özel kursları bilmiyorum ama ileri seviye bi kaç yer var, model çekimi, ışıklı çekim için.

daha çok workshop gibi 3 gün sürüyor, sonra stüdyoyu kullanarak fotoğraf çekiyorsun falan.

bunun dışında ismek in kursları var, sonuçta anlatacakları temel fotoğrafçılıkla ilgili şeyler olacak.

kompozisyon, ters, ışık düz ışık,iso, diyafram, enstantane.


toplu fotoğraf çekmek için çeşitli fotoğraf grupları var, haftasonları plan yapan eden, atıyorum şu hafta şuraya gidilecek ücret şu kadar, yapılacaklar şunlar, kayıt olun vb vb gibi.

Kursların bir çoğu standart eğitim verip standart şehir gezileri yapıyorlar. Eğer bilgin başlangıç seviyede ise uygun birini seçerek deneyimleyebilirsin. Sonrasında bence bu işe gönül vermiş bir fotoğrafçının derslerine katılmayı tercih etmelisin.

İsmek kursları hiç fena değil. Gezi de düzenliyorlar.

İfsak

sıfırının fiyatına bak, sonra sahibinden ikinci ellerin fiyatına bka ortalama bişey çıkar.

kışın motor fiyatlarına zam gelmez, mart sonu nisan maşı bi zam yapıştırırlar(sıfır motorlar) tabi bunu gören ikinci elciler de ona göre zam yapar kendi motorlarına.

125 cc'yi çok uzun süre kullanmazsınız. Genelde o hacim geçiş motorudur insanlar için. 250 cc'de kalan insan daha çok olur. O yüzden 125'e sıfır motosiklet ile başlamak bence bütçeyi boşa yorar.

İyi bir eğitim alacaksanız 250 cc'ye de yürüyebilirsiniz.

Sifir motosiklette yaz kis fiyati ayrimi olmaz. Calismalar yapilir, rakamlar, satislar, ulkenin durumu degerlendirilir, ulkeye o sene girecek modeller belirlenir ve fiyatlari aciklanir. o sene sifirini o fiyattan alirsin.

ikinci elde yaz kis hem motosikletin satilma hizi acisindan hem de fiyat bakimindan fark eder. yaza dogru millet motor ilanlarina abaniyor. yagmurlar baslarken de satmaya calisiyorlar.

bu ara insanlarda para yok. kur alip basini gittigi icin sifir motosikletler cok pahali. onu goren ikinci eller de costu. ama piyasa durgun. cunku kotu, tedirgin edici bir ekonomik-politik durumdayiz.

yukselen gunes evi +1

125 cc başlangıç motoru olduğu için 1 yıl bile kullanmadan satmak isteyeceksin. R25 ile değiştireyim diyeceksin. Gereksiz yere değer kaybetmiş bir motor almış olacaksın.

Tavsiyem, bu mantıkla yeni motor alıp 1 yıl sonra değiştirmek isteyenlerden alman. Hem rodajını falan düzgün yapmış olurlar, sen uğraşmazsın.

Ben de bir ara çok hevesliydim. Direkt R25 almayı düşünüyordum. Bütçe olarak daha yüksek tabii ki ama R25 başlangıç motoru için biraz hızlı. Yani bunu alıp 1 sene sonra satmak istemeyebilirsin. Max 177 km/sa hıza çıkabiliyor. Bunun da riski, başlangıç motoru diye alıp çılgınlar gibi hız yaparsan ölme ihtimalin yüksek.

yat verniği

vernik boya olayı detaylı biraz

estetikev.net

Tamamını dinlemedim ama girişi hoşuma gitti. Hatta telefon zil sesim olsa hiç rahatsız etmeden yumuşak yumuşak çalsa dedim.

eğlenceli olmuş, sıkılmadan dinledim.

gitar solosuyla altyapı tamamen uyumsuz.

asıl enteresan olan herkesin bunu farketmeden beğenmesi.

akorları random mu seçtin?

"ayhh bu gün hava çok güzel sol majör yerine do diyez minör basayım" falan?

trende kemerle yolculuk yapmak işkence olur. uzun sürüyor zaten. insan kalkıp yürümek istiyor, yemek yemeye gidiyor tuvalete gidiyor falan. sonuçta trende ayağa kalkmayı yasaklayamazsınız uçak gibi. otobüslerde de sadece en öndeki koltuklarda zorunlu diye biliyorum

ek: kaza anında ölüm oranını azaltmak yerine kazaları azaltacak çalışmalar yapılmalı. mesela yol kontrolcüleri geri getirilmeli. ayrıca o hat yeni yapılmış ve okuduğum kadarıyla inşaatı sırasında neredeyse hiç denetlenmemiş. müteahhit de yabancı olmayan birisi.

bence tren ile belediye otobüsünde emniyet kemeri kullanmanın hiç bir farkı yok.

yani evet ikisinde de kullanılsa iyi olur tabi de, trenlerin kaza oranlarının aşırı düşük olması olayı var.

şehirler arası otobüslerde bile kemer kullanılmıyor görüyoruz.

Avrupa'da sehirler arasi otobuslerde emniyet kemeri zorunlu.

Bir de tuvalete gidecegi sirada emniyet kemerini cikarsa sonra geri taksa olmaz mi? Bence olur.

Trenlerde cok cok az kaza oluyor ve duz hatta gittigi icin acikcasi ayda yilda bir denk gelen ani fren disinda pek bi risk faktoru yok. Rotanin hangi kmleri arasinda kac km hizla gidecegi belli. Ne zaman yavaslayacagi, ne zaman hizlanacagi... hepsi belli. Cok cok ekstrem durumlar harici kaza olmuyor bile.
TRde olanlar normal seyler degil. Yani emniyet kemeri muhtemelen engellerdi bazi seyleri ama zorunlu yapilamaz cunku tren keyif isi. Yuruyorsun, restorana gidiyorsun, kompartimaninda yeri geliyor uyuyorsun, arkadaslarinla oyun oynuyorsun vs.

Trende ani fren ucaktaki turbulans gibi de degil, en fazla onundeki cayin kahven dokulur mesela. Trenlerde calisan biri olarak gerek gormuyorum, evet :D

otobüs kazaları ile ilgili araç içlerinden çekilmiş görüntüler vardı. kemer takılı olmayanların birbirlerine, tutunma demirlerine, pencerelere uçarak kafa atmalarını görünce anlıyorsunuz.

tren daha hızlı seyir hızına sahip olduğu için "yolculuk çok uzun, kemer takmak işkence" sözünü tekrar düşününüz.

Abi anlayamadınız hala ya. Zor değil bak, o kazanın oluşma nedeni ihmal, Türk kafası, goygoyculuk.

Kazadan kurtulma şansını arttırmaya çalışmak yerine kazanın olmamasını sağlamak gerek. Uçak düşünce herkes ölüyor. Çaresi de yok. Uçak niye düşmüyor kolay kolay? İşte bu yüzden düşmüyor.

bos gezen +1

konuyu saptırmaya çalışıyorlar, yok kemer, yok bilmem ne.

Rayların altı boşalmış, hala makinisti sorguya alıyorlar.
Yapan firma sahibi nerede? Onaylayan mühendis nerede?

hayır bir süre önceden gidip muayene için ilgili gişeden fiş(etiket) alman lazım.

sonra muayene olacağın doktorun odasının kapısının oralarda bekleyeceksin, ya ismini bağırırlar, ya oradaki panoda ismin çıkar ya da sana verdikleri yapışkanlı fiş üzerindeki numara çıkar.

büyük şehirlerden birindeysen fiş almak için geç kalma. hastaneler çok kalabalık olabiliyor.

bazı hastanelerde fiş/barkod/etiket yok. 30dk kadar önce gidip kaydını yaptırırsın. ismin ekranda gözükünce girersin.

ikinci el al. kullanırsan zayıflamana katkısı olur.

Alıyorsan koşu bandı al. Yoksa alma. Zira vücut ağırlığınla çalışarak da kardiyo yapabilirsin.

İnternetten 20-30dk'lık aletsiz çalışmaları araştır.

koşu bantlarını daha önce kullanmadıysan git gör incele.

bazıları aşırı gürültülü çalışır ve koşarken pat pat pat pat diye ses yapar, alt kata çok ses giden bir yerde oturuyorsan bunu göz önünde bulundur.

Çamaşırlık olarak kullanacağın için pahalıya gelecek

en fazla 2 gün kullanırsın. ya spor salonun da bile en fazla 5 gün kullanıyorsun

bu britanın sadece filtresi, brita sürahi içine takılıyor.

içinde bildiğin aktif karbon var.

evet mesela istanbul şebeke suyunu bununla süzüp çaya kahveye yemeklere kullanıyorum, tadını büyük ölçüde değiştiriyor ama kaynatmadan istanbul gibi yerde bunun suyunu kullanma taraftarı değilim.

@killerbee, bir çok yerde İstanbul'daki şebeke suyunun kaliteli ve güvenli olduğunu duydum okudum. Sorunların genelde bina içi depolardan kaynaklandığını da. Bu söylediğinizi destekleyen her hangi bir şey var mı acaba?

baştan sadece britadan içip motoru bozmam?

kullanım kılavuzunda yazan bakteri ve virüslere dair bir süzme işlemi yapmaması?

istanbulun her yağmurda alt yapı problemi yaşaması, sulara her zaman biyolojik atık karışma ihtimali vb vb...

içme suyu haricinde her şey için kullanıyoruz. memnunuz. lokasyon ankara.

Bulundugunuz yerde cok yaygin bir sekilde musluk suyu icilmiyorsa, uygun degildir.

Tadini yumusatiyor sert suyun. kahve-cay yaparken kullaniyoruz. Avrupa´da suyu cok sert olan kentlerde kullaniliyor, ustte denildigi gibi virus/bakteri vs. temizlemez.

bununla arıttığım suyu çayda kahvede kullanıyorum içme suyu olarak tadını pek sevemedim.

ayrıca su konusunda aşırı titiz değilim şu an çorludayım, burada artezyenden su çıkıyor burada oturanların yüzde90ı çeşme suyu içer, ben de içiyorum 15 20 senedir.

borusunu tıkamaz, alttan filtresini temizlersin olur biter.

yün oranı yüksek ise soğuk suda yıka.

bir de zorla giriyorsa makinaya sokma, çünkü su emdiğinde çok daha ağır olacak, lmitlerini aşmasın makinanın.

Yıkama amatisoru patlatır. Her sikmada zıplar makinen

Sığıyorsa yıkanır, biz sürekli yıkıyoruz, henüz yandım allah'lık bir sonuç yok.

dün bir video gördüm, telefon teknolojisi ile aram iyi değil bu arada.

adam rusça bir sürü yazıyı sadece kameraya tutarak ingilizceye çevirebiliyordu, belki böyle bişeyle denersin.

hatta bana bile söyleyebilirsin nasıl bir android sözlükmüş bu, adı neymiş?

yok mu :(

google translate fotoğraftan çeviri yapabiliyor. aplikasyonunu telefonuna indirmen lazım.

@nolmus yani, aplikasyonu indirdim ama kamera kullanilamiyor dedi

Fotograf nerde göremedim ki?

Fotoyu yollarsan çeviririm foto yok kardeşim ortada xD

Bilekten ölçenler pek başarılı değil, ayrıca kolu kalp hizasına kaldırmanız gerekiyor. Tansiyon ölçmeden bir 15 dakika kadar hareket etmeyin. Ölçerken de konuşmayın.

aynen öyle yapıyorum annemde ölçtü onun 15 çıktı yoksa ben 16 çıkınca stres mi yaptım ne kadar stres yapsam 20 olması normal mi sizce şöyle yazı buldum ölçmeden stresliydim baya ondan kaynaklanıyor galiba Birçok durum kişinin günlük yaşamındaki kan basıncını temsil etmeyen ölçümlere yol açabilir. Kişi tansiyonu ölçümünden kısa süre önce egzersiz yapmışsa, ağır yemek yemişse, stresliyse, sigara içmişse, çok alkol almışsa, ortam gürültülü, çok sıcak veya çok soğuksa sonuç o sıradaki kan basıncını gösterir ama genel bir fikir vermez.

bu yazı rahatllatı ama en kısa zamanda sağlık ocağına gitmeyi düşünüyorum Bilekten ölçüm yapan tansiyon aletleri güvenilir mi?

Bilekten ve koldan ölçüm yapan elektronik tansiyon aletleri pratiktir ancak diğerlerine göre hassasiyeti düşüktür Avrupa hipertansiyon tanı ve tedavi kılavuzu, normal bireylerde bilekten ölçen aletleri önermiyor Ancak çok şişman, kol çevresi aşırı geniş olan ve koldan ölçüm yapılamayacak kişilerde bilekten ölçüm yapılabileceğini belirtiyor Bilekten ölçüm yapan cihazlar daha uçtan ölçüm yaptıkları için büyük tansiyonu biraz daha yüksek ölçebiliyor Yine de gerçeğe yakın ölçümler sunabiliyor

Read more: www.shazinem.net

ömrümde bir defa 20 tansiyon gördüm. doktorun verdiği yanlış bir ilaç yüzünden o da.

başım o kadar çok döndü ki ayakta duramadım, o kadar mide bulantım oldu ki anlatamam. acile gönderdiler apar topar.

tansiyonunu hep yüksek ise nispeten alışık olabilirsin ama 17 - 20 gerçekten çok yüksek rakamlar.

bir daha öyle olursa, en yakın aile hekimine, eczaneye git orada bir ölçtür.

yüksek tansiyonun getirdiği sorunlar şunlarmış ayrıca "göz, beyin, kalp damarları ve böbrek damarlarında kalıcı hasar."

Bendeki sorun midesel sanirim soda ictim rahatladim biraz tekrar ölçtüm 16 cikti ailede de midesel problem yasayan cok biraz bede siralar yoguslasti arastirma yaptimyaz gireli en cok yedigim yiyecekler nerdeyse her aksam patlamis misir ardindan buyuk dilim karpuz misir buamazsam tuzlu cekirdek yiyorum direk refluye sebep olanlarmis tabi mide iflas etti ve ben bunu simdi anladim

mide konusunda nereye gidiliyor bilmiyorum ama beslenme sistemini değiştirmediğin sürece sıkıntı çekmen çok olası.

yani inatla ve inatla bişeylerin sana dokunduğunu bilerek tüketiyorsan eğer, sıkıntı çekersin.

mesela benim özellikle uyumadan en az 8 saat önce yediğim(daha sonra yemediğim) bazı şeyler var, bunların başında aşırı yağlı şeyler, tatlı gibi aşırı şekerli şeyler, salça,kıymalı, etli, aşırı soğanlı, biberli,(biber dolması, biber kızartması gibi) yemekler.

bunları eğer uyumadan 3 4 saat önce yersem uyku halinde aşırı mide ağrısı yapıp, uykumdan uyandırıyor, uyku kalitemi bozuyor ve midemi aşırı yoruyor.

bunlar bana dokunan şeyler, sende farklıdır muhtemelen.

tskler yazi ustune yazi okudum ne iyi gelir diye şu çörekotu cok yazan olmus ne kaybederim deniyim dedim bi kasik yedim hemen iyice cigneyerek cok kötü tadi amademekki icinde etkili madde var ondandir dedim zorla yuttum suyla dakikalar sonra siskinlikde gaz da cok azalma oldu hatta bitti diyebilirim iyide hissediyorum tansiyonda 15e dustu yarin bi daha olcerim corekotu link www.google.com.tr

okumakla kendine teşhis koyamazsın.

yüksek tansiyon tehlikeli mi? evet oldukça

mide sorunları can sıkıcı mı? evet

o zaman hastaneye gitmekten başka bir çaren yok ne yazık ki, geçmiş olsun.

20 olsa kafan deli gibi zonklar bu yazıyı yazamazdın. ama 20 ölçecek kadar saptıysa bi 14-15 olma ihtimali de var, tamamen uydurma ölçmez ya daha düşük ya daha yüksek ölçer bozuksa. bence yakın zamanda bi dahiliyeye kontrole git. alet uyduruyo olsa bile bi kontrolden geçmekten ne zarar gelir ki?

disco, bar, segs?

Parasutle serbest atlayis ve kizlar.

Çernobil yakınına günlük geziler var.

1- alışveriş için : krişatik caddesinden metroya bin, kırmızı hattın son durağı olan lisova istasyonunda in. drynok isimli alışveriş merkezi var. en ucuz ve en kaliteli kıyafetler oradadır. ayrıca avm'nin yanında pazar var en taze gıdaları da oradan alabilirsin.

2- bira ve kahve içmek için: krişatik caddesinden metroya bin. mavi hattın ikinci durağında in. podil bölgesine varacaksın. grill bar bira içmek için süper bir mekan. sokakağında ise çok güzel kahve içmelik mekanlar var.

3- yemek ve kahvaltı için: krişatik caddesindeki MCdonald'ın yanında yer altına inen merdivenler var, bütün herkes oraya iniyor göreceksin. günlük ev yemeklerini orada çok ucuza bulabilirsin.

4- masaj için: "salon dream kiev'e" gidebilirsin. arena city'e çok yakın, güvenilir ve uygun fiyatlı. telefon numarasını google'da bulabilirsin.

pom-pağ
scontent-sea1-1.cdninstagram.com

otel: sirehan

aklima ilk gelen plan su oldu, dengesiz olmus olabilir.

1. gun
metanette beyran
zekeriya usta'da katmer
zeki inal'da sobiyet (cok cok iyi diyolar, goturdugum kisiler de baya iyi dediler ama ben bi isinamadim)
almaci pazari gulluoglu mihrimah (antep'e 6-7 kez gitmis biri olarak orada yenebileek en guzel sey oldugunu soyleyebilirim.
zeugma muzesi
kuslemeci halil usta'da karisik (salatasi muthis!)
papirus kafe'de dinlenme (cok sakin bir yer)
tutun han'da canli muzik keyf (adamin sesi ahmet kayaya benziyor ve o tarz sarkilar soyluyor,8de basliyodu galiba)

2.gun
kahvaltiyi otelin kahvaltisindan yaparsin, yerel seyler de oluyor. cok yeme
kocak (gitmeyeni dovuyorlar)
imam cagdas'ta lahmacun
tahmis'de menengic kahvesi
culcuoglu'da kebap

kapanis.

Hava suan 38 derece orda, biliyorsun degil mi?

@fakyoras eyvallah bakıcam hepsine
@balpolen şort tişört şıpıdık terlik takılsak? Günde 3 kere duş aldık mı tamamdır bence.

E senin icin sorun yoksa benim icin yok.
Fakyorasin yaptigi plan sizin icin guzel. Onun gittigi yerlere gidersiniz. Otel tavsiyesi de guzel. Ben gidince norton otelde kaliyorum, cok da memnunum. Orayi da dusunebilirsiniz.

güneş çarptırmayın kendinizi.

güneş çarpması direkt olarak motoru bozuyor, halsizlik yapıyor ve şiddetli baş ağrısı yapıyor.

yani bir tatili sabote etmek için yeterli tüm olumsuzluklar var.

ayrıca 2 3 günde de anca geçiyor.

Zekeriya katmeri yerine akşam simit fırınında tavsiye ederim. Ama nutellalısı çok ağır cazibesine kapılmayın.

otel: ibis
mutlaka tadına bakmalısın: araba varsa küsget sanayi bölgesinde kadayıfçı ali usta var, oranın tatlılarını mutlaka dene, hatta karışık yaptır hepsinin tadına bak. cumartesileri bütün gün açık ama pazar günleri öğlene kadar açık. koçak, imam çağdaş fln hikaye kadayıfçı ali'nin yanında (tatlı için diyorum). fiyatlar da çok uygun. katmerci zekeriya'da katmer de ye ama bir porsiyonu iki kişilik oluyor haberin olsun.
mutlaka gör: zeugma. onun dışında merkezde ufak ufak birsürü müze var, ilgini çekenlere gidebilirsin, bir de kale var tabi. bakırcılar çarşısını da gezebilirsin.
son olarak, kadayıfçı ali usta'ya gidersen benim için de bişeyler ye :)

kameradan ziyade tarayıcıya ihtiyacınız var bence, fotoğraf makinasıyla ne kadar düzgün bi ortamda doğru şartlarda çekim yaparsanız yapın arada parlama açı farlılıkları gibi sorunlar ile karşılaşabilirsiniz, üstelik çektiğiniz footğrafı croplayıp düzlemek de uğraştırır.

ne kadar tablonuz var biilmiyorum ama bunu dışarıda tablolarınızın boyutlarına uygun tarayıcıları olan bi yerde taratıp dijital olarak almanız fotoğraf makinası almaktan daha mantıklı bence.

şöyle bi yer buldum internette hangi şehirdesiniz bilmiyorum ama,
www.1lirayatara.com

birincisi 13mp fotoğraf çekiyor olabilir önemli olan şeylerden birisi senin canvas a kaça kaç boyutlarında bastırdığın.

ayrıca basan cihazın kaç dpi bastığı?

ayrıca rgb mi basıyor cmyk mı? color correction yapıyormusun? yapıyorsan kalibre bir ekranda mı?

baskı olayı detaylıdır, renklerin doğru olması gerekir.

18 mp kamerayla bildiğin devasa apartman kaplıyolar, tabi onlara seninki gibi yakından bakılmıyor ama boyut oran konusu kafanda canlanır.

sony makina demişsin marka model vermemişsin?

1500 liraya ikinci el bişey alsan da öyle sağlam bişey olmaz ayrıca. 300 dolar para yapıyor. lens alamıyorsun ikinci el 300 dolara doğru düzgün.

öncelikle cevaplar için teşekkürler.

fotoğrafları satış için de kullanacağımdan tarayıcı olayına şimdilik sıcak bakmıyorum ve muhtemelen pahalıdır. baskıları da tablonun gerçek boyutuyla genellikle 35x50 ve 50x70cm boyutlarında ve daha küçük olarak çıkartacağım.

@yuto önerdiğiniz sitede bir kaç deneme yapacağım
@killerbee öyle çok büyük baskı işine girmeyeceğim daha çok 35x50 ve altı boyutlarda olacak o açıdan über sağlam bir şey düşünmüyorum 2. el için 1500 çok yüksek olmasa da düşük bir rakam degil sanıyorum
@phoarbix marka model önerin için çok teşekkürler, ikinci elleri gayet makul fiyatlarda. tarayıcı resimlerin boyutları konusunda sıkıntı çıkarır gibi görünüyor. Baskı için acaba ideal bir çözünürlük alt sınırı var mıdır ? Örneğin redbubble baskı satan bir site +5000px 300dpli fotoğrafları, çoğu ürüne (yorgan kılıfı da dahil) uygun buluyorlar.

yani yuto gereken şeyi söylemiş ama fotoğraf çekip baskı yaparsanız alacağınız sonuçla, taratıp alacağınız sonucu arasında dağlar kadar fark olacağı gerçeğini bir kere daha hatırlatırım size. fotoğraf makinesi yine alın ama tarayıcı almanıza gerek yok tabi, dışarıda yaptırırsanız çok daha iyi sonuçlar elde edeceksiniz.

Bebeklerin ter kokusunu alınca gülüyorum. :)

Sevgilim

Ter kokusu demeyelim de vücudunun teninin kokusu dersek cevap evet. Bu arada bahsettiğim parfüm vs değil, kişinin doğal kokusu.

Baba çocuk kardeş yok. Annemin hiç ter koktuğunu görmedim. Eski sevgililerimden birinin ter kokusundan hoşlanırdım. Bi kadın ne kadar ter kokabilir ki zaten? Kiminin o parfümsüz, doğal kokusu insanı büyülüyo. Sürekli sarılasın geliyo

Bununla ilgili bir belgesel izlemiştim kadın deneklere parfümsüz sabunsuz 3 gün erkek denekler tarafından giyilmiş tisörtler koklatılıyor
Hatırladığım kadarıyla görmedikleri halde ter kokularından yola çıkarak sağlıklı erkekleri seçiyorlardı kadın denekler

ben aşık olduğum iki kadının da ter kokusuna bayılırdım. ciddi ciddi bayılırdım ya, bildiğin hoşuma giderdi. öyle terini akıtıp içmekten bahsetmiyorum elbette. ama seviştikten sonra ya da ne bileyim terletecek bir aktiviteden sonra onlara sarılıp tenlerinin kokusunu içime çeker ve mutlu olurdum.

Asik olunan kadin, yes

Hayır. İsterse aşkımdan ölüyor olayım yine de bu tip kokuları çekici bulamıyorum.

Sevgilim evet. Ter kokusu dahil

Sevgili terini yirim!

böyle bilimsel araştırmalar da vardı yanlış hatırlamıyorsam.

Genetik olarak birbirine en benzemez olanlarin birbirlerine cok iyi koktugu bilimsel bir gercektir. Tabii ki de oldu. Ama annem babam vs degil tabii ki de.

arkadaşların yukarıda bahsetmeye çalıştıkları "bilimsel" nane feromon ancak bunun direkt olarak terle alakası yok. terli tişörte elbet sinmiş oluyor ancak güzel feromon diye bir şey yok; çalışma prensibi henüz netleşmemiş olsa da feromonun insanların biyolojik olarak kendine en uygun eşi seçmesine yardımcı olduğunu düşünülüyor. hayvanlar nasıl koklaşa koklaşa anlaşıyorsa biz de bir zamanlar öyle anlaşıyorduk. günümüzde "beğeniyi" etkileyen çok kriter var ve feromon bunlardan biri ancak farkında olarak gerçekleşen bir durum değil bu.

feromonun çoğu zaman burnumuzla rahatça anlayabileceğimiz bir yoğunluğu olmaz, o insana yaklaştığımızda algılarız ama algıladığımızı fark etmeyebiliriz. ter kokusunun içinde feromondan daha çok bakteri makteri olduğu için ilk etkisi "ohh miss" olmaz ancak "doğru insanı" seçmişseniz(belirli kriterler içerisinde) -zaman içinde o ter kokusunun sevilen insanla bağdaşmış olmasının da etkisiyle- bir noktada "ter kokusunu seviyorum" durumuna geçebilirsiniz. "doğru insan" kısmını bilerek tırnakladım, ter kokusuna göre sağlamasını yapamayız ama temel noktada o insanı beğenmenize sebep olan şeylerden biri feromondur ve bu yüzden ter kokusu da çekici gelmiştir denilebilir.(tartışmaya açık)

sadece sevgilinin ter kokusunun sevilmemesi tartışmanın en büyük kanıtı olabilir, benim için annemin teri de iğrenç değildir örneğin. haliyle işin içinde sadece "çiftleşme" güdüsü yok. kalabalık sürülerde yavrularını koklayarak bulan memeliler var, yani sadece sevgili bulma aracı değil feromonlar. bir nevi kokusal kimlik denebilir ama her insanınki tamamen ayrı mı değil mi, o konuda net bir bilgim yok.

işin bir de sevme/tiksinmeme durumu var. benim de terinden tiksinmediğim sevgilim olmuştur ama bu terini ayrıca sevdiğim anlamına gelmez. sanmıyorum yaz günü sevgilisinin koltuk altını yalayan insanlar çok fazla olsun...

ileri izleme:
eksisozluk.com

Ter kokusu feromon icerir. Bruce boydan boya laf ola beri gele dizmis. Birinin ter kokusundan tiksiniyorsaniz ona asik olma ihtimaliniz yok.

@perfectum, yazdıklarımdan cidden "ter kokusu feromon içermez" anlamını mı çıkardın yoksa söylediklerimi karşına alıp savını güçlendirmek için kasıtlı mı çarpıttın? ona göre ciddiye alıp "laf ola beri gele" kısmına cevap vereceğim.

Bebek teri disinda hosuma giden olmadi. Bebeklerin teri birak rahatsiz etmeyi guzel kokuyor:)
Yetiskin olan sevgili falan farketmez her turlu rahatsiz olurum.

@esmeralda
O deneyde sagliklidan ziyade normalde fiziksel olarak begenecekleri erkekleri tercih ediyorlardi gormedikleri halde. Uzun boylu olani falan.

ten uyumu varsa ter kötü kokmaz. ten uyumu demek zaten aslında genetik bir uyum anlamına gelir.

Mide ağrısının sebebi mide ağrısı olmayabiliyor bence doktora gisin

bi evde nasıl maden suyu olmaz yav? su gibi günde 1-2 tane tüketmek lazım onu. uyku ilacı varsa al uyu. yarın da gidiyorsun 12li maden suyu alıyorsun eve.

Zehirlenmiş olabilir misin?

synesthesia, hocam bilmiyorum ki. bu gece süt içtim ağrıyı keser diye, kesmediği gibi çok afedersiniz ishal yaptı. ancak mide ağrısı üstüme tişört alıp ve yorgan örtünüp camı kapadığımdan beri yok. üşüme titreme ve ateş yaşadım bir de hafif

ufaktan gıda zehirlenmesine benziyor.

özel hastaneleri sadece görüntüleme cihazları için kullanıyorum.
onda bile üç kağıt yapmaya çalışanlar oldu.

mesela mr çektircem, ilaçlı mr istedi doktor, ilacı yazdı, bu arada devlet tüm görüntüleme ilaçlarını ücretsiz veriyor sgklıysan eğer.

götürdüm ilacı bu olmaz, bu bizde kalsın 130 lira(5 sene evvel) verip bundan almanız lazım dediler mesela.

ben de dedim, sen nereden biliyorsun olmayacağını? beycin cerrahı yazdı bu deyip tersledim kızı(danışmada duran insanlardan yani, doktor veya hemşire değil) ben öyle deyince bozuldu, gitti birilerini sanırım mr çekicek insanlardan birisini çağırdı, eleman olur niye olmasın, bizim kullandığımızın aynısı sadece ticari ismi değişik dedi.

bu arada yanımda da yaşlı bi amca teyze var, onlara mesela acayip derecede kazık atmaya niyetleniyolardı, anlamıyolar diye alenen yani.

allah düşürmesin ama kimse beni özel hastane kapısından ameliyat için falan sokamaz yani.

bunun dışında üniversite hastanelerinin de hepsine gitmemek lazım.

beyin ameliyatına girip, narkoz muadili ilaç yok diyerek ortalığı velveleye veren doktorlar gördüm.

ciddiyim, yine fıtık için gittim bi hastaneye, 3 aydır yürüyemiyorum tabi. gittim muayene oldum, uzman doktor yürüyemiyorum diye atar yaptı bu arada.

evet iki oda düşün yan yana, 3 aydır yürüyemiyorum, gittim bi sedye buldum muayene olacağım odanın yanındaki odada, orası da narkoz muayene odası.

adam yan odadan çıktı yanıma geldi diye atar yaptı. koskoca beyin cerrahi polikliniği, bi üstü ameliyathane, daha üstü yatılı servis. 1 tane sedye yok.

neyse oradan çıktım kapıda uzanıyorum, taksi bekliyorum mra gidicem.

bana yer verdi 2 3 kişi. sohbet muhabbet. derken baktım telaşlılar. ne oldu dedim? kızımız beyin ameliyatına girdi, narkoz türevi bir ilaç lazımmış, ameliyata girdi ondan sonra söylediler, tüm eczanelere baktık yok bulamıyoruz dediler.

ee dedim önceden söylemediler mi size? önceden liste verdiler onları zaten aldık bunu şimdi söylediler dedi.

yani ben size türkçesini söyliyeyim, bu nedir biliyormusunuz? bu hasta ameliyattayken ailesine üçkağıt yapıp zorla ilaç aldırmaktır, o aldırdıkları ilçaların yarısını da o ameliyattaki insana kullanmayıp, sonra ya satacaklar, ya da parasıyla bende var deyip hastalara kullanacaklar.

zaten alenen bıçak parası üzerinden pazarlık yapılıyor. profesöre gidiyorsun ya, herkese 2500 tl ama sana 2000 e yaparım ameliyatını diyor.

daha neler neler var, bu işin içinde olan bir tanıdığımdan duyduğum hatta bu bahsettiğim üniversite hastanesinde. insanın beyni yanıyor duyunca.

Sen işin içinde olduğun için öyle düşünüyosun. Millet özel hastaneleri bi şey zannediyo. Ama ben üniversite hastanesine de normal bir hasta olarak gitmem sanırım neler görüyoruz. Annem önemli bi ameliyat oldu üniversitede yaptırdım çünkü biliyordum ekibin ne kadar iyi olduklarını ve arada ben olduğum için ekstra ilgilenileceğini. Ama rastgele gitsem kim bilir neye denk gelicem estetik dikiş isteyene interne dikiş attırılıyor bilirsin :D bence en mantıklısı devlet hastanesinde ismi duyulmuş iyi bir uzmana gitmek.

maddi olarak durumum cok sukur iyi sayilir. cok fazla ameliyatla da isim olmaz. film,mr gerektiren seyler icin hem sira beklememek, hem de gercekten ihtiyaci olan kisilerin yerini isgal etmemek icin ozele giderim. allah gostermesin ciddi bir ameliyat olacak olsam, ozel yada universite hastanesi cok farketmez, iyi olan doktoru arastirir, bulur o nerdeyse oraya giderim. sonucta nesteri tutacak olan kisi onemli.

Eşim doğum yapacak olsa dahi özele gitmeyi düşünmem. Özel dediğinin gözümde biz müşteriyiz. Devlet te iyi değil eyvallah ama dediğin gibi iyi bir üniversite hastanesindeki doktor fazlası ile yeterli.

Diyelim ki senin fistül problemin var ornegi tamamen salladim. Bu ameliyati genel cerrah olan herkes yapabilir. Meme kanserine odaklanmis bir genel cerrah da yapar fakat boyle bir ameliyati proktoloji ile ilgilenen bir genel cerraha yaptirmalisin. Ayrica 50 tane yontemi var bu ameliyatin. Ozelde ileri teknolojik ekipmanlar ve yontemler kullanildigi icin devlet boyle bir ameliyati yuzde yuz basariyla cok zor gerceklestirir. Cunku hem doktorun yetenegi hem de teknolojik ekipman gerekli. Ayrica devlette olmayan bir teknolojik ekipmanda nasil deneyim kazanacak devletin dru? Bunun gibi dusun. Sonuc olarak bu hastalik nukseder vs vs. O yuzden ozel hastaneler belli noktada cok onemli.

Özel hastanelere genelde film çekturmek ve ufak tefek rahatsızlıklar için giderim. Ağır rahatsızlıkları bulunab biriyim ve bugüne kadar özellerin bir iki hoca dışında pek faydasını görmedim. Uç ağır teşhis kondu iki ameliyat oldum hepsi üniversite hastanelerinde yapildi. Ufak tefek hastaliklar icin fark etmiyor ama ciddi hastaliklarda (benim nadir gorulen hastaliklarin da en nadiriymiş şansim doktorun aklina gelip tetkik istemesi yoksa kendinden evvel yapan doktorlar gibi bir şeyin yok deyip taburcu edebilirdi) universite hastanelerini tercih etmek en mantiklisi. En azindan hastaligin ne olduğu en ince ayrintiaina kadar arastirilabilir en guncel tedaviler oradadir, diye düşünüyorum.

semaverler 40 liramı neydi bim'de.

semaver alacaksan eğer, paslanmaz çelik olması önemli, bakır falan olanlar işlemeli kakmalı olanlar var onlar bayağı pahalı.

bunun dışında boyutu önemli.

sevamere ek olarak demlik alman gerekiyor. yakması pratiktir, borusunu takarsın içine atarsın dal parçalarını tahta parçalarını, yapısı gereği bayağı harlı yanarl, alttaki kapağını açınca.

istersen toplu mangal kömürü de alabilirsin.


mangal olayı şöyle; katlanır, ızgarası paslanmaz çelikten mangallar var. krom kaplı ya da galvaniz değil. 40 50 tl bişey, katlanması taşıma açısından oldukça pratik, bildiğin defter gibi oluyor, bir tane yetmezse 2 tane al.

www.hepsiburada.com

bu üzerindeki ızgara güzeldir.

bunun dışında sana etkili bişey söyliyeyim. kömürün uzun süre gitmesini istiyorsan, etlerin dışı yanıyor içi pişmiyor diyorsan pratik bir önerim var.

mangal kömürünü yaktın, tutuştu, üstüne bir önceki mangaldan kalan külle ört. böylece hava akışı azalacak, aşırı sıcağı ortadan kalkacak, etlerin güzel pişecek ve kömür uzun süre gidecektir.

kül yerine tuz, kum kullanan da var ama ben pek tercih etmem. ete bulaşma riski var kumun, rüzgar olur bişey olur.

Semaver almak istemezsen kucuk tup ve evdeki caydanligini gotur.daha pratik.

www.google.com.tr

enerji içeceklerinin ana maddesi olan taurin'i toz halde su ile alabilirsin, tatsız bi şeydir, spor yapanlar için supplement olarak satılıyor.

Matcha.

Elma

Yesil cay

Elma +1, bir de uyku açmasa da ayakta tutması için bol su içilebilir, çiş getiriyor uyuyamıyorsun.

Bir de kahve içmeyenler için ginseng ve orzo kahveler var, kahvesiz kahve, nasıl oluyor bilmiyorum tam olarak. Orzo sanırım kafeinsiz ama ginseng enerji veriyodur.

İçecek değil de biberiye spreyi vardı bir arkadasta bu amaçla kullandığı, ben de denedim öneririm. alerjik tepkiler geliştirme ihtimalin yoksa aktarlara bir bak bakalım bulursan, yüzüne sikiyorsun gözlerini kapatıp.

kolayla kahveyi karıştırıp içiyorum ben sınav zamanı lazım oldugunda.

otobüs şöförleri soda ile karıştırıp içer nescafeyi.

arkadaş kolayla karıştırmış. demek bir bildikleri var.

fark ödeyerek profesöre muayene olup benim ameliyatımı siz yapın diyebilirsiniz.

bıçak parası isterler.

peki ne yapmam lazım, prosedür nedir?
tavsiye ettiğiniz bir prof. var mı?

bilmiyorum araştır doktorunu seç,sonra telefon et. ben bu hocaya muayene olmak istiyorum, randevu alabilirmiyim diye?
130 liraydı sanırım profesöre muayene ücreti. artık randevu mu verirler ya da şu gün gelin vezneden ödeme yapın biz sizi muayene ettiririz mi derler orasını bilmiyorum.

hocaların temposu aşırı yoğun oluyor, bilgi almadan gitmemek lazım.

ahahaha prof'un ameliyat yaptığı mı görülmüş. hasta anesteziye girerken başında durur, asistana paslar giden odada çayını içer. sonlara doğru gelir bi bakar durum neymiş diye. ha derseniz ama o asistan prof başında olduğu için götü üç buçuk ata ata iyi yapar ona bir şey diyemem.

bu "x dakika kalbi durdu" veya "2 dakika gec kalsaydiniz kaybedebilirdik" gibi seyler doktorlarin "halkin anlayacagi dilden" konusma girisimidir. biri cok agir bir problem gecirdigini digeri ise yakinlarin bir seyi atlattiktan sonra moralini biraz yukseltmeyi amaclar. bazen de beklentileri kontrol etme, umutlandirma / umut vermeme amacli ki sonra beklenen olursa şok olmasin kimse. normalde 25 dakika kalbi hakikaten durmus biri yasayamaz 3-5 dakika icinde beyin geri donulmez hasar esigini coktan gecmistir. 25 dakika stabilize edilememistir belki ama 25 dakika boyunca vucudunda kan pompalanmamis demek degildir o yani, yoksa yogun bakimda degil baska bir yerde olurdu su an.

o yuzden verdiginiz verilerden ne olup bitecegini soylemenin mumkunu yok. mevcut yasi, kriz oncesi hastanede neden bulundugu, diger hastaliklari vs bilinirse uzerine kalp krizi sonrasi olasi durumlar icin bir istatatistik uzerinden konusulabilir belki o kadar - veya tam olarak ne oldugu ogrenilirse belki...

doktor degilim, yukaridaki doktor yakinlarimdan olan sohbetlerden derlemedir. cok gecmis olsun.

geçmiş olsun, hastanede anında müdahele sağlanmışsa sürekli kalp masajı yapılmıştır diye tahmin ediyorum, dolayısıyla kalıcı zarar olasılığını minimuma indirmişlerdir sağlık çalışanları.

ben de doktor değilim, tekrardan çok geçmiş olsun umarım en kısa zamanda ayaklanır.

geçmiş olsun, şifalar dilerim. doktor değilim ama en azından bi kaç konuda içini rahatlarabileceğimi umuyorum.

sanırım sorduğun şey aslında beyin hasarı.

hastanede olduğunu söylemişsin. 25 dakka kalbi durup öylece kalmamıştır. yani evet kalbi durmuştur, en kısa sürede suni tenefüse, kalp masajına(ya da tıbbi makinalara bişeylere bağlamışlardır tam bilmiyorum.) başlamışlardır, tekrar kalbini çalıştırana kadar 25 dakika geçmiştir.

bu arada oksijen ve kalp masajı yapıldığı içinde beyin oksijensiz kalmamıştır.

en azından hastanede başına geldi başka bir yerde olsaydı durum çok daha kötüydü. en azından yoğun bakımda bakılabileceği en güvenli yerde ve gözetim altında.

Katılıyorum 25 dakika değildir o. Hasar bırakması riski tabiki var. Babam 62 yaşında ve 1 ay kadar önce kalbi 2 defa hastanede durdu. 5'er dakika dediler ama ben de o kadar durduğunu sanmıyorum. Çok fazla sağlık sorunu var. 2'sinde de çalıştırıp sonra operasyona aldılar. Yaşatabildiler. Bize de hasar olabilir demişlerdi ama olmadı.

Bu arada uyandıktan sonra göğsünde ağrı olabilir. Genelde doğru düzgün kalp masajı yapılıp hayata getirilen hastaların kaburgalarını kırmış oluyorlar süreç sırasında. geçmiş olsun. bırak doktorlar yapsın yapacağını. şu an bir şey bilemezsin.

25 dk kalbi durdu şu demek aslında:
25 dk boyunca kalbinde spontan elektriksel aktivite yoktu. Yani kalbi çalışmadı.
Burada hastanin sonraki sürecini belirleyecek olan ise şu:bu süreçte kan dolaşımı var mıydı? Yani etkili bir şekilde kalp masajı yapılarak, organlara yeterli oksijen sağlandı mı?

Bunların cevabını da verecek olan zamanın ta kendisi.

Geçmiş olsun.

bilgisayar masası.

masa. kucağa yatağa kesinlikle koymam.

bilgisayar masası

Kucağa da yatağa da koyacaksam altına mutlaka soğutucu, yoksa da kalın kitaplarımdan koyuyorum

Masada monitöre bağlı takılıyorum.
kucakta oyun oynanır mı ya çocuğun olmaz.

altı yımışak kahvaltı tepsisine koyup kucağıma alırım. genelde yatar pozisyonda oynarım.

kanepede yanımda

evden çıkarmıyosam masamda durur hep monitöre bağlı

bu konuda oldukça tembel olduğum için kucağıma bir yastık koyup kullanırım. yastık yerine battaniye veya yorgan da koymuşluğum var. bilgisayarın ısınması umrumda değil.

kucağıma almadığım durumlarda yatağa koyarım altına sert ve kalın bir cisim koyarım ve hadi hadi acıdım biraz hava al derim. şu an bu şekilde kullanıyorum.

Ben hep masada kullanirim. Yayilarak pek sevmem.

Masa. Kucağıma alacaksam da laptop altlığı var onunla alıyorum. Hem bacaklarım yanmıyor hem de alet daha az ısınıyor. Yumuşak yerlerde hava kanalları tıkandığı için fazla ısınıyor.

@Belchior ben sorguladım:

"Son bir yıl içinde 30 gün gss prim gün sayısı olmadığı için, provizyon verilememiştir."

sgkyı arayıp sormanız lazım.

edevlet site bilgileri de güncel olmayabiliyor. özellikle sgk

tabi öte yandan her ay yeni gss borcu ekleniyor eskilere de faiz işliyor.

en yakın sgknın telefonunu bulun, arayın, telefonda böyle böyle bir haber çıktı, acaba sistemden bir bakabilirmisiniz muayene olabiliyormuyum diye deyin.

hem bakarlar, hem de sizin muayene olabilmeniz için gereken bazı ipuçlarını verirler.

geçmişte mesela bu ayı öde hemen açılsın sağlılığın, öteki gss borçları için de bekle yapılanma yaptıkları zaman 200 den 53 tl ye düşecek ay başı o zaman kapatırsın şimdi ödeme falan demişlerdi.

eskiye dönük borcum var fakat aynı zamanda kamu çalışanıyım. gittim defalarca kez. çalışan değilsenizz bir şey diyemeyeceğim.

sgk anlaşmalı diş hastaneleri oluyor. onlara baksan bir de

suriyeli olsaydın anında müdahele ederler, tedaviye başlarlardı.

evet ciddiyim, suriyeliler hiç bir devlet hastanesinde sıra beklemiyor, acilin acili, en acil hasta olarak işlem görüyor.

ayrıca enfeksiyonlu diş ağırır diye bişey var.

yani dişin çürük de olsa, oyuk da olsa, enfeksiyon kapmadıktan sonra seninki gibi ağrımaz. tabi diş doktoru değilim ama büyük bir oranda böyle olabilir.

bunun dışında diş hastanesi aciline gittiysen muayene edip neden antibiyotik yazmadılar?

sana tavsiye edebileceğim pek bişey yok, enfeksiyon varsa eğer antibiyotiğe başlaman gerekiyor, bu ağrını da dindirecektir. şiddetli ağrılarda ağrı kesicilerin hiç bişeye yaramadığını biliyorum.

ayrıca dolgun düştüyse oyuk falan varsa, karanfil yağı(eczanelerde satılan dişinol) ağrıyı şiddetli bi şekilde keser.

ama oyuk değilse diş içine nüfus edemez haliyle. bir de diş etlerini tahriş eder uzun kullanımda.

yüzde 90 ihtimal de doktora gittiğinde gidebildiğinde, ben bu şekilde müdahele edemem önce enfeksiyonu halletmemiz lazım deyip antibiyotik tedavisine başlayacaktır.

tabi 20 yaş dişi ve farklı bişey de olabilir, detay vermediğin için bilmiyorum.

hocam randevu olmadan da hasta alıyorlar diye biliyorum. Gün içinde bir diş hastanesine gidin isterseniz.

öncelikle kafana göre antibiyotik alıp kullanma. Zaten dişin enfeksiyonluysa dişçi hemen müdahalede bulunamaz. Tedaviye antibiyotikle başlar. Ağrın çok şiddetliyse bence bir özel dişçi polikliniğine git..

Gün içinde aradan hasta olarak alınabiliyor, genelde erken gitmek gerekiyor tabi.
@killerbee suriyeliler de randevu alıyor onlarda bekliyor zaten hekimler başvuranlari ırka, uyruğa göre değerlendirmiyor. Hasta olarak değerlendiriyor.

yalın internet..? internet..? türk telekom..? hahahaha yapma allahını seversen, sabah sabah güldürme bizi.

haftanın 3 günü garanti yok internet. onun dışında hiç bi zaman tahaaüt edilen hızlara ulaşamıyorsun, onu geçtim, 3de 1i ne ulaşırsan öp başına koy.

kafasına göre modem bozuldu derler, modem satmaya kalkarlar, modemin sağlam olduğunu ispatlarsın, bu sefer teknik servis gelir 3 defa 4 defa her geldiğinde servis ücreti ekler faturaya, abi biz bilmiyoruz, bişey bulamadık, tesisattan bu derler giderler. 50 kb download hızı görürsün ararsın, altyapı kalitesi derler.

yürü git kardeşim uydu net varsa al, yoksa hiç bulaşma.

türk telekom önermem, internet kesilir tv hd der yayın donar, hız 35 der 20 alırsan dua edersin.

6 sene superonline kullandım 1 kez şikayet için aramamışımdır. mümkünse tt dışında bir şeye geçmeni öneririm.

KabloNET / UyduNET falan belki olabilir ama TT ben de önermiyorum.

Heves içinse ucuzundan al hatta el alışkanlığı için ikinci el ucuzu ile başla

alma. 3-5 gunden sonra sıkar. Hatta soyle diyeyim, ikinci ucusa gidisinde bile istemeden para verdim diye gideceksin.

ha bu benim icin arac, fotografciyim, vidyo cekicem falan dersen ayri. obur turlu sıkıcı bir olay. denemesi keyifli, ilk seferi keyifli ama o kadar. uzakta pirpir ediyor iste.

Alma. Biz helikopter aldık geçen yıl. (Oyuncak tabii ki) Şehir içinde kullanmak çok zor. Biz bile küçücük şeyi apartmanların arasında zar zor kullandık. Drone ondan daha büyük. O yüzden onu kullanmak da daha zor olacak. Ya arabaya atlayıp açık bir yere gitmen gerekecek ya da uğraşmak istemeyeceksin. Kullanmaya vakit ayırırım dersen al. Gerçekten vakit harcıyorsun farkında olmadan.

Ben kullanmadım ama bir de şöyle bir şey var aklınızda olsun

mediatrend.mediamarkt.com.tr

ohalden dolayı 500gr altı olsa bile (kayıt zorunluluğu olmayan) yine de kafana göre uçamıyorsun. Geçen seneden beri uçtuğum ya 1 ya da 2 seferdir. Muhteşem foto ve videolar çıkıyor doğru ama dağda bayırda uçmak gerek

dostum ölü yatırım dedin ya işte o tam olarak bu.

senin bu belgesellerde, stok sitelerinde, sağda solda gördüğün videoları bu aletlerle çekmiyolar.

dji inspire hatta onu da geçtim onlardan daha çok kaldırma kapasitesine sahip quadqopterler ile çekiyolar(quadcopter dedim cahilliğime ver)

yani kısaca şöyle aletler

cdn.fstoppers.com

bunların bazıları bildiğin helikopter kadar, onun dışında dji inspire falan kullananlar da var.

kameralar zaten başlı başına servet.

yani tatmin edici kalitede bişeyler çekemeyeceksin ne yazık ki, olsa olsa da youtube kalitesine ulaşırsın ancak.

nd filtre de alman lazım bu aletlere, fix focus ve sabit f 2.8(modele göre değişebilir) oluyor genelde.

öyle olunca nd filtre takmadan ışığı kontrolü ancak shutterspeed ile sağlıyor makina. zaten manuel olarak müdahele edebileceğin pek bişey yok. o yüzden illa alıcam dersen eğer nd filtre şart.

bunun dışında bu ürünlerin bazılarını ehliyete bağladılar, bildiğin motor araba ehliyeti gibi drone ehliyeti var, almak zahmetlidir diye tahmin ediyorum, çünkü ehliyetin çıkarılmasının amacı caydırıcı olması. ha bunun adı ehliyet olmayabilir, başka bişey olabilir ama böyle bişey var.

istanbul gibi bir yerdeysen eğer uçurman oldukça zor, djiler mesela sürekli uydu ile bağlantıda olduğundan dolayı, hava alanlarının bilmem kaç km yakınında kendisi uçmuyor. yani uçurmak istesen de uçmuyor.

bunun dışında yasalar gereki sanıyorum ki hava alanının 9 km yarı çapında uçuramıyorsun, ee ufacık şehirde zaten 2 hava alanı vardı bir de üçüncü çıktı, tam bir üçgen oluşturdu.

Burada yazılanları hayretle okudum. Mavic pro var bende. Evet şehiriçinde uçuramazsın, ben de hiç şehir içinde uçurmadım. Genelde Şile taraflarına vs gidiyorum. Zaten oralarda çekim yapmak daha zevkli, yarım saatlik pili var, 2 pil maks 1 saat gidiyor. Güzel çekim yapmak için alışmak gerekiyor. Çekim yapmadığım zamanlarda da havada uzaktan kumandalı araba gibi oynuyorum. Bazen, motosikleti takip etsin diye uğraşıyorum bazen arabayı takip etsin diye. Şimdiye kadar aldığım en güzel oyuncak bence. Yani sana kakmış. Bir dslr dan çok daha zevkli benim için

Okumakserbest'e katılıyorum.

Bende de mavic pro var, bugüne kadar aldığım en güzel şeylerden biri. Keyif almak kişiden kişiye değişir. Ben de güvenlik gerekçesi ile şehir içinde uçmuyorum, belki deniz kenarında... Onun dışında uçurmaya elverişli bir yerde yazlığımız var, devasa bir sahilde yarış drone'u gibi kullanıyorum. Sırf bu bile yeter bana. Ayrıca bir sürü çekim modu var, kısa Instagram videoları, selfie'ler için çok kullanışlı.

Demem o ki pahalı bir cihaz olduğu için ikinci el spark ya da Air alarak başlayın. Mavic izin almayı gerektiriyor çünkü. Oyuncak helikopterle kıyaslanmaz bu cihazlar. Neredeyse otonom uçabiliyorlar, 70 tane sensör var üstlerinde, bir yere çarpmak zor.

ikinci el al, az kullanır satarsın.

Cevaplar beni tatmin etti çok teşekkür ederim sanırım almayacağım:)

drona özenip alamayan dron kötülemiş.

her ne kadar her kafana estiğinde ve her yerde uçuramıyorsan da mükemmel bir alet. facebook'taki dron gruplarına gir bakalım adamlar o dronlarla neler çekiyorlar? ayrıca meslekleri de kameramanlık falan değil.

Mavic Pro var bende de, 2017'de almıştım. Çok başarılı bir alet, ancak meraklısına denir ya, tam öyle. Gerçekten paran yoksa girme derim, zira bu meretin mesela pervanesi çatlıyor, çat 60 lira veriyorsun, kesinlikle kullanma şansın yok. Pili zortluyor, çat 600 lira pil almak zorundasın, hata verdiği anda hata veren parçayı sıfırıyla ve orjinaliyle değiştirmek zorundasın (yan sanayi alayım bile diyemiyorsun). Hiç bir şey yapmasan bile bazen düşebiliyor, havada uçan 6 bin lira sonuçta, acayip stresli bi mevzu.

Bir de izin konusu var, izin mevzusundan dolayı benimki epeydir rafta duruyor. Çok kereler denememe rağmen bir kere bile izin alamadım. Polisle falan uğraşmamak için gerçekten dağa bayıra gitmediğim sürece çıkarmıyorum.

Bu arada Air ya da Spark izin gerektirmiyor cümlesi yanlış. 500 gr altı drone'ların durumu çok daha kötü zira izin almak istesen de alamıyorsun. Mavic ve üstünde en azından iha.shgm.gov.tr'den izin talep etme şansın var.

bi servisi arayıp az buçuk tarif etsen sana fiyat söylerler. biz ne diyelim ki şimdi?

ben evden taşınırken söktürmüştüm.
300tl vermiştim, baymak klimaya. heşreyip söküp yeni eve kurdular. duvar falan delindi ıvır zıvır.

@liriamer

ne zaman oldu bu hocam tam olarak?

gecen ay klimasa'dan fiyat aldim. bakim 100 lira, yeni eve tesisat acilip takilmasi 250 lira.

enezi çok beğeniyorum. Kumu da nefis hem de sakin gereksiz insan yok. Gerçi 10 yıldır gitmeidm umarım çok insan ksfetmemistir.

ipini koparan enez ve erikli'de özellikle hafta sonu.

bunun dışında trakyafest falan yapılacak diyolar nerede, ne zaman bilmiyorum.

Merhaba. Enezi düşünebilirsiniz denizi süper, sakin bir yer. Erikli Eneze göre daha kalabalık ve sahilde insanlar içiçe.

enez +1500

eksisozluk.com

niye kasıyorsun ki , bi tane piknik tüp alsan, bi tencere veya büyükçene bi tava alsan migrostan çatal kaşık alsan(hadi en kötü ihtimal tek satılan mutfak gereçlerinden) bitti gitti

50 tl ye sulu yemek yapar hale gelirsin.

sıfırı 50 küsür tllere satılan tekli elektrikli ocaklar var mesela, ikinci elden 15 20 liraya alırsın piknik tüple uğraşamam dersen

migros kazıktır ama bi milyoncuya gidip tahta kaşık, spatula falan alabilirsin mesela. tek tek tabak satarlar onlardan da alırsın.

tost makinasının marka modeli ne, güçlü bişeyse ocak yerine de geçer, plate'ini sökersen. dandiks olmaz ama.

ayrıca lokasyon belirtirsen sevgili duyurucu arkadaşlarımız da elinden geleni yapar.

www.nefisyemektarifleri.com

froome un temiz olduğuna kesinlikle inanmıyorum/inanmak istemiyorum. benim bisiklet zevkimin içine eden bir insan açıkçası kendisi. onun yüzünden tdf 2018 izlememeyi düşünüyorum ki senelerdir zevkle izlediğim tek spor aktivitesidir tdf.

frensızlar eskiden de lazımlıklarını pencereden aşağı döker, yılda 1 defa da kirlerini kazıtırdı, çok acayip bişey değil yani.

yapmayan yok ki yakalanmayan var.

Bisiklet aslında düşündüğünüz veya hayal ettiğiniz kadar temiz bir spor dalı değil ne yazıkki. İşin içinde haddinden çok diplomasi mevcut. Birden fazla performans artırıcı madde var, aşağı yukarı her takım başka madde kullanıyor. Testler işin içine girince de diplomasi giriyor devreye... Yani aslında her takım performans artırıcı madde kullanıyor. Daha bu sene yurt dışına gönderdiğimiz milli sporcularımızdan birini kısa süre sonra karaciğer testlerinde çıkması muhtemelen performans artırıcı madde yüzünden geri yolladılar.

Froome’da yıllardır bu işin içinde, pro pelotonun gözde sporcularından. Ülkeler arası diplomasiyi ortadan kaldırsalar pelotonda sporcu kalmayacak. Tabi bu noktada uci’daki dinozorların koltuk sevdası da hayli etken.

kesinlikle olay lobiciliğe döndü. ingiltere fransa kendi kafasına göre takılıyor.

yüksek gerilim hatlarının altında, çok çabuk yorulursun, hep bitkin olursun, oturduğun yerden kıpırdamak istemezsin.

bunları zamanında çok gördük duyduk eşten dosttan(yüksek gerilim hatları altında oturanlar)

bunun dışında bilgim yok maalesef.

ayrıca 5 metre aşırı yakın mesafe, kaçarak uzaklaşın oradan.

kaç volt geçtiğine göre atlama olayı da var, yüksek gerilim hatlarında mesela 2 metreye kadar akım sana atlayabiliyor. 5 metrede atlamaz da, halsizlikten ölürsünüz.

bilimsel yönünü bilmiyorum ancak elektriğin belli bir manyetik alanı var ve insanı belli şekilde etkilemekte. bir sürü şehir efsane var ancak ben tercih etmezdim.

Ben ev alırken araştırmıştım. Çok çok zararlı olduğuna ve beyin kanseri oranını çok artırdığına dair bir şeyler okudum. Ayrıca olumsuz bir durum değil ama erkek çocuk değil kız çocuk sahibi olmaya neden oluyormuş ne alakaysa..

birincisi geç kalmışsın nisan ortası, mayıs gibi ekmen lazımdı fideleri. şu an da topluyor olman lazımdı.

5 cm biraz ufak, biraz daha büyüse iyi olur. tabi eğer çok sıkışık ekmediysen.

kimyasal kuru gübre? sıvı gübre? torflu toprak? var mı bunlar?

Evet geç kaldım farkındayım ama tohumlar boşa gitmesin diye ekmek zorundaydım. Amacım bunları seneye kadar yaşatmak her türlü tavsiyeye açığım bu yüzden. Torfu toprağa ektim ve hiç gübre vermedim ekstra ne vermeliyim?

ben 30 çeşit domates ektim evde. misket gibi olanından tut, karpuzgibi desenlisine, limon gibi olanına, moruna, siyahına, kuş üzümü kadar olanına, cherrye, tiger a kadar.

kulldnığım sıvı bir gübre vardı. yanlız şöyle 1 litre satılıyordu tarım ilacı. atıyorum 90 litre suya , acayip cüzzi bir miktar eklenip haftada 1 bu gübreli ilaçla sulanıyordu. çok fark etti. yani zamanını doğru ayarlasaydın 3 litre 5 litre toprakta bildiğin sırık domates bile yetiştirebilirdin.

seneye yaşaması zor bence.

hollandadan almıştım ben tohumları, eşe dosta da çok dağıttım, hibrit değildi. 1 2 euro bişey zarfa koyup gönderiyolar, tohum işi kolayda, şimdi gider birisi uyuşturucu madde tohumu der başın ağrır diye çekiniyorum, o zamanlar böyle şeyler bu gün ki kadar sık rastlanır değildi.

Peki benim anlamadığım nokta şu ben bu sene hasat etseydim o domatesi fidesi seneye kadar kendiliğinden kalıyor olacak mıydı yoksa her sene tekrar mı ekiliyor?

her türden 2 3 domatesi tohumluğa bırakırsın.

yani, artık olgunlaşır, daha da olgunlaşır, dalından düşer, içinden tohumlarını alıp kurutursun, seneye tekrar ekersin.

fideye bişey olur mu onu bilmiyorum, kuruma ihtimali var, çürüme ihtimali de var.

sonuçta sıcak seven bir bitki domates.

uygun şartları yakalarsan uzun süre sürekli de verim alabileceğini düşünüyorum, seracılar nasıl yapıyor bakmak lazım ama onlar hibrit kullandığı için bu düşüncelerimiz tutmayabilir.

ben mesela mayısta ektiğimde 1 2 3 sefere kadar meyva alabildiğimi hatırlıyorum. ama 7 sene geçti hatırlayamadım.

hatta konu komşu görmeye geliyordu, envayi çeşit domates ufacık balkonda, haftada neredeyse 10 kiloya yakın alıyordum, 25 saksı tabi dedim ya deneysel türler vardı, bir de cherry gibiydi, kalkıp sırık domates de ektim, o da meyva verdi 5 litrelik saksıda ama tadı ötekler gibi güzel değildi.

hatta mayıs da geç, ben kalorifer peteği üzerinde plastik bardaklara 2 şer 3 er tohum atarak şubat sonunda başlamıştım.

bardak olunca ayırması da kolay oluyor, zaten 3 tohumun 3 ü de çıkacak diye bişey yok. bir dahakine öyle yap bence.

domates tohumunnun turune gore degisir ama genelde domatesler +7 derece sicakligin uzerinde dayanabiliyorlar. o nedenle domates tohumu nisanda ekilir.

Ama eger daha cok domates almak istersen uygun sicakligi, ve isigi saglar isen subatta saksiya dikebilirsin. nisanda yaklasik 20 santim boya ulasir ve daha sonra disariya dikersen bu zamanlar yaklasik 1 metre boya ulasir.

mayis ayi bile domates tohumu ekmek icin gec olur.

sanırım uçucu hale gelip de zehirleyebiliyor. yoksa dediğin gibi bulaşıcı hastalık değil, radyoaktif değil, niye karantinaya alsınlar.

hatta önce intahar edip ölen kadın, kimya ile alakalı bir meslektendi galiba, kapıları bantlamış dışarı siyanür çıkmasın diye. o aklıma takılmıştı.

Ayni havayi solumalarindan oturudur diyerek her boku bilen adam girisi yapiyorum.

Merak edip baktım da sıcak havada son derece uçucu imiş. O nedenledir diye düşündüm.

radyoaktif değil kimyasal zehirdir. Bergama'da çok önceden siyanürle altın arama olayına karşı çıkılmasının nedeni de son derece zehirli olması. Üst düzey nazi komutanları/siyasetçileri ceplerinde siyanür tabletleri taşırlardı ve çoğu bu siyanür tabletleriyle intihar etti. Amerika'da gaz odalı idamlarda da siyanür kullanılmakta(sanırım artık gaz odası şekli kaldırıldı)

niye tek kulak? tek kulakta müzik falan dinlenmez ki? o kulaklıklar telefonla konuşmak için sadece.

sony var bende 2 seneyi geçti hiç sıkıntı yaşamadım, kulaklık adaptörü yokmuydu silikon? değiştirip kulağına uygun boyutta olanı taksaydın düşme gibi bişey olmazdı sanırım.

Ana amacım konuşmak yolda. Arada da müzik hafiften. Zaten çift kulaklık olsa da tek kulağıyla dinliyorum müziği. Bassı filan hissetmek vs gibi isteklerim yok. SÖzler daha çok.

Telefonda da konuşulmuyor ki. Mikrofonu kulakta olduğu için.

Adaptörü olsa bile ağırlıktan dolayı sürekli bir aşağı çekilyor.

Kulağa çengelliler daha iyi gibi sanki . ama önce silikon değiştirmeyi deneyeyim.

valla ben bunu kullanıyorum mikrofonu sağ tarafta ufak bi delik

ses yalıtımı yok gürültülü ortamda iyi kötü müzik dinleniyor, nispeten sessiz ortamda ise bayağı güzel soundu var. konuşma sesi ise bayağı bir yüksek, karşıya ses gitme problemi de hiç yaşamadım

www.gelecekevimde.com

fiyatının böyle olduğuna bakma arasan da bulamazsın artık 2 sene önce uyguna almıştım ben, o zaman bile bulunmuyordu yenileri çıkmıştı.

sanırım senin sorunun bu aldığın ürünlerin sağlam bir marka olmamasından dolayı, tasarım hataları, iyi çalışmaması sorunu, yoksa senelerdir tek blutut kullanan insanlar görüyorum, o kadar kullanışsız bir alet olsa kimse alıp kullanmaz bu kadar.

Benim aldığım 5-10 dolarlık şeyler :)

inşallah maaş zammıma da yansır bu oran önümüzdeki sene diyorum
ne diyeceğim
bencil düşüneceğim ben de. herkes öyle yapıyor neticede.

daha dur yeni başlıyoruz. bunlar daha hiç bişey.

bak dün 3 liraya patates bulunca çuvalla alıp stoklama yöntemine girdik, soğan kuru düşüşe geçtiğinde aynısını onun için de yapacağım.

Gerçeğinden çok daha az açıklandığını düşünüyorum. Yılbaşlarında yapılan enflasyon oranındaki maaş zamları da sayı büyüdü diye mutlu ediyor ama alım gücü yine düşecek.

Yalan diyorum. Gerçek enflasyon %35lerde.

normalde çok daha fazla bence ama yılda %7.5 gibi bir zam alıyorum o çok acı verici olacak.

Normalde yaz aylarinda meyve sebzelerin bollasmasiyla enflasyon daha dusuk gelir. Bu sefer aksine gida da yukseltti orani. Gectigimiz donemdeki dolar artisinin acisi yeni cikmaya basliyor. Moralinizi bozmak istemem ancak onumuzdeki donemler de enflasyon acisindan iyi gozukmuyor.

Reel enflasyon degil.

kredi kartı faizlerinde de artış var. faizler bu kadar yükselmişken enflasyonun %15 olduğuna inanmak salaklık gerektirir. Bu millet böyle şeyleri hakediyor. Elinizden geldiğince hazırlayın kendinizi.. Belki bugün, belki yarın, belki 1 sene sonra. Ama mutlaka o patlama yaşanacak..

Bir köpek işkenceye maruz kaldı, ardından farklı illerde farklı hayvanların işkenceye uğradığını gördük.

Bir çocuk kaçırıldı. Daha bulunamamışken farklı illerde çocukların kaçırıldığını duyduk.

Elbette eskiye göre çok daha hızlı bir şekilde bilgiye erişebildiğimiz için aslında ülke gerçeklerinin artık saklanamayacağını görüyoruz. Benim şahsi fikrim ülkedeki kötülüğün bir öncüsünün olduğu ve bu öncüden alınan gazla insanların kendi içindeki kötülükleri dışarı çıkardığı yönünde. Tamamen psikolojik fikir birliktelikleri var bu insan bozuntularının. "Madem biri yapabiliyor, ben de yapayım." diye düşündüklerini düşünüyorum.

Daha dün 3 farklı kayıp haberi okudum. Bu bir salgın. Ne tecavüzcüye hadım ne de katile idam bu suçlara çözüm olur. Bunun çözümü insanlık eğitiminden geçmeliydi.

Aslında Türkiye'nin uzak köşelerinde her gün yaşanan tipte olaylar bunlar. Teknoloji sağ olsun artık tüm ülke duyuyor, görüyor ve yaşadığı ülkeyi öğreniyor. "Benim Anadolumun insanı bir başka." falan değil. 3-5 tane iyi insana denk geliyoruz diye tüm coğrafyayı iyi sınıfına sokamayız. Ülke 81 milyon ve yarısından fazlası manyak benim gözümde.

son 8 senede 104bin çocuk kaybolmuş. (Tüik verisi, sabah radyoda duydum.)

cezaevinde çalışıyorum. buna benzer vakalar hep vardı. medya bu ara özellikle bu durumlara yoğunlaşıyor. nedeni ya bu konuda hükümet kamuoyu oluşturup çıkaracağı bir yasaya destek sağlamaya çalışıyor ya da ekonomik krizin ağrılarını göstermemek için yapılan şeyler olabilir.

bu olaylar hep oluyordu ama basında yer bulmuyordu, hükümet çıkarmak istediği idam yasası için bunu ortaya sürüyor şeklinde konuşmalar var. ee neler yaptıklarını gördükten sonra bunu da buna alet etmeleri çok normal.

aynı şeyi düşünüyorum bir kaç gündür. ama dinlediklerim ve okuduklarımdan anlıyorum ki aslında hep vardı bu orospu çocukları. sadece biz duymuyorduk. ayrıca yasa desteklemek adına medyanın öne çıkarması da bir ihtimal.

ne beklediğine bağlı biraz, ben gider takılırım, macera lazım, en kötü ne olabilir yakalanır geri dönerim diyorsan git tabi de, bundan sonra sanırım çeşitli ülkelerle vize problemi yaşayabilirsin.

öteki türlü zaten geçerli bir mesleğim var, ben amerika değilde kanada, avustralya orası burası yasal olarak zorlarım diyorsan bu daha makul tabi.

benim kaçan arkadaşlarım oldu, ortlama 1500 2000 dolar para kazanıyolar(vasıfsız işlerde ve kaçak çalışarak) belki de bu kadar bile kazanmayıp sallıyolar bilmiyorum. uzaktan ne dese inanıyoruz sonuçta ama 16 saat mi çalışır, yoksa 3 gün çalışır 4 gün mü yatar, çok mu güzeldir, aşırı mı berbattır bunları pek kimse söylemez. bu arkadaş mesela anlattığım 5 6 kişi bi evde kalıyolarmış, inşaat işi yapıyormuş, bana pek hitap eden şeyler değil. hem 2000 dolar neye yeter(büyük şehir-taşra farkı nedir) bunları hiç bilmiyorum.

sözlükte yasal olarak bir arkadaş gitmişdi, uçurulduğum için hesaplarıma giremiyorum nickini veremiycem, o yasal olarak gitti mesela, vizesi, çalışma izni falan. restoranda çalışıyordu, anlatıyordu ben moruk taşrada yaşıyorum, şehirler hiç başa çıkılacak gibi değil, burada en azından kazandığım parayla yanlız yaşıyorum, içkim sigaram yemeğimi karşılıyorum, biraz da birikim yapabiliyorum diye.

en doğru söyleyen bile sadece iyi yanlarını anlatır bu racon biraz böyle yani.

amerikan filmlerinde meksikalılar vardır ya itip kakılan, işte kaçak olarak gidince sen tam olarak bu meksikalıların konumunda oluyorsun.

bunların dışında yasal olarak giden ciddi kazançlar elde eden arkadaşlarım da var. ikisi arasındaki fark bence inanılmaz. yani ya dipte oluyorsun, ya tepede.

kanadaya irtica olayı revaştaydı benim pikkolog arkadaş uğraşıyordu bu ara da izne çıktı o da 1 ay. ayrıca avustralya nitelikli meslekler listesi yayınlanıyor, yani genelde mavi yakalı çalışan talebinde bulunuyor, uğraştıktan sonra olmayacak bişey değil.

Trump "zero tolerance" uyguluyor su anda. Karayollarinda araba durdurup kacak var mi diye bakiyorlar. Maine'de bir gunde on kusur kisi yakaliyorlarmis o sekilde. Bir otobus firmasi "Gocmenleri kabul etmiyoruz, gururla bizimle seyahat edin" kampanyasi baslatti. Isyeri baskinlari da artti.

Hatta, kacak gelip Amerika'da cocuk yapmis aileler bile sinir disi edildi, cocuklar burada dogdugu icin Amerikan vatandasi sayildigindan cocuklar sinir disi edilmedi. 2000 kusur cocuk ailesinden ayri, multeci kamplari ya da spor salonlari gibi yerlerde yatiyor. Daha dogrusu iki hafta once sayi 2000'di, su an daha da artmistir.

Eskiden olsa "Gelsin calissin" denecek durumdaydi da, Trump su anda acimiyor. 30 yildir burada yasayan, calisan insanlar geri gonderildi. Hatta, kacak olmayan gocmenlerin haklari da bayagi sinirlandi. Is ilanlarinda "Sadece vatandaslar basvursun, gocmen aramiyoruz" ibareleri bes katina cikmis diyorlar.

Daha uygulama yeni basladi, 1.5 ay oldu olmadi gibi bir sey. Bulundugum yerde bir Turk lokantasi vardi, birkac Turk ogrenci vardi kacak calisan. Bir tanesi 7 yil oradaydi. Gecen gun onlari cikarmislardi komple.

Ileride demokrat biri baskan olur ve ortalik sakinlesir, o zaman tamam da; simdi basa cok bela olur.

trump'a yakalanma. seni(calisan kisiyi) de kafese atmasinlar simdi.

abd zaten gocmenler ulkesi, trump'in kendisi bile gokten inmedigine gore gocmen dolu.

ortalik sakinlesen kadar sakin bulasma derim ben.

@aychovsky'nin dediği sınır dışı etme olayı çok ciddi bir boyutta yalnız. Adamı Time Dergisi'ne kapak yaptılar.

i.guim.co.uk

Trump gidene kadar bulaşma derim.

Darıldıysan barışalım
Kumru gibi koklaşalım
Esmerim güzelim tuti dillim
Ben yanıyorum aahh çok seviyorum

@megalomaniac

şarkı değil mi hocam o ya :)

melodisini bulamam ancak son megalomaniac in söylediği doğru olmakla birlikte son dizede "ben yanıyorum aman allah cok seviyorum " derdim.

90lar biraz fazla iddialı oldu, 1950ler falan olmasın?

www.youtube.com

Aaa, biz de cok soylerdik bunu cocukken. Belcika cika cika'dan oncesi de var.
Yo Yo Yogi
Yogi Yogi Yogi
Arabistan Bulgaristan
Uc bes kurus Danimarka
Efes Efes Efes
Belcika cika cika
Belcika cika cika

deyip oradan Darildin mi Cicim Bana'ya bagliyorduk.

Bir de Lambada'nin muzigiyle birlikte "Ooo Beto Beto, Mariana Luis Alberto, Marisabel'in dadisi Ramona, iste bu sarki Lambada" da vardi.

Esmerim, guzelim, dudu dillim, ben yaniyorum degil mi bu? Biz onun melodisiyle soylerdik.
www.youtube.com

otobüs bagajları günümüzde aşırı sıcak olmuyor eskisi gibi.

vibrasyondan etkilenmesin diyorsan tellerini tamamen sal ki, zıplarken sapa yük binip atmasın.

valla herkes uçakla, otobüsle, kargoyla taşıyor bu aletleri. başka bir ihtimal de yok zaten. en fazla case parası vermiyeyim dersen, 2 + 1 otobüsün tekli tarafından alırsın biletini bacak arasında taşırsın. yok dersen çift bilet alır yan yana gidersin gitarla.

marka model ne? pahalı bişey mi?

edit: ben aşırı sıcak olmuyor dedim diye sözüme bakarak kedi köpek canlı hayvan taşımayın, sorumluluk kabul etmem haa.

bagajda yerden daha yüksek bi bölme oluyor, oraya sokabiliyorlar. ama sıcak oluyor, gitarı bozacak kadar olduğunu sanmam ama akoru bozulur:)

@killerbee adam bi harf unuttu diye yüklenme bu kadar. Nemli bir yere gidiyorsan kılıfın içine silica jel salla iki üç tane. Hele yolun da uzunsa.

Çok sıcak olmaz bagaj+1

Muavine söyle hocam, bu kekti kahveydi koydukları ayrı bi yer var, bagajın yanında az daha yüksekçe, oraya koyuversin. Geçen hafta izmirden edirneye akustik gitar getirdim aşırı dandik ince bi kılıfla, sapasağlam geldi.

senden daha iyi ve senden kötü kaç kişi çıkacak, kaç kişi sınava girdi, bunları bilmeden nasıl bilebilirler ki bu soruyu?

ben atayım kafadan madem 100bin.

dershane rehber öğretmenleri tahmini rakam çıkarabilir

Hiç kimse tahmini bir şey söyleyemez, söylese bile bir dayanağı olmaz.

babayla aranızdaki ilişkiye bağlı da olsa bence anlamsız diyorum.

ben onun yerine kullanacağı üzerinde bulunduracağı bakıp hehe bunu oğlum/kızım aldı diyeceği bir hediye almayı düşünürdüm.

saat

emekli olan insan boşluk hisseder, özellikle ilk zamanlar, oyalanacak, hobi sahibi yapacak bişeyler olması bence daha güzel.

Üzerinde isim yazılı güzel bir alet çantası
yoksa şarjlı tornavida
tatil için hediye çeki

Bütçede sıkıntı yoksa en hora geçecek olanı 'baba koltuğu'dur.
www.google.com.tr

tek tek temizlemeye çalışsan, sanıyorum ki temizleyemezsin(benim çok başıma geldi windowstayken, ben tamamiyle temizleyemedim.)

virüs programları falan da görmüyor öyle şeyleri, sürekli yeni yeni şeyler üretildiği için. hatta virüs olarak da algılamıyor çoğu zaman.

bas formatı geç.öteki türlü zor.

hocam sağlam bir malware tarayıcı&temizleyici işinizi çözebilir. codec indirirken bazen arada bir soru soruyor ona yes deyince acayip saçma sapan şeyler indiriyor. belki de direk virüs indirmişsinizdir. ilk iş önemli datalarınızı yedekleyin.

Bu devirde ozel olarak codec yuklemeni gerektirecek bir film rip falan bulabilecegini sanmiyorum, ffmpeg tabanli bir player (VLC gibi) her seyi acar. Muhtemelen codec diye virus / malware cinsi bir sey indirdin arkada kriptopara mining yapiyor olabilir.

bazı mecralardan, bazı virütik filmler indirip, açmaya çalıştığında codec yok, illa şu codec i indir diye direterek ekstra virüs, trojan ıvır zıvır indirmek mümkün.

arkadaşın yaptığı da o sanırım.

norton, kaspersky ve diğer hepsini kullandım

sistemi kasmayacak, yormayacak, fanları fır fır çevirmeyecek bir antivirüs ben bulamadım.

d. hiçbiri. Windows Defender yetiyor.

evet d: ben de osx'e geçtim virüs programlarını hayatımdan çıkardım. biraz daha fazla arşivleme yapıyorum onun yerine.(otomatik yedekleme, büyük dataları usb hdd de muhafaza etme gibi.)

yıllardır Eset nod32 kullanıyorum yormuyor.

Pampa kaleye çık manzaraya bak, sonra anadolu medeniyetleri muzesine gir. Eski meclisi ziyaret et. Hamamonu'nde dolanabilirsin. Yine kalenin orada koç müzesi var. Resim heykel muzesi var. Yoksa bi atamızı ziyaret et, anitkabir'de müzeler açıldı uzun zamandır gitmediysen. Ya da aoç kokorec dondurma yapabilirsin.

@roseblood böyle güzel isimler takarak, sanki çok güzel bişeymiş gibi anlatıyorsun ya bunları, çok gülüyorum.

eylem kek yiyip, film izlemek. yaz sen essay yaz. kek yiyip film izlemekten daha iyidir bence.

edit: bi ısırık al kekten geçer. ben hala gülüyorum, hatta hepimiz gülüyoruz şu an. yok yok böyle olmayacak bu, ıslatıp ıslatıp ısır.

@karaciğerim güzel önerilere benziyor. Ben daha çok gezme taraftarıyım, önceden planlamadığım için kaldım böyle. Film en en son seçenek.

İstanbulda gezmiştim, ankaradaki koç müzesi güzel mi? Değer mi İstanbuldakinden sonra?

@roseblood istanbul'daki efsane olani, ankara'daki yavrusu, kesmez istanbul'u gördüysen.
Sihhiye; kale ve ulus'a yakın. Ulaşım nispeten kolay olur. Anadolu medeniyetleri, koç, resim heykel, 1. Meclis yakın lokasyonlarda.
Kızılay'dan dolmus otobüs var aoc'ye kokorec istersen.

karacigerim vur kadehlere +1
Kale iyi bir seçenek bence. Yalnız yemek için aoç uzak olabilir, kale kapısından çıkınca karşıda meydan piknik var, Bir döner servis, yarım köfte söyleyin (: Odun ateşinde ankara döneri yapar, çok severim ben.
Saman pazarından aşağıya doğru inip, hamamönün'de bir kahve içebilirsiniz. Dönüşte hacıbayram caami ve eski meclisi görüp günü bitirebilirsiniz bence.
anadolu medeniyetleri müzesi çok iyidir bu arada.

Merhaba, herkese teşekkürler.

O günden biraz bahsedersem. Öncelikle ahvaltı niyetine aylak adamda madam bowary yedim, sade sütümüz yok deyince dışardan alıp geldim. Soğuk sade süt bulmak zor oluyor bu arada, uzun ömürlü kutu var diye dolaba koymuyor kimse.

Ankara kalesine çıktım. Kısmet işte, anlatmayı seven bir abi sağolsun bütün Ankara'yı anlattı. Gördüğüm her yeri sordum anlattı, sordum anlattı hiç erinmedi. Tarihi kelimesi aklına gelmeyince antik kelimesiyle ikame etmesi çok eğlenceliydi :) yer yön olarak da biraz oturmuş oldu aklımda. Yemeği meydan piknikte yedim, beğendim ama porsiyonları çok küçük. Daha dö- derken birbuçuk mu denmesinden belliydi :)

Eğer Anadolu medeniyetleri müzesini özellikle yazmasaydınız uğramazdım diye düşünüyorum ama iyi ki yazmışsınız, iyi ki gitmişim. Yahu çok iyiydi. Baya detaylı gezdim. Alt katta bulunan 10-11. bölüm tadilatta olduğu için gezemedim.

Oradan Hacı Bayram Veli'ye geçtim. Sonra eski meclis. İlk meclis pazartesi günleri kapalı oluyormuş maalesef. İkinci mecliste mit sergisi de vardı. Daha önce hiç görmemiştim meclisi. odalara girdikçe bir kaç kararı, konuşmaları geçirdim de, aklımdan mizansen kurguladım.. vay be. Cumhuriyetin ilk yılları. Hologram teknolojisi ilerlese de müzelere bu şekilde entegre edilse keşke.

Zaten burasıyla tamamlamış oldum zamanı. Trene bineceğim gün de az bi zamanım vardı, gençlik parkında zaman öldürdüm biraz.

Tekrar teşekkürler.

esnek mesai.

istersen belli bir saate kadar geliyorsun (ör.10), gelmediğin zamanı 30 gün içinde telafi ediyorsun.

Esnek mesai
Home office

Teknik anlamda da tuikten alınan veri ile ilçe ilçe ürün satışı bizim sattiklarimiz rakiplerin sattıkları karsilastirmasi

bi iş yerinde gördüğüm var. burası bir ajans. cuma akşamları(bilmiyorum belki de 2 haftada bir) iş çıkış saatinde mekanı bara çeviriyolar, parti yapıyolar,(müzik, alkol, kokteyller vb) dışarıdan eş dost arkadaş falan da gelebiliyor, çok eğlenceli bir ortam vardı.

bunu kalkıp da cuma akşamları kek çay oralet dayatmasına dönüştürmeyin işe yaramaz.

herkes haftada bir gün seçtiği tarihlerde home-office yapıyor. özellikle evde olman gereken günler için (usta vs çağırmak) çok işe yarıyor. hafta içi de daha kolay geçiyor.

Guatemala grande aliyorum genelde.yumusak icimli seviyosan tavsiye ederim.

gazı kaçmış kola gibi :/ ben pek beğenemedim. artık bilindik markalar yerine yakında bir yerde kendi kahvesini kavuran mekan varsa oradan alıyorum, yoksa internetten satış yapan kahvecilerden alıyorum(küçük işletmelerden)

Mavi filli olan güzel

2011 de çok güzeldi git gide bozmaya başladı, en çok sevdiğim guatemala grande bile eskiye nazaran oldukça kötüleşti, bariz olarak kalite düşüşü var.

daha kaliteli çekirdekler var tabi ki ama şu anda piyasadaki en iyi fiyat/kalite oranına sahip bence. düzenli olarak alıyorum, şimdiye kadar da ne kadar tırt bir kahveymiş demedim.

starbuck ın çekirdeklerinden sonra tchibolar bana hep ekşi ve az aromalı geldi. bir türlü alışamadım. starbuck ın çekirdekleri çok kaliteli sanırım. ben 1 lt lik termos press(paslanmaz çelik) ve delonghi çekirdek öğütücü kullanıyorum. vazgeçememm : ) çok datlı oluyor. cam press almanızı önermem benim aldıklarım hep kırıldı. siz kırmasanız bile ailenizle yaşıyorsanız biri yıkarken kırıyor.

Ben hep "Feine Milde" hafif olanindan aliyorum ama sut koymayi seviyosan daha koyularina bakabilirsin.

davidoff kahveleri güzel. normalden iki kat fazla fiyat çekmişler ama indirim zamanını takip edip yarı fiyatına alabilrsiniz

Bana sık sık oluyor böyle bulunduğum ortamdan uzaklaşma hissi gibi dejavu gibi enteresan bir şey. Sanki bir çağrışımla zihnimde bir şey canlanıyor ve mutlu oluyorum gibi ama ne çağrıştıranı ne çağrıştırdığını bulamıyorum çok enteresan.

Kurcalama+1 bende de dunden beri sebepsiz bi mutluluk var.biraz olsun kafayi bosaltmanin ve pek dusunmemeye calismanin etkisi oluyo sanirim.

3 vakte kadar g.t. girecek kazığa delalettir.

bazen beyin fonksiyonları bozulup gereğinden fazla serotonin salgılayabiliyor

Kahve mi ictin?

Hasta mısın, ateşin falan yok dimi

Ermişsin pampa.

valla birkaç saat öncesinde kahve içmiştim. bide çukulata yedim üzerinize afiyet. ama onların sunduğu bir mutluluk değildi. böyle iç rahatlaması gibi birşey. ilginç.

İyi bir yerden tatlı veya kutu çikolata
Bizim doktora genelde öyle seyler geliyordu

Bir sise viski gotur, cok makbule gecer.
Not: Trollemiyorum.

vakkodan bir paket çikolata götür, ben çalışırken doktor a hediye diye alıyorlardı

memura hediye vermek yasak

güzel bi kalem alın, elinden düşmeyecek nihayetinde.

1 kutu çikolata olabilir, herkes yazmış zaten.
Erkekse iyisinden bi gömlek.
Kadınsa, kapalıysa iyisinden bi eşarp, açıksa kaliteli bi şal.
Paşabahçeden odasına bi aksesuar.

yamaha e263 kullanıyorum. başlangıç için önerilen modellerden biri olduğu için tercih etmiştim. Herhangi bi sorunu olmadı şu ana kadar.

org olayı yaş.

neden yaş, başlangıç modeli bir org alana kadar(çocuk orgu) güzel uzun süre iş görecek bir midi klavye alabilirsin.

tabi ona ses kartı gerekebilir.

kullanım amacını iyi belirlemeni öneririm. dolar uçtu gitti, bir de mesela bir org aldın 1000 tl para verdin 3 gün sonra 300 e satamazsın, böyle hani vardır ya, alıp elinde patlayacak şeyler, bu org ve midi klavyeler kısaca böyle.

illa ritimli çalışcam piyanist şantör misali diyorsan tamam ama benim amacım müzikle uğraşmak, alırım işimi görecek bi midi klavye, ihtiyacım olursa 200 300 tl ye bir tane de ses kartı alırım, fruity loops, sonar, studio one içinde uğraşıtım diyorsan midi klavye.

atıyorum senin alacağın çocuk orgunun içindeki sesler zaten tın tın dandik sesler olacak, midi klavyede böyle bişey yok, sesler, virtual instrumentler, efektler bunlar neredeyse 10 binlerce çeşidi aştı.

bu işlerden profesyonel olarak para kazanmadıktan prodüksüyon yapmadıktan sonra temin etmen de kolay.

soundcloud.com

al bak bunu midi klavye ve virtual instrumentler kullanarak yaptım. çok iyi mi? değil, orgla mukayese edilir mi? tabii ki edilmez.

cok cok eskiden bana gittigim kurs yamaha psr 18 aldirmisti, simdi bilabilirmisin bilmiyorum ama yamahanin giris seviye muadil orgalari isini gorur. birde mutlaka 5 oktav olsun demislerdi, neden bilmiyorum. 400-500 liraya bulursun herhalde.