinca birsey olmuyor mu yani birkac gun

yoğurtta rahat 15 gün falan aşabilirsin hiçbişey olmaz. tercübeyle sabit. hele açılmamışsa hiç düşünmez dalardım.

Bence yeme. Bırak bir iki gün sonrayı, bir iki gün öncesi bile yenmeyebiliyor. Tabii markadan markaya da değişir.

bozulmadan önce ekşir diye biliyorum ki ekşiyken bile sevip yiyenler var.

pas kuf koku yoksa yenir ya niye yenmesin. cok super oluyor hem beklemis yogurt hem eksiyor biraz hem yogunlasiyor kaymak gibi. oh mis.

bu kadar yazılandan sonra ye gitsin, bir şey olursa vebali burda ye diyenlere :)

o son kullanma tarihleri sağlık bakanlığı zoruyla bir takım prosedürler ve standartlar ile basılıyor.. süt ve süt ürünlerinde (yoğurt peynir süt vs hepsi) eğer kötü kokmuyorsa ve ekşi değilse yiyin bir şey olmaz.. (babamın işi nedeniyle az çok aşinalığım var bu konulara)

sadece o değil, pek çok gıda son kullanma tarihi geldi veya yaklaştı diye mucizevi bir şekilde bozulmaz.. uygun şekilde muhafaza edilirse uzun süre tüketilebilir.. tabi ürünün hava alması, uygun sıcaklıkta saklanmaması vb sebepler de son kullanma tarihinden önce bozulmasına sebep olur..

yani son kullanma tarihleri size bir fikir verir ama aslıdna kesin bir tarih değildir.

birazini yedim birsey olmadi.

Yoğurt denilen şey üstünde yazan son kullanma tarihinin 1-2 haftasına kadar aynen kalıyor anlamsızca. Sonra ekşimeye başlıyor. Doğal yazıyorlar ama içinde kesin bir şey var bu meretin.

Ben biraz geçince de yiyorum, henüz ölmedik, midemiz bozulmadı.

ye gitsin usta. yoğurt zehirlenmesinden birşey olmaz. yaz aylarında olsak yeme derdim ama. bide üzerine bak böle küf gibi bir tabak var mı diye. yoksa götür.

Tadı ekşimemişse yiyebilirsiniz, hiç bişey olmaz.

@ermanen
"Birazını yedim bir şey olmadı" nedir ya? Bambaşkaymış. Afiyet olsun.

valla bunu ben de merak ediyorum. 10 saat uyumazsam gün içinde bayılacak gibi oluyorum, vaktim olursa öğle uykusu uyuyorum. eskiden kullandığım bir ilaç yüzünden sabahın köründe zınk diye kalkardım 6 saat uyku yeterdi. vitamin filan takviyesi işe yarar mı "zınk diye" kalkmak için? iş hayatında çok zorlanıcam bu yüzden çünkü...

herkes icin ideal uyku suresi farkli oluyo. 3 saat uyuyarak yasayan arkadasimda var 13saat uyuyarakta. gun gun kendinizi bi alarm ile, her gun bi yarim saat alarmi gec kurarak, uyandirin. en dinc uyandiginiz gunki uyuma sureniz ideal uyuma sureniz iste. yada internette bi saat satiliyo ben alicam 200papel falan, yuzuk takiyosunuz bi tane uyurken(ya da bileklik) o sizin iste yok kalp atisinizi yok bilmemne seviyenizi falan olcuyo bi saate wireless bagli. saat sizi en dinc oldugunuzda uyandiriyo falan filan

(bkz: sadece aptallar 8 saat uyur)

hayat sartiniza, yediklerinize, metabolizmaniza, genlerinize hatta sevdiginiz kisilere gore bile degisir... o yuzden 8 saat uyu bence..

@jay kay, o aparatla ilgili link verebilir misin?

Yazın okul mokul yokken en az 10 saat uyurum ama kışın okullar başlayınca 6 saate iner uyku süresi.Sanırım alışmakla ilgili bu durum o yüzden kendinizi kasın bir iki hafta ondan sonra rahata kavuşun.

6 saatten fazla uyumuyorum geceleri. sabahları bir de ofise gittiğimde bir saat kestiriyorum. günde 7 saat. zaten gün kısa lan. yetmiyo daha fazla uyusam.

www.axonlabs.com

www.axbo.com

ilk adresteki daha satilmiyo sanirim ama ikincisi satiliyo. bide yuzuklusu vardi bulamadim onu

ben de erken kalkmayı sevmem mesela ne alaka bilemiyorum.. yani 11'de yatıp 10 da kalkarım ama gece 2-3 de yatar yine 10 da kalkarım.. 7-8 gibi kalkmaktan oldum olasıya nefret ettim..

su aletlere ornek olarak sleeptracker vardi bi de, bendeistiyorum.com vermisti.

bunun şu anki zaman anlayışımız (yani günün 24 saat kabul edilmesi) ile ilgili bir problem olduğunu düşünüyorum. zira herkesin biyolojik ritmi ya da saati aynı değil bence. hatta aynı kişinin bile 10 yaşındaki biyolojik saati ile 30 yaşındaki aynı değil. Dolayısıyla 6 saat 7 saat 10 saat gibi şartlanmalar doğru değil. Bugün sana 7 saat yetmez yarın 2 saat yeter diye düşünüyorum.

yeni bişey değil bu bir buçuk senedir çalışıyorum ve yetmiyo işte gün içinde gözlerim yanıyo batıyo, düşünüyorum e gece 7 - 7,5 saat uyudum nereye gitti bu diyorum. çalışma tempom sabah 7.45te evden çıkıyorum ve akşam 10u çeyrek geçe evde oluyorum. sanırım biraz fazla yorulduğum için yetmiyor. vitamin tavsiye edicek olan var mı? uykusuzluğumu alıcak?

vallahi ben 6 saat uyuyunca acayip uykusuz oluyorum. 7 saat de az geliyor. 8 saat uyumam gerekiyor en az. 8 de kalkıyorum her sabah o yüzden akşamları 11 ya da en geç 12 de yatıyorum uykumu alabilmek için.

pek fazla incelemedim ama aşağıdaki linkte %20-%30 arası diyo sen bi incele istersen.

www.odevarsivi.com

hmm %20 kurtarır heralde.. teşekkürler..

evet açıklıyorum
min %20
optimum %25
max %30 muş efendim..

hatta ağırlığı 2,8 kg iken 1 m2 çatı için gerekli kiremit 25 adet, 1 m2 çatıya verdiği yük 70 kg mış..
kendim sordum kendim cevapladım belki birine yarar..
(kaynak: yapı yayınlarından çatılar - nihat toydemir - ülger bulut)

aslında iyi bir soru bence cevap adında gizli uyuşturuyor ne yaptığını bilmiyorsun gerçi onu alkolde yapıyor ama şöyle bir durum var alkol sigara uyuşturucuya oranla daha az zararlı onunla alakalı olabilir.

yasal olması için sanırım devletin bunu üretmesi, denetlemesi vs gerekir.. yoksa vergi kaçırmaktan tut sağlık sorunlarına pek çok şey çıkar..
e alkol de çok alırsan zehirlenir hastaneye yatarsın, küçük çocuk içse "cıs kaka o" dersin ama uyuşturucuyu nasıl açıklarsın çocuğa, çok alsan ölürsün direkt, devlet olarak bunu nasıl üretirsin nasıl satarsın felan..

sanırım yani..

Uyuşturucuların ve bunlar gibi maddelerin üretimi kontrol altında tutulamıyor. Kaldı ki; uyuşturucuların alkolle ya da sigara ile karşılaştırılması mantıklı değil. Uyuşturucu ile sonunuzu hazırlıyorsunuz direkt. Alkol ve sigarada daha uzun zamana yayabiliyorsunuz sonunuzu. Bir de, alkol ve sigarayı iradenizle de bırakabilirsiniz ama uyuşturucu için direkt tıbbî yardım gerekiyor.

öncelikle, uyuşturucu dediğinizde kesinlikle alkol ve sigarayı bu tanımın içinde tutmak gerekir. çünkü bugün yasal olan sigara ve alkolün, yasak olan maddelerden işleyiş ve etki açısından hiçbir farkı yoktur. zarar ve tehlikelilik oranına göre de belirlenmiyor yasal olup olmaması dikkat ederseniz. çıkıp bakkaldan alabileceğiniz alkol çok kolay doz aşımı yapılabilecek ve yapıldığında komayı takiben insanı öldürebilecek etkilere sahip bir maddedir. tütün de kanseri olsun damar sertliği/tıkanıklığı filan olsun, biliniyor.
asıl ölümcül yanlış tanımlamada. bütün algı ve duygu değişimi yapan maddeleri "uyuşturucu" adıyla anıyoruz. çatlayana kadar içseniz bile kesinlikle doz aşımından ölemeyeceğiniz kanıtlanmış olan esrar da uyuşturucu diye adlandırılıyor, kimyasal olan fakat yine doz aşımından ölemeyeceğiniz lsd de, fakat ufak bir doz aşımı ile ölebileceğiniz eroin de aynı kategoride değerlendiriyor. (çok içip ölebileceğiniz alkol hala markette duruyor.)
bu aynı kategoriye sokma yaşadığımız ülkede çok daha yaygın.
neden yasak olduğuna gelince, yetkililerin açıklamaları gençlerin zehirlenmemesi, sağlıklı bireyler yetiştirilmesi vs... konularında. tabii korkunç kazanç elde edilen sigara ve alkol için seslerini uyuşturucu kadar yükseltemiyorlar.
birçok kişi ile beraber bu konuda benim de görüşüm uyuşturucu sınıfına sokulan maddelerin ticaretini yapanların devleti dahil ikna edecek kadar kazanç sağlaması olabilir. bir de uzun zamandan beri piyasanın kaymağını yiyen tütün şirketlerinin esrar konusunda hükümetlere yaptığı kâr kaygılı baskılar da büyük etken, bu konuda amerika da kenevirin ekilmesi teşvik edilen bir bitki iken nasıl da bir anda dezenformasyon ve baskı ile hiçbir bilimsel kanıt olmadan yasaklandığını anlatan web sayfalarına bakabilirsiniz.
yasak konusunda şahsi görüşüm (1 kutu içerek öldürebilen eczane ilaçlarının kolayca alınabildiği bir dünyada) doz aşımı kolayca öldürebilen maddelerin kontrolünün sağlanmasının mantıklı göründüğü yönünde. fakat doz aşımı mümkün olmayan lsd ve esrar gibi maddelerin bu denli korkunç gösterilmesine de şahsen anlam veremiyorum. alkol ve sigarayı etkileri bakımından nasıl olur da uyuşturucuyla bir tutarsınız denmiş, bakın şu web sitesinde maddelerin gerçekteki tehlikelilik oranları fakat devlet bazında hangi tehlike sınıfına sokuldukları:
scienceblogs.com

kesin mafya vardır işin içinde..
herşeyin arkasından çıkıyorlar valla (ki hiç öle kurtlar vadisi neyin izlemem, bizzat gözlemlerimdir)

ben de şöyle bir şey duymuştum: marijuana çoğu iklime dost bir bitki, diğer yandan tütün belli coğrafi bölgelerde ve iklim şartlarında yetişebiliyor. dolayısıyla tütün üretiminin denetimi daha kolay olduğundan + tütün talebi daha inelastik olduğundan tütün ürünleri üzerinde oligopolistik yapı oluşturmak daha kolay. ancak marijuananın kolay yetişebiliyor olması söz konusu oligopolün oluşmasını engelleyecek ve marjları önemli oranda düşürecektir. yani marijuana, üretimi ve tüketimi tamamen legal bir bitki olsaydı ve philip morris marijuanalı sigaralar üreten bir şirket olsaydı, bugün kobi sıfatıyla asya finans'tan ticari kredi talebinde bulunuyor olurdu.

gelir kapısı olarak kontrol edilemiyor olmasından başka ciddi bir sebebi olduğunu düşünmüyorum. örneğin uyuşturucu sınıfında sigara, esrardan daha yukarı bir kademede, hem verdiği zarar, hem de bağımlılık yapma potansiyeli daha fazla. yani uygun şartlar oluşsaydı (üretim kontrol edilebilseydi ve para merkezleri tütün tarlaları yerine bu işe eğilseydi) bugün bakkalardan insanlar esrar alıyor olurdu ve belki tütün dolu tırlar narkotik ekipleri tarafından durdurulurdu, suç olurdu vs.

ama burada sigaranin daha fazla bağımlılık yapıcı olması ve endüstriyel olarak üretim aşamasında daha yerleşmiş esaslarının bulunmuş olması, ve getirdiği kar bu duruma sebep oluyor. yani özellikle bugün serbest olan şey esrar ve yasak olan şey sigara olsaydı, sigara tiryakilerine oranla çok daha az esrar tiryakisi olurdu, ve daha az zararlı olması da cabası olurdu. esrarın serbest olduğu ülkelerde yerli halk öyle günde 1-2 paket sigara içer gibi bu maddeye yönelmiyor hatta muhtemelen sigara tiryakileri daha fazladır. yani sonuçta: sigara işi daha karlı. üretimi daha kolay, kayda değer şekilde daha kolay olmasa bile yerleşik bir düzeni var.

hele alkol, esrardan da sigaradan da daha yüksek seviyede bir uyuşturucu. bunların hepsinin bağımlılık potansiyeli ve verdiği fiziksel zarar mesela atıyorum bir lsd den fazla. fakat lsd yasak bunlar serbest.

"amma attın ha" falan demeyesiniz diye şöyle bir link vereyim:
en.wikipedia.org

maddelerin bağımlılık yapıcılığı/fiziksel zarar grafikleri için:
tinyurl.com

mesela şu grafikte alkol ve tütünün yerine bakın, bir de bir şekilde bulundurduğunuz durumda narkotiğin götünüzden kan alacağı maddelere bakın.

amaç insan sağlığını gözetmek falan değil yani. tamamen duygusal.

not: bana göre bu cevapta lafı geçen maddelerin hiç biri hiç bir surette kullanılmamalı. yani devletlerin bunların kontrolünü insan sağlığı için yaptığına falan inanan kişiler var diye bazı uyuşturucuları diğerlerinden "iyi" gibi göstermiş olabilirim. öyle bişey yok, hepsi kötüdür, ve bunları yazan kişi tek kötü alışkanlığı olan sigaradan 2 sene önce kurtulmuş olmaktan mutlu, evli ve iki çocuk babasıdır.

Alkol, sigara ve en hafifinden en yükseğine kadar bütün uyuşturucuların yaptığı şey aynı. Beyinde ya reseptörleri blokluyorlar ya da fazla hormon salgılatıp aşırı duygular yaşatıyorlar.

Neden uyuşturucuların yasak olduğuna gelirsek, daha ölümcüller, beyin kimyasına daha fazla zarar veriyorlar, bağımlılık potansiyelleri alkol ve sigaraya göre daha yüksek.

İnternette uyuşturucu yüzünden, özellikle "oryin", yüzünden insanların vücutlarının ne hale geldiğini bir görün. Ya da "crack" denen şey yüzünden insanların neler hissettiğini, güzelliklerinin nasıl gittiğini, akıl sağlıklarını nasıl kaybettiklerini bir okuyun, fotoğraflara bakın. Alkol yüzünden mutanta dönen insan görmedim ben.

bir günde 15 litre rakı içmezsen alkol öldürmez.
ama 1 gram değil de 1,5 gram e işi bitirir. gibi gibi.

ama e ile sınırlı değil ki yasak maddeler. bunların narkotikler gibi insanı öldürebileni var (ki doktor yazınca adı ilaç olur, siz bulup kullanırsanız uyuşturucu olur) ne yaparsanız yapın öldürmeyeni var.
uzman kontrolü dışında kullanımı gerçekten hayatı tehdit edebilecek olan narkotikler dışındakiler alkol ve sigaradan daha zararlı maddeler değillerdir. beyin kimyasını da alkol ve sigara, marijuana'dan çok daha fazla bozar, herhangi bir uluslararası bilimsel yayının bu konudaki çalışmalarına bakabilirsiniz.
belki de yasağın sebebi insanların uyuşturucu kullanıp karar mekanizmasını kaybedip "toplum huzuru" nu bozması ihtimali olabilir. ama elimizde bunu en fena şekliyle yapabilen kapı gibi legal alkol var. eğer toplum huzuru, kişisel sağlık, vücuda zarar oranı gibi etkenler yüzünden uyuşturucu yasak olmuş olsaydı, alkol ve sigara da yasak olurdu. şu anki yasak da, ancak sigara ve alkol de yasak olsaydı mantıklı olabilirdi.
tam bu sorulan konuda binlerce web sayfası var, biraz araştırmayla uyuşturucu yasaklarının sağlık ile hiçbir ilgisi olmadığını, sadece kontrol edilmesi güç olduğu ve halihazırdaki yasal uyuşturucu (alkol,sigara) sektörünün dengelerini değiştirebileceği sebebiyle uygulandığını görebilirsiniz.

edit: esrar, alkol, ecstasy, sigara, eroin , bunların hepsi zararlıdır, kullanılmamalıdır.

burda gerçekten esrar ve lsd yi nerdeyse övecek yorumlar okudum ve şaşırıyorum. arkadaşlar uyuşturucular , ki hangisi olursa olsun, beyin hücrelerine yoğun zararlar verir ama daha fazlası sizin psikolojinizi bozar. hayat standartınızı değiştirir. kimliğinizi sorgulatır. kimse bana tutup da haftada iki üç gece içki içmenin , aynı tekrar sayısında ectasy veya lsd kullanmakla aynı sonuçları doğuracağını söylemesin. bu söyleyen ya cahildir , yada uyuşturucu müptelasıdır çünkü.

maddelerin zarar oranları belirlenirken insan vücuduna verdiği psikolojik ve fiziksel zararlar gözönünde bulundurulur.
ve evet alkol almak lsd ve ecstasy almaktan daha zararlı.
www.telegraph.co.uk
www.independent.co.uk

yukarıdaki linklerde bahsedilen bilimsel araştırma sonucunda ingiltere'de maddelerin tehlike sınıflandırmalarının değiştirilmesi gündemde.

bence ilk 3 gün çok önemli, mesela ilk gün sabah sulayıp akşam sulamadıysanız tohum bir daha canlanmıyor. bir de artık çimlenmez bence bir arkadaşta vardı çimlenmediydi ondan biliyorum.

hadi ya..
o zaman estetik müdahale yapcaz mecburen..
neredeydi ki şu makas?.. asddfnıyhkhj =P

(saol bu arada.. sıkılmıştım zaten sulamaktan.. olmadı kafasına fırça falan takarım yaparım bir şeyler.. kel de fena değil gibi aslında şöyle alıcı gözle bakınca.. hmm..)

Koyu renk bir bayan çorabının içerisine biraz "zar talaşı" döküyorsunuz. Sonra çim tohumlarını koyup, üzerine yine zar talaşı dolduruyorsunuz. Çim tohumları tepeye çok uzak kalmasın, biraz yakın olsun. Şeklini de istediğiniz gibi verebilirsiniz. Göz, ağız, burun için ne kullanabileceğiniz de size kalmış. Mesela gözler için düğme gayet uygun. Ben kalın, bakır bir telden gözlük bile yapmıştım. Bazı arkadaşların hazır aldığı çim adamlarının saçları seyrek çıkmış ve pek uzamamıştı. "Kel adam" diye dalga bile geçmiştim onlarınkilerle hey gidi... Benimkisinin saçları Street Fighter'daki Guile gibi olmuştu valla.

İçimden geldi, yazayım dedim.

@divit ve Shangrilla, sizin sayenizde bir çim adam ameliyat masasından döndü.. şimdilik..
ben şunu biraz daha suluyayım..
fısfıs yapıyorum ama bol keseden yani öle cimrilik yok.. hala az mı geliyor nedir anlamadım..

hadi bir hafta daha sabredeyim bari.. olmadı evde kesme biçme aleti bol.. iki gün sonra papatya adam olcak dalga geçicek millet haberi yok..

tamamen sallıyorum;
-tuzlu suyla gargara yapabilirsin,
-farklı şeyler yiyebilirsin böylece ağzındaki tükürük salgısı artar, e o salgı da su değil ya az da olsa yiyecekleri parçalıyor, zamanla yok olacaktır,
-sakız çiğnemeye devam et.. daha yapışkan sakızlar bul

bekleyeceksin, birde bakmışsın yarına cıkmış

cevaplara çok teşekkürler ama az önce küçük bi ayna yardımıyla büyük bi aynanın karşısına geçip baktım küçük bi delik gözüküyo acaba mısır delmiş olabilir mi diyorum? ya da belki mısır falan yok diş etiyle ilgili bişi? ama bana mısır kabuğu incecik olup diş etine saplanmış gibi geliyor. sıcak su ve tırnak demişsiniz ama onları zaten denedim. bişiler yemek aklıma geldi ama bu saatten sonra yemek yemek istemedim. ha kesin çıkarcağını bilsem bi koyunu çiğ çiğ yiiim o derece sinir bi durum.

vakumlu bişeyle çektirmek aklıma geldi ama o kadar ince vakumlu alet yok ne yazık ki. kbb doktorlarında oluyo ya böyle ince borular vakumla kulağın ya da burnun içindeki pislikleri çekiyolar. oy iğrenç.