eger sirket maili ise bir sorun olmaz. ozel mail adresi ise uygun degil

Ik maili ise belki ise yarar. Diğerleri ilgilenmez

İK'daki her kişi işe alımdan sorumlu değildir, özellikle büyük şirketse çok fazla alt departman vardır. bulduğun eposta adresi işe alım ile ilgili birine aitse, sorun olmaz, gönderebilirsin. yine de eposta metninde durumunu kısaca belirtmeyi unutma. başarılar.

Geri dönebilirler.

Benzer şey başıma geldi, mesaj attılar cv de gönderin diye.

çalıştığı sürece tükettiği elektrik miktarı o.

yani kışın çalıştığında daha çok elektrik tüketecek çünkü su daha çabuk soğuyacak. yazın ise tam tersi. katalogdan bir değer okuyup tüketimi hesaplayamazsın o yüzden. ölçmen lazım.

devam da değil remake de değil. ama remake'e çok daha yakın.

az önce bir yazı okudum diyor ki; önceki filmleri izlemediyseniz yeni filmi izlemenize engel değil.

Bu bir devam filmi, önceki filmlerin sonrasında geçiyor ama önceki filmleri izlemediysen de izleyebilirsin.

önceki film çekileli 30 sene olmuş. devam olsa bile hatırlayan kalır mı?

ek hesap açmış banka. aman bakiyeni geçme faiz alır.

İyi de, "kullanılabilir bakiye" olarak görünen meblağ benim zaten sahip olduğum meblağ?

değil.

www.eksiduyuru.com

enstitinüzün tez yazım esaslarına bakacaksınız. binlerce gösterim şekli var, her üniversite başka birini benimsiyor.

anladığım kadarıyla sizin örneğini verdiğiniz yayın zaten dergi yayını siz internetten almış olsanız bile onu basılı kaynak gibi göstereceksesiniz. ager apa stilinde atıf yapıyorsanız bunları da (tortop, 2010) şeklinde yapabilirsiniz. net kaynağı olarak herhangi bir yerde yayınlanmamış bir web sitesinden yaptığınız alıntılar sayılır, onları da mecbur kalmadıkça kullanmamaya çalışın eğer lisansüstü tez yazıyorsanız.

üniversitenin tez yazım esaslarında sadece tek yazarlı, iki yazarlı, çok yazarlı kaynaklar ve net kaynağı gibi basit örnekler var. tek yazarlı makaleyi netten alıntıladıysam ne yapacağım konusunda herhangi bir şey yok.

1.5 sene önce 3250'ye almıştım. spec olarak iyi makine ama benim ekranda 2 ölü piksel çıktı, ayrıca tuşumun biri de kendi kendine kırıldı (bu genel bir sorun sanırım bu seride). asus teknik servisi ise berbat.

ama 2500'e bugün yine alırdım.

hddyi söküp ssd taktım ben, çok çok hızlı şu an.

Ben de şimdi onu araştırıyordum, SSD fiyatları uçuyor, kaç gb taktın?

256gb taktım yetiyor.

black team mi ne garip bir ismi vardı.

Bizimkiler leğene su dolduruyor ve icine sebzeleri atıp yıkıyor.

ben şu içinde dönen tambur plastik süzgeç olan salata kurutma zamazingosunu yıkama için de kullanıyorum. ( iyi kurutunca buzdolabında saklama süresi artıyor) www.sanalmarket.com.tr

eksiduyu.ru

benim de bununla ilgili bir duyurum vardı ama kim bilir nerede kaldı...

ben şöyle yapıyorum:
çok açmıyorum çeşmeyi, sebzeleri yıkıyorum hızlıca, gözle görünür çamur vs varsa.
sonra plastik bir kaba koyuyor, tuz ekliyorum. varsa karbonat. kaptaki suda yıkıyorum.

önce sebzeleri yıkıyorum az bir suyla, sonra bir kaba koyup suyu sebzelerin üstüne çıkacak kadar ekliyorum, üstüne de biraz sirke döküp on dakika bekletiyorum.

derince kaplarda yıkamak.
bir el kaba çamur toz neyini atarsınız. sonra biraz suda bekletirsiniz. suya biraz sirke eklerseniz iyi olur. sirke istenmeyen toprak canlılarını, yumurtalarını temizler. suda bekletirken topraklar dibe çöker. sonra bir el daha yıkadınız mı olur. malzeme çok çamurlu değilse tabii. çamurluysa temizlenene kadar yıkarsınız.

bu soru quora'lık :)

biraz da sirke dökün.

derince bir kapta suyun içinde bekletmek. eğer maydanoz, marul, kıvırcık gibi yeşillikler yıkanacaksa sirke eklenir suya.
ama ıspanak, semizotu gibi topraklı/çamurlu sebzeler yıkanacaksa leğene (sirkeli) su konur, içine yapraklar atılır. onun da üzerine bolca tuz serpilir. tuzun ağırlığı ile ıspranaktaki kumlar kolayca dibe çöker. bu şekilde çamurdan arınana kadar yıkanır (ama sadece suda bekletmeye tuz serpince göre daha çabuk sonuç alırsınız)

evde biz bu şekilde yıkıyoruz otları.

not: eğer evde leğençe (leğenin küçüğü, mutfakta kullanılanı işte) yoksa pazardan alabilirsiniz. ama yine de yoksa evyeyi iyice temizledikten sonra gider yerini alüminyum folyo veya gider tıkacı ile kapatıp ufak bir havuz elde edebilirsiniz. o da iş görür.

teledünya ya geçme sakın, hd kanal kalmadı. d smart a geç direkt onda her kanal hd nerdeyse, discoryler de orda. bbc hd ikisinde de var. national geo yok sanırım dsmartta.

ben 2 ay önce teledünya+limitsiz internete geçtim. muadilleri içinde en ekomomik olan buydu.
dsmart sonra bir kampanya yaptı sanırım, aynı ayarda. annemlerde dsmart var baya da iyi kanallar, onu önerebilirim (fiyatlardan çok emin değilim)

nat geo var dsmartta.

tv olarak süper ama adsl sorunlu.

(bkz: tivibu)

turkcell tv yi tavsiye ederim.

sadakat kişilerin bulundukları ortama göre değişen bir şey değil bence. aldatacak olan adam/kadın internette bulur, sokakta bulur, komşusunu bulur, eskisi sevgilisini arar bulur yine aldatır. aldatmayan insanı ise ortamın tetikleyebileceğini sanmıyorum.

aldatacak zamanı buluyosa o "iş yoğunluğunda" eşine ayırsın vakti
koynundakiyılan+1

Aldatma yoğun olup olmamakla alakalı değil, adamın ya da kadının içinde varsa, karakterler arızalıysa aldatacak olan her türlü aldatır. Her türlü imkan elinin altında.

Karaktersizlik.

yukumun nedir? hukmu mu, yuku mu?

sorun ciftlerden birinin veya ikisinin - genlde erkek oluyor tr de- hem evliligin sosyal nimetlerinden faydalanmak hemi de erkekligin vahsi sahip olma durtulerine engel olmak istememesinden kaynaklaniyor, kapali kutularda aile yapilari olusturarak yasayan bir cins oldugumuzdan, oyle her sana kiviranla ya da biyik buranla hasir nesir olmayacaksin evliligin sursun istiyorsan,
soru ise sacma, bunlar birbirini aldatir mi, bekle ve gor, aldatir derlerse bosanacaklar mi yani? ya da yuzde kac alditlar cevabi bekleyorsun ki, ozet insan sevisgen bir yaratik, aile kurumu ise bunu kaldiracak bir kurum degil.

uygun şartlar sağlandığında herkes herkesi aldatır.

Ciftin karsilikli sunduklari maddi manevi seylerin yoksunlugu ile alakali.

Adamlar render için bilgisayar çiftlikleri kullanıyorlar, buna rağmen süreler gerçekten çok uçuk. Yazıda bahsedildiği kadar fazla mı hatırlamıyorum.

Tırt bir şekilde yapsalar filmler sihirli annem dizisine dönerdi.

teknoloji geliştikçe daha detaylı yapıyorlar yine daha aynı sürede işleniyor görüntü. şöyle diyeyim blizzard'ın starcraft 2 diye bir oyunu var. intro videosunun renderını kendileri yapamadı. pixar'a götürdüler onlar da yapamadı (bak walt disney diyorum pixar diyorum animasyonun kralı diyorum). sonra ekranı ikiye böldüler öyle renderladılar sonra birleştirdiler. bu kadar çok zaman ve para istiyor yani anlayacağın

Tek bir bilgisayar icin o sure. 1000 bilgisayarli ciftligin varsa mesala yarim gune dusuyor.

transformers ın bir karesinin işlenmesi 90 saniye sürüyor diyorlardı, kare diyorum bak, saniye değil.

ayrıca 1 saniye 24 kare değil mi, 45 nereden çıktı?

@inheritance slow motion sahneler için 45 fps alıyorlar.

Film dediğin şey 3-5 adamla yapılmıyor ki. zibille adam çalışıyor postundan modelcisine. maliyetlerin yüksek olması çok normal. keza çalışma süreleri de öyle. adamların bütün yazılımları lisanslı. onu haricinde kullandıkları monütörlerden tut da ekran kartlarına kadar hepsi üst segment. sihirli annem gibi olsun istemiyorsan bayılyorsun parayı yapıyor adamlar canavar gibi.

AKP ye oy verenler Tayyip ve tayfasının geçmişi hakkında ne düşünüyorsa, CHP ye oy veren kürtler aleviler CHP nin geçmişine dair ne düşünüyorsa onu.

Ulan pkk eylem yapsa, silah bırakın meclise girin hakkınızı kansız arayın dersiniz, meclise sokmazsınız, ya da girerlerse "geçmişi" sorarsınız. bi acayipsiniz.

saygıdeğer rodion romanoviç,
savaş kirli bir şeydir ve ideal şartlarda değerlendirilemez. pkkdan da apodan da hazzetmem fakat gazetenizdeki yazıda da belirttiğiniz gibi suç işlemek bazı durumlarda maalesef gereklidir.
türkiye cumhuriyetinin 1938-2015 arası tarihini özet geçeceğim.
1.burası türk devletidir, türkçe konuşulur.
2.kürt isyanları başlar. evet emperyalist kışkırtmalar ve destekler vardır ama temeli olmayan bir isyanı sırf kışkırtmayla başlayamazsın. ancak ateşi büyütürsün.
3.1938 dersimde minicik çocuklar sivil anne babaları başları kesilerek öldürülür. sabiha gökçen tarafından bizzat bombalanırlar. mesela chpye oy verenler bu fotoğrafa bakıyolar mı? upload.wikimedia.org biri dışında hepsi öldü buradaki çocukların.
ha dersen ki o chp ile bu chp farklı, bence o chp ile bu chp arasındaki fark, hdp ile o eylemleri yapan pkk arasındaki farktan baya az.

4.türkiyede eğitim seferberliği başlamışken, kürtler cahil bırakıldı çünkü dilden anlamıyorlardı. araştırırsanız görürsünüz oradan "bu çocuklarla anlaşamıyoruz kürtçe bilen birilerinden yardım alabilir miyim?" diye mektup yollayan hocalar bizzat inönü tarafından kürtçülük yaptığı için sürgün ediliyordu. toprak reformu yapmak bi yana aşiret ağalarıyla kolkolaydı yöneticiler. ve bütün bunların üstüne kürt olmak hala suçtu. sırf kürt olduğu için öldürülen kyölüler var. (bkz: mustafa muğlalı )

5.sonra sosyalist hareketler başlıyor kürt sorununa pek eğilmese de ilk kez kürt hakları muhabbeti ortaya çıkıyor. ve 2 farklı darbeyle+kontrgerillalarla bu hareketler de aşırı kanlı şekilde bastırılıyor. burada dinciler, ülkücüler, kemalistler, gülenciler, ortanın sağı ve solu, ordu hepsi kolkola. şimdi bunu hesaba katarsak hdp ve minik sosyalist partiler dışında bu katliama karışmayan yok. nasıl oy veriyorsunuz?

6.maraş çorum olaylarında mhpnin bizzat katılımıyla yüzlerce alevi öldürülüyor. üstüne darbe oluyor diyarbakırda kürt olduğunu iddia edenlere bok yediriliyor. türkçe konuşamayana bok yediriliyor. ziyarete gelen annesi kürtçe oğlum dedi diye dövülüyor. (bkz: kamber ateş ) (bkz: 5 no'lu cezaevi )

7.şimdi bu arkadaşlarını işkencede kaybetmiş, liderleri idamlarda ölmüş, akrabaları maraşta çorumda katledilmiş, arkadaşları diyarbakır cezaevinde kendini asmış, asker zoruyla fare yemiş insanlarda oluşan nefreti tahmin edebiliyo musun? benim başıma gelse neler yapabileceğimi düşünemiyorum. peki bu insanlar nabıyor? yüzde 90ı hiçbir şey yapmıyor. acılarıyla derneklerde yasal eylemlerde hayatlarını geçiriyorlar.

8.yüzde 10u ise pkknın dinamik gücü oluyor. ve 1984te kısasa kısas eylemler yapan bir silahlı örgüte dönüşüyorlar. devlet hala kürt yok diyor, sanatçılarını edebiyatçılarını öldürmeye sürmeye işkenceye almaya devam ediyor. pkknın içindeki salt türk düşmanı kısım (apodan habersiz anlamında demiyorum) köy basmaya çocuk öldürmeye devam ediyor. ama bu eylemler çok tepki topluyor içlerinde ve yapanlar infaz ediliyor. (apo ve diğer üst kişiler onlara yıkıp ayrılıyor aradan maalesef)
9. ve işin üzücü yanı bütün bu derneklerdeki yüzde 90ın yapamadığı etkiyi köy basan silahlı örgüt yapıyor. çünkü devlet diğer barışçılları her gün dövüyor, seslerini kısıyor, kaale almıyor. 60 sene boyunca hiçbir parlementer, barışçıl sözü kaale almayan gördüğü yerde bastıran bir güce karşı patlayan ve işe yarayan bir volkanın hikayesini dinlediniz.

şimdi bunu bu kadar uzun uzun neden anlattım, çünkü şu anki hdpnin egemen gücü o eline çocuğu bırak insan kanı bulaşmamış yüzde 90'dan yani alevilerden, sosyalistlerden, kürtlerden, barış isteyen pkklılardan, alevi öldürmemiş islami kesimden, diğer partidaşları gibi ezilmiş yok edilmeye çalışılmış translardan, eşcinsellerden, katliama uğramış ermeni,rumlardan oluşuyor. hepsinin de ana isteği barış. ister inan ister inanma.


nazi özentisi hepar, vatan partisi alevi ve kürt düşmanlığı hiç eksilmemiş mhp, dersime katliam dedi diye kemal kılıçdaroğluna sözünü geri aldırtan, ermenilerin yanında yürüdü diye milletvekillerinin ihraç edilmesini isteyen chp, ve hepimizin bildiği kanlı işlerde eli olan saadet, bbp, akp
ölen bütün çocukların bir daha ölmemesi için hiçbir samimi adım atmıyorlar. ben bu adımları sadece hdpde görüyorum. ve oy veren insanlar da bu çocukları öldürenlere değil bir daha hiçbir çocuk ölmesin diyenlere veriyor.

ya bi bitmediniz gitti. "HDP'ye oy verecekler" diye başlayan duyurulardan gına geldi.

He kardeşim PKK'ya oy veriyoz. tamam mı, rahatladın mı?

kardeş bunlar ülkelerini çoktan satmış boşuna dil dökme.
hemen tayyipe oy verenler şöyle kemale oy verenle böyle diye atılırlar.
madem çok seviyorsun ülkeni çık dışarı sokaklara atıl ama öyle boş boş esnaf dükkanlarını yağmalamak için değil adam gibi ülkeni bu kan emicilerden kurtarmak için atıl. o zaman en önde bende gelirim seninle.
Hepiniz sahte devrimcisiniz hepiniz, sağ görüşlü birisi olarak ben sizden daha devrimciyim. 21 yıldır gazi mahallesinde oturuyorum, içiniz boş aga bomboş.
Yani sayısız sol görüşlü arkadaşım, kardeşim var. Faşist amerika deyip iphonedan tweet atarlar, burgera gidip "whopper" "whopper" diye inlerler, amerikayı bizden çok besler bunlar ama alayı bomboş.
Çoğuda üniversiteye gidiyor bunların, tahsilli adamlar he hani böyle saf insanlarda değiller.
Tabi atamız yine ileri görüşlülüğünü konuşturmuş;
"Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir."

Mustafa Kemal ATATÜRK

Siz yine bildiğinizi yapın verin HDP'ye AKP'ye CHP'ye oy, ucu size dokununca keşke ele avuca değer bir şeyler yapıp kurtarsaydım ülkemi bu kan emicilerden demezsiniz umarım.

bak hdp'ye niye oy verilmeli buradaki cevaplardan çok anlaşılıyor.

birisi tarihsel süreç için tane tane ne olup bittiğini sistematik bir şekilde anlatmış.

hemen ardından gelen satılmışdan girip, kan emiciden çıkmış ama bir mesneti yok yani, öyle saldırmış.

@hamitt'in izahına itirazın varsa söyle, ikna et vermeyelim.

Siz var ya siz.. Adamı zorla HDP üyesi yapıp, önlük giydirip bildiri dağıtmaya çıkartırsınız siz, ah siz yok musunu siz :) çok sıkıldım bu başlıklardan çook.

Ben senin oyuna karışmıyorum biraderim, "o da onun politik çapıdır, napalım böyle bir ülkede yaşıyoruz" deyip geçiyorum. Sen de benim için aynını de, geç.

@marido mesnet mi istiyorsun? 21 yıldır bunların içindeyim yetmez mi?
Halkçıyız diye bağırıp duranların eylem günü esnafa kepenk kapattırdığını biliyor musunuz? o adamın zararını kim karşılayacak bu halkçılar mı?
dayanak çok benim her günüm dayanak.

Çocuksuzsa umurumda olmazdı. Çocukluysa da velayetin kimse olduğuna, çocukla anlaşıp anlaşamama göre değişir.
Sorun o değil; sorun şu ki boşanmış kişi tutup da benimle evlenir miydi? Gerçi her türlü çok da fark etmezdi, seviyorsam çok da takılmazdım herhalde.

gönül bu belli mi olur, kesin konuşursun sonra gider hem iki defa boşanmış hemde çocuklu olanına tutulursun.

Burada boşanıp boşanmaması değil de biraz psikolojisi önemli bence. Boşanmasına rağmen atlatamadığı bazı şeyler varsa, bunu ister istemez bana hissettiriyorsa, psikolojisi bozuk ve düzelme ihtimali yoksa, bu gücü onda göremiyorsam evlenmem.

Ama bu dediklerim boşanmış bir kadın için değil herkes için geçerli aslında, ciddi bir ilişkiden çıkmış birisi de boşanmış birisi kadar travma yaşayabiliyor.

Çocuklu olması ise belki sorun olabilir; çocukla iletişim kısmı sıkıntılı, orada belki biraz düşünebilirim ama sevdiğim insan için o aradaki engeli aşmak için uğraşabilirim. Bu tamamen içimden gelmesine bağlı.

evlenmeyi düşünmüyorum. ama eğer evlenmeyi düşünseydim evlenirdim. daha önce birisine aşık olmuş ve evlenmiştir sonra anlaşamamıştır boşanmıştır. sırf bu yüzden aşık olduğum insandan vazgeçmezdim.

evlenirdim çünkü ben de boşandım, zuhahuah.

not; ikinciye evlenirsem çocuklu hatun daha cazip geliyor. +5 yaş çocuğu falan varsa bilhassa. bebek mebek hiç uğraşasım yok. hazır yapılmışı daha cazip.

çocukluyla evlenmem, ölene kadar çocuklardan uzak durmayı planlayan biri olarak.

evlenirdim elbette. çocuğu varsa da anlaşıp anlaşmama durumumuza göre karar verirdim. ailemin ise kararıma saygı duymasını beklerdim.

40 yas uzerindeysem cocugu olan biriyle evlenirdim, ya da benim de cocugum varsa.

Degilse cocuksuz biri olmasi daha iyi olur.

Ama ben toptan evlilige karsiyim:)

Ama daha bu isler bana cok uzak, buyuk konusmamak gerek.
K23

çocuksuzsa evlenirdim, hiç sorun değil nikah mikah işleri.

çocuk varsa evlenmezdim heralde.

1) Evet
2) Evet

Sevmeden evlenmeyi hiç düşünmezdim. O kişiyi olduğu gibi sevmişim, o kişiyi "o kişi" yapanlara çocukları ve geçmişteki evlilikleri de dahil olduğuna göre bunları sorun etmezdim. Tabi diyelim ki çocukları veya eski eşleri sorun çıkaran insanlar, o zaman evlenmeyebilirdim. Sonuçta onlar da hayata dahil oluyor.

Çocuklar ve eski eşler zorlaştırıyor durumu tabi ki, ama zaten bu zorluklara katlanmaya değmiyorsa o kişi aslında sevilmiyordur, evlenilmese daha iyi. Ama belki çocuklar da eski eşler de çok tatlı insanlardır, sevgi bitti saygı da bitmesin diye iki tarafın da isteğiyle kavgasız gürültüsüz boşanılmıştır, arkadaşlık devam etmiştir. Bu durumda hiç düşünmeden evlenirdim.

Annesi 2-3 yaşında çocukla boşandıktan sonra yeniden evlenmemiş, evlenmemeyi fedakarlık olarak görmüş ve bu yüzden yalnızlığını kabullenemeyip kızına sarmış, kendisine bağımlı yetiştirmeye çalışmış; babası ise boşandıktan kısa süre sonra tekrar (boşanmış ve çocuklu biriyle) evlilik yapmış ve halen o kişiyle evli olan biri olarak bildirdim.

her şey olabilir, evlenmemem için sebep değil. neden ayrıldıklarını bilmek isterdim tüm açıklığıyla.

çünkü babamın da ikinci eşi annem :D üvey kardeşimiz yok ama olsaydı da yapcak bişi yoktu :D insanlar anlaşamayabiliyor.

çocukluyla olmaz da demem. ne rahat insanmışım :D sonuçta benim anam babamın eski karısıyla tanışmış (babanem vefat ettiğinde taziye için gelmişti) bir kadın, kime çektiğim belli :D

Ailemin ne dediği pek umrumda değil. Çocuğu olması biraz soru işareti ama evlenip ayrılmış olması evlenmeme engel değil.

evlenmem.

evlenecegim kisinin daha once evlenip evlenmedigi, cocugu olup olmadigi benim icin onemli degil. sevmissem her seye katlanirim. guzel esigim ziyadesiyle yuksek. esikten iceri girdigi surece gecmisi beni ilgilendirmiyor.

ailemin ne dusundugu cokta onemli degil. o cocukken onemliydi.

benim daha once evlenip evlenmedigim de onemli degil.

Çocuğu olan biriyle evlenmem. Evlendiğimde kendim de çocuk istemiyorum zaten. Çocukları çok sevmeme rağmen çocuk sorumluluğu varsa yengeç yürüyüşüne başlarım. Hayat çok kısa. Gezmek lazım.

Kac defa bosanmis umrumda olmaz ama cocukluysa asla.

Çocukları sevdiği, çocuk istediği halde çocukluysa evlenmem diyenleri merak ettim. Niye evlenmezler çocuk var diye?

Ailesini görmezden gelebilecek ne çok insan varmış. Ben şahsen bu kadar çok olabileceğini sanmıyordum. Çünkü evlilik, iç işlerinde bağımsız olduğu kadar dış işlerinde sürekli aile ile iç içe olan bir müessese. Dolayısıyla ailenin rızası olması bence çok önemli. İş kopma noktasına geleceği durumda, 'Ya o ya biz', 'Benim senin gibi oğlum/kızım yok' noktasında hala ailemi dinlemem, kendi hayatımı yaşarım diyebilecek birileri de var ise aramızda, şaşırırım.
Çocuklu ise evlenmezdim diyen de çok.
Peki siz çocuklu ve boşanmış biri olsanız, biri de size 'çocukların olmasaydı seninle evlenirdim' dese, ne kadar doğru olur ki? :)
Sonunda saçmaladım ama demek istediğimi anlatabildiğimi düşünüyorum.

arkadaş benden önce 2 sevgilisi olmuş adamın 1.5 yıldır burnundan getirdim, evlenmiş boşanmış olsa gör o zaman curcunayı. 'sen onunla da yaptın bunu, artık heyecanın kalmadı di mi? zaten sana boşanmak kolay' gibi türlü argümanla savaşmaktan yorulup evlenemeden ayrılırdık ^_^

boşanmış insanları kadın ve erkek diye ikiye ayırmak lazım. kadınların genelinin kafası karışık oluyor hatta kimisi bu travmadan kurtulamıyor. adamların da boşvermişliği zirveye ulaşıyor. şöyle düşün, ikinci el araçta tatmin eder ama hiçbir ikinci el araç sıfır araç tadında olmuyor bunu da bilesin.

''Ailesini görmezden gelebilecek ne çok insan varmış. Ben şahsen bu kadar çok olabileceğini sanmıyordum. ''

buranın sanal bir ortam oldugunu hatırlatarak, çoğu kişinin samimi cevaplar vermediğini, gerçek hayatta başına gelse burada söylediğinin tam tersini yapacağına emin olabilirsin. cevapların taş çatlasa yüzde 10-20'si samimidir ve gerçekçidir.

evlenirdim. hatta çocuğu varsa daha da iyi. çünkü benim de çocuğum var. baba olması benim için bi artı. genelde başından evlilik geçmemişler cevap vermiş. çocuklu bekar birinin de görüşü olsun dedim. saygılar.

Akyaka'yı öneririm. Ama akyaka gerçekten çok sakindir. Yazın bile çok hareket olmuyor orada. Daha doğrusu eğlence, ekşın yoktur orada. Ama ben olsam akyaka'ya giderdim. Öğrencilik hayatım boyunca oralarda sürttüm :D ayrıca denize girme olayında marmarisi bilemem ama akyaka'da girmen imkansıza yakındır. Çünkü denize çok tatlı su karışıyor orada.

bodrum'da donuyoruz reis. marmaris'i bilmiyorum ama akyaka'da sıklırsınız. montunuzu kazağınızı mutlaka alın.

marmariste sezon hafiften açılmaya başladı. bence gidin en güzel mevsimi şimdi. yalnız akşamları serin olur hakikaten montunuzu kazağınızı alın.

Akyaka çok sıkıcı olur bu zamanlarda. pek alternatif yok zaten yapılacak şeyler açısından.

Marmarisin de ideal zamanları bence,hem kafa dinlersiniz hem de eğlenebilirsiniz :)

tabi NiSAN SONU gibi giderseniz daha iyi olur.

Bugun carsi izninindeki askerler denize giriyorsu marmaris'te.

Akyaka'da denize girmeyecekseniz 2 gunde sikilirsiniz.

denize girmeyeceksen sıkıntı olmaz. çok güzel koylar var marmariste, koyları gezersiniz. piknik yaparsınız. turunç, orhaniye, selimiye kız kumu, bükler, hisarönü tarafları şimdi daha yeni çiçekler açıyor bahar havası çok güzel olur. kısaca deniz ve gece hayatı pek olmaz. doğa gezileri olarak tercih edilebilir.

Marmaris'de gece hayatında bir canlanma var mı? Marmaris yerine İçmeler'de kalalım diyorum ama orası nasıldır? Gece dışarda içecek mekan bulabilir miyiz?

Bence içmeler kalmak için daha huzurlu ve güzel bir yer (marmaris merkezdekiler denize girmeye oraya gelir mesela ;)

merkezdeki gece hayatına da 10 dakikada ulaşırsınız. Gece hayatı şu an öyle çok çılgın değildir,sezon başı sonuçta. Ama balık restoranları ve güzel kafelerin hepsi açık tabii ki :)

içmeler yaşlı işi. marmariste kalın, her yere yürüyerek gitmenin keyfine varın. denize girmeye içmelere, turbana, turunca gidersiniz.

Ruhum yaşlı olduğu için İçmeler'den yer ayırttım. Teşekkürler bilgiler için.

aşırı şarj sorunu mu? nerden duydunuz acaba onu, lollipop tamamiyle şarj dostu bir sürüm..

galaxy s5te bir sorun olduğu malum. dün akşam %80de bıraktım, sabah şarjı bitip kapanmıştı telefon. başka telefon ve modellerinde bu stabilizasyon yapılmış olabilir ama zannediyorum samsung bunu becerememiş. bende bu sabah kitkata döndüm.

@masa penisi

@vincentvega sorun lollipop'ta degil kullandiginiz uygulamlardadir. hangi uygulamanin cihazi uyku moduna gecmekten onledigini bulun ve onu silin. tum dertleriniz bitecektir. arama yapmak icin anahtar kelime "wake_lock"

s5'i bilmem ama lg g2'ye yükledim en son 59 saat falan açık kaldı telefon.

Uyku moduna görmeye engelleyen uygulamalı kapattım, olmadı.

@crucio

geri alma işlemleri vs yaptığınıza göre custom rom felan atmışsınız, şarj mevzusu kernel ile alakalı birşey ayrıca.

@masa penisi

Ne demek istediğinizi anlamadım. Açıklayabilir misiniz acaba?

lollipop yükledikten sonra kitkata nasıl döndünüz acaba?

odin üzerinden resmi kitkat sürümü indirdim, root yapmadan.

@masa penisi

@w2die
eyv ama yuh bu bilgiyi vermek için para istemenin yasal olması bile ilginç geldi bana.
kahrolsun kapitalisme. :/

4 yine iyimis ben is bankasindan (bankamdan) istedim 6 tlye yolladilar.

herhangi bir bankacı arkadaşınız varsa bedava söyler size.

bilgilerini ozelden at bana soyleyim notunu..

halkbank internet şubesinde bedava.

2010 ve 2013 çıktı sonra, açıkçası şimdiye kadar her zaman yenisini kullanmaya çalımışımdır ve öyle stabillik sorunu falan yaşamamışımdır, her yeni sürümde bir şeylerin değişmesi sebebiyle biraz alışma süreci oluyor ama her zaman kullanışlılık ve imkanlar yönünden office sürümleri her zaman üstüne bir şeyler koyarak ilerlemekte bence.
Bu yaz ya da sonbahar da yeni sürümü gelecek sanırım.

office 2013 tabii ki.

17-18 yaşına gelmiş adama yapılır mı bu ya. bırakın naparsa yapsın. gelecek onun geleceği.
bu işler interneti kesmekle, saat sınırlaması koymakla olmaz.

ne zannediyorsunuz? internet saati bitince "hadi ders çalışayım bari :)" falan mı? işler daha da karışacak. bırakın ergenliğini yaşasın.

aynı sorun kardeşimde de vardı. okula gitmiyordu, sınıfta kalmaktan kıl payı kurtuldu.
evet, bilgisayarı kaldırmak olmaz. kendisinin sıkılıp bırakması lazım.
biz kardeşime bisiklet aldık, sosyalleşmeye başladı ve bilgisayarı kaldırdı. 2 senedir evde bilgisayar yok.

böyle, sosyalleşmeye yönelik bir şeyler düşünebilirsiniz.

yaygın kanaat sorunun çözümünün diğer bagimliliklarda olduğu gibi azaltarak ve sonra kesilerek olduğu söyler ancak şahsi fikrim profesyonel yardım alınması yönünde.
"kendisinin sıkılıp bırakması" da bi bagimlilik icin kisa vadede ulasilabilecek bi cozum olmaz. "gelecek onun geleceği" yaklasimi da cok yanlis olur

benzer bir durumu yaşamış biri olarak tamamen kardeşinizin düşüncelerine bağlı.

ben de aynı durumdaydım. abim yapmaya çalışırdı sizin yaptığınız şeyleri. bazen gönül mevzusu da girince işin içine ben abartıyordum olayı. gezmeyi, internete girmeyi falan işte. ama genelde ayarındaydım yine de özellikle geç kalkma, sabahlama olaylarımız çok benzer sizinki ile.

abim karşısına alıp konuşmuştu. allah pek fazla tesiri olmadı ama benim düşünce stilimde ''bir şeyler başarmalıyım vardı, bu emekler boşa gitmemeli. şükür öyle de oldu. haa onları dinlese idim bahsettiğiniz şu derece olayı ki iğrenç bir baskıdır o. çok yapıldı bana da. oralara girebilirdim ama hiç hedefim olmadı. baskılarda hedefimi değiştirmedi.

yaşamış biri olarak tamamen kardeşinizin sizin hakkınızdaki düşüncelere bağlı bence. haa herkes annesini babasını sever. buna şüphe yok ama çok da sıkıntı değilse maddi durum bazen düşünce yapısı değişebiliyor. motivasyon kaynağı ne olacağı belli olmuyo.

yanlış bir şey yazdı isem de özürdilerim.

oynadığı oyun ne acaba merak ettim. ben de 2 sene önce knight online denen bi oyuna bulaşmıştım. 6 ay oynadım ve hesabımı 500 tl ye bi öğretmene satarak oyunu bıraktım ama insan yoksunluk hissediyo bi süre. yapacak bişey bulamıyo. eğer maddi durumunuz iyiyse dışarda gezip tozması için para verebilirsiniz bence. parasızlıktan da olabilir bu durum.

abi ne demek 17 18 yaşındaki çocuğun geleceği ya? dalga mı geçiyorsunuz siz? bi dönün bakın allah aşkına 17 18 yaşındaki halinize? hani gören bilen de aileler inanılmaz iyi yetiştiriyorlar çocukları, 17 18 yaşında herkes muhteşem mantıklı davranıyor zannedecek. yok öyle yağma.

alıp konuşacaksınız karşınıza, gerekirse her gün. profesyonel destek almanızı tavsiye ederim, öncelikle lisedeki rehberlik hocasından. gerçi onlar çok fazla umursamazlar ama, iyi biriyse yardımcı olmaya çalışır muhakkak. son çare ise bilgisayarı kaldırmak ancak iş bu aşamaya gelmeden önce profesyonel destek. siz şu sözlükteki duyurudaki kontlara konteslere bakmayın. havaya sıkmak en kolay şey.

ister 17-18 olsun ister daha 15lerinde olsun, o şu an geleceğini kendi başına çizecek olgunlukta değil. o yüzden sınırlama da koyacaksınız, gerekirse bilgisayarı da kaldıracaksınız. o yaşta çocuğun hayatı sadece ev+okuldan ibaret olduğu için bu kısıtlamalar illaki ders çalışmasına pozitif etki eder.

ebeyevn konuşmasını olayına katılıyorum. ders çalışması mesajını verin. sert konuşmaktan korkmayın. şunu yap, bunu yap demek yerine kendinizden örnek verirseniz daha etkili olur. böylece tepki vermesinin önüne geçersiniz. bu konu üzerinde düşünmeye sevk etmeyi başarırsanız o da daha sıkı tutunur. bana kalırsa sabahlaması çok yanlış. onu bir şekilde engellemeniz lazım. geç yatmak/sabahlamak verimli çalışmayı direkt bitirir. uzun vaadeli çözümlerin daha etkili olacağını biliyorum ama sizin böyle bir lüksünüz yok. ben olsam bilgisayarı şu an direkt kaldırırım. stres atmak istediği zaman size gelsin söylesin, o zaman o güne özel açılır. hatta sabah dersaneye gitmediği günler asla oynamamalı. bu arada artık telefonların bilgisayardan farklı bir yanı kalmadı. gerekirse onu da kısıtlayın. son sınıf diyorsunuz, şurada 3 ay kaldı. 3 ay dişini sıksın. bilgisayarı kaldırma konusunda ben eski yöntemden yanayım. olmazsa olmaz 1-2 kabloyu alın saklayın.

17-18 yaşında, kendi bileceği iş ne demek ya?

kendi parasını kazanır, ayakları üzerinde bir başına durabilir o zaman kendi geleceği olur.

ben 33 yaşında tez yazıyorum. bu yaşımda bile konsantre olamıyorum, lise öğrencisi hiç olamaz. tatlı sert konuşun bence.

bilgisayarla ilgilenmediği vakitlerde ders çalışıyorsa tamam ama her şekilde takılıyor sallıyorsa bilgisayarı engellemek çok iyi bir seçenek değil gibi. hatırlıyorum bilgisayarsız odaya kitaplarla gönderdikerinde beni, duvara bakardım. bir soru çözer yarım saat duvara bakardım 14-15 yaşındayken. bence yapılabilecek en iyi şey, evde istediğini yapmasına izin verip dersaneye gitmeye zorlamak. 0 uykuyla da olsun gitsin. orda dikkatinin dağılma şansı yok, hem diğer öğrencilerin ne yaptığını görüp bir ihtimal gaza gelebilir.

hatta sakince şu pazarlığı yapabilirsiniz, ya bilgisayarı kaldırıyoruz ve sen bunu hiç kullanamıyorsun + dersaneye gidiyorsun. ya da bilgisayarı bırakıyoruz ancak dersaneye bir gün bile devamsızlık yapmayacaksın.

İşin teknik tarafı için yorum yapmam gerekirse, Windows içinde "Aile Koruması" ile çözüm üretebilirsiniz. Yapmanız gereken yeni bir kullanıcı hesabı açıp o hesaba Aile koruması koymak. Bu sayede kullanım saatlerini kısıtlayabilir, hangi uygulamaları çalıştırabileceğini dahi belirleyebilirsiniz.

windows.microsoft.com

Açılan sayfada, sağ üstte işletim sistemini değiştirip kendi sisteminizdeki ayarları öğrenebilirsiniz.

abi kardeş birlikte ya da onun tek başına/arkadaşları ile yapabileceği başka bir aktivite bulunamaz mı? birisi bisiklet demiş, bence de mantıklı. örneğin düzenli olarak bisiklete binilse ya da açık havada başka bir sportif aktivite yapılsa, çocuk yorulsa, bilgisayar oynamaya vakit bulamasa, zamanla bir nebze bilgisayardan soğusa? yüksek sesle düşünüyorum sadece.

ama zaman kısıtı koymak ya da benzeri herhangi bir zorlama ters teper kanaatindeyim. çocuğun başka (ve daha yararlı) bir aktiviteyle uğraşması lazım sanki.

Profesyonel destek diyen herkese +1000.
Aile terapistinin nereden başlayacağına dair bir tahmin yapmak gerekirse; eğer anne babanız sağ ise bu konunun sizi ilgilendirmediğini, kenara çekilmenizi salık verecek ve ebeveynlerinizin bilgisayarı bir ödül olarak kullanacağı bir sistem geliştirip bunun uygulanmasını isteyecek. Tüm bu olup bitenin ailenin ilgisini toplamakla ilgili olduğunu, o evin içinde güvende hissetmediğini vs. anlatacak.
üniversite sınavına bu kadar az kalmışken ben olsam ilaç desteği de isterim, psikiyatriste giderim ki, sakinlesin biraz.
Koskoca adam diyenleri de anlamıyorum. 18 yaşını bitirene kadar çocuk o. Ve bu müdahaleye ihtiyacı var. 18 yaşımızdaki halimize söyleyeceğimiz laflar o zamanlar ebeveynlerimizden duymaya ihtiyacımız olan laflardır hep.

yetersiz mi? açıklama yapmayacağım, gülün geçin.

asla yeterli olmaz diye bir şey yok. ev için misal çatıyı panelle kaplıyorsun. fabrikanın çatısını da kaplasan yetmez, bunun için çatıya koyman şart değil, başka bir yerde enerji santrali kurup şebekeye basarsın, şebekeden çektiğin elektrikten düşülür. yeteri kadar rüzgar gülü, güeş paneli kullanarak bütün dünyanın elektriğini elde edebilirsin ama şu an için verimleri düşük, bu santralleri kurmak için çok daha fazla enerjiye ihtiyaç duyarsın.

Onların yenilenebilir enerjiden kastı sadece bir rüzgar türbini ile bir fabrikayı beslemek ise evet yetersiz gelecektir veya güvenilir olmayacaktır. Ancak işin aslı öyle değil. Elektrik şebekeleri enterkonnekte bağlanırsa siz rüzgardan ve güneşten verimli bir şekilde faydalanabilirsiniz. Yenilenebilir kaynaktan istenilen güç alınmadığı anda başka bir kaynaktan beslenirsiniz. Fazla enerji geldiği zaman ise bunu şebekeye geri satabilirsiniz.

rüzgar ya da güneş enerjisiyle demir - çelik sanayisi işletmek pratikte pek mümkün değil mesela. sadece şu an için verimleri oldukça düşük kalıyor, günün birinde yapılamayacak diye bir şey yok.

İş sadece verim değil. Arz asıl sıkıntı. Rüzgar esmezse güneş açmazsayı da düşünmek lazıM iş sanayi olunca. Artı ne rüzgar ne güneş gereken akımı sürekli olarak sağlayaBiliyor tüketim bir kaç megavatı geçince. Sanayide sadece üretilen miktar değil akım da önemli.

senialan'ın dediği gibi biraz. şu an girişsen bütün konyayı kapladığında belki izmit'teki fabrikaları halledebilirsin. bu da verimsiz demek. bizim romantikler asla kabul etmez bunu ama. tabii enerji de o kadar kolay depolanabilen bir şey olmadığı için bu benim dediğim bile fantastik.

fakat bu ileride de asla karşılayamayacak demek değil.

nasıl yetersiz?

sen işkembeden sallayanlara bakma, bu benim mesleğim.

kimi günler almanya'nın yenilebilir kaynaklardan ürettiği enerji diğer tüm kaynaklardan ürettiği enerjiyi geçiyor.

almanya diyorum bak, bütün o sanayisi ile refah düzeyi ile, kişi başına düşen elektrik tüketimi ile düşün.

belgelerle konuşmak lazım: thinkprogress.org

özetle diyor ki yenilenebilirin oranı şu anda %28 ama yeni hedef %75.

@marido'nun mesleğiymiş, bu konuda konuşmak üzerimize düşmüyor belki ama çevre miyendizliği okuyan biri olarak yine @marido'nun linkinden alıntı yapma hakkım vardır umarım:

Germany is one of the largest consumers of energy in the world.
In 2009, it consumed energy from the following sources:
Oil 34.6%
Bituminous coal 11.1%
Lignite 11.4%
Natural gas 21.7%
Nuclear power 11.0%
Hydro- and wind power 1.5%

Germany is the fifth-largest consumer of oil in the world.
Germany is the third-largest consumer of natural gas in the world.
Germany is the fourth-largest consumer of coal in the world,

The LIE in the headline is use of the GLOBAL term POWER when it was actually just discussing ELECTRICITY.

NOT the same thing.

başlık "yenilenebilir enerji sanayi için yetersiz mi?". petrolün yüksek çıkma sebebi ekseriyetle taşıtlarda tüketilmesi.

ayrıca taşıtlarda işimiz daha kolay, bugün arkadaşlar benzin ve dizel motorlarını bırakıyoruz elektrikli araçlara geçiyoruz yaşanan değişimi bir son kullanıcıların ruhu bile duymaz.

bu arada yaptığınız alıntı 2009 yılına ait, yani 5 sene öncesine. bu konular için oldukça eski bir veri sayılabilir. örneğin şu linkte euanmearns.com 2012'de "toplam enerji tüketiminde" yenilenebilirin payı %10'a çıkmış.

modem arayüzünden, modem'e bağlı cihazların mac adreslerini girebileceğin bir bölüm var, -şu an hatırlayamadım- oradan hız limitini ayarlayabiliyorsun sanırım.

Maalesef bizim basit modemlerle olmuyor o iş sanırım, ancak bu yeteneğe sahip modemlerle veya yönlendiricilerle yapılabiliyor olmalı.
Ancak sen kablo ile bağlanırsan ve modem arayüzünden kablosuz ayarlarına girip hızı otomatikten hızına göre istediğin miktara düşürürsen modem o hızla veri transferi yapacağından sana hızlı internet kalır.

anahtar kelimen QOS.

modeminde böyle bir ayar yeri varsa yapabiliyorsun büyük ihtimalle.

mac adresini ayarlama özelligi tüm modemlerde mevcut, mac'e göre hız limitini ayarlayamazsın, QOS ise hat üzerinde akan paketlerin önceligini belirler ses, medya, veri gibin. senin istedigin şeyi saglamaz yani. minik firewall client cihazları oluyor onlardan alıp koyman gerekir ki senin bahsettigin işi yapsın.

Endnote, malum ortamlarda mevcut. Alıntı yapacağınız metni tasnif içersinde tutmayı bilmiyorum ama yapıyordum bu mikemmel program.

adobe acrobatın paralı sürümünde mevcut sanırım, para veremem derseniz şıreklı halinden yararlanabilirsiniz

adobe acrobat postscript diye aratırsanız bulursunuz

endnote'u bilemiyorum ama daha önceden endnote'u kullananlar mendeley'in çok daha güzel olduğunu söylüyorlar.

ben de 2 haftadır mendeley kullanıyorum, henüz daha alıntı tasnifi falan görmedim ama bakılabilir

Mendeley +1 bence de.

bugün öğrencilerimden biri hocam tab'a basıyorum ama yeni satıra geçmiyor dedi.

yakında o da kırar diye düşünüyorum.

ya da o sen misin yoksa?

kestane kebap soruna cevap www.replacementlaptopkeys.com

postimg.org çaresizlik insanın yaratıcılığını körüklüyor. komik ama işe yarıyor :) @marido siteye baktım ama tek tuş için shippingle birlikte epey anlamsız bir masrafı olacak onun. yerli muadili var mı acaba?

bilmiyorum ki. istanbul'da vardır galiba.

ben tek tuş getirtmiştim 15-20 liraya mal olmuştu.

şuan hali hazırda bilgisayardan koku gönderilebildiğine göre çok da uzakta olan bir teknoloji olmasa gerek.

böyle bir şey mevcut. ancak analizin olması için çok büyük test makineleri lazım. şuan için küçük bir telefona bu test analiz aparatını takmamız olası değil. çok yakında olabilir ancak temel kokuları değerlendirebilir mesela çiçek gibi.

çok uzakta olmadığına emin olabilirsin

sesi dijital sinyale çevirmek kokuyu çevirmekten çok daha kolay bir şey.

açığa almak iptal oluyor zaten? para iadesi istiyorsunuz anladığım kadarıyla.

aynen

otobüs kalkış saatinden 24 saat önce iptal etme durumunda bilet parası alabiliyorsun.

ancak otobüs saatine 24 saatten az kaldıysa bileti açık bilet yapabiliyorsun.

parasını almak istiyorsan şubelerden yapman gerekiyor olabilir

Pamukkale' de yanmaz bilet diye bir şey var. Alırken onu secmis olmak gerekebilir.

açığa alınca 6 ay içinde başka bir seyahatte kullanıyorsunuz.

(bkz: eylemsizlik)

öne doğruysa götü iner, arkaya doğruysa eğim götü kalkar sadece arkayı kitlediği için oluyo bu

önden çekişli arabalara özel olcağını zannetmiyorum sonuçta normal fren yaptığımızda dört tekeri de kitliyor ve böyle bir durum olmuyor. ama el freni sadece arkaları kitliyor

önden çekişli araçlarda oluyor sanırım o.

@baba jo,
araba durduğu yerde de oluyor, orada nasıl bir bağlantı kurabiliriz eylemsizlik ile?

@metehan,
sadece arkayı kitlediği için neden havaya kalksın ki?

kapınının çalışma prensibi ile aynı.


el freni çekildiğinde ön tekelerler menteşe görevi görüyor araba da o eksende dönüyor.

aynen menteşe gibi denebilir burnuna doğru eğim varken ön tekerler dönmeye çalışıp arabayı ileriye götürmeye çalışıyor eğim ters yönde olunca tam tersi

@burfak, dururken el freni çekince poposu kalkan bi araba görmedim ben hiç.

ilk defa duydum, bilmiyorum. (k)

Ben de ilk kez duyuyorum.
Ne demek?

bir fallik obje olarak bayrak direği.

kesin kocası olmayan falan anlamına geliyordur.

valla erkek için ''evimin direği'' denir ya, belki ona istinadendir, hani boş, sevgilisi, kocası falan yok diye.

ne demek? ilk kez duyuyorum.

marido'nun söylediğinden türeterek kadın demek diye düşündüm.

arabaların arka ve ön kapı camları arasında herhangi bir direk ya da engel olmaması durumuna deniyor direksiz diye, mesela:
farm1.static.flickr.com

"Omurgasız" gibi bir şey olabilir mi? Hafifmeşrep, hoppa, motor, kaşar vs. anlamlarını çağrıştırdı bana.

"Erkeksiz" demek olduğunu zannetmiyorum. Bayrak direği veya evin direği anlamlarında olacağını sanmam zira bu ifadeler biraz daha naif. Bunların karşıtının "direksiz" olacağını tahmin etmiyorum. "Tokmaksız" gibi bir anlamı olması için de "direk" yanlış tercih bence.

Erkeğim ve tahmini konuşuyorum. Bunu bilen bir kadını tanıyıp tanımadığımı bilmiyorum.

Ben biliyorum. Eski Amerikan arabalarına, klasiklere merakım olduğundan. Kadınım.

bir ışık yılı saniyede 300.000 km giden bir ışının bir yılda aldığı yoldur. yani;

300.000x60x60x24x365 sana bir ışık yılı mesafeyi verir. bunu da 600la çarparsan sonucu bulursun.

spoiler: 600 ışık yılı 5676480000000000 km eder.

55.000.000 km = 0.0000058 ışık yılı

600 ışık yılı = 5.670.000.000.000.000 km

55.000.000/(isikhizisaat)= saat
bence ay bile yapmaz. Mobilim hesapla

55.000.000 km ise sadece 183 saniye yapar ışık hızıyla

1 ışık yılı 8,5 trilyon kilometre. ona göre 55 milyon km yi hesap et.

600 yılı ışık uzaklıkta dünyaya benzeyen bi gezegen varmış. Sizce buraya gitmek mümkün olabilir mi?

olamaz. dünyaya benzemesi yaşam barındıracağı anlamına gelmez. kütlesi olan bir cismin ışık hızında hareket etmesi mümkün değil.

Sence 600 yil boyunca uzayda gidilebilir mi?
Sence isik hizinda gidilebilir mi?

Cevap: Hayir.

ayrıca gitsek bile çok geç kalmış olabiriz, belki de hayat bitmiştir. geriden takip ettiğimiz için son durumu bilemiyoruz orada.

aliexpress'te 4-5 dolara satılıyorlar. bir ay beklemekten başka ne kadar kötü olabilir ki?

Geniş tabanlı bir dijital mutfak tartisi iş görür.

çay kaşığı, yemek kaşığı, tatlı kaşığı, çay bardağı, su bardağı, tutam

Surdaki yesil sapli sey ilgincmis: www.crookedbrains.net

Bende bir plastik olcu kabi var, uzerinde Cup cinsiden, litre, DL, seker ve un icin gramaj gosteren, FL.OZ olculeri var. Olculerin kabin icinden de okunabilior olmasi guzel bir tasarim. Bunun yani sira hassas tarti olmali. Kasiklari kullanmayi sevmiyorum pek.

başlığa cevap: gözümü.

bence göz daha iyi bir alternatif.

Ben ölçü aleti almak istiyorum. Peki, bu konuda cevap verebilecek olan var mı? :)

Terazi: Mekanik, çok iyi marka değil, galiba bir ürünün hediyesiydi. Doğru tartıyor, arada makarna gibi hazır ürünlerle kontrol edip ayar düğmesinden ayarlıyorum.

Kaşık: İkili, tatlı ve çay kaşığı. O da ekmek makinesiyle geldi.

Sıvı ölçü kabı: iki tane oldular. İkisi de mutlaka aldığım bir ürünle gelmiştir hatırlamıyorum şimdi.

Bu kadar yeterli oluyor bana. Terazi en işe yarayanı. Diğerlerinin alternatifleri var, bardak kaşık kullanılabilir.

ben bu linkte attığın cup seti ile spoon setini kullanmayı tercih ettim. sebebi de daha çok yapmayı sevdiğim tatlı kek türü şeyler için adam akıllı bulduğum bütün tariflerin abd sitelerinde yer alması idi. 1 cup un mu diyor ölç unu, at kaba karıştır. öbür türlü onun su bardağı ya da gramaj ölçüye dönüştürme işi çok angarya geliyor.

cupların yanında sıvılar için de ml ölçen ölçü kaplarından kullanıyorum. japon pazarında satılanlar bile hayli hayli işimi görüyor.

bunun dışında bir de annemden aldığım eski usul tartı var. dediğin gibi 1 2 gramlık ölçü çok rahat anlaşılmıyor ama. yakında ucuz yollu bir dijital tartı alabilirim o yüzden.

anladığım kadarıyla tüm bu işlevi gören bir tartı yok.

yani her halükarda farklı setler halinde almam gerekecek galiba

Cup/spoon seti isine yarar.
Ben teraziyi Rossanndan aldım, baya iş gördü.
Sıvılar için de paşavahçe'den bardak almıştım, o da iş Görüyor.

Komili!
Şaka gibi ama hakikatten muhteşem ürünleri var..

Aynen komili super

sofia var

komili satılıyordu markette iyiyse dediğiniz gibi 32'li komiliye ortak girişeyim arkadaşla :D

maylo seviyorum ben.

ama komili'ye de +1

2 gündür en mahrem yerlerime temas ettirdiğim komili'ye geçer not veriyorum ve teşekkür ediyorum.

gene de bir selpak tuvalet kağıdı kalitesinde olmasa da soloyla aynı hatta daha yumuşak ve emici diyebilirim. ayrıca suya değdi mi hemen parça parça da olmuyor fiyatı da uygundu 24'lüsünü 17 liraya aldım.

mopaşta geçen hafta 32lisini 19 liraya aldım, indirimleri kovala
bu arada bence komili > selpak

Gümrüğe takılacağını sanmam. Bazen akvaryumcularda ve internet satıcılarında benzer ürünler oluyor. Tetra, sera, red sea vs. gibi markaların hazır setleri var lakin ben bu tür hazır setleri çok gereksiz ve pahalı buluyorum. Aynı seti kendi başına daha ucuza istediğin gibi yapabilirsin.

40a 25 cm gibi bir boyutu var. kurulu halde geliyorsa takılabilir bence.

takılma ihtimali yüksek. ayrıca sistem çok iyiymiş. buralarda benzerini uygun fiyata bulsam anında alırım.

hocam elin yatkınsa sen de yaparsın, ben yapmıştım, ucuza gelir hem, bi tek üst kapagını sonradan aldım

Kimse dememiş ama amazon o ürünü türkiyeye yollamıyor, aracı kullanman gerek, bence osrun gümrük değil de kırılma ihtimali falan var.
Aracıların da yüksek kargo çıkarma ihtimali de var.

D-Smart var bizde, ben memnunum film kanallarından festival filmleri yayınlayan özel bir kanalı var mesela çok güzel.. Yeni filmlerden de yayınlıyor sık sık.. Bir kanalda kaçırdığın bir filmi başka bir kanalda yakalama şansın oluyor çoğu zaman..

Digitürk film kanallarını sevemedim ben örneğin belki alışkanlıktır bilmiyorum ama böyle..
Tivibu hakkında bilgim yok..

d-smart film kanalları biraz işi savsakladı ama belgesel kanalları falan gani. muhakkak birini izleyeceğim diye diğerini kaçırıyorsun.

tivibu kullanan bi arkadasimda denk geldim, 5 liraya film filan kiraliyosun, eger sinema paketineki kanallar kotuyse ve kullaniciyi boyle film kiralamak zorunda birakiyorsa diye dusunuyorum acikcasi...

Tivibu açık ara önde bence,
İçerisinde yüzlerce ücretsiz filmi kanallara bağımlı olmadan istediğin ande izleyebiliyorsunuz.
Tercihiniz filmse hiç düşünmeden tivibu derim.

Bilime gereken önemi verseydi eger devam ederdi.

cevap veriyorum, halamın bıyıkları olsaydı.

ilgili referanslar, (bkz: fransız devrimi) (bkz: ulus devlet)

Endustri devrimini yapabilseydi muhtemelen. Ama bu bir suru faktore bagli, bunlarin basinda, en buyuk engel olarak da din (daha dogrusu yobazlik) var tabii ki.

evet çağ açıp çağ kapatırken dinsizdi osmanlı zaten. Allah'ım bu malları yaratıyorsun başıboş bırakma yarabbim.

soruna cevap olarak: ekonomisini savaş dışında da çeşitlendirebilseydi, yeni kaynaklar yaratabilseydi yaşardı. ama sürekli yeni topraklar ve onlarla birlikte gelen ganimet/vergi kolay geldiğinden yönelmemişler böyle şeylere. bu da sonu oldu tabi.

ne yapılsa yapılsın yıkılırdı. 1. dünya savaşı imparatorlukların sonu olmuştu zira.

amerika diye bir kıta hiç var olmasaydı büyük ihtimalle osmanlı hala yaşıyor olurdu

süveyş kanalı.

@tescillimarka çağ kapatıp açarken savaşla yaptı bunu. bilimle yapmadı. laf koyacağım diye bu kadar kasmayın.

bende sanayi devrimi ve fransız ihtilaline +1 basıyorum. daha küçük bir toprak parçasında (bugünkü turkiyeden hallice) sanayi yatırımları yaparak hayatta kalabilirdi.

"çağ açıp çağ kapatırken"

ya bsg.. tarihi nasıl da götünüzden anıyorsunuz..

söze osmanlının tarih çağı açıp kapattığını söyleyerek başlayanlar tarih tartışıyor ülkemizde. cehalet ne güzel bir şey ya, yerim. ingiltereyi çini afrikayı kızılderilileri çok güzel etkiledi istanbulun fethi.

Viyana'yı alsaydık herhalde çok daha erken yıkılırdık.

Çağ açıp çağ kapatma olayı 1000 yıllık şehrin silahla ve barutla ele geçirilmesidir. Tüm DÜNYAYI etkiledi denemese bile ay çok Önemsiz denemez. İngilizler kıçı kırık bir ada krallığı idi o zamanlar Hakeza Afrika uzak bir kıtaydı. Eski kıtanın merkezi olan ve yaklaşık 2000 yıllık bir devletin yokolması ise ay Çin'e ne etki etti ki diye küçümsenemez.

Osmanlı devletinin tarihi 300 yıllık zaferler 300 yıllıkta yenilgiler tarihi değildir bu aşırı basitleştirmek olur. 1700lerin ortalarına kadar Osmanlı yenilgilere ciddi toprak kayıplarına uğrasa bile hala güçlü bir devletti. Yüzyıl boyunca Aşama aşama zayıfladı ve 19. Yüzyıl'ın hasta adamına dönüştü.

Peki me olsa devam ederdi. Aslında enteresan olan o kadar uzun süre yaşayabilmiş olmasıdır. 600 yıl boyunca tek bir hanedanın Kontrolü Altında varlığını devam ettirebilmiş bir Monarşi olarak Dünya'da ki tek örnektir. İngiliz ve Fransız devletleri bile sürekli devrimler içinde Çokça defa yönetim ve hanedan değişikliklerine uğradıkları halde devam ettiler. Sırf son 200 yıl içinde Fransa 2 devrim 1 imparatorluk 2 kraliyet yönetimi ve 5 cumhuriyet yenilenmesi yaşadı.

Osmanlı'yı mükemmel sistem demek yanlış olur tabii fakat daha dikkatli incelenirse eğer Beşik ulemalığı, Savaş'a ve ganimete fazlaca Bağımlı bir ekonomi ve ticaretin gayri Müslim unsurların eline bırakılması, emperyalist ve kapitalist politikaların uygulanmaması gibi sebepleri düşündüğümüzde zayıflatan sebeplerine görmek mümkün oluyor.

osmanlı'nın çağ açıp kapadığını da öğrendim duyuru sayesinde sağolun valla, dünya tarihini orhan veli ilköğretim okulunda aldıkları hayat bilgisi dersiyle sınırlı sanıyorsunuz sanırım.

kimse bilemez.

bir fikre karşı çıktık kendi yorumumuzu da ekleyelim bari.

osmanlıdan çok başarılı bilim adamları, çok başarılı sanatçılar çıktı. inkar edemeyiz. 600 senelik devlet, milyonlarca kişiden oluşuyordu. asıl soru şu olmalı, 600 yıllık devletin yetiştirdiği bilim adamı sayısı neden bir elin parmaklarını geçmiyor ? milyonlarca kişiden 600 yılda neden 20 tane bilim adamı çıkmamış ?

osmanlı bir bok yapmadı, şunu kabul etsin artık herkes. diyeceksiniz ki be hey gerizekalı, viyanaya kadar kim gitti, hazar denizine kadar kim gitti, bilimsel kültürel başarılar askeri başarıların devamlılığını sağlar, 300-400 yıl bu devlet nasıl genişlemeye devam etti ?

cevap çok basit. hala söylüyorum osmanlı bir bok yapmadı. ilerlemesini sağlayan tek şey kilisenin yıllarca avrupanın tasmasını tutmasıydı. kilise osmanlıya geç paşam yaptı demiyorum, kilise yüzünden avrupa böyle kaldı diyorum. bakın bi, ne zaman kilise biraz kontrolü kaybetse avrupa bildiğin ağzına tükürüyor osmanlının. 300-400 yıllık birikim kaç senede yerle bir edildi ? osmanlının 400 yılı kaç senesine denkmiş avrupanın bakın.

"e 1700den 1923e kadar nasıl ayakta durdu o zaman ?" sence durdu mu ? ingiltere soldan rusya sağdan italya aşağıdan girseydi sence daha mı çok kar edeceklerdi ? osmanlıyı ayakta tuttular (evet tuttular. osmanlı ayakta kalmadı) osmanlı da kurtulmaya çalıştıkça mecburen daha çok bağlandı, daha çok faydalandılar osmanlıdan.

hadi rusya soldan istanbula sağdan konyaya girdi diyelim. ee ? değer mi askerlerinin yarısını kaybetmesine, değer mi ülkesinde o kadar muhalif edinmesine, değer mi ülkeyi tekrar inşa etmeye çalışmasına, o kadar resmi işi düzenlemesine.

osmanlı kalsın orada, ne var ne yok alalım elinden. gayet güzel bir mantık. bizde de bu "denge politikası" diye öğretiliyor.

türk tarihi 1000 yıla yakındır bozuk. aşağı yukarı melik şah döneminden sonra devamlı düşüşe geçti. osmanlının başlattığı bir şey değil yani.

Asimilasyonu fazla yapmadi, bununla birlikte egitimide dusuk kaldi bu bilimsel gelismeyide engelledi ve batti olarak yorumluyorum ben

cehalet ne güzel şey diyen adam abdulhamit'in eşsiz diplomasisinin esasını şöyle açıklıyor:

"hadi rusya soldan istanbula sağdan konyaya girdi diyelim. ee ? değer mi askerlerinin yarısını kaybetmesine, değer mi ülkesinde o kadar muhalif edinmesine, değer mi ülkeyi tekrar inşa etmeye çalışmasına, o kadar resmi işi düzenlemesine."

age of oynuyor sanki.

how-to-learn-any-language.com
impactofthefallofconstantinople.weebly.com
www.mainlesson.com

orta çağ ve sonundan bahsederken osmanlı'nın adını anmayan tek makale gösterin de hayat bilgisi kitabı yerine nereden tarih öğreniyorsunuz bi görelim.

1 paragrafta 30 sene padişahlık yapmış (ve cidden dolu dolu yapmış, en azından öbürlerine nazaran) adamı akademik dille açıklamamı beklediğin için teşekkür ederim.

dikkat ettiysen neden işgal edilmediğini açıklamaya çalıştım. "şimdi kalksak 8 saate şamdayız." mantığında bir cümle kurmadım.

Bu konu icin ortaokul-lise ders kitaplarini oneriyorum.

bkz. magna carta, cografi kesifler, bilim, fransiz devrimi, sanayi devrimi

bu gelismeler oyle bir anda olmadi. osmanli devleti yuzyillardir cagin gelismelerinin gerisindeydi. ustune ustluk kalitesiz yonetimi ve beseri kaynaklarindaki islam kulturu ile gelecek de vaat etmiyordu. dunyanin ugrastigi konular ile osmanlinin ugrastigi konular cok farkliydi. su anda da farkli.

oyle x sey olsaydi osmanli hala yasardi diye sacma sapan bir sey yok. osmanli devleti yikilmaya mahkumdu. su anda da ifade ozgurlugu ve bilime onem vermedigimiz icin gelisememeye mahkumuz.

not: Evet, tarihimiz mufredatta cok boktan isleniyor farkindayim. Ama seviyemiz belli ki bu.

Yahu Osmanlı devleti Avrupa ve Amerikada akademik olarak başarılı bir devlet ve sistem olarka görülüp çalışma yapılırken bizdekiler Osmanlı yüzyıllar boyunca gerideydi, zaten yıkılıcaktı güzellemeleri yapıyor.

Tarih akademik bir disiplindir kahvehane muhabbeti gibi 3-4 basitleştirilmiş cümle ile yorumlamak sığ kalır.

Öncelikle osmanlı tabiki yıkılacaktı, her devletin nihai kaderi yıkılmaktır. İngiltere yıkıldı, Fransa yıkıldı, Rusya yıkıldı. Polonya 3 defa yıkıldı, Avusturya 2 defa.

Yüzyıllarca geriden gelme olayına gelince, o kadar büyük bir fark oluşmadı. ve Osmanlı ile Avrupa arasında 1500lerde Osmanlının önde götürdüğü bir teknoloji vardı. 1600larde durum eşitlendi ve sonlarına doğru Avrupa öne geçmeye başladı.
1700lerde avrupa iyice ilerlemeye Osmanlı geride kalmaya başladı.
1800lerde zaten Aradaki makas açıldı bayağı.

Padişahlık babandan oğula geçiyordu ondan geri kaldık diyenlere gelince

1914'te kadar babadan oğula geçen Monarşik sistemler:

Britanya İmparatorluğu,
Rusya Çarlığı,
İtalya Krallığı,
İspanya Krallığı,
Almanya İmparatorluğu,
Japon İmparatorluğu,
Çin İmparatorluğu,
Sırbıstan,
Bulgaristan
Yunanistan
Karadağ,
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu,
İsveç,
Norveç
ve Danimarka Krallıkları.

İslam Kültürü gelecek vaadetmiyora gelince,
1500lerde Preveze muharebesinde, mohaçta, Viyana kuşatmasında dinsizdik, ondan öndeydikte 170de birden müslüman olunca mı geri kaldık?

Gerileme toplumsal bir olaydır. Bugün ABD geriliyor ama etkisi ancak 100 yıl sonra farkedilmeye başlanacak. 1600lerde Osmanlı Devleti o zamanın zirvesindeydi. Sosyal ortam olarak, zenginlik olarak ve diğer mefhumlarda.

Rahat ve zengin bir devlet olduğu için yavaş yavaş ben en büyüğüm kibrine kapıldı. Düşmanlarını önemsemedi. İlmi olarak pozitif bilimleri pek önemsememeye başladı.
Yazılı kültür olarak geride kaldı.

Biz keyif çatarken Avrupa Coğrafi Keşifler, merkantalizm ile uğraşıyordu.

Adamlar öne geçtiler ve biz durumun farkına varıp lan aslında o kadar güçlü değiliz diye birden sudan çıkmış balığa dönünce artık bayağı geç olmuştu.

Avrupa kadar bilimadamı çıkartamamıza gelince, tabiki çıkartamadık zira arada coğrafi ve nüfus olarak devasa fark vardı.
Bir yanda Kastilya (ispanya), Krallığı, Roma-germen (avusturya) imparatorluğu, Fransa Krallığı, İngiltere krallığı, Polonya, İtalyan devletleri, İsveç ve Danimarka Krallıkları, Rusya çarlığı, Portekiz, Bİrleşik Eyaletler(hollanda) sayıldığı taktirde 13 adet güçlü krallık ve küçük devletlerin siyasi/askeri/ekonomik/nüfus gücüyle tek başına duran bir Osmanlıyı karşılaştırıyoruz.

1. dünya savaşında Almanya-Avusturya imparatorlukları Fransa, İngiltere, Rusya ve İtalyaya direnemedi.

2. Dünya savaşında Almanya-İtalya, Fransayı ezdiler, Ama rusya-ingiltere ve ABD'ye direnemediler.

Bütün bunların hepsinin toplamına Osmanlı nasıl direnecekti? Kanuni protestan-Katolik savaşında protestanları, Fransa Almanya savaşsında Fransızları destekledi. Denge politikası güttü o ara dünyanın (Çin hariç) en güçlü devleti olmasına rağmen. BUgün ABDnin Çin-Rusya bloğuna karşı Dünyanın en güçlü devleti olmasına rağmen Avrupa Bloğunu yanına alamsı gibi bir nevi.

Birde türk Tarihi bin yıldır bozuk diyen adamı, Melikşahtan sonrası kötü diyen adamı şu an Türkiye değil, her hangi bir avrupa tarihi konuşulan yabancı bir forumda yazsın bu dediklerini, adamı şamata çıakrtmaya çalışan bir troll diye banlarlar, ciddiye almazlar.

Kendi tarihinden veya yaşadığı tarihten bu denli uzak, bu derecede bilgisiz birisini ciddiye almanızı önermem.

Fakat tabiki, Harvard Üniversitesinde çalışan kitapalr bastıran prof GÜlru NEcipoğle, Prof Cemal Kafadar ve Prof Halil İnalcık aslında konu hakkında bilgisiz ama günde 3 litre kola içen adam çok daha iyi tarih ve sosyolojik gözlemler yapıyor

Şimdi çıkıp yok Osmanlı böçyle salaktı, şöyle gerideydi, böyle dandikti diyenler olacak.

O yüzden Tavsiyem Cambridge Üniversitesinin (İngilteredeki en iyi 2., üniversite, DÜnyada ilk 15e giriyor) Yayınladığı Şu kitabı okuyabilirsiniz:
(arkadaşlar Türk işi tarih tü-kaka, ne varsa Yabancılar, avrupalılar biliyor biz salağız dedikleri için İngiliz Akademisinden bir Tarih kitabı koyuyorum)

www.cambridge.org

Buda bir işe yaramadığı söylenen, yüzyıllardır geride kaldığı söylenen, veyahut 1000 yıldır geride kalındıını iddia edenler için tam tersini savunan, Harvard Üniversitesi Türk ve Osmanlı Tarihi kürsüsü'nün adresi, güzel akademik yayınlar var, okuyabilirsiniz.

www.fas.harvard.edu

Şuda BBC'nin Osmanlı hakkında yaptığı 3 bölümlük belgeselden bir bölüm.

Yukarıdaki arkadaşların dediklerinin tam tersini söylüyorlar nedense.

www.youtube.com

Buda Sovyet sonrasında RUsya'da Osmanlı hakkında çıkan makalelerin olduğu bir kitap, güzel makaleler barındırıyor tavsiye ederim:

www.tandfonline.com

sadfasdfasdf yav he he osmanlı en büyük bir numaraydı tamam.
bbc belgeselinde ermeni soykırımından bahsediyor what a shame :) keşke izleyip koysaydın.

Sizinle benim aramdaki fark şudur.

Siz Osmanlının komple batık lanet dandik bir devlet olduğunu söylüyorsunuz.

Bense Osmanlınında normal bir devlet olduğunu güçlü-zayıf taraflarının olduğunu ve son yüzyılda iyice geriye giderek çöktüğünü ve bunun doğal bir süreç olduğunu söylüyorum.

O kadar yazdığım yazıyı okusaydınız Osmanlı bir numaraydı diye bir cümle kurmadığımı veya öyle bir iddiada bulunmadığımı görecektiniz.

Fakat 2 satırlık bir cevap aslında cevap değildir, cevap verilemediğinden geçiştirme ve konuyu değiştirmektir "ama o belgeselde ermeni soykırı var=((" diyerek.

Demekki ermeni soykırımı iddiasını içeren bir belgesel koyduğuma göre, dediğiniz "osmanlı bir numaradır" şeklinde bir şey söylemiyorum zira eğer öyle bir iddiam olsaydı herhalde böyle bir konudan bahseden belgeseli izleyin diye önermezdim.

Lütfen kendi içerisinde çelişen iddialar ve 2 cümlelik, her hangi bir düz adamın kurabileceği basit bilgi içermeyen iddialar yerine daha ayakları yere basan, mümkünse benim yaptığım gibi yabancı kaynakları, yabancıdan kastım Kalitesi dfünya çapında kabul edilen üniversitelerin kaynaklarını da yazarak gelmeniz.

- II. Mehmet roma'yı alsaydı
- II. Bayezid italya'dan çekilmeseydi
- I. Selim bu osmanlı'yı bu kadar sunnileştirmeseydi
- I. Süleyman viyana'yı alsaydı
+ Mustafa tahta geçseydi
- II. Selim doğu avrupa'yı türkleştirseydi.
+ Sokollu biraz daha yaşasaydı.

Osmanlı 17. yy'da çökmez çok daha uzun süre güçlü kalabilirdi.

öte yandan:

- bilime gereken önemi verseydi.
- müslümana güvenmek yerine osmanlı üst kimliği ile o çeşit milliyetçiliğe önem verseydi
- devleti dinciler değil devlet adamları yönetseydi
- "abi nasıl olsa baharat ve ipek yolu bizde. alternatife gerek yok diye" yatmasaydı
- coğrafi keşiflere ayak uydurabilseydi
- sanayiye ayak uydurabilseydi
- yağma ve vergi dışında düzgün bir ekonomisi olsaydı
- kafes sistemi olmasaydı
- padişahlar iyi eğitim alsaydı

20. yy'a güçlü olarak girerdi.

osmanlı'nın en iyi yaptığı şey araklamaktı. bizansın birçok şeyini araklayarak kendine uyarladı. toprak sistemi de bunlardan biridir. çevresindeki boşluktan da yararlanarak genişledi. ne zamanki avrupa reform yaptı, bunlara dur bakalım demeye başladılar. o kıyasladığın 13 krallıktan daha geniş toprağı ve beşeri şartları vardı osmanlı'nın, ama bir tane bile bilim adamı yetiştiremedi. en önemli sanatçısı mimardı, o da ayasofya kubbesini taklit etmekle ömrünü geçirdi.
sonrasında bir başarıymış gibi bahsedilen denge politikası sonucu -ki osmanlının şuurlu bir şekilde yaptığı bir şey değildi- 200 sene fazladan yaşadı. rusya saldırınca ingiltere yardım etti ki mısır'ı kaybetmeyim diye, ingiltere saldırınca rusya yardım etti ki ingiltere dibime gelmesin diye. kırım savaşını ondan kazanabildi, yoksa ne mümkündü. 1871'de 2. reich kurulunca ingiltere'nin önceliği almanlara kaydı. ruslara ne yaparsan yap dediler onlar da 93 harbinde belinin suyunu aldı osmanlının. ve devamında yıkım da geldi.
özetle osmanlı komşularının dezavantajını lehine kullanarak güçlendi. ama 600 sene dünyayı yönetti demek çok saçma. bu yönetim de savaşarak oldu yani sadece savaşla dünyaya damgasını vuran bir devlet. ne bir sanatçı ne bir bilim adamı dünyaya yararlı olacak bir çivi çakılmadı.

Dünyanın "yıldız mimar" olarak seçtiği, Harvard Üniversitesinin Sİnan Çağı diye 500 sayfalık a3 boyutta kitap bastırdığı Mimar Sİnan'a "hayatını ayasofyanın kubbesini taklit etmekle geçirdi" diye biliyorsan, kusura bakma arkadaşım, ama zır cahilsin, bilgisizsin, tamamen cehaletten kaynaklanan bir ör yargıyla konuşuyorsun.

Gİt bir Mimarlık fakültesinde her hangi bir kişiye bunu söyle ki suratına gülüp küçümseme ile sana baksınlar.
Mimar Sinan gibi bir dehaya bu kadar basit bir bakışla bakan birini hayatım boyunca görmedim.

Belki okursun ama zannetmiyorum.

www.skylife.com

Tarihteki osmanlili bilim adamlari olmasa su an hala ilk cagda yasiyor olurduk. Osmanli uzaya arac gonderen ilk devletludur. Cag atlatmistir hepimize. Hoplatmistir bizi. Osmanli oyle guzel bir seydir ki dadindan yinmez.

Evet, yine bir dalghacı "cool" arkadaşımız daha teşrif etti.

hayır gerçekten bu kadar basit cevapların, bu tarz ehi ehi tadında liseli cevapları yazarak bir şey ispatladığınızı mı zannediyorsunuz?

Bence bu tarz cevaplar vererek kendinize olan öz saygınızı yitiriyorsunuz zira sürekli geyik sürekli geyik bir yerden sonra düşünce tarzını ve fikir üretme kapasitesini düşürür-basitleştirir.

mimar sinan'ın ve
sultanahmet camii mimarı sedefkar mehmet ağa'nın
türk olmadığını biliyorsunuzdur umarım

ayrıca evet, mimar sinan, bizans kilise esteği ve tekniğini taklit etmiştir.

sinan çağı demişsin ama thy dergisi la bu asfsafsadgsafdg rte'nin oğlu da harvard'lı yani ne oluyor orada doktora yapınca?
sultan ahmet camisine bir bak net ayasofya çakması. adam hayatı boyunca ayasofya kubbesini geçmeye çalıştı, en sonunda 90 yaşlarında selimiye camisinde geçebildi. garip garip linkler vererek kendini haklı çıkarma. sanki almanlar yenilince bizde yenik sayıldık diye yazanlar bu prof lar vs değilmiş gibi.

Türk olup olmaması ne farkediyor?

Ulusçuluk 19. yy akımı. Osmanlı nüfusu müslim-gayrimüslim olarak ayrılıyordu ve devlet "imparatorluk"tu. Bugün OBama ne kadar amerikalıysa Mimarsinanda o kadar Osmanlıydı.

Mimarlık okumadan ayasofya çakması diyorsun.

Öncelikle biraz mimari okuması yap.

Temel sistemleri, destek sistemleri, kubbe taşıması, statik nedir bunlar hakkında bilgi edin.

Yoksa kendini rezil etmekle kalırsın az biraz okumuş birinin yanında bunları söylersen. Yüzüne bir şey demezler ama arkandan çok dalganı geçerler. Dediklerinden çok daha azını söylediği için cahil lan bu resmen keko diye çok kişi dışlandı mimarlık/Tarih fakültelerindeki konuşmalarda.
Yanlış link yollamışım New York Times gazetesi linki:
www.nytimes.com

proflara gelince ben sana türk proflarını örnek vermedim ABD'den örnekler verdim.

Almanlar yeilince yenildik sayan tarih anlayışı ile benim verdiğim İngiliz ve Amerikan Tarih ekolü arasındaki bağlantıyı da algılayamadım.

ya adam ömrünü ayasofya kubbesini geçmek için harcıyor işte anlamadığın ne? sen her b.ku biliyorsun ya tarihçisin, mimarsın, sanatçısın falan asdfsadfasf
bana verdiğin link skylife dergisinde türk bir prof harvard'da doktora yapmış onunla mimar sinanı övüyorlar. almanlar yenilince muhabbetini yapanlar da bunlar işte. linkteki yazıyı bi okusan anlarsın.
neysen neysin mimar sinan tüm camilerinde ayasofya'yı geçmeye çalışmıştır. biraz okusan bunla ilgili yazılar var. bak ayasofyayı geçmeye çalışan adam osmanlı'nın çıkardığı en ünlü adamdır asdfasdf ömrünü ayasofya kubbesini geçmeye adıyor bak tekrar ediyorum ayasofya'nın kubbesini geçecek hedef bu kadar sığ. yaklaşık 32 metre kubbe çapı. aralarında 1100 yıl falan var. süper devlet osmanlının en süper adamı bu

Mimar Sİnan'In ömrünü Ayasofyanın kubbesini geçmek için harcadığı, ve Selimiyeyle bunu becerdiği olayı sağcı tarih anlayışının ortaya çıkarttığı basit bir masaldır.

Genelde magazinsel tarih anlayışının hakim olduğu gazetelerde yazılır, Mimar Sinan aslında Mihrimaha aşıkmış hikayesinin masal olması gibi.

Sende zannedersem Hürriyet haberde bir yerde okudun.

Zira Ne Mimar Sinan'In öyle bir maksadı oldu, Ne de Selimiyenin kubbesi Ayasofya kadar büyüktür, büyük yapamadığından değil, isterse Ayasofyayı çok rahat geçebilirdi ama Geçmedi, beceremediğinden veya imkanı olmadığından değil.

İşte bunu Sİnan Çağı kitabında okuyabilirdin, eğer tarih bilgini 3. sayfa haberlerinden almayı yeterli görmemiş olsaydın.

Sana yolladığım Linkteki profesör HArvard üniversitesinden profluk aldı, eğitimi Harvard ekolündendir. Beğenmediğin Gülru hoca seni 100-200e katlar böler. TÜm DÜnyada Konferanslarda baş konuşmacı olarak davet edilir.

New York Tİmes gazetesi linkini de yolladım 2 üst mesajda okuyabilirsin.

Bundan sonra adamakıllı bir kanıta dayanan cevap yazmayacaksan lütfen başka bir şey yazma. Zira bildiğin hikaye anlatan Tarih tezleriyle geliyorsun.

Ayasofyayı geçmeye çalışıyormuş Sİnan, ancak sonra geçmiş filan.

Sİnan Ayasofyayı geçmedi, isteseydi Selimiyede geçerdi.

Mimari sidik yarıştırma bilimi değildir, Sİnan ben daha büyük yapıcam diye hareket etmedi, fakat sizde AKP zihniyeti olduğu için daha büyük-daha iyi modunda bir anlayışınız var maalesef, Çamlıca tepesine devasa 7 minareli cami dikmek filanda o anlayışın eseri.

Mimar Sİnan Ayasofyanın 500 yıl daha ayakta kalmasını sağlayan kişidir, 3 defa çatlayan ve çöken o kubbeyi, ve strüktürü tamir eden, hatalı/eskik kısmını tamamlayan bir dehadır.

NEyse, söz arif olana konuşulur derler.

Basit ve kasaba bilmişi modunda cevaplar ancak bilgi düzeyinin düşüklüğünü belli ediyor maalesef. Tavsiyem en kısa zamanda yapabiliyorsan kaliteli bir üniversitenin mimarlık bölümünü ziyaret etmen olacaktır.

Yalnız eklemek gerekirse ben o kadar kaynak vermeme rağmen görüşlerini doğrulayan "1" tane bile akademik kaynak vermedin bana, hep iddialarla geliyorsun oysa kanıtın yok.

sadece Tayyip gibi boş laflar, atıp tutmalar görebiliyorum.

Bilim objektiftir, birikim üzerinden, deneylerle ve kanıtlarla ilerler.

Lütfen bilimsel bir yorum/kanıtla gelin.

Cidden sıkıldım şurada laf yetiştirmekten zira çok kısır ve verimsiz bir konuşma bu.

Ben akademi'den örnekliyorum, sen gelip ama sinan ayasofyaya yetişmek istiyodu XD XD XD şeklinde cevaplar veriyorsun.

eycof oynamayan, trade yapacak liman bulamadığı için altınsız kalıp mecburiyetten ekmekçi basmayan, millet trebüşleri açarken palaları salarken herbal basıp tevekkül etmeyen osmanlının neden battığını anlayamaz. relic goldla bi yere kadar.

Bilgili birisin hatırladığım kadarıyla. Yaptığın savunmalar da bir tık gösteriyor bunu.

Ama olmamış. Dediklerinin çoğunun cevabı yazdığım göt kadar yerde vardı.

Eskiden insanlar Osmanlı'ya direk tapardı, şimdi örnekteki gibi "Ya ben yanlışlarını söylüyorum. Son yüz yıl çöktü." demeye başladılar. Osmanlı hep bok çukurundaydı, ancak son yüz yıl o kadar çok battı ki siz bile savunamayacak duruma geldiniz. Genelde bunu tartıştığım insanların bilgi seviyesi "Viyana yüzünden..." civarlarındaydı. Ancak bu halinizle siz bile Osmanlı'nın o muhteşem yüzyıllarından örnekleri, Osmanlı'ya odaklı bir şekilde veremiyorsunuz. Kıyasla iyi olunmaz. Daha az kötü olunur.

istanbuldaki rasathane kapatılmasaydı
halifelik osmanlı'ya geçmesiydi
kapütülasyonlar olmasaydı
fransız devrimi yaşanmasaydı
sanayi devrimi olmasaydı
halamın sakalı olsaydı

osmanlı hala yaşardı.

yahu doktora yapmış harvardda dio sen profluk aldı diosun. bana kaynak diye skylife dergisinden röportaj veriyorsun. he sen haklısın. he sinan geçmek istemedi ayasofyayı, onun için onun çakması sultan ahmet'i yaptı. bi de akp'li diosun asdfasdf yani kusura bakma da osmanlıyı boklayan benim yücelten sensin, ben mi akp'li oluyorum? komiksin genco

bu arada "istanbulun fethi ile osmanlı çağ açıp kapattı" bir türk tarih tezidir.

dünyanın başka hiçbir yerinde bu şekilde işlenmiyor. türkler çağ değiştirdi vay be demiyor kimse. haberiniz olsun.

rönesans, reform, amerika'nın keşfi, işleniyor. istanbulun fethi etkisi en minimum olan olay.

ki aslında bu durum da osmanlının neden yıkıldığı hakkında fikir veriyor gibi değil mi?

millet rönesansla, reformla, buluşlar ve keşiflerle yani fikir sistemlerini değiştiren şeylerle, hayat tarzlarını değiştiren şeylerle uğraşırken, biz hala kıçı kırık fetihlerle övünüyoruz. al sana osmanlı neden yıkıldı.

----

okulda istanbulun fethi haftalarca anlatılıyor. tek tek bütün savaşlar, hisarların yapımı, zincir, karadan yürütme, bilmem ne, en fazla timur olmasaydı ne olurdu diye tartışıyoruz. rönesans, reform, keşifler, icatlar, matbaa vs. "bi de böyle şeyler vardı ya" diye geçiştiriliyor. işin ilginci %99'luk kesim istanbulun türklerden 200 sene önce venedikliler tarafından fethedildiğini bile bilmez. bari bunu anlat değil mi?

batılı çocuklar (abd'yi saymıyorum) rönesans neden oldu, kilise neden boktandı bunları tartışarak büyüyor. e yıkılırsın tabi.

tarihte onlarca dönüm noktaları vardır. o olmasaydı bu olurdu ise binlerce olasılığı ortaya koyan bir hayal denizidir. onlarca, yüzlerce kırılma noktaları vardır. mesela fatih ve yavuz 5-10 sene daha yaşasaydı muhtemelen viyana roma falan alınmış ve fransa, habsburglar da dahil olmak üzere tüm avrupa haraca bağlanmış olurdu.ancak çok ileri gideceklerini zannetmiyorum. çünkü bu geniş coğrafyaya yetecek bir nüfus yoktu. belki muhteşem sülüman nüfusu artırmak için dizideki gibi bir hayat yaşayarak yeni doğan bebek oranını artırmaya çalışıyor olabilirdi. :)

Mustafa Kemal'e Sabiha Sultan'ı verselerdi belki ingiltere gibi kraliyet ailesi devam ederdi. Üstelik modern, sanata önem veren bir kraliyet ailesi varken başta, ecdadımız böyleydi diye bıkbık edilmezdi, sembolik takılırlardı. Bir de halifelik ünvanıyla yapılan yeniliklere "caizdir" diyerek müslüman halkı sakinleştirip, başka başka uydurma şeyhlerin gazıyla saçmalamalarını engellerlerdi.

yuh yani her şey ok de. lafı mimar sinan'a çapsızdı demeye getirmek izansızlık.

hele ki sultanahmet'i mimar sinan yaptı demek tamamen cahillik.

Cevap: Yaşıyor olduğunda Osmanlı olamayacağını bilseydi yaşayabilirdi.
Yıkılan diğer imparatorlukların devamı halklar da bizim gibi "ne olsaydı yaşardı" yı konuşuyor olsalardı Osmanlı hala yaşıyor olabilirdi mesela. Bunu konuşuyor olmak bile Osmanlının yıkılmasının nedenlerinden biri bana göre. Üstelik bir arpa boyu gidememişiz, hala aynı tas aynı hamamız. Bizden sonraki kuşaklar "Türkiye ne olsaydı yaşardı"yı konuşacaklar bu gidişle.

Bilimin halklara ulaşamamasından tut, ulaşanların da bir halt yapamamasından çık. Yönetimin aklı bilme uzaksa, halkın bütünün aklı almıyorsa ulaşanlar n'apsın.

Bak burada bile kendi öz tarihimizi tartışırken bazılarının ne dediğini bazıları anlamadı.
Verilen linklerden bir tane adam gibi türkçe kaynak yok, cümlelerin içine girmiş yabancı kelimeler var.
Aynı şekilde osmanlıca-türkçe sözlüğü aç, fransızca, farsça, arapça işaretleri olmayan kelimeleri parmakla sayarsın.

Anlamadığım şeyi nasıl yorumlayabilirim ki. Üstüne, en önemlisi de yorumlama becerisini edindim mi? Bilimsel düşünme yöntemlerini mi kullanıyorum yoksa subjektif (siyasi) yorumlar mı yapıyorum.

Osmanlı yaşasaydı o yaşayan Osmanlı addan ibaret olurdu, "Osmanlı" olmazdı. Artık Osmanlı olamayacağını bilirdi. Bunu bilim diyor, ben demiyorum.

Bilimin girmediği yere masallar girer. O da anca uyutur.

(Bilmin girmesi yetmez, bilim tek bir bütün olabilmeli. Halktan saklanmamalı, çarpıtılmamalı, halkın anlayabileceği dile indirgenmeli.)

Geleceği kurtarma adına: Divan-ı hümayun'un dengesi incelenmeli. Anahtar orada.

thesimpleveganista.blogspot.com.tr

thesimpleveganista.blogspot.ca

evdeki malzemelerden şu ikisine benzer bir şey yapacağım.

Evde dünden kalan tavuk-pilav var bir tencere onu ısıtıp yiycez ziyan olmasın.

ya bana arabaşı getirdiler:/ de ben bunu içmiyorum ki n'apacam ben bunu :(
bilmiyorum ne yiyeceğimi acıkınca düşünecem...

pazar günü kavurma ve güveçte mantarlı hindi yaparak ana yemekleri stokladım, 4 gün gider, yanına da salata-yoğurt-turşu üçlemesi.

Evde ton baligi buldum salata yaptım yiyom.

Dünden kalan mercimek köftesi ve patates salatası ohhh:)

yemekhanenin kuru, pilavı

alinazik yapıcam inşallah ev arkadaşım yoğurt getirirse.

mercimek çorbası ve brokoli haşlaması yoğurtlu.

Sucuklu kurufasulye bulgur pilavı turşu

süzme mercimek çorbası

Çiğköfte, mantı makarna

Fırın torbasında hindi göğüs yapıyorum. Onu yiyeceğim. Yanına da brokoli haşlarım. Bir de yoğurt yerim.

içli köfte ve ayran.

ne hayallerle gelmiştim eve, şnitzel, pilav, çorba falan yapacaktım. karnım çok aç olduğu için azıcık ekmeğe yağ sürüp yemek istedim. ekmek ve yağ bitti, karnım doydu :(

kapuska, börülce yemeği, firik pilavı, soğan halkası, kereviz salatası, kırmızı lahana salatası (öğlenden kaldı biraz) çimçim salatasından oluşan garip bir menümüz var bu akşam.

o birini yemez öbürü birini yemez derken bööle oldu.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, makarnasını yapamayan arkadaşı misafir edelim bir zahmet :) sizin menü çok aç doyurur :D

biz kalabalık bir aileyiz, mecbuur :p

ben izmir karşıyaka'dayım isteyen buyursun gelsin, soframız her zaman açıktır. memnun olurum :)

köy peyniri ve haşlanmış yumurta.
bir de sipariş 8den önce gelirse çiğ fındık.

etli biber dolması ezo gelin çorba

Annem lahana sarması yabıyor <3

Dün de koca bir tepsi pizza yaptık <3

yazmasanıza ya yurttan bağlananlar var ayıp, bak çocuk orda yemekhanenin kuru pilavı yazmış.

rencideedipadivar kardeşim, çok haklısın. yazarken tereddüt ettim ama arkadaşlar yazmışlar deyüp yazdım. sonra uyarı gelince pişman oldum ama iş işten geçmişti.

neyse, deminden beri aklımda, önce onu diyeyim sonra başka bişi dicem.

metro çimçimde imdirim yapmış arkadaşlar. kilosu 14 tl, tavuk fiyatına yani.

genç arkadaşlarım,

hayat hep aynı düzende gitmiyor. ben şimdi emekliyim, bir çok şeyi yapabiliyorum. (yapamadıklarım da var) yine de şu anda affan dedeyi bulabilsem varımı yoğumu vermeye razıyım tekrar o okul günlerine dönebilmek için. her anınızın tadını çıkarın son damlasına kadar tadına varın.

makarnayı suyun içine atan arkadaşım, benim makarna hikayemi okursan kendini çok daha iyi hissedeceksin.
eksisozluk.com

fırında patatesli tavuk (köy tovuğu)
nohutlu pilav
turşu

lahmacun patates kızartması ayran

norton commander'dan sonra çok bozdular.

boşuna hardwarei yoruyor, mcafee öneririm.

adinda norton gecen baban da olsa hayatindan cikar.

uzak dur
hiçbir antivirüs için removal tool yapmadılar. ama nortonun her versiyonu için var. düşün ki insanlar nasıl kurtulmak istiyor bu beladan

windowsun kendi toolu işini görmüyor mu?

Bitdefender intetnet security oneririm. Antivurus, spyware vs.. Gayet basarili. 2 yillik lisansi gittigidiyorda 30-40tl falandi galiba.

norton 360 kullanıyorum, gayet başarılı geldi bana. sistemi yormuyor bence.

Avira

yenisini alsın o zaman pezevenk.

ya da katlansın yeşil kazağa.

ne istersen onu giy yav. yeşil kazağı kendinde beğenmiyordur, sizin giydiğiniz kazak size yakışıyordur. laf etse bile size, bana yakışıyo şeker ben seviyom diyin geçin. sokaktaki diğer sevgililer birbirlerinin her giydiğini onaylayan insanlar değiller.

Ben de kahverengi sevmiyorum, hatta yeşil de sevmiyorum ama bazı insanların üzerinde bu iki renge bayılıyorum.

Erkek arkadaşım olup olmaması farketmez, buluşacağım kişi belli bir kıyafetimi beğenmediyse, onunla buluşurken onu giymem ammaaa otu boku beğenmeyen biriyse de "amaan be seni mi dinlicem" diyip istediğimi giyerim.

Ben yesili cok seviyorum de? Baskalarinin begenisine gore giyinmemeli bence, begensin ya da begenmesin arkadaslarin ne fark eder? Sana olan sevgi ve saygilari giyimlerine gore mi degisecek?

abi siz ileride dayak yerseniz de çok şükür dersiniz. bu kadar takmayın karşınızdakini yeşili sevmiyorsa sevmiyor sen seviyorsan seviyorsun yani.

Ben de lcha gibi yapardım muhtemelen. Sadece kazaklardan birini mi sevmedi, niye sevmedi, yoksa hepsini mi sevmedi, merak ederdim. Arada bir insanların bir şeye ifrit olması normal olabilir. O zaman giymezdim de, durduk yere her şeye kıl olan biri ise pek sallamazdım.

kırmızı kaşe kaban giy :/

Evet ben de yaşıyorum o ne giysem stresini, bunun için artık bir şeyi beğendim mi hiç düşünmeden alıyorum, önceden çok düşünürdüm, defalarca denerdim, artık giyiyorum beğendim mi hemen alıyorum. Elimin altında hiç giymediğim ama kendime çok yakıştırdığım bir şeylerim hep oluyor.
2. soru için, giymem sanırsam, ancak çok sıkışırsam giyebilirim de, ama hani mesela geyikli tay sevmiyorum dese neyse de herkesin normal gördüğü bir şeyden hoşlanmıyorsa zor.

acaba gerçekten yeşil rengi sevmiyor mu yoksa sana mı yakıştıramamış? bence kendine yakıştırdığını düşünüyorsan giymelisin ya da gardolabını onun sevdiği renklere göre yenile en iyisi evet evet en mantıklısı bu bence :)

5 tane yeşil tonlarında kazağın var ve arkadaş sevmiyor diye bunların hiç birisini giyinmiyorsun. biraz abartı değil mi? niye erkek arkadaşının her dediğini yapmak zorunda hissediyorsun.

ufak tefek istekleri olabilir. fazla dekolte giyinme, çok şıngırtılı küpeler takılar takma dikkatimi dağıtıyor filan. bunlar bir yere kadar normal karşılanabilir.

ancak yok yeşil sevmem, yok pembeyle aram yok filan inanılmaz garip ve itici bir yaklaşım. dolabını mı yenileyeceksin kendisi için? erkek arkadaşın için kazağının rengini bile değiştirmek zorunda hissediyorsan kendini biraz sorgula bence.

ücretsizi var. istersen özelden atayım torrent linkini :)

en yenisinin trial versiyonu var autodeskin sitesinde

Bir de öğrenci versiyonu oluyor ücretsiz herhalde ama onu hiç kullanmadım bence de torrent+1 :)

Draftsight demeye geldim ve işte gidiyorum.

torrent morrent bunlar hep illegal.

autucad alternatifi programları deneyebilirsin.

torrent'e kasten izin veriyorlar. izin vermeseler autocad ve diğer programlar bu kadar yayılmazdı. hatta windows dahil. torrent alt seviyeye ulaşmak için onların da işine geliyor, bilerek crack'lemeyi engellemiyorlar. torrentden indirip kullanabilirsin yani.

öğrenci versiyonunda herhangi bi kısıtlama yok daha yapamadığım bir şey olmadı

öğrenci versiyonunu kullanın torrent morrent kasmayın.

Torrenttrn catir catir indirmeyi ben de biliyorum arkadaslar:) Bana legal yollardan lazim, eski versiyon falan olur. Ne bileyim belki 7-8 sene onceki versiyonlar ucuzdur.
Ogrenci versiyonuna bir bakayim, tesekkurler.

Draftsight autocad kadar kullanışlı olmasa da bütün işini görebilecek kapasitede ve ücretsiz.

Eğer işyerinde autocad yakalatırsan 20 bin tl civarı ceza ödersin. Bir de aylık ücretlendirme gibi seçenekler oluyor, autocad'de var mı emin değilim.

Enerji oranı yüksek olan her şey öyle uzun süre yanar. Kömürün de enerjisi yüksektir. Bu nedenle o bir parça cipsi yediğimizde eritmek için bayağı bir koşuyoruz.

karbonlu hidrojenli organik bileşik onlar. kömürden farkı bağ yapıları.

mum misali dıştaki yağ tabakasının yandığını ve patatesin de fitil görevi gördüğünü düşünüyorum.

24.

obeb'i bulacaksın. obeb (12,30)= 6

sonra her sayıyı obeb'e bölüp, birbiriyle çarpıp gereken tuğla sayısını bulacaksın.


12/6=2
30/6=5

2.5.x=40
x=4

6'ya böldüğünde 4'ü veriyorsa sayı, prizmanın yüksekliği 24 santimdir.

cevap 120 kardeşim yazmayı unuttum.

santimetre- metre sorunu olabilir mi soruda?

Siz soruyu yanlış anlamışsınız reavelyn. Siz bu prizmayı küplere bölmeye çalışmışsınız ama aslında istenen prizmaları birleştirip küp yapmak

Yani okek(12,30,x)=A olsun. A/12 * A/30 * A/x = 40 olacak

soruyu yanlış sormuş bence :)


"olan...dan bir küp" ->olan tuğladan bir küp olmalı.

"boy-en-yüksekliği 12 30 ve x cm olan dan bir küp"

soruda bir gariplik yok mu? boyutları farklı küp mü olur?

Soruyu anlamadım ama bence cevap 24.

cevap 15 ise anlatayım.
sanırım azeritürkün yazdığı ile aynı mantıkla çözmüşüm

arkadaşıma sordum hem 15 hem de 120 olabiliyor cevap dedi. heralde soru bozuk!

Pardon 24 dedim ama cevap 15. 120 de oluyor. Soru yanlış galiba evet.

bunda işe yaramadı ama şöyle bir site var
www.myfonts.com

Neoterique

www.dafont.com

www.myfonts.com da istediğin fontu bulabiliyorsun, eğer databaseinde yoksa bile en yakınını veriyor sana, göz atabilirsin.

Adobe reader indir normal itunes ile at.

programları yükledikten sonra itunes üzerinden ilgili programa yükleyin. itunes'um yok şimdi tam tarif edemeyeceğim.

ibooksta normalde chapterlar gozukuyor. yerini bulamamis olabilirsiniz eve gidince bakip yazarim. fakat ben 1000 sayfalik ders kitabinin chapterlarina tek tiklamayla erisebiliyorum.

sizin dediginiz gibi bir olay yok yalniz. itunes ile kitaplari eszamanlasan gne sadece ibook ta gosteriyor. ve yukarda bahseettigim uzere ibook kullanissiz

iTunes'tan diğer uygulamalara belge atmak için, uygulamalar sekmesinden aşağıya doğru kaydırıp ilgili uygulamanın içerisine atmak gerekiyor.

iBooks'ta kitabı açtığında sol üstte arşive geri dönmek için olan butonun yanında bir buton var. Ona bastığınızda PDF eğer düzgün bir PDF ise, Sağ üstte tekrardan üç çizgili bir buton olacak, ona bastığınızda tüm içindekiler erişilebilir oluyor.

Documents uygulaması bölümleme olayını gayet güzel hallediyor. Ben dropbox ile beraber kullandığım için doğrudan itunes ile uygulamaya gönderme yapılabilir mi bilemiyorum ancak çok zor durumdaysanız

Documents'ı indir.
Dosyaları dropbox'a at.
Documents'ı dropbox ile eşleştir.
Dosyaları documents'a at.
Documents'ta bekgeyi açıp sağ üstten chapter'ı seç ve tıkla.

Buğadar.

orijinal kartuşuyla mı?

doldurmalarla epey gidiyor, mürekkep maliyeti önemsizleşiyor.

Orjinal kartuşla evet.

yaa bu millet parasına kıyamaz. o kadar para verip girdiği filmin de yarısında çıkcak pfffftt hikaye onlar inanmıom ben.

yarıda film bırakmam.

www.imdb.com

şu filmi bile yarıda bırakmamış insanım, hiçbir filmi bırakmam.

ilk dabbe'den çıkmıştım.
bir de geçenlerde labirentli koşmalı bi film vardı onda çıkmıştım.

pat diye onune ilk cikan filme atlarsa bir insan, yarisinda da cikar.

zaten yarisinda cikmayacak adam filmi de onceden secip gider. ben hic cikmadim mesela. cunku bir sinema zevkim var. tahmin edebiliyorum filmlerin iyi veya kotu olacagini. hic de hayalkirikligi bir filme gitmedim.

bornova bornova diye bi filmdi sanırım. ama filmden miydi. filme biz mi konsantre olamamıştık o meçhul.

hiç olmadı. bir tane uzak doğu filmi vardı, japon mu kore mi bilmiyorum onda çıkasım gelmişti ama çıkmadım.

2-3 tane var da isimlerini bile hatırlamıyorum. ne varmış vizyonda diye sinemaya gidilmiş, rastgele bir filme girilmiş ve çıkılmış olanlar bunlar.

sadece bir filmin yarısında çıktım.

(bkz: apollo 13)

onda da ikinci yarı acayip kakam geldi, dayanamayıp tuvalete gittim, bir daha da girmeden doğruca eve gittim. ergendim zaten, bi bok anlamadan izliyordum. karın ağrısı bir filmdi.

2 Fast 2 Furious'a arkadaşlarla gitme durumum olmuştu, bütün film boyunca telefonumla oynamıştım. O vakit telefonda 2003 teknolojisi olduğunu hatırlatırım.

www.imdb.com

- avm'de gezerken durun ya filme girelim
- önceden (beklediği) bilgisi olan filme gidenler

olarak ikiye ayrılıyoruz sanırım. haliyle ilk sıradakilerin filmden çıkma olasılığı yüksek. bu bilinçsiz bir davranış sanırım, bir de imkan meselesi galiba.

@emirkulu +
@want2die ben porno film dışında ileri almam, neticeyi görüp kaparım.
@minik donut canavari muhtemelen işin çıkmıştır.

ha bir kere de benim başıma geldi (speed - www.imdb.com filmden dolayı değil kız arkadaşımın acil çıkış yapması gerekiyordu.

ben hiç çıkmadım (muhtemelen hiç çıkmamda) ama bir zamanlar irreversible denen bir film vardı, en az salonun yarısının ilk yarı bitmeden filmi terk etmesiyle ün yapmıştı birde 11 dakkalık tecavüz sahnesiyle

büyük iskender.

gerçekten yaptıkları filmi skeyim.

hiç çıkmadım ama 2-3 kez ikinci yarısında uyuduğum filmler vardı :) sıcak sıcak oh ne rahattı.

neydi o ölümlü film. hah. testere. evet, evde izlemekle sinemada izlemek farklı oluyormuş :)) hatta ikinci yarı başlamadan çıkmıştım.

bi kore filmi vardı. bundan 4-5 sene önce izlemiştim sinemada.

vampire dönüşen bi papaz vardı. buna ölümcül bi hastalık bulaşıyordu. hastanede hasta yatağının yanına yere yatıp serumdan kan emiyordu hastadan. adını hatırlamıyorum ama yanımda 3 arkadaşımı "bu film hollywood filmi olsa oscar alırdı." diye büyük bi beklentiyle sokmuştum o filme. sonuç hüsran oldu.

hayatımda 1 kere sinemayı terkettim o da braveheart'tı. sıkıntıdan patlamış daha fazla dayanamamıştım.

nadir sinemaya giden bi insanım.
paranormal activity. zaten arkadaş zoruyla gitmiştim o korkuyordu izlemeye. aşırı sıkıcı ve mal bi filmdi.
evde izlerken kapattığım veya 20 dakkada geçe geçe bitirdiğim film de çok. en son unutursam fısılda'da çıkacaktım neredeyse.

www.imdb.com

Ferhan Şensoy varsa iyidir diye gitmiştim boş bir vaktimi değerlendirmek için.Salonda bir tek ben vardım film esnasında , araya çıkarken makinist ikinci yarıya gelicekmisin diye bezgin bir şekilde sordu "yoh" dedim , Projeksiyon makinasını kapattı uzaklaştı.

10000 bc.
berrrrrbattı. çok saçmaydı.

fetih 1453 kız arkadaşımın evine hırsız girmişti ondan bıraktık zaten filmide izlemiyordum

requiem for a dream
Gereksiz kasıntı gelmişti.

Colin Farrel'in Yeni Dünya diye bir filmi vardı. Daha kötüsünü görmedim. Aynı herifin Büyük İskender filmi de felaketti bak. Dayanılır gibi değildi.

şafak sezerin sanırım kara kedi diye bi filmi vardı. bişeyler daha vardı adında. zaten o tür film izlemem pek ama hayatımda yarım bıraktığım tek film sanırım.

nefes vatan sağolsun

çatışma sahnesinden etkilenmiştim...

Yüzüklerin Efendisi

Annayamadım, ağır geldi bana.

ekleme: Seni seviyom deli!

sadece bir kez sinemayı terk ettim sürgün inek filminde. filmi izleyenler nedenini biliyordur az cok. verdigim paraya da acımıştım gerçekten.

cengiz han.

yok öyle bir şey. sözlüktekilerin gazına gelip inanma. neymiş filmi protesto etmek amacıyla yarında terketmiş. zamanını böyle bir şeye harcamak istememiş. çıkıp ne yaptın mk?

emirkulu+1

Gulse birsel, m.ali erbil falan vardi sanirim filmde.
Adini animsayamadim.
Hatta arayi beklemeden oynarken ciktik.

Filmin kotulugunden cok, sikik esprilere yarilarak gulenlere bozulup cikmistik.

levent kırca'nın "son" filmi.

Prensip olarak asla yarida cikmam. Ne igrenc filmlere katlandim bu prensip yuzunden.

Edit: Compadrito'nun yarida ciktigi filme gitseydim prensibin cani cehenneme diyip cikardim:)

Ekleme: Bende seni seviyom:)

amerikalılar karadeniz'de 2.

uyumayı falan denedim koltuğa gömülüp ama o da yemedi, ben de çıktım.

Yarısında çıkmadık ama total recall'in ortasında uyuya kaldık eşimle sinemada. Film de guzeldi hani ama biz çok yorgunduk sanırım.

bi yerden tatlı bi para gelecek onu bekliyorum (klişe gerçek oldu)

mutlu eden bir gelişmeyi mi soruyorsun?
mutlu eden bir gelişme olmadı. mutlu edecek bişey de olmaz herhalde 1 ay içinde, öyle beklediğim bişey yok.

bedelli askerlik,
doktoranın bitmesi

Guzel bi is falan bulsam mutlu eder aslinda.

ehliyet alacam yarın neden bilmiyom ama mutlu ediyo :DD
ha bide iş bulabilsem oda mutlu etcek

iş ve ev olayını güzelce halletsem mükemmel olacak.

gönül ister ki dilek perisi ol ama nerde.