Duyurunun linkini arkadaşına gönder

Bence bunda garip bir durum yok, ben de olsam yıllarca her gün 3/4 saat konuştuğum biri yerine sevgilimle vakit geçirirdim. Çok üzüldüysen sevgilisinden ayrıldığında yanaşmasına izin vermezsin, o da senin en tabi hakkın.

iyi işte gerçek yüzünü görmüşsün. bişey yapma. başka arkadaş bul. yalnızlığını seninle gideriyormuş sevgili bulunca sana gerek kalmamış.
sevgilinin bi nebze öne çıkması normal. ama hastane gibi bir durumda ben sevgilimle buluşcam demek ne demek.

arkadaş degilsiniz, arkadaş dedigin kişi bir sülük.

"Bunlari anlatinca benim karakterim boyle napiyim diyor" yani demek istiyor ki ben karaktersizim. ben olsam kesmiştim arkadaşlığımı.

Sen de diyeceksin ki " ben de böyle olmasından rahatsızım, benim karakterim böyle napiyim? benimle ya eşit aralıklarla ve sıcaklıkta görüş ya da hiç görüşmeyelim" de sen de kendi tarzını yansıt olaya karşı. Bak o yansıtıyor sen niye yansıtmıyorsun ki?

"benim karakterim boyle napiyim " diyen insana soylenecek bir sey yok. siz alttan aldikca karakteri degismez.

Arkadaşlıkta sadece bir tarafın isteklerinin yürümesi ço doğru değil. O sevgilisi yokken seninle buluşmak istiyor ve buluşuyor. Onun sevgilisi varken hastaneye gitmek istiyorsun onunla ama gidemiyorsun. Sadece onun istekleri gerçekleşiyor. Bu çok doğru bir iş değil. Stepnne gibi hissediyorum de arkadaşına. Çeki Düzen cversin biraz kendine. Karakterine başlatmasın.

Dedigim gibi cok sey paylastik beraber, cok deger verdigim biri. Hayatimdan cikarmak cok zor geliyor ama simdiye kadar benim alttan almalarimla ilerliyodu zaten. Artik ugrasmak istemiyorum bunlarla. Kullaniliyomusum gibi hissediyorum. Artik arkadasliga, dostluga inancim kalmadi.

benzerini nerdeyse 10 senelik arkadaşımla ben de yaşadım. sevgili yaptı başlarda pek değişmedi ama şöyle şeyler yapıyordu; kavga ettiklerinde beni arayıp saatlerce konuşur ağlar çocuktan yana durmadan şikayet eder, barıştıklarında sevgilisinin fikirlerini kendi fikirleri gibi benimseyen değişik bir insan olurdu. bu değişiklikler iyice canımı sıkmaya başladı sonra mesajlaşmalar konuşmalar azaldı sonra da koptuk. özlüyorum kendisini ama böyle yapacaksa hayatımda olmasın daha iyi.

7 yıllık ilişkim vardı, haftada bir arkadaşlarımla buluşup her gün mesajlaşırdım. ayrıldık, yine aynı. bu biraz adam kullanma gibi. yalnız kalmayayım diye sana sarıyor işte. gerçek arkadaşlık bu değil.:p

sen de sevgili bul.

Buldumcuk ya. O kadar sene iyi dayanmışsın. Aynısını ona yap bence. Sevgilin yoksa, yol ver gitsin.

benzerini ben de yaşadım bir çoğu gibi. defalarca konuştum her sevgilisi olduğunda aynı şeyler devam etti. en son koptu bende ee yeter be dedim tutuştu tabi. özürler bilmem neler bu sefer aanladımlar ama bende koptu artık ne yaparsa yapsın o aşamaya gelince eskisi gibi olmuyo. şunu unutma arkadaşının söylediği gibi kişiliği bu ve asla da değişmeyecek. hayatının içine çok sokma bence.

Karakterim boyle diye bir sey olamaz. Oyle arkadas hic olmasın daha iyi. Bence hic arama sorma, o uygun oldugunda aradıginda da sen uygun olma. Giderek uzaklas. Bi anda pat diye kessen bile kendisini haklı gorecektir. Hatta sevgilisi oldugu icin onu kıskandıgını bile dusunebilir. Var oyle tipler.

Sorun benim sevgilimin olmamasi degil. Sevgilim varken de bu tavirlara bozuluyodum cunku bence ikisinin yeri ayri ve dengeyi tutturabilmek gerekir.

Çaykur filiz.

Lipton Early grey bergamut

demleme çay için lipton ilk hasat çayı ve çaykur hemşim çayı çok güzel.
bir tık ağırını istiyorsan çaykur özel seri meclis çay var.

doğadan gizli bahçe'ydi benimki ama çaykur tiryaki ile demlenmiş bi çay içtim çook güzeldi derken evde aynı tadı yakalayamadım. tekrar soracağım başka ne katmışlar diye.
hemşin'i de deneyeyim.

çaykur filiz o pembe paket olanlar

caykur turist cayi sari paket
caykur teneke kutuda tomurcuk cay
ikisi harmanli olacak

son olarak da chai tea latte starbucks

Doğuş cay early grey.

(git: eksisozluk.com)

Çaykur Filiz

42 NOLU TİREBOLU ÇAYI

1-prenses diye kendinden tomurcuklu bir şey karıştırmadan demlenen bi çay vardı, o.
2-filiz + antepten alınan kaçak çay karışımı
3-lipton doğu karadeniz + kaçak çay karışımı

organik hemşin

Evet var bir suru online cevirici.

nitro pdf var program olarak.

yazıları düzgün aktarmaz..

Psf çıktı al, tarayıcıda tarat, tarayıcı programında metni worde aktar var onu seç.

Ama çok iyi taratman lazım ki harfler saçma sapan çıkmasın.

Psf değil psf işte.

pdf'n text tabanlı dosya ise şunu google'la. online pdf to doc
pdf kopyalanabilir değilse, yani text değil ise yazı haline çevirmen için OCR denilen işleme ihtiyacın var.

bunun için online ocr olarak google'da arat. metin iyi tarandı ise ne ala. ancak metin iyi taranmadı ise online çeviriciler değil de şu yazılımı kullanmalısın.
abby fine reader.

Acrobat Reader ya da Abby Fine Reader işinizi görecektir.

Sebepsiz kötülük yapan insan var mıdır?

Kötü olmayı nasıl seçer? Farkındalıklı kötülük yaparken ne hisseder?

yok zira tum bu sorulari mantik cercevesinde degerlendirmek zorunda olmadigimizi dusunuyorum. "insan neden evlenir" konusunda cevaplar verilebilir muhakkak ama verilmesine gerek yoktur. yigit ozgur'un muydu, bir karikaturde sanki cocuk, "valla ergenim abi, benden her sey beklenir" diyordu. bu da o hesap. insaniz, her sey beklenir. cogu seyi anlamiyorum ve anlama ihtiyaci da hissetmiyorum cogu zaman sahsen. kendim neyi neden yaptigimi anlasam, tutarli miyim degil miyim bunu degerlendirebilsem yeter bana. skmisim insanlari. qiral benim.

kadinlarin cicekleri bu kadar sevmesine anlam veremiyorum.
ne oldugunu bilmiyorlar, cicekler onlar icin sadece guzel kokan renkli nesneler.
onlara cicek aldiginda cok seviniyorlar.
acaip...

surekli namus, edep vs diye inleyenlerin aklinin hep bel alti calismasina anlam veremiyorum.
turkiyede insanlar rahatca sevisebilse kadin-erkek iliskileri bu kadar kabiz olmazdi sanirim.

sevgilim her turlu muameleyi(!) yapsin ama karim bakire olsunculari anlamiyorum.

bir dali birakmadan otekisini tutan, friendzone'un kitabini yazan cepci kadinlari anlamiyorum.

okuz gibi yemek yiyip, bir de o yediklerini yakmak icin her yil yuzlerce tl ve zaman harcayan insanlari anlamiyorum.

nedenlerini merak ediyorum. ya da etmiyorum, bana ne... :)

Ortalama 70 yil olan yasam suresinde, henuz bilincinizin bile tam oturmadigi ilk 10-15 yilinin, geri kalan 55-60 yili bu kadar derinden etkilemesini, bu yillar konusunda bu kadar belirleyici olmasini anlayamiyorum.

Üst düzey makamlardan biri ile düsük ücretli bir işçi neden bir sahilde yol boyu yapamaz?
Arkadaşlıklar neden birbirine yakın gelir seviyesine göre kurulur?
Bunca yildir internet kullandik, sosyalleşme dediğimiz seyden ne anladik?
Kamuya açık alanlarda, parklarda vs. hayvan gibi çekirdek yiyip kabuklar neden ortaliga saçılır?
Neden hep arkadaslar arasinda bahsedilen konular yüksek oranda hep karsi cinsten, cinsellikten olur?
Eleştiriye tahammül edemeden elestiri yapma özgürlüğünü nasil kullanabiliyoruz?
Vs...

Insanlar neden sınırları ı bilmez? Hemen enseye tokat muhabbetine girer, siz konu açmadığınız halde özelinize girmeye çalışır?

Çok güzel bir konu,

Sesli düşünmek bulaşıcı mıdır? Dikkat ediyorum, bilgisayarda yoğun bir şekilde bir problemi çözmeye çalışırken ara ara mırıldandığım oluyor "hımm, peki bunu böyle yaparsak bu böyle olur mu ki?" falan şeklinde. O an yanımda kim çalışıyorsa o da başlıyor konsantre olduğu işin üstünde mırıldanmaya.

Ohoo, benim çok konu var merak ettiğim.

Meselaa,

neden insanlara tepeden bakınca sana iyi dvranıyorlar da anlayışlı/hoşgörülü olunca tepene biniyorlar?
şiddet konusu en merak ettiği konu. doğuştan mı geliyor, sonradan mı ediniliyor.
neden evlat değil de emek seviliyor?
insan davranışları neden toplama işlemi gibi değil? aynı nedenler farklı insanlarda nasıl farklı sonuçlar doğurabiliyor?
ayna nöronlar neden oluşmuş/var?
...

yillar once pamukkale yolunda, tepeden bir yerden yapanlar vardi.
pamukkale uni ogrencileriydi.
fb sayfalari vardir belki bir bakin isterseniz.

Pamukkaleden daha doğrusu hierapolisin ordan atlıyorsunuz.

dinamit tepe. ypforum.com

Selçuk'ta tandem atlayış yapın daha iddialı :)

giderdim. açıkçası sıkıntı ne, neden böyle bir şey sorma çyı düşündün onu da anlamadım

bu pazara bir kaç gün kaldığı için belki de strese girdim. bilmiyorum.

ben sorunun ne olduğunu anlamadım. biz de istemede yüzük takmıştık.

yani nişanı yaklaşık 8 ay yakına çekmeleri ve dan diye bu pazar yapalım demeleri seni korkuttu biraz.

önünde bi engel yok. sadece kendini nişana hazırla sürecin 10 kat daha fazla olacak :))

o da olsun artık. bak seviyosun, zaten para derdin yok... stres yapma, boşver. akrabalarını haberdar et gerekli edevatları al :) tamamdır.

tebrikler şimdiden.

Güzel bir aileye gidiyorsun, hayırlı uğurlu olsun kardeşim.

bence sevinmelisin, nişanı bu kadar kolaya getiriyorlar, saçma sapan taleplerde bulunmuyorlar diye.
Ablamın nişanı da isteme ile aynı gün olmuştu. hem isteme hem nişan yaptık evde.
sınanacak bir durum yok, bir sorun görünmüyor yani.

kaçırma kardeşim. ailesi anladığım kadarıyla iyi. bir soru işareti yoksa aklında mutlaka git derim.

Memleketten gelecek akrabalarda bir sıkıntı yaratmayacaksa, aradan çıkar gitsin. 8 aylık bi nişanlılık da çok uzun bir süre değil. Söze möze gerek yok zaten gerçekten. Madem her şeyiniz hazır, ailelerin size "el uzatma" süresini de uzatmış olursunuz; kara geçersiniz.

6 yildir berabersiniz artik soz yapmak cok sacma olurdu, aile islemi hizlandirmak istemis hakli olarak.
daha onumde zaman var diye dusundugunuz icin biraz korktunuz sanirim ama abuk subuk adetlerle ugrasmayacaksiniz, bu da buyuk bir rahatlik.
kizi seviyorsaniz atlayin gidin, tedirginlik ortadan kalkar aile ile tanisinca.

Madem hali hazırda evlilik kesin, ayrıntılarla işi bulandırmaya gerek yok, o ayrıntılar boş yere zaman ve para israfı zaten. Tadını çıkarın güzel günler bunlar, hayırlı uğurlu olsun.

öper başıma koyarım. lan daha ne istiyosun allahtan belanı mı istiyorsun güzel kardeşim ;_;

Şöyle düşün: Söz adında gereksiz bir organizasyon olacaktı, onu aradan çıkardık ve söz yerine direk nişan yapılmış oluyor. Kurban bayramından şimdiye çekilmiş oldu sadece. Ailenin gelebilmesi problem olmayacaksa kendi başına sorun aramaya çalışma. Hem şimdi "çok mu acele ediyoruz?" dersen yanlış anlaşılabilir, işleri bok etme.

güzel ve cesaret verici mesajlarınız için çok teşekkür ederim.

babası ile bir kaç ay önce tanıştık. baya zor beğenen bir adammış. aldığım bilgiler böyle idi. ama beni sevmiş.

dayımı aradım ama ulaşamadım. 1 ay kadar önce kurban bayramında söz yapacağız dediğimizde dayım; "çocukları getiremem. tek gelebilirim" demişti. annemle geçen hafta ufak bir tartışma olmuş. detay vermeyeyim şuan.

şimdi dayımın yamuk yapma ihtimali var gibi. bu durumda beni, kız arkadaşımı ve annemi çok seven bir komşumuz ve eşi var. baya iyiyiz, hatta akrabadan bile daha iyi.

annem "canını sıkma. söyleriz, ... abinler gelir. yaparız nişanı" dedi.

ama çok fena canım sıkıldı. 1 tane dayım var birde. ayıp...

Yapalım mı dediyse eyvallah da yapalım dediyse sıkıntı büyük.

Ya anladığım kadarıyla bu aile pamuk gibi bir aile, çok özür dileyerek dayının durumunu iletirsen sorun olmaz gibi. Sıkma canını yahu, her şey imkanla mümkün, gelemiyorsa gelmesin ne yapalım.

Sen al abinini, anneni git. Hayırlı olsun, mutluluğunuz daim olsun.

@ehti; "bu pazar günü nişan yapalım mı? (kocaman gülücükler eşliğinde)" :) :)

ha söz ha nişan ne fark eder. sadece yüzük farklı parmaklara takılıyor sanırım.

Gereksiz işkilleniyorsun. Git yap nişanı.

ne güzel işte. kız arkadaşın da öyle büyük organizasyonlar isteyen biri değil herhalde bundan iyisi şamda kayısı (sanırım böyleydi bu söz)
aile arasında samimi bir tören olacak. dert etme. sadece biraz hazırlıksız yakalanmışsın :)

bu gibi olaylarda illa aileden birilerinin olması mecburiyeti görmüyorum ben. önemli olan sizi seven ve sizin de sevdiğiniz insanların olması.
şimdiden hayırlı olsun :)

yanında olan senindir boşver dayıyı. gelen gelir, kimseyle geçmişini baz alarak ilişki kurma bence.
insanlara yaptıklarından dolayı tavır da alınmamalı, görünce de sevgi selinde boğulunmamalı.

kurbana kadar fazla stresten kurtulmuş oldunuz işte. nasılsa nişanlanacaksanız bi an önce yapın rahatlayın en güzeli. bence çok iyi niyetli bir teklif hiç kötü düşünmeye gerek yok. şimdiden tebrik ederim bu arada.

müdürüm şu an düşüneceğin tek şey mangalda nasıl et pişireceğin olsun. tabiki gidin.

bu arada müdür bu mutlu gününde istersen ver yetkiyi, gidip dayına dalalım bir sözlük adam. kafa göz bırakmayız yeminle.

arkadaşlar dayı bey gelmiyor. onun ben amına koyim. ayıp lan. akraba sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor bizde. kırk yılın başı bir işimiz düştü, ondada yan çizdi. şerefsiz.

çok pis morelim bozuldu. yok böyle bir şey yahu........

boş ver ya gelmezse gelmesin. annenle o yakın komşunuzla gidersin. hiç moral bozmaya değmez. mutlu ol tadını çıkar.

hatun babasıyla konuşmuş. pazar günü nişan var gibi. ne hissedeceğimi bilmiyorum :S

yahu siz nisanlanmak/evlenmek istemiyor musunuz benim kafam karisti.
6 yildir berabersiniz, belli ki bir duzeniniz var, mutluluk + hafif bir tedirginlik harici ne hissedebilirsiniz ki?

30 yıldır istanbulda yaşıyorum,girmedğim, gitmediğim yer kalmadı sanıyordum,tayakadını ilk defa duydum.,hayırlı uğurlu olsun çok hoş ve güzel olacağını düşünüyorum.Nişanı gözünde büyütme o kadar,insan aynı eve girene kadar böyle şeyler teferruat.

@chaotic good; salı günü konuşup pazar günü nişan yapmak nedir arkadaş? bir şey de diyemiyorum. daha yüzük alınacak. bir ton hazırlık falan olması gerekmiyor mu? derdim evlenmeyi istememek değil. kısa sürede bir şeyler oluyor. ben kontrol manyağı bir adamım. her anım planlı. evdeki musluk damlatıyorsa bile onun ne zaman tamir edileceğini planlarım. şuan hiç bir şeyi kontrol edemiyorum ve bu durum beni çok geriyor. çünkü her şey kendi kendine oluyor.

tamam da kizin ailesi sen once soz sonra nisan deyince killanmis olabilir.
6 yildir yeter kizi beklettigi demistir.
panik olacak bir durum yok bunda, dedigim gibi ailenin sabirsizligindan kaynaklanmistir.

ya aslında koy götüne rahvan gitsin demek gerek de işte öylesine çok seviyorum ki onu, her şey dört dörtlük olsun istiyorum.

Cok buyuk bir hazirliga da gerek yok aslinda. yuzuk, cikolata, cicek bir gunluk isler. Tabii biraz kontrolden cikmis ama en rahati bu sekilde olacak, birdenbire gecip gidecek bir suru gereksiz ayrinti.

Greencard diye bi şey var haberiniz var mı bilmiyorum.

greencard dışında bir yolu var mı diye soruyordur muhtemelen. o kartı herkes bilir.

Elbette biliyorum ve evet başka bi yolu var mı diye soruyorum.

Evlilik yoluyla vize alabilirsiniz. Ama onun içinde gerçek bir ilişki olması daha sağlıklı olur vize Sürecinde. Kaçak yasamanın gerçekten bir getirisi olmaz. Umarım bi yolunu bulursunuz.

Malesef kolay değil.
Ancak çok çok kalifiye ve dünya üzerinde kolay rastlanmayan bir yeteneğe ve mesleğe sahip olacaksınız, amerikadaki bir şirket size sponsor olup oturma ve çalışma izni çıkartacak. O şirkete de ciddi masraf tabi bu ayrıca.
Ya da üniversitelerde doktora vb yapacaksınız, okulda asistan olarak çalışabilirsiniz.
benim bildiklerim bunlar, arkadaşımın abisinin şirketi olmasına rağmen orada kalamadı çünkü amerika soruyor, bu eleman kim ki sen burada yaşatıyorsun, amerikalı kimse yok muydu da çalıştıracak bunu getirttin diye.
amerikada yaşarken tecrübe ettiklerim bunlar benim.

soruyu soran eşimin abisi demiş, abd vatandaşıyla evlenmeyi önermişsiniz :D

turist vizesiyle gidip pizzacıda çalışmak, 6 ay sonra meksikaya giriş çıkış yapıp tekrar 6 ay kaçak çalışmak vs. yapabilirsin. belli bir miktar para yaptıktan sonra da (ör. yarım milyon) iş kurmak üzere göçmenlik talep edebilirsin.

@cek o iş öyle olmuyor diye biliyorum. 1 yıl içerisinde 6 ay kalınabiliyor.

sadece gemileri yakip kacak kalacaksiniz. gecen mayis da amerikadaydim, konustugum butun gocmenler yasa disi bir olaya karismadigin surece polisin kacaklara bir sey yapmadigini ustune basa basa soyluyordu ki; esinizin abisi cok daha iyi bilir.

biraz ayrı kalın, çok bunalmışsınız.

Bir muddet ayri kalmak iyi olacaktir. Ama bu sure zarfinda hayatiniz nasil degisti, degisecek iyice olcup tartmak lazim. Zaman size mutlaka bir yol gosterecektir

Bence tam eşiktesiniz. Sabredin alttan alın. Anlattığınız kadarıyla öyle sıkıntılı bi durum yok en zor zamanlarında gibisiniz evliliğin. Yavrucaklara yazık etmeyin. Hayat 3 kat daha zor ve bunaltıcı olacak boşanınca. Sen yoluna ben yoluma durumu yok zira. Düzeltmeye bakın durumu. İkiniz de bunalmışsınız evet bunalacak birçok sebep var ama atlatın bunları da. Ha gayret. Aşılmayacak dert değil sizinkisi. O eşiği atlayın beraber.

Duyurulariniza baktim da biraz; once bosandik diye duyuru acmisssiniz sonra ev arıyoruz diye. Ondan sonra bebek bakıcısı arıyoruz demissiniz. En son ev arkadasi icin duyuru acmissiniz. Icinizde birkac karakter mi barindiriyorsunuz, hesabi iki uc kisi mi kullaniyorsunuz yoksa bizi mi trolluyorsunuz? Ortada baska bir durum da olabilir ama benim size inanasim gelmedi açıkçası.

Edit: cocuklarin cinsiyeti ve sizin yasinizda surekli degisiyor bu arada. Bir 30 yasindasiniz, bir 25. Bazen iki oglunuz var, bazen bir oglunuz bir kiziniz.

:) yok trollediğim falan. Bazen bir ihtimal üzerine soru soruyorum bazen mevcut durumla ilgili. Canım sıkıldıkça bişi patlatmıyorum.

Bi oğlum bi kızım var eşim Gittiği için evi paylaşmaya karar verdim ama bugün geri aldım atmaya yanaştı. Ben de dertleşiyorum burada. Vaktiniz bol sanırım gelin Çay yapayım içelim konuşalım.

hacı çocuk musunuz 3 yılda 3 defa boşanalım ne demek?

anlık sinirler ile evliliği yıkmayın derim. ortada çocuklar da varken kolay değil

Sağolun arkadaşlar. Koalisyonu kuracağız inşallah tekrardan.

evliliğe gelince, eşiniz sizi aldatmamış, çalmamış kötü huy göstermemiş. ikide çocuk var. çok bunalmış, sizde kötü davranmışsınız. yerinizde olsam be olursa olsun eşimden ayrılmaz evliliğimi kurtarmaya gayret ederdim.

3 yilda 2 cocuk, e pek durum da yok, kadin bunalmis olabilir.
birinciye kardes olsun diye cocuk yapmak da ne desem bilemedim...
biraz ayri kalip kafa toplayin, imkan varsa haniminiz arada bakima gitsin kendisine vakit ayirsin.
umarim araniz duzelir(tabii fraise hakli ise boyle hikayelere de gerek yok)

Fraise yanlış düşünmüş onu geçelim. Çok Sağolsun herkes. Haklısınız .

Türkiye'de bu işin kaderi bu. Bence evlilikte çok cinsel çekim aramayacaksın artık.

vay canına böyle insanlar gördükçe hayrete düşüyorum inanamıyorum.. senin doğru düzgün işin gücün yok, 3 senede birbirlerine oyun arkadaşı olsun diye 2 çocuk yapılır mı hiç? sonra da eşimin fiziği bozuldu. yok bir de bozulmayacaktı ahaha. vay anasını aklım almadı lütfen kusura bakma. hayır, yargılamıyorum ama hayretimi gizleyemedim, cesaretinize hayran kaldım.

bence ayrılın, birbirinizi daha fazla yormayın bitmişsiniz zaten böyle evlilik mi olur? insanlar mutlu olmak için evlenir ya da evliliklerini sürdürür. sizinkini nereden tutsak elimizde kalır.

çok pardon da temel bişeyi atlamıyor muyuz?
aşık mıydınız, aşık mısınız, dönüp geriye baktığınızda "evet aşıktım" diyebiliyor musunuz en azından? eşiniz size herhangi bir heyecan filan duyuyor mu ? hadi siz fiziken beğenmiyorsunuz (3 yılda 2 çocuk!) da o ne düşünüyo acaba eşi, 3 kere boşanalım dedikten sonra. ben olsam (kadınım) bu adam hayatı bilgisayar oyunu filan sanıyor derdim, ciddiyetinizi çoooook zorlamışsınız...erkek patlasa da çatlasa da böyle sırf sıkıntıdan boşanmayı filan ağzına almamalı -geleneksel bi kafa yapınız var diye tahmin ediyorum yoksa bence kadın da almamalı-Hal böyleyken tüm bu duygular bittiyse sırf "yuva yıkmamak" için evli kalın demek saçma. Eğer bazı hisler hala varsa, yine de devam edin bence.
tekrara düşeceğimi bilsem de söylemeden geçemeyeceğim 20li yaşların başında, aileler desteklemezken, doğru düzgün işiniz ve öfke yönetiminiz (ve oturmuş bir karakterin göstergesi olan kim bilir daha neler) yokken evlenmiş, şaka gibi 2 tane çocuk yapmışsınız.umarım bunların farkındasınızdır...milyonlar ne diye bekliyor taa kaç yaşına kadar sizce? Milyonların şartların olgunlaşması için beklediği o 5-6 sene süreyi siz şimdi, evliliğinizi kurtarmak için harcamak durumundasınız, bunu göze alabilir misiniz? Kısa sürede çözmek çok zor zira.
siz birbirinize destek olup sarılmak varken aksine -belki etrafta saracak başka kimseniz olmadığından- acınızı birbirinizden çıkarmışsınız, böyle anlaşılıyor. bundan vazgeçebilirseniz, hayatınızı belli aşamalara bölüp bir kurtarma planı yapabilirsiniz. misal varsa borçları ödemek, iki tarafın da işine yakın bir yerde oturabilmek, mümkünse ailelerle sulh yoluna gitmek.
Zaman alacak şeyler bunlar, evet. ancak genç insanlarsınız sanırım, sürekli boşanalım lafını anmamakla başlamak lazım sanki.
Hakkınızda hayırlısı olsun.

kesinlikle çoğunluk görüşe katılıyorum. sabredin. yorulmuşsunuz yazık ikinize de... azıcık nefes alın. uzaklı iyi gelir bence de. çok iyi şeyler hissettim ben sizin geleceğinize dair. sabırla bekleyin, her şey yoluna girecek diye hissediyorum ben.

Atlatırsınız, biraz nefes alın.

abi 3,5 yılda 3 kez boşanalım deyip 2 çocuk yapmak. boşanalım kolay çıkmamalı bence ağızdan. bunaltır hayat bazen. bence; nasıl mutlu olacaksanız öyle olmalı. biraz ara vermek bazen iyi olabilir. ama çocukları ne çok şımartın ne de ihmal edin. en önemlisi bu bence şuan.

ben de diğer arkadaşların oluşturduğu yığına ekleniyorum.

sabret, ortada iki tane çocuk var. biri kız mı erkek mi belli değilmiş ama ... hahahha kusura bakma şaka yapıyorum. hocam arada iki tane yavrucak var. eşin de işine başlayacak zaten. öyle olursa sorunlar azalır bence de.

konuyla alakası yok ama 'adaletine patlatayım hayat' diyerek buraya not düşmek istiyorum.

bu durum bana ''top oynamasını bilmeyen ama zengin olduğu için ayağında nike'ın en kaliteli kramponu/halı saha ayakkabısı olan çocukla çok iyi top oynayıp aynı ayakkabının sahtesini bile alamayan çocuk'' sahnesini hatırlattı.

o aliskanlik durumunu atlattiktan sonra ayrildiginiza pisman olmazsiniz buyuk ihtimalle. 'Aslinda iyiydi be' durumu kisa sureli ve gecici olur cogunlukla.

Yani iliskinin arti ve eksi yonlerini dusunun. Kimse bulunmaz hint kumasi degil sonucta. Eksiler agir basiyorsa, zor olsa da bitirin.

Yani is bitiricilik vs onemli degil de, sizi sevgisini sorgulatacak kadar ilgisiz veyahut sevgisiz birakmasi hos degil. Demek ki yetmiyor ve bu degismesi cok zor bir durum.

Ama sonra aslında onu gerçekte çok da sevmediğinizi anlamaya başlarsınız. Yaşanan bir ilişkidir sadece. Kayıtsız şartsız ne pahasına olursa olsun bir sevgi değildir aslında yaşadığınız. Çünkü seven ve sevilen kişiler ilgiyi çok önemser, dokunmayı, sarılmayı, karşı tarafı mutlu edecek her türlü küçücük şeyi. Bunlardır tüme giden yollar.

İş bitiricilik çok da önemli değildir ailesi öyle alıştırmıştır armut piş ağzıma düş şeklinde yaşamıştır, anne alıştırmıştır büyük ihtimal ama çok dev bir problem değildir göz yumulur.

Ama ilgisizlik işte orda sevgiyi sorgularsınız. Gerçekten derinden büyük bir bağ ve sevgi var mıydı diye sorarsınız. Karşı cinsle uyumlu bir birliktelik içinde olmak sevmek demek değildir bunu anlarsınız. Yolunuza devam edersiniz, tek başınıza tatile çıkar her şeyi geride bırakır, arınır döner, yolunuza devam edersiniz.

Meriçlerin en sevdiği ilişki türüdür.

Kıza hep alttan alta gaz verir, ''elindekinin kıymetini bilmiyor, sen bunları hak etmiyorsun'' vs vs diye, kıza umut ve gelecek aşılar, mutlu günlere inandırır ve ömrünü o adamla çürüttüğüne dair inançlarını sağlamlaştırır.
Bunu kızcağız fark etmez tabi, friendzone takılır bir süre.
Sonrasında işler değişir ve kız ayrılacak gücü buluyor ve the end.

Bu aşamaya gelmesini istemiyorsan yapacağın iki şey var:

1- mutsuz olduğun konuları konuşup orta yol bulmak

2- orta yol bulamıyorsanız ayrılmak.

yoksa meriç yoluna doğru gideceksin bak.

yetmiyorsa mutsuzsan ayrılman lazım.
benim sevgililerimden biriyle normal hayatta ilişkimiz çok güzeldi ama seks yoktu. ayda 1 falan yapıyorduk inanılmaz isteksizdi. sonra patlamalar yasıyordum bu durum yüzünden dengesizleşmiştim. ayrılınca kendimi daha iyi hissettim

Açılın, o sevgili benim. Şu an itibariyle eski sevgili de olabilirim, bilemiyorum. Evet, sorudaki her bir paragraf için bir paragraf olarak yanıtlarım:

Evet genel ortalamanın altındayız, biliyorum. Bazen düzeltmeye çalışıyorum ama zor geliyor, biraz bireysel bir insanım. Ama nadir de olsa 6-7'ye çıktığım oluyordur. Zaman zaman görüştüğümüzde ilgime şaşırıp "Neden bu kadar ilgili ve iyisin?" diye sorduğu oluyor.

Evet seviyorum ben de. Evet kendimce.

Pazar gecesi bir kuzenimin, sonraki cumartesi de eski bir dostumun düğünü var. Tatile gidecek olsak bunların ikisini de kaçıracaktım. Onun yerine bu iki düğünden sonraki haftaya onun olduğu şehre uçak bileti aldım.

Canına tak ettiğinde özür diliyorum, tavırlarıma çekidüzen vermeye çalışıyorum, olabildiğince. Evet belki başkasıyla daha mutlu olurdu.

Belki de derdimiz sevgi ve alışkanlık. Defalarca ayrıldık ve tekrar bir araya geldik. Arada başka insanlar da oldu ama yine birbirimize döndük. Neden? Çünkü seviyoruz birbirimizi herşeye rağmen, bırakamıyoruz. Açıkçası bu yaştan sonra daha çok bağlanabileceğim biri bulabileceğimi de zannetmiyorum.

İş bitiricilik meselesi: Başarılı bir insanım, sosyopat/ezik de değilim. Ancak çok aktif olmadığım söylenebilir, evet.

Cevap vermeye başlarken ikna etmek amacım vardı ama şimdi yazdıklarımdan benim de aklım karıştı. Bunları duyuruya ekleme yapmış sayın ve ona göre cevap verin madem.

"baska bir adam olsa..." "Bukadar emeği başka bir ilişkiye verseydiniz neler olacağını düşünürsünuz."

bunları diyorsan ayrıl zaten..

emeklerinin, yaptıklarının ve duygularının karşılığını alamadığını düşünüyosun ve ayrılmayı bile kafana sokmuşsun zaten.
bugün biz sana ayrılma desek ayrılmazsın ama yarın dayanamayıp ayrılırsın.

ama ah o vicdann!!

bizler senin vicdanını ne yönde rahatlatırız bilemiyorum. umarım sonunda mutlu olacağın bir yere bağlarız meseleyi.

açıkçası sevgilin yalnız olmayı, durgun kalmayı her zaman coşkulu olmamayı seviyor. sana sevgisini göstermeye üşeniyor. ama seviyor da haliyle...

sen ise coşkulu hareketli birisin ve zirvede yaşamayı istiyosun az çok.

alışkanlık kötü bir şey, bundan kaçın. git başka bir şeye alış bence. çünkü ondan ayrılma gibi bir durum yok.

bence de onun artı ve eksi yönlerini kıyasla. eğer söylemediğin başka şeyler varsa bilemem ama seviyorsan da hemen harcama.

tabi bu "hemen" dediğim mevzunun altında ilgisizlik ve bitirici olamamasının yarattığı hissizlik var.

sırf bunlar için ayrılanlar da var ama onlar iyi örnekler değil.

elemanın bitirici olamaması senin gözünde hımbıl ve üşengeç birisi olduğunu gösteriyor. saygını yitirme ama bu yüzden. yani onu azımsama. hafif hafif nefret duyma ona. öyle olursa zaten biter o iş.

bence sorgula ilişkini. seviyorsan devam et ama pasifliği sevgine zarar veriyorsa düşün, iyi düşün...

senden iyi durumdayım ama yine de kurtarmıyordu ve 1.5 yıllık ilişki falan demedim, ayrıldım. bir ay kadar olmuştur, üzülüyorum elbette ama kendimi daha iyi hissediyorum. buna değer.
ne demiş bir diyen ; insan denen canavar yavas yavas her gerçeğe alışıyor.
onsuzluğa da alışırsın, alışıyoruz.

"Bazen canınıza tak ettiği zamanlar olur. Bukadar emeği başka bir ilişkiye verseydiniz neler olacağını düşünürsünuz."

İnan bana çok daha iyi oluyor. Tabii o iki ilişki arasındaki süreyi atlatmak asıl olay.

fakat, çok da ilgi manyağı olmamak lazım.

bence tarafların özel olarak kendisine vakit ayırması bulunmaz bir nimet.

zoru görünce kaçmamak lazım.

bence biraz da kendi yaşantına bakmalısın

bunlar hep boşluktan oluyor

işin gücün olsa düşünmezsin bile.

verilen emeği, zehir edercesine başkasına versem ne oludu diye düşünmezdim zaten öyle bir işe girişmem.

Hayattan beklentilerini düşürmelisin.

bende genelde ilk o "tak" etme durumunda bitiyor zaten.

bence iyi yapmamissin. sana guvenmis sonucta. senden bekledigi biseyler var demekki. bunu kendisiyle konusabilirdin mahcup etmene gerek yok yani.

iyi yapmışsın, sıkıntı yok.

bunun yerine meşgul olduğunu vs soğuk bi şekilde dile getirip reddetseyin bence daha iyi olurdu.

ya da bu durum sizi bu kadar rahatsız ediyorsa "ya mehmet sende anca işin düştüğündfe arıyorusun be" tarzı bir sitemde bulunabilirdiniz.

birisine bir şeyi yapacağına dair söz verip yapmamak adiliktir. hele bunun sonucunda o kişi başka kişilere karşı işinde sıkıntı yaşayacaksa.

arkadaşın terbiyesizlik yapmış, sense yavşaklık yapmışsın. dolayısıyla karakterin iyi olmadığı için arkadaşının semi sadece işi olduğunda araması mantıklı gözüküyor, zira sözünü tutmayan kişi adam değildir

@efrasiyab87

bugüne kadar ne söz verdiysem fazlasıyla yerine getirdim ona karşı. "karakterim iyi olmadığı için sadece işi olduğunda araması" gibi bir durum söz konusu değil. o onun terbiyesizliğiydi bence. şansını çok zorlamıştı.

arkadaşın samimiyetsizlik yapıyor, sen ise kötülük yapmışsın.

yaptığının hiçbir karşılığı ve savunması yok. onun işi düştüğü zaman seni aradığını fark ettiğin zaman ona karşı başka türlü tavır alabilirdin.

çocukça davranmışsın;

"söz verdiğim" diyorsun, bu yaptığınla kendi değerini küçültmüşsün karşındakini cezalandırmaktan ziyade.

Kendi karakterini ortaya koymussun yaptiginla. Isi dustugunde arancak insan bile degilmissin aslında.

Çok yüklenmeyin yahu adama. Tamamdoğru yapmamış ama hemen de ezmeyin hani, kullanılmış olduğununfarketmenşn getirdiği kızgınlıkla bilinçli olarak karşı tarafı zor durumda bırakmış öldürmemiş ya.

Ha direkt yüzüne "birader sen de anca işin ..." diye cümleler kursa zaten hepimiz kutsayacaktık burda yani. Zaten o da azcık emşn olamamış içine sinmemiş ondan soruyor. O kadar yüklenmeyin.

ben de buna benzer bir durumla karşılaştım ve karşımdaki bireye beni işinin düştüğü zaman aradığını söyledim. bir daha aramadı.

(bkz: pasif agresif)

9 aylık hamile karımı aldattım diye duyuru açsam bu kadar saldırmazdınız herhalde :) teşekkürler büyük ilginiz için.

onu mazur görebilirdik. hatun hamile, 3-4 aydır seks yapmamışsındır, gözün dışarı kaymıştır falan ama bu biraz şey olmuş, nasıl desem, maho ağa gibi olmuşsun. kanunda bile hırsızı öldüremezsin diyor. çünkü o senin malını çalıyor sen onun canını alamazsın. denk olacak. sen de hırsızın cebinden çakmağını falan çalabilirsin.

aynı mantıkla o arkadaşını işin düştüğünde arıycaktın sadece. son tahlilde sen onu tel rehberine "işi düştü" diye kaydedeceksin ve aradğında "işi düştü arıyor" yazacak ekranda. o ise seni, neyse yaa ben bi şye demiyorum artık. :)

iyi yapmıssın.
bir daha da açmazsan tam olur, acarsan salaklık edersin.

madem arkadaşın konuşsaydın önce hayınlık yapmışsın bence. kim olursa olsun yapılmaz.

bırakın allaaşkına ya. bu devirde kiminle adam gibi konuşacaksın da o da "a ben kötü biriyim lan, dur kendimi düzelteyim" diyecek?
en iyisini yapmışsın, unutmayacağı bi ders olmuş.

hatta tekrar görüşürsen bi tekme daha koy, hayata küssün pezeveng.

Eski Datça'yı görmeden asla dönülmüyor, otel rahatlıkla bulursunuz güvenilir bir yer zaten Datça o anlamda, ama isim veremem.

Datça palamutbükü ya da mesudiyede kalmanızı öneririm. Datça merkeze göre sakin ve denizi plajı daha iyidir. Akşamlari gezmek için de merkeze gidersiniz.

Serenity pansiyon

tekne turu mutlak suretle yapin....!

teşekkürler herkese, medre dostum asıl ihtiyacım olan otel tavsiyesi aslında zira kaliteli ve temiz otel bulmak sezonda oldukça zor.

safsafinaz dostum, silmeyeceğim eminim ihtiyacı olan çıkacaktır :)

Merkezde City otel var. Ulaşım açısından kolaydır. Daha olanakları olan bir yer isterseniz Perili Köşk ile Gölmar otelleri var. Bunlar klasman olarak bir tık yukarıdadır. Fiyat kısıtı yok dediğinize göre bu ikisini öneririm. Datça'da zaten kalabileceğiniz bu iki otelden başka büyük, eli/ayağı düzgün otel yoktur. Palamutbükünde Mavi-Beyaz otel vardır. Ama fiyat/kalite olarak fiyat oranı çok yüksektir.

Datça için üç gün yeterli; 1 Gün Eski Datça-Aktur-Karaincir (Aktur ve Karanincirde Denize girilebilir) akşam saatlerinde de Merkez (Merkezde pek bir şey yoktur. 1 Güne sığdırabilirsiniz)
2 Gün: Knidos'a sabah erken gidip, Palamutbükü ve oradan Mesudiyet (Ovabükü-Hayıtbükü güzergahı). Araç varsa bu güzergah yapılabilir. Palamutbükü-Mesudiye sahil yolu gerçekten Türkiye'nin en güzel sahil güzergahlarındandır.
3. Gün: Tekne turları ile .
Varsa başka sorunuz sözlükten yazarsanız cevaplarım

Bu çantayı dün mağazada incelemiş biri olarak şunu söylemem gerekiyor, 1.90 boyunuz varsa önermiyorum.

Arkadaşım eşine aldı dün, fakat eşinin boyu 165. Biz bile kararsız kaldık renkli olanlar okul çantası gibi durur diye koyu renk füme yani sizin sorduğunuzu aldık.

Çanta alışılagelmiş çok fonksiyonlu sırt çantasının yerine içine çok az şey atabilmeniz için yavru tasarlanmış bu yönüyle güzel ancak tekrar ediyorum 190 boyda gerçekten tavsiye etmiyorum, ben eşime almamayı tercih ettim mesela o da istiyordu ki boy 180.

188 boyum. aynı çanta var bende. şimdiye kadar kimse öyle bir şey demedi. evet biraz küçük kalıyor da o kadar değil. bel çantasından az büyük bir şey. öyle düşün.

bende de var bunun mavilisinden. garip gelmedi alırken ama daha takmadım. yurtdışında gezerken takmayı planlıyordum.

nonoş.. dönüşeceğin şeyi tanımlayan en şahane kelime.
o çanta hakkat çok küçük. amatör bisikletçiler olaraktan bizim grupta onu yaygın kullanıyoruz ama küçük ve daha az yer kaplayıp daha az sıcaklattığından ötürü.
nonoş dediğime bakma. sokarım cinsel kodlara, ben her türlü kullanırım ama toplumun ortalama bireyinin gözünde biraz şey görüneceğin aşikar.

Ben kullanıyorum çok memnunum. Ben 1.63 boyunda bir kadınım ama kullanan erkek arkadaşlarım da var. Abes kaçmıyor bence. Zaten amaç kullanışlı ufak bir şey olması sırtını kaplaması değil.

gay çantası gibi.

Turuncu ve lacivert çok hoş.

Gay çantası gibi olduğunu sanmıyorum bilakis rahatına düşkün kişi işi gibi duruyor.

Tekrar belirteyim benim çevremde bunu kullanan çok erkek var ve hiç olumsuz tepki almadılar.

Çok çirkin ya almayın artık şu çantaları metrobüse binen insanların %70i bu çantayı kullanıyor. Alma sakına

bugün gidip bi büyüğünü aldım hehe

ben sadece bisiklet sürdüğümde takıyorum. yeri geldiğinde kaskım bile sığıyor. bunun dışında iç lastik, pompa vs de iyi duruyor içinde. günlük hayatta nasıl olur bilemedim ama..

bence erkekte bu kadar küçük çanta güzel durmuyor. bir boy büyüğünü al derim.

Ortaokuldaydım. Sarışın bir Türkçe öğretmenimiz vardı. Adını sanını hatırlamam. Bir arkadaşım sınıfta pantolonuma tükürmüştü. Ben de ona tükürdüm. O sırada o öğretmene yakalnadım.

Beni sınıfın dışına çıkardı. Sen nasıl benim dersimde böyle davranırsın, öyle tükürülmez böyle tükürülür dedi. Suratıma tükürdü. O anki kokuyla midem kalktı. Ooo çok mu miden bulandı, aç ağzını dedi. Açmadım. İki eliyçe tırnaklarını geçirerek çeneme baskı yaptı. Mecburen açtım ve ağzıma tükürdü. Müdüre gidip söyleyeceğim dediğimde duvara sıkıştırdı. Bir daha suratıma tükürdü. Git bunu da söyle, bak bakalım ondan sonra ne oluyor ama dedi. Söyleyemedim. Elimi yüzümü yıkadım ama aylarca yüzümden tükürük kokusu geliyormuş gibi midem bulanmıştı.

Aynı öğretmenin bir kere de ayakkabısına basmıştım yanlışlıkla. Herkesin içinde diz çöktürüp, ayakkabısını temizletti sınıfta.

Sanırım bu ve benzeri birkaç olaydan dolayı şu anda içimde kısmi de olsa bdsm'e dair bir şeyler var. Bundan büyük travma olabilir mi?

Ekleme: İlkokulda 1. sınıf bitince okul değiştirmiştim. Yeni sınıfımda ilk birkaç gün tanıştım herkesle. Sonra hastalandım, 3 gün okula gidemedim. Döndüğümde sınıfta çok güzel bir kız vardı. Çocukluk işte kendince etkileniyorsun. Meğer ilkokul öğretmenimin kızıymış. Çocukça yaklaşmaya çalışmalarımı görenler öğretmenim evrenos kızınıza aşıkmış deyince son ders çıkışı bizi sınıfta tuttu. Sen benim kızıma mı aşıksın dedi. Hayır, sizin kızınız olduğunu bilmiyordum dedim. Sen önce bir kendi sefilliğine, bir de benim güzel kızıma baktın mı hiç? Aklını da bulandıracaksın çocuğumun dedi, tokatladı kızın yanında. Yemtedi kızım sen de vur dedi. O kız da kahkahalarla 3 kere tokat attı. Hayatımda hiç bu kadar utanmamıştım.

benim deneyimlerime göre "iyi" bir öğrenci değilsen veya senden menfaati yoksa hiç umurunda olmuyorsun öğretmenlerin.

okulu değil içindeki insanları sevmediğim için başarısız olduğumu üniversitede fark ettim.

bu nedenle lise ve öncesi hayatımın 90%'ı travmadan ibarettir.

orospu çocuğu topal itin biri, teneffüste geç kaldım diye beni kafamdan tutup fırlatmıştı. (havaya kaldırıp) 3. sınıf falandım.

koşarak eve gittim annemlere söyledim.
1 saat içinde tüm akrabalarım okula geldi, il milli eğitimi falan aradık, tanıdıkalrımızı çağırdık. kovdurtacaktık orospu çocuğunu.

sonra yalvardı yakardı, benden özür dilettirdiler. affettik.
aynı şey çocuğumun başına gelse, aynı şeyleri yaparım ama affetmem. kovdururdum amınoğlunu.

not: topal it bi öğretmendi.

Çok acı şeyler yaşamışsınız, gerçekten çok üzücü. Ben şahsen yaşamadım ama şahit oldum. Ortaokulda matematik öğretmenimiz, okulda nöbertçi olduğu bir gün, ders boş ve sınıfta gürültü yapıyoruz diye sınıfa dalmış ve sınıf başkanı arkadaşımızı deyim yerindeyse öldürürcesine dövmüştü.

O kadar uzun sürdü ki dövmesi, yerden yere attı, tekmeledi, yerlerde sürüdü, hepimiz donmuştuk ve hiç şahit olmadığımız bir şiddet olayı karşısında donmuş kanımız ve yüz ifademizle sadece izleyebilmiştik.

Arkadaşımız okulun en yakışıklı çocuğuydu ağzını yüzünü parçaladı nerdeyse. Eve gidince öğretmen olan anneme söyledim, hemen aileyi arayarak işin peşini kovaladı ve açığa aldırdı öğretmeni ama işte 2-3 ay sonra döndü yine.

Sanırım ilk kez o gün, bir insanın mesleğinin onu iyi bir insan yapmaya yetmeyeceğini, 45 yaşında birinin 13 yaşında bir çocuğu rahatlıkla dövebileceğini anladım. Kalbim çok kırılmıştı.

travma yaşatanı olmadı. iyi kalpli olmayanı vardı ama hiç öyle safi kötü, şerefsiz bir öğretmenim olmadı. yalnız matematikçiler öylesine kötü ders anlatıyor, insanı dersten öyle soğutuyordu ki ilkokul öğretmenimden sonra tepetaklak gittim o konuda.

"sie, bahane hepsi" dediğinizi duyar gibiyim. vallahi değil. ortaokuldaki ilk öğretmenim, en yakın arkadaşımın babasıydı. o yüzden hakkında kötü de konuşmazdık aramızda, arkadaş duyar da üzülür bozulur diye. şaşıydı sanırım ve gözlüklüydü, nereye baktığını veya işaret ettiğini anlamakta bile zorlanıyorduk. çok dandik, saçma bir kitaptan işliyordu ve sesi çok az olduğu için genelde duymuyorduk bile. otoritesi, öğrenciyle iletişimi, konuya hakimiyeti sıfırdı.

lisede ders anlattığı sırada hızlıca yazan ve tahtayı hemen silen, tüm sınıfları kendisinden şikayetçi olunca da "hakkımda düşündüklerinizi yazın" deyip yazılan kağıtları okurken sinirlenen ve kapıyı çarpıp dersi bırakarak evine giden, kötülüğü resmen yüzüne yansımış kafadan kontak bir hocamız vardı. hiç unutmam, kendisi not ortalamam 43-44 civarındayken (45 olsa 2 gelecek) dönem ödevime verdiği notla ortalamamı düşürmeyi başarmıştı. bu dönemde öğretmenler en şerefsiz, en mal öğrenciye bile belli bir ortalamayı yakalasın diye gerekirse sözlüde çat çat 100 basıyordu. lise 1 ya da 2.

ama hayatımda şöyle bi dönem de yaşadım, sekizinci sınıfta bi akrabamız dershaneye yazdırdı beni. 3-4 ay falan gittim sadece. ilk denememde matematikte 4 net çıkarmıştım 25 sorudan. öğretmeni yine sevmemiştim, "ne arıza herif amk" diyordum. dersini dinleyince bir şey fark ettim: adamın anlattıklarını anlıyor hatta keyif alıyorum. hem konuyu anlatması hem de öğrenciyle iletişimi süperdi. öyle ki 4 net yaptığım için utandığım gün bile "daha iyisini yapabilirim lan herhalde" diyebilmiştim kendi kendime.

ve o 3-4 ayın sonunda, girdiğim son denemede 21 yapmıştım. iyi hatırlıyorum, "tam sayıları öğrenmeden rasyonel sayıları öğrenemezsiniz. önce tam sayıları halletmeniz lazım" diyorlardı tüm hocalar. ben tam sayıların işlendiği haftayı kaçırmıştım okulda, hasta mıydım neydim. -4 - +4 işlemini falan yapamıyorum yani, sıfır. hah bu ferit hocanın rasyonel sayı dersinde ben tam sayının mantığını da kapmıştım.

başarısızlıkta öğrencinin payı her zaman vardır, bunu reddetmiyorum. canla başla dinleseydim diğerlerinin derslerinde de başarılı olabilirdim belki ama iyi öğretmen olmak çok başka bi şey yaa. ferit hocamı hiç unutamıyorum valla, çok farklı adamdı.

bir ihtimal tanıyan falan çıkar diye yazıyorum: sanırım 2007-2008 civarında falan çorlu'daydı kendisi. bayağı uzun boyluydu, izmirliydi. dershanenin adı k ile başlayıp r ile bitiyordu haha. kendisini tanıyan varsa selamlarımı ve saygılarımı iletsin, ben dershaneyi bıraktıktan sonra hiç görmedim. iddia ediyorum ortaokul ve lisede ferit hoca gibi bir matematik öğretmenim olsaydı şu an nasa'da olurdum.

Olm neler yaşamışsınız lan :( Sizin hikayelerinizin yanında ben baya ultra rahat bi öğrencilik yaşamışım.

sadece bi kere lisede biyoloji hocasından dayak yemiştim. Ondada kadın haklıydı. Bugün görsem hocadan özür dilerim.

Zorluklar karşısında yılmadan mücadele ederek kazandığımız başarıların tadı hiçbir şeyde yok. Şu an tam da bunu yapmak zorundasın, üstelik yapmak da istiyorsun. İyi haber; Pazartesi gecesi yastığa başını koyduğunda gülümsüyor olacaksın.

Tam 48 saatin var. Kolay gelsin :)

En üzgün insan dahi gülümser; ve sürekli gülen insan bile arada bir ağlar ve gözünden yaşlar akar.
Duygular sürekli olamaz.
Onlar hareket eder, bu yüzden de
onlar duygulardır. Birinden diğerine
sen sürekli olarak değişirsin.
Şu an üzgünsün, sonraki an mutlusun.
Simdi öfkelisin, sonraki an cok şefkatlisin.
Şu an sevgi dolusun, sonraki an nefretle dolusun. Sabah güzeldi; akşam çirkindir. Bu böyle sürer.

osho.

---

kıssa: hepsi geçecek, emin ol. :)

oyların sayılması sırasında bekleyebilirsiniz..

evet, yasal hakkınız.

Oy verilirken bekleyemezsiniz, sayılırken bittabi yasal hakkınız.

5'ten sonra evet.

arkadaşlığı bitirmeye gerek yok içine sinmiyorsa mesafe koy.

saçını başını yolmadın mı hala?

Yolmadım çünkü her yaptığına kılıf uydurdu.. @justinho26

Sen de o kılıfları her defasında yedin?

Yol ver gitsin, geç bile kalmışsın.

mesafe lazım böylelerine.hatta iletişimi şak diye kes bişey deme.

Lol. Hala konuştuğun hata.

Konuşmuyorum artık hatta bu ve bunun benzerlerinin bulunduğu arkadaş grubu Yüzünden mezuniyet balosuna bile katılmadım ama acaba yanlış mı Yaptım diye düşünmüyor da Değilim sabrımı taşıran son olayda insanların kıyafetleriyle dalga geçmesiydi @humblebirth @indescribable @an engineer

uzaklaşırım ben öylesinden ister istemez. yakınımda tutmam. çok güzel mesafe koyarım.
normalde bu tür davranışları yargılamadan önce düşünürüm. 'acaba kendince mantıklı bir açıklaması var mı, ben yanlış anlamış olabilir miyim?' gibisine. sakin sakin düşünürüm ama mantıklı bir açıklamasını bulamazsam kusura bakmasın, tutamam.

hatan yok diyenlerdenim.

Hic tereddutsuz bitirirdim, net. Kendinize yazik ediyorsunuz bence.

hiç bozulmamış gibi yapın, birgün yardıma ihtiyacı olduğunda yardım etmezsiniz. yada mesafe koayabilirsin

Ben olsam hiçbişi demem ama muhabbeti meraba meraba seviyesine çekerim.

içten içe seni kıskanıyor bence, çekememezliği var. bende de vardı bi tane öyle arkadaş görüşmüyorum, kendi başarısız olduğundan ben de başarısız olayım istiyordu mal. kıskanıp milletle aramı bozmaya çalışıyordu.

arkadaş vs tanıdık

ya sizin arkadaşlık bakış açınız çok farklı.

her arkadaş olduğunuz insana anneniz, babanız muamelesi yapıp sınırı bilmiyorsunuz sonra da üzülüyorsunuz.

işine yarıyorsa salağa yatıp devam et, işene yaramıyorsa bas götüne tekmeyi gitsin bu kadar basit.

bitirme konuşması yapma,

ama hiç cevap verme, yazarsa not falan da isteme. tanımıyormuş gibi yap. o seni umursamıyor ve çalışmanı başarılı olmanı falan da istemiyor belli ki.

Düz ilişki sviyesine yavaşça indirin. Ondan size dost olmaz. Ama bence de bitirme ya da yüzleşme konuşması yapmayın, yavaşça mesafe koymalar başlasın, ufak ufak kopun, anlayamasın kopuşu siz bile anlayamayın hatta. Yaz tatili filan derken eski bir arkadaş kıvamına gelirsiniz.

ya şimdi doğruya doğru herkes herkesin dedikodusunu yapıyor ona alışmak lazım da öbür hareketlerinden dolayı bitirirdim net.

Çoktan siktiretmistim.

ders notunu aldığı kişi şuna verme demiş olabilir, veya kimseye verme demiş olabilir bu durumda kimseye vermemesi mantıklı.
kendisine göre yeterince çalışmamıştır.
çalıştığı gruptakiler seni vermiyordur o yüzden bağırmamıştır. Ayrıca arkadaş olmak demek hep birlikte ders çalışalım, hep birlikte gezelim demek değil.
hediye beklemek her zaman saçma.
dedikodu sevmem ama sevenle alıp veremediğim yok.

@kuzey il notları aldığı Kızın esinsin Hariç kimseye verme Demiş .. Zaten kız söylemese sen notları almadın mı ben yolladım diye haberim olmayacktı

Şöyle oluyor:

10 yıl bekle(ye)meden çıkanlar için tam anlamıyla gereksiz bi etkinlik. Ne karı oluyor ne bi şey. Hatta giriş-çıkış aidatları yüzünden yatırdığınız paradan daha düşük para alabiliyorsunuz çıktığınızda.

25% devlet katkısının tamamını alabilme durumu ise sadece emeklilik, vefat ve maluliyet durumunda oluyor. Yani ya en az 10 yıl yatırarak 56 yaşınızı doldurmuş ve emekliliğe hak kazanmış olacaksınız, ya vefat edeceksiniz ya da sakat falan kalacaksınız.

10 yıl sonra 56 yaşınızı doldurmayıp da toplu para almak isterseniz 25%in %60ını; 3 yıldan 6 yıla kadar kalırsanız 15%ini, 6 yıldan 10 yıla kadar 35%ini alıyorsunuz. Bi de ne kadar olacağı belli olmayan fon getirisi var.

Benim para biriktirme yeteneğim olmadığı için girdim. Otomatik kesilsin istedim, başka türlü harcıyorum komple çünkü. Eğer siz her ay gelirinizin bi kısmını kenara atabiliyorsanız BES dışındaki yatırım araçlarını tercih edebilirsiniz, daha mantıklı olur. Biriktiremiyorsanız BES tercih edilebilir ama giriş çıkış aidatlarını, yönetim ücretlerini güzelce araştırdıktan sonra girin. Emeklilik şirketine göre değişebiliyor çünkü.

Eğer elimizde para tutmayı beceremeyen tasarruf edemeyen ama ayda 100 tl yi (isterseniz daha fazlasını da) rahatlıkla gözden çıkarabilir bir durumdaysanız bence çok mantıklıben anadolu hayat emeklilikteyim bir süredir.

Öncesinde 2 yıl kadar başka bir yere yatırmış paraya sıkışınca bozdurmuştum, bu sefer hiç ellemeyeceğim inşallah.

20 yıl önce üniversitedeyken bir arkadaşım vardı o anlatırdı, anadolu hayat bireysel emeklilik yaptırdım diye, 18 yaşındaydı, uzaydan gelmiş gibi bakardık, özel sigorta ne demek onu bile bilmezdik, şimdi herhalde 200 milyar parası vardır :))

devletimizinborçlarla iyice götü dağıtmasının ardından icat ettiği bir yöntem olan bes aslen sıkı kurallı tasarruf yoluyla halkın harcamalarını kontrol altına alma ve bankalara geri ödemesiz mevduat toplama imkanı veren skik bir iktisadi taktiktir.

protestan ahlakına sahipsen besten daha iyisine layıksın. ben şahsen zırnık harcaması olmayan bir insanım ve geçen yazdan beri dolarda duran paramla tatlı hayat yaşamaktayım. <3

Eğer hala yaptırmayı düşünüyorsanız yardimci olabilirim.

1. ds-160 formunu eksiksiz doldurmak dışında yapacak herhangi bir şey yok. zaten gerekli gereksiz her şey o formda soruluyor, onun dışında bir şey istemiyorlar. form doldurduktan sonra para yatırıp randevu alarak mülakata gireceksiniz.
2. abd turistik vize için yol ve konaklama sormuyor hatta sitesinde vize çıkmadan bilet almayın diye uyarı var.
3. genelde 10 yıllık veriyorlar.
4. en kolay vize zaten abd, o yüzden söyleyecek çok bir şey de yok..

Nrmnm +1

Daha geçen hafta aldım vizemi.

1. Ds 160 dormunu son derece özenli eksiksiz doldurman önemli. Formu intertte dolduruyor yine internet üzerinden kredi kartıyla parayı (160 dolar) ödeyebiliyor, fotoğrafı forma yükleyebiliyorsun. İstediğin tarihe bir vize görüşmesi alıyorsun.

2. Hiç onlarla alakası yok, öğrenci olarak gitmiyorsun ki hiç bir şey yapma.

3. 10 yıl

4. Bekar, çocuksuz, devlet memuru olmayan genç erkeklere verilmediğine şahit olmuşluğum var. Amerika turist vizesinde bir tek şeye dikkat eder;

Bu adam Türkiye' ye geri dönecek mi yoksa Amerika'ya turist adı altında gidip orada kalacak mı?

aslında bu sorunun cevabının peşindedir sizi incelerken. Eğer sizi ülkeye bağlayan evlilik, çocuk, devlete bağlı iş vb. olaylarınız yoksa Türkiye'ye bir daha dönmezseniz sorun olmayacak bir hayat profili izlenimi görüyorsa vermiyor genelde. Ha ama ne oluyor 6 ay sonra yine başvuruyorsun belki o sefer veriyor belli olmuyor şerbetleri.

Stick kullanıyorum çünkü roll-on'un yapış yapış hissini spreylerin de kokusunu sevmiyorum

sprey, roll-on hissediliyor hoşuma gitmiyor

roll-on. bazen de sprey. stick çok katı bir tabaka bırakıyor gibi geliyor, roll-on kuruyunca yok gibi oluyor. roll on ancak evde giyinmeden önce, sürdükten sonra kurumasını birkaç dakika beklemek gerekiyor giyinmeden. sprey de gün içinde gerekirse bazen.

roll on. daha etkili ve ucuz.

deotak krem. en etkilisi bu. kokusu da yok ayrıca haricen.

bir sürüş, neredeyse her gün yapmama rağmen 2-3 gün idare ediyor beni gram koku yapmadan.

Önce Stick kullanıyorum, ardından vücuduma deo sıkıyorum.

roll on.
çünkü stick iz yapıyor, deodorant kalıcı olmuyor.

Stick. Spray dogaya daha zararli gibi geliyo. Roll on da yeterince antitranspirant gelmiyo.

Deodorant. Nivea aldım en son black and white memnun kaldım tavsiye ederim.

Deaodorant.

Hatta Nivea Black and White'ı ben de ikiliyorum. Başarılı.

Deotak + 1

Spray. Diğer katı veya sıvı sürülenler kalıcı olsa da kıyafetlerde leke bırakıyor. Ayrıca spray uçucu olduğundan kalıntı bırakıp rahatsız etmiyor.

Yasamak icin bence guzel yer. Sizin is imkani nasil olur bir fikrim yok. Hayat yazlari cok pahali, ancak turist olarak takilmayacaginiz icin yolunuzu fazla zorlanmadan bulabileceginizi dusunuyorum. Deniz kenari olmasi dolayisiyla nemli bir yer elbette. Asiri nemden kastiniz nedir bilmesem de ben nemden rahatsiz oldugumu hatirlamiyorum. O kucucuk yerde sosyal hayatin ulkemizdeki bircok ile gore iyi olduguna detaylari pek bilmeden bahse girebilirim. Ancak yine de kucuk bir yer oldugunu unutmamak lazim.

nemden kastım antalya'nın bayıltan nemi, ama ayvalıkta deniz kenarı olmasına rağmen nemin hiç hissedilmemesi.

Nemi rahatsiz edici degil bana gore. Zaten cok ruzgar alan bir yer.

Orası ege, antalya nemi olmaz Bodrum'da. Hatta yalıkavak tarafları nem azlığıyla sevilir tercih edilir.

Yalıkavak yazlıkçısıyım.
Nemle alakalı hiçbir problem yaşamazsınız, özellikle de yüksekte iseniz, Geriş filan.
Nerelerdesiniz Yalıkavak'ta?

Kışları çok sakin(di). Mansimov marinayı yaptığından beri bütün kış ortalık mevsimlik işçi kaynıyor. Marina yepyeni bir dönem başlattı Yalıkavak'ta.
Marina öyle büyük bir dönüşüme neden oldu ki 3-5 yıl içinde Bodrum merkezden daha kalabalık olacak galiba Yalıkavak.

Yaşamak için bence güzel bir tercih.
Ben de işlerimi yoluna koysam, ben de yaşarım Yalıkavak'ta.

henüz gitmediğimiz için yerimiz belli değil o konuda da tavsiyeye ihtiyacımız var aslında. eşim sahil güvenlikte subay denize yakın yalıkavakta bir yer olacak, sahil güvenlik tam olarak nerde bilmiyoruz.

Denizi bilmem ama Mersin'de otogar yok, Tarsus'ta var. Gidiş ve dönüşte otobüsler Tarsus'ta duracak, ordan Mersin e gideceksiniz, bilginiz olsun.

mersinde otogar var. öncelikle onu belirteyim. ancak denize girmek istiyorsanız otogardan uzaklaşmanız gerek onu da belirteyim. mersinde erdemliden sonra başlar doğru düzgün yüzülecek yerler onu da belirtmiş olayım.

2 saat gidiş 2 saat geliş yolun olacak bu isteğin için. yapraklı koy iyidir.

bu kızların hepsi böyle. bence siz de sallamayın. siz üstüne düştükçe o daha çok cevap yazmaz :/

hiçbir şey yapmayın.

Sabırsız olmayın, bin yıllık oyun işte kadın kaçar erkek bekler kovalar. Kuralı bildiğin oyunda kazanma şansın yüksek olur.

kız seninle buluşmak istemiyor ama kırmamak için hayır da diyememiş, ölü taklidi yapıyor sen vazgeçersin belki diye

dağilik hatun değil bu, bildiğin yurdum kızı. sallama fazla, gönlü yok buluşmaya

kadın söylediğini, istediğini görmezden geliyorsa istemiyor demektir. acı gerçekler.

gönlü yok, hoslansa ikiletmezdi. yenisini bul

Başkasını bul.

kız hayır diyememiş belli ki, ama hayır da dememiş nihayetinde. bence ısrar et al numarasını, ondan sonra sen arama ^_^

Yok, 1 hafta net bekliyorsun.

Ben de salı başvurmuştum, öteki salı geldi. Ama eğer ayarlanmış bir uçuşun varsa Ankara'ya telefon açıp hızlandırmalarını isteyebiliyorsun.

benim iki seferde de 3 ya da 4 günde gelmişti ama 1 haftaya kadar uzuyor çoğu insanın, bence de arayıp sor.

Ankara pasaport şube müdürlüğü'nü mü arıyoruz, nereyi arıyoruz arkadaşlar?

yalnız olmadığını bilmek rahatlatır mı seni?

o herkes dediklerin de işte aynı senin gibi düşünüyo bence. herkesin bir şeyleri eksik.

ergenlikten çıkarken normal şeyler

anlatacak gücün bile kalmamış senin.
bence fazla bilmekten kaynaklanıyor.
ben de miyazaki izlemeden, kurusawa görmeden, iki üç kitap devirmeden çok mutluydum.
hatılyıorum lisenin başlarında, beşiktaş'ın tepesinde otururken, ben bu ülkeyi yöneticem diyordum. en iyi benim diyordum.
öğrendim öğrendim ve öğrendim.
kendimi çok eksik hissediyorum idim.
benden çok çok daha değerli insanların olduğunu düşünüyorum idim.

ama öyle değilmiş.

insanlara "hayır" dedikçe anladım bunu.

kendini aşırı derece eleştirmeyi bırak.

ayrıca boşa kendini eksik hissetme, biz de kendimizi gayet eksik hissediyoruz.

ıslık çalamıyorum diye depresyona girdiğimi bilirim lan :)

Bunlar hepimizin zaman zaman gectigi bir donemler. Hayatinin kisa da olsa herhangi bir doneminde boyle endisesi olmayan insanlar madalya hak ediyor bence. O kadar insani endiselerin var ki, bu cok guzel bir sey. Kotu falan degilsin, endiselisin. Dediklerin az veya cok, gordugun herkeste var. Herkesin sikici oldugunu hissettigi anlar vardir, herkesin "Ya soyle miyim acaba" dedigi anlar vardir. Bu konulardan anlamam ama kendi tecrubeme gore yaptigin sey sadece kendini aramak ve kendini tanimaya calismak. Bir sarki vardi "Denizde kaybolmus gemi gibi limanimi ariyorum, yerimi bilmek istiyorum" diye, o hesap. Sevildigini hissetmemek, ne oldugunu bilememek, kendinden bol bol supheye dusmek boyle zamanlarda geliyor. Yeni yeni bir dunya goruyorsun, onu algilamaya, o dunyada yerini bulmaya calismak bu. Bu "Beni bosa koysalar dolmayacak, doluya koysalar almayacak' gibi hislerin hepsi kendini tanima surecinin bir parcasi. Bunlar buyume surecinin bir parcasi, sadece bu surecin hem yasi yok ve her yasta gelebiliyor, hem de bu surec gectiginde her sey biraz daha berraklasiyor.

Ben de bir dönem sürekli böyle hissediyordum. Hatta psikologa gitmiştim ve adam benden bir A4 kağıdına kendimi nasıl gördüğümü sıfatlarla anlatmamı istemişti. Sadece sıfat yazacaktım yani. Abartmıyorum yazmayı bitirdiğimde üzerinde 3 sütun halinde olumsuz sıfatlarla dolu bir kağıt ortaya çıkmıştı. Tek bir olumlu sıfat yoktu. Peki şu an nasılım? Elbette tüm olumlu sıfatları üzerimde toplamış biri gibi görmüyorum kendimi. Hatta psikolog benden bunu istediğimde bir insanı sıfatlarla tanımlamanın aptalca olduğunu düşünmüştüm içimden. Ama farkında olmadan kendimi sıfatlarla tanımlıyordum. Aslında bundan çok daha komplike varlıklarız, yani öyle olmamız gerekmiyor mu? O yüzden kendimde olumlu özellik de aramadım. Neysem oyum dedim. Mesela etik değerlerime aykırı davranırsam eskiden kendimi suçlardım, şimdi "böyle yapmak istedim ve yaptım" diyorum geçiyorum. Bunun da kötü bir yönü var elbette, değerlerin önemini yitiriyor. Kafandaki olmak istediğin o "mükemmel" kişiden uzaklaşıyormuş gibi hissediyorsun veya bazen kim olduğunu bilemiyorsun bile. Ama en azından insanın yüzde yüz siyah veya yüzde yüz beyaz olamayacak kadar komplike bir varlık olduğunu anlıyorsun ve rahatlıyorsun. Şu an ben sıkıldığım için insanlarla "tadında bırakıyorum". Böylesi de iyi değil elbette, biraz yalnızlaşıyorsun ama belki de ihtiyacın olan odur.

İnsanları sıfatla anlatmak aptalca dedim ama biraz mükemmeliyetçilik yüzünden bunlar başımıza geliyor. Bazı "sıktığımız" şeyleri biraz gevşetirsek şunu görüyoruz: "böyle de olabiliyormuş ya. kimse ölmüyormuş, ben yine benim. olabiliyormuş yani".

Sırf kendimi anlatan bir destan döşemiş gibi oldum ama umarım yardımı olur :)

Dostlar güzel yazmış, ayrıca ruhuna bu iyi gelir, ruhunla dinle ama.

youtu.be

özgüvenin zayıf. özgüven artırıı şeyler yapman lazım. spor yap, dağa tırman, denizde iki kilometre açılan amcalara eşlik et, askere git...vb mutluluğu ilkellikte ara.

Güvenlik, stabilite, bakım ve kabul içeren bir cocukluk/ bebeklik yaşamadıysan böyle hissedebileceğin kusurluluk ve terk edilme şemaları geliştirebileceğini öngören psikolojik yaklaşımlar var. Işlevselliğinin bozulduğunu düşünüyorsan bu düşünceler yüzünden terapi şart.
Bazı ruh hallerinin sık rastlanabiliyor olması onu doğal süreç yapmaz. Içimizdeki sağlıklı yetişkini güçlendirip kalıcı iyilik halinde olmak olmayacak iş değildir. Normal olanın iyilik hali olduğunu kabul etmek fikrimce daha makbuldür. Ve hayır depresyon bu değil.

Sosyal mecradan uzaklaş oku izle dinle. Biraz yalnız Kal. Icinden geçen sesi kabullenmek ve aglak bu icten içe isyan eden psikolojini uzerinden At.

merak etme hepimiz ayni hissediyoruz. hele ki mutsuzluk zamanlarinda tavan yapiyor o dusunceler.. takma lutfen

Boş durmaktan bunlar hep.

basta tutku heyecan sonrasinda iyi anlasmak

bence beş sene sonrasını planlarken / düşünürken yanındakinden aşşırı sıkılıp sıkılmayacağını hesaplamak. en ufak bir sıkılma ihtimali görüyorsam demek ki olmaz diyorum. sıkılmayacağın insan da hem tutku hissedebildiğin hem de çok iyi takım olabildiğin olacaktır diye düşünüyorum. ikisi de bir araya zor geliyor.

önemli olan saygılı ve güzel bir hayat geçirmek mi derken ikinci senede aldatırsan bir manası kalmaz. hepsinin birlikte olması lazım.

Ruhuna, kalbini iyi gelen, gerçekten iyi anlaştığın, ortak istekler ve ortak amaçlarla hayata baktığın, huzurlu bir ilişkiyi ömür boyu yaşayacağın biri çok önemli bence.

Tutku heyecanla deli gibi aşık evlenip artık hard core kavga eden çok çift tanıyorum. Tek kriter o olmamalı yani.

Evli ve iyi bir gözlemci olan bir kadın olarak şahsi fikrim, hayattan beklentileriniz aynı doğrultuda mı, uyumlu musunuz, (birebir aynı olmak değil kasttettiğim) bunlar çok önemli.

İyi geçim çok önemli, karakterler örtüşüyor mu iyi tartılmalı. Misal bir arkadaşım, çok naif pıtı pıtı çok zarif prensens yetiştirilmiş bir kızla evlendi çok da severek. Şimdi anlıyor ki kız tek başına markete alışverişe bile gidemiyor, evde yalnız kalamıyor, hep ille de kocası olsun yanındacı bir kız çıktı. Arkadaşım da boğuluyor artık tabii, anlaşamıyorlar.

2 yıl tanımalı evlenmeden önce.

Takim olabilmeyi tetikleyecek bir tutku, sonrasi uyumlu bir takim ruhu bence.

ben evli değilim baştan diyeyim ama önümde ya da arkamda duracak bir adam istemiyorum yanımda olsun ve ömür boyu konuşabileceğim biri olsun. susalım da tabii ama ben konuşamadığım biriyle ne yapayım arkadaş. uyum olsun. bence uyum ciddi önemli. birbirinin eksiğini hoş görmek ya da anlayışla karşılayabilme duygusuyla hareket edilebilmeli. hiçbirimiz mükemmel değiliz en nihayetinde.

bu kişi olsun ben teklif edeceğim kendisine. yoldaş arıyorum sanırım.

Takım olabilmek güzel bir bakış açısı.

Ben şöyle özetlerim: Beyinlerin, bedenlerin, isteklerin, keyiflerin uyuşması

Tutku geçiyor, işte o gün geldiğinde birbirinizde beğendiğiniz ve eleştirdiğiniz yönleriniz yer değiştiriyor. Birbiriyle dalga geçebilen çiftler daha uzun ömürlü oluyor

Ufak bir tırnak fircasi işinizi gorecektir

Tırnak fırçası çözüm olabilir.

tırnakları kısa tutmak + tırnak fırçası.

saçını, yüzünü kaşıyor musun?
havalar ısınmaya başladı, aynı sorun bende de oluyordu yüzümü kaşıdığımda olduğunu farkettim.
tırnak fırçası +1

@65derece: bizim ailenin erkeklerinde tik olarak kafa kaşıma var :( bir şey düşünürken, bir sorunla karşılaştığında el otomatik olarak kafaya gidiyor. annem babamla, eşim benimle, yengem abimle dalga geçip kafa buluyorlar hep :) makul bir sebep bu dediğin şey. eyvallah.

tirnak fircasi zaman icinde parmak uclarini zedelemez mi yahu? killari sert oluyor amaci geregi ama manikur aleti var, kaşık gibi. adini bilemiyorum. kirin orada kalmasina neden olan tirnagin alt yuzundeki puruzleri de engeller o kaşık

ya temizleme kısmı kolay, katlanmış bir kağıdın sert köşesi ile hemen temizleniyor aljksdfkg

benim derdim neden böyle kirlendiğiydi. kafadanmış demek ki.

Kürdan.

Son birkaç senedir Facebook'u neredeyse sadece ve sadece sohbet kısmından ibaret kullanıyorum.

Twitter'da eskisi kadar aktif olmasam da okuyorum sürekli, güzel vakit geçiriyorum.

Instagram ise hobi gibi bi şey arada bir iki resim postalarım, zaman zaman da akışta neler var diye göz gezdirir çıkarım.

Seni Twitter paklar diyorum kendimden yola çıkarak.

Facebook'ta muhtemelen bütün akrabaların vardır. Orta yaşlıların eline geçti gibi oldu. Bence twitter en kullanılası olanı. Hem gündemi takip edersin hem içinden geleni yazarsın hem fotoğraf vs paylaşabilirsin

Facebooka bulaşma da neye bulaşırsan bulaş

ayvalık sarımsaklı da 4 gece pansiyon kiralıyosunuz. keyfinize bakıyosunuz. araştır.

1000 lira zor 5 6 gün.

Hangi dönemde tatil? Şimdi mi temmuz mu ne?

1000 tl ye yeme içmeyi dahil ettiniz sanırım ama ulaşım da dahil değil herhalde?

Yok ulaşım değil o hariç. İşte yarım pansiyon olsa diyoruz bari :/ 1200-1300 liraya gümbette çok güzel her şey dahil 2-3 otel bulmuştuk ki, inanın ki çıkamıyoruz o 200-300 ekstra.

temmuzda bakıyoruz evet. var aslında baya otel ama söylediğim gibi nasıl hangi bölge iyidir ki bilmiyorum hiç bu fiyat skalasına.

Sabah buna cevap yazacağım söz. Silme tamam mı suan şarjım yok uykum çok:( durum karışık ama çözeriz.

E kisisi olaya mudahil olmali. B ve C'den pek bir hayir gelmez artik. Benzer bir duyuru acmistim, sonuc boyle oldu bende.

A ile B birbirini hak ediyor. İkisi de çifte oynayan, hesapçı, dürüstlükten uzak kişiler.

A'nın C ile birlikte olması zor. Olsa bile B ile C'nin arası açılacak muhtemelen. A da bunun sorumluluğunu üzerinde hisseder kesin. İşin zor.

Ahmet mehmet ayşe fatma yazsan daha rahat olurdu a kişi b kişi derken ipin ucu kaçtı bizde az cevap gelir bu meseleye :))

A ile B aynı kafada hiç olmayacağına sevmesemde biri olsun yanımda diye yaşayan sığ ve yüzeyseller bence çok ponçik bir çift olurlar.

ne güzel lan :(

Bu nasıl türkçe kullanmışım böyle. Ya uykudan. Ya da duygu yoğunluğundan. Google translate gibi yazmışım. Düzeltirim bir ara. Affedin.

Gerci benbu tarz eğlence ürünlerini sevmeme rağmen eğlence ürünlerine yüksek psralar verilmesini doğru bulöadığımdan mı böyle hissettim bilemedim (oyun konsolu vs değil hediye). Ona bu üzüntümü hissettirmedim. Zaten bana onun verdiği kıymet, mutluluk bu üzüntümü bastırıyor.

Bu şeyleri bir yere yazıp ilerde gösterebilirsin. Daha fazla sıkmaman lazım canını çünkü. Oldu bitti, değer veriyor bayağı.

arkadaş ne materyalist çıktın sen ya bir madde için bin tane laf hazırlamışın yav. madde nedir akülü arabaysa kalsın o hep uktedir zaten. değilse iade ettir pahalıysa. kabul etmezse felsefe yap yarım tamdan üstündür de. anlarsa ikna olur

olm öp kokla pamıklarda sakla. bi de panpa ayrılırsan haber ver yedeklerden yazıcam yingeye

burada amaç hediyenin ne olduğunu söylememek mi? hayal gücümüze mi bıraktın? strapon mu?

gözüm yerinden çıktı sen yazı mazı yazma allah aşkına kadınlar klubüne döndük iyice ya.

Kızcağız deme sevdiğin kadına.

Ne güzel yaa kıymet biliN
şu fakir halimle hediyesiz bırakmadığım zengin öküz bana uyduruk bi turistik hediye dışında hiçbişi almamıştı önceki sevgililerine vakkodan beymenden neler neler almış pislik
ufak da olsa insan düşünülmek istiyo
üzmeyin o kızı

Ne zaman gidiyorsun bilmiyorum da, i-anahtar diye bir zımbırtı var. Ben ikisini de kullanıyorum. İ-anahtar şöyle bir zımbırtı, basıyorsun ve şifre üretiyor ama ne zaman gidiyorsun bilmiyorum. Yetişirse bundan isteyebilirsin.
store.donanimhaber.com
Gitmeden önce aktive etmen gerekebilir.

+aychovsky
bir de cep anahtar diye iphone (belki android'de de vardır) uygulaması var. gitmeden bunu indir, telefonun internete bağlıyken tek kullanımlık şifre üretiyor. i-anahtar'a alternatif.

@kehanet iphone kullanıyorum ama sim kartı burda bırakıp gidicem. Gitmeden cep anahtarı indirip orda Wifi ile bağlandığımda gelen şifreyi bankacılıkta kullanabiliyorum di mi?

Güvenli mi ama ya? Malum banka işleri?

çalışmak için sim karttan bir doğrulama yapıyor mu, bilmiyorum. tahminim sim karta bakmadan, yüklü olduğu telefonun id'sini kontrol ediyor. ben wi-fi ile yurtdışındayken kullandım. aslında sadece bir kod üretiyor olsa da internet bağlantısı gerekiyor.

bir güvenlik sorunu yaşamadım, ama disclaimer bla bla bla, use it on your own risk.

işcep kullanıyorum android'den. bana bir şifre oluşturttu, her girişimde sms gelmiyor uzun bir süredir. yurtdışında da kullanabiliyorum sorunsuz. bankayla görüş sana bir alternatif sunarlar.

garantinin java appi numara farketmezsizin şifre üretiyordu yurtdışında başka numarayla kullanabiliyodum ama işbankı denemedim öncesinde bi denemek lazım.

ben de iscep kullaniyorum android telefonumdan, cok rahatmis.
ilk cep anahtar olustururken sms mi e-anahtar mi kullandim, hatirlamiyorum. gitmeden denersiniz zaten.

çok sesli kalabalık bi grup olacaksa çalıyormuş gibi yap, öyle arada kaynarsın.
ciddili cevap, yanına parfüm şişesi görünümlü biber gazı al, dayak yeme en azından. sanatın amatör sanatçının yanındayız.

O şefin sorunu senin değil. İki tarafı bir araya getiriyorsa sana güveniyor demek ki. Sonuçta zorla kendini sokturmadın ya.

Derdin iyi müzik yapmak olmalı, abiler beni döver mi değil. Enerjini yanlış yere akıtma şimdiden.

arada kaynarsın +1

aynen kaynamışlığım var ordan biliyorum :)))

taam da senin çalacağın şey belli enstrümanın belli abilerden sana ne? yain abiler gelince hiç bilmediğin bi parçayı vermeyecekler ki? zaten çalıştığın bildiğin şeyi çalacaksın.

bildiğin gibi çal gitsin abi.

s.k gibi biyer bence de.

Ben gecen yaz orda çalıştım, güzeldi. Gümüsluk limonda çalıştım. Hem para kazanıp hem tatil yaptıgım için ya da bı sürü ünlüye tanıştığım için cok güzel gelmiş olabilir. Tatile gidince bunalıyorum ben orda. Karaincir güzel bı deniz için o kadar.

didim daha güzel.

çeşme alaçatı'dan daha overrated değil.

bodrum'u gördüğüne emin misin sen hacı

bodrum tek bir yer değil ki. denizi, doğası, insanı, plajları gayet güzel olan yerleri de var. gittiğimde kesinlikle popüler diye gitmiyorum. hatta merkezden, türkbükü tarzı yerlerden ve insanlardan gayet uzak duruyorum gittiğimde. türkiye'nin en güzel kıyı yeri diyemem ama güzel yerlerinin her türlü gideri var. akyarlar mesela.

hangi bodruma gittin sen, şehir merkezi filan mı? yazık bodruma kıramadı şu sadece %10 u görüp de karar verenlerin oluşturduğu önyargıyı.

overrated kelimesinin türkçesi de var (bkz: abartmak)

hakikaten bodrum'a hakikaten gittin mi, gittiysen neresine gittin? bodrum dediğin koca bir yarımada. şov tivideki pazar sürprizinde izleyip karar veriyorsan yanlışlardasın.

yeşillik desen bir karadeniz değilse bile şehir hayatına göre hatırı sayılır yeşillik var.
denizi ahım şahım değil diyeni allah çarpar. mturkuvaz denizi olan yer de var, ayrıca onun dışında da mavinin her tonunu bulursunuz.
plajdan kastınız türkbükü falan ise onlar zaten plaj değil, iskele. yarımadanın güney tarafındaki koyları tek tek bi gezin, gözünüz plaj görsün.

çevremdeki herkes şuna sardı. bir arkadaşım 25 kilo verdi diğeri 18..

olay özetle şu; istenilen bilgileri sisteme üye olup yazıyorsun.. kilo, boy, yaş,, günlük aktivite ortalaması, kaç kilo vermek istiyorsun vs.. sonra sana günlük kalori hakkı sunuyor.. bu ilk işlemden sonra, günlük yediklerini yazıyorsun.. sistemde çoğu yemeklerin kalorisi yazıyor zaten, benimkiler çoğunu ekledi siteye :) o gün için kaç kalori hakkının kaldığını, protein nişasta vs yi abarttın mı ypksa neyi ne kadar yemelisin gibi önerilerde bulunuyor.. bir süre sonra bilinç geliştiriyorsun zaten.. aç kalmadan fidan gibi oluyorsun, hem de dengeli beslenerek.. mesela spor yaparsan kalori hakkın artıyor vs..

bilgisayarda vakit geçirenler için ideal..

ek bilgi: site ingilizce ama google translate ve sözlük yardımıyla kısa sürede alışılır.. bir de arkadaşlarınınkini de görebiliyorsun bir yandan..

www.myfitnesspal.com

düşük karbonhidratlı bir diyete başlayabilirsiniz. onun dışında yapabildiğiniz kadar fiziksel aktivite yapmak yararlı olacaktır. yürüseniz bile kar.

eve bir şey almayın.
küçük şehirse rahatlıkla spor amaçlı yürünebilecek alanı vardır sabahları ya da akşamüzerleri hızlı tempoda yürüyün.
kas güçlendirme, vücut sıkılaştırma, esneklik ve ince görünüm için evde pilatese başlayın.
diyete başlayın.

4 lü kombonuz budur.

Nintendo wii alın hem eğlenirsiniz hemde biraz yardımcı olur sanırım.

onu yazan arkadaş troll ama söylediklerinde haklı olduğu yerler var..

adam gayet güzel yazmış. her troll böyle mantıklı yazacaksa, sözlük troll dolsun.

çok klişe, 10 yıldır sözlükte dönen geyiğin bir özeti, benzeri bir ton entry var. burada türk kızlarına bok atmak her zaman prim yapar, ondan faydalanmış.

ragnarok troll müymüş? ben onu yobaz zannediyor, her entrysinden koşarak kaçıyordum. hahaha

yazan kişi de o tiplerden biri bence.
hatta baya belli öyle biri olduğu.
tutmuş sağa sola küfürlü ve hırslı bir biçimde yazmış.
sevgilisi olan ve bundan memnun olan yani sevgilisi harbiden hoş manyak bir hatun olan kişi tutup böyle saçmalık ile uğraşmaz. adam banane lan der zaten taş gibi hatunum var. böyle dingil düşünceler gelmez beynine.
lakin sevgilisi olmayan andavallar gelip böyle yazıyor.
adam resmen kendini ifşa etmiş.
birde bunları yazanlar fotoğraflarını koysa da aha da ben buyum dese ne güzel olur.

Madam hakli beyler.

pek mantikli degil. abi ozguven kotu bir sey degil ki. elestirecegim kadin ozguveni olan kadin degil, baskasini kendini ustun gorup asagilayan kadindir ki asagilama en oncelikli ozguvensizlik belirtisidir.

sonuc olarak...evet, ozguven iyidir. insanlarin mutlulugu tiplerine gore degerlendirilmemeli.

ragnarok tespit yapmış gibi davranmış ama yazının içinden kendi arızalı ruh hali ve sıkıntılı düşünce biçimi o kadar çok sızıyor ki tespit ettiklerine değil yazara ayar oluyorsun. hem hakikaten böyle 100 milyon entry okuduk artık bu kaçıncı? bruges+1 ve kuja+1

alıntı da olsa çalıntı da olsa özet de olsa bastım şukusunu ben. umarım en beğenilenlere girer.

acikcasi bu sadece kizlarin degil ama üniversite gencliginin büyük kismini olusturuyor.

ermanen, ekşiduyuru'nun efsane soruları arasında kendine yer edindin bence şimdiden :)

adam acil cevap gerektiren bir şey sormuş. bu saatte "sevgilimin içine boşaldım ne yapmalıyım?" diye soru sorabileceğin bir doktoru sen bul bakalım.

ben olsam 1.si utanırdım, 2.si de bu saatte doktor yokki

ekşi duyuru bu sorunun sorulabileceği, adam akıllı, samimi ve içten cevapların alınabileceği nadir sitelerden biri de ondan.

sevgilinin icine bosaldiktan sonra elini yüzünü yikamadan bilgisayar başına gecip, log in olup, soruyu yazip, ekran başında iki sevgili cıbıl cıbıl merakla acaba ne cevap gelecek diye bekliyorlarsa, o iki sevgili meşe odununu hak ediyordur. buradan nasil bir acil yanit gelecek ki? nasil bir zihniyettir bu.

bu saatte doktor isteyen icin saglik bakanliginin ücretsiz danisma hatlari var, acil servisler var, özel poliklinikler ve hastanelerin acil servisleri var. ac telefonu sor. sevgilinin icine şorrrr diye bosalmaya utanmıyorsun da bunun sorusunu sormaya mi utanacaksin.

bilmiyorum ama ben aşk hayatımla ilgili birşeyler sorunca küfür yiyorum azarlanıyorum boşalanlar rahat.

ahahahahaha bomba soru :) aynı şeyi yaşayan bir arkadaş okey'in hattını aramış orda yol göstermişlerdi. jackofalltrades + 1

@zlatan www.itusozluk.com şu meselenin bu kadar cuk oturdugu başka bir örnek olmaz herhalde. seni bir kez daha tebrik ediyorum, aşk hayatinda başarilar diliyorum.

aşk diyorum hala ve hala.

adam toy işte. haberi yok ertesi gün haplarından, öyle bi kavramdan bile haberi yok ki tırsıp soruyor burada. ya da "bişey olmaz korkma" gibi duymak istediği cevaplar istemeye geliyo. bunların tümü kendi mallığı o ayrı. ama gözünüze batan bir insanın dünyaya gelme riskini/şansını barındıran sorular mı? yapmayın allasen, daha ne saçmalıklar çıkıyo da herkes pek bi beğeniyo dıstıpdıs.

kira kontratında da yazar. bize de ev sahibi koymuştu kontrata madde olarak. çıkarken badana yapacaksınız diye.

genelde eve girerken badana yapıp giriryorsan (yani girerken badanalı değilse)
çıkarken badana yaptırmazsın.

Girerken Badanalı temiz eve girdiysen çıkarken badana yapar çıkarsın

ev size boyalı teslim edildiyse, boyayıp çıkarsınız.

boyanmadan verildiyse boyamazsınız.

kural genel olarak budur.

gelgelelim kontratta yazmıyorsa bu olay (boyalı verilmiştir o şekilde teslim edilecektir) o zaman kıllık yapma hakkın saklıdır.

arkadasım olagan yıpranmaları senden isteyemez normalde ev sahibi..
için rahatsa sen son ay asla kira verme depozitoya say..
bırak ev sahibi ugraşsın ugraşmak istiyorsa hiç bir şey olmaz

1 yıllık yıpranma payı var elbette.

badanalı bulan badanalı bırakır.

rent a car da benzinli araç alıp benzinli bırakmak gibi düşün.

Duvarlarında tepismediyseniz ne badanasi? Sacmalamis tipik ev sahibi iste. Akıllı.

dişleri kaşınıyo. eline acısso tobasco falan ya da kolonya sür ısırt. sen bir şey yapma ama bundan dolayı canı yanmış olsun anlayacağın

Bizim ufaklık da yavruyken aynı davranışa girmişti. Her ısırma girişiminde hafif şekilde başını ittiriyordum, bir müddet sonra bırakmıştı.

ağzının ayarını öğrenmeden almışsınız. anne ufaklıklar abartınca canlarını yakana kadar ısırıyor bazen =)

psikopatlaşmadı, can yaktığının farkında değil. fiske bile vurmadığınızdan.

benim gibi elle falan vurmaktan hazetmiyorsan ince gazete rulosuyla burnuna vurup "sakın!" diye tembihleyebilirsin. işaret parmağıyla tembihleme hareketi kombo olur.

köpek hangi cins

müsade etmeyin ısırmasına :) bu kadar basit.

köpeklere fısıldayan adam izleyen national da. orda şunu öğretiyor köpek sahiplerine; köpeğiniz istemediğiniz bir davranış mı sergiliyor? kanepeye mi zıplıyor, ısırıyor mu, gece vakti havlıyor mu, kediye mi saldırıyor her neyse işte sizin istemediğiniz.

kendinizden emin bir bedensel duruşla ayakta ve onun önünde durarak (köpeğin önünde mutlaka) güçlü ve net bir "şiiişşştt" sesi. ve bunu ama 5 ama 10 ama 50 kere bile olsa o mesajı anlayıncaya kadar tekrarlamak.

bedensel duruş çok çok önemli. kimin patron olduğunu algılaması ve o hareketi istemediğinizi algılaması lazım. kolay olmayacak ama 2-3 haftaya alırsınız sonuçlarını.

sevgi ile şımartın ama köpekler komut almak ve uygulamak, disipline edilmek için koşullanmış hayvanlarmış ve eğer herhangi bir eğitim ya da görev verilmediğinde mutsuz olurlarmış çünkü o komutlara ihtiyac duyarlarmış nasıl davranmalarını gerektiğin bilmek için. tamamen özgür bırakılan istediğini yapsın tadında bırakılan köpekler zamanla mutsuz ve hırçın oluyormuş. ve bu her cins için geçerli.

köpekleri seviyorum :)

livemocha süperdir.

herkes oyuncak ve kıyafete abanacak. orjinal bir şey olsun istiyorsanız ve anne de masal okuyorsa şöle 2-3 yıl götürecek bir masal kıtabı alın derim ben.

yok ille de oyuncak ise ağaçtan yapılmış, el becersini geliştirecek oyuncaklara yöneliniz.

şuan el becerilerini ve dilini geliştirdiği bir zaman, renkleri kelimeleri öğretici ilginç setler oluyor ve de lego vb. el becerisi geliştirici şeylere bakın. kriz var pahalıya kaçmaya gerek yok. mevsimlik bir fistan alsanız neden X almadın demeyecektir herhalde arkadaşınız :)

motor becerilerini geliştirecek oyuncaklara yönelin, oyun hamuru setleri v.s gibi veya tahtadan eşleştirme oyunları da olabilir. ama ben olsam minik elektrik süpürgeleri var içinde hava falan dönen ondan alırdım. linkteki gibi birşey..
www.doganoyuncak.com

hello kitty'li bir nevresim olabilir kız cocukları bayılıyor hello kitty'e.

annesi temizlik manyağı değilse bence oyunhamuru falan olabilir benim küçükken çok hevesim vardı deli divane oynıyım onlarla diye. (annem kızardı tabi minnacık sehpadan dışarı taşamazdım :/ ) şimdi oyun hamurlarının setleri falan var dondurma falan yapıyolar şahane ya utanmasam alıcam oynıcam ama annem gene kızar ya of:(

türkiye de yaşamıyorsun ki

davulun sesi

@benlik bu kadar

türkiyede yasamiyorum ama yilda en az 3 kez geliyorum, orda dogdum büyüdüm. arkadaslarimin ailemin dostlarimin yollarin sokaklarin daha iyiye gittigini görüyorum.

ya havaalanlari bile daha iyi oldu.

simdi neyse konu sapmasin, ben akp yi savunmayayim.

3 boyutlu düşünme yetisinden uzak olduğunuz için böyle. kabul edelim başbakan karizmatik hele hele türk insanında var olan bağırıp çağıranı birşey zannetme hastalığından dolayı iyi iş yapıyor ama işte bunun ardından ancak 3 boyutlu düşünme yetisinden yoksun insanlar ve/veya bize de düşer diyenler gidiyor.

olayları bir bütün olarak değerlendirme yetisinden yoksunsanız, bir olayın hele hele politikanın hiçbir zaman münferit olaylar zinciri olmadığının ayrıdında değilseniz, bir hükümet icraatının (a veya b hükümeti farketmez) sonuçlarının nereye uzandığının 10-20 sene sonrasında ne gibi zararlar vereceğinin kestirmesini yapmaıyorsanız, günübirlik düşünüp ertesi günü bile umursamıyorsanız normaldir yani..

ha bir de tabii Türkiye sanki 8 sene öncesinde deveyle seyahat edilen biryermiş sanki yatırım hiç yapılmıyormuş gibi normal çerçevesinde ve ülkede kim iktidar olursa olsun gelişecek şeyleri Akp iktidarına bağlamak da düpedüz mallıktır.

kendimden ornek vereyim; ben chp li olmama ve oyumu chp ye verecek olmama ragmen, icten ice akp kazansin istiyorum. cunku turkiye su durumdayken baska bir parti gelip de basa gecerse bunlarin yaptiklari tum hatalar onun ustune kalacak. ozellikle de ekonomik durumlar suan feci sisirme ve alti bos, dunyayla iliskiler de ayni durumda. kesin bir cokme yasanicak bari kim ak kim kara net gorunsun...

bence bu istemdışı arzunun tek nedeni olabilir. o'da çocukluğunda yada gençliğinde dinle ilgili yaşadığın travma.

sokak jargonunda buna inşaata kaçan top sendromu diyoruz.

senin kadar olmasada bende aynı durumdayım, dini bilip uygulamayan gününü karı kızla geçiren biriyim özet olarak. 1. si chp daha sıcak geliyo bana, atatürkün partisi bi kere ama chp muhalefet yapmaktan ileri gidemiyo, kılıçdaroğlu geldiğindede çok şeyin değişeceğini sanmıyorum( önyargının kralı ) ve sadece eleştri eleştri eleştri yani kılıçdaroğlu bi gün çıksa dese ki akp şu zamanda şu kadar yol yaptı, şunu bunu geliştirdi, öpüp başıma koyarım. ama yok arkadaş hep mi eleştirirsin, o eleştirdikçe akp ye yakınlaşıyorum bende. adamlar çalışıyo hem, daha 20 yaşındayım ama küçüklüğümdekiyle şimdiki türkiye arasında ciddi anlamda gelişme var. keşke chp sadece eleştirmek yerine, vay akp şöyle böyle demek yerine, bazı şeyleri kabullense. sürekli yolsuzluk şu bu diyo ama kimse gidip bi başvuruda bulunmamış savcılığa yada danıştaya. başvursun, bi yolsuzluk varsa elindeki belge doğruysa zaten cezaları var bunların.

ben de senin gibi sayılırım. bazı politikalarını tasvip etmesem de, tayyip'den iyi bir başbakan adayı görmüyorum. karizmasına kanıyorsun falan demeyin, siz ekşi sözlük yazarı elitler ne kadar nefret etseniz de akp'nin icraatlarını bir başka partinin yapacağını hiç ama hiç düşünmüyorum. onların tek bildiği muhalefet yapmak ve yapılan iyi işlere karşı çıkmak.

@trajikomix

dokunmazlik diye birsey varken ve chp nin tum baskisina ragmen kaldirilmiyorken, savcilik ve tum hukuksal sureclerin onunde akp nin adamlari varken yapilan suc duyurulari neye yariyor? ortbas edilmeyen ne kaldi.

kraldan çok kralcılık.

@catpat dokunulmazlık dediğin 300 küsür kişilik meclisteki akp'liler, onun haricidemi dokunulmaz? madem savcılar kovuşturmaya yer bulmuyo yada davaya gerek görmüyo, aihm var. kılıçdaroğlu herhangi bir belge hakkında danıştay(idari davalar), sayıştay(parasal işler), savcılık( geri kalan hepsi) için gitsin müracaat etsin, sonra sonuç çıkmasın o zaman haklı olur işte. ama elinde mavi şeffaf dosya çıkıp belgelerim var demeyle bitmez o iş, madem muhalefetsin madem hükümeti denetliceksin, düzgünce yap bu işi sonuna kadar arkanda duralım bizde.

akp'ye oy veriyorum ama korkuyorum, güç yozlaştırır mutlak güç her zaman yozlaştırır.

zaten bu yüzden yurt dışında yaşayanların oy kullanmasını istemiyorum. dışarıdan her şeyi güllük gülistanlık görüyorlar, altı üstü 2 ay gelip ülkede kalıyorlar onun da yarısını antalya'da tatil yaparak geçiriyorlar ve sayelerinde her geçen gün, her geçen yıl üzerimde daha fazla baskı hissediyorum.

@catpat +1

bir de akp reklamlarında ne var? mesela: yerli uçağımız göklerde diyolar güya türk malı uçak kullanılıyormuş!! ya türkiye kendi yerli otomobilini de yapmamışken uçağı nasıl yapabilir? güya 2023 hedeflerinde varmış!!!ayrıca uçağa ben mi biniyorum madi durumu iyi olanlar biniyor. yani bi arabam var o da 10bin liralık. benzinli. aylardır benzine gelen zamdan kullanamıyorum acil durumlar(hastaneye gitme gibi) dışında. ayrıca kemal kılıçdaroğlu yapacağı icraatlardan bahsediyor. dürüst güvenilir bir siyasetçi. eski dönem statükocuları bile eleştiren birisi.

bunun yanında akp hayal olanlardan bahsediyor. kanal projesi benim fakirliğimi giderecek mi? her ilde okul yaptık istediğimiz okula gidiyoruz diye afişleri var boy boy.ya her ildeki okullar bana ne fayda sağlıyor? okul yapıyosun da işsizlere neden iş vermiyorsun? üniversite kapasitelerini düşüreceksin ve nüfus planlaması getireceksin ama başbakan üç çocuk diyo. napcam ben üç cocuğu okutamadıktan sonra işe sokamadıktan sonra.böyle düşünmek lazımdır.

bütün kanunlarla oynamıştır akp hükümeti. emeklilere nema ödemeleri geri verilecek dediler. babamın aldığı inanın sadece 1200 gibi bir para. halbuki nemalar biliniyor ki her ay maaştan kesilen bir para. 1200 lira nedir ki bütün çalıştığı yıllar göz önüne alınacak olursa. emeklilere bişi geri ödemesi yapıcaz dediler. vere vere 80lira verdiler ki çok az olduğu ve her emeklinin ses çıkarması gerektiği de bilinir ama halkımız güdülmeye alışık ya! enflasyon göz önüne alınacak olursa %5 zammı zar zor veriyor. nedir ki? yeni çıkan torba yasayla sendikaların grev hakkı ellerimizden alındı. anlaşmaya varamayacaksak sendika hakkımız değilse ne yapalım? bu hükümet geldi geleli sözleşmeli kadrolar çıktı piyasaya. ve bu nasıl gösterildi? halinize şükredin iyi ki sözleşmeli kadro var. buna nasıl şükredebilirim ki? eskiden ya özeldeydin ya kadrolu memurdun.

tekel işçilerini işten çıkardılar. 4b 4cli kadroların hiç bir güvencesi yok. maaş farkları iş yerindeki sosyal haklarında bile çok farkediyor. ben nöbet parası almazken kadrolular alıyor. neden? ayrıca biliyoruz ki recep tayyibin antalya mitinginde camdan yazılar akıyor o da oradan okuyordu. teknik bir aksaklıktan dolayı yazılar kesildi, tayyip ise bişi okuyamaz oldu. bir saat öle kem küm... ama kemal amca öle mi? çok akıcı konuşuyor ve türkiyeyle ilgili bir sürü veriye, bilgiye hakim. ayrıca adam hesap uzmanı. hesap uzmanı olmak demek kolay bişi değil yani. iktisat mezunu için zor bişi. ekonomi mezunları için bile çok zor bişey. öyle her yiğidin harcı değil.

tayyip ise hayatını futbolla kazanan biriydi. üstelik hatırlarsanız ülkeyi bölmekle suçlanarak 4 ay hapis yattı. ve üstelik hakime de sarhoş dedi. koskoca bir başbakanın geçmişinde böyle lekeler hem de büyük lekeler olmaması gerekir. geldiği yer futbol olabilir bişi demiyorum ama oradan kazandığı paralarla mı yat kat gemicikler aldı? şimdi de abd'den ev almışlar. yani bu paraları nasıl kazanıyor? oğlunu burslu nasıl abd'de okutabiliyor? deniz feneri bile kapandı gitti. bu yolsuzluklar için dokunulmazlıkları kaldırmıyorlar. bu hükümet geldi geleli mahalle baskısı diye bişi oluştu. ülke açıklar ve kapalılar diye ikiye bölündü, neredeyse. bu hükümetle birlikte pkk ile daha bir savaş içindeyiz. medya özgürlüğü yok. koskoca ordu yok edilmeye çalışılıyor ve yerine polis devleti getiriyorlar. böyle mi olmalı güzel ülkem? böyle dinle ve başbakanın dini inançlarıyla mı yönetilmeli?

eskiden çadır kampları yapardık sahillerde ama yerine oteller görüyorum artık. gümüldür orman kampı bile satılacakmış. 2b orman yasasının da içine ediyorlar! düşünün artık! zengin yine zengin ama fakir iyice fakirleşti. yani bir insan nasıl gözlerinin içine baka baka yalan söyler? zamanında suikaste kurban giden aydınlardan biri ne doğru söylemiş!

edit: çok uzun olmuş paragraflara böldüm ve aradaki yazım hatalarını giderdim :)

başlıktaki ana soruna pozitif (+) cevap vermekten kıvanç duyuyor, selam ediyorum.

tabi ki genelleme yaparak söylüyorum, yoksa memleketin zaten yarısının olan bitenden haberi yok. ama en azından kendi yaşadığı yer için kafasında bir imaj oluşuyor ve oy veriyor. 25 yıl yurt dışında yaşayıp, yılın 2 ayı gelen adamın cebinde altı üstü bir kimlik var diye benim hayatımı etkilemeye ne hakkı var? yurt dışından ülke nasıl görünüyor ondan daha çok fikrim var mı yok mu bilmiyorum ama burada yaşayan biri olarak öncelikle kendi rahatımı düşünmemde (başkalarının hakkını gasp etmeden), sonrasında ise ülkenin yurt dışındaki görüntüsü için çabalamamda bir anormallik görmüyorum.

2 mv 2 mv'dir. bu düşünceyle hiçbir bağımsız kişi aday olmasın madem (bdp destekliler dışında). ya da nasıl olsa benim 1 oyum hiçbir şeyi değiştirmeyecek deyip pazar günü evden çıkmayalım.

bıdıdı gayet güzel özetlemiş durumu. +1

cevap: yurtdışında yaşadığın için.
muhtemelen henüz ailenden ve çevrenden kimse akp yüzünden mağdur da olmamıştır.
çevrendeki insanlar başka partiye oy verme ihtimallerine karşı "boş oy pusulanızı seçimin ertesi günü bize getirmezseniz yıllardır yaşadığınız yerden birden bire tayininiz çıkıverir" diye tehdit edilmemiştir mesela.
ya da içki sattığı için her gün saçma bahanelerle ceza yazılmamıştır işyerinize.
iş görüşmesine gittiğinizde "biz sadece ak partilileri alıyoruz" denmemiştir.
birileri sırf yandaş olduğu için soruları alırken kardeşiniz girdiği sınavda başarılı olmak için kıçını yırtmamıştır.
birincilikte geçtiğiniz yazılı sınavdan sonraki mülakatla yüz kişi(bir kısmı yazılı sınava bile girmemiş) önünüze geçmemiştir.
akp'ye boyun eğmediğiniz sürece her türlü işiniz ters gider bu ülkede ve gelip de havalimaının temizliğini gören insan "hükümet çalışıyor" muhabbeti yapar.

sandığından çok daha büyük bir baskı var insanların üstünde, yurtdışında doğup büyüyüp burda ahkam kesmekle olacak işler değil bunlar.

olayları akp yandaşı haber kaynaklarından takip ettiğin için.

yılda üç defa buraya gelerek elde ettiğin veriler doğru kara vermene yetmiyor diyebilirim kısaca.

öncelikle çok yanlış bi yerde sorunu sorduğunu söyliyebilirim :)
ben de kılıçdaroğlunu boş biri olarak görüyorum üstüne erdoğanı da boş görüyorum. İkisi de tipik siyasetçi ikisi de büyük sorunlara karşı çözüm odaklı değil.. biri diyarbakıra stad yaptıracam vaadiyle geliyor diğeri samsunluya raylı sistem minibüsçüleri işsiz bırakacak, bu oyuna gelmeyin diyebiliyor..
Neyse,
Siyasi düşüncesinden dolayı kimse mal olmaz, gerizekalı olmaz.. biz de özellikle de okumuş-aydın diye tabir edilen kesim tarafından karşı düşüncede olanlara bu sıfatların yakıştırılması da ayrı bir konu zaten.. çok seviyoruz bu tip etiketleri, hatta biraz daha kızarsak orospu çocuğu bile diyebiliyoruz karşımızdakine, sırf bizim gibi düşünmüyor diye..
Takrar neyse,
Sizin durumunuz hakkındaki 1. düşüncem:
Yurtdışında yaşayanların özellikle türk olmayan kesmin erdoğan hakkındaki fikirleri şimdiye kadar beni hep şaşırtı. Misal amerikalı bir dj den “I really love Turkey and especially Erdogan.” (attığı mailden kopyaladım) sözünü duydum. Sanırım yurtdışında eskisine nazaran daha bi güçlü duruşumuz var ve bu sizin düşüncenizi etkilemiş olabilir. Haliyle erdoğana karşı sempati besliyor olabilirsiniz.
2. düşünce:
olayın bir de seçmen boyutuna değinmek gerekir bence. Yakın çevrenizin chp ye oy vereceğini söylemişsiniz. Eğer yakın çevrenizdekiler de yukarda yazanlar gibi sizi düşüncenizden dolayı “3 boyutlu düşünme yetisinden uzak” biri olarak nitelendiriyorlarsa veya bu düşüncenizi travma sonucu beyanat olarak görüyorlarsa sizin onlar gibi düşünmemeye şartlanmış olmanız bana olası geliyor.

özet: mal değisin.