"işte sorumluluk almaktan ve it gibi çalışmaktan çekinmezsen bütün şantiyelerde ve fabrikalarda sırayla sen işletmeyi ele alırsın"
bunu kim söyledi büyük patron mu söyledi? bu cümle, evrensel geçerliliği olan bi cümle. her kuruluşta, senin ve benim gibi gözükara, cesur, yükün altına girmekten çekinmeyen, elini taşın altına sokan, aklına, yüreğine ve taşşaana güvenen bikaç deli olur. bi de geriye kalan bullshitçiler, asalaklar ve kaytarıcılar olur. işler o delilerin omuzlarında yürür. o delilerin title'ının herhangi bir önemi yoktur. hiyerarşide, kendilerinden 2-3 seviye yukarıdaki koltukları işgal edenler, bu delilerin ağzına bakar, onların dediğini yapar, onlardan aldıkları akılları, kendi akıllarıymış gibi etrafa ve büyük patrona satarlar. bullshitçiler, asalak ve kaytarıcılar, zaman içinde, sistem tarafından doğal seleksiyona uğrarlar. geriye iyiler kalır.
özel sektörde çalışmak, memuriyete hiç benzemez.
şantiyede çalışmak, ofiste, plazada kebap yapmaya hiç benzemez.
yurtdışı şantiyede çalışmak, yurtiçi şantiyede kebap yapmaya hiç benzemez.
mahrumiyet bölgesi bir ülkedeki şantiyede, Allah'ın unuttuğu bi yerde, can güvenliğin Allah'a emanet olarak çalışmaksa hepsinden daha da zordur. ak göt kara göt ahan da tam orda belli olur işte!
sen şindi çok güzel bi noktadasın. yannız bi
paradigma değişimi geçirmen gerekiyo. çünkü içinde bulunduğun bu durumun güzelliklerini göremiyon. ben sana bunun niye güzel olduğunu gösterecem şindi:
1. ak göt kara götün tam belli olduğu yerdesin.
2. problemin tam göbeğine düşmüşün
3. yetenekli, becerikli, gözükara, cesur, elini taşın altına sokmaktan korkmayan, sorumluluk almaktan çekinmeyen, aklına, yüreğine ve taşşaana güvenen bi herifsin
ben bu durumu bi zamanlar, 'where challenge meets talent' olarak tarif etmiştim.
maaşın az. ben öyle bi yerde bi herifi çok beğendim ve transfer etmeye kalktıydım da, 4 bin dolar alıyomuş, veremediydim o kadar. ama böyle güzel bi ortamda maaş en son düşüneceğin şey olsun.
sen ordan çıkma şindi. sebebi şu:
1. şindi çıkarsan, 6 ayda dayanamadı ipne! kaçtı gitti! olur adın.
2. bir işyerinde 6 ay çalışmış olmak, özgeçmişte hiç güzel durmuyo,
job hopper'lık marifet diil! zayıflık göstergesi.
3. bişeyleri daha başar ve gitmeyi o zaman planla
4. içeride kalan paran azalsın. gemileri yakmaya karar verdiğinde, riske attığın miktar az olsun.
sen o seni sorguya çekenlere içerleme, küfretme, kızgınlık hissetme. bir tesisi, bir süreci anlamak için en basit ve en salak sorular dahi sorulmalıdır. bunun sorulmasını, kişisel olarak algılama.
profesyonelin gerçek tanımı şudur: person who can get things done when he/she doesn't feel like it
misal, Volkan maçı terketmeseydi, profesyonelliğin heykelini dikmiş olacaktı gibi.
sen orda biraz daha piş, orda yaşadıkların, orda kazandığın bu tecrübe sana güzel bi şekilde geri dönecek.
iletişiminiz nası dönüyo bilmiyorum ama, mümkün mertebe, işlerini hep yazılı yapmaya çalış ve götünü hep sağlama al.
adamlara kızgınlık hissetme, seni çocuk yerine koyuyolarmış gibi hissetme. senin ne tüyde bi canavar olduğunu iki günde anlar onlar zaten. gurbet ellerde bi avuç adamsınız, hırlaşmadan, ortamı germeden, laflara, dedikodulara, tavırlara, mimiklere, ses tonlarına filan takılmadan, sadece sonuca, sadece işi bitirmeye odaklan. sen büyük patronun yerinde olsaydın, neye önem verirdin, senden beklenen majör şey ne? bunu kafanda yeniden tart ve emek, zaman, para yatırımını buna yap. ne parası la? diyecen. ben ekmek yediğim yerin işini güzel yapabilmek için, gerekiyosa, kendi cebimden de para veririm, çok verdim. çünkü o işin altına ben atacam imzayı. 'bunu ben yaptım, onun için farklı oldu!' diyecem. CEO'sunun maaşı 30 milyon dolar olan bi şirkette çalışıyodum. benden bi iş istediler. o işi yapabilmek için bi yazılım keşfettim gugıldan. 100 dolar! bastım parayı aldım yazılımı. onlardan istemeye kalksam, peeeee! yılan hikâyesine döner ve sonunda da almazlar. o yazılımla yaptığım işi bi çıkardım karşılarına! ağızları iki karış açık kaldı.
senden beklenen iki ya da üç maddeye odaklan, detaylarla 'distracted' olma. hedefe kilitlen ve yürü. bazen çita adımlarıyla, bazen bebek adımlarıyla, bazen kaplumbağa adımlarıyla. ama daima o hedefe doğru yürü ve fark yaratarak ortaya koyduğun gelişmeleri, ölçülebilir halde belgele. köy kaavesinde ahkâm keser gibi konuşma. soru sorduklarında, çıkar rakam göster mütevazı bi tavırla. o tevazu çok etkili olur işte! bullshitçilerin hiçbiri sennen aşık atamaz o zaman.
orda major bir accomplishment'ın altına imzanı attıktan sonra da kafanı kaldırıp etrafa bakar ve iki misli maaşla bi yere geçersin. mülakatta sorduklarında, 'anasını bile tikerim, iki de pantolon dikerim!' dersin.
ama hep söylerim, söylemeye de devam etcem: 'işyerinde huzur' bir oksimorondur.