Yapılandırma talep edebilirsiniz de; aklınızda olsun eğer artı para hesabınız varsa, yapılandırılmış borcunuzun taksitleri bitene kadar, artı parayı kullanamazsınız, bloke konur.

yok hocam artı parayı falan kapattırmıştım ben zaten.

bu yapılandırmayı telefondan mı yoksa bireysel müşteri temsilcisinden mi talep ediyoruz peki. bi de yaparlar mı, neye göre yaparlar vs?

valla benim 350 lira borcum vardı. 3 ay ödemedim. 588 tl oldu. banka kartıma el koydu. Bir numara verdiler aradım. Kaç taksit yapmak istiyorsunuz, diye sordular ve taksitlendirdim. Ama belki bu en son çaredir. Yani her borca direkt taksit yapmayabilirler.

ben asgarisini ödeyebiliyorum onda sıkıntı yok, herhalde o kadar fazla faiz gelmez yani bana ama yine de şunu taksitlendirseler kafam baya rahatlayacak.

her ay asgarisini ödeyebiliyorsan sıkıntı olmaz. benim bildiğim, sonsuza kadar asgarisini ödeyerek geçinebilirsin. yanlışsam düzeltin.

3 ay üst üste dönem borcunuzun %50'sinden az öderseniz, kredi kartınız borcunuzun tamamını kapatana kadar, nakit avansa kapatılır.

Sadece asgari ödemek demek, kalan borcun gün be gün faizlenmesi mesele değil demek.

Ben müşteri hizmetlerini aradım, talebimi ilettim. Şubeye yönlendirmişlerdi. Eğer banka kartı borcundan dolayı kapatırsa, telefonla halledebiliyorsunuz ama kendi isteğinizle yapılandırırsanız, şubeye gitmeniz gerekiyor. (Ya da müşteri hizmetleri benimle uğraşmak istemedi, burasından emin olamıyorum.) Bir de genel müdürlük numaraları varmış bununla ilgilenen ama takibe düşenlerle ilgileniyormuş onlar.

x bankadan tuketici kredisi cek.kredi kartını kapat 150x12 olarak odersin.

tuzsuz yemek olur mu? olmaz olur mu? ama olmaz olsun...

ceyhun yılmazdan alıntıdır.

Ben hicbir seye tuz atmiyorum, tuzsuz da gelmiyor. Zaten hemen her besinin icinde tuz mevcut, oradan vucudun ihtiyaci olan tuzu alirsiniz. Fazladan attiginiz tuz sizin damaginizin aliskanliklari ile alakali.

teyzem bir ay boyunca tuzsuz yemiş çok kötü geliyomuş tadı ve bir ayda alışmış artık her şeyi tuzsuz yiyo. ben de yıllar önce şekersizliğe bir haftada alışmıştım. çaya, kahveye filan atılınca sütlaç mı bu diyordum bi hafta sonra. sebzelerdeki yetermiş. geçenlerde bir nefrologa sordum. hiç tuz katmamak hiç sorun değil. böbreklerin kazanır dedi.

tansiyon falan sorun olmaz mı peki?

İhtiyaç duyulan tuz miktarı zaten ekmekte vs. var.. Bu yüzden damak tadı haricinde bir sıkıntı olmaz, ona da zamanla alışıyorsunuz..
Ben aşırı tuzlu yerdim, daha yemeğin tadına bakmadan tuz eklerdim bilirdim benim için az olduğunu, sonra dedemin sağlık durumu dolayısıyla evde yemekler tuzsuz yapılmaya başlandı, ben de tuz eklememeye karar verdim, bir süre sıkıntı yaşadım ama çabuk alıştım.. Dedemden sonra annem normal yapmaya başladı, alışamadım çok tuzlu geldi, şimdi benim için tuzsuz yapılıyor diğerleri ekliyor..
Torunu sayesinde sigara bırakan adam kamu spotu gibi oldu ama durum bu..

Tuzsuz yerken zorlanılacak iki şey var; birisi patlıcan, diğeri sahanda yumurta.

Patlıcanı sadece közlenmiş, tava ya da kızartma şeklinde yiyorum artık. Ancak sahanda yumurtaya bir çare bulamadım. Tuzu bıraktığımdan beri sahanda yumurta yemiyorum. Ha bu arada haşlama yumurtanın da tuzsuz en çekilir hali; kayısı kıvamı.

Dışarıda yemek yerken zaten kaçma şansınız yok tuzdan. Evde uygulayabilirsiniz ancak. Ama steroid kullandığınız için tuzu kesmeniz gerekiyorsa, çantanızda tuzsuz etimek taşıyın, dışarıda yemek yemeyin.

@istinyede bekle'nin dediği gibi steroid kullanıyorum. ekmeğin üzerine tuz döküp yiyen biriyken 0 tuza döndüm. zor oluyor ama alışıyor insan. 12 seneden beri steroid kullanıyorum eskisi kadar sıkı olmasada hala tuzsuz yiyiyorum. kıvırcık salata, çorba ve haşlanmış yumurta haricinde tuz ihtiyacı hissetmiyorum.

vücudun tuza ve tuzdan gelen (iyot katılmış tuz tabii ki) iyota ihtiyacı var çünkü besinlerde yeteri kadar iyot yok bu bir, ikincisi vücudun sodyuma ihtiyacı var, işlenmemiş besinlerde sodyum sanıldığı kadr çok yok.

abartmadığın sürece tuzun zararı değil faydası var.

chriskresser.com

salçalarda zaten belli bir miktar tuz var ayrıca vücudun tuza ihtiyacı vardır..
çok uzun süre süre tuz almazsanız elleriniz ayaklarınız titremeye başlar..

hayatından tuzu tamamen çıkarırsan hastalınırsın. guatr'a kadar yolu var. o iyodu alacaksın. tuza da ihtiyacı var vücudun.

Ben hiç tuz kullanmıyorum gayet güzel bir hayatım var. 0 tuzla süper sebze yemekleri yiyebiliyorum. Alışmak gerek biraz. Salata filan tuzsuz ayrı güzel.

ter attıran bir iş ya da spor yapıyosan, biraz tuz tüketecen. yoksa başın döner, tansiyonun düşer.

ama masabaşı iş yapıyosan, ihtiyacının fazlası olan sodyumu, tükettiğin katkı maddelerinden alıyosun zaten.

minimal tuzla idare etmeye devam et. tuzu minimum kullanıyosan, asıl korkman gereken şey, şeker.

alıştıktan sonra mümkün. alışana kadar mümkün değil.

ihtiyacımızdan daha fazla tuzu zaten normal besinlerle alıyoruz. o billur tuzuna sofra tuzuna hiç ihtiyacımız yok aslında

maddi dertler için kullanılabilecek makul bir avuntu olabilir tabii ama varoluşsal burhan abilere pek kar etmiyor bu tür avuntular.

Avunmak saglikli bir durum ve oldukca gerekli. Ben de boyle durumlarda dogrudan olaya sokak cocuklarina dem vurulmasini hos bulmam. Ama olaya ozgu bir takim kiyaslar olabilir. Arkadasinin bir ebeveyni olumcul bir hastaliga yakalanmissa teselli ederken, ani olen biriyle kiyas yaparsin. En azindan vaktin var, hazirlaniyorsun.. gibi. Demek istedigim sokak cocugu muhabbeti asiri dramatize, avuntu muhabbeti gereklilik

haline şükretmek. bence sağlıklı tutan, sağlıklı kalmamızı sağlayan bi olgu. aksi halde kıskanç, kompleksli, hırslı, tatminsiz insanlar olmamız işten bile değil.
yalnız bana da mantıksız gelen yönleri yok değil itiraf etmeliyim...

kötü durumda olanla avunmaktan ziyade ''o durumda olabilirdin, şükret ve elindekilerin kıymetini bil'' gibi bir şey bu. gayet sağlıklı olduğunu düşünüyorum ben.

bir de şu düşüncenin kibar bir şekilde dile gelişi de olabiliyor aslında; ''yeter mızmızlandığın, beynimi siktin boktan bir dertten. insanlar neler çekiyor, az sus da adam sansınlar bari.'' adam/kadın mesela ömrü boyunca dert nedir, sıkıntı nedir bilmemiş, ne kendine ne başkasına gram faydası dokunmamış, işe yarar tek bir şey yapmamış geliyor aylar yıllar boyu aynı derdimsiden ağlıyor. nedir o derdimsi, ya dandik bir aşk acısıdır, ya dandik bir bölümün dandik finallerine iki saat çalışmak götüne zor gelmiştir, ya ''sisteme köle oluyoz aq:(''dur, ya ''hayat çok anlamsız..niye yaşıyoz ki:(''dir. düzgün bir konuda düzgün bir argümanla gel, konuşalım ama ergenliğin lüzumu ne. baktım susmuyor karşımdaki, bıktırıyor, az bak etrafına da utan şeklinde susturmak için kullanıyorum bunu. hepimizin başkalarına saçma gelebilecek sıkıntıları vardır da bu kadar uzun sürmez, sürse de diline sakız etmez insan 7/24.

Ben çok saçma buluyorum. Başkalarının eksikleri ile kendini mutlu etmek bence hastalıklı bir bakış açısı. Hani insanın başına bir şey geldiğinde "daha kötüsü de olabilirdi" demek ile, daha kötüsü olan birini görüp "oh ben bundan iyiyim" diye sevinmek tamamen farklı şeyler.

işte bunların hepsi din

Bir problem durumu karşısında birisi böyle şeyler söylediği zaman çok sinirleniyorum. Evet, dünyadaki bütün felaketler benim başıma gelmedi, beterleri daha da beterleri var ama dünyanın diğer ucunda ya da bi sokak ötemde daha büyük acılar var diye, kendi sorunlarımı küçümsemem mi gerekiyor?

Neren ağrıyorsa, canın oradadır. Boşuna birbirimizi kandırmayalım.

"Mutluluk" pompasından hep bunlar. Mutsuz olamazmışız daha doğrusu olmamalıymışız gibi bir algı yaratılıyor. Her yerde gülen yüzler, mutlu insanlar. Reklamları bir kaç dakika takip etmek yeterli bunu görmek için. Ama aslında hayat öyle bir şey değil. Çoğu zaman mutsuz bir yer.
Ancak sistem bunu kabul edemez çünkü ederse çarklarını döndüremez. O halde, mutsuzluğumuzun aslında mutsuzluk olmadığını, bunun algımızın bir yanılsaması olduğunu dikte etmek zorunda. Aksi halde biz, sistemin köleleri, onun çarklarını daha hızlı çevirmek için bu denli istekli olmayız.
ve sonraki güne kendimizi çıkartacak imkanımız varsa(başımızı sokacak ev, yiyecek ekmek...) mutsuz olmamalı, umutsuz olmamalı kıymet bilip daha çok çalışmalıyız.
Sevgililer günü hediyesi istemeyen sevgili bulmadan önce yine mi kapitalizm, sosyal hayatla ilgili vs.. diye gelmeyin bana ;) attığımız her adım sistemin hizmetine.

maddiyat degil ama sadece bir parmagi olmayan bir insan bile gorsem halime sukrediyorum. saglik her sey.

avrupa bile bu sekilde ayakta duruyor ne diyorsunuz. bizdeki gibi her sokak basi, kirilmis bir somun ekmegin bugusu arkadsindaki zenci cocuk fotograflari olmasa da, insanlar bir sekilde afrikadan zavalli insan kareleriyle gunde en az bir kere karsilastiriliyor. kucuk bir doz bile yeterli, insanlar halinden daha memnun, daha tatminkar oluveriyor birden.
gecenlerde bir kitap okudum, birkac gun yemek yemekten utanir oldum. politikalayla kroniklestirilmis, olaganlastirilmis aclik uzerineydi kitap ozetle. ama bir sure sonra, hayan normale donuyor, palmiye yagi tuketmemeye ozen gostermekle ve fair trade urunleri tercih etmekle yetiniyorum. kendi halinden daha az sikayetci olma etkisi yani sira, biraz da olayi algimizda normallestirmek, siradanlastirmak gibi de bir amaci var bu politikanin ote yandan. yan komsum acliktan her gun bir cocugunu kaybetse kafayi yerim, ama kilometrelerce otedeki ayni fenomeni sadece fotograftan gormek ayni etkiyi yaratmiyor, her gun gorsem dahi. boylelikle biraz daha az duyarli daha az insan oluyorum.

Kesinlikle seninle ayni soru isaretlerini yasiyorum.
ayrica @buraya yalniz uyanmak icin geldim +100

Sağlıklı bir düşünce değil. Birinin yoksulluğu hastalığı gibi bir durumuna bakıp ben bundan iyiyim başıma bu da gelebilirdi demek, o durum başına gelmediği için sevinmek temellerinde bencillik yatan leş bir bakış açısından başka bir şey değil.

Tamamen küçük insan düşüncesi. Hayatım boyunca anlamlı bulmadım bu düşünceyi. Aynı şey sukretmek için de geçerli.

erkek tarafı kendi kafasına göre plan yapıp sorna da kız gibi trip atıyor.
ayrıca kaynana da otursun evinde, elaleme karışmasın.
kadın da toplasn bavulunu kocişiyle gitsin, tüm sorunlar çözülür.

kadın çok haklı. ayrıca şu aileler ilişkilere neden bu kadar burunlarını sokar anlamıyorum. bir huzur versinler insanlara ama yok olmaz. illa karışacaklar. adama da iyice sinir oldum. annesini neden karıştırıyor. kadın neden eşinin annesiyle böyle bir konuda tartışma yaşasın?

:/:/:/ Evli barklı kadının "evde tek kalamaması" ne demek? Neden kalamıyor? Yatalak bir hastalığı mı var? Başına kapkaç, hırsızlık, kalp krizi vs gibi olaylar mı gelmiş yakın zamanda? Yoksa sadece "geceleri tek uyuyamıyorum :s" şımarıklığından mı?

Evlenmek kendi ruhunu ve varlığını karşındakine satmak ve kendinden ebediyen vazgeçmek mi demektir?

Gören de 2 aylığına filan gidiyor ya da haber vermeden gidip 5 gün ortadan kayboldu sanacak. Arkadaş kuzeninin düğününe gitmişken birkaç gün de memleket hasreti gidermek istiyor yahu. Cuma gidip Çarşamba dönecek.

Yazık, adama çok acıdım.

Kayınvalideyle olan olaya zaten girmiyorum. Bu zihniyette hepsi komple tiksindirici zaten.

Kadın haklı.. kocasını yanında istiyor bu kadar basit.. bencede herkes evlenmemeli. Evlilik büyük sorumluluk..

evlilikte bireylerin birbirlerine temiz hava sahası bırakması bence çok önemli. yoksa bazı şeyler çok çabuk tükenebiliyor. düşünceleri biribirleriyle paylaşmak ve karşılıklı anlayış çok önemli.

ya allasen 4 gün kalan insan 1 gün daha kalır tek başına hiç mi eşi dostu arkadaşı yok kızın. evlendi diye 1 günlük bi aile ziyareti de yapamayacak değil bence adam. ben olsam sadece bi dahakine bana da söyle derim planımı ona göre yapıyım diye. ama giderdi yani sevgilim o geziye ziyarete her neyeyse artık.

exist is pretty+1

Eşinin fikrini almadan plan yap, sonra bunu mesele haline getir, bunula da yetinme git annene anlat, annen yemeyip içmeyip gitsin karınla kavga etsin, annenle eşini yüz göz et, daha bir de konuş. Ben o adamı ıslak odunla döverim be. Siz sadece dinleyip, yardım edebiliyorsunuz bir de üstüne ne güzel. Ne sabırlı insansınız.

Yıllarca yalnız yaşayabilirim ama eşim/sevgilim beni hiçe sayarak kendi kafasına plan yapıp, bana zurnanın son deliği muamelesi yaparsa, bunu mesele haline getiririm.

ben de erkeğe acıdım evlilik tabiki sorumluluk işi ama insan ailesinin yanında bir gün kalmak için de izin istemek zorunda olmamalı.

kadının evde tek kalamaması ne demektir ya bunu hiç anlamıyorum. hem böyle "ayy evde yalnız kalamam" triplerine girip hem de sonra karşı taraftan saygı görmeyince üzülüyorlar. kendine saygın yok ki senin en başta. yazık.

bence burada tüm sorun kızdan habersiz planın yapılmış olması. kadına plan yapılırken haber verse daha iyi olurdu tabi.. ama işte.. ben erkek olsam benim karım da böyle ben yalnız evde kalamam tribinde olsa.. belki ben de bu şekilde plan yaparım. bir kadın bu kadar aciz gibi evde tek başına kalamam filan diyorsa kayınvalidesinin bu tepkilerine de alışmalı bence. çünkü dediğim gibi. saygı görmek isteyen, kendi kararını kendi vermek isteyen; kendi başına yaşayabilecek yetiye sahip olmalıdır diye düşünüyorum.

olay bence sadece gittim kaldım meselesi değil.
belli ki kadın, kocasının ailesiyle anlaşamıyor.

adam bu anlaşmazlığı bildiğinden ancak aile özlemine de gem vuramayıp plan yapıyor. kadının mecbur kabul edeceğini hesaplıyor. bence olayın içine kaynana girmesinden anlaşılıyor ki, adamın annesi de veriyor gazı, "atla gel oğlum" diyor.

kadın da bunu yediremiyor çünkü kadınlık iç güdüsü ayrı bir şey. kontrolün kendisinde olmasını istiyor. biliyor ki annesiyle, ailesiyle görüşen adam, tanışmadan önceki haline dönüşür. kadının evlilik projesiyle "kendince" doğrulttuğu adam değişir. bu düşünce ışığında duygu sömürüsü gibi türlü türlü yöntemlerle adamı kararından vazgeçirmeye çalışıyor. ki başarılı oluyor.

adam kişisi de şu an duygusal karmaşa içerisinde. adama psikolojik destek vermek şart. yanında olmalı. yazık ya la!

çok bariz bir örneğinin yarattığı krizleri yaklaşık 3 yıldır yaşıyorum. çok şükür ki doğrudan muhatap değilim. ancak muhatap olan benim için çok önemli bir kişi. mümkünse karısı ile anasını uzak tutsun. kadınların iktidar çekişmesi nice evlilikler bitirir. gerek yok. adamın otoriterlik ile ilgili problemi olduğunu da zannediyorum. olumsuz algılanmasın ancak bu krizler, otorite boşluğundan doğar. onu doğru yönlendirmeli, psikolog kitapları falan okutmalı.

edit: bu arada olay baya ciddi çünkü amca kızının düğününe gidememiş adam, boru değil. o amca kızı, kendi düğününde kim bilir ne koşturmuştur. ne oynamıştır. hatır var, kan bağı var, vesaire... bu düğüne kadın kişisi nasıl gitmez? artık o da aileden değil midir? aileyi istemiyor işte, demek ki değil!

Buradaki tek sorun planın beraber yapılmamış, emrivakiye getirilmiş olması; yoksa evde 5 gün tek başına kalamayan herhangi bir insan gitsin kendini bir yerden atsın. Evlendiler diye de her gün yapışık ikiz gibi geçmez ki, zaten bunalır insan kısıtlı özgürlük altında.

eşinin fikrini alınca eşi şayet onunla gelip ailesinin yanında kalacaksa adam eşşeklik yapmış. lakin böyle durumlarda eşi çocuğun ailesini ve memleketini beğenmez, tatilini orada geçirmeyi boş bir tatil olarak görür bu yüzden adam bari tek gideyim, sorun çıkmasın diye düşünür. ve olanlar olur.

Bu olayda bilmediğimiz birden fazla bileşen var.

Evli bir kadın nasıl 5 gün yalnız kalamaz yahu? >>> Kalamayabilir efendim. Senelerdir yalnız yaşıyorum ama Ankara'nın göbeğinde, üst geçitte iki hırsız boğazıma bıçak dayayınca günlerce kapı gıcırtısına yerimden zıpladım. Belki onun da var böyle bir korkusu.

Ailesinde kalsın? >>>> E ailesiyle aynı şehirde yaşamıyorsa peki?

Hiç mi arkadaşı yok? >>>> Ya çok yakın arkadaşı olacak, 5 günlük eşyayla gidecek ya da her gün kıyafet değişimi, duş için eve git-gel yapacak. Eh, çok keyifli olduğu söylenemez.

Hiçbiri değil de, kadın planın kendinden habersiz yapılmasına bozuldu. >>>> Çok mu zor kardeşim kadına dış kapının mandalı muamelesi yapmamak? O plan karşıdakinin fikri alınmadan yapılmamalı işte. Kimin hoşuna gitmiş konu dışı unsur muamelesi görmek ki, bu kadın güleryüzle, anlayışla karşılasın? Ki dış kapının mandalı muamelesi görüp de anlayış gösteren bir kadın varsa, asıl o bence kendine saygı duymuyordur.

kusura bakma ama yetişkin bir insanın tek başına kalamaması gibi bir durum bana çok ilginç geliyor. hepimizin yaşadığı saçma sapan olaylar ve korkutucu şeyler olabiliyor ama yetişkin bir birey olarak bir evde kalabilmek için yanında birine ihtiyaç duymak bana garip geliyor.

Ben evde tek başına kalamayan evli bir kadınım. Kalırım kalmaya, ABD'de bir sene kaldım, ama neredeyse her gece sızarak uyuyabildim. Benim bu halim "evde tek başına nasıl kalamaz!!!" cılara bir cevap olsun. Hakikaten zor ama böyle. Mecbur hallerde ailemden birilerini olmadı arkadaşlarımı çağırıyorum. Ama bazen hiçbiri olmuyor (sadece bir defa oldu, yazlık durumları) kös kös oturuyorum ya da ilave bir bilet alıp ben de gelebilir miyim diye hesap yapıyorum.

Bu durumda ben olsaydım yine de sorunu benim evde yalnız kalmam üzerinden değil bir yakın aile düğününe bensiz gitmesi üzerine kurardım. Eşimin amcasının kızının düğünü ve eşim bekarmış gibi düğüne tek başına gidecek? Bu bana pek uymaz. Bu arada erkeğin ergen gibi kendi başedemediği bir durumda annesinin eteğinin altına saklanması da şahbaz bir olay.
Boşarım lan ben bu herifi...

evde tek başına kalmamayı anlarım ama burda kadınlar kadına, erkekler erkğe empati yapıyor gibi.

daha önce yazdım, bu düğüne eşinden bağımsız gitmesinin bence tek sebebi olabilir; eşinin, ailesiyle arasının iyi olmaması. annesinin olaya müdahil olması erkeğin pısırıklığıyla değil yine kaynana-gelin arasındaki geçmişe dayanıyor.

bu olayda haklı haksız aranmamalı. iki taraf da haklı bence. sebepler değil sonuç konuşulmalı. bu şartlarda mutlu bir evlilik imkanı zor. allah yardımcıları olsun.

şimdi işin ayrıntıları şöyle..
kız tarafı gidemiyor çünkü çalıştığı firmanın fuarları var haftasonu.. yani istanbul'da dahi plan yapamaz eşiyle bırakın ordu'ya gitsin.. ama kız diyor ki düğüne git düğünden sonra dön.. yani cuma git pazar dön.. 2 gün idare ederim ne var ki diyor.. ama erkek tarafı ailesiyle plan yapmış.. hazır oraya gitmişken 1-2 günde rize'ye geçelim özledim demiş ailesine.. tabii kızın haberi yok bundan.. öğrenince demiş ki 7 sene gitmedin rize'ye bu sene de gitme seneye beraber gideriz.. erkek çıldırıyor tabii olay patlıyor.. vay efendim sen benim mutlu olmamı istemiyorsun(???) falan filan derken kız da patlıyor senden çocuk bile yapılmaz, sorumluluklarını bilmiyorsun falan filan..
bu arada erkek tarafı balık burcu.. allahım duygusal mı duygusal.. bazı arkadaşlar demişler dayaklık diye kesinlikle katılıyorum.. annesine nasıl söyleyeceğini bilemiyor.. neyse kıvrana kıvrana arıyor.. anne ben gelemiyorum karımında midesi ağrıyor falan derken telefon surata kapanıyor anne tarafından.. 10 dakka sonra anne arıyor. erkek tarafına saydırıyor.. bizim erkek mutfakta ağlıyor.. (allahım kanserlik bir durumdu.. böyle bir olayın içine düşmezsiniz umarım.. ben düştüm. :) ) ee kız tarafı kocasının ağladığını görünce babayı arıyor ama telefonu anne açınca gergin başlayan konuşma kavgaya dönüşüyor.. anne dior allahta sana erkek evlat versin, başına bunlar gelsin, sen bizden ne istiyorsun, sen bilir misin anne-baba kıymetini, kes sesini kess falan gibi cümlelerden sonra telefon kapanıyor.. tabii bu kavga olurken erkek tarafı benim yanımda "benim hayatım bitti ya ne olurdu gitseydim" diye bildiğin ağlayarak konuşuyordu.. bende dedim hayatın şimdi bitmedi ama bu kı seni boşarsa o zaman hayatın biter işte.. adam ol evliliğine sahip çık dedim.. ayrıca ağzının ortasına çakasım gelmedi değil.. velhasıl olay böyle gençler.. olaydan sonra taksi çağırdık.. erkek tarafını annesinin yanında gönderdik.. git bir iyi yolculuklar dile dedik.. gitti geldi yattık uyuduk..

burada kız tarafının tek kabahati sivri dilli olması.. o da farkında zaten bunun inşallah düzeltecek ama erkek tarafının davranışlarını düzeltmesi yetmez erkek gibi davranması şart..

seneye birlikte mi gideriz demiş karısı? bi kadın olarak söylüyorum o kadın kim oluyo ya? kim oluyo da bi insanın ailesiyle ne zaman goruseceğini belirleyebileceğini sanıyor. böyleleri aldatılınca hiç üzülmüyorum, ama böyle kadınlara tahammül eden canısı,aşkısı,namusum triplerinde salak erkeklerin de hakettiğini düşünüyorum herşeyi.

evli olmak yapışık ikiz gibi tüm hayatı aynı merkezde geçirmek değildir. eşlerin birbirlerine arada izin vermelidir. tek başlarına hareket etmelidirler. fazlası evliliği boğucu hale getirir. ancak erkeğin de evli olduğunun bilincinde olup eşini bilgilendirmesi de gerekir. önemsiz şeyler söylenmeyebilir ama 5 gün gidecekse bi zahmet kadına böyle böyle yapacağım desin. erkek haksız. erkeğin annesi daha haksız. erkeğin kadının gönlünü almak için onu da götürmesi ve orada gönlünü alması olayı çözer.

benim olaydan anladığım kadarı ile erkeğin ailesi zaten istanbul'da.. yolculamaya gittiğine göre öyle olmalı.. yani rize'ye aile ziyaretine değil gezmeye beraber gideriz demek istemiş kız.. @lampetia yanlış anladın bence olayı.. haha yoksa ben mi yanlış okuyorum.. :D

bence kadın prenses ekolünden. bir günden kimse ölmez. desteklemesi gerekirken yok yere arıza çıkartmış.

Duyurunuzla biraz alakasız kalacak ama görüp de söylemeden geçemedim: Sol gözünde kısılma var biraz. Özellikle kutunun üzerindeki fotoğrafında çok bariz görülüyor. Sol gözüne çayla pansuman yapın 2-3 gün. Düzelmezse bir veterinere gösterin.

Merhaba,

Bulduğumuz ilk günden beri sürekli veterinerle konuşuyoruz. Kutunun üzerindeki fotoğraf ilk bulduğumuz hali, yani 1 ay önce, diğer fotoğraf yeni hali, gözü çok daha iyi :)

Teşekkürler

bizde onu dövebiliriz mesela?

İstanbul'daysanız beyaz masa ile bir görüşün. Ablam komşusunu şikayet etmişti, gelmişler sanırım.

@want2die
hayvanları koruma kanunu:
MADDE 14. - Hayvanlarla ilgili yasaklar şunlardır:

a) Hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek.

Haysev grubuna mail atıp danışabilirsiniz. ilinizde görevlileri varsa belediyeyle irtibata geçip hayvanı kurtarabilirler belki. Tabi adamın adresini bulmak lazım. Yazık benim okurken içim acıdı.

Allah belasını versin öyle hayvan sahiplerinin.

www.facebook.com

[email protected]

ankaradayız bu arada, burada nereye başvurabiliriz bilen varsa?

o.ç 'na bak sen işte bunları duyunca kan beynime sıçrıyor senin neyine evinde can beslemek!

şimdi köpeği filan kaçırmamız mümkün dğil malını çalmış oluruz bunun en garanti yöntemi elimizde kanıt olması adına mutlaka bi video vs çek ondan sonra haysev in filan mutlaka avukatı vardır onlar araclığıa şikayet edebiliriz belki.

Bebek ben cehennemden kaçıp geleyim, sen, ben, e. birleşip dövelim, dayak öyle atılmaz böyle atılır deriz sonra da, en medeni halimizle, hiç ağzımızı bozmadan. Bilirsin, ben küfür yanlısı değilim şahsen. :p

Böyle dağdan inmeleri medeni medeni hukuka bırakmakla olmaz o iş. Gerek yok bu kadar medeniyete. Şahsen insana insan gibi, lağım çukuruna da içindeki gibi davranma taraftarıyım. Ne demek lan ağzı var dili yok hayvanı dövmek?!

@neferkitty sözlükte avukat bir ablamız var, ona danıştım. hukukun elinden gelen bir şey yok bu konuda dedi. çare hırsızlık. :/
@istinyede bekle. gel gülüm dövelim. çalma planı lazım?:/

o zaman etraftaki kameraları filan bi takip et yakayı ele verme durumu olmasın bir de köpek alınsa nereye götürülcek bunları organize etmek lazım, düşünmek laızm.

köpek alınırsa nereye nasıl gidecek belli. kamera da yok zaten de mahallenin kadınları sürekli camda işte. bi de hayvanın dışarda ve serbest olduğu zamanlar çok nadir. :/

Mahalle teyzelerini salla, tanımadıkları biri yaparsa, senden nasıl bilecekler? Evinize çok sık girip çıkmayan bir arkadaşınız gönüllü olursa, bir şekilde mahalleden çıkarılır o köpek de; sonra nereye gidecek? Olduğundan daha kötü duruma düşmeyeceğini garantilemeden böyle bir şey yapılmaz. Önce bu kısmını halletmek lazım.

sonra istanbul'a gidecek.

kafka'yla milena'yı sahiplendiğim ablam buradan çıktığı gibi araba yollayacak almak için.

ankara'ya dair öğrendiğim bir şey varsa o da kızılay'dan her yere gidiliyor. ama tayinin beypazarı'na çıksa napıcaksın ki? merkezde ev tutmanın hiçbir anlamı kalmaz.

Mobildeyim link veremiyorum benim duyurularima bakin daha yeni bununla ilgili bi sey sormustum

eşimin iş yerine yakın yerler tercih edicem ama eğer açık yoksa saçma sapan uzak bir yer de olabilir. yani hiç bir kesinlik yok

eşinin iş yeri nerde olacak? servis imkanı var mı? bütçe ne kadarlık kiraya müsait? çoluk-çocuk var mı?

Ostim'deyse eşinizin iş yeri Batıkent olabilir mesela. Kiralar epey uygun. Orada böyle çok tatlı müstakil evler var. Batıkent merkeze uzak ama ulaşım yine de çok zor değil, metro var, otobüs var.

çinçin

batıkent +1

Metro guzergahindaki evlere bakin. Batıkent, Macunkoy, hastane, yenimahalle, ivedik

editle gelen güncellemelere bakarak ben de arttırıyorum ve batıkent diyorum. tabii kocaaaa batıkent. kesim kesim ayrı profili vardır, ama o kadar detayını bilemeyeceğim. lakin nüfusun çocunluğunu devlet memurları oluşturuyor diye biliyorum.

Metroya güvenip de Batıkent'ten tutmayın, Sincan metrosu açıldığından beri, Batıkenttekiler kan ağlıyor. Eşiniz Ostim'e metroyla gider gelir, iş yeri servisi varsa servis güzergahı falan bir şey illa ki olur. Gerçi günübirlik gidilecek ilçelere atanırsanız da, Aşti'ye yakınlığından dolayı, Mustafa Kemal mahallesi iyi olur. Siz iyisi mi çalışacağınız yer belli olmadan ev tutmayın. Yok illa da tutacam diyorsanız, sizin yerinizde olsam, 1000 TL bütçe ayırdıktan sonra Hoşdere'nin giriş kısımları ya da Güvenlik caddesi tarafında ev tutardım. En azından metro, ankaray yürüme mesafesinde olur. Ha bir de, söylediğim taraflarda giriş kat ya da kot olmayan bir ev bulursanız, siz beğenmezseniz bana haber verin, ben bakayım eve. :/ Zibil gibi giriş kat, kot var, ara kat çölde serap gibi anasını satayım!

eşinin işyeri ostimde ise size en uygun semt batıkent'tir.
hem nezih bir semt hem de seçenek çok. ister müstakil villa tipi ev bakın, ister yeni yapı lüx ev bakın.
batıkent ama batıkent koca semt. eşinizin işyeri ostimde ise ve yeni yapı dairelerden düşünürseniz çakırlar sizin için uygun olur.

hoşderenin girişi dediğiniz yerden kızılay metro durağına en kötü 2.5 km mesafe var. 25-30 dk yürüme mesafesi mi olur allah aşkına? güvenlik caddesi deseniz yine en kötü 15 dk yürümelik yer. bu adamın işyeri ostimden ring ile gidilecek bir yerse 1 saat 15 dk-1.30 saatten aşağı gidemez işyerine.

2 sene çevre sokakta oturdum. bürom ostim ivedik osb'de idi. çoğu zaman kendi aracımla gidiyordum ama toplu taşıma ile de gittiğim oldu. toplu taşıma ile 3 vesait gidiyordum birbuçuk saatten önce büroma vardığımı hiç hatırlamıyorum. işyeri ostimde olupta çankaya hoşdereden ev tutmak hiç mantıklı değil toplu taşıma ile gidilecekse. özel araç ile gidilirse ayrı tabii.

Yazarımızın şöyle bir problemi var ki; eşinin iş yeri belli olsa da, kendisininki belli değil. Merkezi bir yerde oturması avantaj olabilir duruma göre ama en makulu, "yer belli olana kadar tutmamak", tekrar söylüyorum.

Ha ben yürüme mesafesini abartmış olabilirim, zira freelance çalıştığım için bir yere yetişme derdim yok. O yüzden bana yürüme mesafesi, açıkçası ne kadar sürdüğüne de hiç dikkat etmedim, zira hiç öyle bir meselem olmadı. Ama merkeze yakın da başka neresi var ki oturacak? Gidip de Selanik'ten, Kumrular'dan ev tutacak değil. Tutmaya kalksan oturulacak yer değil, her yer kafe, iş yeri. Güvenlik Allah'a emanet.

madem sözlük yazarısınız, size şöyle bi akıl daha söyliyim.

ben sizin yerinizde olsaydım, sözlükte ostim başlığı altına giri yazmış olan yazarlara tek tek mesaj atar ve bu soruyu onlara da sorardım. ne kadar çok bilgi toplarsanız, en doğruya yakın karar verme ihtimaliniz o kadar artar. hoşdere ve güvenlik seçenekleri bana da biraz ters göründü.

mesela, Ostim - Keçiören diye bir dolmuş hattı varmış. şimdi onu gördüm. eminim Sıhhiye köprüsünden veya Samanpazarı'ndan geçen bir Ostim hattı vardır. Çok kilit nokta orası. Mesela Kolej civarından ev tutsanız, siz nereye tayin olursanız olun, Ankara içinde tabii, ulaşımınız rahat olur. Eşiniz de, Sıhhiye köprüsüne ulaşır bir şekilde. Güzel havalarda yürür, kötü havalarda dolmuşa biner. Ama Ostim'e giden dolmuşların güzergahını öğrenin önce. Bi de tabii metro güzergahına bakmak lazım. İvedik, Yenimahalle gibi yerler de olabilir gibi duruyor ama atıyorum Çankaya Birlik Mahallesi, Yıldız gibi bir yere tayin olursanız işler karışır. Dolayısıyla, evi mutlaka tayin yeriniz belli olmadan tutacaksanız ve Sıhhiye köprüsünden geçen Ostim dolmuşu varsa, ben sizin yerinizde olsam, Sıhhiye, Kurtuluş, Kolej, Ahmetler, Bağlar caddesi gibi bir yere bakardım. Ama dediğim gibi, bu soruyu, Ostim başlığına yazı yazmış olanlara da sorun. Önemli bi konu çünkü.

Evde çocuk var sitesinde ilanlar oluyor, bi profil açıp takip edebilirsiniz, çocuk bakımı ve ev işleri tarzında bir şeyler düşünürse.

www.elemanonline.com.tr ve www.eleman.net sitelerine bak. Bu sitelerde vasıfsız elemanlar için ilanlar mevcut.

işkur?
onun dışında hasta bakımı yaşlı bakımı ya da temizlik elamanı şirketkeri oluyor, onlara bakılabilir.
bir de meb'de çalışabilir bence. meb okullara yeterli personel vermediğinden okullar kendileri karşılıyor bu ihtiyacını. yani çaycı ya da anaokulunda cici annelik gibi. bu da temizlik şirketleriüzerinden sigortalı sözleşmeli oluyor.

Gazete ilanlarında iş yerine yemek için bayan arayışı çok oluyor. Bir de unisbul.com 'a bakabilirsiniz.

C plakalı okul servisleri hostes çalıştırmak zorunda.maaşı baya az ama günün çoğu annenize kalır öyle yerlere bir bakın isterseniz.

Tschibo, marks and spencer gibi yerlerde annenizden çok daha yaşlı hanımlar çalışıyor, bence böyle kurumsal yerlere ağırlık verin, vardiya ile çalışıyorlar vs

Evlere iş veren yerler var (İncik boncuk)

Müsait zamanlarınızda siz bile yardım edebilirsiniz
Hem az yorulur böylece.

Selanik'te Akman'da cheesecake, Konur'da Bourbon'da kızarmış dondurma

Konur'da, Karanfil'de kitapçı gezmece, kitapları kurcalamaca, ince kitap bulup içine düşmece

Edit: Güvenpark sivil kaynıyor, fazla aylaklanınca kimlik sorarlar, haberin olsun da tedirgin olma Güvenpark'a geçersen.

Edit, hem de çok önemli edit: Yazdığımı okuyup da canı kızarmış dondurma isteyen varsa, ben adresi yanlış verdim, Bourbon'da değil o, Ezgi'de. O da Konur'da, Bourbon'un karşı tarafında. :(

tunalı'ya yürüyebilirsin, kuğulu parkta biraz oturup d&r'a geçip kitap bakıp starbucks'tan kahveni alıp tekrar kızılay'a dönebilirsin. tattazedeki içi çikolota dolu sarmal keki denemeni de tavsiye ederim.

karanfil sokakta takıl güzeldir oralar şimdi :)

kedili dostun önünde cankiler toplanıyor. onlarla takılabilirsin.

Losemi onemli. Ilk asilarinin tamamini yaptirin.

ilk aşılar çok önemli, yoksa hastalanabilir, ölebilir yavrucuk.

ancak kedi ev kedisiyse ve dışarı çıkmıyorsa daha sonra aşı yaptırılmayabilir.

3 kedi 3-4 farklı veterriner sahibi olarak lösemi hiç duymadım ve yaptırmadım.

Lösemi aşısı yapılmadan önce tahlil yapılması gerekiyor, çünkü lösemi aşısı pasif virüs. Eğer kediniz hastalık taşıyıcısıysa, aşının yapılmaması gerekiyor.

Tahlil yapmadan aşı yapmaya kalkarlarsa, hemen kedinizi ellerinden alın ve şikayet edin.

aşı karnesi verecek veteriner. olması gereken aşılar orda yazılı. lokemia diye yazar orada.

veterinere danışın. daha ne söyleyelim her şey ticari kaygı değildir.

burada doğru bilgiler gelebileceği gibi işkembeden de çok cevap geliyor. lütfen veterinere danışın.

Bizimkilere yapılmadı lösemi aşısı. Bizimkiler sokağa çıkmıyor ama aşılarını düzenli olarak yaptırıyoruz. Lösemi aşısını hiç önermedi veterinerimiz. Hepsi kısa bir süre de olsa sokakta kaldığı için de önermemiş olabilir.

peşini bırakma senden değerli mi bu konuda en iyi bildiğin doktora git. bi gün başına iş açmadan..

Endokrinolojiyle kan hastalığının ne alakası var? Kaburganızdaki kırılmanın patolojik kırık olabileceğini düşünmüştür doktor. Buna neden olan kan hastalıkları var.

Hematolojiye gideceksiniz, aklınızda yanlış kalmıştır poliklinik ismi.

endokrinolojidir

paratiroid hormon, kalsitonin, d vitamini değerleri vs vs endokrinolojinin ilgi alanı

Pardon, endokrinolojiyle ilgisi varmış demek ki. Ben 2 senedir hematolojide süründüğüm için, kan hastalıklarında topu direkt hematolojiye atıyorlar sanıyordum.

Gecen bi ortamda bi kiz kendi kiz arkadasinin oksururken kaburgasini kirdigini solemisti ama detayini hic bilmiyorum ilginc gelmisti

benim de bir tanıdığımdan duymuştum bu hikayeyi, bir arkadaşı öksürürken kaburgasını kırmış diye. demek ki oluyormuş.
şimdi de merak edip baktım internette, yabancı sitelerde çok bahsedilmiş bu olaydan. Oluyormuş yani.

Hepinize teşekkür ederim.bugün tahlillerimi yaptım bi sorun yokmuş.beni şaşırtan dört veya beş doktor anlattım bu durumu hepsi de böyle bi şey olmaz dedi.hatta öksürürken kırıldığına inandıramadım.hala sen onu başka şekilde incitmişsindir öksürünce de birbirinden ayrılmıştır diyerek gönderdiler.neyseki önemli bi şey çıkmadı

amazon onu zaten türkiyeye göndermez. soğuk zincir ile gelmesi ise mümkün bile değil. son olarak zaten ilaç getirtmeniz de sanıyorum ki yasal olarak mümkün değil.

inşallah bulabilsiniz çözüm.

twitpic.com

Şu ilanın altındaki numaralardan bir ulaşsanız? Yurt dışından nasıl getirtiyorlarmış bi öğrenseniz?

Sen mutlaka benden çok araştırmışsındır ancak Azodyl hakkında araştırırken şöyle bir mesaja rastladım.

"Azodyl is great!!!! Also epaketin, arnica montana, home made food low phosphorous, ACVinager, multivitamins, chiropractor for pets, etc . My cat has CRF after 5 years she is still alive thanks to all these products."

Burada yazılan diğer ilaçlara da baktın mı?

adsl

3G de en azından 4 gb kota gerekir.

bence adsl.

3 ay sonra evden kesin olarak çıkacaksanız, 24 ay taahhüt vermeyin, yazık. Kalan 21 ay hava parası ödenecek. 3 ay 3G ile takılıp, öğrenci evinize çektirin adsl ya da gittiğiniz yerde olursa fiberi derim ben.

adsl
face dedğiniz daha kullanımı düşük mü?

sayfaya sadece girdim ve kaydettim....
i.imgur.com

6,5 mb..ntv nin ana sayfası da 3-4 mb idi bi ara.

güven parkın arkasında balgat dolmuşları var,orada dolmuşcular var,onlara da sorabilirsin.

Yanlış hatırlamıyorsam şayet, Çiğdem dolmuşları geçiyor. Güvenpark dolmuş duraklarından bineceksiniz.

balgat,yüzyıl,çiğdem dolmuşları geçiyor. migrosun orda inersin şöföre söyleyip.

nerede oluyor mesela özel bir yer var mı? haberleşmenin yoğun olduğu hücrelerde mi mesela?

Oluyor. Hattım Avea. Arama yaparken, konuşmanın ortasında vs denk geliyor arada bir.

Şişli Osmanbey civarıyla ilgilenen, Türkiye ortalamasına göre kalabalık olduğunu düşündüğüm bir hücre.

ben de rahatsız olurdum.

not: kadınlara hesap ödetmeyen biriyim. ama bunun üstüme görev olarak yüklenmesi fikrinden rahatsız olurum. hele ki dönüp arkasını gitmesi falan... sıkıntı. ikinci buluşmada da aynısı olursa ayrıl.

en nefret ettigim sey.
bir daha konusursaniz soyle saka yollu olarak bir bahset. mesela "bulusalim diycem ama gecen sefer o kadar cok sey yaptik ki param kalmadi" gibilerinden imali bir yolla birseyler belli edebilirsin. baktin hic uzerine alinmiyor, ben olsam bir daha ne arardim ne sorardim.
eger bulusmanin sonunda arayacagim dediysen ve aramazsan ayip. ara halini hatrini sor, iyi birisin ama seninle uyusamiyacagiz sanirim gorusmesek daha iyi de bitir olayi havada kalmasin. yok zaten bir daha aramiycakmissin gibi bittiyse hic problem yok.

bu kızlara bu özgüveni veren yine senin gibi erkekler, üzgünüm. devam etmeyi düşünüyorsan aynen böyle gideceğini söyleyeyim.

kadınım.
erkek olsam sanırım ben de senin gibi düşünürdüm :) yani ödeteceğimden değil ama bi teklif etsin bari derdim, muhtemelen. çok da kadın-erkek ayrımı yapmaktan değil de bu ilk çıkmalarda davet eden taraf ödemeli gibi bi kafam var. tüm gün gezip tozunca diğer taraf da teklif etmeliydi ve hatta ödemeliydi bi sürü şey yapmışsınız gibi duruyor... bu bakımdan takman normal. Öte yandan edindiğim izlenim genç kuşak hanımlarda pek elini cebine atma alışkanlığı olmadığı,
kızın diğer tüm hali tavrı herşeyi hoşuna gitti sadece bu mu? belki bi kulağını çeken olmuştur (kankası filan) kadın hesap ödemez aklı vermiştir. bişeyler. oluyor böyle şeyler çok ilginç :)
arama aramama kısmı nasıl ayrıldığınıza bağlı, o günden sonra hiç mesajlaşmadın hiç aramadıysan -ki ilişki düşünüyorsanız şimdiye bi iletişim olmalıydı gibime geliyor- bence daha da aramayabilirisn.

bir daha buluşun, yine aynı şekilde davranırsa koşarak uzaklaş.

Hesap ödeme/ödememe mevzusu bir yana da, ben daha ilk buluşmada poligona gitme noktasına takıldım. İnsan niye ilk buluşma için böyle bir plan yapar ki?

Kadın genel olarak yanlış davranmış hesap konusunda ama 100'lük konusunda suçlayamayacağım. 100'lük bozamıyormuş diye bir an ben de boş bulunup cüzdanımı çantama koyabilirdim tekrar.

Yalnız bence 2. bir kere buluşun. İlk buluşmada adam cimri mi değil mi diye ölçmek için, kılını kıpırdatmayan en az 20 örnek sayabilirim çevremden. Kimisi parayı çok önemsediği için, kimisi de "daha ilk buluşmada parayı dert eden adam, dini imanı para olan adamdır, uğraşılmaz" düşüncesinde olduğu için.

haklısın dostum, böylesinden ciddi ilişki olmaz. düşünceli değilse geri kalan hiç bir özelliğinin önemi yok.

bir yerde okumuştum. kadının kapısını açmak için arabadan indiğinde kadın en azından davranmamışsa, eli mandala gitmemişse, olduğu yerde kapının açılmasını bekliyorsa o kadınla evlenilmez. güzel bir test. hep denerim.

normal şartlarda kadının elini cüzdanına atmasına müsade eden erkeklere çok kıl olsam da, kadının nezaketen de olsa ödemek için hamlede bulunmaması ayrıca terbiyesizlik.

hele bahsettiğin gibi arkasını dönüp giden bir tipse bundan bir cacık olmaz söyliyim arkadaşım.

duygusal ve uzun vadeli bir ilişki düşündüğünden hareketle yazdım son cümleyi.

Direkt def et. Parası olmayıp canım orası pahalı buraya gidelim dese anlarım.ama madem bu kadar aç başka kaz bulsun;)

Sal gitsin ya o ne öyle. Kadınım ve ilk kez buluşuyor da olsam 35. defa da olsa mutlaka bi teşebbüste bulunurum. Ayıp bence...

Şimdi karşındakı kadının, elini cebine atmaması kaba evet. En azından hamle yapması gerekirdi. O konuda, diğer arkadaşların da söylediklerine katılıyorum.


Bir de şöyle bir şey düşünüyorum farklı olarak, senin maddi durumun iyi ve onun da maddi durumu iyiyse böyle bi şeyi takmamış da olabilir gibime geliyor. Var böyle insanlar çünkü.

Kızlara hesap ödetmeme kasıntısı neden? Çok rahatsız edici bi durum. Ben de sürekli zorla paramı cebime sokmaya çalışan bir adamla birlikte olmam.

Ya bana sevgililerde sürekli erkeğin ödemesi hep tuhaf gelmiştir. Bazı erkekler kadının para vermesini hakaret gibi algılıyor belki öyle bir babanın kızıdır ama çok itici.
Insan bir sorar, çok karaktersiz birine benziyor, çıksan yarın bu seni Mangoya da sokar, yakıştı mı alalım o zaman der aldırır falan, iğrenç bişey.

maddi durumu çok çok çok çok ...... çok iyi olan bir kadın arkadaşım,
-ilk buluşmada elimi cebime atmıyorum çünkü malesef bazı erkekler paran olduğunu anlayınca direk sömürmeye gidiyor parasından değil olması olmaması sıkıntısından değil sadece belki bir daha görüşmeyeceğim adam için kendimi kullandırtmak istemiyorum eğer bu durumu sıkıntı yapmayan biriyse zaten mmümkün olduğunca ben para ödetmem ona.. demişti bana hakkatten öyle yaptığını da gördüm.


birde evet belki cebinde 10 tane 1000lük var ama kira parası olabilir,emanet para olabilir. maddi durumu kötü olabilir aslında bir buluşma daha ayarla gene aynı tavırlarda gene aynı mantıktaysa bir daha arama sorma kaç ortalıktan ve durumu da açıkça söyle.

ev arkadaşıma benzettim kızı, kezban, hesabı erkek ödemeli kafasında, kaç bence

uzaklaş hemen öyle kız olmaz.

O kızla olmaz. Ben olsam ben de takardım. Benim görevim değil her yediğini içtiğini gittiğini ödemek. Kaldıki böyle hemen maddi bir himayeye sığınmak (ağır gelebilir ama yaptığı şey o) kadınlık olarak kendisine de hakarettir aslında, gurur kırıcıdır. Allah korusun o kafadan ya. İkinci buluşmada da aynı şeyi yaparsa uzatma fazla.

Yanlış dusunmuyorsun. Kesinlikle teklif etmeliydi.cok karaktersiz ve tecrubesiz bi kizsa doldurulmus da olabilir odememesi konusunda. Ama bunun tecrübe ile de ilgisi yok pek insan rahatsiz olur yahu...ben olurdum. Cikarken bile kiz hesabini odemek istedigi zaman ödemeli bunu hakaret algilayan yada buna siginip kizi somurmeye calisan her iki tip de benim icin sorunlu

çok itici biriymiş. millet mecbur sanki bunun yemeğini bilmem nesini ödemeye. içleri nasıl rahat eder anlamıyorum. bunu sanki sen yapmak zorundaymışsın, görevinmiş gibi görüyor. arama sorma, kırılırsa kırılsın. hiç değilse bir tane bişeyi ödesin, bir hamlede bulunsun hiç değilse.

ilk kural güleryüz.

Klasik romanları okuyun. Ne alâkası var demeyin.

Günaydın. :)

İkinci kural; ses tonu. Seda Sayan değil, Zuhal Olcay/Leman Sam tonu kullanıyoruz.

Nezaket, zarafetle birleşmediği sürece çok yapmacık durur, 100 metreden anlaşılır o samimiyetsizlik.

Ve evet; kurallar üstü maddemiz samimiyet. İçinizden gelmeyen gülümseme, sizi güleryüzlü değil, eğreti mimiklere sahip biri yapar. İçinizden gelmeden yumuşak bir tonda konuşmaya çalışırsanız, sesinizi zaten düzgün ayarlayamazsınız. Gergin görünmenize neden olur bunlar da.

Bir diğer kurallar üstü madde ise; insanları sevmek. Eğer insanları sevmiyorsanız olmaz o iş. Pozitif olmak şart yani.

Oturun birkaç Zuhal Olcay/Leman Sam röportajı izleyin; söylemek istediğim her şeyi görebilirsiniz. :) Zuhal Olcay mesafeli ve naziktir, Leman Sam sıcakkanlı ve naziktir, gözlerinin içi güler.

kültürlü olmak lazım bence en çok. fahriye evcen'in röpörtajlarında vs görüyorum ben de bunu en çok mesela.

o boğaziçili ondan öyle. ik da boğaziçili.
maalesef boğaziçili değilsen istesen de olamazsın.
hani odtülü olsan belki.
bu ülkede bütün nazikler boğaziçili.

insanın yapısı bu, kolay kolay değişmez. belki yaş ilerledikçe kendi kendine gelişir, ama sanmam onu da.

compadrito'nun önerisine katılıyorum. kurduğunuz cümleler, seçtiğiniz kelimeler farklılaşacaktır.

öyle kitapla, ses tonuyla olacak şey değil. ilk başta mutlu olman lazım. üzgün, depresyonda, dertli, kederli biriysen istersen sesin ayşe taş gibi olsun gene de olmaz o iş. eğer mutlu biriysen, başta bunu karşıdakine göstermen ve enerji, güleryüz ve şefkat ile harmanlayıp karşıdakine empoze ettirmelesin.

biraz bahsettiğiniz gibi insanların olduğu ortamlarda vakit geçirmek elzem bana göre. sadece klasiklerle olacak iş değil. öteki türlü yapılması gerekeni bilseniz de, o an yapamıyorsunuz. geriye bakıp "ulan naptım ben" diyorsunuz. tabi yine ulan dememeniz lazım aslında. demek ki kibar değilmişsiniz özünüzde. hemen gidip bi enfiye kutusu alın. anam kafam karıştı.

Bence nezaket karsisindaki konusurken onu dinlemektir.lafibi bolmemektir.konusurken'sirasini'bekleyendir.ha tabi kendi konusuyorsa karsidakine zamani gelince'sirasini'vermektir.(bkz.turn-taking)

bir aralar çok giderdim. allah kurtarsın hocam. elit olmayıpta kendini elit zannedenlerin yaşadığı bir semt. moralini bozmak gibi oluyor ama hepsi değil tabi geneli bu şekilde. göksu parkında bisiklet bile sürdürmüyor halk, şikayet ediyorlar.

Şu an Eryaman'da oturmuyorum ama 5 ay öncesine kadar orada oturuyordum. Yardımcı olabilirsem, buyrun?

market maması. doğru diyor. ama mamayı veterinerden alma. internetten al. proplan iyidir.

@cigerdelen adam, "benden al alma" diyerek aslında kendisinin para kazanmasını değil, genel olarak sağlıklı beslenmesini söyledi. tabi dediklerinden etkilenip ondan royal canin alabilirdim. ben de senin yazdıklarını okuyarak sipariş ettim zaten.

ancak 3 kg kitten mama 17.5 liraya aldım cidden fiyatının ucuz olması kalitesini düşürmez mi?

kedimdeki sağlık probleminden dolayı beslenme konusuna ekstra önem gösteriyorum. şöyle bir baktığımda da bonacibo ile hill's ve benzeri mamaların içerik bakımından çok da farklı olmadığını gördüm. bunlar zaten kötünün iyisi mamalar, ötesi değil. hayvanların proteini hayvansal gıdadan alması gerekiyor, hindi, tavuk, tavşak gibi (balığı tercih etmiyorum ben). ama bildiğin tavuk göğsü kullanıyorlar dese de mama içeriğindeki yüksek miktardaki tahılları görmezden gelemeyiz. uzun vadede, mısır, buğday, soya ve mümkünse pirinçten arındırılmış, kedinin tamamen hayvansal protein ve yağı bünyesine almasını sağlayan, tahılsız olması dolayısıyla düşük karbonhidrat değerine sahip mamalar tercih edilmeli. ama uzun vadede diyorum tabii, yavru kedi beslenme konusunu bilemiyorum, ayrı bir olaydır belki.

ancak özetle, bonacibo kötüdür, proplan iyidir diye bir şey yok.

bu arada ucuzluğunun sebebi direkt olarak fabrika satışı olmasından kaynaklanıyor sanırım, emin değilim ama.

market maması lafını onlarla eşdeğer olduğu için söyledim. kedime sportmix yokluğundaki deneme sürecinde verdim tüyleri döküldü dışkısı koktu. su içmesi azaldı proplan'a geçtik rahat ettik tüy dökülmesi yüzde 70 azaldı ayrıca parlaklaştı tüyleri.

bonacibanın ucuzluğunu şöyle açıklayabiliriz: adamlar kendileri üretiyor (hammadde ithal olabilir gerçi) bu yüzden ithal mamalara nazaran kafadan bir gümrük vergisi farkı var. ithal mamaların lojistik masrafı var (o mama dünyanın bilmem neresinden kalkıp türkiyeye geliyor) bu heriflerde fabrikadan kargoya veriyorlar aldığın miktara göre sen ödüyorsun veya onlar ödüyor. ayrıca adamların mamaları nispeten daha taze piyasadaki herhangi bir mamaya göre (aylarca gümrükte konteynerlerde beklemiyor). ben de evdeki cadaloza bonacibo alıyorum. mama seçer bizimki bunu havada kapıyor.

Bonacibo iyidir/kötüdür bilemem; hiç kullanmadım. Ama şunu söyleyebilirim; genel olarak köpek maması konusunda kedi mamasından daha iyi oldukları söyleniyor. Ama bu kedi maması tavsiye edilmez anlamına gelir mi bilemem. Sadece şöyle bir durum var; neden bilmiyorum, ben bonacibo'ya içgüdüsel olarak biraz mesafeliyim. Kendi kedilerime vermeyi düşünmüyorum.

Şunu söylemeliyim; yavru kedi beslenmesi çok önemli. Öyle hazır mamayı vereyim, içindekiler ihtiyacını karşılasın diye bir şey yok. Sadece kuru mama, ihtiyacını karşılamaz yavru kedinin.

Benimkilerin ikisi de anne sütü almamış, bağışıklıkları yerlerde sürünen yavrulardı.

Kuru mama olarak; Royal Canin kitten, Pro plan ve Acana karışımı
Yaş mama olarak; Royal Canin baby cat (4 aya kadar) Royal Canin kitten (4 aydan sonra)
Evde hazırlananlar; Tavuk, kırmızı et, tavuk ciğeri ya da balık ile yapılan ev yapımı mama
Haftada bir çiğ yumurta sarısı (çiğ yumurta akı vermiyoruz, tüyleri dökülür. Eğer akını verecekseniz, pişirip verin.)
Haftada 2-3 kere tuzsuz peynir ve yoğurt.
Ayrıca; sırayla 1 gün İmmuzinc şurup (damlalık ile) 1 gün Octamar balık yağı şurubu (yine damlalıkla) Ayrıca benim kızın kansızlık problemi olduğu için Ferrum damla veriyordum. Kansızlık problemi yoksa, bunu vermeyin.

Tüm bunların dışında dikkat edilmesi gerekenler; anladığınız üzere hiçbir zaman sadece evde pişmiş mama, sadece çiğ mama ya da sadece kuru mama esaslı beslemedim. Ancak çiğ verdiğim günler, kuru mama vermedim. Öğütülme süreleri farklı.

Bir de beslenme kısırlaştırılmadan önce ve sonra diye 2'ye ayrılmak zorunda. Zira kısırlaştırıldıktan sonra kilo almaya meylediyorlar. Kalori ayarı yapmak lazım.

Ha yazdıklarımdan şu marka mamayı kullanın bunu kullanmayın anlamı çıkarmayın yalnız. Benim demek istediğim sadece şu; tek tip beslemek uzun vadede çıkacak sorunların habercisidir. Buna özellikle dikkat edin. Hiçbir zaman tek tip beslemeyin yavrucağı.

Afiyet olsun minnağa.

Bir de şöyle bir şey var; her mama her kedide aynı etkiyi yapmıyor. Deneye deneye bulacaksınız kediniz için en uygun mamayı. Birine çok iyi gelen, diğerinde tüy dökülmesi yapıyor. Birini kabız yapan diğerine iyi geliyor falan. Yani mama yok, kedi var aslında. :)

Ben de bu ay bonacibo'yu kullanmaya başladım.kedimçok iştahla yiyor.önceden royal canın yiyordu,tüyleri kepeklenme yaptı mamayı da hiç iştahla yemiyordu.yani kedimin tüyleri daha bir parladı,kepeklenme gitti.işin ehli değilim ama kedim de şuan olumlu etkilerini görüyorum

ender saraç stevia yı öve öve bitiremiyor. bal ya da pekmez sağlıklı diye düşünüyorum.

şeker yerine pekmez kullanılan bir sürü tatlı tarifi var. şekerden daha güzel oluyor hatta bana göre.

burdaki videoyu seyrettiniz mi?

eksisozluk.com

"Tatlandirici vs esmer seker diye dusundugunuzce hangisi sagliklidir sizce?"

Esmer şeker diyorum.

Tatlandırıcıların ipliği pazara çıkarılmamış mıydı zaten? Benim aklımda öyle bir şey kalmış ama?

şöyle hoş bir özet var konu hakkında, okumanı tavsiye ederim.

curezone.org

şeker dediğin şey aslında karbonhidrat. eğer sağlıklı beslenmez istiyorsan yüksek fruktozlu mısır şurubu içeren ürünleri kesmen yeterli. basit şeker dediğimiz şeker pancarından yapılan kristal şekerli ürünleri kendin yapabilirsin ama merketten aldığın ürünlrede hep glikoz şurubu kullanılıuyor.

(bkz: yüksek fruktozlu mısır şurubu)

evet kardeş bence de onca bilimsel çalışmaya, binlerce araştırmaya, bilim adamlarına, doktorlara değil ekşi duyuru adlı internet sitesindeki bilimi "hurafe" olarak adlandıran bir şahsın söylediği lafa güvenmelisin.

o yüzden şeker foreva diyorum bir çay bardağına 20 adet şeker atmayı unutma sakın 90 sene yaşamak için. gerçek budur benim söylediğimdir. bilim denen hurafe yığınının söyledikleri değil.

pekmez yazilmis maple syrup yazilmamis amerika'da yasayan biri icin. dogal maple syrup cok pahali bir sey bildiginiz gibi, ama deger.

stevia bir numara şeker alternatifidir. bal ve pekmez özellikle iyi bir seçenek değil, doğal olması şker deposu olmasığı manasına gelmiyor.

stevia ise bir besin kaynağı, yararlı otlar gibi düşün. tadını şeker olarak algılıyorsun ama şeker değil, hiç bir zararı yok.

tabii stevia diye kakaladıkları katkı maddesi dolu kapsüller falan yalan. istanbul'da özellikle doğal ürünler satan dükkanlarda stevia'yı kuru yaprak şeklinde bulabilirsin.

tatlandırcılar da çok tehlikeli. esmer şeker türkiye'de bal gibi üstünde çok sahtekarlık dönen bir olay. normal şekeri kavuran mı, boyayan mı ne ararsan var.

stevia hiç tatlandırmıyor, test edildi onaylandı. tatlıyı seviyorsan sana göre değil

Ya bu ekranlarda boy gösteren sağlıklı yaşam doktorlarından birisi bir ara şekerli soğuk çayı da öve öve bitiremiyordu.Ondan sonra da bu adamın dediğine hayatta inanmam.Arkadaş içinde şeker olan veya ondan daha da tehlikeli tatlandırıcı olan bir içeceği nasıl ekranlarda övüyorsun.Belli ki içinde reklam paraları var.Bu nedir arkadaş hem sağlıklı yaşam doktoru gibi bir titre ile ekranlarda boy gösteriyorsun hem de bu gibi ürünleri övüyorsun.Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi adama?

Şekeri toz şeker ya da baldan almak arasında öyle ahım şahım bir fark yok.

içinde aspartam içeren tatlandırıcılardan uzak dur. çok zararlı.
ben splenda kullanıyorum, hipoglisemi hastası olan annem de öyle.

bazı tatlılarda hurma kullanılabiliyor tatlandırmak için. bal da kullanılıyor ama aldığımız balın ne kadarı doğal pek bilemiyorum.

splenda ve stevia öneriliyor.
öneriliyor çünkü vücudun bunları karbonhidrat gibi algılamadığı ve hormonları, insülini vs oynatmadığı söyleniyor.

hormonları bir an için boş verecek olursak, ben de "katkısız" maple, agave ya da bulabiliyorsanız hurma şurubu gibi alternatiflerin kısmen daha az zararlı olduğuna inanıyorum.
ki bunu "karbonhidrat karbonhidrattır" ve "işlenmişse zararlıdır" düsturuna inanan biri olarak söyledim.

en ideali şu olurdu: tatlımsı tat veren bu stevia, maple, agav, hurma hatta tarçının doğal hallerine ulaşıp, bunları kendimiz kaynatıp süzüp vs. şurup oluşturabilirsek, evet en ideal tatlandırıcı bu olurdu sanırım.

olaya başka bir açıdan yaklaşırsak, madem ki "şekeri bırakmaya" niyetlendiniz, alternatif arayışındansa öncelikle bir tam olarak temizlenin derim. yani nasıl olacak? 3 hafta, 4 hafta bir sıkın kendinizi. ve asla şeker içerikli bir şey tüketmeyin. (hani karbonhidrat tüketmeyin diyeceğim ama topa tutulmayayım şimdi diye şeker dedim) bunu yaparsanız "tatlıyı çok seviyorum" durumunu kırarsınız bu şekilde. sonrasında ise ara ara yani atıyorum ayda bir, iki ayda bir yediğiniz "tatlı"lar zaten genel toplama bakıldığında ihmal edilebilir olur ve düşkünlükten değil keyfi yiyor olursunuz bunları. rutininize dahil olmadıktan sonra sorun yok. elbette derseniz ki "2 ayda 1 yesem de kısmen sağlıklı olanını yiyeyim" ona saygım sonsuz.

Amacınız ne olursa olsun, şekeri ya tamamen bırakırsınız ya da bırakmazsınız. Bunun ortası yok. Yani şekerin daha az zararlı bir muadilini kullanayım da sağlıklı yaşayayım diye bir şey yok. Şeker nasıl zararlıysa vücutta şeker hissiyatı yaşatan benzer ürünler de aynı şekilde zararlıdır. Esmer şeker de zararlıdır tatlandırıcı da zararlıdır. En temel noktada hepsi insülini tetikleyen maddelerdir. Aradaki tek fark, bunları kullanarak kendinizi kandırmış oluyorsunuz. O yüzden hiçbirini kullanmayın, hiçbiri sağlıklı değil. Aksini iddia edip "bunlar gerçek şeker gibi değil ya" diyenlere de itibar etmeyin. Bakın ben tatlandırıcıları, yani kimyasal ürünleri geçiyorum. Elinizden geliyorsa meyve de yemeyin, onun içindeki fruktoz doğal fruktoz olduğu halde onu da "meyve sağlıklıdır ya" deyip fazla tükettiğinizde o da sağlık sorunlarına yol açar. Düşünün, meyve bile bunu yapıyorsa bahsedilen kimyasal ürünler neler yapabilir.

Herkese cevaplari icin cok tesekkurler. Tatlandirici kullanmamaya karar verdim, zaten icim rahat degildi simdi tamamen ikna oldu. Bunun azi-cogu yok gercekten de. Cok kiziyorum ama dogal birseye ulasabilmek icin bu kadar ugras vermek zorunda olmama, korka korka marketten alisveris yapmaya. Tatli yemeden yasayabilirim sanirim, zaten burda agiz tadiyla yiyebilecegim bi baklava, bi babaannemin kadayifi yok nasilsa.

Soruyu yazdiktan sonra markete gittim saglikli tatli tariflerinde gecenleri almak icin, yok hindistan cevizi unu, hindistan cevizi yagi, tatlindici bilmemnesi. Anladim ki zaten bunlari alacak maddi gucum yok, ondan tumden vazgeciyorum bu tatli isinden. Meyveyi sabahlari yaptigim smoothie disinda tuketmedigimden (yarim muz, bir avuc dolusu cilek,ahudud, bogutlern karisimi). Kek yapacak olsam seker/tatlandici yrine bali, maple syrupu nasil kullanicam onu da cozemedim zaten.

Ozetle herkeslere gorusleri icin cok tesekkurler. Love you EksiDuyuru!

google: "using maple syrup instead of sugar in recipes"
"using maple syrup instead of sugar in baking"
"replace sugar with maple syrup"

vegan raw dessert diye aratınca bir sürü avakado bazlı tatlı tarifi çıkıyor. çoğu stevia veya bal içeriyor.. ama özellikle iyice olgunlaşmış muz kullanırsan ekstra bala şekere gerek kalmayabilir..

1 avakado
2 muz
2 kaşık kakao
ağız tadına göre bal, şeker vs.
vanilya (sıvı olan)

hepsini blenderdan geçir, afiyet olsun..

Bak ben sana Amerika için geçerli bi tatlı tarifi veriyim ve ondan şaşma...

Trader's Joe'dan Greek Yogurt al, Costco'dan Saigon tarçını al, herhangi bir marketten de blueberry al.

Gece yatmadan önce bunları karıştır ve gövdeye gönder.

Blueberry, raspberry, çilek ve blackberry ile dönüşümlü olarak yap bu dediğimi... İstersen, karışık da yapabilirsin.

Naapçan baklavayı, kadayıfı?

Tatlandırıcıdan ve şekerden uzak dur, tarçına ve berry'lere yüklen. Kendine en büyük iyiliği yapmış olursun.

dün her zamanki kekimi yaparken şeker yerine nasıl bir formül uygulasam dediğimde evdeki memleketten gelen bal geldi aklıma.
zaten keke katacağım 1 bardak sütte iyice erittim 4-5 kaşık balı koydum.
kötü olur diye bekledim fakat gerçekten mükemmel oldu.

bu tür alternatifler her zaman bulunabilir.

KPSS-Ortaöğretim/Önlisans

ama üniversite diploması aldığın anda şu an ortaöğretimle girdiğin memurluktan şutlanıyorsun diye biliyorum. yanlışsam düzeltin.

@soybean;

Öyle bir şey yok. Benim ablam önlisans diplomasıyla girdi, sonra Lisans okudu, mezun olunca diplomasını kuruma işletti. Hem kademe artışı, hem yükselme şansı hem de mezuniyet durumuna göre girebileceği kurum içi sınavlar için de bir sürü avantaj sağladı.

Çok salaş olmayın, öyle pantolon/etek-ceket takım giyinmenize gerek yok. Gömlek önemli bir ayrıntıdır yalnız ilk izlenim için. Daha derli toplu bir hava veriyor. V yaka bir kazak/hırka içine gömlek, altına da çok salaş olmayan bir pantolon, eğer sade olduğunuzda solgun görünüyorsanız, hafif bir makyaj, abartı olmayan aksesuarlar (küpe, saat yeterli); oldu bitti işte.

Neden gerek yok anlamadim? Kesinlikle jilet gibi giyin. Koyu renk etek-ceket ve gomlek. Topuklu pabuc. Saclar derli-toplu, fonlu. Makyaj hafif. Taki abartisiz, mumkunse sik bir saat. Formal giyinmekten nefret etmen dresscode lara uymama serbestini vermemeli, hele ki hic bilgin olmayan bir yere gidiyorken. Calisma hayatin boyunca boyle giyinecek olabilirsin.

Onlar casual takılsa bile formal giyinmek bişey kaybettirmez, onlar formal giyerken casual gitmek ise kaybettirebilir.

Ayriyeyetten formal giymek her zaman ilk intiba için en iyisidir

en resmi nasıl giyinebiliyorsan öyle giyin. şimdi giyinmicen de ne zaman giyincen.

ne yazık ki hala ye kürküm ye hesabı işliyor. zamanında okuldan çıkıp görüşmeye gitmiştim. takım giymedim diye teknik soru üstüne soru sorup beni bozmaya çalıştılar.

sonar baktım bunların niyeti adam gibi mülakat yapmak değil, ben de geriye kaykılıp kahvehane sıtayla ayak ayak üstüne attım, kafama gore takıldım

kısaca ye kürküm ye

kotonda yada mangoda (mango suit koleksiyonu) satilan kumas elbseler var onlar cok kurtarici oluyor. ben etek ceket yerine gri renkli diz hizasinda bir kumas elbiseyi tercih ediyorum. üzerine uygun bir ceket veya triko hirka giyebilirsin.

painted bird +1

elbise çok rahat gömlekti pantelondu tek parça bi şey giyinip gitmek en rahatı.

kalem etek, ipek gömlek

yemrem+1

E Ostim'de de evler var?

mahalle ismine takılmayın. her mahallede illa 1-2 tane ev var mı?

velev ki var. koca mahallenin muhtarını sanayi mahallesinin köşesinde kalmış iki tane ev mi seçecek?

Ostim'de bi suru ev var, hatta ilkogretim okulu da vardi.

Eger bi bolgede yerlesim yoksa, mahalle statusu duser, diger mahallelere baglanir diye dusunuyorum.

bana öyle geliyor ki, sanayi mahallesi (örneğin ostim) kağıt üstünde kendisine yakın başka bir mahalleye bağlı olabilir. yoksa sanayi civarında kim ikametgah gösterecek yani mantıksız. doğru bir noktaya temas etmişsiniz.

Hocam yapmayın, ne 1-2'si? Bir yerde iş yeri varsa, etrafında illa ki yerleşim yeri vardır. Herkes Kızılay'da oturur, metroyla giderim demiyor. Ki Ostim'de dizi dizi siteler var. Ostim Mahallesi diye geçiyor mahallenin adı. :/

Kaldı ki 3 hane bile olsa muhtarı olmak zorunda. Muhtarlık kişilerin devletle bağlarını kuran en küçük birimdir.

Ostim Ilkogretim mezunu olarak, orada evlerin oldugunu biliyorum beyler. Sorun o degil sanirim. Arkadas sanayi sitelerinden genel olarak bahsederek, teorik bi durumdan bahsediyor. 3 evden mahalle olmaz sanirim. Yakindaki mahallelere baglanir bence.

3-4 haneli köyler var arkadaşlar, hepsinin de muhtarı var. Ev sayısına neden bu kadar takılıyorsunuz ki?

yahu ostim misal. örnek yani. soruya odaklanın arkadaşlar, ostim'e değil. ben ne bileyim yandex miyim, ostim'de kaç tane ev var. al bizim orada fındıklıpipi diye bi mahalle var mesela hiç ev yok. belki iki tane ev var. oldu mu şimdi? buna göre cevaplayın.

millet soruyu bıraktı, ostim'in avukatı kesildi yahu.

tren garını biliyor musunuz?
benin ailem orda oturuyor bir kısım ulusun otelleri, k.karabekir tarafındaki sanayi hepsi bizim mahelleye bağlı.
şöyle oluyor; mahalleleri birleştiriyorlar: biz çok eskiden ülkü mahallesiydik ulusla birleştik doğanbey olduk sonra sanayiyle birleştik anafartalar olduk.
yeterli seçmen yoksa (ki bizde yoktu sadece lojmandan ibaretti) etraftaki tüm işyeri/yerleşimleri birleştirip mahalle yapıyorlar. yeterli seçmene ulaşıyorlar.
ha bir de otel olsun, oto sanayi olsun fark etmez işyerlerinde ikamet gösteren bi dolu insan oluyor, sandık görevlisiydim ordan biliyorum...hele ki yabancı uyruklu olup sonradan TC vatandaşı olanlar (otellerde ruslar, sanayide ıraklılar vs) hep çalıştıkları yerlerde ikamet gösteriyor.

'neden dolap?' diye sorardım.

anaaaa derim en salak halimle.


ama fakat sendeki bu tedirginlik benim dikkatimi çeken. yani insan en fazla yav sevmiyom ben böle şeyler amaaaa der. böyle tedirginlik akıllara başka şeyler getirir. getirdi.

onu o dolaba geri tıkardım. Bi daha boyle sakalar yapmamayi anlasin.

evde başka biri daha varsa threesome yapardık

sarılıp öperim.

ben de acayip şaşırırım. çığlık atarım, korkarım belki aniden görürsem. ama odam dağınık değilse boynuna atlarım. canım be dolapta beklemiş!

Öyle habersiz işlete gelemem. Aynen geri yollarım.

Hoşlandığım kişinin su katılmamış manyak olduğuna kanaat getirir, hızla uzaklaşırdım. Verilmiş sadakam varmış diye bir de üstüne saf saf sevinirdim.

Hasta mısın birader derdim ayrıca hangi dolaptan çıkıyor buzdolabı gardolap vs

Hoşlandığım kişi yok da sevdiğim kişi çıksa; buzdolabından çıksa yerim, gardroptan çıksa kucaklarım. Oldu mu? :D

Önce bozulmuşmu diye koklarım?
Dolap ne olum?

akan su yahut yeni akmış su muydu ki derzlerin arasındaki su?

öyle ise, su pınarı alabilirsin çözüm olarak. içinde ağır metaller bulunan çeşme suyu da verme elbette.

Çok tipik bir kedi davranışı. Bayılırlar en olmadık yerlerden su içmeye. Sürekli çeşme suyu vermeyin ama arada bir içme suyuna karıştırın, o kadarcıktan bir şey olmaz. Bir de suyu mamasının yanında duruyorsa, kabındakinden ziyade etraftaki sulara meyletmesi ondandır. Mamasıyla suyunu yan yana koymayın. Evin 2-3 farklı noktasına koyun suyunu. Ben banyoda oynamayı çok sevdikleri için, banyoya duş kabinine koymuştum mesela su kaplarından birini. En çok ondan içiyorlardı.

Bir de "aşağı yukarı her gün" tazelemekle olmaz o, günde 2 kere değiştirmeniz lazım suyunu. Bi sabah bir de akşam tazeleyin kuzucuğun suyunu.

mamasının yanında duran su kabının dışında bir de uzak noktada bir odaya koyun , o uzak noktadaki sudan çok daha fazla içiyorlar.

doğada da avlandıkları bölgenin yakınından değil, uzağından su içerlermiş bunu öğrendikten sonra uzağa koydum 2.suyu.

gidip gelip uzaktaki sudan içiyor cidden.

bence bu durumla alakalı , çeşme suyuyla vs değil.

bişe olmaz la

bidaha olmaz abi özür dilerim yaptım bi hata faaln de işte.

En büyük derdin bu olsun sayın fuerteventura.

paşa paşa ödeyeceksin, bişey deme. yasak olan yerde içtiysen öde cezayı bir güzel.

ne diycen, acındır kendini, durumuna uygun bir yalan at, kardeşin varsa kardeşim aradı annem babam kavga etmiş ağlıyordu asabım bozuldu de, kardeşin yoksa annem fenalaşmış babam aradı hastaneye götürüyorlarmış de, içinden gerçekmiş gibi hayal et gözlerin dolsun, şu dert tasa ortamında bir de sigara içtiğimi suyarlarsa harabolurlar de, ödeyemem onlardan isteyemem eve haciz geldi de. duygu sömürüsü genelde işe yarar, ben lisede ne zaman sigara içerken yakalansam aile dramı sel olur akardı, hiç bir hoca ne eve yazı gönderirdi ne bana ceza verirdi.

@alice practice
Anlattığın duruma düşmektense parası neyse verirdim.

Aile ve sağlık üzerine yalan söylemeyin, böyle hassas konular üzerine yalan söylenmez. Hatanızı kabul edin, tekrarlamama sözü vererek ikna etmeye çalışın.

Inkar edemiyor musun? Şahitler mi var? Tapeler mi var?

Tayyip ülkeyi soydu da inkar edebiliyor, sen mi edemeyeceksin?

hımın tınrım! seni okuldan bile atabilirler?

hatundan ayrıldım de, çok efkarlıyım de:)

yahu ceza öde diyenler neden böyle diyorlar ? geçenlerde bir duyuruda birisi çok güzel döktürmüştü de şimdi bulamıyorum; sigara yasağı konusunda eksiklikler var. içilmeyecek yerler belli, içilecek yerler belli değil. sigarayı yasaklıyorsan, kullanana da yer göstericeksin yasa eksik uygulanıyor. karda kışta, yağmurlu havada "çık sokakta iç" demek de insan haklarına aykırı.

okulun kendi yurdu kyk değil sigaraya izin vermiyorlar

2. olanı tercih et bro. farklı tatlar dokular her zaman hatırada kalır, keyfi başkadır.
not: erkeğim.

bu yaşıma kadar kadar hep ikincilerden gittim ama bir aydır 1.si gibi biriyle karşılaşmayı bekliyorum.

22e
istanbul

1

erkek, 25

2.si sanırım ama giyim kuşamdan saç renginden vs değil çerçevenin dışında düşünebiliyor olma ihtimali daha yüksek olduğu için. klasik giyimli biri de çerçevenin dışında düşünebiliyor olabilir. basit sakin bir hayat seçip iç dünyası çok zengin insanlar olabildiği gibi kılık kıyafet ile fark yaratan farklı çevreleri olan br insanın içi boş da olabilir (mış gibi yapıyordur)

oturup 1-2 saat kurduğu cümleleri dinlemeden kağıt üzerinde karar vermek yanlış olur.

28k

2yi seçerim, erkeğim.

ben 1 derim hacı.

2. seçenektekilerle hep kötü anılarım oldu, tam manyak oluyorlar

1.yi tercih ederim. Ne uğraşçam alengirli adamla. Sade olsun, kendi halinde olsun.

Cinsiyet:K

Hangisiyle muhabbet edebiliyorsan o olsun.
Mesela birinci kız sıradan görünür ama kültürlüdür, olan bitenden haberi vardır şudur budur ama ikinci kız entelektüel görünürken klişe bilgiler üzerinden ahkam kesmektedir falan. İnsanoğlu çeşit çeşit. O yüzden hangisinin muhabbeti iyiyse o derim.
Ayrıca genel olarak saç rengi ve tarzıyla çok oynayan kadınlarda duygusal olarak daha fazla sorun olduğunu düşünüyorum kadın olarak. Yani kendi çevremdeki kadınlardan bu sonucu çıkardım.

maltalı olanı tercih ederim.

2.

2 olan varsa yeşillendirsin bizim de kötü anılarımız olsun :)

erkek

benim kafadan olsun 2. olsun. İyi bi muzik/film/kitap bilgisi olsun adamda. :D Tip: 6.5 dan 7 olsun. kurtarmaz mı? :|

1

bilseydim şimdiye gayet ortalama normal eli yüzü düzgün görünücem diye uğraşmazdım, cins olan daha kıymetliymiş meğerse.
yarından tezi yok saçlarımın yarısını kazıtıp diğer yarısını pembeye boyatıp alnımın ortasına göz dövmesi yaptırıyorum belki kısmetim açılır.
imza: baskısız tişörtler düz kazaklar giyen, saçları derli toplu, fantastik kurgu edebiyatı ve star wars hayranı, evrimsel biyoloji ve x-files üzerine saatlerce konuşabilen kadın.

not: erkek değilim ama erkeğin normal görünümlüsünü severim.

2.
dümdüz insan sıkar bi süre sonra.
k

çoğu zaman 2 numara gibi gördüklerimiz malesef entelektüellik açısından 1 numaradan farkı olmuyor. haliyle bir hayal kırıklığı.

Bugüne kadar hep 2.standarta sahip erkeklerden hoşlandım ama işte farklı tipler oldukları için yanaşmanın bi yolunu bulamadım :(
cinsiyet:kadın

hacı abi 5-6 ysa şansı yok 9 karşısında 8 olursa olur ama :)
-erkek-

nebleyim 2.yle belli bi yere kadar sanki. hem ben de o kadar uçuk kaçık değilim uyuşmayız. dış görünüş ile kültür tamamen alakasız şeyler zaten.
1. sakinlik. oh mis.
-k-

tarz dediğiniz seye meraklı ınsanlardan soguyorum. cinsi farketmez.

hiç "tarz" denebilecek biri olmadım. ancak "yakışıklılık çok şeydir, tarz her şey" derler.

2 numaradakilerde entelektüel bi halt olduğunu zannetmiyorum. bende de mor donlar turuncu kahverengi sarı şeritli çoraplar çılgın sikini pantolonlar küpeler falan var da bunların hiç entellikle alakası olduğunu düşünmedim.

2.si müthiş bir kafa sikme potansiyeline sahi, o nedenle elerim. insan bir kültür deryası olabilir, kimilerinin hoşuna da gidebilir bu. lakin davranışları ve moda anlayışlı ile farklı olmaya çalışanların gerçek bir kimlik oturtamadıklarını, ve hatta zamanında yeterince ilgi görmediklerini, sevilmediklerini düşünüyorum. bu ilgi ve sevgi meselesi çok dert açar adamın başına.

bir şeyi yapmanın altında farklı farklı motivasyonlar olabilir. para kazanmak için çalışırsın, sevdiğin için müzik dinlersin felan.. insan bir işi sevdiği için yapmıyorsa, başka bir nedenle yapıyor demektir. ve yine sevdiği için yapmıyorsa yaptığı her ne ise içselleştirememiş demektir, her ne yapıyorsa üzerinde eğreti durur, yadırganır.

neden normalden sıyrılırsın? ya normalden sıyrılmak amacı ile bilinçli bir şekilde normal olmamayı amaç edinerek sıyrılırsın, yada sadece sevdiğin şeyleri yapmak seni farklı kılar. sevdiğimiz şeyleri yapmak, daha doğrusu kendimiz olmak en güzel şey; lakin amaç edinerek farklı olmak tamamen dikkat çekme arzusu, ben burdayım demenin başka bir yolu.

çevrem itibari ile de farklı görünen bir çok insan tanıdım; çoğunun zorlama olduğunu söyleyebilirim, lakin içini dışına yansıtan insana da bakmaya doyamaz, izlerken mest olursun.

pazardan da elma almadığım için, saçına elbisesine bakarak birine yürümem.

şimdiden belirteyim ki bahsettiğim insanların hepsi allamei cihan olabilir, başka bir konu.

1.

Alternatif görünmek için çok kasan kızların çirkinlikle ilgili kompleksleri oluyor.

1

e, 30

dış görünüşle entelliğin ne alakası var anlamadım. sade, durgun ve dış güzelliğe çok önem veren bir lanet olası olduğum için tabii ki dış görünüşü 10 üzerinden 9 olan, sade giyinen kızı tercih ederim. güzel kız güzeldir. o sade giyinir de benim gözüme prenses, kraliçe görünür. oha benzetmeye gel.

ben bu sürekli saçını başını boyayıp acayip şeyler giyen insanlara renkli dünyaları dolayısıyla sempati duyarım genel olarak. ama "al sana iki kız sevgilini seç" deseler sade giyeni isterdim ben.

bende de çok renkli ve dolu bir iç dünya var şimdi. biz boyalarımızı satırlara, renkli pantolonlarımızı roman karakterlerimize yedirmişiz. hey yavrum hey. gerek yok o yüzden böyle şekillere şüküllere. neblim yani giysin işte gömlek giysin pantolon giysin etek giysin paltosu olsun saçını toplasın (toplamasın) öyle düz bi insan olsun bence.

çok az yavru kedi kuru mamasını yaş mamayla karıştırıp verin. iki üç tane bile koysanız ve yese öyle alışır zamanla. kendi kedimden biliyorum. bi de farklı mamayla deneyin isterseniz tadını sevmemiş olabilir.

suyunu da yemeğinin yanına koymayın. evin farklı yerlerine büyük taslarda dolu dolu koyun ve taze olsun. yemek yanında olunca içmiyorlar. imkanınız varsa hayvanlar için su sebili de alabilirsiniz.

inek sütünün zararlı oluşunun sebebi içindeki laktozu kedilerin zor sindirmesi. keçi sütünde de laktoz olduğundan keçi sütü de vermemeniz lazım. bizim veterinerimiz, bu sütlern kedilere faydası olmadığını da söylemişti. tadını sevdiklerinden içiyorlar ama alıştırmamak lazım. bebek kedilerin anne sütü ihtiyacını karşılamak için veterinerlerde özel tozlar satılıyor, suyla karıştırılıp verilen, onlardan verebilirsiniz. ıslak mamaların besin değeri düşük oluyor o nedenle ıslak mamaya da alıştırmasanız bence kedi için iyi olur. farklı bir mama deneyin. royal canin'in babay cat kuru maması var, hem çok kaliteli bir mama hem de bayılarak yiyor kediler. su içmemesi çok sakıncalı, suyun yerini değiştirmeyi deneyebilirsiniz. birkaç tane su dolu kabı evde farklı yerlere koyabilirsiniz. ıslak mama su ihtiyacını azaltıyor, ıslak mama yediğinden susamıyor da olabilir ama su içmesi lazım. içmemeye devam ederse enjektör yardımıyla ağzına su akıtabilirsiniz.

bir kediye illa ki süt vermek istiyorsan, laktozsuz süt alabilirsin keçi sütü yerine; bebek kedilrin süt gereksinimi karşılamak için de dendiği gibi süt tozları var.

su için ise, suyun ısısını ve tazeliği önemli. birkaç yere, taze ve serince su koy bakalım, ne yapıyor. olmadı bir adet su pınarı alıp dene.

şöyle ki, suyu pet şişeden koydum. suyu içtiğinde hemen hapşırır gibi bir hareket yapıyor. başını sağ sola sallıyor. süt içerken bu olmuyor, lakin çok az süt fazla su koyarak önüne koyduğumda yine aksırıp tıksırıyor sulu içince. bunun nedeni nedir?

kuru mamayı çekiçle ezerek toz haline getirip, yaş mamasının üzerine sos niyetine koyduğumda yedi hepsini. bakalım böyle alışacak mı

O hapşurur gibi hareket suyu içmeye çalışırken burnunu suyun içine sokmasından kaynaklanıyor. Su şeffaf olduğu için derinliği algılayamayıp batırıyordur burnunu suya. Suyu artırdıkça sütün de o yoğun beyazlığı azaldığı için yine oluyor olabilir.

Evet, okuyunca kulağa saçma geliyor ama aklıma tek gelen şey bu.

mal veterinerler ve illa kısırlaştırın diye yaygara yapan duyuruculara ibret olsun. bence o bahçeye bırakın, böyle eşşek kadar bir kediyi yavrularıyla birlikte bizim okula bıraktılar, bir iki haftada ortamını kurdu. alışır, dayak yese de ölmez.

FIP kediler arasında bulaşıcı bir hastalık. Başka kedilerin yanına bıraktığınızda onlar da enfekte olacak. O yavrucakların günahı ne? Bırakmayın bahçeye.

Eğer FIP şüphesi varsa, FIP olmadığından emin olmadığınız sürece başka kedilerle aynı ortama sokmayın.

Ayrıca FIP olan bir kedi kısırlaştırılmaz diye bir şey yok. Arkadaşımın kedisinde de FIP var ancak kısırlaştırıldı, üzerinden 1 sene de geçti, maşallah gayet normal hayatını sürdürüyor. FIP'li kedilere aşı yaptırılmaz ve bir evin bir kedisi olmaları gerekir. Bağışıklığı düşmediği sürece sağlığı bozulmaz. Onun dışında bir şey yok.

kesin fip değil, başka virütik bir şey de olabilir. ama olmayabilir de işte. bilemedim.

E iyi de, viral hastalıkların hepsi bulaşıcı. Dolayısıyla ilk yazdıklarımı FIP yerine viral hastalık koyup okuyabilirsiniz. Değişen hiçbir şey olmaz.

Kısırlaştırma öncesi kan tahlilleri yapılır. Bi anormallik görülürse de, operasyon ertelenip önce tedavisi yapılır. Ha kaybettiğiniz kedinizin kan tahlilleri yapılmadan kısırlaştırıldıysa, o veterinere stres dolu saatler yaşatın derim.

demet niye bahçeye terk etmeye karar vermiş anlamadım. kendisi hakkında pek iyi şeyler düşünmedim.

@istinye'de bekle arkadaşımızın yazdıkları çok önemli bence.

@mea maxima culpa senin kadınlara ettiğini kimse kimseye etmedi bu dünyada. kedili menopoz teyze, tedavini olsan da duyuru olarak hepimiz rahatlasak artık.

kediler senin evindeki biblo değil, tabii ki bahçede yaşayacak. hayati tehlikesi yoksa (cadde üzeri vs. değilse) senin evinde olduğundan daha mutlu yaşar bahçede.

yav he he haklısın demet troll kardeş. ben menapozlu kedili teyzeyim.

bütün kedileri de sokağa atalım canım benim.

bir kere vet. fipöolabilir demiş ama neye dayanarak dediği belli değil, sadece tahminde bulunmuş. belki de başka bir nedenle kaybettiniz kediyi. benim bildiğim, viral hastalığı olan kediler kendilerini belli eder ( bana bir derneğin vet.inin söylediği bu). ben derim ki, siz emin konuşmayan vet.in sözüne göre hareket etmeyin ve kan testi yaptırmadan dönülemez kararlar almayın.

@Demet:

kedileri bahçeye bıraktığında, "ben yola çıkmayayım bari, çimenlerde çok rahatım" demiyor, sorun bu zaten.

---

istinyede bekle'nin dedikleri doğru.
(diğer kedilere bulaşması vsvs)

yalnız fip mi, fiv mi, yoksa böbrek hastası mı iyi öğrenmek lazım.
bunların hepsi birbirine karışan şeyler.
maalesef veterinerlerimiz "haa, fiv bu" diye böbrek hastası kediye antibiyotiği basıyor.

çünkü belirtiler genelde aynı oluyor.
ya da hasta olan hayvan bünyesi sağlam olduğu için uzun uzun yaşıyor, sonra bir şekilde hastalanıyor ve hepsi birden veriştiriyor.

o yüzden süreci iyi takip etmek lazım.

fip'se eğer ıslak mı, kuru mu?
mesela gözüyle ilgili olan sorun fip'ten kaynaklanmış olabilir mi?
kuru olan göz tahribatı yapar çünkü.

fip'li kedilerin uzun süre yaşayabileceği doğrudur.
hatta kedilerin çoğunda vardır bu.
ama onunla yaşarlar ve ölürler.
yani sonu ölüm olmak zorunda değil.
öncelikli olarak "doğru teşhis" koyulması lazım.

bir de, eğer yazın bile sokağa bırakırsanız hayvanın ömrü mutlaka kısalacaktır, hastalıktan ölme ihtimalini arttırırsınız.

ben olsam önce teşhisin doğru olduğundan emin olur, en azından 4-5 veterinere ne yapmam gerektiğini ve kısırlaştırma konusunu danışırdım.
(isterseniz tavsiye de veririz buradan)
ondan sonra da ona göre hareket ederdim.

geçmiş olsun.
başınız sağolsun.

---

viral hastalığı olan kediler çok uzun süre boyunca virüsü taşıyıp, bastırabilirler.
4 yaşında virüs kapmış olan hayvanın hasta olduğunu, 13 yaşına geldiğinde, başka bir rahatsızlığı başgösterdiğinde de anlayabilirsiniz.
çünkü yaşlanmanın ve diğer rahatsızlıkların vücutta oluşturduğu güçsüzlükle birlikte aktif hale gelebilir.

yani bu, virüsün aktif olup olmamasıyla da ilgili bir şey.
kedinizin bünyesiyle de doğrudan ilgili.

@blatta hiberna
yarın bir kaç vet. dolaşıp kit vs. teşhis sormayı planlıyorum, tavsiyeniz varsa dinlerim.

siz maalesef ankara'daydınız değil mi?

ankara'da olmadığım için bana verilen tavsiyeleri size aktarabilirim ancak.
ama tahlilleri yaptırırsanız, buradan şahsen tanıdığım 1-2 veterinere mail ya da telefon aracılığıyla danışabilirsiniz mesela.

ama tabii önce bir takım tetkiklerin yapılması lazım ki, ona göre bilgi verelim.

ben yine de bu arada ankara'yı araştıracağım.

geçen gün biri şöyle bir duyuru açmıştı, belki o da yardımcı olur size:
eksiduyu.ru

Vtmyi bi arayayım yarın :)

vtm'nin iyi olduğunu biliyorum, ama ateş bey demişler duyuruda.
benim bilgim tavsiye ve uzaktan duyumdan ibaret sadece sonuçta.

orada ateş beyle görüşün isterseniz.

aslında istanbul'da talat bey var.
çok fena söğüşler adamı, ama teşhis konusunda da çok iyidir.
olmazsa telefonunu veririm, bir arar danışırsınız.

siz sonuçları öğrenince bana mesaj yoluyla haber verirseniz sevinirim.

Ağzın iyi laf yapsın, giyimine kuşamına özen göster.
Yavşaklık ile ilgili olmak arasındaki çizgiyi iyi koru.
Mutlaka dişlerini fırçala.

kisisel bakim cok onemli
ayrica sirf tirnaklarini yedigi icin surekli alisveris yaptigim yeri bile degistirdim

Nezaketten taviz verme.
Güleryüzlü ol ama tavizkar bir gülümseme olmasın.
Çok saçma sapan insanlarla karşılaşabilirsin; "fevri" olma
İnsanları parasını harcamaya ikna edeceksin; ürünle beraber seni de satın aldığını zanneden görgüsüzlere illa ki denk geleceksin. Böyle durumlarda hiç polemiğe girmeden üstüne pasla.
Ekipteki diğer arkadaşlarınla iyi geçin; birbirinize çok işiniz düşecek.

gecmıs olsun

Mağaza kişisel prim usulü ile çalışıyorsa, rekabete hazır ol. Eğer havuz primi varsa, rahatsın. Bir de müşterilerin dibinden ayrılmayanlar var, kendilerinden birçok kişi gibi ben de nefret ederim. O yüzden dikkatli olmak lazım. Ağız temizliği önemli kesinlikle.

şunu sorucam arkadaşlar,

şimdi bakım tamam onda sıkıntı yok. ama benim gözlemlediğim kadarıyla mağazadaki kadınlar sürekli fönlü makyalı geziyor. ben makyaj yapmam, fön de anca - özel günlerde. bu dezavantaj mı mesela benim için?

giyim çok sıkıntı değil, zaten herkes aynı giyiniyor mağazada.

makyajsız-fönsüz vs iken de günde yüzlerce kişiyle yüzyüze gelebilecek güzellikte/durulukta/ışıltıda (artık ne dersen) isen, sorun yok. bir de sektör önemli, güzellik-bakımsa "kendine faydası olmayanın bana ne faydası olacak" diyebilecek kadar yüzeyselim ben mesela. erkek giyimse, dezantaj; kadın giyimse kabul görebilir.

marks&spencer. kadın yani genel olarak.

valla ben güzel miyim değil miyim, nasıl görünüyorum bilmiyorum ama bir sorayım madem makyajsız abes durur muyum.

saç neyse de, arkadaş makyaj pahalı birşey ya. alacağımız üç kuruş parayı makyaj malzemesine mi yatıralım /:

gayet iyi görünüyorsundur bence :) bir rimel, bir allık ekstradan belki bir göz kalemi herşeyi halleder. onlara da şimdilik cüzi bir bütçe ayırıverirsin. fondöten, kapatıcı, pudra, far vs ihtiyacın olduğunu sanmıyorum. olsa zaten şimdiye kullanmıştın, demek ki yok.

iş görüşmesinde patronuma: "valla ben öyle milletin arkasında dolanan satıcıya kıl oluyorum, alacağım varsa da almıyoru öyle bir beklentiniz olmaz di mi?" dedim zaten dhsdsgadahs

Baska kedilere acin evinizi. Dusunurseniz benim kedicik hamile, iki ay beklerim derseniz yavrulardan ev arkadasi olabilir size. Kedicigin veterinerinde de ev arayan kediler var, iki ay uzun derseniz oraya da yonlendirebilirim. Istediginiz ses olsun, kedi olsun :)

ehehe. :)
yok ev sessiz kalmalı biraz. bir süredir 4 kedi bir köpek var canım çıktı. zaten evin de kotası bu kadarmış ancak. :/
kısırlaştırın kedinizi siz de :)

Ilk dogumu yapsin da sonra kisirlastiracagim bakalim. Sessizligin tadini cikarin o zaman, bilemedim :)

Emin ol bu akşamki sessizliklerini görmek istemezdin. Evin sessizliğini bu akşamki sessizliklerine tercih edeceğine inan sevgili mutevazi.

Hem zaten geleceksin ki sen bize, eğer gelmezsen seni affetmez benim yavrularım. :)

1-2 gün geçip, o sessizliğe ne kadar ihtiyacın olduğunu anladığında, sana daiyi gelecektir diye düşünüyorum.

olmaz tabi ki de. al yatsın hayvancağız rahat rahat.

kesin al. yoksa koltuğa falan alışıyor ve büyüdüğünde yattığı yeri göçertiyor.
bizim kanepede "kafka göçüğü" var meselam. :/

mutevazi'nin bahsettiği Kafka göçüğünü görmüş birisi olarak diyorum ki; kanepede krater yaratmış resmen. Köpek bakımından falan anlamam ama alın yani. :)

yumusak tip mi sert yatak mi seviyor irki bir arastirin bence.
bende iki kopek biri pofuduk yatak seviyor, digeri nefret ediyor. neye bagli bilemedim.

haklısın
bende içiyorum ama şu geri zekalıyı bırakamayacak kadar aciziz.

çok haklısın.
o değil de bir de yürüyerek içenler var ki onlara çok pis sövüyorum haberleri olsun.

aynen çok iğrenç kokuyor hele sabah sabah içenler

bence insanlar kendileri ne istiyorsa değil etraflarındaki insanlar ne istiyorsa ve onlar nasıl rahat ediyorlarsa onu yapsınlar, öyle yaşasınlar.

kipritin barutu güzel kokar ya :D

duraklarda da, sokakta yürürken de her türlü açık alanda fosur fosur içiyorum. canı çekince şak diye yakmayacak da sana mı soracak? kapalı alanlardaki yasağı destekliyorum. ama gaza gelip abartmamak gerekir.

haklısın, bok bile daha guzel kokuyor, en azından doğal. sigara kullanıyorum ve şu koku bırakmam için en büyük sebep.

bence armani code adlı parfüm yasaklansın, çok sıkası olanlar aralarında para toplayıp özel bi oda yaptırsınlar ve sadece oraya girip sıksınlar, çıkmadan önce duş alıp kıyafetlerini orda bıraksınlar çünkü ben armani code kokusuna dayanamıyorum..

evet yhaaa öyle kokuyolaaar...

sen dumandan rahatsız oluyorum dedin de biz mi kenara çekilmedik ? iletişim denen bir şey var. çok alışıp içselleştirdiğimiz bir durum oldu artık sorunları yaşadığımız kişiyle konuşmayıp arkasından komisyon kurmaya çaışmak.
komşunun gürültüsünden rahatsız olursun, rahatsız olduğun komşu dışındaki herkese söylersin de esas adam bilmez. ama olay apartman toplantısına kadar gider gereksiz.
kokusuysa mesele, beğenmediğimiz yığınla koku var etrafımızda.
dumanın zararı ya da çevre kirliliğiyse mesele, kozmetik kokular zararsız ve ekolojikler mi ?
yürüyerek sigara içtik de yüzünüze mi üfledik ?

"bence insanlar kendileri ne istiyorsa değil etraflarındaki insanlar ne istiyorsa ve onlar nasıl rahat ediyorlarsa onu yapsınlar, öyle yaşasınlar."

hayatımda böyle saçma bir sarcasm da ilk defa duyuyorum/görüyorum amına koyim.


yazıp yazıp sildim. en iyisi özet geçmek;
bencil insanlar siktir olsa gerçekten güzel bir yer haline gelecek dünya...

işbu giride anlayışlı insanlar tenzih edilmiştir.

haklısın, sigarayı bıraktım ama içerken durakta insanların yanında içmezdim, 5 metre yana çekilip içerdim, bunu yapmak zor bir şey değil. üzerine sinen koku da her marka sigarada aynı değil. bazısı leş gibi üzerine yapışıyor bazısı da farkedilmeyecek kadar az oluyor. o yüzden bırakamayan arkadaşlara muratti, winston gibi markalar öneririm. marlboro, parlament falan leş gibi siniyor üzerine.

hee yolda yürürken suratına suratına geliyor ya nefret ediyorum.

bir de otobüse binecekken, herkes onu beklerken binmeden önce kapıda hızlıca bikaç nefes alanlara cok sinir oluyorum, dumanını içeri üflüyorlar bir de kokusunu da anlatamam leş.

24 saat egzoz dumanı soluyan insanların burada gelip de 'öff temiz hava alamıyoruz' diye ağlamasına gülüyorum şuan.

benim içtiğim sigara çoğu insanın pis ağzından güzel kokuyor.

her ne kadar kapalı alanlarda sigara içmenin çok aptalca bir şey olduğunu kabul etsem de, benim nerede ne zaman nasıl sigara içeceğime karışma hakkına hiç kimse sahip değil, rahatsız olduğunu düzgünce belirten insana saygı duyarım fakat böyle insanları kategorize ederek ukalalık yapan insanlara karşı kişisel bir nefret besliyorum.

ayrıca kibritte barut yoktur.

Allah Bülent Akarcalı'dan ve Tayyip'ten razı olsun.

Singapur'da yolda içmek de yasak bu arada. Yanlış bilmiyosam, cezası da 1000 dolar.

kesinlikle haklısın. rezil kokuyorlar.

işin garibi, aslında durakta içmeleri yasak halihazırda. bir tarafı ve üstü kapalı alanlarda sigara içemiyorlar. kapalı alan sayılıyor.

Berbat kokuyorlar evet. Çok rahatsız edici.

Evet elbette iğrenç kokuyorlar. Bir de yeni içip söndürüp yanıma geldiğindeki koku rezalet ya.

Üst baş kokusunu geçtim, konuşmaya başladıklarında ilk gelen koku öf....

Edit: Duraklarda, kalabalık olarak beklemek zorunda olduğumuz yerde yakıp sığır gibi dikkatsizce üflüyorlar, o itin üflediği duman ağzımıza burnumuza girip üzerimize siniyor ya deli oluyorum. Mutlaka uyarıyorum, siktirip gidip ileride tüttürüyor sağ olsun.

Valla ben de parfümle yıkanıp ondan sonra toplu taşıma araçlarına binenlere oracıkta çökmek istiyorum. Alerjik astımım var ve içtiğim sigaranın azdırmadığı atakları parfüm kokusu azdırıyor anasını satayım. Her otobüste de bir tane allahın cezası mutlaka denk geliyor. Ya yapış yapış şeker kokuyorlar ya buram buram baharat tütüyor üstlerinden. Sigarayı milyon kere tercih ederim. Günde 2-3 tane sigara içiyorum, kapalı ortamda içemem, kıyafetlerime sinmesine tahammülüm yok çünkü ama durağın kapalı alanında içmediğim, durak dışında, duraktan uzaklaşarak içtiğim halde gelip bıdı bıdı yapanı da bozarım arkadaş.

Gidin önce parfümle yıkanmamayı öğrenin/öğretin. Dünya bi sizin etrafınızda dönüyor anasını satayım. Sigara içenleri linç edelim, parfümle yıkananlar ortalıkta fink atsın. Onlara niye sesiniz çıkmıyor? Niye otobüste sigara içen biri yanınıza oturunca oflayıp pufluyorsunuz da, parfümle yıkanan biri gelince gıkınız çıkmıyor? Sigara içmenin adabı var da parfüm sürmenin adabı yok mu?

Boya, tiner, egzoz, duman içinde yaşayıp da, sigara deyince temiz hava diyorsunuz ya; cidden kendi kendinize zekanıza hakaret ediyorsunuz, farkında değilsiniz.

tekrar düşündüm de, sigara içenlerin amına koymak lazım haklısınız.

alerjik astımı olup sigara içen birinin bizim zekamıza laf atması süpermiş yalnız.

İzoekoik ve kistik nodüller benign yani iyi huylu nodüllerdir.

çok hafif dozda atarax? veterinere danışın tabi..

Korusev'e pansiyoner bırak, çok ciddiyim sevgili mutevazi.

Du ben şunu editleyeyim de, biri çıkıp ters bi laf etmesin:

Hormon iğnesi işe yaramadıysa, atarax vb ilaçların sökeceğini de hiç sanmıyorum. Ve açıkçası vücuduna bu kadar çok kimyasal girmesindense, veterinerde pansiyoner kalmasını tercih ediyorum. ben evi insan ve kedi yaşayabilir hale getirene kadar pansiyoner kalsa bir şey olmaz. Ama bu kadar kimyasal zarar verecek diye korkuyorum. Vücut olarak gelişmiş olsa da, anne sütü almamış bir bebek o. Bu nedenle pansiyoner fikrine daha sıcak bakıyorum.

pansiyona bırakmam ya, kendiminki aynı durumda olsa bırakır mıydım? yok, o yüzden bu opsiyon yok benim için. idare ediyom bakma kolsuzluk o an canıma tak etmişse demek :D

Seni ne kadar yıldırdığını tahmin edebiliyorum ki; son bıraktığından da fena demiştin son konuştuğumuzda. Oğluşum sağolsun yüzümü yerden kaldırmadı. Sana geldiğinin 3. günü +18 videosu çıktı oğlanın, nerelere gideyim ben :p

Senin bunalmışlığını tahmin ediyorum ve sana kıyamadığım için pansiyon diyorum. Gofret'in ne kadar söz dinlemez olduğunu biliyorum çünkü.

Pazar günü ikinci koluna kavuşacaksın, müjde!

İki gün sonra özledim diye arayacaksın ama neyse :p

Sepet'in sağlık durumu nedir? Boşaldığı yeri yalaması çok anlamsız geldi, ancak kedice bir anlamı olsa gerek.

Sepet iyi mi?

sepet iyi ya, domuz gibi maşallah. bugün kafka'yla birlikte kapıda karşıladılar beni^^ :)

bana da saçma geldi yalaması. sepetten sonra zil de yaladı hatta. giydiğim bir kıyafetti üzerine boşaldığı, belki yiyecek falan dökmüşümdür giydiğimde diye düşündüm ben de.

Oğlan her türlü zarar yaa, gidiyo kıyafete boşalıyo, sonra da onu diğer kediler yalıyo, oooy oy! :)

Sepet Kafka ile seni karşılayacak kıvama gelmiş, süper! :)

Göbeğinden öp o serseriyi. :) (Sepet)

Zil kesin olarak hamile değil, değil mi? :)

doğurmadığına göre değil diye düşünüyorum valla.

uyuyo sepet şimdi, uyanınca öperim. zibidi. <3

Aralik sonunda olcturdum iyiydi sizce yine olctursem mi.

Bece sadece bilinen şeker hastalığı diabetes mellitus yönünden değil de, bir de (bkz: diabetes inspidus) yönünden de incelettirin kendinizi bi endokrinoloji polikliniğine giderek. Önce idrar dansitesine bakarlar, idrar dansitesi düşükse (<1005) hipofiz MR istenir. Sonra susuzluk testi yapılır.Ha deyince konmuyor yani teşhisi ama, diabetes mellitustan daha sevimli bir hastalık en azından. Diabetes mellitus gibi hayatına girdiği andan itibaren hayatının akışını değiştirmiyor. İlacını düzgün kullanırsan, bünye sapıtmadığı sürece sorun da çıkarmıyor. Bünye sapıtırsa da, o da her hastalıkta dert zaten.

Sonra kanda kalsiyum düzeyinizi ölçtürün. Kanda kalsiyum yüksekliği de su tüketimini artırır. Kanda kalsiyum yükselmişse, ne ile ilişkili geliştiğini araştırır, ona göre bir tedavi şeması oluştururlar.

Çok su içmek=Diabetes mellitus diye bir kesinlik yok. Kendinizi ona şartlayıp, diğer ihtimalleri ıskalamayın.

Ha hiçbiri değildir de, psikojenik polidipsidir belki, o da bir ihtimal.

Geçmiş olsun.

Not: Doktor değilim. Diabetes İnsipidus hastasıyım, hem de bayağı tecrübeli bir hasta. :)

Bende çocukluğumdan beri böyle. Gunde 8 litreyi devirdigim oluyor. Evde şeker ölçme seyleriyle açlık tokluk normal. Diyabet belirtilerine uyan bur şikayetim de yok. Belki yapisaldir.

@materyalist imam; günde 8 lt su içmenin yapısal olması çok makul gelmiyor. Bi endokrinolojiye gidin. Böbrekleriniz için çok ağır bir yük günde 8 litre.

Buradan sonrası genel yorum;

İnsanlar çok su içince akıllarına sadece şeker geliyor. Evet, şeker hastalığında su tüketiminin artması, ağız kuruluğu şikayetleri vardır ve hayır, çok su içmek sadece şeker hastalığı belirtisi değildir. Açlık-tokluk şekerine bakıp da, oh neyse, şeker yokmuş denip çok ya da artmış su tüketimi görmezden gelinemez. Şeker yok deyip koyvererek sadece böbreklerinize işkence ediyorsunuz.

doktoruna sorun. ayrıca kemoterapi gören hastaların belli bir süre radyoaktif serpintileri oluyor bildiğim kadarıyla, vücut sıvıları ile.

Doktoruna sorun.

---Buradan ötesi subjektif görüşümdür----

Kendimi bildim bileli hamamları mikrop yuvası olarak görmüşümdür. Hayatımda sadece bir kere rahmetli anneannemin zoruyla gittim, onda da mikrop kapıp 4 gün hastanede yattım enfeksiyon yüzünden. Herkesin kirini akıttığı bir yer ve sıcak (yani mikropların üremesine elverişli) bir yer. Şu durumda mikrop olmaması imkansız.

Değil kemoterapi gibi mikroplara duyarlı bir süreç geçirirken, sağlamken bile göndermem ben anne-babamı hamama.

ben sağlıklı halimle yine gitmem hamama. hiç hijyenik ortam değil. biz kemoterapi sırasında insan içine çıkarmamıştık dedemizi. otobüs, market vs gibi yerlere bile zorunda kalmadıkça çıkarmamıştık. lütfen götürmeyin hamama flan, doktorunuza danışın yine de, bizden çok daha sağlıklı bilgiler verecektir.
ayrıca radyoaktif serpintiyle kemoterapinin hiçbir ilgisi yok. arkadaşın bahsettiği radyoterapi.

abim kemoterapi alırken biz partilere bile gidiyorduk, hangi ilaçları aldığıyla son derece alakalı.
aynı zamanda psikolojinin de önemli bir etken olduğunu unutmayın, adamı cam fanusa koymak çok daha zararlı olabilir, doktor tersini söylemediyse gidin tadını çıkarın,,

benim de babam 5 yıldır kemoterapi alıyor. hiç bir şeyden geri bırakmadık. yemesine içmesine dikkat ettik ama istediği her yere de götürdük. iyi otellerin hamamları evdeki banyodan temiz oluyor. gidin bence madem istemiş.

geçmiş olsun arkadaşım

Hijyen icin uygun oldugunu dusunmuyorum zira ben kemoterapi alirken her bir seye dikkat ederdim..dikkat edin hijyen konusuna..cok gecmis olsun..

Hamamda mikrop olur.
Babanızı çok kötü etkileyebilir.
iyi fikir değil babacığım, erteleyelim demeniz gerekiyor.

Gittik bakalim.

ne farkeder kurt veya degil, yazmaniz bile yanlis bence tartisma istemiyorum yazmissiniz da mutlaka gelir simdi birileri.
turk de olsa amerikali da olsa papua yeni gineli de olsa hayvan hayvan. konusun duzgun bir bicimde, zor geliyorsa dediginiz gibi bir bahane bulabilirsiniz. bu boyle olmaz.

Ailemden biri çok hasta tedavi için buraya gelecek lütfen siktirin gidin de. Mağduriyet falan düşünme. Biraz da sen düşünmeden hareket et hep onlar mı öyle yapacak

tek basinayken yakalayip bu kurdugun cumleleri lisani munasiple once bir kur.
baktin anlamiyor o zaman kapiyi gostermeye kadar yolu var.
korkma.
kooork maaa.

çocuğun işi gücü varmış madem, mağdur olmaz heralde. bi haftada pekala kalacak başka bi yer bulabilir.

uygun bi dille misafirlerden rahatsız olduğunu, evin düzeninin bu olmadığını anlatırsın. aynı buraya yazdığın gibi kız arkadaşını bile davet edemez hale geldiğini söylersin.

şaka mısın abi. bunda utanacak sıkılacak ne var. ben arkadaşım arkadaşlarını getirip yemek falan yemişlerdi bir ara. epey bulaşık çıkmıştı. 2 gün beklemişti bulaşık yıkamaışlardı. dire gittim söyledim abi dedim bu kadar bulaşık 2 gün beklemez. yıkayacaksın dewdim bunları.

ev bu kardeşim. bunun kürtlükle türklükle alakası yok. durumunu çok iyi anlıyorum. sürekli birilerini getirmenden rahatsız oldugunu sakincec ve düzgünce belirt. sonuçta sen ona evini açmışsın adam muhtaş durumdaymış. bu yaptıgı kabalık. bunu düşünmesi gerekir. lan ayrınca ev arkadaşın kiryı ödeyemiyor. sen evine başka adam alıyorsun. hakkaten bok yemişsin. neyse kardeşim. o kürt arkadaşını evden gönderiyorsun bir an önce. baktın artislik yapıyor;

galeri.uludagsozluk.com

Bizde kal bir süre, anlaşırsak yerleşirsin demişsiniz; biz evde sakinliği tercih ediyoruz, bu kadar çok gelen giden bize göre değil, olmayacak böyle diyebilirsiniz direkt.

Yalnız işte aynı iş yerinden olmayaydınız iyiydi. Evde havalar bozulunca, iş yerine banko yansır.

rahatsiz olduk cik diyebilirsin. 1 hafta olmasi bir sey degistirmiyor.
tabii, zaten yapmadiysan, once uyarsan kurallar bu desen kisa bir sure muhlet versen daha iyi.

bence yeni kültürler tanımak için bulunmaz fırsat

La ne konuşacaksın? Konuşmadan anlayacak adam olsa eve adam getirmeden bi destur alır. Eski arkadaşınla aranızda konuşun önce; sonra adama haber verin, abi akşam bi konuşalım deyin, iki kişi alın adamı karşınıza, kardeş biz senin geleninden gideninden rahatsızız, senlik bir durum yok ama bizim düzenimiz bozuldu, kusura bakma, senden kendine yer bulmanı istiyoruz dersin. Korkacak bi' şey yok. İzmir'deysen pm at, üç beş arkadaş biz de gelelim isterseniz. Birer bira söylersiniz bize, mutfakta kalabalık yaparız. :D

elektrik parası iste giderler

fena domine etmiş eleman seni.

valla kimdir nedir bilmiyorum, pek açıklamamışsın belli ki sen de pek bir şey bilmiyorsun eleman hakkında.

bence taşın o evden, boku çıkmış gibime geldi çünkü biraz, hem senin başın ağrımaz hem de böyle durumlarda taşınmak en temizidir, iyi gelir.

umarım bir daha böyle bir hataya düşmezsin, seni domine edebilecek adamla eve çıkma hocam, hatta hiç bi erkekle eve çıkma bi evin içinde 2 erkek takışıyo mutlaka :)

Kusura bakmasın da sonradan gelip seni bu düşüncelere itmeye hakkı yok.birader ev arkadaşımın ailesi gelecek kal bi süreliğine dedim ama bu durum benim de dışımda de.ilk haftadan evi ahıra çeviren adamdan hayır gelmez!!!

alfa erkeği detected :p

milliyetçilik falan siz kendi kendinize gelin güvey olmuşsunuz. gayet bir türk de bir ingiliz de yapabilir bu tür bir hayvanlığı. evinizi açmışsınız ona sonuçta, bunun gibi bir durumda uyarmak gayet yerinde olur. uyarırsanız; arkadaşlarıyla sizi dövecek bir tip mi ? öyle bir tip olsa evinizi açmazdınız bence.

@partizan askşfjasklşfjasklfjasklfjaskfmaaofjkw

Kiz arkasim bana tasiniyor ya da evlenmeye karar verdik evi duzenleyecegiz gibisinden bi bahane olabilir her ikisini de gondermek adina...

He karsina alip konusmak da mantikli tabii ama o arkadas mantikli bi insan olsa evi kamp yerine cevirmeden bi izin fisi doldururdu.

açıkça gitmesini istediğini söyle. zart zurt ederse hiç esneme, pazarlık payı bırakma. gözünün korktuğunu anlarsa hiç şansın olmaz.

Cesaretin yoksa diğer arkadaşını da al beraber konuşun.

uygun bi dille s.ktir git de!

işte bunlar hep tecrübe:)

arkadaşının yaptığı hayvanlıkmış, münasip bir dille konuşup evden ayrılmasını istemen gerek -de, sen niye bunu kürtlükle, ırkla milliyetle bağdaştırıyorsun onu anlamadım. o da ayrı bir hayvanlık bana kalırsa, bunu da eklemek istedim.

lan olm sen mal mısın ? mağdur etmek ne ? sen mal-dur olmuşsun hala neyin peşindesin ,valla ben olsam akşam derim ben senden rahatsızım giren çıkan belli değil dikkat et yoksa bas git diye.
millet kıza trip koyup kapıya koyar adamın evinin önünde arabası var hala kırılır mı diye düşünüp kovamıyor :)
Kov gitsin abicim dönerse yine kov dönmezse en iyisini yaptım dersin :)

"milliyetçilik olsun istemiyorum" deyip "fakat bu arkadaşım kürt" demek.. neyse.

rahatsız olduğun şeyleri uygun bi dille söyle, "kardeş ben sana gel dedim ama şundan şundan rahatsız oldum, gel bu konuyu bi konuşalım" gibi yapıcı bi konuşma yapabilirsin, dilinin saldırgan olmamasına dikkat et. tamam onu üzme ama kendini de yıpratmana gerek yok, sonuç olarak biri evden gidecekse bu sonradan gelen olmalıdır.

vajişimi, güzel şeftalimi yalarken tahriş etmesin diye sakalsız erkek.

sakallı. ama batmasın :(

sakalli ama soyle olacaksa:
4.bp.blogspot.com'shea.JPG

(yani saclarla ve tarzla birlikte uyumlu olmasi onemli yoksa cok kotu olabilir)
sakalsiz da guzel aslinda.

hangi sakallı erkek hangi sakalsız erkek? hepsi için aynı tercih olmaz şimdi... caps ver

Sakalsız. Hele kirli sakal hepten uzak dursun.

Bunları çekici buluyorlar ya, merak ediyorum; yüzünün yarısını saklayan bir adamın nesini çekici buluyorlar?

sakallı ama batmasın ne demek aq.

bunun net bir cevabı yok, adam var sakalla bir kat daha güzelleşiyor adam var sakalla maymuna dönüyor.

zımpara kağıdı modunda yeni çıkmış bir kirli sakal olmadığı sürece sakal veya sakalsızlık arasında fark yok.

adama hem sakal hem saklasızlık yakışıyorsa; sakallı.

Esmer değilse sakallı.

dayanamadım atlıyorum, benim dandik sakalım bile bakanın sayısını arttırıyor. çümkü çenem çoküçük. sakal oran yapıyor. oh be rahatladım. cinsiyete göre sormayın şu soruyu kaarrdeşim.

kumral, kızıl renkte ise kirli sakal ya da top sakal süper oluyor.Hacı hoca gibi kalın telli sakallı erkekler ise çok iticiler.

Sakallı

sakallı elbette. sakal her erkeğe yakışır. sakalsız güzel olan surat bile şahane olur.

4.bp.blogspot.com

böyle sakallı erkek
hatta böyle kır düşmüş sakallı erkek
hatta yaşlandıkça böylesine çekici hale gelen saçına ve sakallarına kır düşmüş sakallı erkek

ps. sakallar batsın.