Sansürlüyorlardır %99. Zaten bu ipnelere inat digitürkden izlenmez bi alternatif bulucaz artık.

Ben izliyorum abi kanaldan izlediginde az da olsa var ama diledigin zaman uygulamasinda izlersen orada sansur yok, ben genelde ordan izliyorum.

Dilediğin zaman da olmaz olur mu sansür ya, bir kaç defa denk geldim ben.

Bi de napmış digiturk sabah öğrendik demişsiniz merak ettim :)

sarı pipiyi, bi sürü memeleri filan gösterdi bu arada digiturk dilediğin yerde. sezon başından beri izliyorum, benim dikkatimi çeken bir şey olmadı.

bu arada yeni bölümü izliycem, sansür varsa başka yerlere kayayım.

rtuk sansuru tum dijital platformları kapsıyor; am, meme, pipi, kan, kufur olan sahneleri kesiyor ya da mozaikliyorlar.

internette 10 dakikalık bir araştırma ile bulunabiliyor game of thrones Türkçe altyazılı.

kulaklık ve hoperlör. ikisi de mi?

@glamdr1ng evet ikisi de.

realtek degil de lenovonun sitesindeki driverlari yenileseniz? w10 gecenlerde kendi kendine güncelleme yaparken benim wifi sürücüsünü ucurdu. intel yerine baska bir sey kurmus ne hikmetse. mallik yapabiliyor.

Aygit yöneticisinden ses aygitini devre disi birak tekrar aktif et.

malesef dediklerinizin hepsini yaptım olmuyor ya. sanırım son çare format atacağım:(

aygıt yöneticisine gir. en üstte bilgisayarınızın isminin yazdığı yere sağa tıklayıp, donanım değişikliklerini tara deyin. sonra yeniden başlatın.

ayrıca direk format atmayın, youtube falan iyice bakın.

sigorta girişini kontrol et hocam, sıkıntı olmasın. belki temmuzda başlatmışlardır sigortanı. bence temmuz a kadar dayan öyle çık.

her şirkette işe girilen tarihin üzerinden 1 yıl geçmesiyle değil, bezen de 1 yılı doldurduğun tarihin 31 aralık günü sonunda hak ediyor izinlerini çalışanlar.

sizin şirketin nasıl bir yaklaşımı var onu öğren önce.

büyük ihtimalle ihbar sürenden düşerler zaten iznini, izin parası alabileceğini sanmıyorum.

yasal olarak, 1 yılı doldurduğunda tatile hak kazanmış oluyorsun. loveinaflipbook'un dediği uygulama şirket politakısıyla ilgilidir.

istifayı 22 değil de 23 haziran olarak ayarlarsanız garanti olur.

ihbar süresiyle yıllık izin ayrı şeyler. yıllık izin süresi ihbar süresinden düşülemez aksi halde işveren ihbar süresi için öngörülen izni kullandırmamış sayılır.

sözün özü: yıllık izin ücreti talep edilebilir.

beinm dediğim şey tabii ki şirkete bağlı, bizim şirket böyle, belki sizin şirket de böyledir diye bir emin ol mutlaka sen.

mantığını anlamadıysan tam anlatmaya çalışayım. ben mesela mayıs'ta girmiştim işe, yıllık 18 gün hakkı var. mayıstan yıl sonuna kadar kaç gün hak ettiğimi hesaplamışlardı (365 günde 18 gün ise, -atıyorum- 207 günde ne kadar hak eder, vb). sonra bir sonraki seneye o kadar günle başlamıştım direkt izin hakkı olarak.

yani sizin şirkette de durum buysa hiçbir şeyi beklemene gerek yok, zaten sene başından hak ettiğin gün sayısı bellidir bu sene için.

Bilmiyorum ama duyuruda bu konuda uzman biri vardı. Kosgebli başlıkların cevaplarını araştırın onu bulup ona sorun.

uygulamalı girişimcilik destek programı ise ben az çok biliyorum bu konuları. yalnız yazılım desteği için sunum olayına kadar girmediydik.
- şirketinizin kısa tarihçesi
- hizmet alanlarınız
- alacağınız yazılımın şirketinize katacağı değer, etki ve faydaları
- sahibi olacağınız yazılım ile ulaşmanız gereken hedefleri rakamsal olarak excel'de sunmalısınız. bu rakamlar sembolik ama mantıklı olmalıdır. hesaplamanızı isteyecekler çünkü. nihayetinde sizin öngörülerinize göre hesabın sağlamasını yapacaklar.
- rakiplerinizden bu yazılımı kullanan varsa onları kısaca anlatabilirsiniz.
- bu yazılımın sektördeki yerini açıklayın.
- yurtdışında örnekleri varsa detaylandırın.

falan falan. zaten KOSGEB çok kasmaz, alırsınız desteği hocam. sevdirin kendinizi yeter.

Teşekkürler ama biz desteği aldık. Onları anlatmıştık, şimdi bitirme/tamamlama sunumu yapacağız. Onu çok bilemiyorum.

neye borç yaptığını önemli. risk almadan başaramazsın. ama bahsettiğiniz şartlarda, olmasa da olacak şeyler için borç yapmak mantıklı değil.

ayağını yorganına göre uzatanlardanız.

Borçlu yasamayan var mı ki? En basiti bizim kredi kartında 4 tane taksit var toplamda 2000 lira gibi bir miktar yapıyor. 3-4 aya da o taksitler sifirlaniyor (ki elektronik bir şey alacaksak ya da uçak bileti genelde 2 3 taksitli almayi tercih ediyoruz). İstesek tak diye de alirdik ama böylesi rahat diye düşündük. E onlar da bir nevi borç sayılır.

Bence kendi bütçenizi çok asmadan sikisinca hemen kapatabileceginiz miktarda taksit, kredi kartı borcu vs çok dert değil.

Bunun yanında birikim sart; her ay ufak da olsa bir miktar köşeye atmak gerek.

asla borç almıyorum. kredi kartı kullanımım minimum. en sevmediğim şey.

araba alırken 4 yıl kredi çektim, daha 1 yılı doldu. ama borçlanmadan da para biriktiremeyen bir adamım. onun için gerekliydi benim açımdan.

Benim de çevremde senin arkadşın gibi olanlar var, hepsi de maaşlı çalışan. Maaşına güvenip kapatırım diyor, anı yaşayalım diyor, ucunda ölüm yok ya diyor vs..

Benim kimseye borcum yok çok şükür. İleride ev alınır, bir işe yatırım yapılır tabii ki de kredi borcu olabilir ama tüketimie yönelik borçlanmayı doğru bulmuyorum kendi adıma.

borçtan nefret ederim, kullanmam.

Ev ya da benzeri büyük bir yatırım için belki düşünürüm. Onun dışında borç ya da kredi kullanmıyorum, kart taksidi vs dahil. Borcu geçtim, beklenmedik masraflar için de kenarda her zaman biraz tutarım.

borç yiğidin kamçısı. borcun mahiyeti de önemli ama. yiyip içip gezmeye harcanmışsa 20.000 yuh derim. tabii ki gezecek yiyip içeceksin ama 1300 lira maaş alırken 10.000 liralık tatil yapmayacaksın.

ama ev alınmıştır, araba alınmıştır. o zaman olur tabi borç.

kredi kartı taksidi haricinde borcum yok çok şükür. o da aylık 500 lira falan. üstüne kendi harcadıklarım geliyor bir de

Benim egitimim, master, doktora falan hep burslarla gecti. Yurtdisinda uluslararasi bir kuruma ve burada devlete borcum var biraz daha. Yapacak bir sey yok :(

kredi kartındaki taksitten bile rahatsız olan insanım ben. borçla yaşamam çok zor. mümkün oldukça açılmayıp elime para geçtikçe önce varsa borcu sıfırlar yoksa veya elde bir şey kalırsa da altın alırım. savaş görmüş gibi yaşıyormuşum öyle diyolla.

parayı biriktirir herşeyi nakit alırım.

Bankalar da dahil herhangi bir yere borcum "0".

keza kimsenin de bana borcum yok.

Kafam çok rahat.

borç almam bırak borcu kredi kartını bile mecbur olmadıkça kullanmam. uzun süredir elimizi kredi kartına sürmüyoruz ailecek.
her şeyi nakit alırım.

öğrencilik yıllarımdan itibaren istanbulda kendi kiramı faturamı ödediğim ancak o zamanlar daha mezun olmadan olsa olsa 1000 tl maaş veren işlerde çalıştığım, zaman zaman işsiz kaldığım, sonrasında mezun olunca juniorlıktan yetiştiğim, zamanında kyk aldığım için şu anki borçlarım arkadaşınınkini geçmiş maalesef. kyk tek başına 15000 zaten. nihayet daha fazla borçlanmayacağım maaşa ulaştım 27 yaşında ama elimdekileri eritmek en az üç dört sene alır bi yerden toplu para gelmezse. kısmet. sonuç 20 yaşımdan beri ailemden destek almadığım için gg olmuşum. bu borçlar beni strese sokuyor mu, biraz. ama uzun vadede umrumda mı? değil.

kredi kartı ve kredi borçlarım var. para harcamayı bilmiyorum o yüzden kartı kapattım sonunda:/

Borcum var ama altindan kalkamayacagim miktarlarda degil.

ben sadece bankalara borçlanırım, insanlara değil. insanlardan hiç borç almadım, çok zor olmadığım sürece almayacağım da. eşimin abisine borç verdik, hala gelecek anasını satayım. totalde 3000 lira maaşları var ama deli gibi borca giriyorlar. garip açıkçası. bu cesaret değil bana kalırsa, mallık.

bankalarda da kredi kartından bilgisayar aldıydım, onun borcu var.
ekpara'da var biraz borç. totalde 2500 falan borcum var, 2 maaşa düzeltiyorum kendimi.

ek olarak excel formatında kendim hazırladığım Data-Para tablom var. istersen gönderebilirim, oldukça kullanışlı. çok faydasını gördüm. hepsini ondan kontrol ediyorum, 12 ay içinde her ay yapmam gereken ödemeleri işliyorum falan. kendimi kontrol etmediğim anda iyi olamıyorum.

ek olarak data kısmında ise üye olduğum tüm sitelerin kullanıcı adı ve şifreleri yer alıyor. kontrol, her şeydir.

Hocam kredi kartını kullanmayı bilmek lazım. Ben taksitle bişe almaktan nefret ederim.

Peşin düşün hep. Gereksiz gördügün harcamalarından kaçın ki o borçlar biraz azalsın.

Haa araba ev alma olayları icin yorum yapamam.

Ayağını yorganına göre uzatmak lazım, olmayan parayı harcamaya karşıyım.

kredi kartını tam sıfırlayacakken gittim anneme hediye aldım. ondan biraz kucuk bır mıktar kredı kartı borcu yaptım ama şükür ki büyük bisiyim yok.

Borçla yaşayabilecek birisi değilim. Devlete var biraz biriken Bağ-kur primi egzamanın biri geliyor biri gidiyor..

ayağımı yorgandan az geriye uzatıp her ay en az maaşın %10'unu kenara atanlardanım :)

kredi kartı kullanırım ama çok ciddi harcamalar dışında (3000 tl'lik bilgisayar gibi) taksit yaptırmam.

ev-araba alıyorsan, girişimde bulunuyorsan borca girilir, bu cesaret olabilir. geri kalanı bilinçsiz tüketim ve paranı yönetememektir, net.

haftada 3 gün çalıştığım için birçok kişiden az maaş alıyorum, ama birçoğunu da biriktirdiğim para açısından katlıyorum. giren para önemli ama çıkanı yönetemezsen istediğin kadar kazan bir halta yaramaz.

yorgan +1

babama 13 bin borcum vardı istemedi. kalsın sende dedi. yoksa biz de borçluyuz.

yatırım için kredi çektim.
onun haricinde bir aksilikten kaynaklı olarak şu an toplamda 5500tl borç bakiyesindeyim. 3 aya kapatırım diye plan/bütçe yaptım.
borç yatırım için ise bana koymuyor ama diğer türlü canımı çok sıkıyor la.

3-4k kadar bir borcum var. 5-6 aya kapatirim. Borclanmadan yasamak zor.

Borclanma taraftari olmasam da hep bi borc odeme hali icindeyim. odedigim borclarin beni zorlayan miktari da sahsi harcamalarim degil.
Ama borclanmadan yasamak hakikaten zor.

Yorgana göre. Zamanında çok çarçur ettim ama.

bende de var o, bildiğin kalp çarpıntısı yapıyor düşününce, üzerine konuşunca filan ama zamanla kendini bu fikre alıştırınca, etrafındaki örnekler artınca azalıyor bu his. hapishane olarak düşünmedim hiç, bana sorumluluk kısmı zorlayıcı geliyor ama o da işin içine girmeden bilinemez tabii.

aslında olay şu;
" kontrol edebildiğin sorumluluklarına yenilerinin eklenmesi ve bunların genellikle senin yapına uymayan tiplerde olması".

1 yıldır evliyim. ilk 5-6 ay böyle hissediyorsun, sonra geçiyor. ama evlilik gerçekten farklı bir şey azizim. bazen çok gereksiz, bazen ise olmazsa olmaz geliyor. sosyal çevren aktifse böyle hissetmen normal. seçtiğin kadına da bağlı açıkçası. hobileri olmayan, kitap okumayan bir kadın seçme.

ama yaş 34 ise olay ciddileşiyor. uygun bi yaştasın ama seçeceğin kadın çok ama çok önemli.

Beni de korkutur evlenme fikri. O yuzden simdilik oyle bir niyetim yok.

evlilikten hiç korkmuyorum, evlilik öncesi prosedürlere biraz gıcık oluyorum o kadar. sağlıklı ve güzel bir ilişkiyle birlikte standart gelişen bir şey gibi evlilik, doğal bir süreç bence, çocuk mocuk yapmasan da aile oluyorsun işte. zaten kendi başına yaşamayı biliyorsan sorumlulukların ne artıyor, ne azalıyor. keyifli keyifli takılıyorsun gibi geliyor bana. niye tutsak olasın ki?

Sevdiğim biriyle evleneceksem korkmam. Bana göre evlilik sevdiğin biriyle dünyaları gezebilmek demek. Sevgililiğin devamı yani. Onun haricinde evlenmek için evlenmem. 23E

hayır yok çünkü evlenirsem kendim gibi biriyle evlenmek isterim o zamanda evlenmek dünyanın en güzel şeyi olur. kimseye gel benimle demeden sinemaya/tiyatroya/yurtiçi yurtdışı tatillere gitmek için partnerin var. aynı dili konuşup aynı şeylere güldüğün yanında hep rahat ve huzurlu olduğun hayatını paylaştığın seni seven biri hep var. ne güzel! depresyona girsen elinden tutup seni çıkartır. mutluluğunu sevincini seninle paylaşır. ne güzel!

Korku yok hic. Cunku erkek arkadasimla yasiyoruz ve evlilikte bu halimize + bir miktar akraba olacak. Ikimiz de akrabalara oldukca uzagiz.Anne babayi da ben artik cocuk gibi gorup idare ederim, simdiye kadar hic ailevi olaylari kisisel bir mesele olarak gormedim hic. Kimsenin cani sikilmadan kisilikten ve yasayistan cok feragat etmeden bir idareci gibi pratikte yururtmen gerekiyor iliskileri o kadar. Bir de hep diyorum evlilik devletle yaptigin anlasma gibi biraz da. Haklarin ve esinin senin hayatindaki haklariyla ilgili. Bu da bir suru isi kolaylastiriyor sevgilin resmi olarak en yakin akraban sayiliyor :) yasam islerini paylasabildikten sonra, ve sen kendinle ilgili problemlerini coktan hallettiysen, kendini taniyorsan, korkacak hicbir sey yok.

bu yaşa kadar bekar geçirmişsin yalnızlık koymamış, bundan sonra da etkilemez bence. zaten 20 lik hatun bulamayacağına göre kötünün iyisi öp başına koy

Kakao +1

korku yok. gözümde en fazla "araç" çünkü o. "gerekiyorsa" evlenilir. o gereklilik şeysi de kişilere göre değişkendir. beni sadece işin "akraba" boyutu soğutuyor biraz. bir anda 1 kişiyle evleniyorsun ama bir sürü akraba upgrade ediyorsun. kendim gibi akrabalarını fazla umursamayan birisi olursa sevinirim evleneceğim kişinin. hani böyle bayramda bile ziyaretlerine gitmezse, bunun yükünü taşımayacak kadar. "gidilmez" ya da "gidilmemeli" demiyorum. gidilir elbette de gidilmezse yük hissi olmaz sadece. o yüzden sevgililikten çok öte görmüyorum ben evliliği. toplumun gözünde daha yasal bir sevişme hakkı veren bir şey sadece. çocuk mevzusuna hiç değinmiyorum. o opsiyonel bir durum.

Korkmuyorum, açıkçası evlenince değişen hayatlar bana çok inandırıcı gelmiyor. Yaşamadan bilinmez tabii ama ben 2 yıldır haftanın yarısini sevgilimle geciriyorum, evlenince de farklı olacağını düşünemiyorum.

Evliliği çok ciddiye almadıktan, toplumun da yönlendirmeleri vasıtasıyla alıp onu yukarılara bir yerlere koymadıktan, idealize etmedikten ve rahat olduktan sonra sorun yok bence. Bir de aileleri de işin içine, mümkün mertebe çok fazla dahil etmedikten sonra. Asıl problem çocuk bence. Esas o korkulacak bir şey; sevdiğin insanla hayat arkadaşı olmak değil.

Evet evlenince biçok görev geliyor, ayrıca sırf kocanın yakını diye sevmediğin zibilyon tane insana sabretmek zorunda kalıyorsun.

Kadının belki kahvaltı alışkanlığı yok, sabah kocaya kahvaltı hazırlamak zorunda. Gündüz işe gitsin, akşam yorgun eve gelsin. Belki bekar olsa, bi tost bi salata ile akşamı geçiştirecekken kocanın yemeğini yapsın. Koca napsın? Tv'nin karşısında malak gibi yatsın. Çünkü yoruldu. Ordan burdan kocanın çoraplarını toplasın, üstünü başını ütülesin, haftasonu evi temizlesin. Koca pes oynasın.

Çalışıp kazandığı para kocanın banka hesabında biriksin, harcamak için kocadan izin alsın. Üstüne bi de koca olacak kişi, başka kadınlara baksın/arzulasın.. Emeklerin mükafatı..

O kadar emeğe karşılık da, koca evliliği "mapus damı" gibi görüyor mesela.Pembe dizi izlemedigim için "mıtlı bır yıvı" bunun neresine tekabul ediyor, bilmiyorum..

Bekar olunca kendi keyfine göre yaşarken, evli olunca kocanın keyfine göre yaşamak ve kendinden vazgeçmek gerçekten korkunç.

yarım saat için tabi ki uzatılmış olanı izle.

ben ilk izleme için normal versiyon tavsiye ederim zaten yeterince uzun severseniz uzunu da izlersiniz

uzun versiyon tabi ki.

uzun olan

uzun olan

uzun adam.

extended edition akar kankisi.

Siparişini verdiğiniz kitap "stokta" görünüyor muydu? Görünüyorsa bir anormallik var ama görünmüyorsa "tedarik sürecinde" demesi ve teslimatın gecikmesi normal.

idefix çok geç gönderiyor kitapları ya. kargo şirketini ara, kesin kargocuda duruyordur kitap 1 haftadır.

Spiarisi verdigim gunun ertesi gun kitaplarim elimdeydi, ama trackingte hala kargolama surecinde gozukuyordu. Tracking kismi cok guncel olmuyor.

sorun tracking kısmındaymış kitaplar demin elime geçti ve hala tedarik sürecinde yazıyor sitede. ilgilenen herkese teşekkür ederim :)

Kitabın ismini mesaj olarak atarsanız stok durumu hakkında bilgi saglayabilirim

50 iyidir.

50 az değil mi ya? ben 75-100 arası tahmin ediyorum. yani 10 liraya yapılacak birim iş kalmadı bence pek piyasada.

50 çok bile ama 50'den fazla sakın verme. nihayetinde duy boşluğuna kabloları sokup bağlayacak, o kadar.

2 avizeye 30 vermiştik bundan 3 yıl önce :/

Lokasyona göre gelebilirim belki :)

işin ederi 50 tl bile değil fakat ustalar benim saatim para mantığında. perde kornişi takmak için 120 tl istemişlerdi benden.

50-100 arası
yüzden fazla vermeyin.
Ustalık gerektiren işleri küçümsemeyin. Ustanın sadece zamanına değil, el becerisi ve bilgisine de para veriyorsunuz.

olaya basit bir avize takma işi olarak bakma.
adam orada harcadığı süreye bakar ve ona göre fiyat belirler.
ama 50'den fazla verilecek bir şey de değil gerçekten.

yapacağı şey avizelerin takılacağı yere çengel montelemek (ki muhtemelen bu zaten vardır). akabinde kabloları bağlamak ve avizeleri bu çengele asıp, kabloları o huni şeklindeki kutuya gizlemek.

elinde malzeme varsa kendin bile yapabilirsin aslında.

Şu anda da avize kullanıyor musun? Yani eskilerini söküp yenilerini mi takacak? Avize takabilmesi için tavanda bir çengel olması lazım, eğer bu çengel varsa daha ucuz fiyat çekebilir ama bu çengel yoksa matkapla delik delmesi gerekecek. İki türlü de fiyat 100TL'den aşağı olmaz bence. Geçen sene lüks sayılmayacak bir İstanbul semtinde 100TL'ye 5 tane avize değiştirttik, matkapla delik vs. delinmedi.

şu anda şantiye ortamında gibi basit bir ipin ucunda birer tane ampul duruyor.

5i de böyle.

kadınları ne sanıyosun bilmiyorum ama bizim beynimizde de tıpkı erkeklerdeki gibi unutma özelliği mevcut çok şükür.

Ben unuttuysam herkes unutur kardeş çok da şey yapma

Kadınları daha duygusal biliyorum. Ondan seyetttim. Duygusallık unutmayi zorlastirir bence.

venüs ile mars o kadar da uzak değiller birbirine. alt tarafı aynı galaksideler. abartmayın yani ;)

kızla ne zamandır birliktesin?onu unutturacak kadar bir süre geçirdin mi kızla ya da böyle soruyum?

seni sever ve değer verirse diğerinin esamesi bile okunmaz. umarım o karakterde biridir. mutluluklar :)

Birliktelik falan yok. Arada denk gelebilirsek sohbet var. O kadar yani. Evlilik teklif etmeyi dusnuyorum.

Az cok kızı taniyor gibiyim. Ideal kisi olarak gorunuyor gozume. Nasip kifsmet tabi.

arada denk gelince sohbet ettiğin kıza evlilik teklif edersen yüzüğü kafana yersin yalnız. bir ilişkiniz yok mu?

unutmuş da olabilir unutmamış da, hal ve tavrını görmeden bi şey diyemeyiz. bunun kadın erkek olmakla alakası yok.

evlilik mi teklif etmiş oha.
kadın teklif eder mi be

mimkin diil. doğa ikinci kabul etmez.
ikinci olma.

arada denk geldiğin kıza evlilik mi teklif edeceksin? bu belli bir süreçten sonradır umarım.

bu arada birkaç küfür yazdım, sildim. daha az küfür etmeye çalışıyorum. ama dediğim gibi değilse baya bir küfür hak ediyorsun. içimde kalmasın yazayım dedim.

ayrıca unutur, merak etme. yalnız bu özgüvensiz ve karaktersizlikle senleyken başkasına giderse de zırlama.

yukarıdaki yorumuna cevabını okudum ona göre cevap vereyim, şimdi senin iki sene önce aşık olduğun bi kız vardı ya hani? ne oldu unuttun mu onu? yada evlilik teklifini kabul etmezse yda bişi oldu düğün olmadı falan diyelim iki yıl sonra başka birisi senin için aynı duyuruyu açmış olsa ne diyeceksin? sen unutursan oda unutur?

cık, yok, biz kadın milleti olarak kesinlikle unutamayız. o yüzden köstebekler gibi kafayı toprak altında tutarız hep.

şu yazdıklarını bi oku, sana mantıklı geliyor mu allasen? ay sahiden biraz büyüyün.

Reddedildiyse takıntı yapmış olabilir. Sen herife karşı bir nispet vesilesi bile olabilirsin. Bir dolu ihtimal var.

Hepinizin yorumlarını okudum ve genel bir cevap verecegim. Ondan önce selam nickli arkadaş acaba önceki duyurumu hatırladın da onu mu kastettin anlamadim. Çünkü o duyuruyu silmiştim. Eger o duyuruyu hatirlayip yazdiysan helal olsun.

Şimdi genel bir cevap vereyim. Tamam kızı oyle igneden iplige tanımıyorum. Ancak en az iki yıldır görüyorum. Arada bir de sohbet ediyorum. Özgüvenim tavan degil ama siktir edin ozguveni. Oncelikle kız ve ben dindar kisileriz. Oyle iliski miliski cok normal seyler degil bizim icin. Yani kizla iliskin olacak da evlenme teklif edeceksin olayi sıkıntı. Zaten evlenme teklifi dedigim sey aslinda sizin tarafta flört asamasina ya da tanima asamasina denk geliyor biz de. Ya da bende diyeyim. O yuzden evlenme teklifinden kastım kiz ile evlenecekmis gibi muhabbete açık olmak. Sonrasında ise olmazsa herkes kendi yoluna...

Neyse efendim aranizda illaki toplumun soyle yuzde 60-70'ini temsil eden ya da anlayan birkac kisi vardir. Oyle amerikan filmleri, fransiz siirleri gibi bir hayatimiz olmadığının farkindadir bu kisiler. İşte o kisiler daha cok yorum yazarsa daha güzel olur. Ya da yorum yazacaklar bu soylediklerimi dikkate alirlarsa daha da guzel olur.

toplumun %60-70'ini arıyorsan cevabı altay vermiş.

olabilir evlilik teklif etmiştir nişanlanmıştır olmamıştır evlenmiş boşanmıştır herşey olabilir, sevgilisi ile gelecek planı yapmış ama olmamış. Bence çok büyütme.

duyar kasmak istemiyorum, sanırım ben ciddi bir ilişki yaşamazdım. asla da evlenemezdim.

elinde sonunda unutacak. aradan 2 yıl geçmiş diyorsunuz 2 yılda başka bir birlikteliği bile olmuş olabilir.

2 yıl önceki piskoloji ile evlilik teklif ettiği insandan daha iyi bir enerji almış olabilir.

bir ömür boyu kimse kimseyi aklında saklamaz.

Evet toplumun yuzde 60-70'ine gore bence de oha. Ama yine de bir umut var icimde. He direkt red yersem en azından önüme bakarım. Ümit etmem boşuna. Sahsen kendi düşüncem bu.

öyle bir şey sormuşsun ki, cevabı her şey.

Olur niye olmasın.

Ancak ne kadar sevdiğine, hala çok seviyor mu ona bakmak lazım. Neticede olmadıysa onunla evlilik defterini kapatacak hali yok. Zamanla başkalarını da sevebilir.

Kardeşim sen kadınları duygusal mı sanıyorsun? Tam bir bolluk ve bereket içinde yaşıyorlar bu ülkede o bakımdan, bitti artık bir çoğunun duygusallığı. Hiç inanma öyle ben duygusalım diye geçinenlere.

dikili, altınoluk, akçay falan buralara uğranabilir.

@galendar kostumune ek olarak, badavut denizi baya güzel. sarımsaklıdayken badavuta uğramışsınızdır ama herhalde. 3-5 dakikalık bir mesafe.

dikili güzel, deniz durumu nedir bilmiyorum ama badavut sahili benim cok hosuma gitmişti. bi de eger assos'tan dönerken ugramadıysanız mutlaka hasanboguldu ve tahtakusları gorun derim.

akşam gün batımında şeytan sofrasına çıktınız mı?

Ören'in sahilini ben çok beğenmiştim, uğrayabilirseniz uğrayın.

Sarimsakli bombos, gitmek isteyen olursa. Deniz biraz soguk ama. Oneriler icin teşekkürler, hepsini incelicez.

bunları geç. zaman kaybı;
dikili, ören.
güre, akçay, altınoluk, asos mutlaka gör. akçay yakınında hasanboğuldu şelalesi ya da güre de pınarbaşı mesire alanı çok hoş. asosta tarihi alanlar deniz her şey güzel. gürew yakınında tuncel kurtizin butik otelinin ve mezarının olduğu çamlıbel köyü hoş. ama bu civarda en görülmeye değer yer adatepe köyü.

Cube

www.imdb.com

izledim onu

www.imdb.com

127 hours?

şizofren puanı düşük

olu izledim

douc izledim

kon 2sinide izledim

m.sinemalar.com

dam descent onu da izledim malesef :)

kon onu izlemeyen ölsün zaten

battle royale

nice izlemedim onu bakıyorum hemen

büyük ihtimalle izledin ama.. www.imdb.com

Colonia yazmaya gelmiştim, izlemediysen izle mutlaka.

no escape, escape plan.

Fermat's room var. Guzel film.

(bkz: the descent)

Fermats room +1

escapist

www.imdb.com

the raid
oldukça etkilidir. ikincisi de var.
the raid 2

aynı gün yakın bir akrabanın düğünü var

Acilin ben dugunlerden nefret eden adam. Arkadasimin babasi vefat etti. Cenazem var. Temiz is. Gitmedigin dugunden elinde kalacak ceyrek altindan yuzde50 payimi unutma kardesim :)

evlilik yıldönümümüz ya da sevgilimle özel bir günümüz desen kafidir.

Burnu çok çirkin.

(git: store.donanimhaber.com ) uu beybi

ulan bu dh'de bir alem, sanki karikatürü kendi çizdi izin yok diyi

Meme güzel tabii de kadında bir tuhaflık var, çözemedim.

Ben zaten kusursuz güzellikten yana değilim.
Benim olucaksın huleeyynn

O da seni bekliyordu memelerini açıp.....

@damdanşaapan, güldürdün beni. Zaten açmasın böylesi daha hoş. Ama hatun çogzel.

ayı 31'i olduğundan sanırım bu azgınlık. yoksa bu kadına güzel diyebilmek için sağlam bir beyin gerekiyor.

başıma bir şey gelmeyecekse beğenemedim pek. "sıcaklık" hissi vermedi yani. insanla dalga geçen, bar'dan çıkmayan, instagramda hep yemek fotosu paylaşayn tikky'leri andırdı. beğenmedim tabi ama dışlayacak kadar değil. oturur bir tavla oynarız isterse. gerçi cep telefonu elinden düşmez bunların. tavlaya odaklanamaz.

Beğenmeyenlere bak, haspalarım verse soluksuz..... Tööööbe. Sövdüreceksiniz şimdi aq.

@hakim, biz ayırmıyoruz günlere göre. Her günüm böyle benim.
Zaten dedim ya benim kusursuz güzellikle işim olmaz. Doğaya ters.

@Goddard:

birini beğenme kriteri sadece onunla sevişip sevişememek midir ki? :) düşün seni bir hatun sadece sevişebilmek için beğeniyor. onun dışında 5 kuruş değerin yok. bunu nasıl karşılardın? insan ereksiyon bile olamayabilir bu durumda yeri gelir hani :)

Sen ereksiyon olmayabilirsin aga herkesi kendin gibi sanma.
Hatun beni sevişmek için beğeniyorsa değer kriterimi kuruşla ölçemem.

Beğenmediğim hatunla sevişmem, sevişmesiğim hatunu beğenmem.
Her zaman dediğim gibi, pompaya devam.

Goddard verdiğin cevaplar harika ya :D

hmm güzel. bi köylü güzeli havası var. yüzü pek özenebilecegim
bi güzellikte değil benim için, ama o memeler bende olsa var ya off lan

Kadin cok guzel degil, memeleri guzel. Hem memeleri hem kendi guzel olan Katy perry.

vamp kadın tabiri caizse.

ben daha domestik tercih ederim.

sportive.com dan merrell aldım. .ok memnunum ayakkabıdan, aldıgım yer sorun cıkarmadı. bi bakıver.

Sanayi Mahallesi metro çıkışında Adidas, Hummel, Puma outletleri var. Ayrıca, Oradan 4. Levent'e doğru yürürken, Boyner Outlet'i de var.

kanyonun yaninda ecza sokakda macera cumhuriyeti var outlet magza.

...üzerime yazlık ayakkabı atsın ne demek ya ahahha :)

www.tasarimveteknik.com
www.desitayazilim.com

buradan videoları izleyip hatrı sayılır bir bilgiye sahip olabilirsin.

haluk tatar, solid' in Türkiye'deki babasıdır.

Belli bir yere kadar öğrenirsin. Karşına problemler çıkmaya başlayınca bırakırsın. Programın hangi modülünü öğreneceğin de önemli. Katı model kısmı zor değildir. Mantığını öğrenirsen karmaşık parçaları bile çizersin. En önemli kısım AutoCAD ile SolidWorks'ün çalışma mantığının farklı olmasıdır. AutoCAD'te bir çizgi çizerken ölçüsünü biliyor olman gerekir. Ama SolidWorks'te herhangi bir çizgi çizip ona her an yeni bir ölçü verebilirsin. AutoCAD'te bir şeyi bir kez çizince onun üstünde değişiklik yapamazsın. Ama SolidWorks belli bir aşamaya kadar hep dinamiktir. SolidWorks'ün montaj kısmı biraz zordur çünkü parça sayısının çok olduğu montajlar karışmaya başlar. Yüzey modellemesi ise CATIA'ya göre daha zayıftır. Analiz modülü ise işini görür. Uzmanlık gerektiren Plastik tasarımı kısımlarını pek bilmiyorum ama bu modülleri de kullananlar var.

ayrıca autodesk inventor, bana göre solid'in eline her türlü verir.

oklava sok bir taraftan, yavaş yavaş dışarıya doğru it

sen çık mutfaktan, o kendi çıkar gider sen gidince (tabii az önce ezip öldürmediysen hayvancağızı). sen ordayken korkudan çıkmaz tabii.

buzdolabı havaya kalkmadıysa o da ezilmemiştir sonuçta. oklava iyi fikir.

bizimde dolabın arasına girip ölmüştü. bi bak bakiyim orda mı hareket var mı, ona göre ince bişeyle çekebilirsin.

sezen aksu dinlet, kendiliğinden yerinden çıkacaktır.

hayır hayvan da madde bağımlısı mı nedir, açıktayken süpürgeyle dürttüm bikaç defa hiçbir tarafı kıpırdamadı bile. birdenbire içeri girdi, ben hafif kaldırdım da dolabı kıprıdasın diye. ağlıycam sanırım sinirden.

buzdolabının altı çok alçak, hiçbir şey girmez oraya.

buzdolabını önüne susam dök biraz, ya da ekmek kırıntısı. çıkar o meraklanma. öldüyse de kesip yersin, ohh mis.

buzdolabının altına hiçbir şey girmiyor arkadaşlar, kaldırmayı denediğimde ezilip öldü sanırım. bakmaya çalıştım, hareketsiz duruyor gibi. öldüyse de bi anda acısız ölmüştür umarım. lanet olsun ya.

dışarıdayken de çok hareketsizdiyse belki hastadır ve içeri girdiğinde can vermek için kuytu bir yer diye buzdolabının altına kaçmıştır.

muhabbet kuşumu televizyon sehpasının altında ölü bulmuştuk bir sabah kalktığımızda ve kanaması varken sürünerek oraya girmiş. resmen can verecek yer aramış yani. öyle bir durumdur belki.

@muti, hayvan buzdolabıyla duvar arasında hareketsiz duruyordu. kıpırdansın uçup gitsin diye dürttüm, buzdolabının altına girdi.

ama neyse ki haberler iyi, bi iki saat dışarıdaydım eve geldim başka bi odada uçarken buldum. odanın kapısını kapadım pencereyi açtım. çıkar da huzura kavuşuruz umarım. yalnız uçamıyor olabilir, çırpınır gibi bir hali var uçmaktan çok.

hala ilgilenen varsa:

kuş dün sabah balkonumda ara ara uçma denemeleri yapıyordu, balkonumdaydı. su ve yemeğini yenileyip balkonun kapısını kapadım. dün öğleden sonradan beri göremiyorum kendisini, sanırım özgürlüğüne uçtu :)

hem bir canlıyı özgürlüğünden alıkoydukları hem de çocuğa hiçbir zarar vermediği halde öldürdükleri için. umarım bu vesileyle hayvanat bahçesi zulmü son bulur.

bundan bi-iki hafta önce adamin biri intihar amacli bi aslan kafesine atlamisti. orda iki aslani vurup öldürmüslerdi, o niye olay olmadi ben onu anlamiyorum.

burada çocuk var çünkü. aslanlı olayda ise intihar var. ondan bu kadar büyümedi. olay bir de amerikada oldu tabi onun da etkisi büyük. aslanlı olan salak bir ülkedeydi diye hatırlıyorum.

ben o an ki şartlarda vurulmasını mantıklı buluyorum. insanoğlu eleştirmeyi sever. o goril çocuğu öldürseydi neden vurulmadı olacaktı çünkü. goril vurulunca neden vuruldu oluyor maalesef. gereksiz duyar kasmaktan başka bir şey değil.

o hayvan haklari savunuculugunu iyi bilenler,bir gorilin yaninda 3-5 dk bulunup selfie paylasimi yapsinlar o zaman.
öyle bir hayvan tek eliyle kafatasi parçalayabilir.

Gorilin yanında selfie ne alaka yahu? Hayvanın bölgesine girmeyeceksin, çocuğuna da sahip çıkacaksın, bu kadar basit. Zaten tehlikede olan bir türden bahsediyoruz. İnsan nüfusu da ortada. Asıl gereksiz duyar kasanlar çocuğa üzülenlerdir kanımca. İnsandan bol ne var lan bu gezegende? Ayrıca goril gayet de sakin duruyormuş. Ha şimdi refleks olarak yine gelip "senin çocuğuna olsa..." gibi saçma cümleler kuranlar olacaktır ama benim çocuğum gidip de gorilin yanına kendisini atmaz herhalde amk. Çocuğun babasının da sabıkalı olduğu söyleniyor bu arada. Sonuçta çocuğuna da sahip çıkamaması pek tesadüf değildir kanımca.

çünkü olaydaki sorumluluk gorile değil, aileye ait.
ayrıca hayvanat bahçesinin bu tarz durumlarda öldürmesi değil, bayıltması gerekir.
ayrıca hayvanat bahçelerini açık tutan da, oraya giden de geri zekalıdır. geri zekalılar yüzünden bir goril ölmüş oldu kısacası.

Gorili vurmanin dogru bir karar olup olmadigini sormadim, olayin neden bu kadar buyudugunu sordum ama yukaridaki cevap uzerine sunu soyleyeyim:
Sorumluluk aileye ait olabilir, o taamen ayri konu. Oyle ya da boyle cocugu gorilin yaninda olume terk edemezsin. Cocuk herhangi bir nedenle gorilin yanina dustuyse bunun sorumlusun kim olgunun bir onemi yoktur, o noktadan sonra onemli olan cocugun tehlike oldugudur. Aninda bayiltma olanagi vardi da bile bile yapmadilar mi bilmem, bildigim bir sey varsa o da mudahale etmek zorunda olundugu.

aninda bayiltma sistemi olmadigi, bayiltma islemi zaman aldigi icin öldürüldü hayvan.

@pilav
Bildigimden degil ama ben de oyle dusundum. Aninda bayiltabilen bir sistem yok galiba diye.

şimdi bunu araştırdım ben de biraz. uyuşturucunun etki etmesi 10 dakikayı bulabiliyormuş. bu yüzden vurmuşlar. hayvanat bahçesinin bu tarz durumlara karşı hayvanı da insanları da koruyacak önlemlerinin olması gerekiyor. o çocuk oraya o kadar kolay düşememeli mesela. düştüyse de silahtan önce başka bir çözümü olmalı.

ama dönüp dolaşıp şuna geliyoruz:

"Humans imprison gorilla. Human enters gorilla prison. Gorilla gets shot dead for being near human. Humanity is a disease."

twitter.com

bazı hayvanseverler mevzuyu iki tarafın da yaşam hakkı eşit, biz neden gorili öldürüyoruz noktasına vardırdılar. biri ne zaman ne yapacağı belli olmayan aşırı güçlü bir hayvan öteki savunmasız pozisyonda bir insan yavrusu. böyle bi riske girilir mi yahu.

"...olayin neden bu kadar buyudugunu sordum"

Beğenmediğin cevabımda yazmışım zaten. Nesli tehlikede olan bir türden bahsediyoruz. Ayrıca iki farklı tarafı var konunun. Bir tarafta, nesli tehlikede olan bir hayvanın o anda saldırgan olmamasına karşın tamamen doğal içgüdüsünden ötürü öldürülmesi, diğeriyse ailenin kabahati yüzünden alana düşen savunmasız bir çocuğu kurtarmak. Böyle bir ikilemin olduğu konu hakkında insanların tartışması doğal.

arkadaşlar durumun hayvanseverlikle, insanseverlikle alakası yok. hemen olayı farklı yönlere çekmeyin. her ''aklı başında insan'' o gorilin o şartlar altında vurulmasının doğru olduğunu kabul eder. olay o gorilin vurulması ya da çocuğun girmesi, korunması değil.

bakın yukarıda da @nathanieltroy yaptığı paylaşım durumu özetliyor. ne kadar o hayvanın o anda öldürülmesi doğru olursa olsun, yine o hayvanın HİÇBİR SUÇU YOKTU. olay bu.

insanlar tarafından doğasından kopartıldı, insanlar tarafından demir kafeste sergilendi ve yine insanlar tarafında insanlara tehdit oluşturduğu için öldürüldü.

haksızlığı görebiliyor musunuz? hani burada bak tekrar ediyorum, öldürülmesi değik olay. en başta o hayvanın doğasından kopartılıp insanları eğlendirmesi için kafeslenmemesi gerekiyordu.

zaten hassas olan bir durumda bu yaşanan olayda durumun nasıl ironik ve vahim olduğunu göz önüne koydu.

@soso
sana hitaben degildi yukarida yazdigim. Ilk cevabini begenmeme nedenim ise biraz sacmalamis olman.

Buzlu kahve?

Elma yiyin derler uyku açmak için.
haveanamasteblog.com

@ crown

nick uymuş :)

soğuk su iç bence

Valla tam üstüne denk gelince;

www.instagram.com

Yeşil elma

Lümonata

Soda-Limon-Tuz karışımı.

Kendi adima çok boğuk buluyorum burayi. Beni buraya bağlayan sebepler olmasa asla duracağım bir sehir degil, ama onun dışında bu kadar sosyal bir şehir olması da cok cezbedici.

istanbulda iyi bir evde kalıyorum. şehrin ortasındayım ve evin arka tarafı büyük bir bahçe avluya açılıyor. şöyle diyim full perdeler açık, bahcenin karşı ucu çok uzak ve apartmanlarla birbirimizi görmüyoruz.

o sayede evde iken iyi hissediyorum. odam bahçeye bakıyor ve pencerelerim sonuna kadar açık. kargalar kuş cıvıltıları. iyiyim burda.

ama otobuste tramvayda, bir metropolde olduğumu hissediyorum. eminönünde denize bakmak huzur vermiyor sadece gürültü karman çorman ve pislik uyandırıyor bende.

etkinlikleri olmasa, festivalidir, kültürel atölyeleridir, çekilecek şehir değil aslında. ama insanları var bazen samimi bazen güzel bazen rahat kafalarda. o sevdiriyor.

umarım ödevine biraz cevap olabilir.

ekleme:: burdaki festivaldir atölyedir etkinliktir tiyatrodur 3 te 1 i izmirde olsa yarın atlar giderim. arkama bile bakmam onu da belirteyim.

ben istanbulda doğdum büyüdüm, ailemler hala aynı dairedeler, en üst kat, güzel bir muhitte. deniz filan görmüyor.

şu anda yurt dışında yaşıyorum, neredeyse son 10 senedir böyle, 3-4 farklı ülkede yaşadım, son 6 senenin 5inde toplam 20 gün ziyaret etmiştim sadece. geçen sene ilk defa uzun süreli ziyaret etme fırsatım oldu, lisede kaldığım odada kaldım, orada uyudum, uyandım, direk güneş gözüme girerek uyandırıyordu, onu hissettim.

çocukluğumun geçtiği sokaklarda dolaştım, her sokağa adım atışımda güzel duygular hissettim.

çocukken babamın yanına giderdim, yine gittim, uğradığım dükkanlara uğradım. hepsi hoş anılar oldu.

huzurlu hissettim ben, ama ev kavramım yok artık, ev değil, huzurlu bir yer eski evim.

birde ben küçükken her yere yürüyerek giderdim, o yollarda yürüdüm, az oturdum baktım, çevreye baktım, evlere baktım. güzeldi.

İstanbulun sayılı yerinde kendimi iyi, kadıköyde de evimde hissediyorum. Çocukluğumdaki bikaç yıl hariç hayatımın hepsi burada geçti. Sıradan bir muhabbette çok seviyorum istanbulu derim ama aslında büyük bir çoğunluğunu sevmiyorum.
Haddinden fazla kalabalık bence istanbul. Tamam büyük şehir elbette kalabalık olacak ama boş bir insan kalabalığı var sokakta sanki ya. Sadece bana mı öyle geliyor? Lüzumsuz lüzumsuz keko tipler dolu her köşe başında.

Her şey abartı bir de. Anadolu yakasında yaşayanlar bilir mesela minibüs yolu diye bir şey var burada. Yola bi bakıyosun ciddi ciddi baştan aşağı minibüs. Arka arkaya 5-6 tane. Hem boş bir trafik yaratıyor, hem de zaten minibüscüler leş tipler. Hadi onu da boşver, bütün sokaklarda kaldırımların üzerine park edilmiş arabalar dolu falan.

Özetle aslında biraz daha az insan olsa çok güzel olur diye düşünüyorum ben hep. Bu haliyle sadece iki üç semtinde yaşanır, geri kalanı bana göre cidden fazla boğucu istanbulun.

edit: ama şöyle de bir şey var, istanbuldan bugün taşınacak olsam şuraya giderim de diyemiyorum. Buradan daha çekici gelen bir şehir de yok yani.

Beşiktaş kadikoyde yasamiyorsan cekilmez

Su istanbulu sevmeyenler gitse de rahatlasak, kime sorsam mecburiyetten burda... "cok kentlesme var" diyenler dededen kalan sultanbeylideki arsayi nasil yapsak da kat karsiligi verebilsek diye dusunuyorlar, sonra kentlesme var... Tabi olur.

Ben seviyorum istanbulu her haliyle, sabahin 5inde, 9unda, ogle arasinda, aksam, gece hepsinde ayri guzel. Su ana kadar iki sefer 5-6 ay kadar yurt disinda kaldim, cok guzel gunler gecirdim oralarda ama Istanbula donup bogazi ilk gordugumde burnumun diregi sizladi, gozumden yas dokuldu.

Kendimi evimde hissediyorum istanbuldayken, yuvamda hissediyorum.

Bana göre de çok boğuk ve kaotik. Boğukluğun büyük kısmı kalabalıktan ve onun da bir parçası benim. O yüzden "Ayh, çok kalabalık" diye bir şikayet hakkım yok. "Madem kalabalık, sen neden buradasın" demezler mi?

encrypted-tbn1.gstatic.com
İstanbul'u ikiye ayırıyorum ben: Beni boğan kısım ve aşık olduğum kısım diye. Beni boğan kısım metropol kısmı; Kartal-Bakırköy arası, sadece günübirlik turist olarak gezmeyi sevdiğim ama yaşamak istemediğim alan. Aşık olduğum kısım ise Büyükçekmece, Kumburgaz, vb. şehir dışı yerler. 16 yıldır buradayım, şehiriçi-metropol kısmında hiç ev hissi yaşamadım, huzur duymadım ama şehir dışında yaşamayı çok seviyorum, oraya çok rahat bir şekilde evim diyebiliyorum vr oralarda yaşamaktan zevk alabiliyorum.

Büyük olasılıkla gideceğim; gitme zamanı yaklaştıkça İstanbul'la ilgili her şey çok romantikleşiyor gözümde. Sürekli kaçmak istediğim bu yer evim mi diye düşünüyorum ama genelde gidince de özlemiyorum. Zamanımı şehirdışı dediğimiz yerlerde geçiriyorum; çünkü en çok oraları özlüyorum. Bir başka özlediğim de hatırası olan yerler ve o hatıralar olmasa oraları da özlemem. Yoksa, uzaktayken İstanbul'un kendisini ve yaşamayı özlemiyorum ama zaman yaklaştıkça "Şurası göz göze geldiğimiz yer", "Beraber yürüdük bir bu yollarda" tarzı 16 yılın romantikleştirmesini yapıyorum ve üzülüyorum. Normalde bir yere gitmişsem ayaklarım geri geri gider İstanbul'a gelirken. Bayramda kaçan ve "Dönmeseler ya" denilen, içinden de "Dönmesem ya" denen güruhtayım; buraya ait hissetmiyorum. Giderken İstanbul için üzülmediğimi, sadece hayatımın tüm yatırımını yaptığım (arkadaşlarım, hatıralarım, işim, vb.) bu yeri terk edeceğim için üzüldüğümü ve bir yuva terki hissi yaşadığımı bilyorum. Aynı şeyleri Şebinkarahisar'da yaşasaydım, oradan ayrıldığım için üzülecektim.

Bana çekici gelen, yurtiçi 3-4 yurtdışı ile birlikte 8-10 şehir var. Birkaç aylığına veya daha uzun süre gidip "İşte, burası ev. Ev diye ömrüm boyunca aradığım yer burasıymış", "Bu şehirle sevişmeye doyamıyorum" dediğim yerler de. Kendimi ait hissettiğim ve hayalini kurduğum şehri tanıyorum. Keşke oraya gidebilsem ama artık rüyamda bile görebileceğimi sanmıyorum. Zaten o zamandan beri İstanbul batıyor, hatta birçok yer batıyor. İstanbul çevresindeki yerler oranın küçük bir versiyonuna benzediği için daha evimde hissediyorum. Şehirden beklentim şu: Parası olan-olmayan herkesin dışarıda rahat vakit geçirebilmesi ve aktivite bulabilmesi, insanının rahat, kibar ve gevşek olması, havasının güzel olması. İstanbul bunları kısmen sağlıyor. Daha iyi sağlayan yerlerde aklım.

Belki biraz daha zengin olsaydım, metrobüs kullanmak zorunda olmasaydım, çilesinden çok balını, kaymağını yiyebilseydim evim diyebilirdim İstanbul'a. Ne bileyim, Bağdat Caddesi'nde geniş ve balkonlu bir evde yaşasaydım ve işim de o civarlarda ferah bir yerde olsaydı, kısacası şık bir fanustan ibaret bir hayatım olsaydı; hayatımda Fatih'ten geçmemiş olsaydım, birisi Kayışdağı, Sancaktepe, Bayrampaşa, Esenyurt dediğinde "Yaniii, oraları tam bilmiyorum. Ne tarafta kalıyor" diyebilen ve haftasonu Kilyos'ta at çiftliklerine giden ya da "küçük bir kaçamak" deyip işi gücü bırakıp Ağva'da tatil yapabilen biri olsaydım, "Oh İstanbul'da olmak ne güzel. Cennet gibi" diyebilirdim ama şu haliyle turistlere bile "Metrobüse binmeyen İstanbul'a gelmiş sayılmaz, çok yanlış yapıyorsunuz" diyesim geliyor. Belki de İstanbul'un rahat yüzünü görmediğimden, dolmuş-otobüs-metrobüse mahkum somurtkan insanlarından olduğumdan evde gibi hissedememişimdir.

sadece burada doğup büyüyene güzel gelen bir şehirdir İstanbul, dışarıdan geleni boğar.

günlük hayat içinde huzurlu hissettirmiyor tabii, onu söylemek güç. ama tümden boğuk, yorucu bir yer de değil benim için. çok güzel parklar, korular, huzurlu yerler var. üstelik hepsi bedava; insanların "paran varsa İstanbul güzel" gibi laflarını saçma buluyorum.

özellikle vapurdan Kadıköy'e ayak bastığımda tam anlamıyla evde hissediyorum.

Sarıyer-Teşvikiye-Beşiktaş'ın bazı bölgeleri yaşam alanlarım, alıştığım yerler. Başka bir semte gitmek beni strese sokuyor. Bir işim çıkıyor, Mecidiyeköy'e gitmek durumunda kalıyorum, iş çıkışı kaldırımda yürümek bile bir işkence. Önümde bekleyenler, çarpıp geçenler, bağıra bağıra konuşanlar, araba kornaları vs beni deli ediyor, klostrofobi yaşıyorum, çığlık atasım geliyor.
Ancak alıştığım yerler dediğim semtler de iğrençleşmeye başladı. Pazar günü hava alayım diye Beşiktaş sahile gittim, Bahçeşehir üni. önü hınca hınç insan dolu, bira içenler, yerlerde oturanlar, istinasız her bankın altı çekirdek kabuğu dağı olmuştu, yerlerde boş bira şişleri, onları görünce yine delirdim. Her yer çöp ve pislik bu şehirde.
Sonuç olarak, istanbul'un sevdiğim birkaç bölgesi var, oraların da gittikçe bozulduğuna şahit oluyorum. Umarım bir gün gidebilirim bu şehirden.

Istanbul cok bozdu, artik daha da bozmaz dedik iyice bozdu.
ben ve ailem Istanbul dogma büyümeyiz, iyi muhitlerden birinde. Babamin cocuklugundan, benim cocukluguma ve su anki ana kadar olan degisimi fark ettikce icim boguluyor ve bu güzel sehir nasil bu hale geldi diye sinirlerim tepeme cikiyor.
(bkz: eskiden buralar hep dutluktu)
babamlar Kayisdagi'na avlanmaya ve su doldurmaya gidermis örnegin, simdi sirf beton)

Son 3 senedir yurtdisinda yasiyorum ve ilk zamanlar Istanbula gittigimde vapurla karsiya gecmek Eminönü-Taksim taraflarina bir gün ayirarak kardesimle falan gezmek beni iyi hissettirirdi ne kadar özlemisim diye düsünürdüm. Ama su son 1 senedir gittigimde Kadiköy`den ileri gitmiyorum. Ailem de cidden zorunlu olmadikca arabayla bir yere cikmayi biraktilar. Ne trafigi kacilacak yer, ne "kentsel dönüsüm" harfiyat alanlari insanda nefes alacak temiz hava birakiyor. Bir sokakta 3 apartman yikilip yapilir mi saka misiniz ya?!
evet nüfus arrti ama kalitesi azaldi, bos pis bir kalabalik var. kimseyi kücük görmek degil amacim ama oradan buradan kalkip eskiyalik yapanlar, huzur bozanlar... Suadiye civari bile eskisi gibi degil artik.

Okul-üni hayatim hep tek vasita ve max 45 dk uzakliga gitmekle gecti o yüzden asiri sikayetci olmadim su ana kadar. Yakinda ise baslamam gerekecek ve ev degistiremeyip, odama dönecegim ve is muhtemelen karsida olacagindan, trafik ve insanlar hayat kalitesini düsürdügü icin sanirim dönmeyi düsünmüyorum Istanbul'a.. Ailemi ve arkadaslarimi ayda bir ziyaret etsem yeter, zaten ayni sehirde yasayip kimse birbirini görmüyor yogunluk ve tükenmislikten.

Kisa ziyaretler, firsatlar, etkinlikler, alisveris, gezmelik-yemelik-icmelik, gece hayati, turistik-tarihi alanlar icin süper ama yasamalik nope.

haydaaaaaa

bu ulkede duranin taaaa...
o her seyi bilen akillilardan bir bakan soylemisti kendi twitterimizi acariz diye. kendi arabamizi yapariz. simdi de yerli ve milli paypal yaparlar kucuk dunyalarinda. haziri da var zaten bkm ekspres diye.

emegi gecenlerin allah belasini versin.

"Türkiye’de ödeme faaliyetlerinde bulunmak için yaptığımız lisans başvurusunun BDDK tarafından reddi nedeniyle faaliyetlerimizi durdurmaktan başka bir seçeneğimiz bulunmamaktadır.

Gelecekte Türkiye'deki müşterilerimize yeniden hizmet verebilmek için gerekli izinlerin alınması yönündeki çalışmalarımız devam edecektir."

bu nedir lan???

Her zamanki mantık.
Yetkin elemanlar olmayınca sorunları çözebilecek anında izin vermeme,kapatma işini çözüm olarak ortaya sunuyorlar.
Esnafın kaçırdığı vergiye herhangi bir şey ypamayanlr takip edemiyoruz diye öncelikle ön ödemeli kartları bitirdiler şimdi de bu.

e iyi de, paypal türkiyeye "gelmeden" ebay'den alışveriş yapıyordum ben? Ha hesabımda para olmuyordu karttan->ebaye, iade durumunda ebayden-->karta. Bu yine yapılabilecek sanırım?

esas sorun mesela paypal hesabımızda bir şekilde para varsa onu banka hesabına çekemeyecek olmamız sanırım. Doğru mu anladım?

not: böyle ülkeye ve gelişmelere müthiş ayak uyduran sisteme saygılarımı sunarım

ABD hesabı açamazsın çünkü SSN istiyor. Hem bizim ülkede suç hem onlarınkinde federal suç, "gel kardeş açabilirsin" deseler bile açma yani "ben aslında Amerikalıyım" diye.

Habere üzüldüm, alışveriş yaptığım ve gelecekte alışveriş yapabileceğim yerlerin içinde sadece PayPal kabul edenler var. PayPal kullanmayı sevdiğim bir yöntem değil, bir sürü saçma sapan yanı var ama kötünün iyisiydi.

Bu konuda BDDK'yı suçlamak bence şu sebepten dolayı yersiz, bazı büyük şirketler ülkelerin bakanlıklarıyla ve yetkilileriyle görüşürken "sizin yasalar beni ilgilendirmez, benim teklifim budur, şu şu yasaları da şu metindekilerle değiştirirseniz olur" şeklinde dayatmalar yaparak elindeki gücü köküne kadar kullanmaya çalışır. Bu komplo teorisi filan değil, gerçekler böyle. Burada öyle bir durum mu var, belki yerli bir rakip gelecek, ona yer açılsın diye halihazırda lisansı olmayanları "hadi gidin" diye ondan mı kovdu (Çin böyle yapıyor ve şu ana dek işe yarıyor gibi gözüküyor), bunlar hep soru. Ben şahsen PayPal gibi çalışabilen bir yerli şirket olsa onu tercih ederim ama PayPal tüm dünyada faaliyet gösteriyor, bugün, hemen bu gece açacağınız bir şirketin o kadar ülkede sadece lisans başvurularının sonuçlanması iki üç yıl alır. Bununla bitmez malesef. Hele ki ABD gibi ülkelerde her eyalette ayrı lisans başvurusu yapmak gerekiyor, hesaplarsınız artık gereken süreyi. "Benim 50 milyon dolar param var, ödeme şirketi açacağım" der ve çalışmaya başlarsanız en az bir yıl yersiniz, o da lisans alması en kolay olan 2-3 bölgede lisans almaya ve platformu oluşturmaya gider. 50 milyon anca birkaç ülkeye açılmaya yeter bu arada, örnek olsun diye verdim.

Yerli bir rakip geliyorsa onun en azından Avrupa ve ABD'de işlem yapabiliyor hale gelmesi için iyimser tahminle 2-3 yıl gider yani, geliyor olsa bile bu kadar bekleriz.

Kara kara düşünüyorum şimdi.

e ebay, amazon alışverişlerimiz ne olacak? bazı satıcılar direkt kredi kartı üzerinden satış yapmıyor ki?

youtu.be

2012'den beri kullanıyordum; gözümün önünden film şeridi gibi geçti birden yaptığım işlemler ve bundan sonra yapamayacaklarım. Yurtışından kozmetik ürün getirme yasağından sonraki 2. büyük darbe bu bence yurtdışından alışveriş konusunda. Lanet olsun diyorum!

Peki var mı bu PayPal'ın alternatifi?

(bkz: troy) basligindaki son entryleri okuyun.

bddk denetimleri inanılmaz sıkılaştı, yılda en az 2 kere denetime giriyor bu firmalar ve çok can sıkıcı hal almaya başladı.. ota boka kızıyorlar, sürekil açık arıyorlar. götü boklu bir firma açıyor akp yandaşı, bddk da lisansı aracı kuruma veriyor "gidin onlardan alın lisansı" diyor. paypal da boş yere büyük miktarda para akıtıyor bu aracı firmalara..

beyler payoneer vs tıkır tıkır devam ederken para çekme vs limitleri de paypala göre gayet fazlayken neden paypal uçtu şimdi

Beymen de çekilmiş deyoolar.

ben 5 - 6 sene önceden beri böyle düşünüyorum. insanlar üstüme üstüme geliyor yürürken. trafik desen tam bir kaos. ömrümün geri kalanında orada yaşamayı düşünmüyorum ve bu benim elimde. ama bi ayağımın istanbulda olmasını seviyorum. oradan vazgeçemem.

valla doğru zamanı bekliyorum öyle diyeyim sana. iktisadi özgürlüğümü elime aldım son 2 yıldır. fakat üniversiteden kalma kyk adlı illetin borçlarını ödemekteyim şu anda. sabit bir gelir olmadığı müddetçe veya çok paran olmadığı müddetçe biraz ütopik görünüyor gözüme bu bir yerlere kaçma gitme işi. ama hayal edip kendini ona göre planlayıp özellikle de ne yapacağına karar verip bu işi bir "biznıs" bir "gelir kapısı" olacak şekilde projelendirirsen "gitmek" kişisel huzurun açısından en önemli şey. ama projelendirmeyip ne olursa olsun ben gideceğim diyip dımdızlak gitmek biraz bile bile lades demek gibi geliyor bana. o yüzden bu aralar ve önümüzdeki yıllar maddi manevi şekilde kendimi hazırlayıp bir de kendime oralarda geçimimi sağlayacak şekilde bir zanaat geliştirirsem gitmemek için hiçbir engel yok kendi adıma konuşmak gerekirse.o yüzden de size naçizane tavsiyem. ne ile gelir sağlayacağınıza karar verin o konun üzerinde profesyonelleşin, bu arada bu projeyi hayata geçirecek maddi birikimi yapın ve gidin.

doğru zamanı bekliyorum +1.

doğru zaman asla gelmeyecek diyenlere de buradan selam ederim. bekle beni memleketimin ıssızlığı, az kaldı.

Büyük konusmayayim ama bu sene kpss yı kazanırsam sehirdisina atanıp kurtulmayı planlıyorum bu illet yerden. Otuz senelik İstanbulluyum, sehirdisindayken boyuk seerli havası atmak dışında bir halta yaramadı. Anneannem "Burada Allah yok, peygamber yok." der mesela, katılmamak elde değil. Mega köy. Hiç sevmem İstanbul'u da İstanbul asiklarını da. Adam bağcılarda oturuyor, kız kulesine, cihangir tepesine falan methiye düzuyor. "Abi, deniz görmeden yaşayamam" falanlar. İfrit oluyorum.

kesinlikle öyle, hafta sonu yolda yürümek bile imkansız artık özellikle son 3-4 senedir. imkanım olsa bir gün durmam yerin dibine batsın amma ve lakin nasıl ve nereye giderim malesef bir fikrim yok henüz.

benim için doğru zaman korkarım hiç gelmeyecek

- yaş 43 ama maalesef bir birikimim yok
- istanbul'dan başka yerde para kazanma ihtimalim çok düşük
- trafikten muafım ama çok da avantajlı sayılmam çünkü "bu şehirde" bisikletle işe gidip geliyorum.

ha bekar olsaydım bir dakika bile durmazdım.

İstanbul'a giden ne kadar çok arkadaşım varsa ya geri döndü ya da dönmeye çalışıyor. Sayılarıda 3 değil 5 değil. Ben son ana kadar gitmeme taraftarıyım açlıktan ağzım kokana kadar dayanıcam.

Eylül ayında sektör değiştirip İstanbul'dan ayrıldım. Şu anda dönme planları yapıyorum çünkü eski işimi yapmak istiyorum. Aynı işi başka şehirde de yapabilen varsa çok mantıklı. Bir de İstanbul'daki çevren kültürlü ve akıllıysa onu da ararsın. İç Anadolu cayır cayır yanıyor çünkü.

valla çok kötü istanbul. bundan 4-5 yıl önce iş bakarken ya annemlerin yanında (daha küçük bir şehir) iş bulacaktım ya istanbul, malesef diyorum bakın istanbul seçmişim. hiçbir albenisi yokmuş meğer. arkadaşın olunca dahi insanın içinden görüşmek gelmiyor zira biyerden biyere gitmek ölüm.

doğru zaman +1

istanbul'da yaşamak zengin değilsen çekilecek dert değil. elit muhitlerde, misal boğaz'da yaşayacaksın, sabah 9-6 mesaiye gitmek zorunda olmayacaksın vs, ancak öyle yaşanır burada. kalan %90'ı çöp bu şehrin.

yalnız gitmek isteyenlerin de hepsi ege'ye gitmek istiyor, o nasıl olacak bilmiyorum. huzurla yaşanacak yer çok az türkiye'de. keşke biraz nüfus kontrolü yapabilseydik, üredikçe ürüyoruz.

valla biz 5 ay önce izmite taşındık çok da memnunuz. ben çalışmıyorum ama eşim sancaktepede çalışıyor. izmitten 1 saat sürüyor. ama kadıköy, göztepe falan oralarda oturunca da 1 saat sürüyordu. istanbula gelmek istesek 1 saatte oradayız, burdan bursaya gitmek istesek 1 saatte bursadayız. trafik derdi yok sıkış tepişlik yok.

İstanbul'a aşığım.

ben bu konuda çok doluyum. istanbul'un anasını skiyim.

şehir olarak güzel de, orada yaşamaktan nefret ediyorum. üniversite için gittim, 3-4 sene debelendim, baktım okuyacağım da yok nihayet geçtiğimiz hafta temelli ayrıldım o sikik şehirden. bir aksilik olmazsa lviv'e yerleşiyorum ağustos'ta, olursa da gölcük'te kalıp kocaeli üniversitesi'ne giderim herhalde.

gürültüden akşam pencereyi açamıyorum istanbul'da. kavgasız gürültüsüz, skildiğimi hissetmeden geçirebildiğim tek bir gün olmadı. öğrenci için kalacak yer desen ekstra zor. ya çok zengin olacak ya da sığır gibi yaşayacaksın. her şey ama her şey pahalı. ha ulaşımı çok ucuz mesela ama ölümcül. kaldı ki, bir yerden diğerine ulaşman 74 saat ve 2-3 aktarma falan sürüyor genelde.

küçük/orta büyüklükte şehrin, minik ilçelerin gözünü seveyim abi. bak şu an bunları denizi, dağları ve günbatımını terasta izleyerek yazıyorum. şu an sadece kuşların ve mahallenin çocuklarının seslerini duyuyorum. bu daire kiraya verilse sanırım 600 liraya falan gider. aynı standartlara istanbul'da sahip olabilmek için en az 3-4 bin lira vermen lazım. şu kafa rahatlığını, şu ucuz ve sakin yaşamı gördükten sonra okul için istanbul'a dönmek benim için ölüm oluyordu her seferinde.

benim kesin kararımdır: türkiye'de kalırsam gölcük'e, burası olmuyorsa o ayarda küçük bir yere yerleşeceğim. ukrayna'da yaşarsam lviv veya ivano-frankivsk'te kalmaya çalışacağım, zinhar kiev'e yerleşmeyi düşünmem mesela. gezmeye giderim. şansım yaver ötesi gider de 8-10 sene sonra okulu bitirip baltık ülkelerine gidebilirsem, benden mutlusu yok. düşünsene başkenttesin ve bissürü imkan var, buna karşılık şehirdeki insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. keşke bütün büyük şehirler riga, tallinn, vilnius gibi olsa.

bir şey olmaz.

tarihi geçmiş cipsi nerden buldun hacı :)

@hakim oynayın dedi 3-4 ay önce almıştım. Bir türlü yemek nasip olmamıştı. Şimdi bi film açıp izlerken gömeyim dedim. Yine nasip olmadı :)

Küf kokusu yoksa bisey olmaz.kuflenmis olacagini hatta bayatlamis olacagini bile sanmam.

keşke yoğurtlu sosa bandırıp yeseydin :/ miden ağrıyacak.

fakirliğin çığlığını o ses ile kapatmaya çalışıyorlar, napsınlar garipler.

Bunu görece pahalı arabayla yapan üniversite mezunu insanlar da var. @seyduna6687'nın cevabını kabul etmiyorum, zira gerçekten o adamların bakış açısından, saçma da olsa kendi mantıklarına uygun cevaplar arıyorum.

sürdüğüm arabayı böyle bağırtıyorsam, ...'yı nasıl bağırtırım.

vermek istediği mesaj bence bu minvalde. üç noktalı kısım operasyonel olarak doldurulabilir. mesela sürdüğüm arabayı böyle bağırtıyorsam, seviştiğim hatunu nasıl bağırtırım. tabi bu örnekte seksi kadıın cezalandırmak olarak gören salakça anlayış hakim, aptalca.

esas sebep aptallık galiba.

araba ve arabanın içerisinde çalan müzik ile ilgili piskolojik bir olay bence bu.

ben genelde eğer güzel bir müzik gelirse aracı daha hızlı ve daha hareketli kullanıyorum (abartmadan)

ama tabii hiç bir zaman kafe önlerinde bağırtmak, kaydırmak çekici gelmedi.

Normal koşullarda kimsenin farketmeyeceği bir insan olmak öyle bir şey.

Fark edilmeye ihtiyacı, sosyal statüdeki arafta kalmışlık gibi sorunları var ve bunu klasik Türk mantığı ile en kısa yoldan, örneğimizde oldukça ilkel bir şekilde çözmeye çalışıyorlar.

Benzer olarak: günlük yaşam sırasında kimsenin iplemediği, takdir etmediği bu adamları askerde onbaşı rütbesine kavuşunca kurmaylık kazanmış gibi seviniyor, sosyal ortamlarda çılgınca dile getiriyor, altındaki (pratik olarak hiçkimse) insanlara otorite kurmaya çalışıyor.

Bunların patlak egzozlu motorla gezinenleri var bizim mahallede, bir gece kafalarına elime ne gelirse sallayacağım balkondan ama dur bakalım.

eksisozluk.com

Stephen Hawking's Grand Design

story of god morgan freemanlı olan

angelus direk enkaz altında bırakmış adamı, ömürlük belgesel ihtiyacını karşılarsın o linkten :)

ya açıkcası ayıp etmek istemem ama o belgesellerin çoğu geyik, evrenin sınırları, kalbin aynası, evren, karadelik gibi şeyler konusunda çoğu bilgim belgesellerden daha fazla olduğundan o bilgilrin çoğu tartışmaya açık bilgiler. ve cidden hafif.

daha çok teknoloji üzerine olsa güzel olur.

ufo teknolojisi filan değil, alien bilmemnesi de olmasın:)

Cosmos

Önce Neil Degrasse Tyson'lı olan, sonra da 1980 yapımı Carl Sagan'ın sunduğu. İzlemezsen darılırım bak. (Ay ben ne diyorum :D )

Cidden izle, acayip güzel. Sonra bana dua edersin :)

Cave of Forgotten Dreams www.imdb.com

Encounters at the End of the World www.imdb.com

The Jinx: The Life and Deaths of Robert Durst www.imdb.com

açıkçası sugar man beni biraz baymıştı.

Where to invade next
Meru

dolmuş var sabaha kadar, beşiktaş iskelesinin moda tarafına bakınca görürsün dolmuşları..

6 liraya dolmuşlar var. Kadıköy metro girişinin o tarafta.

metro kapanmadan yetişirseniz;

kadıköy metro > ayrılık çeşmesi > yenikapı > taksim

iş yeriniz nerede?

Kira ve yol hariç asjsja :D dahil yaşayan var lan.

Zorlayıcı kısmı kişiden kişiye değişir (parasal olmasa psikolojik, yol kalabalık vs) ama yaşanır yani.

ben Pendik'te 1500 lira maaş ile 2 sene yaşadım. 600 lira da kiram vardı. sosyalliğine bağlı biraz hocam, ben yalnızlığımı sevdiğim için pek çıkmazdım dışarıya.
2000 liraya teklif falan aldıysan gelme ama buralara, beynin yanar, değmez.

@el cancer İşyeri uzak ama ulaşım şirket aracıyla.

valla biz kira ve yola para verdikten sonra 500 tl ile yaşıyoruz:)

elinize kalan para kira ve yol masrafını çıkarınca net olarak 2000 tl değil mi?

@el cancer, evet

@ el cancer
çok ayıp. geçmişin üstüne çekelim bir sünger lütfen.

@el cancer +1

Yaşamak deyince neyi kastettiğine göre değişir bu sorunun cevabı. Ölmezsin ama, onu söyleyebilirim..

kiraya ne kadar vermeyi düşünüyorsunuz da 2000 tl kalıyor geriye. bir hesap hatası var mı?

eğer yoksa hata rahatlıkla yaşarsınız.

kira ve yol masrafı hariç diyorsun. her gün yıldızlı lokantalarda yemek yemeyip hafta sonları lüks "kılablarda" para gömmeyeceksen yaşanır elbet.

para konusunda sikintin olmaz pek, yani yasanir da. istanbul'daki hayatina ne kadar yasamak denir orasi tartisilir. (istanbul'u sevmeyen birinin gorusudur)

bence söz konusu toplam parayı söyleyin onun üzerinden gelecek yorumlar daha yararlı olur. işin yeri ve oturulmak istenen yerler varsa oraları da ekleyebilirsiniz.

@windowsguvenlikduvari kiraya 1500 TL vermeyi düşünüyorum.

yaşarsın tabii ki ama hayat standartların eskiden yaşadığın şehre göre düşebilir. aynı zamanda güzel gezeyim, güzel giyineyim, güzel yiyeyim dersen hepsi olmaz.

trafiği kaldırabilecek misin? ama 7/24?

kira ve yolu düştükten sonra 2000tl ile rahat bir yaşam yaşarsın.

belki özel tatillerin ve pahalı zevklerinden mahrum kalırsın ama hiçbir sıkıntı da çekmezsin.

diğer yazan kimseyi umursama.

beklentinle alakalı.

Ortaköyden anadolu yakasına araba ile gidecen ve dert etmeyecen abovvvv

yasamak tanimina gore degisir bu.

yaşanır, abartmazsanız.

haciz tebligatına itiraz etmelisin.

@babilbaligi nasıl yapabilirim o itirazı?

Allah sabır versin çok uzun bir yolculuğun başındasın.

"kapatma işleminden sonra bir fatura daha çıkar" diye size bildirmiş olmaları lazım.

@teknikekip öyle bir şey denmemişti bana. eminim.

anasını sattığımın ülkesi insanı kanser eder. bence ödeme direk, burda ben sinir oldum ya. nihayetinde para talebini çekmesi gereken kurum ttnet olduğundan, seni bezdirene kadar uğraşacaklar. 750 liralık bu seansın sonunda çelik gibi sinirlere sahip olacksın hocam. hayırlı olsun.

@hakim oynayin dedi aslında ödememeyi de düşünüyorum. tr'de üstüme hiçbir mal mülk yok. yurt dışındaki soy ismim ise farklı. para talebini çekme olayı nedir hocam? yani ödemediğim her ay üstüne borç birikmesinde..

ciddi ciddi ödememeyi düşünüyorum.

yani bu haciz talebini açan da, kaldırması gereken ttnet demek istiyorum. yani bir nevi onların insaflarına kalmışsın. gerçi bunu ödersen, saçmasapan bi yerden bi 750 daha çıkarabilirler.

insan yoruluyor üstadım bu ülkede. yeminle ne haber okuyorum, ne de tv izliyorum. hemen hemen her sektör, her dal bok içinde.

tüketici haklarını falan bi ara bakalım, onlar bu tip kurumlara uyuz oluyor ve tüketiciyi koruyorlar. Belki birşeyler çıkabilir.

gsm şirketi, digiturku, telekomu direk soyguncu ak yerinde. sana keyfi olarak istediği kadar fatura çıkarıyor sonra git uğraş ya da öde diyor. şaka gibi ak ülkesi. devletin ve büyük kurumların tek hedefi milleti yolmak. ya askere git ya bana para ver. köprüden geçeceksen para ver. yurtdışına mı gidiyosun at bi 15. damga vergisi, ötv, mtv, trafik sigortası bitmiyor.

ödeme. kısa ve net. elinde borçlarını ödediğine dair kağıt varsa rahatsın. haciz tebligatı içinde siktiğim hukuk bürosunun avantası da var mı?

Havalar ısınmaya başladığından beri bütün aktivitelerim haftaiçi. Haftasonu sadece çok erken saatte koşu için ormana ya da sahile inebilirim. Onun dışında kalabalık dışarı çıkınca ben eve giriyorum.

valla ben genelde dışarı çıkmaya çalışıyorum
hiçbirşey yapmadığım günler de oluyor tabii ama haftaiçi pek çıkamadığım için değerlendirmeye çalışıyorum.
çamaşır temizlik gibi şeyleri de haftaiçi halletmeye çalışıyorum yetiştiremediysem.

çalışarak genelde. haftaiçi sözleşmeli öğretmenlik yapıyorum. haftasonlarında iş olursa yevmiyesi 100 liradan çeltik tarlalarına gidiyorum. 2 günde 200 lira muz cumhuriyetinde büyük para vesselam.

Hem dinlenip, hem gezip, hem çalışmaya çalışıyorum.

Bana yakında Büyükçekmece Turizm Ataşesi nişanını takacaklar. Yakın diye hep oradayım. Öyle bir reklamını yaptım ki, genelde İstanbul içinden gelen misafirleri Kordon, Albatros ve Gürpınar taraflarına götürüyorum. Şu ana kadar hayal kırıklığı görmedim, önümüzdeki haftasonlarına siparişler var, yakında turlara da başlarım. Zaten gezmek dediğim Büyükçekmece Sahili'nden açılarak bisiklet sürmek, sonra dönüp yürüyüş yapmak, deniz kenarı bir şeyler yiyip içip eve gitmek. Her haftasonu rutinim buna yakın.

Gündüz geç kalkıyorum, öğlene doğru. Sonra biraz çalışıp Büyükçekmece'ye iniyorum. Sonra geri dönüp az daha çalışıp peşinden yatarak dizi izliyorum. Pazarları zaten yemek ve spor da giriyor araya.

Çok nadir haftasonları açılıyorum. İki gün açılınca yorgunluk veriyor, Pazartesiye yorgun başlayabiliyorum. O yüzden günübirlik açılımlar yapıyorum.

Hanım neye karar verirse ona göre.

çocuğa da bisiklet sevgisini aşılayınca evde durmak zor. işin kötü yanı kızım daha 9 yaşında, biraz daha büyüse de hafta sonu istanbul'dan kaçsak. istanbul içinde mangalsız ve sakin yer bulmak mucize.

Aychovsky, bisikleti ne tarafa doğru suruyorsun? Biz heveslenip aldık, yatıyor evde. Arada çıkarıp site içinde sürüp hevesimizi alıyoruz. Albatros sahili çok kalabalık oluyor çünkü :(

Kalabalık gerçekten de ama erken saatlerde pek kimse olmuyor. Hele ki Ramazan geldi, bir ay akşam iftar saatine yakın hiç kimse olmaz. Güneş batmadan, yemek pişirme saati çok tenha olur. Öğle güneşinden önce de ferah ve tazeleyici olur.

Albatros'tan devam edip Gürpınar Sahili'ndeki bisiklet yolundan oraya, oradan da zaman varsa ve yorgun bir gün değilse Ambarlı'ya sürüyorum. Kordon kısmında üç adımda bir bisiklet yolundaki insana takılınılıyor ama Gürpınar'a doğru biraz daha sakinleşiyor, Ambarlı tarafında iyice sakin oluyor.

Göl tarafında da sürülebiliyormuş ama denemedim.

Bu arada yaz da geldi, su parkları da eğlenceli olur ama tabii hep hep gidilecek yerler değil.

Bir de dönüşte şu platformda mola verip, bir pufa uzanarak çay ya da başka bir şeyler içmek keyifli.
i.hizliresim.com
Güneş çok güzel batıyor buradan, yanına da şu müzik eşliğinde güneş batışını tavsiye ederim.
www.youtube.com

Ek: Bu arada Silivri, Güzelce, Kumburgaz da yakın ve çabuk gidilip gelinecek yerler. Oralara da gidilip gelinebilir yazın. Oraların da sahilleri keyifli yerler.

Araba kiralarsanız günübirlik Terkos tarafında Mavisu Plajı ve orada gezilebilecek ormanlar, göller, yeşil alanlar var. Cumartesi öğlen gitsen bile 1 saatlik yol; gidilir, eğlenilir, dönülür.

Çatalca'ya giderken at çiftlikleri var ve aşırı pahalı değil. Ayda bir gidilebilir fiyatlar. Çatalca otobüsü ile de gidilir. Yeşil alanlarda rahatlayabilirsiniz. At sevip binebilirsiniz.

Bunun dışında, bir kamp fikri var bizim arkadaşların. Kilyos tarafında çok güzel kamp alanı varmış. Cumartesi'den gidip bir gece kamp yapıp ertesi gün öğlen dönünce o günün öğleden sonrasında rahatlıkla dinlenilebiliyor da.

ayda bir memleket ziyareti, bir-iki kamp, motosiklet gezmesi, bir sakin mode, bir de supriz/planli etkinlik. atiyorum dugun, sinav vs.

@fraise avcılar küçükçekmece arası bisiklet sürmek için ideal.

1 Haftasonu gezer öbür haftasonu eve vakit ayırırım. non stop gezsem haftaiçi ölüm çıkar.

Angelus + 1 XD

Genelde 1-1,5 saat sabah kosusu, sonra eve gelip serilip kalma ve kahvalti fasli, sonra evde yapilacak is varsa hemen onlari halledip tekrar disari cikip gezme fasli.

Ben pazartesi gunleri cok yorgun olsak da illa bi disari cikalim diyorum, simdi yine yorgunum ama olsun :)

Onceden ne olursa olsun disarida gecirme yoluna giderdim artik oyle degil, uykusuzsam dinlenmeyi secip aksamustu kisa sureligine cikiyorum. Eskiden yorulmak diye bir sey bilmiyordum, insanlar "yorgunum, dinleneceğim bugun", "yarin is var, fazla yorulmayalim" gibi seyler soyleyince error veriyordum, "nasil yani" diyordum kendi kendime.
Ne kadar yorulsam da o yorgunlugun ertesi gun hala etkisini gostermesi diye bir sey soz konusu degildi. Gerci hala ertesi gun icin endiselen biri oldugum soylenemez ama uukusuz oldugum zamanlar disarida gezmeye cesaret edemiyorum eskisi gibi.
Bedensel yorgunluk cok onemsedigim bir sey degil ama uykusuzsam durum degisiyor.

cuma, ctesi içip sıçıyorum.
pazar evden çıkmıyorum.

yapılması gerekli işler var; yemek, temizlik, iş, hobi, yan projeler ve dinlenmek. bunlar insanı istemsiz eve bağlıyor. ama genellikle (çoğunlukla) bunların hepsini ekip dışarı kaçıyoruz.

sonra işte pazartesi günü geliyor, işe geldiğimde "lan şunu yapıcaktım haftasonu bak, aa ulan bi de bu bu iş vardı!" diye kendime kızıyorum :D ama ne yaparken mutluysak onu yapıyoruz sonuçta, pişmanlık yok.

mesela bu haftasonu komple chillout'a gitti, sabah işe gidemiyordum az daha, hala feci akşamdan kalmayım :\

Cumartesi geziyorum, Pazar dinleniyorum genelde. ama her iki gün de sabah en geç 9-10 arası spora giderim.

şimdi buraya cumartesi çalışanlar da gelecek, onları üzmeyin.

Cumartesi sabah erkenden çıkıp güruh ortalara dökülmeden bir şeyler yaparsam yapıyorum. Gönül hep gezmek istiyor ama kalabalık, trafik bunaltıyor beni, geri kalan zamanda zorunlu ziyaret, düğün vs. yoksa evde dinlenip güç topluyorum gündelik sıkıntılar için.

cumartesiyi saymıyorum, çünkü cumartesi günü dersim var, bazen de çalışmak zorunda kalıyorum. eve dönüp duş alıyorum, iki haftada bir kuaföre gidiyorum, yemek yapıyorum ve o gün ölüyor, akşam belki dışarıya çıkıp bir iki saat takılıyorum. minimum on bin adım atmaya özen gösteriyorum. sinemaya gidiyorum. en kötü evde film izleyip çoğunlukla erken yatıyorum.

pazar günü evde oturmuyorum adeta manda gibi yatıyorum. dışarıdan yemek söylüyorum, yattığım yerden tırtston oynuyorum. dizi izliyorum. bazen film açıyorum. ay çok yattım diyip dondurma yemeye çıkıyorum. tekrar yatıyorum. böyle yapınca bütün haftam enerjik geçiyor.

ama pazar günü gezersem totomu toplayamıyorum. özellikle pazartesi günü bomboş gözlerle etrafa bakıyorum. bi' lafı beş kere söyletiyorum. akşam 8de evde olursam yatıp uyuyorum. çarşamba gibi anca kendime geliyorum.

ben zaten ağır asosyal olduğum için belki klasman dışıyımdır ama yine de cevaplıycam bikoz ay ken: ben genelde dinlenme ihtiyacım olmasa bile camış gibi yatıyorum. şu an zaten o pozisyonda değilim ama günü geldiğinde okula, işe, şuraya buraya gitmem gerekecek gün içinde. bi de yaşadığım şehir ne kadar büyük olursa olsun, şehrin içinde benim ilgimi çeken ve "aa şuraya gideyim" dememe neden olan yer olmuyor. bi yerde oturup gazete okumayı ya da yemek yemeyi seviyorum en fazla, o kadar. hani gezmesine gezeyim de, bugün beni istanbul'da çıkarsan sokağa "hadi gez" diye nereye gideceğimi bilemem. çünkü ilgimi çeken, dur şurayı göreyim/şurada gezeyim diyeceğim bi yer yok.

çok bunalırsam, kötü hissedersem falan zaten zaman ayırt etmeksizin çıkıp mal mal sokakları dolaşıyorum, herhangi bi yere gitmeden ve fazla açılmadan.

sözün özü, "gezmek" benim için özel ve önceden planlanması gereken bi eylem. istanbul'da yaşadığımı varsayarsak gezmek benim için adalara gitmek falan olur mesela, kadıköy'e ya da taksim'e çıkmak değil. o yüzden hafta sonu "hmm bugün de gezeyim yav" deyip bi yere gitmem. adalara da gitmem jsfjks.

www.youtube.com

O Fortuna'dan öte müzik mi var? (Elbette vardır ama bu çok epik geliyor bana)
www.youtube.com

Eye of the tiger bence :D

careless whisper çak gitsin hacı.

Chopin Bb Nocturne

www.youtube.com

Caucasian Sketches, Suite No. 1, Op. 10: IV.

Official mezuniyet müziği Conquest of Paradise'tan başkası değildir.

www.youtube.com

lg nexus 5

Samsung note 4 var (ithalatçı garantili)
Samsung note 3 var (normal garantili)
Bu ikisi 1400-1500 arası
Benim favorim Asus Zenfone 2 (intel işlemcisi ve kasasıyla süper bence)
Buda 1100 civarıydı en son
Bazıları general mobile android one gm 5 plus kullanıyor iyi diyorlar ama karar senin

iphone 5s

söz konusu tasarım ise sony xperia c4 derim.

Samsung Galaxy A5 2016 çok güzel duruyor namussuz.

Huawei G8 de büyük demezsen ve siyah çerçeveyi takmazsan güzel telefon.

Söz konusu hem tasarım hem özellikse xperia c4 derim.

kesinlikle iphone 5s.
1300 e kadar düştü. başka alternatif aramana gerek bile yok.

vaktiyle apple ürünlerini kullandım fakat bu ara android telefonlarla haşır neşirim. buna rağmen iphone 5s'in en güzel tasarıma sahip olduğunu düşünüyorum.

hocam
biraz kaba bir görüntüsü var ama samsung s5 efsane bir telefondur.
suya dayanıklı
toza dayananıklı
ufak bir şeffaf kılıf kullan ak
telefonda en ufak sıkıntı yok
yedek batarya al bitti mi degistir %100 ile devam et
şiddetle tavsiye

iPhone 5s

yeminle okurken daraldım. allah sabır versin valla. çözüme gelince; çözümüm yok maalesef :(

kendisine tekrar söyleyin, açık açık bu sefer, sandalyeme oturmanı istemiyorum, bana böyle şakalar yapmanı istemiyorum diye bastıra bastıra tekrar söyleyin.
olmazsa onun müdürü kimse ona gidin, o uyarsın. onu dinleyecektir.
bir de muhtemelen alınmadan halledemeyeceksiniz bu işi, böyle hadsiz bir insan, uyarılınca nedense hiçbirşey yapmamış gibi alınır. ama mühim değil, haddini bilmesi lazım.

ay içime fenalıklar bastı, bu ne ya.

senden bir şey istediğinde ona öyle bir hayır de ki, direkt iletişimi kessin. mimik çalış biraz

yas 31 diyene kadar bir çözüm olabileceğine inanıyordum. ama o yaşa gelip de hala böyle davranıyorsa çözüm yok. çünkü artık karaktere böyle işlemiş. kavgasız çözüm yok. müdüre gidip şikayet etsen bu sefer daha kötü arkandan dedikodu yapıp intikam mintikam ayağına giricek. bence gereksiz. tek çare konuşmamak kendisi ile.

Fısfıs al, içine su doldur, kadın uyardığın şeyleri yapınca su sık. Elbisesi ıslanır, kavga çıkar ama bi daha yapmaz.

Ben kedimi böyle eğitiyorum. Bu kadın daha zeki değil belli ki.

İkinci seçenek, onun kafasına hiç uymayan bir şey olduğunu söyle. Ateist, kommünist, yahudi, alevi, lezbiyen, aidsli, eskiden erkektim, vs vs. Böyle tipler günlük hayatta her gün görmediği tip insanlara pek yanaşmazlar. Korkarlar.

En temiz yöntem bu bence.

valla daraldım okurken kafasını sürtüveririm duvara ben olsam.
açık açık terslemekten başka çare yok gibi

insanların içinde "yeter artık böyle yapmanı istemiyorum, çık yerimden, sanane" vs vs. gibi ters ve net laflar et. duruma göre ne gerekiyorsa söyle niye sineye çekiyorsun ki. tamam iş ilişkiniz olabilir, iş gereği yapması gereken bişi varsa ya da yapman gereken bişi varsa söylersin. yok kakamel pijama giymiş de burda yatcakmış. normal bi insan olsa bir yapar gülerim iki yapar gülerim üçüncüde kapa çeneni artık anladık derim. HIMYMdaki robinin patrisle olan ilişkisine benzer bi ilişki ancak sizi paklar. videoyu da buraya bırakıyorum. gerisi sende.

www.youtube.com

Sen alttan alirsan daha cok uzerine gelicek. Karsi cins olsa asik derdimde, hemcinsse bildigin kiskanclik.

herkesin içerisinde sinirlenmeden sakince meramını dile getir, başkaları da duysun. önceleri seni bastırmak için zevzekçe mahalle baskısı ile zorlar sıkıştırmak için ama yükselme hiç. ısrarcı olursa söylediklerini aynen tekrarla yine herkesin duyacağı şekilde. yola gelecektir.

baş başayken sağlam bi posta koy. yine devam ederse toplum içinde rencide edersin. direkt patlama ama, önce birebirken ciddi bi konuşma yap.

bence kafa atmayı deneyebilirsin. düşünsene bir kadın bir kadına kafa atıyor, hayali bile güzel.
şaka bi yana insan kaynaklarına bildir ya da ona küçük sürprizler yap :)
çantasının içine yumurta atabilirsin mesela.

güldüm ya :D

ben de oturmak istiyorum o koltukta :D

madem çocuk gibi davranıyor, sen de ona çocuk muamelesi yap, görmezden gel. kalktın lavoboya gittin, geri döndün baktın senin koltuğunda oturuyor, hiç bunla muhattap olma, git onun odasına diğer arkadşalarına hatta sorumlu olduğu şefine müdürüne, şunu şurdan alın işim gücüm var benim, çocuk gibi bununla uğraşamam deyiver.
kalemlerini mi aldı, git yanına sanki bir çocuğa şevkatle yaklaşır gibi, tatlım bu kalemleri ablalar abiler kullanır ben sana boya kalemi alıcam tamam mı ablacığım deyip kalemleri al elinden. ama ciddi ciddi yap bunu. sanki karşında gerçekten çocuk varmış gibi. dinsizin hakkından imansız gelir.

senin postayı koyma zamanın gelmiş. bence biraz fazla alttan almışssın.

@konusma ben konusuyorum hemcinsim ya erkek olsa daha kolay posta koyarım da kıza laf işlemiyor zaten kibar konuşmaktan anlamıyor.

@harzem fısfıslı çözümüne kahkaha attım ben de kedimi öyle yola getirdim ama bu kıza uygulamak aklıma gelmemişti gözümde canlandırınca çok güldüm :D

@güneyli gel otur karşim koltuk hakikaten rahat :D

@sl78 bu kız eline bi dosya alıp bütün gün o dosyayla çok yoğunum çok işim var diye gezen bi tip. elinde sürekli dosya olduğu için gün içinde gelip musallat olduğu benim gibiler dışında boş gezdiğini farkeden yok. anca toplantıdan toplantıya işi oluyor o da haftada maksimum 2 günün 4 5 saati falan. hiç iş yapmadan mütemadiyen yoğunluktan şikayet ettiği için işinin içeriğini bilmeyen herkes vah vah bu kızcağıza çok yükleniyorsunuz:( diye sırtını sıvazlıyor.

kakamel burda yatıcakmış dediğinde "belki az konuşsan işlerime yoğunlaşıp zamanında eve giderim burda yatmak zorunda kalmam" diyeceksin. monster kill ile olayı kapatacaksın.

cevap verenler haklı da bu sefer küsüp sana trip atabilir. İşte toplantılarda falan canını sıkar. Of zor iş gerçekten

onu 1 kere dudağından öp, ya sana aşık olur ya da sana yanaşamaz. ortası yokk ama kesin çözüm :)

ya seni deli gibi kıskanıyor, ya da lezbiyen.

hetero olduğunu teyit edebilirsen sen lezbiyen olduğunu düşünmesini sağla. kesin tırsar kaçar.

@hakim oynayin dedi @çakıstes evli barklı kadınım adımı çıkartmıyım işyerinde :D

Türk insanı tabiatı gereği biraz pi,slik sorumsuz düzensiz ve disiplinsiz bir topluluk, o neden oluyor bunlar normal yani. Siyasi kimlikle bir ilgisi yok.

+1 hocam. güya marjinal ve yenilikçi geçinen gençlik, ne yazık ki kendi toplum değerlerinin ebesine atlayan hükümeti eleştirirken bunları unutuyor. her sabah ayı, Belfast, fil gibi barların önünde ve o sokakların genelinde heryer bira şişesi oluyor. ağzınla içmeyince böyle oluyor maalesef.

Hem okul hem spor için kadıköydeyim sürekli. Nefret ediyorum ya.

kesinlikle katılıyorum ancak 15 milyon nüfuslu bir şehirde alkol alabilmek ve sosyalleşebilmek için sadece bahsettiğimiz alanlar var. kadıköy barlar sokağı - taksim civarı - moda - caddebostan. haliyle her yer olduğu gibi buralar da özellikle son yıllarda aşırı kalabalık. mekanlar full sokaklar full deniz kıyısı yazın adım atılıp oturulamayacak kadar dolu. e biraz da angelus'un dediği gibi düzensiz bir toplumuz iyice işler çığrından çıkıyor bir noktadan sonra. yani barlar sokağı şu an bence kapasitesinin çoook üzerinde çalışıyor, bu duruma kimin destek vermesi gerekir bilmiyorum ama desteksiz çözülecek iş değil, belediye olabilir, mekanlar ortak önlemler alabilir vs.

türkiye'de yaşayanların genel özelliği bu. siyaset üstü bir şey. çevreye saygımız yok. bilincimiz yok zaten. o yüzden avrupa, avrupa.

Çünkü insan başkalarının küçük ayıplarını şiddetli bir şekilde kolayca eleştirebilirken, kendi büyük ayıplarını görmekte zorlanır ya da onu yapmaktan kendini alıkoyamaz. Söylemekle yapmak arasındaki fark bu.

bu tür bir durum en son başıma geldiğinde (üniversiteyi kazandığım sene, 2007-8) eve damacana su alacak kadar bile para olmadığı için ben sürekli istanbul'u gezmiştim. şimdiki aklım olsa bir işe girer çalışırdım herhalde.

senin yerine kendimi koyamadım valla. şanslısın, kıymetini bil. (;

Elektronik, peogramcılık ve mekatronik alanlarında kendimi geliştirirdim.

dil öğrenmek en iyi şey olurdu

Amacında yurtdışında yaşamak varsa ve paranda varsa ben olsam geleceğe yatırım yapardım. çok iyi değerlendirmek lazım. tam bilmiyorum hangi bölümde okuyorsun. dil öğren ve alanınla ilgili bişeyle uğraş. ilerde büyük bi yerlere gelebilirsin.

sektör ne? cv kas. sertifika ve yeni skiller. work n travel ve yeni dil de hos secenekler arasinda.

Dil öğrenmek günde en fazla birkaç saat alacağına göre gündüz çalışıp akşam dil kursuna gitmek olabilir. Para sorunu yoksa gündüz çalışmayı da boşverin, İstanbul'u seviyorsanız her gün değişik bir yerini gezin.

dediklerinin hepsini yap bi de spor yap.

Kendinizi geliştirin :)

dönünce işleteceğim bir işletmem yoksa, (çalışmak değil işletme sahibi)okuduğum bölümden, mesleğimle alakalı ne çıkarabilirime bakardım.

vay anasını ya, 1 yıl boş zaman ha.
gez dolaş diyenlere bence aldırma. iyi bir zaman dilimi, kaliteli bir şekilde değerledir. ay ay excel'de plan yap, geri dönüşü iyi olsun sana. son 1 ayı gezmek için değerlendir bence.

almancami ilerletirdim...

deli gibi kitap okurdum...

cilginlar gibi spor yapardim...

alışkanlık elbette geçer. sadece zaman mevzusu. daha iyisini bulursun. daha mutlu olursun.

oyle 1-2 ayda baskasını bulan adamdan hayır gelmez.

Yukarıdakilere katılıyorum, bir meşgale bulduğunda ya da çok daha değecek bir adam bulduğunda "amaan bu muymuş" diyeceksin. Şu an biraz amiyane tabirle kuyruk acısı var gibi diyelim, ki bende de çok var o yüzden iyi anlıyorum.

Biraz objektif baktığında adamın zaten cibilliyetsizin teki olduğunu göreceksin. Ben böyle durumlarda söyle yapıyorum; en yakın arkadaşımın hayatındaki adam ona böyle bir şey yapsa nasıl bir tavsiye verirdim? Hala o adamı düşünüyorsa bir güzel kalaylardım, kendim neden yapıyorum? Diye biraz dışarıdan bakmaya çalışıyorum.

@amsterdam, prensip mevzusunda haklısın. şu yaşıma kadar ilişkilerde çok dikkafalı davrandım. bunda biraz ortayolcu olayım diye bayaa taviz verdim bile isteye. ayarı kaçırmışım sanırım.

umrumda olması konusunda, yürümeyeceğini düşündüğümden fazla ümit beslememeye çalışıyordum, yoksa umrumda idi, umrumda da. zaten işin orasını da anlayamıyorum. çok daha sevdiğim ve sevildiğim, yılları birlikte geçirdiğim insan evlendiğinde dahi bu kadar koymamıştı sanki. ya da koydu da üstünden zaman geçtiğinden öyle geliyor..

@piremses, detayları anlatsam, cibiliyetsiz lafı az kalacak mevzular var. senin dediğin yöntemle ayrılık sürecine getirdim kendimi zaten. bir kaç yakın arkadaşım ayrıldığımızı ilk duyduklarında, söyleyemedik ama sen o tip biriyle nasıl birlikte oldun anlayamadıydık falan da dediler.
ama şu aşamada kafa bunu almak istemiyor sanırım.

bana şu kısım yetti > "gel dese gitmezdim" gerisi teferruat...

ayrıca "kendini aşağılatmış olabilirsin" gibi yorumları anlamıyorum. varsın olsun aşağılatmış olsun. arkadaşlar geçin şu egosal tavırları artık ya. bakın erdemli bir şekilde yine de aramış. bu hoş bir şey. varsın olsun bu cibiliyetsiz adam "nasıl da aradı beni ihihih" diye kibirli bir ego yapsın. bu bize koymamalı. buna ihtiyacımız yok. o ego yaparken, bari biz yapmayalım. aşırı katı olmayın, biraz yumuşak kalın, sıvı gibi olur. katı nesneler hareket edemez, ama su gibi olursanız akarsınız her yere...

Sen de başka birini bul unutmaya çalış. O da öyle yapıyor. Kendini kaptır birine bence.

Büyük ihtimalle "yaşım geldi, evleneyim" kafasında. İlgilenmediğini düşünmene rağmen, kendi kendine evlilik planı yapması da bunu gösteriyor.

Senden ses soluk çıkmayınca vakit kaybetmeden başkasını bulmuş.

Ben "2 ayda başkasını bulanan hayır gelmez" mantığına katılmıyorum. Ancak burada üzülecek bir durum da yok zira, vakit kaybetmemek en iyisi.

Üzüntünü de yasa bağlıyorum. Çevremden de gördüğüm kadarıyla ilişki isteyen insanlar yaş ilerledikçe kriterleri düşürüp ya da tahammül seviyesini artırıp biriyle ilişkiyi sürdürmeye çalışıyor.

30+ erkeklerde bi tuhaflık var genelde.
Evlilik lafını ağızlarından düşürmedikleri gibi ilişki için en ufak çaba harcamıyolar.
"Benim niyetim amacım belli, sen gelmiş nelere takılıyorsun" diyolar tartışmalardan kaçmak için de.
Ben bunu yaklaşma-kaçınma çatışması gibi görüyorum :)
Senin için elbette daha iyileri daha kıymet bilenleri olacaktır, bunu zaten biliyoruz.
Ama önce sen kendini sev.
Onu neden şöyle sevdim böyle inandım diye asla kendini suçlama, insanı asıl yücelten sevmektir.

"çok uyuşamadığımız erkek arkadaşımla ilişkimi bitirmiştim " sonrasını okumadım. hala sorguluyorsan bu nasıl bitirme? bak bu cümleyi anlamaya çalış olgunlaşacaksın. tabi şu da var herşey vaktinde güzel:) belki de bunu sorgulaman gereken yaştasındır ki eğer öyleyse dert etme sadece yeter.

@gökhan, tümünü okumadığından anlaşılmamış sanırım.

@matrix, ben de o ilk cümlen gibi basit olmasını isterdim. olmaması beni şaşırtan ve üzen.

@jrr, uzun vadede öyle olacak tabii.

@goddard, haklısın belki ama ben hiç o yöntemleri denemedim, bana göre değil pek.

@of dream, iyi tahlil etmişsin. söylediklerinin büyük kısmına katılıyorum.

@duyulması, üstesinden geldiğimi de sanıyordum zaten. ama bu haber çok erken oldu.

@megalomaniac, cümleyi dahi aynı yazmışsın :) evlilik kadınlara verilen ödül sanki..

yaşadıklarımdan şöyle pişmanım; bugün facebook hatırlattı, geçen yıl tam bugün, ortak arkadaşların evinde bir yemek verilmişti, o yemekte tanıştık. sonra arkadaşlara beni tanımak istediğin söylemiş. ben gerek tipim olmadığı, gerekse o ortamdaki davranışlarına bakarak bana uygun biri olmadığını söyledim arkadaşıma. ama onlar bir kaç kere bana çaktırmadan bizi yine biraraya getirdiler. sonra o bana benimle denemek istediğini söyledi, ben de olmayacağını söyledim yine. bir süre daha ısrarcı oldu, bir kaç kez dışarı çıktık, iyi de vakit geçirdik ve ilişkimiz böyle başladı. o olaydan yaklaşık 6 ay kadar önce, yine düşük kriterlerle başladığım ve pek değer görmediğim bi ilişkiden çıkmıştım, o ilgisi hoşuma gitti sanırım. beni cesaretlendiren de o oldu zaten, 'kesip atma, olmazsa olmaz, deneyelim' vs diye. ben de ilk kez böyle bi şeye giriştim, sonunu fazla düşünmeden. sonra sürekli farklı gördüğüm her şeyini sevme ve benimsemeye, oldurma kafasına giriştim, niyeyse.. eğlenceli de bir insandı, zor olmadı sanırım.

işte sanırım baştaki görüşüme rağmen başlamış olduğuma pişmanım. çünkü ilişki benim için sürekli değersizlik hissi ve kalp kırıklıklarıyla geçti. keşke beni sevemediği, benimseyemediğini anladığı noktada o bitirseydi. buna rağmen devam etmiş görünen o ki.

gerçi suç bulmak da istemiyorum. kendi hayatını yaşarken benim tarafımı fazla düşünmemiş sanırım, olan bu. kafayı kullansaydım iyiydi :)

bir de ek olarak şunu sorayım. paylaşımlarını görmemek için onun vesilesiyle tanıştığım arkadaşları facebook'tan sildim; zaten fazla iletişimimiz de yoktu. kızın facebook'unu biraz kurcaladım, yalan yok, ama daha fazla kurcamak istemiyorum. her ikisini de engellesem mi, elimin gitmemesi açısından. ne dersiniz?

senin için "ne de olsa bir açık kapıymış" tamamen kapanınca moralin bozulmuş.
Engellemen bir şey değiştirmez. Bakmak isteyen bakar. Kendini engellemen lazım.

boşver be kızım, biz böyleyiz. yüksek ihtimal korktu senin sevginden ve kaçtı. büyütme fazla, olur öyle şeyler.

16D' ye bin hocam.

metrobüsten çıkıp minibüslerin oradaki duraktan 16d ve 16'ya binebilirsin.

minibüsü seçersen de kartal minibüsüne bin maltepe merkez camide in. aşağıya 5 dk yürürsün