akan su normal şartlarda kir tutmaz. bir su birikintisinden içersen o suyun kirli olma ihtimali çok çok yüksektir, ama su akıyorsa gönül rahatlığıyla içersin. dağlarda taşlarda akan çaylardan, ufak su sızıntılarından su içilebilmesi gibi.

akan su devamli temizleniyor/havalaniyor.
akvaryumlarda bile su devamli filtreyle hareket ettirilmezse kokmaya ve yosun tutmaya basliyor.

yani evet doğru benim merak ettiğim özel olarak direkt bir haram olgusu yok di mi mesela Konstantinopol, Osmanlı zamanında da tehlike altında olsaydı herhalde burun kıvırmaz içerlerdi

durgun suya isenmez ve abdest alinmaz diye hadis var diye biliyorum
bir de ille bir hayvan icine isemis, su icmis ve suyu kirletmistir diye dusunuluyor olabilir

sarnıç su deposudur zaten, oraya da su akarak gelir, ki bildiğim kadarıyla sular bizans zamanında da o kemerlerden akarak sarnıçlara geliyor, oradan şehre dağılıyordu. yoksa onlar da bilir heralde gölden su dağıtımı yapmasını, boş yere sarnıç yapmazlardı. osmanlı zamanında da sarnıça benzer yapılar kullanılmıştır, taksimdeki su deposu gibi.

evet, şu an okuyorum da maksenler gömülü olmuyor benim bildiğim. bence ilk önce bolluk olmuş kullanmamışlar nüfus artınca biz de kullanmışlar. sarnıçlara kemerlerden su geliyor ama sonra bekliyor mesela istila altındayken aylarca onu kullanabiliyorlarmış kemerlerdeki sular kesilirse. süper bir şey. @el desaparecido ben onu araştıracağım. teşekkürler cevaplar için

bir cok barajimiz yagmur suyuyla besleniyor. onlar da durgun ve iciyoruz?
bunu en iyi ilber ortayli bilir:)

müslümanlığın getirdiği bir şey diye biliyorum, tam hatırlamamakla beraber hadisler var galiba. yoksa bunu mu izledin www.youtube.com :).
www.islamgunesi.com

bir ilmihale bakabilirsiniz :) misal Ömer Nasuhi Bilmen.
bu konularda, işte kuyua diyelim leş düştü nasıl kullancaz suyu filan gibi şeylerde bile bi dünya açıklama var.

osmanlı'da su kemerleri varmış. buralardan su akar vaziyette toplanır (yağmursuyu bilmem ne suyu vs) devri daim şekilde kullanılırmış.
durgun suda yıkanmak vs müslüman işi olmasa gerek. arkadaşların da dediği gibi yosun tutma ve kirlilik söz konusu.
türk kimliğine bakarsak da zaten adamlar at üzerindeymiş. akan dereden bol ne var...
ayrıca sarnıçlarla ilgili bir şey daha biliyorum;
osmanlı zamanında yerebatan sarnıcında kayıkla dolaşılırmış.
(o derece büyükmüş yani sarnıç)
bir gün çocuğun biri düşmüş ve bulunamamış.
ondan sonra da sarnıcının büyük bir bölümü verilen emirle örülerek kapatılmış. günümüzde de kapalıdır.

testleri niye yaptırmıştınız? herhangi bir hormon replasmanı, doğum kontrol hapı vs alıyor musunuz? tedavi görüyor musunuz?
bu sonuçlarla hamile deilsiniz ve foliküler fazdasınız gibi görünüyor başka da bi sonuç çıkartmak zor

Tesleri hormonlarımda bir bozukluk olduğu gerekçesiyle yaptırmıştım.

Herhangi bir tedavi görmüyorum ve ilaç da kullanmıyorum.

@niye ama

yaşınız kaç ve tahlil yaptırdığınızda adetinizin kaçıncı günüydü bu bilgiler de gerekli zannediyorum. zira referans aralıkları farklı.

Eger is icin gitmiyorsan pleasure de. Herhangi bir olayi yok o sorunun.

business diyince kimle nerde ne işi yapacaksın mı diyorlar?

şunun için geldim dediğinde hadi ispatla dediklerini/daha soru sorduklarını hiç görmedim

zevkine mi ödetmesine mi.

business ise yetkili makamlardan izin almaniz gerekebilir. ne kadar para kazanacaksiniz acaba, vergi vermeniz gerekir, efendim kanunlara uymaniz gerekir...
pleasure deyin.

yav sağolun cevaplar için de, ben ne diyeyim diye sormuyorum, bu soruyu sormalarındaki amaç ne diye soruyorum.

ingilizce biliyo musun diye kontrol ediyolar zaar

bir arkadaşımdan 1000 lira
bir arkadaşımdan 300 lira
bir arkadaşımdan 210 lira.

var. ama verirken geri dönmeyecek gibi verirseniz üzülmezsiniz. yani sizi üzmeyecek miktarda vermeli.

var. orospu çocuğu 2 gün sorna vericem dedi 4 sene oldu. 145 lira.

bi tane ibneye de 60 lira verdim. o da vermiyor.

bi de 20 lira ama o verir. iyi arkadaşız.

benim borcum yok kimseye.

millet hep bizi sikiyo amk.

bir iş yaptırdığım birine 1.850 vereceğim var, daha konuşulan ödeme zamanı gelmese de kendimi borçlu gibi hissediyorum nedense.

birinden 650 alacağım var.

bir de düzenli olarak birbirimize yemek ısmarladığımız çocukluk arkadaşıma yemek borcum var, sıra bende.

3 kişiden toplam 5000 alacağım var.

1500 euro filan alacağım var arkadaşımdan
ben sanırım ömrümde kimseden borç almadım şimdi düşündüm de aklıma hiç gelmiyor
iş için alacak-verecek durumum hep var onları saymıyorum

bir abiden 4000 lira alacağım var.

bir de bir çocuktan 155 lira alacağım var 1 hafta sonra vercem dedi 6 ay oldu. ben bıktım artık hatırlatmaktan.

Uzun süre uçan kuşun bana borcu vardı. Bu alacaklarımdan bir tanesi 15 bin lira kadardı. Arkadaşım kötü niyetinden değil, gevşekliğinden dolayı ödemiyordu. İşi kırılmıştı. Zor zamanlar geçirdi. Ama ödemek için hiçbir şey yapmıyordu. En son kardeşim gidip senet imzalattı. Yıllar sonra o parayı ödedi. Çok samimi olduğum bu arkadaşımla aramız açıldı. Şimdi facebook'tan soğuk soğuk konuşuyoruz yılda birkaç kez. Çocuğun boş senetleri bende 1 senedir. İstemedi bile. Güven vardır aramızda. Hala vardır.

Bu en büyüğüydü. Bunun dışında birçok arkadaşımın bana borcu var. Bu konuda çok fazla tecrübem oldu.

Özet olarak söyleyeceğim şudur...

Bir arkadaşına borç verip kötü olacağına borç vermeyip kötü olmak daha iyidir. En azından kalıcı olmaz bu küskünlük.

bana borcu olan yok. benim de başkasına borcum yok.

Tüm borçlarımı kapattım çok şükür ama iki kişiden alacağım kaldı biri Ankara'da 130 TL alacağım var 5 yıldır verecek ipnenin evladı. Diğeri de İstanbul'da onu elimle koymuş gibi bulacağım için pek fazla dert etmiyorum ondan da 200 TL alacağım var..

çıkıyo ruj tabii. bulaşıyor. tadı güzel bi rujsa çok severim hatta.

ben geri çekiyorum kendimi rujluysa

daha zevkli oluyor.
dudağıma rujun tadı geliyor.
hatun kişi de sürekli rujunu tazeliyor.
ben öpesim geldiğinde zart diye öperim.
yok ruju dağılacakmış yok şuymuş yok buymuş bilmem.

kadınlar da cevap versin kısmına hizmeten yazıyorum => yahu preservatif in aromalısı keyifle alınıyor da rujun tadına niye bakılmasın. dağılıyor tabi azıcık da olsa bazen aşkının şiddetinden olsun varsın.yine sürersin yada silersin öyle gezersin... öpüşmüşsün sonuçta ruj 456789345678 inci planda kalır o aşamada.

Merhaba dünyalı haydi tutkuyla tanış :)

ha sen değil kız arkadaşın bu duruma takılıyorsa o da tutkuyla tanışsın ;)(siz bi tane bulamıyorsanız bana söyleyin benim iki tane tanıdığım tutku var tanıştırayım sizi onlarla...tamam sustum vize kafası.)

o diiil de hakkaten nası düşünüyosunuz lan ruj var falan diye. hiç bişi aklıma gelmiyo benim birini öpmek istediğimde. enteresan hakkaten.

ruj sürmem
sürsem de öpüşüyorken umrumda olmazdı

Haberi demin okudum, ağladım. Abartmıyorum. Büyük terbiyesizlik, hatta artık hayvanlık sınırı.
Bi de kıvırmaya çalışmış dingil yok ben yardım etmeye çalıştım da kız yanlış anladı falan diye. Biz yine gereken yardımı yaparız demiş.
İdris Naim Şahin'in takla at vakasına benziyor. Ağzım açık kalıyor bunları gördükçe/okudukça.

Bakan kendisine yakışanı yapmış. Kanser hastaları da bundan sonra cami önlerinde bakan bekleyip dilencilik yapsınlar, başka türlü onları takan yok belli ki.

Şu kıza mal dengesiz diyenler umarım kanser olurlar da, işini yapması gerekenlerden yardım istediklerinde ceplerine üç kuruş koyup yollanırlar. Lan kız ölüyor hala derdini anlatamıyor, bir şey anlamadım diyorsunuz. Ne yiyip içiyosunuz da kafanız böyle iyi oldu sizin?

kız kansere tutulmuş ilacını temin edemiyor. bir tek bu kız mı var türkiye'de bu durumda olan? başka kimse yok mu? niye bu kız bakan peşine düşüp dert anlatmak zorunda kalsın? niye hastanede tedavisini olamıyor? ama hayır, bir de sorgulanıyor yok kız derdini güzel anlatamıyor bak anlatan yurtdışına gitti, yok kız problemli falan, bu neyin kafası yahu? tedavi olmak isteyen herkes illa bakana mı çıkacak bu ülkede? bakan herkese cepten para mı dağıtacak, sistem bu mu? kızın problemi var evet, ölümcül hastalığı var be! bakanın normal şartlar altında hemen araştırma emri vermesi lazım bu kızın niye tedavisi yapılmadı sorumlusu kim, hangi hastaneye gidip hizmet alamadı diye.

bu ülkede paran yoksa ve hastalanıyorsan yanmışsın bu kadar basit. bir devlet hastanesi aciline yolu düşmüş herkes bunu bilir.

kanser değilim ama kronik bir hastalık için ilaç kullanıyorum
sevgili devletim ilaç firmaları ile bozuştuğu için bu ilacı bulmak sorun ben ankarada yaşıyorum kendim medikal sektörde çalışıyorum da bi şekilde ilacı buluyorum ama anadoluda alamayan bi dünya insa var biliyorum
ben bile -ki o kız daha öğrenci, genç, kanser hastası bi dünya vahim durumu var-- ilaç yok diyen --bana var diye ayak yapıp sonra yok diye geri gönderdi eczacının biri--nasıl dellendiğimi söyleyecek söz bulamadığımı biliyorum Allah sizi ilaçsız bıraksın diye çemkirmiştim adama en son...
Yani her neyse hastalık ilaç filan öyle kız malmış malakmış...denecek konular değil beyler yapmayın yavv. Her kız kezban her ağlayan konuşamayan mal of Allah'ım afakanlar basıyor.
Bakanın bu tavrında ne hissettim ne hissedecem normal başbakanın çikolata dağıtarak oy topladığı bir ülkedeyiz.

kız gidip bir iş adamına beni tedavi ettirin demiyor.
kız milletin vekiline gidip derdini anlatıyor.
orada o adam devletin temsilcisi.
yani o adamdan yardım istemek, devletten yardım istemek demektir.
"ilacımı alamıyorum" değil de, "bilmemne oldu, ondan şöyle böyle" demeye gerek yok.

kızın hastalığı, adamın bilmemnesi, kızın dert anlatamaması vsvsvsvs. bunlar hikaye.

bir millet vekili, ne şartla olursa olsun bir vatandaşın cebine nasıl para koyar?
ha, ailesiyle belki yardım ettiği birileri vardır, okuttuğu çocuk vardır falan filan.
ama o kişisel bir şey.

millet vekili unvanıyla, millet vekilliği görevinin bir parçası olarak gittiği bir yerde karşılaştığı vatandaşın cebine para koyması hem uygunsuz, hem yanlış, hem yol yordam bilmezliktir.

adamın kendi niyeti o an kötü olmayabilir.
"dur kameraların karşısında kıza dilenci muamelesi yapayım" demiş olduğunu sanmıyorum.
ama sahip olduğu görevin içini ne kadar dolduramadığını ve yükümlülüklerini ne kadar anlamamış olduğunu gösteriyor bence.

böyle düğün arabasının önünü kesen çocuğa para verir gibi hareket etmek, hem de bunu kameraların önünde yapmak çok çok çok yanlış bir şey.
adam kim olduğunun, neyi temsil ettiğinin farkında değil.

not:
milletvekili olarak yazmışım, ama adam bakan.
konuştuğumuz başlık altında devleti temsil etmesi açısından değişen bir şey olmadığı için değiştirmiyorum, üşendim.

'bakanın yaptığı doğru bir davranış. kız dengesizin teki.' diyebilenin akıl ve vicdan sağlığından şüphelenerim. Allah ıslah etsin. Vicdan versin.

sebebi tam olarak söyler misin?

ayrılma sebebi? tam olarak onun aşırı muhafazakar bir ailede aşırı muhafazakar olması. (ailesi de beni istemedi) başta senin böyle olmaman sorun değil diyordu, sonra değiştirmeye çalıştı, olmayınca da terk etti beni. ve o kadar kararlı ki.

valla bu durumda senin acı çekmemen lazım,çok mutlu olman gerek.

@rock n roll neden mutlu olmam gerek? klasik terk edilme psikolojisi yaşıyorum ve atlatamıyorum işte..

yani,
çok mutlu olmak değilse de zararın neresinden dönülürse kar hesabı olmuş. Üzme kendini zaten olmazdı o iş o aşırı muhafazakar, ailesi ne derse o oluyor, fikrini değitirmiş vs vs. Sen çok üzülürdün bu iş devam etseydi.
Geçer bu acı, geçiyor.

böyle bi insandan hayır gelmez çünkü.aşk,sevgi bu kadar kolay harcanmaz.

yol yakınken kurtulmuşsun. böyle söyleyince şimdi acımasız gibi gelebilir ama ilerde sakin kafayla düşününce sen de iyi ki ayrılmışız diyeceksin. adamın karakteri ortada, kendin açıklamışsın çok güzel.

doğru düzgün bi adamı harcamışsın bence. belli ki düpdüzgün bi adam. ailesine sayılı sana karşı saygı ve sevgisi varmış ama keşke kaybetmeseymişsin

sen acını diri tutup, sürekli karşına alıp inceleyip durdukça geçmez. bırakınca geçer. bazı hastalık da öyledir tutulma filan unutunca geçer. unutmak için başka şeyle ilgilenmek gerekir. sen şu an geçsin istemiyosun, acının geçmesi sevginin geçmesi gibi geliyor ve bundan da vazgeçesin yok. bu duyuru bile durumunu sana hatırlatıp pekiştiriyor.

kalbin ve yüzün duruysa neden olmuyormuş?
muhafazakarlıktan kastın ne bilemedim ama bu kadar duruysan sen olmayacaksın da kim olacak?
tam olarak nedir sorun yaratan?
nasıl geçerin bir formülü yok.
zamanla dikkatin başka şeylere kaydıkça etkisi azalır.
azala azala da söner.

@berend bilsem keşke neden olmuyormuş. tamam ailenin görüşü, yaşam tarzı, politik görüş, din bunlar önemli anlıyorum ama beni hem fiziksel hem karakter olarak çok beğendiğini de biliyorum. kıyamıyor da hala, ilgileniyor hasta mıyım, keyfim yerinde mi. türk filmi değil ki bu bizim hayatımız. bu kadar kati karar vermesi, neden, altında başka sebep mi var bilemiyorum. deliricem düşünmekten. şu insan olarak seviyorum ama aşık değilim klişesi vardır ya, o vardır belki diyorum bazen. ama gözlerime bakamıyor bazen konuşurken. öyle işte. bilemiyorum yani.

kendini muhafazakar olarak tanımlayabilecek bir insan evladı olarak belki benim de görüşlerim faydalı olabilir diye düşünüyorum.

(olaylara muhafazakar ya da eğip bükmeden söyleyelim direkt dindar bir adam bakış açısıyla yaklaştığım için buradaki bir çok insana ters gelebilir. ama neyse yakalayıp dövecek biri yok. aha yazıyorum)

sevgili kardeşim,

esasen bu arkadaş ilk hatalı adımı uzanmaması gereken bir meyveye el uzatarak yapmış demeliyiz. çünkü bugünün dünyasında her ne kadar normal karşılanıyor olursa olsun, bir erkek ve bir kızın bu şekildeki bir gönül ilişkisi meşru sınırlar içinde değil çoğu zaman. arkadaş aşık olmuş ve hisler karşılıklı olmuş bu kısmen irade dışında kabul ancak bundan sonraki adımda muhtemelen aldığı eğitim ve görgü ile mantığı ona aslında böyle yapmaması gerektiğini söylerken, hisleri mantığının önüne geçip şimdiki durumu sürdürmesine sebep olmuş. seni değiştirmek istemesi ise sadece klasik iki sevgilinin birbirini değiştirmeye çalışmasından ibaret değil. en azından ileride bir gün daha ciddi düşünmesini sağlayacak günlere bir nevi alt yapı hazırlığı sayılabilir bence. Yani demek istiyor ki ben allah’a ve peygambere inanan bir insan olarak hareket tarzımı da onların istediği yörüngede şekillendirmeliyim (ki buna kitap ve sünnetin emrettiği daire denilebilir) dolayısıyla ileride bir gün hayatımda bir kadın olacaksa, o da benim paylaştığım değerleri paylaşmalı. Bu, birlikte geçmesi muhtemel ömrün devamında ikiniz adına da kolaylık sağlayacağı ve aile saadetinin temelini oluşturacağı düşüncesiyle böyle. Yalnız tabi sözlükteki bir kısım dingillerin bahsettiği gibi “nisanur bize gelsene namaz falan kılarız” tarzında şeyler değil. Ve eğer işler bu şekilde olmayacaksa da o zaman ben bana emredilen şekilde yaşama azmini devam ettirmeli ve etrafımı da buna göre şekillendirmeliyim düşüncesi olabilir bu arkadaşta.

Dediğim gibi bunlar sözlüğün büyük çoğunluğunun ya hor ya da çok gereksiz gördüğü şeyler olduğu için burada anlamsız gibi görünüyor olabilirler. Tabi diğer taraftan ben yazdım diye kesin böyle olmuştur da demiyorum. Ama ailesi de muhafazakar falan dediğine göre benzer bir eğitimden geçmiş olması akla çok uzak değil. Aklında bulundur isterim.

Yani arkadaş samimi bir niyetle düşünmüş bence ama karşıdan istediği tepkiyi alamayınca serden değil yardan vazgeçmiş gibime geldi.

kuul'un dediği gibiyse yani gerçekten çok hassas bir müslümansa, meşru dairede kalmak istiyorsa çok naif olurdu ben maalesef çok sanmıyorum
zira en müslümanının bile meşru dairede kalmak gibi bi derdi yok acı ama öyle
ailesi "o kızdan bize gelin" (ya da karşı cins için de öyle) dediyse olay orda bitiyor anasının kuzusu olup boyun büküp oturuyorlar 10 durumdan 9'unda hal budur.
Yahut kendine "yediremiyor" --o seni kendine yediremiyor yavrucum ötesi var mı bunun asıl bu noktadan sonra senin ya bi bas git demen gerek--
Her durumda yapacak bişey görünmüyor devam etse daha fazla üzülürdün karşı taraf da sürekli ikilemde kalırdı ona da sıkıntı böylesi hayırlısıdır belki
unut ve üzme kendini

burda bikaç cümle soruluyor. sayfalarca yazı çevirmiyoruz ki

soranlar genelde aynı kişiler ama, topladığımızda epey bir cümle oluyor

Ben sorun yapmıyorum o kadar.Sonucta duyurunun amacı bir sekilde insanlara yardımcı olmak.Parayla da ceviriyorsa ben para kazanmasina yardimci oluyorum,ustelik sayfalar dolusu cumle de cevirmiyorum,niye rahatsız etsin ki?o kadar ince düşünecek kadar paragoz degilim sanırım.

this is book ingilizcesiyle intternational trade yapmaya kalkan adamı fena trolluyorum adam e ticaret yapıyor çinliyle yada herhangi biriyle 10000 parçalık iş yapmaya kalkıyor ama ingilizce bilmiyor boylelerini iş batırtacak derecede trollemek lazım ki ingilizce bilen eleman çalıştırsınlar yada yiyemeyecekleri yarrağın altına yatmasınlar.
öğrenci işi oldugu belli cevirileri ise gönül rahatlığı ile yapıyorum gocunmadan zevkle.

bir cümle ya da şu ne demek gibi şeylere cevap yazıyorum
kendi alanımda --ki aynı alanda çalışıyoruz bildiğim kadarıyla--ekstra bakıyorum zaten
çevirdim ama olmuş mu'lara kendi alanım değilse çok bakmıyorum zira edebi çok soruluyor ben de anlamam
bazen kendim de soruyorum çok basit bi şeyi atlamış olabiliyorum
ama paragraf hatta sayfa tadında çeviri soran öğrenci arkdaşlara -öğrenci olduklarını umuyorum hele bi de öğrenci filan da değillerse pis küfrederim- kızıyorum tabi ki.

madem siz de çevirmensiniz, çok çeviri yapınca insanın bazen kafasının durma noktasına geldiğini biliyorsunuzdur. yeri gelince insan kolay bir şeye bile takılıp cümleyi düzgün kuramayabiliyor. genelde başından biraz kalkıp sonra dönünce problem çözülür ama bazen onu yapmaya vakit olmayabilir. zaten ancak bir cümle ya da deyim soruluyor çoğunlukla. rahatsız olunacak bir durum yok bana göre.

bana çok sayıda "şu kişiye vermiştim ama çeviri iyi olmadı, bi de sen yapıversene" diye çeviri geliyor. bilmiyorum benim etik anlayışım açısından eğer "ben" yapmıyorsam o işten para kazanmamalıyım. elbette kafam bulandığında bi 5 dk mola verip geri geliyorum, bazen olmuyor. o zaman 2 seçeneğim oluyor: google translate'e yazıp berbat türkçe/ingilizce halini güzelleştirmek (en azından bi taslak oluşturuyor) ya da bu işi yapan başka BİR ARKADAŞIMA danışmak. zaten çeviri işi içindekiler 9 sayfa çeviriden 1 cümlenin çevrilmesinin 9 sayfayı çevirmekten daha zor olduğunu bilir. çünkü girişini ya da sonucunu bilmezsin, yorumunu katamadığın için çok saçma bir şekilde çevirebilirsin

ben de ticari olmadığı belli olan bazı sorulara cevap veriyorum. ticariyse ingilizcesini geliştirsin hakkıyla yapsın

ahahahha böyle saçma soru mu olur? ben de bilgisayar teknik desteğinden para kazanıyoum, ama deli gibi yardımcı oluyorum insanlara.

bilgi paylaşıldıkça çoğalır, bencillik ederseniz öyle kalırsınız olduğunuz yerde. sen yardımcı ol, para zaten geliyor buna emin olabilirsin.

ayrıca çeviri sandığın kadar kalifiye insan işi de değil, çok ucuza kaliteli çeviri yaptırtmak mümkün. öööyle dediğin gibi 'kalitesiz çeviriler :((' diye ağlamanıza gerek yok, çünkü shakespeare çevirtmiyor insanlar. idare etsin yeter diyor geçiyor.

mutlu bile oluyorum yardım edebildiğim için.

Benim ayak numarama tam uymuştu. Rahat ama pek dayanıklı değil maalesef :/

benim canzone ayakkabım var 37 giyiyorum ikisi de 37 numarada bir sıkıntısı yok.
sanıyorum italyan markası bu süper kaliteli değil ama çeşidi çok, kalıp sorunu yaşamadım.

bildiğim kadarıyla sizin vizeniz üzerinden başvurabileceği bir vize türü var, aklımda dependant visa olarak kalmış, civil partnership de olabilir fakat evli çiftler için dependant visa diye hatırlıyorum

@trust yani onu ben de biliyorum ama dependant visa daha cok calısanlar için. bir de ben daha önce calısma imkanı elde eder gibi olmustum. calısma vizesi ile bile aldıramıyorum eşimi ancak green cardım olması gerekiyor hemen aldırmam için. aksi halde 1 yıl sonra gelebiliyor bir çalışanın eşi.

bir tanıdığım doktora için giden eşinin yanında bu vizeyle kalıyor olmalı, doktora ile yüksek lisans farklı değerlendiriliyor olabilir öyleyse

@trust doktora yapanlar genellikle çalışma vizesine de sahip oluyor bildiğim kadarıyla o yuzden farklı olabilir..

çok bildiğimden değil ama
doktora için kontratlıdır ve ücret alıyordur bu da = çalışıyor demektir üstelik bilim adamı olarak (bilim adamları için pek çok AB ülkesinde kolaylık tannınıyor aile vizelerinde)İrlandaya özel bilgim yok.
yüksek lisans için kontrat yapılmıyorsa = öğrencisiniz demektir bildiğim kadarıyla öğrenci dependant vizesi alamıyor.

@mavijojobatanecigi çok teşekkürler bakacağım dediğine. umarım vardır öyle birşey... olmalı yani bence de.

ehe. buldum sanırım arkadaşlar. :) www.visafirst.com burada cevaplanmış sorum. :) Teşekkürler tekrar hepinize!

Ara sıra gidilecekse olabilir ama sürekliyse bence de insanların geliri çok yüksekmiş.

Örnek: 1-1.5 ayda bir biz de iki kişi kişi başı 50-60 tl hesap bırakacağımız bir yere yemeğe gidiyoruz ama, değişiklik olsun diye. Sürekli yapacak kapasite varsa, ne güzelmiş :) yesin tabi insanlar, hepi topu 80 sene yaşıyoruz.

ben de ortalama bir gelire sahibim sanırım ama gastronomide yıllarca çalışmış bir insan olarak diyebilirim ki 35 lira iyi bir kebapçıda çok değil normal--ankaradayım dediğiniz yere gitmişliğim yok orası için normal midir bilemedim, iyi bir yerse hakketen hakkıdır--. Ha o parayı hele aileyken vermek mantıklı mı? O da değil :) Ben gitmiyorum, eksikliğini de duymuyorum. bana kalırsa marka giymek de mantıklı değil ona kalırsa benim kafam farklı sanırsam.

kalburüstü bir kebapçı için ucuz değil ama normal denebilir. alkollü malkollü biraz lüks bir kebapçıda rakamlar fırlıyor çünkü. gelir durumuyla değil de bu tarz mekanların ortalamasıyla alakalı bir değerlendirme gibi sanki.

sözlüktekilerin maddi durumu ile ilgili olarak da çoğunluğun orta - üst gelir grubunda olduklarını söyleyebiliriz rahatlıkla. öğrencileri saymıyorum :/

aga ev geçindirmiyosan hiç düşünme boğazına gitvek parayı

ben olsam bi tık az maaşla çalışırdım belki ama sevdiceğimi bırakmazdım

arada kalmamissin kararini vermissin sen gitmek icin.

ama sahsi fikrim; pisman olacaksin.
ayrica bana sorarsan degmez. is bir sekilde bulunur. ayni imkanlarla baslamasan bile bir sure sonra esitlenir.
dip not:dunyanin en guzel ulkelerinden, sehirlerinden birindeyim. burda bulundugum sure boyunca uzun uzun dusunme firsatim oldu.. kosar adim istanbula gitmek icin yazi bekliyorum su anda.

patronla konuş:kizla olan durumunu anlat..
kızla konuş:patronla ve işinle olan durumu anlat.

2 sinden de sonuç çıkmazsa aklına ilk geleni yap.

git. haftasonları görüşürsünüz. aranızdaki bağı da güçlendirir bu uzaklık.

Hangi sehire gidiyorsun ki? Eger Konya ise tabii ki gitme. ama ne bileyim izmir filansa gidecegin yer, kizi da al git. Beraber yasamak bana gelmez diyorsan en olmadi evlenin, madem is ciddi diyorsun.

sevgilin bile olsa kendi hayatına ait kararları insanlara göre alma. sen o işi istiyorsan o iş için git, sevgilinle ilişkin sürecekse zaten biraz özveriyle sürer. 25, hayatını bir insana bağlayıp ona göre hareket etmek için çok erken bir yaş.

25 yaşında bi erkeksen kızın da en fazla 25 yaşında olduğunu düşünerekten evlenmek için acele etmene gerek yok mesafe girdi diye ilişki bitmez. Ki sizinki zaten henüz çok taze bir ilişki biraz fazla telefon faturası ve uçak parası ödersiniz en fazla :)
severek filan ayrılma saçmalama ya ne ayrılması, kıza da patrona da yalan dolan yapma anlat işte herşeyi kafanı karıştıracak bişey yok. Ayrıca o şehrin tapusunu almıyorsun ya dönersin yapamazsanız, hem misal askere gitsen beklemeyecek miydi ??

işi tercih et. iki gün sonra ayrılırsın bir ömür pişmanlığını yaşarsın kaybettiğin iş için. kızı da bırakma. bırakacaksa o bıraksın. ki bırakacaksa eğer zaten sağlam değildir aranızdaki bağlar. işi tercih et çünkü sık sık görüşme fırsatı bulabileceksindir. onunla olan hayatının hazırlıklarını yap. iyi bir pozisyon diyorsun bol para demektir. 2 haftada bir haftasonunu ona ayırabilirsin anlamına gelir. buna rağmen gidiyorsa gitmiştir. olmadı başka limanlara yelken açarsın. :)

bir kadın olarak söylüyorum ki işinden vazgeçme. o iş ikinizin geleceği için de önemli başka bir ülkeye gitmiyorsun. ki giden de var evliyken düşün! sonra bir şekilde ayarlanır birliktelik sağlanır. ya iş ya aşk diye bir seçenek gibi görmemelisin bence.

o kız seni gerçekten seviyorsa ilişkiyi iktidar savaşı olarak görmüyorsa ve senin onu bulduğuna inandığın gibi hayatının adamını bulduğundan eminse (yani belki kafasına takılan başka özelliklerin vardır yada çok sevdiği için göremediği üstünde durmadığı başka uyuşmazlıklarınız vardır.)vazgeçmez.
yani eğer bu olayın devamında ayrılırsanız tek nedeni senin başka şehre gitmen olmayabilir. Çünkü zaten başka konularda bir pürüz yoksa kız zaten her türlü katlanır senin şartlarına gerçekten sevdiğinde... ama pürüz varsa bu olay yalnızca nedenmiş gibi görünür arkasını görmek istemeyene...
öyle işte...yolunuz açık olsun :)

Ben de sana başka bir olay anlatayım. Ben olayın kız tarafıyım. ABD'den yeni dönmüştüm. 30 yaşındaydım. Tam Anayasa krizi yeni patlamış. Şirketten 400 kişiyi çıkartmışlar. Benim çalışacağım alan kapatılmış. Beni geçici olarak başka bir göreve getirmişler, sığıntı gibi çalışıyorum. Daha doğrusu iş yok da kendi kendimize iş yaratıyoruz.
Bu arada kadın-erkek ilişkileri konusunda aşırı çekingen biriyim ve lisedeki hakikaten seviyeli ve maksimum el tutmalı ilişkimden sonra hiç ilişkim olmamış.
Döndükten sonra bir arkadaş toplantısında dönem arkadaşlarımdan biri ile pek samimi olmuşuz, üst üste birkaç haftadır hafta sonu planları yapıyoruz, sinemaya, yemeğe gidiyoruz. "İşte bu" diye düşünüyorum. Ama henüz teklif kıvamına gelmiş bir ilişki değil.
Tam da bu sırada Almanya Headquarter'dan iş teklifi geldi. Önümdeki 5 seneyi benim için planlamışlar ve 5 senenin sonunda buraya döndüğümde -her şey yolunda giderse- bölüm yöneticisi olacağım (ama bu konunun garantisi yok).
Ben aşkı seçtim, iş konusunda kesinlikle istediğim yere gelemedim, ama biliyorum ki o zaman aşkımı seçmiş olmasaydım şimdiki kadar mutlu olamayacaktım. Ama herkesin şartları farklı.

İnsanı en çok ne mutlu eder ki ?
:)

Anlıyorum, düşüncelerinizi ve söylemlerinizi derledim topladım ve sanırım gideceğim, gözümü karartarak ve hiçbirşey düşünmeyerek. Belki O da gelir.
"Geleceğim" dedi.

hayirli olsun o zaman :)

mutlu son :)

Benim lisansta proje arkadasi vardi, 3.80 civari ortalamasi vardi dediginiz gibi, adam bolumden de sahiden zevk aliyordu (computer science). Mezun olunca da Stanford'da burslu master ve phd yapti.

**vizyon** sahibi olmak ve sosyal olmak gerek. ortalama tek başına çok yetersiz.
ayrıca yabancı dillerinin çok iyi düzeyde olması falan ki bunu da vizyon tanımıma dahil edebilirim.

sorsam bir genç arkadaşa yabancı dil var mı? "..mm anlıyorum ama çok iyi konuşamıyorum" diyor.. takip ettiğin dergiler, festivaller diyorum? okulda naaptın 4-5 sene boyunca diyorum? müzikte edebiyatta hangi tarz akımları seversin diyorum bakıyor böyle..
çok şey konuşabilirim bunun üzerine. hayat böyle bir şey, sen onu ne kadar iyi anlamaya çalışırsan o kadar başarılı olursun bence.. en iyi üniv.ler değil olay sadece, en iyi iş en iyi arkadaşlar, en iyi sevgililer.. hepsi buna bağlı.

Sadece akademik başarınız olmasın yazıyor bu konuyla ilgili önerilerde. Arkadaşınızın öne çarpan başka özellikleri var mıydı?

Bizim bölümden bir arkadaş şimdi Oxford'da doktora yapıyor. Bölüm felsefe. Ortalaması hakkında net bir bilgim yok, düşük olduğunu da zannetmiyorum ama esasen olay adamın cidden bu işe merakının olmasıydı. Yani biz daha lisans bebesiyken makale yazmış, yayınlatmış, Eski Yunanca öğrenmiş, orijinal metinlerde okuma yapan falan bir herifti.
Ha tabi şansı da yaver gitti, burs bulabildi. Nihayetinde şimdi Oxford'da.

Diğer bir arkadaşım da Tokyo Üniversitesi'nde. Matematik mezunu idi. Master ve doktora için kabul almıştı. Ama o tam matematik dehasıydı, pek şaşırtıcı bi durum değil onunki.

Yine de bu tarz başarı hikayelerinde benim gözüme çarpan akademik ineklemeden çok çalıştığı alanı cidden seven ve bu alanda öğrenme şevkiyle dolu, araştırma yapan insanların olması. Sanırım kilit nokta bu.

bölümüne göre çok değişir
temel bilimlerde kimse sosyal becerilerine, derneğe klübe filan bakmaz. İyi bir not ortalaması, iyi stajlar, çok sağlam referans ve konuya hakim olmak (ABD için bu çok gerekli değil rotasyona alıyorlar ama avrupada genelde okula değil projeye başvurursun projeyi bilmen gerekir)
Mühendissen işletmeciysen vs daha farklı olabilir durum.

Okul disindaki projeleri, yarismalari kovalaman lazim. Ben 2.60 ortalama ile avrupanin alaninda en saglam okullarindan ikisine kabul alan arkadasimi biliyorum. Bolum mimarlik. Portfolyo onemli, bu universiteyi okumussun ama okurken kafa patlatmis misin, bir seyler ortaya koymus musun filan bunlar onemli.

sag elle kullaniyorum fareyi. galiba alismakla alakali o mevzu. bir de yazi yazmak gibi kivraklik gerektiren bi mevzu olmadigi icin cok sorun olmaz bence. istesem solla da kullanirim yani.

baska bir örnek, eskiden hic sol el makasi diye bir sey görüp duymamistim, kendimi bildim bileli de sag elle kullanirim. sol el makasini kullanmayi denedim sonralari bi hevesle ama yok, solla olmuyor.

sağ elle. aslında ilk fareyi int. kafede değil de kendi evimdeki bilgisayarda tecrübe etseydim muhtemelen şu anda sol elle kullanıyor olacaktım. ama kafelerde sağa koydukları için öyle alıştım.

sol elle kullaniyorum ancak tuslar normal. (bazilari tuslarinda yerini degistiriyor aslinda daha mantikli)

Genellik sağ el ile kullanıyorum ama klavye ile işim olmadığı zaman sol elle aynı rahatlıkta kullanabiliyorum. İki şekilde de fare klavyenin sağında duruyor.

Sağ elimle kullanıyorum. Sol elime aldığımda da kullanmakta sıkıntı yaşamıyorum fakat sağa alıştığım için öyle devam ediyorum. Zaten dünya sağlaklara göre düzenlendiği için yazı yazmak hariç her şeyde sağa alışmış durumdayım.

solağım , sağ el ile kullanıyorum.
topa sağ ayakla vuruyorum. kaşığı ve kalemi sol elle tutuyorum ağır yükleri sağ elimle taşıyorum bi dengesizlik var ben de.

sağ ile kullanıyorum.

normalde sağ kullanıyorum
ama aynı anda solla da laptop klavyesi kullanabiliyorum mesela

ben değilim ama annem solak, sol eliyle kullanıyor, sağ eliyle mümkün değil kullanamıyor.

lisede müdür yardımcımız solaktı, faresi sağda dururdu. tuşları da ters çevirmez, normal(sağlak) şeklinde sol eliyle kullanırdı.
*cevaba normal-anormal eleştirisi yapmayın. anladınız siz.

bir solak olarak
fareyi de sağ elimle kullanırım, gitarı da sağ elle çalarım

cevaplari okuyunca, zaten azinligin icindeyken daha da azinlikta oldugumu fark ettim. solagim ve hemen hemen her seyi sol elle yapiyorum.

cok kucukken, o malum sacma sapan sebeplerden oturu sag elimle yemek yedirmeye calismislar. bakmislar yemiyorum, sol elimi baglamislar, karnim cilgin gibi ac iken oturtmuslar, yemek onumde, kasik onumde, oyle beklemisim 15 dakka kadar. denemek icin sol elimi cozmusler, tabagi bikac saniye icinde yok etmisim. halen de gundelik islerde sag elimi kullanmiyorum.

14 yıl kadar sol elimle, tuşları sağ ele ayarlı şekilde kullandım. Geçtiğimiz ay tuşların yerlerini değiştirdim artık tamamen solak şekilde kullanıyorum.

sağ elimle. zaten sağ elimle yapabildiğim tek şeydir.

ben de solağım,ama fareyi sağ elle kullanıyorum.çantamı sağ elimle tutuyorum.ama başka şeyleri sağ elle yapamıyorum,sadece bu ikisi.

sağ elle elbette..sol elle mouse mu kullanılırmış? vites kullanmak için sağdan direksiyonlu araç almadığımıza göre solaklar olarak rahatlıkla sağ elimizle mouse kullanaibliriz..

solağım, sağ elimle kullanıyorum. kesin ve kesin alışkanlıktan. topa sol vururum, sol yemek yerim, sol kafa vururum, soldan yürürüm, ilk adımım genelde soldur...vs
hayatımın genel işlerini/hareketlerini sol kolumla/elimle yaparım. fakat birkaç tane şeyi ancak sağ ile yaparım. o da bunların arasındadır:
- mouse kullanmak, sağ
- sağ kaşımı kaldırabilmek. sol hiç yapamam çünkü solak olanlar sağı, sağ olanlar ise solu kaldırabilirmiş kaşlarında.
- sağ elimle tutup kitap okurum.
- saçlarımı sağa doğru tararım.

solak olarak sag elle kullaniyorum. hatta sag elimle yapabildigim tek sey bile olabilir.

özendikleri ablalar demet akalın gibi hilal cebeci gibi ablalar olsun misal
onlar gibi hatunları rol model almayacak çocuk yetiştirirsen 12 yaşında topuzunu makyajını tutorial yapmaz
zor mu evet ama imkansız değil.
çocuk yetiştirmek her devirde zor, bizim annelerimiz (en azından benim ailem) bilgisayarın internetin ne olduğunu bilmiyordu ---ilk bilgisayar ve interneti eve ben getirdim öyle söyleyim o da kendi paramı kazandıktan sonra önce evde yoktu-- Düşün bu durumda olsan daha mı kolay? kızının önünde bir cihaz var dünyanın öbür ucuna bağlanabiliyor sen ne olduğunu bile anlamıyorsun :) Mesele internet, teknoloji vs. değil bence.

Bunlar yine iyi olanları... bir de şuna bakın :/

www.youtube.com

çok kezbanımsı bir cümle

ekatarina'cım daha beteri bi de "sana saygı duyuyorum" var onları napsak??
erkek kısmının aşık olduğumu bilirse ağzıma sı.arr korkusu olarak yorumluyorum ben bunu ben de merak ettim başka ne cevaplar gelcek.

bağlanmak istemiyor ama cepte tutmak istiyor.

yok. o seni kandırma cümlesi.
www.youtube.com

Eski kız arkadaşıma söylemiştim.

bunu seni üzmek ya da seni denemek için söylüyorsa, "ne güzel" de.
"ne güzel beni seviyorsan ve aşık değilsen,"
"böylelikle ilişkimiz uzun ömürlü ve kaliteli olacak."
gerçekten de aşk adı kadar yüce değil bir ilişkide.
sevgi daha uzun ve mutluluk verici.

bizimkiler

yedi numara

kaygısızlar

karanlıkta koşanlar

ayrıca +1 yedi numara

çemberimde gül oya.

Çemberimde Gül Oya

açık ara leyla ile mecnun.

kaygısızlar
behzat ç

Çemberimde Gül Oya

Super baba

leyla ile mecnun
avrupa yakası

çemberimde gül oya +1

7 tepe İstanbul

harun s.

hissiyatı açsısından süper baba.
senaryo kalitesi açısından yeditepe istanbul.
oyunculuk ve kurgu açısından karanlıkta koşanlar. özellikle uğur yücel kariyerinin performansını bu dizide sergiledi.

bu üçünü birbirinden ayıramıyorum.

+1 yedi tepe istanbul
geçmiş bahar mimozaları
+1 karanlıkta koşanlar

şaşıfelek çıkmazı ilk üçe girmese bile mansiyon alır

Bizimkiler
Jenerik müziği halen daha kulaklarımda
Tam bir komedi aile dizisiydi.
Oyuncu kadrosu çok sağlamdı,

yeditepe istanbul+1

bizimkiler

edit: sorunun altına da hangi dizi kaç oy almış diye yazabilirsin

edit: süper baba bi de ya..nasıl yazılmamış

Burasi ergen kaynıyor, ezel

Karanlikta kosanlar
Bir demet tiyatro
Süper baba
Sehnaz tango
Kaygisizlar
Avrupa yakasi

ezelartıbinmilyonmilyar.

kurtlar vadisi(ilk seri)

Kavanozdaki Adam

konusuyla ve karanlık havasıyla bünyeyi yorar; tek geçerim tuhaf moda sokar.

Niye kimse İkinci Bahar dememiş lan? =(

Benim liste de şöyle:
İkinci Bahar
Çemberimde Gül Oya
Leyla ile Mecnun
Aslı ile Kerem
Deli Yürek
Bir Erkek Bir Kadın
Behzat Ç.
Ekmek Teknesi
Elveda Rumeli
Gülbeyaz

Biraz abarttım. Evet.

bence çok duygusal davranmış herkes yedi numara filan diyerek... tabi ki; ezel

Behzat ç.
Tatlı hayat

yeditepe istanbul
leyla ile mecnun
ezel
şubat
kaygısızlar

ezel
behzat ç.
tatlı hayat

Yine bir anket sorusu

Cevap:
Kavanozdaki Adam
Geçmiş Bahar Mimozaları
Şaşıfelek Çıkmazı
Nasıl Evde Kaldım?
Yeditepe İstanbul
Karanlıkta Koşanlar
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir
Gecenin Öteki Yüzü
Leyla ile Mecnun
Sıdıka
Bir Demet Tiyatro
Uzaylı Zekiye
Tatlı Betüş
Çalıkuşu
Issızlığın Ortası
Gençler


Çokmuş be!

@kreider ergen diye üfürme daha geçmiş bahar mimozalarından haberin yok. Niye üstüne alındıysan diye sorarsan genel cevaba bakıp söyledim!

ezel,
bıçaksırtı.

kurtlar vadisi ilk seri
kaygısızlar
bizimkiler

boyu posu tipi nasıl ? caps versin ona göre değerlendirelim.

daha genç olsa, 20-22 olsa daha iyi olur ama illa evlenilecekse evlenilebilir.

sen evlenmeyeceksen ben alabilirim panpa

bipolar kısmı dışında gayet iyi. çabuk sinirlenmesi birkaç yılda düzeltilir ilişkide. ancak bipolarlık ilerleyip "ilaçlarımı almıycam, sikerim lan" moduna girerse sakat.

ha bana sorsan ben evlenirim hacı.

gercekten varsa boyle bir kiz, bence de evlen.

Kiz kova burcu mu? Bipolar olma kismi cocuk sahibi olma asamasinda sorun olmayacaksa evlenilir.

bipolar ve iş tecrübesi kısmı dışında =25 yaşındaki ben :)
evlenrlir mi bilemiyorum onu erkekler bilir ama kız evlenmezse sonra kolay kolay evlenemez,o saflık- insanlara inanc ve iyi niyeti çok güzel kaybeder, akademik hayata/yahut kariyere adar kendini sonra da evlenecek adam yok benim etrafımda der = 30 yaşındaki ben :)

Beraber yaşamak bazılarınca önemli bir sorun olabilir ileride.

Aga sağı solu belli olmaz bu özgürlükçü kızların. Bi bakmışsın aklı başka yerlere kaymış. Özgür ya.. İstediğini yapabileceğine inanır. Yani kolayca senden vazgeçer, sende bağlandığınla kalırsın. Aman diyim dikkat et.

bipoları soğuk algınlığı gibi düşünmeyip. hayatoı etkileyen ciddi bir hastalık olarak bakarsak. ne zaman gerçek o ve hangisiyle evlenicem soruları döner

insanlar evlenme dese evlenmi
cek misin?

bu arada sehpa fx çok
yanlış düşünüyosun

bipolar bozukluk ve çalışma disiplinini kaybetmesi konusunda aynı ben ki bu.
dolayısıyla cevabım belli: kesinlikle derhal evlenilesi kız :p

bipolar bozuklugu olan biriyle evlenmezdim.

bu kızın burcu koç mu?

Bakımlı ve spor yapıyorsa bugünden tezi yok alırım.

boyu 1.70'ten uzunsa ben evlenmem, iliski de yasamam.

olur.

İlk paragrafta yazdıklarını hemen hemen her kız düşünür, çok spesifik şeyler değil. Ancak bu düşünceleri pratiğe dökmek birçok kız için çok zordur. Nereden biliyorsun dersen, kendimden. =)

İkinci paragrafta yazdıklarına da dayanarak ilk paragraftaki güzel özellikler sadece düşüncede kalırmış, pratikte gerçekleşemezmiş gibi geliyor bana.

Önceden bir sürü kişinin dediği gibi, erkek sabırlıysa ve kızı da seviyorsa bu ilişki yürüyebilir. Ancak o durumda bile yürümeme ihtimali var. Sürekli iniş çıkışlı bir ilişkiye en aşık adam bile katlanamayabilir.

Bence sadece seviyor olma, iyi anlaşabilme gibi kriterler bu durumda belirleyici olamıyor çok, çünkü bipolar bozukluk diye bir gerçek var. Yakınımdaki bir insanın yıllardır yaşadığı bir rahatsızlık olduğu için az çok biliyorum. Asla bipolar bozukluğu olanlardan arkanıza bakarak kaçın demiyorum ama, herkesin harcı değil bu durumu hem de "evlilik" gibi bir müessesenin içinde idare edebilmek.

Bence de olabiliyorsa evlenmeden önce uzunca süre flört edilsin, hatta mümkünse birlikte yaşansın. O kişinin de, bipolar bozukluk denen şeyin de her türlü aşaması, geçişi, olayı iyice deneyimlensin, bilinsin. Öyle karar verilsin.

e bu kız benim ama yaşlar tutmuyor neyse soruna gelince evlenilir hastalığına gelince sevgililik durumunda bir küsüp bir barışma durumları çok olabilir ama evlenince böyle bir şey yapmaz bence evlenin

bu tip kıza ölen çok. her türlü çıkar karşısına doğru düzgün bir insan.

2.5 senedir bipolar bozukluk hastası biriyle beraberim. Hastalığının ciddiyetinin farkındaysa ve ilaçlarını alıyorsa, evlenecek kişi de anlayışlıysa yürütülebilir ama zor bir durum.

Onun dışında süper bir insanmış bence. Erkek olsam direk evlenirim. Çok netim bu konuda.

Not: Bipolar olduğu için çabuk sinirlenmesi, demoralize olması düzelmez büyük ihtimal. İlaçlar olmasa çok ciddi boyutlara ulaşabilecek duygulanım bozuklukları anca bu seviyeye inmiş işte.

Cevap: Süper arkadaş, sıkıntılı eş.

Git gelli ruhsal sıkıntılı birini eş seçmek büyük sorumluluktur. Sinirleri çekilmiş, sakin, psikolog fıtratlı, neyle karşılaştığının farkında olan biri olmanız lâzım. Bipolar olduğunu bilmek bipolar bir eşle ömür sürebileceğiniz anlamına gelmez. Bu sıkıntılar çünkü sizi olduğu kadar sıkıntıyı çekeni de yıpratır.

Karakteri cici olabilir, ama yaşadıkları 24 saati bir arada geçirmeyi zul kılar hale getirebilir. Gerçi gönlünüz aldıysa o haltı yersiniz, ondan da kaçış yok.

sonsuza kadar gitmeyeceksin ki, istediğin zaman dönersin.

hiçbir şey olmasa deneyim olur heyecan olur bence git. Ayrıca buraya dönünce yurtdışı görmüş adam diye daha değerli hale gelirsin garanti.

gözün ve aklın burada kalmayacaksa git derim deneyim olur.
Kendi kariyerin içinde tecrübe olur.
Tabi aklın burada kalacaksa hiç gitme derim.(eş çocuk sevgili anne baba gibi..)

surveymonkey değil miydi firma? bence de git.

aklım burda kalır mı işte ondan emin olamıyorum, her şey istediğim gibi gitmezse bıraktığım yere tekrar dönemem maalesef, dengi bir şirkette de iş bulamayabilirim diye korkuyorum.

evet şirket surveymonkeydi.

in vino git git git, ben de gelirim :)

portekiz'in arkasinda avrupa birligi, calisacaginiz firmanin arkasinda amerika genel merkezi var. turkiye'de krizin dedikodusu cikisa millet tazminatsiz eleman cikarmak icin bahane kabul edip adam cikariyo. kaldi ki eleman aliyorlarsa zaten coktan yapmislardir onlar planlarini. rahat olun bence hic dusunmeyin.

her türlü mp3 çalar, çalar mı? dosyanın büyük olması benim gözümü korkuttu :)

dosyanın büyük olması bişey değiştirmez ürkmeyin. 2 saatlik konserleri bile çalıyor herhangi bir mp3 player. hatta çok yüksek ihtimal telefonunuz da çalabilir.

all-in-one larda kartuş fiyatlarına bakarak alın . gözünüze hoş geleni alın farketmiyor pek o cihazlar birbirlerinden.

Ankara'da ıslak hamburger var mı ki la, en iyisi olsun :) marmaris ve taksimde herhalde vardır, angaralı olup ıslak hamburger yiyeni henüz görmedim.

kızılkayalar nerde ki?yok mu hala ya da ?

sadece bulmak istiyosan eve bi tane kedi getir. ama canlı olarak bulmak istiyosan ne yapacağını bilmiyorum :/

dead or alive?

farketmezse fare kapanı kur :/

not: speedy gonzalezse hiç arama meksika yolunu yarılamıştır o :/

ölüsünü napayım bana canlı lazım mama tabagini kafesten ckarp yere braktm kafesi yanına koytum umarm gelir

isiklari kapat, ses kaynaklarini kapat, gozlerini kapat ve dinlemeye calis. eger evdeyse hayattaysa tikirtisini duyabilirsin bence.
ben de oyle muhabbet kusu aramisligim var, gardrobun arkasindan cikti

ya ölü olarak da bulsan neticede işe yarar. eceliyle ölmüş diye yutturursun.

hiç bişi olmazsa yani kendi yaptığın ufak bi kapan işe yaramazsa, öldürmeden yakalayan kapanlar satılıyor nalburlarda filan veya hardware store artık dünyaya nasıl baktığına bağlı. :D

beni kemirmesin bu gece

bu arada eceliyle öldü numarası çok genius biseymis haha

benimde kacmıştı, fazla uzaklaşmıyolar. sağa sola yemek koy o onları yemek icin geliyo tabi o sırada yakalayabilmen gerek. %100 calısıyo ama en az 2-3 kez başıma geldi.

biz koca laboratuarda kaçırdığımız fareyi bile yem koyarak bulmuştuk
kafes hayvanı yiyeyek arayıp bulmaya alışkın olmuyor yem bırak ortaa bi yere oramı sakin ve mümkün olduğunca az ışıklı yap-ama sen göreceksin tabi ki-

venedik'te bir tür tavuk panesiyle verdiler, -içkiden hiç anlamam ama- orjinal yerinde servisi öyleydi.

eti cici bebe ve yumiyum.

Tercih edenlerin yaslari da onemli, misal ergenlerin hepsi ikinciyi secer. Cevap, bir erkek olarak 1. Daha erkeksi, ikinci tam oglan.

Bana ahahaha diyeceginize yasla gelin ergenler.

1. çok abartı 2. ideal.

vücut olarak bakıyorsak bir ergen değilim ama 2yi tercih ederim.
surat olarak bir yorum yapmadım.
ergenlikle de alakasını göremedim.
ikisi farklı iki vücut tipi.

kesinlikle 1

oğlanmış hahahah. 2 diyorum yunan heykeli gibi adam kimse bu.

haşin irkek 1

2

ikisini de tercih etmem çünkü böyle kas sevmiyorum. ama ille de tercih et deseler -ergen değilim ama- 2.yi tercih ederim. niye? çünkü kıl sevmiyorum.

2.

in vinocum kıldan tüyden sebep 2 demiş
ben de 2 diyorum ama sebep başka: o kadar kastan (1. arkadaş kadar) korkarım abi ben elinde kalırım mazallah...

1 çok ürkütücü sıfat olarak. Kasları aşırı. 2 idealdir.

1

tam kan değil de filtre takıp trombosit filan nakledeceklerdir (damarların uygun olması gerek misal trombosit için)
gerçi ameliyatta değil kemik iliği naklinde filan gerekli olur trambosit :) ne ameliyatı olacağını bileydik daha güzel akıl yürütürdük.

vücut ağırlığı 50 kg dan az olanlardan kan alınmıyor. bunu garantilemek için erkek donör istemişlerdir.

1. hiçbi anlamı olmayabilir.
2. hasta tercihi olabilir.
3. erkeklerin hemoglobin değerleri daha yüksek olduğu içindir. böylece daha az kan naklederek daha çok hemoglobin aktarılacaktır.
4. ab+ grubuna özel bi durum olarak, erkek-kadın uyuşmazlığı nakledilen kanın kalitesini bozuyordur.

bence 3. ama diğerleri de olabilir.

erkeklerin trombosit oranlarının kadınlara oranla daha fazla olduğu için erkek istiyorlar diye biliyorum.

Edit: Beyin ameliyatı imiş...

bundan 2-3 sene önce aynı dertten muzdaribtim bende. sonra kendiliğinden geçti.

koku hassasiyeti durumu ben de var --eski bir laboratuar çalışanıyım ben envai çeşit kimyasal ve hücre kültürü malzemesi kokusu + fareler beni böyle yaptı.
Baş ağrısı yine iyi benim bi de midem kalkıyordu öğürüyordum bütün gün. Parfüm kullanmayı bıraktım duş jelleri vb. şeylerde en nötr malzemeleri kullanmaya başladım. Laboratuvara zaten uğramıyorum. 1 sene oldu nerdeyse.
Derken geçti bu sıkıntı. Doktora gidersen sana ne diyeceğini yazayım ya "migren" derler (nasılsa tedavi edemiyorlar) ya da "psikosomatik" (bunu da tedavi edemiyorlar)

bende de migren var, mesela uzun ve sıcak araba yolculukları, çok fazla aç kalmak, ağır kokular (özellikle tatlı, şekerli tabir edilenler) başımı ağrıtıyor, bunlar genelde migren belirtileri olarak geçiyor. baş dönmesi ve ağrı karışımı bir rahatsızlık oluyor bünyemde. bu ve bunlara benzer etkileri azaltırsam normal zamanda başım ağrımıyor.

Tedavi edilen hastalar, çalışmadan en az 1 yıl önce I131 terapisini almışlar.

a veya b bölgesi ile alakalı ne kastettiğini anlamadım.

Çalışmadan önce.

benim algı kapılarım kapandı sanırım artık :)
çalışma 2000 yılında oldu misal. 1999-2000 arası ted. görenler değil 1999dan önce tedavi görenler calışmaya dahil olmuslar değil mi?

evet hastalar 1999'dan önce tedavi almış oluyor senin örneğe göre

küçüktüm hatırlamıyorum.

tv karsısına geçirip uçak geliyor diye kandırırmış annem.

ben elmaları bitiremezdim yarım bırakırdım, kararırdı, babam da küstü sana işte diye kandırırdı.

sarhostum hatirlamiyorum.

saka bi yana bizimki zıkkım ye derdi oyle durumlarda. acikinca da pasa pasa yiyosun zaten.

beni zorlamazlardı, aç kalırdım hep. yemek aslanın ağzındaydı. yemek imkanı varsa zaten midemde olurdu.

O sıralar romatizma hastasıydım ve doktor amcanın sivri iğnesi yalanına koşulsuz inanıyordum.

ben onlarca çocukla birlikte büyüdüm (kuzenler, komşular vs vs) hiç öyle dertlerimiz olmazdı ne bulsak yerdik valla.
Aklım ermiyorken de önüme koyarlarmış kendim yermişim, öyle diyolla

babam müzikle dans ederken ben ona ağzımı açıp bakarmışım, o sırada ağzaa hooop.

kendim nasıldım bilmiyorum ama küçük kardeşime yemek yedirirken annem hep bak elikası yicek çabuk ye derdi, ben de ben yiycem ben yiycem diye dönerdim etrafında. o da ben yemeyim diye yerdi :)

yemek yemediğimde komşunun kızını çağırırlarmış, birsen abla, o yedirirmiş. geçenlerde karşılaştık 50 yaşına gelmiş hani büyüyünce benimle evlenecektin diye sitem etti ben de daha büyümedim ki dedim.

hayvan gibi yerdim ben hala da yerim ayırmam seçmem

Ben suyla oynamayı çok severdim. Banyoda küvete su doldururlardı ya da bir leğene falan, içinde bebeklerimi yüzdürürdüm. O arada yedirirlerdi.

daha küçükken başkası yemesin diye yemeye alıştırılıyormuşuz ya da göz alıcı başka şeyler önümüze konulup esas istenileni yapmışız. sonrada büyüyünce işe başlayınca isyan ediyoruz. neyse cevap vereyim bir de şirinler izlerken yedirirdi annem bana

dibi çiçekli bi tabak vardı, anneannem beni hep "hadi ye de çiçekler gözüksün, aa bak gül çıktı mine çıktı" diye kandırırdı :)

şuradan başlayabilirsin:
en.wikipedia.org

vucudunda herhangi bir yerde bir seyler yanlis gittiginde, bu sinyaller sinir iletimi ile saniyeler icinde beyne ulasiyor, beyin de gerekli yerlere motor noronlarla yapilmasi gerekeni yaptiriyor, hucre bolunmesi oluyor.

hücreler arası haberleşmeler var. kimyasallarla ve elektriksel olarak haberdar olabiliyor. nasıl ki bakterileri algılayıp onlara karşı savunma üretiyorsa bunda da benzer mekanizmalar söz konusu. liseden hatırlıyorsan mitozun aşamaları vardı. normalde bölünme ihtiyacı duymayan hücre kendini G1-G0 döngüsünde tutarak baskılar. ama böyle durumlarda baskılama kalkar G1den devam eder ve bölünür. nerede duracağını da bilir. hızlandırmak mümkün bu süreçleri vücut içinde.

cikiyor. deplasmanda atilan gol sayisi sayesinde.

Bu hüzün ne abi Ercan Taner'de?

ikinci goldendir herhalde. bende de oldu acikcasi ikinci golu yedikten sonra. tedirginlik de var tabi.

Ercan Tanerdeki hüzün nedir o son beş dakikadır herhal :) elle tutuyorduk biz evdeki hüznü + gerilimi.
Efendim GS'lıları da tebrik ederim.

ayar oluyor muyum: evet, "bu ne anasını satayım? sen kimsin? bu bir fikirse aç tartışalım" aynen öyle
ama sinirlenme boş ver ya he de geç. Burası birşey tartışılacak yer olmaktan çıkalı çok oldu zaten.

oluyorum ama kışkırtma amaçlı açanlara uyuz oluyorum. karşısındakinin görüşünü anlamaya yönelik sorular oluyo nadir de olsa, bu tür soruları da normal karşılıyorum.

eger ertesi gun dogum kontrol hapini dogru bir sekilde kullandiysan, hapin turune gore basari orani %70 ile %90 arasi degisiyor.

Kondomlarin'da dogru kullanilmasina ragmen %2 gibi bir basarisiz olma sansi var. Hele disari bosalma yontemi super etkisiz bir yontem. Sperm'den once gelen sivi'da, hatta idrar'da bile sperm bulunabiliyor.

En iyi dogum kontrol yontemi Jadelle gibi dogum kontrol haplari kullanmak, onlarin %0.05 gibi bir basarisizlik oranlari var. Bunlarinda tabi kadin uzerinde negatif etkileri olabiliyor.

Her neyse, biraz daha bekle eger yine de regl olmazsan bir doktora git bakalim.


en.wikipedia.org

regl şaşabilen bişeydir
benim çok düzenli saat gübü bir döngüm olmasına rağmen neredeyse her sene bi kere şaşar rekor 9 gün (ki gebe olma ihtimalim yoktu, ben kist filan mı oldu diye stres yapmıştım bugün de olmazsam doktora gidecem dediğim gün oldum)
bi kere olan şey hamilelik için çok uygun bi günse korkun değilse üstünde durmayın derim.

öncesinde hamile kalman için adet döneminin bitiminden sonraki ilk 4 gün önemlidir.Sonrasında yaptığın bütün aktiviteler hamile kalacağını göstermez.Bahsettiğim dönemde hamilelik yüksek derecede tutar,diğer dönemlerin yüzdesi çok düşüktür.Muhtemelen stresten dolayı geç olacaksınız.Göğüste ve karnınızda şişme vs belirtiler ne durumda !

gunu gunune hatırlamıyorum ama hemen adet arkasından değildi, bu durumda ihtimal düşük olsa gerek. ve vücutta hiçbir belirti yok, ne canın tatlı çekmesi, ne şişkinlik, o önceki hissetme olsa bu kadar endişelenmezdim. sanırım korkuyu yenip test yapmak lazım daha gecikmeden...

eczanede 7 tl civarında testler.100 de 100 güvenilir.yaptır sonucu gör rahatlarsın inan ki.çantanda her zaman bir tane 72 saat hapı olsun , zira kürtaj epey para =) son adet olduğun tarih ile bugun arasında kaç gün var ?

testte o sonucu görmekten çok korktuğumdan kaçındım ha bugun ha yarın diye diye ama kaçışımın pek anlamı kalmadı bu saatten sonra, yarın yapıcam kesin. ayın 3ü gibi olmam gerekiyordu, son reglim şubatın 3ünde başlamıştı.

3 şubat başlasa , 7 şubatta en erken bitme tarihi.üstüne 28 gün koy 6 martta olman gerekirdi.5 gün geçmiş stresten gayet normal ama şişmelerim vs yok diyorsun akılda o soru işareti oluşturuyor.Test yapmadan çok karışırsın en iyisi yarın ilk iş o olmalı.sonrası allah kerim umarım iyisi olur senin için.Bi tavsiye daha ilişkin çok oluyorsa d.k. hapı kullan kafan hep rahat eder

aynısı arkadaşıma oldu, strese girdikçe gecikti o da. ama hamile değilmiş, hemen panik yapma. ama test yap için rahatlasın.

öğrencilik sayılmıyor.. işçi vizesiyle çalışırsan sayılıyor "residency" .. sayılsaydı herkes gelir okurdu alırdı vatandaşlığı.. nerdeyse hiç bi ülkede sayılmıyor öğrencilik,almanya diğer avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında en zorlayanlar arasında isviçre danimarka gibi ülkelerle beraber..

finlandiya'da yeni yasa çıktığı için yukardaki durum.. lisans okurken de 4 sene okuduğun zaman 2 senesi sayılıyor mesela "residency"den. ama bu yeni bir durum ve bildiğim kadarıyla sadece finlandiya da.. ama dünya'daki bir çok ülke -almanya dahil- öğrenciliği saymıyor..

öğrenciliğin yarısı sayılıyor.

5 yıl çalışıp, 2 yıl master yapıp vatandaş olan adam tanıyorum.
memur hesabı şöyle yapmış 5 + (2/2) = 6

6 yıl kalifiye işçilik yetiyor. çocuk yazılımcı, almanyadan masterı var.

master özellikle de yazılımda farklı statüde olabilir yalnız, belki master yaparken halb-zeit para ödediler çocuğa?
ben masterda iken para almıştım ve vergi numaram filan da vardı ki ben biyolojiciyim bize göre mühendisler hele hele yazılmcılar çok avantajlı zaten aranan meslek.

bildiğin basma fistan bunlar elbise nerede?

soldaki hediye paketi gibi. sagdaki hos.

sanırım elbiseler kapalı bir bayan için olacak.
farkındaysanız hepsinin mantığı aynı: yüksek belli uzun etek, içine gömlek :) eğer hanım kızımız zayıf ve ince belli değilse ikince etek hoş durmaz onu söyleyim, bel bölgesi sırıtır ama eşarp uydurmak konusunda pastel tonlarda olduğu için avantajlı bir kıyafet.
ilk resimdeki gömlek olmamış onun da üstüne diğer resimlerdeki tek renk düz bluz giyilirse olur.

abi o iş tamamen yalan. evden çalışan bir freelancer olarak söylüyorum, sonuçta sana patlar.

yapma yau? aslında dönem dönem yaptığım bir şeydi bu. nasıl patlar ki bana?

çok basit bir örnek vereyim. buu ülkede zırt pırt elektrik kesilir, o kesilmezse internet kesilir.
ofiste olsan patron gık diyemez, evden söylemediğini bırakmaz.
bunun gibi bir sürü şey.

işveren bazında maliyetlerin azalmasından dem vurulabilir. çalışan bazında ise, işe gidip gelmek için vakit harcamamak, kıyafet, makyaj vb. zorunlulukların ortadan kalkması vb. şeyler sayesinde, kendine gelip, işe konsantre olma durumunu çok daha efektif bir şekilde yakalamaya imkan vermesinden bahsedilebilir.

fakat home office fikri çok tatlı gelse de bazı handikapları var: devamlı işyerindesin, işten çıkmak gibi bir durum yok, dolayısıyla kafa rahatlayamıyor, "bunu da yarın hallederim" desen bile kafanın bir köşesinde işin seni bekliyor olduğunu bilmek devamlı surette gerginlik yaratıyor.

ama bunlara rağmen yine de tercih ederim ben home office işini, karışanın edenin yok, trafik çekme derdi yok, yalan yalan muhabbetlere maruz kalmak yok; aha da şu an eşofmanla oturup elimde çayım-sigaram, oturmuş renk yapıyorum.

Ogrenci oldugum icin ben de hep homeoffice calistim. Mesela buyuk bi firmanin baktigi en onemli sey hizli internet baglantisi ve oturdugun binada jeneratoru var mi yok mu bu yani

fiziksel koşulları iyileştirebilirsin
misal ben de home office çalışıyorum
hayvan gibi bir all-in-one kullanıyorum artı 2 tane yedek laptop var elektrik kesintisine karşı kullandığım programlar onlarda da yüklü
internet için cep telefonumda internet paketim hep var gerekirse modem olarak bağlıyorum telefonu bu şekilde çalıştığım çok oldu
bir de UPS alırsan --bunun için de bi marka önerebilirim-- bitti gitti.
Evde çalışma disiplinin var mı en önemlisi bu?? Yoksa o iş yaş.
Ben home office çalışıp senede 2 kere zam alıyorum sonuçta evde ol ofiste ol mesele ne kadar iş ürettiğin. Ama patronun gerçekten sana evde yatan adam olarak bakacaksa (adamı sen daha iyi tanıyorsun) yine o iş yaş.
bana kalırsa en büyük artısı kıyafet -makyaj (erkeksen bunu geç)- ama sigara içiyorsan sigara molasını ekle- yol derdi olmaması. Bi de gece verimli (night-shif) bi insansan ki ben öyleyim. Bunu bir argüman olarak sunabilirsin. Tabi yarasaya bağlayacam sabahlara kadar oturacam demeden.

evde çalışmak istemiyorum aslında :) evde çalışamam biliyorum. yer yer dışarıda cafede çalıştığım zamanlar oldu. cadde üzerindeki cafelerin bi kısmı zaten bu konseptte. o zamanlar işlerimi bitirip, zaman artırdığım bile oluyordu.

gidip patronla bir konuş bakalım,home office geçilmesinden beklediği olumlu sonuçlar neler, problem çıkabileceğini düşündüğü noktalar neler? Yani öncelikle onun duruma bakışını ve öncelik verdiği noktaları onun ağzından bir dinle derim. Stratejini bunun üzerine kurmak daha kolay olabilir.

tweeti favlaması, en azından "gördüm bu talebini" demek olabilir. yorumlayan arkadaşlar genelde swot analizini yapmışlar home office'in. sanıyorum ki zaten kafanda tamamlamışsın, düzenini kurmuşsun geriye kalan tek sorun patronu ikna etmek.

birey olarak baktığında işini tek başına ve internetin olduğu her yerde yapabiliyorsan senin sabahları işe gelip, akşamları da eve dönmen bi çeşit işkence.

öte yandan baktığın zaman türkiye'de genelde görebileceğin patron profili, ne kadar gözünün önünde olursan o kadar çalıştığına inanr. maalesef. hep bildiğimiz uzun toplantıların da sebebi bu olabilir. çünkü patron (yanlış anlamayın) değmek istiyor, dokunmak istiyor çalışanına. verdiği paranın değerini karşılığını görmek istiyor.

bi programdan bahsetmşisniz. bilemiyorum ne olduğunu ama bu olursa teknik olarak yukarıda bahsettiğim patron talepleri karşılanabilir. bu durumda da patronun duygularına hitap etmen gerekebilir. belki bir deneme süresi kapabilirsin. o zaman da her zamankinden daha disiplinli çalışman gerekebilir ki deneme süresi başarıya ulaşsın.

tutarsa çayını bekliyorum :)

awake olabilir mi
www.imdb.com

evvet buymuş, "awake" zaten olay ölenin kim olduğunun belli olmaması adamın paralel hayatlar yaşamasıymış. Teşekkürler.

google amcanın yeterli netlikte zoomlayamasından sanırım.
Bu saatte hayırdır? bebekten bıktın polinazyaya kaçmaya karar verdin nedir?

mercanlar? edit: yaklaşınca gidiyormuş

plajda gaylere ayirilmis kisimlar onlar.

niye ama'cığım, google maps'te okyanus turuna çıktım, minik adaları inceliyordum sanırım deliriyorum :o

@bass, yaklaşmıştım, gitmemişti :/

MEB bağlı yurt mu yoksa apart mı soruyorsunuz? apartlar MEB'e bağlı değil herkes kalabiliyor.

meb´e bagli yurtlarda nasil durum peki. sadece ögrenciler mi kalabiliyor oralarda?

(bkz: www.avrupakizyurdu.com )

mesela burda durum nedir. ögrenci olmayan kalabilir mi?

bizim denememizde .... 47 dakikadır ki bu da öğrenme eğrisinin değerlendirilmesinde bahsedilmiş olan 60 dakikadan kısadır

Bize gore tarafli (taraf tutan/objektif olmayan/nesnel olmayan) bir yaklasim olmadi cunku bizim arastirmamizda, tubuler diskektomi icin ortalama ameliyat suresi 47 dakikaydi ki bu da "ogrenme egrisi"nin degerlendirilmesinde bahsedilen 60 dakikadan kisa bir sure.

ıyy ne sıkıcısın ya yapın eğlenin işte. herşeye kahkalarla gülen biri bunu nasıl takmış kafaya belli değil.
aç netten bak tarife, bu kadar mı zor!!
gece gece sinir oldum.

he he ilk mantı deneyimim benim de benzer bi şekilde olmuştu
gurbette anne mantısını özleyen bi arkdaşa gel ben yaparım demiştim -hiç yapmışlığım yoktu, sevmem ki- yaptım da netekim bişey olmaz yavv aç bi tarife bak yap. Ha tabi bi merdane ya da oklava edin önce :)

mantı da çeşit çeşit az uyanık ol ;)

yağ mantısı dediğimiz bir mantı var, en beceriksizi bile yapabilir. bunu araştır. öbürü çok uğraştırır zaten.

almanyada dondurulmuş mantı bulabilirsiniz

hamur yekpare açmaktansa parça parça açarsanız çok daha rahat edersiniz. Ama oklava benzeri bir şey lazım gerçekten.

bence çok kötü duruyor. temiz olması lazım.

mağara adamı gibi gösteriyor bence, özensiz yani, kestirmende fayda var.Ayrıca berbere saçı kesme dersen kesmez ne demek istedin anlamadım :)

adamlarda makina var küçük alıyorlar onla hemen tüyleri 2 dk sürmez. saçtan alıcak diye bişey yok, git muhakkak kestir yada o makinalardan al evde kes, kendin zor oluyor ama başkasına yaptırırsın

iğrenç duruyor.
neden kesiyor ki saçtan?

bir de lazer epilasyon var? kalıcı hem?

sadece enseyi aldır, uzun saçlıyken kardeşim öyle yaptırıyordu, berberler yapıyor ve evet kötü duruyor.

koyvererek saç uzatmak mantıklı değil.

ense kılları ve kulağın hemen üstünde konuşlanan kıvırcıklaşan saçlar düzenli olarak kesilerek şekil verilmeli.
ayrıca yine düzenli olarak saçlarının kırıklarını aldırman lazım.
kendi kendine uzamış saç topluykende dağınıkkende kötü görünüyor. saçın şekil verilerek kesilmesi lazım.
sen tüm yazdıklarımı boşver berbere gidip enseyi topla de

ense kılları örülecek kıvamda adam gördüm, midem kalktı.
traş makinen varsa bi arkadaşına da aldırabilirsin ense kıllarını. çok zor bir işlem değil.

yeppa?

anlat panpa dinliyorum

haydi sor sor.

bilkentli.avi

sor ben de çok pis bilkentli taklidi yaparım

sor panpa

Öğrenci konseyi başkanınız istifa etmiş miydi? Şu lüks araç sahibi olan...

o olay çok eski be ya
etmemişti diye hatırlıyorum.

yeni araba aldı o şimdi.

Boya yerine kına önerirlerdi büyükler, saçı zayıf olan hatunlara... Boyarsan dökülür kel kalırsın, kına yakarsan kalmazsın, doğal hesabı ... Hatun kişiler daha iyi bilirler...

zararlı diyenler genelde kuaförlerin etkisinde kalmış oluyorlar. yeşil olan açık satılan doğal kına saça zarar vermez. 5-6 senedir her ay saçıma kına yakıyorum, önceki haliyle şu anki hali arasında kalite farkı yok.

insanların şikayet ettiği, minicik paketlerde satılan, hint kınası da denen kutuların üstünde kadın resmi olanlar olabilir. ki onlar kına değil zaten, hatta tahriş edici kimyasallar bile içeriyor olabilirler.

ben zararlı yazdım hiç kuaför etkisi değil bizzat yaşadım kafam 3 4 renk oldu alacalı bulacalı özellikle renkli kınadan bahsediyorum ve kaç kere boyattım boya tutmadı ne kurtulabildim ne adam gibi kullanabildim. ama boyayla karşılaştırırsan daha sağlıklıdır kesin ama boyanın en azından dönsen dönüşü kınadan daha kolay.

iran kınasına denk gelirsen aktarda falan onu dene.biraz zeytinyağı ve çayla karıştırıp saçına sürebilirsin.

ben yakıyorum arada kına, bildiğimiz yeşil kına -hint kınasına ihtiyaç yok bende hintliden beterim zaten :D
ve de seviyorum aman aman faydası yok-belki ekstradan bakım yapacak bişeyler katılsa daha faydalı olur bilemedim ama bi zararını da görmedim.

kuzenim yakmıştı saçına kına. ama bana nedense onun saçından sürekli kına kokusu geliyodu tiksinmiştim. banyodan çıktığında bile yani.

fidel diye benim de tanıdığım var.
onun dışında "savaş ki ulaşasın bahara"dan. savaş ulaş ve bahar isimli 3 kardeş.
hüseyin cevahirden adı cevahir,nurhak dağlarından adı nurhak olan tanıdıklarım da var.

hiç biri senin dediklerin kadar fantastik değil aslında lan.

diren deniz var hatun kişi

figen ulaş mahir eylem ogün şeklinde kardeş kombinasyonları bizde de var, nurhak sanırım bir düzine filan tanıyorum ama "fantastik" diyebileceğim bi tane bile isim yok

açık liseye kaydolup dışardan bitirebilir. daha sonra tabiki örgün üniversite okuyabiliyor.

devamsızlıktan kaldıysa artık örgün eğitim dışındadır. okula gitme ve derslere girme hakkı vardır ama bir üst sınıfa geçemez. buna rağmen tavsiyem derslere devam etmesin çünkü okula devam etmeyecek olan öğrenciler bahsettiğiniz gibi sorunlu ergenlik dönemindeyse özellikle kavgaya vs çok karışıyorlar. şimdi yapılması gereken şey şu kardeşinizin tasdiknamesini alın okuldan bir an önce. ve hemen açık liseye kaydettirin. açık lise kayıt dönemlerini takip edin. açıktan okusun yine lise diploması alacak, sonrasındaysa tabi ki üniversiteye gitme şansı var. akşam lisesiyle ilgili çok bilgim yok ancak açık liseyle ilgili sormak istediğiniz bir şey varsa yardımcı olabilirim

sanayiye verin yada işte berber yanı olur elektrikçi yanı olur bir meslek öğrensin yaşı dahada büyümeden. açık lise çok daha zor gerçekten sıkı ders çalışması gerekir eğer kendisi yaparım diyorsa kayıt yaptırsın yok sizin ısrarınızla okursun yaparsın laflarıyla kayıt olursa gerçekten büyük kayıp olur. 18 yaşından sonra emin olun çırak olarak çalışmak bile kendisine zor gelecek ve ne üniversite nede bir işe girebilecek o zaman aileniz için çok daha büyük sorun olur.

bakın altını çiziyorum okumak istemiyor ilgisi yoksa biran evvel çırak olarak bir işe başlasın zannettiğiniz kadar kötü şartları yok o ortamların.

ayrıca disiplin suçundan atılmadığı sürece devlet kurumlarında çalışabilir. disiplin suçları öğrenicinin siciline işlenir ve ölünceye dek orada kalır. bu konuda da kendisini uyarın. devamsıklıktan atılması sadece örgün öğretimini bitirir.

@islergucler gayet doğru konuşmuş.

kardeşinizin okumaya pek niyeti yok. 20'li yaşlarında bir boka yaramayan bir adam olacağına, dediği gibi bir yerde çıraklık eğitimi almasını sağlayın. en azından eli iş tutsun, belki dükkanını falan da açar.

ama söyleyeyim: kardeşin okumaz. üniversite hayali falan kurmayın yani, boş yere yıllarınızı ve yılları harcanır. eli ekmek tutmaya başlasın hemen.

islergucler+ 1
neden derseniz memlekette düzgün iş yapan kalifiye eleman yok
elektrik mühendisinin çözemediği sorunu bu okulun okulunu filan okumamış ama baya bildiğin çekirdekten yetişme bir arkadaşım var o gidip çözüyor aldığı para günde (evet günde) 800 TL adam 30 yaşında.
Üniversite okumuş tanıdığım çoğu insan (ki çok iyi okullarda okuduk) onun kazandığını kazanmıyor veya yaşadığı hayatı yaşamıyor.
Ama yok illa üniversite okuyacaksa okur hiç bir sorun olmaz türbanlı diye örgün eğitime devam etmeyip açıktan bitiren onlarca kız arkadaşım oldu misal hepsi de normal okudu üniversiteyi.

edebi çeviriyle hiç alakam yok ama
benim bildiğim kitap çevirilerinde (forma ya da öyle bir ismi olan)16 sf. gibi bir birime karşılık gelen kısımlar baz alınıyor ücretlendirmede.
Sanıyorum roman gibi düzyazılı işlerde bu geçerli.
Sizin ise çocuk-popüler yayın dediğiniz kitaplar şekilli filan da olabilir diye aklıma geliyor.
Bence bin karakter 1 sayfa gibi düşünmek lazım.

tanıdıksa mevzu tamamen değişir, ama piyasanın forma (16 s.) başına fiyatları 60-90 tl arası değişiyor. ya da etiket fiyatı x baskı adedinin %7'si ödeniyor (net veya brüt).

allowed to occupy a wide space? --hiç mimari değil çok genel bir çeviri oldu idareten :)

canopy denebilir cami saçağına sanırım. markiz demek di mi cami saçağı?
markizse canopy uyar.

"Its canopies have been designed(set) large" gibi...

Deichmann'da büyük numaralar olduğunu söylüyordu ayak numarası 42 olan bir kız arkadaşım.

Tombişce bir arkadaşım Deichmann'Dan alır. yerel yerlerde 41 olmuyor malesef.

41 he mi, kadın he mi? ayak değil palet maaşallah. :D :D

öte yandan, adidas, nike, puma otletlerden alabildiklerini gördüm, tecrübe ettim.

deichmann tamam onu biliyorum ama çok kötü ordaki ayakkabılar. camper desen nereye kadar.

edit: yahu hep spor ayakkabı mı giyiyor kadınlar? üstelik nike adidas da 41'e kadar yapıyor kadında. normalde 41 numara giyen birinin ayağı onlarda 42'ye tekül ediyor, en iyi ihtimalle unisex modellerden alabiliyor.

37 giyiyorum ama gördüğüm kadarıyla mağazalarda vitrinde yazıyor 36-42 numara bulunur diye, herhalde bu yazının olduğu mağazalarda vardır :)

steve madden amerikan ölçülerini kullanıyor, orada büyük numara ayakkabı bulabilirsin.

www.fitbas.com

bu siteden alıyor ayakları büyük olan bir arkadaşım.

ben de 41 numara giyiyorum ve çok dertliyim.. deichmann'da pek güzel ayakkabı bulunmuyor malesef ama nine west ve park bravo'da da 40 üstü kadın ayakkabıları satılıyor.
spor ayakkabı konusunda da sıkıntı var. koşu ayakkabılarımı filan mecburen erkek modellerinden seçiyorum.
diğer bir çare de özel yaptırmak tabii. o da biraz masraflı oluyor ama sağlam bir ayakkabıcı bulunca ne ala.

jale

en güzeli mi bilmiyorum ama Zeynep benim de çok sevdiğim bir isim.

Eylül.

beliz. tuğba çok dandik.

Defne.

sözlüğe soruyosan tabii ki ceren

tuğçeler çirkin oluyor yada hep bana öyle denk geldi, onun dışında eylül candır.

Dilara.

love in istanbul

in
the istanbul'daki belirli bir aşktan bahsediyorsan yerine göre gelebilir. Ama genel bir başlık gibi olacaksa gelmez.

belirli bir aşk gibi, yani birisinin aşkından bahsedilen bir film başlığı ya da kitap adı gibi bir şey

love in istanbul : istanbul'da aşk
the love in istanbul: istanbul'daki (o) aşk