"Yatırımcı vizesi" konusunu araştırmanız lazım, bu konuda çok dolandırıcı olduğu gibi kurumsal hizmet veren firmalar da var.

Ortalama Avrupa ülkelerinde 250.000 € gibi yatırımla iş devam ettiği sürece oturum alınabiliyordu.

Ama sizin amacınız sanırım bir dükkan kiralayayım, vergiye tabi olayım, ürünlerimi götürüp satayım çerçevesinde.

Bu şartlarla "yatırımcı vizesi" için istenilen şartları karşılamanız çok zor.

@john bloom evet aynen öyle. Hatta asıl derdim vatandaşlık bile almadan 3-4 ay bir Avrupa ülkesinde sezonluk satış mağazası izleyebilmek. Bu daha zor olduğu için vatandaşlık peşine düştüm.

portekiz ve letonya var bildiğim kadarıyla

Ev sahibini samimi buluyorsaniz tasinma masrafları konusunda yardım isteyip taşınmanın sağlıklı olur. Taşınmama hakkınız var ama huzursuz olacak gibisiniz bu şartlarda

cok benzer bir olaydan muzdarip olduğumdan konuyu biraz araştırdım. ev sahibinizin aynı ilçede başka bir konutu yoksa, tebligat gönderip çık diyebilir. buna hakkı var. ama sizin de çıkmayıp, "beni dava et," deme hakkınız (çok yasal olmasa da uygulama bu şekilde) var. dava sonucu muhtemelen ev sahibi kazanır denmişti bana ama dava 2 yıl kadar süreceğinden siz zaman kazanırsınız. dava masrafı da 2 yıllık kira farkının yanında kuş gibi kalır denmişti.
ben uygulayamadım maalesef, ev sahibim devamlı kapıma dayanıp polislik olduğumuzdan dava sürecini çekebilecek gücüm kalmadı. pes ettim :/

Başka mülkü yoksa ve kendisi geçme konusunda dürüstse yapacak bir şey yok sanırım. Sadece çıktıktan sonra takipçi olursanız gerçekten kendisi oturdu mu vs. diye eğer kendisi oturmadıysa dava edip 1 yıllık kirayı alabiliyordunuz sanırım, hukukçu arkadaşlar daha iyi bilir. Realist şekilde şunu önereyim; sizi ciddi şekilde huzursuz edecek gibi duruyorsa taşınma masraflarınızı karşılatın. Çünkü dediğiniz gibi kira konusunda ciddi bir sıkıntı ile zaten karşılaşacaksınız.

aynı durum sizin başınıza gelseydi sizin kiracınızda çıkmamaya diretseydi ne yapardınız düşünüp öyle karar verin.


ev sahibi terörü demişsiniz ama adam yasal yollardan başvurmuş kapına dayanmamış sana hakaretler etmemiş. zaten ev sahibi haklıda demişsin. diretmenin ne anlamı var.
aranızda anlaşın taşınma yardımı isteyin orta yolu bulursunuz.

Bence öyle sadece lafla evi boşaltmayın.
Emlakçı parası ödediğiniz, tüm eşyalarınızı taşıyıp hayatınızı kurduğunuz yerden bir anda çıkmak zorunda değilsiniz.
Kiraların çok yükseldiği gerçeğini bir kenara bıraksak bile "Emlakçı parası +Taşımacı parası +Boya parası+ Yeni eve göre gerekli eşyaları almak+ küçük tamiratları yaptırmak" gibi masraflarınız olacak. Sırf ev sahibiniz sözünden dönüp yaptığınız sözleşmeden vazgeçmeye karar verdiği için bu masrafları yapmak zorunda kalmanız adil değil.

Evden çıkamayacağınızı, bu iş için bütçeniz olmadığını açık açık söyleyin. Yasal yollardan boşaltmak isterse o yola gitsin.
Kendi ev sahibiyle tekrar muhatap olmak zorunda kalacak gibi görünüyor bana.

bırakın davasını açsın. usulen reddedilebilir. ihtiyaca binaen tahliye davası açmak için kira kontrat dönemi bitmeden en az 3 ay önce ihtarname göndermek gerekiyor. şu haliyle dava da açamaz gibi görünüyor. bir araştırın.

Ev sahibi degil kiraci teroru denir buna. Kapina dayanmamis kavga etmemis yasal yolununtakip ediyor diger arkadaslarin dedigi gibi mahkeme yoluna gidebilirsin ama Adamin derdi belli ki kira artisi degil yuzde sekseni kabul etmedigine gore.

bu ev sahibi terörü değil, ev sahibinin bir suçu yok. markete gidip ürün fiyatlarını görünce market terörü demek gibi bir şey. asıl sorumlular başka, yoksa kimse memnun olduğu kiracıyı çıkartmak istemezdi ve birkaç yıl öncesine kadar kiracıyla bir problem olmadıkça bu tip durumlar çok çok nadirdi fakat şimdi çoğu kişi kendi evine geçmek ister oldu. eğer kendisi yaşamayacaksa ve bahane öne sürerek çıkartmak istiyorsa zaten sonrasında dava açma hakkı var. ama adamın da kendi mülkünde oturma hakkı vardır herhalde diye düşünüyorum??

Bir yere gitmeden internet üzerinden mikro ihracat yapabilirsiniz üstelik devlet teşviği de var ayrıca Yunanistan ve Romanya küçük pazarlar yaptığınız satışlar sizi yanıltmasın sezonda 100 bin avrodan fazlasını Türkiye'de turizm bölgelerinde de kazanabilirsiniz

@beemaker

Şuan Antalya kaştaki müşterim 4 ayda120 bin Euro kazanıyor. Benim kendi perakende yerim bir yılda kazanıyor. Türkiye'deki bütün iyi noktalarda müşterim var ve oralara işyeri açmam etik değil. Amaç sadece para kazanmak değil. İki ülkede iki hayat sürmek ve yazları Avrupa'da döviz kazanıp, Türkiye'deki sistemi kazancı da koruyup kışları rolantide yaşamak. Mikriihracat için bağlantı ve tecrübe lazım. O da bende yok. En iyi bildiğim iş satış yapmak. Bir turistik dükkanda ayagimda Capri ve parmakarasi terlikle turistlerle laklak yaparak çalışmayı seviyorum

Yunanistan için gayrimenkul alımı yoluyla oturum alıp bu hayaline erişebilirsin.emin olmadığım nokta alacağın oturumla çalışma iznin oluyor mu konusu,böyle olmuyorsa da bu konuyuda firma kurarak halledebilirsin.bununla alakalı danışmanlık almak daha doğru olur.

Romanya içinse firma kurarak hem oturum alabilir hem de ticaretini yapabilirsin.ilk yapman gereken bir davetiyeyle 6 aylık vize alıp gidip orada firmanı kurman.sonra istediğin bölgede kendine bir dukkan bulup sezon gelince açarsın,kışında sevdiğin bir yerlerde yaşarsın.imalatınıda orada bir yerde yapabilirsin.romanya iyidir,güzeldir.

Bu arada zayıf seçenek gelebilir ama bulgaristanda iş imkanları açısından iyidir.ben 6 sene falan oldu bütün işleri bulgara taşıdım.

@duptis bilgiler için teşekkürler ama Bulgaristan'da bizim iş olmaz. Bulgarlar, Ruslar,azeriler bizim ürünlere dönüp bakmıyor bile. Ama Fransızlar, Almanlar, kuzey avrupalilar ,Araplar , Türkler de deliriyor almak için.

Halaskargazi ve Valikonağı olabilir bu değişken bir durum yalnız geçmişte bir kaç yıl önce insanların gitmeye cesaret edemeyeceği yerler bugün turistlerin çirit attığı yeler neye göre en turistik?

@beemaker tamamen alışveriş hareketliligi açısından soruyorum

satacaginiz urunun/hizmetin niteligine gore degisir bu sorunun cevabi.

Oralarda dükkan kiralamak çok ciddi bir para.
Dükkanın caddesine, konumuna karar vermek için bilimsel yöntemlerle araştırmalar yapılıyor diye duymuştum ama bilgim yok.

Yabancı turistin en çok gittiği yer Cevahir AVM gibi geliyor bana.
Bence bir üniversite öğrencisine günlük 300 - 400 lira verin. Dükkan açmayı düşündüğünüz konumlarda tüm gün turist saysın.
Elinde bir zikirmatikle bekler. Hem turistleri hem de elinde alışveriş poşeti taşıyan turistleri ayrı ayrı sayar, size çok faydalı olur.
Bu işe 3000 lira bile harcasanız yapacağınız masrafın yanında para değil.

Ek: Düşündüm de eğer daha ucuza kaçmak isterseniz caddedeki bir esnafa sebebinizi anlatın. Sokağı çeken bir video kamera koyun dükkanına, 12 saat boyunca çalışsın. Sonra videoyu hızlı hızlı oynatarak siz sayın :)

Dükkanda ne satacağınız, hangi yaş grubundan ve hangi kültürden turiste hitap edeceğiniz gibi bir sürü etken var en başta.

Yazdığınız caddelerde kafaya Rumeli, 2. sıraya Halaskargazi girer. 3 ve 4 bilemedim hangisi önce geçer.

Ama bu ilk 2 caddede zaten öyle "ya şöyle elim arkada gezeyim de bir dükkan tutayım" durumu olmaz kolay kolay.

Buralarda ciddi hava paraları ve devir ücretleri döner, bir işletme kapatacaksa dükkan boşaltılıp da kiralık ilanına çıkılmaz. Zaten o dükkan boşaltılmadan önce pazarlıklar, devir ücretleri, hava paraları döner ortalıkta.

Bölgeden tanıdık güvenilir bir emlakcı bulmak lazım.

Bunun fizibilitesini duyuruda yapıyorsan hiç girme bu topa derim.

Ha illa bir fikrin olsun istersen,

Kiralık dükkanlara bak. Birim metrekare kira tutarı en yüksek olan cadde en yoğun caddedir.

Tr'nin ulklere gore ihracat bilgileri mevcut. 2021 UK icin en cok taki(mucevher), kuru meyve, findik, mobilya vardi aklimda kalan. Daha boyle 5 6 kalem daha vardi da hatirlamiyorum.

Bu bilgi kolay Zaten. Urunu bulmak da kolay. Almak da kolay. Orada satici bulmak, satici sensen depolama ve last mile operasyonu ayarlamak zor

Gecen gun tansiyon aleti bakmistim. Buranin yari fiyatinaydi hepsiburada'da.

İngiltere'de deri erkek ceketi, Buldan pestemali, yerli üretim bijuteri, markalı sabun, mutfak ve ev tekstili çok iyi satıyor. Bu ürünlerde rekor işler yapan isimsiz kahraman bisuru türk var. Bu sektörlerde ABD, İskandinav ülkeleri ve İngiltere'de çok kolay para kazanılır. Önemli olan hepsinde iyi kalite ürünü temin edip pazarına ulaşmak.

bunu sadece uk'deki fuarları gezerek öğrenebilirsin. sağdan soldan duyduğun şeyler zaten tek bir alıcısının olduğu şeylerdir yani pazarı yoktur.

gidip fuar gezeceksin ürünlere bakıp bunların hangisini tr'de ürettirebiliriz diye soracaksın kendine.

genellikle hammadde usd üzerinden olduğu için işçiliği yüksek tüm ürünler tr'de ucuza ürettirilir uk gibi ülkelerde rahat satılır.

Önümüzdeki ay pure London fuarında standim var, bayan hazır giyim. 4 senedir bunun için hazırlanıyorum.

İhkib in sitesinden neler satıyor öğrenebilirsiniz

asiri kalabalik
ogleden sonra tur otobusleri balya balya teyze getirdi.
fiyatlar pahali,
erken saatlerde gezip, ogleden sonra hacimemis de icmeye gidebilirsiniz.

cairo +1

Onun yerine bir sonraki hafta yine alaçatı pazarı olan bir gün gidin hem aynı ürünleri daha uygun fiyata alabilirsiniz hem de sakin sakin gezersiniz. Ben 4 sene önce tesadüfen Ot Festivalinin olduğu hafta gitmiştim baya pişman olmuştum. Hele şu covid ortamında daha da sinir bozucu olur

alacatı ot festivaline gitmek pişmanlıktır.
alaçatı ot festivaline turla gitmek daha büyük pişmanlıktır.

halanne +1000

2-3 kere gittim ama tur ile değil çünkü izmir yaşıyorum :p

gidilecek bir festival değil. çok kalabalık. fiyatlar hep pahalı. gelen turisti geçirme odaklı bir festival.

alaçatıyı rahat rahat gezmek istiyorsanız festival dışında mayıs ayı iyidir.

anyelios +1

gitmeyin.
çok kalabalık, hiçbir şeyin tadına varamazsınız.
maalesef genelleme yapmak istemiyorum ama festivalde tezgah açanlar arasında gelenler nasıl olsa anlamaz deyip birçok üçkağıt yapan bir sürü kişi oluyor.
izmir'in yerlisi, çeşme'nin sakini arasında baya konuşulan bir konudur bu, dalgası bile geçilir.
3 harfli marketlerden aldığı reçelleri süslü kavanozlara koyup, kapağına da keten örtüler takıp ev yapımı diye 10 katı fiyatına satan esnaflar biliyorum.

Ot festivali alaçatının en çekilmez zamanı. Gelip de pişman olmayan var mıdır bilmiyorum. Ama illa gelecekseniz suga jewel takı magazasında çok kaliteli ve özgün takılar bulabilirsiniz. Asma yaprağında kabak çiçeği dolması ve otlu mezelerden öneririm. Sakız rakısı ve damla sakızlı dondurma da denemeye deger.

Ben de merak ediyorum bunu. Bir de hocam ne kadara mal oldu açmaniz

300 pound gider ve aylık 70 pound muhasebeci ücreti. Buna paypal ve transferwise banka hesabı açma dahil.

yazacaklarimi biliyor olabilirsin(iz), tekrarsa affola.

migrenin neden oldugu tam olarak bilinmiyor. o yuzden sadece semptom tedavisi uygulaniyor. en onemli sey tetikleyicileri bulmak ve onlari engellemek. ornegin benim icin aclik ve uykusuzluk en onemli tetikleyiciler. bir arkadasiminki ise beyaz peynir. eger tek tetikleyici regl ise ne yapilabilir bilemiyorum tabii.

stres de cok onemli bi faktor. gecen seneyi baya sikintili gecirdim, ayda iki defa migrenim tutuyordu. uc aydir kafam cok sakin, sadece bir defa migrenim tuttu.

ben eger migren atagi geldigini hissettigimde hemen ilac alir, karanlikta uzanirsam, agri bir iki saate geciyor (ilactan dolayi sersemlik kaliyor tabi). benim tecrube ettigim en kotu migren atagi gece uykuda gelen. sabah deli gibi agriyla uyandiysam, ilac filan fayda etmiyor. iki-uc gun o agri devam ediyor. yani migrende onemli olan yilanin basini kucukken ezmek, daha baslarken ilac* almak, isik ve sesi minimuma indirmek.

*ilac: dogru ilaci bulmak lazim. ben 4 farkli ilac kullandim (etken maddeleri farkli). iki tanesi hic ise yaramiyor, biri agriyi oldukca azaltiyor, bir tanesi is neredeyse istisnasiz her zaman ise yariyor.

Diyebileceğim tek şey tanıdığım kadınların hepsi doğum yaptıktan sonra migrenden kurtuldu.

migrenin çok fazla çeşidi var ve bu çeşitler zaman içinde yer değiştirebiliyor kişide. hormonal nedenlerle regl öncesi/dönemi ve yumurtlama dönemindeki tipler kadınlarda en sık rastlanan migren tiplerinden.

20 yıldır migrenle yaşayan biri olarak bir sürü önerim var eski duyurularda, şu an zaman bulamadım ama siz bakıp bulabilirsiniz benim yanıtlarımdan. özellikle ışık kaynakları ile ilgili yazdıklarım da var.

edit: doğum yapıp hala çok şiddetli migren atakları devam eden kadınlarda var. hangi migren tipi olduğuyla alakalı diye düşünüyorum.

bence kalsın ya bnb'de. bakarsın 2-3 yıl sonra bi sürpriz olur.

stellar emin adımlarla yükseliyor, bugün düştü güzel bir alım fırsatı. whitepaper falan da bakarsın zaten, benim orta uzun vade için yatırım yaptığım bir coin. bu güven vermezse cosmos'a bakabilirsin ama onun zirvesi stellar kadar olmayabilir.

Gözü kapalı twt ve sfp diyorum.ikiye böl ve unut.alti ay sonra bir hayır duanı alırım.

yazlık alışveriş yap kendine harca mis gibi.

bende de bi miktar bnb var, asla dokunmayı düşünmüyorum.

Benim de benzer bir sey olmustu, sattim kurtuldum :) kafamda doner dururdu o para

bnb'ye ben de güveniyorum ya.

Kas agrisi, gaz, panik atak vb bircok sey olabilir. Ama illa bir daha mi gitsem diye dusunuyorsaniz, icinize sinmiyorsa farkli bir kardiyologa tekrar gorunun.

Benim de oluyor. Beni de kardiyolog ayrintili muayene etti. Kalbimde bir sorun yokmus.

Evrim agacinda bununla ilgili bir makale vardi. Kalp agrisi zannedilen bir kas agrisi gibi bir seyden bahsediyordu. Bulursam eklerim.

benim de vardi, doktora gittim sorun yok dedi. pandemi doneminde yasanan stresten vs. artti galiba boyle vakalar. antidepresan kullaninca gecti benimki

geçen sene bu zamanlarda yaşadığım olay. tam bir ağrı değil ama kalbim konusunda iyi hissetmiyordum. beta bloker ilaç kulllandım 6 ay sonra pek bir sıkıntım kalmadı. psikolojik olması muhtemel.

gaz yapacak yiyecekler yemeyin bu aralar.

evrimagaci.org

Farketmeden covid geçirmiş ve covidin uzun vadeli yan etkilerinden kalp kası iltihabı da olmuş olabilirsiniz. Ama kalp ağrısıyla en çok karıştırılan şey gaz sıkışması, reflü ve mide ağrısıdır. Yine de kontrole gidin kalbin şakası olmaz.

Bu bazen psikolojik olur. Bende de olur bazen, ki benim aritmim var üstelik. Kendini bi dinle bi sor bakalım acaba bir üzüntü veya bir yas durumu mu var senin içinde, onun için ağrı çekiyor bile olabilirsin.

saçma gelebilir ama ben de aynı durumdaydım ve bir şey çıkmamıştı. sonra soğuktan olduğunu fark ettim. soğuk alır almaz kalbime bir şeyler saplanırcasına ağrı yaşıyorum. hemen üstümü örtüyorum ve sabit duruyorum; geçiyor.

boynunla ilgili bir problem olabilir mi ? ( fıtık vs ) benim de bir yaz gecesi sol sırt kol altı sol el serçe ve yüzük parmağına kadar uyuştu. doğrudan doğruya kalp problemi belirtileri gibi olmasına karşın ( tabii yaptığım stres heyecan vs yi de sayarsak ) birşey çıkmadı. sonra farkettim ki boyun fıtığım var. düz durup boynumu eğince çekme yapıyor taa koluma sırtıma vuruyor. MR da çektirdim fıtık. fıtık yani :)

1 bitcoin alsan daha mantıklı :)

geçenlerde burada startup/küçük yazılım şirketi deneyimi olan plutongezegendegilmi isimli bir arkadaşın çok güzel bir yazısına denk gelmiştim, bir startup'un/fikrin nasıl başarılı olup olamayacağını test etmekle ilgiliydi.

fikirlerinin oldukça basit bir versiyonunu proje haline getirip talep olup olmadığını görebilirler. eğer gerçekten ihtiyaç varsa basit hali bile talep görür diyor yazısında. anlattığınıza göre bu arkadaşlarının ürününün bitmiş haline bile talep yoksa çok muhtemel ölü yatırım olacaktır.

fikrin başarılı olup olmayacağı ile ilgili yazısına şuradan bakabilirsiniz, cevaplarda yazmış:
www.eksiduyuru.com

yapma. buyuk risk.

Kenarda milyon dolariniz varsa ve bu işe yatırım yapıp bir gün tutma ihtimali sizi heyecanlandiriyorsa girin. Yoksa akıllı insanın yapacağı is değil. Yatırım fikre değil sisteme yapılır. Ben iki ay önce 160 bin TL ile bir işletmeye yüzde 33 ortak oldum. Daha ilk gün kazanmaya başladım. Ortak olduk çünkü sistem gözümün önünde tıkır tıkır işliyordu ve işleten arkadaş da işin her aşamasına hakimdi. Bir senelik hedefim 500 bin TL kazanmak kendi payıma ve ikinci şubeyi açmak beraber. Ortağımin vaadi daha aziydi ama şimdiden mümkün olduğunu kanıtladı.

Kaç atımlık kurşununuz olduğuna bağlı. Eğer çoksa girersiniz ve batarlarsa arkadaşlarlarınızı rakı içmeye götürürsünüz ve moral verirsiniz. Az ise onlarla papaz olursunuz. Tabii onları en iyi siz tanıyorsun. Tuvalete bile gidilmeyecek insanlar "arkadaş" olarak kalabiliyorlar.

Nasıl bir geri dönüş beklediğinize bağlı.

Her küçük yazılım şirketi startup olmuyor, ikisi farklı şeyler. Startup olsa 60k yatırır, 3-5 sene sonra 600k, 1M, 10M alıp çıkarsınız (veya çok daha büyük ihtimalle paranız kaybolur). Ama bahsettiğiniz şirket muhtemelen startup değil, o yüzden 60K yatırsanız bile en iyi ihtimalle yıllık 10K para alıp, 3-5 sene sonra kâra geçmeye başlarsınız.

Niye böyle? Yazılım şirketleri genelde tekel olma eğilimde oluyorlar işin doğası gereği. Bir problemi ilk olarak doğru şekilde çözebilen piyasanın %80-90'ına hakim oluyor, diğer şirketler kalan kısımda oynuyor. Piyasanın büyüklüğüne göre geri kalanlar da kâr ediyor olabilir, ama işte onlarda parayı yatırıp 10 katını kısa sürede alma şansınız yok. Yemeksepeti - diğerleri, Whatsapp - diğerleri, Instagram - diğerleri gibi düşünebilirsiniz.

Sizin şirketin niye startup olmayabileceğini düşünüyorum?

1- IK alanını bilmiyorum ama çok eski bir alan, SAP vs. alanı domine etmiş biri zaten yok mu?

2- "3 tane ürünleri" var demeniz büyük red flag. 100K $'a ihtiyacı olan bir şirketin aynı anda 3 ürünü çok iyi bir şekilde geliştirecek kapasitesi yoktur. Startup'ların elindeki en iyi koz tek bir problemi herkesten iyi çözerek o alanda tercih edilir olmaktır. Yoksa büyük şirketlerin her zaman sizden fazla kaynağı var, focus alanını yaymak iyi bir fikir değil.

3- Kolayik diye bi şirket var, sizinkilerle aynı alanda muhtemelen. Bu arkadaşları takip ediyorum. 20-30 tane çalışanları var, ama 2-3 tane kötü yazılımcıları var, gerisi full satışçı. Bu bana ortada "teknik" bir problem olmadığını söylüyor. Ortada teknik bir problem yoksa "startup büyümesi" yaşayamazsınız (yani her yıl 2-3 kat büyümez şirket). Belki bu arkadaşlar bir şeyi yanlış yapıyordur ama sanmıyorum, muhtemelen piyasada "daha iyi ürün"e talep yok, o yüzden böyle devam ediyorlar.

Tüm bunlardan dolayı benim tahminim arkadaşlarınızın startup olmadığı, o yüzden de en iyi ihtimalle 60K yatırıp yıllık 10K geri alacağınız. Bu da kötü bir yatırım değil, ama beklentilerinize uygun mu ona bakın.

Henüz hiç satış olmaması da kötü bir durum, ama bahsettiğim gibi alanda teknik bir sorun yoksa bu çok önemli değil. KolayIK'nın 1-2 yıl gerisinden geliyorlar ama ürünün kalitesi bir şey farketmeyeceği için bir şekilde yetişebilirler de.

Bence asıl sorun şu: adamların 100K'ya ihtiyaçları varken 60K teklif etmek iyi bir şey değil. İstedikleri parayı keyfine istemiyorlardır diye düşünüyorum, verdiğiniz para daha az, giderlere yetmeyecek. Adamlar da aç gezemeyeceğine göre işe odaklanacaklarına yine sermaye aramaya devam edecekler, e bu da ikiniz için de kötü bir haber. Arkadaşınızın dürüst bir insan olmadığını düşünüyorsanız farketmez ama normalde 100K ihtiyacım var diyorsa o kadar ihtiyacı vardır, 60 teklifini onların kabul etmemesi lazım.

bir çok değerlendirme yöntemi var. ama en önemlisi 60k dolar sizin için ne önemde bir para ?kaybetmeyi göze alamıyorsanız zaten şirket mükemmel bile olsa size göre değil.

çalışanları nasıl? kurumsallarda en salak adam bile çalışabilir, ama ufak yazılım firmalarında her çalışanın iyi olması önemli. Çalışanları tutabiliyorlar mı ?
şirketin en önemli hedefi ne ve şu an ne yapıyorlar ?
şirketteki farklı insanlara şirketin bu seneki en önemli hedefini sorunca aynı yanıtı mı alıyorsun. arkadaşlarınla ayrı ayrı konuştuğunda aynı yanıtları mı alıyorsun ?
rakip olması kötü değil. en azından talep olan bir ürün olduğunu anlıyorsunuz. satış yaparken iyi kötü olmak değil ama mesele. satış yapacağınız şirketlere ulaşabilecek misiniz ?
şu an satış yaptıkları yerlerde onların yerine geçebilmek için yeterli finansal güç var mı ? aşırı agresif şekilde sırf referans için mevcut ürünün bakım ücreti fiyatına ürün satabilirsin.
ve onun haricinde de ne kadar para yakabilecek gücünüz var ?

satış konusunda da o sektorde çalışmış bağlantıları olan iyi satıcı bulmanız lazım. konu ik olunca biraz sektor bağımsız oluyor. ik çok geniş, her şirketin ik'si var. sektor bağımsız satış için bağlantı bulmak hem kolay hem zor. belki sap hr kökenli biri iyi olabilir. fikrim yok.

çok dağınık yazdım :S soru olursa mesaj atabilirsin.

"Su ana kadar hiçbir satış yok"
"hiçbiri orjinal fikir değil"
"%10 hissesine karşılık 100bin Usd bedelle Ortaklık teklif ettiler."
"Ben de 60binUsd teklif ettim."

senin hic dusmana falan ihtiyacin yok, arkadaslarin yeter :)

tabii ki de dahil olmamalısın.

Valla bijuteri bitmedi bence. Ofise giderken bi bijuterici var sabah 10da bile icinde musteri var. Ama trendleri iyi takip etmek lazim mesela su aralar su jelibon gibi ayicigi olan kupeler cok moda

Bijuteriden sıkıldı insanlar diye bişey yok. Aksine deli gibi alıyorlar sadece artık iyi ürünler tercih ediliyor. Ama bir iş o işte para var diye yapılmaz. Dükkan kendinizin diye de yapılmaz. Dükkanın lokasyonu yaya trafiğine aciksa, düz ayaksa, cephesi 2,5 metreden genişse bijuteri ideal olur. Gölcügü bilmem ama 41 burda AVM de bu iş için paha biçilmez bir yer. Nedenlerini anlatması uzun hikaye ama sonuna kadar değer.bir yatırım olur.

nerede okuduğumu anımsayamıyorum ama ikinci dünya savaşı sırasında tüm sektörler çökerken yükselişte olan tek sektör kozmetik imiş. kuyum işinden anlıyorsunuz, ingilizceniz varsa pinterest gibi sosyal medya mecralarında popüler ürünleri ve uluslararası aliexpress, amazon gibi sitelerde en çok satan ürünlere bakabilirsiniz.

Alım gücü düştükçe bujiteri yükselir bana kalırsa.

başka işiniz gücünüz yoksa denemekte fayda var. ama her dükkanda bulunan mallar yerine "bak kemalpac'te çok güzel ürünler var" dedirtecek, orijinal mallar getirirseniz, çok iş yapar.

Bijuteri ölmez. Bir de instagramdan online dükkan da açarsanız daha karlı olur.

en fazla 20-25 bin batarsın.gel buradan eminönünden topla malı herkes gibi.kira derdin de yoksa satarsın.Ürün çeşidi çok. Tabi başka işin yoksa, akmasa da damlar

İnternette çok popüler, bence güncel ürünleri getirirseniz tutar.

açılır. hem dükkan sizin. kesinlikle instagram sayfanız olsun. her ürünü fotoğraflayıp ordan paylaşın -online satış yapmasanız dahi- mutlaka profesyonel görünümlü sayfa açın. toptancıya gidince tanışırsınız ne var ne yok. trendi takip edin güzel beğendiğiniz bijuterilerden copy paste bile yapabilirsiniz sonuçta bulunduğunuz bölgede yoklar.

takip için ada aksesuar(adana'da) bakabilirsiniz. ha bizim burda Uzak Işıklar diye bir yer var. dandirik de olsa aşırı çeşit ürün oluyor ve son moda neyse bulunuyor. cok da ucuz. o tarz donatabilirsiniz dükkanınızı.

ayrıca çocuk tokaları!!!! hiç takmasalar da fotoğraf için kullanıyoruz :')

bijuteri bitmemmiş de internete taşınmış diye düşünüyorum, eşimden ve arkadaşlarımdan gördüğüm kadarıyla böyle.

Öyle bir şey olursa hemen doldurlar boşluğu. Arkadaşım marangoza kendi yaptırdığı tavla benzeri bir oyundan satıyordu geçen aylarda, ürünün fotoğraflarını da kendi çekti koydu gg, n11'e. x tane satıldı yazıyor mesela satılınca. Bu x 20'leri görmeye başlayınca arkadaşımın fotoğrafını alıp aynı ürünü satmaya başladılar. Biz de şaşırdık ne gönderiyorlar diye, kendileri satınca fotoğrafı marangoza verip benzerini yaptırıp alıcıya gönderiyorlarmış. Fotodakine benzemiyor diye yorumlar geliyordu en son, sonra satamadı elinde kaldı yaptırdıkları.

En çok satılan ve en çok kar eden ürün aynı olma şansı çok az. En çok satanlar tekstil,telefon bilgisayar aksesuarı, oto aksesuarı. Ama en çok rekabet en az kar ve en çok iade de bunlarda. Dolayısıyla kazanç var gibi görünse de yok. Ben çok satan kategori olarak 13-14 üncü sirada olan bir kategoride üreticiyim ürünlerim asla tel aksesuarı kadar satmaz ama kar marjı yüzde 400 leri buluyor ve iade oranı yüzde 2 lerde.

gezi'ye kadar yer yer abartili ama dogru, gezi'den sonraki kisim klasik almanya bizi kiskaniyor havasinda gecen algi ve kara propaganda.

2001 kriziyle ilgili dönemde abartı yok eksikler çok. 60 lardan bu yana en sert krizdi ülke icin.
Bugünkü tablo elbette o kadar pembe değil. Türkiye'nin yüzde 4.5 büyümesi de Ocak subat Mart yani ilk çeyrek verileri. Mart nisan Mayıs'ta küçülme olacak. İkinci ceyregin açıklanmasına daha 3 ay var.

90lar bombok yıllar. Her anlamda felaket. 2001 krizi muadilleri ile kiyaslanamayacak kadar derin bir krizdi.
2008-2013 (geziye kadar) boktaki bir vaha olarak adlandirilabilir. Nispeten iyi bir dönem.
Gezi sonrası ise boktan yillar.
Kısaca böyle özetleyebiliriz. Daha derin yorumlar hem burada hem internette bulunabilir.

Yazida "o devir" olarak bahsedilenlerin en az yarisi hala mevcut. Yazan arkadasin ekonomi konusunda en ufak bir bilgisi olmadan salladigini hic anlamasak bile korona surecinde Turkiye'nin buyudugunu iddia etmesinden anliyoruz.

Sikinti surada 2001 ve öncesi dönemde durum gerçeği yansıtıyor ama2011 ve sonrası donem ise tamamen algı. Enflasyon işsizlik gibi makro ekonomik verilerde Tüik verileri gerçeği yansıtmıyor. Enflasyonun resmi rakamla %10 açıklanması hiç bir şey ifade etmiyor kimse için. sadece hükumetin verileri nasıl manipüle ettiğini gösteriyor. Cunku 100 lira ile tum eksigi goren adam bugun marketten 4 parca ürün aldığında tükeniyor. Kesinlikte bir gelişme yok artık işsizler üni mezunu. Söyle de bir durum var ihracat hacmi tüm dünyada arttı buna gore ihracat rakamının yükselmesi degil niteliği önemli ancak tr burada da bir arpa boyu yol gidemedi. Bist 100 desen güven yok ve 2008 öncesi döneme geri dönmüş durumdayız. Bugün evini gecindiremedigi için kendini yakan insan var daha önce yazarkasa atılıyordu ama birisi haberlestirilip gündem olmasına izin verilmiyor. Kısaca 2001 den çok da farklı değiliz.

K.Vonnegut-Slaughterhouse 5 ve sanırım diğer kitapları da öyle (daha henüz okumadım)

Bilim-Kurgular zaten genelde o hissiyatı veriyor.iyi yazılmış kitapların hepsi zekice bence klasikler dahil. pek anlamadım aslında soruyu ama tarz olarak yukarda yazdığım ilginç idi o yüzden bunu örnek verdim.

Maymunlar Gezegeni

Ted Dekker - Oyun iyiydi bayağı

En kötüsü ise Markus Zusak - Hiç Kimse Sıradan Değildir.

Androidler elektrikli koyun düşler mi?
Vakıf serisi
Körlük

ikinci cümlenize gelmeden bile aklıma Asimov'un robot serisi geldi aklıma. (bkz: #62133925) farklı gezegenler, hepsinin farklı sosyolojik yapıları, insan robot ilişkisinin ve hatta robot psikikolojisinin irdelendiği muhteşem kitaplar.
imparatorluk ve vakıf serisi de güzeldir.

dune serisi siyaset, din, dünyadaki su sıkıntısı olasılığı gibi konularda ufuk açan metaforlar içeriyor.

philip k. dick kitapları genelde çok iyi bir bilimkurgu fikri, o kadar da iyi olmayan bir sona bağlayarak bitse de çok orijinaldir. Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi (blade runner'ın orijini olan kitap), sondan bir önceki gerçek kitaplarını bilhassa tavsiye ederim.

Arthur c. clarke'ın 2001 a space odyssey ve devam kitapları da farklı uzay aracı ve yabancı gezegen tasvirleriyle şaheserdir.

genel olarak bilim kurgu kitap tavsiyeleri oldu ama aklıma gelen olursa eklerim.

Jose Saramago - Körlük
Kartal Koltuğu - Carlos Fuentes
Jose Saramago - Görmek
Dostoyevski - Suç ve Ceza
Tolstoy - Anna Karenina
Tolstoy - Savaş ve Barış

dune serisi ve vakıf serisi demeye geldim.
bir de tom clancy özellikle jack ryan serisini beğenirim.

J.R.R Tolkien ve Ursula K. Le Guin’in bütün kitapları müthiş bir hayal dünyası ve zekanın ürünleri.

Karamazov Kardeşler. Özellikle mahkeme sahnesinde kim ne derse ikna oluyordum.

Yukarıdaki bütün bilimkurgu önerilerine +1
Ayrıca Madde 22.

Şibumi
Papillon

Tatar Çölü

kafka dava

Zekiceden kasıt nedir bilmiyorum ancak Saatleri Ayarlama Enstitüsü beni çok etkiledi. Biraz ağdalı bir dili var ancak psikolojik tahliller, kurgu, felsefi düşünce bir bütün halinde satır aralarından öyle güzel sızıyor ki, gerek monologlarda gerek diyaloglarda öylesine kendini gösteriyor ki bu harmanın muhteşemliği karşısında şaşıp kalıyor insan. Yazarlarda gözlem yeteneği ve bunu okura aktarmak zaten olması gereken bir şey ancak bunu ahenkle ve kıvamında yapabilmek üst düzey bir sanatsal zeka örneği kanımca.

halkta para olmayabilir de, ben çiğköfteci zincirlerine giden bir tane paralı insan da görmedim.

3 5 sene önce tek tük dükkan halindeydi bak vatandaşın teki bunu zincir haline getirdi, korona öncesi her köşebaşında 1 tane çiğköfteci vardı ve iş yapıyordu.

olmaz diye bişey yok, her zaman sistemde ihtiyaç duyulan bişey vardır, her zaman da böyle yeni yeni şeyler çıkacaktır, batan olur , çıkan olur ama olur.

bu şekilde düşünmek sana zarar yazar.

Yanlış.
Halkla ilgilenmeye ne gerek var? Türkiye'de olan ürünleri yurtdışına yollayan aracı arkadaşlarım var.
Ek olarak forwarder olan tanıdığım da var.
Saglik turizmi isine giren tanidigim var.
Insaat isi yapan var.

Bunlar hep kendi kurdular işleri.
Asil Türkiye'de kolay, vergiler is veren icin daha iyi, bir suru seyi gider gosteriyorsun (vergiden kismak icin araba aliyo insanlar...), Calisan hakki diye bir sey yok.

1-) Evet.

2-) Yanlış.

mumkun tabi ki. butun herkes aileden zengin degil yada calarak zengin olmuyor. en basitinden acun ilicali. bundan 30 yil once siradan bir spor roportajcisiydi. simdi tr'nin en zengin ve en populer kisilerinden birisi. yaptigi isleri begenmezsin, kalitesiz bulursun o ayri ama caldigi yada yasa disi yaptigi birsey yok. benzer sekilde nusret.


belki acun ve nusret cok uc ornekler ama sifirdan baslayip yukarilara cikan bir suru insan var.

eskiden kolaydı belki gösterilen örnekler acun vs çok fazla alternatifi olmayan insanlardı. zenginliği ne olarak görmeye bağlı. mercedes almaksa alırsın. ancak öyle şehirde gösterilecek kadar zengin olmak 0dan imkansız.

Bu sorunun cidden sorulduğunda inanamamakla birlikte cevap vermek istiyorum.
Gerçekten algısı açık ve azimli biri Türkiye'de zengin olamazsa başka hiçbir yerde olamaz.

1 ) Mumkun

2) Gordugun en sacma cikarimlardan, binbir turlu yolu var zengin olmanin.

@gurur +1000
Azicik kafasi calisan ve kendisi de caliskan biri zengin olmak isterse mutlaka olacaktir. Eger olamiyorsa ya kafasi calismiyordur, ya azimli degildir ya da zengin olmayi istemiyordur.

parfümü koklamak için maskeyi açmak gerekir ondan olabilir mi ?

Klimanın veya saç kurutma makinesinin bile havada yakaladığı virüsü taşıdığı sozkonusuyken basınçla püskürtülen parfüm vs hem bu bakımdan hem de test edilen parfüm şişelerinin bisürü elle temas edecek olmasından olabilir. Gerci kapalı devre havalandırma sisteminin geçerli olduğu avmlerde su virüs ortamında kimse parfüm almaya veya denemeye gitmeyeceginden gereksiz bir uygulama olmuş.

Nasıl engel olacaklar ki buna? O zaman kozmetik satan yerleri açmamaları lazım.

@maxim gorki
Tester koymazlar, olur biter. Paketli parfum vs kimse acmaz zaten.

Elden ele degecek diye yasaklanacaktir

Benim kastım tamamen parfümler üzerine. Ruj, rimel vb. ürünler için doğru bir karar olabilir ama kokusunu tanımadığım bir ürünü denemeden kim alır ki ? Ha, başka başka el değmesin isteniliyorsa eldivenli ve maskeli bir görevli kontrolünde istenilen parfüm bir fıs alıcı kişinin koluna sıkılır ve ürün test edilmiş olur.

Aboo neredeyse sıfır bilgi 100 cesaretle giriyorsunuz işe. sıfır bilgi, işletme açısından diyorum yoksa mesleğinizle ilgili deneyiminize laf etmem. haddim değil. öncelikle faturalaşma işlemleri için güvenilir bir muhasebeci bulun ve şahıs ya da limited olarak şirket açın. bunun ardından;

uygun fiyatlı merkezi bir yerde sanal ofis kiralayın. toplantı odası kullanımı, adınıza telefon ve gelen çağrıları firma adınızla cevaplayan personel, müşteri aramalarını not eden size yönlendiren bir hizmeti olsun. bunlar hep sanal olacak. yani bu hizmetin aylık ödemesini yapın, öyle sekreter filan gibi birini tutmayın, hat satın almayın filan.


yeriniz hazır. söylemeye gerek yok. bir kurumsal web sitenizin de olduğunu varsayıyorum. yoksa da olsun mutlaka. olmazsa olmaz.

ofis tamam site tamam. siz eğer editörseniz sağlamından bir grafik tasarımcı ile free lance anlaşın. sigorta, yemek, telefon gideri, ofis giderini ötelemiş olursunuz büyüyne kadar. eğer siz grafikerseniz sağlamından bir editör ayarlayın yine freelance.

şimdi sanal bir ofisiniz, kurumsal bir siteniz ve mevcut iki çalışanınız var. bundan sonrası pazarlama becerinize kalmış.

eğer mümkünse tüm bunlardan önce bir müşteri bulun. müşteri tarafında kurumsal site yeterli. müşteriyle el sıkıştıktan sonra şirketi kurun kiralamaları yapın ve hizmete başlayın. bu anlattığım işin tohum aşaması. fidan haline gelebilmesi için eğer bütçeniz uygunsa sektörde deneyimli pazarlama elamanı da alıp kontrollü büyüyebilirsiniz

EK:
Başka ne tür personel olur sorusunun cevabı başlangıç için değil ama ideal bir iletişim ajansı için;

- sekreter
- hizmete uygun arabası olan şoför ya da kiralık araç şirketi
- tüm birimlerin başında genel koordinatör
- her birim için koordinatör
- grafik bölümü için bir art direktör
- art direktör altına yeteri sayıda grafiker
- yazı işleri bölümü için editör
- editör altına yeterli sayıda muhabir
- tüm işlere yetecek kadar fotoğrafçı ya da kiralık fotoğraf ajansı
- görsel/imaj sitelerine premium üyelikler
- sanal değil fiziki ofis ise ofis temizlik elemanı (haftalık/günlük)
- pazarlamadan sorumlu uzman
- ofis sizin ise bilgi işlem hizmeti

hocam önce müşteriyi bulacaksın, sonra personeli bulacaksın. acilen bu işten vazgeçin ya yazdıklarınız hiç ümit vermiyor :(

"Ankara'da bu işler İstanbul kadar büyümediği için bir şansımız olacağına inanıyorum." bu çok talihsiz bir çıkarım.

Yüzyıllarını sektöre vermiş bir abi olarak söyleyeyim, Ankara'da iş yapacaksanız kamudan iş alacaksınız. Kamudan iş alamıyorsanız özel sektörden ilerleyemezsiniz. Kamu bile işi İstanbul'a veriyor. Özel sektör için Ankara civarına bakmanız gerek. Eskişehir ve yukarıda karadeniz illeri gibi.

Ankara Türkiye'de en kolay para kazanılacak şehir. Ama doğru yolla. Reklam ajansı Ankara'da parlayacak bir sektör degil. Reklamla paralel işlere uygun ama tek başına reklamla buyunulecek bir şehir değil.

İlla kendi sektörünuzde iş yapmakta israrciysaniz reklam kısmı işin sadece yüzde 10 u olmalı. Ankara organizasyonlar,memurlar, avmler,marketler ve iş bilmeyen esnaflar şehri. Bu denklemi çözen herkes burada ihya olur. İdealist pembe hayaller kuran herkes de finalde batmaktan daha ağır sonuçlar yaşar.. amaç para kazanmaksa o çok kolay. Ama yok ben illa reklam ajansı kurucam ve o ajansta sadece reklam işi yapicam diyorsanız ve gerçekten başarılı olursanız büyük bir istisna olursunuz.
Tekrar söylüyorum Ankara Ankara'yı çozen biri için Türkiye'de en kolay para kazanılacak şehirdir. Bu gerçek apaçık ortadayken zor yolları denemeyin.

Sizin bu tarz bir kaç duyurunuza daha rastlamistim. Hep güzel ama gerçek hayatla örtüşmeyen ticari hayalleriniz var. Kendi işinizi yapmak istemeniz güzel. Ama hep dolambaçlı ve bisürü sizin dışınizdaki etkene bağlı projeleriniz var. Birazcık basit bakabilseniz bu cesaret ve para kazanma isteğiyle her şey mümkün. Ama hayatı veya ticareti biraz daha tanımalısınız veya taniyanlardan egosuz bir şekilde destek almalısınız. afedersiniz işin kurdu olmuş ajanslar bile hem zor para kazanıyor hem de bisürü kapris çekip ruh sağlığını korumaya çalışıyor. Niye çetrefilli kazançların peşinde koşmakta bu kadar israrcisiniz ki? İki adım geriye çekilin ve ticaret dünyasına tekrar bakın ve insanlar nasıl para kazanıyor sadece görüp izlerini takip edin. Kafanızda biseye kendinizi ikna edip başkalarının da bunu onaylanmasını umarak bir girisimde bulunmak çok üzücü sonuçlar verebilir . Siz de kendinizi yüzde yüz ikna etmiş veya projelerinize yürekten inanıyor olsanız bu arayışlara bulunmazdı biz veya önceki duyurularinizdaki projemizde ısrarcı olurdunuz dimi?

Anne
Bir İstanbul masalı

Kadın dizini bilmiyorum ama,
tarihe ilgileri varsa ya da dönem dizisine The Crown (II.elizabeth) izlenilebilir,
ya da biraz daha dram, bir yetim kızı anlatan (ağlamaklı değil gayet keyifli) Anne with an E olabilir, hem çiftlik hayatı hafif romantizm ve yine bir dönem mevcut.
Belki atypical'a da bir şans verilebilir
Polisiye seviyorlarsa;
- behzat ç (güncel olaylardan bahsedildiği için bizim aile bireyleri sevmişti)
-broadchurch
aklıma geldikçe güncellerim.

hallmark channel içerikleri var netflix'te, onlara yönlendirebilirsiniz.

When Calls the Heart (1900lerin başı temalı, biraz çalıkuşu hikayesine de benzer)

Heartland (kanada'da atları olan bir çiftlikte geçen, dedeli torunlu büyük aileli bir dizi, üstelik 12 sezonu var netflixte, izle izle bitmiyor)

Good Witch (bu biraz ilginçli, yine bir kasabada geçiyor, bir kadın var işte good witch kendisi, ama böyle minnoş minnoş konular, her şey bir iki bölümde tatlıya bağlanıp duruyor.)

Hep böyle kasabada çiftlikte falan geçen aile hayatı dizileri bunlar.

Chesapeake Shores falan da var, onun tam içeriğini bilmiyorum ama, o da bu güruhtan. Virgin River var ama onu da izlemedim, bir kadın hemşire, hayatına yeniden başlamak için küçük bir kasabaya yerleşir konulu. muhtemelen bu da öyle kasaba hayatı falan yuvarlanıp gidiyodur.

sanki bunlar her yaştan insan tarafından vakit geçirmelik izlenebilir gibi geliyo bana, siz bi bakarsınız fragmanlarına falan.

Crown hoşlarına gider belki.

gerald's game, tam yaşlarına hitap ediyor ehühehüeh

ilgilerini çeker mi bilmem ama güzel belgeseller var. gezegenimiz diye bi belgesel dizi var, oğlumla onu izliyoruz biz şu an

Aile /dram/ gercek hayat kategorilerine bakmani tavsiye ederim

yolcu beraberi cebine koyup getirilebilir.

Western union

Western unionla ad soyad adres ve telefon no ile yollanıyor. Alıcıya 10 haneli mtcn no veriyorsunuz. Göndericiye verilen dekontta yazıyor. Alıcı da adresinin oldugu yerdeki PTT şubesinden kimliği ve mtcn no ile çekiyor. Para mesai saatleri içerisinde anında ulaşıyor.

Tesekkurler.

Bitcoin ile de gönderilebiliyor. Gerçi banka da hesap numarası olmayan adam bitcoin den anlar mı bilmiyorum.

ria

Çoklu alımlarda gümrüğe takılırsın. n11, gg'de satanların hepsi de fatura kesiyor. Kesmeyeni şikayet edin. Bir şekilde şirket kurmak ya da başka bir şirket üzerinden fatura kesmeniz lazım. İthalatı sorunsuz yürütmek için de bir gümrük müşavirliği ile çalışmak lazım. Sarı zarfla gelen aliexpress kargosu ile bu işler yürümez. 30 TL'den sattığınızda gg ve n11 komisyonunu da düşünün. oralarda yer almanın da bedeli var. Ayrıca ürüne teknik servis ve garanti desteği de sunmanız lazım. Türkiye'de servis ağı vs vs. karışık işler.

Sonuç olarak büyük çaplı oynayacaksanız olabilir. Ama organizasyonu oturtmak şart. Getireyim satayımla olmaz o işler. Satış sonrasına da bakmak lazım.

rosencruz +1

faturası, garantisi, servis hizmeti vs. bunlar olmadan satamazsın. Ancak gitti gidiyor'dan ikinci el olarak satarsın.

1,85 dolar çin'deki ihracatçının çıkış bedeli. nakliye dahil değil, gümrük vergisi dahil değil, kdv dahil değil, eğer varsa özel vergiler dahil değil. bunun dışında 100 tane olduğundan resmi olarak ithalat yapacaksınız. bir gümrükçü ile anlaşacaksınız ona para ödeyeceksiniz. ayrıca ürün elektronik olduğundan türkiye'nin 7 bölgesinde servis göstermek zorundasınız.

Yahu diyelim ki KDV kargo o bu vermedin 12 TL için ne kadar zamanda geleceği,ne kadar zamanda satılacağı meçhul bir ürün için değer mi?
Türkiye'de bir günde kargoyla alabileceğin çok daha yüksek karla daha az sayıda stokla alıp satabilecegin yüzlerce banko ürün varken üstelik? O aliekspresten alibabadan alıp üstüne kar koyup satayım işleri bitti. Ki olduğu zamanlarda da küçük oyuncular cep harçlığı zor çıkarttı. Biraz gözünüzü açıp sokakta gezin. İnsanlar nelerden ne paralar kazanıyor.

Neyin franchaisingi olduguna baglı olarak değişir. Bazıları kölelik bazıları fırsat.

Aynı durumdaydım.şekeri azaltıp ev yoğurdunu her akşam tüketerek ve haftada iki gün ikişer diş çiğ sarımsak yiyerek çözdüm. Yılda 3 defa süründüren grip dahil hepsi hayatımdan çıkıp gitti.

Bir süredir Uz. Dr. Filiz Gökaslan'ın instagram hesabını takip ediyorum.Kendisi çocuk doktoru aslında ama herkese hitap edecek önerilerde bulunuyor. Hastalık öncesi önlem almak adına da bazı önerileri var. Ben mantıklı bulup uygulamaya başladım. Açıkçası bu sene ilaç kullanmamı gerektirecek bir hastalık yaşamadım.
İncelemenizi tavsiye ederim.

www.instagram.com

En son ne zaman hasta oldum ya da ilac aldim hatrlamiyorum. Ozellikle yurt disina tasindiktan sonra, son 10 yilda, en hasta oldugum donem "bugun biraz basim agriyor" oldu (bir de bazen sinuzit oluyor). Gozlem ve deneyimlerime gore bagisikligi artiran seyler:

- Stressiz, huzurlu hayat
- Temiz hava
- Kaliteli su, bol ve kaliteli et/balik tuketmek (Turkiye'deki etler saman gibi buradakilerin lezzeti yaninda). Sebze meyvenin az tarim ilacli olmasi
- Sigara kullanmamak
- Alkol kullaniyorum ama bagisikliga etkisi var midir bilmiyorum. "Alkol mikrobu oldurur" diye teselli buluyorum :)
- Spor yapmiyorum ama yaptigim donemlerden biliyorum ki spor ciddi oranda bagisikligi kuvvetlendiriyor
- Gunesi az olan bir ulkede yasadigim icin takviye amacli gunluk D vitamini aliyorum
- Her yil grip asisi oluyorum

Imkanlar sebebiyle bunlarin hepsi mumkun olmayabilir ama dikkat etmekte fayda var.

belki de sebze ağırlıklı beslenmek yeterince sağlıklı değildir.
et tavuk balık yumurta tüketin.
güneş alan odada oturun.

edit: "sağlıklı besleniyoruz aslında, sebze ağırlıklı çoğu zaman. dışardan da çok nadir yemek yeriz."
bu cümle biraz mızmız ve hassas oldugunuzu düşündürdü bana.
dışarıdan nadir yemek yemek ve sebze ağırlıklı yemek ile grip-nezle arasında ilişki yok ki. aksine böyle seçici insanlar daha kolay hasta oluyor.

takviye besinler dışında evi-ortamı bol bol havalandırmak, yatak çarşaflarını düzenli olarak değiştirmek de etkili oluyor.

takviye olarak, her sabah çayınızın içine bir tutam zencefil kökü.

Bagirsak florasi. Onu iyi tutmak lazim. Bitkisel besin agirlikli beslenmek iyi bunun icin. Sebzeyi mama kivamina getirene kadar pisirirseniz, lifli beslenmek disinda ekstra bir iyiligi olmaz. Sebzeyi, yesili cok oldurmeden yemek lazim.

Cok insanla calisan ya da toplu tasima araclarini her gün kullanan insanlarsaniz, grip asisi olun.

Spor cok etkiliyor.

Bir-iki aylik kür yapabilirsiniz kis aylarina girmeden. Prebiyotik kürü gibi.

ben herseyı yaptım. ama hala hasta oluyordum. bende care olarak beta glukan takviyesi almaya basladım. işe yaradı. bence takviye ilac al.

Takviye vitaminlerin hastalık döneminde kullanılınca virüsü/bakteriyi, neyse artık adı beslediğini ve hastalığı uzatabildiğini duymuştum. Ne kadar doğru bilmiyorum.

probiyotik, prebiyotik ve spor. 3-4 aydır haftada yaklaşık üç gün az kardiyo, üstüne yüzüyorum. çok iyi geldi.

bunyeye gore degisir. ben hicbir seye dikkat etmiyorum diyebilirim.

sigara iciyorum gunde 3-5 tane.
alkol haftada 2-3 kere
susamadigim surece asla su icmiyorum. zorla su icmenin zararli olduguna inaniyorum.
et sevmiyorum dolayisiyla pek yemiyorum
temizlik hastasi degilim, yani oyle eve girince ellerini yikamaya kosan bir insan degilim.
stres ise hayatimdaki en buyuk problem.

cok acili yiyorum. acidan kastim biber ama baya boyle yag limon dokup yerim kahvaltida, o derece. yag demisken zeytinyagi cok tuketiyorum.

sut yumurta yogurt aman aman tukettigim seyler degiller.

burnum sadece aci biber yiyince akiyor. sadece bozagima bisi takilinca oksuruyorum. basimin agrimasi sadece yorgunluktan uykusuzluktan veya hangoverdan oluyor. grip olmayali sanirim 3-5 sene oluyor.

36 yasindayim. bi massalahinizi alirim :P

geçmiş olsun.

ayrıca arkadaşınıza o kadar zaman sonra yardım etmekte bu kadar istekli olmanız çok takdire şayan bir davranış gerçekten.
bence de profesyonel destek en mantıklısı.
iyi bir yere ya da bir uzmana giderseniz zaten muhtemelen hem ilaç hem de terapi desteğine başlayarak sizi yönlendireceklerdir.
meth bağımlısı olduğu için antidepresan tarzı ilaçlarla nasıl bir etkileşime girer, ne olur bilemiyorum, yani belki ilaç kullanımı sınırlı olabilir ama elbet vardır bir yöntemi.

bunun dışında fiziksel aktivite, çalışmak, eskiden sevdiği ya da tutkusu olan bir hobiye falan tekrar başlamak, ufak tefek sorumluluklar almak (kedi beslemek bile olsa) iyi gelebilir.
zaten eskiden çalışan biri olduğu için sabah kalktığında o gün yapması gereken bir şeyleri olsa o da motive eder diye düşünüyorum.

bir de bence en önemlisi, olur da bırakamazsa ya da yarı yolda başa döner, arada tökezlerse, bunu kişisel bir hırs haline getirmemeniz ya da kişisel algılamamanız.
"ben senin için ne kadar emek harcadım, senin yaptığına bak" gibi bir şey demeseniz de, o durumda olan insanlar bunu hissettiğinizi ya da düşündüğünüzü algıladıkları zamanlarda ya da onunla ilgili beklentiye girdiğinizi fark ettiklerinde bile içlerine kapanabiliyorlar.

yani her an her şeyin tersine dönme ihtimali olduğunu göz önünde bulundurursanız sizin de ilişkiniz ve bu süreç daha sorunsuz ilerler diye düşünüyorum.

@blatta hiberna teşekkür ederim.arkadaşımla çok sağlam geçmişimiz var.eminim o benim için fazlasını yapardı. Süreç zorlu ikimiz de farkındayız. 16 gün önce kendisine bir hafta yetecek meth i tuvalete atmam için kendisi bana verdi.ben de atmayacagım o burdayken,istediğinde ulaşabilecekken bırakacaksın dedim.5 . Gün bana vermem için yalvardı. Ben direndim. İki saat sonra gelip özür diledi.dün akşam da kendisi tuvalete döktü. onu şuan kendi işimin içine dahil edip sorumluluk verdim. Meşgalesi var ama bu yeterli değil.

aldığı sorumlulukla birlikte, terapi ve ilaç desteğiyle de üstüne koyarak gidebilir diye tahmin ediyorum.

spor yapan biri miydi eskiden bilemem, 42 yaşından sonra sıfırdan başlaması da zor olur muhtemelen, ama en azından mesela yüzme gibi bir şey de iyi gelebilir.
özellikle sıkıştığı zamanlar kendini suya atması bana göre iyi bir fikir, ama tabii biraz da kişisel bir şey.
belki o koşmayı falan tercih eder, ama bir tür fiziksel aktivite (yürüyüş bile olsa) kesinlikle iyi gelecektir.

bağımsız yaşam derneği var onlara ulaşıp bu konuyu danışabilirsiniz.

ayrıca erenköy veya bakırköy gibi ruh hastalıkları konusunda uzman bir hastane kimyasal bağımlılıklar konusunda yardımcı olabilir. istanbuldakileri bildiğim için buradan örnek verdim. muhtemelen ankarada da aynı ayarda en az bir hastane vardır.

bağımlılar bizim bakış açımızla yaşamıyor bu yüzden uzman olmayan ya da doktor olmayan kişinin yardım şansı çok düşük. arkadaş desteği tabi çok önemli ama bir uzman ile ilerlemeniz şart. 3 ay bırakıp tertemiz gibi görünürken ayakkabısının bağı çözüldü diye sinirlenip madde kullanmaya başlayabilir. bizler için manasız bir durum ama bağımlı için değil.

merhaba, öncelikle mücadeleniz için teşekkürler, Ankara’da bulunan bağımlılıkla mücadelede eden bir derneğin yönetim kurulundayım yapabileceğimiz bir şey olursa elimizden gelen imkanı sunmaya çalışırım, kişisel telefon numaramı özel mesaj ile iletiyorum dilediğiniz zaman arayabilirsiniz.

methe asıl başlama nedenlerinin, sorunlarının kaynağının tespit edilip önce psikolojik olarak onların çözülmesi sanki daha verimli olmaz mı? bu yaşta, dediğinize bakılırsa başarılı bir insanın birdenbire birinin teşvikiyle methe başlaması hayatın olağan akışına ters. bunları bir uzmanla görüşmekte gerçekten fayda var. başka daha derinlikli iç meseleleri var arkadaşınızın büyük ihtimalle.

%90 verirler.

Sayın Vişne,

findeks'ten bir sicil almakla baslayabilirsin olaya. 10 15 lira olması lazım.

not: e devlet te veriyor ama aynısı degil. Findeks kredi notunu gosteriyor. nerde tıkanıklık var görebilirsin.

vermeleri lazım başka bankaları deneyin lütfen. ing gibi.

@turbo sadık

Online başvuru yapınca anında red veriyorlar. Bankaya gitsem oradaki arksdaşlar Anınd red veren sistemi nasıl olumlu yapacaklar ki?

Bankalarla olumlu veya olumsuz alışverişinizin olmaması dezavantaj.
Kredi geçmişiniz yoksa netten red yemeniz normal.her red puanınızı düşürüyor sonraki başvuruları olumsuz hale getiriyor. Tavsiyem 3 ay hiç başvuru yapmayın. Sonra şubeden kredi kartı başvurusu yapın.kartı düzenli kullanın ve düzenli ödeyin.sonra kredi ihtiyacınız olduğunda yine şubeden başvurun

@gurur

Anladım teşekkürler.

Peki ya şubeye gitsem yarın 3 yıldır sonuçta sigortalıyım ve maaşım aynı bankadan. Verirler mi yoksa hiç boşuna yorulmayayım mı?

Tabii ki gidin konuşun, devlet dairesi değil ya, özel şirket sonuçta.

Kyk borcunuz ne aşamada? Benim vergi dairesine düşen e-haciz borcu olduğu için vermiyor mesela bankalar. Sabit gelir, iş, düzenli ödenen iki kredi kartı mevcut. Sürekli para giriş çıkışı olan bir banka hesabım ve son 3 yıl içerisinde düzenli ödeyerek kapattığım 2 kredim var. Ama cüzi miktarda limit artışını veya küçük kredileri bile vermiyor şu an bankalar. Bireysel ile görüştüğümde vergi dairesinin e-haciz uygulaması yüzünden karalistede olduğumu bu nedenle verilmediğini söylediler. Yine de en doğrusu banka ile gidip görüşmeniz. Uygulamalar bankadan bankaya değişiyor bazı şeyler şube çalışanının inisiyatifine de bırakılabiliyor.

@Deathcomenearme

Teşekkür ediyorum. Gidip görüşeyim en iyisi

Cevaplar biraz eksik. İşin doğrusunu yazayım. Şubeye gitsenizde bir şey farketmeyecek. Önce findeksten bir risk raporu alın. Orada en son icralık olduğunuz dosyanın kapanış tarihine bakın. Üzerine 5 yıl ekleyin işte o zaman o kayıt silinecek. O kayıt silinmeden kredi çekemezsiniz. Ancak kredi kartı çıkartabilirsiniz, garanti bankasına gidip bloke teminatlı kredi kartı almak istediğinizi söyleyin. 2000 lira para yatıracaksınız, o paraya bloke koyup size 2000 lira limitli kredi kartı verecekler. O kartın borcunu düzenli ödeyip kkb puanınızı yükseltebilirsiniz. Kkb puanını 1300 lere getirebilirseniz geçmiş icralık borçlara rağmen bazı bankalardan 5-10 bin tl kredi de kullanabilirsiniz

Ben benzer bir durum yaşadım. Maaş hesabımın bağlı olduğu şubeye gittim ve ihtiyacımı anlattım. Önce merkezden reddedildi. Sonra şube müdürünün onayıyla kredim çıktı. Ama tabii ki bu durumlara göre farklılık gösterebilir.

hepsi aynıdır sanırım. öğleye kadar ya da 13:30 gibi bişey olması gerekiyor. en azından buralarda (beyoğlu) öyle.

Sadece il ve ilce merkez subeleri ve bazı popüler yazlıklarda öğleye kadar açık.

www.turkiye.gov.tr

Burada çalışma saatleri yazıyor. Her şubenin farklı, merkez şubeler genelde Cumartesi çalışıyor

Tik vermezsen çok kızarım
En derin saygı ve sevgilerimle

Merkezi yerler açıktır. Kadıköy şubesi açık. Arada kargo gönderdiğim oluyor. Şişli şubesinin de açık olduğunu okumuşutum.

Baptiste adıyla 6 bölümlük spin off u yayınlandı.

Dostum internetten hint keneviri yağını araştır. YouTube’da videolar var onları da izle. Baban için üzgünüm. Geçmiş olsun.

biz tedavi sürecinde altta linkini bıraktığım hasta besinini kullandık çünkü babamda yutma problemi vardı. bununla beraber kemik suyu çorba, tarhana, sebze çorbası gibi şeyleri robottan geçirip verdik yani içinde protein namına bir şeyler olsun istedik.

yeme içmeden ziyade tedavi sürecinin düzgün işlediğine odaklanın ama. biz doktor tercihini değiştirerek yaşanması muhtemel bir hatanın önüne geçmiştik.

besin bu : eksiup.com

ömrü uzun olsun.

Çok teşekkür ederim. Eskişehirin en iyi onkoloğuna emanet ediyoruz. Yutma sorunu başlar ise önerinizi değerlendireceğim.

Propolis damlasının çok faydalı olduğunu birden fazla akciğer kanseri hastasi yakınından duydum.

çok çok çok geçmiş olsun.

ne iyi gelir bilmem ancak çapadaki onkoloji bölümünü kuran prof.dan duymuştum. günde 1 çay kaşığı zerdeçalı yemeklerinize karıştırıp yiyin. kanserli hücrelere giden besin miktarını azaltıyor gibisinden bir şeyler söylemişti.

Allah hayırlı şifalar versin

Allah güç kuvvet dayanma gücü versin öncelikle.

benim babamda bir senedir aynı dertten muzdarip. akciğer kanseri deyince tüylerim dikiliyor resmen. aslına bakarsanız kemoterapi aldığı zamanlarda siz değil o sizi yönlendirecek muhtemelen çünkü kase kase yoğurt yiyen adam birden yoğurt bana kokuyor deyip yoğurt yemeyi bıraktı. doktorumuzun bize söylediği tek şey şekere dikkat edindi. şekere dikkat edin mümkün olduğunca. onun dışında şunu ye bunu yeme denmedi hiç. ama annem kemik çorbaları yaptı ciğer, balık, yeşillik devamlı yemeye devam etti. maalesef süt ürünlerini yiyemedi babam ha bide tavuk yiyemedi.yiyemediği şeyler için zorlayıp eziyet etmeyin. zaten hayatları çok zor. toplam 5 kür kemoterapi aldı. doktor sakın yeme düzenini bozmayın çok iyi gidiyoruz diye telkin etti hep.

babam üniversite hastanesinde gönüllü hasta olarak başladı bu tedaviye kulaktan dolma ayı yağı,propolis bilmem ne yağı falan adını andırmadı bile doktor. asistanı sormanızı tavsiye dahi etmem diyip bizi uyardı.

şuan akıllı ilaç almaya devam ediyor. bizimki erken teşhis olduğu için süreç güzel ilerledi.

moralini düzeltmek, hastalığı kabullenip üzerine gitmesi için ona destek olmak inanın yeme-içmekten çok daha önemli. çok huysuz olabiliyorlar. çok kırıcı olabiliyorlar. onun için herzaman yanında dirayetli ve çelikten bir sabırla durmaya hazır olun. geçici bir süreç evdeki herkesi buna hazırlayın.

tekrardan çok geçmiş olsun.

Çok geçmiş olsun, inşallah tedaviyle şifa bulur. Patoloji sonucunda mutasyon analizi de yapılır. Tarceva kullanma ihtimalinize karşı söylüyorum. Güneşe dikkat edin. Ev güneş alan bir evse, içerde bile güneş kremi kullanması gerekir. Ciltte oluşacak döküntülere karşı k vitamini içeren bir krem vardı, adını hatırlayamadım ama hatırlarsam yazarım. Onu hergün kullanması gerekir.
Normal kemoterapi için ise tedaviden sonra 2. Gün hemogram bakılması lazım, sağlık ocağınsa falan yaptırabilirsiniz. Kan değerleri düşerse erken yakalamak ve sonraki kürü aksatmamak için düştüğü anda iğnelere başlamak lazım. Aşırı kusması vs olursa mutlaka acile götürün, ihmal etmeyin kusma ile su kaybından böbrek yetmezliği gelişen hastalar var.

www.halilesen.com

merhaba,
sınırlı üretim yapan tanıdığımın zeytinyağları var (marka yok, ufak bir bahçe eşe dosta veriyor) 10lt lik teneke bidon ile litresi 30TL (bursa)

Tabi ki herkesin damak zevki farklı ama Balıkesir Edremit Güre beldesinin yağları Sicilya dan sonra en kaliteli yağ kabul ediliyor.beldenin sahil kısmına değil de iç kısmına giderseniz orada yağcı Erdinç,berber Recep bunlardan birini bulun kime sorsanız söyler köy meydanında ve mümkünse ova yağı değil tepe yağı isteyin. Yemeklik olarak değil de salata kahvaltılık olarak dünyada eşi benzeri yoktur .Akhisar'dan da toplu alımda yardımcı olacak bu isi markalı olarak ticaretini yapan tanıdıklarımız var. Alıp satmak istiyorum için de uygundur fiyatları.isterseniz özelden numara paylaşırım.

Altınoluk ta ferhatoglu ndan gittikçe alıyorum. Oralarda satış yeri olan drop, kanyon var aklımda kalan. Bunlar da oranın üreticilerinden.

Nedense Secret Window aklima geldi, ev-bilgisayar-gerilim filmi denilince.


M- Douglas denildiginde The Game aklima geldi ama Solitare oynamayacak kadar cool bir karekteri canlandiriyordu. Richard Gere filmi degildir bence, o kopekli tatlisli filmler cekiyor.

What lira beneath. Citten bakan adam değil karisiydi. Harrison Ford ve Michelle preffier oynuyor.cok sağlam psikolojik gerilimdi. Bu türde bir kaç benzer örnek de vereyim.
A perfect murder.
The arlington road.

What lies beneath pardon:)

Tatar çölü

Daha mutlu olmadım. Okuyalı çok olmadı 6-7 ay oldu Ama hayatımı değiştirdi. Şu ana kadar büyük benden beklenmeyen adımlar atmama yol açtı

Tabi ki papillon. Kaç kişinin karakterinde iz bırakmıştır tahmin bile edemiyorum.

sağlık kitapları.

ahmet aydın - taş devri diyeti
ayşegül çoruhlu - tokuz ama açız

beslenme konusunda acayip gözümü açmıştı, beslenmeyi düzeltince geri kalan herşey kendiliğinden düzeldi.

entelektüelin kutsal kitabı.

öyle aman aman bi şey yok tabii ama ufuk genişlemesi için güzel bir kitap.

papillon +1. en az 5 kere okudum. mücadele, azim, sabır her şey var. bir de nerede ise tamamı yaşanmış bir hikaye. Venezüela bayrağını gördüğündekianlatım hüngür hüngür ağlatır. ne zaman zora düşsem sarılırım o kitaba

ben kafka sahilde'yi okuduğumda değişti valla. hikaye anlatıcılığını hep sevmişimdir ama o kitap beni daha da bu konuda bir şeyler yapmaya itti.

Amin Malouf - Semerkant

Bence din ve inanc konularini irdelemek isteyen herkesin okumasi gerektigini düsünüyorum.
Keske okullarda din dersinde okutulsa :)

marcus aurelius - kendime düşünceler ( ta eis heauton )

iş bankası yayınlarından ince bir kitap ama bence raflar dolusu kitapların kısa bir özeti gibi .
söylenmesi gereken herşey söylenmiş . her sayfayı defalarca daha okuyasım var .3 tane daha aldım sevdiğim arkadaşlarıma hediye ettim .

dune serisi ilk 6 kitap

ben kapital'i okuduğumdan beri her şeye farklı bakmaya başladım.

türlerin kökeni de hayatımı değiştiren kitaplardan biri.

bir de diferansiyel denklemler kitabı var, ama o pek okumak sayılmaz...

bir kitaba bir filme hayat değiştirmek bu kadar kolay mı?

15-20 yıl önce daha ortaokula giderken cebimdeki son parayla tezgahta satılan en ucuz kitabı almıştım. düşünce yapımı şekillendiren kitaplardan biriydi o kitap.

Dinle Küçük Adam , Wilhelm Reich

peyami safa- biz insanlar

saramago- körlük

bu iki kitap birçok meselede benim bakış açımı değiştirdi. kesinlikle tavsiye ederim.

orhan pamuk-yeni hayat

Kokoreçte usta önemli tutmazsa kalıcı olamazsın. iyi kokoreç yarım dönerden pahalı.

Kendimiz beceremez miyiz ya yüksek uzmanlık gerektiren bişey mi kokoreç pişirmek

işinin ehli bir ustan yoksa hiç girişme derim. kokoreç kesinlikle ustalık isteyen bir iş. bir ustamız vardı önerebilirdim fakat kendisi yurtdışında şu an malesef.

İzmir'de iyi konumda uygun kıralı yer bulmuşken kokoreççi açmayı düşünmek. Bilemedim.ben aylarca öyle bir dükkan aradım bulamadım.bulsaydim bütün şehir kokoreci senden yicez diye yemin etse de yine de üstelik kokoreç ustası bile değilken kokoreççi olmayı kabul etmezdim.

kokoreç belirli yerlerde sarılıp geliyor.
Kimisi çok pişirir, kimisi az , kimisi ince doğrar, kimisi iri doğrama yapar. Benim gittiğim bi kokoreççi özel sardırıyorum, biraz fırınlıyorum filan diyor ama nasıl yaptığı konusunda fikrim yok. iyi bir kokoreç sunarsanız dükkan değil tezgahta bile sıra olur.

Izmire her gelisimde kokorec yemek icin olananasi'na gidiyorum.Iyi kokorec adami zengin edebilir ama iyisini yapmasi da kolay degil

Şehir İzmir değil , Ankara. Ankara’da adamakıllı kokoreç yiyemedim yıllardır aoç dediler orası da menemen mi yapıyor kokoreç mi belli değil. Biz egeliyiz kokoreç dediğin iri parçalı sadece kimyonlu olur. Burda sürekli cıvık cıvık yapıyorlar. Sadece izmir usulü yapan bir yer kurmak istiyorum

ankaralılar koko dan anlamazlar tutturmuşlar aoç yiyorlar. pikolet var dediler gittik, ekmek arası domates mi yedim anlamadım. kokoreç denizli aydın izmirde on numara yenir. usta önemli anlayana.

Aynen menemen gibi kokoreç yapıyorlar. Gençlik caddesi pikolet aoç fln hepsini denedim aradığım tadı bulamadım. Buna isyan için böyle bir girişimin tutacağına inanıyorum. Zira Ankara’da da bizim gibi düşünen aradığını bulamayan büyük bir kitle var.

kokoreç pişirmek oldukça kolay fakat sürekli olarak kuzu kokoreç bulmak, iyi hazırlanmışını bulmak zor.

eğer bunu bulursanız, gerisi oldukça kolay.

yani sürekli ve kaliteli mal tedariği çok önemli.

kasaplar bunları sarıp hazırladıktan sonra derin dondurucuda tutuyolar, yani bu şekilde saklanabiliyor. bu da size 1 aylık 2 aylık stok konusunda kolaylık sağlar.

en kötü bi derin dondurucu ve her ihtimale karşı derin dondurucuyu çalıştıracak ufak çanta tipi bi jeneratör ile çözersiniz işi.

mesela kuzu kokoreş bulamıyorum ben çorluda, dana kokoreç var bi kaç kasapta ama kuzuyu bulamıyorum nedense.

sanırım bu işi yapan yerlere toptan veriyolar diye. ki buradakiler rezalet.

kokoreçi de nasıl pişireceğinizi anlatayım.

hiç bir marinasyona ihtiyacı yok, hazırlandıktan sonra da kekik tuz ve kırmızı pul biberden başka bir şeye de ihtiyacı yok, domatesli isterlerse domates ve biber konulur. bu hizmet sektöründe en önemli şey baharatın en kalitelisini kullanmaktır.

mesela buradaki en meşhur köftecilerden birisi ile konuştuğumda adam demişti ki bana 20 liraya da kimyon var 300 liraya da, biz en kalitelisini kullanıyoruz, etin kalitesi kadar kimyonun ki de önemli demişti. sizdede kekik, pul biber gibi şeyler önemli.

büyük bir tencere içine koyup altını kısık ateşe açıyorsun, 10 dakka aralıklarla kokoreçi tencere içinde çeviriyorsun, bir süre sonra neredeyse yarı yarıya yağ ve su salıyor, içindeki fazla yağın büyük bir kısmı böyle akıyor, ondan sonra ızgaraya takıp ikinci adıma geçiryorsun. ikinci adımda da yağın bir kısmı akıp dışı kızarıyor

dışı da kızardıktan sonra dilim olarak kesip bunu saç üzerinde iki tarafınıda kızartıyorsun yine yağ kaybediyor.

en iyi kokoreç böyle pişirilir. bundan sonrası ise, doğrayıp servis etmek, müşteri domatezli isterse e bundan sonra domates ile harmanlarsın saç üzerinde , sade isterse de kesip ekmek arasına koyar verirsin. bu işin temeli bundan ibaret.

ama sen dersen ki ben alır şişe takar ilk işlemi yapmadan yaparım, ilk sistemden yüzde 30 fazla kokoreç olur elinde ama fazla yağlı olacağı için müdavimleri gelmez.

ben yıllardır evde yaparım ve bu anlattığım şekilde yaparım.

o 1 metrelik koca kokoreç bile ufacık kalıyor ama tadı muhteşem oluyor haliyle. işte burası önemli iyi mal dediğim bu, içine az yağ basarsa adam o kokoreç bu kadar ufalmaz kokoreç içinde uykuluk mu öyle bişey ve yağ var.

izmirde basmane de bir han vardı orada yerdim eskiden.

ankara'da olup da yanlış adreslerde kokoreç yiyenler şehre b.k atmasın.
kokoreçin hası akdere'de çamlık piknikten yenir. her daim sıra olur, mekan çok izbe gibi görünür. ama kokoreçin hası oradadır. kokoreçle şov yapılmaz, kokoreçin tazesi ekmeğin arasında bıçakla kesilir. aoç'de kokoreç falan yenmez.
kokoreç denizlide yenir diyen arkadaş tüplü ızgarada yağ içinde pişen dana kokoreç yemeyi seviyor heralde :) kokoreçin hası kuzu kokoreç'tir. sarıldıktan sonra fırınlanması ve doğru sıcaklıkta tutulması gerekir, ayrıca kömür ateşinde pişmesi gerekir.

soruna tüm cevapları çamlık piknik'teki ustalardan alabilirsin. 7/24 açıktır. özbek asıllı elemanlardan kıllanma, onlar da artık bir kokoreç ustasıdır. teklif götürsen dükkanında da çalışabilirler diye düşünüyorum.

edit: aynı yerde birkaç tane çamlık piknik türemiş olabilir. dediğim yer carrefour'un karşısında müstakil bi mekan, bina altında değil. içeride ankaragücü'ne dair çıkartmalar ve eski gazete haberleri olur, özbek asıllı elemanlar çalışır.
akdere 50. yıl mahallesi (eski çeşme-sinema durağı diye geçer)

ekonomik kısmını bilmiyorum, ama ne olur açın. düzgün kokoreçe hasret kaldık...

arkadaşlar nazilli şahap baba. aydın umurlu bizimoğlan kokoreç denizli kokoreççi osman. izmir baki usta. bi yeyin

Nazilli şahap baba number one! :)

çalışmaya devam. hayat boyu ense ölümden beter. düşününce sıkıldı içim.

Çalışmaya devam ederim. Hem işimi seviyorum, hem de boş dursam kafayı yerim. Belki çalışmamam durumunda bana her gün kaliteli zaman geçirtecek bir uğraş bulursam düşünebilirim. Ama bir şekilde bir şeyler üretiyor olmam lazım.

hacı abi enflasyon var enflasyon. what is inflation?

maaş kadar bile olmasına gerek yok. ''Bi'daha mı geleceğim lan dünyaya'' der hamaliye bütün işlerimi bırakırım.

Ama işleri toparlamadan da ayrılmam. (prensiplerim var)

işimden memnunsam çıkmam, işimden memnun değilsem çıkar 1 ay kafa izni yapar, devamında iş aramaya devam ederim. 350b tr şartlarında bir ömrü garanti etmeyecektir 'hazır' olduğu sürece. yoksa tabi asgari ücretli bu parayı 15 senede anca kazanıyor.

ama insanların kanısı-tepkisi aynı olacaktır diye düşünüyorum.

Ben tembel bi insanım ve hayatım boyunca çalışkanlığın övülmesine, çalışmanın yüceltilmesine uyuz oldum. Henüz öğrenciyim ama mezun olduktan sonra beni bekleyen maaş kadar parayı aylık alsam en azından bi 10 sene kesin çalışmam, gezip tozarım her yeri. İlla lüks gezmeme de gerek yok. Gidip göreyim, iki foto çekip instaya atayım, müzelerini gezeyim, sokaklarında dolaşayım yeter.

o parayı sürekli faizde tutacaksan basmam istifayı.
iş kuracak kadar bilgim varsa basarım

Hayatımda hiç maaşlı bir işte calismadim. Ama calissaydim kesinlikle istifa ederdim fakat çalışmayıp faiz yemek gibi saçma bişey yapıp miskinlesmek korelmek için değil iş kurup yine çalışmak için.

350bin pek bi cacık olmaz. ev alsan 1000 lira kiraya verirsin. faize yatırsan 2 sene iyi ama sonra anapara cük kadar kalır.

Kesin çalışırım diye düşünüyorum, boşluk çok sıkıcı.

istifayı da basarım, o parayı da çatır çatır yerim hiç öyle faiz maiz beklemem, param bitince yeniden çalışırım. elime o para 10 kere de geçse 10 keresinde de istisnasız aynı şeyi yaparım. keşke elime para geçseymiş yalnız güzel yermişim.

ana paraya hiç dokunmadan sadece faiz ile hayatımı devam ettiririm gibi bir düşünceniz varsa türkiye gibi ülkelerde uzun süreli bunu yapmak mümkün değil şu an aldığınız şeyleri 10 sene sonra hatta 1 sene sonra bile aynı paraya alamaz hale geleceksiniz kısacası enflasyon tr çok yüksek bu yüzden faizler yüksek zaten
3 sene önce bimin bir broşürünü gördüm soğan 0,45 satılıyor soğan şu an max 10 TL gördü :) 3 senede oluşan farkı görebildinizmi ? bankada duracak sabit 100k para zamanla durduğu yerde eriyecektir

Calismaya devam. Isi birakirsam da baska bir yapmak icin birakirim, ense yapmak icin degil.

kendime yatırım yapar daha yüksek maaşlı bi işe girmeye bakarım. bahsettiğin rakam küçük. 350.000 lira hayat boyu ense garantisi veremez.

Nundu ve evde liyakat kalmamış gibi düşüyorum ve düşünmekle kalmayıp öyle yaşıyorum. Ben çalışsam zaten bana 5 bin vermezler :D Faiz getirisi değil kira olarak her ay 4.800 bin benim hesaba yatıyor o yüzden çalışmıyorum. Hee çalışıyorken bu kira meseleleri başıma gelseydi direkt istifa ederdim.

Çalışmadım değil üni yıllarında barlarda kusmuk bile temizledim, arkadaşla kendi işimizi yaptık gayet iyi takıldık ama artık bana göre değil emekliliğin tadını çıkarıyorum :P İlk başlarda çok gezerdim, avrupa'ya gitmedim çünkü vize versinler diye yalvarmak tarzım değil o yüzden vizesiz yerlere gittim türkiye içi gitmediğim yer kalmadı. Gider 2 gün kalır geri dönerdim, oralarda buralarda sabahlara kadar takılırdım ama artık sıkıldım. Yani gez gez sıkıcı oluyor bir süre sonra. Ama çalışmakta sıkıcıa.q her sabah kalk işe git, akşam eve gel, yorgun ol erkenden yat falan.

Faiz işlerinden anlamam ama en güzeli benim yaptığım. Keşke herkesin başına böyle bir şans gelse :)

O kadar rakam için istifa edecek kafada insanın o para elinde kuş olup uçar gider zaten.

yazmıyacaktım ama 350 bine ev alıp 1 bin lira kira alırsın demiş birisi.

350 bin liraya 1+1 daireler ile 3000-3500 lira alırsın.

bizim buralarda aylık 800-850 kira getirili daireler 90-95 bin lira. bayağıda çok

x dolar alıyorsam ve ek gelirim de dolar olarak geliyorsa hiç düşünmem, saniyesinde basarım istifayı. gider yaşaması ucuz olan biyerlerde yaşarım, filipinler filan.

tl ise istifa etmem, ülke dengesiz.

Inflation which means reduce your invested money.

Bu reel efekti göz ardı edemezsiniz.

şöyle anlatayım: 350.000 TL bundan 10 yıl önce dolar kuru belki de 2 iken 175.000 dolar yapıyordu. ama bugün 50.000 dolar bile yapmıyor.

ee sen türkiye'de yaşıyorsun. ithalat bağımlısısın. halen araba üretememişsin yıl 2019. 10 yıl sonra senin 350.000 TL paran 25.000 dolar etmez. hayat standardın düşer. bugün 5.000 TL ile oturabildiğin evin değeri en az 2 kat artarsa emekliliği görürsün evet.

350.000 doların olsa yat. ama TL'de olmaz o işler.

çalışmaya gelince ufak bir sakız dükkanı açardım herhalde.

istifa etmeye şirkete bile gitmem, aradıklarında olur da telefonu açarsam en fazla gelmicem artık ben işe derim.

Etmem.
Miskin bir hayat bosa gecmis bir hayattir.

350 bin para mı ya? şu zamanda. çalışmaya devam.

Çalışmanın iyi bir şey olduğu şeklinde kandırılıyor olabiliriz.

350.000'e istifa edilmez. 3.5 mioya edilir.

usd alirim usd faizini ek gelir diye yerim.

350 bin komik bir rakam. 750 bin doların üzerinde bir paranın aylık döviz vadeli getirisi ancak maaşımın dolar karşılığına geliyor, ana para dolar olarak kaldığı zaman en azından paranın değeri kaybolmaz diye düşünerek ayrılabilirim. Evde oturmak yerine gezmeyi tercih ederim ama.

İstifayı basıp kendi işimi kurardım.

Farklı bankalararası arası EFT oluyor ve ilk iş günü mesai başlayınca gecer. Aynı bankalararası 7-24 anında geçiyor havaleyle.

Finansbank içinde başka bir şubede başka bir hesaba ise hemen geçer. Başka bir bankaya ise ona havale değil EFT denir ilk mesai günü sabahı geçer.

havale anında geçer. eft ise sonraki ilk iş gününde geçer. sizinki başka banka olduğu için eft oluyor.

pazartesi mesai başlayınca geçer.

Pts 9'dan sonra.

Giyimin nereden alındığını bulmak yetiyorsa Merter ve Güngören de yanyana yüzlerce mağaza var.tek tek gezmeniz lazım.bir günde ancak gezersiniz.

Laleli ve osmanbey var, ancak bunlar genelde dış pazarlara çalışıyor. Bayrampaşa'da da var baya kümelenmiş halde

eminöni yeşildirek de de var

Limonata

Iftarlik gazoz

Pardon
Her Şey Çok Güzel Olacak (bu ve üstteki aradığın tatta filmler)
Gemide
Barda
Ölümlü Dünya

Filmleri bu sırayla tavsiye ediyorum :)

sarmaşık
masumiyet
uzak ihtimal
büyük adam küçük aşk
bahoz
press
muhsin bey
benim çocuğum

Bir küçük Eylül meselesi
Aile arasında

fasulye
abuk sabuk 1 film
arkadaşım şeytan

aradığın tarz için fasulye+1

Yukarıdakilere ek olarak itirazım var ve aile arasında olabilir.

istedigin tarz sanki gora serisi disindaki cem yilmaz filmleri gibi. onun yaninda ben ferzan ozpetek'in filmlerini de seviyorum. mine vaganti mesela favorilerimden. tabi buna ne kadar turk filmi denir tartisilir ama iste :) im juli de ayni sekilde :)

eskiden yeniye

-vesikalı yarim
-alın yazısı (en beğendiğim film)
-mavi boncuk
-selvi boylum al yazmalım
-katırcılar
-düttürü dünya
-polizei
-fotoğraftaki kadın
-her şey çok güzel olacak
-bir zamanlar anadolu'da

usttekilere ek:

- tepenin ardi,
- kader & masumiyet,
- cogunluk,
- agir roman,
- yol.

Altin al da paraya sikisirsa bozdurup harcayabilsin :D

Instagram'da misshappiness diye bir sayfa var Türkiye'nin en iyilerinden biridir.

Biraz daha ekleyip ince zarif altin bir kolye alabilirsiniz. sizden bir hatira olarak hep saklar. Gumus kararir, eskir. Verdiginiz para da hic olur.

Çok haklısınız:) güzel bi altın alayım. Teşekkürler :)

düzgün tarım yapan, doğru ölçekte üretim yapan, uygun teknolojiyi kullananan büyük para kazanıyor. teknolojiye direnen, eski usulleri sürdürmeye çalışan para kazanamıyor.

bu videodaki araçların türkiye piyasalarına baktım, ortalamaları 1 küsür milyon lira.

@babilbaligi, neden büyük yatırımcılar bunlara girmiyorlar şu anda mesela? öyle yatırımcılar var ki adam salak saçma şeye 15-20 milyon yatırabiliyor. böyle bir girişime 10 yatırarak başlarsan güzel sonuçlar elde edilmez mi? güvensizlik mi var, dolar kuru mu korkutuyor insanları nedir?

Bugün hiçbir işe atılmak mantıksız değil.o işlere mantıksız fikirler ve yollarla atılmak mantıksız.

Adam cafe açıyor yanlış yerde yanlış conseptle. Adam müteahhitlik yapıyor yeterli sermayesi işi taşıyacak kapasitesi olmadan. Biri dönerci açıyor günde 30 bin TL ciro çekiyor öteki ascisinin maaşını odeyemiyor. Doğru iş yanlış iş diye bir şey yok. İşi yanlış yapmak var doğru yapmak var. Ha bir de hataya az yer bırakan, acemi olsan bile para kazanacağın işler var ama onlar da insanların aklına ilk gelen sektörler değil asla.

Tarımda para her zaman var. Ama tarıma sıfırdan girenlerin 3 te biri eski usul bilgi ve ürünlerle giriyor onun devri bitti. 3 te biri şehirden köye göçmek isteyen romantikler. Onları zaten kaale almıyorum. Bir de doğru ürünle doğru arazide doğru finansmana giren.urunu üretmeden pazarını bulanlar var. Aloe Vera, safran, tıbbi kozmetik bitkiler vs ye uygun araziniz varsa, bu ürünleri talep eden firmalara kendinizi tanitabilecekseniz hiç düşünmeyin. Ama ben domates soğan ekicem para kazanıcam diyorsanız her işteki gibi başarı oranınız yüzde 10 u geçmez.

Adam dönerci açmaya yelteniyor örnek olarak günde 30 bin ciro yapanı veriyor o 30 yapıyorsa ben de 10 bin yapayım köşe olurum diyor.ama o adamin aylık 50 bin TL kira verdiğini reklama dünya para harcadığını, döner ustasına 10 bin maaş verdiğini unutuyor. Ara sokakta izbe bir yeri tutup dönercide bir ay çıraklık yapan kayniyla ve bulaşıkçı eşiyle dönerci açıyor. İşin adı değil sizin işi nasıl yapacağınız önemli.

İstisnasız memleketin yüzde 90'ı kolay para yapma , teşvikten yararlanıp hap yap para kap derdinde de ondan. Mars'ı satın almak isteyen türkücü abla bile hayvan çiftliği kurup parayı yuttuktan sonra (teşvik) çiftliği satışa çıkardı ve sattı. Toprak sabır ister,uğraşı ister emek ister ama en çokta başında insan ister.

Fındık bahçemiz var hemde orta karadenizde nadir bulunacak düz bir arazide , yıllarca emek verdik kah zarar ettik kah kar ama uğraştık. Herif geldi otoyolun viyadüğünü tam üstümüzden geçirdi, o gün bugündür ne yaptıysak bahçeden verim alamadık, mühendis arkadaşı getirdik bu kadar kirliliğe maruz kalan bahçe yine iyi ürün veriyor dedi (egzoz kalıntıları yukarıdan aşağıya yağmur gibi sürekli iniyor). Bıraktık peşini , şıpka vurmaya,tırpana gelen köylüye iş karşılığı ne çıkarsa senin diyoruz tamamen ölmesin diye.

Yanmadığı mevsim 5 ton yandığı mevsimde 3 ton ürün alınan bahçe bu şimdi 500 kg çıkarsa ne ala, kavşaklı fındık yemeyeli seneler oldu diyeyim siz anlayın. Konunuzdan ve sorunuzdan alakasız oldu cevap , çokta örnek yazarım ama boş verin kafa ütülemeyeyim.

çiftçiler mazotun ve tarım ilaçlarının pahalılığından şikayet ediyorlar genelde.
bunlar da dolara bağlı olduğundan düşme ihtimali yok gibi.
bir de üreticiden çok aracılar kazanıyor deniyor. iç pazara satarsan karını bunlar yer.
dış pazara satacaksan müşteriyi ayarlaman, rüşvetleri ayarlaman lazım. bir de bizimkilerin o ülkeye atarlanıp satışın durdurulmayacağının garantisi yok.
sektörden birine sormak lazım.

sağlam sermaye ve bilgi ile yapılır tabi. ama türkiye'de modern tarım hayal. fındık bahçemiz var diyorum ki "yaşlıları keselim, gençleşsin" dinlemiyorlar. oysa fındıkta verimsizliğin en büyük nedenlerinden.

ayrıca bir tarım politikasının olmayışı başlı başına sorun. tarım işi 1-2 yıllık iş değil 10 yıllar alacak bi iş. şu an 10 yıl sonrasını kestirebiliyor muyuz?

Yine ben :)
Tarım politikamız kötü , ona bir sözümüz yok , mazotta pahalı e be mübarek çiftçinin hiç mi suçu yok ?
6-7 yıl önce fındığın ehven-i şer para ettiği zamanlar, adam diksen üreyecek samsun dümdüz halı saha gibi ama çok verimli araziler, çeltikten para balyalayanlar ne yaptı ? gidip bütün araziye fındık ocağı diktiler (kendi ocağına ya neyse), verdikçe verdi sonuç, rekolte tavan satacak ne tüccar ne de fiskobirlik fiyatlar yerlerde. 2 yıl direndiler sonrası testereyi, girebiyi alan kesti geçti ocakları, şimdi abuk subuk ne para ediyorsa ekiliyor.

Ordu yaylaları , ocağı kesen kivi işine daldı , düşünün belediye başkanı fındıklarını kökleyip kivi dikti her yere (okumuşuda bin beter, cahilide) yine rekolte çok fiyat düşük ama hesaplanmayan şeye bakın ; yayladan iniş maliyeti hadi indin, memleketin en uzak coğrafyasındasın (o kiviyi tüketecek kesim batıda) sence o mazot zammı sadece bana kaçmış olabilir mi ? Daha ucu görünmeden başlamışlar bile kivileri kökleyelim demeye :/

Yıllarca yalvardık millete , bu kadar ilaç bu kadar gübre vurmayın eninde sonunda düşecek randımanı toprağın diye ot biçtirmemek için şaldır şaldır ilaç verdiler. Çocukluğumdan gençliğime kadar hamsi gömdük ocak diplerine kasalarca , şıpkalık dallar bileğim kadar olurdu 1 sezonda (fındıkçılar ne dediğimi anladı). İlaç bile atmadan 58 randuman fındık sattık biz , çocukluğumda 60 görmüşüz. Şimdi gençlerin ne hevesi nede umursadığı var toprağı.

Türkiye'nin her yerinden eşimiz dostumuz var toprakla uğraşanı,sanayicisi. Konya'dan arkadaşla konuşuyoruz konu ,bu sene ''ne ekek'' , Aydın'dan bu sene ''ne ekek'' , Muğla bu sene ''ne ekek''. Haberlerde neyin fiyatı coşmuşsa onu ''ekek''e bağlanıyor konuşma. Üzülüyorum emeğe , mahsüle , insana ama inanın en çok toprağımıza üzülüyorum.

Konuyu açan arkadaşın en ufak bir art niyeti yok biliyorum ama baktığı pencere özel sektör ?
Yahu kurulsun kooperatifler , başına liyakatının hakkını verecek insalar (köyün ziraat mühendisi olup , ilaç bayiliği yapmayanı) ver desteğini , ver planlamanı ve uygulamanı bak bakalım sende bende aç kalıyormuyuz. Yaşı genç arkadaşlar bilmezler ; yerli malı haftasında annelerimizin ömrünü törpülerdik , birer avuç mercimek,nohut,fasulye,fındık alıp kartona çizilmiş Türkiye haritasının üzerine yapıştırırdık coğrafi bölgelere has ürünleri. Şimdi ben bile bilmiyorum nerede ne ekiliyor , nere neyiyle anılır.

Gavurun çok dalga geçtiğimiz bir zımbırtısı var , filmlerde dizilerde görüyoruz; adam arabayla seyahat ediyor ulaştığı kasaba girişinde şeftali heykeli,portakal heykeli,hayvan heykeli vs. ,bunu sağlayamadığımız sürece biz daha çooook yazarız.

Bir sektörde teşvik varsa, o işten hayır gelmez.
devlet tarımdaki tüm teşvikleri kaldırsın, gerçekten tarım yapacak çiftçilik yapacak insanlar ayıklanır. Doğru dürüst ürün üretilmeye başlanır. Tarım sorunuda kalmaz. Sebze meyve sorunuda kalmaz. Turkiyede mazot parasını(tarim tesvigi) sadece traktoru olmayan koyluler alir. :)

çiğ köfteciler öldü yaşasın lokmacılar.

Lokmacıya ikinci kez giden görmedim

Furya olan işlerden, süper fikir gibi görünen ama aslında arz talep olmayan işlerden, üretimden ve sağlam gibi görünen ama aslında zor tutturulan işlerden uzak durun. Perakende satış, çocuğa ve kadına yönelik iş iyidir. 100 bin nakit bu dönemde iyi sermaye.nokta atışıyla sizi ileri taşır.

iyi bir kokorecci olursaniz 50 km'ye kadar yol yaparim

150 bin TL yatırım yapicam, sabahtan geceyarısına kadar çiğköfte lokma saticam, insanca yaşamaya zamanım olmucak, üç kuruş para kazanıcam ve işin bütün vizyonu yüz yerine 200 dürüm satabilmek üstüne kurulu olacak. Yemişim öyle yatırımı. İş dediğin keyif verir, ucu açık olur, sana zaman bırakır.

yatırım için çok kötü bir zamandan geçiyoruz; bunu göze almayı unutmayın. kimle konuşsam satışlarının üçte bire düştüğünden yakınıyor.

benim 2 gün sonra ortaya 150 bin koyup sana rakip olamayacağım bir şey yapmanızı öneririm. yani bu kadar kolay, değişebilir bir şey olmazsa iyi olur

kafe, gıda sektörü böyle bir sektör. cafe işlettim biliyorum

nelere ilgin, alakan olduğunu söylersen daha rahat bir şey söyleyebiliriz

bence de yatırım için iyi bir zaman değil.

Yatırım için daha iyi bir zaman bilmiyorum. Bu her işe girmek için doğru zaman demek değil.

Kafe, çiğ köfteci, lokmacı gibi şeyler düşünmüyoruz. Bu sektörlerde para kazanmak için hava parası vermemiz gerek. Havaya para vermek istemiyoruz. Daha çok üretim yapabileceğimiz bir şeyler arıyoruz.

Türkiye al sat işleri için bir cennet. İnsanlar aç gezse bile keyfinden vazgeçmiyor çünkü hava atmak için yaşıyor. Çevremde ihtiyaca yönelik iş yapanların hepsi her krizde sallantıda giriyor.keyfe, zevke, aksesuara, hafif Lükse yönelik yatırım yapanlar genel alginın tersine işini katlıyor sürekli. Simit fırını işleten zor geçiniyor 30 TL'ye serpme kahvaltı satan ihya oluyor. Dönerci açan altı ayda devrediyor saatçi hediyelikci takıcı güneş gözlükçü kral gibi yaşıyor. Saçma ama hayat ofislerinizden gördüğünüz gibi ilerlemiyor.
Uretimse Türkiye'de enayilikten başka bişey değil.urunu seç, tesisi kur, ustayi ayarla, hammaddeyi bul, üret, pazarını bul, peşin satabilirsen sat, satamazsan parasını alabilirsen al.yuzde 10-20 karla pazarlicam diye uğraş.beceremediginde tesisteki malzemeleri yok pahasına elden çıkar.
Zaten üretilmiş ve talep gören çeşidi sürekli yenilenen, geleceği olan, kitlenin çoğuna hitap eden yüzde yüzden fazla kar birakan al sat ürünler varken üretim yüz girişimden birinin başarılı olduğu bir gayya kuyusu.

Ne iş yapacağınızla ilgili yorum yapmayayim cunku bir işin güzel olması sizin o işi yapabileceğiniz anlamına gelmez.bazi işler sadece sermaye ister bazıları emek ister bazıları sadece doğru sunum ister bazıları doğru lokasyon bazıları beceri ister bazıları hepsini. Bazıları da sadece sans ister.
Ben sadece mantığı doğru kurmamızı öneririm.sadece su kadar koysam ne kadar kazanirim kafasıyla çıkmayın yola. Becerebilir miyim mutlu olur muyum talep var mı işi öğrenmek kolay mı geleceği var mı bunlara bakın. Sizin aklınıza yatması önemli değil müşterilerin aklina yatması önemli.

acılın hocam
2 ayrı biri 5 biri 3 yıllık iki sirket sahibi olarak soyluyorum
bildiginiz meslek neyse onu yapın
sermaye isin tuzu biberi
biz 2014 te 10 bin tl ile basladık
bir kac defa direkten donduk
ama bildigimiz is su anda 2m usd ciro yapiyoruz
evi arabayı aldık
kafa rahat maddi konularda ama yogunluk cok pis

Arkadaşına enflasyonu şöyle açıklayabilirsin

600 bin tl
15 Nisan 2015 - 223 bin $
15 Nisan 2016 - 210 bin $
15 Nisan 2017 - 163 bin $
15 Nisan 2018 - 146 bin $
15 Nisan 2019 - 103 bin $

ediyor.

Ben eldeki tek birikimle ev almaya her zaman karşı olan, ticarete gönül vermiş biriyim. Ama ev almış birinin de sudan sebeplerle ev satmasını almasından daha mantıksız bulan biriyim. Ev almak kolay değil satınca parayı türlü sebeplerle yemek kolay. Yerinde olsam arkadaşınızın zor da olsa işimi değiştirir ve ek gelir için e ticaret ve yapmasını öneririm.evi satınca sadece faiz geliri elde etmeyecek, evin yıllık değer kazancından olacak.bir gün tekrar ev almak istediğinde 600 bine daha kötü bir ev alacak.arti stresli bir işte çalışmaktan daha yorucu bir şey varsa o da evde tembellik yapmaktır insanı miskinlestirir bunalıma sokar.
Ha şunu da söyleyeyim. İşinden istifa Edip veya kovulup evde oturduğu ikinci üçüncü ayında doğru bir fikir bulup o fikirle iş yapıp hayatına basamak atlatıp iyi ki istifa etmişim ya da kovulmusum diyen çok arkadaşım var iş kurmasına vesile olduğum ama bu yapı meselesi herkes yapamaz. Arkadaşınızın derdi evde oturmaksa sonu kötü olur. Tembel adam ehli keyf adamdır şimdi günün çoğunda çalıştığı için 3500 yetiyor ama calismiyorken 6 bin de yetmez.

@retorique Neden :) ben zaten bu mantığı tam kavrayamadığım için dordum, bana açıklayabilir misiniz?

@Corc , bak bunu anladım, bu doğru ama herif ana param zaten duracak, sadece faiz ile yaşayacağım diyor,

@gurur teşekkürler :)

Adamın niyeti şu, kız arkadaşı ile evlenecekler yakın zamanda kız arkadaşının iyi bir geliri var e bende faiz ile kendi yapmak istediğim işleri yaparım diyor esasen, mevcut işinden çok sıkılmış ve mevcut işi yapmak istediklerine engel oluyor. İşi bırakıp parasız da kalmak istemiyor.

@paramolacak

işte ben de o yüzden yazdım
Şimdi o ev bugün 600 bin ediyorsa, 5 sene sonra 1000.000 edecek kayıp yok
ama o nakit para 600bin tl, bugün 100k $ sa, 5 sene sonra 60k $ olacak
600bin tl atıyorum, 100 tane 4k televizyon almaya yetiyorsa bugün, o gün 50 tane almaya yetecek

Rakam 600bin tl olacak ama, gücü düşecek, dolarlı cevabımda gördüğün gibi.
eriyecek o para değer olacak.

İş yapacaksa tamam. O konuda da vereceğim tavsiye parlak fikirler peşinde kosmasin, basit gercekler üzerinden zaten tutmuş fikirleri kovalasin.40 yıldır ticaretle uğraşan bir ailenin 20 senedir kendi işini yapan bir evladı olarak söylüyorum.para her zaman gozumuzun önünde olan ama sırf kendi ilgi alanımıza girmediği için farketmedigimiz ama milyonlarca insanın 10-20 tlsini kolayca ve defalarca harcadığı islerdedir.

@gurur buraya yazan dostların fikirlerini kendisine okutacağım :)

yanlış biliyorsam birileri düzeltsin ama dolar hesaplarına da faiz veriyorlar. 100k dolarak %2.5 ile %3 arasında faiz alabilir. hem enflasyona karşı parası azalmaz hemde yine kazançlı çıkar.

@retorique

Yahu yapma şimdi anlamaz o işlerden, birde girerse elindekini de kaybedecek ):

sorun arkadaşının 30 yıl sonra da 6 bin lira ile geçinmek durumunda kalması olacak.

paşa gönlü bilir, sana ne?

p.s. 100 bin dolara yıllık 3 bin dolar düşer, o da aylık 250 dolar eder. o parayla geçinecekse bence sorun yok.

@kraldançokkralcı ,

Doğru veriliyor ancak faiz oranları çok çok düşük 100 bin usd ye 70 dolar aylık faiz veriyor adamlar

Anaparasını korumasından kasıt esas enflasyondan korumasıdır. Türkiye'de enflasyon belirsiz bir roller coaster olduğu için yapacağı şey çok riskli. Ancak ABD'de Kanada'da enfalsyonun %1-2 olduğu yerlerde bunu yapmak gayet makul, yapan da milyon tane insan var, financial independence konulu bloglara bakabilirsiniz örnekler için.

Yapılması gereken şey her yıl anaparanın üzerine anaparanın o yılki enflasyon farkını, kişinin o yılki masraflarını ve bu masrafların enflasyon farkını koyabilen bir yatırım yöntemi bulabilmek.

(ön not: aşağıdaki örnekte rakamlar hesaplama kolay olsun diye seçilmiştir, gerçek hayatla ilgisi yoktur.)

Yani misal 100k para var diyelim elinizde. Yıllık enflasyon %5 olsa 1 yılın sonunda anapara en az 105k olmak zorunda ki 'korunmuş' olsun. Buna ek olarak sizin 1 yıllık harcamalarınız var, ona da hadi diyelim 36k (ayda 3k). Ne etti? 105 + 36 = 141k. Ancak, sizin bu harcamalarınız da enflasyon oranında artacak. Bu şu demek: 1. yıl 36k harcıyorken 2. yıl birebir aynı kalemlere 36+36*.05 = 37.8 harcıyor olacaksınız.

Dolayısıyla sizin bu standartta hayatınıza devam edebilmeniz için 100k olan anaparanın üzerinde
i) 5k enflasyon farkı (enflasyon %5 olmak koşuluyla)
ii) 36k geçim masrafları (aylık 3k harcadığınızı varsayarak)
iii) 1.8k geçim masraflarına enflasyon farklı (ek güvence)
koyabilen bir yatırım yapmanız lazım.

100k'yı bu şartlarda (%5 enflasyon ile aylık 3k harcama) yıl sonunda 100+5+36+1.8 = 143k yapabiliyorsanız yaptığınız iş mantıklıdır. Bunu ister faizle yapın, ister borsayla yapın, ister at yarışı oynayın, hesap değişmez. Aylık harcamaların da şu anki yaşan tarzına göre değişmeyeceğini varsayıyorum, yani çocuk okul neyin varsa ona göre hesaplamak lazım.

ANCAK gerçek hayatta enflasyon %20lerde, 3 sene önce %10'lardaydı, seneye %30 olmayacağının garantisi yok. Bu durum Türkiye'de öngörülemeyeceği için kişi ya kendini garantiye alıp enflasyonu en az %30'dan hesaplayıp ona göre gelir elde etmeye çalışacak, ya bu işten vazgeçecek, ya da eksik hesap yapıp 3 sene sonra 'ne mallık yapmışım yahu' diyip iş hayatına mecburen geri dönecek. Seçim sizin.

son not: ekonomist değilim, hobi olarak financial independence üzerine dünya şey okudum ama atladığım detaylar mutlaka olabilir.

Öncelikle yukarıda bir sürü cevap yazılmış ama parça parça olduğu için toparlamak gerekir, yazılanların hepsi doğru ama bir araya getirelim.

1. En büyük yanılgı, Koyarım bankaya paramı faizi ile mis gibi geçinirim, İlk bakışta bankaların verdiği faiz oranıyla gül gibi geçineceğini sanırsın ama işin aslı hiç de öyle değim maalesef, Bugünün şartlarında alacağı faiz en yüksek oranla %20.5 olsun diyelim %15 Stopaj vergisiyle birlikte ayda 6500 TL para girer diyelim cebine, şöyle bir düşününce temiz para gibi ama bir sene sonra cebine hala aynı para giriyorken bu para karşılığında alabileceği ürün miktarı azalır, yukarıda tv örneği vermiş çok güzel bir örnek ama daha güzeli parasının döviz karşılığına bakmak o konuda da @Corc gayet güzel bir tablo koymuş ortaya. Şimdi arkadaşın diyecek ki e ben çalışıp maaş alırken de aynı durumdayım? O zaman ona cevabın şu olmalı çalışırken her yıl maaşın enflasyon oranında zamlanır(!) ve elinde olanı elden çıkartmadan hala para almaya devam ediyorsundur, hayat pahalılığı değişmeyen bir etken burada ama sahip olunan değer hala elinde duruyor.

2. Şu ara ev satmak için en yanlış zaman, çünkü inşaat sektörü kan kaybediyor, inşaat şirketleri iflasın eşiğinde, satılmayı bekleyen binlerce ev ve proje var ama alıcı yok, 1 milyon tl'lik konutlar ederinin 2/3'ü fiyatına satılmaya çalışılıyor, haliyle 600 TL 'lik evi 600 TL'ye satabilecek mi belli değil 600 TL açılış rakamı belirler kendince ama 1 ay sonra panikleyip 400 TL verene razı olabilir yani ev satmak için en kötü zaman almak için ise hep kötü zaman zaten türkiye'de, nedenini şöyle açıklayayım, 2015 yılında özel bir bankadaki temsilcime gidip ev almak istiyorum ne yapsak dedim o da evin tamamını ödeyecek paran var mı diye sordu, olsa gelip bankaya niye sorayım gider alırım dedim, o zaman işinin başına geç paranı toparla türkiye'de şu an krediyle ev almak kadar büyük bir ahmaklık yok amorti süresi 20 yılın üzerinde 400 bin liraya aldığın evi 700- 800 liraya kiraya verebildiğin bir ortamda ev alınmaz demişti, yani arkadaşın ev alarak zaten bir hata yapmış ama şu ortamda evi satmak daha büyük bir hata olur.

3. Peki Daha mantıklı bir seçenek yok mu? Elbette var, arkadaşın elinden gelen bir mesleği icra etmek için evi satıp parasını sermaye olarak kullanabilir, örneğin @gurur'un da söylediği gibi e-ticaret yapabilir parasını bankada döviz mevduatı olarak tutar çok küçük olsa da bir miktar faiz geliri elde ederken e-ticaret ile hayatını idame ettirecek kadar gelir de elde edebilir, küçük riskli e-ticaret günümüzde tercih edilen bir iş dalı. Ancak burada anahtar kriter Mevduatı TL cinsinden değil döviz cinsinden tutması, belki yüksek faiz elde edemez ama parasını enflasyona karşı korumuş olur.

4. Bazı arkadaşlar Ev değerlenir şöyle böyle olur demiş ama Evin değerleneceği de maalesef Türkiye şartlarında belli değil belki o ev 20 sene değerlenmeyebilir belki değeri bile düşebilir, ama döviz cinsinden bir Mevduat Evden daha mantıklı bir yatırım aracı olabilir örneğin doların 1 TL olduğu zamanlarda 600 bin TL'yi mevduat olarak bankaya yatırmış olsan şu anda faiziyle birlikte 600 küsür bin dolar paran olurdu o da günümüz şartlarında 3 milyon 480 bin TL yapardı. Yani yatırım için ev almak ne yazık ki düşünüldüğü gibi iyi bir fikir değil, eğer oturmak için ev alıyorsanız alın ama amaç yatırımsa geri dönüşü 20 yıldan uzun sürecek bir yatırım yaptığınızı unutmayın ve 20 yıl yatırım için çok uzun bir süre onu daha mantıklı enstrümanlarda değerlendirmek daha akıllıca olacaktır.

5. Miskinlik gerçekten çok tehlikelidir bir süre sonra insanda psikolojik sorunlara yol açar, ayrıca arkadaşın eşinin çalıştığından bahsetmişsin, arkadaşın bir süre sonra evde oturmaktan sıkılacak ve eşiyle sorunlar yaşamaya başlayacaktır, çalışan insan kafasında bir şeyler kurgulamaz ama evde oturan insan bir süre sonra saçma sapan şeyler düşünmeye başlar.


Benim nacizane önerim : Eğer illa ki evi satmak istiyorsa satıp parayı dövize çevirip bankaya Döviz Mevduat olarak yatırsın, Eğer uzmanı olduğu bir konu varsa o konuda Youtube kanalı açsın videolar çeksin, ürün tanıtımı vb. 1 yıl sonra kanalı belli bir olgunluğa ulaştığında mis gibi reklam geliri elde eder, parası bankada döviz cinsinden durduğu için enflasyona karşı koruma altında olur bir de üstüne ufak faiz geliri de elde etmiş olur.

Not : Yukarıda yazılanların hiçbirisi yatırım tavsiyesi değildir demeyi de ihmal etmeyelim :)

Cahilce yazıyorum ama o evi satıp daha ucuz bi şehirden daha ucuz bir ev alsın. Ayda asgari geçim sağlayacak işlere de keyfe keder koştursun. Kalan paranın da bir kısmı vadeli bir kısmı da dövız vs. Bunu bi düşünün

www.imdb.com

sicario nun senaristinden yine bir suç filmi

elite squad, elite squad: the enemy within
un prophète: hapishane filmi fakat güzeldir.
usual suspects: bir efsane.
serpico
the raid: redemption
primal fear
following
suburra
blow
------

ya aslında say say bitmez çok efsane filmler var, ben rasgele aklıma gelenleri sıraladım hepsi çok güzel filmler. daha çok suç, mafyavari filmleri sevdiğim için bunlar geldi aklıma.

Bu türü seviyorsanız izlemişsinizdir ama yazayım yine de. Daha iyileri bir daha ne zaman çekilir bilmiyorum;

Heat
goodfellas
Casino
Robin
The town
Mystic Rover
A perfect murder
Traffic
Hodejegerne
Arlington road
Eastern promises
A history of violence
Silence of the lambs
The game
Se7en
Usual suspects
Unforgiven
İnsider
The flight plan
A simple plan
U turn
Red rock çift
Deja vu

Harrison Ford ve Michelle preffier in birlikte oynadığı ve orijinal adını şimdi hatirlayamadim gizli gerçek de müthiş bir gerilimdir.
Erotik başyapıt sayılsa da bence birinci sınıf tırnak yediren bir gerilim olarak da temel içgüdü müthiştir.

Kiefer Sutherland ve Sandra bullockun beraber oynadığı arayış ya da kayboluş adında müthiş bir gerilim vardı.yine Sandra bullock un sıradışı adında çok iyi bir gerilim filmi var.
Çizgi ötesi adında enteresan bir çıkış noktası olan bir film var.
The sixht sense i duymuşsunuzdur kult bir gerilim bence .araştırırken
Spoiler yememeniz gereken bir film çünkü finali çok bomba.

Rezervuar köpekleri, true romance,ucuz roman, kill bill.hepsi müthiş gerilimler.

Bu arada Robin değil ronin olacak.

Kadın iseniz kulotlu çorap, ayakkabı tercihi.

Bacak bacak üstüne atma, çol oturma gibi şeylerden

squat yaparsan yorulma eşiğin artar. hayat kaliten yükselecek, eline dolu şişe alıp yapmaya başla, valla bak.

Kilodan da kaynaklıyo olabilir. Tüm yükü bacaklar çekiyo.

Varis ya da damar tıkanıklığı olabilir. Renkli doppler cektirmenizi öneririm.

kilo kaynakliysa spor yap
spor kaynaklıysa köpük rulo al. masaj iyi geliyor

Doktor değilim öncelikle.
Tansiyonunuz dönemsel olarak yükselmiş de olabilir yüksek tansiyon hastası da olmuş olabilirsiniz. Bir doktora görünmeden önce 2-3 hafta boyunca günde iki defa biri sabah kahvaltıdan yarım saat sonra biri akşam yemeğinden yarım saat sonra dinlenmiş ve oturur haldeyken ölçün. Yüksek çıkıyorsa kilonuzun da normal olduğunu düşünürsek tuzlu besleniyorsaniz ona ya da sigara kullanımına bağlı olarak ya da strese dayalı olarak yüksek tansiyon hastası olmuşsunuzdur.hareketsiz yaşam ve tuz tansiyonun temel sebebidir.

ben de doktor değilim. Bu grafiği kaydedin www.google.co.uk
12-8 den sonrası hipertansiyona göz kırpmak anlamına gelir, yaşla birlikte risk gittikçe artar. Sizin dediğiniz 140-100 ciddiye almanız lazım. Tansiyon yükselmesi nefes nefese kalma, baş dönmesi ile kendini gösterir ama kimisinde ise hiç belirtisi olmaz sinsi de olabilir, şansa tansiyon hastası olduğunu öğrenen insan çoktur. Neyse sizin makineniz var en azından durumun farkındasınız. besin etiketi okumalısınız. Tuzu kesmeniz lazım(daha doğrusu sodyum), hazır abur cubur yemeyin, ayda yılda bir anca. mcdonalds, kfc vs bunlar tuzu basıyor. Sucuk, salam, füme et vs bunlarda da deli tuz olur. Sigara, kafein de çok yükseltiyor, azaltmanız kesmeniz lazım. Artı egzersiz, spor yapmalı hiç olmazsa yürüyüş. Lezzetli salata tarifleri öğrenmeye başlayın, salatayı merkeze kaydırın öğünlerde. İlk başta saman gibi geliyor alışıyor insan zamanla. Vejetaryenlere çok saygı duyuyorum artık. Veganlık ama biraz ipin ucunu kaçırmak bence. Tansiyon stresi evde ölçe ölçe atılıyor zamanla, beyaz önlük tansiyonu diye bir olgu var ama. Doktor, eczacı ölçünce biraz yüksek çıkabilir.

bıraktım bile.

Birakirim.

Ne is yapiyorsunuz ve kac yasindasiniz? Doguma kadar kesin birakmam. Eger sekreter tarzi bir gorevim varsa olabilir ama degilse cevabim degisir. Ayrica 25 yasindaysam da birakmam, zaten 10-12 yasindan sonra cocuk sizle vakit gecirmekten cok arkadaslari ile geciriyor dolayisiyla 35 yasinda ne yapacagim? Etkileyecek cok faktor var, ulkede herkesin dini imani para olmus, bir kadini ve dolayisiyla onun yetistirdigi bir cocugu besleyip buyutecek cok faktorler var

tabii ki birakirim. cok daha azina bile birakirim. hatta soyle soyliyim hic param yok ve calismiyorum. birilerini zengin etmek icin kendini tuketmek insana mantikli geliyor nedense, bana herkes calis diyor. ne diye cailiyorsunuz ki zaten? gumuslukte domastes ekiyim, cevreciyim kafasinda filan olmadan sadece yemek yemek, giyinebilmek gibi htiyaclarimi karsilayabiliyorken calismiyorum. sabahlari yuruyus, aksamlari kosu yapiyorum. hobilerimle ilgileniyorum. sizin yerinizde olsam herhalde bir daha asla calismak fikrini dusunmezdim. sigortanizi disaridan odeyin olsun bitsin.

Ben kadin bile olurum

26 yasindayim sekiz aylik hamileyim ve bes kusur maasim var. CEO degilim elbet ama o kariyerim maasim oyle bir mesafe koyuyor ki araya 50 bin kira gelirim de olsa birakmam isimi vucudum dayaniyorsa cocugum iyi bakiliyorsa.
Sizin yerinizde olsam calisir izinden ise donerken d ogretmen tutarim cocuguma para bol nasil olsa. Cocuk guzel bakilsin siz de kariyerinize bakin bu dunyanin binbir turlu hali var. Bir hastalik gelir es elden ayaktan duser dukkan gider ama meslek kolda bilezik. Eger calismaniz sizde veya cocukta bir perisanliga sebep olmayacaksa devam edin.

Ne aileler var. Helal olsun. Daireler dükkanlar.:)

Bira-ki-yo-rum, biraktimmm:)

Durdugun kabahat. Hele ki bebek olacaksa

Kadın değilim ama insanları iyi tanıyorum. Önceki sorularınıza da göz attim. Bakış açımızdan çıkardığım sonuç neyi seçerseniz seçin bir şekilde mutsuz olacaksınız çünkü hayatta sizin için önemli olan şey ne bilmiyorsunuz. Hayatınıza siz yön vermiyorsunuz, maddi durumunuz size yön veriyor.
Sorunuza gelecek olursak suanki sartlarinizla işi bırakmaniz daha makul görünüyor. Sonuçta bugün için işi bırakmaniz tekrar çalışmayacağınız anlamına gelmiyor.

iş yerinde fazla kasmam. rahat rahat takılırdım:)

Birden 10 bin TL aylık kira geliriniz oldu hesapta yokken. --> dediğiniz anda işi bıraktım ben.

asla mutlaka çalışmam lazım demem, aksine 2 milyon dolarım olsa ASLA çalışmam derim hep. hayattaki en büyük amacım 2 milyon dolar biriktirebilmek.

Çalısırdım yine. Işimi seviyorum.

Bırakmam, hem işimi seviyorum, hem de dünyanın binbir türlü hali var +1.

Evli değilim ama Hamilelik süreci ve doğum İçin bir süre ara verir, sonra tekrar işe dönerdim ben. Hayat şartlarım ne olursa olsun hiçbir zaman evde oturan bir kadın olmak istemedim çünkü. Mesleğimi de seviyorum, bir doğum yaptım ve kira gelirim oldu diye ondan vazgeçmek istemem. Çalışma tarzımı Belki biraz rahatlatır, bir şeyleri değiştirir ama tamamen kopmazdım.

Geçici olarak zaten herkes bırakırdı şu durumda ama siz çalışma hayatını temelli bırakmayı düşündüğünüze göre burada asıl faktör bebek değil, çalışmayı gerektirmeyecek bir gelir elde etmiş olmanız sanki. Bebek biraz cesaret olmuş. Mesleğinizi ve çalışmayı sevmiyor olabilirsiniz. Kişiye göre değişir Yani.

İşi bırakmazdım. Ama doğumdan sonra yıllık ücretsiz izni düşünebilirdim. Ev hanımlığına ne çok özenen varmış.

Evli değilim, gelen cevaplar aklımı aldığı için soruya atlamış bulundum.

bırakmazdım. ama bırakma lüksümün olduğunu bilmek güzel olurdu.40-45 yaşından sonra kesinlikle bırakırdım ama.

stres altında bir işte mecburen çalışıyorsam bırakırım. risk alır kendime bir iş kurarım. ya tutunur devam ederim ya da fuckup gecelerinde anlatacak deneyim kazanmış olurum. her türlü sosyalleşirim yani evde oturmak ihtimaller arasında değil henüz. evli de değilim gerçi ama fikir beyan ederim, kime ne.

İşi ışık hızıyla bırakıp kendimi çocuğuma ve hobilerime veririm. Çalışmayınca üretken olunamıyor gibi bir önyargı var sanırım ama o işler değil işte.

anaam çalışmak istememeyi direkt ev hanımlığı sanan garipler var, gız ben sizi yerim. :D

ölene kadar çalışmam diyemem (dünyanın binbir türlü hali var) ama en azından çocuk kreş/okula başlayana kadar çalışmam ben, hem de zihnimi yenilemiş olurum. çocuğu kaliteli bir şekilde büyütebilecek etkinliklere girişirim, hobilerime zaman ayırırım, çocukla gezerim. evde kocamı tencere yemekleriyle bekliyor olmam yani her gün.

kurumsal köleliğe meraklı insanlar da varmış bu hayatta, ilginç.

kesinlikle bırakırım. oturur çocuğuma kendim bakarım.

Aileden size bir daire ve iki dükkan ka.. bırakırım.

bırakırım tabi ki manyak mıyım

Anında bırakırım, evde de boş boş oturmam tabii hobilerimle ilgilenirim.

Cocuga bakabilecek kadar iznimi pasa pasa kullanirim. Onun disinda isi birakmam. Dünyanin bin bir türlü hali var. O ese cok fazla güvenmezdim ben. Max. bir 10 sene sonra annelik-ev düzeninden bunalmaya baslarsin cünkü.

Bir de calismanin insani dinc kildigini düsünüyorum. Is degisiligi sebebiyle yaklasik 1 ay falan ara verdiysem hep zeka seviyem düsüyor :D

valla esimin geliri beni bir noktaya gore ilgilendirir, o esin akli karistiginda bir kap yemege muhtac edebilir cunku sizi. Mal mulkten gelen gelir de hep gelir mi, ne zamana kadar gelir vs. Dolayisiyla, imkanim varsa kendi isimi yaparim, yoksa part time calismaya calisirim ama kesinlikle cocugum oldu evde oturayim demem, is yasamindan uzun sure uzaklasmam, hele de 40li yas civari degilsem, cocuga en fazla 3 yasina kadar falan yetebilirsiniz cunku, sonrasinda pedagojik formasyonunuz yoksa oyle aktiviteler yaparim oyunlar oynarim falan olmuyor, ayrica cocuk yasitlariyla sosyallesmeli, bir duzene alismali vs. Ozellikle gunumuz sartlarinda, arkadan zehir gibi gencler gelirken 10 sene is dunyasindan uzak kalmak demek dondugunuzde ne is bulursaniz ona razi olmak demek.

Ek olarak, calismak istemenin kurumsal kolelige merakli olmakla alakasi yok, bu tarz soylemleri hele de kadinlardan kadinlara geldiginde iyice mide bulandirici buluyorum. Bu kadar sidik yaristirmak gereksiz, siz calismak istemiyorsunuzdur calismayin ancak calismak isteyen kadina sacma sapan yakistirmalar yapmak neden? Baskasina yakistirma yapmadan sadece boyle istedigim icin diyip, kendi kendinize var olamiyor musunuz yani? herkes isinden nefret etmiyor, meslegini severek yapan, hobisine de vakit ayiran isine severek giden insanlar var.

Sonuc olarak, analik ve kadinlik yaristirmak - bu cagda- mide bulandirici!

Şapka satan mağazalardan rica edebilirsiniz ya da internete kafa mankeni veya şapka mankeni yazarak bulabilirsiniz.

Hukukçu değilim ama patent almislarsa açabilirler.patentin kapsamı da önemli çünkü detaylandiriliyor isimler patent alınırken. Dava açmaları kazanacakları anlamına gelmez ama genelde kazanırlar.

gurur, diyelim patentleri bizim durumu kapsamıyor. bunlar 70 senelik bi şirket. dava açma hakları var mı?

Hakim kanaati önemli.sirket ismiyle yerlesmisse akıllara ve sizin isminiz aynı sektörde aynı çağrışımı yapacaksa var.

Ailemin gelecegim hakkinda karar vermesine izin vermezdim en basitinden.

bir meslek sahibi olabilecegim bir alanda okumak isterdim.

çıktığı gibi bitcoin. 20 bin dolar olduğu zaman da satış.

müzik için geç demez, bir yerden başlardım. adım adım, hızlı veya yavaş.
ihtiyacım olmaz, zaten biliyorum var olan bana yeter demez yeni bir dil öğrenirdim.
rahatım yerinde, buradan devam edeyim demez memnun olmasam da düzenimi ve yerimi değiştirir, yeni tecrübeler edinirdim (iş konusunda)

10 ayrı yetenegimin peşinde kosmaz ve bir kaçına odaklanirdim.
Bir insanın bir yılda harcadığı parayı bir haftada kazanıyor ve bir haftada yiyordum o kadar çok para harcamazdim.
Türkiye'nin tamamını geziyordum ama çok bilinçli bir gezme şekli değildi daha planlı hareket ederdim.

müzikle daha çok ilgilenir kendimi daha fazla geliştirirdim /:

@deathrow +1

müzik öğsenmeye-yapmaya başlardım
spor yapardım
evde ya da barlarda pineklemezdim.

3 yıl için değmez ya geri gitmeye..

ama sanırım 2017 yazında 1 aylık bi staj değişim fırsatıyla yurtdışı imkanım vardı, sınavına gitmeye üşenmiştim. 21 yaşıma dönüp onun sınavına girip 1 ay yurtdışına giderdim(gerçi 2016 ve 2018 yazında zaten çıktığım için biraz abartı istek de olabilir bu)

onun dışında 3. sınıfta hiçbi teorik derse girmemiştim, bu konuda kendimi takdir eder ve tekrar girmezdim o derslere

Ayrıca dönmek istemediğime karar verdim çünkü dahiliyeyi falan tekrar alamam kalsın memnunum şu an. Hatta keşke direkt 3 yıl sonraya ışınlansam tus bitmiş olsa

diş hekimi olmak için kasardım.

bi kere hemen yurt disi yaz programlarini, staj programlarini arastirir ve giderdim, diplomami aldigim gun yurtdisinda hayatima devam etmek icin her seyi yapardim.

genclik zamani sorumluluk az dusunmeniz gereken tek bogaz sizinki iken planlarinizi iyi yapin.

bir dili anadil seviyesinde ogrenir ve mutlaka bir muzik aleti calmak isterdim.

okulumu zamanında bitirirdim.

Hukuk okumazdım !!!

Böbrek taşı olabilir, kulunç olabilir.

kolda uyuşma + kalp bölgesinde ağrı oluyor ?
bu üçlü boyun fıtığı başlangıcı habercisi olabilir.

masa başında çalışıyorsanız yanlış oturmadan kaynaklı omurga deformasyonu olmuş olabilir.