www.ikea.com.tr bunu kullaniyorum 1 senedir, memnunum

markus kullanıyorum. memnunum. Bence markusun avantajlarından biri şu an sıcak olsa da file sırtlığı sayesinde saatlerce terleme yapmadan oturabilmem. Ben saatlerce belli bir pozisyonda oturulan koltuğu Türkiye gibi sıcak ülkelerde deri almamak gerekli diye düşünüyorum.

Birkaç gün önce Jarvfjallet aldım. İkea'ya gidip hepsini tek tek denedim.

Markus Jarvfjallet'a göre ağır ve sırt kısmı arkaya yatmıyor. Ayrıca bel ve boyun desteği de ayarlanmıyor.

Jarvfjallet'ta minder sert, markusta biraz daha pofuduk gibi ama markus'un sırt kısım malzemesini pek begenmedim.

Deri malzeme olanları düşünmüştüm baştan ama sonra vazgeçtim. Çünkü diğerlerinin kılıfları yıkanabiliyor. Deride yırtılma yıpranma olasılığı daha fazla.

Millberget ancak bütçe düşükse alınabilir.

Bir de şöyle bak olaya Markus'ta olan tüm özellikler Jarvfjallet'ta var ama Jarvfjallet'ta olan tüm özellikler Markus'ta yok.

Koyu gri kumaş markus kullanıyorum.
İşyerimdeki dandik bilgisayar koltuğunun rahatlığı bunda yok.
Ne arıyorum tam olarak bilmiyorum ama içine yerleşme hissi yok bunda. Emaneten tutuyor sanki popomu. Sert anlamında değil bu arada gayet yumuşak.

geçen gün gidip deneyip aldım. Jarvfjallet düşünerek gittim, Markus alıp çıktım.

Benim boyuma (180cm) Markus süper. Ama daha kısa kardeşim oturdu hiç rahat gelmedi. Yani daha kısa-uzun biri jarvfjallet'in ayarlanma özelliklerini kullanabilir. Fakat onun da minderi sert, sırt kısmı bile daha sert.(evet sırt kısmı da daha gergin geldi, bundan çok kişi bahsetmemiş) Markus'un arka filesi daha yumuşak ve sarıyor gibi geldi bana.

Birden çok kişi kullancaksa veya daha kısa-daha uzunsan Jarvf, eğer sadece sen kullancaksan daha rahat olsun istiyorsan bence Markus. Bilmiyorum valla benim belime de tam oturdu popom da rahat :D Ama jarvfjallet öne arkaya da kayabiliyor (oturma kısmı), üstteki arkadaşın "içine yerleşme hissi" dediği markusta olmuyorsa ayarlı jarvfjallette olur büyük ihtimalle.

Markus arkaya yatmıyor derken ne kastetti acaba üstteki arkadaş. Yatıyor çünkü.(hatta sertliğini bile alttaki tekerden ayarlayabiliyorsun) Sol taraftan kolu açman gerekiyor ama, kilitliyse belki.

Bu arada bence de deri alınmaz, koyu gri kumaş olanını aldım.

Cesario'ya ek yapayım, internette %10 kargo parası alıyor ve çok uzun sürüyormuş doğru. (zaten internet stoğunda görünmüyordu)

Şubede de %10 olsa taksiyle götürmeyi deneyecektim ben. (araba yoksa diye yazıyorum). Fakat şubede %5 alıyorlar, ve cuma aldım salı teslim ettiler. Öyle bir randevu sırası var.

Jarvfjallet aldım,5 gün kullandım iade ettim. Öncelikle internetten almanı kesinlikle taviye etmem, ben mağazaların kapalı olduğu dönemde mecburen aldım. hem %10 kargo(100 küsür lira), hem de ürün siparişten tam 3 hafta sonra geldi. aldıktan 5 gün sonra iade talebi açtım, yönlendirdikleri kargonun ürünü gelip evden alması 2 hafta sürdü. Üstüne kargoya iade edeli 1 hafta oldu hala Bursadan İstanbul depoya gitmedi ürün. Ürün depoya gitmeyince parayı da iade etmiyorlar, öyle bekliyorum bakalım.

Koltuğa gelince; 176 / 110 kg adamım, bel fıtığım var. en alçak konumda bile ayaklar anca yere değiyor, oturma yeri çok sert, ve ilginç şekilde oturma yeri kumaş olmasına rağmen çok fazla terletiyor. Bel desteği dedikleri kısım aksine bel fıtığımın daha fazla ağrı yapmasına sebep oldu. Evet her tarafı ayarlanabiliyor, fakat o ayarlanan parçalar oynayıp duruyor ses yapıyor, üstelik daha 5 günlük ürün. Kısaca ben hiç ben memnun kalmadım, ofiste kullandığım dandik 10 senelik koltuk bile daha rahattı.

Domain: sitenin adresi (xxx.com, xxx.net gibi. Yillik 60-70 lira veriyorsun o adres senin oluyor)

Adresi aldin ama dosyalari yuklemen icin bir alana ihtiyacin var. Aha bu da hosting ya da host. Artik ne kadar alana ihtiyacin varsa 100 mb mi 1 gb mi ona gore aliyosun. Yillik bedeli de ona gore degisiyor.

Alan adini aldiktan sonra, hostingle ikisini bagliyosun birbirine (burda firmadan yardim alabilirsin)

@2 çok teşekkür ediyorum ancak yazdığınız bilgileri aldım. İşin ayrıntılı kısmını öğrenemiyorum. Birbirlerine bağlamayı vs. Bunları nereden öğrenebilirim acaba

(git:wpmavi.com )
com ve org hk.

diğer detaylar içinde bu site iyidir.

Hosting ve domaini ayni yerden alinca sorunlarin cozulecek.

Turhost, natro, guzelhosting... gir birine. Hosting paketini secip sepete ekleyince sana domaini soracak. Oraya istedigin domaini yaz, eger bossa onu da ekle sepete. Odemeni yap.

Sifreler emailine gelecek. Ve domainin ve hostingin otomatik olarak baglanmis olacak. Hostingine dosyalari attiginda, adrese girince siteyi goreceksin.

uygun bir ücret karşılığı size bu konuda danışmanlık ve rehberlik edebilirim.

Domain ve hosting için de bu şirketi tercih ederim. www.vargonen.com Türk oldukları için destek hizmetleriyle yazışmak kolay oluyor.

Merhaba, ben olmak istediğin kişiyim, veya bir tık altı.
Bahsettiğin kavramları az çok biliyorsan kendini geliştirebilmenin en efektif yolu gerçek projeler yapmak, sürekli problemle karşılaşmak, sürekli problem çözmektir.

Türkçe kaynak takıntısı olan aramasın.
Bu dünyada her şey İngilizce.
Karşılaştığın her problemi İngilizce aratmalısın yoksa 2007-2008 yılında yazılmış bayat ve sınırlı çözümlerle karşılaşır, problemi daha da karmaşık hale getirirsin.

JQuery'i istemesen de öğreniyorsun zaten. Öğrenmesi basit bir framework. Bunu yaparken bir miktar JS de öğreniyorsun. O biraz daha karışık ama konuyu anlıyorsun az çok.

Admin paneli yazmak gerçekten meşakkatli iş. Çok karmaşık olmamasına rağmen ekşiduyuru'yu sıfırdan yaz desen bana en az bir haftamı alır.

Gerektiğinde template kullanacaksın, gerektiğinde eklenti kullanacaksın, gerektiğinde kendi eklentini kendin yazacaksın.

Hocam bence videolu eğitimlere bulaşmayın. Hiç bilmeyen için fena değil ama madem biraz bilginiz var, proje yapmaya başlayın. Üstteki arkadaşın dediği gibi mesela bir ekşi duyuru klonu yazın. Baktınız rahat yazıyorsunuz, daha sonra biraz daha karmaşık bir şey yazın. Sonra biraz daha karmaşık vs vs. derken bir bakmışsınız epey bir şey öğrenmişsiniz.

BTK'nın eğitimlerini tavsiye edebilirim. Ben PHP eğitimini alıyorum, diğerleri hakkında bilgim yok ama aldığım eğitimde hoca çok ayrıntıya giriyor ve belki de hiç kullanılmayacak kodları bile gösteriyor. Tabi bazen sıkıcı olabiliyor bu durum ama nerenin önemli, nerenin ince ayrıntı olduğunu bilen birisi için gayet güzel anlatımı var. Anlatılan her kodun örneğini yapıyor, nerelerde kullanılacağını söylüyor vs.

Web tasarım kursuna gittim, oradaki sıralama HTML, CSS, Javascript, JQuery, Bootstrap, MySQL ve PHP şeklindeydi. Bu sıralamayı kullanabilirsin.

Son olarak JQuery JS'nin kütüphanesi evet ve JS'nin kodlarını daha kısa yazmak için kullanılıyor. JS bilmeden de bu kısa kodları öğrenmek biraz zorlayıcı olabilir, bu sebeple JS öğrendikten sonra uzun uzun yazmamak yerine tercih etmeni tavsiye ederim.

w3schools.com türkçe çevirileri bulunuyor derslerin. Video olması şart değilse buradan da bakabilirsin.

çalışanın deli gibi hakları olan bir ülkede çalışıyorum.

şirket bana yarın ofise geleceksin dese hayır diyemem çünkü social distancing vs uyduktan ve başbakan da bunu söyledikten sonra sorgulamak bana düşmez. tek itirazım toplu taşıma kullanımı olabilir onu da pik saatleri es geçerek bir şekilde çözersin diyebilirler. ama bu durumda işe 11 da geliyorsan 20 de çıkman gerekir vs diyebilirler.

yönetici olmak zor zanaat ve bu adımları atmadan önce mutlaka hr business partner vs varsa onlarla konuş. ileride gelebilecek davaları önler ve kafanın rahat olmasını sağlar.

ama şu şirket çalışmıyor ben de çalışmayalım istiyorum geçerli bir argüman değil. yemez.

öncelikle işinizde başarılar. sizi anlayamam, yönetici olmadım hiç ama "özellikle çalışanın deli gibi haklari olan ülkede hic degilmis" burada kastettiğiniz "deli gibi haklar nedir merak ettim gerçekten?

Yönetme noktasında zor olan insan yönetmek gerçekten. Ben bir ara kreşte miyim napıyorum diye düşünüyordum.

O benden bunu istedi, bu bana bunu dedi, istediğim işte yardımcı olmadı, az çalışıp çok kazanıyo, terfim gelmedi, zammım az geldi vs. Her işlerinde otur konuş bak. Bir de dış ekiplerden gelip benim ekibimdekilere atar yapan oluyor, onlara ayar ver ekibi koru. Yetmiyor, bu sefer ekipteki biri saçma bir mail atıyor, onu uyar. Firma koruma kısmında da şöyle oluyor: Mesela pandemi döneminde bizim şirket çok iyi davrandı. Gerçekten çok destek çıktılar bizi korumayı amaçladılar çok belli. Ama tüm bayramlarda da kalan zamanı bağlayıp izin yazdık. 1 haftalık iznimiz yandı. Şimdi benim ekip bunu dert etti, yazmasak, çalışsak vs. Orda firmayı koruyorsun mecburen.
Hep bir denge hali ve yoruyor insanı. 3 senedir bu durumdayım. Arada bi kanunları açıp davalara bakıyorum mesela, kimsenin hakkı yenmesin diye. Eğer adil olmaya çalışıyorsan işler çok karışabiliyor.
Arada küsüyorlar sana bir de o çok çılgın..

Neyse ama iyi performans gösterene sürpriz hediye gönderiyorum ben, x2 çalışmaya başlıyorlar bu sefer. Onu görmek sevindirici oluyor. Böyle böyle geçiyor zaman..

Çok garip bir iş, içimi dökme fırsatı oldu bu başlık bana resmen.

sizi iyi anlıyorum.

ekşi sözlük benzeri bir sözlük projem var.
orada bile yönetici olmak o kadar zor ki. herkes her şeyi kendisine en uygun şekilde istiyor. bir kişinin istediği olmayınca hemen adaletsiz olduğunuzdan dem vuruyor. biri birinden şikayet ederken kendisinin şikayet edilecek eylemlerinin farkına bile varmıyor.

yöneticilik, birinin mızmızlanmaları görmezden gelirken, arkadan konuşup şirkettekileri de isyana getirmemesini sağlayıp, şikayetlenilen durumu ortadan kaldırırken hem çalışana "sen ne istersen yaparım" mesajını vermeyip, hem de "elbette arkandayız" iletisini ortaya koyarak, motivasyon-şımarma-önemsememe dengesini korumak demek.

artık kafam yandı gördüğünüz gibi. sizi o kadar iyi anlıyorum ki :)

@ozdek bizde de maske takmak zorunlu degil ulkede ama firma;
Girişte derece olcuyorsun, ellerini jel ile temizliyorsun.
Herkese maske dagitildi, ofislerde klima kapatildi, 2mden yakin en azindan 1 ay boyunca yasak, sabah ve aksam masani silmen için set var vs. Toplu tasima kullanan yok herkeste araba var zaten. Olay neden geliyoruz degil de millet gitmiyo biz niye gidiyoruz.

@meiyisi örnek verirsem; bir çalışanın isi değişti çünkü eski isi artik yok gibi. Ama bu yeni iste başarısız oldu baya kötüydü yani. Neyse burnoutt dedi 1.5 ay calismadi. Sonra isten ayrılacağım ama ayrilma sebebim sizsiniz verdiğiniz is icin iyi eğitilmedim vs dedi ve fransa'da yasalar calisan tarafli. Firma dava acmasin diye anlasarak bitti. Ya da ben mudur olunca bir calisma arkadasim bu konu icin aciklama istedi calisan sendikasina gitti, onlar da hr ve müdürlerle sadece calisana "neden logistics mudur de baskasi degil vs" diye aciklama yaptilar. Gene baska bir calisa' burnout dedi ve isten tazminat ile ayrildi sebebi de onceden iki kisilermi tek kişiye dusmusler onun işi cok fazlaymis bu sebepten burnout olmus, haliyle firma dava ile ugrasmamak icin tazminat veriyor. Ya da bir dönem bu burnouttlar cikinca çalışan sendikasina gidildi, sendika sorusturma baslatti aylarca yok egitimler, anketler falan en az 4-5 ay müdürler bunla ugrasti. Bunlar kötü demiyorum ama bir müdürün isini zorlastiran şeyler.


@icha zamaninda yakin oldugum biri mudurum olunca bana "müdür hayati cok yalniz bir şey, önceden arkadaslarin simdi calisanin oluyor" demişti. Harbiden öyle. Ne kadar calistigim ofisin mudurlugu arkadaslik gibi olsa da her zaman bu durum var. Yani simdi calisana gidip 'haklisin lanet firma neden getiriyor bizi" diyemem yani ama calisan olsam tam tersini derdim belkide.
O hediye olayi var bizde sistemde, cok ciddi olaylarda puan veriyorsun sistemden hediye alabiliyorlar (bende su an kamera telefon falan alacak puan var) ya da sadece yaptiklari isi ovmek için yolluyorsun puan degil ama sistemde bütün herkes gorebiliyor.
Ya misal dün müdür dediki herkes su excele istedigi tatilleri girsin simulasyon yapicaz nedir nasildir bakicaz diye. Bir eleman da noel doneminz girmis ki noel donemini oturup konusuruz. Neyse baskasi bunu almis beni ve benim müdürüm koyup "bize HIC sormadi bile bile, nasil bunu alabilir" falan diye yardirmis cunku saniyormuski bunlar kesin onaylanmis tatil. Yani bize yazmadan arkadasina sorsa çözülecek ama nerde...
Ya da biri var tam ikiyüzlü; misal tatile gitsin sen backup yap. Donunce senin basladigin isi senin bitirmeni bekliyo. Ama o birine backup yapsin, donunce direkt veriyo isleri. Sikinti olunca "e sen dondun senin sorumlulugun" diyo :)

Çalıştığım çokuluslu firmada senelerce uzmandım. Son birkaç senedir (basamak olarak 3-4 level birden yükselerek) yönetici oldum. Birkaç sıkıntılı durum haricinde yöneticilik işini iyi idare ettiğimi düşünüyorum. Bana bağlı takım arkadaşlarımın ve yöneticilerimin görüşü de bu yönde. Hatta yabancı yöneticim ilk senemin sonunda "Zorro, yöneticiliğe doğal bir yeteneğin varmış, beni pozitif olarak şaşırttın" demişti. Her kurumun kültürü ayrı, dolayısıyla benim örneğim size tam uymayabilir ama ne yapıyorum anlatayım.

Öncelikle ben de eleman olarak senelerce çalıştım. kendi yapmayacağım, kendime mantıklı gelmeyen bir şeyi şahsi olarak istemiyorum kimseden. Ama malum bir de "göklerden gelen bir güç vardır". Merkezi yönetim istemişse bunun çok da fazla tartışılacak bir durumu yok. Yöneticiler toplantısında zaten bunu konuşuyoruz, elemanlara "örneğin Corona sonrası işe dönme konusunda" ortak bir açıklama üzerinde fikir birliğine varıyoruz. İletişim bire bir olabilir ama verilen bilginin ve mesajın hep aynı olması lazım.
İkinci olarak kuralları koyup açıklamayı yaptıktan sonra çok özel bir durum yoksa durum üzerinde inatla tartışmak, pazarlık yapmak isteyen tipleri nazik ama kesin bir dille susturuyorum. Bunu TR'de yapmak daha kolay biliyorum ama Fransa'daki meslektaşım da aynı durumda. Dediğim gibi ortak kararlardan bahsediyoruz.
Üçüncü olarak çalışan bazen sendika ile ya da (yerse) dava açmakla tehdit ediyor. Burada çok dikkatli olmak lazım. Bu yolları her zaman kullanma yetkisi var ve saygı duyulacak bir şey. Eğer kararımız zaten burada uygulanan hukuka aykırı değilse kesinlikle pısmadan "hodri meydan" diyebilmek lazım. İlk burnout örneğinizde belki yapılması gereken ilk fonksiyon değişiminde tercihin çalışana verilmesiydi. Eğer zaten çalışan bu tercihi yapıp sonra nitelikleri uygun gelmemişse geçmiş olsun. Bundan sonrasını ben değil hukuk halleder. Ya da firma parasını öder, elemanı gönderir. Burada elemana tazminat ödemek / ödememek sizin şahsi başarı ya da başarısızlığınız değildir, sakın kendinizi o duyguya kaptırmayın. Hayat bu.

@xportant hocam neden bahsettiginizi anlamadim vallaha. Biriyle mi karistiriyorsunuz acaba çünkü is arkadaslarimdan emekliligi yaklasan yok (en az 20-25 yil), is arkadaslarimdan benim yaptigim isi yapmis hic kimse yok ne de ivir zivir is yapıyorum.Bana biriyle karistiriyorsunuz gibi geldi.

İnsanın dünyaya bakışı değişiyor. Daha önceden eski yöneticilerim bana ne demek istemiş, ben onlara neler yapmışım, nerede iyi elemanmışım, nerede kötü elemanmışım hepsinde aydınlanma yaşadım yemin ederim ilk ayımda.

En zoru da, en yorgun ve yoğun döneminde bile yanına gelen her çalışana her zamanki gibi davranman gerektiği. O anda onun dünyası bambaşka ve senin en rahat olduğun günündeki gibi zannediyor seni.

@burfak katiliyorum. Allahtan cok iyi mentor gibi mudurlerim var da bana hep nerede nasil ne yapilir, neye dikkat edilir, hangi durumda nasil davranilir soyluyorlar hep.
Yani misal pandemi dönemi her yer kapaliyken biri izin almis haliyle izni evde gecirmis. Başkasının da izni varmis ama iznini tam en sona otelemis. Digeri diyorki ben otelemesini istemiyorum ben evde kullandim o niye kullanmiyo. Yani açıkçası su muhabbetler bana basit geliyor bilemiyorum ama tabiki o kadar sorun varken bunu basa aliyorsun vs...

Misal simdi gitmis başka departmanlara sormus ise donuyorlar mi diye onlar yok demiş, bana diyorlarki onlar donmuyo biz niye dönüyoruz. Haklilar ama en ust yonetimler bu kararlari veriyorken ben ancak arada elçiyim :)

yoneticilik zor degil.Zorluk, buna karakter olarak uygun olmayanlarin yonetici yapilmasiyla ortaya cikiyor.Yoneticilik karakteri farkli bir olay.Isi bilmekle isi iyi yapmakla cok az ilgisi var

@turkuaz cok iyi yoneticiler gordum ve cok iyi yoneticilerim var ama islerine asla kolay demem. Hem calisani mutlu edip (ozellikle fransa'da cok zor) hem sirketi mutlu etmek kolay degil.
En basit ornegi; proje ertelendi ve normalde proje phase donemi tatil almıyorsun. Otelenince amerika "o doneem tatili olanlar otelesin" diyor ama kadin ailesiyle tatil planlamis. O an psikolojisi nasil denk geldiyse aglamaya başladı nasil yapicam edicem diye. Aha bunu yonetmesi gereken kişi yönetici ve ben bu ise kolay asla diyemem.

Bu arada bir is kolay olsaydi bu kadar para vermezlerdi :)

@logisticsmanager, cok kolay demiyorum zorluklari elbette vard ancak gotunden ter aka aka santiye vs. ortamlarda beden gucuyle uc kurusa calisanlar varken yoneticilik zor demem.Yonetici oncelikle sirket kulturunun uygulayicisidir.Calisanlarin izinlerinin son dakikada degistirilmesi sirket kulturunde varsa maglesef elinden cok az sey gelir ancak bunun da careleri var.Kritik adamlarin izin planlamasini ona gore yapmak, disaridan birilerinin izin planlamasina karismamasini saglamak vb.

@turkuaz agree to disagree diyelim.

ışıklı olanı mı diyorsun?
ilk takışta kırıldı attım çöpe

+1 prizmatik

evet ışıklı olan. nasıl kırdın yaw? type-c olan çok sağlam duruyor.
kablosu baya kalın, kablonun konnektöre giriş noktaları extra güçlendirilmiş.

İphone için olanı aldım.ucu direk kırıldı allahtan telefonun içinde kalmadı çıktı

usb-c konusunda duyuruyu açan arkadaşa katılıyorum
kaptım bir tane, taş gibi duruyor

link yok mu yav?

Hayir. Sadece olecegiz.

Sen bir damlasin, okyanusa karisacagin icin, sen artik ait oldugun yere okyanusa doneceksin. Okyanus olacaksin. Bu soru bu boyutta aklina geliyor. O boyutta gelmeyecek. Şoyle ki, anne rahminde de bi yerdeyim ama neredyim diyordun. Iste ciktin ve burdasin. Burada da neredeyim diyorsun ayni sekilde.

İnanmıyorum. Öğrenmek bu dünyaya mahsus, en azından bildiğimiz anlamda.

bilemeyiz ama kurzgesagt kanalı geçenlerde andy weir'ın egg öyküsünü animasyon haline getirdi kafa açıcı olabilir :) türkçe altyazısı da var

youtu.be

bir yaratıcıya inanıyorum o yüzden evet

Nerde okumuştum hatırlamıyorum. Varsayım o ki, ölümden sonra bir uyanış olacaksa eğer evrenin fizik yasalarından koparak zamandan münezzeh bir formda uyanacağız. İzafiyet teorisiyle de destekliyordu bunu. Haliyle ne olacaksa ölümün hemen ardından, o anda olacak. Bana en çekici gelen fikir bu. Ben şahsen bu şekilde düşünmeyi seviyorum :)

Böyle bir şey olsun çok istiyorum ama inanıyor muyum bilemiyorum. İnanasım var. Lütfen olsun çünkü.

İnanılmaz istiyorum bunu. Ölümden sonrası hiçlik,yani dogmadan önceki bilinçsizlik olursa şayet bu baya hayal kırıklığı olur.Tabi o zaman hayal kırıklığını hissedecek bilinçte olmayacak ya. Ölünce uyanır insan gibi yaklaşımlar var, farklı bir boyuta geçme hali. Bu düşünceler bana baya yakın geliyor. Milyarlarca galaksi,yıldız,gezegen. Devasa bir evren. Sırrını açıklamazlarsa darılırım valla.

Beni bundan çok daha fazla heyecanlandıran evrenin sırrının hayatta olduğumuz zaman içinde çözülmesi.

aslında günlerdir hatta yıllardır bilinçaltımı kurcalayan hatta kemiren bir soruydu bu. Öyle bir soru ki buna herkes inanmak ister gibi geliyor. inanmak isteyince de iş yaratılışa inanmaya gidiyor. Tek bildiğim şey ben buna çok inanmak istediğim için inanıyorum ve beni hayatta tutan, yaşama tutunmama sebep olan düşünce.içimden en azından hep “ nasıl olsa cevaplarını er geç öğreneceksin, yaşamana bak, kısırlı zamanını mutlu geçir” derken buluyorum.

hayır, bunları sadece yaşarken kafanı kullanarak öğrenebilirsin, öbür tarafta bi şey yok.

cocukken hep buna inanirdim. simdi ise olmasini cok istiyor fakat pek de inanamiyorum. sadece ölücez ve film bitecek gibi geliyor.

niye öğrenmemiz gerekiyor ki? her şeyi de bilmeyiverelim. bazı şeyleri bilemeyecek olmanın verdiği bir rahatlık var bence. bilmek lanetlenmektir, cehalet mutluluktur diye boşuna dememişler.

başka türlü bakalım; "tüm soruların cevabını" öğrenmiş olma fikri seni ürkütmüyor mu? düşünsene, her şeyi biliyorsun ve bilecek bir şey yok. ortaya büyük bir "boşluk" çıkar bence insanın zihninde.

Çok sevdiğim bi filozof şöyle der, here şeyi bilmek zorunda değiliz

Kimse bilmiyor. Evet veya hayır diye bir cevabi yok. Evet veya hayır diyen varsa bunlar inançtır.

Tanrı inancım var o yüzden evet. Olmasa dahi öğrenmek isterdim. Gerçi her şey bittikten sonra öğrenmenin ne anlamı olur bilmiyorum.

bir üst evren olmama ihtimali yok bence.
biz kimiz? neredeyiz? bilinç neden var? bir araya gelmiş bir yığın atom olarak bu soruya nasıl cevap veriyorum?

bu durumda yok olmayacağımı düşünüyorum.
yok olabilirim de ama bizi bilinçli olarak yaratan tanrının bizi yok etmeyeceğine, hesap gününe inanıyorum.

sanırım cennete gidenler tüm soruların cevaplarını öğrenecek.

Freebird +1 animasyon herseyi ozetlemis.

Doğmadan önce nasıldın? Öldükten sonra da öyle olacaksın.

Evet. Herşeyi öğreneceksin. Bazıları için iyi ki derken bazen de pişmanlık duyacaksın. Senin dışında gelişen olayları neden merak ediyorsun ki

ayarlardan temayı aydınlık yapıp sonra tekrar karanlık yapmayı dener misin? Bir de kullanıcı hesabından çıkış yapıp tekrar giriş yap. Bende böyle değil.

@himmet dayi iki yolu da denedim düzelmedi:(

ctrl + f5 yapmayı deneyin.

@hayaletimsi düzelmedi yine maalesef.

format atın.

başka bir tarayıcıdan girdiğinde de aynısı oluyor mu?

+ sözlüğü google chrome'da aç.
+ f12 tuşuna bas.
+ geri, ileri, anasayfa ve yenile düğmeleri olan yerde (adres çubuğunun solu) yenile butonuna basılı tut.
+ önbelleği boşalt ve tam yeniden yükle de.

bu da işe yaramadı:/ ben sekmesinde veya başka bir yazarın profiline girince karşılaşmıyorum bu sorunla, bu da ilginç bir ayrıntı.

çocuk mezuniyet balosuna gidiyor, babası da audisinin anahtarını verip eğlen koçum, eğlen yiğidim diyor.

eleman audi ile baloya gittiği için hava 1500, orada okulun futbol takımının koçunun kızını öpüyor, eleman buna bi sopa bi sopa.

bu da audiyle oradan tapa gaz kaçıyor, başka araba olsa kaçamazdı, audi çünkü köppek gibi gidiyo. eve giderken de sopayı yedim ama kızı da öptüm diyor.

1 gram ingilizce biliyorsam arab olayım.

tabi liseliler bilmez , ameriga'da lise mezuniyet baloları çok meşhurdur. zaten 16 yaşında falan araba kullanmaya başlıyolar, bu gavur kızanlarına da aileleri genelde high sukuul bitirince araba falan alırlar. olayın sosyolocik boyutuna enternasyonel bir bakış lazım anlamak için.

@hem şişko hem deli

ah baaaabicim o kadarını biz de anladık. başka bi şey var. başka bi mesaj.

Reklamda Audi anlatılmıyor. Hiç öyle "Audi köpek gibi kaçar. başkası kaçamaz. hızlı araba vauuv süper" mesajı yok.

Herhangi bir markanın insan doğası üzerine etkisini anlatıyor. Tabii reklam özelinde bunu Audi ile özdeşleştiriyor. Kendine özgüveni olmayan, hatta malum abd ergenleri için en önemli olay olan mezuniyete tek başına (partner bile bulamamış) giden bir genç var. Esasında yakışıklı, ama o kadar özgüvensiz ki partiye bile tek gitmek durumunda. Küçük kız kardeşi bile kendisiyle dalga geçiyor.

Babası Audiyi verdikten sonra bile bu değişmiyor. Trafikte kızın biri laf atınca bir anda bir özgüven geliyor. Parti mekanına vardığında müdürün yerine, havalı bir şekilde park edecek kadar kendinden emin takılıyor.

Partiye tek başına gidecek kadar ezik olan çocuk, bir anda partinin güzellik kraliçesini, ortamda partneri olmasına rağmen gidip öpebilecek özgüveni yakalıyor.

Reklamın mesajı da zaten "Sizi cesaretiniz tanımlar" diyor sonda. Finalde de babası da zamanında aynı haltı etmiş ve şimdi evliler.


Mesaj "arabımız hızlı" mesajı değil, Mesaj, "Cesaret sizi tanımlayan şeydir" Tabii bu mesajı Superbowl gibi ABD'nin en önemli spor organizasyonunda "spor-cesaret" ilişkisinin doruğa çıktığı bir platformda vermiş olmak ayrıca mükemmel.

Bunu bilim sınıflarında göstermeleri ise belki de bu analizin yapılmasını, çocukların "cesaret" kavramını sorgulaması içindir. Bilim de cesaret gerektirir filan. Bazı çocuklar "bize bunu bilim dersinde niye gösterdiler anlamadım" filan da demişler. Kimse de "bu sebeple izletildi" yazmamış. O yüzden o kısma bir şey diyemem. Ama öğretmenin temel olarak bu mantık dışında bilim dersinde izletmesi manasız. Birkaç ay sonra mezun olacak çocuklara mezuniyet temalı bir reklam filmi izletmek ilgilerini çeker. O ilgiyle de özgüven ve cesaret kavramları aktarılabilir.

eleştirman'ın yazdıklarına ek olarak ben de eklemeler yapmak istiyorum.

prom olayı amerika'daki liselerde önemli bir yer tutuyor. balodan sonra çiftler sevişiyorlar falan işte.

eleman mezuniyet balosuna tek başına gidiyor, annesi "vaay ne kadar havalısın, ama üzülme, günümüzde çoğu kişi baloya tek başına gidiyor" diyor, küçük kız kardeşi bile dalga geçerek "yok öyle bi' şey" diyor. eleman yakışıklı ama ezik, özgüvensiz; yanına bir partner bulamamış.

ama s6'ya binince işler değişiyor. bir cesaret, bir özgüven geliyor, arabayı okul müdürünün yerine park ediyor. gidip prom queen'i ağzından öpüyor, prom king denen beyaz takım elbiseli pezo da buna "sen benim queen'ime nasıl salça olursun ha?" diyerek sağdan sağlam bir tane yerleştiriyor. prom queen'in öpüş biterkenki duygularına da ayrıca dikkat çekmek isterim, kızcağız kızgın tavadaki tereyağ gibi sıvıl sıvıl eridi gitti.

esas oğlanımız yüzünde muzafferane bir gülümsemeyle eve dönüyor, babasının da zamanında aynı naneyi yediğini öğrenip gösterdiği cesur davranıştan ötürü bir aydınlanma yaşıyor.

bizi tanımlayan şey cesarettir yazısıyla reklam bitiyor.

karakter dediğine göre sanırım michael scofield'den bahsediyorsun.

hayır şu :

eksisozluk.com

inci sözlük ve blog yazarı. adı michael scofield'dan geliyor. Bir Prison Break karakteri.

blog yazıyor; siyaset, güncel olaylar, tarih ve komplo teorileri üzerine. ismi de prison break dizisindeki bir karakterden.

adı cemre.
87'li falan olması lazım.
düşünen bir adam. homeless gibi bir tipi var.
yalnızca kuran'ı referans alan bir inancı var.

Native tecrübesi olmadan React Native bir yerde tıkanıyor. React Native projelerinde native kod'a düşmemiz gereken yerler oluyor. O yüzden orta ölçekli projelerde tek başına yeterli değil.

Her iki platformu da öğrenmek yerine sadece IOS öğrenin, ikisi ile birlikte ne yapacaksınız ki ?

Hybrid gelistirmenin cok bir avantaji yok. tek avantaji "sozde" ayni kodu iki platformda da calistirabiliyor olman ama pratikte o da olmuyor. hicbir buyuk firma hybrid development yapmiyor. Bazi featurelar MVP amacli yapilsa da eger potansiyel goruluyorsa direkt native olarrak tekrar yaziliyor. talasas'in dedigi gibi iki platformu da ogrenmenin bir anlami yok. kucuk sirketler disinda hicbir yerde ayni anda hem ios hem android yazmazsin. iki platformdan birini sec ve orada uzmanlasmaya calis. ortam artik 5-10 yil oncesi gibi degil. iki platform da inanilmaz gelisti ve herhangi birinde uzmanlasmak bile cok zor. ayrica surekli olarak guncellemeleri takip etmen lazim. hangisi sectigin cok da muhim degil aslinda, sen hangi platforrma daha yakin hissediyorsan kendini onu sec.

Flutter neden düşünmüyorsunuz? Hem resmi olarak destekleniyor ve iki ortama da çıktı veriyor. Mobil geliştirme tecrübem yok ama Flutter yaygınlaşmasıyla Reacttan daha iyi bir ortam sağlayabilir diye düşünüyorum.
Ayrıca hybrid değil native olarak geçiyor.

@talasas sadece bir platforma çıkmış uygulama yarım kalmış gibi geliyor. Bir projem varsa tüm akıllı telefonlarda çalışsın isterdim.

@crucio bir yerde çalışmak için öğrenecek olsam haklısınız fakat öncelikli olarak kendime ait projeleri hayata geçirmeyi amaçlıyorum. tek platform da bir üst cevapta yazdığım gibi yarım kalmış gibi geliyor.

@amusan flutter da "çıktı veren" bir framework bildiğim kadarıyla. her iki platforma da çıktı verdiğine göre native değil diye biliyorum.

Eğer B2B hizmet sağlayıp bu işin yazılım tarafından para kazancağım ve bunu da tek başıma yapacağım diyorsanız her iki platforma yönelin ama B2C kendi uygulamalarımı yayınlayıp uygulama içi satışlardan vs.. para kazanacağım diyorsanız android tarafında zaten pek para yok.

Biz B2C tarafta android uygulamalarını genelde IOS'un yanında marka bilinirliği olsun, kendi maliyetini çıkartsın diye yayınlıyoruz. IOS ve Android arasındaki satış rakamlarının farkını görseniz ne demek istediğimi anlarsınız :)

Diğer taraftan da Android platformu çok daha esnek, IOS'da teknik olarak yapamadığımız bir çok şeyi androidde yapabiliyor oluyoruz. Bu altyapılara dayanan özelliklerimiz varsa androidde çok daha iyi çalışıyorlar açıkçası.

ya sen hem girisimci olmak, hem ios dev olmak hem android dev olmak istiyorsun. ustune o isin backend'ini frontend'ini de yapacaksin. tasarimi da kendin aradan cikarirsin. boyle olmaz ki hocam. master of none olmaya dogru gidiyorsun bari mobil tarafta birini secip devam et.

madem iki platforma da yazmak istiyorsun iki platformun da native'ini iyi kotu bilmen lazim cunku ikisinin isleyisi ve gereklilikleri birbirinden farkli. ReactNative ogrensen bile belli bir seviyeede native bilgisine ihtiyacin olacak. eger gercekten boyle birsey yapmak istiyorsan tavsiyem Kotlin ile android yazmaya basla. su anda alpha surecinde olsa da Kotlin MultiPlatform ile iOS ve Server icin de kod yazabilir ve ortak bir codebase olusturabilirsin.

Web tarafında ilerleyeceksen, JS biliyorsan bence react ve react native'i koy cebe. Güzel şeyler çıkartabilirsin. Yine freelance takılabilirsin.

Büyük projelerde cross platform patlıyor dedikleri gibi ama çoğu ihtiyaca yönelik uygulamayı da çıkartırsın bence rahatlıkla.

Android ve IOS'a native olarak yönelmek fazla bir efor ve zaman kaybettirecektir.

Deseydin ki ben web işini çok sevmedim, mobile yönelmek istiyorum.. O zaman mantıklı olabilirdi java kotlin veya swift öğrenmen ama şuan bana pek mantıklı gelmedi.

doğru tabi.
ama öyle olursa neyin duyarı kasılacak?
millet çocuk gibi birbirine bilgiçlik yapıp duruyor.
herkes uzman mk.

bu olay pik yapmadan önce de "maske hiçbir işe yaramaz" diyen tayfa vardı.

www.healthline.com

doğru değil, dediğiniz gibi olsa bile 3. gün sararmaya başlar.

edit: onun yerine evde kendi maskenizi kullanın. yıkayın yıkayın takın.

edit2: www.foxnews.com şöyle haber var. cerrahi maske üzerinde 7 gün sonunda bile bulaşıcı seviyede virüs tespit edilmiş.
ama dezenfekte edilebileceği söylenmiş.

bu da alıntıladıkları makale:

www.thelancet.com/journals/lanmic/article/PIIS2666-5247(20)30003-3/fulltext

Bez maskeler bana çok saçma geliyor. Tek kat bezin ne koruyuculuğu olabilir ki. Onlar sadece tozdan korur

bu konu aslinda bircok kisinin kafasini kurcalayan bir problem, bu teknolojilere yatirim yapmaya deger mi? bunun icin pozitif ve negatif cevaplar var aslinda, ve su sekilde ozetleyebilirim.

pozitif:
- bu teknolojiler web, mobil hatta masa ustu ve server tarafli yazilim gelistirme icin kullanabilecegin teknolojiler. bu nedenle ogrendiginde bilgi birikimin bir alanda kisa vadede para getirmediginde farkli alanlari da deneyebilirsin.
- web ve mobil sayfa ihtiyaci buyuk kucuk sirketler icin kisa vadede bitecek bir sektor degil.
- buyuk sirketlerin de mevcut desktop uygulamalarini daha esnek web tarafina gecirme ihtiyaci nedeniyle buyuk ve orta olcekli sirketlerin de bu konuda ihtiyaci giderek artiyor.
- bu teknolojiler programlama kabiliyetinin en kisa yoldan urune dokulebilecegi teknolojiler o nedenle bilgi birikim ile kisa zamanda uretkenlige gecemek mumkun.
- freelance konusunda calisilabilecek uygun teknolojiler

negatif:

- maalesef gidisat sadece bunlari ogrenerek kisa zamanda para kazanmayi garanti etmeyecek yonde.
- bunlardan html ve css basit teknolojiler sayiliyor ve piyasada calisan insan fazlasi var diyebilirim. bu nedenle rakiplerden ayrismak gerekiyor. html ve css isin sanat yonune dokunan alanlar ve bu konuda isin sanat ve zevk yonunde yetenege sahip olmak onemli. ayni zamanda ux/ui alanlarinda da bilgi sahibi olmadan sadece bunlari yapmak buyuk bir kalabalikta kaybolmaya neden olur.
- javascript ise genis bir ekosistemi olan bir programlama dili. bu nedenle bu dili basit amaclarla da kullanabilirsin, ileri seviye amaclar icin de. piyasa gunumuzde sadece vanilla javascript denilen javascriptin en saf hali ya da jquery gibi nispeten eskimekte olan teknolojiler yerine daha yeni kutuphanaleri kisiden bekliyor. bu teknolojiler react, vue, ve angular gibi teknolojilerin yainda react native vs. giib mobil gelistirme saglayn javascript kutuphanlerini de mevcut vanilla javascript in uzerine koyman gerekiyor. yine ayni sekilde sadece javascript temellerini bilerek buyuk bir kalabalik icinde kaybolmak mumkun.
- bu alanlarda rakiplerden ayrisip dikkat cekecek nitelikte olmak freelance is almanin ana anahtari. bunun disinda alincak freelance isler biraz daha cok tanidik vs ile yuruyen esnaf arasi kucuk ticari isler oluyor. bu tarz islerde de odeme problemi olmasi, ya da yapilan ise gore alinan paraya degmemesi olasi. yani piyasasa kucuk isler yaptiranlar az paraya cok is yaptirma pesinde. o nedenle bas agritabilir.

Benim kisisel tavsiyem arduino kodlama bilmek ve elektronik yetenegi bu teknolojilerde giris seviyesi bilgiye sahip olmaya gore cok daha degerli. gelecegin Internet of Things (IoT) denilen alanda buyuk isler vaad edecegini dusunuyorum. Ornegin akilli evler, akilli is yerleri, guvenlik kamera ve sensor teknolojileri ile ihtiyaclari belirleyip birseyler uretebilirsen cok daha degerli olur. Hele bu bilgini ilerde robotik, cloud destekli object detektion gibi alanlarla ilerletirsen cok daha faydali bence.

ornegin en basitinden gunumuzde turkiyede bircok sitede ve is yerinde giriste guvenlik calisiyor ve bu kisiler giris cikis yapan arabalarin plakalarini elle sisteme girme durumunda kaliyor. bir arduino, bir kamera ve bu goruntuyu bir cloud sistemde isleyip aracin plakasini otomatik okuyup sisteme giren bir kodu yazman bir elektronikci icin cok daha kolay olur bence. yani bir web teknolojisini ogrenmekten daha kolay ve degerlidir bunu yapabilmek ve bu alanda yapilacaklarini son yok, ve elektronik bilgi birikiminin uzerine yapilan bu islerde size rakip cikmasi o kadar kolay olmayacaktir.

Hocam kısa sürede bir şeyler öğrenip hemen para kazanmayı planlıyorsanız benim tavsiyem web değil mobil öğrenmeniz olur, özellikle de iOS. Web kadar büyük bir pazar yok, ama aynı şekilde developer da yok. Ardunio vs. bence gereksiz, yani küçük arduino işleri için para ödeyen birine denk gelmedim şimdiye kadar. Ama küçük bir mobile app yaptırmak isteyen ve bunun için birini istihdam etmek istemeyen bolca şirkete denk geldim.

Yine aynı şekilde wordpress de öğrenebilirsiniz, öğrenmesi kolay ve pazar büyük. Gerçi orada çok rekabet var, ama belki işinize yarar.

Niye html/css/js'e mesafeliyim? Çünkü öğrenmeniz ve uzmanlaşmanız zor, o kadar basit değiller. Kendi başınıza iş yapıp para kazanabileceğiniz hale gelene kadar en az 1-2 seneniz var, o kadar zamanda da motivasyonunuz kaybolabilir. Ha benim kaybolmaz, yaparım derseniz devam edin, ama bunları öğrendikten sonra bir JS framework'ü (mesela React) vs. de öğrenmeniz gerekecek. Ondan sonra bolca iş bulabilirsiniz piyasada. Ama o kadar emek "ek gelir" için değil de, kariyer değiştirmek için harcanırmış gibi geliyor bana.

Not: sanırım işi photoshop dosyalarından web sayfası yaratmak olan insanlar da var piyasada. Ama sektör o yöne doğru ilerlemiyor benim gördüğüm. Hani öyle bir iş bulsanız bile uzun vadeli çok mantıklı bir yatırım olmaz muhtemelen.

ben bunların yanına php de koyarak para kazanıyorum.
ama asıl amacım mobil programlama öğrenmek. o taraf çok daha mantıklı şu anda.

Benim bildiğim bu sitenin indirimli fiyatları herkese açık değil “eğitim indirimi” olarak öğretmene öğrencilere falan bu şekilde satıyorlar, ben öğrenci ya da öğretmen değilim mesela, bana yine ilk fiyattan satıyorlar. Onun dışında site Apple’ın yetkili satıcısı, bi numara falan çevirmiyorlardır diye düşünüyorum ben.

@angelus

kardeşim üniversite öğrencisi. onun adına alıcam. bi numara yoksa veya ellerinde stok yok diye düşük fiyat göstermiyorlarsa çok büyük bir fark var.

Site Apple’ın premium satıcılar listesindeydi en son, baktım şimdi stokta olan ürünlerinde de Eğitim İndirimi olanlar var, yanlış yönlendirmiş olmayayım ben hiç alışveriş yapmadım ama Apple’ın yetkili satıcısında bi sıkıntı olmaz muhtemelen.

parca no'suna gore bulabiliyorsunuz

MVVJ2TU/A diyor mesela verdiginiz sayfada:

ilk 5 basamagindan bulunabiliyor. MacBook Pro (16-inch, 2019) diyor Apple. Zaten daha once 16 inch MBPro yoktu bildigim kadariyla.
support.apple.com

tabi yine de yilini satis sayfasina yazmamak ahmakca olmus. ama fiyat guzel gibi. onlar ihracatla getirip Apple'dan daha ucuza satabiliyor. Apple'da da 16K filanmis verdiginiz sayfaya gore.

su onemli yalniz, 15 gun icinde cihazda bir sey bulursaniz, ya da ne bileyim vazgecerseniz Apple zart diye geri alir. diger taraf mirin kirin yapar. hepsi yapiyor cunku.

Apple urunlerini apple storelar genelde en pahaliya satar. Su ana kadar (abd dahil) hep bu sekilde gordum.

rapidtags.io

Söyleyen anne baba değilse boş muhabbet işte.

Ana baba olsa faydası ne

Gözlemlediğim kadarıyla anne ve babalar evliliğin olumlu bir yanı olduğunu iddia etmekte ve çocuklarının da bu sözde güzel kurumdan faydalanmalarını, çoluğa çocuğa karışıp artık yerini bilmesini istemekteler.

Bir nevi çocuğu okutmak gibi düşün. Çocuk evlenince oh be bunu da hallettik diye rahatlıyorlar.

imrenecekleri hayata sahip insan sayısı -1

Hayır bir de evlendin anlaşamadın diyelim. Bir sürü masrafın parasını mı vereceksin, o durumda sıkıntı yaşayınca destek mi olacaksın.. koskoca bir hayır

sanırım amaç bireyi bi an önce düzenli hayata adapte etme baskısı. bu doğrudur demiyorum, tartışma götürür bence :) ama eski kuşaklar bu zihniyette sanırım.

Anadolu insanı mantığı.

Mesela ben 27 yaşındaki erkek kardeşimin evlenmesini istiyorum. Neden? Çünkü bekar bir insanla evli bir insanın yaşam tarzı bir yaştan sonra çok farklılaşıyor. Kimse üstüne alınmasın, siz böyle değilsinizdir, çevremdeki insanlardan yola çıkarak kişisel gözlemlerimi söylüyorum. Bekar olmak beraberinde çok fazla "özgürlüğü" getiriyor, bu özgürlük başta bireye müthiş bir mutluluk verirken bir süre sonra "mutsuzluğa" sebep oluyor. Evli olmak yüklediği sorumluluk sebebiyle mal-mülk edinme ve tasarruf konularında bireye motivasyon veriyor. Toplum sana farklı davranıyor ve daha çok güveniyor. Kaybedecek bir şeyin olduğu algısı oluşuyor toplumda ve bu yüzden topluma zarar verebilme ihtimalin herkesin gözünde çok azalıyor. Gece gece benim aklıma gelenler bunlar. Evlen baskısı bundan olabilir.

yalnız olmanın insanı delirteceğine ilişkin bir kanı var. (bence çok saçma) bu yüzden insanlar evlen de yalnız kalma delirceksen de karınla/kocanla delir bize musallat olma gibi davranıyor heralde.

+1 isimdeyim gucundeyim.
Bekarım kamuda çalışıyorum evlenenlerin farklı bir ortamı var hepsi muhafazakar geçinir ama ramazanda 1 kap yemek getirmez neden? bekarım çünkü. Yemeğe davet de edilmem evliler arasında böyle bir şey olmuyor. Hadi onu geç kendi kafalarında bir şey yapsan göze batar kendileri her boku yer ama normal görürler eşlerini aldatmak da dahildir buna. Bir sürü saçma sapan şey işte ha ama bu söylediğim şeyler tamamen çevreden gelen. Bunlari ben takmıyorum ama ben evlen diye tavsiyeyi yalnızlıktan kurtulman için verebilirim. Bir yaştan sonra çevremde kimse kalmayacak hale geldi maalesef. Dediğim gibi ortamları bile ayrılıyor onu geç tatile gitsen tek kalacaksın yemeğe çıksan tek. Tek sorunum bu benim.

Evlenmeden beraber yaşıyorsanız hem kız tarafı hem erkek tarafının "elalem ne der" baskısı. Çünkü toplumun ahlak ve ahlaksızlık algısı bozuk.

Çünkü özellikle bizim toplumda bireyden beklenenler, topluma tam olarak girebilmek, birey olduğunun onaylanması için yapman gereken şeyler var. Evlilik, esasında bireyi ilgilendiren bir şey olsa da, her konu hakkında söz hakkı sahibi olduğunu düşünen toplumumuz bu tercihinize saygı bile göstermiyor. Okulunu bitir, askere git, gel, iş bul, yuva kur, çocuk yetiştir ve bu döngüyü sürdür. Hepsi bu.

30'a geldim, "Sevgilin yok mu senin?", "Sana birini bulalım da evlen.", "Mutsuzsun çünkü evli değilsin.", "Türkiye'yi gezeceğim diyorsun ama evlen, karınla gezersin." vs vs yorumlarından ve içi boş tespitlerden bıktım. Herkesin evlenmek zorunda olmadığını, bekar olarak da hayat sürülebileceğini ya da hayatı bir başkasıyla 7/24 paylaşmanın beni korkuttuğunu söylesem de çaresi yok, anlamıyorlar. Bana evlen diye baskı yapanların evliliklerine bakıyorum ve çok da mutlu olmadıklarını görüyorum. Sağa sola evlen diye baskı yaparak bir şekilde bu mutsuzluk dünyasına bir çift daha katma derdinler sanki.

cocuk yapmazsan yaslaninca sana kim bakacak mantigi var

Yukarıdaki tüm cevapların özeti: İnsanlar normal olmayanı sevmez, normalin dışına çıkandan korkarlar. Norm evlenmek olduğu için de herkesten bunu beklerler.

Evlenmeyenleri toplumsal açıdan tehlike olarak görüyorlar. Hele bir de biraz rahat bir yaşam tarzı da varsa ufak bir kıskançlık eşliğinde tehlike olarak görüyorlar. Bence.

insanlar evlenmiyorsa bunda bir tuhaflık var diye düşünüyorlar. ya ayakları yere basmayan biri oluyor, dikiş tutturamamış, ya beklentileri çok yüksek, hayalperest, düzen kuramayan. sağlam pabuç değil ki evlenemedi düşüncesi var.

Evlenme baskısı değil evlenme sakın baskısı içindeyim :D , ayrıca evlen baskısı abime uygulanıyor ve sebebi yerini bil artık al hayatını naparsan yap kafası var çoğunlukla biz ölcez gitcez bu cocugun bi ailesii olsun arkasında duranı olsun mantalitesi var. Farklı bi faydası yok vicdan işi ..

behringer xenyx serisi bunun için daha uygun

www.hepsiburada.com

keyfine parana göre bakıp beğenirsin


behringer'in hiç bir ürününden istediğim performansı alamadım.

detay vermemişsin hoparlör ne? aktif mi pasif mi? bağlantı tipi ne? amfi var mı?

yamaha her zaman behringerden daha iyidir

www.hepsiburada.com

@hem şişko hem deli hocam selamlar. şu (www.hepsiburada.com) benim için uygun gibi görünüyor fakat kafamı karıştıran şeyler var, işin içinden çıkamıyorum.

öncelikle bu cihaz usb ile bilgisayara bağlandığında bilgisayarın giriş aygıtı mı oluyor çıkış aygıtı mı oluyor?

bu cümleyi yazarken bile kafam ısınıyor. yani bir main mix var, oradan direkt hoparlörlere çıkış alacağım. veya şöyle deneyelim:

benim amacım bu cihazı bilgisayara bağlayıp internet üzerinden radyo yayını yaparken;

1 - buna ipad üzerinden müzik vermek, gerektiğinde mixer üzerinden müziği kısıp açabilmek. bu tamam sanırım (line in)

2 - başka bir cihaz üzerinden bu cihaza skype/telefon konuşmasını vermek. gerektiğinde bunu sadece kulaklığa alabilmek. (2-track?)

3 - bu cihaza mikrofonumu bağlayıp gerektiğinde mikrofonu kısıp açabilmek.

4 - mümkünse gerektiğinde skype'a giden sesimi de mute'layabilmek?

bunların birçoğunu windows üzerinden de yapabilirim ama elimin altındaki fiziksel bir cihazla yapabilmeyi umuyorum.

müzik/telefon/mikrofon - 3 giriş
skype - main mix (radyoya) - kulaklığa - 3 farklı çıkış

bir de düğmeler var bunun üstünde, ses main mix'e mi gitsin kulaklığa mı gitsin diye.
kulaklığı komple kesiyor mu main mix'e gitsin deyince?

anlatmaya çalıştım ama oldu mu bilmiyorum.
siz sanırım bu işlerden anlıyorsunuz. yardımlarınızı rica ediyorum.

yaş konusu abd de takıntı seviyesindedir. sana kimlik fotonu yolla falan demediklerine göre o iş yalan olmuş. tinder o kadar önemliyse telefon şirketine gidip tel numaranın başını değiştir 544 ise 45 yap. ama ben olsam yapmazdım . dersen ki yok abi istiyorum ben bunu illa bimden 65 liray ahat al başka yolu yok. adamlar 17 yaşında biriyle seks yapan yetişkinleri bile süründürüyor.

Virüsten korkup yeni hat almak için dışarı çıkmıyorsun ama Tinder'da profil açıp ordan biriyle görüşmeyi planlıyorsun. Sence mantıksız değil mi?

Bu kadar istekliysen yeni bir numara edinmekten başka çaren yok belli ki.

Bir arkadaşınızın numarasını kullanma imkanınız var mı?
Anladığım kadarıyla maille giriş yapıyorsunuz ama numaraya onay kodu tarzı bir şey gönderiliyor. Uygulamanın kullanıldığı telefonla verilen numaranın farklı olması bir sorun teşkil eder mi bilemedim ama denenebilir bence.

internette numara satıyorlar tinder için.
2-3 liraya yabancı numara var.

benim başıma başka bir uygulamada bir benzeri geldi. kuzenin numarasından aldım şifreyi. ne olacak ki annenden falan yapıver. hahah.

merhaba. ben de podcast yapıyorum ve kaliteli ses kaydetme şansım yoksa hiç yapmamayı tercih ediyorum. podcast olayında bence en önemli etken temiz bir ses dinlemek.

Ses kalitesi çok önemli, en önemli şey hatta. White noise olmamalı, cızırtı olmamalı. Bunun için sadece senin değil karşı tarafın da mikrofonu iyi olmalı tabii. Discord üzerinden yapılan canlı yayınları podcast haline getiren yayınlar biliyorum, gayet başarılı. Discord deneyebilirsin.

etkiliyor, Youtube'da çekilen bazı videolar var mesela izlemek gelmiyor içimden. görüntüsü kötü hadi görüntü önemli değil ses de kötü.

alternatif olarak yapabilirsen normal sohbet ederken sen kendi sesini kaydet, karşı taraf kendi sesini kaydetsin, ses kanallarını birleştir sonra.

ben de tam tersi podcast içeriği iyiyse ses kalitesini bir miktar gözardı edebiliyorum

internet üzerinden hazırlanan bazı podcastler gayet dinlenilebilir iken bazıları kötü oluyor işimdeyim gücümdeyim'in dediği gibi bazen sonraya saklamak daha iyi oluyor

bir deneme bölümü kaydedip paylaş içine sinmezse

ses kotuyse icerige odaklanamam. kotuyse bile dinletme sansi olur ses iyi oldugu muddetce.
video podcast ise cok takmayabilirim.

Hocam ses çok önemli, ben genelde bulduğum yeni podcastleri de dinliyorum. kaliteli kayıt yoksa ızdırap oluyor. ancak akyp üzerinden yapıp kaliteli kayıt sunanlar da var

17 yıl öncesinden(2003) cevap gelsin; eksisozluk.com

Php, html yeterli, github'da klon scriptleri var, internette de mevcut, ilk açıldığından beri

2003 tarihli entry editlenmeden duruyor.

on yedi sene öncesinin teknolojisi ile günümüz çok farklı. bi dünya şey değişti.

yapmak istediğim sözlük klonu degil, sözlük benzeri bir site.

ben yaptım, çalışıyor.

html, css, javascript ve php bilmeniz gerekiyor.

www.amazon.com.tr

xbox gamepad konusunda müthiş bence. ben hala 360 controller'ını kullanıyorum o da mis gibi aslında. yalnız windows 10 ile uyumlu yazıyor. onu araştır bunu almayı düşünürsen.

edit: www.hepsiburada.com

şu da işini görür ben bunu kullanıyorum gayet memnunum ama bendeki kablolu. kablosuz senin windows'ta çalışıyor mu onu da araştır önceden.

Steam kontroller alabilirsiniz.

Yaklaşık 7 yıldır Logitech f710 kullanıyorum. Her işimi görüyor, hala da sapasağlam

8 seneyi geçti
Logitech f710 efsanedir

www.google.com

bunu kullanıyorum gayet memenunum

Ben de Xbox gamepad tavsiye ederim.

En kalitelisi Xbox One Gamepad.

F/P olarak en iyisi Logitech F710.

Datetime a Cast uygulayıp Date e çevir, ardından iki sütun da Date olacağı için kıyaslayabilirsin.

www.tutorialspoint.com

buradaki cevapları denediniz mi? stackoverflow.com

select * from tablo where date_sutun = DATE(datetime_sutun)

Abi gidin hastaneye neden gitmiyosunuz?
covid testi yapılması lazım. geç kalmayın, mutlaka gidin.

@işimdeyim gücümdeyim belirtilerden çok azı var, bronşitse faranjitse orada Corona kapmasından korkuyorum.

diyorlar ki 3 Nisan'a kadar çok kritik hastaneler, ilk kapanlar hastaneleri doldurdu şu an. haklı olabilirler. Sadece nefes darlığı var ateş yok öksürük yok diye test bile yapmayabilirler şu an. yanılıyor muyum?

Yaşı kaç

@ycm yaş 60

hastaneye gideceksiniz. biz doktor muyuz?

''öksürük yok, ateş yok, dolayısıyla bence Corona değil''

sence ile olmuyor o iş, solunum güçlüğü çekiyor baban, tabii ki de hemen hastaneye gidin. öksürük ve ateş olmak zorunda değil ki corona olması için.

coronada en büyük belirtiler yüksek ateş ve kuru öksürük ile nefes darlığı. babanız bana göre psikolojik olarak hasta hissediyor.

r10.net'e yazabilirsin, satacağın kişiler bu forumdaki insanlar.

Siteni satarken önemli olan şeyler içindeki içerik sayısı ve kalitesi, sitenin konusu. Yazdığın içerikler atıyorum güncel bir olayla ilgiliyse ve sadece 1 haftalık hit getirecekse (ilgili olayın devam ettiği süre kadar ya da) bu hiçbir şey ifade etmez. Bugün 100 kelimesi 2 liraya blog post yazıyorlar. Girdiğin içeriğin anlamlı ve kaliteli olması gerekiyor bu nedenle.

Bunun dışında wordpress eklentileri, yüzde bilmem kaç seo uyumu vs. bir şey ifade etmiyor. İçerik kaliten iyiyse ve bu içerik ömür boyu hit getirir diyebiliyorsan ona göre fiyat belirlersin verdiğin emeğe. Siteyi görmeden şu kadar eder diyemeyiz.

özelden adres alabilir miyim?

Özelden adresi alabilir miyim sitenin?

Fiyat genelde aylık gelir baz alınarak hesaplanır. Muhteşem bir domain veya çok kaliteli ve geniş içerik de para edebilir. Adresi paylaşırsanz bir inceleyelim

Facebook'a sikayet edin :) benim icin yasak, anneme net soyledik, karsi tarafa saygi gostermekle alakali, sevgi ile degil, sizin icin onemli ise talep etmek en dogal hakkiniz

belli etmeden babanın şifresini alıp paylaşımları sil.

not: keşke babam olsa da bütün fotoğraflarımı paylaşsa be.

Paylaşım ayarlarında kesin vardır.

Etiketledigin fotograflar, onayin olmadan senin sayfanda yayinlanmiyor. Boyle bir ayar vardi.

Oturmak için alacaksanız ne kadar erken alsanız o kadar iyi, hatta şu sıralar iş yok para yok psikolojisi ile oldukça iyi pazarlıklar yapabilirsiniz.

Şu sıralar kimsenin ev almakla falan uğraşacağını sanmıyorum.
Bu yüzden satıcının gözünde siz değerlisiniz.
Pazarlık eliniz güçlü.

ben olsam yaza kadar beklerim. kriz ne derece derinleşir, piyasalar ne halde olur bakmak isterim. etkilerini görmek için biraz sabırlı olmak gerekir gibi geliyor bana.

@anarsika +1
Krizin ne kadar derinlesecegini bilmiyoruz önümüz ramazan. Çok zorlu bir süreç olacak tahminimce.
İsimdeki gücündeki arkadaş da hakli. Siz vadide bir zambaksiniz artık :) şimdiden araştırmaya baslayin. İçinize sinen olursa alırsınız zaten de pazarlığın çılgın tekliflerin cilkini çıkarmakta beis yok bence

İmkanınız varken beklemeden almanızı tavsiye ederim. Emlak piyasası hiç bir zaman durmayan uzun vadede her zaman yukarı yönlü bir piyasadır. Geçmişte ekonomik krizlerde, 1. Dünya savaşı, 2. Dünya savaşı dönemleri, askeri ihtilal dönemleri ve terör olaylarının sık yaşandığı yıllarda bile emlak piyasası uzun vadede hep yukarı çıkmıştır. Ayrıca şu an son yılların en düşük faiz seviyesindeyiz böyle bir fırsat varken kaçırmamanızı tavsiye ederim.

kendiniz yerlesmek icin konut alacaksaniz piyasaya bakmayacaksiniz.

Fikirlerinizi paylaştığınız için teşekkürler. Sosyal izolasyonumdan çıkıp ev dolaşmayı, emlakçılarla muhatap olmayı göze alabilirsem fena fırsat değil gibi o halde. Pazarlıktan hiç anlamam ama acil ev ihtiyacım olmadığından kendimi ağırdan satabilirim herhalde.

Çok fazla emlakçı gezmek yerine bir kişiyle çalışabilirsiniz gayrimenkul danışmanının işi zaten bu sizim adınıza uygun portföy bulmak. Ayrıca genel olarak hepsinin ortak bir havuz sistemi var.

Sen de bunu yedin xd. Yedisinde neyse yetmisinde de odur. Ama simdi sen bunları sana inat yapmadığını düşünürsün

Bazı sevgilileri çok daha fazla seviyoruz, onun için yapmam dediğimiz şeyleri yapıyoruz. Yani size karşı sevgisi yeni sevgilisine karşı olan sevgisinden çok daha azmış. Kendini aşamamış size karşı.

Yok kendinde arama. İnsanlar değişiyor. Bazısı daha ne istediğini bilmiyor oluyor. Bana zamanında “içme/gitme” diyen erkek arkadaşımın değerli eşinin şarap içtiğine şahit olmuştum. Zulmü banaymış diyorum ben. Ha gerçi o bunu “müslümanın görevi” olarak tanımlıyordu, o ayrı :)

çok normal bir durum. yapana değil yaptırana bak derler

aradığı sende yokmuş.

lafım meclisten dışarı, bazıları yapış yapış romantizm peşinde olmayabiliyor.

zeka, mizah, merak ve daha bir sürü unsur var bir insanın "sevgilisi"nin ağzına bakabilmesi için.

bazen bir insanla nasıl başladıysa öyle gidiyor. başka birine yeni bir arayışla başlangıç yapmak farklı bir olay. insan herkesin yanında başka biri olabiliyor. annene babana, iş arkadaşına, sevgiline.. bunu da öyle düşün. kendinde arama.

bu değişiklik geçici de olabilir, içinde yoksa uzun sürdüremez, iki ay sonra tekrar bak

Buna alınıp üzülmeye gerek yok. Belki duygusal boşluktaydı ve birden yüksek bir giriş yaptı. İnsanlar değişebilir, ruh halleri değişebilir. Size daha az değer verdiğini göstermez. Her ilişki farklı biçimde kurulabilir. Annenizle babanızı eşit sevebilirsiniz ama babaya her şakayı yapmazsınız di mi?

Bir süre sonra ilişki monotona bağlıyor. Herkes için bu aynı. İlişkinin başında sizin de aranızda romantik mesajlaşmalar, hediyeleşmeler falan geçmedi mi? Yeni biriyle başladığında dokunmak bile insanı uçurabiliyorken ilişki ilerlediğinde sevişirken bile monotona bağlanabiliyor.

senden ders çıkarmış işte
değişerek gelişmiş

wix kesinlikle daha iyi katılıyorum. wp'de tasarımı satın alıp şablonu değiştirme üzerine kurulu bir ekosistem var. ama en azından kontrol bende ve bedava.

Tasarımcıyım derken, grafik tasarımcı mısınız?
Wordpress, PHP programlama diliyle yazılmış açık kaynak kodlu ve çok zengin bir scripttir ve evet PHP veya en kötü ihtimalle HTML+CSS bilmeden üzerinde özgürce oynama yapabilmek imkansızdır.

Wix amatörü eğlendirir.

Wpde, wixten çok daha detaylı oynamalar yapabilirsiniz. Fakat bunun için kod bilmeniz gerekiyor.

Wixte ise pek çok şeyi kolayca yapabilirsiniz. Ancak en nihayetinde mutlaka bir sınır vardır, ondan öteye gidemezsiniz.

Wp bambaşka.

page builder kullanarak wp'de işi daha kolaylaştırabilirsin.

en popülerden biri elementor mesela. free olarak astra theme + elementor ile kod bilgisi olmadan çok güzel işler çıkarabilirsin.

www.youtube.com

elementor vb yardımcılarla wix'den her şekilde daha güzel sonuçlar elde edilir.

Evet Wix amatör işi. Ve sınırlı elbette. bir yere kadar gidiyor tasarımlar.

grafik tasarımıyla uğraşıyorum evet. işim o değil ama.

elementor önerileri için teşekkürler. @jugador, @scudman1

boktan bir durum.
maskeni takıp gidip döneceksin.
ağzına yüzüne dokunmayacaksın.

cenazeye dezenfektan götür. kadınlar erkekler ayrı taraftaysa iki şişe götür

Gitmeyeceksiniz tabii ki. Salgın bu, öyle basit bir şey mi?

defin ve cenaze dışında baş sağlığı ziyaretleri ve mevlüt gibi şeyler ertelenmeli.
olması gereken bu.
ama olur mu bilemiyorum.

baş sağlığına habersiz gelinmesi durumunu bilemem, ama cenazeden sonra mevlüt yapıldığı için cenazeye gelenlere mevlüt olmayacağı bilgisi verilebilir mesela.
en azından o şekilde önü kesilir.
40'ında falan o zamanki duruma göre mevlüt yapılır.

nişanlınızla işin başından beri karantinada olduğunuza göre o da bu konuda bilinçli ve duyarlı demektir.
belki bunu teklif edebilir ya da önerebilirsiniz, o da ailesiyle konuşur.
çünkü onun ailesinin sağlığı da söz konusu.
siz en kötüsü uğrar, hemen çıkarsınız, ama nişanlınızın ailesinin evine şu süreçte girilip çıkılmasını o da istemez bence.

başınız sağolsun.
tabiiki mevlüt başsağlığı vs ertelenmeli. dini ritüeller bunlar ama şu an kabe kapalı yani daha ne lazım ciddiyeti farketmek için?
cenaze sırasında da kendinizi hat safada koruyun. eve gelen olursa da kibarca geri çevirin kapıdan.
kapıda kuryeyle konuşurken bile maske takıyoruz neredeyse.

"insanlara virüs var, başsağlığına gelmeyin diyemezler" değil diyecekler.

aşırı laftan anlamayan bir kitleyse de, evde sizden birinin corona şüphesiyle karantinada olduğu haberini yayın, ne yazıkki aklıma başka bir çözüm gelmiyor.

"Salgın hastalık riskinin bulunduğu durumlarda cenaze namazının, olabildiğince az sayıda kişiyle ve bekletmeden kılınması tercih edilmelidir" bu diyanetin açıklaması.
başsağlığı için de evet aynen öyle demeleri gerekiyor, lütfen baş sağlığına gelmeyin. olması gereken bu. rahmetli de bunu isterdi eminim.

geçen ctesi babaannem vefat etti. cenazeyi evden belediye geldi aldı, yıkandı etti, getirdiler evin önüne, bir dua, sonra 10 kişi gittik gömdük geldik. camilerde zaten cenaze namazı olmuyor, mezarlığa da kabul etmiyorlar fazlasını. e mevlüt işini de siz iptal edin.

aslında olması gereken hiç gitmemek ama yapımızda var, gitmeden yapamıyoruz maalesef.

Geçen hafta bi yakınımız öldü. Defin bir şekilde halledildi. Sonrasında taziyeye gelenlere yapacak bir şey yok malesef. Mecburen eve aldık, kolomya dezenfekte ile korunmaya çalıştık.

açılıyor. google da " is it down for me" diye aratıp teyit edebilirsiniz.

@ozdek siteye erisebiliyorum kullanici girisi noktasinda sorun mu var demek istedim.

giriş de yaptım sizin için. çalışıyor. aynı kullanıcı adı.

login için ayrı bir sayfaları var. orası bende de çalışmıyor.

sebze-meyveyi beyaz sirkeye batırın. temizlik sirkesi olarak da geçer.

Ben silebildiklerimi kolonya ile siliyorum; bazılarının kutularını, posetlerini direkt çıkarıp atıyorum. Örneğin bakliyatlari direkt kavanozlara aktarabilirsiniz. Yine tuvalet kağıdı, kağıt havlu ambalajlarinda aynı yolu izleyebilirsiniz. Şişe, konserve gibi şeyleri de suyun altında bulaşık deterjanı ile yıkıyorum. Meyve sebzeyi önceden de yarım saat sirkeli ve karbonatli suda bekletip sonra yıkayıp kuruturdum; aynen devam. Yeşillikler için kurutucu alırsanız sonrasında kaplara koyup 1 hafta kadar bozulmadan saklayabilirsiniz.

Bahsettigim kurutucu şu; www.ikea.com.tr

CnnTurk’de doktor tam da bundan bahsediyor şu an. Yüzeyden virüs bulaşması rastlanmamış bir şey diyor. Virüs de max 6-8 yaşayabilirmiş bir yüzey üzerinde.

@juninho77, sorun da burada zaten. Siz almadan yarım saat, bir saat önce alacagınız ürüne virüs taşıyan birisi dokunduysa ve siz o ürünü alıp evinize soktuysanız???

Tüm bu ihtimaller ve detayları düşünmek, dahası önlem almaya çalıştıkça aslında enfekte insanların her gün başkalarını enfekte ettiğini bilmek ve bu sonsuz döngü...gücüm tükenmeye başladı yavaş yavaş:(((

@fraise, ambalajları en baştan boşaltmak çok mantıklı, sağolun.

@anthemis, hayır kafayı falan yemediniz; sadece normal bir zamanda yapmayacagımız şeyleri yaparak olabildiğince güvende kalmaya çalışıyoruz ama bu çok zor:(( En son 2 sefer bunu denedim, iflahım kesildi herşeyi sil, yıka, sabunla.

Şimdi gördüm, sayı gene artmış, ki bu sadece tespit edilenler. Artık sinirlerim çok bozuluyor. Bu saydıklarımızı bile ne kadar yapabileceğiz? Bunu ne kadar sürdürebileceğiz?:(( Ailemi korumak istiyorum, çok kaygı içindeyim:(

Salata marul gibi sebzeleri önce karbonatlı sonra da sirkeli su da 15er dk bekletin diyordu diyetisyen. Tabi bu iki işlem ayrı ayrı

Yuzde 70lik etil alkole ulasabilirseniz fısfısa koyup ambalaj yuzeylerine püskürtebilitsiniz. Meyve sebze icin iyice yikayip soyup pisirmek.

Kaynanam bütün ürün ambalajlarını çamaşır sulu bezle temizliyor. manyak ettiler milleti.

Çamaşır suyu ile dezenfekte etmek benim açımdan zor ve sakıncalı da olabilir, çok iyi durulanması lazım çünkü.

Yeşillik için normal zamanda karbonatlı tuzlu sirkeli suda bekletiyoruz zaten ama şu an bunu yapmak yeterli mi emin olamıyorum sadece.

Katkıda bulunan herkese teşekkürler.

şöyle bir yazı yazmıştım tam da bugün:
kelimelerbenim.com

Kendi posu yoktur, firmadan kendi carisini düşürecek şekilde çektirecek. Geçici olarak açın adam çeksin kapatın. Yapan çok yer var. Daha geçen gün pimapen ücretini öyle ödedim

aynısı bana oldu.
pos cihazları yok. direkt akü distribütörünü arayıp kart bilgilerini verip çektiriyor parayı.

mümkünse küçük bir limit belirleyip sanal kart oluşturun.

n11'de mağazası vardır oradan çekecektir diye düşünün. adam doğru diyor.
n11 değildir de çalıştığı firmanın sanal posunu kullanıp borcunu düşürtecektir. daha önce bisiklet almıştım bu yöntemle. ülkemdeki pratik zeka beni hayrete düşürür hep.

kardesim posu bile olmayan adamdan aku falan almayin, istanbuldaysan pm at, bir yere yonlendireyim biz tum tanidiklar oradan aldik akuyu istanbulun en uygun fiyatli yeri aku konusunda

fuar mı var yahu?

hayır başka bir iş için gidiyorum, son durağa kadar gideceğim yani

bir buçuk saat iyimser bir tahmin sabah 8 için. siz onu 1.45 yapın.

50-60 lira

bence görür.
ilk bakışta ne olduğunu anlayabiliyor insan.

fakat benim eklemek istediğim bir şey var, bunca yıldır internetteyiz içerik kaliteli ve ilgi çekici olduğunda domainden bağımsız olarak iş görür oluyor.
yani tenceretava.org yapıp bunu bmw blogu yapsan da iş yapma imkanı var.

içi doldurulursa iş görür tabii

bmw bir seneye kalmaz mail atar ya siz verin ya biz zorla alalım domaini diye.

içinde bmw geçen binlerce domain var. yukarıdaki olayın başınıza geleceğini sanmıyorum.

o pahalı lensin önünde halka ışık var, muhabbet o.
makro fotoğraf çekeceğin için performansı iyi olur.
ucuz lensle kulaklığa yaklaştığında ona her taraftan ışık veremezsin, gölge yaparsın.

üstteki arkadaşa ekleme olarak lenslerin önüne takılacak bi ring ile iş çözülebilir. profesyonel olarak bu işi yapmıyorsanız 24 mm kesinlikle iş görecektir. (git:www.hepsiburada.com )

ürün fotoğrafında lensten önce ışığa yatırım yapsan çok daha fazla işine yarar bence. şu ürün koyma kutuları oluyo lightbox diye geçiyo sanırım, o mevzulara bi bak bence lensten önce.

Gönderme.

Ne yapayım mı ? Tabii ki göndermeyin , ha 500 tl mühim değil sokağa atılacak param var der iseniz verin gitsin.

bir daha muhattap olmayacaksan borç verme. güveniyorsan ve görüşmeye devam ediceksen ver
üçkağıt kokusu alıyorum ama ben olsam vermezdim.

en başta net olsaydın keşke böyle sürekli karar değiştirmen hoş değil tabi

Durumu ailenizin öğrendiğinden, sizinle kavga ettiklerinden, ailenizi kıramadığınzdan bahsedin. Bir daha da konuyu açmayın. Hatta mümkünse bir daha görüşmeyin. Ne olursa olsun parayı vermeyin.

tabi ki gönderme. o para büyük ihtimal geri gelmez ama yeni bir direksiyon hocası bulabilirsin.

illa vermek için deliriyorsan elden ver ve unut ama verme.

Sakın verme. Galiba tek kadınsınız başınıza bela olur. Ders bile alma.

bu soruyu sorman bile hata.
kesinlikle verme o parayı.

Sakinnnn sakin

vermemeni önerir, bir daha da iletişime dahi girmemen gerektiğini hatırlatırım.

ben direksiyon hocası olsam, çok sıkışsam, öncelikle şunlardan borç isterim: annem, babam, kardeşim, yıllanmış dostlarım, sevgilim, işyerim, işyerimden samimi dostum, babanne-anneanne-hala-dayı-teyze gibi en az on akrabam, kuzenlerim, olmadı banka. normal bir kişi aşağı yukarı böyle bir liste çıkarır. ki bu liste en az 50 kişiliktir. sonda da banka var. bu kişi demek ki bütün bu seçenekleri tüketti, sana kadar gelmiş. internet sitesinden tesadüfen tanışıp ders verdiği kişiye kadar borç istiyor. yani, senden daha çok samimi olduğu herkesten istedi ve yetmedi.

bunlar da demek oluyor ki, o parayı ya sana göndermeyecek, ya da tosuncuk taktiği ile önce verip, sonra çok daha fazlasını alıp onu vermeyecek. sen de kendini enayi gibi hissedeceksin. birkaç defa hesap kitap yapıp istesem mi diye düşündükten sonra rica edecek, sonra artık sormaya bile çekineceksin. çok üzecek bu olay seni.

hayatta hiç kimsesi yoksa ve senden istecek kadar kötü duruma düştüyse bırak da "benim hayatımda 500 daha isteyecek neden kimsem olmadı" diye düşünsün.
o 500 lirayı da git yakınındaki bir öğrenci evine ver, doğalgaz faturalarını ödesinler. geri gelecek mi sıkıntısı yaşamadan, mis gibi sevap.

Kesinlikle gondermeyin

direksiyon hocasıyla nasıl borç para istenecek kadar ortam olabiliyor. özellikle internetten bulduğunuz hizmetlerde resmi takılıp işinizi profesyonelce halledin.

borç vermeyin. 2000 isteyip 500 e razı olduysa ne koparırsam kardır diyordur.
özel dersini al paranı öde geç. çok yapışkan biriyse özel dersi de alma

gönderme +1. parayı fener-gs maçına bastım kaybettim dersiniz.

gönderip kötü olacağına göndermeden kötü ol. 500 kardasın.

Fazla dallı budaklı bir konu olmuş.
Haciz diyorsa farklı yerlere de borcunun olması ihtimali yüksek. Böyleleri: sonraki aylarda bana bir yerden para gelecek, demeyi de ihmal etmezler.
Crack/patch dosyasının kullanım açıklamasında ki gibi olsun tabsiyemiz :
don't give & enjoy

:))) göndermeyin üzülürsünüz. 500 lira yi çöpe atmayı kafaya koyduysanız gidin lüks bir yerde yemek yiyin :))

"hocam sizi yeterince tanımıyorum, borcu ödemeyeceğinizi düşündüğüm anlamına gelmesin ama tanımadığım birine bu parayı verirsem için rahat etmeyecek; belki sizi de üzeceğim. o yüzden kusuruma bakmayın lütfen."

vermemen için iki mantıklı sebebim var,

1- buraya danışmayı düşünecek kadar şüphe duyduğun bir durum olduğu için verme,

2- öğrencisinden 2000 tl isteyecek kadar ...... (içini sen doldur ( ezik, kurnaz, üçkağıtçı, densiz vs vs) bir adamla muhatap olduğun için verme...

hatta böyle bir adamla ciddi ciddi iletişime devam ediyorsan senden de şüphe ederim. fair enough...

Elimizde resmi kayıt olmadan borçlanmak istemiyorum deyin. Eğer siz de hocanın sizinle dalga geçtiği gibi dalga geçmek istiyorsanız icra işlerinden çok iyi anlayan avukat biliyorum deyin, biraz işletin kendisini hatta :) Bunu hak ediyor gibi geldi.

sakın gönderme hocam, direksiyon hocası sana kadar geldiyse kimlerden aldı kim bilir

onbironsekiz
umarım annem dinlemez +18
vişne & tuz +18
storytel nereden başlasam
storytel nasıl olunur
KALT'ın podcast i

ayça şen radyon karavan
bay j

efe aydal podcastleri

tahminatörleri dinliyorum bi kaç gündür.

kalt
loş muhabbet

potansiyel

rabarba
dünya nereye gidiyor

Kalt
Los sohbet

O Tarz Mı

oluyor.
sırf bunun için bir sarkaç yaptım monitörün yanına.
deprem oluyor gibi hissedersem hemen ona bakıyorum, kıpırdamadığını görünce rahatlıyorum.

işimdeyim benim dediğim "aa deprem mi oluyor" paniği değil, bir düş ama kötü içerikli olan, hani aklına filmden bir sahne gelir de irkilirsin ya, o şekil.

Oluyor, hatta buna karşı bir refleks oluştu. Yanlışlıkla sandalyeyi falan salladığımda kısa bir süre deprem oluyor sanıyorum.

oluyor

Evet, maalesef.

birisi hatirlatmadigi surece aklima bile gelmiyor.

yani öyle panik havası değil de, genelde depremi hissetmediğim için sallanıyor muyum acaba diye durup kulak kabarttığım oluyor; özellikle son depremlerden sonra. deprem olursa hissetmezsem diye kendi kendime geliştirdiğim müthiş bir radar sisteminin sonucu ¯\_(ツ)_/¯

olmuyor.

içerden bildiriyorum *

şu cümle kilit aslında:
"Google'ın genel arama pazarındaki hâkim durumunu kötüye kullanarak çevrimiçi alışveriş hizmetleri pazarındaki rakiplerinin faaliyetlerini zorlaştırmak"

akakçe, cimri gibi firmalar kıt kanaat bir şey yapmaya, domain parasını denkleştirmeye, ofisteki çay suyunu hamidiye mi sırma mı alacaklarının hesabını yaparken, sen 7 cihanın arama motoru olarak o pazara girersen adamlar haliyle zarar ediyorlar. rekabet kurumunun görevi adil rekabet ortamı sağlamak.

@güneyli çocuk, peki bu durumda yarın akakce, cimri'den daha güçlü olması durumunda aynı hukuki yaptırım akakce'nin de mi başına gelecek?

hocam rekabet hukuku ve türkiye rekabet kurumu çok güzel şeyler.
kabaca haksız rekabet ve monopoly'i önlüyorlar diye biliyorum.

akakçe haksız rekabete girmeden kazandığı sürece problem çıkmaz.
hukukçular daha iyi açıklar aslında.
google arama motoru olduğu için bu meselede torpilli oluyor.
sen televizyon yazıyorsun o sana bir yandan sonuç listeliyor bir yandan ürün öneriyor ne alaka ürün önerme şimdi gibi.

türkiyede iyi çalışan kurumlardan biri rekabet kurumu.

Bana bu çok saçma geliyor. O zaman minibüsçüler İETT'ye, bakkallar AVM'lere dava açsın. Akakçe zorlanıyormuş. Google'a ne aga? Akakçe kim? Google'ın yerinde olsam rest çekerim bana bunu yapan ülkelere. Sizin ülkenizde bütün servislerimi durduruyorum desin bakalım ne oluyor?

@güneyli çocuk, Anladım sanırım anlatmak istediğini, yani şunu mu söylemeye çalışıyorsun, insanlar "Televizyon" kelimesini aramak için sana geldiğinde sen onlara fiyat gösteriyorsun, senin birincil ve kuruluş amacın bu değil, kuruluş amacı bu olanlar ise senin global büyüklüğünün gölgesinde kaldığı için haksız rekabete uğramış oluyor.

Bu durumda Google çıkıp ben Arama motoru dışında Ürün Arama motoru ve/veya ürün fiyat karşılaştırma motoru da geliştirdim diyerek yeni bir servis açarsa ne olur peki durum?

@işimdeyim gücümdeyim hocam söylediğiniz restleşmeler de oldukça yaygın bir şey aslında, mümkün yani.

bir de ülkelerin rekabet kurumları birbirleri ile temas halindeler, genelde birlikte atar/gider yapıp birbirlerinden referans alabiliyorlar. sonuçta google global bir firma.

@solo hocam ilk cümleniz çok güzel muhteşem bir cümle olmuş, söylemeye çalıştığım şey tam olarak o.
mesela google flight'da var söylediğinize yakın. uçak bileti istanbul izmir yazınca direk google'ın uçak bileti şeyi çıkıyor. e bu işi yapıp rekabet halinde olan bir ton firma var.
bu adamların her şeyine müsade edersen bir felaket olur.
sorarım tanıdıklara o durumda ne oluyor diye.

@güneyli çocuk, Sabrın ve ilgin için teşekkür ederim, çok aydınlatıcı oldu cevaplar gerçekten. Konuyla ilgili süreci ben yakınen takip ediyorum dediğin gibi mevcut durumda bu işi yapanlarla ilgili senaryoyu da sorabilirsen cevabını öğrenmeyi çok isterim.

merhabalar. kısaca özetlemeye çalışacağım:

bir pazarda domine olan bir şirket, o pazardaki gücünü kullanarak başka pazarda yine kendine haksız rekabet ortamı yaratamaz.

eğer domine olmasaydı ceza almayacaktı. domine olmanın yüzdesi tam hatırlamıyorum ama 60% idi. 25-60% arası da yan etkenlerle(fiansal güç vs) şirket domine kabul edilebiliyor. yüzdeleri hatırlamıyorum ama bunun gibi bir oran avrupa birliğinde.

google burda arama motoru dominasyonunu kullanarak satış servisi veriği ürünleri öne çıkardı. aynısını yazıcı firmalı da yapıyor. toneriniz bittiğinde orjinal ürün almak durumunda kalıyorsunuz. tonerde çip olması vs orjinal ürünü almaya sizi macbur bırakıyor. burada yazıcı pazarında olan bir marka sizi yine toner pazarında kendi ürününe zorunlu kılıyor neredeyse. fakat bu durumda şirketler ceza almıyor, sebebi de pazarda baskın durumda olmamaları. böylelikle pazarda dominasyon olmayınca rekabet devam ediyor ve bizler ucuza kaliteli yazıcı alıyoruz. toner alırken de yeterince işe hakim değilsek kazıklanıyoruz. google davasını ayıran sebep bu. umarım açıklayıcı olmuştur.

@gpaxful ve @güneyli çocuk,

Her ikinize de ayrı ayrı teşekkür ederim, cezanın neden kesildiği hakkında artık tam olarak bilgi sahibiyim, rekabet ve sektördeki dominans ilişkisinin etkilerini şimdi daha iyi analiz edebiliyorum.

Her ikinize de çok teşekkür ederim.

Eninde sonunda pilot hatasi diyip siyrilcaklar zaten, sorusturma acilip acilmadiginj bilmiyorum. Biz havacilik kurallarini cigneyip sinirlarin maksimumlarini zorluyoruz dicek halleri yok

Kasten adam öldürmeden açılmadı ki dava.

Taksirle adam oldurmektir o.

Taksirle adam öldürmekten soruşturma açılır muhtemelen. Çok garip bir durum değil.

ortada ölüm olayı var ve teknik olarak mutlaka bir sorumlusu olması gerekiyor.
tabii kim olacak? hoop pilotlar.

Devamli gidiliyor ve hesaplar dengeliyse en güzeli bir onun, bir sizin ödemeniz. Ama dengesizlik olusuyorsa, garsondan hesap isterken, "hesabi alabilirmiyiz" dersiniz. Yinede anlamazsa, karsilikli cüzdan cikinca o zaman yari yari ödeyelim teklifini sunarsiniz ve bu böyle gider.

hiç uğraşamam elalemin hesabını ödemekle.
ben kendi bütçeme göre yemek söylüyorum, paşam gidip menüdeki en pahalı yemeği söylüyor.
bana ne?

hiç utanmam, hesap geldi mi kendi yediklerimi öderim, ayrı ayrı alın der geçerim.

Ben şöyle yaparim; yediklerimizin arasinda bariz fiyat farki varsa mesela benimki onun yediginin 4 5 katiysa tum hesabi ben oderim. Mesela 15 liralik tatli soylemistir 50 liralik ana yemek soylemisimdir. Ya da o icicek söylemiştir ben yemek söylemişimdir.Hepsini oder gecerim ucun besin hesabini yapmam orda.

Birbirine yakin fiyatlarda bi daha yemege cikilma durumu varsa bi ben oderim bi onun odemesini beklerim.

Ilk defa yemege çıkmışsak ben davet ettiysem ben oderim. Ama first date ve kotu gecmis tekrar gorusmeyeceksek yari yariya oderim.

ben cagirdiysam oderim.
birlikte bir yere gitmissek kendiminkileri oderim.

Çağıran ya da davet eden hesabı öder. Bu bir ikramdır sonuçta.
Hesabı yarı yarıya ödemek, kişiler arasında daha görülmeyen ama dile getirmemelerine rağmen her iki tarafın bildiği, bir çok sınır hatlarının ve güvensizliklerin olduğunu gösterir.
Çağıran, vakit ayırıyorsa baştan parayı da ayırmıştır bu iş için. Yine de
Hesap ödenirken davet edenle empati kurmalı ve kasada her an bir olumsuzlukta yardıma hazır durumda olmak lazım.

Davet ettiysen sen öde. Ama aynı cinsseniz ortak ödenebilir. Kasada belli olur bu durum. Net bi kuralı da yok.

bilgisayarınızda kayıtlı kablosuz ağların listesinde telefondan paylaştığınız ağı bulup unut deyin, tekrar bağlanmaya çalıştığınızda şifre soracaktır.
veya telefonun paylaşım ayarlarından ağ adını değiştirin, aynı işi görür.

2.4ghz
5 ghz?

var

Ben hayatımda hiç görmedim, bana göre yok.

Hayatım: 32 sene.

ben de görmedim, genelde kadına hitap ediyor

starbucks - mercimekli pogacasi enfes.

ali sami yen durağının orada seyyar bir poğaçacı vardı nisan-temmuz 2019 arasında.
adam evde yapıp satıyor. hayatımda yediğim en iyi poğaça diyebilirim.

o tarz mı

Radyokaravan

bir yaşam felsefesi olarak girişimcilik
ilk sayfası
nasıl olunur
freakonomics
mindset mentor
kalt'ın podcasti

26kırkbeş
O tarz mı
Podcastia
Bbc global news
The timur podcast
Fularsız entellik

Fularsız entelllik cidden baya başarılı, geyik muhabbet için “dünya nereye gidiyor” . Freakonomics bazen bazen de açık bilinç vs

Potansiyel Podcast (Alfa ile Karga)

fularsız entellik +1.

Bende de aynı durum olmuştu geçen sene. İptal ettim rahatladım. Sürekli öneri çıkardığı için ister istemez ayrılamıyorsunuz başından.

hangileri bağımlılık yapıyor ? ben niye bağımlı olamıyorum. keşke bağımlı olsam diyorum. dizi beğenemiyorum.

Ben silah zoruyla izliyorum.
Beğeniyorum ama oturup dizi izlemek zaman kaybı gibi geliyor.

Katılmıyorum

Apple dışında tablet alınmaz.

Tablette word kullanmak ve araştırma yapmak biraz külfet olur gibi.
onun yerine bir laptop alsanız daha iyi olmaz mı?

Galaxy tab a 2016 kullanıyorum kalemli efsane bi şey 2019u çıktı çok daha iyidir 3bine kalemli bi üst model daha var onu kalemi gerçek gibi ama galaxy tab a kalemi de iş görüyor

Hocam doğrudan önereceğim bir model var.

Samsung galaxy tab s5e.

Eğer biraz daha çıkarsanız s6 yanında kalemle geliyor ve Samsung dex uyumlu (masaüstü arayüz destekliyor yani)

Tablet ise kesinlikle Apple ipad ama tablette yazi ancak klavye varsa verimli olur, onun dışında her şey için laptop.

iPad.

Apple.

Kalemini ve klavyesini ikinci el LetGo’dan kovalarsanız ucuza gelir.

Apple’ın kendi klavyesini aldım ben tablet için ama memnun değilim. Yazımı zor bence. Logitech bunların muadilini yaptı, onlara bakılabilir yine. Onlar da pahalıysa Letgo’dan bakabilirsin. Tablet kolay kolay bozulacak bir şey değil Apple’sa Çünkü içine su vs girebilecek delik üretmemişler.

valentinov +1
Tablet konusunda Apple cidden rakipsiz. Yaklaşık 2.5 yıldır iPad pro 10.5 modelini kullanıyorum. Hayatımda yaptığım en mantıklı elektronik harcama diyebilirim.
Dediğiniz işler için de en ideal tablettir ipad.

Word için kesinlikle bilgisayarı tavsiye ediyorum. Office uygulamalarının mobil versiyonları gerçekten yetersiz. Basit şeyler için bile gereksiz yere uğraştırıyor.

Ayrıca Apple +1

3+1 -150m2 - 6/10 - Bursa - K - 290 TL

3+1 100-110m2 270tl kombi

3+1 140 m2 kombi 500tl

3+1 180 m2 Diyarbakır 600 tl kombi

3+1 - 135 m2 - 5/7 - İstanbul - merkezi sistem ama eski bir bina ve ısınmıyor asla - 470 TL

3+1 -120 m2 -4/8 - İzmir - Merkezi - 170 TL

2+1 - 90 mt2 - 2/4 - istanbul - k - 425 tl

5+1 - 300 m2 - Müstakil - Ankara - K - 600 TL

4+2 - 200m2 - 2/3 + 3/3 (dubleks) - İstanbul - K - 485 TL

2+1 istanbul kombi 550 tl
Geçen yıl aynı şekilde kullanarak max 450 tl görmüştük.

1+1 65 m2 8. Kat Ankara 250 lira .

Pil bir dert olmuyor, 3-5 ayda bir değiştiriyorsun. Takılma işini de kaliteli markalar çözdü, ben bi 5-6 senedir kablosuz kullanıyorum. Sadece oyun farem kablolu, onun da kablosuzu pahalı diye.
Ben trackball'cuyum logi m570. Artık sen de çağa ayak uydur ve kablosuza geç, şüphelerin yersiz, oh be diyeceksin.

Kullanıma göre değişir. Oyun (özellikle FPS) için kablolu, günlük kullanım için kablosuz tercih ediyorum.

Oyun için kablolu günlük kullanım ve iş için bluetooth. Usb ye takılanları sevmiyorum.

@bruce m570 hem mouse hem de trackball mu oluyor? Yani üstteki topu oynatmadan cihazi hareket ettiren de imleç hareket ediyor mu ?

prizmatik, hayır sadece trackball.

1-2 sene kullanıp pil değiştirmek dert değildir herhalde. pro gamer değilsen rahatsız etmiyor. hatta bugüne kadar hiç şikayetçi olmadım. 2-3 senedir logitech m705 kullanıyorum.

Birkaç sene önce black friday kapsamında Amerika Amazon'undan 120 liraya Logitech G602 almıştım, kablosuz, onu kullanıyorum. 2-3 ayda bir pil değiştirmek her an kabloyla haşır neşir olmaktan iyi değil mi?

ayrıca şarjlı kalem pillerim ve 45 dakikada şarj eden şarj aletim var.
yani pil bittiğinde elimde yedek dolu pilim yoksa bile doldurmak 45 dakikamı alıyor sadece.

logitech m705
duracell piller 3. senesinde, seviye 1/3 e indi.
işyerinde kullanıyorum (günde 8 saat)

MX master (1) kullanıyorum, çıktıktan bikaç ay sonra almıştım, yani en az 3-4 yıldır kullanıyorum. Pil ömrü azaldı ama yine de yıl boyu her gün en az 5-6 saat kullanmama rağmen -ki 10-12 saat falan kullanmam nadir değil-, 9-10 günde bir falan şarj ediyorum. Çok canavar bir mouse kullanıp memnun olmayan görmedim. Benimkini kullanan da vaov diyor.

hehe bir de ufak bir detayı atlamışsın, sol elin çaldığı notalar fa anahtarına göre, sağ elin çaldığı notalar sol anahtarına göre yazılıyor. yani aynı anda 2 farklı anahtardaki notaları okuyup çalıyorsun.

tabi duruma göre değişiklik de gösterebiliyor.

sheetmusic-free.com

klasik parçalarda o parça için çok çalışıyorsun ben mesela bir parça için 1 ay günde 3-4 saat çalışıyordum.
30*4saat=120 saat parçayı ezberliyorun. ellerinde ezberliyor zaten. hata yapma şansın yok gibi bir şey.

@hem şişko hem deli
Kıytırık bi ortaokul flütünde Bak postaci geliyoru bile calamayan bizlerin de Allah belasını vermesin ne diyim. Saygiyla önünüzde egiliyorum efenim. Hörmetler. Fa diyez yoldaşınız, si bemol sırdaşınız olsun. Esen kalın.

Ezber+1
Çok çalışmak esastır. Çift el olayına gelince çalıştıkça o problem de aşılıyor. Başlarda beyin error veriyor, parmaklar iki elde simetri arıyor vesaire... ama zamanla öğreniliyor.
Dizekleri çalan bir insan çok profesyonel değilse önce deşifre ediyor. Bunun yanında notaları düz bir yazıyı fotoğrafik bir okuma yapar gibi okuyor.
Herşey azim ve yeteneğe bakıyor.

Ed Clute... youtu.be

Bu adam piyanonun yarısını görmeden çalıyor :))

Ben hiç notaya falan bakmadan ve ilk defa duyduğum bir müziği kulaktan çalıyorum ama tek elle.
Beni de biraz över misin? :)

piyano çalıyorum piyano bölümü mezun olmamama rağmen.
profesyonel bir piyanistle de 4 yıldır devamlı birlikte çalışıyoruz bir kurumda.

piyanistler öncelikle gözleriyle tek bir satıra değil, bütüne bakıyorlar. yani sağ el ve sol eli birlikte bir resim gibi görüyorlar, aslında bütünü çalıyorlar yani. her gün ve hayatın boyunca piyano çalar ve çalışırsan (bu sadece piyano için değil tüm iş türleri için geçerli) o konuda zaten hem teknik hem hız anlamında gelişiyorsun.

siz de bugün başlasanız piyano çalışmaya, 1-2 ay içerisinde bile şaşıracağınız şeyler yapmaya başlayabilirsiniz.
temel ve sağlam bir müzik - teori bilgisi, sonrasında da çalışma, çalışma, çalışma.

not: koyduğunuz linkteki parçanın zorluk seviyesi yüksek değil.

bunun çiftler arasında açık konuşulması gerektiğini düşünüyorum.

Alkolden veya düzenli kullandığı bir ilaç varsa ondan olabileceği gibi sadece libidosu düşük de olabilir. Konuşulabilmeli bence de. Daha önceki konuşma girişimlerin nasıldı bilmiyorum ama bize anlattığın gibi ben böyle böyle hissediyorum sen ne düşünüyorsun demek işe yarayabilir. Şikayet eder gibi ya da suçlayıcı olmamaya çalışarak sadece “böyle bir sıkıntım var, senin açından bakıldığında bu nedir ve birlikte ne yapabiliriz” gibi bir tutumla yaklaşıldığında da konuşmak istemezse elinden ne gelir bilmiyorum, evlilik kararını gözden geçirmek gerekebilir.
Bu arada sevişmek istemek de ayıp değil kendine dokunmak da yanlış bir şey değil.
Şu konuşmayı birlikte izlemenizi ve üzerine konuşmanızı tavsiye ederim: youtu.be
Özet geçecek olursam uzun süreli ilişkide iyi cinsellik için iki temel tavsiyesi var: 1) aranızdaki soğuklukları halledin, birbirinize yönelik birikmiş olumsuz duygunuz olmasın, 2) çoğu zaman (her zaman? Bunu ben de tam anlamadım ya da hatırlamıyorum) cinselliğe açık olun. Canınız istemiyorsa bile kendinizi o anın akışına bırakın, partnerinize dokunmanın ne güzel bir şey olduğu duygusunun içinizi ısıtmasına izin verin. Bkz. gerisi gelir zaten :)

maddi yada manevi problemler biz erkekleri çok etkiliyor, bahsettiğiniz sıkıntılar nedeni ile olabilir diye düşünüyorum.

sigara, alkol de problem yaratır tabii ama ne kadar kullandığına bağlı

erkekler evlilik moduna girince biraz helalimsin moduna da giriyor sanırım. cinsel hayata biraz renk katın. hem sen hem o fantezilerinizi ortaya dökün. sevişirken yeme içme molası verin. orgazm odaklı değil de ritüel gibi olsun, dans edin, hissedin birbirinizi. cinsel bir sürpriz ile (bj) ödullendirin birbirinizi ansızın.
ha aranızda konuşamıyorsanız cinselliği hiç, o ilişkiden pek hayır gelmez.

neredesiniz bilmiyorum ama istanbul'un belediyeleri ücretsiz psikolojik yardım veriyor. oradaki psikiyatristler eşlerde cinsellik konusuyla da ilgileniyor. ikiniz beraber gidiyorsunuz tabii.

bir de mastürbasyon ayıp değil. bir şey olsa, o veya sen 1-2 ay birbirinizden uzakta kalacak olsanız o da sen de yapacaksınız yani bunu, bir şey yok.

Açık ve net söylüyorum.
Hiç uğraşmayın, ayrılın. İlişkinin ikinci yılında durum böyleyse onikinci yılı, yirmiikinci yılı düşünemiyorum bile.
Cinselliğin noksan olduğu evlilik, sütsüz sütlaç gibi bir şey olur herhalde.

ayrıl

Ukalalık gibi olmasın ama ben de @Mirket gibi düşünüyorum.

2 yıllık beraberlikte çiftler birbirini tam olarak tanıyamamış, birbirinin vucudunu keşfetememiştir bile.

10 günde bir seks mi olur ya hu? Hem de kadın tarafı istediği halde.

sağlıklı bir erkek 15-20 yıllık evliliklerde bile hanım tarafı ortalama haftada bir yapmaya yanaştığı için bundan şikayetçi olur.

Alkolü ve sigarayı bırakmadıkça düzeleceğini sanmam, ya da enerjiyi başka yerde boşaltıyordur!

Girişimlerin ters tepmesi hiç iyi değil, bir sorun olduğunu ve çözüm gerektiğinin bilincinde olmalı.

40 yaşlarında erkekler en azgın zamanlarında olurlar, bunun üzerine yazılmış bir sürü deyim ve atasözü var yüzlerce yıldır :)

Cinsel hayatınız çok monoton, renksizdir belki. Abazan adam anlamaz ama mastürbasyon kötü seksten iyidir alternatifi olan erkekler için. Düzenli ilişkide, evlilikte cinsellikten kaçma sebebi genelde budur.

insanlar biraz fazla uçuyor bu konularda. çok takılma derim.
şöyle düşün: canın sevişmek istemiyor ama sırf partnerine karşı bir görevin olduğunu düşündüğün için sevişiyorsun. hah işte. bunu yapıyor çoğu kişi. e bunun yerine hiç yapma daha iyi değil mi? insanın canı 10 gün seks yapmak istemeyebilir aga nedir yani? benim bazen 5 gün üst üste canım istediği olur, bazen bir hafta canım istemez. olur yani. ayrıca mastürbasyon yapmıyorum diyen erkek açık ve net yalan söylüyordur.

Ayrıl diyenlere bakmayın. Önce çözüm üretmeye çalışın. Kışkırtmaya çalışın baya cinsel olarak. ne bilim seksi kıyafetler giyin, değişik fantaziler düşünün public gibi mesela.

Olmuyorsa da oturup konuşun. En son çare ayrılık olsun. Ayrılık çare değil de neyse.

seks uzun vadede çakılıyor genelde ve ilişki, seksüel tutkunun neredeyse bittiği, sevgi-anlayış-paylaşmak gibi şeylerin güçlendiği, bırakıp gidilemeyecek başka bir başka şeye dönüşüyor. uzun vadede tek eşliliğin en büyük dezavantajı seksin bitmesi. ilişkisinin 10. yılında çılgınca sevişen çift sayısı 3 falandır.

bu uzunun suresi ne peki? biri demis ki 2 yilda taraflar birbirinin vucudunu bile kesfetmemistir daha. bi yandan (ne kadar utansam da) kadinlar kulubundeki forumu okuyorum. yeni evlilerin cogunda bu sorun. hem de ilk yillarda. biz de cok bi aradayiz, isimiz cogunlukla evden. ondan mi boyle olduk acaba?
ic camasiri vs fayda etmiyor.
bence esas sorun kapitalizmin yenilik arayisini dayatmasi. erkekler yeni av ve basari olarak bakmadikca zor mu motive oluyor acaba? bir de uzun iliskide testosteron seviyelerinin baya dustugune dair bisiyler okumustum

@copieconforme

Cinsel hayatınızı renklendirin deyince aklına neden sadece iç çamaşırı geliyor. Birlikte porno izleyin adamın fantezilerini varsa fetişlerini öğren; aklına yatarsa yap. Dışarıdan çok naif görünen bir çiftin elbise parçalamalı falan tecavüz fantezisi yaptığını biliyorum. Bir noktadan sonra sadece nefes almanız yetmiyor erkekler için.

Uzun vadede aynı ne yaparsan yap sıkar. Sevdiğin iş bile olsa. Seks de öyle. Sürekli aynı kişiyle sürekli aynı pozisyonlar. Bi de ulaşmak için uğraşmadıkça tat vermiyor. O yüzden renklendirmek lazım.

Kendinizi geri çekin mesela, istiyo mu bi ölçün.

uzun ilişkide dediğiniz gibi testesteron seviyesi düşüyor haklısınız.

ama şüphem şu ki bazı kadınlar vucutlarına ve kendilerine bakmıyorlar ve kocalarının artık neden onları arzu etmediği konusunda şikayetçi oluyorlar, bi türkiyede gördüm bu farkındalık eksikliğini.

bu konuda bir eksiğiniz yoksa bi arkadaşların yukarıda verdiği önerilere katılıyorum.

Buradakiler evli ciftleri durmaksizin tavşanlar gibi catir catir sevisiyor falan saniyor heralde. 10gunde bir iliskiye burun kivrilmis. Gercekci olmak lazim.

0. Uzun sureli iliskilerde istegin kaybolmasi yaygin bir durum. Dile getirmiyorlar ama 3-5 senenin otesinde duzenli sevisen azdir. O yuzden millet swinger, acik iliski falan gibi atraksiyonlara giriyor.
1. Baska bir kadinla (veya kadinlarla) sevisiyor dolayisiyla hevesini aliyor olabilir.
2. Libidosu dusmus olabilir.
3. Ereksiyonu zayiflamis olabilir, boyle olunca kendine guveni kacmistir. Cozum: cialis.