motorcycle diaries

www.imdb.com

angelus +1

sanmıyorum, destek çağırıyorlar durumun ciddiyetine göre.

yok olm ne olursa olsun dalıp dayak yemek zorundalar.

yok la ben gördum korkanı uzaktan uzaktan izleyeni oluyor.

etmiyorlar ki zaten. kavga bittiğinde geliyorlar. kavga varken araya girerlerse vurulma, bıçaklanma, darp edilme riskleri var. oysa olay bittiğinde gelince kim kimi vurmuş, kesmişse alıp gidiyorlar.

Büyük çaplı hengamelere müdahale ettiklerine tanık olmadım. Çok eleştirilirler bu yönden ama öyle bir beklentim de yok açıkçası.

Elbette değil. Korkmasa bile destek çağırmak zorunda. Destek çağırırken de durumu anlatıyor, ona göre kaç kişinin geleceği belirleniyor.

müdahale etmek zorunda mı kısmı ikiye ayrılıyor. mesai olarak değerlendirirsen polis 24 saat görevlidir. yani ben evimde oturuyorum, komşudan sesler geliyor ilgilenmem görevli değilim diye bi şey yok, soruşturma açarlar.

yok dediğin gibi saldırganların sayısını, tehlikeyi göze atmadan da jason statham gibi atlayamaz, kendi canını bile isteye tehlikeye atamaz. destek çağırır.

ben erkek olarak başında dursam?

erkek istemiyorum. kız arkadaş grubum olsun istiyorum. zaten başımda duracak erkeğe de ihtiyacım yok.

Istanbul'da olsam gelirdim ya. Guzelmis bu fikir.

Engel bir durum olmadıkça (iş-güç, hastalık, başka bir randevu, yetiştirilmesi gereken şeyler, tatil için şehir dışı, vb.) ben de gelirim. Örneğin, şu an hasta hasta yatıyorum, isterseniz bana gelin, bir çorba yapın. Evde püskevit var, ikram edebilirim :)

barbara, e ayda bir kere olacak zaten. hem herkes her buluşmaya gelmek zorunda değil ki canı istemeyen başka bir sefer katılır :)

I'm in.

çok güzel fikir. ben de isterdim ama ankara'da yaşıyorum.

Gelirim

ben gelirim.

ben varım, istanbuldayım

Ben de gelirim.

Güzel fikir

tamam bebişim tabiki geliriz :)

araya salça olan erkekler az ötede oynasanız ya?

haasjkdahjdh aahahhaha ben de diyorum "olloh olloh bütün örkök sondoklorom kız çıktoo" :D hepinizi biliyorum! göz açtırmam!! :p

gelirim

Araya şu şekil girebilecek olan erkekler varsa bence medeni cesareti ve kendine güveni nedeniyle gelsin
www.youtube.com

olm duyurunun güzelliği insanların ihtiyacı olan konularda fikir alışverişi yapıp birbirlerinin istemedikleri taraflarını görmemeleri, yoksa o herkesin o niye böyle bu niye böyle dediği şeyleri herkez farkında olarak ya da olmayarak yapıyor, bence buluşsanız işin tadı kaçar
not: erkeğim

Sayınızı söyleyin, ona göre çiçek göndericem -_-

Aynısının Ankara versiyonunu da yapamaz mıyız ki?

gözlemci olarak gelebilirim.

Yaparsınız, biz burada bi deneyelim, sonra sırayla Ankara-İzmir, sonra şehirler arası exchange programları :p Ben şahsen coco'yu görmeden ölmeyeceğime ant içtim :)

şu an bu başlık altında 10 kız 10 erkek gibi bir şey olduk sanırım. Ha gayret erkekler, geçeceksiniz bizi :p

pilot bölge olarak istanbul'u seçtik. siz bir deneyin, sonra sıra ankara'da :))

ben de ben deee

önce sözlükteki gibi vatsap grubundan başlayabiliriz bence. anlaşamazsak kös kös oturup göz devirmek hoş olmuyo :)

beni de yazın kızlar

tinyurl.com

10 tane kadın bir arada 2 saatten fazla sıkılmadan nasıl durabilir abi, imkanı yok bunun. hadi kadınlara özgü şeyler olsa tamam ama siyaset konuşmak, sohbet etmek diyorsunuz. bak bak, bi de dedikodu da yok demişler, hele hele hele!
çağırsanız gelmem, cehennem olur orası.
not: biliyorum biliyorum, beni çağıran da yok zaten taam mığ?!1

ben de bir engel durumum olmazsa gelirim. zaten senle tanışmak istiyordum fraise :)

bence ekşi limon'da bir zirve oluştur. mekan, tarih ve saat belirle. kimin gelip gelmeyeceği belli olur en azından. duyurunu favoriledim, duruma göre ben de gelebilirim.

ayyhss gızlar toplaskası mı yapcaz canım yhaa. olur tabisi geliriz. sdaskdhgasdjdasda

(bkz: orayı yıkarlar)

Ankara +1

koca koca adamlar neyin kafasını yaşıyorsunuz çok merak ediyorum. karışmıyorum o zaman eğlenin kendi kendinize.

@vejeteryan vampir, gel tabii gel gel. ben de seninle tanışmayı çok isterim.

@the silent enigma, limondaki zirve duyurularını sadece sözlük yazarları görebiliyor diye biliyorum ben? bir de zirve gibi değil de arkadaş grubuyla toplaşma gibi olsun istiyorum daha çok.

diger kızlar, akşam herkese tek tek mesaj atıp detaylıca konuşalım o halde? zaten herkesin herkesle anlaşma zorunluluğu yok. 3 kişi çok iyi anlaşır diğer 4 kişi daha iyi anlaşır vs. amaç yeni insanlar tanıyıp, yeni arkadaşlar edinmek. kimsenin de her buluşmaya gelmesi için gerilmesine gerek yok.

ben de gelirim :)

Ben de gelcem ^_^

Katılmak isterim de benim muhabbet sarmaz şimdi sizi, kart kaçarım birazcık :p İzmir olursa yaşı yaşınıza siyaseti başınıza uygun temsilci yollayabilirim -biliyonuz bende kız çok- biri buraların yabancısı değil, belki de tanıyorsunuzdur bir kısmısınız:)

Tarihler uyarsa istanbula gelebilirim, ama ankarada da varsa duyuru kadınları ankarada da olsun kesinlikle . Beni de yazın :)

Topluca mesajlaşabileceğimiz bir platformda konuşsak çok güzel olur tarih ssat belirleme açısından

herkesin regline denk gelirse görürsün XD (aklıma animesel dehşet sahneleri falan geldi, regl rage, catfight to death falan..)

abi kadınlar sıkılmadan saatlerce konuşabilir ya, erkekler de konuşabilir. şu kadın erkek gay biseksüel lezbiyen vs vs cinsel yönelim ve seksizm kafasını bırakın artık, yoksa ben kafanızı kırayım?!

fikir güzel aslında, ama benim yeni insanlarla tanışamama gibi sosyal sorunlarım var, rahatsız oluyorum çok -sizlerle alakası yok, eminim iyi insanlarsınızdır, öneri güzel zaten de, dediğim gibi sorunluyum, yani panik oluyorum ve geriliyorum falan, insanların yüzüne bakamıyorum ve konuşamıyorum haliyle ya da aşırı sinirleniyorum ve savunmada kalıyorum falan, o yüzden pas geçiyorum, kimseyi rahatsız etmeyeyim şimdi. zaten sokağa çıkmayı da sevmiyorum pek- ama buluşma yeri önerisi isterseniz söyleyebilirim, böyle rahat rahat gülüp, konuşulabilecek yerler biliyorum bir-iki.

pasp, estağfurullah ne rahatsızlığı. önerin varsa sen de geleceksin :) muhabbet sarmayan istediği bahaneyle ayrılabilir zaten, darılmaca gücenmece yok :) ama senin şu olayını yenmen açısından süper bi deneyim olabilir bak, bi arkadaşa bakıp çıkarsın istersen hemen :)

@pasp, pandispanyaya katılıyorum bu durumunu aşmak için bir adım olabilir gelmelisin bence de.

@pasp Az muhabbetim olan veya hiç tanımadığım kişilerle buluşunca ve kişi sayısı iki-üç falansa ben de ilk an ve bir süre öyle oluyorum. "Karşımdaki insan, insanlarla ne konuşuluyordu. İlk söyleyeceğim "merhaba", bundan sonrası nedir. Evlere dağılsak ya" diye kalabiliyorum. Ama ortamda çok kişi olacak. Biri konuşmazsa diğeri konuşur, oradan bir konu, buradan başka konu açılır. İp atlar gibi ip sallandıkça atlamak için geçen eksik olmaz nasıl olsa. Bir noktadan sonra bakmışsın ipi sen sallıyorsun. Olmadı, baktım geriliyorsun, elime mi yapışır, seninle birlikte gerilirim ben de, yalnız kalmazsın. Oooh, karşılıklı şöööyle geriliriz.

yok ya ama çok çok teşekkür ederim gaza getirenlere. belki ilerde bir gün.. dımdım dırıdımdım :)

varım diyore

bu cok iyi fikirmis, duyurunun tozlu sayfalarına karısıp gitcek mi simdi?

@yarisiyenmisoje, moderatorlere tek tek mesaj attim sabitlenmesi icin ama hicbiri beni iplemedi :)

Ben de tam bu aralar "benim niye kız arkadaş grubum yok" diye ağlıyordum. Ben de ben de.

wu-huu en azından zirvelere kız düşürmeye gelip beceremeyince arkadaşlıktan çıkaran tiplerden olmayacak.


+1 olarak evimi de ortaya koyuyorum. isteyen erken gelir birlikte hazırlık yaparız, isteyen bulaşığa yardım eder :) gece kalmak isteyenlerle de picamalarımızla yastık savaşı yapıp film izleriz :P

bi de benim sevdiğim duyurucuların çoğu (yesilimtrak, buzbebek, celestial v.b.) izmirde, diğer şehirdekiler de gelmek isterlerse kalabilirler istedikleri kadar. kızlar zirvesinin izmir ayağı olursa yine katılmak isterim.

kayseri zirvesine de katılırım (sanki kaç kişi varsa).

edit öneri: vatsaptan ziyade facebook gizli grubu daha mantıklı olabilir.

@seksen9 daha dün konuştuk hemen toplanın istanbullular :/ iş durumlarında dolayı şimdilik benim istanbul taraflarına gelmem zor, temmuz ortası denk getirebilirim ama tarihe göre hadi bakalım ^^

İstanbul pilot bölge olsun sonra İzmir yapalım madem.

ben de varım!

bu başlık iyi oldu kızlara mesaj atmak istiyodum ben de.

bence herkes kendini tanıtır ilk buluşmada. adım şu yaşım şu işim şu gibi. zaten sonra da dağılırız asdgkhff. yok ya muhabbet edilir bence baya:)

aşk olsun yesiiiil gelsem haber vermem mi? tek boşluğumda sivastan bi arkadaş geldi onu da izmire gitmeye ikna edemedim.

ağustos sonrası izmir zirvelerine +1im zaten. okuyom da ben.

Yaşasın kızlar matinesi, ben de gelirim. :D

Aaa bende geliyorum. Türbanlıyım ama ,başörtüsüyle bıyığımı gizlerim hihihih

hellim kızartma
kabaklı mantarlı omlet

ton baligi
pinar citir balik
banvit tavukburger, doner, nugget
pinar kalin hamurlu pizza
nudo noodle

katkı maddesi manyağı yapma vücudunu. makarna haşla 5 liralık kıyma al 2 dk kavur istediğin baharatlar salça tereyağı at dök makarnaya sarımsaklı / sarımsaksız yoğurdu da dök oh mis gerçek proteinli öğün. has mantı tadında. tavuk mantar sebze sotele kaşarla beraber dürüme sar vs.

ton balıklı sandviç yaparım. sezar salata sosu kullanırım yaparken de. ya da ranch sos. ikisi de çok yakışır. veya barbunya pilaki konserve. bunlar ocak açmadan.

ocağı açınca çorbalar. ama hazır çorba yerine şehriye çorbası. canım benim.
makarna pek sevmem. makarna yapıp yemek daima son tercihimdir.

noodle ve banvit nugget seviyorum.

Böyle zamanlarda kullanmak üzere boş vakit bulduğumda sebzeleri doğrayıp dondurucuya atıyorum ben (domates, soğan dahil, an geliyor insanın o bir domatesi soyup doğrayacak hali olmuyor.)Sonra sigara böreği sarıp, kızartmadan atıyorum yine dondurucuya. Ya da işte bohça börek yapıp koyuyorum, atıveriyorum fırına lazım olduğunda. Köfteleri hazırlayıp, donduruyorum. Bunların hepsini bir günde yapmıyorum tabii, ara ara boşluk buldukça atıyorum dondurucuya.

Dondurulmuş sebzenin tadı çok şahane olmasa da, katkı maddeli market tipi dondurulmuş gıdadan iyidir.

körili tavuk tabiikine

Menemen, makarna, ton baligi, tost, firinda kasarli sucuklu ekmek ya da peynir zeytin domates biber.

Izgara tavuk göğsü.
Fırında tavuk göğsü.
Haşlama tavuk göğsü.
Sebzeli tavuk göğsü.
Mantarlı tavuk göğsü.
Tavuk göğsüyle yapılabilecek herhangi bir şey.

yemek değil ama joker bilgi , domates kabuklarını kolayca soymak için su kaynatın ve derince bi kaseye dökün, domatesleri 3-5 dk o kaynar suda bekletin sonra da katı yumurta soyar gibi soyun.

Çıtır pane harcı + tavuk göğsü.

Tavuk Göğsü + yuvarlak dilim patates ---> at fırına

Bulgur pilavı

Bir de lavaş alıp üstüne kaşar serip hafif kizarttigim sucuklarla mikrodalgaya atıyorum 2 dk sonra çıkarıp durum yapıp yiyorum.

allahtan yorgun argın bir halde açlıktan öldüğümüz zaman veya canımız hiçbir şey yapmakla uğraşmak istemediğinde koştuğumuz ucuz ve lezzetli yiyecekler vardır ya hani işte onları yazalım. demiş.
yoksa


patlatırdım yaprak sarma, fırın makarna yayla çorbası falan.

onun haricinde harbi üşeniyosam

yumurta haşlarım kayısı kıvamındayken de yerim mis.
dışardaysam yakınlarda yemek yiyebileceğim yer yoksa market varsa koşarak tavuk jambon alır evde ekmek arası kola eşliğinde kendimden geçerim

noodle
makarnex
lavaş üzerine sucuk-salam-domates sos at fırına lavaş pizza
ton balıklı, mısırlı makarna

bonfile ve hazir toz pure.

tavuk sote, konserve bakliyat, domatesli salçalı makarna. makarnanın sosunu fazla yapıp kalanını bir kavanozda dolaba koyuyorum bazen.

bir de donmuş patatesleri baharat ve yağ ile karıştırıp fırında 15 dk pişirdikten sonra tepsiye donmuş pizza da koyup bir 15 dk daha pişiriyorum.

Eskiden yoğurdun içine ton balığı döküp, salatalık, domates falan doğrar yerdim.

Bankalar birbirlerine borçlanıyordur bence.

paralar fiziksel olarak yer değiştirmiyor.

taşınmıyor tabii ki

yok yav, öyle olsa EFT'nin esprisi ne ki, gidip elle yatırırsın. taşınıyorsa da belli zamanlarda topluca taşınıyordur sanırım.

Bilgisayarın içinde küçük adamlar var onlar getirip götürüyor.

Taşınmıyor,
Belirli aralıklarla mütabakat yapıp hesaplaşıyorlar.
Uluslararası da bu şekilde hallediliyor.

kesin bilgi; bankaların (A&B) merkez bankası nezdindeki hesaplarında gün sonu tek hareket yapılıyor.

hiç alışveriş yapmadım amazon'dan ama herkes bas bas bağırıyor amazon elektronik göndermiyor diye o kadarını biliyorum. ayrıca türkiye'de bulunabilecek bi şey bu niye uğraşasın ki ülkeler arası kargo takibiyle falan.

edit : alışveriş yapmadım diyorum herkes öyle diyor diyenlerin yalancısıyım ben de.

10-20 gün diyor, ücreti de TRY 22,25

abi nası göndermiyor, yaklaşık iki ay önce aldım ben, 15 güne geldi, pts kargo ile gönderdiler adamlar çok ilgili şak diye cevap verip dönüş yaptılar,türkiye sınırında da yurtiçi ile devam etti kargo, yalnız gmrük işlemleri için tc nosunu isteyecekler mail ile 3 gün falan sürdü gümrük işi

yaptığım işte iyi olmak istiyorum ben. doktorasıyla falan

2 sene sonra doktorayi bitiriyorum. ondan sonra bakiciiz.

hiçbir şey beklemiyorum, çünkü hiçbir beklentim gerçek olmadı. 30 yaşımda mutsuz bir insanım. ecelimi bekliyorum sadece.

Ben de genel olarak başarılı, faydalı biri olmayı istiyorum.

önümde hayatımın dönüm noktası olabilecek bi süreç var. şu 5-6 ay içinde bu süreçlerden başarıyla geçebilirsem hayatım sonsuza kadar değişecek ve bambaşka şeyler yaşıycam, ve çok istiyorum. eğer başaramazsam olduğu gibi devam edicek. her şey bu öümüzdeki bikaç aya bağlı.

bir marangoz atolyesi ve kosemde kendimle barışık bir hayat. aynı zamanda gezmeye, yeni yerler diller keşfetmeye devam edebilmek.

Pek bir şey beklemiyorum, iyiyim böyle.

Bu pazar ne aktivite yapsam acaba, ayyy piknik mi yapsak ( nefret ederim normalde piknikten, niyeyse su an hayalledim), ay yok bisiklete binelim, ya daaaa ben size yeni bi pasta yapayim mii seklinde pazar plani yapacagim gunleri bekliyorum.

Hiçbir şey beklemeyenlere +1. Biz iyiyiz böyle.

Şimdilik Brezilya-Hırvatistan maçını.

2 yıl içinde motorla asyayı geçmek istiyorum ben, herşey tamam bi cesaret yok :/

hayatta tutacak kadar umut bekliyorum. bi de hayat bana bulaşmasın. mutluluk şart değil ama huzurlu geçsin. geceleri rahat uyuyayım.

insan oldugumu hissedebilmek yeter. ama onu da hayattan önce kendimden bekliyorum.

3 ay sonra avustralya'ya gitmek, 1 sene sonra vizemi uzatabilmek, 5 sene sonra da avustralya vatandaşlığı almak. ondan sonrasına o zaman bakarım.

otomobil düt dütt

kısa vadede dünya kupası ve the international 4 ile birlikte keyifli, sorunsuz bir yaz mevsimi. bu süreçte kredi kartı borcumu kapatıp 3-4 kilo verirsem, 5-6 kitap bitirirsem istanbul'a level atlamış olarak dönerim.

uzun vadede pilot ve yazar olmak istiyorum. öldüğümde, "iyi uçardı rahmetli, şu kitabında da diyodu zaten" falan diyebilsinler arkamdan. genç abazanlar okuduklarında "anaa, aynı düşünüyomuşuz lan adamla! büyüksün pescador reyiz!" desinler. hayatımın belli bölümlerini düsseldorf'ta, torino'da, montpellier'de, viyana'da falan geçirebileyim. geri kalanını da gezebileyim.

bunun dışında çok iyi anlaşabileceğim hatun falan olabilir mesela. gerçi bunlar "hayattan beklenti" sayılmaz aslında. hayattan değil de, kendimden beklentim, bunları yapabilecek gücü bulabilmek. duyuruda cevap kasınca düsseldorf'a gidilmiyo sonuçta, bu işleri yapacak gücü damarlarımdaki asil kanda bulmayı isterim beklerim hayattan en fazla.

Saatimi

istediğim hiçbir bok olmuyor küçük istisnalar dışında. hep başkaları istediğim hayatı yaşıyor istediğim şeyleri elde ediyor. bundan sonra bir bok beklemiyorum amk hayatından. elimde olsada şu kendi vücumdan çıkıp o imrendiğim kişilerin içine girebilsem keşke. ben olmaktan nefret ediyorum.

3.bp.blogspot.com

özet geçiyorum. 1. dışında diğerlerini elde etmem lazım.

30 yaşıma geldiğimde çok zengin olmayı yazlık ve bmw sahibi olmayı istiyorum. bunlardan sonrada mutlu bir evlilik.

çoban salata ve cacık yemekten zevk alabilmeyi, can erik yiyebilmeyi (burda yok çünkü), rahat nefes alabilmeyi, rahat yürüyebilmeyi, rahat kaka yapabilmeyi ve çalışıyor olabilmeyi bekliyorum.

ciddi ciddi yazıyorum bak.

hiçbir şeye, hem de hiçbir şeye ihtiyaç duymadan yaşayabilmeyi.

en az alışveriş yapabilmeyi, yediğim herşeyi kendim üretebilmeyi/yakalayabilmeyi, yaşadığım evi küçültmeyi, avm denen şeyin yakınından bile geçmemeyi, söğüt gölgesinde hanımeli koklamayı.

sadece bunu yapabileyim, onyüzbin milyar dolar sizin olsun.

Gençler kabul edelim hepimiz seks bekliyoruz.

nasıl bir fizigin var? kask takınca kız oldugun belli olmuyor?.

her 100-120 kilometre için 25-30 dakika mola verirseniz istediğiniz kadar gidebilirsiniz.

150cc ortalama bir scooterın düz yolda son hızı 100 oluyor, tavsiyem sizin 85-90 arası bir hızla gitmenizdir.

bu konuda daha doğru cevaplar alabilmen için www.facebook.com


125 cc ile artçılı yunanistan turu yapan insanlar var. 100 km de 15 dk ara vererek rahatlıkla gidebilirsin.

@prezarlatif 125 cc motosikletler benim motordan hızlı gidebiliyor. Scooter biraz daha farklı

motor o yolu rahatlıkla gider, sürekli rüzgar alacağından hararet yapıp şişme gibi bir derdi de olmaz. zaten 4 zamanlı ise hiç olmaz öyle bir derdi.

daha önce ortalama 100 km lik rotalar yapmadıysan senin için çok yorucu olur.

dikkatin dağılmaması için sık sık mola vermelisin, dehidrasyona girmemek için soğuk olmayan su içmelisin sık sık.

güzergahın hızlı bir otoban ise hızın (yavaş hızın) tehlike yaratabilir.

kamyonların ve otobüslerin bile senden daha hızlı gittiğini düşünürsek çok çok dikkatli olman gerekir.

hele ki kadın olduğun anlaşılır da bir öküze denk gelirsen seni sıkıştırıp tehlikeye atabilirler.

bence yanına bir motor daha bul, bu hem görünürlüğünüzü arttıracak hemde olumsuz koşulları biraz daha olsa bertaraf edecektir.

hele ki çin malı bir motor ise ve dilinden anlamıyorsan yolda yapabileceği süpriz arıza veya sıkıntılar yolculuğu cehenneme çevirebilir.

ne kadar tecrüben olduğu da çok önemli, lütfen iyi düşünüp emin olmadan bu kadar uzun bir yola böyle küçük bir motorla çıkma.

bu yazdıklarımı hep genç ve acemi bir sürücü olduğunu düşünerek yazdım.

yılların rider'ıyım ama uzun yola hiç çıkmadım dersen bilemem.

keşke istanbul da olsaydın, bende yeni aldığım motorun rodajı için 400-500 km lik bir güzergaha gitmek gelmek istiyorum. bahane olurdu.

şehirlerarası yollar biraz daha tecrübe ister.
çıkmadan önce 100-200kmlik rotalar al..
şehiriçinden ve otobandan farklı olarak aşırı kamyon;tır vs olacak; kesinlikle motorları görmüyorlar.
toplam hızın ve ağırlığın düşük olduğu için araçların rüzgarı savurabilir.
80km ile gidersen de mutlaka seni sollamak isteyen ağır/hafif vasıtalar olacaktır.
sürekli dikkat isteyecek..

Tırlardan uzak dur :)
İyi yolculuklar.

merhaba bu soruyu bir süredir şehir içi - dışı maxi scooter kullanan biri olarak cevaplıyayım.

bence tek başına yapma mümkünse yanında bir badi olsun. uzak mesafelerde tek sorun kaza yapmak değil. benzin bitmesi, lastik patlaması, motor arızası da olabilir. aslında hazır yaz gelmişken ilk bir kaç uzun yol (200-300 km) denemesini bir motor grubu ile birlikte yapabilirsin. bir sürü motosiklet grubu var ve neredeyse her hafta sonu birileri bir yerlere gidiyor. takıl peşlerine.

150 cc aslında uzun yola uygun bir hacim değil. gidilmez mi gidilir ama bu senin sabrınla ve bedensel mukavementinle alakalı. yani motor gider ama yorulan sen olursun. bu arada motorun çin malı olmadığını varsayıyorum.

uzun yolda zaten seyir sürati çok yüksek olamaz çünkü yorucu oluyor sadece aralarda büyük araçlardan kurtulmak, araç sollamak veya rampada sıkışmamak adına güçlü bir motor iyidir.

bu arada bir gidiş - geliş yol hesabı yapacaksan saatlik ortalama hızı molalar hariç 60 km gibi düşünmek faydalı olur.

motorunu iyi tanıyorsan, az çok çıkabilecek sorunlara karşı ön araştırma yapıp buna göre yanına ufak tefek alet edavat alabilirsin, zorlayacak en büyük etmenlerden biri büyük araçları geçerken türbülansa girmen olarabilir ki zaten kullandığına göre bunu biliyorsun diye tahmin ediyorum, 150 cc ile rahatça yol yapabilirsin ybr 125 ile dünyayı gezen insanlar var, ben yanıma genelde iki telefon alırım bitanesi eski şarjı uzun gidenlerden, hatrı sayılır derecede uzun yol tecrübem var başıma öyle büyük bir sıkıntı gelmedi benim bir iki kere yolda kaldığım oldu ondada yoldan geçen tüm motorcular durdular :), bende bir motor görürsem mutlaka dururum, ufaktan bir rota çalışması yapabilirsin nereden benzinlik var acil durumda nerede kalabilirim gibi, 100 km dinlenme olayına kesinlikle katılıyorum dikkatinin dağılmaması için, bol bol su içmeni tavsiye ederim zira farkına varmadan aşırı su kaybı oluyor, bir anı: kastamonu da bir festivale scooter ile bir kız gelmişti aynen tek başına ilk defa uzun yol yaptığını söylemişti ve çok heyecanlıydı çok güzel bir andı, sahnede alkışlamıştı herkes. bir sürü insanla tanıştım, insanlar hep merak ediyor bir sürü soru soruyor durduğun yerlerde, hiç kötü niyetlisine denk gelmedim ben. bir sürü anım var böyle

yaptım. her türlüsü çok güzel. nerede olursa olsun çok güzel. hızlısı da yavaşı da.

Trakya bölgesel trenini çok kullanmışımdır fakat 2-3 senedir çalışmamakta.

Ben de hic binmedim. Eksikligini hissetmedim. Taka tuka, longur longur birsey gibi geliyor bana. Hatta tren mi kaldi yaa diyorum kiziyorlar. Nostaljisever romantiklere gore bence. Tabi bizdeki trenlerden bahsediyorum.

çocukken bir kez yaptım, tadı damağımda kaldı. şansıma, benim üniversiteye başlamama yakın, çok işime yarayabilecek tüm rotaları kapattılar hızlı tren çalışması var diye. gerçi çok incelemedim bilmiyorum şu an durum nedir ama işte eskişehir'de olsun, ankara'da olsun bir sürü insan vardı görüşebileceğim. trenle zıp zıp gidip gelirim diyordum. çok daha ucuz oluyordu çünkü, eh yolu da seviyorum.

türkiye gibi demiryollarına neredeyse hiç önem verilmeyen bir ülkede trene binmemiş olduğunuz için eziklemeleri çok garipmiş. türkiye içinde bir yerden bir yere trenle gitmek için mantıklı hiçbir sebep bulamıyorum şu an ben açıkçası.

mesela ben çorlu'dayken garın nerde olduğunu bile bilmiyordum. istanbul'a, edirne'ye trenle çok daha ucuza gidebilirdim ama gardan şehir merkezine gidene gelene kadar zaten otobüs parası çıkıyordu.

o yüzden türkiye'de trene binmeye gerek bile yok bana kalırsa. kullanışlı olan hat-rota-hede sayısı çok az.

bence binmelisin. guzel degisik bir havasi var. bir de avrupa'daki trenler, ozellikle almanya'nin trenleri cok tatli. 250 km/h hiz yapar ama farkina bile varmazsin. hatta durdugunu kalktigini bile anlamazsin.

izmir-ankara kullanıyorum ben sık sık, geçen seneye kadar kuşetli vardı, kompartmanda fiş falan var laptopla oyun oynaya oynaya geliyodum yattığım yerden, istersem yemekli vagonda yiyip geyik yapıyodum, birsürü enteresan tiple tanıştım bu şekilde

en kral ulasim yolu diyebilirim. hele avrupa'da dadindan yinmez. ucak gibi yok havaalanina git bekle bavulu oraya ver yok guvenlikten gec bin kusur seyle ugrasmaz, otobus gibi yorucu degildir. manzara vardir, koltuklar genis ve rahattir hizlidir da, bileti duzgun ayarlarsan buyuk sehirlerde durup yarim saat 1 saat gezebilirsin mesela yemek yiyebilirsin. bazi trenlerde yemek vagonu vardir orada da yiyebilirsin. giriskensen insanlarla tanisirsin muhabbet edersin, iyidir yani.

tren yolculuğu çok güzel bişey. ilkokul çağımdan beri çeşitli sebeplerden ötürü tren hep hayatımda oldu. şimdi de her fırsatta biniyorum, hatta iş seyahatine çıktığım zamanlarda bile eğer iki nokta arasında tren varsa, tüm yol masraflarını şirket karşıladığı halde (şehirlerarası mesafe için bile taksiyi karşılıyorlar), en rahat araç yerine hep treni seçiyorum. o kadar güzel bişey benim için.

binmelisin bence, belki sen de aynı zevki alırsın. ama banliyö değil, uzun hatlara bin.

tren yolculuğu çok değişik bi şeydir. okula gidip gelirken kullanıyordum, sonra kaldırıldı.

"çok acayip bir şey. içinde garip bir samimiyet var, alışıldık olmayan. uykuya daldığım sırada başım yana düştüğünde eliyle düzelten de oldu, trende çiçekten taç yapıp gittiği yerde satan adama, tüm vagon fikir verildiği de. insanların hayatını öğreniyorsun mesela istemeden. onlar konuşuyor, sen duyuyorsun. arada müdahale etmek istiyorsun hatta.

o değil de bugün yanımda ayakta duran bir adam içten içe çok güldürdü beni trende, onu anlatmaya geldim ben asıl buraya. dedim ya, insanların hayatını öğreniyorsun istemeden. adam arkadaşına anlatırken duydum bunları da.

adamın karısı çok konuşuyormuş, durmadan konuşuyormuş. akşam olunca yatsa diye gözünün içine bakıyormuş adam kadının resmen. konuşma sebebi de kadının psikiyatra gitmesi ve psikiyatrın kadına, içinde ne varsa anlat, hiç tutma demesi. "o psikiyatrı bi yakalasam göstereceğim ben ona" diyordu adam en son ki trenden inenler olunca adam ve ekürisi ilerideki boş yerlere doğru yol aldı. ben de böylece bir insan hayatının daha sonuna geldim."

yazmıştım hatta sözlük'te. cidden garip bir samimiyet var trende. avukat adamın teki çıkarıp kartvizit bile vermişti bana hatta, iş ararken lazım olur diye. ne oldu o kartvizit şimdi, hiç bilemiyorum ama.

Evet, banliyö trenini her gün kullanıyorum. Bölgesel trenle de birkaç kere gittim. Bölgeseller daha yavaş olsa da uçaktan daha konforlu.

biz bir grup arkadaşla istanbuldan ankaraya yataklıda gece yolculuğu yapmıştık. muazzam bir şey. kompartımanda toplanıp film izlemiş, muhabbet etmiştik. sabah da ankaraya yaklaştığımızda yemek vagonunda bozkır manzarası eşliğinde kahvaltı yapmıştık. al yanına sevdiceğini ya da bir kaç arkadaşını. güzel olur.

2 gün önce kullandım daha yüksek hızlı treni. Açıkçası eğer romantik olmazsak otobüsten bir farkı yoktu. Daha rahattı sadece.

Yht'nin pek bir farkı yok. Üç kez Doğu ekspresine, bir kez Kurtalan Ekspres'e, bir kez de İzmir Mavi trenine yataklı vagonda bindim. Başka hiçbir ulaşım aracından almadığım tadı alıyorum.

cocukken nasi severdim, buyuyunce tam bir eziyet haline geldi. ee tabi yemek cantasi hazirlayan yok, boyama kitabini, walkman'e cocuk sarkilarini koyup veren yok...

Türkiye'de şehirlerarası kullanmadım ama yurtdışı yolculuklarımda sık sık trenle yolculuk ettim. Hızlı trenler bence de kesinlikle uçaktan çok daha konforlu ve güzel.

Bir keresinde de gece yarısı Ostrava'dan Prag'a tarih öncesinden kalma bir trenle gitmiştik ama, diğerleri ne kadar rahatsa bu o kadar korkunç geçmişti benim için. Ostrava'da ne kadar evsiz varsa hepsi tren garına toplaşmıştı, onlardan çok korkmuştum. O Şubat soğuğunda trenin kaloriferlerinin çalışmamıştı bir de, sabah Prag'a vardığımızda artık donmak üzere bulmuştum kendimi.

Lisem de üniversitem de trenle gidilebilecek yerlerdeydi, 6 sene haftaiçi her gün trene bindim. Bi zaman sonra trenin daimi yolcularını tanıyorsun. Gündelikçi teyzeler yanlarında katlanabilir küçük iskemle taşır ona otururdu, şişle bir şeyler örerdi. Trende tanıştıkları diğer teyzelerle arkadaş olmuşlardı hep. Oturduğun yerde uyukladığını görünce nerede ineceğini sorup yaklaşınca haber veririm rahat uyu derlerdi. Yorgunluktan ayakta zor duruyorsan koca koca amcalar yer verirdi. Kendine has bi havası vardı banliyölerin, bazısının balatası kokardı, ritmik sesi dinlediğin müzikle uyuşurdu bazen, alıştıktan sonra ayaktayken tutacakları tutmazdın çünkü nerede yavaşlayacağını bilirdin, limon sıkacağı satan adamı pür dikkat izlerdl herkes.

3 kez de ankara-istanbul yolculuğu yaptım, ikisi üniversitenin sinema kulübüyleydi, bi vagon bizimdi komple. Sonra bi de 4 günlük tur yaptım yataklı trenle, 4 şehirlik.

Toplamda 70 küsür günüm trende geçmiş. En çok özlediğim şey de trene binmek sanırım.

alice gold - runaway love www.youtube.com

www.sourberry.org

giovanni paisiello - il barbere di siviglia overture
patti smith - china bird
the city - i wasn't born to follow
jane vain - oh captain
the toyes - smoke two joints
doc watson - miss the mississippi and you

Su an Ezginin gunlugu-ask bitti

friends izliyordum az önce 3. sezon bitti. şimdi de Mr.sandman dinlemeye başlamıştım. www.youtube.com aynı anda da söylüyorum.

loop'a alınmalık mıdır bilmiyorum ama ben son 2 gündür deli gibi dinliyorum. tüm albümü baştan sona dinleyip hiç beğenmemiştim. sonradan bu acayip hoşuma gitti aradan.

www.youtube.com

ulrike abla yaşlanmış ama ona üzüldüm :(

en son dün game of thrones'u izledim, üşenmez de indirirsem coupling'i izleyeceğim. the it crowd ve black books'tan sonra üçlemeyi tamamlayayım diyorum.

soundcloud.com

cem karaca - hasan kalesi

www.izlesene.com

ben bu ara bu şarkıya taktım

www.youtube.com

zella day - sweet ophelia
palace (aus) - slow burn -
vindata feat. kenzie may - all i really need
shura - touch -
kito&reija lee - starting line --
uppermost - fly -
kill paris - the walk
bonus: soundcloud.com

azealia banks'in luxury sarıyor, loopa alıyorum bayadır www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com

twins - gem club

erkin koray - anma arkadaş

radyocu ayça şen.
çok severim, idolümdür, çocukluğumdan beri. twitter'dan muhabbet ettiğimiz oldu. hatta takipçimdir kendisi. istanbul'a gelirsen görüşürüz demişti bana :)

tolga çandar

ali ihsan varol

Nilperi sahinkaya. 2006 charles de gaulle mezunu ben orta 1'dim o siralar servisde yanaklarimi sikistirmisligi bile var :p

duzenli olarak gazeteye cikan biri olarak direkt kendimim hihiho. bir de diger elemanlar iste. hatta onlar benden daha unlu.

tiklememişsin ama ciddiyim gayet. napalım yani tanımıyoz biz oyuncular, müzisyenler.

(bkz: can temiz)

zeynep değirmencioğlu-aile dostumuz
nadide sultan-aile dostumuz

(aile dostlarımız ne kadar tırtmış lan bizim)

pescador

devlet bahceli.

herkes radyocu - sinemaci filan taniyormus, radyoculardan da mesut sure diyelim o zaman.

hiçbir ünlüyü tanımıyorum, hiçbir ünlü de beni tanımıyor. sözlük'te bile selebriti değilim, daha ne olsun.

Güncel dizilerden birinin başrol oyuncusuyla antrenman yapıyoruz arada.

ido tatlıses. karşılaşsak ayaküstü konuşuruz. çocukken evlerinden çıkmazdık desem yeridir. ibo, derya tuna, aydemir akbaş falan hepsini tanırdık ama elbette onlar unutmuştur.

berk hakman

bibip: banu avarı unutmuşum.

engin öztürk, inanç konukçu, devrim evin, saygın soysal

birsürü var ama işimize yarayan yok. iki anlamda da, "hadi bu akşam gidip 2 bira çakalım muhabbet edelim" seviyesinde veya "abi şu arkadaşa bi iş bulsana" diyebileceğim seviyede değil. bi ilber ortaylı vardı 2. seviyede olan, oda pek siklemedi. kuzen radyo,sinema,tv mezunu, götürdük yanına tanıdığı vardır belki diye, bim de işe girsene dedi herif ahhaha. onun haricinden duyurudaki herkesin tanıdığı feridun düzağaç var.

ilber ortaylı, umıt kocasakal. ıkısı de unıversıteden hocam. bır de soner sarıkabadayı var, mersın kucuk yer tabıı.

Bi kac milletvekili, nemize yarar? Elhamdulillah bi yarali parmaga isemislikleri yok.

nil karaibrahimgil

yiğit incedemir

(bkz: zlatan ibrahimovic)
(bkz: jermain defoe)
(bkz: robbie fowler)

(bkz: god is an astronaut) kadrosu
(bkz: the clientele) kadrosu

(bkz: kenan komutan)

An itibari ile Gülhan Şen, instagram fotolarımı beğenip, yorum yazdı. :D Bu sayılır mı? :D Bence sayılsın. :D

Çılgın kız dedi :P :p

1200 tl'ye çiçek ne be? Oha.

Raconu bu mu bu işlerin bilmiyorum da, çok pahalıymış :/ Hasta ziyareti için yaptırıyorum derse daha ucuz olabilir belki? (Salladım?)

Edit: Ayrıca şu paraları şu işlere harcayan insanın beynini sikeyim. O paraya öküz alınır.

Sizin arkadaşınızı ikna etmenizden ziyade, arkadaşınızdan bunları talep etme pozisyonunda olan kız arkadaşını ikna etmesini sağlayın. Burada materyalizmden müzdarip ve bu kapsamda doğrudan ya da dolaylı istekleri olan bir kadının parmağı var gibi sanki.

oha harbiden, bi de motorunu satacaksa iyice akilsizmis.

cicege 100-200, pirlantaya da hadi niyetlendiyse maksimum 2000tl versin kalan parayla da mustakbel esine kask, motor montu, motor eldiveni falan alsin.

motorunu satacaksa müstehak zaten, iki gün sonra kafasını taşlara vurmaya başlar

1200 liraya söz çiçeği yaptırmayı düşünen adamın "evlenebilir" lisansı iptal edilmeli. ev ekonomisi dersinden sıfır alıp çakmış çünkü.

cebinde 120.000 tl varsa anlarım, 12.000 liralık da pırlanta alırsın, helal olsun.

ama bunu motorunu satıp yapacaksan afedersin o arkadaşın da, o arkadaşa bunu yaptıran kızın da aklına o*urayım.

sikseler evlenmem bu ne lan... 1200 e çiçek ne yaptırmış orman mı yaptırmış arkadaşın ne yaptırmış ?

bence al karşına tam bir gerizekalısın sen de sonra da dön git birak ne yapıyorsa yapsın.

vay arkadaş... boş beleş şeylere dünya borca girip para harcayıp sonra açlıktan nefeslerini doğrultamıyor insanlar.

Biz bikaç sene önce 500 vermiştik de yüreğime inmişti. Bu ne arkadaş manyak valla bu insanlar. 200 liralık bişey yeter de artar bile. Zaten kız isteme için olduğunu söylemesin. Kız arkadaşımın gönlünü alıcam filan desin. 1.200 lira vereceği çiçek BİR HAFTA SONRA YOK OLACAK. Ölü yatırım. Saçmalamasın.

Edit: şu 3'ünden birini alsın. ya da işte bunlara benzer bişey yaptırsın, yeter.

www.ciceksepeti.com
www.ciceksepeti.com
www.ciceksepeti.com

bırak yapsın hacı. sırf "desinler" diye yapacak insan hak ediyordur zaten kötü duruma düşmeyi.

neden bu kadar abartırlar ki. 1.200 lira çiçeğe verilmez. hiçbir şeyi bu kadar abartmasın, motorunu satmak ne demek? bu kadar masrafa girmek şart değil, eğer sevgilisi bunu talep ediyorsa da bu kadar saf olmasın bence. bu kadar parayı böyle bir şeye harcamayıp evlendiklerinde balayı yapsınlar ne biliyim ev kuracaklar eşyalarına harcasınlar. kız istemek sadece bir ritüel.

1200 liraya çiçek yaptıran kim? nereden yaptırmış? kaç para mayış alıyor? allahın otuna böceğine o kadar para verilir mi ya? eğer kız arkadaşının böyle bi beklentisi varsa yol yakınken bi daha düşünsün.

daha az paraya tabii ki yapılır. ama insanlara bunu anlatamazsın.
parmağında kan ve gözyaşı taşımak istemeyen kadınların ve buna yatırım yapmayı reddeden adamların sayısı artmadıkça kimseyi ikna edemezsin.
bu kadar gösteriş ve harcama tutkusunu gelenek, adet gibi göstermeye çalışan zihniyet beni tiksindiriyor.
1200 liraya ölüp gidecek çiçekler almaktansa fide eksinler, ne bileyim tema'ya bağışlasınlar.

Evlilik işleri zaten pahalı şeyler, iyice zorlaştırmanın anlamı yok.
Geçen hafta ablam evlendi, kız hiçbir şey istememesine rağmen (basit bir nikah oldu sadece) tonla gereksiz masraf çıktı. Garip bir evlilik endüstrisi oluşmuş, iş evlilik olunca fiyatlar birden uçuyor. Bu nedenle gereksiz masraflardan kaçınmak gerek, zaten istenmese bile birsürü angarya çıkacak karşılarına.

Kızla konuşsun, 1200 liraya çiçek, 5000 liraya mücevher, 2000 liraya kıyafet alacağına eve on numara eşya alır kızı daha rahat yaşatır. Eğer bunları kız istiyorsa ve sırf kızın gönlü olsun diye sıkıntıya giriyorsa zaten evlenince o kızın gözünü doyuramaz, yol yakınken dönsün. Yok eğer kendi istiyorsa titreyip kendine gelsin.

hepsini okudum, bi aydınlandı sanki. uzun sürer inşallah :)

bu zihniyetteki kerizler yüzünden evlilik sektörü ağzında salyayla ellerini ovuşturup kucağa alacağı gençleri bekleyen vahşi ve kocaman bir pazara dönüştü. nikah masasının örtüsünün köşesindeki süsleme için bile alt sektör oluştu anasını satayım. arkadaşın daha bismillah kontağı 1200 tl ile açarsa bu sektöre kazandıracağı daha nice 10000'ler olur. müstahak aslında böylelerine. bırak götündeki donuna kadar alsınlar.

Yeşilimtrak, daha uygunlarını da buluruz yau sen iste :p

Ben, arkadaş biraz fazla özenmek istiyo diye üst limiti 200 tl koydum.
Hazır gaza gelmişken bi de şuna baksın o zaman. Ben bayıldım, resmen şahane.

www.ciceksepeti.com

:)

bak şimdi yakın zamanda 2 yakın arkadaşımın söz nişan düğününde her aşamada bulundum sayılır. ikisinin de ekonomik durumu çok iyi.

biri her şeyi en güzeli olsun, en şık en havalısı olsun diye uğraştı didindi. masraflar çok fazla damat çaktırmamaya çalışsa da arada şakayla karışık gündeme geliyor. herkes her şey çok güzeldi diyor hatırladıkça. ama hepsi bu. diğeri ise düğüne ait olabilecek her türlü masraftan kaçındılar -yüzük hariç. ve şu an villada oturuyorlar. eşyaları on numara. bütün birikimlerini ailelerinin desteğini evlerine yatırdılar. ne istediğiniz çok önemli yani para olsa da olmasa da. kendilerini mi mutlu edecekler, çevreyi mi? onlara bak bizim damat/gelin böylesini yaptı masraftan kaçınmadı demeleri mi önemli, yoksa evliliğin başında düzenini rahat kurabilmesi mi?

ben şunu beğendim mesela.


www.ciceksepeti.com

fidanı 5 liradan 240 tane ağaç diktirir o paraya. kızın adına bi koru yaptırır. illa mal gibi 1200 lira verecekse böyle bişey yaptırsın daha iyi ölüp gitmeyecek en azından. tabi bizim yurdun kızları tercih etmez böyle şeyleri orası ayrı.

Yalnız hanım kız çok mütevazi bi arkadaş, tamamen bizimkinin hanzoluğuna bağlıyorum ben. eskiden babası zenginmiş, çevre de ona göre tabi. baba batınca bunlar çevreden kopmamış, biraz onlara yetişme telaşıymış. öyle dedi.

evlilik çok romantik bir olay. ben böyle çevreye gösteriş yapmak için işi abartanların bu romantizmi bozduğunu düşünüyorum. en uygun fiyat neyse çiçeğini hazırlasın. yine abartılı bir fiyatı olmayan şöyle sade bir yüzük alsın ve gitsin istemeye. madem harcayacak parası var, bir vakıfa yardımda bulunsun sevgilisi adına. ya da bir orman yapsın onun için arkadaşların dediği gibi.

lily briscoe + 1

Çiftin her iki tarafını da suçluyorum. Bir kadın neden tüm bunlarla gösteriş için sevdiğinin değer verdiği bir şeyi satmasına razı olur? Bir adam neden böyle bir kadına "De get" diyemez? Gelenek-görenek falan değil bu, kadının "Benim için bunları yaptı" egosu ve adamın "Kadınım benden bunları istedi" külfeti.

Amaçları hayat birleştirmek falan değil onların.

O eve iki kişi olarak girdiklerinde artık etraflarındaki kimse onları s.klemeyecek, çekecekleri zorlukları bilmeyecek ve umursamayacaklar. Küçük bir yüzük alsa da kocaman bir yüzük alsa da ileride "kıza şöyle büyük yüzük almıştı" kısmını değil, tüm bu süreçlerdeki mutluluklarını/mutsuzluklarını konuşuyor olacaklar. Bu yüzden kimseye yetişmeye çalışmanın, gösteriş için çabalamanın anlamı yok.

Evliliğin en ufak bir pürüzünde "ben senin için motorumu bile sattım amk" düşüncesine gelecek olay. Kimse bunu yaşamamalı ve yaşatmamalı. Mühim olan güzellikleri mantıkla harmanlayabilmek; çünkü evliliğiniz süresince artık tüm hayat yolu boyunca elinizde tutmanız gereken en önemli özelliğiniz bu olacak.

olm o ne lan sabır testi gibi, kolay gele valla ben ölürdüm heralde sinirden

iyi yapıyorsun. sakız çiğneme sesini sevmek nasıl bir anormalliktir yahu :D

uyar tekrar.

iş yerinde ki kadınların çakçakçakçakçak sakız çiğnediği bi yeri hayal ettimde... ya katil olurum ya da işsiz

volvo

şu an için bence tesla motors

mercedes-benz

en prestijli midir bilmiyorum ama volvo emniyet kemerini ilk kullanan ve bunun için patent almayan, bunun yerine diğer firmaların da kullanımı için teşvikte bulunan bir firmaymış. bu katısı çok öenmlidir benim gözümde.

volvo

volvo.

mercedes, mesela: 92 200 e serisinde şimdiki arabalar da opsiyonel sunulan hillholder denen özelliği vardı

bmw.

mercedes gitsin halen reno motoru kullansın. ahanda kavga başlatıyorum.

sağlamlık, konfor diyince ilk volvo ve mercedes geliyor.

Wolkswagen. Das Auto. Opel de candır. Wir leben autos.
volvo'ya hiç binmedim,biniyim..

bence bosch.

hangi otomobil markası olursa olsun muhakkak bosch'un bir kaç zamazingosunu kullanmak zorunda.

audi

teknolojiye katki ve konforu birlestirerek degerlendiriyorsak mercedes derim. araclari hem konfor bakimindan 10 numara hem de bir suru yenilikci uygulamalari var.
sadece teknoloji olarak bakarsak vw grubu olabilir. tdi, tsi, dsg, quattro gibi bir cok teknolojinin sahibi konumundalar. bu teknolojiler bildigim kadariyla ilk vw grubunda cikip sonra diger ureticiler tarafindan da kullanilmaya baslamistir.

Bosch derim ben de teknoloji diyorsak her taşın altından bunlar çıkıyor.

sözleşme imzalanana kadar her şey mümkündür.

imzalamadıysan herşeyi yapabilirsin yakışıksız olur ama olur.

söz uçar yazı kalır dostum. sözleşme yoksa, her şey mümkün.

Peki sirket tarafinda da oyle midir yani onlar da bana siktiri cekebilir mi biz yenisi bulduk hih diye.

evet onlarda sana yapabilir. İmza yoksa her şey olur.

geçen aylarda ben de sordum bu tarz sorular ve inan kafaya takacak bir şey yokmuş. daha iyi teklif geldiyse hiç düşünüp dert etmeden ötekine tamam de. zira dediğin gibi yeri geldiğinde aynısını sana da yapabilirler.

aynısını yaşadım, sorun olmadı ben gelmiyorum dedim tamam dediler

ben yapıldığını biliyorum. ilgili kişi sözleşme imzalamaya gelecekken arayıp yerinize başka birini tercih ettik kusura bakmayın şeklinde oldu.

bence şirketlerin yaptığı etik değil ama kişilerin yapması daha doğal. sonuçta hiçbir şirket kişiye bağımlı olmamalı ama kişilerin iş değiştirmede geleceği söz konusu olduğundan şirketlerin yapması etik değil.

yani sizin sorduğunuz soru normal. şirket bir ay zorlanır belki yerinize sizden daha verimli olacak birini bulur.

Yazili bir sey yok derken soruda da yaDim gerci ama teklif mailine verilen cevap var. yani sirket baskasini buldum diyebilir mi bu sekilde ortada mail olsa da

isterse yemin billah demis olsun cayabilir iki taraf da, bozulacak bi durum yok, iki taraf da kendi menfaatlerini düsünür dogal olarak.

aksi durumda sorgulamak lazim profesyonelligi

Pislik mi yapacaksıniz?

yapar. yapan gördüm. yeni tekliften önce işi kabul ettiği firma hiç hoş karşılamadı tabii, ama yaptırımda bulunamadılar.

@nano

Merak ettim sadece. daha teklif falan da yok zaten ortada. hayallerde yasiyor baggzi condomlar.

seat ibiza

ilk araba kesinlikle alman, golf olmalı.

45 bine 2009 vw golf 1.4 tdi alınabilir

hayırlısı olsun.

clio 1.5 dci demiştim de vazgeçtim. fiesta diyorum. ford alınabiliyorken renault alınmamalı bence.
otomatik var mı bilmiyorum.

Fiesta tavsiye etmem. Ic malzemesi kaliteli değil.

c4 olabilir ben memnunum

belki son kasa 1-2 yaşında polo bulabilirsin. 40 bini aşabilirsen.

ikinci el toyota auris.

golf

harbi komikmiş.

neden komik olsun? kaza riski var. ayrıca 30 dakika kuralı varsa onla da uğraşmak istemezler.

30 dakika kuralı yok.

çalışanlarını o havada madur etmemek için olabilir, kaza riski olduğu için olabilir çok da mantıksız değil

o çocuklar dandik motorlardan kullanıyor biliyorsunuz değil mi? yani siz iki yumurta kırmaya veya o havada dışarı çıkmaya üşendiniz diye birisi kaza geçirebilir.

çalısan mağdur olmuyor belki ama sipariş veren aç bi insan mağdur oluyor.

getirmemesi komik değil ama restoranı siparişe uygun göstermesi komik, saçma. madem yollayamıyorsun, sipariş geçici süreyle yoktur diye yazdır yemeksepetine de insanlar boşuna sipariş vermesin.

bu kadar mağdur edebiyatının geçerli olduğu ülkede hala nasıl madur diyoruz yahu şu kelimeye, ben de buna takıldım, özür dilerim yazamadan edemedim.

bu arada çok yağıyorsa yağmur, normal olabilir, en azından makul bir sürede haber vermişler. yalnız evet kredi kartıyla online ödeme olayı talihsizlik olmuş. kapatmaları gerekirdi yemeksepeti'nden hesaplarını, o konuda haklısın.

şu "o çocuklar dandik motorla gidiyor", "kıçınızı kaldırıp yumurta kıramıyorsunuz" edebiyatına da bayılıyorum.

ulan sanki çocukları sabahtan akşama kadar çalıştırıp afrika ormanlarının derinliklerine gönderiyoruz bize yumurta getirsinler diye.

sana ne benim pişirdiğim yumurtadan kardeşim, ben parasını verip hizmet alıyorum. sen gönderim yapacağını söylüyorsan yaparsın. yağmur varsa, hava koşulları tehlikeliyse gönderim yapma ki bilelim biz de ona göre yumurta mı kırıyoruz başka yerden sipariş mi veriyoruz onu bilelim.

çok saçma yerlerden bakıyorsunuz olaylara. musluğu kapatacağınıza, kapıyı kapatıyorsunuz su dışarı çıkmasın diye. hayatımda gördüğüm en aptalca savunmalardan biri şu "yumurta kıramıyosunuz" muhabbeti.

alt tarafı kurye aq sanki savaşa göndertiyoruz adamları. bizim anamız babamız saraylarda büyüdü zaten, herkesin dünyası güllük gülistanlık ama her gün sipariş götürürken çatır çatır kuryeler ölüyor. yapmacık, içi boş, saçmasapan bir duyarlılık.

Aç bir insan madur oluyormuş. Vay anasını. La sanki Somali'de yaşıyorsunuz da yiyecek getirecek olan uçak gelmedi.

Arkadaş ne güzel işte. Adamlar işçisini para için gözü kapalı harcamıyor.

Bu madur (!) insancıkların kafasıyla yaklaşırsak Soma'da ölen 302 insan haketti bu ölümü öyle ya. Sonuçta onlar o madene inmese insanlar ısınamayacak insancıklarımız madur olacaktı.

Arkadaşım paran da geri gelecek 3 yumurta kır ye. Ya da git başka yerden sipariş et. Buraya saçma maduriyet kusma.

Motorcuların yeterli yağmurluğu vs. yoktur donuna kadar ıslanmamaları için normal. Ki zaten isteğini an kapatabilir bir restoran paket servisini. Yemeksepetini kapatmamaları saçmalık olmuş sadece.

ne kadar gerginsiniz arkadaşlar. bir şey sordu alt tarafı, birbirimizi vatan haini ilan edeceğiz az kaldı.

madur izlandacada adam demekmiş bu arada :)

tr.forvo.com

bu konuyuda somaliye ve somaya bağlayabilen insanlarda var ya pes!!! belki evimde pişirebileceğim bir sey yok. belki canım evde pişiremiyeceğim bir sey sipariş vermek istedi. ulan alt tarafı bir yağmur yağmış olay olmuş he.

bence haklılar. tek sorun önceden yazmamaları. yani şu an sipariş alamıyoruz diye not düşmeleri gerekirdi.

kimse o yağmurda çamurda hayatını riske atmak zorunda değil.

burada yazan arkadaşları 10 dakika yağmurda motor sürüşüne davet ediyorum, sonrasında bakalım aynı yorumları yapabileceklermi

azıcık yağan yağmurda şöyle bir motorsiklet ile markete gidip gelin bakın ne oluyor. para vermişte hizmet alıyormuş. yok birde bedava gelecekti. o dandik motorların fabrika çıkışı lastikler ile yıllarca kullanılıyorlar. lastiklar bildiğin kabak. yağmurlu havada en ufak frende kayar. bilmeyen varsa o arkadaşlarla 5 dk muhabbet edin anlarsınız.

bana bunu yapsalar normal havalarda hep buradan alışveriş yaparım. aman çalışanını düşünüyor ne güzel derim. o kuryelerin motosikletleri dandik, lastikler desen kabak, resmen kazaya davetiye. bende çok açsam en kötü makarna yaparım evde.

Bak motor kullanıcısı olarak şunu söyliyeyim, o küççük scooterlardaki küçük lastikler öyle bir kayıyor ki.......

Bende düstüm oyle bir havada, pek hos bir sey değil, kimse durmuyor, yardım etmiyor. Ölsen sabaha çöpçüler bulur motoru..

Biraz anlayış..

Lokantanin yağmurda adam yollamamasi normal

Yağmur varken siparis almasi sacma

Seninde ama ben mağdur oldumki demen saçma. Parani iade edecektirler ve Turkiyede çalışanının umursamayip 10 tl icin yagmurlu hava da siparise yollayan en az 10 yer daha vardir zira.

ekipmanı uygun değildir. yemek ıslanır personelin kışlığı yoktur falan filan. marka bi yer değilse(mekdanılds börgır king gibi) komik tabi.

aç insan mağdur mu oluyor! hahaaahhhahahaha

siparişi kapatmama sebebi oalrak motorsuz yakın yerlere siparişi gönderebilmek için olabilir. o konuda not düşebiliyolar mı bilmiyorum

cosmicstring + 1

önce yerinizi iyi tanıyın sonra telefon işine girin. Acemiliğimde sim kart bile sokamazken usta birliğimde 4s + wireless kombinasyonumla nöbetlerde film izlerdim. Askerlikteki tek kural her yerin kendine ait kuralları olduğudur, unutmayın.

@cosmicstring
dostum. değilim ağustos'ta gideceğim nasipse. ama telefon konusunda bir öneri varmı diye merak ettim. kaldı ki acemilikte tabi ki kullanmıcam. usta da ise aynen dediğin gibi yerine, insanına göre bir karar vericem. telefon için 11 gün riskini asla ve asla göze alamam. tavsiyeler için çok teşekkürler,


@wide
sana da tavsiyelerin için çok teşekkür ediyorum.

panasonic in çok minik bir modeli vardı bulabilirsen ondan al derim, hem saklaması kolay hem de kaptırsan bile üzülmezsin; panasonic gd55 imiş

şarjı iyi dayanması avantajına olur, çünküm şarj etmek sıkıntı olabiliyor. bi de acemilikte de sokan arkadaşım oldu, genel olarak ortamın nabzına göre yapman faydalı olabilir, giderken telefonunu dışarıda bi yere bırakabilirsen çok süper olur hatta.

* Kesinlikle bataryalı olsun ki, önceden şarj edilmiş yedek bataryanızı da sıkışınca kullanabilesiniz.

* Şarj aleti rahat bulunabilen bir şey olsun, bazen şarj aletini görev yerinizde falan unutursanız, arkadaşlarınızdan kolayca bulabilin. Nokia ince uçlu gibi :)

* Acemilikte telefon işine hiç bulaşmayın derim. Usta birliğine gittikten yaklaşık 2 hafta sonra ortamı tanıdıktan sonra kullanın.

*Teslim olmadan önce telefon işini ayarlayın. Sizi daha sonra ziyaret edecek birine ya da yemin törenine gelecek olan birine verin. İçeri sokma işini artık oranın imkanlarına göre halledersiniz.Hatta terhis olan askerler genelde gitmeden telefonlarını satıyor, denk gelirsiniz belki birine.

Airbus a320 kursu alıyorum hatta 318/319/320/321 kursu.

Türk dış tic. vakfı dış ticaret uzmanlığı.
Giriş kıvamındaydı, temel olarak kullandım.

Ufrs eğitimi. Şirkette verdiler.

Lumion eğitimi, işyerinde verdiler.

Ne kattığına gelirsek; 3 boyutlu görseller hazırlarken artık on saat yok ışıkmış yok malzemenin bilmemne ayarlarıymış filan diye zaman kaybetmiyorum daha kısa zamanda daha kaliteli render alabiliyorum, bana çok faydası oldu o açıdan.

2 yıl kadar önce ingilizce kursu aldım 7.5 ay. Oldukça faydasını gördüm.

Rinoplasti Kursu.
Daha öğrenciyken asistan ve cerrahlara yönelik bir kursa katılma fırsatı yakaladım. Karşılaştırmalı iki ameliyat seyrettim. Memnunum.

ccnp s&r eğitimi, şirket karşıladı

"kimya mühendisiyim ama karı pazarlıyorum" ahahaha.

Avukatım ben, tabii zaten bu alanda ekstra önemli ama çevreden kazandım neredeyse hep. Ortalamanın altı bir notla mezun oldum, tek tük idare ederken iki tane lise arkadaşıma emsale yakın davalar kazandırdım, o ona önerdi diğeri bir başkasına önerdi sağolsunlar, çok fena çevre yaptım. Oradan yürüdüm sonra hep. Şans yani bence. Hatta o kazandırdığım davalardan birini de çok fena bala göte kazandık itiraf edeyim, hehehe.

Beş sene sabahlar olmasın mottosuyla çalıştıktan sonra son derece güzel, dünyanın en büyük on şirketinden birinde çoğu zaman rahat, üst yönetim pozisyonunda, yaratıcı kararlar aldığım ve aktif bir işim var.

Okulu 7 senede bitirdim, zaten benden sonra bölümü kapatmışlar. Benden daha zeki ve iyi sevişgen ve sevişen erkek bilmedim görmedim, (şartlara göre en çılgınıyım)duymadım. İyi kazanıyor muyum? Para falan bunlar boş şeyler, küçük dünyam yeter bana. başkasına muhtaç olmadıkça dünyanın en mutlu insanıyım, sevgilim var o yeter ki bana

merakını sevsinler!

mezun olduktan sonraki 2 yıl boyunca, mesleğimi yaptığım kısa süreli 3-5 adet deneyimim oldu. bu kısa maceraların üzerine yavaş yavaş meslekten kopuş yaşadığım ve işsiz olduğum bir dönemde çok saçma bir fırsat çıktı karşıma. aslında iş fırsatı bile değil. yeni bir ofis açılıyordu. bense bir yandan iş aramaya devam ederken bir yandan da o ofiste yardımcı eleman (joker) olacaktım adamların kadroları kurulana kadar. yani "ne iş olsa yaparım abi" olacaktım. sekreter alınana kadar sekreter, fotokopici alınana kadar fotokopici, muhasebeci alınana kadar muhasebeci! böyle saçma bir işti. maaş da o zamanın asgari ücretinin az bir şey üzeriydi. neyse bu işe girdim ve 2 ay böyle joker gibi çalıştıktan ve ofis kadrosu kurulduktan sonra bende potansiyel görmüş (ya da huyumu suyumu sevmiş) olacaklar ki güzel bir pozisyona getirildim orada. maaşım önce 2 katına çıkarıldı, sonra biraz daha arttı. iş aramayı da bıraktım tabii. o iş 1,5 yıl sürdü. proje ofisi idi zaten ve proje bitince ofis kapandı. sonraki 6 ay kadar süren işsizliğin üstüne aynı firma yine iş teklifi ile geldi. bu kez bambaşka bir ilde, başka bir projede, daha iyi şartlarda, benzer bir pozisyon. işi aldım. 4 sene oldu.
proje bittiğinde ne yapacağım belirsiz. ve bazen sevmiyorum sansam da aslında ben bu belirsizliği seviyorum.
karakter olarak saçma ve ne idüğü belirsiz bir tipim. aynen de öyle bir kariyer hikayem var sanırım bu yüzden.
dediğim gibi memnunum ama çünkü çalışmaya başladığım yerden emekli de olmak istemezdim.
5-10 yıl daha çalışıp ve mümkün olduğunca çok para biriktirip sonra dünyayı gezmek istiyorum.

Üniversitede notlarım kötüydü, hatta zor bitirdim okulu diyebilirim. Teorik dersleri hiç sevmezdim, proje geliştirebilip ortaya somut şeyler koyabildiğim dersleri severdim, hep onlara odaklandım. Uzun dönemli stajlar yaptım ve boş oturmadım, iş verdilerse elimden geldiğince düzgün yaptım, vermedilerse kendi çapımda birşeyler yapmaya çalıştım. Bir GSM şirketinin öğrenciler için düzenlediği gelişim programına katıldım.

İlk defa iş bulurken sıkıntı yaşamadım, hatta 3-4 iyi firma içinden ben seçim yaptım. İlk iş tecrübem kariyerimi çizdi diyebilirim. 2 sene çalıştım, başka bir yerden teklif alınca iş değiştirdim, 1 senedir de devam ediyorum. Birçok açıdan kendimi geliştirdiğim, rahat, İstanbul'un iyi bir bölgesinde ve iyi iş arkadaşlarına sahip olduğum bir işim var.

Genel olarak insan ilişkilerinde iyiyimdir ama okul ve iş arkadaşlarım dışında çevrem olmadı. İnsan kaynakları şirketleriyle iyiyimdir, cv'mi açık tutuyorum, sürekli arıyorlar sağolsunlar (ben de kendi çapımda bu şekilde 'network' oluşturuyorum). İyi firmalarda işe alımlar bu şekilde yürüyor artık genel olarak, ben de bunu iyi kullanmaya çalışıyorum. Yarın da bu şekilde bir iş görüşmesi yapacağım, ciddi bir maaş artışı olursa iş değiştireceğim. Bakalım nasip..

3 üni mezunuyum. Ünilerden 2 si patates tabi.

Şu ana kadar sırasıyla: seyyar satıcılık-Anketörlük-çevirmenlik-satış pazarlama-dış ticaret uzmanlığı yaptım (totalde 8 yerde) Ünideyken amerikadan getirdiğim ürünleri bornovadaki esnafa satıyordum (Saat çakmak ipod vs) bornovada seyyar satıcılık yaptım. Kendi çeviri büromu açtım, minik sermayeye dayanamadı ve kapandı.
Kısa kısa işsiz geçen aralıklar sonrası :
Şu anda çevirmenlikten ekmek yiyorum. Bi yandan iyi bir iş arayışı var tabi. Ama halimden memnunum. Azıcık aşım var ama kaygısızım.

not:insan kaynakları uzmanlarına selam olsun. Bütün bu gayreti gösteren birine ''hangi hayvan olmak isterdin gibi dallama bir soru sorduğunuz için)

İnsanlarla aram yok. Sevimsiz yaratıklar.

Çok iyi para kazanıyorum diyen arkadaşlar,
Özel bir soru ama nedir maaş koşulları kendimle kıyaslayacağım.

okulumu sevmedim, notlarım kötüydü, okulu 5 senede bitirdim, elektrik elektronik mühendisi oldum. ama şimdi hayatımda zevk alabileceğim tek işi yapıyorum. 3 senedir profesyonel seslendirme sanatçısıyım. 3 sene önce tüm insanları sikmek isterken, şimdi borç içinde yüzerken hayatımın çoğu zamanında çok mutluyum. hem de mühendislik yaparken çok daha fazla para kazanabilecekken bu işi seçmeme rağmen mutluyum. teletabi olmuşum bildiğin.

Hikayem falan yok benim, varda ilgi çekici değil, notlar kesinlikle önemsiz ikili ilişkiler daha önemli, her şey sende bitiyor.

İşim gerçekten çok önemli bir günde binlerce insanın hayatına mal olabilecek bir iş yapıyorum, hep pür dikkat çalışırım, hata yapanı neden hata yaptığı ve sonuçları konusunda sertçe uyarırım, çalışma saatlerim her hafta değişir sabah akşam gece vardiyası şeklinde giderim işe,

Çok fazla sınava girdim kazandım hala da giriyorum bitmez benim işimde sınavlar.

Maaşım dolgun.

notlarım hep geçeyim bana yeter düzeyindeydi, üniyide bir sene uzattım, notlarım yüksek olsun diye kasmadım hiç, hatta notu düşük gelince aglayıp zırlayan insanlara gıcık olmuşumdur hep, onun yerine gezdim yurtdışında kısa bir süre çalışma imkanı yakaladım, aldığım motorla Türkiye yi gezdim, kendi senfoni orkestramızı kurdum birkaç arkadaşımla beraber, esasında asosyale yakın bir insanım kolay kolay açılmıyorum, bu kontak olayına da özellikle sinir oluyorum bu yüzden 6 ay kadar işsiz kaldım, elime gelen fırsatları iyi değerlendirdim şimdi 420 bin kişilik bir şirkette çalışıyorum, alanında dünyadaki en iyi şirket diyebilirim, network uzmanıyım işimi seviyorum gerçekten

yazilimciyim

serefsiz itin, hergelenin tekiyim

bir miktar seks yapiyorum

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

KEXP, NPR Music, guitar center, pewdiepie, freddyfairhair, whatever, vitalyzdtv, ign, teknoseyir, angryjoeshow, oyungezer, diye uzar gider bu liste...

teknoseyir
bolum sonu canavari
AsapSCIENCE
AsapTHOUGHT
ask a dev
bi'kafalar
BrainCraft
iphonedo
Marques Brownlee
polygon
vice
veritasium
motherboard

vice

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

4000 tl

yarın girceğim sınavın cevap kağıdı.

iş :(

revit motor montu istiyorum

almak istediğim parfüm. ben alırsam belim bükülecek zira.

yunan adalarina 10 gunluk falan cruise tatili ahhhh

50 lira verse yeter ya, armağan istemiyom

tdm 900

2014-15 eğitim-öğretim senesinin kesin tarihleri. özellikle sömestr tarihi.

aventador.

çiçek. sadece bir demet çiçek.

10.000 tl

Bir roman

air jordan phat1 - black/yesil taban.
45 numara lutfen.

Cicek



Saksi cicegi olsun, menekse gibi, minicik pembecik

teşekkürler. ilaç torbası derken? ağaçları bununla nasıl ilaçlıyorlar?

içinde kireç olması lazım, hayvanları yaklaştırmıyor.

eyvallah. sağolun.

böcek tuzağı değil mi bu? böcekleri yakalamak için kullanıyorlar.

böcek için, içine girince çıkamıyor

abi kapan bu ya, ne ilac torbasi.

www.bisikletforum.com

"Yol boyunda bulunan ve çam ağçlarındaki böcekler için hazırlanmış bir "böcek kapanı""

thenewboston.org

Önceden yazılmış kütüphaneleri ekliyorsun işte, matematikçi olmaya gerek yok bunu bilmek için.

mesela stdio.h kütüphanesinde standart input output fonksiyonları yer alır, kullanıcıdan bilgi alma, ekrana bilgi yazdırma gibi. Ezberle geç bunu, bilmene gerek yok.

olmuyorsa zorlamamak lazım demek ki.

15 yıldır bilgisayar kullanan programlamaya ilgili birisinin şöyle bir cümle kurması büyük bir fiyaskodur zaten:

"tamam c++, c#, java vs.. bunlar ağır diller, ben insan gibi basic'ten pascaldan vs.. başlayım diyorum"

@eksi sozlukte eksiyen adam

işte sorun tam olarak bu , kardeş şimdi senin bu standart input output fonksiyonları bana %+^'Q&%EA(/&%=/(% gibi geliyor, daha temiz daha temel bir anlatım istiyorum. matematikçiler mesela bir cosinüs teoremini ezberle geç yapamıyor işte, mantığı oturtmalıyım, temelden başlamalıyım diye düşünüyorum-hissediyorum. yani illa bir yerde ezber yapılacaktır, 00110 mantığında öğrenecek değilim ama dediğim gibi daha temiz daha berrak bir anlatımla başlasam iyi olacak gibi + türkçe

yahu ben diyorum ki fortranla uğraştım, adam pascala basice takılmış. demek istediğim onu bile adam akıllı anlatamıyor anlatmaya çalışan adam, demek ki program bilen herkese sirayet ediyor bu durum, ciddi bir iletişimsizlik var :)

programlama ile ilgileneceksen ingilizce bilmen şart. her şey türkçe olsun diyerek olmaz o iş.

moralinizi bozmak istemem ama internette çok yalın anlatılıyor zaten konular özellikle ingilizce kaynaklara yöneliseniz daha iyi olur. ben okulda c, ve java aldım ama internet sayesinde geçtim bu iki dersten de hocalar çok daha karışık anlatıyor.(iki derside farklı hocalardan aldım)

ekleme: neo da yazmış newboston bu işin ustası daha yalın anlatılamaz.

tamam o yalın kaynakları paylaşın istiyorum bende?

tam istediğiniz şey olmayabilir belki ama khan academy'de programlama filan anlatılıyor. ben çok sevyorum anlatma tarzlarını. bi bakın.

www.khanacademy.org

Programlama" öğrenmeye çalışmak yerine, ne programlamak istediğinizi belirleyip ona uygun bir dil öğrenin bence. Her dilin kendi içinde bir mantığı var. Dil adı üzerinde. Sonra o dil üzerinden yürümeye çalışın.
Yani nasıl anlatsam, böyle böyle derine indikçe sonu gelmez. En basite inmenize gerek yok. O yüzden o kütüphaneler lazım. Kütüphane denen zaten hazır kod paketleri. Siz de onları birleştirip yeni bir program yazıyorsunuz.
Lego gibi düşünün. Sıfırdan lego üretmek yerine var olan legolardan milyonlarca şekil üretebilirsiniz. Gibi.

sevgili fatihdr;

yabancı dil öğrenmek gibi düşünebilirsiniz. öncelikle dilbilgisi (yazımı, syntax, büyük küçük harf duyarlılığı, komut sonu noktalamalar vs.) sonrasında basit tümceler vs. her dilin kendine göre bir yazımı ve diğer dillere göre eksik kaldığı noktalar olabilir. temel şeyleri çözdükten sonra hali hazırdaki basit uygulamaların kodlarını inceleyebilir. ufak tefek değişiklikler yapabilirsiniz. (reverse engineering)

ben meslek lisesi yazılım ardından myo bilg. prog. okudum ama kendimi hali hazırdaki uygulamaları inceleyerek birer kopyasını sıfırdan yapmaya çalışarak geliştirdim.

teori önemli ancak en önemlisi pratik. örn; pascal'da bir menü hazırlayın. 4 seçenek olsun yazılar beyaz zemin mavi olsun. aşağı tuşuna basıldığında aktif menünün zemini kırmızı olsun. yukarı ve aşağı seçenekleri eşliğinde değişsin. bunun algoritmasını kafanızda kurun. örn; aşağı tuşuna basıldığında o hangi menü zemini kırmızı? bir alt menü neydi? bir alt menü kırmızıya dönüştürülürken bir üstünün zemine maviye dönmeli. bu vbasic'de daha kolay ama pascal'da ebemi ağlatmıştı. :)

evet ne yazık ki 15 yıl önce de bugün de türkçe kaynak sıkıntısı çok fazla. piyasada çok kaliteli ve bilgisini aktarabilen adamlar var. ancak onlarda geçim sıkıntısı, fazla mesai gibi dertler yüzünden kişisel bloglarına vakit ayıramıyorlar. ben kendi adıma domain adresimi aldığımda yıl 2006 idi. oldu 2014. 8 yıl oldu ve bir blog bile açamadım. hazır bir wp kur 1 dk. sürmez ama kaliteli içerik ile dolduramadıktan ve sürekli güncel tutamadıktan sonra ne kıymeti var. saat oldu 2 ve ben yatmam gerekirken ufak diye gelen güncellemelerle uğraşıyorum. atarlamam bitti eyyomlamam bu kadar :)

Istanbul'daysaniz, 1 kisi daha bulun, gelip ben ikinize oturup programlama anlatayim. Para falan yok tabi, maksat eglence olsun. Bilgisayar yuksek muhendisiyim.

Neden 2 kisi? Tek kisi socially awkward oluyor, ben dahil toplam 3 kisi ile muhabbetin eglenceli olma olasigili daha yuksek.

hah!, ben de seninle aynı dertten muzdariptim, üni'de sınıfta da böyleydi çok saçlarım döküldü sabahlara kadar bilgisayar karşısında, anlamıyordum bende sonra baktım olucak gibi değil networkcu oldum kafam rahat şimdi, kendi alanını bulman lazım bence

hakikaten algoritma çok önemli,
algoritmayı kafanda oturtabilirsen ondan sonrası program dilini öğrenmeye kalıyor, o da biraz yabancı dile benzer

program yazarak/geliştirerek hayatını kazanan birisi olarak hak veriyorum sana.

bunun bana göre 2 temel sebebi var.

birincisi bu meslekten para kazanan insanların kendi aralarında geliştirdikleri bir jargon var ve işleri ile ilgili konuşurken büyük bir kısmı bu jargonu kullanmayı seviyor. fakat tıpkı dediğin gibi iş öğrenme-öğretme'ye geldiği zaman bu jargon olayın anasını sikip atıyor. örneğin, @eksi sozlukte eksiyen adam diyor ki "kütüphaneleri ekliyorsun". programlama adına hiç bir sik bilmeyen adam da diyor ki "kütüphane ne amk?"... sonra öğreten diyor ki "işte input, output, compile, bok, püsür"... öğrenen de diyor ki "ne diyon la?".

ikincisi yine bu işten para kazanan adamların da yönlendirmesi ile öğrenmek isteyen kişi programlamayı bir dil üzerinden öğrenmeye başlıyor. bu belki kısmen de olsa doğru bir yöntemdir bilemiyorum ama benim bu konudaki yönlendirmemi isteyen insanlara ilk önce programlama mantığı üzerine bir şeyler araştırmaları yönünde tavsiye veriyorum. hani algoritma çok önemli algoritma çok önemli deniliyor ya gerçekten de önce algoritma, program akışı öğrenilmeli. bu mantık kavrandıktan sonra göze kestirilen bir dil üzerinden devam etmek çok daha mantaklı bana göre.

meramımı anlatmış olmayı umarak bir örnekle bitireyim. bir arkadaşım programlama öğrenmek isteği ile ne yapayım nasıl yapayım tarzı sorular sordu bana. aynen yukarıda anlattığım gibi önce mantığını anlaması gerektiğini söyledim. dilim döndüğünce elimden geldiğince bir süre birşeyler de anlattım. tabi öğretmek o işi yapmaktan çok farklı bir şey. neyse uzatmayayım benim artık tıkandığım, onun da canının sıkılmaya başladığı bir noktada dedim ki örnek üzerinden gidelim. ölçüleri belli bir odaya yine ölçüleri belli ve aynı kutulardan en fazla kaç tane sığacağını hesaplayan bir programı nasıl yazarsın. bu başladı ben kod bilmiyorum, komut bilmiyorum nasıl yazayım sana programı. ulan yaz demiyorum nasıl yazarsın diyorum. yani basit matematik işlemleri ile nasıl yaparsın. hala diyor ki ben dil öğrenmedim daha. ulan türkçe de mi bilmiyorsun hayvan evladı türkçe anlat bana. en nihayetinde aşağı yukarı aynı şey, sen önce bir türkçe anlat ondan sonra onu c#'a çevirirsin. türkçe to c# amk.

özetle demek istediğim budur, önce programı türkçe yazabilecek kadar programlama mantığını öğrenin, ondan sonra bir dil öğrenirsiniz.

not: arkadaşım şunun gibi şeyler söyleyebilmiş olsaydı, tamam aga sen mantığı anlamışsın diyecektim:

odanın enini kutunun enine bölerim, sonra odanın boyunu kutunun boyuna bölerim bulduğum bu iki değeri çarparım. sonra odanın yüksekliğini kutunun yüksekliğine bölerim çıkan bu değeri az evvelki çarpım ile çarparım. al sana kaç tane sığar sorusunun cevabı.

"kesinlikle doğru" diyebileceğimiz bir sonuç döndürmeyecek ama buna rağmen programı yazıldığı takdirde çalışacak bir algoritmadır bu.

"kesinlikle doğru" diyebileceğimiz sonuç için ise üzerine biraz düşünmeye başlayınca olay da netleşmeye başlıyor zaten. zira aynı ebattaki kutuları bir odaya 3 farklı pozisyonda dizebilirsiniz. hatta her pozisyon için 2 kenarda ve en üstte oluşan boşluklara da farklı bir pozisyonda dizmek suretiyle kutu sığdırabilirsiniz. bunları türkçe ifade edebildiğiniz sürece çalışan ilk kodunuzun üzerinde de uygulayabilirsiniz. bundan sonrası basit matematik amk.

fiyat aralığını ve bir arabadan ne istediğini(tasarruf, hız vs.) yazarsan daha rahat yardımcı oluruz.

Alınmaz.

alfa'lar eskiden tutmuyordu şimdi çok takip etmediğim için kesin bir şey diyemiyorum, keza mazda da aynı şekilde sağlam, kaliteli fakat aldığın zaman elinde kalıyor

şimdi hocalar, söyle açıklayayım durumu. arabayı alırsam en az 3-5 sene kullanmak amacım. ekonomik olsun tabii ki, neden olmasın? arabanın fiyatlarına baktım 2009 modelleri 28000 ile 30000 arasında. bence uygun ama, bilmiyorum piyasayı.

genç adamım haliyle açık yol bulunca hız yapmayı da severim. beni düşündüren noktalar, yedek parça, servis ve ilerde satmaya kalkarsam satabilir miyim. bu üç konuda takıldım.

alfa romeo genç adam için karizmatik bir araba, tasarımı güzel falan ama hem bozulmaya meyilliler eğer 2.el alıyorsan, en azından gördüklerim böyle, hemde gerçekten piyasası cok dar.

yedek parça olayını bilmiyorum.

esasında bulabiliyorsan bir tane araç sahibiyle konuş derim ben, bende de c4 var almadan önce bayaa bi konuşuldu piyasası yok, çok elektronik arıza yapıyor diye uygun fiyatlı bulunca aldım 3 senedir bende hiç bir sıkıntısını görmedim çok da memnunum, satmaya kalksam uğraştırır gibi ama düşünmüyorum zaten satmayı, alsan belki sen de düşünmeyeceksin, birkaç tane alfa sahibi bul derim ben.

şöyle bir şey var
cdn.arwrath.com

8 yıl Alfa Romeo 156 kullandım, geçen hafta sattım, Alfa'lar gayet sağlam araçlardır güzel kullanınca hiçbir ekstra masraf çıkarmazlar, hakkında yapılan olumsuz yorumların çoğu da hayatında hiç Alfa'ya binmemiş kişilerce yapılır. "O araba alınmazcılara" bence çok kulak asmayın. İkinci el değeri düşer doğrudur ama zaten ikinci el alacaksanız ve uygun bir fiyata da kapatırsanız bu sizin için sorun olmaz. Satma kısmına gelince her araç satılır. Sonuçta az satılan bir araç ama piyasada da az olduğu için mutlaka bir meraklısı bulunuyor. Ben bir gün içinde sattım üstelik ilan bile vermedim.

Kedi. Emil(erkek) ve Lüplüp(dişi).

8 yaşında su kaplumbağam vardı, rokaydı adı. vermek zorunda kaldık. elma salyangozum var şimdi, adı jelibon.

erkek köpek : dodi

köfte 7 yaş dişi ked tekir
gevrek 3 yaş dişi kedi tekir
boyoz 3 yaş erkek kedi tekir.

Efe (erkek kedi)
Çakıl (dişi kedi)
Şans (erkek kedi)
Haydut (dişi köpek, bunu biz koymadık, sahiplendiğimizdeki ismiydi)
Avcı (erkek kedi, sürekli kuş falan avlıyor)
Nazlı (dişi kedi, tam bir cimcime)

tarçın <3
(köpek)

Erkek rotweiller cinsi köpeğimin adı "Fındık" idi.

Eskiler;
Kedi - disi - doremi
Kopek - erkek - Venüs
Kopek - erkek - waffle
Kopek -disi - hera

kuş: paşa kaplumbaa: papyon köpeklerim: rusty, cadı ve scott

kedi var, adı da kedi. evet. sadece kedi. "kediii psi psi psi psi" diyorum geliyo falan.

eter, lucher. sirasiyla erkek ve disi kedi.

müller veya kaplumbuş. bu da su kaplumbagası.

Solem. Eragon kitabındaki kedi adam Solembum isminden.

sylvanas (dişi kedi)

luca ( erkek kedi )
fistan ( dişi kedi )

şu an hayvan beslemiyorum. geçmiş yıllarda beslemiştim.
kedimin adı pamuk
muhabbet kuşlarımdan birisi herşeye hallenen bir tipti adına libido koymuştum.
diğer muhabbet kuşum da tam tersiydi onun da adı frijit
bunlar aynı kafeste hergün bir olay. libido yazık garibim yediği dayağın haddi hesabı yoktu frijitten :))

kedi;
erkek: sepet, dişi: zil

köpek;
erkek: kafka, dişi: milena

patik- dişi köpek

golden retriever alınca;
papillon(papi)
desaparecido(desa)
me voy (voy)

üçünden (parantez içi) biri olacak.

vicky ve pamuk

scontent-a-fra.xx.fbcdn.net
fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net
fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net
fbcdn-sphotos-b-a.akamaihd.net
fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net
fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net
scontent-b-fra.xx.fbcdn.net
fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net
scontent-a-fra.xx.fbcdn.net
scontent-b-fra.xx.fbcdn.net

Kuş(Dişi olduğunu sonra anladık ) Çapkın
Kuş(Dişi) Çıtır
Kedi(Dişi) Köpük

kedi, erkek---> petro

duyuru sayesinde bulundu ama yazarın adını unuttum burdan selam ederim :)

henüz sahibi değilim ama ismi belli kedimin ya "ichi" yada "meemun" olacak adı.

Kedi - Şinasi - Dişi

Vicky & Pamuuuuuuuuuuuuuuuuk <3 <3 <3

Mayk ve tosi ( 2si de erkek kedi)
Roxy golden erkek
Ruby alman çoban kçpeği erkek

Erkek kedi : Apo.

kedi-biber

kedi. erkek biber ve erik

Kedim erkek adı loki.
Kaplumbağalarım vardı vitamin ve mineral'di.
Balıklarım çok fazla oldu öldüler ian, sebastian, stefan (bu ucu aynı cinsti, yakın zamanda öldükleri için hatırlıyorum.) Çöpçü vardı. Japonlarimi, teleskoplarimi hatırlamıyorum

db.tt
db.tt
db.tt

erkek köpeğimin adı bağcık idi.(hikayesi de sokakta bulduğumda boynuna ayakkabı bağcığı bağlayıp götürmüştüm eve. ordan bağcık olarak kaldı.)
erkek sarman kedim de bal.

kedi; Müdür :)

Dişi kedi, 3 yaşında --> Yulaf
Dişi kedi, 1 yaşında --> Çörek

dişi kedi: mia

bi tek bu isme tepki verdiği için koyduk. karşılıklı mia'vlaşıyoruz.

gelen giden kediler, sadece bana ait olmayanlarda var:
kestak (kestane), maya, poset (simsiyahti), muki (mukaddes - cok otoriter bir bagyandi kendisi), kestak buddysi (kardesi), reis.

köpek: armut, afacan, pasa.

ileride agir bir kedi gelirse de yanima, ismi mirnettin olacak, yayilip koltuga birlikte emekli kafasi yasayacagiz.

araba yıkamacılar eminim kolayca hallederler.

Aseton ile küçük bir yerde dene. Çıkarsa ufaktan temizle.

aseton cilasını soyar, denemeyin.

Yagla silmeyi denerdim ben olsam

pasta cila kurtarır gibi

nolan marka kasklara bakabilirsiniz. 450 civarı gayet iyiler.

agv k-3 serisine bak ya da nolan n86 serisi. o fiyat aralığında bunlar var.

scorpion exo-500ler fena degil. caberg de olabilir.
bir de marushin var gayet guzel, deneme imkanin varsa deneyip al.

nolan - agv eşiklerindesin. iyi kask markasıdır. Önemli olan çok ağır olmaması. Hatta en hafif ve ses geçirmeyenini al.

bell m1

agv k3 serisi

nolan n86

bunlar işini güzel yapan başarılı kasklar. özellikle bell kaskı öneririm tam fakirin ferrarisi sharp 5yıldız hafif tasarımı berbat falan.

shoei almıştım ben 750 liraya, ama uzun süre beklemişti, denk getirebilirsin belki magazaları gezersen, ama bekleyen kaskın kullanım ömründen dolayı tavsiye etmem çok

sharp.direct.gov.uk

Buraya gir.butun kasklarin testleri var.5 yildiz alanlarin arasindan uygun fiyatli olani sec.turkiye de bulunanindan git al.

Kızıltoprak'taki Mototal Honda'ya bakabilirsin. Tek kalan ürünlerin ucuza satıldığı indirim reyonu var. Arai falan bulamazsın ama epey ucuza iyi bir kask denk getirebilirsin.

Ben de Twitter haric kullanmiyorum digerlerini, bir sey kaybetmiyorsun, iyi yapiyorsun hatta.

ben de senin gibiyim, bir eksikliğini hissetmedim, hatta samimiyetsiz duyarlılıklardan da uzak olmak güzel, sosyal medya gereksiz yozlaştırıyor insan ilişkilerini.

Burası dışında kullanmıyorum. O dediğin sitelerde hesabım yok. Rahatsız olmuyorum.

Çok aktif olarak kullanmadığım bir facebook'um dışında bende de hiçbiri yok. Hiç bigün deneyip açmadım bile. Whatsapp'im bile yok uzun yıllardır akıllı telefonum olmasına rağmen. Yani çok vıcık vıcık olmamak güzel boşver.

ben de kullanmıyorum hiçbirini, hiçbirşey kaybetmiyosun, konuşmak istediğin insanlarla iletişimde kalıyorsun zaten bir şekilde

kaybetmiyorsun. niye kaybedesin?

Sevindim, yalniz degilmisim. :)

Kullanan arkadaslar yanlis anlamasin ama ozellikle instagram ve foursquare cok sacma geliyor bana. Bir seylerin fotosunu cekip paylasmak altina yorum yapmak falan ne bileyim. Gittigi her yerde burdaydim, surdaydim isaretelemsi yapmak. Sevgiliye nerdesin diye sorsan rapor mu vericem sana der, her gittikleri yerden de cekin yapmayi ihmal etmezler ama. :))

esas anormal olan "herkes kullanıyor, ben neden kullanmıyorum, bende bir anormallik mi var" düşüncesi, zorlantısı...

Ben de hiç birisini kullanmıyorum...

bir facebook hesabım var ama telefondaki facebook messenger'ı kullanmak için, çünkü arkadaşlara en hızlı ulaşım/haberleşme yolu bu... onun haricinde bildiğimiz anlamda facebook kullanıcısı değilim...
bilgi almak için ekşi sözlük yetiyor...
zaten twitter'da veya facebook'ta önemli bir şey patlayınca sözlük'ten birileri başlığını açıp linkini atıyor, o sayede görebiliyorum...
40 yılda bir göreceğim önemli bir şey için her gün kezbanların yedikleri yemekleri öğrenmek, o gün tuvalete kaç kere gitmiş raporunu almak vs. bana göre değil...
bence bir kaybın yok... ilgini çekmiyorsa kullanmazsın...

valla kimse kusura bakmasın da, hele o foursquare kullanan kesim yok mu, onlara kafam girsin! (iş hayatı, koordinasyon vs. amaçlı kullananlar değil, siz anladınız hangi kesime kafamın girmesini temenni ettiğimi)