İstanbul daysanız ismek muhasebe kurslarını düşünebilirsiniz hem ücretsiz. Emekli babam hobi olsun diye gitmişti, ordan çıkan bir çok kişi iş bulmuş öyle diyordu. İşinize yarar diye düşündüm

@emirkulu yakın civarda bulunan ismek kurslarının saatleri bana hiç uymuyor. hepsine baktım. teşekkürler yine de.

Muhasebe isinde calisan birini bulun o ogretsin.
Teoride muhasebe ogrenilmez bence. Buna kurs da dahil. Kendimden biliyorum :)

tanıdık bir mali müşavir varsa yanında çalışın. en etkili ve pratik yaparak öğrenme yoludur.

@zikardo işte düşün, o kadar bilmiyorum

internette videolar var. onlara baktın mı?
www.google.com.tr

çok basitçe anlatayım, sen buradan devam et. ilerledikçe aklına takılanlar olursa sorarsın, elimizden geldiğince cevaplarız.

aile firması oluşturduk. anne baba çalışıyor gelirleri var ve ailenin genel giderleri, sağlık giderleri, bakım onarım giderleri, yol giderleri, ağırlama giderleri gibi harcamaları oluyor.
bir hesap planımız var. bunu biz yazmıyoruz hazırda var. tek düzen hesap planı.
her harcama kalemi için hesap planında bir kod mevcut.
günlük harcamalar, banka otomatik ödemeleri, kredi kartı ödemeleri oluyor. nakit akışı bankadan veya nakit olarak yapılıyor. evde bir çanağımız var, mutfak harcamalarını çocukların harçlıklarını filan oradan veriyoruz.
çanak hesabı 100 kasa hesabı diyor, çanağa giren çıkan bütün parayı o hesapta takip ediyoruz. yani kasa hesabı asla eksi bakiye veremez. çanağa girmeyen parayı harcayamayız değil mi. bunun cezası res'en takdirdir. hımm, kaçak gelirin var der maliye. nereden geldi bu para!
banka hareketleri bankalar hesabında, mayışlar gelir hesaplarında harscamalar da ilgili gider hesaplarına kaydedilir.
kayıt işlemi madde kurarak yapılır. madde ilk önce yevmiye defterine kurulur.
her maddede en az bir alacak bir de borç hesap vardır.
maaş alındı. madde şöyle kurulur:

------30/10/2014-------
100 kasa hesabı 500tl
102 bankalar hesabı 500 tl
...............600 emek satışları (esası yurt içi satışlar) 1000
-----/------

sonra bu maddeler kebir(büyük defter demek oliir.) defterine hesap bazında geçirilir.
100 hesap sayfasının borç hanesine 500 tl
102 hesap sayfasının borç hanesine 500 tl
600 hesap hanesinin alacak hanesine 1000 tl yazılır.

mizan çıkarmak da yapılan işlemlerde olası hataları gidermek, ve firmanın ne durumda olduğunu görmek için hesap bazında toplam almaktır.
kebirdeki bütün hesaplar tek tek toplanır. borç, alacak ve bakiyeleriyle bir kağıda dökülür.
yevmiye defteri de toplanır. iki defterin borç ve alacak yekünleri aynı olması gerekir.

ana hatlarıyla muhasebe budur.

anladığım kadarıyla senin esas işine yarayacak şey, mizan okumayı öğrenmek.

bunun için hesap planına hakim olmalısın. hangi hesaplar nasıl çalışıyor, ne olmalı ya da olmamalı.

bir firmanın gerçek işleyişinin tiyolarını cari hesaplarda bulabilirsin. ortaklar cari hesabı, personel avansları, alacaklar, borçlar..
hesap planı:
www.gib.gov.tr

hesap planı açıklamaları:
www.gib.gov.tr

dolmaya katılabilir. sütlaça olabilir belki.

pirinç çorbası yapılır

sütlaç olur veya herhangi bir sebze çorbasına atabilirsiniz.
çok inceyse basmati mi acaba? ama o da 1'e 1,5 ölçüyle pişer normalde.

dolma olur, yaprak sarma olur, sütlaç iyi olmaz.
değişik bir tarif önereyim, pirinç mücveri.
haşlayıp süz. zevkine göre yeşillik kırmızı biber hatta belki biraz jambon ekle. karıştır bir güzel, baharatlandır. yumurta da koy tabe.
mucver gibi kızart.
prinç salatası da olur ondan. ne istersen koy. ceviz, elma, kuru domates, dereotu taze soğan bence çok yakışır.

"en iyi yatırım, insana yapılan yatırımdır."

Eğitim bir devlet politikasıdır çünkü. Eğitilen bireyler devleti oluşturan kişilerdir devlette kendi kuruluş amacına, gayesine, hedeflerine göre bireyler yetiştirmek ister.

Devlet olarak kalabilmek için:)

devlet zaten vatandasların sectıgı kısılerden olusur. devletin vatandasina bakmasi dediginizde, devleti farkli bir kurum olarak gordugunuzu dusunurum..

1 sene sonrayı düşünüyosan, buğday yetiştir,
10 sene sonrayı düşünüyosan, ağaç yetiştir,
100 sene sonrayı düşünüyosan, insan yetiştir.

Çin atasözü

Çinli bi arkadaşım demişti ki, 'Çin'de bir köydeki liseden mezun olan bir öğrenci, burdaki (ABD'deki) üniversite mezunlarından daha iyi matematik bilir.'

Bi lafa bakarım laf mı diye, bi de söyleyene bakarım adam mı diye, ilkesinden hareketle, ayda 25 bin dolar filan net maaş geçiyodur eline heralde, bana bu lafı söyleyen kişinin.

@comptrol, yetiştirmek diyor, totaliter rejim de yurttaşını yetiştiriyor, yetiştirmek zorunda.

her rejim kendine uyan yurttaş yetiştirmek zorunda. aksi halde varlığını sürdüremez.

yetiştirmek denince iyi yetişmiş evlat sözünden anladığımızı anlamıyoruz değil mi? zira yetiştirmek görecenin başta geleni bana göre.

yazacak çok şey var da... editi
soma'yı hatırlayın. "şehit" oldu demek için kasabaya akın edenleri hatırlayın, çok uzak değil daha dünkü olay. maden kazasında ölmek şehitlik kabul edildi, kaybedenler kaybetmemiş, hatta daha yüce bir şey kazanmış oldu demi? daha dün!
her rejim kendi felsefesini, kendi inanç sistemini oluşturur.
oğuz kaan destanını oku aynı şey, amerikan filmi izle aynı şey. piyasaya sürülen kitaplar, müzikler, şiirler, türk dizileri, yabancı diziler, çizgi filmler, oyuncaklar, kap kacaklar, kıyafetler neye göre değişiyor? Bize etkileri ne? Şekilleniyoruz. Yetiştirmek de şekillendirmek değil mi?
Hitler'in doktorlarını hemşirelerini müendislerini ele al. "yetişmişler" işte onlar da.
Dün cumhuriyet yazısıyla ödül alıp kaymakamın elini tutamayan liseli bir kızımız vardı haberlerde. Yetişmiş ki bir konuda yazı yazıp ödül bile almış. Konu cumhuriyet, lise için oldukça kapsamlı bir konu. (Yazıyı da merak etmiyor değilim.)

kafamda az çok bir şeyler oturmaya başladı. evet devlet, devlet olarak kalabilmek için bireyi yetiştirmek zorundadır. bunu sosyal ve ekonomik alanlarla örneklendirmem gerekiyor ama toparlayamıyorum bir türlü.

EKONOMİK VE SOSYAL KALKINMADA EĞİTİM

Yrd.Doç.Dr. Vural HOŞGÖRÜR

Bunu ve benzerlerini, gugıldan okusanıza biraz.

www.beykon.org

arkadaşım kimse hayatından memnun değil.
yalnızlık güzeldir ayrıca.
sosyalleşmek için çaba harca eğer memnun değilsen çabala tek başına sokaklarda dolşamakla olmaz bu iş.
duyurunun zirvelerine git on numara adamlar var arkadaş olursun kız en son ki iş bence. dert etme.

kendini nasıl pazarladığınla alakalı, giyimine özen göster, sosyal medya ortamlarında var ol çevren görsün en azından, kendine özen gösterince insanlarda sana saygı duyuyorlar zaten

Hipokondriyak gibi bi seysin sen bence. Bi arastir.

ben de tam tersi bi durumdan aşırı mutsuzum. keşke görünmez olsam, aramasa insanlar diye çok istiyorum, böylece cevap vermediğimde ayıp etmiş de olmam rahat takılırım filan. insanlar bi yere çağırınca geriliyorum, keşke çağırmasalar. demek ki herkesi mutlu edicek sosyal şeyler aynı diil. neyse.

bi şey vardır belki yani, sorun sende olabilir. belki insanları dinlemeyi bilmiyosundur. yanında bi şekilde rahat ve iyi hissetmiyolardır. belki çok sıkıcısındır. bunları da düşün. insanlarla içli dışlı olmak istiyosan onlarla olan iletişimin önemli. ben mesela insanların anlattıklarını dinleyip makul konuşmaya çalışırım genellikle, uzak kalmayı ve telefonlaşmamayı tercih etsem de denk geldiğimde böyle davrandığım için ısrarla aradıklarını düşünüyorum. kibar davran, espri yap, makul dur falan. öyle yani hayata küseceğine iletişim olayını geliştir.

ediş: sonlara doğru çok okumamıştım duyuruyu. tekrar baktım. bence senin kendini küçümsemeyi bırakıp insanlara biraz tepeden bakmaya ihtiyacın var. çünkü yanında böyle ezileceğin kadar şey diil hiç kimse yani. bırak sen onları değerlendir, sen beğenme. öyle bak yani insanlara. onlara arkadaşın olmaya layıklar mı diye küçük testler yap. aman ne biliyim.

Bende az cok senin gibiyim. Sonumuz intihar hacit hayat boyle gecmiyor.

ben de böyleyim. çok para olunca durum değişir diye düşünüyorum.. fransızkalanadam saçmalamış :D

fransız kalan kardeş, doğrusu bunu senden beklemezdim, şaşırttın beni. sen aklı başında, karekteri olan bir adamsın. sonumuz intihar diyecek biri hiç değilsin. boşluk anına denk geldi herhal. at at o düşünceyi kafandan. pis kaka o.
yav ne zamandır düşünüyorum bu güne nasipmiş, sen şu kullanıcı adını fransız kalmayan adam olarak değiştirsene. önemli bak bu. yap hadi şunu artık kardeşim, her şey başka olacak bak. güven bana :)

top secret, önceki duyurularına da baktım. cevabım onları da içerecek.

sana çok önemli bir sır vereyim mi? diğer insanlar da aynı senin gibiler. herkes (istisnalar var) birileri benimle ilgilensin istiyor. herkes ama her kes (aslında her canlı) sevilmek istiyor.
insanlar, daha çok, dinlemek değil anlatmak istiyor. çoğunlukla hep dert problem dinlemek, birinden uzaklaşmak için yeterli neden oluyor.

her zaman şunu derim; nereden bakıyorsan onu görürsün ve dikiz aynasına bakarak gidersen kaza kaçınılmaz olur.
öncelikle geçmişe bakmayı bırak. arada bakarsın ama geçmişi sıyır at bi kafandan.
mesela, arkadaş çevrem 6 ay sonra benden sıkılıyor demişsin ya, bu hep böyle olmak zorunda değil. Belki sen onlara göre değildin belki de onlar sana göre değildi. olmamış. o zaman "sıradaki" diyeceksin.

ikincisi, aranmak istiyorsan arayacaksın, ilgi istiyorsan ilgi göstereceksin. hep bana rap bana olmaz. vereceksin ki alasın.

üçüncüsü, kimse senin ne olduğunla ne yaşadığınla o kadar ilgili değil, herkes senin yanında nasıl hissettiği ile ilgili. hisler önemli. arkadaşların yanında kendini iyi hissetmeli, sen de onların yanında iyi hissetmelisin.

dördüncüsü, prensiplerin olsun, prensiplerinden ödün verme.

nasıl olacak bütün bunlar:
öncelikle kendini tanıman lazım. nelerden hoşlanıyorsun, sınırların var mı, neler, nelerden hoşlanmıyorsun, sen kimsin. bu soruların cevaplarını bul.
kendini tanıma süreci sana bir yol çizecek. iyi hissettiğin konularda kendini geliştir. kitap, müzik, sinema, ağaç oyma, futbol, basketbol, siyaset, arabalar, teknoloji, tarım, ticaret, avcılık, yüzme, dalgıçlık, dağcılık, vücut geliştirme, güreş, masa tenisi... şu anda aklıma gelmeyen herhangi bir veya birkaç konu da olabilir. ona yönel, uğraş, emek harca, vakit ayır. kendini yaparken iyi hissettiğin konularda geliştirmek o kadar önemli ki anlatamam. kendini daha iyi tanımana yardımcı olacak, hayata bakışın değişecek, öz saygın pekişecek, seninle aynı şeylerden hoşlanan insanlarla tanışma olanağı sağlayacak, birbirinizle konuşacak konularınız olacak. ait olduğun yerde olduğunu anlayacaksın.

yazdıklarımı lütfen dikkate al, bizzat deneyimlediklerini yazdım. gelişmeleri de lütfen burada paylaş, hem biz sevinelim hem de akıl fikir paylaşımları yaparız, aynı konuda sıkıntısı olanlara faydası olur.
güzel günler seni bekliyor, kolay olsun.

mis gibi yasiyorsun iste. seni kimse rahatsiz edemiyor.

milli kütüphane'de gazete arşivleri oluyor.
istanbul beyazıt kütüphanesinde de varmış.
www.istanbul.gov.tr

istanbul taksim atatürk kitaplığında bulabilirsiniz sanıyorum.

teşekkürler ancak elektronik ortamda lazım..

çorap ne renk?

lacivert-siyah hiç hoş görünmüyor.

Lacivertin altına kahverengi tonlarında ayakkabılar yakışıyor; siyah çok uyumlu değil.

bence güzel olur

Lacivert elbise, çok koyu gri külotlu çorap (siyah opak da olur), siyah deri mont ve siyah bootie gayet güzel olur.

Ben çok seviyorum siyah ve laciverti bir arada.

Çorap lacivert olmamalı.

Link ekleyeyim:
tr.pinterest.com
tr.pinterest.com
tr.pinterest.com

bence çok boğar, zaten lacivert elbise veya eteğe lacivert çorap da hiç gitmiyor.

bence lacivertle siyah olmaz gibi, eğer mümkünse laciverti ton farklılarıyla kombinlemek daha iyi gibi, çok riskli bir renk.

google bile çare olmadı:

www.google.com.tr

gözümüzde canlandırmak için ''renk için'' şöyle bir şey buldum:

i.dailymail.co.uk

modcitymag.com

tonları kesimleri önemli, bazen çok da yakışıyor. laciverti toprak renkleriyle görmeye daha alışkınız tabi.
www.google.com.tr

benim zamanımda liselerde siyah etek, lacivert çorap olurdu da kusardım sınıftaki kızlara baktıkça. iğrenç.

bence ancak şöyle güzel oluyor montsuz :(

photos.whatshouldiwear.com.au

lacivertle koyu bir tonsa siyah guzel olmuyor bence. saks mavisine yakinsa olabilir ama. kahverengi tonlarinda botun/cizmen varsa oyle kombinlemen daha iyi olabilir, corap giymeden veya gorunmeyen ten rengi corapla.

@prompter
Siyah etek, lacivert çorap giyilmez zaten. Biz tam tersini diyoruz.

kapatmaz giy dilediğin gibi. lacivert ve siyah parçalar doğruysa çok güzel yakışan renklerdir.

parlement mavi ile siyah güzel duruyor ama gözü rahatlatmak için arada beyaz bişiyin de bulunması gerekiyor

olmaz.

Meltemi dinledim

:) <3

e okuma dinle?

aklında tutmak istediğin şeyleri sesli okuyabilirsin

tam tersi, aklında tutmak istediğin şeyi sesli okuma.. mümkünse hızlı okumaya çalış, bakma.. gör. görerek oku, içinden ve hızlı, algılayarak.

cornell not alma tekniğini dene. yani yazarak çalış.

www.fikretkonca.net

Okurken kafandan baska seyler geciyor olmasin? Kafan mesguldur.

normal bir durum, öncelikle bunu bilmende yarar var.
herkesin öğrenme şekli aynı değildir. kimi dokunarak daha iyi öğrenir, kimi dinleyerek kimi de görerek. bunların hepsi hepimizde bulunuyor ama aynı oranda değil. birinci, ikinci ve üçüncü öğrenme şeklini belirleyince nasıl öğreneceğini daha iyi anlayıp ona göre yöntemler belirlersin.
kısaca, öğrenme çeşitlerini araştır.

açıkta kaldıysa bozulmuştur bence

he ya, bizimki de oyle oldu attik ):

ne tursusu? patlicansa kesin bozulmustur.

Barlanmak deniyor ona, yöresel bir tabir mi bilmiyorum. Normal bir şey. Güneş görmeyen bir yerde kaldıysa bozulmamış olabilir. Tadına bir bak, garip geliyorsa yeme. Ama o beyaz şeyler bozuldu demek değil.

o beyaz şey, ev yapımı turşuda normal. turşu zaten besinler bozulmasın diye yapılıyor, ağzı sıkı kapalıysa doğrudan güneş almadıysa sorun olmaz. he yapacağın şey şu, aç içinden bir turşu al önce elinle muayene et cıvımış mı diye, sonra ısır, jelibon gibiyse bozuktur, kütürdüyorsa afiyet olsun.

@alice practice +1

onlar normal ama sen yine de turşuları yemeden önce yıka. evet biliyorum çok iğrenç kokabilir ve görünebilir.

Bence Miller tam sizin için üretiliyor :) Bulunduğunuz yerde limonlu filan biralar da varsa bi de onlar güzel olur.

Carlsberg!

"Lezzetli" bira istiyorsan kesinlikle Leffe Blonde'u tavsiye ederim.

bir tane efes extra iç başlangıçta sonra miller ile devam et. acı efes extradan sonra miller çok daha tatlı gelir ve extrada alkol çok olduğundan daha iyi kafa olursun.

tam olarak (bkz: miller'dan başkasını içemeyen kız) bunu tarif ettin.

Samuel Adams da şahanedir, demin yazmayı unuttum.

Miller tavsiye etmem. Su iç daha iyi.

Miller

efes dark
tuborg black

yılların tuborg goldcusuyum ama bence midye limon ve buz gibi tombul efes şişe deniz kenarında..

Bomonti filtresiz

ismini bilmiyorum ama bizim burada tobacco shopta mavi renkli bir bira var, cidden çok lezzetli, meyve suyu gibi.

ha onun dışında corona var, tam kadın birası.

kimse guinness dememiş?

bi mariachi dene bakalım.

Becks ve carlsberg market biraları olarak uygun. Ben de maya tadından ve biradan nefret eden biri olarak bi tek bu ikisini rahat içebiliyorum.

Onun dışında kriek max, london pride ve guinness'i denemenizi tavsiye ederim.

e madem bu kadar çok öneri geldi, ilkokulda yerli malı haftasında torbaladığımız mercimeklerin kuru fasulyelerin hatırına yerli sermayelileri alalım. yabancılar kusura bakmasınlar, çoook seneler sonra belki...

aromalıları da dışlayalım, bira gibi bira olsun. ne kaldı o zaman geriye?

leffe blonde +1. blonde olması önemli ama, brune biraz daha acı. ama evet, şu ana kadar içtiğim en lezzetli bira.
bir de nasıl yazılmamış(meğerse yazılmış), mariachi var; tekila ya da ekşimsi lezzetleri seviyorsan beğenirsin.
ha bi de, herkes miller yazmış ama miller normal biradan farklı bir lezzet içermiyor; sadece içimi kolay.

Grolsch. Lezzet arıyorsan kesinlikle tavsiyem.

Hayret kimse efes fıçı şişe dememiş. İçimi nispeten yumuşak, o bira acılığı daha az. Tavsiye ederim.

leffe blonde +1

Daha önce hiç denemediysen Guinness sakın içme!

Sana önerim Hoegaarden

daha önce denemediysen Guinness i dene derim, beğenirsen büyükşehirlerin muhtelif tekellerinde göz kırpan fuller's london black cab stout a geçiş yap.

Kriek diye bir bira çeşidi ve markası var. vişneli bira ve buzla içiliyor, tadı da vişneli gazoza benziyor ama %4 alkol oranı var.
birayı genelde kızartmayla ancak çekilir bulurum ben de ve varsa amstel içiyorum baya güzel oluyor.
ayrıca guinness seversen eğer başka türlü bira içmezsin o da ayrı konu

leffe, hoegaarden, duvel, grolsch iyidir. midye gibi kızartmalarla blonde tipte bira iyi gider.
becks, miller, heineken gibi gazozları tavsiye etmem. bir de kadınlar için falan demiş arkadaşlar ne alakaysa.

aperatip olarak mercimek köftesi olsa da yesek.

foodgawker.com'da tarif bakinabilirsin

herkes bilir ama nedense pek yapılmaz; yarım kerevizle bir yeşil elmayı rendeleyip mayonezli yoğurtla karıştırın. Tabii rendelere biraz limon suyu sıkın ki kararmasınlar. Ceviz de koyabilirsiniz, nefis olur.
Bir baget ekmek alın, ikiye bölün, bıçakla dilimlermiş gibi kesin ama ayırmadan. Yani dilimler gibi başlayıp durun. Yumuşamış bol tereyağına bol sarımsak ve biraz ince doğranmış maydonoz koyun, karıştırıp yarıklara bolca sürün. Alüminyum folyo kaplayıp 200 derecede 15 dakika fırına atın. İnanılmaz olacak.
Patates püresi yapın, tereyağı kaşar falan da koyun ama süt fazla koymayın, çok yumuşak olmasın. Küçük toplar halinde yuvarlayın biraz soğuyunca. Grup grup ince kıyılmış dereotunda, kırmızı pulbiberde, susamda, çörekotunda yuvarlayın. Renkli ve şık olurlar. Yuvarlayacağınız şeyleri değiştirebilirsiniz tabii, maksat renk olsun.

ana menude nelerin olduguna da biraz bagli. mesela ana yemek salcali domatesli bir sey ise meze olarak da benzerini koymamalisin veya hem meze hem yemek patlican agirlikli olursa yine hos olmaz. bu durumu dikkate alarak gavurdagi salatasi yapabilirsin. humus yapabilirsin. yogurtlu havuc yapabilirsin. bir de diyette olan var mi? herhangi bir yemek allerjisi olan ar mi? yine cok begenilmeyen bir sebze ile riske girmemek iyidir, fakat seveni icin zeytinyagli bamya evlenme sebebi olabilir.

Aslında insanlar yemeklerini yiyip gelecekler. biz daha çok atıştırmalık böyle masada self service tarzında, akşam yemeği olayına girmeden gerçekleştirmek istiyoruz.

bence o zaman bir adet yogurtlu meze, bir adet salcali yagli meze, bir humus, bir de taze yesillik tarzi birseyler iyi gider, mesela en basitinden limonlu bardaga ince ince kesilmis havuc salatalik dilimleri gibi bir taze yaklasim olabilir. salcali yagli olan icin ise ben saksuka oneririm. patlican ve patatesle yapabilirsiniz, hatta daha saglikli olsun diye kabak da karisitrabilirsiniz. yogurtlu olarak whoosie'nin kerevizli ezmesini yapabilirsiniz. bir ekmegi dilim dilim kesip firina atarsiniz isteyenler bu kucuk ekmek dilimlerinin ustune birsey surebilirler. bir de bu mezeleri tek bir buyu tabaga koymak yerine mumkunse iki kucuk tabaga bolusturun masanin iki ucunda da birer tabakcik olsun.

festane şekeri. kurufasulyeden yapılıyor, kestane lezzetinde güzel ve yapımı kolay bir atıştırmalık.

meyve salatası,

kaymaklı ayva tatlısı

cips şeklinde doğranmış patates- dilimlenmiş sosis kürdana dizip kızartabilirsiniz.

ıspanakları doğramadan krep hamuruna bulayıp kızartabilrsiniz. birkaç dal ıspanağı bir arada tutun, hamura bulayıp kızartın. kuzu ıspanak olursa daha iyi olur.

mücver. içine birazcık jülyen doğranmış kırmızı biber ilave edin. lezzet olarak çok yakışıyor, sunumda da daha neşeli görünüyor.

kereviz salatası yazılmış zaten.
edit:
bir de deniz börülcesi salatası

alternatiftarif.wordpress.com

kesinlikle kısır, semizotu salatası ya da havuç salatası, tatlı olarak da bisküviden yuvarlak hindistan cevizine bulanmış toplar.

ablam çikolatalı şekerpare yapıyor fiuuuuuu canım ablam.

tavsiye ederim yani.

Belki buradan birinin incelemiş ve beğenmiş oduğu br kaynak vardır diye sormak istemiştim aslında.

Bir de bilinen yerli bir kaynak varsa iklim/oprak yapısından dolayı daha yardımcı olabilir.

(edit: önceki cevap silinmiş)

Gunes ruzgar ve toprak yapisi cok onemli trakyanin nersinde topraginiz?

Lüleburgaz'da. Yakınlarda bağ evleri var şarapçılık yapan, bizim olduğumuz yerde neden olmasın diye denemek istiyorum.

Ticari bir beklentim yok, yani satma amaçlı yapmayacağım. Hobi bahçesi gibi düşünebilirsiniz.

breeding wine grapes filetype:pdf

gugıla aynen kopi peyst

çıkan sonuçlara en az 20 sayfa süreyle tek tek bakın, mutlaka işinize yarayacak bişey bulursunuz.

(sildiğim cevap buydu)

sildiğim cevapta bulunmayan da şu:

şaraplık üzüm filetype:pdf

bunu da gugıla kopi peyst.

arazinizin bağlı bulunduğu yerin tarim müdürlüğüne de gidin mutaka. toprak analizi, hangi türün verimli olacağı, hastalık ve zararlı mücadelesi gibi konularda yardım alır bilgilenirsiniz.

Burgazda olabilir bak :) guneybati-batiya dogru hafif egimli bir arazi ise tadindan yenmez daha iyi gunes alir. Sarap konusunda bir iki tanidigim var pomaklardan kendileri yapiyor onlara bir danisirim

agaclar.net forumları sonsuz bilgi kaynağı

yulaf ezmesi iyidir. tavada sütle beraber 1-2 parça kuru meyve, biraz ceviz ufala kaynat.

daha çok peynir, başka çeşit peynirler, lor.

limonlu bir çay eşliğinde peynir, domates, salatalık, zeytin bi de simit yanına.

not: yulaf ezmesi kadar iğrenç bir şey yok.

Yumurta pişirme şeklini değiştirebilirsin. Tereyağı ile omlet falan yapabilirsin, efendime söyleyeyim buna benzer şeyleri deneyerek yeni tatlar keşfedebilirsin. Yumurtayı illa haşlayıp yemek zorunda değilsin.

yulaf+sut, tavada lapa yapip icine meyve falan atabilirsin
musli+sut
smoothie icebilirsin
krep yapabilirsin ama ekmek istemiyorsan bu da karbonhidrat sonucta. tam bugday undan yapiyorum ben kreplerimi de.
ayni sekilde pancake
veya corba ic. illa kahvaltida kahvalti edilicek diye bir sey yok. mercimek corbasi, ezogelin, yogurt corbasi. bunlar tam kahvaltilik bence.

yumurta sevmiyorum diyorsun da ben 2 gunde bir yumurta yiyorum ve bu aralar cok bos vaktim oldugu icin evdeki herkese cesit cesit yeni yumurta tarifleri hazirliyorum. bugun mesela tam bugday krep arasina cirpilmis yumurta koydum, uzerine avakado, uzeerine kasar peynir, sonra krebi sar firina ver kasar eriyene kadar. mis gibi oldu :) boyle degisik seyler deneyebilirsin.

veya mesela yumurtanin beyazini boyle kati kopuk gibi olana kadar ayri cirp, icine sarisini ekle karistir. beyaz peynir de koy, minik bir kapta firina ver. pofidik kek gibi bir sey oluyor.

Klasik kahvaltidan biktigimizda krep, corn flakes, gozleme/pacanga boregi, mercimek corbasi, ev yapimi kek, yaninda süt gibi alternatiflere yoneliyoruz biz evde.

Ben pankek yapıyorum çoğu zaman güzel oluyor ama yapması biraz zahmetli, bir yumurta değil. Yufkayı açıp içine sosis koyup yuvarlıyorum sonra bıçakla parmak kalınlığında kesip kürdan saplayıp kızartınca çogzel oluyor bu da, sosis falan yiyorsanız tavsiye ederim. Tost yapabilirsiniz kaşarla, ekmekli ama doyurucu sonuçta hem de güzel. Nesfit falan yiyorum bazen bu da bi seçenek. Katmer, kaymak vs. de yeriz biz ama sana tavsiye etmiyorum onları şimdi bulamazsın güzelini :)

sen çok şey istiyorsun kardeşim bu bir. sağlıklı-ucuz-hazırlaması kolay... bu nasıl bir kombinasyondur yahu. senin ilacın daha önce de başka bir duyuru aracılığıyla önerdiğim Tortilla de Verduras paleocafe.org

NOT: tarifteki gibi yaparsan resimdeki aynen oluyor, ayı gibi ye, nasıl istersen öyle ye, yarısını yiyebilirsen -yanında başka bir şey olmasa da- tebrik etmek isterim. cidden acayip doyurucu.

her gün yapamasam da yulaf ezmesi, fındık, badem, kuru üzüm ve muz dilimleyip üzerine soya sütü (sade veya çikolatalı) döküyorum. isteğe göre pekmez veya bal da ekleyebilirsiniz. hem baya sağlıklı hem de doyuruyor.

bu çok hoş; www.businessinsider.com

bak söylemeyi unutmuşum kahvaltıda sadece çay ve zeytin olacak, yanına usta ellerde pişirilmiş ciğer olacak (ocakbaşından bahsetmiyorum, tavada da oluyor bu meret) istediğin kadar, sabah sabah kaliteli proteinin dibine vurmuş olursun:) çatalınla iki ciğerden bir çaydan alıyorsun, dünya varmış diyorsun.

çok ucuz değil ama alternatif olarak Wasa'nın krakerlerini ekmek yerine kullanaiblirsiniz, değişik çeşitleri var ve üzerine krem peynirimsi şeyler sürünce çok güzel oluyorlar, bi de tok tutuyorlar acaip.

örneğin şu:
www.wasa.com

en kalorisizi de şu (mayasız falan bu mesela):
www.wasa.com

en son migroslarda indirimde 4 lira falanlardı, normalde 6 lira civarındalar sanırım. ama içinde 20 tane falan oluyor paketin, 1 tanesi bile tutuyor mesela kısacık atıştırmalık için ama 4 tane falanla bayaa doyuruyor. üstünü türlü çeşitli peynirlerle donatıp donatıp yenebilir.

edit: şakir'e çay yok muamelesi görmüş gibi hissettim kendimi, bu kadar tiklenmiş cevap arasında.

yumurtayı menüden çıkarmak hata olur, hem besleyci hem ekonomik çünkü.

yumurtayı değişik şekillerde alabilirsin.
hazırlaması en kolay omlet, pankek türü şeyler olur.

haşlanmış yumurtayı çılbırımsı yapınca ağır koku bırakmıyor. yumurtayı dörde böl üzerine yoğurt, kekik, biraz zeytinyağı gezdir. bayılacaksın.

kuru meyve (kayısı, erik, incir..), ceviz, fındık badem gibi yağlı tohumlar çok ekonomik değil ama çok sağlıklı.
yeşillik( maydonoz roka) hem ekonomik, hem kahvaltıda alınması gereken besinler.

şeker alışkanlık yapıyor. verdikçe vücudun daha çok istiyor. zaten karbonhidratlardan yeterince şeker alıyor vücut, bir de üstüne çikolata falan yiyoruz.
ekstra şekeri tamamen keserek kendine çok büyük bir iyilik yapabilirsin.

durum şekerle değil de şekerli gıdalarla alakalıysa (bkz: monosodyum glutamat)

Karbonhidrat bağımlılığı. Ayrıca bir beslenme sisteminde çikolata hurma ballı fındıklı pekmez varsa, o beslenme şekli sağlıklı beslenmenin yakınından bile geçmez. Bu tip basit şeker alımını keserseniz şekere olan bağımlılığınız da sona erer.

www.youtube.com

cok yanlis gelmissin. ileride sikintilar cikartir sana.

şöyle bir yazı vardı, belki senin durumunla alakalıdır.

eksisozluk.com

www.eksiduyuru.com

Pekmez demişim, pestil. Yapay şeker koymuyorlar ona. Onu da sık tüketmiyorum, pahalı bişiy.
Basit şeker rutin diyetimde sadece çikolatada var. Çaya da koymuyorum..

bu işler için: doktor

Karbonhidrat yoğunluklu beslendiğin müddetçe bu iş böyle gider. Uzun vadede sağlığın elden gider. Kilo da alırsın.

nemli ve ıslak toprak vs. salyangoz nemi sever.

salliyorum. cok gunesli havalarda gunes vie sicak muhtemelen bunlara zarar veriyor. nemli dokularini kurutuyor olabilir. o yuzden genelde nemli sabah satlerinde ve islak cayirlarda goruyoruz bu guzel hayvanlari.

images6.alphacoders.com

daha hızlı hareket ediyorlar diye akıl yürütüyorum.

toprak altinda yasadiklari bosluklara yagmur suyu giriyor cunku, bogulmamak icin yuzeye cikiyorlar. solucanlar icin de gecerli bu.

Yalnız kabuklarından çıkıp demişsin, bundan kastın nedir? Sümüklüböcekle salyangozu karıştırmıssın gibi geldi de.

@haldamir
aynı şey olduklarını sanıyordum. bahsettiğim şu işte: scontent-b-fra.xx.fbcdn.net

Sümüklüböcek salyangozun kabuksuzu oluyor. Farklı türler yani. Soruyu öyle görünce sorayım dedim.

salyangozlar için nem çok önemli. ortam nemlenince metobolizmaları hızlanıyor, harekete geçiyorlar. çok sıcak ve çok soğukta yaşayamıyorlar pek.

Böyle anketler.

Naber?

"falanca olanlar varsa yeşillendirebilir mi? birşey soracaktım da?"

upuzun cevap kasıp gödere bastığımda uçmuş olanlar.

Yeşillendirme +1

30 bin liraya otomatik dizel araba

lmgtfy duyuruları.

- "güzel müzik önerin/çalan yer söyleyin" tarzı ne idüğü belirsiz duyurular
" "şunu günde şu kadar yersem kilo alır mıyım/verir miyim" tarzı yine ne idüğü belirsiz duyurular.

genellemek gerekirse soruyu spesifikleştirmeden sorulan / cevaplayacak kişileri çeşitli kriterler bağlamında cevaplamaya yönelten sorular. e haliyle cevaplar da çok sağlıklı olmuyor bu durumda.

duyuru da en çok kim popüler kimi seviyosunuz türü anketleri

chat duyurulari

bir de sinir olmuyorum ama pepsi sifresi mi ne istiyorlar ya onu merak ediyorum. nerede kullaniliyor onlar?

Yazanin kendisinden baska kimsenin anlam veremedigi, duyuru kategorisinde yazilan aforizmalar.

Konu biraz ozel avukat biri ulasabilir mi aceba? +1

Oldu ne demek, hemen yolluyorum. :)

regl var ertesi gün hapı var doğum kontrol hapı var ...

"geçecek mi bu acı?" "unutamıyorum onu" gibi duyurular.

bazen wraith mi ne öyle biri var, onun duyuruları. sinir değil de tuhaf oluyor.

wraith duyuruları +1

30 bin liraya otomatik dizel araba +1 ahahaah

kafayı yiycem, çıldırıcam, yardım edin vb başlıklar altında önemsiz sorular sorulan duyurular.

sinir olmak değil de "olmasa daha iyi olur"lar var. gereksiz yere okumak zorunda kalıyorum, vakit kaybı oluyor.
yeşillendirin +1
bağlan konuşalım+1

bir de "duyuruda kimin cevaplarını beğeniyorsunuz" tarzı sorular olmasa iyi olur.

connected2me'li olanlar.
soran kisinin o isi yapma ihtimali milyonda birken sordugu, insani bos yere ugrastiran sorular.
sirf yasadigini gostermek icin sorulan, cevabi olmayan ya da cevabi google'da kolayca bulunabilecek tipteki sorular.
'bugun bir kedi olusu gordum, cok uzuldum size de anlatayim dedim' gibi insani uzmekten baska ise yaramayacak turdeki duyurular.
iceriginde gereksiz yere biyografik veriler iceren (kollarimin kilini aliyorum kezban degilim, odtu'luyum vs) sanirim "cevabinizi ona gore verin ha" gibi bir dusunceyle sorulan sorular.
geleneksellesen, kimsenin fikrinde degisiklik saglamayacak, hicbir yere varmayacak "tayt giyenler hakkinda ne dusunuyorsunuz, solcular/kurtler neden boyle?" tarzindaki sorular.
"bu sarki size gelsin" tipi duyurular.
'niye benim cevaplarim siliniyor :(' benzeri sorular.
bir de 'nede mukemmelsiniz?' gibi sorulari cevaplari mide bulandirici geldigi icin sevmiyorum, ama duyuruyu acmasam gormem aslinda.

+bu kiz bana yaziyor mu? duyurulari.

Bu kiz benden hoslaniyor mudur duyurulari
Eski sevgili duyurulari

- maden suyu içiyorum zararlı mı duyuruları. (gına geldi. haftada bir açılıyor)

- soru başlıkta (eki eki ekie. çok komiksin)

- bilmem hangi konuda uzman dr, bilmem ne konusunda uzman avukat varsa bana mesaj atsın (oldu canım. gecenin bir saatinde doktor ve avukatlar online senin soru sormanı bekliyordu. hayatta başka işleri yok. mesleklerinden para kazanmayı bırakıp duyuruda sana cevap verecekler.)

- kız beni 27 kere reddetti, içimden tekrar sormak geliyor. ne dersiniz tekrar sorayım mı?

- hollowlife'a küfür için açılan duyurular. (ne işe yaradığını anlamadım, yüzlerce benzer duyuru açtılar. cevap da gelmedi)

- allık, ruj, bb krem alıcam bana "renk" söyleyin. (var mı böyle bişi. müneccim miyiz biz? bir de bu gibi ürünler ciltten cilde insanlarda değişik durur, denemeden alınmaz.)

- aha bak birkaç duyuru yukarda örnek var. sevdiğiniz abur cuburları söyleyin alıcam. (dostum niye bizim sevdiğimiz abur cuburları alıyorsun, kendi sevdiklerini al. sonuçta markette bakkalda satılanlar belli)

- komşu kapının önüne ayakkabılarını koymuş. ay ne varoş bunlar. cumhurbaşkanlığına şikayet etmeyi düşünüyorum tarzı duyurular.

aklıma gelirse yine yazarım.

aaaa dur nasıl unutmuşum.

- tez yazacağım bana konu söyleyin.

- ödevim var, acil kaynak lazım 2-3 saat içinde. acil mail atın bana.

- ödev yazıcam konu söyleyin. (çoklukla bölümlerin ve derslerini bile yazmıyor bu arkadaşlar)

- x şehrin geldim. kalacak yerim yok, her hangi bir planım yok. burada yaşayanlar bana mesaj atsın.

(arkadaş manyak mıyım ben sana mesaj atıp başıma bela alayım. senin derdin evine bedavadan çökeceğin birisini bulmak. burada gelmişim zar zor hayatımı kurmuşum, üç kuruş kazanıp hayatımı sürdürmeye çalışıyorum, her aklına esip gelen turisti eğlendirmem mi lazım. )

soru başlık olayı bana sinir edici gelmiyor. soru o kadar kısa oluyor ki başlığa sığıyor. tekrar alta yazmak da anlamsız gözüküyor. bir şey de yazmak zorundasın. ya tire çekeceksin ya nokta koyacaksın. soru başlık daha iyi

bir düşüncesi olup sırf onay almak için soru gibi açılan duyurular.

hiç bi duyuruya sinir olmuyorum niyahetinde insanların vakit geçirdiği hehangi bir sanal dünya, kafa dağıtmak için insanlar türlü türlü şeyler yazabilir filan hiç yadırgamıyorum.

duyurudan çok buraya garip anlamlar yükleyip hekesi eleştiren, kınayan tipleri itici buluyorum.

öğrencilerini küçümsemesin, onlar gibi düşünebilsin. her yaptıklarına kızmasın. şakalaşabilir, esprileşebilir. arada dersi biraz bırakıp havadan sudan konuşsun, içten olsun. biz bunu okulda ki hocalarımızdan göremedik ne yazık ki. dersane hocaları çok makaracı oluyor ama.
bizim kpss kursunda çok tatlı bir tarih hocamız vardı, yersin böyle o kadar tatlı bir insandı. kızın birisine sevgilisi 5 yıldır evlenme teklif etmemiş, derse ara verdiğinde muhabbet açıldı. kıza taktikler verdi, eğer olmazsa da at suratına yüzüğü bu ne be dedi. çok samimi, içten bir kadındı :))

gerçek hayattan örnekler vererek bence en güzel ve eğlenceli olur.

şarkı fıkra falan konsantreyi bozabilir bence, gereksiz olur yani.

ama gerçek hayattan örnekler ve yapılan deneyler hem daha fazla ilgi çeker hem işi daha eğlenceli hale getirir hem de akılda kalmayı kolaylaştırır.

sınıfına göre değişir. lise için aşk, 1. sınıf için çiş kelimeleri ilgi çeker mesela :)

ilköğretim için, dersin yarısını az geçe ayağa kaldırıp bir iki fiziksel hareket yaptırmak çocukları derse geri topluyor. (kolları havaya kaldırıp iyice yükselip birden bırakmak gibi)

fıkra anlatılacaksa çocuklar anlatsın, şarkı söylenecekse çocuklar söylesin. derse dahil oldukça dersi severler. ait olduklarını hissederler, kendilerini tanırlar, güven kazanırlar...

yoklama için de şöyle bir tavsiyem var, çocuk ayağa kalksın, adını bilen arkadaşları parmak kaldırsın. sınıf arkadaşının adını bilmeyen çok çocuk oluyor. öğretmenin de adını bilmiyorlar, lise dahil hem de buna. onun için kendi adını da mutlaka söyle. iki isimli olanların hangi ismi kullanmak istediklerini sor, isimlerinin anlamlarını sor (şaşılacak şey, bunu çoğu biliyor)
Bir süre sonra çocukların farkındalık düzeylerinin arttmaya başladığını, konuşmaktan çekinenlerin anlatmaya başladığını göreceksin.

pek bilgim yok aslında ama cevizde iyi para olduğunu biliyorum, bir de yetişecek cevizin kalitesi önemliymiş, iç pazar-dış pazar, paketlenen ya da açık satılan çeşitleri var, getirileri farklı olur muhtemelen.

Bildiğim kadarıyla ceviz için devlet teşvik ediyor, yardım veriyordu. Bir arkadaş almıştı 4-5 yıl sonra iyi para kazanacam diyordu, yok oldu gitti :) Ya parayı buldu ya da battı, bilemiyorum.

bir dönem araştırdım, hala bakıyorum ufak ufak.

ceviz türüne göre değişse de 3 yılda ürün beklemeyin. genelde öneriler 3. ve 4. yıllardaki ürünlerin büyümesine izin verilmeden toplanması, enerjinin ağaca gitmesi. 5 yıldan sonra anlamlı ürün alınmaya başlanıyor. benim araştırdıklarımdan çıkardığım sonuç şudur; bu işin bir formülü var fakat formül epey uzun ve değişken de çok fazla. formülü tam olarak uygulayıp, değişkenlerin de öngörülen aralıklarda kalması durumunda ceviz karlı bir iş. fakat öncelikle formül doğru uygulanmalı. toprak yapısından, eğimine; cevizin cinsinden iklime çok fazla unsura dikkat edilmesi lazım.

Bursa'da zeytine verilen teşvikler sebebiyle ovada bulunan tarlalarda ki ceviz ağaçları vardı. Şimdi ova köylüleri cevize dönüyorlar. Çağlayan tarafında her yer ceviz.
Kısacası evet girilir... Ekiniz. Tarıma destek olunuz.

ceviz ağacı 3 senede yetişmez. mahsul almak için ortalama 10 seneye ihtiyacı var. ayrıca her sene yeterli mahsul alamayabilirsin. bunun haricinde biraz riskli olsa da girilebilir. cevizin ağacı da çok değerli. national geographic'de bi belgeselde görmüştüm. ağacın kökündeki yumru çok pahalı. lüks arabaların iç döşemelerinde filan kullanılıyormuş.

her işe girilir, önemli olan pazar bulmak, ürünü satabilmek, ki ceviz için bu sorun değil; katma değeri de yüksek ayrıca. fakat çoğu iş gibi tarım da teknik bir iş ya da eğitim yoksa çekirdekten çiftçi falan olmak gerek. işi kendiniz yapmayacaksınız veya yönetmeyecekseniz-ki bunun için bilgi ve/veya deneyim gerek- girmeyin derim.

Tarlanın olduğu yerdeki tarım müdürlüklerinden de bilgi alın, teşvik, kota gibi konular var. Sonradan karşınıza çıkmasın. (Ceviz için kota yok bildğim kadarıyla, teşvik olabilir.)
Piyasa saman gibi lezzetsiz ithal ceviz dolu. Bizim toprakların cevizi lezzetli olur. Yetiştirin ama şöyle çok lezzetli olanlardan yetiştirin, çok mahsul versin diye kaliteden ödün vermeyin. Cevizin alıcısı çok, satarsınız ceviz elinizde kalmaz.

Ceviz zor iş. Mahsul almanız minimum 3-4 yıl. Türk ceviz türleri çok verimsiz ve dayanıksız. Fransız veya Amerikan menşeli aşılı ceviz alcaksın. Ondan sonra iyi altyapı kurcaksın: sulama sistemi, havuz, sondaj, depo. Gübreleme önemli. Sulama çok önemli. Bolca adam çalıştırcan özellikle ilk bir kaç sene. Başında durman lazım, başkasına ihale edilmez.

Kısacası uzun vadede karlı ama en an ilk 3-4 sene pek bir gelir beklemiycen ve sürekli para harcıycaksın.

akasyalar açarken- çok hareketli olmasa da.

yar saçların lüle lüle

kekliğim vak vak ufak ufak ufak bas

Karanfil Oylum Oylum

Adana!nın yolları taşlık
www.youtube.com

Bağdat yolu
www.youtube.com

Sevil de sevme
www.youtube.com

Nazende Sevgilim
www.youtube.com

seni ben ellerin olsun diye mi sevdim zalım - müslüm gürses canlı performans

trt 2 tsm programlarının tüm kapanış şarkıları. (seyirciyle söylenenler)

Aferin sinus

sudafed var ama doktor önermeli tabii.

Aksın, akması iyi. Çok az tuz erittiğin suyu burnuna çek, temizler, rahatlatır.

aksın daha iyi arkadasin dedigi gibi.

kusura bakma ama senin o "açlık yaşadım" dediğin olayın, atıfta bulunduğun açlık ile alakası yok. saatlerce aç kalmışmış. alla hbaşka dert vermesin kardeşim.

açlık saatlerce yiyecek birşey bulamamak değildir. açlık vücudunun besinsizliğe alışmasıdır. saatlerce değil belki bir ömür boyu ya da ömrünnü bir kısmını bu şekilde geçirmektir. açlıktan hırsızlık yapmaya mecbur kalmaktır. çöplükleri karıştırmaya mecbur kalmaktır. ve daha benim de bilmediğim bir çok başka şeydir.

evet sen de açlık çekmişsin ama o atıfta bulunduğun açlık ile senin yaşadıgın şeyin alakası yok. ha ama ne güzel ki, yaşadığın o "saatler süren açlık" sende bir şeyler yapma isteği doğurmuş.

Açlık çok kötü birşey gerçekten. İnsan a4 kağıdını yemeyi düşünebiliyor.

Aç insanları bulman zordur. Aç kalan insanların çoğu dışarıya hissettirmez bile. Ne yazık ki.

@mahone, hocam afedersin de dünyadaki küresel açlığın sorumlusu benmişim gibi atarlanmışşın. Benim yahut senin elinde olsa kimse aç kalmasın zaten. Benim bunları anlatmamda ki amaç o mu sence?

Zengin olmam bugüne kadar açlık yaşamamış olmam suç mu? Neden yani tartışma yaratmaya çalışıyosun anlam veremiyorum.

haklısın. normalde de yemek yemeye üşenen biri olduğum için çok umrumda olmuyo aç kalmak.
olayı merak ettim ama.

ekmek arası döner yaptır ayran da al, eminönü meydanına bi çık cocuklarıyla meydanda yatan insanlar var. (yatan derken orada oturuyorlar böyle gün içinde pek dilencilikte yapmıyor aslında )

yeri geliyor her şeyi burada paylaşıyoruz, konuşuyoruz..
hazır konuyu açmışsın sizinle 5 sene kadar önce çektiğim bir fotoğrafı paylaşayım..
kyk yurdunda 3 gün resimdeki ekmekle idare ettim.. i.hizliresim.com

o gün bugündür hep aynı şeyi söylerim, her zor durumda kaldığımda da bu resme bakınırım..
söylenecek fazla bir şey yok... gerçekten zor durumda olan insan belli etmiyor inan..

Hocam öncelikle güzel düşüncülerin için tebrik ediyorum.
Yaşadığın yerde nerelerde bulursun öyle insan bilemiyorum, o yüzden yorum yapamayacağım.
Ama eminim nerede yaşıyorsan yaşa mutlaka aynı açlıkta kedi köpek kuş da vardır. Belki onlara da yardım edebilirsin kilosu 5 liraya mamalar veya ıslak bayat ekmekler veya kasaplardaki haşlamalık 1 liralık etlerle veya bir kap suyla...
Şimdiden yüreğine sağlık

empati yapmana sebep olan arkadaşın(kazık atan ) hayra vesile olmuş iyide yapmış sokakta açtan çok ne va r beverly hillste olmadığına göre elini sallasan aça değecek

Açlık bir insanın yaşayacağı en değerli deneyim bana göre. Her ne kadar senin yaşadığın açlık, gerçek açlık değilse de sana açlığı anlatmaya yetmiş. Artık hiç bir şeye eskisi gibi bakmayacaksın, zaman içinde unutmaya başlasan da bir koku bir renk bir müzik sana açlığı anımsatacak.

Arkadaşların da dediği gibi gerçek açlar kendilerini ortaya koymuyorlar. Ar geliyor. Yaşadım oradan biliyorum. Kardeşlerime bile diyemiyordum, ki durumları oldukça iyiydi.
Bir kağıt toplayıcısının çöpte bulduğu margarin kabının içinde kalan margarini parmağıyla sıyırıp yediğini gördünüz mü bilmem, ben gördüm. Daha nice benzer olay gördüm. Buradan hareketle, en kolay lokanta/restoranların olduğu yerlerde çöpleri karıştırıp yemek bulmaya çalışan insanlar-çocuklar bulabilirsin. Zengin semtlerin sokak aralarında bulabilirsin, ben çok görüyorum. Ondan da utanıyor çoğu, sokakta kimse yokken yapıyorlar.
Biraz dikkat etmek lazım, incitmeden yardım etmek lazım.

halk dilinde beyni yanmış derler:))

şöyle bir şey geldi aklıma.

kalgon kullanmadığınız için rezistansız bozulmuş ve su ısıtamıyor olabilir. su ısıtamadığı için suyu ayarladığınız programın sıcaklığına getirene kadar da işi uzatıyor olabilir.

ama deterjan almama sorunu ile ilişkilendiremedim.

suyu alamayınca yapıyor öyle. şebeke suyunun makineye girdiği yerde bir filtre oluyor, o filtreyi temizleyin.
yüksek kattaysanız suyun basıncı azalabiliyor. makineyi herkesin kullandığı saatlerde değil başka saatlerde çalıştırın. bulaşık makinesiyle aynı zamanda çalıştırmayın.

ya su musluğu kapalı ya da tıkanmış, hortuma az su geldiği zaman oluyor bunlar. tamirci ikinci seçenek.

tuzlu
bir de bazen acı ve tuzlu. mis.

tuzlu

tuzlu

Tursu sevmem

Ikisi de var bence.

(bkz: false dichotomy)

tuzlu.Ekşide yüzünüz buruşur.

tuz nötrdür gençler. turşular asetik asit veya sitrik asit ihtiva ediyorlar.tuz da içeriyorlar fakat ortamın ph'si asidik. ekşidir.

ekşi.
tuzlu turşu, turşu yapmayı bilmeyenlerin işi. malzemeyi korumak için basıyor tuzu. oysa, turşu da sirke gibi mayalanma ile olmalı. bana göre mayalanma yoksa turşu yemenin pek bir anlamı olmaz.
tuzlanarak korunan balıktır, ona da turşu değil lakerda diyoruz.

hayat aklini konusacak bir filozof uret +1
kesinlikle tuzsuz turşu yapılıyor ve çok daha güzel oluyor.

Tuz koyuyoruz bu yüzden tuzlu.
Sirke koyuyoruz (asit) bu yüzden ekşi.

Orjinali sirkeli yani ekşidir.
Tuz modeli sonradan çıktı, ucuz olduğu için

ekşi

isterdim

Erkek.

asla çocuk istemiyorum. böyle bir durumda da zaten istemem. çocuğumdan ayrılmak zorunda kalacak olmak hayatta yaşayacağım en büyük acı olur. kadın

bu soruya verilecek cevapların sana faydası ne olacak merak ettim

hamile isem hamileliği sonlandırmazdım.
hamile değilsem çocuğum olmasını istemezdim.
kadın.

Her ne kadar çocuk rahat yaşayacak olsa da; bile isteye ebeveynsiz büyümesine dayanamam. Çocuğa haksızlık, bana büyük acı verirdi. İstemezdim, kadın.

isterdim.

erkek.

çocuğun doğmasını istemezdim, böyle bir durumda çocuk sahibi olmak da istemezdim. çocuk oldu diyelim, kendim için, mutlu olmak için yaptık ama 3-4 sene ne yaşanabilir ki ? 4 sene sonra ölünce çocuk için daha kötü olacak. en iyi baştan bu işi bitirmeyi seçerdim. erkek

100 yıl yaşayacak olsam bile çocuğum olsun istemiyorum ki.. buna ne dersin?
erkegim.

elorelia+1
hamile isem doğururum, değilsem ölmeden önce yapılacaklar listeme çocuğu eklemem, niye annesiz büyüsün yavrucak?

çocuk sahibi olmayı, anne olmayı çok istiyorum ama 4-5 sene sonra öleceğimi bilseydim ve hamile olmasaydım çocuğumun olmasını istemezdim. annesiz büyümesine dayanamam.

4-5 sene sonra öleceğimi hamilelik sırasında öğrendiysem de eşimle ortak karar verirdim. eğer tek başına çocuk büyütmenin altından kalkabileceğini düşünüyorsa o zaman hamileliği sonlandırmazdım. eşimden başkasına güvenemem çocuğumuzu yetiştirme konusunda. ben öldükten sonra da çocuğumuzu kendi çocuğu gibi sevebilecek, iyi bir anne olabilecek biriyle evlenmesini isterdim.

umarım hiçbirimiz böyle bir karar vermek durumunda olmayız.

hayır. K

çocuklara aşık biri olarak asla istemezdim. bizim ülkemizde çocuğa bakış, çocuk yetiştirme vs o kadar yanlış ki. bir çocuğun annesiz/babasız büyümesini göze almak(elinde ne kadar imkan, çevresinde ne kadar insan olursa olsun) bencillikten başka bir şey değil.

-K-

normalde istemiyorum hadi istediğimi hayal edelim, neden bana ihtiyacı olan bir canlıyı sırf 4-5 sene egomu tatmin etmek için yalnız bırakacağımı bile bile dünyaya getireyim?

kesinlikle istemem.

kadın.

hamile olsam sonlandirmazdim.
degilsem de kalmayi dusunurdum. bir cocuk annesiz de sagliksiz bir ortamda buyuyup, mutlu olabilir. ama arkamda birakacagim kocamin benim olumumden sonra mutlu olabilecegini dusunmuyorum. bir cocugu olsa hayata tutunurdu.

kesinlikle hayır.
evet diyenler çocuğun anne veya babadan mahrum olarak büyümesine sebep oluyorlar.Sonuçta herkes iyiki dünyaya gelmişim diyerek yaşamıyor keşke olmasaydım dediği bir anın bile sorumlusu sizsiniz.
çocuk düşünmüyorum maddi durumum ve yaşam şartlarım çocuğuma sunacağım hayat çok iyi olmadığı sürece.

erkek.

hamileysem bebeği aldırmaz, doğururdum.
hamile değilsem asla kat'a zinhar çocuk sahibi olmayı düşünmezdim.

kadın.

Normalde istemiyorum böyle bir durumda hiç istemezdim. Kadın.

zaten hamileysem doğururdum.
değilsem istemezdim.

hayır tabi ki. bencilliğin dik alası bu.

4-5 sene sonra ne olacağını kim bilebilir? Ya da yarın (mevcut ebeveynler için)?

Ben isterdim.
(Er kişiyim)

hayır istemezdim.
erkek.

Hamile olsam ve o sırada sayılı zamanım olduğunu öğrensem aldırmam. Çocuğun günahı ne. Ha ama böyle bi durumda, öleceğimi bile bile hamile kalmak asla istemem. İsteyen de bencildir. Düşünürseniz ikisi arasında çok fark var. Onu anlayabilmek mühim.
Bana kalsa, ben zaten çocuk mocuk isteyen birisi değilim. Hiç olmadım. Kadınım.

hamileysem bebeğimi aldırmazdım, değilsem çocuğum olmasını istemezdim. (anne)

çocuğum var. yaşamaya devam etmek istememin en büyük sebebi o . Böyle bir durumda istemezdim. Ölmek çocuğun olduğunda çok çok daha zor çünkü.
Geçen gün rahat rahat ölebilecek insanlara özendim, bu bile bir özgürlük :/ gözün arkada kalmadan gitmek en iyisi .

asla ve asla istemezdim.

Hamilelik varsa yapacak birsey yok. Yoksa asla istemezdim. Erkek.

istemezdim.

kadın

yapabileceğim kadar yapardım.
erkek.

Hayir tabi ki. Boyle bi durum yokken bile cocuk yapmak buyuk kumar, bi de sonunu,o cocugun yasayacagi seyi bile bile nasil isteyim.

Kadin

ayna nöronlar fazla mesaide.

yok, akıllarınca geyik yapıp eğleniyorlar. komik olsa neyse.

adamın adını unuttum birisi çıkıp ''gecekonduda sucukla şarap içerdim ben de halktan biri olduğum günleri biliyorum'' mu ne o tarzda bir şeyler demişti onla dalga geçiyolar herhalde

"Yasamak sucuktan ibaret, gerisi teferruattir."
delifaruk

Eshot'un sitesinde ne yazıyorsa o. 40 geçe her zaman.

www.eshot.gov.tr

Eshot'un sitesinde Bornova'dan kalkış 04:40

boy dediği omuzdan etek ucuna kadar olan kısımdır.
en ise göğüs çevresi gibi olması lazım.
evdeki başka bir montunu ölç, öyle karşılaştır.

boy uzunluğunda omuzun en yüksek yerinden mi ölçmeye başlanıyor?

montun ölçülerini yaz, nasıl ölçeceğini söyleyeyim.
boy ölçüsü sıklıkla omuzun yüksek yerinden alınır. arka ortadan da alınmış olabilir.
en ölçüsü, koltuk altından, belden ve kalçadan alınır. tek ölçü verilmişse göğüs ölçüsü veya montun etek ucu ölçüsü olabilir.

ölçüler şöyle:
Beden En (cm) Boy (cm)
M 60 68
L 62 69

ölçüler çok garip. boy 68-69 cm olur da en nasıl bir kol boyu olur ki? bir insan bedeninin eni, iki kol boyuna yaklaşıktır. resimde kol uzunluğunun montun boyunda olduğuna dikkat et.
ya hata var, ya da yarım beden ölçüsü yazılmış ki o zaman da 120-124 cm en olur. bu da erkekte xl beden göğüs ölçüsüdür.

sitenin linkini yollasana bi bakalım.

site de şu: www.giydirelim.com

alma, ölçüler çok garip.
sitenin içinde ölçü tablosunu vermişler. ölçü tablosu normal.
www.giydirelim.com
ürün bilgisindeki ölçüler ya yanlış yazılmış ya da onlar çocuk montu. çocuk montu olsa bile yine de garip, montların kol boyu 122 beden, en 170 bedene denk.

edit: ölçü nasıl alınır videosu
www.youtube.com

bizim eve de girmişti bundan bi tane. ortalığı talan edip bulamadık, hatta hayal gördüğümü dahi düşündü evdekiler. bizim kurtuluş yöntemimiz aşırı temiz oldu yalnız. aynı gün çamaşır makinesine attığımız örtülerin tekinin içindeymiş hayvan, makinede ölmüş doğal olarak. yine de bu yöntemi tavsiye etmiyorum.

bulunmak istemeyince bulunmuyor o namussuzlar. diyeceğim bu.

odanın kapı girişine boydan boya o yapışkanlı kartondan koyun, bi de karton ayakkabi kutusu gibi olsun üzeri jelatinli olsun, yapistirici koktugu için üzerine ne koyarsaniz koyun gelmezler

eve kedi salın.

unun içine alçı karıştırıp muhtelif yerlere bırakın.
ne kadar una ne kadar alçı konulacak bilmiyorum. çalışma prensibi; alçı kokusuz ve ıslanınca katılaşıyor. farecik unu yiyecek, alçı sindirim sırasında taşlaşacak.
ya ben ratatoille'den sonra farelere, roboroach sonrası hamamböceklerine iyice kıyamaz oldum. valla üzülüyorum, o fare de sizin sağlığınıza epeyce zarar verebilir, mecbur def edilecek.

kedi de yakalamıyor. çok uğraştı en sonunda kaçtı gitti. kartonları uygularken elinize eldiven giyin. peynire dokunmayın. ancak karınları acıkınca ortaya çıkıyorlar ki 10 günü bulur bu. ortada yiyecek su bırakmayın. acıksın karnı. bir liralık kapanlarla yakaladım ben. ayrıca bu piçler peynirden çok un, çikolata, bisküvi, vs şeyleri seviyorlar. tavuk derisi de öneren olmuş ocakta çevirip kokutun ortalığı

Peynir yerine sucukla deneyin şansınızı.

bozulmuş salamı çok seviyorlar. deli atıyor salamı yiyeceğim diye.

Zehirli yem alacaksin eczaneden.

fare-peynir geyiği, çizgi filmlerden çıkmış olsa gerek. o dediğiniz minik farenin ennn sevdiği yiyecek, yer fıstığı. çükületaya ve toz şekere de bayılıyo namıssız. paketin dibini deler ve sömürür. 'Lan noolacak? Alt tarafı bi gram çükületa yiyo, başımızın gözümüzün sadakası olsun!' düşüncesi güzel de, koloni haline geldiklerinde, işin tadı kaçıyo.
fare heywanı sonnn derece zekidir. beni geçer mesela. yapışkan kartona yapışması için, önce warfarinle gafayı buldurmanız lâzım. ayık gafaynan, etrafından dolanır, yapışmaz.
1 liralık kapanlarla da, sadece 1 tanesini yakalayabilirsiniz. Eğer 1'den fazla fare varsa, kapana kurban gideni görüp öğreniyolar kanmamayı.

Kapan +1. Güzelce kur, aman eline dikkat et, kurduktan sonra bir kez dene, sopayla uzaktan hafiften dürt bakalım doğru kurabildinmi. Ayrıca kapanı kurmadan önce eline eldiven tak, peynir veya sucuk koyacaksan onu da eldivenle yerleştir. Fareler kokunu alıp tuzağı algılayabiliyormuş.

ne yaparsan yap eldivenle yap. bu çok önemli çünkü kokun sinerse gelmez(ler).

Bunu dene istersen.. www.bulabilirim.com

mr muscle glade, durulamıyorsun.

dexter abi sen misin ? çok az çamaşır suyu da dökebilirsin. ama öyle dandiklerden değil en azından ace falan. hem çamaşır suyu gibi keskin değil güzel de kokar.

proletarier kardeşim, çamaşır suyunu minimal düzeyde kullanın. sadece elzemse kullanın. aslında hiç kullanılmasa daha iyi. en başta solunum yoluna çok zararı var.

loc var amerikaliların bir ürünü, durulama gerektirmez. kirleri suya hapseder. ilk başta pahalı gibi görünse de bezde kir bırakmadığı için bir iki damlasıyla çok geniş alanları temizlersin, yani ekonomiktir. net temizlik yaparsın, arkada kir kalmaz.

Özdemir Asaf- lavinia
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim.
Ama gitme Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme Lavinia

Özdemir Asaf şiirleri..
En sevdiğim;

(Denizin Delisi)
Unutmak mı, delisin,
Gitmesem de bekler orada deniz.
Gelirsem, bilmelisin
Benim beklememdir burada deniz.

Gitmek gibi geleceğim
Denizin delisine.
Delinin denizi gibi
O ne kadar giderse.

üçüncü şahsın şiiri.

tam da şiirdekine benzer bir durum içerisindeyken görmüştüm ilk kez. kamyon çarpsa o kadar dağıtmazdı herhalde. aşırı etkilenmiştim. felaketim olmuştu ağlamıştım. öyle ki şu an tekrar açıp okumaktan çekiniyorum yine it gibi ağlarım, akşamımın keyfi kaçar diye.

eksisozluk.com

not:artis değilim, gerçekten güzel şiir bu.

DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Nazım Hikmet

ismet özel - amentü (bazı kısımları hariç şiirin geneli fevkalade)
arkadaş zekai özger - içinde "ağlamak acıların en yontulmuş biçimidir" geçen şiiri
ece ayhan - meçhul öğrenci anıtı
bukowski - them and us
emily dickinson - tell all the truth, but tell it slant
robert frost'un hemen hemen her şiiri
sergey yesenin - do svidaniya drug moy
sergey yesenin - ustal ya jit v rodnom krayu
arseniy tarkovski - pervıye svidaniya
allan ginsberg - america
allan ginsberg - howl
kavafis - ithaka


ithaka hariç hepsi orjinal dilinden okununca güzel oluyor. özellikle rusça çeviriler çok anlamsız ve yavan kalıyor.

dün gece rüyama girdin
dizimin dibinde oturuyormuşun.
başını kaldırdın, kocaman, sarı gözlerini bana çevirdin.
bir şeyler soruyormuşun.
ıslak dudakların kapanıp açılıyor,
sesini duymuyorum ama.

gecenin içinde bir yerlerde aydınlık bir haber gibi saat çalıyor.
havada fısıltısı başsızlığın ve sonsuzluğun.
kırmızı kafesinde, kanaryamın : « memo »mun türküsü,
sürülmüş bir tarlada toprağı itip yükselen tohumların çıtırdısı
ve bir kalabalığın haklı ve muzaffer uğultusu geliyor kulağıma.
senin ıslak dudakların hep öyle açılıp kapanıyor
sesini duymuyorum ama…

kahrederek uyandım.
kitabın üstünde uyuyakalmışım meğer.
düşünüyorum :
yoksa senin miydi bütün o sesler?

nazım hikmet

güzel kız;sen küçüklüğümde
bahçemizdeki erik ağacının
en yüksek dalına kurduğum
öksenin üstünde dolaşan
saka kuşu kadar
sevimli değilsin!

orhan veli.

bununla beraber orhan veli'nin yazdığı her şey.

ben ruhi bey nasılım - cansever
tel cambazının tel üstündeki durumunu anlatır şiirdir - uyar
amentü - özel

daha muhtelif cansever, uyar, özel şiirlerini ve bazı asaf şiirlerini de severim, tek kte yazamadım. ece ayhan'ın, sezai karakoç'unkiler de böyle.

Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.

necip fazıl - sakarya (çok uzun olduğu için kopyalamıyorum)

bunun haricinde sevdiğim şairler var. tüm şiirlerini sevdiğim;

nazım hikmet
cemal süreya
necip fazıl

Novalis-"Geceye Övgüler"den

ötelere yuvarlanıyorum,
ve her acı
günün birinde
dönüşecek şehvetin dikenine.
az zaman kaldı,
sonra kurtulacağım,
ve sarhoş, uzanacağım
aşkın kucağına.
sonsuz yaşam
dalgalanıyor içimde tüm gücüyle,
yukarıdan aşağılara bakıyorum,
oralardaki sana.
o tepede
sönüp gikmekte parıltın
bir gölge taşımakta,
serinlik veren çelengi.
ah! tüket beni ey sevgili,
sonuna kadar tüket ki,
uykuya dalayım
ve sevebileyim.
hissediyorum ölümün
gençleştirici akışını, kanım
merheme ve uzama dönüşmekte -
yaşıyorum gündüz vakitlerinde
inanç ve cesaretle
geceleri ise
kutsal ateşte ölüyorum.

Hasretinden Prangalar Eskittim - Ahmed Arif

desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
sende tattım yemişlerin cümlesini.

desem ki sen benim için,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mübarek,
su gibi aziz bir şeysin;
nimettensin, nimettensin!
desem ki...
inan bana sevgilim inan,
evimde şenliksin, bahçemde bahar;
ve soframda en eski şarap.
ben sende yaşıyorum,
sen bende hüküm sürmektesin.
bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
günlerden sonra bir gün,
şayet sesimi farkedemezsen,
rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
bil ki ölmüşüm.
fakat yine üzülme, müsterih ol;
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

Had i the heavens embroidered cloths
Enwrought with golden and silver light
The blue and the dim and the dark cloths
Of night and light and the half-light
I would spread the cloths under your feet
But i, being poor, have only my dreams
I have spread my dreams under your feet
Tread softly because you tread on my dreams.

Ben bu şiire tam anlamıyla ölüyorum. Bir imparatorun ölümü ve her şeyini yitirişi ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Kavafis'in şiiri.


Tanrı Antonius'u Bırakıyor

Gece yarısı ansızın duyarsan
eşsiz ezgilerle, naralarla
görünmeyen bir alayın geçtiğini
boş yere ağlama talihin döndü,
hiçbir iş başaramadın, her düşün
boş çıktı diye.

Nicedir hazırmış gibi, bir yiğit gibi,
Hele kendini aldatmaya kalkma, deme ki
bir düştü bu, belki yanlış duydum;
böyle boş umutlara kapılacak kadar alçalma,

Nicedir hazırmış gibi, bir yiğit gibi,
böyle bir şehre layık olan sana yaraşırcasına,
kararlı adımlarla yaklaş pencereye;
duygulanarak dinle, ama korkakların
yanıp yakılmalarıyla değil,
son bir kez doya doya dinle o sesleri,
o gizli alayın eşsiz çalgılarını,
sonra veda et ona, yitirdiğin İskenderiye'ye.

(bkz: geri gelen mektup/@oztokyolu)

üvercinka - cemal süreya

keşke yalnız bunun için sevseydim seni

sevgilerde +1

nasil piyano calabilsin ki
yasamimin chopin'i kolsuz

ilk aklima gelen bu oldu, peter laugesen'den.

Bence hiç güzel değil. Babaanne evi gibi olmuş.

tasarım guzel, ama desenleri begenmedim.

Renkler çok soluk ve yaşlı işi. Onun dışında rahatlık olarak da pek rahat görünmüyor (oturup bakmak lazım tabi).

Bu arada benim bu koltuk takımı olayına bakış açım rahatlık. Sizinkisi sadece görüntü ise durum değişir. Genelde salon takımları falan sadece misafir geldiğinde kullanılan, görselliği dışında bir özelliği olmayan ürünlerden oluşabiliyor.

ben beğendim.

çok derin koltuk, kalkmaktan ziyade oturmak sıkıntı yaratabilir. mutlaka bacakları toplama gerekir otururken.

bende begendim

değil.

bellona, istikbal, mondi, tam zevksiz türk evi mobilyası üretiyorlar. kaba kaba, masif, işlevsiz, insanda en ufak bir sıcaklık hissettirmeyen mobilyalar. bu üçünden başka kimisi butik, kimisi seri üretim onlarca marka, onlarca imalathane vs var. sırf internette bile ana akım dışında tasarım mobilya satan elli tane site var. gözünüzü seveyim başınızı bir kaldırın, araştırın, zevkiniz yoksa da geliştirin, gidin güzel bi şeyler alın bu nedir ya.

çok anne işi.

hiç güzel değil

Teklileri çok daha güzel olan takımlar var, bununkileri beğenmedim.

4500 tl etmeyeceği kesin 2500-3000 tl ye çok daha iyileri bulunabilir.

Masko'ya bir uğramanızı tavsiye ederim.

artıları: oturma alanları geniş, ayak boyu iyi, çekmeden de süpürülüp paspaslanabilir, ikilinin desenleri bence güzel. (tuna vizon'u daha beğendim)

ekşiler: yatak olarak kullanmak/eşya alıp vermek için oturma kısmı öne çekiliyor sanırım. çekme sırasında zemini çizebilir.
oturma yerleri çıkar yıka şeklinde değil. hanımlar bu tarz olunca koltukların üstüne örtü yayıyorlar. o da kayıyor filan kullanışı pek rahat olmayabiliyor. ben görüntü olarak da sevmiyorum. sürekli kullanacaksanız pek uygun değil. salonda duracak, konuklar gelince kullanacaksanız bu yönden pek sorun olmaz.

Çok sıradan, bu renk ve desenler çoğu evde var bizim ev dahil :) ben memnun değilim çünkü çabuk kirleniyor.

bence guzel. tuna vizon deseni begendim

Ben de beğenmedim ve aşırı rahatsız görünüyor.

enza da şu köşe takımı var bence çok güzel onu düşünebilirsin.
yatasgrup.com.tr
bir de bellona dan ziyade doğtaş,enza,kelebek mağazalarına bakmanı öneririm. daha modern eşyalar var oralarda.

tek başına bir ayda on ton su kullanma abi sen de, ziyanlık.

10 ton: 32 lira.
Antalya

tek başına 10 ton su iyiymiş, araba mı yıkıyorsun, bahçe mi suluyorsun? Bende tek başıma yaşıyorum geçen ay 3 ton su harcamışım.

fatura 2 aylık.

Tek kişiye 40 çok fazla . Bana 25 ortalama geliyor

Ankara: 6 tl. Karta her ay 30-35 lira yüklüyorum, suyu kartla alıyoruz.

Bu ay yüzde on zam geliyor 6.6 tl olucak. Türkiyenin en pahalı suyu burada galiba.

3 ton su icin 8tl almislar, ankara.

atık vergisi midir neyse o hariç 10 tonu 50 tl... zonguldak

18 ton su kullanmışız son ay. çok şaşkınız bu kadar su kulanmış olamayız biz diye ama anlamadık. her neyse 18 ton 84 lira geldi. türkiye'nin en pahalı suyu olabilir. elektrikte her ay fazla ödüyoruz suya. bu arada vergi vs hesaplamadım fatura 84 direkt.
gaziantep.

Bulunduğunuz semte muhite göre fiyatlandırılıyordu bu birim fiyatlar sanırım. Sakaryada 2 sene önce 3.5tl idi m3 fiyatı. Bence birim fiyatı uygun ama 10 m3 fazla tek kişi için.

Not: uygun derken türkiye genel dağılım fiyatlandırmasını kastettim.

12 ton 55,80 tl İzmir Karşıyaka

izsu tarifesi:
www.izsu.gov.tr

çok severdim ben elveda rumeli'yi ama sonu bok gibiydi. 2. sezonun sonuydu sanırım esas oyunculardan bazıları para konusunda anlaşamayıp diziden ayrıldılar, saçmasapan bir sürü yeni oyuncu geldi onların yerine. hikayeyi de bir yere bağlayamadılar, öyle havada bitti dizi. ilk sezonlar izlenir ama..

evet seveni çoktu. alex hayranıydım ama çok da dizinin içine girememiştim diğer sorularını cevaplayamayacagım yani bu yuzden.
yıne de eğer ondan vazgeçersen yedi numara, yeditepe istanbul gibi dizileri önerebilirim.

@denne, ikisini de izlemedim. bir bakayim ilk bölümlerine. öneri icin tesekkürler.

sonunu hatırlamıyorum ama çok şirin bi diziydi bence. ıspanak'a bayılıyordum:D

en sevdiğim dizilerden biri. canım sıkkınsa falan ilaç gibi bir iki doz alırım hala. iki üç kez izlemişimdir.
sonunu sölemiyeyim, daha devam edebilirdi diyeyim.

ilk iki sezonu izlenmeli bence.

çok sevdiğim bir diziydi. izlenmesi gerek son sezonlarında bozmuştu diye hatırlıyorum ama ilk sezonları gerçekten iyiydi.

satan yer var mı bilmiyorum, bulamazsan diye kolay bi tarif vereyim. geçen gün yaptım, keşkek sevmeyen arkadaşım bile bayıldı.

1 bardak kadar aşurelik buğdayı sabah soğuk suya ıslat. 1-2 saatte bir suyunu değiştir. akşam gibi son kez suyunu değiştirip ocağa koy. bu arada buzluğa büyükçe bir kase (1 litre kadar) suyu koy. iyice soğusun. buğdayın suyu kaynayıp 1-2 taşım olunca ocağı kapat. buzluktan aldığın suyu buğdayın içine boca et. kapat kapağını beklesin. sabaha buğdaylar mısır gibi açılacak. kırmızı et veya beyaz göğüs eti hangisini istersen haşla. eti tift.
şimdi keşkeği keşkek yapan olaya geldik. buğdayla eti birleştirip güzelce döveceksin. teknoloji sağ olsun artık o da çok kolay. at robota 1-2 dakika dönsün. sonra dilersen tahta kaşık, havan eli gibi bir şeyle biraz da döversin. . robota atarken kıvam koyuysa et suyundan ekle biraz.
sonra üzerinin sosunu hazırlarsın al sana misler gibi keşkek.

teşekkür ederim. ama o kadar uğraşamam ben yaa.

bana göre çanakkale

çanakkale +1

kışları ılık, yazları sıcak, yerli insanı çoğunlukla yardımsever ve sıcakkanlı, bildik ve çok güzel tatil yerlerine yakın ( günübirlik çeşme, foça, urla vs), işe gitmek istanbul ve ankara'ya göre daha kısa sürebilir,kapsamlı kışlık kılık kıyafete ihtiyaç yok, vapura binilebiliyor.Meyve sebze envai çeşit ot ucuz.gibi nedenlerden dolayı not:bende izmirli değilim.

ben de çanakkale düşünürdüm de izmir de daha çok imkan var.

kime göre neye göre? diyarbakırdaki bir nineye göre en yaşanılır şehir izmir değildir muhtemelen. veya rizedeki bir köylü için.

artık değil.

Değil ki.

Edit: Kokmuyor yüzeceğiz diyorlar kokuyor. Bostanlı'da Tansaş'ın ötesine gittin mi uff. Alsancak-Konak zaten acayip. Dedemlerin dediğine göre eskiden çok daha feciymiş.

İnsanı iyi değil. Göçlerin de etkisi var bunda. Öyle terasta rakı içen babacan insanlarla hiç karşılaşmadım henüz. Böyle çıkarcı, paragöz, acayip insanlar var. Aydın geçinen inkılap tarihi hocamız okulun ilk ayında türbanlı arkadaşlara tıpı bırakın siz erkek hastaları ellemek istemezsiniz deyip kendi kendine yazıp oynamıştı. Aynı şekilde BAL'ın arkasında takılıp içki içen öğrencilere ahlaksızlar, namussuzlar falan diyen bir hocamız da var. Ha bunlar istisna, arada birkaç densiz dışında kimse kimseye karışmaz. Herkes özgür takılır.

En yakın yükleme noktası 2-3 km uzaktayken ve çok acelem varken Kentkart'ta bakiyem yetmediğinde koşarak otobüste bana kart basmayı teklif eden centilmen çocuğu unutmayayım. Rastladığım iyi insanlardandı.

Kentleşme diye bir şey yok. Bazı yerler var gerçekten düzenli. Alsancak, Bostanlı, Mavişehir, Evka 3, Gaziemir, Narlıdere yapılaşmanın düzgün olduğu yerler. Geri kalan Buca, Kemer, Bayraklı, Hilal, Karabağlar, Tepecik, Limontepe vs. berbat yerler.

Trafik facia. Sıkışık olmasa da hangi yol nereden ayrılıyor, tabela nerde, ışık var mı belli değil.

Her gün İzban ve sonrasında metroda gittiğim pozisyonu göstermek istiyorum. Tanımadığımız insanlarla sarılarak gidiyoruz.

photos1.blogger.com

Kendim çekerdim ama o kadar kalabalık ki elimi kaldırmam mümkün değil. Mumya gibi şu pozisyonda gidiyorum. Beyaz kalem olduğumu düşünün. Etrafımda 6 kişi vardı tüm vücuduyla bana temas eden.

images2.fanpop.com


Yılda 2-3 kere yağmurdan sel olma huyu var ama ona girsek çıkamayız. Böyle bir yer yani.

canakkale diyenleri şöyle alayim ben

eksisozluk.com

@atmaca.ged: O kadar mı kötü ya? sonradan mı bozuldu?

atmaca.ged treasure.diylol.com

bu bahsettiklerini çok çok biliyorum. ama bir şehrin güzelliğini yaşanılabilirliğini bunlar hiç mi hiç etkilemez emin ol. sen sadece şehrin kötü yönlerini yazmışsın. sen bana bir şehir söyle ben sana sadece ekonomisi ve sonradan görme yerlisi dışında bir sürü şey daha yazıp gömerim o şehri. zaten çanakkale'de yaşayan insanlar da ikiye ayrılıyor. halinden memnun şehrini sevenler bir de sürekli çanakkale'ye bok atanlar olmak üzere. arkadaşım biliyoruz sonradan görme ve ekonomik olarak her alanda kötü bir şehir her seferinde esnafına lanet ederim ama skmde bile değil. şehir eğlenceli mi eğlenceli, güvenli ve huzurlu mu evet, o ufacık şehirde yapacak her gün ayrı bir şey bulunuyor mu evet. ee daha ne ? sana ne ki halkının sonradan görmeliğinden ya da kira ve tarlalardan gelen parayla boş beleş yaşayan insanlarından veya adamın yüzüne bakmayan esnafından vs.

bence de bursa.

Bu kadar pis, bu kadar kirik dokuk bir sehir, insani iyi yeaa diyerek, ki kime gore iyi alayinin kici kalkik, sanarsin 5 cayini elizabetle iciyor hepsi, 10 yil once bagi bostani satip gocup gelen dejenerelerle doluyken, deniz guzel behh diyerek izmir yasanilasi sehir diyene ilber ortayli gibi bakarim.

Tutupda su sehir guzel de diyemem isin asli, gordugum bir cok sehir icinde.

cunku sehirlesme mantigina haiz degiliz. Bina var yolu yok, 5 serit yol var isik yok, göt gibi her yer.

Insani iyi beaa diyenler icin ise, turk insani her yerde ayni bokun laciverti. Hic iyiydi kotuydu rahatti muhabbeti yapmayalim, dedemiz rodostan gelmis diyenleri su koseye aliyorum onlar rodos sovalyesi cok onemli, optum onlari.

Yasanilasi deyince turkiye icin kir , el degmemis deniz, gol, dag temiz hava gelmeli akillara. Egenin otelsiz koyleri pansiyonsuz koyleri deyin yasanacak yer diye canimi yiyin.


Ama is imkani aradigini bulma zirttiri birt. Hepimiz biliyoruz ki bu ulkenin gsmh ni istanbul uretiyor.

ha bi de, simdi izmir gavur izmir dedi diye gurur duyuyor ya kendiyle, chp yi deviren, deyaz devrim olarak anilan, tek parti diktasini deviren ve demokrat parriyi yani menderesi iktidar yapan secimde oyunu demokrat partiden yana kullanmistir.
Biz bu duruma siyaset sosyolojisinde topraklarin sahip oldugu muhalif damardan soz ederiz, yani izmir aydin demek götelek bir tespittir, izmir muhaliftir.

İzmir son zamanlarda çok konuşulur oldu, korkuyorum, nazar değecek. İki saat kadar önce iyi sallandık, nazar değmesin deyin. Şaka bir yana gerçekten de spot altında gibiyiz.

İzmir'de başka şehirlerde olmayan ne var dersek, burada bir insanın bulabildiği güzel/ iyi unsurlar üç aşağı beş yukarı bir çok şehirde vardır. İzmir sadece diğerlerinden biraz daha en iyiye yakın konumda, diğerlerine göre daha çok iyi unsuru bir arada barındırıyor.

İzmir'de büyüdüm, sonradan İstanbul'a taşındım. "En yaşanabilir" diyebilir miyim bilmiyorum ama yaşanılabilir bir şehir.

İlk olarak sakinlik ve rahatlık geliyor. Dün duyuru vardı, "İnsanlar neden yavaş yürüyor" diye; İstanbul'da bundan çok rahatsız oluyorum ama İzmir'de hiç rahatsız etmiyor. Çünkü geç kalmamışsam, bir yerlere acilen yetişmek gibi bir derdim olmuyor hiç bir zaman. Hayatın, aldığım nefesin tadını çıkara çıkara yürüyebiliyorum. Çünkü herkes öyle yürüyor. İzmir'de olmak demek, tasasız olmak demekle aynı bana.

Sonra İstanbul'a göre ucuz. Burada merkezden alabileceğim dandik bir evin fiyatı ailemin İzmir merkez ve Seferihisar yazlık fiyatlarının toplamından fazla. Dolasyısıyla güzel ve geniş evlerle birlikte daha yüksek bir yaşam kalitesi sunuyor. Ev demişken balkon demeden olmaz, tüm yazlarımı balkonda geçirir ve yatmadan yatmaya odamı görürdüm. Burada kendime göre balkonlu evi Beylikdüzü'nde ancak bulabildim, balkon çok önemli bir kavram benim için. Evlerin araları da geniş olduğundan ferah hissedersin kendini.

Denizlere yakınlık da çok önemli. Lisede okuldan kaçıp Çeşme'ye yüzmeye gider, okul çıkışı saatlerinde servise yetişirdik yeniden. Tatil yapamamak diye bir şey vardı ama tatil yapamıyorsan günübirlik giderdin, denize girmek lüks sayılmazdı.

Meyve-sebze İstanbul'un yarı fiyatı, bol bol güzel meyve-sebze yakın yakın bulunabiliyor.

Ayrıca büyükşehirdesin yine insan içindesin, sanat, vb. İstanbul kadar olmasa da etkinlikler oluyor.

Gerçi Priştina'dan sonra İzmir'in yaşanılırlığı da oldukça azaldı. Tasalar arttı. Ulaşım karmaşıklaştı, ortalık bakımsızlıktan köhneleşti. İstanbul'dan gelince o köhnelik göze batıyor ilk an, sonra göz alışıyor ama içindeyken.

İzmir defterini kafamda apattığım için oraya geri dönmek istemiyorum ama Antalya'da yaşamak isterdim.

Az önce Ankara için "burnumuz düştü be karşim" duyurusunu okuyunca senin sorunu anımsadım.
Bu günümü özetleyeyim:
Bu güne kadar olduğu gibi bu gün de bizim evin pencereleri balkon kapıları akşama kadar açıktı. Akşam 8-9 gibi kapattık.
Sabah 8:20 gibi dışarı çıktım, vergi dairesine gittim. Yürüme mesafesinde gezinti yürüyüşüyle 5 dakikalık yol. İşim olan masada çalışan memur henüz gelmemişti. Bahçede bi sigara içtim. İçeri girdiğimde memur gelmiş iki de mükellef vardı. biri süper tatlı sarışın harika gözleri olan bir genç kız, diğeri de kevin kostner'in gemç hali gibi efendi temiz giyimli/traşlı bir delikanlı. işlemleri iki-üç dakika sürdü. İşimi 1-2 dakikada halledip eve geldim. Öğleden sonra tekrar çıktım. Bu kez biraz daha uzak bir yerdeydi işim. araç kullanmadım, binbir çeşit çiçek ve ağaçlı bahçeleri olan, kaldırımları ağaçlı yollardan yürüyüp işimi görüp geldim. Yine resmi bir kurumdu, oldukça kalabalıktı ve hiç sinir stres olmadım, huzursuzluk yaşamadım/gözlemlemedim. Personelin davranışı, bekleyenler arası iletişimler hepsi olması gerektiği gibiydi.
İki çıkışımda da yanıma aldığım keten ceketimi giyme ihtiyacı hissetmedim. (Sabah ilk çıkış hariç)
Şu anda da kısa kollu tişörtle oturuyorum. Daha yorganları çıkarmadım, kışlık yün battaniyeleri bile kullanmıyoruz.
Gelirken taze toplanmış ebegümeci turp otu falan aldım.
Dün de devlet hastanesinde işim vardı. Randevu saatinde gittik. Makinelerin bir kısmı arıza yapmış, biraz gecikmeli alacağız dediler. Herkes edebiyle bekledi, sohbet edenler oldu. İki saat gecikmeyle endoskopimiz yapıldı, raporumuzu reçetemizi anında alıp eve geldik. Yine ilişkiler olması gereken gibiydi. Beklediğimiz sürede aynı kattaki değişik servislere gelen hastalardan (100 kişi diyelim) bir genç kız doktora söylene söylene dışarı çıktı. babası kızının yanında ssssiz kalmak mı istemedi nedir, geri gelip o da doktora bağırdı. doktor konuyu uzatmadı, olay kapandı. uzatmayayım olayda hasta ve yakını hatalıydı. yanlış yere gelmişler, doktor da gitmeleri gereken yere yönlendirmiş. doktora biz orada otururken o doktor kaç kez servise çıkıp geldi, adam çalışıyor görüyoruz. zaten öle biri değildir, tanıyorum doktoru da. yani demem o ki, o bir kişi gibi arada can sıkanlar olsa da çoğunluk nasıl davranması gerektiğini biliyor.en azından karşıyaka için böyle. göç alan bölgelerde de bulunuyorum sıkça, uyum sorunları oluyor elbette. ancak belediye/ stk ları boş durmuyorlar, uyum için çaba gösteriliyor. uyum derken, her iki tarafın da uyumundan söz ediyorum, gelenlerin yerleşiklere uyumundan söz etmiyorum.
şimdi saat 23:09, ben bir bayan olarak salt canım çukulata çekti veya gezmek istedi diye dışarı çıkıp sahil yürüyüşü yapıp can sıkıcı bir olay yaşamadan geri dönebilirim. Bir cafeye oturup çay içebilirim, açık bakkal/bayi bulurum.

İşte İzmir'de yaşam aşağı yukarı böyle.

önce bostanli oradan tekrar otobüs.

Bostanlı iskelesi mi?

otobana cık
canakkale istikametinde ilerle tünelleri geçince mavişehir çıkışından çık. koçtaşı geç 2. ışıklardan sağdan sola dönüş veriyor. carrefurun onune cıkarsınız.
ya da
altın yoldan karşıyaka sahile gel sahil boyu hiçbir yere sapmadan devam et. yol seni bostanlı beşikçioğlu camiinden sonra sağa doğru yönlendirecek düz devam et göbeğe gelince ana yolu sola doğru takip et 06-kaptan kahvaltı salonunu geçince 1-2 km sonra ışıklarda carrefour'u görürsün.. girişi ışıklardan sağa dogru yapınca..

teşekkür ederim erty_ksk ancak arabam yok. Sanırım önce bir Bostanlı'ya (iskele sanırım) varmam lazım. Sonra oradan bir araç bulabilirim herhalde.

En kolay ulaşım için:
Bornova- Karşıyaka dolmuşuna binin. Karşıyaka son durakta inin.
Ya Şemikler dolmuşuna binin ya da carreforsa servislerini kullanın. Servis durakları için orada sorun tarif ederler. Dolmuş duraklarını arkanıza alıp yolun solundan yukarıya yürüyeceksiniz. Belediye binasınının önünden geçeceksiniz. Soldan üç sokak geçince dört yola geleceksiniz. Işıklardan karşıya geçip sola dönün, ilk otobüs durağında bekleyin.
www.google.com
Bornova'dan Bostanlıya aktarmasız gelinmiyor artık. toplu taşıma kullanmak istiyorsanız Halkapınar aktarma merkezini kullanabilirsiniz.

ek: dolmuş-otobüs ve metro 2 tl civarında, servisler ücretsizdir.

metro-izban mavişehir durağında in 10 dk yürü.

Üstad bunu tavsiye ederim.. Bizim evde de çok ütü yapılıyor özellikle benim iş gömleklerim hiç sıkıntı yaşamadık.. www.bulabilirim.com

marka önerim yok ama gecen sene biz philipsten aldik, baya memnun kalmistik. diyecegim su ki kazanli ütüde fiyat farki almanya ve türkiye arasinda baya yüksek. gelen giden birini bulursan almanya'dan aldirmani tavsiye ederim.

@kimse o fiyat farkını biliyorum, ömrünü dolduran ütü de Almanya'dan gelmişti, şu aralar gelen-giden yok ve acilen bu hafta almam gerekiyor.

Şunun fiyatı bence iyi: urun.gittigidiyor.com

Ya da daha ucuzu bu: www.evbella.com

www.istanbulbilisim.com.tr

buhar kazanlı deloghni aldım, çok memnun eğilim.
ondan önceki philips idi performansı çok güzeldi, yine philips bakmaya başladım.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret ben de şimdilik Philips'te karar kıldım gibi, kazanlı ütülerde yurt içi ve dışı arasında ciddi fiyat farklılığı sebebiyle buharlı ütü olarak Philips'in Azur modelleri üzerine yoğunlaşacağım gibi.

benimde 7-8 senelik tefal kazanlı ütüm vardı yazın bozuldu buhar falan hak getire tık yok, servise götürdüm içinde bi aparat ve tabanı komple değiştiler 70 tl ye ilk aldığım gün gibi oldu şahane ütülüyor, servise göstereydin bi, ha olmaz dersen ben olsam ya tefal ya philips düşünürüm. kazansız olsun dersen philips. asla deloghni alma kazanlı ütüde ütü hafif olmalı ondaki bildiğin tunç gibiydi normal kablolu ütüler gibi ağırdı uzak dur.

adımlara bir alt satıra git demeye gerek yok, başka yere yönelmiyorsa bir alt adıma kendi geçer.
3. adım gereksiz olmuş. gereksiz adımlar programı yavaşlatır.

şikayetine ve daha önce kaç kez doktora gittiğine göre değişir

Geçmeyen bir bitkinlik hali var. Gilbert sendromu olabilir. Bu şikayetle daha önce nörolojiye gitmiştim, doktor gilberti bilmiyordu. Yazdığı ilacın da pek faydasını görmedim.

1

git, emin ol neymiş ne değilmiş. ama istedikleri testler çok pahalı olacaktır 1'de. ona hazırlıklı ol.

prof olanın makalelerine bak, hangi konuda ilerlemiş.

prof'lugun akademik bir unvan oldugunu ve prof olmanin iyi bir hekim olmak olmadigini unutma.

ayni bransta profdan iyi bir uzman hekim olabilir mumkundur.

gilbert'ı muhtemelen tüm dahiliye hekimleri bilir. aile hekimleri bile yeni mezunsa bilir yani. fark etmez, kafana göre git bir doktora.