diziler, filmler, fotoğraflar, müzikler, programlar diye ayırıyorum.

önce ana konulara sonra alt konulara göre ayırıyorum

benim için artık arşivcilik bitti. taşınabilir hard disk mi kaldı ya. indirip izlediğim filmi bile siliyorum. resimler desen online bir yerlere yüklü zaten.

resimleri online hafızaya yüklüyorum. Bilgisayarımda da bulunuyor.

Resimler > Yıl > Albümler > Fotoğraf dosyaları şeklinde

videolar
>kişisel
>diziler
>filmler

Müzikleri itunes'a düzenletiyorum o da Müzikler>Sanatçı/Grup>Albüm>Şarkı şeklinde ayarlıyor.

Belgeler Allaha emanet. Aynı odam gibi dağınık. 3-5 ayda bir temizliyorum, topluyorum. Masaüstü bomboş ama belgeler karışık...

En son ne zaman hdd taktim hatirlamiyorum. Filmleri izleyip siliyorum. Muzikler spotify. Onemli dosyalar ve projeler dropboxta.

diziler kendi başlıkları altında bir de sezonlarına ayrılmış
filmler de altyazılı olduğu için hep klasörlerde
fotoğraflarım için bir sürü klasörüm var ör; kedi, kadın, doğa, karikatür,
alınan dosyalarımdakileri (msn zamanı) bile yerine yerleştirirdim
masaüstümde tek bir dosya olmaz sadece resim olur
kısayol kullanmam
yaşasın başak burcu :P

bilgisayarımda deli bi dosya düzenim var, herşey konuya göre ayrı ayrı
eski resimleri harici hard disk'te saklıyorum yıla göre arşivli. bir de transkriptti diplomaydı öyle şeyleri de orda ayrıca saklıyorum konu başlığına göre klasörlü.
tercümanım, belgelerimi aya göre klasörlüyorum birkaç ayda bir harici hard diske kopyalıyorum -ki aslında herşey maillerde de var büyük kısmı zaten TMde var- bu sadece kolay arama yapmak için
yeni dönem video ve foto kaydetmiyorum çok özel birşey olmadıkça

sevgili arkadaşlar, sene olmuş 2014, kendi bilgisayarınızda dizi ve film ne ya pardon?

bütün diziler, filmler hem Türkçe, hem orjinal online seyredilebiliyor. müzik de öyle.

yapmayın etmeyin. zamanınıza ve bilgisayarınıza yazık.

video derseniz 1,5 yaşındaki yeğenimin videoları dışında videomuz yok.

fotoğraflar çekiliş tarihlerine göre klasörlerde ve dropboxta. belgeler de öyle.

sene kaç olursa olsun online dinleyemeyeceğim bulamayacağım şarkılar var, reklamlarla uğraşmadan iyi çözünürlükte film ve dizi izlemek var. internetin azizliğine uğrayabilme ihtimali her zaman var. ayrıca bugün olan bi site yarın olmayabiliyo. düzenlemeye gelirsek windowsun kendi kütüphanesinde ana ve alt konulara göre ayırıyorum ben de.

Fotoğraf ve videoları tarihine göre gün gün atıyorum. Eğer özel bir anlamı varsa parantez içinde bir kelime yazıyorum. Müzikler albüm albüm. Filmler de allah ne verdiyse.

saçma değil, sizin burcunuza göre değişkenlik gösterir fakat kesinlikle koç diyorum.

ekleme: ayrıca yay burcu kadını ve aslan burcu erkeğinden uzak durun.

Yay galiba

kendi burcum, ikizler :)
bir de ablamdan dolayı aslan

ikizler erkeği, başak kadını.

koç kadar bencilini bulamazsınız.

geçen böyle bir duyuru vardı. yüzde 90 herkes ikizler demişti :)

ikizler deyince bi dururum ben de.

aslan

Kova, başak, yay.

Oglak ve akrep erkekleri, boga ve balik kadinlari.

not: aslan kadinini yazmayin ha. :D

İkizler

oğlak, boğa, aslan

Yılancı

Aslan şöyle Aslan böyle diyip yediniz bitirdiniz. Aslan iyidir. B*k atmayın lütfen.

akrep

Oğlak. Tüm hepsi mi uyuz çıkar arkadaş.

koç kadınından nefret ederim. sorulmamış ama kadın erkek farketmez akrepleri seviyorum nedense.

Koç

Yay :((

bir aslan olaraktan ilk diyeceğim şey aslanları neden sevmiyorsunuz dostlar?

cevaba gelirsek,
akrep sevmem. tanıdığım tüm akreplerde bir patavatsızlık, kin, hırs ve türevleri var. bilmem burcun aslı da böyle midir.
balık deyince bir durun derim. çok değişken olabiliyorlar arkadaşlar benim için kötüymüş meğer bu. ha bir de şüpheciler ki anlatamam.
kovanın da beni iten bir şeyi var. karakter tahlili yapamadım şimdi.

koç severim, yay iyidir aslında da sevmeyeni çokmuş bunu da anlamadım, aslan için bir şey yazmama gerek yok bile(çok iyiyiz, güzeliz).

yengeçler aldatır demiş bir arkadaş. yapmayın etmeyin diyorum. daha bağlısını görmedim ben.

başak burcuna kin kusabileceğim bir mecra mı buldum??? ooo hemen atlayayım!
başak burcu kadar illet bir burç yok, yok. hayır, simetri hastalığından, titizlikten bahsetmiyorum, bunlar ancak göz devirebileceğin ama anlaştığın biriyle üstesinden gelebileceğin şeyler. başak burçlarının bencilliğine, yaptığın şeyleri eleştirip aynısını kendilerinin yapmasına, bunu belirttiğinde zıvanadan çıkmasına, seni onlara ait bir mal, bir meta, köle görmesine, yakınlığınızdan ötürü üzerinde hak iddia ederek hal ve hareketini kısıtlamasına, en minnoşunun içinden bile despot bir canavar fırlamasına tahammül edemiyorum. kızları gene daha iyi, daha ılıman. en yakın kız arkadaşlarımdan bir başak ve anlaşıyoruz gayet. ama erkeği eş, dost, amca, abi (tüm bu sıfatları yakıştırdığım başak tanıdıklarım oldu)olarak dahi olsa kabus. bu da böyle bir batıl inancımdır.

@mesgul ve huzursuz; başak erkeği olarak kendimi dövesim geldi şu an.

Şeftalinin kabuğu soyulur mu yahu? löp löp götüreceksin abi, kabuğuyla.

kabuğunu soyup da yiyen de mi varmıs?

şeftalinin kabuğunu soyanlar da mı varmış? denemiştim bir kere ama hep kabuğuyla yerim ben.

Kilsiz tuysuzler oluyor onlari bazen oyle yiyoruz. Ama obur turlu soyuyoruz.

kabuğuyla yiyorum.

kim lan bu soyanlar? 10 kişiye sorsak 1 kişi ancak çıkar.

şeftali bulmuşken kabuğunu soymakla uğraşamam. hayat kısa. yiyemeden ölebilirim. veya başka bir şey olabilir, şeftali kaçıp gidebilir. bulduğum yerde olduğu gibi yerim.

Tuyluyse soy, tuysuzse yut

yumuşaksa her türlü

soymadan yiyemem. soymadan yediğimi düşününce bile içim bir tuhaf oluyor.

isira isira yiyorum ben.

Once yıka, tüyler yapışsın, sonra löp löp yut. Vitaminine yazık.

her türlü soymadan yerim. eşek miyim ulan ben? en çok bana soracaksınız!!11!

yiyenler eşek mi?

kabuğuyla yiyorum. ama önce ovarak yıkarım. soymayın meyvelerin kabuğunu. kiviyi soyun tabii..

@divit, karpuz kabuğu güzel değil :(

yiyorum ve eşek değilim.

ben bayiliom kabuga, sert dokuya

kabuğuyla yerim , mis mis.

hiç yemedim. yemeyi de düşünmedim. nektarinden bahsediyorsanız o kabuğuyla yenebilir. ama şeftali, yani tüylü olan olmaz gibi.

kabuğuyla yenmez diye değil de, elmanın bile kabuğunu soyup meyve tabağı hazırlama durumu oluyo bazen bizimkilerde. yoksa kabuğunda sıkıntı yok bence.

ama bazıları şeftaliyi tüysüz sever tabii... kişisel tercih.

Dilimleyip kabuğuyla yiyoruz çok yumuşaksa kendi soyuluyor zaten.

ben çok severim tüylü şeftali. soymam hiç.

seftali kabuguyla degil yenmek, ellenmez bile. bak dusununce bile tiken tiken icim urperdi.

kimse söylememiş ama soymadan yerim.

ne yazık ki bu ülkede bu şartlar altında hormonlar, ilaçlar vb bütün meyve ve sebzeleri soyup yememizde büyük faydalar var.

Gayet kabuğuyla yerim

karpuz, kavun haricinde meyve soyanlar bence eşek.

kabuğunu soyarım mutlaka

Her türlü yerim.

Oha herkes kabuguyla yiyormus.

Asla ama asla kabuguyla yemem seftaliyi. Seftali kabugu ve kadifeye dokunamiyorum bile. :/

(bkz: rant)

Minibüslere dokunmak öyle kolay değil, adamlar adeta bir mafya edasıyla kazalarıyla, tacizleriyle, taksicilerle yarışan orospu çocukluklarıyla yıllardır varlıklarını sürdürüyorlar ne de olsa.

dikkat ettiysen minibüsler genelde dolu. yani otobüsler yetmiyor. ayrıca insanlar 3-5 dakikada binebilecekleri ve istedikleri yerde inebilecekleri için minibüsü tercih ediyorlar. orda metro olmadıkça minibüs olur. ha ben de nefret ediyorum o ayrı.

Her şey Paris te daha güzel ve mantıklı diyorlar

daha bu hafta 6 yıllık işimden ayrıldım. hep şikayetçiydim ama o comfort zone'u terk edememe nedeniyle takılıp kalmış, körelmeye dahi başlamıştım. şu an geçişimi yaptım, belki daha rahat bir iş/hayat beklemiyor beni ama learning zone için bu göze alınmalı. geçişin tek bir sırrı var: farkındalık ve ardından cesaret.

- bu olayı bilmiyordum. ama dinleyince mantıklı geliyor.
- şu an comfort zone'dayım. 1 sene sonra bu zamanlar learning zone'da olacağım.
- karar vermek. karar almak.

bu olayı biliyordum, hatta "hayat, konfor alanının dışına çıktığında başlar" ya da ona benzer bir söz en sevdiklerim arasındadır. ama bu kadar net bir şey değil bu "zone"lar.

ben sürekli dota veya futbol izlerim, evde otururum. bu comfort zone'dur. tanımadığım insanlarla bir araya gelir, bir yere gidersem o zaman learning zone'a geçmiş olurum. eve döndüğümde tekrar comfort zone olur. yani birinden çıkıp diğerine yol alma durumu söz konusu değil bence. kısa süreli geçişler bunlar. vay efendim ben artık learning zone'da yaşıyorum ya da comfort zone'da tutuklu kaldım diye bir şey olduğuna inanmıyorum.

sürekli learn zone'da kalabilmek için her gün farklı yerlerde uyanmak, her gün bambaşka şeyler yapmak lazım. ki bir noktadan sonra o halin kendisi "comfort zone" oluverir zaten.

bana sorarsan sırrı mırrı yok bunun. learning zone'a geçmek demek, götü kaldırıp bi şeyler yapmak demek işte.

ben hep panik zone'dayım:)

yapmak istediğin bir şey olduğunda "aman şimdi akşam eve şu saatte geliyorum, yaparsam geç uyurum" veya "borca girerim rahatça yiyip içemem" demeyip düşünmeden başladığın ve inatla o şeyleri yaptığın zaman oluyor. yıllardır evde pinekleyen adam eve girmez oldum. ailem endişelenmeye başladı sanırım :)

Pesvador olayı tamamen yanlış anlamış ve yanlış yorumlamış durumdasın. Sen hiç bir zaman comfort zone dışına çıkmıyorsun, akşam gelip tekrardan aynı yere oturuyorsun çünkü azcık bahçede dolaşmış gibi oluyorsun :)

ayrıca olay o kadar basit değil, evdeyken comfort zone, kafeye gidince learning zone değil. Yaşadığın bütün hayat senin comfort zone unu oluşturuyor. Kendine bir sınır çizmişsin onun içinde dolanıyorsun

@mea maxima culpa, "yeni" ve "farklı" olan her şey comfort zone dışındadır benim için. senin için bahçede yürüyüş olan şey benim için learning zone aktivitesidir. kurallarla belirlenen bir şeyden bahsetmiyoruz burda. anlatmak istediğim de bu zaten. sana göre süt, bana göre çikolata. bir "ergen"le böyle sürekli uğraşmak seni çok antipatik gösteriyor bu arada, söyleyeyim. gerçi sadece benimle değil, neredeyse tüm duyurucularla uğraşıyor ve hepimizin manyak olduğunu düşünüyorsun. garip.

Hangi duyurulara ne cevap verdiğim ortada, bilimsel bir konuyu yanlış yorumladığını söylüyorum, sen ergenlikten bahsediyorsun, aferin çok güzel anlamışsın.

cigdemozdemirevren.net

tabii ki de konumdan kaynaklı bir durum bu. kadıköy abi sonuçta? daha ne istersin?

yine aynı paraya daha uzak bölgelerde daha konforlu dairelerde kiralayabilirsin, piyasanın işleyişi bu değil mi zaten?

taşınanlarda kadıköyde oturmanın mutluluğu ve kendine göre rahatlıklarıyla evlerine tadilat falan yaptırıyorlardır herhalde? başka açıklaması yok çünkü.

bu şeye benziyo.. hani ronaldonunkine oturmak ile bizim bakkal ahmetinkine oturmayı kıyaslamak gibi. yani biri ronaldo, diğeri bakkal la. bilmem anlatabildim mi?

merkezde olduğu için. beylikdüzü'nde oturan adam levent'e arabasıyla gitmek istese 2 saat trafik çekiyor. metrobüse binmek istese kesin hergün dayıyorlar. o da veririm parasını merkezde otururum diyor. çünkü günde 8 saat çalışıyor 8 saat uyuyor. geri kalan 8 saatin 2 saati öyle böyle geçiyor. kalıyor 6 saat. bu 6 saatte yaşasın mı yoksa git gel 4 saatini yola mı harcasın?

niye normalleştiriyoruz abi bunu? 65 m2 eve 1200 TL kira falan normal mi gerçekten herhangi bir insanın nezdinde?

Kentsel donusum sebebiyle cok fazla bina yikildi, yeniden yapiliyor. E bu insa halindeki evlerde oturanlar kiraya cikinca piyasada ev kalmadi.

Birkac yila kadar normallesir.

koru florya evlerine bakın. en ucuzu 1,250,000 TL peki bu normal mi? karşın cennet mahallesi. metrobüse sıfır ev.

@jacknife iyi de piyasa böyle olunca mal sahipleride olması gerektiği gibi davranıyor.

yani sen açıp bakmışsın piyasaya, mal varlığı sahibi sen olsan o fiyatlardan daha alçağa mı kiralatırsın evini?

o zaman şunu merak ettim. ev sahibine açıp konuşsam, bu fiyatlandırmanın normal olmadığını açıkça belirtsem bir ihtimal aklının başına gelmesi ve gerçekten hak ettiği fiyatı belirlemesi gibi bir durum olabilir mi acaba?

kadıköyde gördüğün kiralar öyleyse bayağı pazarlık payı vardır. 2+1 kombili 5.kattaki dairede 1000 liraya kalıyorum

hah, çok güzel oldu bu. maleficent, ev nerede? m2'si falan nedir evin?

@jacknife öyle arama, gülünç duruma düşersin.

Kimsenin kendiyle zoru yoktur bence en azından büyük bir çoğunluğun. Ederinden fazla söylerse zaten kiracı bulamayıp, kazanç elde edemez. Arz talep durumuna göre değerlendirip, benzerlerine yakın fiyat koyarlar.

arz-talep, serbest piyasa ekonomisi. fiyatlar olması gerekenden yüksek olsaydı olması gereken yere inerdi zaten. neye atarlandığını anlamadım ben.

konuşup da gene antipatik olmak istemiyorum ama bu durumu kabullenmiş insanları hiç anlayamıyorum. ne kazanıyoruz ki bu kadar kira veriyoruz ülke olarak biz?

valla benim kabullendiğim şey mikro ekonomi bilimi. romantik lafların faydası yok, her satıcı en yüksek fiyattan satmak, her alıcı en düşük fiyattan almak ister. buluştukları nokta ideal denge noktasıdır. eskilerde new york'da uygulan "rent control" iyi sonuçlar vermemiştir.

durumu kabullenmek filan yok. 15 milyonluk şehirde bir piyasa var ve genel yönelimlere göre gidiyor bu. krizde kiralar düşmüştü, sonra çıktı, depremden sonra bazı yerlerin fiyatı iyice düştü, yakınından metro geçen, üniversite, hastane olan yerler değerleniyor-kiralar artıyor falan filan.

sen buradan oturduğun yerden 15 milyonluk piyasayı değiştiremezsin. ev sahibine telefon açıp aklını başına getirme fikri bana sır kapısı dizisindeki hikayeleri hatırlattı. onlar filmlerde oluyor.

ha adamın evi 2 aydır boştadır, bu kira yüksek galiba kiracı çıkmadı diyerek 50 lira yüz lira düşer. budur durum yani.

ilginç. sonuçta bir evi kiralamak olduğu gibi bir eve kiraya çıkmak da var. bir yerden sokulan kazık diğer yerden geri döner yani. sırf "alan var lan, kakalayalım işte." mantığından dolayı 3'lük yere 5 isteniyor ve bunu herkes artık kabullenmiş.
toplum bozuk toplum.

abi geçen sene böyle değildi bu ya. ben de bi bakındım kafayı yemiş ırıspı çıcıkları aynen dediğin gibi. ama nolduysa bu sene oldu yaz diye mi acep.

istanbul'a sırf gereksiz pahalı kiraları yüzünden dönmeyi düşünmem. insanların mecburiyetini kullanıyor çakallar işte.

fikrimi cidden cok merak ediyorsan argumanlarinin komik oldugunu dusunuyorum.
senin evin degerine 3 demen onun degerini 3 yapmiyor. bu basit bir gercek. bosuna ev sahiplerini, parasi olanlari ya da toplumu suclama.

f_d; ben dedim diye mi? kadıköyde 65 m2 evin ederi 1200 TL olabilir mi? göreceli bir bakış açısı değil ki bu.
ben de istanbulda düşük-orta kesim arasında büyümüş bir insanım. milletin parası çenemi yormuyor sonuçta. ama cidden 3'e 5 istediklerini düşünüyorum. 3'e 10 istiyorlar falan da demiyorum bak.

tabii ki goreceli. insanlar evin degerinin o kadar ettigini dusunuyor ki veriyor parasini ve kiraliyor. sence etmiyordur, dogrudur, o zaman vermezsin. ama bu evi kiralayan insanlarin salak oldugunu (3 olacak eve 5 verdigini) dusunuyorsan feci halde yaniliyorsun.

antalya ve muğlanın sahip olduğundan daha fazla bedava kumsal var. yanına deniz şortunu aldıysan bütün gününü hiç para ödemeden yüzerek kitap okuyarak geçirebilirsin. o eşi benzeri olmayan atmosferi de hamsi tava yiyerek mahvetmeni tavsiye etmem.

Ağustos ayında hamsi tava bulup yersen bize de haber var :)

kontrolsüz üredikleri için.

bu seferde üremeleri kötü mü diyeceksin. ben kendim niye kısırlaştırdığımdan bahsedeyim; kendi iyilikleri için. her gün onlarca belki yüzlerce hayvan (en masumane olarak) sokakta açlıktan, araba çarpması yüzünden ölüyor. kendim bakımını üstlendiysem eğer yeni doğacak yavruların eziyet görerek ölmelerindense hiç yumurtaya düşmemelerini daha doğru buluyorum.

doğru? ne kadar doğru? aslında yanlış. bir canlının var olma hakkını alıyoruz elinden ancak doğanın içine ettiğimiz ve şehirleşmenin de bu kadar artmış olduğu için doğum kontrol yoluna gidilmesi gerekiyor.

eğer kedi kısırlaştırılmazsa kist oluşumu oluyor. eğer azdığı zaman çiftleştirmezseniz kist yapıyor. bu yüzden kedinin sağlığı için çiftleştirmicekseniz kısırlaştırmanız sağlıklı olan.

insanoğlu denen varlığın diğer canlılara hükmetme güdüsünün bir sonucu.

doğal ortamları yok olduğu için.
sokaklarda araba altlarında kalan, karda kışta yemeksiz perişan olan hayvanlar görmemek için. ya da toplama kamplarında işkenceden farksız şartlarda binlerce canlının çürüyüp gitmemesi için.

1 kedi her 6 ayda 6-7 yavru doğurur. onun dişi yavruları da aynı şekilde. bu nüfusla başedilmeyeceği için ya çoğu açlıktan ölür, ya kendilerine sığınacak yer bulamayıp araba altlarında telef olurlar ya da toplanıp kafeslere tıkılırlar.

onları kendi ellerimizle öldürmek yerine, kontrol altına almak en mantıklısı ve vicdanlısı.

eğer kediyi evde besliyorsan, dışarı çıkıp çiftleşip gelemiyorsa sürekli kızgınlığa girip girip durduğunda kist oluşuyor. yani ya doğasına bırakacaksın, çiftleşip gelecek doğuracak yıllarca, ya da kısırlaştıracaksın.

ayrıca kısırlaştırmazsanız ve kızgınlığa girerse kediler çok huzursuz oluyor. acı çekiyorlar. garip garip davranışlarda bulunuyorlar. çeşit çeşit.

erkek olanlar evin her yerine çişlerini yapıyorlar. ve bu çiş normal çişten farklı, çok keskin bir kokusu var ve çıkmıyor bu koku.

yani bu şekilde acı çekiyor kediler, ve evin içinde istenmeyen birbir türlü haller oluyor.

poposunu da havaya dikiyorsa kızgınlığa girmiştir.
birkaç gün sürer, bitince veterinere götürüp kısırlaştırırsanız hayvana iyilik edersiniz.
dişi kediler kısırlaştırılmadığında sürekli kızgınlığa girerler, özellikle de günlerin uzun olduğu ilkbahar ve yaz mevsimlerinde.

3 yavru var yuva arayan ve hala kısırlaştırmadınız mı kediyi :(

kısırlaştırma işi çok pahalı ve bi kedimiz daha var hamile. ikisini birden kısırlaştıracağız ama para bulmamız lazım önce.

Allah yardımcınız olsun. taksitle yaptırın. ben öyle yapıyorum.

aa taksitle yapıyorlar mı? iyiymiş, veterinerle konuşayım bi. çok teşekkürler.

valla bizim veterinerin bir kara kaplı defteri var, oraya yazdırıyoruz.

sizinki de bir süredir sizi tanıyorsa taksit yapabilir.

birkaç kez gidip yavruları götürdük. en azından bi konuşur, şansımızı deneriz =)

milyonuncu kere yazıyoruz. parasını verirseniz kimse sizi 10 dakikada göndermez.

bütün iş parasında.

psikiyatrist doktor demek oluyor. özel hastanelerden sıra alıp başvurabilirsin.

@mea maxima culpa: ben ankara'da çok ünlü birine gittim. beni on dakika dinledi ve sizin gibi hastaları almıyorum dedi. 300 tl de para verdim. ne nasıl bir hasta olduğumu söyledi ne başka birine yönlendirdi.

@ludmilla o adam da epey paragözmüş. madem kabul etmiyor, paranızı geri vermesi gerekirdi.

çok uzuuuun yıllar önce benim de ünlü birisi ile benzer bir maceram olmuştu. ben kendi dertlerimi anlatırken adam muayenehanenin kirasının ne kadar yüksek olduğunu anlatmıştı bana. koşarak uzaklaşmıştım oradan :)

elbette biraz araştıracaksınız. bazı doktorların uzmanlık alanları oluyor. misal benim bir arkadaşımı senelerdir major depresyon tedavisi yaptılar. hiç bir işe de yaramadı. sonra bir vesile ile ilaç yazdırmaya gittiği doktor 10-15 dakikalık bir görüşme sonucu sende manik-depresif davranış bozukluğu var, bugüne kadar niye kimse anlamadı demiş ve tedavisine başlamış. arkadaşım o tedaviden sonra epey düzeldi.

duyuruda defalarca soruluyor. ne yazık ki arkadaşlar sgk hastanelerinde 10 dakika hasta ile görüşmek zorunda olan psikiyatristler gibi olduğunu sanıyor bütün doktorların. defalarca psikiyatrist seanslarının tüm dünyada 45-50 dakika olduğunu ama çok pahalı olduğunu, sgk hastanelerinde hastalar bu ücreti ödeyemeyecekleri ve de yeterli sayıda doktor olmadığı için mecburen 10 dakika görüşme ile sadece ilaç yazılmak zorunda olduğunu yazıyoruz.

kim acaba merak ettim?
hem çok ünlüyse hakkında bir biyografi illa yazılmıştır, yok mu?
orada büyük bir yayıneviyle konuşup kitabını bastırırsın ama dil sorunu yüzünden hakkının çiğnenmesi ihtimali var. yayınevi sözleşmesi imzalama sürecinde telif haklarını iyi bilen yerel bir avukatla görüşüp hukuki yardım alman iyi olur.

korsan e-kitabın önüne geçemezsin o her yerde var. çin'de kopya dvd'ciler dükkandan satış yapıyor yani. telif hakları açısından bizden bile kötü noktada olabilirler, henüz değişmediyse.

bence değmez

bu düşünceni hayatını yazmayı düşündüğün kişiye aç.

öncelikle böyle bir kitabın yazılmasını ister mi, isterse senin yazmanı ister mi? sonuçta kendisi hayatta, bu konudaki fikri önemli.

daha sonra eğer onaylarsa ya da ilgilenirse ondan yardım iste bu konuda. madem bu kadar çok tanınmış ve başarılı bir insan yayın dünyasında da tanıdıkları vardır, ya da tanıdığı olan-bilgisi olan birisine yönlendirebilir seni.

böyle türkiye'den otururken, duyurudan filan çin yayın piyasası hakkında bilgi sahibi olunmaz.

çin'de telif hakları bayağı sallantılı. dünyayı pek takmıyorlar telif hakları söz konusu olunca.

bir şirketin youtube videolarını çalmıştı çin'den biri. çin'e özel bir video paylaşım sitesinde paylaşıyordu ve kaldırtamadılar videoları.

çinde bir sürü avm tarzı yer gezdim. şimdi düşünüyorum tek bir kitapçı bile görmedim.

not şehir: shen zhen.

Bilgisayar oyunları üzerinden git, Tayyip'i örnek ver, yabancı dil bilmediği için her yerde rezil olduğunu söyle.

bazı çocukların bişeylere pek ilgisi olmuyor. yapacak bişey yok.

şarkı sözlerinden de gidebilirsiniz.
ne tarz müzik dinliyormuş falan buradan yol alsanız belki, anlayarak dinlemek falan hoşuna gidecektir.

şimdi burda ne desek yalan olur.ş çocuk nelerden hoşlanıyorsa ancak onlar üzerinden motive olabilir. önce bir onları öğren bence, sonra ingilizceyle harmanlarsın onları.

ama genel olarak ben müzik ve bilgisayar oyunlarıyla süper motive olurdum zamanında. bu ikisi de o yaştaki bir çocuk için en kolay motive olunabilecek yöntemler bence.

D&R'dan yabancı bir dergi alabilirisin çocuğun ilgi alanına dikkat ederek. Sonra o dergi üzerinden yürüyebilirsin.

İlgisini çekecek yabancı dizilerden yürüyebilirsiniz.

İstemeyene öğretemezsin. Ben istemiyordum ilkokulda dersi önemsemedim, lisede dinlemedim, üniversitede derse girmedim yine de öğrenmedim.

ingilizceyi nasıl öğretiyorsunuz?

sanırsam çocuk sıkılıyor. hikaye kitapları üzerinden gidin.

umrumda olmuyor. milletin dedikleriyle bi bok olmaz.

ablam doktor eşi sgk vergi denetmeni. yaklaşık 9 senedir beraberler. 1 senedir de evliler. çevreden bize de benzer şeyler geldi. yani direkt söylemediler ama anlıyorsun. aileler de kendileri de durumlarından memnunlar.

yahu doktor oluyorsun, her şekilde kendi ayakların üstünde durabileceksin. milletin ne dediği ne düşündüğünü niye umursuyorsun ki? onların yorumlarına ihtiyacın mı var ki? kendi yolunu kendin bulamıyor musun? hayatına başkalarının yön vermesi hoşuna mı gidiyor?

bu soruları düşün biraz.

Başkalarından ziyade aile önemli onlar hayır dediklerinde ya biz ya o dediklerinde işte o zaman durum çok daha zor. Benim ablam da doktor, polis memuru ile evlendi ve şimdi ailem de akrabalar da görüşmüyor ki kendi başlarına düğün yaptılar. Tamam tüm bunları göze alırsın diyelim ama insan hem ailesinin razı geleceği hem de kendi seveceği birilerini istiyor. İşe meslekler karışınca da çok kısıtlanıyor. Demek istediğim bu..

samanlığın seyran olması ancak masallarda oluyor. hayatı pek tanımıyorsunuz demek ki. evlilik sosyal bir olay. işin içine aileler, çocuklar, para, arkadaşlar vs giriyor. o yüzden en mantıklısı kendinizin ve ailenizin sosyo-ekonomik durumuna uygun birisini seçmeniz.

bir de o tarif ettiğiniz insanlar 2 yıllık okuyan, işsiz ya da düşük maaşlı erkekler ne yazık ki sizin kadar eğitim görmüş ve kazanan birisini kaldıramayacak ve aşağılık duygusu ile abuk subuk şeyler yapacak.

bunların hepsi yaşanmıştır. aklın yolu bir. atalar ne demiş. davul bile dengi dengine.

ya bir şekilde ikna etmeniz gerekiyor. bana kalırsa aynı ya da farklı meslek hiçbir farkı yok. hatta aile ya da çevredekiler gibi düşünsek, artıları eksileri bir araya getirsek yine aynı sonuç çıkar. 2 doktorun evli olmasının negatif yanları da var misal olarak. daha şimdiden bunları bu kadar detaylı düşünme. akışına bırak. kimsenin hayatına yön vermesine de izin verme. :)

@mea maxima culpa çok güzel özetlemişsin, tüm bunları bir arada düşününce sanki hiç olmayacakmış gibi geliyor.

@washe tabii ki iki doktor iyi anlaşacak diye bir kural yok ama insanın girdiği sosyal ortamlarda eşiyle birlikteliğinden dolayı sşağılanması da onur kırıcı bence bu da mutsuzluk kaynağı. Bir de mesela biri 6-10 bin kazanırken erkeğin 2 bin bile kazanamaması o ailede sorun yaratır gibime geliyor kadın bir şey demese erkek yine bunu kompleks yapar gibi ya da girdiği her ortamda kadın el üstünde tutulurken erkeğin bir işinin bile olmaması ya da barda çıkıp şarkı söylemesi.. Keşke liseli olsaydık keşke tüm bunları düşünmek zorunda olmasaydık ama hayatın gerçekleri sanırım...

Benim çevremde iş bulma - iş arama gibi mesleğin bilinmesini gerektirecek ya da işte "sen ne mezunusun?" sorsuna cevap ilkokul olsa bile o cevabı verenin aşağılandığını düşünmemesini sağlayacak durumlar dışında ne mezunu olduğunu soran adamı bir daha ortama almazlar.

umutsuz romantiklikten ve karamsarlıktan kurtulursan her şey olur.

istatistiklere bakarsan bir sürü kadın doktor kendilerine uygun birileri ile evlenmiş ve mutlu olmuşlar :)

umrumda olmaz ama erkeğim ve zaten toplumdan ayrıksıyım.

bununla birlikte arapla evlenmek istiyorum deyince anam küplere biniyor. evlen dedikçe izin ver de arabın biriyle evleniym diyorum. susuyor. :)

Birlikte olduğunuz insanı, en önemlisi de kendinizi yeteri kadar tanımıyorsanız, evlenmeyiniz. Davulun dengi dengine olmasından kasıt, aynı ritimde olması, aynı tempoda çalması, birlikteki uyum içinde olmasıdır. Yoksa imal edildiği materyallerin kalitesi değil. Aslan derisinden yapılmış bir davul pekala keçi derisinden mamul diğer davul ile uyum içinde çalabilir.

Diyelim ki siz çok para kazanıyorsunuz, birlikte olduğunuz kişi ise sizden çok daha az kazanıyor. Eğer birlikte olduğunuz kişinin bunu kompleks yapıp sorun çıkaracağını düşünüyorsanız, çözüm çok kolay; o kişiyle değil, bunu kompleks yapmayacak ve bu konudaki fikirleri netleşmiş, sorun çıkarmayacak biri ile birlikte olun. Eğer aradaki kazanç farkı, sizde sorun yaratıp bunu siz kompleks yapacaksanız (-ki en başta söylediği kendini tanımak konusunu kastediyorum. bunu sorun edip etmeyeceğinizi bilecek kadar kendinizi tanıyor olmalısınız) o zaman çözüm yine çok kolay; kazancı size denk insanlarla birlikte olun. Yapmanız gereken şey, kendinizi ve birlikte olduğunuz insanı tanımak. Yapmamanız gereken şey ise, sığ genellemelere teslim olmak.

Eğer birinden hoşlanıyorsanız, sizi pek çok yönüyle etkilemiş olmalı. Birlikte konuşmaktan, vakit geçirmekten hoşlanıyor olmalısınız. Bunun da yolu, ortak noktalarınızın ve zevklerinizin olmasından geçiyor. Bu bağlamda, eğer biriyle birlikteyseniz, aranızda öyle derin bir kültürel fark da yok demektir. Eğer varsa da, kendinizi yeteri kadar iyi tanıyorsanız, bu farkı sizin ya da onun sorun edip etmeyeceğini biliyorsunuz demektir. (bknz: bir üstteki paragraf)

Özetle, en başta kendinizi tanımak, sığ genellemeleri düstur edinerek yaşamaktan çok daha akılcı bir yoldur.

aileni üzmek istemiyorsan başka bi doktor bulup evleneceksin. tus'da iyi biyer kazanabileceğini düşündüğün bi sınıf arkadaşın varsa şimdiden yürümeye başla, ay çok hoşsun ahihi hihihi falan diye flört et.

Aksine ne zaman şekerli bir sey yesem ustune mutlaka biseyler (tuzlu) biseyler gotururum cunku aciktiriyo

Sekerli sey aciktirir. Rast geldikleriniz garipmis. Biskuvi cikolata yemek deli gibi aciktirir beni.

(ama baklava yiyince ben de tikanip bi sure doygunluk hissederim)

şekerli şeyler kan şekerini yükselttiği için sanırım bir doygunluk hissi veriyor. öyle olmayadabilir ama tamamen kulaktan dolma bilgiler :))

içerisinde glikoz barındıran ürünler kısa süreliğine tokluk hissi yaratsa daha asla tok tutmaz.

pis şeker temiz şeker diye bir şey yok.

bütün şeker içeren yiyecekler kan şekerinizi hızla yükseltir, bu açlığınızı geçirir.

daha sonra yine hızlı bir şekilde şekerinizi düşürür. yani şekerli yiyecek yedikten sonra çabucak tekrar acıkırsınız.

kan şekerini çabuk yükseltmelerine göre yiyecekler düşük glisemik indeksli yiyecekler, yüksek glisemik indeksli yiyecekler olarak ayrılıyor.

blog.milliyet.com.tr

Hayatımda hiç duymadım böyle bir şey.

Şekerli şey acıktırır. Ve çikolatayla doyulur mu?

Bisküvi falan ayrı onlar olabilir de çikolata olmaz.

yalnız arada ben de rastlıyorum böyle insanlara işte öğleden sonra çikileta, şeker, pasta vb yemiştim akşam bişi yemicem filan diyorlar.

error veriyorum.

Şeker insülin salınımı nedeniyle kan şekerini aniden yükseltip aynı hızda tekrar düşürür. Birkaç dakikalık doygunluk hissetseniz de kısa sürede eskisinden daha çok ihtiyaç duyarsınız şekere. Bu his uyuşturucunun beyinde yarattığı hisle aynıdır.

Doymuyoruz. Kan şekerimiz yükseldiği için açlık duygumuz bir süre yatışıyor. Sonra tekrar açlık hissediyoruz. O akşam yemek yemem artık diyenlere de inanmayın hiç gözünüzle görmediğiniz sürece. Bunca senedir beslenmesinin temelleri çikolata ve dondurma üzerine kurulu bir insan olarak söylüyorum bunu. İt gibi acıkıyorlar, hiç şüpheniz olmasın. Yıl boyu rejime başlayan müzmin diyetçiler onlar. Size akşam yemem deyip, eve gidince iki lokma ondan üç lokma bundan atıştırıyorlar.

Acayip falan deyip böyle yargılamayın bizi :p 6 gün sadece ve sadece çikolata ve dondurma yiyerek yaşamış bir insanım. 6 günün sonunda "lan bi acayiplik var, niye benim canım yemek istemiyor" diye doktor olan bi arkadaşımı aradım. Çikolatayı dondurmayı kes, birkaç saate duvarları yiyecek kıvama gelirsin demişti. Olay yaz mevsiminde sabahtan akşama kadar klima karşısında sağımda dondurma, solumda çikolatayla yaşadığım döneme denk gelir.

tam 18:00'de gelmemiş olabilir. ama gelmiş de olabilir. sonuçta yurtiçi kargo bu.
bence siz her halukarda gidin, sorun. oradaysa alir, değilse biraz bekler, alirsiniz.

evden çıkınca gelmeseler sorun yok, beklerim orada.

19:00 - 20:00 gibi kargo getirdikleri oldu.

o galiba ilçeden ilçeye değişebiliyormuş. bize en geç 17 gibi geldiğini hatırlıyorum, biraz daha bekleyip gideyim en iyisi..

18-19 gibi gitmesi lazım*
tavsiyem sık sık kargo işleriniz oluyorsa sizin bölgeye dağıtım yapan kuryenin cep telefonunu alın hocam. şubeye ulaşmak mümkün değil yurtiçi'nde.

neyse, gittim aldım. saat 12'de dağıtıma çıkan şeyi ulaştıramıyorlar.. bir daha da eve kargo istemem vakit kaybı. hayatımız kargo bekleyerek geçiyor yemin ederim.

18de genelde dükkanları kapatıyorlar. hatta daha erken.

geç saate bırakmayın. telefonlara da hayatta cevap vermezler eğer başları kalabalıksa, çalar çalar durur aksesuar olarak. 10 sene kadar bizim yan apartmanın altındaydı yurtiçi kargo

Gecmisinden oturu iste. Zamaninda salak sacma yazilar yazan bi tipti. Aman kizlar kis geldi annelerinizin ekose gomleklerini cikartin, yikayin ve giyin!! Gibi seyler. Twitter'da da hala cok aptalca seyler tweetledgini dusunuyorum. Simdi yazdiklarinda da aman aman seyler yok bence.

geçmişteki dar görüşlü, şımarıkça ve kendini yalanlayan yazılarından ötürü sevilmiyor.

Bozcaada için de değme inşaatçıları geride bırakan planları vardı zamanında, aklıma hep o gelir, inanamam çevreciliğine.

hala magazinci kendisi. ünlüler şunu giyinmiş bunu giyinmiş haber yapıyor.

ne bileyim demek herkes okurmuş o zamanlar :D
geçmişini bilmeden okumak daha iyi o zaman

ssg ye biraz harçlık verirsen her şey hallolur diye düşünüyorum.

sözlükte her şey paraya indirgendi sonuçta.

ilk yazdığın yok, birkaç sene önce olsa hayatta olmaz. sözlüğün yapısına aykırı falan derdim ama sedet sikti yapıyı falan. gelebilir belki o da bilemedim.

şikayet butonundan yolla.

tuzlu su doğrudan elektronik aksamı çürüttüğü için muhtemelen hiç çalışmayacaktır. geçmiş olsun :/

3gün piriçin içinde hiç elleme beklesin arkadaşın dediği gibi muhtemelen çalışmayacak ama pirincin etkisi çok büyük.

cihaz tuzlu suya düştü ise önce olabildiğince saf bir su ile yıkayıp sonra kurutmaya almanız gerekiyordu.

çok uzun süre beklemeniz gerekebilir, bu arada bizim 5 gün prinçte bekletip, muhtemel her türlü yöntem ile iyice kurutmaya çalıştığımız, çalışmayınca vazgeçtiğimiz iphone, 2 ay sonra denediğimizde çalışıyordu.

ayrıca pili %90 gitmiştir, önce yeni pil alın.

servise götürün.

önce kitabı yazıyorsun, sonra yayınevlerine gidiyorsun bu da benim kitabım hüsnü diyorsun, okuyorlar, beğenirlerse basıyorlar.

ama bildiğim kadarıyla satıştan az bir yüzde veriyorlar sana.

bilgisayarda varsa yazdığın kitabın dosyası, mail olarak atarsın yayınevlerine. sonra biraz sabredersin tabii, değerlendirme süreci bazılarında 2 ay, bazılarında 6 ayı buluyormuş. beğenirlerse iletişime geçerler zaten.

ha, istanbul'dan buna gerek yok tabii, çalarsın kapılarını, bizzat kendin verirsin.

Yayın için örneğin 2000 TL senden alıyorlar ve 2000 tane basıyorlar. 500 tanesini sana verip kalanını satışa çıkarıyorlar.
(Rakamlar yaklaşık değerler, tam emin değilim)

Parayı verdikten sonra sorgusuz sualsiz basan yayınevleri de var.
Metni gönderiyorsun sayfa sayısına falan bakıp fiyat veriyorlar baskı sayısına göre atıyorum 2000 lira. Ve 1000 tane bastırıyorsun.
Sen yarısını yatıyorsun, o ara düzeltiden falam geçiyor işte isbn bandrol alımı gibi işlemler. Kitap matbaaya giderken de kalanını yatırıyorsun kitap çıkıyor.

Sonra 6 ay gibi bir süre sonra sana satılanlara göre prim veriyorlar, parayı geri veriyorlar gibi.

Yalnız bu rakamlar, süreler değişebilir yayınevlerine göre.

para ile basan yayınevleri var ama 2000 liraya olmaz o iş.

bu arada 10 tane 50 tane falan bastıramazsın. çünkü her kitap için ayrı kalıp çıkarılıyor, kimse de 10 tane kitap için yapmaz o işi.

ohoo sene olmuş 2014, digital baskıya geçilmiş; kalıp mı kalmış? parayı veren düdüğü çalar, isteyen 1.5 tane bile bastırır. heves eden amazondan bile kitap çıkartır. buyrun:
www.amazon.com

Kendi haline birakin, olur oyle

gevşeyip sevgi göstermen lazım.

yakınlarına kağıttan top at oynasın, ip filan at.

çok üzerine gitme, bırak yavaş yavaş kendisi gelir.

hocanızı tanımıyoruz ama bu gibi durumlarda vakko gibi bir yerden şık bir eşarp-şal, paşabahçe'nin butik mağazasından bir obje iyi olur gibi.

tabii ki hocanın yaşı ve sevdiği şeyler göz önüne alınmalı.

bastır parayı dolmakalem al.

bürosunda kullanabileceği şık bir büro süs eşyası da olabilir sanki.

paşabahçe iyi seçim. hocanın odasındaki tarza göre bir ev eşyası alın. masasını süslemesinden anlaşılır bence. en kötü duvarlara çevir kafayı :) kocaman prof yıllardır aynı odada illa ki bellidir tarzı.

dolma kalem.

başka mecralarda da dolmakalem demişlerdi. galiba öyle yapacam.

sunum kalemi enteresan. galiba fikrim değişiyor.

Bu gece pireden arındıramazsın ama merak etme bi geceden bi şey olmaz. Odana almayabilirsin, ben de benimkileri almıyorum. Kedi yıkanmaz, yalayarak kendini temizler. Tüy döküyorlar evet, kısa tüylüyse az döker ama. Furminator taraklar var, onlarla tarayabilirsin (ben pek memnun kalmadım gerçi). Tuvaletten sonra tabi ki poposunu silme, yalar temizler o kendini. Hırıltı meselesini bilemem, yarın veterinere sorarsın ama zannetmem hasta olduğunu, belki mutluluktan sürekli mırmırlıyordur.

Pire için yarın hemen dış parazit yaptır. Bir seferde geçmeyebiliyor pireler, öyle olursa bi daha yaptırırsın. Ama merak etme, ben aylarca pireli kedilerle aynı evde kaldım, hiçbir şey olmadı. Kaşıntın psikolojik.

Tekrar söyleyeyim, hayvanı yıkama, poposunu silme.

yarın vet'e götürünce o zaten pire işini çözecek bişiler yapacak. aşılarını yapıcak iç-dış parazit. tüy için yemeğe katılan özel katkılar var ama sağlıklı değil diyorlar bunlar için, yine de sizin tercihiniz.

kediler yıkanmaz. yıkanırsa ciltlerinin üzerindeki tabaka zarar görüyor.

kediler kendileri yalanarak temizlenirler. tükürüklerinde dezenfektan filan bişiler var. endişe etmeyin. sizden bile temizdir onlar. ev kedileri rahat bir yer bulunca 1 saat yalanırlar. yeter artık illallah dersiniz. o derece.

tuvaletten çıktıktan sonra popolarını da yalarlar. rahat olun.

sadece tüyleri çok uzun ve dilleri küçük olan iran kedileri kendilerini yalayıp temizleyemedikleri için yıkanmaları gerekir.

brtish short hair lar adı üstünde kısa tüylü olup tüy az dökmekle tanınırlar.

gecenin bu vakti pire ilacı bulamazsanız kurtulmanın bir yolu yok. olmadı kediyi gece kapalı balkonda, tuvalette filan tutun.

Erkek olduğunu da testislerinden anlayabilirsin, pipisi gözükmez zaten. Yine de anlayamazsan veteriner söyler yarın.

Bir de şunu da ekleyeyim, ben de titizim. Her gün, her gün evi süpürüyorum, siliyorum kediler dolayısıyla. Ama hayatta da kedilerden vazgeçmem. İsterlerse bütün eve sıçsınlar. Yine götüm götüm temizlerim ama onlardan ayrılmam.

temizlik konusunda biraz gevşemeniz gerekiyor. kediler temiz hayvanlardır ancak yavrular büyüyene, eve alışana kadar ufak kazalar olabilir.


gergin olur, sinirli olursanız kedi sizin gerginliğinizi alır. size inat yapmaya başlar. örnek normalde benim mutfağıma girmeyen kediler annemler kediler mutfağa girmesin diye problem yaptıkları için bir bakıyorum mutfağın içinde dolaşıyorlar. onlar yokken hayatta gitmiyorlar mutfağa. bunun gibi şeyler. yavrular her şeyi yavaş yavaş öğreniyor.

en önemlisi bu kedi erkekse 7-8 aylık olunca kızgınlığa girecek kısırlaştırma zamanı gelecek. erkek kediler kızgınlığa girdiklerinde oraya buraya çişlerini yaparlar ve bu normal çiş olmadığı için inanılmaz kötü bir koku bırakır. o yüzden aman zamanını geçirmeyin.

pire kolay ya erken görmüşün nasılsa. bi gece başka odada yatır, ertesi gün alınabilecek tüm pire ilaçlarını al yok olsunlar.

kedideki pire sizde konaklamaz. en fazla sizi isirir kacar.

etrafa yumurta birakabilir ama endise etmeyin. yarin kedi pirelerden ense damlasiyla kurtulur, yumurtalar kaldiysa 10 gun sonra yinelenir zaten islem. ama durmadan 10 gunde bir ense damlasi yapilmaz. o pirelerden kurtulunca siz de rahat olun zira kedilerin dili kicina kadar uzanir, her yerini yalar temizler.

Ya harikasınız, pire ilacı sıktım şindi, böyle çalkalayın ve kuyruktan enseye doğru ters yöne sıkın yazıyor. Adı da "beaphar". Umarım iyi gelir. Hem şindi de yalanıyor, bu kedicik abimden temizdir bence. (:

Pire olayı olmasa sorun yok gibi. Uslu çünki. Pipisi yok ama böyle bir kabarıklık var poposunun altında. (:

Küçük tuvaletimiz var, kapattıydık kullanmıyorduk oraya koydum yatağını yatıyor, yalanıyor falan. Işığı açık bıraktım korkmasın diye. Bi iki mivledi şindi durdu.

E peki ölen pireler nereye gidecek? Yatağının örtüsünü de hep değişmek mi lazım? Tarayayım mı dökülsün pireler diye? Kendi düşer mi onlar?

Çok teşekkür ederim ya. İyi ki varsınız.

O Beaphar'ın damlaları bi boka yaramıyor bu arada.
Bak o kadar gerilecek bi şey yok. Bi gece idare et, yarın götür veteriner halletsin.
Bi de dikkat et döktüğün ilacı yalamasın.

pipisi yok demisiniz cok guldum. at degil bu kedi yahu :))) bu arada bildigim kadariyla piresi varsa bile size gecmez. zaten veteriner halletmistir o sorunu bugun muhtemelen :)

pire ilacını tam ensesine dökmek lazım. ensesini yalayamıyor.

bugün fazla uğraşmayın. pireler ölür kendileri. yarın da veterinere götürün.

Veteriner de erkek olduğunu doğruladı Paşamın. (:

Bu arada pire olayını çözdük büyük ölçüde, veteriner bir sprey sıktı ensesine sizin de dediğiniz gibi, pıt pıt döküldüler yarım gün sonra. Ayrıca oğlumu taradım gün içerisinde hiçbir şey kalmadı diyebilirim.

Deri sandalyelerimizi tırmalarken gördüm yalnız, hemen koştum böyle uzun direk gibin şeyler var ya onlardan aldım, yorgancıdan elyaf aldım yatak yaptım her ne kadar yatmasa da. (:

Yalnız neden bilmiyorum fakat bizim göremeyeceğimiz yerlere saklanıyor ve uyuyor, misal sandalyenin masanın altında kalan kısmına giriyor. Ben istiyorum ki yatağında yatsın. Bir de hiç benimlen yüzgöz olmuyor, ara sıra gelip bacaklarıma sürtünüyor kendini sevdirip yine kaçıp gidiyor. Keşke hep kucağıma çıkmak istese.

Mühim bulduğum bir şey var yalnız; kumun içine girip ısırıyor onları, kıt kıt sesini duyunca koştum baktım ağzının içinden çıkardım. Niçin böyle yapıyor yahu? Şindi evde kimse yokken yerse ne yapacağım?

ilk günlerde yeni bir mekana alışmaları biraz sürebiliyor, bir süre gizlenebilir. ama isteseniz de istemeniz de evdeki her yere girecek zaten:)
dişleri kaşınıyor olabilir. zeytin çekirdeği gibi bir şeyler verin, biraz oynasın bakalım, hala kum kemirmeye devam ederse veterinere sorarsınız.

abi bi dvd ne kadar önemli olabilir ki ya. biri 3 güne diğeri 5 güne getirse nolcak gelmeyen 2 gün kahrolup kendini dağlara mı vurcan abi ?

kitap olsa idefix derdim de @boyle pust gibin +1

seç birini al gitsin. bi şey farketmeyecektir.

zaten ikisi de doğan holding'in.

idefix'ten bir kere alışveriş yaptım ve oldukça memnun kaldım.

dvd çok önemli, hediye olacak, film 1946 yapımı bir film.
yani her yerde bulunmuyor.

idefix'in avantajı 25tl üzerine kargo beleş, d&r ise 50tl...
bu yüzden idefix tercih edilebilir ama sizin yorumlarınız daha önemli.

o kadar da korkunç değiller yahu, ben çokça kez alışveriş yaptım öyle abartı bir gecikme olmadı hiç.

yani çok acilse, arayıp sor hangi şubenizden gelip alabilirim diye kendin gidip al:)

idefix'i denemedim, d&r'dan sipariş ettiğim kitaplar 2 günde eksiksiz geldi.

İkisinden de defalarca alışveriş yaptım hiç sorun yaşamadım ben

idefix depolarını taşırken bir ara sapıtmıştı ama şimdi düzeldi.

ben her ay bir kez düzenli sipariş veriyorum. 2 günde geliyor hemen. hatta bayramda salı günü sipariş verdim, perşembe sabahı saat 9:00 da paketi hazırlamış göndermişler mesajı geldi.

haci ikisi de ayni sirket zaten. iletisim kismindan adreslerine ve sirket isimlerine bakabilirsin. doğan müzik yayıncılık.

hangisi ucuzsa ordan al. :)
(bkz: #42017382)

Geçen d&r indirim yapmıştı, sonra eşitlediker fiyatları kuruşu kuruşuna çakallar

devamsızlıktan kalmış ve okuldan atılmış olmanız gerekir. çünkü okuldan atılmayı kaldıran yasa değişikliği daha sonra kabul edildi. bir önceki torba yasa ile.

şu an meclisin gündeminde olan torba yasa ile öğrenci affı da çıkacak gibi söylentiler var, ama kanun tasarısını göremedik, bulamadık bir türlü. bu yasayı takip edin.

bence nörolojiye bi git derim. Orada sana ne olduğunu söylerler, şimdi sonuç yokken ortada yanlış bir şey söylemeyelim.

hastanede nörolojiye gittik aslında, o istedi emar, tomografi falan. bakalım artık sonuçlara..

bende bu tip bir tanı ile gittim hastaneye benimkisi baş dönmesiydi kulak burun boğaz nörolojiye sevk etti orada bana bir senaryo çıkardı dedim ben akşama çıkmam heralde, MS olabilirsin sara olabilirsin beyninde tümör olabilir beyin kanaması olabilir kan pıhtısı olabilir falan bir saydı ben şok oldum(o doktorunda ta ... afedersin) sonra tahlil yaptılar tahliller 1200 tl tuttu tabi ben sonrandan uyandım para tuzağıymış, neyse baktı sonuçlara bişiyin yok soğuk algınlığı olmuşsun dediler.

Kısaca sonuçlar çıksın ondan sonra daha doğru şeyler söylenebilir.
Hastanede bahçelievler medical park idi.

Epilepsi ilaçları devami kullsnılır zaten. Sen ilaçlarını aksatmazsan ve doktor doğru ilacı verirse bir sorun olmaz. Ama doğru ilacın bulunabilmesi gibi sıkıntılı bur süreç var maalesef bu hastalıkta. doktoruna sor bu konuyu.

Belirtiler epilepsi gibi duruyor. Ama bizim buradan bir şey söylememizle olmaz tabi ki. İlaç tedavisi ile nöbetlerin önüne geçiliyor. İlaçlar biraz ağır, sinirlerini alt üst edebiliyor adamın. Doktor genelde bu ilacın yanında sakinleştirici ilaçlar da veriyor. Bunlar da insanın yaşam enerjisini alıyor resmen. sürekli uykulu gibi oluyorsun. Ancak düşündüğün kadar kötü bir durum değil. Ben annem ve babamdan biliyorum. Annem ilaç tedavisine başlamadan önce neredeyse 3 dakikada bir nöbet geçiriyordu. Nöbetleri şiddetli değildi, bayılmıtyordu ama 20-30 saniyeliğine bilinci kapanıyordu. Babamın ise çok şiddetli nöbetleri oldu. Ancak şu an ikisi de nöbet falan geçirmiyor.

İlaç tedavisine şimdi başlarsan 2-3 haftaya kadar çoktan etkisini göstermiş olur diye düşünüyorum. Ama sadece düşünüyorum. En iyisini doktor bilir.

hiç beklemeden doktora git. arkadaşlar çıkabilecek rahatsızlıkları yazmışlar zaten.

eğer epilepsi teşhisi konulur ve ilaç verilirse yavaş yavaş etkisini gösteriyor. ufak bir miktarla başlayıp sonra dozu yükseltiyorlar ve 2-3 haftada ancak tam etkisini gösteriyor.

Bayılmaların esnasında idrar kaçırma da var mı ? En bariz özelliklerinden birisi de o, ilaçlar çok kısa sürede etki etmezler. Uzun vadede hastalığı tedavi edici değil, nöbetleri kontrol edici etkileri var. İlaçlar ilk kullanılmaya başlandığında da yan etkileri maalesef biraz fazla, çok fazla uyku, halsizlik, baş dönmesi yapabiliyorlar. Alışma evresi 3-4 hafta sürüyor. Çok iyi bir nöroloji uzmanı bulup ona gidin.

şekerim geçmiş olsun tam olarak epilepsi olduğunu düşünmüyorum içini ferah tut epilepsi teşhisi bu bulgularla uzun bir süreç beyinde tabi ki de bir ileti sorunu var ama umarım epilepsi değildir tv veya pc ışıkları karışık bir anda aşırı karanlık ortam hareketli nesneler gibi uyaranlar seni hiç tetikledi mi veya yoğun kafein aldığında veya heyecan ve üzüntü hallerinde bu tip baş dönmelerin bilinç kayıpların olur gibi oldu mu

ben koymuyorum. hem plastiklerin özellikleri bozulabilir diye, hem de üzerindeki çiziklere filan deterjan girip birikir diye.

Plastik aksesuarları bulaşık makinesinin üst raflarında yıkayın. Plastikler sıcak suda bozulur ve özelliğini kaybeder. Mümkünse soğuk suda yıkamayı tercih edin.

alisir, benim rahmetli kedim de tahmini bes yaslarindaydi bana geldiginde. ikinci ayin sonunda kucagimdan inmedi olene kadar:(

ilanda saglik sorunu yok diyor...

aslına bakarsanız ilk kez kedi bakacak birisi için yavru kedi bakmak zordur. yavrular hiperaktif olurlar. bir sürü hikaye.

eğer iyi huyluysa sahiplenin bence. siyam kedisinin tüyleri ile bir sorunu yok. o iran kedileri. yani ekstra masrafları olmaz.

kedinin niye amansız bir hastalığı olsun ayrıca? bu nereden aklınıza geldi ki?

siyamların genel durusu böyle zaten. hep somurtuk duruyorlar oyun zamanları dısında. köpek özellikleri tasıdığını görüyorum her geçen sene. sahibine sadık, onu koruyan bir cins. bizim siyam 1 aylıkken falan bize gelmisti. simdi 3 yasında. ev değistirdikçe bunalıma giriyor zaman zaman. normalde ablam bakıyor ama su an annemlerin yanında. sahip karmasası yasıyor kimi zaman. sağlık sorunu dısında bir masrafı olmaz. alıstığı mamayı almaya özen gösterin, tırnaklarını kesmeye alıskınsa onları kesin düzenli olarak. gerisi gelir zaten.

kusura bakmayın bilgisayarda değildim.

@no avalon, çok üzüldüm rahmetliye başın sağolsun :(

@mea ilk kez bakmıyorum bir iki haftalık kediye dahi bakmışlığım var ama yıllardır evimize annemin rahatsızlığından dolayı kedi giremedi. şimdi tamamen iyileştiği için kedi bakınmaya başladım.
işte iyi huylu olup olmadığını bilmiyorum. tüy benim için hiç sorun değil, aşırı yapıldığı sürece öper koklarım yemeğimden de çıksa tiksinmem. ekstra masraftan kastım şu, vakti zamanında ablamlar bir kedi sahiplendiğinde sonradan anlaşıldı ki hayvancağızı annesinden çok erken ayırmışlar ve az süt emebildiği için ağız yapısı gelişmemiş. ağzı yara bere içindeydi hayvanın ve tedavi ücreti olarak 700-800 tl isteniyordu. benim de başıma bu tarz bir olay gelsin istemedim çünkü malum kediciği görüp kontrol etme imkanım yok, olsa her tarafını incelerim ağzının içi de buna dahil :)

@sheisguilty, müthiş fikrin için çok teşekkür ediyorum hiç aklıma gelmedi bu :) kısırlaştırma ücreti sorun değil onu veririm ki elzem bir şey kısırlaştırmak. valla bana umut verdin anlattığınla, arıyorum sahibini yarın :)

@ufukcel, ya ben çok küçükken evimizde bir siyam vardı ama bu kadar hüzünlü durduğunu hiç hatırlamıyorum hayvanın. bilmiyorum bu kedinin bakışları üzdü beni nedense.
evet ben de siyamı sahibine sadık, duygusal, oyuncu vb özelliklerinin hepsini taşıdığından dolayı istiyorum zaten :)


tavsiyeler için teşekkürler herkese.

ben gözünden anlıyorum o tür mailleri.

ama ben de bir soru sorayım. neden gönderirler bu mailleri anlamam

Bulgar kızların "uçak paramı ver geleyim evlenelim" telefonlarına kanan onlarca Türk varken Nijeryalıların scam maillerine kanan pek çok dünya vatandaşı vardır sanırım.

sana parayı gönderebilmek için karşılığında senden bi miktar para istiyor. istatistiklerini çıkartmışlardı bunların epey dolandırılan vardı.

bana her mail geldiğinde ben cevaplıyorum baya muhabbeti ilerletiyoruz ama tıkanıyo bi yerde. avukatım sizinle iletişim kuracak işte bilmem kaç parayı ülkeden çıkartmamız lazım IBAN gönderin diyolar, ekte zenci kız fotoları atıyolar. gönderiyom hesap bilgilerimi sonrası gelmiyo :D

kaç sefer gazetelerde okudum. kananlar, dolandırılanlar, sonra polise şikayet edip bunları yakalatanlar var.

Var ya bi ara bilmemkim prensiyim su kadar param bankada dondu bana şu kadar yolla sonra su kadar trilyonu bolüşelim diye gelen maillere yolluyorlardi. Bulgar kızlar, terör örgütüne yardım diye arayanlar, kontorculer, cep telefonu vs satanlar zaten ayrıca dolandiriyor.

istatistiklere baktıysanız uzun süredir ciddi bir kuduz vakası olmadığını da görmüşsünüzdür.

Üniversitedeyken tırmalayan kedi yüzünden dr a gittiğimde kuduzdan ziyade kedi tırmığı hastalığı üzerinde durdu.

tr.m.wikipedia.orgırmığı_hastalığı

Yani bence bi şey olmaz ama elbette tedbir için doktora gidin.
Beni o kadar çok kedi tırmalıyor ki artık sallamıyorum bile, sabunlu suyla falan bile yıkamıyorum o derece. Daha da kudurmadım.

beni kedi isirdi, gecen sene, sisko tombik bir kedi emek verdim, yedi doydu sonra severken aniden döndü isirdi kanatti. üstelik kacmadi isirinca irkildim kalktim hemen ayaga, yanina cömelmistim, neden sevmiyorsun diye kizdi ayagima süründü, bagirdim, irkti gitti.

avcilar gece 00,30 civari. medicanada acilde yapamayiz dediler babamla ablamla atladik capaya gittik, asimi oldum. sinav dönemi falandi, ama her ay gidip asimi oldum 5 doz seklinde. en az 5 yil bagisikligim var.

isirik ve kanama durumu olmadigi sürece cok zor. hatta olsa dahi direkt olarak sinir sistemine yakin noktadan olursa oluyor. ancak cok sakat hastalik. eger hastalik sinir sisteminize ulasirsa geri dönüs tedavi secenegi yok. dünyada sadece 1 kayitli vaka var o noktadan geri toparlamis. yavas yavas omurilik soganina dogru yola cikiyor ve yayiliyor.

istanbul bölgesinde kuduz vakasi yok, olursa o bölgede calisma baslatiliyor sakat bir sey cünkü. bu yüzden ihtimaller cok düsük. kediden hele daha da düsük. hele de tirmik ise ve derin degilde daha da düsük. icinizi rahat tutun. ama asi olmanin zarari yok, kol agrisi ve halsizlik durumu haric. ben milyon tane kedi sevdim, gözlerine damla yaptim cok isirildim tirmalandim, bir sey olmadi. bolca kan yoksa ortalikta penik olmayin. ama riske deger mi sorusunu da kendiniz tartin.

bu arada kedi hiyar, hala bizim evin oralarda takiliyormus, gelen gecenden harac keser gibi mama istiyormus. hiyar agasi. tüm gece kosturdu hastanelerde bizi. bir de saglik ocagindan geldiler, kedi nerde en son ne zaman gördünüz. gördüm desem asi ortasinda kesilecek, bagisiklik kazanmadan bitecek olduklarimla kalacagim. kediyi falan alir götürürler diye de cekindim, yok dedim kedi. saldirgan degildi ama görmedim daha dedim. asilari sonuna kadar oldum. kediyi de sevemedim bir daha ciplak elle. o kedi sexist resmen. bana ve ablama sevdiriyor, ablama bir sey yapmiyor, bana kimi günler sevdiriyor kimi günler tisliyor.

ha bu arada kedi kuduz olsa dahi 10 gün kadar kulckada takiliyormus, ama tasiyici imis. kedi agresif olmasa dahi miktop tasiyabiliyor.

ama dedigim gibi risk cok cok cok az. ama o risk degmez bence.

Ben de kediden oldum. Olsun bence riske degmez

Şehir neresi? Ankara ya da Kırıkkale değilse kafaya takmayın hiç.

30 küsür sokak kedisiyle ilgileniyorum. allahın günü elimi çiziyorlar. eczaneye dahi gitmedim.

genel kurulda görüşüldü mü? genel kuruldan sonra cumhurbaşkanına gidiyor.

cumhurbaşkanı onayladıktan sonr resmi gazetde yayınlanır.

sözlükten ya da ansiklopediden direkt kopya çek. anket doldurma.

en basinda hata yapiyorsun. neden bu kadar taktin yazar olmaya kuzum?

mesela ne deniyorsun?

En basitinden bu duyuruya dayanarak diyorum ki imlâ kuralları ve noktalama işaretleri konusunda bilgi eksikliğin var. Onları gidermen gerek.

Virgül, noktalı virgül soldaki kelimeye yapışık olur, soru işareti son kelimeye yapışık olur. Şey ayrı yazılır vs.

Yazdiklarini bilmedigim icin seni tenzih ederim ama; arada caylaklarin yazdıklarına bakıyorum da halleri içler acısı resmen. Anket doldurmuşlar, forum yapmışlar, daha çaylak entrisinde millete küfür etmişler falan. Sırada bunların beklediğini görmek çok kötü açıkçası.

tamamen yasak değil, belli bir ölçüsü var, seyahat boyları falan taşınabiliyor, sıvıların toplamda 1 litreyi geçmemesi, 100er mililitrelik ufak boylarda olması falan gerekiyor, o kadar.

thy'nin el bagajında sıvı kuralları örnek olarak, hepsinde aynıdır muhtemelen:
Kurallar:

Sıvılar her biri en fazla 100 ml olan kaplarda taşınmalıdır.
Bu kaplar, büyüklüğü 1 litreyi geçmeyen 20x20 cm boyutlarındaki şeffaf ve kilitli poşetlerin içerisinde, ayrı olarak taşınmalıdır.
Her yolcu sadece 1 adet poşet taşıyabilir.
Son güvenlik kontrol noktasında sıvılarınızın içinde olduğu kilitli poşeti çantanızdan çıkarmanız ve x-ray cihazından geçirmeniz istenecektir.


valize atıldığında dediğiniz? küçük valizi el bagajı olarak alıyorsanız o yine el bagajıdır zaten, yukarıdaki kurallar geçerlidir, ister gündelik çantanızda olsun isterseniz el bagajı olarak aldığınız herhangi bir çantada.

bu arada ben böyle kilitli poşette falan taşımıyorum, ufak oldukları sürece kilitli poşet gibi bir şeyden dolayı sorun yaşamadım, sonuçta hiç bir şey olmasa çantada kremdi kolonyaydı bir şeyler oluyor, onlarda da sorun olmadı şimdiye kadar.

fısfıslı deodorantları direkt çöpe attırıyorlar ondan da haberiniz olsun.

muhammara nasıl yapılıyor bilmiyorum ama google da bütün tarifler, hatta videoları ile var. dikkatli oku ve seyret. ufak bir şeyi kaçırıp da tarifi bozma :)

Tariflere baktım aslında; ama yazmamışlar ya cevizin nasıl olduğunu. Video izlemeye de üşendim doğrusu. İzleyeyim olmazsa.

Baktım bir videoya. Ekmekler ufalandıktan sonra ıslatılıyormuş. Cevizler un kıvamında robottan çekiliyormuş.

Belgesel değil de dizi izlediğinin farkında olarak izleyeceksen izle. Güzel dizidir.

üstada saygımdan başlamıştım geçen sene ama diğer starz dizileri gibi piyasa dizisi. pek bir derinliği olduğunu düşünmüyorum.

Leo'nun ukalaligi disinda cok sevdim ben. Zaten toplam 20 bolum. Kilic var, kalkan var, gizem var, bulmaca var. Cogu sey zekice, birtakim tahmin edilebilir seyler olabiliyor arada. Tarihsel dogrulugu bir kenara birakirsak ben bayildim.

Güzel başlıyoda boka sarıyor sonra mistik olaylara giriyo

roma tarihinin hastasıyız diye başlamıştık arkadaşla, ilk sezon seyrettik ite kaka. ikincisine başladım, 15 dakika sonra bu ne ya deyip kapattım. spartacus'ten sonra çok kötü geldi bana açıkçası. tamam spartacus olmasını beklemiyodum ama fazla kurgusallaştırmışlar işi. abuk subuk bissürü mistik olay var. kafası karışıyo insanın.

ayrıca cidden piyasa bebesi cix leo yapmışlar herifi.leo da insandı genç adam oldu sevişti etti ama murat boz gibi giyinip alımlı çalımlı yürümüyodu herhalde o zamanlarda. affedersiniz ama dönemin romasında floransasında bu tip insanları fena sikerler idi. herif 2014 model giyiniyor.

spartacus demeyin arkadaş ya, özledim lan. bin tane dizi var piyasada, spartacus'ten aldığım tadı hiçbir diziden alamadım/alamıyorum.

ilk sezon güzeldi de ikinci sezonu olmayaydı iyiydi. bundan sonrasını da "başladık artık bi kere" diye izleyeceğim. içimi baydı zira artık.

2 bölüm zor dayandım bıraktım bu diziyi. leonardo'yu disney'in alaaddin'ine benzetmişler. bir tek maymunu eksik kalmış. konu fantastik ötesi zaten.

devilred +1
İlk sezon güzel, ikinci sezon nanay.

çerez niyetine iyi gidiyor. önce güzeldi sonra beklediğimi vermedi ama olsun gene de izletti.
illa işi indiana jones'a bağlamaları gerekiyo sanki. mistik uygarlıklar cik cik vik vik

makineye atıp yıkanamaz mı? yün yastıksa yıkama kokar. bir de yastık kılıfı olmadan yatma. kılıfı yıkarsın.

Yastik kilifi denen bunun icin var. 2-3 gune bir kilif degistirin.

Yastığın üzerine yüz havlusu serip öyle yatın. Havluyu sabah havalandırın ve sık sık değiştirin.

öncelikle yastık koruyucular var. önce bunu geçireceksini sonra da yastık kılıfını.

atalardan dedelerden komşulardn gördüğüm sabah yataktan kalktıktan sonra güneşte bırakıyorlar yastıkları. güneş çok iyi bir çözüm.

ayrıca kumaşlara sıkılan güzel kokular var marketlerde bulabilirsiniz. ütü sonrası kullanılan. markası glade.

ancak öncelikle o kokmuş yastığı ya makine de yıkayacaksınız ya da temizleyiciye vereceksiniz.

sirke gibi kokuyosun di mi kanka?

kulak kepçelerinin ardını iyi yıka len.

yastığı havalandır. balkona güneşin altına koy.

yastik kilifini hergun degistiriyorum ama fayda etmiyor cunku yastigin icine islemis gibi.

havlu fikri hosuma gitti.

o yastık cortlamıştır artık, yenisini al önce. sonra her gün havalandır, güneş görsün biraz.

sina akşin - türkiye tarihi

tarih vakfı yayınları ve kitap yayınevinin yayınlanmış kitaplarına bak.

ayrıca yapı kredi yayınları ve üniversite yayınları da kalitelidir.

evvel tarih felsefesi ve tarih ekolleri ile ilgilen. yoksa pozitivist tarihin açmazları ve çıkmazlarına saplanır kalır, kitap yüklü bir eşekten farksız olursun tarih mevzuunda.

eksisozluk.com

oral sander-siyasi tarih

siddetle tavsiye ederim. cumhuriyet'in kuruldugu ve sonrasindaki yillara dair cok güzel bir kitap.
alisveris.iskulturyayinlari.com.tr

oralsander - siyasi tarih +1
özellikle bu kitabın 1. cildini oku. 1918'e kadar olan tarihi ana hatlarıyla öğrenirsin. onun dışında ansiklopedi oku. oxford'un dictionary of history'si var. o elinin altında bulunsun, tabii ingilizce biliyorsan. eğer türkçe kaynak arıyorsan onun mukabillerini araştır.

Taksi tahmini 30-35 tutar sanırım sahilden, trafik olursa artar bu yalnız

metro ile Levent e gelip oradan da taksiye binebilirsiniz, benzer bir miktar tutar herhalde

itü de inip metrodan taksiyle git ya da girekt beiktaştan 40 a bin önünde in

itü den inip geçmek bana da mantıklı geldi

Ben de öyle oluyorum maalesef. Sanıyorum "şimdi nefesim kesilecek" ya da "ayağım yerden kesilecek" korkusuyla heyecan yapıp hızlı kulaç atmamızdan kaynaklanıyor.

nefesini kullanmayı öğrenmelisin. kiloluysan önce kilo vermek için egzersizler yap yüzme ağır gelir. aslında uygun fiyatlı kurslar var, oralara yazılırsan sana hangi stilde nasıl nefes alıp vermen gerektiğini vücudunu nasıl hareket ettirmen gerektiğini bir aylık bir sürede bile gösterirler.

zayıfsan da, sadece tekniği alıp çalışmaya bakar. 10 kulaç koy önce sınırı, git dinlen, yat sırtüstü, bir iki gün böyle devam et. sonra arttır 15-20 şeklinde, zorluyorsa daha yavaş.

nargile diye bir tabir var. onu bir araştırıver. yüzüstü yüzerken, aldığın nefesi, kafan suyun içindeyken burnundan veriyorsun yavaşça, stabil bir şekilde. nefesine göre 2-3 kulaçta bir nefes alıyorsun. ama önemli nokta suyun içinde nefes vermek. kulaçları da buna göre ayarlaman gerek.


bu işin profesyoneli varsa daha iyi anlatır tahmin ediyorum, ben ilk başladığımda bir tur yapınca nefes nefese kalıyordum. sağolsun biri gösterdi, bir saat aralıksız yüzmeye başladım

sırtüstü yüzüyorum ben :)

175 boy 68 kg. en akılcısı kursa yazılmak haklısınız tabii de, bayram dolayısıyla gunubirlik kacamaklarım oluyor. ondan dolayı tavsiyelerinize ihtiyac duydum:)
aslında yuzmeyi ilerlettiğimi düşünüyorum. suyun üstünde durmak filan benim için hep kabustu. neyse ki hallettim bunu. bugun farkettiğim şey. saçma sapan şekilde yoruldum. bacaklarımı kaldırmaya mecalim kalmadı, o kadar halsizleştim. hızlı yüzüyorum diye sevinirken, birden yorulunca mutsuz oluyorum maalesf.

Nefes almayı bilmemenizden kaynaklanıyor büyük ihtimalle. Sonuçta kasların çalışması için nefes almanız gerekiyor.

Kurbagalama yuzmek serbest stilde yuzmekten daha rahat oluyor. Bir sure kondisyon artirmak icin kurbagalama yuzebilirsiniz.
Eger illa serbest yuzmek istiyorum diyorsaniz hamdim'in dedigine katiliyorum. Bir turluk setler yapabilirsiz aralarinda dinlenerek. Birkac gunde bir setlerdeki tur sayisini artirirsiniz. Tur saymak kulac saymaktan daha kolay.

Hizdan ziyade teknige dikkat etmek onemli. Gerekirse cok yavas yuzun ama dogru yuzun. Ozellikle ilk turlari yavas yuzun.

Nefes teknigi de soylendigi gibi onemli.

Ayrica her spordan once oldugu gibi yuzmeden once de isinmak gerekiyor. Eger yapmiyorsaniz hatirlatayim. Yapiyorsaniz sorun yok zaten:)

tesekkur ederım:)

Supernatural olur mu ki?

The Originals?

Onu biliyorum da başka bi şi bulamazsam ona yöneleceğim. Vampir olayı pek sarmıyor ^^

once upon a time, grimm

sihirli annem.

ehehe.

Selena

(bkz: legend of the seeker)

ilk bölümleri basit gelebilir de sabredince sonra efsane oluyor. kitap serisinden uyarlama zaten kitapları da çok hoş. 2 sezon sürüyor, kısa olması kötü.

Buyulu dedin ve bunun membagi 'once upon a time'.

Rumpelstilskin'in askerleriyiz!

Legend of the Seeker + 1 (Gerçi kitaplar daha güzel ve diziden sonra "Ben Tabrett Bethell'e aşık oldum, kimden istiyoruz" diye gelmeyin.)
Grimm + 1

salem

grimm çok kötüydü ya. supernatural iyidir vampir de her bölümde yok zati.

Merlin'in yerine Atlantis çekildi. Onun gibi olmadı ama idare ediyor işte.

Bir de Haven var, Stephen King'in kitabından uyarlanma. İlk 3 sezonu çok sevmiştim ama o Heroes'a daha yakın gibi.

sizin orada bi çalısma vardı ondan herhalde.

senin yavru kedi modemin kablosunu kemirmiş olmasın.

ben de aynı soruyu soracaktım. açılmıyor bazı siteler inatla

uydunet boktan.

aynen yutupa falan zor giriyorum.

senin ram bitmiş

aynen sorun var

yav yazıktır. bırakın bebeler kırmızı, sarı, pembe, mavi giyinsin. tulumlarının üstünde ördek resmi olsun.

www.littlerockstore.co.uk :)

@mea maxima culpa öyle şeyler giyiyor zaten ama insan oğlunun bir maiden bir metallica tişörtü giymesini de istiyor nede olsa herşey hatıra

@harekatamiri o siteye baktım teşekkürler ama yurtiçinde böyle bir şey satanı arıyorum değiştirme beden açısından yurt dışı sorun çok oluyor

kitap okuyorum. çay içip kurabiye yiyeceğim. idefixten kitap ısmarlayacağım ona bakmaya geldim şimdi.

ing
evet üzülüyorum. çünkü sb yazmayı sevmiyorum.

kus vuruyorum.

bisikleeetttt surduukkk <3 Az once eve geldim, cok yoruldum oturuyorum buzlu kola iciyorum. :p

maç izliyorum. totti penaltıdan gol attı.

henüz işten geldim, ayaklarımı hissetmiyorum. güzel bir gündü. hareket iyidir.

@hohoya ne işle meşgulsünüzdür?

Evet uzuluyorum, bavul hazirlamaya calisiyorum.

düşünüyorum sıkılıyorum

yatıyorum, iyi geceler.

5 yıldır açamadığım viskimi açtım az önce. böyle bir fütursuzluk yaptım.

Alsancakta içiyoruz.

8tracks eşliğinde kitap okuyorum

@ sparkle kiddle

üni. de okuyorum ben. lc waikiki'de satış danışmanıyım. malum bayram falan var. kalabalıktı. ondan bahsettim.

ultimate = sifat
ultimately = zarf

final = sifat
finally = zarf

vb

Google translate bu işler için değil, güvenmeyin

eninde sonundanın karşılığı eventually dir

"her seyin sonu olarak", "sonuc olarak".. gibi bir anlami var.

"Which way you finally bet will ultimately depend on how badly you can't afford to lose."

"He is the part of us all that goes into the darkness, and finally ultimately achieves the goal."

"The condition, which is currently incurable, ultimately leads to premature death."

source: oxford dictionary

var

burada nikini görünce benzer şeyler söylediğim tipler var.

var, siyasilerden tut, komşularıma kadar.

oo hem de ne çok var

Var. Okuyunca direkt aklıma geldi :)

olmaz mıı

kapalı banka mı var ki?

@mea maxima culpa, bayram perşembeye kadar sürüyor ya. şubeye gitmem gerekiyor.

perşembe-cuma tatil edilmedi ki. bütün devlet daireleri açık olacak, bankalar da. paniğe gerek yok.

persembe isbasi yapiliyor.

veterinere danışarak yardım edin.

yalnız çok önemli bir şey bu kuşlarda kuş biti oluyor, çok çabuk eve sıçrıyor. bu konuda çok dikkatli olun. sonra başa çıkması çok zor, geçen bir akrabanın başına geldi.

ekleme yapıyorum:

kuş kırlangıç değil, ebabilmiş... sağlıklı olduğunu anladıktan sonra gökyüzüne fırlattık... öyle yapmak gerekiyormuş. detaylar şurada :)

papaganokulu.org

eve ebabil girmesi de muhteşem bir şey.. iyi atmaca falan dalmamış :) hem her kuş beslenmez ki.. :)))

İstanbul genel olarak çok nemlidir. sırılsıklam terletebilir. hazırlıklı gelin.

iş görüşmesidir, içerde klima vardır dersiniz tamam da dışarda azcık durmanız yeterli olur terlemek için.

Tam anlamıyla hayattan bezdirecek, sırılsıklam terletecek bir hava..
Dün sözde yağmurluydu ama o kadar sıcaktı ki, esen rüzgar bile serinletmiyor yakıyor resmen..

Sabah soğuk suyun altından çıktığım gibi terlemeye başladım. Gerisini sen hesap et.

terlemeyle aranız iyise 1 gömlek yeter, eğer benim gibi problemli bir durum varsa her görüşme için bir gömlek iyi gider. ciddi anlamda nemli bir hava var.. 27 derecey aldanma.. hissedilen 40.

anladim, tesekkurler yanitlar icin, ben de tahmin ediyordum zaten. peki bu zilyon tane beyaz yakali nasil calisiyor takim elbiselerle? insanlar nasil dayaniyor ya?

Bol bol birileriyle konuşun, tanışın. Esnafla falan sohbet edin. Düşünsene 1 hafta boyunca kimseyle konuşmuyorsun. :/

hoşlanacağın türde bir kaç kitap edinmeni tavsiye ediyorum.
ben tek başıma çıktım tatile, gayet keyifli idi, ama yanımda yeterli sayıda kitabım vardı:)

şunu doğru dürüst söylesene. evde kaldım bayramda tek başına de işte.

hiç özel bir durum değil. 1. gün akrabaları telefonla arayıp tebrikle geçiyor. sıradan.

kanka şenlikler oluyo rock-a, zeytinli, kollektiflerin falan cıvıl cıvıl festivaller oluyo. onlardan araştır yakın zamana. ankara'ya geçen tek başıma gittim ama gezinmelikti yani ilk defa hayatımda öle tek gezmelikli yolculuk ettim, sevdim baya. gel bornova'da babamlar amcamlar takılalım misafirlere çay tatlı çekeriz :)

Simdi anlamadim, tek basina tatile mi cikiyorsun, tek basina evde misin bu bayram? Hangisi icin oneri istiyorsun?

Tek başına evde kaldıgım için tek tatile çıkıyorum

müstakbel eşiniz eşlik etsin yalnız kalmak istemiyorsanız.

tekrar form doldurursun, kayıt olursun neyse işte o yaptığın işlem

1 günde hazırladıkları kartları yakıyorlar mı?

Siz gidene kadar basilmiyor sanirim kart

Ctrl+v'ye alacağım artık bunları :p

Kürk Mantolu Madonna
Tutunamayanlar
Anayurt Oteli'ndeki Zebercet de içine hapsolmuş ve yalnızlaşmış bir adam.

Edit: Raif Efendi, evet.
Tutunamayanlar'daki Turgut Özben ve Selim Işık. Selim topluma kabul edilme mücadelesini kaybeder, Turgut ise Selim'in gittiği yolların üzerinden geçer.

tehlikeli oyunlar

karakterlerin isimleri nelerdi?
kürk mantolu madonna'daki raif efendi idi yanlış hatırlamıyorsam. tutunamayanlardaki turgut özben miydi?

tehlikeli oyunlardaki kim lüzumsuz adam mansur'a ya da aylak adam C.ye denk düşen?

raif efendi denilen pısırık ve döneğin önde gidenini karıştırmayın diğerleriyle.

"kurk mantolu madonna" cok guzeldir ama dedigin minvale "icimizdeki seytan" daha yakin.

tehlikeli oyunlar'daki karakter hikmet

Dediğiniz kişilere "protagonist" adı veriliyor.
Adalet ağaoğlunun aysel'i, attila ilhan-sokaktaki adam'daki hasan mesela.
Daha var aslında ama şimdi yazılmamış bunlar geldi aklıma

Oğuz Atay tüm kitapları.
Peyami Safa, Yalnızız
Hakan Günday, Kinyas ve Kayra
Ahmet Hamdi, SAE ve Huzur

Kürt Mantolu Madonna ve Anayurt Oteli önerilerine +1 koyuyorum.