bence kapağı sökün ve hangi şehirdeyseniz oradaki mobilyacıların olduğu bölgeye, siteler falan gidin. orada bir kaç yere sorun yönlendirirler ve yaptırırsınız. sizin mahalledeki marangozlar uğraşmak istememişlerdir. bir de size karlı fiyat çekecekler, sitelere götürü getiri olacak vb. siz pahalı diyeceksiniz...

Tek kapak için uğraşmak istememişlerdir. Ellerinde hazır malzeme yoksa 1 kapak için 1 tabaka malzeme alacaklar (malzeme akrilik veya high gloss'a benziyor) ki bu da pahalıya gelir. Birebir renk tutması için marka bilmek daha iyi olur, bunu da en kolay yapan adam bilir.

Çözüm olarak malheiros +1, bu tarz işleri yapan yerlere götürün, kendileri yapamasalar bile yönlendirirler.

Dönüşünüzde aynı programa devam etme şansınız kesin varsa Hollanda daha mantıklı gibi geldi bana.

ikisini aynı anda yapardım. gece gündüz çalışırdım. kariyer gelişimi çok önemli.

MBA, hele de "İyi bi teknik unide" falan diye nitelenen bir yerde, tirt bir sey - degmez. Kesinlikle Hollanda'ya git. Is hem cok daha onemli, hem de illa MBA yapmak istiyorsan cok cok daha iyisini sonra Hollanda'da yaparsin.

Isi kabul etmemek bi secenek degil heralde dimi? Olmasin :) mba'i de bu kadar ugrasmisken yapabilirsin bence, bir daha surece girmek zor gelir.

Hollanda CV'nde zaten cok guzel duracak, mba'in uzaktan ve teknik universitede olmasini kompanse eder (iyi teknik uni de iyidir tabi ama turkiye koc, sabanci, bounlar var onunde). Hollanda'da yapmak da mantikli ama calisirken yapilabilecek parali mba ler buyuk ihtimalle maasinin saglam kismini yer, para biriktiremezsin, sana kalmis.

MBA eger network yapilmayacaksa gereksiz bir sey. Normal pm kurslari/sertifikalari vs de yapabilirsiniz.

Hollanda, sonrasinda MBA mi bakarsiniz. Bu arada Hollanda’daki santiye ne kadar surecek bilmiyorum ama orada da MBA yapabilirsiniz ya da baska bir egitim, kurs...

Sormaya bile gerek yok, iş her zaman daha değerlidir.

Hollanda'ya gel. mba'yi yada baska bir master derecesini de burada yap.

hollanda'ya git.

mba yapıp ne yapacaksın. askerliği bile üzerine para alarak yaptım ben :)

Zoom'dan yapilan MBA'in faydasi yok, zaten MBA'in olayi insan tanimak.
Teknik universite'de MBA yapmak zaten kokten hatali bence.
Sorunun cevabi bariz..

İs teklifinden sonra kafamda oluşan ilk şey
- Hollanda’ya git, olursa orda MBA bak, olmazsa 2 sene projeyi bitir gel, bakarsın başka fırsat çıkar, hala MBA istiyor olursam da MBA yaparım- idi. Pekiştirmiş oldunuz arkadaşlar, herkese cevabı icin teşekkür ediyorum. :)

@megacracker

genc olmana veriyorum, bir de muhendisler arasinda da oyle bir sanri/bilincsizlik var sanirim. MBA hic oyle ahim sahim bir sey degil. Yapmadan da kariyerinde bir yerlere gelebilirsin ve cok cok ozel bir yerde yapmadiktan sonra da katkisi sifira yakin bir sey. Yani su gelecek planlarini MBA etrafinda yapma durumundan siyril.

Hollanda'ya git, tebrikler, orada dikis tutturmaya, sirket icinde yukselmeye, network yapmaya calis. Zaten MBA'in tum amaci senin su an zaten buldugun ayarda bir is buldurmak.

Kemer olarak havaalanlarından sorunsuz geçiş sağlayan kemerlere bakabilirsiniz. Deri markalarında (Desa, vs.) var sanırım, tokaları metal olmadığı için nikel de içermez diye tahmin ediyorum. Yurtdışındaysanız ülkeye gelip gittiğinizi de varsayarsak işinizi de kolaylaştırır hem.

Pardon; çorap normal günlük ama bir kaç tane happy socks gibi alabilirim (üretimi de Türkiye'ymis zaten) digerleri de daha düz. Bambu olur karışım olur. Önemli olan iyi olsun, koku yapmasin.

Su metal olmayan kemerlere bakayim bi.

Bu arada sadece bir kemerde bu alerjim var. Burada ck kemer aldim, hic sıkıntı yok. O diğer kemer deri olsa da biraz dandik marka sanırım. Çelik değil, daha mat gri bir metal.

Ben metalsiz taktik kemer kullanıyorum. Havaalanında falan ötmüyor.

www.askermekani.com

ikeanınkini kullanıyorum krom olan cok memnunum.. iste gelsinde vardı.

Benzer bir arayışla Tchibo'da buldum, çok severek kullanıyorum.

Ezmeyip rendeleseniz? Ben minik sarımsak rendesi kullanıyorum çok memnunum.

www.google.com

alternatif olarak havan gibi sarımsak dövecekleri var.

urun.n11.com

Mobil edit:yazlıkta da şunu kullanıyorum memnunum.

images.app.goo.gl

Havan kullanıyoruz.

Tavsiye: Sağa sola kaçmasın diye de içine biraz tuz koyuyoruz öncesinde.

ikea'nınkini kullanırsan kabuk soymana gerek kalmaz.

Ikea yazanlar olmuş, biz alırken 2 tip vardı Ikea'da. Biri bildiğimiz sabit dizayn, bir de kolay temizlenebilmesi için haznesi açılabilen. Biz açılabilir olandan aldık ama memnun değiliz. Sarımsağı sıkınca her tarafından fışkırıyor.

İkea

ikea +1

ön koltuğu yatırıp arkaya uzatırsın bunu her türlü

Sanırım arka koltukları yatırıp ön koltukların arasından (iki ön yolcunun arasından yani) dik olarak öne uzatırsanız kılpayı da olsa sığabilir. Düz vitesse vites değiştirmek zor olabilir. Ayrıca Allah korusun bir kaza anında tehlikeli olabilir.

En kötü bagaj tam kapanmaz, bağlarsınız.

Bu tarz birimleri kafadan çevirmek doğru değil illa ki vardır bi karşılığı ama jeoloji ilgi ve bilgi alanım olmadığı için bir şey diyemiyorum. Daha genel bir şey olsaydı saçma sapan ajandaların ilk sayfalarında böyle nakliyat kısaltmaları filan açıklamaları olur onlara bakın derdim ama ordan da bişey çıkmaz.

Birebir türkçe karşılığı yok sanıyorum.
Earth moving işlerinde toprak cinsine göre fiyat tarifesi oluşturmak amaçlı kullanılıyordu sanki. Hatta şöyle bir şey buldum;

Soil Conditions
– Bank: Material in its natural state before disturbance (in place)
• Unit volume is Bank Cubic Meter (BCM)
– Loose: Material that has been excavated or loaded
• Unit volume is Loose Cubic Meter (LCM)
– Compacted: Material after compaction
• Unit volume is Compacted Cubic Meter (CCM)

Ikea Markus öneriyorlar ama denemeden almak pek doğru gelmiyor bana.

Edit: Deneyerek aldım, 1 haftadır kullanıyorum çok rahat.

neden bu masayı seçtin ki 36 cm çok dar. Daha ucuza daha büyük masalar var onlardan al bence.

ikea markus çok iyi ben kullanıyorum 3 yıldır.

masayı geç yalan. ucuzundan istediğin ölçüde sağlam bir şey al yeter-hatta ben olsam ikinci el alırdım-

sandalye önemli. o konforlu olmalı mutlaka.

vedatchilipeppers & yeteramadenedimherseyi +1 Markus'u yıllarca kullandım, oldukça rahat. File sırtlı olduğu için sıcak havalarda sırtınızı terletmez. (Şimdi fiyatına baktım da ben aldığımda 650-700 civarı bişeydi, şimdi 1600 olmuş.)

ben masa olarak bunu aldım oldukça memnunum.

www.ikea.com.tr

fiyatı 100 lira artmış.

sandalye için ben dxracer kullanıyorum ama öyle mükemmel bir ortopedi anlayışı yok. uygun fiyatlı nurus bulabilirseniz gerçekten iyi olur.

shop.nurus.com.tr

Masa olarak Ikea Linnmon kullanıyorum (175 lira falandı), sandalye olarak da gidip denemeni öneririm Ikea'da. Ancak başka bir önerim olacak, bunlarda çok lükse kaçmayıp kendine bir ekran, klavye ve mouse almanı öneririm, asıl yaşam standardını onlar çok fark ettiriyor. Laptopta çalışmak çok zor.

Masa herşey olur.

En önemlisi sandalye. adorenin yönetici koltuğunu al. Bende bu var süper birşey. Ha bu arada masamda adore, taş gibi oluyor çünkü bu markanın ürünleri. İkealar bence masa olarak bilemiyorum. İkea sunta olarak biraz kalitesiz değil mi ya. Masa bu. Ağırlığını çekmesi lazım. Ben masama kafamı bile koyup uyuyorum valla.


www.adoremobilya.com

Buraya birazdan Polat Alemdar esprileri gelecek, ama değil 3 ard arda 5 kez hapşıran da var. Genelde alerjik bünyeler yapıyor bunu, benim bazen tutunca 5-10 kere hapşırabiliyorum, hapşırma aralarında bir kaç saniye olabiliyor.

(bkz: alerji)

alerjik olabilir

ben de büyük oranda (%80 diyelim) 3 kere hapşururum. alerjik bir bünyem var ama özellikle 3 kere hapşurmanın alerjik bişey olduğunu sanmıyorum.

Bende de alerji mevsiminde olur. Hatta ortalama 5 olur. Bazen 6-7'ye de cikar. Ama 3-4'ten asagi olmuyor

ben seye takildim, nasil bilerek hapsiracak ki insan bilerek nasil hapsirir :) alerjidir evet, 3-5lerimle ben de dahilim o gruba.

Bende boyleyim.

Bende ışığa bakınca hapşurma olayı var.3 kere hapşuruyorum.zevzeğin biri bana polat alemdardan mı gördün diye sormuştu,ben polat alemdar ne bilmiyordum o da birisini taklit etmek için 3 kere hapşurulur sanıyordu.

Gölge bir yerden güneşe çıktığım her seferde aynısı oluyor.

mehmet karahanlı'nın oğlu olabilir.

Bir ara bende de vardı. Hiçbir şekilde bilerek yapmıyordum allerjim vardı ve hapşırıklarım üç kere olmadan rahat bırakmıyordu beni.

Bence çok şey etmeyin. Herkese de tanı koyma meraklısı olmayın. Eminim o sizden daha çok bıkmıştır bu durumdan, kendimden biliyorum.

Doktorum ve günlük hayatta çok ilginç vakalar geliyor, misal 2 yıldır elinin aynı yerinde çıkan egzama. Niye orda niye hep orda misal. Tıp kitaplardan ibaret değildir, her durum kişiye özeldir. Adam da 3 kere hapşırıyorsa bu onun normalidir sizin bakış açınızdan onay almak zorunda değil.

Selam. Ben de almayı düşünüyorum kılavuzda İngilizce varsa fotoğraflarını gönderirseniz tercüme edebilirim size.

bende var, app üstünden zaten işler yürüyor

bende de var, mi fit indirin telefona, eşleştirme yapınca ayrıntılar gelecek uygulamaya.

pek bir olayı yok aslında. mi fit indirip, cihaz ekleme kısmından tartıyı ekleyeceksiniz. bir kaç kalibrasyon olayı var onu de cihaz eklerken kendisi talimat ile belirtiyor.

bende var bu cıhazdan hıc klavuzunu okuma ıhtıyacı bıle duymadım mifit uygulamasını ındır o zaten turkce ordan halledersın

Piyasayı bilmiyorum ama 100 lira para değil artık. Bilgilerin önemine göre bedavadan hallice geldi bana.

Kurtarabilecekse bedava. Denemek içindir ama o bence

100 liraysa muhtemelen kurtaramayacaklardır. çünkü bu işi gerçekten yapabilenler bu paralara yapmıyor. mydisk, golddata gibi işi veri kurtarma olan yerlere git eğer bilgiler önemliyse.

o adamlara diskini verme çünkü başarısız olan her kurtarma girişimi diskteki dosyalarınla arandaki mesafeyi daha çok açar.

Bu iş için biraz az para.

rastgele dosyaları çıkarıp bunlar çıktı sadece demesinler?

100 liraya bu işi yapabileceklerine pek inanmadım.

Fiyat uygun ama veriler ne kadar sağlam geri gelir o biraz zor .
Siz hepsi yerine işimize yarayacak türde belli formatlarda (jpg, docx,xlsx pdf gibi)ki verileri isteyin ki iş fazla uzun sürmesin.

Ofiste yanan bir disk için 4-5yıl önce 4000 tl istemişlerdi.
Oradan hesap edin ucuzluğunu ve güvenilirliğini:)

konetsu +1 nasıl bir bozulma. burası önemli.

Evet yapılamadı maalesef:D

harddiski tamir edip içindeki verileri kurtardım ayağı mı yapacak? yoksa çalışan hdd'den gerçekten veri mi kurtaracak? asıl sorulması gereken bunlar.

100 lira çok az rakam zaten veri kurtarmak için.

Sanırım 1 hafta veya 10 gün gibi bi süre içinde bakiye yüklenince cezasız şekilde normal geçiş ücreti tahsil ediliyordu. Güncel durum böyle mi bilmiyorum ama.

Milestone

benzeri anlam olarak equinox (gündönümü-değişim anlamında).

breakpoint (yazılım)

Breaking point.

Tam olarak istediğiniz anlamı verir mi bilimyorum ama en karizmatiği kesinlikle "Rubicon".

Antik Roma'da generallerin Roma'ya dönerken askerleriyle geçmelerinin yasak olduğu, geçerlerse Roma'ya karşı darbe girişimi olarak kabul edilip direkt olarak yok edildiği, Sezar MÖ 49'da ordularıyla geçerek iç savaşı başlatıp ve sonucunda Roma imparatoru olduğu nehir.

поворот(pavorod)

point of no return —diye de bir şey var.

el momento decisivo

el momento crucial

Bir de breakthrough var özellikle bilimsel alanda "çığır açan" gibi kullanılan. Çok büyük bir buluş veya ilerleme gibi bir anlamı var. Ama okunması pek kolay değil tabi.

edit: Ulan kelimeyi yanlış yazmışız var mı böyle bişey. Düzelttim.

pietramiliare

IT.

tipping point
watershed

Enstrümanlar ve pc olmasa ptt kargoya ver güzelce kolileyip gitsin diyecektim. Ancak pahada yüksek şeyler olduğu için bu alternatifi elemekte fayda var.

Ancak mesafe de kısa. Ehliyet varsa araba kiralayıp götürün bence.

büyükçe bir binek araba bile arka koltuklarla filan tıka basa ama zarar vermeyecek şekilde doldurabilirseniz taşyabilir bunları. hiç kasmayın nakliyeyle filan. varsa bir arkadaşınızdan rica edin, ücret olarak da birkaç gün misafir edersiniz. yoksa araç kiralayın taşıyın @materyalist imam'ın dediği gibi.

birkeresinde blablacar uygulamasında yolculuk bulmuştum. ben gitmemiştim. koltuğuma ve bagaj hakkıma eşyalarımı 5 valiz koymuştum. yazan rakamında 1.5 katını vermiştim. evime kadar bıraktı. burdan kendisine çok teşekkür ederim. okumuyordur ama olsun. iyilik kazansın .)

Araba kullanmayı biliyorsanız 1 günlük araç kiralayıp kendinizde taşıyabilirsiniz. Arkadaşın arabası varsa fiyatta anlaşın sizi bırakıp geri dönsün.

Noterden "aslı gibidir" yazılısını almanız gerekiyor

diplomanızın aslını notere götüreceksiniz, onlar da fotokopisini çekip aslı gibidir yapacak.

notere orjinal diplomanızla gidiyorsunuz, orada fotokopisini çekiyorlar. aslı gibidir ve noterin mühürlerini vuruyorlar. parasını ödüyorsunuz. (güncel fiyatı sanırım 100 lira civarında) böylece elinizde diplomanızın aslı gibi kopyası oluyor. bu kopya orjinalinin birebir aynısı sayılıyor türkiye çapında.

e-devletten mezuniyet belgesi al karekod'lu. o da resmi evrak sayilir.

helenart yukarıda "resmi evrak sayılır" demiş ama resmi evrak sayılmakla kalmaz, buz gibi resmi evrakın ta kendisidir zaten.

ama çok büyük ihtimalle başvuru yapacağınız şirketteki insan kaynakları (ya da başvuruyu inceleyecek olan kişi) tahta kafalı olduğu ve beyni hala 1990 yılında kaldığı için e-devlet'ten alacağınız karekodlu, devlet tarafından gerçekliği onaylanmış resmi evrakı kabul etmeyip, illa o noterin mavi mavi mühürünü görmek isteyecek bundan eminim. bizim kafaların %80'i hala teknolojiye adapte olamadı.

her ne kadar resmi belge de olsa, başvurunuzu geciktirmemek adına noterden alın. ha belki modern bir işletmedir, e-devlet çıktısını ada kabul eder ama o riski almanızı tavsiye etmem.

Bunların temelde aileden gelecek eğitimler, ilkokulda verilecek olanlar pekiştirme olur, aileden gelmiyorsa okuldan gelenin çok işe yarayacağını düşünmüyorum ama koymayanlar bu nedenle koymamazlık yapmıyordur muhtemelen.

Hayat bilgisi var. Ayrıca nezaket kuralları ortaokulda Türkçe dersinde de işleniyor da çocuklar öğretmeni değil ailelerini dinler her zaman. Otobüse binince “başkasına yerini verme” diye bol bol tembihlenirler. Bence dediğiniz bilgileri içeren kamu spotları televizyonlarda sürekli yayımlanmalı. Müge Anlı gibi annelerin çokça izlediği programlarda bol bol anlatılmalı. Yoksa başka yolu yok.

Eskiden ortaokulda vatandaşlık dersi vardı. Müfredatı aşağı yukarı sizin saydığınız şeylerdi. Hâlâ var mı bilmiyorum.

hayat bilgisi dersi tam bunun için yok mu? spesifik şeyler için örnek veriyorsunuz. bazı şeyler ailede öğrenilir. ilkokul bunun için çok geç. hayvan hakları, insan hakları, çocuk hakları belirli gün ve haftalarda detaylıca işleniyor. kuyrukta bekleme, başkasının önüne geçmeme, yürürken başkasına çok yakın yürümeme vs şeyler aileden kazanılır okuldan değil. bu bahsettikleriniz okul içinde pekiştiriliyor şayet aileden görmediyse o an için doğru davranışı gösteriyor çocuk asla içselleştirmiyor. benim gözlemim bu yönde bir öğretmen olarak.

Akla gelen ilk şey aile ama şöyle bir sorun var. Aileler de eğitimsiz olabiliyor. Neden eğitim aileden bekleniyor, ben bunu anlamıyorum. Koskoca bakanlık varken, eğitim işi neden ailelere bırakılıyor? Çocuk belki babasından köpeğe taş atmayı öğrenecek, hayatı boyunca köpek görünce taş atacak bu çocuk. Belki de babası trafikte giderken pet şişeyi yol kenarında fırlatacak, çocuk bunu görecek, ileride aynısını yapacak. Benim sorduğum asıl soru neden bu tarz eğitim ülke politikası hâline gelmiyor? Topu aileye atmak zaten yapılabilecek en kolay şey.

Ekleme. Vatandaşlık dersi gördüm ortaokulda. Bahsettiğim şeylerin hiçbiri yoktu. Zaten ortaokul bu bilgilerin verilmesi için bana göre geç bir dönem. Çocuk o yaşa gelene kadar topluma katılmış oluyor zaten.

İkinci ekleme. İnsan aklı sabit değil. Öğrendikçe, düşündükçe gelişen bir yapıda akıl. Bir yanlışın doğrusu öğrenilebilir. Çocuk ailesinden yanlış bir davranış öğrendi diye hayatı boyunca o yanlışı sürdürecek değil. Çocuk iyi bir eğitimle o yanlışı düzeltebilir.

dedim ben sana söylemiş zaten; bu kodların yerleşmesi daha erken yaşlarda oluyor, köpeğe taş atmanın sorun olmadığını babasından öğrenmiş birisi için sen ilkokulda bundan vazgeçirecek eğitimi veremezsin. Zaten bu dediklerinin aksi davranış sergileyen insanlar en azından bi ilkokul okumuştur, bunların bir kısmının da eğitimini almıştır ama bir işe yaramamış belli ki zira toplumun büyük bir kısmında bunların sorun olmadığını düşünüp uygulayan insanlar var. Neden? Çünkü aileden gelmiyor.

Hayat bilgisi ve turkce dersinde yok mu bunlar? Olmasi lazimdi sanki...

Eskiden varmış öyle dersler, hatta sanırım adab-ı muaşeret dersi olarak da varmış.

Bizim dönem de az biraz derslerde görmüştük ancak şimdiki sistemde yok maalesef, test odaklı ve yarış atı tabiri cidden geçerli. Ayrıca bilenle bilmeyenin birlikte sınıf geçtiği ve bilenlerin de o zaman niye zorluyorum kendimi dediği bir dönemdeyiz. Biraz müfredatla ilgilenince herkesin görebileceği durumlar bunlar.

Haklısınız kesinlikle böyle dersler olmalı. Masanın üzerinde ayakkabıyla gezilen sonra o masada silinmeden yemek yenilen çağdayız.

İlkokulda öğretim yapılır eğitim ailede verilir çoğunlukla. Ayrıca ilkokullarda toplu yaşam hakkında hayat bilgisi, vatandaşlık ve insan hakları gibi dersler bulunmaktadır.

İBB.

İBB, UKOME

bence en temizi bütün duvarı boyamak ama kısmi boyayacaksanız fayansla kapı arasında kalan bölümü tavana kadar boyayın, orda bi kolon varmış gibi olsun.

Ornegin ortasındaki imajın rengi uygun gibi.

Ben şunu kaydetmiştim, hoşuma gitmişti:

www.instagram.com

Siz de çerçevelerle destekleyerek böyle bir köşe yapabilirsiniz.

Alan dar olduğundan üçgenler güzel olmaz,kısır kalır.ama farklı çaplarda renkli daireler olur.

AMA ne yaparsanız yapın yerde bu fayanslar olduğu sürece beklediğiniz patlamayı yaşayamazsınız.antre gibi alanda güzel kiremit olmuş ama alakası olmamış bütünle,yere bakmayınca güzel.geometrikleri gri,mavi,soğuktan giderseniz bir nebze toparlar.

tek renk yapin orasi zaten dar oraya fazla detay eklerseniz iyi durmaz.

Dolapları beyaza, kapıyı antrasite boyar ve gri tonlu temayı kullanırsanız olur.

prnt.sc

@kalifiye balta sapi komple duvara girişecek gibiyiz dediğin gibi.

@duptıs fayanslar çok çirkin değişecek en kısa sürede. koyu ahşap laminant olacak.

@janavarorion süpersin.

Araçta tek başına olmakla emniyet kemerinin bağlantısı nedir ki? Biri aracta tek basiniza iken hizla gelip size vuramaz mi?
Kirmizi ışıkta durmamak da insan haklarina aykiri olsun o zaman. Değişik bir yaklaşım olmuş.
Cevabim hayir ayrkiri degildir.

Şöyle ki kaza anında araçtan fırlayıp başkalarının hayatını da tehlikeye atma durumunuz var, yani düşündüğünüz gibi takmıyorsam kendime takmıyorum değil mesele. Kırmızı ışık vs gibi durumlarda zaten direkt diğer şahısların haklarını ihlal etmiş oluyorsunuz.

sadece kendisine zarari olsa evet.
sigorta sirketlerine, devletin sigortasina devletin saglik sistemine zarariniz var. bu yuzden onlenebilir olmali. ve bu yuzde insanhaklarina aykiri degil.

hangi hakka aykırı olduğunu düşünüyorsunuz?

@a perfect lie, kırmızı ışıkta durmamak bence aykırı zaten.

@but that was just a dream, araçtan fırlayıp başkasına zarar veren bir tane trafik kazası örneği var mıdır? varsa paylaşabilirsen memnun olurum.

@turbo sadık, araç alırken ve araca sahipken, araca konulan yakıtta ve ödenen bilimum vergi ile zaten bedeli ödenmiş bir sigorta varken burada devletin zararı nedir anlamadım. sağlık sistemine zarar hele hiç anlaşılır değil. devlet bu kurumları kendi cebinden fonlamıyor.

@nahtoderfahrung, özgürlük hakkında aykırı olduğunu düşünüyorum. daha doğrusu düşünüyorum demeyeyim, tartışmaya açıp fikir geliştirmeye çalışıyorum diyeyim.

hukuka giriş 101: devlet seni sana karşı da korumakla mükelleftir.

Özgürlük hakkını ve sınırlarını kendi tayin edebilecek kadar IQ’ya sahip olmayabilir insanlar. Kurallar bunun için var.

@ala ne ödemesi yav. 3 kuruş ödeyince sistemin sahibi mi sanıyorsunuz.
ödediğin para kaç para hocam.
trafikte can kaybedince 400.000 civarı para alınıyor. 400.000 liralık para yatırıyor musunuz hayatınız boyunca? :) sizin tek başına ödediğiniz para doktorun basit bir aylık maaşını bile karşılamaz.
eğer bu sağlık sistemi olması çoğu insan iyileşemez. o ameliyatların gerçek değerleri ne kadar tutuyor haberiniz var mı?

sizin muayne olmanız başkasının verdiği ufak ufak ödemeler sayesinde olur.

sistem şöyle işler. örnek veriyorum. 10 kişiyi iyileştirebilirim. optimum değer bu 10 olduğuna kadar verdik. 10 kişinin doktor ilaç ameliyat hastane inşa parası ne kadar. bir kişi ameliyat olsa 50 000 tl mi 10 ile çarp. 500.000 tl'lazım her ay.

100 kişiden 500.000 tl toplamak istersin. sistem der ki kişi başı aylık 100 kişiden 5000 tl toplayın. senin hasta olmayıp başkasının olmasını desteklersin böylece. burada öyle karışık bi matematik yok. bildiğin annelerin gün düzenlemesi gibi bugün sana yarın bana.
sizin gibi düşünen 100 kişi aynı anda ameliyat olmaya kalkarsa o sistem tıkanır. 5000 tl vermişsin 50.000 liralık hizmet istiyorsun.
ha şimdi parasını verdim diye hastanelere gidin bakalım hizmet alabilecek misiniz?
alamazsınız neden? çünkü ödenenden daha fazla hizmet karşılığı var.

@rose parks, hukuk ne diyor diye sormadım, özgürlükler bağlamında insan haklarına aykırı değil mi diye sormuştum. ayrıca devlete ne biçim bir rol biçtiğinizin farkında mısınız? "beni bana karşı koruma" hadisesinin ne gibi kısıtlamalara yol açtığını/açabileceğini hayatınız boyunca 1 sn olsun düşünme zahmetine girdiniz mi? samimi soruyorum tartışma başlatmak için değil.

@pass, kurallar insanlar akılsız olduğu için var ama birileri kural koyabildiğine göre bunların her kararı meşrudur ve tartışılmazdır mı demeliyiz? bir grup akıllının yönettiğini ve geri kalanın akılsız olduğunu mu söylüyorsunuz?

@turbo sadık, ben para pul hesabına girmedim ki siz baştan sigorta dediniz. hadi şöyle sorayım o zaman, 400 bini peşin şekilde hazineye ödedim diyelim. emniyet kemeri takmam çok kıymetli muhteşem devletinizin kasasına 1 kuruş eksiltmeyecek olsun. o zaman özgürlüğümü ihlal ediyor mu?
not: sıradan bir vatandaşın hayat boyu ödediği vergi aşağı yukarı 400 bin ediyordur muhtemelen. ben ödemesem babam ödedi abim ödedi kdv ödedim ötv ödedim kdv nin ötvsini ödedim vs vs diye bu argümanı böyle de çürütebilirim.

farz edelim ki kendi araçlarımızla işe giderken kaza yaptık.

birinci senaryoda emniyet kemeriniz takılı, aracınızda hasar oluşuyor, siz sarsılıyorsunuz belki yaralanıyorsunuz ama sağ çıkıyorsunuz.

ikinci senaryoda emniyet kemeriniz takılı değil, araçtan dışarı fırlıyorsunuz veya araç içinde başınızı bi yere vurup ölüyorsunuz.

ilk senaryoda aracınızın hasarını tazmin ediyorum, yaralanmalı kazaya yol açtığım için (asli kusurlu ben isem) bir de onun cezasını ödüyorum. el sıkışıp hayatlarımıza devam ediyoruz.

ikinci senaryoda siz ölüyorsunuz. ben adam öldürmeyle yargılanıyorum. (hukukçu olmadığım için süresini tam bilmiyorum ama içeri girip çıkıyorum ama sanırım asli kusur bendeyse en az birkaç yıl) çekeceğim vicdan azabını, duruma göre sizin geride bıraktıklarınızla uğraşmayı saymıyorum bile.

umarım şimdi anlayabilmişsinizdir niye insan haklarına aykırı olmadığını. çünkü siz kemer takmayarak benim hayatımı da doğrudan etkiliyorsunuz.

kask filan takmamış, farı yanmayan, ehliyetsiz, nüfusta 15, gerçekte 20 yaşındaki lavuk bir restoran kuryesiyle akşamüzeri loş bi yolda kazaya karıştığım için bu cuma duruşmam var. adamı kendi istememesine rağmen zorla hastaneye götürdüm üstelik. ölseydi hayatım kaymıştı. onun kask/korucu ekipman kullanmaması da insani hakkı mıdır sizce?

Hiç olmazsa evde kalan aileni düşün.
Özgürlük konusunun iyice suyu çıkıyor böyle düşündüğünde .

Araca bindin mi ? Bindin ?
Sorumlulukların ve zorunlulukların var mı ? Var
Arabanın sana ait olması ve içinde tek başına olman değil "trafikte olmakla " yeniden düşünmen gerek bu konuyu .

@ala güzel kardeşim senin ötv kdv nereye gidiyor diyeyim. yola gidiyor kullandığın köprüye gidiyor üstgeçide gidiyor.

hatta çoğu ama birçoğu gereksiz memurlara gidiyor. bu sistemi ayakta tutan şey. parasını ödeyip de kullanmayanlardır.
ne kadar az kişi kullanırsa o kadar iyi.
ve devletin kaynadığı da budur. yani kullanmayan ama vergi ödeyen bireyleri. ve bunları kendi devamlılığı için ayakta tutmak zorunda.

şu an mesela yavaş yavaş çöküyor sistem. en basiti emeklilerin şu an alması gereken aylık 1000 lira. zamanında ödediği paraya göre. ama ortalama 2000 alıyorlar. bu 1000 lik her ay ödemeyi nereden yapıyor devlet?
100 puanlık soru bu soru.

Misal biz trafikte gidiyoruz sen kemerini takmadın kalp krizi geçirdin ne bileyim epilepsi nöbetin tuttu kontrolünü yitirdin karşı yola geçtin kafa kafaya girdik seninle, ben kemer taktım sen takmadın, arabandan fırlayıp benim arabaya girdin o hızla içeride bana çarptın kendinle birlikte beni de öldürdün. Olamaz mı? Olabilir. Bu kuralların cidden olabilecek bu tür sorunları engellemek için değil de insan haklarını ihlal etmek için konulduğunu düşünecek kadar düşük profilli değilsinizdir bence.

@kalifiye balta sapi, olası kaza durumunda ben ölürsem başkasının hapse girebilme ihtimali benim özgürlüğümü kısıtlasın mı yani? benim özgürlüğüm başkasının hapse girme ihtimaline göre mi şekilleniyor?

@Erva, özgürlük konusu benim için değerli. suyu mu çıkıyor neyi çıkıyorsa çıksın.

@turbo sadık, yav ben vergi muhabbeti yapmıyorum ki bana ne vergiden. yok emekliymiş yok bilmem neymiş. maliyeciyim ben bana anlatmanıza gerek yok hangi vergi nereye gidiyor devlet nasıl para basıyor. başka bir şey soruyorum.

@üç gün gündüz, ahaha yani bahsettiğiniz ihtimal beni güldürdü ne yalan söyleyeyim. kaç trilyonda bir ihtimaldir acaba arabadan o şekilde paralel uçup sizi öldürme ihtimalim? hava yastığı filan icad edilmemiş olsa neyse diyeceğim. ayrıca sadece bu kuralın değil konulan herhangi bir kuralın aklı selim çerçevede karar verildiğini düşünmüyorum. ha, evet benim hakkımı ihlal etmek için koymak akıllarına gelmemiştir ama sadece özgürlük kısıtlayıcı mıdır değil midir diye tartışıyorum.

@ala hocam ben anlatamıyorum galiba.
devlet için devlete yük olan her şey yasaktır. ürettiğinden fazlası ona yüktür.
devlet vatandaşını potansiyel bir inek gibi görür. sağılacak bir ineğiz. ve biz ineklerin ölmesini istemez. eğer bir inek boş yere ölürse diğer inekler de ölür yulaf arpa alacak para bulamaz devlet.
bu yüzden devlet kişiyi kendisinden bile korumak zorunda. daha nasıl anlatayım.

Trilyonda bir ihtimal olsa da var, böyle bir ihtimal senin özgürlük alanından daha önemli. Ha sana evde koltuğunda uyuklarken düşebilirsin kendini bi şekilde sabitle kemer falan tak derlerse bu bahsettiğin özgürlük kısıtlanabilir.

İnşaatta baret takmak veya fabrikada iş ayakkabısı takmaya nasıl bakıyorsanız aynı şey.
Bunlar kesinlikle insanlara bıraksan yapılmayacak şeyler, ama o özgürlüğü kısıtlanmış kişinin sakatlanmasını engelleyen ve hayatta kalmasını sağlayan önlemler.

Öte yandan, zehirli maddelerin veya uyuşturucu kolay bulunmaması da aynı şey.

bir yerde sınır olmalı. Kemer konusunu ilk sınıfa sokuyorum. Otorite temel konularda bireyi korumak için önlem alabilir. Bu hem bireyin de faydasınadır.

Bu işin arkasında bilimsel gerçekler var. Bunu atlamıyor olmalısınız. Kemer takmamak daha güvenli diyebilir misiniz? Bundan dolayı insan haklarına aykırı olduğunu düşünmüyorum. Hatta bu zorunluluk sayesinde bir çok araçta kemer var, ve isteyenler takma şansı buluyor. Bundan dolayı insan haklarına aykırı bulmuyorum.

Arkasında bilimsel gerçeklik bulunmayan zorlamalar konusunda bu tartışılabilir.

@ala09

evet, sizin özgürlükleriniz benim hayatıma tesir etmeye başladığı yerde biter. aynı şekilde benim özgürlüğüm de size tesir etmeye başladığında.

şöyle düşünün, şehirden uzak bir yere yapı yönetmeliklerine uygun olmayan, kanunlara aykırı bir binayı diktim, tek başıma oturuyorum. nasılsa tek başıma oturduğum için kanuna uygun yapma zorunluluğum yok sizin düşüncenize göre. şans bu ya, o gün sizin evin önünden geçeceğiniz tuttu, benim de yönetmeliklere aykırı yaptığım balkon kafanıza düştü öldünüz.

ben suçlu değil miyim bu konuda? "nasılsa burdan insan geçme ihtimali çok az, benden başkası da yaşamıyor" diye istediğim şekilde evi yapabilir miyim? öyle bir olayla sevdiğiniz birini öldürsem, kamu davası da açılmasa, beni dava etmez misiniz? ortalığı ayağa kaldırmaz mısınız?

tr.wikisource.org

Öncelikle yukarıda yazılmış bazı argümanlar soruya yanıt oluşturmuyor bence de, kemer takmadığı için uçup zarar verme falan çok zorlama olmuş.
İnsan hakları bildirgesini referans alırsak eğer, devletin bireyi, kendi güvenliği için kısıtlayıcı hareketlere zorlaması, listedeki herhangi bir hakka aykırı değil, en azından ben alakalı birşey bulamadım. Yani devlet, toplumun genel menfaatleri için kişinin kendisine zarar verme riskine karşı özgürlük kısıtlamaları yapabilir. Benim fikrim olduğu için değil, doğal olarak bu sonuç çıkıyor. Mesela kemer kısıtlaması kalksın mı diye anket yapsak, birçok insan çocuklarını, yakınlarını düşünerek hayır der. Birisi çatıya çıkıp atlamak isterse ve başka biri sessizce yaklaşıp adamın üstüne atlayıp engel olsa bu herkes tarafından desteklenir. Yani toplum bireyin kendine zarar verecek hareketlerde bulunmasını, "karışılamaz bir hak" olarak görmüyor denebilir.

Kalifiye balta sapi+1

Senin kendi ozgurlugunu dusundugun kadar diger insanlar da kendilerininkini dusunuyor. Ben tek siz hepiniz gibi cevap vermissin tum yanitlara.

Volvo 3 noktalı emniyet kemerini bulduğunda büyük Amerikan gazeteleri de senin gibi düşünmüş ama o emniyet kemerleri 1 milyon kişinin hayatını kurtarmış.

Şöyle mesela, sen özgürlük olduğu için emniyet kemerini takmıyorsun. Senin takmadığını gören başkaları da takmıyor. Sonra bu IQ fakiri insanlardan biri yolda bir kaza yapıyor ve arabanın camından dışarı fırlıyor. Arkadan gelen arabanın emniyet kemeri takılmış şoförü camdan fırlayan bu kişinin üzerinden geçiyor ve arabadan fırlayan IQ fukarası ölüyor. Sonra bir soruşturma açılıyor ve kemer takan kişi örneğin 1 ay tutuklu yargılanıyor. 1 ay sonra beraat ediyor. Ama 1 ay boyunca nezarette/hapiste kalıyor.

Her kural akıllıcadır veya meşrudur diyemeyiz ama farkında olunan ya da olunmayan kurallara aklımız ermiyorsa akıllıca değildir de diyemeyiz.

Sert fren yaptığınızda kemer sizi tutacak ve kontrolünüz devam edecek. Kemersizken gelip kontrolü kaybedip bana vuracaksiniz. Benim hakkım ne olacak?

Yalnız bu kadar insan toplanmis burda onemi her sekilde kanitlanmis kisisel bir guvenlik onleminin onemini anlatmaya calisiyoruz...

sigaranın uyuşturucu kapsamına alınıp yasaklanmadığı bir dünyada yaşıyoruz.
sigara içmek bireysel özgürlükse (ki bence cezası çindeki gibi idam olmalı)
emniyet kemeri takmamak haydi haydi özgürlüktür diye savunanlar çıkacaktır.

zararlı gıda katkı maddelerinin yasaklanmasıda aykırı o zaman. arkasında maddenin adını yaz, isteyen yesin ismeyen yemesin. birbirine tezat yüzlerce örnek verilebilir.
sorun genel olarak insanlığın iq seviyesi çok düşük olması.
devletler organize suç örgütleri.
büyük şirketler insanlık düşmanı vampirler.
böyle bir gezegende emniyet kemerinin insanhaklarına aykırı olmasına kadar yüzlerce daha ciddi sorunumuz var.
en basitinden ailesinin rızkını kumarda yiyip bitiren salakları devlet istese çok kolay engeller. o adamın çocuğunun babasının parası hakkında rızık hakkı yokmudur ? devlet yasaklarsa halk bir şekilde el altından yapar iddiası boş muhabbettir.
devlet ciddi şekilde ve (en önemlisi) istihbarat gücünü kullanarak birşeyi yasaklar ve ceza verirse kusura bakmayın kılınızı kımırdatamazsınız.

çinde uyuşturucu = idam ve her sene binlerce kişi resmi ve gayrıresmi şekilde idam ediliyor. bence idam az, doktor kontrolünde ömür boyu hergün 3 saat işkence gibi yasalarla tanımlanmış işkence cezası verilmesi lazım.
insan sağlığını riske atan her eylemi yapan, satan, yayınlayan, özendiren her eylem değil para, değil hapis, değil idam, kesinlikle doktor kontrolünde ömür boyu hergün işkence ile cezalandırılmalıdır.
burda doktorun fonksiyonu hükümlünün ölmemesini, kalıcı hasar almamasını ve bayılmamasını sağlamak. ayrıca tüm işkence videoları youtube gibi adalaet bakanlığının video servis sitesnde canlı ve arşiv halinde yayınlanmalıdır.
dersenizki yöneticiler, hakimler, polisler dürüst olmayabilir. bu durumda tüm yönetim yapay zekaya devredilmeli ve düzenli işkence yine uygulanmalıdır.

gelecek insan nesillerinin bizimki gibi bok gibi olmayan bir toplumda yaşayabilmesinin tek yolu bu.

@turbo sadık, evet anlatamıyorsunuz çünkü soruyu anladığınıza emin değilim.... ben insan haklarına aykırı mıdır deyip daha devletlerüstü bir durumdan soru çıkarıyorum siz ısrarla "devlet şundan bundan dolayı buna mecbur, para pul vs" diyorsunuz.

@üç gün gündüz, özgürlükten anladığınız şeyin evrensel özgürlük olduğunu düşünmüyorum. yani tartışma başlatıcı içerik saymasın moderatörler ama özgürlük konusundaki fikrinizin ortaokul seviyesinde olduğunu düşünüyorum (yapıcı eleştiri olarak alırsanız sevinirim)

@burfak, inşaatta başkasının alanındayım ve benden sorumlu bir işveren var. devlet benim işverenim değil, benim kendimle ne yapacağıma karar veremez.

@kalifiye balta sapi, özgürlük konusundaki tanımınızı gözden geçirmenizi öneririm. çok ezber bir tanım bu "benim başladığı yerde senin biter" hikayesi. ilkokul 2 seviyesi sayılır. (yapıcı eleştiri olarak alırsanız sevinirim)

@mikro patlama, sadece metine bağlı mı kalacağız? böyle metinlerin statik olduğunu mu kabul etmeliyiz? allah kelamı mıdır bu metinler? ayrıca metinde bulamadınız diye benim tezimin tersinin doğru olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz? burada kişinin sosyal medya hesabını çalmak da yazmıyor ama bunun "doğası" gereği suç olduğunu biliyoruz. yoruma açık değilse bu hukuk olmuyor ayrıca. esnemesi, değişebilmesi, aktivist olması lazım.

@kalte sterne, bilgilendirme için teşekkürler.


@brkylmz, diyalektik yapıyorum. henüz beni rasyonel argümanla çürütebilen olmadı bu duyuru altında :)

@opitseri, allah razı olsun volvo'dan. bir şey hayat kurtardı diye artık zorbalıkla bireylere mi dayatılmalıdır?

@pass, başka duyuruda da cevapladım. "başkası" denen kavram umrumda değil. birey olmak ayrı bir şey.

@goklerdengelenkarar, güzel cevap oldu bu. buna verecek bir cevabım yok. gerçekten çürüdü sanırım argümanım.

@pass, kurban olam kalem tutan ellere :) kimse beni ikna etmek zorunda değil. diyalektik yapmaya çalışıyorum. zihinimi diri tutuyor bu gibi soyut konularda tartışmak.

@aslindasorunumpsikolojik, yani uzun uzun yazmışsınız sağolun ama çin'de sigara içene idam cezası yazdıktan sonra okumadım, okuyamadım...

Yani başka bir sıkıntı olma ihtimali var mıdır, varsa nedir? Sormak istediğim buydu

format öncesinde aynı disk üzerine iki partition (bölüm) açılmış sanırım. bu durumda örneğin 500 gb'lık hard disk 400 gb'lık c: ve 100 gb'lık d: olan 2 farklı disk gibi gözükür windows'ta. formatta bu partition'lar komple kaldırılıp 500 gb'lık tek bir c: sürücüsü haline gelmiştir. eski 2 sürücü boyutu = yeni 1 sürücü boyutudur büyük ihtimalle.

etkinleştirme olayı karışık, windows korsan olabilir veya orjinal olup etkinleştirilmemiş olabilir. bildiğim kadarıyla microsoft artık korsan windowslara çok karışmıyor. en fazla yeni güncellemeleri alamazsınız etkinleştirene kadar. (ondan da emin değilim) istediğiniz programı filan kurun yani, sıkıntı yaşamazsınız o konuda.

Orijinal Windows kodunuz var mı?
Hard disk boyutu c ve d toplamı eskiden neydi şuan c nin boyutu nedir?

Eğer @kalifiye'nin dediği gibi 2 sürücü boyutu = yeni 1 sürücü boyutu değilse muhtemelen raw olarak kalmıştır diskin bir kısmı. Disk Yönetimi'ne girip ayrılmamış bölüm varsa ntfs olarak ekleyin.

burdur berbat derecede soğuktur o dönemde. en azından askerdeyken öyleydi geçen sene. hiç de romantik değil. en azından bizim birlik öyleydi.

Bolu Yedigöller olabilir.

o dedigin yerlerde donarsiniz bence soguktan. sapanca, abant gibi yerlere bakin bence.

Güven zedeler. Ayrılırdım. Ne diye karşı cinsin evine gidilir ki? Varlığını bile bilmediğimiz birine hem de. İleride daha neler olabilir veya geçmişte sakladığı başka şeyler olabilir mi diye şüphelenirdim. Ayrılık diyorum.

Hiii. Bilemedim. Birşey olacak olma ihtimali dahi olsa bana niye söylesin ki derdim.

30 yaş k

ne kadarlık sevgilisiniz?
adam neci?iş arkadaşı okul arkadaşı vs vs
ne amacı varmış?
evde başbaşa mı kalmışlar?
en azından sevgilin bunların cevabına ne diyor?
Sıkıntılı da olabilir sıkıntısız da olabilir de sadece böyle sorunca güven kırılır.

Eski naif stewie, bir şey olmaz ya, arkadaşıdır tabii ki görüşecek derdi. Hatta aklına bile bir şey gelmezdi. Onun görüşü bile alınmazdı. Sadece durum raporlanırdı.

Yeni stewie, kayganlaştırıcı almayı unutma. tahriş olmasın bajingon hayatım.

sakladığı yok açık açık söyledi. eski arkadaşlarmış ama ben adını ilk defa duydum.

+1 stewie haahahah.

@Stoneface, o halde aklına gelen herşeyi sorup cevaplarını almalısın. İçindeki hislere güven kanka. Açıklama yapmalı ve bunu yanlış anlamamalı. Ciddi bir konuşma gerekli.

Bazen bazı sorular sorulduktan sonra asla hiç bir şey eskisi gibi olmaz. Cevaplar tatmin edici olsa da. Laçkalaşmamaya da özen göstermek lazım soru sorarak.

context çok önemli. yalnız mı gitmiş? kapıdan bir şey alıp çıkmış mı yoksa vakit geçirmiş mi? adam kim? ne kadardır berabersiniz? adamdan niye haberiniz yok? diğer erkek arkadaşlarının (sevgili anlamında değil) hepsini tanıyor veya en azından ismen biliyor musunuz? kafamda deli sorular... :)

Sevgilimin cinsiyeti ne hiçbir şey anlamadım bu sorudan

Özür diliyerek şu karikatürü şuraya koyayım;

64.media.tumblr.com

Dışarda buluşsa bile ortalığı yıkarım, ne demek evine gitmek?

eve gitmesini zorunlu kılacak bir durum yoksa ( sevgiliniz kombi bakımcısı, musluk tamircisi falan değilse) işin içinde bişey vardır. bişey vardan kastım da birlikte olmak falan değil. ancak birşeyler yeşilleniyor olabilir.

Insan arkadasinin evine yemege, kahvaltiya, caya falan gidemez mi :O Niye bu kadar büyütüyorsun? Ben mi nahifim ya!

modemin altında veya arkasındaki etikette yazıyordur. ikiside yoksa resetlemek gerekir.

modeminizin marka modeliyle internette kullanma kılavuzunun ya da default password'ün aramasını yapın.

ttec modemimde
user: admin
pass: admin

seklindeydi

eger tum denemeleri yaptiysaniz modemin markasinin sitesine bir bakin, iletisim numarasi vs vardir

Daha önceki kullanıcı tarafından değiştirilmiş olabilir.
Modemin marka modeli ile nasıl reset atıldığını öğrenirseniz bunu yaptığınızda default kullanıcı adı ve şifreye dönecektir.

Büyük ihtimalle reset tuşuna uzun süre basmaktır diye düşünüyorum.

Kuşların sizin yeminize ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Siz kendinizi manevi olarak tatmin edeceksiniz diye ben sürekli kuş pisliği temizleyeceksem şikayet ederdim.

Ederdim.
Yaptiginiz sey kotu bir sey, kus pislikleri hastalik bile yapabilir.
Ayrica insanlarin camlarinin onunde sizin yem koymanizi bekleyip gurlamalariyla onlari uykudan uyandiriyo bile olabilirler.
Yapmayin. Kedi-kopek besleyin, kus beslemeyin.

Kus pisligi dediginiz sey tuyuyle, bokuyla gurultusuyle geliyor. Yapmayin.

Teşekkürler dusunceniz icin fakat ben bir avuc yem koymuyorum. Hayvanlar ciddi ciddi karnini doyuruyor emin olabilirsiniz

Kuşlar özellikle belli bir yere alışınca gerçekten sonu gelmiyor ve temizlemesi zor. Siz sorun etmeden temizliyorsunuz diye alt katlarınızdaki herkesten de aynı şeyi bekleyemezsiniz.

Madem sitedesiniz, uygun ağaçlar varsa kuş yemliği yapıp koyun, pet şişeyle kolayca yapılan modeller bulursunuz internetten bakarsanız.

Kedi köpek için de, mesela ev yemeğiyle beslemeniz yanlış. Zaten çöpten de ev yemeği bulup yedikleri için hayvanlara zararlı kısmını geçeceğim ama gerçekten pislikten başka bir şey değil. Site içinde besleme yapacaksanız sadece kuru mamayla beslemelisiniz. Sokak hayvanlarıyla ilgilenen bir belediyeniz varsa yakınlarda bir yere mama su kabı ve belki kedi evi koymalarını isteyip bunu kovalayabilirsiniz. Belediyenin eşyası olduğu için daha az tepki görür, siz de gidip orada beslersiniz.

kesinlikle şikayet ederdim. kimse siz kedi köpek kuş seviyorsunuz ve beslemek istiyorsunuz diye hayvanların pisliklerine katlanmak zorunda değil.

kendinden başka hiç bir şeyi önemsemeyen biri olsam ederdim, şükür ki değilim.
şehirlerde kuşlara konacak ağaç dalı, solucan molucan rızkını bulacakları bir avuç toprak kalmadı. çöpte yemek arayan güvercin gördüm ben. kışın karlı havada aç kaldığı için kaskatı kesilen bir kumru buldum, doyurdum ısıttım ama elimde çırpınarak öldü. komşularınızın penceresinde bok dağları oluştuğunu zannetmiyorum üç beş tane kuş bokunu bu kadar dert ediyorlarsa hiç ölmesinler malum toprağın altında yok yok. camlarının önüne şu plastik zamazingolardan koysunlar konamaz kuşlar o zaman. bir de dilerim aç kalsınlar, dertlerini anlatamasınlar. kimse de sormasın bir şeye ihtiyacın var mı diye. onlarla mı uğraşacak insanlar herkesin işi gücü var. pis pis ağzı da kokar, hastalıklı mıdır, aşıları tam mıdır, virüs mü taşıyorlardır bilemeyiz neticede.

işgüzarlığa gerek yok. kuşlar orada yem olduğu için başka yerde aramayıp direkt oraya geliyor. yoksa aç kaldıklarından değil. köpeğinizi gezdirirken sokağa sıçtığında almamak gibi bi şey. inip temizleme şansınız da yok o yüzden bir an önce vazgeçin bence.

@kobuzchu kiz, cevabınız için teşekkür ederim.
ev yemeği kısmını yanlış anlamışsınız. ben hayvanlara zarar verebilecek yemek artığına(kemik, baharatlı gıda, toksik içerik vb) karşıyım fakat zararı olmadığını bildiğim bir şeyi de uygun kaplarla uygun yerlere koyuyorum zaten. mama her zaman benim de önceliğim fakat doğru gıda ise ev yemeği zararlıdır denemez.

ayrıca ağaç olmadığını da belirttim. yerden yuksek bahçe yemliği gibi bir şey bakarım artık. bana yük gelmiyor diye insanları rahatsız edecek değilim zaten.

Ben senelerdir kuşları besliyorum bu şekilde. Şikayet eden olmamıştı daha önce. Şimdiki evde büyük bir teras var ve bizden başkasına dertleri olmuyor, biz de kendimiz temizliyoruz. Yani ben asla şikayet etmezdim böyle bir şeyi.

Ailemin oturduğu sitede de kedi ve köpek besliyoruz diye şikayet ediyorlardı. Şikayet eden insanları balkondan yerlere peçete atarken ya da çocuklarının tuvalet ihtiyacını site bahçesinde giderirken falan gördüğüm için umursamıyorum açıkçası böyle tipleri. Ki bir kez bile bir hayvana yemek verdiğim kabı çöpe atmadan bırakmadım.

özellikle kuş pisliği araçların boyalarına ciddi ciddi zarar veriyor. Kuş ve kedi beslemek çok insanca, güzel bir davranış ama şehir yaşamında bunun için kimseye dokunmayacak özel alanlar belirleyip orada beslemek gerek. Yoksa haklı tepki kaçınılmaz.

@msb, konuyu yanlış anlamışsınız. camın alt kısmında araç yok. aracıma kuş pisledi diye beni şikayet eden de yok. evin camının önündeki mermerin pislenmesi konu.

Ne güzel ülke olduk. Kuştan bile şikayet ediyoruz.
Aç mı kalsın garibanlar . Şikayet eden etsin .

Konudan bağımsız olarak kuşlara sıcak havalarda yem vermek doğru değil. Kolay yem bulan yavru kuşlar avlanmayı öğrenemiyor. Bahar ayları yumurtadan çıkma zamanı olduğu için bu aralar koymamak lazım. Kışın karlı havalarda koyabilirsiniz.

Ev yemeği yazın sıcakta çabuk bozuluyor ve ayrıca sinekleniyor. Özellikle köpekler o kapların içinde güzel güzel yemiyorlar yemeği, etrafa dağıtıyorlar. Oldu mu size sitenin içinde etrafa dağılmış yağlı yemekler, üstüne doluşan sinekler. "Pislikten başka bir şey değil" derken bunu kastettim. Sade makarna bile olsa temizlenmediğinde sıkıntı, şikayet eden insanları da anlıyorum. Kışın zaten hemen donuyor öyle şeyler, yine mantıklı değil.

Besleme yapma isteğinizi anlıyorum ama sitede yaşıyorsanız ortak alanların kullanımına dikkat etmek de gerekiyor.

Merhaba. Ben de hayvanlari seviyorum ve besliyorum. Ama cam onune kus yemi koymuyorum. Yan komsum koyuyor. Bu yemleri yiyen kuslar gelip benim camimin onune pisliyor. Zaten cati katindayiz ikimiz de. Bazen kus kakalari ve saga sola sacilmis yemler yagmur olugunda toplaniyor. Her islandiginda les gibi koku yapiyor. Cami acinca temiz hava yerine evin icine kus kakasi ve islak yem kokusu giriyor ve tahmin edersiniz ki mide bulandirici bir durum bu.
Bu sebeple kus yemini cam onune dokmek kadar dusuncesiz bir durum olamaz. Cok istiyorsaniz gider bir parka vs kimseyi rahatsiz etmeyeceginiz bir kamusal alanda bu isi yaparsiniz ancak pencere onune yem koymak cok da guzel bir is degil.

Cevap veren herkese teşekkür ederim. Farklı düşünceler okumus oldum.

Ben de eskiden balkonun içine kuşların yiyeceği ekmek bırakırdım her zaman. Ancak bir sure sonra gerçekten pisliklerini temizlemek çok zor olmaya başladı. Hemen temizlenmezse kuruyor, yapışıyor, çıkarması ayrı dert. Bu sebeple artık dışarda görebilecekleri yerlere koyuyorum ekmekleri. Özetle balkondan kuş pisliği temizlemek cidden zor bir şey.

çatıda besleme şansınız yok mu? hem pislemezler, hem karınlarını doyurmuş olurlar, hem de düzenli olarak temizlerseniz kimseye bi zararları olmaz.

Ben bu konuda insanların birbirine daha çok anlayışlı olması taraftarıyım. Siz seviyorsunuz diye onlar da pencerelerinin önünde kuş sevmek zorunda değil. Ki kuşlar cidden alışıyor ve inanılmaz tüy fln bırakıyor vakti zamanında bir balkonumda onlara buğday verdiğim için biliyorum.

Şimdi normalde hayvanların hastalık bulaştırmaması lazım ama hiç bir şeyin doğalı kalmadı ki.

Kedi evinizi parçalamaları insanlık dışı olmuş. Suyu dökmeleri de. Ama sizde de bir miktar yer konum seçme açısından hata olabilir. kuşları pencerenizin önünde besleyip alt kata rahatsızlık vereceğini düşünmemişsiniz mesela.

Sizin de biraz yaparken çevredeki kişilerin rahatsız olabileceğini düşünmeniz lazım. Ben de hayvanları çok seviyorum köpek maması alır arada sokağın başına dökerim, ama tutup da apartmanın bahçesine dökmüyorum. çevremin sinirlenmeyeceği rahatsız olmayacağı ayarda tutmaya çalışıyorum. Hem insanları bu duruma karşı negatifleştirmemiş oluyorum/(çünkü bu benim zorlamalarımla onlarda açılacak bir bakış açısı değil, zorlamalarımla onları hayvanlardan iyice soğutur uzaklaştır usandırırım) hem de kendime ve onlara hayatı zindan etmiyorum.

sakın yapmayın ben yaptım pişmanım, güvercinler balkonlari camları mahfetti

Alt kattaki komşu olsam bende şikayet ederdim ama yemleri parka veya bu çardak dedikleri şeylerin üzerine vs bırakmanız mümkün değil mi? Hem şikayet eden de olmaz. Ben çok görüyorum gazete ile yere buğday bırakan veya çardak üstüne ekmek atan.

Tabi ki teyp. Hoparlör çukurda yerinden oynar ayrıca görüntü olarak pek güzel durmaz.

Bluetooth hoparlör aracın hoparlörlerindeki gibi surround bir etki yaratamaz. Bence de oto teyp.

Arızalanmış bir teyp yüzünden (git: i.idefix.com ) şu arkadaşla ve şirket linea'sıyla antalya - izmir yaptıktan sonra kesinlikle teyp diyorum. tartışması bile olmaz.

Mevcut ototeybinize, arkasındaki soketlerden bağlanan hem bluetooh hem de usb/hafıza kartından mp3 çalmaya yarayan adaptörler var.

Büyük ihtimalle rutin kontrol ama yine de aracın kılavuzu varsa bakabilir veya servise vaktine daha varsa arayıp sorabilirsiniz. önemli bi mevzu çünkü.

1 hafta önce yetkili servisten çıktı. Kapsamlı bakım yapıldı.

Bu fotodaki lamba: “yolcu airbagi etkin” anlamını taşıyor. Sağ ön koltukta oturan yoksa menüden kapatılmazsa, kaza anında oranın airbagi de patlar. Ayrıca bazı modellerde bu menüden kapatma işlemine gerek duymaksızın otomatik tespit edip kendi kendini kapatıyor/açıyor da olabilir. Bikaç saniye yanarken onu kontrol ediyordur belki de.

opsiyonel bi seçenek. sağ kapı içinde anahtarı olmalı. bebek koltuklarının bazıları ön koltuğa ters şekilde bağlanabiliyor. bu durumda airbagin iptal edilmesi gerek yoksa patladığında koltuk yerinden fırlayabilir. bunu engellemek için koltuk bağlanınca airbag kapatılmalı. bu uyarı da buna dikkat çekmek için. diğer tüm ışıklarla birlikte sönse dikkatini çekmez.


bi de kiralık araçlarda genelde yolcu airbag i kapalı gelir. kaza anında patlayıp masraf yapmasın isterler. bunu kullanıcı açmalı.

sikinti yok. airbag aktif haberin olsun demek o. devam oynat ugurcum.

airbag agrizali olsa (ki genelde airbag arizalanmiyor, koltuktaki agirlik sensoru arizalaniyor), isik sonmez.

Ön yolcu airbag iptal ettiğinde sürekli yanarak uyarıyor o ışık, denemek için iptal et ve gör. Geri aktif ettiğinde de her kontak açılışta diğer uyarı lambaları gibi o da yanıp bir süre sonra söner.

cdpr'ı düşününce en kötü ihtimalle bile çok iyi bir oyun olacağı garanti gibi. ama rpg sevmem dediğiniz için cevap biraz sıkıntı. bence çıktığında biraz youtube videosu izleyin, ona göre karar verin.

not: cdpr oyunlarında drm olmadığı için bazı terbiyesizler oyunu korsan olarak indirip hırsızlık yaparak deneme yoluna gideceğini söylüyordu sağda solda, siz öyle yapmayın. ;)

daha fps'e yakın bir rpg olacak, bence oyna. çıktığında daha pahalı olacağına dair bir açıklama yoksa sanmıyorum ki öyle olsun. ilk çıkan oyunlar illa ki bug'lı oluyor, gb'larca patch indirme işinden nefret ediyorum. ben çıkıp kendini bulduktan sonra alacağım, multi bazlı oyun olsa geride kalırsın diyeceğim de, öyle bir oyun da değil.

RPG sevmiyorsanız almayın. Dövüş sistemi iyi olsa bile uzun uzun diyalogları olan ve hikayesini takip etmeyince bir anlam ifade etmeyen bir oyun olacak muhtemelen. Witcher öyleydi.

Not: çıktığı ilk gün ön siparişten aldım, heyecanla bekliyorum. RGP severim.

Onsiparis avantaji yok. Ben de herkes gibi cikmasini bekliyorum almak icin.

Hayır orda da gümrük var.

ticaret şüphesi doğuracak kadar alırsanız sıkıntı olur. yani mesela 2 kişi gittiniz, millet sipariş verdi 5 laptop, 8 telefon aldınız sıkıntı olur. ama kendinize birer telefon aldıysanız sıkıntı olmaz. iyice garanti olsun diye kutularından çıkarır cebinize koyarsınız.

tütün ve içkide freeshop kuralları geçerli diye biliyorum, kişi başı 1 lt ağır alkollü, 2 litre hafif alkollü. tütün kullanmadığım için tam bilmiyorum 1 karton mu 2 karton mu neydi limit.

bunlar işin mevzuat kısmı, ne kadar ciddi bir kontrolden geçeceğiniz de şansınıza kalmış. ama koli koli içki karton karton sigara alıp bagaja tepeleme doldurursanız illa ki sıkıntı çıkar. bavulunuza sığabilecek kadar bolca alıp deneyebilirsiniz belki. güncel durum nasıl bilmiyorum ama eskiden eliniz yüzünüz düzgünse ve sınırdakilerin keyfine göre üstünkörü kontrol edip gönderebiliyorlardı.

sigara ve içki gibi ürünlerde sınır var. iyi saklarsanız bir şey olmaz ama şans işte, türkiye sınırı sorun çıkarıyor yani. laptop telefon getirebilirsiniz ama kanuni olarak vergi olayı var belirli limitin üzerinde sıfır ürünlere. garanti olsun diye ambalajı çıkarıp kişisel eşyam demeniz mantıklı olabilir. ben 500 euroluk kahve makinesi getirmiştim aracımla, adam kutuya bakmıştı öyle fazla da bir şey sormamıştı

Hayır. Ben sinirda mangal yapip kafayı çeken adam tanıyorum . Arabada fazla alkol var . Çöpe at demişler .

Flux iyidir

@fakyoras +1: f.lux

ayrıca mavi ışık filtreli ve bilgisayar kullanımına yönelik anti-fatigue diye geçen gözlük camları var. f.lux şikayetlerinizi tamamen geçirmezse deneyebilirsiniz ama açıkçası parasını hak eden ürünler olduğunu düşünmüyorum.

program kurmaya gerek yok windows 10'un kendisinde flux'un yaptığını yapan özellik var.

masaüstünde sağ tuş -> görüntü ayarları -> gece ışığı

@nahtoderfahrung hala 7 kullanıyorum ama teşekkürler.

@kalifiye balta sapi teşekkürler hocam, birkaç gün deneyeyim devam ederse araştırırım onu.

Fark o kadar da fiyatin kendisi ne mesela? Ornegin ikinci eli 1000, sifiri 1250 ise sifir alirdim.

Retro gözlük olursa düşünürüm. Ama yeni sezonlardan olursa @invictae'ye katılıyorum.

alınır, ama gözlüğü görmeden değer mi değmez mi karar vermek güç.

gözlüğü almadan önce inceleme şansınız var mı? Eğer varsa en çok dikkat etmeniz gereken şeyler:

 • Camları:
  • Çizik ve eğer kaplamalıysa kaplama kontrolü.
   • Eski gözlükte çok titiz birinden almıyorsanız illa ki vardır ufak tefek çizikler. Eğer görüşünüzü engellemiyorsa veya gözlüğü taktığınızda gözünüz görmüyorsa ve dışarıdan gözükmüyorsa problem değil. Çizik ve kaplamayı en kolay ve iyi şekilde kontrol edebilmek için camları tercihen bir floresan ışığa tutun. Kaplamasız yüzeyde ışığın yansımasını herhangi bir renk değişimi olmadan beyaz, kaplamalı olanda kaplama rengine göre yeşil, mavi veya başka bir renkte görürsünüz. Gözlüğü oynatarak o yansımayı camın her iki tarafının tüm yüzeyinde gezdirin ve dikkatlice inceleyin. (not: kaplamasız yüzeyde floresanın yansıması ışıkla aynı renk beyaz, kaplamalı yüzeyde kaplama rengine göre yeşil, mavi, mor, vs. olacaktır.)
  • Gözlük polarize ise polarize testi. Bunu yapmanın 2 yolu var:
   • Halihazırda polarize güneş gözlüğünüz varsa alacağınız gözlüğün camının üzerine kendi gözlüğünüzün camı denk gelecek şekilde 2 gözlüğü üst üste koyun. Gözlüklerden birini 90 derece çevirdiğinizde (yani gözlüklerden biri dik, biri yatay duracak) üst üste gelen iki camdan arkayı göremiyorsanız camlar polarizedir.
   • Eğer polarize gözlüğünüz yoksa yerden yansıyan güneş ışığı, ışık vuran camın arkasında duran herhangi bir cismin camdaki yansımasına çıplak gözle ve gözlükle bakın. Polarize ise bu yansımaları (özellikle camdaki obje yansımasını) çok büyük oranda ortadan kaldırması lazım.
  • Polarize camlarda bir de polarize filminin durumunu nispeten kontrol edebilirsiniz:
   • Polarize camlar büyük oranda iki cam katmanını arasında çok ince jaluzi gibi düşünebileceğiniz bir filmin sıkıştırılmasıyla üretilir. zamanla bu iki cam katmanı birbirinden ayrılabilir. Camların çerçeveyle birleştiği yerlere bakın. tarif etmesi zor ama polarize katmanı ayrılmaya başladıysa zaten fark edersiniz.

• Çerçeve üzerindeki çizikler

• Çerçeve aksamlarının durumları:
 • Eğer yaylı sap ise (yani gözlüğün saplarını elinizle açtığınızda iki sap paralel konumu da geçip iyice dışarı doğru açılıyor, bıraktığınızda kendiliğinden kapanıyor ise) bu kendiliğinden kapanma özelliğini kontrol edin. kapanıyor mu? herhangi bir zorlanma, vs. var mı?
 • Kulaklarınıza denk gelen kısımda (buna sapçık denir) özellikle lastik, kauçuk, vs. gibi malzemeler varsa bunların durumu. uzun süre kullanımda bunlar yaşa bağlı olarak sertleşip dökülebilir.
 • Plaket (burnunuza temas eden plastik veya silikon pad'ler) durumu. Bunlar da zamanla sararıyor, sertleşiyor ama önemli bir şey değil, herhangi bir gözlükçüden değiştirtebilirsiniz, genelde para istemezler veya fiyatı siz belirlersiniz, verin 5 lira 10 lira.

ilk etapta aklıma gelenleri yazdım. Özellikle soracağınız bir şey olursa mesaj atabilirsiniz. Bir de sizin avantajınıza olan bir durum, hâlâ sıfırı bulunabiliyorsa muhtemelen eski bir model de olsa yedek parçası bulunuyordur. yukarıda yazdıklarıma problem olsa bile değiştirilebilir.

çakma olma ihtimaline karşılık üzülmeyeceğim bir rakamdan fazlasını vermezdim (100-150 lira falan)

Baya normal.

Normal, dizellerde daha da normal.

normal,

duz yolda sikisik trafikte o sekilde gidilir, ondekiyle mesafeni korursan hic frene basmadan kiyin kiyin gidersin mis gibi

Hocam akşam akşam keyfim yerine geldi sağ olasın; debriyajdan çekersen ufaktan titremeyle birlikte araba zaten öne atar kendini, çok çekersen stop eder.

dizel araba gider normaldir.

@Angelus

Araç dizel söylemeyi unuttum

@Vedat

Öyle one atmiyor işte, yağ gibi kayıp gidio. Ben yeni ogrenmeye başladım

Dizellerin torku daha yüksek olduğu için çekişi de güçlü oluyor kalkışlarda.

Dizel olmasa da debriyajdan yavaşça çektiğiniz takdirde araba ufak titremeyle birlikte yavaşça ileri doğru atar kendini. Kullandıkça tanırsınız hocam yeni başladıysanız normal. Sıkıntılı bir durum yok yani gayet normal.

(bkz: yarım debriyaj)

Arabaya ilk hareketini veren gaz degil, (uygun) debriyajdir zaten. Gider, normal. Birakiniz gitsin :)

Siz araba kullanmayın
Cevap : normal

(bkz: rölanti devri)

kimse yazmamış normaldir

hocam bence bi ustaya baktırsan iyi olur pek normal gelmedi

icten yanmali motora sahip aracin vitesi bosta degil ise arac yavas yavas ilerler cunku gercek gaz orani motoru rolantide sabit kalabilmesi icin min %10-%15'dir.

misalm elektrik araclarda bu tur bir davranis olmadigi icin bazi suruculerde rahatsizlik yaratti. sirf bu nedenden dolayi tesla'da mod var.
www.youtube.com

Normal hatta baya kullanıcı dostu. Stop ettirmekten nefret eden ben, daima böyle bir araç istemişimdir. Kazasız belasız kullan.

Bir de motoru güncel araçlara göre zayıf ve eski araçlarda yokuşlarda öyle ayağımı debriyajdan çekeyim dursun olayına sakın girmeyin. Motor durur siz de kıç gibi kalırsınız ortada.

Ankara'dayken dandik arabalarla çok maceralarım oldu böyle. Orada gaz vermeniz lazım.

spring, broadway, orta kasa broadway, şahin, faça şahin, serçe, kartal, doğan, yumurta kasa accent, dana gözü kasa corolla gibi araçlardan bahsediyorum.

Konuşurken lafı bitmeden vtr girdiler

ben de tam anlamadim ama twitterddan gelen bir mesaji okurken goruntu girdiler galiba araya, orayi kacirdim, sonra rejiyle atistilar sakaciktan, cikista gorusurz vs...

yanlış hatırlamıyorsam işsizlikle ilgili bir vtr öncesi selçuk tepeli bir şeyler söyleyecekken vtr'nin sesi girdi, selçuk tepeli şaşırıp susana kadar vtr'ı iptal ettiler, selçuk tepeli tam tekrar konuşmaya başlamıştı ki komple vtr'ı girdiler. kaldırımda karşı karşıya gelip karşılıklı yol verememe durumu vuku buldu yani.

vtr'dan sonra selçuk tepeli artık ne kadar şaka ne kadar ciddi bilinmez "konuşturmuyorlar" diye takıldı rejiye.

personal training tutmayacaksan veya kadın değilsen o hocalar seninle fazla ilgilenmez. gidersin salona kayıt olursun benim böyle bir bel sıkıntım var ücreti mukabilinde bana uygun bir program hazırlayalım mı diye teklif edersin öyle ilgilerini çekersin anca.

@nahtoderfahrung +1 (o ne biçim nick yaw, almancamız yok diye can çekiştik. :)

bunun haricinde amaçlarınıza ve durumunuza uygun bir program hazırlayacak birini internet üzerinden de bulabilirsiniz. yalnız burda iletişime geçeceğiniz kişiyi iyi seçmeniz lazım çünkü maalesef hiçbir denetim olmadığı için saçma sapan tipler de var.

ben sizin 1 yıldır yaşadığınız hayatı 35 sene yaşadıktan sonra önder akgün ile çalışmıştım. (ekşi'deki başlığına girilen tek entry reklam kokuyor ama gerçekten işinin ehli) hâlâ devam ediyor mu bilmiyorum ama kendisiyle iletişime geçebilirsiniz.

tabi işin ekonomik kısmını da göz ardı etmemek lazım, o da büyük bir etken.

valla baya bi süredir facebook app'ten (android) dediğiniz gibi bi bildirim gelmedi. instagram'dan geliyor ama. belki facebook'a telefon numaranızı girerseniz gidiyor olabilir ama sanmıyorum açıkçası.

Güzel ama trunk boxer'ları iki model biri kısa trunk diğeri uzun trunk, dışarıdan bakınca pek belli olmuyor, normalde trunk dedikleri kısa paça olanlar olmalı ama ikisine de trunk demişler.

Ben memnunum

gayet rahat efil efil. pamuklu da. desenleri de guzel oluyor.

kalite rahat arıyorsan marks and spancer çamaşırları üstüne yok.

H&M ile ayni gruptan COS, dene pisman olmazsin

Tek dikkat etmeniz gereken bazi ürünlerinde pamuk daha az, bazılarında fazla. O yüzden bakarak alın.

bir takım uzun trunk'larından aldım, birkaç kez giyip yıkadıktan sonra hepsinin ağ kısmı eridi. öyle bi boxer'ı hiç çıkarmadan 2 ay giyenlerden neanderthal'lerden de değilim, en fazla 2 gün üst üste aynı boxer'la gezmişimdir. hafif kiloluyum gerçi, bacaklar birbirine sürtüyor. :)

boxer'lardan gayet memnunum ama yurt dışından almıştım.

children groups by ages

Cümlenin tamamı nedir?

"According to the age groups of the children..."

çocukları yaşlarına göre gruplara ayırmak mı istiyorsunuz yoksa "çocukların yaşları küçük olduğu için" gibi kapsayıcı bir şey mi yazacaksınız? ikisinde durum değişir çünkü.

eğer a ise: (@d max +1) "according to the age groups of the children" veya "taking into account the age groups of the children" benzeri bir cümle
eğer b ise: olay baya değişir, context ve cümlenin tamamı önemli hale gelir.

Dükkanda kimse yoksa ne diye açıyorlar ki?

Başka bir şahıs araya koyarak yeniden o türde başka bir şipariş verin . İşçiler olmamasına rağmen nasıl iş alıyorlar mı almıyorlar mı görün . Bunların sonunda avukat noter adliye kısmını düşünün .

kanunları bilmiyorum ama siparişinizi 2 ay önce verdiyseniz o zaman da korona vardı. mücbir sebep önlem alınamayacak, engellenemeyecek şeyleri kapsar. korona daha duyulmadan önce verdiğiniz sipariş ertelense tamam ama zaten enine boyuna bilinen bir mevzu, gerekli önlemleri almadıkları için bence mücbir sebebe girmez. kanunen nasıl bilmiyorum ama, tekrar söyliim.

filyasyon ekibi geldiyse bile, mücbir sebep 14 gün olur.
ihtarname çekin.
dolandırıcı bu hıyarlar.

2 aydır bok mücbir sebep olur, adama derler ki corona o zamanda vardı niye sipariş aldınız o zaman diye. Bıraksınlar yan çizmeyi ya adam gibi evet işi yapamıyoruz özür dileriz desinler ya da hesap versinler.

Anneyle birlikte oturulmuyor ama aynı hane sayılır mı ki @tolkien hayrani

Takılmayın yahu böyle şeylere. Paran varsa elinden geleni yaparsın. Yoksa yaratacak halin yok. Ev hediyesi al geç.

durumu pek iyi olmayan 29 yaş kadın kişisi evli değilse ayrı evde de olsa ayrı aile sayılmaz. 1. ve özellikle 2. durumda bir şey takılmazsa sorun olmaz. Takılırsa makbule geçer ve unutulmaz :)
3. durumda direkt hediye ev eşyası diyorum.

1. ve 2. İçin anne taktıysa zaten size gerek yok. Takılırsa makbule geçer ve unutulmaz +1

3. için ben tek katıldığım düğüne eli boş gitmeye utanırım. Düğüne giderseniz gram takın evine de bir hediye gerek ilk ziyarette. Ama düğüne gitmediyseniz değişim kartı ile şık bir hediye götürün.

@cekcekli ve @kobuzchu kiz özetlemiş. konu kilit. :)

sgk'yı bilmiyorum, vergi borcu için haczi koyan vergi dairesine gidin, bir miktar ön ödemeyle taksitlendiriliyor. istenecek ön ödeme de, taksit sayısı da kısmen müdürün insiyatifinde. yalnızca yanlış hatırlamıyorsam kdv 6'dan fazla taksit olmuyordu. diğer vergilerde benzer limitler var mı bilmiyorum. geri kalanları 8'e filan bölerler ama vergi barışı filan çıkmadığı sürece öyle 18 - 24 taksit olmaz.

bir de yanlış hatırlamıyorsam taksitler 2 ayda bir ödeniyordu ama vergi barışına mahsus bir şey miydi yoksa normal zamanda da öyle miydi hatırlamıyorum tam olarak.

her halükarda vergi dairesine imza yetkilisinin gitmesi gerekiyor.

sigortaya gideceksiniz ve yapılandırma talep edeceksiniz. Borcun 5'te 1'i gibi bir tutarı peşim yatıracaksınız ve geri kalana 12 taksit yapıyorlar.

fakat ortağımız dediğinize göre işin içinde en az 3 kişi var. şirket sadece sizin üzerinize miydi? artık çok geç ama değilse bile bu borcu şirketteki hisseniz oranında ödemeniz doğrusudur. sadece sizin değil diğer ortakların da hesaparına bloke gelmiştir büyük ihtimalle ve şirket adresine de önceden tebligat da gitmiştir.

Ayakkabicida kalıba koydurabilirsiniz

@elorelia +1

başınıza sık geliyorsa ayarlı kalıplar var, onlardan alıp kendiniz de yapabilirsiniz.

görüş işte, kişisel bir olay. yeterince ararsan izlediğim en iyi dizi sihirli annem'di diyen de bulursun.

saydığın üç diziyi de izledim(walking dead'i bitirmedim gerçi) bence hiçbir dizi breaking bad gibi değil. oz bir de epey iyiydi bak. bu da benim kişisel görüşüm :)

Merak edene better call soul'da epey merak ettirici.

katılıyorum kesinlikle. çok güzel diziler çıksa da, prodüksiyon kalitesi vs. bakımından çok daha iyi işler bile çıksa lost'taki o merak duygusunu yaratabilen başka bir diziye rastlayamadım henüz doğrusu.

lost bittikten sonra bayrağı devralmak isteyenler yapımlar türüyordu sürekli, lost formülünü taklit etmeye çalışan. ancak tutturabilen çıkmadı pek.

flashforward vardı mesela, dizinin her şeyi lost taklidiydi. tamamen lost'un boşluğunu doldurmaya çalışıyordu. bir sezonda çuvalladı.

the event diye bir dizi çıkmıştı, tamamen lost formülünü uygulamaya çalıştı ancak çuvalladı hiç beceremedi.

persons unknown geldi şimdi aklıma, gelmez olaydı, en berbat teşebbüslerden biriydi.

bizzat jj abramsın kendisi bile alcatraz diye bir diziyle lostun izlerini takip etmeye çalışıp çuvallamıştı yine.

terra nova vardı sonra, spielberg'in ismini kullanarak yer edinmeye çalıştı, berbat ötesi bir denemeydi, bir sezon bile süremedi.

daha çok var tabii de bunlar şimdilik aklıma gelenler birebir lostu taklit etmeye çalışanlar olarak.

yeri bir türlü doldurulamadı yani.

Sanırım şöyle bir denge var: çok ucu açık yaparsan merak full oluyor ama sonu bir yere bağlanmıyor (lost işte özetle)

Kurguyu süper yaparsan iyi yere bağlıyorsun ama merak uyandırma katsayısında azalma oluyor.

Lost un tadı baskaydi ama polisiyede heyecandan öldüren bisürü dizi var.

Bron Broen
The killing
Broadchurch
Ve the missing.

Bana da lost seyirciyle çok oynuyor gibi geldi. Bunlar da benim beğendiklerim:

Wire
Fringe
GoT
Prison Break ilk iki sezon
Crown
Mindhunter

Deer hunterın dediklerini merak ettim.

lostu "o zamanlarda" izlemiş kişiler seni çok iyi anlıyor merak etme. katılıyorum. hiçbiri lost gibi olmadı olamaz da..

lost en iyi diziydi demiyorum ama ortalığı kasıp kavurdu kitledi insanları.
insanlar hipotezlerle kafayı bozmuştu..

artik farkli kusaklar ve seyirciler hollywood'a para kazandiriyor. seyirci kitlesi degisince, yapimlar da degisiyor haliyle.

misal, saydigin dizilerin hepsini izledim. ben de walking dead'i sevmedim. bil bakalim neden? :)

lost'un her bölümü ecnebilerin cliffhanger dediği "hasktr şimdi ne olcak lan?" tepkisi uyandıracak şekilde özellikle yazılıyordu, nedeni bu. şimdi tekrar açıp bakın bölümlere, hepsinin son birkaç dakikasında bir ters köşe, bir gizem ortaya çıkıyor bir sonraki bölüme bırakılan. (mesela ilk hatırladığım Not Penny's Boat olayı) adamlar avuç içine yazılan mesajla 3 saniyelik bir sahnede bir sonraki bölüme pas atıyordu her bölüm. Doğru düzgün hiç "geçiş veya bağlama bölümü" denebilecek bölüm yoktu.

diğer dizilerde durum böyle değil. cevaplarda adı geçen breaking bad, better call saul, game of thrones, vs. tüm dizilerde 2-3 hareketli bölümün ardından (ki onlarda da bir sonraki bölümü merak ettiren cliffhanger'lar olmasa da) daha sakin, karakter veya olay örgüsü gelişimine yarayan ara bölümler oluyor.

Hiç kimse Dark’tan bahsetmemiş ama bence Lost’tan sonra Lost kalitesine en yakın kaliteli iş Dark oldu ve daima merak uyandırdı. Tek farkı, Lost kadar hazmetmesi kolay ve rahat izlenebilir değildi ama genel manada Lost’a yakın bir iş olduğu söylenebilir.

losttaki çoğu hikaye bağlanmadı. o yüzden o kadar da iyi değil aslında.

raised by wolves izle derim.

lost döneminde izlendiğinde en efsane dizi olarak akıllarda kalıyor şidi izlesek bu ne ya diyenler çıkacaktır.

o kadar merak uyandıran dizi çıkmadı katılıyorum

kesin olarak bilmiyorum uzun zamandır gitmedim ama illa ki ilçe otogarı vardır ve illa ki ordan kalkan otobüsler vardır. en fazla otobüs - izban - otobüs indi bindisi yapmanız gerekebilir -ki ona da gerek olacağını sanmıyorum-

konuşma için pratik, pratik, pratik...

Türkçe pratik bile yapamıyorum son 5 aydır @kalifiye. Ama haklısın

Etkili Pratik İngilizce sitesinin Advanced konuşma kursu, uzun cümleler kısmında zorlanıyor olabilirsiniz.

ingilizce bilen sevgili

Su. Her canlı büyük oranda sudan oluşur.

zaten içmiyorsunuzdur da, kolanın besin değerlerine bakmayın o zaman. her şey 0. :)

(Karbonhidrat miktarı = Karbonhidrat miktarı - Lif miktarı)
Bu hesap sana da biraz garip gelmedi mi?

@mirket,

ketojenik diyet için geçerli bu. günde takribi 20 gramın üstüne çıkmamalı aldığım karbonhidrat.
oradaki hesapta da lifsiz karbonhidratlar için geçerli bu.

bir yanlisinizi duzeltmek isterim

oradaki karb degeri zaten lifden arindirilmis deger, yani siz bir daha cikarmis oluyorsunuz.

toplam karbonhidrat deseydi cikarma yapmaniz dogru olurdu.

ayni sitede brokoliye bakin mesela, sizin hesabiniza gore negatif carb var ki bu imkansiz

www.fitekran.com

İzmir'de vefat edenlerden birinin yakını (sanırım eşi) konuşurken "Çankaya'dan bi yerden almış" dedi. Anladığım kadarıyla rastgele bir tekelden alınmış. Çankaya da orta-alt ve aşağısına hitap eden, çok da matah olmayan bir yer bu arada. Bit pazarı filan da orada, yani pek alışveriş yapılası bi yer değil.

Ben de mekan o riski almaz diye düşünmek istiyorum ama burası Türkiye, her şey olabilir artık, mekandan kaynaklı çıkarsa da şaşırmam.

Benim anlamadığım şey bu tarz haberlerde mekanların veya dükkanların isimlerinin verilmemesi. Hadi belki burda tam belli değildir nereden alındıkları, tespit edilmeye çalışılıyordur ama denetimlerde pislik içinde yüzen restoran, fırın, vs. bile isim verilmeden haberleştiriliyor.

tekel bayiden bile almislar. belli ki taklit urun satiyorlar. tekelciyi de kandirmislardir yoksa tekelci de bu isin icindedir bilmiyorum.
at izi it izine karismis durumda.

haberlerde izlerken 5 litrelik etil alkol şişelerini topladıklarını gördüm. etil alkoller gerçekten etil olmayabilir. etilden envai çeşit "çakma" viski votka vs yapılabilir boş şişeye etiket yapıştırıp çakmış geçmiş olabilirler.

Olayın kaynağı merdiven altı üretim. Damıtma yapmayı doğru düzgün bilmeyen kimseler işte böyle şeylere sebep oluyor. Piyasada alkol damıtma ekipmanları satılıyor ama cehalet işin içinde. Rusyada, Ukraynada evde alkol damıtmak bir hobidir, emeklilik uğraşıdır. Hiç böyle şeyler yaşanmaz. Adamlar işi biliyor. Ukraynalı bir arkadaşımla Kievde dolaşırken sormuştum sizde hiç böyle bir olay oldu mu diye. Sadece bir defa küçük şehirde yaşanmıştı dedi.

Mesela bizim ülkeden örnek vereyim. Geçen sene her şey dahil otele gittik. Grup oteller zinciri, Avrupa markası. Sıradan bir yer değil yani. Bara oturdum bir kokteyl istedim. Şişelere baktım üstünde yazanlar ömrü hayatımda duymadığım markalar. Viskisi de votkası da rakısı da. Sordum bunlar nerden geliyor diye. Çocuk dedi abi Kırklareli'nden geliyor. Hadi buyur kim bilir kimler üretti bunu...

mekanlar risk almaz ancak kendi alkolünü götürdüğün mekanlar da var. bazı mekanlar bandrolü kontrol ediyor ancak etse de sen kaçak içmek istedikten sonra içersin.
bir sürü merdiven altı mekan var bizim buralarda.(ege)

İzmir'de kaçak içki kullanmayan mekan sayısı 10 değildir. Hepsinde var. Özellikle votka. Kacak votka kullanmayan mekan yok gibi bir sey. Damacanayla gelir. Bu alkoller. Damacanadan pompayla basılır ve servis edilir.

Ayrıca tekellerdeki ickilerin %90ı sahte. Adamlar kapak üzerindeki barkodu, yapıştırmayı falan basıyorlar artik. Öyle profesyoneller. Geçen sene de 3.5 ton viski yakalanmıştı böyle kaçak.

Mahalledeki tekelden bira dışında içki almayın.

Büyük süpermarketler dışında alkol almayın. Migros vs. Dışında yani.

alkol zehirlenmeli hakkında
doğal damıtımla metil alkol üretmek çok zordur.
metil alkolü ancak endüstriyel şirketler üretir ve kullanım alanı sınırlıdır.
ayrıca üretimi etil alkolden daha ucuz değildir hatta pahalıdır. etil / etanol üretimi basit ve çok ucuzdur.
ancak bir katalizör (her şeyi berbad eden kişi) etil alkole metil alkol karıştırabilir.
ya da metili pazara sunabilir.
bu, bazı ülkelerde, içki şirketleri, emniyet kuvvetleri tarafından, kaçak tüketimden vazgeçilsin, vergiler geri gelsin diye de yapılabilmektedir.
diye bir yerlerde okumuştum. :-(

hatalarımla ve yanlışlarımla falan yazıp çevirmiş olabilirler. ahaha. bu haber eskiydi ama galiba, o zamanlar google translate bu kadar iyi değildi. ya da direkt kitap gibi bir sözlükten bakarak falan çevirmişler. ilk kısımda da "yalnız (sadece) tanrı"yı single god olarak çevirmiş muhtemelen.

bence de the sun'ın yorumu doğru gibi gözüküyor. güzel bi chicken translate örneği olmuş.

asdasd chicken translate'in kralı olmuş hem de.

"ben yalnız bir tanrıyı yanlışlarımla ve yanlışlarımla yargılayabilirim" yazıyor.

"i can be judged by god" falan de bari de, sen tanrıyı değil, tanrı seni yargılamış olsun. single god'ı falan geçtim hadi.

Güzel bence.

Icerik onemli. Kotondaki 350tl lik mont o islevi gormez. Kaz tuyu, ordek tuyu iceren bi mont almalisin tisort ustune giymek istiyorsan. Model olarak guzel ama foto.

Kötü değil ama kışın istediğin verimi alamazsın kotondan alacağın bir kaban ile.

Nerede yaşıyorsunuz bilmiyorum ama linkteki kabanda Polyester + Akrilik toplamı %72. Rüzgarı keser ama soğuktan koruyacak asıl malzeme olan yün %6 yani güney şehirlerinde yaşamıyorsanız tahminimce bunu gömlek üstüne giyip çıkarsanız üşürsünüz. Ki güneyde bile nemli soğukta üşürsünüz.

Kaşmir (pahalıdır tabi) veya yün palto bakın. zevkler ve renkler tartışılmaz ama hem güzel bir tarz, hem de kesinlikle sıcak tutar. Üstelik gerektiğinde takım elbisenin üzerine giyilebilme imkanı da var ki bence erkek milletinin ulaşabileceği en iyi tarzdır.

Palto fazla ağır gelir, kaban istiyorum derseniz de yine yün ağırlıklı bakın kesinlikle.

Spor bir şey isterseniz de kaliteli bir kaz tüyü şişme mont olabilir. Ama kaz tüyünün nasıl elde edildiğini bilmiyorsanız önce onu araştırın, içinize sinerse alın.

Ben kışları çok üşüyorum o da yetmez gibi bu yıl doğu Anadolu da yaşıyorum. Onun için içi tüylü parka alacağım onlar daha sıcak tutuyor. Arkadaşlar giyerdi memnunlardı.

Teşekkürler cevaplar icin. Kotondaki kabanı tesadüfen gördüm tarzı hoşuma gitti, görünüş olarak böyle bir kaban istiyorum. Ne çok uzun olsun, ne çok şişik olsun, beni bogmasin, smart casual görünsün.

Bütçe olarak da 400 liranın üzerine çıkamam sanırım ama varsa bildiğiniz markalar modeller link gönderene çok memnun olurum. İstanbul'da olacağım kışın bu arada, çok sık toplu taşıma kullaniyorum, kışın istanbulda her yer Merkür gibi oluyor. Kapalı yerler tropikal iklim, kazakla bile duramıyorum inanılmaz sıcak oluyor özellikle isyerleri ve lokantalar. Dışarısi ise soğuk malum. Kabanı çıkartmamin yetmesini bekliyorum kışın o yüzden.

Karabağlar da mobilyacı çok, birde kısıkköy mobilyacılar sitesi var bol bol gezin.

Karabağlar ve Kısıkköy Mobilya merkezi. (Havaalanını 5-6 km kadar geçince)

karabağlar +1. çok iyi ahşap işciliği yapan yerler var. geçen sene sandalyelerimizi ve sehpalarımızı karabağlardan aldık. istediğimiz gibi model verdik yaptılar. paşaköprü mezarlığı karşısında size yardımcı olacak bir sürü dükkan var

benim aracımda ön 225 45 r17 arka 255 55 r17 kullanıyorum. yol tutuşun artar fakat yakıt artar, araç hantallaşabilir. yanak azaldığı için konfor da azalabilir. ha bide kullandığın lastik de önemli tabi.

Nette çoğunlukla dezavantajlarından bahsedilmiş. Hal böyle iken neden insanlar büyük jant takmak isterler? Ben sadece estetik amaçla takmayı düşünüyordum, ama bu kadar dezavantajı varsa takmaya da bilirim.

selam. false pretension'ın da söylediği gibi iz genişliğini (yani lastiğin yolla temas eden yüzeyini) 20,5 cm'den 22,5 cm'e çıkaracaksınız. aynı zamanda duvar yüksekliğini (yani yanak boyutunu) 11.2 cm'den 10.2 cm'e düşüreceksiniz. bu değişikliğin tek objektif artısı yol tutuş artışı olur zira hem yere daha geniş bir yüzey temas edecek, hem de yanağın esnemesi azalacak. subjektif olarak da güzel bir jant seçimiyle estetik olarak daha güzel bir görünüm olur.

eksilerine gelince:

• Yine false pretension'ın dediği gibi lastikle yol arasındaki sürtünme artacağı için yakıt tüketiminiz artacaktır.
• İz genişliği arttığı için araç içine giren yol sesi az da olsa artacaktır, bunu fark etmeyebilirsiniz, öyle aman aman bir artış olmaz özellikle aracınızın ses yalıtımı halihazırda fena değilse.
• Jant büyümesinden dolayı jant+lastik ağırlığı artacağından hem yakıt tüketimi hem de performans olumsuz etkilenecektir.
• Yanak düşeceği için konforunuz bir miktar azalacaktır.
• Yine yanak düşeceği için özellikle çukura filan girerseniz janta yamulması veya lastiğin zarar görmesi riski az da olsa artacaktır.
• Yeni takacağınız lastiğin toplam çapı eskisine göre çok az da olsa (%0.4) daha büyük. bu da hız göstergesinde çok az (göz ardı edilebilecek) derecede bir sapma yaratacaktır. (Gösterge 110 gösterirken 110.5'la gidiyor olacaksınız) Hızlandıkça aradaki fark da artacak ama dediğim gibi çok fazla değil. 300'e çıksanız reel hızınız 301.2 olacak. :)

Kaza anında kasko ödemesi etkilenebilir mi o geldi benim aklıma da?

"• Yanak düşeceği için konforunuz bir miktar azalacaktır.
• Yine yanak düşeceği için özellikle çukura filan girerseniz janta yamulması veya lastiğin zarar görmesi riski az da olsa artacaktır."

Şu ikisi gerçekten önemli bence.

Bu sefer şu aklıma takıldı; aracın orjinal jant büyüklüğünü bilmiyorum. Yani araç sıfır olarak 16 inch mi, 17 inch mi çıkmış piyasaya bilmiyorum. Diyelim ki 17 inch çıkmış, yine de 16 mı takılmalı, yoksa -yukarıda sayılan dezavantajlarına bakarak- 17 mi? Elimde 16 ve 17 inch jantlar var, ikisi de araçla birlikte alındı. Hangisinin orjinal lastik olduğunu bilmiyorum. Eğer büyük jant dezavantajlar taşıyorsa, orjinal jant büyüklüğü 17 inch ise bile, 16 inch'e düşürmek anlamlı olur mu?

edit: Bu arada araç için uygun görülen lastik ölçüleri şunlar imiş:

205/55R16 91V
215/50R17 91V
225/45ZR17 91W

Bu durumda 17 inch takmak yine de sıkıntı yaratır mı?

@şofer;

öncelikle detaylı bilgi için çok teşekkür ederim. aracım için öngörülen lastik ölçüleri aşağıdaki gibi. Bu durumda 16 yerine 17'yi tercih etsem, çok hissedilir bir yakıt sarfiyatı, konfor sorunu vs. yaşar mıyım?

205/55R16 91V (Bu arada bu seçenek OEM lastikmiş, yani fabrika çıkışı, alttaki ikisi ise alternatif seçenekmiş.)
215/50R17 91V
225/45ZR17 91W

seçenekler arasından white other mantıklı gözüküyor ama söylemeden geçemeyeceğim; ağır ırkçılık var soruda. sorunun kendisini geçtim, hem asian hem chinese olması bile ilginç. çinlilere karşı ayrımcılık (pozitif veya negatif) var gibi.

ayrıca white other diyorsa asian ve chinese'i beyaz ırk olarak sayıyor diye düşünüyorum. normalde standart beyaz olarak caucasian kullanılır, seçeneklerde o yok. olsaydı basın caucasian'a geçin derdim. :)

caucasian olarak geciyoruz biz. varsa caucasian'i sec.

O nasil y.disiymis. Y.disi diye 3. dunyaya gitmiyorsun insallah. Irk soran yere kabul alsan bile bir dusun bence.

Amerikan ırk konseptinde Türkler beyaz sayılmıyor, kahverengi sayılıyor. Hatta İtalyanlar, İspanyollar, Yunanlılar da brown sayılıyor. Dolayısıyla iş Abd'deyse teknik olarak mixed other oluyoruz. Ama ben white other'ı seçerdim ayrımcılığa uğramamak için

white other oluyoruz biz.
ırk olayı önemli ama tahmin ettiğinizin dışında kullanılıyor.
white other ile black , asian vs mesela azınlık olarak adlandırılıyor ve iş başvurularında bunları almak makbul. benim şirketim iki çalışan tamamen aynı profildeyse black olanı alıyorum dediğin zaman tamam diyor mesela. ırkçılığın tersi. diversity.

Beyaz hocam beyaz, sen boş ver elin red necki turkleri brown sayıyormuşta bilmem neymiş.Bir çok köklü ansiklopedide Turkun karşılığı beyaz, göçebe. savaşçı kavim olarak geçer.bana göre bu ırk olayı tamamen saçmalık ama diversity kılıfıyla yaptıklarını düşünüyorum. Sen beyaz yerine mixed ı işaretleyene kadar onlar anglo saxonu işaretlesinler.

türkler caucasian, otherlarin hepsi melez ırklar icin.

www.prevention.com

Yıllardır zeytinyağı ve tereyağı dışında bir şey kullanmadım

ben tercih etmiyorum ama riviera zeytinyağı piyasada bulabileceğiniz en yüksek ısı dayanıklılığı olan yağdır. (git: www.masterclass.com) linkinde yağların dumanlanma sıcaklığı verilmiş.

Riviera yağını zeytinyağı olarak görmemek lazım diye de eklemek isterim.

Yıllardir zeytinyağıyla kızartma yaparız. Hiç bir sorun yaşamadık ailede. Riveira denen yağ ise en kalitesiz yağ tipidir. Onun yerine margarin kullan daha iyi.

Tam aksine zeytin yaginin yanma derecesi yuksek oldugu icin diger yaglara oranla cok daha guvenli diye biliyorum.

Riviera islem gormus fabrikasyon bi yag +1