hiç bir şey olmaz.

en fazla imza attırırlar bırakırlar.

tam olarak tecrübe eden biri var mı?

iç hatlarda sıkıntı olmaz. zaten polis noktası yok.

ben gitmiştim bakaya olarak 2013'te, sıkıntı olmaz.

Benim karsima bir kere kimlik kontrolü çıktı polis tek tek gbt yapiyordu

Dil kursu. Kazandığım para yetmiyor, gidip godomanlara ingilizce öğretiyorum.
editasyon: Photoshop kursuna gitmeyi isterdim.

dil kursuna gidiyorum ben, haftada 2 gün, günde 4 saat.

ben de dil kursuna gitmeyi düşündüm ama hala da düşünüyorum ama gidemem gibime geliyor. sabah 9 akşam 7 çalışıyorum zaten kursu kaldıramam diye düşünüyorum

gitmiyorum ama gitmek istiyorum. ne kursu oldugu cok muhım degıl de azcık insanla tanışayım, arkadaş-manita edineyim kafasındayım.

İsmek, fitness, yoga ve yüzme.

düzenli olarak degil de arada egitim falan olunca gidiyorum, bir de üniversitede isimle alakali seminer oldugunda kacirmamaya calisiyorum.

10 ay boyunca haftada 4 gün kpss kursuna gitmiştim. günde 4 saat.

h.sonu 2 gün x 4 saat almanca kursu

Çello kursuna başladım bi ay oluyo, yol uzak başka bi sıkıntısı yok. gününü zamanını da rahatça değiştirebiliyorum yoğunluğa göre. 2 gün toplamda 8'er saat

Gidiyoruz ya. Ama iskence mi cektiriyoruz kendimize yoksa kendimizi mi oyaliyoruz net değilim o konuda. Her ikisini de yasiyorum. Iki gun ismek gunde 4 saat. Ve olursa yüzme iste. Niye sorduğunu anlamadim ama. Niyeyse hem iyi bise evet ama zorunluluk olarak gördüğün zaman iyi degil.

dokuz- altı iş. 7-10 kurs. hafta içi her gün. dil kursu.

tükenmişlik sendromu yaşıyorum..

Yöneticiler için pazarlamaya başlıyorum. Haftada 3 gün, 3'er saat.

Belindeki o problemle uzun süre oturmak sana iyi gelir mi sanıyorsun?

@Lim5, belimden kaynaklı değilmiş ki, belimde bir şey çıkmadı. normal her şey. belimde ağrı yok zaten pek.

@advocat, abi tır şoförü olcam demedim ki :) merak ediyorum sadece. hakkında bilgim/fikrim olsun istiyorum. okulu zaten ne olursa olsun bitireceğim. gerekirse 30 yaşına kadar ufak tefek işler yapar yurtta kalırım ama diplomayı alıcam. o cepte diyelim.

askerliği de benzer şekilde sadece merak ettiğimden, alternatif olarak sormuştum. tercümanlık yapacağımı hiç sanmıyorum. hiçbi planım yok işin açığı. serseri olcam.

adam arkadaki yaşam alanına atmış yengeyi, her şeyleri var. yemeği tırda, yatması tırda, çayı tırda. avrupa senin asya benim dolaşıyor.
başkası koymuş içeri dambılları. mola yerinde inmiş ağırlık kaldırıyor.
beriki koymuş pedala taşı, konya yollarında uyuyor.
her tır ayrı bir dünya. sen nasıl olmasını istersen öyle.

ben de çok istiyodum TIR şoförü olmak ama 5 milyon mil yol yapmış olan TIR şoförü arkadaşım, benim bu işi yapamayacağımı söyledi. beceremezsin sen dedi.

ben senin TIR şoförü olmanı çok isterim ama sadece 6 aylığına...

abi geçen gün gece kütüphaneye arabayla gittim, dönerken bir arkadaşı bıraktım, yollar da boştu sabaha karşı. çok hoşuma gitti öyle zınk zınk vites atmak falan, yemin ederim dedim ki ben taksici olmak için doğmuşum. ama şartlar elvermiyor işte. :/

Alman bi TIR şoförü görmüştük. 70 yaşına yakındı heralde. Sonunda, karı dırdırından kaçmak için bu işi seçmiş olabileceğinde karar kıldık.

vedat, senin taksici olmanı çok isterim ama sadece 6 aylığına...

Tır şöförleri çok geveze oluyor, yanlarına biri gelince saçma sapan konularda 1 saat konuşuyorlar. Yalnızlık ne hallere dönüştürüyor onları...

Vücut yalama olup çıkıyor, dizler filan bozuluyor.

dizler bozuluyor + 1

sürekli hoplama zıplamadan ve uzun süre hareketsizlikten, diz eklemleri babıyı yiyo.

- ömür boyu bekar kalacaksan yapabilirsin, öbür türlü ayda 1 veya belki 2 kere anca görürsün, belki bu kadar şanslı bile olmayabilirsin (yurtdışı çalışacağını varsayarak söylüyorum bunu)

- gecesi gündüzü, yazı kışı ciddi anlamda yok. eksi otuz derece soğukta fabrika bahçelerinde yükleme sırası beklersin.

- dağ başında lastik patlar, onlarca kilo ağırlıktaki lastiği tek başına değiştirmek zorunda kalırsın

- bazı durumlarda aracı kendin yüklemek zorunda kalırsın, pislik içinde geçer günün.

- yurtdışında cumartesi-pazar günleri yürüme yasağı oluyor, kafesteki kuş gibi aracın içinde zaman geçirmeye çalışırsın.

daha onlarca madde yazarım ama bu işi ciddi ciddi düşündüğünü sanmadığım için uzatmak istemiyorum.

çekerin evin oluyor. yemegini orda yapıyorsun sevişeceksen orda sevişiyorsun bir de işin dolayısıyla muhattap oldugun kişiler sana it gibi davranıyor. mesela kendi firmandakiler. bunun yanında sürekli gümrük memurlarıyla muhattap olmak zorunda kalıyorsun mecburen. yurtiçinde neyse gümrükçüler işi hallediyor ama yurtdışında da bu durum söz konusu. batıya gideceksen çok pislik yerlerden çıkıyorsun. kapıkule-bulgar ipsala-yunan. iki ülkenin de düzeni daha bozuk.
sonrasında konaklayacağın tır parkları vs hırsızlarla dolu oluyor. bilmiyorum görmüş müsündür hiç ama göt göte 2 dorseyi dayarlar mesela hırsızlıga karşı. bununla bitmiyor tabi tentelidorselerde yanda sadece bir branda koruyor onu cırt diye kesiveriyorlar ordan soyuyorlar. bir de seni zart diye yurt dışı şoförü yapmayacaklar. uzun bir süre yurt için şoförü olacaksın muhtemelen. şehir içinde dolanıp duracaksın ordan mal topla burdan mal topla. mesela istanbulda oldugunu varsayalım izmire gönderecekler seni 1 hafta duracaksın burda en az bu süre 1 aya da çıkabilir tabi. saçma sapan pis tır parklarında duşunu alıp tuvaletini yapacaksın. yeri gelecek 15-16 metrelik şeyle bi arabanın bile zorlanacağı sokaklara gireceksin.

zor yani boşver :)

çok değerli bilgiler gelmiş! ellerine ve gözlerine sağlık yazanların.
diğer bi güzellik de, bazen direksiyondayken kakanı yapmak zorunda oluyomuşsun. ya ishalsin ya da vakit yok. bi yandan TIR sürerken, bi yandan da kağıt havluya kaka yapıp köşeye koyuyomuşsun. öyle demişti arkadaşım.

kakanı yapman gerekterin durumlar oluyor büyük alıcılar genelde randevulu çalışıyor saati saatine ama öyle bir baskıyı kimse yapamaz şoföre :) bir de ne kadar çok bas dersen o kadar sikinde olmaz şoförlerin :)

@tolga, hocam su an icin tabii ki ciddi dusunmuyorum ama alternatiflerim arasinda. yani tir soforu olacagimdan da sormuyorum, laf olsun diye de sormuyorum. ikisinin ortasi diyeyim.

kıl dönmesi oluyormuşsun gel vazgeç :D

Senin belinde sinir kökü hasarı çıkmamış miydi mr'inda, öyle hatırladım. Zaten uyluga bacağa ayaga gider belden çıkan sinirler. Oralarda sorun yaratır. Neyse geçmiş olsun, iyi bir şey cikmadiysa. Ciddi ciddi pilotlugu, gemi kaptanlığını falan sor sen :)

Bence sen bu sevdadan vazgeç ama, bak anne tarafımda bir sürü şoför var. Otobüs, nakliye, karayolları, makam arabası, minibüs bilmem ne. Hiçbiri sağlıklı değil. Yok ben oraya gitmem daha yeni popomu koltuğa koydum diyemiyorsun, kovuyorlar. Ha çok ülke görüyorlar ama çok yoruluyorlar. Eskiden iki üç ayda ev alacak kadar kazaniyorlarmis su an ne kadar kazanıyorlar bilmiyorum.

@Lim5, o işler benden geçti maalesef :( yani ben de 10 saat direksiyon sallamaktansa pilotluğu tercih ederim. işin karizmasında ya da maaşında değilim. pilotluk da çocukluk hayallerimdendir. ama herkesin hayaliydi sonuçta. hayalini kurmakla olmuyor. bu saatten sonra pilot olamam.

Ben tir almayi bile dusundum. 350bin tl 550bg. Lik otomatik vites makine. :)

Ama aile baskisi cok kotu bir sey azizim :)

tırcılar eskiden yurt dışı dönüşlerinde yakıt depolarını ( yedek depo da oluyomuş heralde ) ucuza fulleyip türkiye'de pahalıya satıyorlarmış. o şekilde paranın anuna koyuyolarmış. biri anlatmıştı bana da. şu an yapılamıyomuş ama heralde. sen yine bi araştır.

size günde iki doz eurotruck simulator 2 oyununu öneriyorum.

yapamazsın. belge alman gerekiyor. tabi hepsinden once tır kullanmayı ogrenmen gerekiyor ki baya zordur. sonra ehliyetini alacaksin.
sonra ya birine şöför olacaksın, ki 5 para kazanamazsın.
ya da kendine tır alacaksın (iyi para verirsin)
ondan sonra belge alman ya da bi ambar/şirket ile sözleşme yapman gerekiyor.

bu y.içi için. yurtdışı için hele hiç fikrim yok.

cok oturmuyorsun. neden dersen işi dogru yaparsan standartları var. ya 4 ya da 6 saatten fazla kullanamıyorsun zaten. ara verdiriyor sana. takometre diye bi şey var.

tır soforlugu sanat degil. fuck this shit falan zor, o camialara hiç girmediysen, o tarz adamlarla bi otur konuşta, nasıl dayanabilirsin anlarsın o zaman.

karsı cinsle ilişkin olur yollarda baya hatun oluyor :)
daha güzel bi iş öneririm :)

2,5 yıl tırlara römork üreten bir şirkette çalışmış biri olarak şöyle söyleyeyim, yeminle en büyük zorluğu çevre. yav arkadaş, belki iki yüzden fazla şoförle tanıştım, aklı başında adam sayısı beş değildir. kesin değildir yani. birbirini yere yatırıp kafasına osuran adamlar var ya.

bu arada taşıdığın yüke göre src belgesi falan da almak gerekiyor, evet.

o kabinin içinde bulunmak ise, en fazla yarım saat zevkli. okurken çalıştığım için, üniversiteye tırla bırakıyorlardı bi dönem beni asha. bomboş yol da olsa, en sağdan tin tin gideceksin. bir yerden sonra illallah dedirtiyor. yolu yukardan görmeye alışınca bir esprisi kalmıyor.

gerisi tolga asp'nin dediği gibi. harfi harfine katılıyorum.

Hayatinda hemen hemen Tir ve hayat kadini disinda pek birsey yok, oyle bisey.
Fena degil aslinda, koca tir, 17 metrede dorsesi var, hayatinda eksiklik hissetmezsin. Bi de hayat kadinlari, tamam iste bunlar yeterli oyle degil mi?

Sattığı poliçe başına ortalama %15-20 kazanır.

Çevresi genişledikçe, sattığı poliçe arttıkça miktar artar.

Basit yaklaşımla ortalama trafik poliçesi 150 TL, kasko poliçesi 1200 TL, sağlık poliçesi 2500 TL olarak düşünebilirsin.

arkadaşımın tükanı var.
kötü geçmeyen bir ayda 30 bin tl ciro yapıyor. yüzde 17 ort alırsan. 5 bin tl gibi bir rakam yapar.

daha 2 senelik bile değil acentası ve sıfırdan başladı portföye.

bence ufak da olsa var.

fenerbahçiliyse karaktersizdir diye bişey yok ama karaktersiz ise fenerbahçilidir diye bişey olabilir :)

karakter değil de tipten anlaşılıyor ya. genelde tutturuyorum tipe bakınca.

Beşiktaş; duruşu daha kararlı, saygı gören, kronik başarısızlığı kabullenmiş, delikanlı.
Galatasaray; başarıya tok, farklı şeyler arayan. bazen entel, bazen ne yapacağını bilmeyen, sabırlı.
Fenerbahçe; kibirli, hırslı, kalp kıran. düşünmeden karar alan.

Her takım taraftarından her karakteri görmüş biri olarak zannetmiyorum.

genelde fenerlilerde bi sıkıntı çıkıyor gibi ama kesin bilgi değil.
sadece bana mı böyle oluyor hissi geldi bak şimdi.

Beşiktaşlı: Ağlak. Hakemler, fenerasyon, lanet olsun bu hayat. Fener maçından bir hafta önce ağlamaya başladılar, maç bitti hâlâ ağlıyorlar.

Galatasaraylı: Kibirli. Galatasaray bitti demeden bitmez. Her maç dört yese de bitmez. Yirmi sene yenemese de bitmez.

Fenerbahçeli: Sadece kendi takımına bakar, hatalı hakem kararı olunca başka takımlara ağlamaz, gider hakkını savunur.

çocugun ailesinin maddi durumu iyiyse sikret. özel dersi kaldıramayacak kadar kötüyse haftada 1 saat ders ver sevabına.

çocuğu ailesinin maddi durumu iyiyse söyle özel ders alsınlar birinden.özel dersi kaldıramayacak kadar kötüyse haftada 1 saat ders ver sevabına.

çocuğun ailesiyle bir konuşsanız? belki özel ders aldırıp açıklarını kapatmasına yardımcı olabilirler. diyelim workbook'tan ödev verdiniz, o kısmı hocasıyla evde yaptığından haberiniz olursa sınıfta ona bildiği yerden sorup özgüvenini arttırabilirsiniz. aileyle iletişim halinde bunu çözmeniz daha iyi olur. umarım bilinçli bir ailesi vardır.

yine bence bir şeyler kapması için çabalayın.
ayrıca onun olaya biraz daha pozitif yaklaşması için farklı zeka türlerinin varlığından bahsetseniz? mesela kiminde dilsel zekanın, kiminde görsel zekanın daha baskın olduğunu ve bund akendisinin bir suçu olmadığını söyleseniz?

balık yağı içse ceviz yese , böyle zeka geliştirici egzersizler var ya , hani hafıza şampiyonu bi adam vardı onn setleri var matematik vs için. ondan alıp hediye falan etseniz belki gelişir daha hızlı öğrenir mi acaba? üzüldüm ya canım yazık

evet herkesin aynı şekilde ve aynı yöntemle öğrenmediğini, farklı farklı öğrenme şekilleri olduğunu söyleyebilirsiniz, yani sen 'geri' değilsin sadece diğerlerinden değişik bir öğrenme şeklin var ve bu kötü bir şey değil şeklinde.

ben şöyle düşündüm;

açıklarını kapatana kadar haftada 2 gün 1 saat erken çağırayım okula. aradaki açık kapandıktan sonra da haftada 1 gün 1 saat erken gelsin, o hafta sınıfta öğrenilecekleri önceden göstereyim, sınıfta da pekiştirmiş olur.

kendine güveni böyle gelir mi sizce yoksa daha mı çok gururuna dokunur? (ilkokul 2. sınıf öğrencisi)

@m e b ; (sanırım siz de öğretmensiniz.) bugün bahsettim biraz ama pek ikna olmadı. daha kendi zekasını çözümleyememişken, farklı zeka türlerinden bahsederek iyi mi yaptım bilmiyorum.

sözlüden yüksek verin... yapacağınız başka bir şey yok... çocuğa da sen elinden geleni yapıyorsun o bana yeter deyin... yazılıları kafana takma diyin.

@inanmazsan inanma ; ilkokul 2. sınıfta yazılı-sözlü yapılmaz. kaldı ki çocuğun derdi not değil. çocuk öğrenme güçlüğünün farkında ve bu durum gururuna dokunuyor.

ilkokul ise ona daha çok görsel şeyler hazırlaman lazım... kağıtlar ve oyunlar... yukarıda dediğin gibi ekstra saatlerde çalıştırman lazım...

ideal bir dunyada bu cocuga ozel hoca verilirdi, ozel olarak calistirilirdi. ama boyle bir sey bu ulkede tabi ki olmaz. ne yaparsan yine sen yaparsin. elinden geleni yap, okula erken cagir, okuldan sonra calistir. ailesiyle de konus mutlaka bu durumu.

devlet okulunda mi geciyor bu olay? eger bir cozum bulamazsan bana mesaj at, yerimiz falan uyuyorsa ben cocugu ekstradan calistirmaya gonullu olurum. uzuldum cok.

@ gerard ; çok teşekkür derim. devlet okulunda geçiyor evet. şimdilik zaman sorunum yok ama olursa, yardım teklifinizi seve seve kabul ederim. :)

benim ortaokul 1.sınıfta ingilizcem berbattı, karneye 2 gelse sevinecek durumdaydık neredeyse. komşumuz ingilizce öğretmeni vardı, en sonunda ondan birkaç ay ders aldım. şöyle söyleyeyim, o derslerden sonraki tüm eğitim hayatım boyunca sınıfta ingilizcesi en iyi olan hep ben oldum, şu an bile çevremde yabancı dili en iyi olan benim. tam hatırlamıyorum ama defter kitap kullanarak değil de evdeki eşyaları örnek göstererek anlatmıştı bana grameri. atıyorum vazo verb oluyordu, biblo noun oluyordu işte bunları masanın üzerinde dizip dizip öyle öğretiyordu bana. hiç doğru düzgün not aldırdığını ya da bir şey yazdırdığını hatırlamıyorum ama dediğim gibi öyle canlandırmalar yaparak öyle bir yerleştirdi ki kafama temeli, sonradan çok büyük rahatlığını gördüm bunun.

siz de arkadaşların dediği gibi ders saati haricindeki zamanlarda onun yatkın olduğu bir yöntemle öğretmeye çalışırsanız başarılı olursunuz diye düşünüyorum.

siz kendi dersiniz için çok güzel çözüm üretmişsiniz ama uzun vadede problemi çözmeyecek bu. diğer derslerde hala aynı problemi yaşamaya devam edecek. öğrenme güçlüğü olan çocuklarla çalışan özel eğitim öğretmenleri, yine bu alanda çalışan pedagoglar var. onlardan yardım alarak uzun vadede problemi çözülebilir. bulunduğunuz şehirde ilgili uzmanları araştırabilirsiniz. şehir istanbulsa tavsiyede bulunabilirim.

ne seviyosa, o konuyla ilgili şeyler çalışsanız?
YouTube'dan filmler bulup beraber seyretseniz?
gözleri iyi görüyo mu? göz muayenesi olmuş mu? bazen görme bozukluğu olan çocuklar farkedilemiyo ve öğrenme güçlüğü var zannediliyo.
gözleri bozuk değil de gerçekten öğrenme güçlüğü varsa, önemli olan şeyin, hızlı öğrenmek değil, çalışkanlık olduğunu öğretin ona. sen çalışkan ol, herşeyi yapabilirsin diyin.
bu konudaki en kardinal eser, tavşanla kaplumbağa masalıdır. sonunda kaplumbağa kazanır yarışı. neden? tavşan kendine çok güvenmektedir ama kaplumbağanın kararlılığı ve çalışkanlığı, tavşanın hızını bile alt eder. bu masalı örnek gösterebilirsiniz. hatta belki beraberce, masalın İngilizcesini okursunuz biraz daha ileride.
kendini dışlanmış, lanetli, şanssız hissetmesin, ona şans ve destek verin lütfen. en ufak başarısında dahi, alıp bağrınıza basın.
bu konuda, çocuk psikologları, pedagoglar, çocuk psikiyatrları ile görüşmeniz gerekiyosa da görüşün ve onların desteğini isteyin.
anne babayı okula davet edip onlarla da işbirliğine girmeyi zaten düşünmüşsünüzdür herhalde. kardeşleri var ve kardeşleriyle arasında öğrenme açısından fark varsa, bir kat duygusal yük de evden getiriyordur. o konuyu da araştırmanız gerekir.
rehberlik eğitim merkezleri, özel eğitim merkezlerinin tecrübeli hocalarıyla temasa geçebilirsiniz.
ona minik ve resimli hikâye kitapları, minik ve resimli sözlükler hediye edebilirsiniz.
yazılı şeyleri algılayamıyor olabilir ama görsel şeylerle çok daha iyi öğrenecek olabilir. görsel ve işitsel öğrenme tekniklerine ağırlık verebilirsiniz. misal, müzik kulağı gelişkindir, işitsel olarak çalıştırmanız, açığı telafi etmesine yarayabilir.
gerçi öğrenme güçlüğü yoktu ama, benim tanıdığım bir çocuk, İngilizceden bütünlemeye kalmıştı ortaokulda. Sonra büyüyünce, felsefî metinler tercüme eden bir çevirmen oldu. Çünkü bir başka öğretmen, ona İngilizceyi sevdirmişti.

Ah yavrum, ah canım, çok ağlattı beni! Bana adresinizi yazarsanız, öğrencinize burdan bişeyler yollamak istiyorum. Bana İngiizceyi sevdiren şey, ben tam o yaşlardayken hediye gelen resimli bir sözlüktü. Ama teklifimi kabul ederseniz, bişeyler yollayacak olursam, başka çocuklara çaktırmadan verin. Kıskançlık filan olur, çocuğa bi de kötü davranmasınlar sonra.

ekleme: Gugıla, English for slow learners yazdım, bissürü kaynak geldi. Madem İngilizce öğretmenisiniz, tekerleği yeniden icat etmeyelim. Amerika'da ve İngiltere'de böyle binlerce vaka olmuştur. Nasıl vaka? Çocuk 7-8 yaşındayken, ailesi Amerika'ya veya İngiltere'ye göç etmiştir ve aynı zamanda çocukta öğrenme güçlüğü vardır. Tamam, bu ülkelerde Special Education sınıfları var ama, gene de bu ülkelerin elinde son derece önemli miktarda tecrübe vardır ve bu tecrübelerini de mutlaka yayımlamışlardır. Onları arayıp bulsak ve onları okuya okuya gitseniz? El yordamıyla gitmekten çok daha akılcı olur böylesi.

herkese teşekkür ederim.

derslerde tahtayı yazı yazma amaçlı kullanmıyorum. ingilizcenin yazılı haliyle henüz karşılaşmadılar. sadece dinleme ve konuşma var şu an. yazıyı bu sene boyunca da vermeyi düşünmüyorum açıkçası. 3. sınıfta başlarız yazıya. anadil öğrenme prensibi üzerinden gidiyorum. bizler önce dinledik konuştuk, sonra okuma yazma devreye girdi. bu da madem yeni bir dil, aynı mantıktan yürümeli diye düşünüyorum. (zaten birçok bilimsel araştırma da bunu destekliyor.)

derslerimde poster, flash card, şarkı, oyun, animasyonlar ve kinestetik çalışma üzerinden gidiyorum. yaşları çok küçük, 40 dakikada bir sırada oturmak için çok çok küçük. o yüzden bedensel hareket imkanı tanıyan oyunlar mutlaka ekliyorum. ayda 1 dersi (haftada 2 saat ders var) bahçede yapıyorum, havalar soğuyunca kantin ya da spor salonuna geçeceğiz boş bulursak.

15 tane sınıfım var. 400 civarı öğrenci demek bu. bu 15 sınıfın 8 tanesi 2. sınıf, diğerleri de 3. sınıf. daha önce sadece lise gruplarına derse girmiş öğretmene ortaokul grupları vermek yerine ilkokul 2-3 verenleri her gün anıyorum. bütün materyallerim, her şeyim üst seviye konulara göre benim. 12 senede birikmişlerdi. yurt dışına senede 2-3 kere çıkıyorum ve her çıkışımda bol bol materyal topluyordum. bu sene çok fena kilitlendim tecrübesiz olduğum bir yaş grubunun dersine girince.

neyse ki istanbuldayım da kaynak sıkıntısı çekmiyorum.

aile maalesef ilgisiz. ben çocuğun sorununun önüne geçmesin diye söylememiştim ama anne-baba "olduğu kadar hocaaanım, büyütmeyin" deyip işin içinden çıktılar. annesi "profesör mü olacak sanki" dedi!

ben bu çocukla yalnızım. çocuk üzerinde bir tasarruf hakkım yok. aile alıp rehberlik araştırma merkezine götürmediği sürece ben alıp zorla götüremem. okulun rehberlik öğretmeni yok. doğum izninde (1500 kişilik okulda 1 rehberlik uzmanı var ve doğum izninde). el elde baş başta kaldım yani. sınıf öğretmeni ile soğuk savaş yaşıyoruz. 26 taneler, hangisinin derdine dertleneyim dedi. bende 400 tane var dedim sadece. "sende koca yok çocuk yok, sana kafa yoracak mesele lazım, benim sıkıntım bana yeter" dedi, şimdi de beni görmezden geliyor. bırakın çocuğa yardım etmeyi, bir de bana saldırdı yani.

tavsiyelerinizi ve yardım önerilerinizi büyük bir dikkatle okudum. elimden geleni yapacağım. yardıma ihtiyaç duyduğumda da yardım teklifinde bulunan arkadaşlara(arkadaş diyebilirim, değil mi?) ulaşacağım. yeniden çok teşekkür ederim hepinize. bu kadar saçma insanların arasında umut oldunuz.

zeka seviyelerinden bahsetme. birak onu pedagoglar falan yapsin. kas yapayim derken goz cikarmaya gerek yok. o yastaki birisinin belli olgunluga erismedigini biliyoruz sonucta. anlayamaz yani garibim.

ozellikle ingilizce de benim farkettigim su, alinan egitimden cok ogrencinin kendi caba sarfetmesi lazim. ozellikle dilde bi zeka gerekmiyor, cünkü kurallar belli. aklında kalmiyorsa az calisiyor demektir, ya da "calisamiyor" demektir. bu da aslında bizim hatamız, biz ogrenmeyi ogretmeliyiz. ama onun yerine i am sage diyoruz bu sage demektir diyoruz mesela.

kendi cabalamali cocuk. o zmn ogrenir. matematik degil sonucta.
calismali. baska bi sey yok yani cok normal.

hepsini izledim ama aralarından sadece dogville yi hatırlıyorum. ve onu da sakın izleme. çok sıkıcı daralırsın. lucky number slevin iyi gibiydi sanki.

caba gerekmesin dersen en duzu casino.
bence izlemen gereken amores perros.
lucky eglencelik.
dogville senin bu kafaya gitmez.

Casino cok iyi bir film

lucky number slevin izle, eğlenceli film.

amores perros

amores perros.

sayılanların tamamını bir şekilde duydum ve imdb sayfalarını daha önceden ziyaret ettim.
listeden yalnızca dogville'i izledim, ve hiç düşünmeden tavsiye ederim.
amores perros'u ise çok film izleyen bir arkadaşım daha önce üzerine basa basa tavsiye etmişti.

Lucky Number Slevin'a saygılarımı sunuyorum.

Aylardır akşıma gelmiyordu bu film, sevmiştim ben. İzle gitsin.

lucky number slevin'i izlemediysen kesin izle. benim için külttür.

kansas city shuffle diyorum.

keçiboynuzu pekmezi, sabah ve gece iç iki kaşık. bu iyi gelecektir. ayrıca bal/zencegil/limon olayını dene, oluyorsa her gün. illa ki faydasını göreceksin.

sıkı giyinip kendini üşütmeyeceksin. otobüste minibüste vs soğuk geldiğini anladığın anda kapatmalarını isteyeceksin, sürekli buff veya atkı tarzı bir şeylerle boynunu koruyacaksın. Bol bol c vitaminli meyveler yiyeceksin. Onun dışında yapılacak bir şey yok malesef. soğuk almayacaksın yani, hani derler ya kendine iyi bakacaksın diye, öyle yapacaksın. :) geçmiş olsun

Ben de öyleyim. Bir hastalandım mı iki hafta iptal. Bir çok şey yapıyorum konu ile ilgili.
*İmuneks kullanıyorum kışın. Günde bir tane, çok soğuk ve salgın olan günlerde iki tane. Gerçekten çok ama çok işe yarıyor. Ama işe yaraması için minimum bir ay kullanmak gerekiyor.
*Banyodan sonra bir 5-6 saat dışarı çıkmıyorum.
*Terlemiyorum, üşümüyorum. Yanımda yedek giysi taşıyorum terlersem diye.
*Hayatımda en çok direnç veren şeylerden biri şu oldu: Toplu taşımaya veya arabaya bindiğinde palto/montu çıkar. İnerken geri giy. Bunun anlamlı olacağına inanmamıştım ama o ısınmış vücutla dışarı çıkınca hastalık daha kolay yapışıyor. Çoook büyük etkisi oldu bende.
*Şu motto güzel: Terleyeceğine veya bedenin sıcak olacağına hafif üşü. Çünkü çarpan şey terden veya vücut ısındıktan sonra yapışan soğuk. (istisnası aşağılarda bir yerde)
*C vitaminini meyveden değil, soğan ve sarmısaktan almak gerekiyor.
*Kış günleri dışarıdayken gözüm hariç vücudumun her tarafı sarıp sarmalanmış oluyor. Nefesi atkının içinde alıp vermek zorundayım.
*Dışarıda durma süresini minimuma indirmek gerek. Sosyal hayatı minimuma çekiyorum. Alışveriş merkezleri ise mikrop yuvası. İnsanlarla evlerde buluşuyorum.
* (İstisna geldi) Uyurken üşümemek ve olabildiğince sıcak olmak gerek. Uyurken kombiyi arttırıyorum.
*Her gün zencefil-limonlu çay içip, yatmadan önce karbonat ile gargara yapıyorum.

You got aids.

çok fazla ilaç kullanma. vitamin takviyesini doğal yollardan al ilaç yoluyla alma. hastalık vücuda girdiğinde ilaçlarla önlemeye çalışma gerekirse yatak döşek yat ama ilaçlarla geçiştirme.

Düzenli olarak kefir içmeni öneririm. Bulabilirsen mayasini alip evde mayala. Bunun yanında elbette dengeli beslenme, sporu da atlamamak gerekiyor. Ben 2.5 seneden beri hasta olmuyorum.

Zeytinyağı/tereyağı gibi sağlıklı yağların tüketim miktarını artırın; kolesterol içeren (Hayvansal) besinler tüketin; hayvansal besinlerin/proteinin daha iyi sentezlenmesi için de sebze, özellikle yeşil yapraklı sebzelerin tüketimine özen gösterin.

soguga degil mikroba direncsizsin.
soguga direnc kazanmak istiyorsan ciplak soguga cik, soguk dus al.

solgar in d3 vitaminleri var onlardan da al arkadaslarin imuneks/imutor takviyesini destekliyor ve arttırıyorum.

normalde ince giyinir, meyve hiç yemezdim. pekmez falan zaten hak getire.
bu yıl,
- hava soğur soğumaz kalın giyinmeye başladım. kalın yün kazak, şal atkı, bot, çorap her daim ayağımda zaten. daha burada herkes pikeyle yattıını söyledği dönemde bile battaniye-yorgan ikilisiye yatıyordum. bu yıl nar, mandalina yiyip duruyorum. her gün mutlaka nane limon kekik, zencefil, ıhlamur içiyorum vs.

eskiden hasta olduğumu hatırlamıyorum böylesine. ama bu yıl şu 5 gündür hasta yatıyorum. halsizlik, burun, tıkanıklık, öksürük, hapşırık yerimden kalkamıyorum.

bir terslik var bu işte. bulunduğum yerde herkes böyle hasta ama. sebebini herkes suriye'ye bağlıyor ama bilemiyorum.

direnci artırmak için kendini gereğinden fazla koruma. ciddiyim. tabi kalın giyin ama terletecek kadar olmasın.
uyku düzenin çok önemli, bozma düzenini.
pekmez üşütmüyor. gerçekten soğuğa direncini artırır ama hastalığı koruma olayını pek bilmiyorum.
geçmiş olsun.

Iste bunlar hep antibiyotik

çörek otu is the best!! evet her sabah 1 tatlı kaşığı çörek otu, zencefil ve balı karıştırıp yiyorum ben. çörek otu yağını da salatalarına falan ekleyebilirsin bu dönemde.

İmmuneks vb immun sistem uyarıcı preparatları aralıksız kullanmayın.

psikolojik sorunlu bir arkadaş o. buralarda da çok var onlardan.

garip ve daha çok malca bence. kendilerince bir grup oluşturmuşlar ve kendilerini farklı görüyorlar(sanıyorlar) anladıgım kadarıyla. aynı olay duyuruda da var aslında ama burası daha çok diyaloga dayalı oldugu için çok belli olmuyor.

bition'daki insanlarin %90'i hayatlarini orada gecirir ve kendi aralarinda anlamsiz aptalca geyikler yaparlar. buna kizlari dahil etmeye calisip numaralarini alip bulusmaya calisirlar falan.
bunu yaparken aslinda "sakaciktan" yapiyorlarmis gibi davranirlar fakat alttan alttan isterler de. boylece reddedildiklerinde "yav geyik yapiyordum ben" deme opsiyonlari olur.

Kendi icinde kendince eglenen insanlara hakaretler edip kendinizi savunun demek ordan cok seckin bir davranis gibi gorunuyor sanirim, yazik vallahi ne kadar bos

bunu yapan tek kişi mi?
bilmyordum. bana yayılmış bi forced meme denemesi gibi geldi.

ayrıca, duyuru arada birbirine halleniyor falan ama bition kadar leş olma ihtimali sıfır. burası iyi, daha da gitmem oraya.

sirena, komik değiller, hiç. geyik de kısır.

2 bira çak anlarsın :/

hayatımda bition kadar gerzek bir ortam görmedim. zaten kendisini de bu sebepten ötürü çok görmedim. hiç ilgilenmiyorum. sen de takma boşver.

ron, ikinci baltika 7 bitiyor, bakalım. belki 9 lazımdı. emin değilim. belki çaça çakmalı.

pesca daha gitmicem zaten. sözlüğe de bkz verip içine etmek için giriyorum sadece. duyrudur benim yurdum. 3 feyk var. kovulsak da yedeği hazır. raadım.

fuckbuddy aranıyor ilanlarının fotoğraflısı, pek takılmamak lazım. geyik meyik hikaye çoğunluk sex peşinde.

%89.78 kızlar ego, erkekler kız peşinde.

istisnaları hariç.

şu an cevabımı almış gibiyim... de zeta, yaa, niye öyle dedin ki yaaa...

yaa şimdi özeleştiri, ben de öyle fotoğraf yolladım, bi sözlük muhabbetine istinaden ama yani arkam dönük olduğu halde göbekli olduğumu anladılar falan, ne güzel orda muhabbet döndüydü.
tamam ben de çok iyi katkı sağlayamam, çok manalı paylaşımlar, özgün içerikler falan da çıkmaz. ama en azından altında geyiğini yaptığımız bi image board tarzı vasat üstü tipler olsa ben de lurker denen cins kullanıcılardan olsam.

yok hayır adamlar defaatle yazıyor aynı kısır yorumları. seviyeyi yükselteyim diyorum çeştlilik olsun diyorum, ama ben de açılamıyorum. ben de aynı saçmalıkları yolluyorum. neyse yaa. özeleştiri bitti(on).

Bitionda bildiğin kankacılık hüküm sürüyor. Maymundan hallice bir fotoğraf koysa biri, kankası "çok tatlığğğğğğğğğ, inanılmaaağğğzzz" diyor. Hakikaten saçma sapan bir ortam.
Komik zati değiller, eğlenceli hiç ama hiç değiller. Keşke ölseler.

(Bir adamı tenzih ediyorum çünkü sanırım ciddi ciddi aşık oldum kendisine.
Samimiyeti ilerletip onu da çekip alıcam o salak ortamdan acilen.)

reklam kokan hareketler bunlar.

ne reklamı be fukka. aha bak şimdi siliyorum o bition şeylerini. ayrıca göbek diyorum. bildiğin göbek. reklamlık tarafı yok. görmüşsündür.
6 ay oldu bisikletten uzağım. iyice saldık.

sacma olabilir ama bu kotu degil ki? kendine sanal alemde bir kimlik edinmiş onu oynuyor ve egleniyor kendince, hatta bazen eglendiriyor.

senin buralari ne kadar ciddiye aldigin ile alakali bir durumdur dusuncelerini belirleyen. adam icin stres atma yeri belli ki. oyle olsa da olmasa da banane zaten. cokta seyyapmamak lazim.

cursed, tamam biraz yumuşadım.
bana kalsa her yer anonim olmalı. hiçbir üretimin üstünde isim yazmamalı. hayaller paris gerçekler eminönü tabii. reaktifleşiyorum ama gerçekten geyiğe ihtiyacım var. o sebepten. beklentim var evet. üst üste binen git gide coşan taşkınlaşan bi alt kültür bekliyorum. öyle mal gibi bekliyorum. ama o alt kültür gelmiyor kolay kolay.
saçmalığını geçtim bu kötü. bu copypasta. gavur boardlarda bulamazsın. bizde neee yok?

muhabbetin içine dahil ol(a)madığınızda gerçekten çok aptalca gözüküyor. bition'a ilk girdiğimde ben de benzer bir hissiyata kapılmşıtım. hatta bununla alakalı birkaç entry bile yazmıştım ama sonradan silmiş olabilirim. tabi bition'daki muhabbetin seyri zaman zaman kimlik değiştiriyor. orada takılmayı akıl edenlerin muhabbet kalitesiyle alakalı bir durum. ve tabi ki sizin bu muhabbeti ne kadar çekici bulduğunuzla alakalı. misal author'un faal olduğu zamanlarda (ki 2008-2009 gibi oluyor) baya şenlikli bir ortam varmış. tabi tek sebep onun orda olması değil. ona malzeme verecek ve etrafta muhabbeti şenlendirecek başka adamlar da lazım. öyle muhabbet ki bazıları aynı fotonun altında 3 yıl falan sürmüş düşünün.

ondan sonra benim orada olduğum zamanlarda şahit olduğum paqho-ticani-zortlak,ex12trem (böyle değil de tam hatırlayamadım)-upuzun hint fakiri vs vs'nin bir muhabbetleri vardı ki sadece dışarıdan izlemek bile keyifliydi bazen.(en azından benim için) mesela okan ve serhat (yani paqho ve şimdiki nickiyle s parsadan) hayatları geyik adamlardır. kafanız uyuşursa ve goygoya vaktiniz varsa saatlerce saatlerce muhabbet edersiniz. e haliyle orada yazarken kimseye karşı bir sorumlulukları da olmadığı için kendi kendilerine takılıyorlar. araya karışırsanız da tadından yenmediği zamanlar oluyor. bir de etraftan tuz biber namına başkaları da muhabbete dahil olduğunda ciddi bağımlılık yapabiliyor. ama sadece izliyorsanız genelde sinir bozucu oluyor.

alper ise (işte o ehehehe diyen adam. yani anti silence. bir de aysel gurel diye nicki var) benim de hiç ısınamadığım birisi. tanıyanlar baya geyik olduğunu söylüyor ama gerçek hayatta yalnızca "iki bira çek, amaç ne cooo ehehe111" falan diye dolanmıyordur heralde.

beyleyken beyle arkadaşlar.

edit: bir de şimdiki zamana ekleme yapayım. mesela geçen yaz falan ben de çok takılıyordum ama artık benim de giresim gelmiyor. bana da şimdiki muhabbet bayık geliyor. sürekli orada olan birkaç kız var. kanım onlara pek ısınmadı açıkçası.

şu sözlükte en büyük pişmanlığım 2006da eli yüzü düzgün 10 entry girmemekti zaten. author gitti, dengizik, lagrima, airlangga.
ext12eme zaten içimde yaradır.

ama bition potansiyelinin çok altında çalışıyor. yani karikatür dergisi al, ilk hafta yadırgar 1 ay sonra anıra anıra gülersin ama bition benim için bildiğin ceset. ölüp gitmiş bi potansiyel. 1 senedir giriyorum ama hala bi bok anlamıyorum.

dostum s parsadan'ı takibe al. kendi aleminde yazmaya başladı mı iyi oluyor. aradan zortlak gelip eşlik ediyor, ortam şenleniyor falan. paqho da iyidir ama bayadır gelmiyor bition'a. daha çok facebook'ta bir grup var orada olduğuna dair rivayet var.

7 sene yaşayıp 4 sene önce ayrıldım. O günden sonra da hiç gitmedim. Özellikle gitmeme durumu yok, sadece denk gelmedi. Ama sonbaharı şarabını kapıp Seğmenler'e çıkmalık. Ankara'ya dair en çok özlediğim şey de budur herhalde.

seviyoz.

Valla istanbul'la karşılaştırdığın kısmın zıttını düşünüyorum. Hatta ankara'da aştide beklerken bir kere istanbul'dan gelen bir kadın birşeyler sordu. Anlattım falan. Kadın istanbul'da böyle yardım edeni bulamayız falan dedi övdü gitti. Bunun haricinde kıyaslamalarda ankara'nın daha samimi oldugunu söylüyorlardı ama... İstanbul'da tedirginlik oluyor mesela birine bir işim düşmesi konusunda.

semt semt insan tipleri değişiyor evet. Ama bu heryerde böyledir sanıyordum.

Güvenlik sıkıntı geliyordu bana hele bazı ilçelerde 9'dan sonra çıkma yani. Ama dışarıdan bakanlara bahsedince ankara kadar güvenli yer var mı ya? diyorlar. halbuki bunu söyleyenlerin şehrinde yaşıyorum çok daha güvenli yerler.

Karanfilin falan özerkliğini alacak bir grup yok. Zaten gençlerin akın ettiği birkaç ana yer varken bir grubun oradaki kalabalığın çoğunluğunu oluşturması pek mümkün değil ankara'da. Ama ilçe ya da mahalle bazında kümelenmeler yüksek (orada oturan aileler bazında)

Ankara'da cidden harika orkestra, opera ve fuarlar oluyor. Her sene mutlaka efsane olmuş bir caz ya da blues sanatçısı getirirler mesela. Ama ilgilenenin haberi oldugundan dışarıdan bakan adam burada hiç kültürel bir şey yok diyor.

Gece hayatı hakkında konuşmak istemem ama karanfil, güven park, ulus gibi yerlerdeki işportacıları hiç sevmem. Ayrıca şu telefon borsası gibi yerlerdeki tezgah sahiplerini. Pahalıymış desen bıçaklıcak adamlar.

20 yıldır oradaydım. 3 yıldır başka şehirdeyim

askerliğimi yapmıştım bi aralar bence çük gibi memleket.
hiç unutmam yeni gelmişim metroyla kızılaya geçtim merdivenlerden yukarı çıkıyorum bir sürü insanla birlikte herkesin yüzü mahkeme duvarı gibiydi ve topuk sesinden başka bir ses yoktu. tek kelime bile çıkmıyordu.

ek: ayrıca istanbulla karşılaştırdıgın kısma pek katılmıyorum. istanbulda akşam saat 10dan sonra birine saati sorsan ya seni sikecekmiş gibi ya da sen onu sikecekmişsin gibi tepki veriyor.

pek iyi seyler dusundugum soylenemez. Ankaraya ailem ve arkadaslarim icin katlaniyorum. Uzun zaman gitmeyince bi ozlem oluyor ama 2 gun sonra geciyor. Ama maalesef ki kütügümü de inkar edemem.

Cevabi otobüsten yazıyorum simdi tam ankaradan ayrilirken :), 24 senedir ankaradaydim, 1 sene istanbul, 2 senedir de izmirdeyim. Ankaranin insanları bana hep daha samimi geliyor sebebi belki de dışarıdan daha çok kişilerin birbirinin evlerinde toplanması dolayısıyla organizasyonların daha çok muhabbet odaklı dönmesi olabilir. Çoğu müzik grubu da ankaradan çıkmadır arastirirsaniz rahatlıkla görürsünüz. Sozlukte de en fazla entari ankara hakkindaydi en son baktığımda. Son olarak tüm ankara severlere gelsin; vega - ankara

istanbul'da yaşadığını düşünmüyorum. halk çok halk istanbul'da he mi ? öyle değil işte hocam öyle değil.

böyle bir yer:

wikimapia.org&lat=39.936773&lon=32.849180&z=18&m=b

7 yıl yaşadım. ilk 2 yılı nefret ettim. egeliyim. o soğuk ve o kıraç topraklar. aman allahım.. sonra 7 yıl sonunda ayrılırken ağladım. ayrılalı 14 yıl oldu. arada sırada özlüyorum. ankara'ya alışınca seviyorsunuz ama ayrılınca da onsuz olabiliyor. tuhaf bir şehir.

semtlerin kültürel özelliklerinin farklılık arz etmesi kötü bir şey değil ki. bu semt kültürü özelliği, kentleri kent yapan özelliklerden biridir. aynı semtte at hırsızı tipli adamlarla, apaçilerin, entellektüellerin, eli yüzü düzgün sakin vatandaşın garip ve kaotik bir iç içeliği olsa daha mı iyi olacak?

otobüs seferlerinin belli yerlerde sıkıntılı olması tamamen melih gökçek etkisi.

adres sorma meselesine gelince, çok abartı bir genelleme olmuş. ben doğma büyüme ankaralıyım, adres sorunca insanlar herhangi bir şehirdeki insanlar kadar yardımcı oluyor, cins tipler her şehirde çıkar.

kim ne derse desin, türkiye genelini dolaştığınızda ankara'nın bu ülkedeki sınırlı sayıdaki yaşanabilir şehirlerden olduğu açık.

biz de düz mantıkla diyelim ki, ulen istanbul'da belediye otobüsünde her an molotof yiyebilirsin. eee şimdi genelleme yapıp, istanbul kötüdür mü diyelim. yorumların biraz abartı geldi bana.

Keyfimi yerine getirmez ama sıkıntımi uyusturur. Duygusal sarkilar dinleyip iclenmeme engel olur.

(bkz: nyan cat)

Eglenceli bir film/dizi izlemek
Ders calismak
Guzel bir tatli yemek
Yuruyus yapmak

Yürüyorum. Keyfimi yerine getirmiyor ama sakinleştiriyor.

ben yemek falan yerim dolabı karıştırırım. hiç olmadı dışarı çıkarım arkadaşlarımla.

Koşmak, spor.

(Bkz: endorfin)

bir kaç arkadaş, film dizi, ilgin varsa spor, ya da sevdiğin bir şey işte be adam

o işin bir de kombisi var, benim başıma geldi. hem canım sıkkın hem de ders çalışmam gerekiyor. diğer sayılan işleri yaparken canım daha çok sıkılıyor, kitap okumam lazım. kitap okumak istemiyorum, canım sıkkın, daha da sıkılıyor. mal oldum iki gündür.

olmuşu var. çok da güzel olur.

eeh, olur tabi.

belli şartlar altında evet:

1) belli çekimsel / fiziksel şartlar altında (atıyorum bu sigarada olabilir yada erkeğin hatunu çekici bulmamasıda olabilir)

2) belli medeni durum şartlarında (evlilik vb. her zaman değil ama bazen özellikle ofiste işte şartlar buna zorlar. netekim buna toplumsal baskıyıda ekleyelim)

3) belli maddi / eğitimsel şartlarda

4) belli dini şartlarda (mezhepsel)

not: yukardakilerin olması doğrudur yada yanlıştır demiyor sadece durum tespiti yapıyorum.

diger soru:
cekici bulmadiginiz kizlarla arkadas bile olmuyo musunuz? Ben olmuyorum diyen varmi?

ikisinden en az biri çekiciyse zor :/
ama iyi ki de zor :)

ikinci soruna cevaben: arkadaş oluyorum. özellikle belli bir kariyer üstü / eğitim üstü olanlarla hem konuşacak çok şeyin oluyor, hemde karşılıklı işin düşebiliyor. hatta en gerçek dostluk o oluyor. nazarımda; erkek arkadaşlarımın bile üzerinde diyebilirim öle arkadaşlarım.

o-la-maz. doğanın kanunlarına aykırı.

olur arada bir çakışırlar sonra olay duygusala bağlamadana araya mesafe konur. böyle devam eder.

diğer duyurularına bakınca, olmaz.

İstisnaları göz önüne alarak söylüyorum, olmaz.

gayet de oluyor. şu an hayatımdaki en yakın arkadaşım erkek ve 15 senedir falan arkadaşız.

arkadas olmak eger süreklı vakıt gecırıp bellı bır cızgı cızmeksızın her konuda onusmak samımı olmaksa hayır ben denk gelemedım.

ha gencım arkadaslarım da genclerdı ılerıde belkı olur ama ben denk gelmedım. cok yaklasırsan bır defa olsun bır dusunmus oluyor sadece cekıcı bulamk degıl olay duygusal bır bosluga dustuklerınde sarabılıyorlar. ıtmek de acımasızca ama cözüm.

mümkün elbette bellı sartlar altında da ben denk gelemedım en yakın arkadasım sınıfına koyabıldıgım ama sonra ıslerın b.ka sarmadıgı bır arkadasa.

İki taraftan biri aşırı çirkinse, veya karşı cinse seksüel açıdan çekici gelmiyorsa olabilirler ancak.

Hayvan değilim ama siz de hepimizin aslında hormonları tarafından yönetilen basit canlılar olduğumuzu anlayın artık. Yeterince zaman geçirildikten sonra bir taraf illa ki oraya yönelir.

On numara oluyor valla. Bir farkı yok aynı cins olmasıyla, arkadaş olarak baktığınız sürece.

taraflardan herhangi biri diğerine karşı cinsel ilgi duymadıkça olur. işin içine cinsellik girince arkadaşlık kapıdan çıkar gider.

olur oluyorda

olur, oldum.

eğer kız çekici değilse gayet rahat olur.

Hayırlı olsun kardeş aşık olmuşsun.

hayır.

evet. hayatım anca bakmakla geçiyor zaten. bir süre sonra hoslandıgım kişinin yanında bir taylan veya berke görünce de soğuyorum başka birine gözümü dikiyorum.

Yüzü eskimesin aklımda daha güzel.

İndirip bakmam ama arada girip bakarım yolda canım sıkılınca falan.

gözümü kapatınca görüyorum zaten (farazi, yani mevcutta yok öyle biri ama olunca böyle)

yes sir.

valla yapmadığım şey değil. 1-2 fotosunu indirmek iyi de tüm albümü de indirmeyin yahu :)

hayır. 15 yaşında değilim.

ben özledikçe bakarım hep ama indirmiyorum açar facebookundan vs bakarım.
ya da bana yolladıklarına.

basılı bir fotoğrafını alıp cüzdanda taşımak daha gerçek, daha hisli bence.

Evet, çok sevdiğim 3 5 tane var, onlar mevcut, bakıyorum mütemadiyen.

hoşlanıyorsan, aşıksan her şey yaparsın. ister indirirsin, ister sosyal medya hesaplarından bakarsın. aşık olunca dur şu daha mantıklı şunu yapayım demezssin. o an aklına ne estiyse artık.

İndirmem ama benim de gün içinde açıp baktığım oluyor

Rachel Hurd-Wood'a ara ara bakıyorum.

evet. arada açıp bakıyorum.

Limitsiz internet kullan kardes.

İndirmne gerek kalmaz.

1 yillik sevgilimin fotograflarina acip acip bakarim. 1 senedir boyle hala bikmadim. Indirmiyorum isteyince kendisi gonderiyo.

Ha bu arada kendisinden cok hoslaniyorum.

Indiririm, beğendiğim beğenmediğim bütün fotolarini.

kesinlikle hayır.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

(bkz: hekimoğlu derler benim aslıma) ve de
(bkz: ordu'nun dereleri)...

klasik karadeniz türküleri dışında, bana göre en güzelleridir...

www.youtube.com

hastasıyım; www.youtube.com

Özgür Babacan & İrfan Seyhan - Diz Dize: youtu.be

ozlem tekin - kara sevda www.youtube.com

boş günlerini ve bugüne kadar neler yaptığını ve tabi ki nerede yaşadığını da yazar mısın?

Sahaflar.

Bu şarkı, bu film; www.youtube.com

i.imgur.com

www.facebook.com

valla bugün çok güldüm bunlara. umarım tebessüm ettirirler en azından :D

www.boredpanda.com

vimeo.com

çok saçma ama şunu gördüm 9gag'de, okuduğum zamanı hatırladım önce:)

ama sonra çok doğru bir söz olduğunu anladım, hiçbir zaman insan "yeterince çorabım var daha almayayım" diyemiyor :D

i.hizliresim.com

geçenki ifşa gecesinde hobareyy'in fotografını gördüm ama linki yok malesef

madem öyle giften gidiyorum:
31.media.tumblr.com

www.youtube.com

Buna güldüm en son
pbs.twimg.com :large

Tam bunun nerede olduğuna bakarken bir de bunu gördüm, bunu dah açok sevdim
weknowmemes.com

nooooooooooo
www.youtube.com

Çok hoşuma gitti şu; www.facebook.com

www.youtube.com

Yaş farkı problem değil de ilk ilişkisi olması biraz sıkıntı. Sorunlara hazır olun.

nun, teşekkür ederim düşüncelerini paylaştığın için. Evet, ben de öyle tahmin ediyorum. İlk ilişkisi olduğundan çok sabırlı ve dikkatli olmam lazım.

trumanshow, ben de tecrübesiz sayılırım. sanırım ondan böyle düşünüyorsun. bence haklısın :)

bence iyi, yaş farkı ideal hatta.

Bence süper.

İyidir iyi, sen de çok tecrübeli görünmüyorsun. Beraber yaşayarak öğrenirsiniz. Kendini de çok kasma, kendin ol. Onu mutlu edeceğim diye şekilden şekile girme, eninde sonunda patlarsın.

yaş problem değil bence hocam. hatta ideal bile denebilir. senin çok fazla bi şey yapmana gerek yok aslında, ilgilenmen yeterli. kız zaten sana bağlanıcaktır.

ne çok yaş farkı duyurusunu açılmaya başlandı son zamanda. olsa da genç kızların gözü erken açılıyo. ben 21 yaşındayken okulu nasıl bitircem diye kan ağlıyordum sevgili mevgili görmedi gözüm (oldu netekim ama ciddi falan değildi yani, 29 yaşında adam ne lan)

soruna cevap, bilmiyorum olur herhalde. o kadar genç olsam senin kadar yaşlıya bakmazdım ben ondan çok sağlıklı cevap veremicim.

21 yaşında muhtemelen ünilidir. Sorunlar olur arkadaşlarıyla gece çıkmalar, gece onlarda kalmalar, sabahlamalar vs vs. Bunları dert etmemelisin sorun çıkarmamalısın. Ünili sonuçta. O yıllarını kötü geçirtme kızın.

benim de duyuruda en anlam veremedigim konu bu sanirim. 30 yasinda adamlarin 20 yasinda kiz cocuklariyla birlikte olmasi idealmis mesela. ideal.

çok büyüklük taslama canları sıkılıyor. farklı bir jenerasyon zaten uyum sağlamak zaman alır muhtemelen. onun dışında bir numarası yok ilk ilişkisiyse ağırdan almak gerekebilir.

bence de süper. darısı benim başıma :)

hacı kaçırma. o kız gözünü seninle açacak. sen ne ekersen onu biçeceksin. güveneceksin, güven göreceksin. saygılı olacaksın, saygısızlıkları da olacak ancak saygı görecek sevgi göreceksin. bence en sağlıklı ilişki bu. nasıl davranma konusunda ise, sabırlı olacaksın, sadece sabır başka bişi değil.

@gokhan atestepe düşüncelerini paylaştığın için çok teşekkür ederim. söylediklerine tamamen katılıyorum. saygıyı asla yitirmememiz gerektiğini karşılıklı söylüyoruz birbirimize. ilişkide bu gerçekten çok önemli. ve ekstra sabırlı olmam gerektiğinin farkında olarak yaklaşıyorum.

8 yaş çok da fazla bir yaş farkı değil. İlk ilişkisi ise bol bol iyi niyet ile yaklaşın, üstünde daha önce size oynanan oyunları oynamayın, kolay idare edilebilir olduğunu düşünmeyin; yeter de artar. Zaten onu mutlu etmek istiyormuşsunuz; ona karşı dürüst olun, duygularınız ona karşı akıp gitsin ve her duygunuzu bilmesini sağlayın, yeter.

Görüldüğü gibi aslında her ilişki için yapılması beklenen şeyler, aslında ilk ilişki için de geçerli bu kadar.

3 sene yalnız kalabildiysen sağlam bir adam olmalısın. o süre zarfında kafayı toplamışsındır. hazırsın. aradaki yaş önemli bir ayrıntı değil. hatta olumlu bir ayrıntı. aleyhte yorum yapanları umursama.

@aychovsky fena halde beni kaybetmekten korkuyor. kopup gideceksin her an diye düşünüyor. hep iyi niyetli ve sabırlı yaklaşıyorum. dediğiniz gibi duygularımı en saf haliyle bilmesi için onunla paylaşıyorum. teşekkür ederim düşüncelerini paylaştığın için.

@namus ninjası çok teşekkür ederim. kötü niyetli insanlar da var. düşüncelerini paylaşırken bunu hissettiriyorlar. o yüzden umursamıyorum. olumsuz eleştirilere her zaman açık bir insanım ama kötü niyet olduğunda bunu hissediyorum.

Simdi kim kalkip saci kurutucak diye dusunuyorum

tam kontrolü ele aldım derken, işler nasıl bu hale geldi diye düşünüyorum. az daha yazmaya devam edersem düşüncelerim de devam edecek, iyi biyere çıkmayacak, kesiyorum.

Tam şu an yıllardır görmek istediğim birini sonunda yarin görebilecek miyim diye düşünüyorum.

son duyurumdaki mevzu günün ilk saatlerinden beri canımı sıkıyor. intihar etmeyi değil ama intiharı düşünüyorum. sebepsiz yere bunalmak iğrenç bir şeymiş. hani canım sıkkın olsa, bi' şeylere dellensem neyse. böyle sebepsiz mal gibi kudurunca daha çok şeyoluyo insan. aman ya.

hiiç

saat 1 den sonra 3 adet telefon gorusmesı yapmam gerek. konemlı bır konu. bırı agabeyım sorun degıl ama hıc telefonda konusma modumda degılım. onu dusunuyorum.

23:47 Barcelona'yi dusunuyordum.

ritmi aklımda olan bir şarkıyı düşünüyorum neydi bu diye. hala yok, bulamıyorum.

Battlefield 3 mü oynasam yoksa yatsam mı?

yarın okulun ikinci günü. onu düşünüyorum. hazırlık sınıfı etkileşim süreci muhabbeti.

üst kattaki gencler bagira cagira sevisirken 19. yüzyıl felsefesi okuyor olmak ilahi adaletin neresinde yaziyor, onu merak ediyorum.

gitarı kıracam atacam en sonunda.

Yanlışlarımdan nedenn vazgeçemediğimi sorguluyorum.

saçım var lan onu düşünüyorum. yıllarca kafayı tıraşlayıp gezince alıştım görüntüye, iki haftadır dinlendiriyorum. yarın dışarı çıkacaktım, akşamdan tıraş olmayı unuttum. sakal da var hiç hoşlanmam hiç yakışmıyor. artık erken kalkacağız.

Montu makinaya attım çok ıslak çıktı ikinci defadır sıktırıyorum. Yine ıslak çıkarsa bu saatte makinayı yine çalıştırmak istemiyorum ya napcam.

Yeni uyandım. Sevgilimi düşünüyorum :)

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi

İletişim tercih ediyorum.

Remzi on numara

mutlu olmak için. para için bütün hayatı boyunca çalışmış bi akrabam, yaşlandı şimdi ama huzur, mutluluk vb gibi kavramları hiiiiç bilmiyor. parasıyla rezil yani.

para çok şeydir. ama mutluluk garantisi değil.

daha çok çalışarak daha çok paran olabilir. ama nihai hedef daha çok paradan ziyade bu daha çok para ile daha iyi bir hayat yaşamak olmalıdır.

istediğin kadar paran olsun, etrafından seni seven insanlar olmadıkça ve sevdiklerinle beraber olamadıkça bi anlamı kalmıyor. daha çok para için çalış ama bu parayı hayatını sevdigin insanlarla mutlu yaşayabilmek için değerlendir.

Daha cok mutluluk icin para, daha cok para icin daha fazla calisma. Daha cok para mutlulugun garantisi degil ama az para mutsuzlugun garantisi.

hayallerini gerçekleştirebileceğin kadar para yeter. hayallerin gerçekleşince mutluluk da gelir zaten.

paran olunca mutlu olacağının garantisi yok. ama paran yoksa mutlu olamayacağın garanti

mutlu olmak için çalışan biri varsa ağır derecede ahmaktır, yani böyle bir işkenceye mutlu olmak için katlanıyor olmak? acayip. para için yapandan da bir halt olmaz. demek ki yanlış sorunun doğru cevabı olmaz-mış.

"Para mutluluk getiriyor be target" yaşlanacağım yılları görürsem eğer o kadar uzun planlı hayat bana göre değil.

oranı iyi tutturmak lazım. ikisi birbirinin tamamlayıcısı ayrı düşünülemez.

Para mutlu olmak için kazanılır zaten. Mutluluk değerli tabi ki.

Çok parası olup da hiç yemeyen içmeyen insan biliyorum. Kışın soğuğunda kat kat giyinip para gider diye ısıtmasını açmayan adam var. Halbuki para zebil adamda. Isıtıcı fabrikası açar yani. Adam mutsuz. Eşi dostu yok. Arkadaşı yok. Yemez içmez dünyadan bi haber. Ama para çok. Bu doğru olamaz değil mi . Para ne için var harcayıp yaşamak için yaşayıp mutlu olmak için var. Bunun için çalışıyoruz.

Hersey diil belki ama cok sey

Her şey değil. Çok şey de değil.

Bir noktaya kadar para mutluluk için şart gibi bir şey. O mal varlığına ulaştıktan sonrası mutluluğu pek etkilemez ondan keyfine bakmayı da öğrenmek lazım.

günümüzde çoğu şey.

26'sı akşamı mazeretli kayıtlar diye bi sekme vardı. yok mu o?

bir eşik var, evet. sonrasında daha fazla para daha fazla mutluluk değil.

evet. her şey para.

Cüzdan doluyken dünya daha yaşanabilir bir yer gibi geliyor. Mesela sabah kahvesi daha lezzetli, insanlar daha az sinir bozucu oluyor. çünkü cüzdanın içi doluyken insanın omuzları dik, adımları kararlı. ama boşsa... Hayat da sessiz alarmlarla dolu sanki. mutluluğun parayla alakası yok derler ama o lafları genelde cüzdanı dolu olanlar eder.
helmbrook.com.tr

Para herşey. Daha çok para için çalış, sonra daha azı için çalışırsın. Para yoksa mutlu değilsin. Varsa mutlusun. Yaşlanınca huzur ve mutluluk için para. Her şey para. Bitiksen suratına kimse bakmaz.

gondol ne olm, erir gider bu

5 liraya ketıl olur mu olmaz mı diye düşünüp öyle karar verin.

türk kahvesi için kullanılıyor sanırım onlar? hatta annemler "sürtük" derdi o makinaya, zira kaynamaya başladığı anda hareket ederek dolanıyor fişten çekene kadar.
Adam gibi bir kettle alsanız en azından sapıtmasıyla uğraşmazsınız, uzun avdede daha karlı olur.

teknolojik alet şans işi diyeceğim ama bunu teknolojik aletten sayamıyorum asajsdj.
neyse bunlardan yurtta kalırken çok kullanmıştık bi tanesi iki yıl canavar gibi çalışırken bi diğeri ikinci kullanışımızda bozulmuştu. zaten 4-5 liralık maldan hayır gelmez, yurtta falan kalmıyorsan(yani yakalanma riski yoksa) biraz daha büyükçe bi kettle al ya da şu cezve tipinde olanlardan al en azından iş görsün.

askerdeyken kullanmıstım. kısa ömürlü olurlar.

cam kettle kullanıyorum ben, sinbo da çok iyi marka değil ama en azından yıllardır piyasada olan ve biraz da olsa garantisi işleyen bir marka. gizli rezistanslı olduğundan da tek fincan suyu sorunsuz kaynatıyorum mesela. cam da sanırım mümkün olan en sağlıklı kettledır. bir yere vurup kırmazsan kırılmaz.

Ustune 20 30 lira ekle yarim litrelik celiklerden al hem uzun omurlu olur hem de isini gorur. Benim oyle arzum marka vardi yurttayken kullaniyodum.

Arçelik'in seyahat tipi kettleini almıştım ben küçükçe birşeydi. Geçen sene 15 20 gibi bir fiyata almıştım. Uyguna bulursan öyle birşey de alabilirsin.

Halk kütüphanesi?

ucuzundan bir kindle alıp ekşi sözlük e-kitap servisi meritokrasi ile kalıcı olarak da çözebilirsiniz bu problemi.

üslubunu sevmiyorum fakat bu sana bir kıyak yapmayacağım anlamına da gelmiyor:
www.ukitap.com

ister satış yap, ister takas yap. sen bilirsin. ayrıca buradan kitap da alabilirsin. site kurallarına göre kitap satan kişiler sattıkları kitaplara en fazla etiket fiyatlarının %50'si kadar bir fiyat koyabiliyorlar. çok harika bir kural. daha dün idefix'ten 113,13 liraya alacağım 6 sıfır kitabı ukitap'tan 60 liraya aldım. ayrıca kargo ücretini de satıcı karşıladı. ezcümle, çoklu kitap alımlarında iyi indirim yakalayabiliyorsun.


edit. admin üye alımını kapatmış. biraz bak siteye, beğenirsen, beğendim diye mesaj at bana. admine mesaj atarım. belki mailini alıp benim referansımla kaydını yapabiliriz.

kitap okuyan arkadaşlar da edinileceği için mantıklı bir düşünce. kütüphaneye göre bir artısı var yani.

Olur. Ne okuyorsun mesela?

cevap değil diye silinecek ama, aklından geçenleri düşünemeyip alternatif çözümler önerdiğimiz için kusura bakma sevgili agresif ve ters seksen9.

silahla ve güçle özdeşleştiriliyor olabilir. maço bi iş yapıyor olabilir o üniforma giyen. göt isteyen, cesaret isteyen bi iş yapıyodur. dişiyi ve dişinin doğuracağı çocukları daha iyi koruyabilir o üniformalı. silah da penisle özdeşleştiriliyor olabilir.

Erkege de seksi geliyor duruma gore?

Resmi olduğundan. Resmi Kıyafet içindeki insanların yapabilecekleri eylemler kurallara bağlıdır. İşte o Yüzden üniformalı kişiyle Sevişme, çeşitli oyunlar yapma fantezisi insanı cezbeder.

herkese seksi gelmez. örtük bir şekilde domine edilme, itaat etme isteği olabilir.

Benim için Her üniformalı değilde bahriyeliler özellikle. Çok maskülen geldiği için olabilir belki.

yasak seylerin cekici gelmesiyle ilgili bence. uniforma giymis insan belli kurallara uymak zorundadir, belli bir resmiyeti korumak zorundadir. uniformali insani o kurallar disinda gormek, veya o kurallari yikmaya yonlendiren insan olmak yasak birsey yapmak demektir. kurallari cignemenin ne kadar zevkli oldugunu hepimiz biliyoruz zaten..

üniforma değil de üniformanın mini etekli olması ya da memelerde yarattığı seksilik hoş gelir. mesela hemşire. uzun etekli ya da pantolonlu normal bir hemşire seksi gelmezken şu gelir.

ecx.images-amazon.com
www.vpillsgoldmedikal.com

Uniforma biraz daha bir şeyler yapıyormuş etkisi verebilir. Ne bileyim örneğin, itfaiyeci hayat kurtarır, asker ülkeyi korur, vb. Ortada bir de otorite figürü var, biraz daha alfa yapabiliyor kişiyi; o zaman "Otorite beni seçti" ilüzyonu yaratıyor olabilir.

Aynı şeyin tersi erkekler için geçerli olabilir. Hostes, hizmetçi, okul giysisi, vb. gibi şeylerle kendini "efendi" gibi hissediyor olabilir erkek. Formalı biri ona boyun eğiyor, vb.

fantezi dunyasi sonucta, ondan gelebilir :)

Zaptedeni zaptetme fikri seksi, ister polis olsun ister hemşire.

Tabii bu genellenemez bir şey. Mesleğiyle hiç işim olmaz, ben direkt üniformaya kılım mesela.

Çok yağlı, ondan olmuştur. Bi nane limon kaynat iç.

yillardir yerim, 200 gr da yedim daha fazlasini da; bim'den almadim bilmiyorum ama hic mide bulantisi yapmadi bende; baska bi sey dokunmus olmasin ?

Soda ic. Bende ise yariyor. Ben de yiyemiyorum o seyi. Asiri yagli, midem dayanamiyor.

soda veya en iyisi nane limon+1

herkesin boyle yiyemedigi bir iki sey vardir, sen de seninkini bulmussun tebrikler.

bir tane bile yesem midem bulanıyor benim de.

Ben de çok severim. Sinbad marka da yedim, hiç bulantı sorunum olmadı.

hafız bim'in sinbad marka kuruyemişlerinin her çeşidinde puştluklar olabiliyor. kaju zaten çok yağlı, mideye dokundurtmuştur.

Kajuda suc yok senin mide hassas.kahve ustune limon sik yut,

kaju yenilebilecek en sağlıksız kuru yemişlerden biri. uzak dur derim.

ocean's serisi, mission impossible serisi

batman serisi olabilir. muhtemelen izlemişsinizdir ama.

tom cruise'un çoğu filmi.

mission imp.
jack reacher
oblivion
edge of tomorrow ki bu ortamlara da düştü geçenlerde güzel film gerçekten.

bi de bunlar var

www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
ilk aklıma gelenler ama tom crooze dayının bütün aksiyon filmleri tek solukta izlenir emin ol.

the prestige.

bu arada aklıma geldikçe editlerim takipte kal.

www.imdb.com

bunları izledik daha farklı filmler yok mu :)

Bilim-kurguya abanın.

boyhood

trainspotting

nokta atışı yapıyorum.

www.imdb.com

izlediğim en yalın ve en sürükleyici filmlerden biri. gerçek hikayeden uyarlanmıştır.

Yok.

Edit: Aslında benim durum da pescador gibi. Çat diye haberi olacak insanlar yok ama sonradan duyarlar. Gerçi gelip buraya buff arkadaşımız öldü falan yazarlar mı bilmiyorum. Niye yazsınlar ki zaten.

arkadaşım falan var ama bana bir şey olursa ilk 24 saat içerisinde kimsenin haberi olmaz muhtemelen. annem 2-3 günde bir arar. sürekli olarak arayıp soran arkadaşım yoktur. okula gitmezsem, son iki yılda hiç gitmediğim için kimse "aa neden gelmedi acaba" diye merak etmez, "götünü kaldıramamıştır yine oç" derler. eve gelmezsem ev arkadaşlarım merak etmez, hatta çoğunlukla zaten evde olup olmadığımı da bilmezler.

ama bir kenarda ölürsem 3 gün sonra falan bunu gelip duyuruya yazabilecek insanlar var. hızlı müdahale imkanı yok ı ıh. 2-3 gün geçmesi lazım akıllara düşmem için.

acil olarak yapabilecek kimse yok. birkaç gün sonra belki.

Kuzenim var ama kullanıcı adımı bilmiyor sadece kuzenime kan lazım diye açar duyuruyu zira ben de onun kullanıcı adını bilmiyorum.

yazacak insan var da nickimi biliyorlar mı bilmiyorum, şu kullanıcı diyemeyebilirler.

yok zaten nickimi bilen de yok.

Yok.

yok.

Sevgilim burada ama ona kim haber verecek gerçek hayatta, onu düşünüyorum ben. Arkadaşlar falan verir herhalde bir şekilde. Buradan ona haber verecek birini bulabilir miyiz?

kaza geçirdiğimi bir şekilde öğrenseler yardımcı olacaklarını düşündüğüm kişiler var ama haberleri olmaz.

Erkek arkadasim var da o durumda duyuru aklına gelir mi, bilmem.

Yok. Onu birak kaza gecirsem kimsenin haberi olmaz. Genelde kimseye haber vermeden saga sola gidiyorum. Yurtdisi da dahil.

bizzat tanidigim kimse yok.

allah herkesi korusun kazadan beladan

3 arkadaşım var. kan gerekirse yazarlar buraya herhalde.

Var ama haberleri hemen olmaz muhtemelen.

kardeşim, kuzenlerim, bir çok arkadaşım sözlük yazarı.

pek duyuruyu kullanmıyorlar ama. yine de yazabilirler buraya gerekirse.

kardeşim var, bir de kuzenin kendi hesabı var.

Arkadaş da var sevgili de ^^

malesef yok. sözlük nickimi bilen bir arkadaşım var sadece o da hayırsızın teki. ölsem 2 sene sonra haberi olur.

N11'den aldım ben. Ama Satıcı aynıydı sanırım.

ben istanbul bilişimden aldım memnunum.

n11'den aldım ben de, aynı satıcı evet. Alabilirsin ama n11'de biraz daha ucuz galiba.

acaba üründe resimli pdf deneme fırsatınız oldu mu ders kitabı gibi?

ekşi'de yazdığım şu rehberde anlatıldığı gibi, abd'den getirtmek de mümkün. eksisozluk.com fiyatları bir kıyaslayın isterseniz. benim aldığım zamana göre amazon fiyatları bayağı bir artmış gerçi.

Alınır, sahibi arkadaşım bir problem olursa yardımcı olabilirim.

Ben o açbitir sucuğu falan çiğ yiyorum. Bir şey olmuyor. Hem kaşar eridiyse o incecik sucuk da pişmiştir.

Alakası yok muhtemelen.

ben de insanların nasıl oluyor da platon okumadıklarına şaşırıyorum mesela..
kimse hiçbir şeyi okumak zorunda değil inanmıyorum diye inanmadığım şeyin ne olduğunu araştırmanın beklenmesi, neblim komik.

sen tum yasamini etkileyecek sey gozuyle bakiyorsun ben ise sacmalik ve zaman kaybi olarak goruyorum. birisi yillar evvel kitap yazdi niye hayatimin anlamini arayayim? hani ortada gozle gorulur doneler olsa o zaman hak veririm; mesela 2000 yil once teknolojisi olan parsomen kagidi degil de ipad'le yazilsaydi o zaman okuma geregi duyardim.

kaçımızda herhangi bir şeyi araştıracak, anlayacak, yorumlayacak göt var allaaasen? hele konu din ise. doğar doğmaz müslüman yazmışlar nüfus cüzdanına. tüm hayatını da 'hepimiz müslümanız sonuçta'yı duyarak geçirmiş. niye okusun ki? ayrıca okunup anlanmaması için büyük çaba da var. bazıları okuyup, anlayıp, anladıklarını bir sürü parayla anlatıyor tvlerde. gaz çıkarmak abdesti bozar mı düzeyinde bir merak sözkonusu çoğu inananda.

niye uğraşsın yani... hepimiz müslümanız sonuçta :)

kuranın güvenilir bir kaynak olduğuna kim karar vermiş ki zaten. yobolarla vaktiniz ziyan etme. hatta tüm ilişkini kes, yazık sana.

çünkü öyle sikik hayatlar yaşıyoruz ki tek amacımız sanki 2 hafta tatil yapmak için 11 ay çalışmak. öyle olunca da mecbur beyin kendini korumaya alıyor düşünmemek dolayısıyla da delirmemek için. ben öğrenciyim tabii o şekilde yaşamıyorum ama çoğunluk olan çalışan kesim adına konuştum.

Yaşla da alakası var. Gençken kimsenin aklına gelmiyor, gelse de uğraşmıyor, sorgulasa da irdelemiyor vs. Ama yaş ilerledikçe 'dünya boş bari öteki tarafa yatırım yapayım' hinliği geliyor insanın aklına. İşte bunlar hep (bkz: pascal'ın kumarı)

okuyup araştıracak çok daha önemli konular olduğunu düşünüyorlardır belki.

insanlar dini bildikleri icin degil, bilmedikleri icin inaniyorlar daha cok. yani adam oturup dusunup de musluman olmuyor ki. ana-baba, toplum vs muslumansin diyor, o da "evet muslumanim diye bunu kabulleniyor.

Çünkü Müslüman bir toplumda yetiştiler ve tek Gerçeğin bu olduğuna inanıyorlar. Araştırmaya gerek duymuyor kimse.

Evet, o biraz filmlerde biraz da o kadınlar çingene ya da mahalle piçi gibi belli bir gruba aitse oluyor anca. Yani hırsızlık çetelerinin başını tanımak, tanısa da ekşi duyuru kullanıcısı olmak zor biraz.

tavsiyem bu işi polise bırakmanız. geçmiş olsun.

bulsan ne yapacaksın?

genelde avukatları falan hep aynıdır bunların. aynı çevreye aynı avukat bakar. ordan yürürsün bir avukat tanıdıgn varsa

yok valla sadece filmlerde olmuyor.
ben öyle bir adam tanıdım, böyle ufak tefek enerji dolu sıcak kanlı canavar gibi bi abimizdi. ilk tanıştığımızda da ufaktan anladık ama tabi sonra bi hırsızlık oldu o olay sayesinde ne olduğunu öğrendik.

tam da senin istediğin gibi, telefon açıp "böyle böyle olmuş sikerim tahtanızı yarın değil yarım saate gelecek haydin" demişti pat diye sıkıntımızı çözmüştü.
sonra birden yok oldu ortadan artık görüşmüyoruz

muhit nere ?

eski duyurularıma bakarken gördüm. üzerinden neredeyse üç yıl geçmesine rağmen kabak gibi eşgal gözüken kamera kaydı verdiğimiz hırsızlar ile ilgili en ufak bir gelişme olmadı. hanizaten çalınan şey takibi mümkün olmayan para vs. olduğu için geri dönmeisnden ümidim yok da, bar ihırsızlar yakalansaydı.

peh, hiç boşa alarma kameraya para vermeyin. bir işe yaramıyor. kapıyı sağlam yaptırın yeter.

galatasaraylıyım a) olsun isterim ancak türkiye şartlarında ve bu taraftarla mümkün değil. bir de yabancı sınırı malum.

a) Hangi şirket o koşullarda bulunmayı ister, bilemiyorum.
b) Büyük yatırımlar yapılmalı. Burada marka olmak önemli.
c) Kadrolar önemli, teknik direktör de önemli.

başarı falan önemli değil. aldığı paranın hakkını veren ve mücadele eden bir takım görmek isterim sahada. taraftarıyla bütünleşmiş bir kadro ve teknik heyet en güzeli oluyor. yani özetle;

yenilsen bile maçın sonunda, sırılsıklam olsun o forma.

bir de tamamen altyapıdan yetişmiş birr kadro güzel olurdu

A = dortmund ve niceleri

Ve bu bizim ligimizde isleyemez. Besiktas gecen yil buna adim atti fakat gecen ay bu yatirimlarin hespi geri cekildi.

B isi artik sakat. Malum araplarda para bok ve fifa bu konuyu el atti finansal fairplay adinda bir uygulama getirdi.

C zaten tiriviri.

B sikkindaki kastim; illa buyuk meblag harcansin degil. Hani 3-4 seneliginr idare edecek kadro olsun ugrasamam genclerle felan.

Benim tercihim a sikki olurdu bunu tr'de yapmak zor taraftar ve sponsor baskisi vs vs. Ama boyle bir 3-4 senelik sabirdan sonra atiyorm 2-3 takviye ile ligi uzun sure domine edecek muthis bi olusum cikmaz mi?

Bu modeli ancak mali sikintida olan klupler mecburiyetten uyguluyor aslinda bu modelin meyvesi maddi-mali acidan iyiyken cikar. Dortmund lewa'yi gotzeyi elinden kaciriyor neden senelik 4er milyon veremem diyor al o proje de batti iste. Paran varken yapacaksin boyle isi asil.

hiçbiri.

1 - kümede kalması
2 - kara para aklayabilmesi ve kentteki şirketlerin vergi borcu derdine derman olması. şirketin kulübe para gönderiyor göstermesi sonra o parayı bir şekilde geri alması vb.
3 - ucuza kapattığı futbolcuları özellikle beşiktaşa itelemesi. fener gs de olur
4 - arada bir "lan acaba uefa'ya gider miyiz ki bu sene?" dedirtmesi. sonra gidilememesi.
5 - havuzdan 3 - 5 koparması
6 - her türlü mafya bağlantısı içinde yer alması. futbolcu satış olayının aslında kişiler arasındaki para ve anlaşma aktarımı olması.
7 - tüm bunlar yapılırken fakir taraftara kombine vb. satıp "damarımı kesseler kırmızı siyah akar" dedirtmesi. takımınızı destekleyin diye orda burda konuşma yapılması. mal mal futbol yorumları dinletilmesi. tabi orjinal ürün satışından da para kazanılması.

gaziantepsporluyum. şu ortamda hele de türlkiye'de futbola bu kadar saygı duyulmasını aklım almıyor. işiniz yok mu la? kapitalizmin kölesi olmuşsunuz amk.

Bu işleri bırakırım

neyi bırakırsın @saksı

bunu hesaplayabilmen için daha bir sürü bilgiye ihtiyacın var. evli (sadece evlilerin çocuk yapabildiğini varsayarsak ) birey sayısı gibi mesela.

yılda ortalama ne kadar insan ölüyorsa o kadar çocuk yapılmalıdır. ölen insan sayısını da aile sayısına bölersen sonuca ulaşırsın. ne kadar mantıksız bir soru

tr için bu sayı 2,3 idi galiba.

Bu rakam çok farklı şartlara göre değişir. Genel bir şey söylenemez. Ama @nun'ın dediği gibi ölü sayısı doğan sayısına eşit olmalı her sene.

2 çocuk yaparsa herkes bir süre sonra ülke kendini döndüremez, 2.3dan fazla olmalıdır çocuk oranı, ki oda ancak normal şekilde ilerlersin ekonomik gelişme olmaz.
3 çocuk en iyisi, tayyipten bağımsız olarak ABde pek çok ülkenin ve Rusyanın böyle bir politikası var.

ABD zaten sürekli göç aldığı için dert etmiyor bunu

İş arkadaşlarınız ve yöneticinize katılıyorum..

herkese katılıyorum

bana öyle bir şey olsa işi de bırakıp kirayı falan yerim. sikmişim işini. dünyaya hizmet etmeye çalışmaya gelmişiz sanki anasını satayım. şu anlık öyle olabilir ama umarım değişir.

7-8 maaş varsa daha neyin kariyerini yapacaksın ki zaten.

Ben çalışırım aynen ama sabah kalkması yine zor gelir. İşin yakınlarındaki bir otelde kalabilirim.

kaybedecek bir şeyin olmadığında kariyerin adına daha rahat ve seçici adımlar atabilirsin.

hayatta yormam kendimi o tarz bi şirket kariyeri için, bir zevki var mı ki, kendini ne açıdan geliştiriyorsun ki? sinir stres sadece. gider gezer tozar, üniversiteden üniversiteye geçer en fazla akademik kariyer için uğraşır ya da ticarete atılırdım belki zevkine. sonra piyango çıkıp da iki yılda suyunu tüketenler kervanına katılırdım herhalde

Yemişim kariyerini de işini de

Eğer %51 sevdiğim bir iş ise devam ederim.

Hiç sevmediğim, nefret ettiğim, servisle giderken yol hiç bitmesin dediğim bir iş ise anında yollanırım. Zamanla üç beş bir şey getirecek, vakit öldüreceğim antin kuntin bir iş yaparım.Mesela atölye açıp cam üflerim, el yapımı maket uçaklar yaparım, keçe işlemeciliği yaparım vs...

Eğer o işi yapmaktan mutluysam ve huzurum varsa, çalışırım. Hem insanın tuzu kuruyken çalışmak da hobi gibi olur zaten.

7-8'i bırak, elime düzenli olarak hazır 3bin lira geçse direkt bırakırım işi.

Ben calismaya devam ederdim, o da bos oturmiyim diye. Maas + diger gelirlerle ayda 7-8 bin kazansam, yani duran paranin uzerine eklenmeye dwvam etse oylesine cakisirdim vakit gecirmeknicin, 40 yasinda falan da birakirdim herhalde. Ruyalar gercek olsa.

elde ettiğin geliri akıllı kullanırsan tabiki işi gücü bırakırım ama unutmaki piyango çıkmışlar kişilerin birçoğu eski hallerine geri dönmüşler.. bir nevi yazılı olmayan kural bu.

yok ya hayatta birakmam ben calismayi, is degil meslke sahibi bir insanin calismayi birakma karari verebilecegini de zannetmiyorum. aksine isimle ilgili daha fazla yatirim yapma sansina odaklanirdim. mesela yok mu sizin meslegin bir duayeni, hic onunla calismayi veya onun gibi olmayi hayal etmediniz mi? nerede kaldi kisisel gelisim, motivasyon? yarin obur gun cocuklariniza asalak olmayi mi ogreteceksiniz? sizin akrabaniz calismis cabalamis yillarca birikim yapmis soyundan birisi gelsin dagi yesin bitirsin diye, valla iste bu olmasin gavurlar cocuklarina para birakirken sartlarla birakiyorlar, sebebini de gormus olduk.

Kariyer mi? Net geo fotografcisi degilsem alirim 7-8i kariyerle vedalasirim

cash on the table.

hacı ne kariyeri amk. kariyeri mezara mı götürücez.
hepimiz isteklerimizi karşılamak için çalışıyoruz, kariyer amacımız da o: 40 yaşına geldiğimizde, vasıfsız bir eleman olmamak çünkü olursak, o zamanki taleplerimizi karşılayacak parayı bize vermezler.

o yüzden bana bir yerden miras kalsın. koyarım götüne pinekle gitsin. belki tek tük iş denemelerinde bulunurum, ama hiç kendimi derde sokacak saçlarımı dökecek işler değil. vakit geçirmelik işler.

yemisim kariyeri

sıkıntıdan patlamayacak mısın çalışmayınca? şahsen bir şeyler üretmeden ya da boş boş oturarak hayatımı geçirebileceğimi sanmıyorum. hobi falan da bir yere kadar. hobi edinsen de alanında uzmanlaş sonra kulüplerde falan ders ver sertifika alıp.

O Parayla is kurarim ama kariyerimi birakmam. Ya da gidip gastronomi filan okuyabilirim aslinda, daha degisik seyler yapabilirim.

beni kesmez, gözüm yükseklerde.

Hazıra dağ dayanmaz derler.. İş hayatımı sene içinde 3 kez birer ay kaçabilecek düzene sokar mümkünse bağımsız kendi işimi yapardım..

Asla evde durmazdım. Kalifiye bi işletme kurardım yeme içme üzerine.

Ne kariyeri birader, köleliğin süslü adı o..

1 gün durmam daha da tozumu bulamazlar ..

kariyer illa asgari ücretle haftada 6 gün köle gibi çalışmak değildir. ben işime de devam ederdim ama akademik kariyere de göz kırpabilirdim belki.

Yatar parayı çalıştırırım.

iş bankasından iş bankası kredi kartına eft değil havale yapmış olursunuz. hatta havale bile sayılmaz çünkü para aktardığınız yer bir doğrudan bir banka hesabı değil. kart numarası ile borç ödeme gibi bir bölüm olmalı.

aynı bankaya eft ile değil havale ile yollayacaksınız parayı..

hea kredi kartıysa havale değil. kredi kartı borç ödemeye girin, orada başka kredi kartına diye bir seçenek vardır..

@prodeq teşekkürler..aynen şimdi buldum borç ödeme-kart numarası ile borç ödeme varmış..

havale değil bu. ödemeler alanında kredi kartı ödemesi seçenegi falan vardır. oradan yapacaksınız

senet ne ya? evdeki eşyalar için fazladan depozito vermeniz lazım diye sanıyorum..

Kötü olan nokta şu, arkadaşımın ailesi 12 saatlik yoldan geldi ve dün sabah 8'den akşam 9'a kadar tüm semti gezdik, şöyle düzgün bir ev bulamadık, başka şehirdeki evimizde aileyi misafir ediyoruz ve bugün tekrar izmir'e gideceğiz, son şansımız.

Değil. Dogrusunu yapmissiniz

normal degil tabii ki. imzalamayın ne kadar çaresiz kalsanızda

klasik deri tipindekiler cebe kolay sığmıyor bir de 10 tane kartı hiçbir cüzdan kolay kolay almaz.

rahatlık açısından adidas'ın spor cüzdanlarını öneririm.

camel activein deri cuzdanlari bu dedigini yapiyor

ben lumberjack aldım baya memnunum. güzel de modelleri vardı bir sürü.

eger erkek ise öyle bir sey yok, bulursan bana da söyle ama cok aradim. varsa da cebe sigmaz, 10 kart almaz. bozukluk yeri varsa ciddi durmaz vs vs.

erkeksen hala, ve hala cüzdan ariyorsan bozukluklari ayri tutmak kosuluyla 3e katlanan cüzdanlara bak. cok daha hoslar bence. tomy hilfiger 3 folded genuine leather bir sey kullaniyorum. bir kart bölümü seffaf kimlik orda, diger kart kisimlarinin ic bölümleri de var, totalde 6 kart alabiliyor icte 2 adet gizli bölme ve tek göz banknot bölümü var.

söyle bir sey de koyu kahverengi cok daha spor ve kar bölümleri dikey degil yatay agizli.

cdn1.shopclues.com

ayni modeli bulamadim simdi.

meraktan sormam gerek 10 kart neler? banka kartim kimligim ögrenci kartim ve 2. banka kartim 4. kalan 6 taneyi merak ettim cidden. 10 kartla tombiklesir cüzdan her türlü bayagi. para koymasan dahi.


EDIT: cok tesekkürler bu arada, bir dönem bilegim kadar cüzdan kullanan biri oldugumdan simdiki cüzdana gecerken zorlanmistim her seyi evde birakmaya baslamistim, ben bir bakayim pull and beara ve diger yorumlara. Artik kart tasimaz oldum o yönden alistigima cok memnunum ama bozuk para olayi cok sikinti. cebe koysan singirdiyor, ayri cüzdan tasinmiyor. oooo cok sertin sorusunun bana yaramasi da ironik oldu, affetsin beni.

ben sana levis öneriyorum. benim cüzdanımda 8 kartlık yer var ve üstteki iki tanesine 2 şer kart koyunca sırıtmıyor hiç.

@wiilii,

benim cüzdanımda 8 tane kart var. 2 adet kredi kartı, 2 tane bankamatik kartı, ticket yemek kartı, tuttugum takımın kombinesi, kentkart ve özel sağlık sigortası kartı. bunun yanına şirkette kullandıgın kimlik kartını ve ehliyeti de eklesen olay çıgırından çıkıyor yani.

www.cengizpakel.com.tr boyner'den 10'dan fazla kart alan cüzdanını 50 tl'ye almıştım. kaliteli bir ürün.