Yaş kaç?
Meslek ne?

23
Araştırmacı. Araştırma görevlisi değil, özel bir bilim projesinde çalışıyorum.

Peki yok mu hiç yardımcı olabilecek araç?

benim bi bellboyum vardi bi zamanlar.. cocuk askerde fransizca ders kitaplarina calisarak basladi, sonrasinda kasetler dinlemeye basladi felan derken, catir catir fransizca konusuyor simdi.
dili kendi kendine ogrenemezsin koca bi yalan, ogrenebilirsin. yeter ki biraz cabala.. elinin altinda internet denilen muazzam bi kaynak var. sonuna kadar kullan.

hala var mı emin değilim ama bbc.co.uk de güzel kaynaklar vardı.

rosetta stone ve pimsleur tavsiye edilir.
nasıllar bilmiyorum.
ama telaffuz kurallarını bildikten sonra pek zorlanmazsın, o düzeyde ingilizce ile bence.
evde bir şey öğrenebiliyorsan tabi. bazı insanlar (misal ben) sınıf ortamını tercih eder.
fransızca da söylendiği kadar zor bir değil bence.

en yakın bakkaldan sosis filan, ben öyle yapıyorum.

benim sokakta beslediğim kediler bütün ev yemeklerini yiyorlar. bazen fazla seçeneğim olmadığında yemeğin suyuna ekmek doğrayıp versem bile yiyorlar. yemek suyu da yoksa yoğurt veriyorum bayılıyorlar.
marketten küçük yoğurt alıp kabıyla koyabilirsin önlerine.

yoğurtlu ekmek

ucuz kedi mamalarından az bir miktar çantada taşımak en iyisi.

hazır çorba paketi büyüklüğünde mamalar satılıyor, onlardan alabilirsin, ciğer alabilirsin çok severler, sosis falan makbule geçer eminim

kefir, yoğurt vs yer.
çiğ ciğer ve başka artık etleri verebilirsin.

@yue yemek suyu verirken soğan olmamasına dikkat etmelisin. soğan kedi köpekler için zehirli.

Ikea ya bi baksan. Biz biri 3 diğeri 5 yaşındaki çocuklarımıza aldık ahşap ranza,bazen ben de uyutmak için yanlarına girip yatıyorum beni de eşimi de gayet iyi tartıyo valla :) Demir olanları da var sanırım orada,yetişkinler için.

ben 10 yıldan fazla sunta ranzada yattım.
benden başka insanlar da yattı. hiç sorun yaşamamıştık.
ama bence gidip görerek al.
o zaman için çok pahalı bir şey aldığımızı zannetmiyorum.

edit: o zaman metal ranza pek yoktu sanırım, emin değilim. 15 yıl önceden bahsediyorum:)
metaller gıcırdayabiliyor. ama hiç ses çıkarmayabilir de. bağlantıları düzgün bir şey almak gerekir.

@golden, tahtadan ranzalar genelde 2.5 3 kat daha pahalı oluyorlar. o yüzden demir tercih etmeyi düşünüyorum ama acaba sıkıntı çıkar mı diye merak ediyorum.

neyse, biraz da nette bakayım demir ranzalara.

Ikea'nın demir ranzaları var, 200 lira civarına. Kullanıyoruz, memnunuz.

Edit: İki sene evvel 200'e aldığımız ranzaya 450 diyor Ikea. Yapmazdı böyle şeyler ama...
www.ikea.com.tr

@dunedan sanki www.hepsiburada.com

şununla birebir aynı gibi geldi bana. bugün sipariş versem mi acaba :S

Benziyorlar evet. Valla biz de alırken "Acaba çeker mi" diye çekindik, hatta kurduktan sonra "Sallanıyor la bu" falan dedik, güvenemedik. Ama hayvan gibi zıplamışlığımız, dört kişi oturup film izlemişliğimiz var, bana mısın demedi.

25

ortalama: 25

kendi yaşım.31

33

bence 21-22 civarı. konu hakkında tam bilgi sahibi olan birilerine rastlamak çok zor. okuduğu bölümden edindikleri yarım yamalak bilgi ve genel kültür ile cevap veriyorlar sorulara.

öyle hiç bir üniversite bitirmiş cevaplar verilmiyor. 24 filan olamaz.

24

arttırıyorum, 40!

25

20.
liseliler utanmayın len siz de yazın. ehehee :D

dün 32 oldum

28

22

zenight ile chiko06nın ortalamasını alınca 15 çıkıyo
onun dışında genel olarak 25 falandır

21 ama kendimi 30 hissediyorum.

29

18

''üniversite bitirmiş cevaplar''.sen burdan anla işte.

20

25,5

23

24

26

33

caizdir. şayet öyle olmasaydı bizim kedi çoktan meftah olmuştu.

yerler siliniyo mu ya?

edit: ulan hiç takmam kafama da, herkese tik verilip bana verilmeyince uyuz oldum. ben bu yazdığım şeyde; benim evde de kedi var, yalnız yaşıyorum ve yerleri silmiyorum; demek istedim. ama işte.. açık açık yazmak gerekiyor demek ki :)

hayır yani kedi yerleri yalar ne bileyim patilerini yalar falan sorun olmaz mı acaba?

arap sabunu tavsiye edenler duymuştum.

olmaz herhalde. islergucler'in dediği gibi hiç dikkat etmeyiz böyle şeylere, maşallah 14 yıldır bizimle beraber yaşayan sapasağlam kedi var evde. ha yavru kedi belki hassas olur, onu temizlik sırasında en azından yerler kuruyana kadar uzaklaştırabilirsiniz.

aşılarını yap hacı sıkıntı olmaz.
kedi temiz hayvandır yani internette gördüğüm videolara göre konuşuyorum sürekli kendini yalıyor ya. temizdir heralde.

biz yine de çamaşır suyu kullanmıyoruz her ihtimale karşı.
ama bizdekilerden 2-3 tanesinde virütik hastalık var zaten, yani bünyeleri de hassas.
o yüzden bilemiyorum.
duru suyla iyice silin sonradan bence.

bir de yerler çamaşır suluyken bir odaya falan kapatın, sonra patilerini yalamasın, direk çamaşır suyu yalamış olur.

hiç bişey olmaz, kedi yerleri niye yalasın ki? ben sıcak suyun içine çamaşır suyu ve dixi koyup siliyorum yerleri. senelerdir kedilerle yaşıyorum ve her hangi bir zarar gördüklerini görmedim.

ben çamaşır suyuyla yerleri silmedim hiç. ama aklıma gelse silmezdim.

@kadifepanter:

sorun bir tek yeri yalaması değil ki.
zaten yalamaz da.

ama:
-patileri nemli yere değerse temizleme amacıyla yalayabilir.
-solunum yoluyla kokudan dolayı sıkıntı yaşayabilir, ki benim bile genzim yanar evde çamaşır suyu kullanıldığında.
-bir de yere falan yattığında deri alerjisi, kaşıntı vb. olabilir.

bunlara karşı önlem alınmalı bence.

@blatta hiberna;
evet bu konuda haklısın, gerçi ben temizlik yaptığımda deterjan kokusunu sevmedikleri için olsa gerek toplaşıp salona gidiyorlar :) bir tanesi viledaya çok düşkün olduğundan beni takip ediyor ve vileda saçaklarına saldırıyor ama onu da salona atarım artık. bebekken sepete kapatıyordum temizlik esnasında ayak altında dolanmasınlar diye, yerler falan kuruyunca çıkarıyordum hep, bir de kum kaplarını da gün aşırı çamaşır suyuyla yıkıyorum, gerçi iyice durulayıp kuruluyorum sonradan, başka türlü hijyen sağlamak mümkün değil diye düşünüyorum.

viledaya düşkün değil o viledayı öldürüp ondan kurtulmak istiyor.
yerden bişiler yemiyosanız, ellerinizin üstünde gezmiyosanız, bebek çocuk filan yoksa, ayakkabılarla dolaşmıyosanız filan bence çamaşır suyu sürekli kullanım için gereksiz. en azından bol kullanmayın, azıcık, minnacık koyun, mikrop kırsın diye. kediye zararı olacağını sanmam ama kokusu çok fena yapacaktır. yerde ekstra leke, dökülmüş bişiler filan yoksa bence deterjana, sabuna da gerek yok hiç zaten. pisliği tozu toplamak yeterli.

@kadifepanter kum kabını gün aşırı yıkamak derken? yani şimdi o kumların hepsini döküp sonra yıkayıp yeni kum mu koyuyorsunuz? ben topaklananları alıp kum ekliyorum sürekli. kakalarını da hemen atıyorum klozete.bu standat bi durum mudur acaba gün aşırı yıkama olayı?

gün aşırı kum kabı yıkamak bence çok aşırı bir şey.
benim 8 kedim var, 3 kum kabı kullanıyoruz.
2'si kapalı, biri açık.
çünkü 1-2 tanesi kapalı kapları sevmiyor.

biz de her gün topaklaşanları alıp atıyoruz.
2-3 haftada bir ya da kumu tamamen boşaltıp yenisini koyacağımız zamanlarda (ki bu da zaten 2 haftada 1 falan oluyor) kapları yıkıyoruz sadece.

edit:
bir de, ben de kediebesine katılıyorum.
yani temizlik dendiğinde akla çamaşır suyu gelmemeli.
hatta çamaşır suyu son derece sağlıksız bir şey.

kesinlikle çamaşır suyundan vazgeçtim. korktum. canım sıkıldı şimdi bugün evi öyle sildim diye.

evde 6 kedi, 2 kum kabı var. 2 veya bilemedin 3 gün topaklaşanları, kakaları temizleyip kum ilave ediyorum ama sonra çamurlaşıyor, daha fazla idare etmiyor yani :(

bu arada belirteyim:

eskiden akkum kullanıyordum.
çok da memnunduk aslında, ama her yere dağılması ve kokuyu hapsetmemesinden bıktık.
ayda 20 lira fazla veriyoruz, silica alıyoruz, mutluyuz.

çamaşır suyu değil de kosla kullanın. onlar da hijyen sağlıyor. çamaşır suyu çok kötü kokar ve kimyasalla hem sizin hem de kedilerin sağlığı için zararlı.

benim kedilerim var. deterjan içine kosla koyuyorum bir miktar.

çamaşır suyunu yeterince sulandırın. şart değilse başka bir yüzey temizleyici kullanmanız daha iyi olur. kontakt dermatit durumuna dikkat ediniz.

ben çamaşır suyuyla silerim. hiç yalamadı. silerkende oturur viledayı izler. temizlik bitince bir de onun patilerini temizlerim bulaştıysa yalamasın diye.

klasik türk kızı evlenme isteği.

bana biraz 'onda var bende niye yok,ben de istiyorum' tadında geldi.

kızlar her ne kadar hemcinsleriyle "süper anlaşıyoruz, çok mutluyuz, birbirimiz için ölürüz" imajı vermeye çalışsa da birbirlerini rakip olarak görürler ve sürekli kıskanma hali vardır. kadınların 30-35'e kadar yolu var ama üniversite'de erkek arkadaşı olmayan kızları okulun son yıllarına doğru yavaş yavaş kimse bana çıkma teklif etmeyecek, evde kaldım korkusu sarıyor...

benim de böyle bi arkadaşım var ama kesinlikle kıskançlıktan yok evde kaldımcılıktan yapmıyor bunu. sadece duygulanıyor. bu kadar yani. ben de saçma buluyorum ancak nedir bu karalama tutkusu.

Karalama nerde acaba?

@dieselsingle2: anlamadıysan birazdan buralar kezban dolacak.

legal seks isteği tamamen evlenmek siklerinde bile değildir.. Yanıyorum bakirelikten olabilir

Bence de seks isteğiyle alakalı veya tamamen kıskançlık kaynaklı ilgiyi üstüne çekme isteği de olabilir. Ama tahminim rahat rahat seks isteği yönünde. Yoksa insanlar niye evlenme meraklısı olsun anlamış değilim.

kezbanlik

varoşluk..başka bir açıklaması yok..Eğitim fakültelerinde de o varoş kızlardan tonla var.Her gün bunlara tahammül ediyorum ya beynimi sikeyim.

daha dün anneme bize görücü görmek istediğini söyleyip (sormayın böyle de taşralıyız)
aa sizin kızlardan hiç biri mi öğretmen deil, biz öğretmen olan var sanıyorduk diyen yurdum teyzeleri varken "oğluma öğretmen kız bakıyorum" modası asla bitmez
kısacası sırf ideal gelin adayı olmak için bile öğretmenlik okuyan hatunların olduğu bi memlektteyiz ki o teyseye bu gelin normal son derece anlaşılır. son sınıfta olanın bi üst modeli "devlete de atandım hala görücüm yok" modeli bu yüzden ağlayanı da biliyorum.

egitim fakültesinin son senesi rıfki senesidir, kim kimde kalirsa onunla evlenir ki eskaza birisinden birinin tayini iyi bir yere cikarsa eş durumu tayini yaptirabilsinler.

Nişanlıyken kiraladığımız evin mutfağını yapan iç mimar kız önce bizi biraz konuşturup , sonra resmen ağlamaya başlamıştı. Ben de ilk iki soruyu (ne zaman evleneceksiniz, çalışıyor musunuz) "her halde ne zaman teslim edeceğiyle ilgili" ya da "parayı alıp-alamayacağını anlamaya çalışıyor herhalde" diye ciddi ciddi cevap vermiştim. Üçüncü soru (nereden tanışıyorsunuz) garibime gittiydi de "Türk halkımın haddini bilmezliği" örneği olarak görüp detaysız cevaplamıştım. Kız ağlamaya başladı karşımda, eşimle kalakaldık. Aynı şey emlakçıda da olduydu. O da nişanlıydı biz kiralık ev bakarken. Daha sonra ev satın alırken de aynı emlakçıyla çalışalım dedik. O sırada ben hamileydim. Konuşuyoruz böyle "bak kaç sene oldu, o evi bize siz bulmuştunuz, hadi şimdi de bizi evlendirin" diye kız meğer nişanlısından ayrılmış o dönem içinde önümüzde ağlamaya başladı. İnsan çok kötü oluyor. Dahası gözü kalacakmış gibi hissediyor. Sebebi sinir bozukluğu bence.

sebep: yıkanmış beyinler, koşullanma
mana:yok

dindarların düşük zekalı olduğunu düşünmüyorum.
böyle düşünenlerin düşük zekaya sahip olduğunu düşünüyorum,

arkadaşım verdiğin link ingilizce.hani belki yanlış linki vermişsindir diye söyleyim dedim.

ayrıca seni şuraya yönlendirmek isterim: tr.wikipedia.org

not:dindar falan değilim.

dindar insan araştırmaz tek kaynagı kutsal kitap tır zeki adam araştırır sorgular

tam olarak cevap olmayacak amma biraz önce başıma geldi. tartışırken al bak kuranda öyle bir şey yazmıyor yanlış yapıyorsun dedim. cevap olarak amma bizim hoca var o öyle söylüyor dedi. şimdi bunu diyen şahıs matematik mühendisi. IQ'sü falan gayet yüksektir amma nasıl bu hale geliyorlar anlamıyorum inandığı dinin kitabına değil hoca ya inanıyor. ayırca içlerinden çok zeki olanlar çıkabiliyor amma akıllı olanı görmedim sonuçta zeki olmak ile akıllı olmak farklı şeyler.

gene not edeyim üstün zekalı bir arkadaşlar için: benim görmemiş olmam olmadığı anlamına gelmez benim karşılaşmadığım anlamına gelir. siz karşılaşmışsınızdır onu bilemem.

Çok saçma bi teori. Bürsürü din adamları var bitirmedikleri okul kalmamış. Sen şimdi o adamlara yobaz diyorsun resmen. Ayrıca bütün bilim adamları da ateist değil her halde. Ben şunu anlamıyorum biz allah deyince yobaz oluyoruz tanrı deyince cool oluyoruz. Sorun burda.

son zamanlarda duyuruda birileri çıkıp dindarlıkla ateizmle ilgili atıp tutmaya başladılar. her iki taraf için provakatif hareketler olduğunu düşünüyorum.
Bari burayı dindar -ateist çatışması ortamına çevirmeyin.

Kesinlikle katılıyorum.

hayatımda bunun kadar sikko bir iddia duymadım, gülen cemaatinin 50 milyar dolarlık şirketlerini aptallar yönetebilir mi sence ?

Bir kiş de soruma cevap vermedi ki cevapları tikleyeyim.

@xsades: Cevabın "Kırmızı" demekle eşdeğer. Neye evet?
@basond: İlk cümleyi okudun, bunu sormuyorum.
@error522: Elbette zeki dindarlar da vardır. Ama ben "zeka vs. dindarlık"ı konu alan bir araştırmayı paylaştım. Zaten özel olarak Müslümanlık'la bir derdim yok.
@bluebey: Sen "dindar" ile "zeki"yi karşılaştırdın, ama bunlar aynı kişi olabilir. Doğru karşılaştırma "dindar vs dinsiz" yahut "zeki vs aptal" olmalı.
@sivil admin: Teori değil, araştırma sonucu sunuyorum.
@gates: Ortalamadan bahsediyoruz. Ayrıca iddia değil, araştırma sonucu. Ona cevabımsa; (bu noktaya gelmesini istemiyordum ama) çoğunlukla aptalları yönettikleri için öyledir.

düşük zekalı değilde cahil olduklarını tahmin ediyorum araştırmadıkları için.

@gates

Bu tarz bir üslupla konuşmak hiç hoşuma gitmez ama dayanamadım.

Ulan beyinsiz sen onların dine inandığına gerçekten inanıyor musun ?

Başlıkta belirtildiği inanan aptalların sırtından topladıkları paralarla o zenginliğe ulaştılar ki bence yaptıkları çokta mantıklı.

dinler belli dogmaları kabul etmek üzerine kuruludur.
dinin zekayı körelttiğini düşünmüyorum, ama bu dogmaları sorgulamadan kabul etme eğilimi diğer şeyleri de sorgulamamayı beraberinde getiriyor bence.
bu yüzden sorgulamayan, eleştirmeyen insanlar ortaya çıkıyor.
bunu dindar insanların hepsine mal etmek saçma.
dindar olup sorgulayan insanlar da vardır. ama ne kadar sorgularsan o kadar dinsel dogmalardan kurtulup dinden uzaklaşır insan.
eğitimsiz insan da sorgulamayı vs öğrenmediği için dogmalara inanmaya daha elverişli oluyor ve bu yüzden hem daha dindar hem de dini yanlış bilen yobazlar ortaya çıkıyor.
bence.
ama bu tür şeyler hiçbir zaman tek nedene bağlı gelişmez. zeka dediğin hem genetik hem de çevresel koşullardan etkilenir. çevresel koşullar sadece eğitim değil.

Zeka, iQ kavramlarının oluşmasında/gelişmesinde çevresel faktörler de etkili. Bu konuda yapılan araştırmaların cogu bu tezi doğruluyor.

Dine inanan insan da gerek icinde bulunduğu cevre, gerek dogmalar sebebiyle araştırmamasi/düşünmemesi sebebiyle daha az zeki olabilir.

öyle bir genelleme yaparsan zaten ortamın ebesini ağlatmış olursun. dindarın zeki olanı da var olmayanı da, zekinin dindarı da var dindar olmayanı da.

dogmatik düşünceden oluyor

zeki biri olup iş dini konulara gelince mantığın şalterini indiren insanlar da var. ben bunu yetiştirildiği ortamdaki korkutulma vb. şeylere maruz kalmalarıyla açıklıyorum. istatistiğe vurduğunuzda belki günümüzde bilim adamları içerisindeki ateist - agnostik oranı yüksektir ama bu zekanın dindarlıği etkileyen tek faktör olduğunu göstermiyor.

yahu böyle bir çıkarım yapabilmek ve bunu ciddiye almak için öncelikle aptal ya da önyargılı olmak lazım.

ayrıca dini inancı çok olup da ateist olan, ateist olup sonradan dindar olan insanlar var.
peki bunlar önceden çok zeki olup, sonradan mı geri zekalı oldular?
ya da önceden geri zekalıydılar bir anda zeki mi oldular?

dindarlıkla dindar görünmeyi de karıştırmamak lazım. "e şu mevkilerde, pozisyonlarda şöyle dindar adamlar var, onlar gayet zeki adamlar" demeden önce, onların dindar değil, dindarlık ayağına tutunup kesesini dolduran üç kağıtçılar olma ihtimallerini de unutmamak gerek...

ezberleri iydir kuran hadis vs. ezbere dayanir ilgi de olunca ezberi gelisir bizim sistem de ezberci bir sistem oldugu icin bu kisiler elekten daha kolay gecmis olup daha sonra vasat gorunebilir.

zeki adam heryerde zekidir cunku fiziksel birsey bu zaman gore egismez agir alkol ve uyusturucu gibi beyni cokerten aliskanligi yoksa ntabii

@errror522, hocam verdiğin link said nursi yi bilim adamı olarak gösteriyor :D
reform sonrası neler yapmış bu dindar bilim adamları bir de buna bakmak gerek.

1) bir ateist olarak ateistler arasinda da en az dindarlar arasindaki kadar beyinsiz oldugunu dusunuyorum. yani ateistlerin de dindarlarin da cogunlugu gerizekalilardan olusuyor.

2) ama butun onyargilarimi bir kenara birakarak tanisdigim veya okudugum insanlar arasinda goruslerinden, dusuncelerinden en cok etkilendiklerim buyuk oranda ayni zamanda ateist oluyorlar.

3) zeka=iq onkabulu anlamli bir sonuca varmayi engelleyecek olcude yuzeysel.

Cok yonlu bi konu. Genelde siyasi tartışmalarda değinildiğinin aksine kısır degil başlı başına bir mevzu.
ben biraz verilen cevaplara gore konusayim.
Din bir dogmadır, dindar adam sorgulamaz diyenler özellikle islamin oku emrini ve ilmin her inanana farz oluşunu bilmiyolar mi cidden?

1.din zekayi geriletmez. aksine yukarda dedigim gibi araştirmayi teşvik eder.
2.buna nereden variyorlar? Müslümanlar cahil diye. Lan bu müslümanlar tembel ve egitimsiz diye din neden bağnaz olsun? Tarihteki Semerkanttan hiç mi haberiniz yok?

@long live rock n roll, xsades IQ seviyenizi ve neler ürettiğinizi hangi zikime katkınız olduğunu çok merak ediyorum

@bluebey neyi sorguladın mesela neyi zekanla düşünerek buldun

muhakeme dene birşey var ya da sentez ve de yorumlama bir olay olurken diğer bir hadise ayete bağlama bunalr sanırım zeka ile olur

kendisini her ne kadar sevmesem de Cübbeli Ahmet hem bilgisi hem de esprileri ile zeki biri oldugunu düşünüyorum sadece

@grimer asıl cevap sana geliyor bu soruya cevap yazmayacaktım ama senin yazdıgını förünce dayanamadım diğerlerine de bir iki laf edeyim dedim. bu üslübu kullanmak istemezdim ama mal mısın yoksa başka bir ihtimal yok kesin malsın. örnek; okullar vasıtası ile yaptıkları ticaret organizasyonunda rahberlik yaptım en son katıldıgım afrika zirvesi 2 milyar dolar idi, tercüman arkadaşımın tek bir iş oalrak bağladığı iş 1 milyon dolardı. rakamalrı algılayabilecek kadar kapasiten var mı bilmiyorum da anlatayım dedim. b bahsettiğim sadece afrika idi. Burada sıradan küçük esnaf iken özellikle Türki cumhuriyetler deli para kazanan insanlar var. onu da geçtim sıradan bir esnaf iken (şahidiyim küçük bir konfeksiyon sahibi tanıdık sırf sadece okul üniformalarıı basarak bir dünya para kazandı) birbirlerini destekleyerek büyüyn insanlar mı ararsın. hani yardım edip ama karşılıgında da iyi para kazanan insanalr mı dersin. sonra eğitimdeki başarıları bankacılıkta başarıları medyadaki başarıları.. birbielerine iş bulurken kollamaları.. bak dini hiç birşey anlatmadım herşey maddi idi. bütün bunları görerek bu yorumu yapman hakikaten mal oldugun düşüncesini oluştrdu bende.

genel:
çevrenizde dini bilmeyen cahil bir dünya insanı görüp de aha din bu, zekalrı bu kadar diye yorumlamak ne kadar zeka oldugunu göstermezmi?

bir de din derken sadece İslam değil diye düşünüyorum. mesela dünyada hakim güç yahudiler vs, hristiyanalr diğerleri bunları da dindar olarak düşünürsek zeka karşılaştırmasını yeniden yapmanız gerekir.

bir de din kelimesi geçtiği yerde içinizdeki pisliği kusma gereği duymanız yorumlarınızda görünüyor. sakin olmak lazım. bahsettiğin zekayı göstermek lazım

Birincisi zekanın iq gibi stanford binet tarzı standardize edilmiş bir kaç testle ölcüldügûne hala inanmıyorsun değil mi? Hayır yani bilimadamları stanford binet tarzı testleri geride bırakalı bir kaç yüzyıl oldu.

ikincisi zeka nedir? Zeki kime denir? İçinde bulunduğumuz yy da zeka genel olarak yeni durumlara hızlıca uyum sağlama kapasitesi olarak ölçülür. Yukarıda bir arkadaşta ezberi itin götüne sokmuş. Ezber çok kötü birşey değildir gençler. Aksine insan beyni bir kerede ne kadar çok parça şeyi ezberleyebiliyorsa yeni durumlara karşı kendisini de o kadar çabuk adapte eder.

üçüncüsü zeki insanlar ateist oluyor teorine. Bunu ciddiye almak bile saçmalık aslında da neyse...ben aldım bak. Dünyanın ve evrenin bir tanrı tarafından yaratıldıgına inanan bir adamın aptal, inanmayan bir adamın da zeki olabileceği yargısını nasıl yapıyorsun onu da anlamadım.

sonuncusu avrupa rönesansına, reformuna bak. Aydınlanma çağına bak. Çoğu dindar adamlardır kayda değer yenilikler getirmiş adamlar. İslam dünyasında da.

seyyar satıcı' ya tik atmalısın.Zeka dediğin şey seninle aynı fikirde olanlara tik atmak mı? :)

soru sorup sadece kendi isteklerinize göre yani "evet öyledir" diyenlerin cevaplarına tik atmışsınız. bu da duyurunun ne kadar tarafsız olmadığına bir işaret.
şahsi görüşüm, bir ilişki yoktur. siz ateist bilim adamlarını gösterip bakın, dindarların zekası düşük derseniz, başka birisi de müslüman bilim adamlarını gösterir ve bakın dindarlar daha zeki der.
dini olanın olmayana, olmayanın olana karşı bir fiziksel ya da zihinsel üstünlüğü yoktur. bunu konuda en çok hassaslığı, insan hakları konusunda ayrımcılığa uğrayan ateistlerden beklerdik ama onlar da bu yanlışın içinde, yalanın tarafı olma peşinde.

ben yemek yiyorum. Eğer müzik dinleyerek ders çalışmıyorsan müzikte dinleyebilirsin.

yiyip içme
çeşitli esneme hareketleri
mastürbasyon
hiçbir şey yapmamak
vs.

bende çoğunlukla boş boş tavana veya duvarlara bakarım anlamsızca

kızıldan ziyade turuncu olur.
kızıl olması için içine başka şeyler karıştırmak gerekir. ki oda bilinen şeyler olsa bile deneme yanılma ile bulunur.
bir de kokusu pek sevilmez.
boya çıktı mertlik bozuldu zaten. kınayı hatırlayan gelsin.

saçlarında beyazlar çıkmış olan bir kadının en yapmaması gereken şey saçlarını kızıla boyamak ya da kına yakmaktır. tek tek olunca güzel görünmüş sana o, yoksa bok gibi olur, elektrik teli gibi bir turuncuya dönüşür ıyyy

2 yıl önce tkp'ye oy veriyordum. sırf az oy alıyorlar diye. son 2 yıldır gidip oy kullanmadım hiç.

hiç birinden adam olmaz. hepsi aynı bok.

oy vermemekten daha iyi olduğu için kullanıyorum.çünkü birinde istediğim partiye oy verme imkanım %1 ve üzeri ise diğerinde %0.

çünkü bu ülke bizim ve bizler olmasak kimbilir ne halde olurdu. bir oy veriyorsun, gelişmelere bakıyorsun, yanlışsa diğerine oy veriyorsun. karşındaki insanı bile tamamen tanıman imkansızken, bu konuda mutlak bir gerçek olduğunu düşünmüyorum.

ucan spagetticanavarı +1
ülkedeki tüm siyasetçilerin hiçbirine güvenmiyorum ve sevmiyorum da.
kötünün iyisi olsun diye veriyorum.

kullanmam asla. hiçbir saçmalığa dahil olmuyorum süper olay.

icyerel ve ulusal seçimlerde durum değişir, yerel seçimlerde yapılan icraatlere bakarım, görev süresince neler değişmiş..
ulusal seçimlerde ülke menfaatini düşünürüm

muhakkak oy kullanırım, beni yönetecek kişiyi başkasının seçmesi saçmalığına ortak olamam

Sorumsuz ya da tuzu kuru olan adam oy kullanmaz. 3 ay işsiz kal bakıyım, degil oy kullanmak, bu iktidarin gitmesi icin en sevmedigin partinin reklamini bile yaparsin kapi kapi dolasip.

Dedigim gibi tuzun kuruysa "yeaa hic birine inanmiyorum, hepsi ayni bok" dersin ( Ki AKP taraftarlari, kendilerine oy vermeyecek kitleye bunu empoze eder, kullanilmayan oylar da nasil olsa 1. ye gideceginden yine onlar kazanmis olur) . Hele bir issiz kal ya da mahalle baskisi gor bu fikrin nasil degisir.

Daha da acik konusmak gerekirse, su devirde oy kullanmamak luks ve de dangalakliktir.

Hiçbirine vermedim. Hiçbir anlamı ve değeri yok benim için. Verecek olsaydım AKP'ye verirdim. İhtiyaçları olmadığından vermiyorum.

ucan spagetticanavari ile aynı nedenlerden hiç sektirmeden oy kullanıyorum. oy kullanmazsam bunun sadece iktidar partinin yararına olacağının bilincindeyim. keşke herkes bilinçli olsa, götünü yayacağına bir birey olarak siyasete katılma hakkını (ki bu ülke için haktan ziyade zorunluluk) kullansa diyorum.

oy veriyorum sonra bakıyorum vaatler gerçekleşiyor mu diye.. kısmen gerçekleşenler olur, gerçekten olanlar olur, gerçekleşmeyen şeyler olur, hepsini değerlenirmek gerekli.

sadece iktidar partisi değil muhalefetin verdiği vaatler için de geçerlidir bu. haklarını ne kadar savundu, neleri gerçekleştirdi vs..

sonra seçim yaklaşırken eskiye bakıp vaatler ile crosscheck yaptım mı kararımı veriyorum tekrar.

nasıl emin oluyorum: tek bir "kanal"dan - tvden bahsetmiyorum - haber almam mesela, yeri geldi mi fıratnews e de bakacaksın akit e de cumhuriyete de.. sonuçta akıl var izan var kendi muhakemeni yapıyorsun, dünya görüşün de etkili bir faktör tabi.

gayet de makul bir değerlendirme. oy vermiş olmak için vermemek gerek.

valla son birkaç yıldır gayet mutlu mesut, ülkenin hal ve gidişatından memnun olduğum için şu anki iktidar partisine gönül rahatlığı ile oy veriyorum. kimin ne olduğunu bilmek önemli değil benim için. benim yaşam standartlarımı yükseltecek partiye gider basarım mührü.

nasıl takım tutuyorsunuz? kapalı kapılar ardında kimin ne oldugundan nasıl emin olabiliyorsunuz?

benzer.

takımlar ve partiler, insanlara algılattıkları ile taraftar bulurlar. yaptıkları peşi sıra gelir. takipçileri, bilinmeyenlerini spekülasyonlarla duysalar bile umursamaz veya büyütmez.

Herkes soruya kendince cevap vermeye çalışmış. Herkese eyvallah.

Ben de kendimce cevap vermiş olayım. Oy kullanmıyorum çünkü herhangi bir şekilde iyi niyetinden emin olabildiğim bir siyasetçi tanımıyorum. Olup bitenlere bir anlam veremiyorum. Bu karmaşık güç ilişkileri yumağında kimlerin ellerinin kimlerin ceplerinden çıkacağı bilinse çoğu kişi aklını yer diye düşünüyorum.


Özellikle şöyle memnunum böyle iyi yapıyorum diyenler.
Biricik partilerinize katiyen bir şey söylemiyorum. Hepiniz hepsinin hayrını görün.

Yalnızca herkesi, size verilen "oy kullanma hakkı" nedir ne değildir bir kere daha düşünmeye davet ediyorum.

Herkese iyi geceler.

açıyı bulabilirsin sanırım.

Çok güzel, ama nasıl?

şekil yarım elips değil mi?

D=5 ve d=3 ile çevre yaklaşık 13 geliyor. yarım elips için de yay uzunluğu 6.5 diyebiliriz?

eğer lazımsa; açı 123,9 derece. yarı çap da 2,8333333.. gidiyor.

geometrik olarak nasıl hesaplanır bilmiyorum.

açı ile üçgen formülleri vardı. bir açıyı ve diğer iki kenarın uzunluğunu bilince diğer kenarın uzunluğunu buluyorduk fln.
öyle bir denklemmden açıyı bulabilirsin.

Öncelikle tüm cevaplar için teşekkür ederim ancak,

bu konu cok sevimsiz: Elips değil çember yayı.

elalemin derdi: Açıyı nasıl buldun?

bilgisayarda programa çizdirdim verdiğin ölçülerle, dediğim gibi geo. yolunu bilmiyorum.

senin durumun istisna

geceleri çalıştığın takdirde bu erken kalkma olayından mübah sayıldığını bilmen gerek. zaten dinimiz sabah erken kalkmakta hayır olduğunu söylediği gibi çalışan, üretken olan insanlar içinde bir çok hayır vardır buyuruyor.

o zaman kapitalizmin bu kadar baskın çıkıp geceleri bile insanları çalıştırabileceğini düşünmemişler. haa sorsan senin için geçerli değil der. çıkarlar işin içinden.

geceleri çalıştığın takdirde bu erken kalkma olayından mübah sayıldığını bilmen gerek. zaten dinimiz sabah erken kalkmakta hayır olduğunu söylediği gibi çalışan, üretken olan insanlar içinde bir çok hayır vardır buyuruyor.

erken kalkmanın faydası ise insanı tembellik etmekten alı koymasındandır. bu sebeplede en hayırlı olan namaz sabah namazıdır.

@zenigt

adam zaten gece boyu çalışmıs tembellik etmemiş. erken kalkmanın hayrı insanı tembellikten alı koymasıdır.

(bkz: melatonin )

evet maalesef doğru :( Bir düzene sokamadım ben de uykumu.Ama dinlerde kastedilen bu hormon değil tabi ki.Elektriğin falan olmadığı bir ortamda insanların %99'u hava kararınca yatarlardı ve güneşin doğmasıyla işe başlarlardı.Geç uyanırsan hayata geç başlıyordun doğal olarak ve tembel oluyordun.Şimdiki gibi gece vardiyası falan yoktu.

edit:doğru dediğim erken kalkmanın daha sağlıklı olduğu bu arada.

işlergüçler@ tamam işte tüm zamanlara hitap eden bir din bunu düşünmeliydi diyorum bende yani sadece sabah uyanmanın değilde sadece ne vakit olursa olsun çalışmak hayırlıdır daha mantıklı gibi olabilirdi.

evet melatonin de çok doğru.

melatonin+1

din kısmı beni ilgilendirmez ama bir melatonin gerçeği var.

hatta gece çalışan insanlarla ilgili yapılmış araştırmalar da var.

@zenigt

dünya üzerindeki insanların %90 ı halen gunduz çalışmakta. buda dinimizin tum zamanlarda gecerli olduğunu ve olacağını gösteriyor. ayrıca kişi çalışmasa bile erken kalkmak onu icin daha hayırlıdır.

din zaten geç kalkarsan ya da gündüz uyursan günahkar olursun demiyor canım kardeşim. erken kalkmanın faydalarından bahsediyor. dinin emirlerini yerine getirip sonra bu tür şeylere eğilmek daha mantıklı. yani dine karşı bi ilgin varsa konuya erken kalkmaktan değil, emir ve yasakları öğrenmekten ve uygulamaktan başlamak daha mantıklı.

Google maps downloader ile istediğiniz bölge için haritaları indirip, tek bir büyük resim haline getirip, sonra da o resimi ozalitçide o dev yazıcılardan bastırabilirsiniz.

bölge bölge autocad haritalarını birleştirip de ypabilirsin.
ama çok ama çok uğraşırsın.

Hayat bu kadar zor değil.

Çek kenara, "söylemek istediğin bir şey var mı" de. Söylesin.

çok mu çirkin?

edit: bok gibi mi?

seviyorsa çağır konuş bence

abilerini çağır. kızı dövsünler.

erkek adamsın,dön konuş belki farklı birşey vardır.korkma olum kız o kız yemez

Bobreklere dikkat et.

sevgilin varsa okula çağır, bir iki sarıl öpüş vs.

sevgilin yoksa manyak mısın hacı ne güzel kız kendi gelmiş.

ver +1
çok mu çirkin? verilmeyecek gibi mi?

kızın gideri var ama roller değişince elektrik alamadım ben.

:D Seni çok iyi anladım. Ben üniversite hazırlıktayken bi tane kız sapıklık derecesinde bana sarmıştı. Hatun bizim sınıfta takılabilmek için kızlardan tekiyle arkadaş oldu, her ders sınıfa girip kızın omzundan beni kesiyodu. İnanılmaz rahatsız oluyodum geriliyodum bildiğin. O kızın tavırlarını gördükten sonra bi daha hiçbi kızın peşinden koşmadım :) Ama şu anki kafam olsa direk selam verip işime bakarım :) Azcık gideri varsa sen de aynı şeyi yap :)

sonra kız ilk adımı atsın der durursunuz.
git konuş işte. beğenmiş seni takip ediyor.
kızlardan daha nazlısınız ha.

sik onu

şaka bi yana sik onu.

cidden şaka bi yana git söyle hacı "böyle böyle kusura bakma elektrik alamadım senden" diye.

kalbini kırmaktan korkma. Gün gelir aynısı olursa tekrar tekrar çekinerek kaçmak zorunda kalmazsın. Yüzsüz olacaksın yüzsüz. Yeni nesil kızlar insanlıktan anlamıyor.

otonom ve mukon+1
işini gör diyenler iğrençsiniz ibneler, kızın sevişmek istediğini nereden çıkardınız? hoşlanıyor ya da aşık oldu belki.
hayırdır bir şey mi söylemek istiyorsun de çekinmeden yüksek ve kararlı bir sesle. kesin daha beter aşık olacak :)) ama en azından yüzsüz gibi rahatsız etmez.

ahaha atmosphere + 1

Amazon.co.uk'e girince zaten bir suru hediye secenegi cikiyor, hem gumruk derdi de olmaz. Kredi kartiyla alirsiniz, direkt gider.

gümrük olayını aştık böylece, eyvallah. ama ne tür bir şey almalı?

deneysel kutular var. öyle bir şey alabilirsin. ecnebiler sever öyle şeyleri.

illa kendiniz mi yapmalısınız? harika sonuçar veren kil maskeleri satılıyor. iki farklı markanın ürününü kullanıyorum. çok memnunum.

güvendiğiniz bir aktara bakabilirsiniz.
onaylısını bilemiyorum.

Dermokil'in maskesini kullanıyorum, memnunum ve fiyatı da çok uygun.

aktar+1
bir ihtimal ekolojik pazarlarda bulabilirsiniz ama küçük bir ihtimal.

her aktarda var yalnız ben birkaç kere iğrenç bir kokusu olan kile denk gelmiştim. mutlaka sor alırken.

aktarlarda 1 lira ya paket halinde satılıyor. ben farklı farlı alıp denemiştim.

(bkz: Galip Gürel)

ebru gündeş, tuğçe kazas gibi referansları var. bir kere gideyim dedim, muayene ücreti 120 euro diyince vazgeçtim.

sahrayıceditte kendi doktorum var önerebilirim. yaşın daha artmadan başlaman lazım. yaş geçtikçe zorlaşıyor.

her üniversitede aynı olmamakla birlikte genelde fakültelerde çok fazla kişi sırada olduğu için çok aciliyeti olan -dudak damak yarığı gibi- bir durum olmadığı sürece bir kaç yıl sıra bekletmeden kimseyi tedaviye almıyorlar. 18 yaşın üstünde de zaten sgk ortodontik tedaviyi ödemiyor.

ben de 22 yasında başladım tedaviye.özlem mazlumoğlu nu öneririm.işini hakkıyla yapan saygın bir ortodontist kendisi.

ben de 22mde başladım =) hiç dert değil rahat ol. doktorumdan çok memnunum. istanbulda bi kaç farklı yerde çalışıyor. sanırım çoğu avrupa yakasında. istersen telefon numarasını verebilirim.

maddi açıdan çok sorunun yoksa korkmaz sayınsu'yu tavsiye ederim.
bana da buradan tavsiye etmişlerdi, çok memnun kaldım.
(ben de 21 de başladım. çok aşırı bir bozukluk yoksa sorun olmuyor. süre biraz daha uzun sürebilir sadece.)
(anadolu tarafında bu.)

uyanıkken yatakta kalma süresi/yatak keyfi gibi geldi bana.uyanınca yataktan çıkmalı.

gece belini üşütmüş olabilirsin.
sıcak su koy, masaj yap, birkaç gün zorlama, terz hareket yapma vs.

Cüzdanı arka cebinde taşıma, sırt veya omuz çantalarını sürekli aynı omuzunda taşımamaya özen göster ve düzgün mekik çekmenin yolları ile alakalı internette video'lar izle.

Hyperextension hareketini programına dahil et:
www.jumpusa.com
upload.wikimedia.org

güzel olmuş, yakışmış fln de ama çok abartarak deme.
eskiden çirkin miydi moduna girmesin:)

"Çok doğal duruyor" de :)))

aa inanılmaz değişmişsin. bi burun insanı bu kadar değiştiriyor mu ya falan de. orjinalinde çirkin bi insan olduğunu yüzüne vur içten içe.

güzelliğine farklı bir hava katmış, de.

Dogal+1

bende de var. ablama bile kızarım. ama genel olarak paylaşma problemim var diyemem. normal yani bu davranış, değilse bile yalnız değilsiniz.

bende de var. hatta okunmuş gazeteyi okuyamamak derecesinde.

ilk kullanımda haklısın da eğer sorduysa sen de kullan dediysen ne yazık ki haksızsın. milletin kullanmasını istemiyorsan odanda sakla.

internetten cep telefonu aldigimda sehir disina cikmam gerektigi icin kargo paketini dahi acmayin ben acarim diye delirmisligim vardir.

@mistreated: odamda zaten, çekmecemde duruyor her şey. kullandığım diğer kalemler bir köşede diğeri başka bir köşede duruyordu. daha önce sorduğu zaman kendim veriyordum zaten. ama ben yokken açıp kullanacağını düşünmemiştim.
ama insan bakınca hiç kullanılmamış şeyi anlamaz mı? salak olmak gerek.

aldigim gazeteyi benden önce biri okudu diye yirtmisligim var hic okumadan. bende bu kitap ve dergilerde bile var.

beni çıldırtan bir şeydir.
bu yüzden bir insanla aramı çok ciddi şekilde bozabilirim.
sen evdeyken senden izin isteyip kullanması bir derece, ama sen evde yokken nasılsa izin veriliyor diye odana girip, çekmeceni açıp, arayıp bularak kullanması başka bir şey.

ki üstelik makyaj malzemesi kullanmak isteyen insana da ayrı gıcığımdır.
divit'in dediği gibi hijyen konusu da var çünkü.

edit: bence "tamam, kullanabilirsin lazım olduğunda, ama ben yokken lütfen odama girip alma" diye ciddi bir çıkış yapmalısın.
bozulursa da bozulsun.

evet var. kardeşimle çok kavga ederdik bu yüzden:)
ama makyaj olayında evde olsan bile, neden izin veriyorsun onu anlamadım. makyaj malzemesi başkasına kullandıırılmaz ki. ben kibarca malesef makyaj malzememi paylaşamam diyorum, isteyen arkadaş olursa. işte kişisine göre açıklarım belki, senin gözünde birşey varsa bana, bende varsa sana geçer şeklinde bir şeyler söylerim. bu güne kadar alınan olmadı ya da belli etmediler.
belli ki sen de ciddi kafana takıyorsun, hemen söylemeye başlamalısın. kalemi kullanıcaksan eğer iyice aç, o kısım gitsin tamamen.

malesef aynı sey bende de var, ama ben normal diyemiyorum:/

belki o kalemin aynısından alıp ev arkadaşına hediye edersen, mesaj kibarca anlaşılabilir. verirken de "bu kalemden yeni almıştım, beğenmişsin, sana da almak istedim" dersin. :)

her insanda olan brşey o aga ya.. rahat ol defolu değilsin

o dediklerin gözün içindeki sıvıda yüzen şeyler.
herkeste oluyor. odaklanmazsan görmezsin.

(bkz: floater)

retina dejenerasyonu. asker olmak( havacı) gibi bir derdin yoksa yaşamını çok etkilemez.

sigara kahve kendi kendine telle konuşmak vb amaç zman geçirmekse

daha sakin yerlerde tek basima oturuyorum. genelde tek basima taksim'e pek cikmam zaten. taksim dedigin kalabalikla guzel.

tek başıma ben modaya gidiyorum mesela genellikle akşamları. sessiz sakin. moda çay bahçesinde manzarayı izliyorum, mis gibi de geçiyo zaman valla. kalabalığın içinde geçmez ama.

takılıyoruz, mal gibi dolanıyoruz, bira içiyoruz. keyfimiz yerindeyse bi bara girip insanlara yanaşıyoruz vs.

yalnızlık çok değişik bir şey yani özünde. zevkli yanları da var.

Ben "Kahveci Mustafa Amca Jean's"e giderdim Taksim'de yalnız olduğumda. Saatlerce hiç sıkılmadan oturur, kitap okur, defterimi karalar; çayımı, kahvemi içer, tostumu yerdim.

tr.foursquare.com

yalnız dolaşmaktan, kendi düşüncelerine dalmaktan, kimseyle konuşmadan zaman geçirmekten fln zevk alman gerek.
ben pariste tek başıma 1 ay dolaşmıştım mesela. en yalnız gezdiğim zamandı. ama çok zevk almıştım. bir yığın müzeye, pastaneye, vs gitmiştim.
istanbulda moda-kadıköy arasında çok güzel sokaklar var mesela, sıkılmadan onları gezebilirim.
bağdat caddesini bostancıdan selamiçeşmeye tek başıma dükkan dükkan gezebilirim. cafeye otururum, dondurma-tatlı yerim kahve içerim vs.

10 kişilik masa çok az yerde var, abartmışsın. öyle olan yerde de o masada birinin yanına oturursun, grupça rezerve edilmediği sürece. onun için de tek başına yemek yiyebiliyor olman gerek dışarıda.

kız burcular ile evde olacağız desin.

en yakın arkadaşım merveyle bir yerde kahve içeceğiz desin babasına

arkadaşlar yazdığınız için teşekkür ederim ama ailesi bırakmaz o saatte hemde o gün dışarı felan. Daha orjinal fikirler lazım

tembelse şimdiden ders çalışmaya başlasın gece gündüz. bir iki gün önceden de o günü aptal boşa geçirecek değilim ders çalışıcam diye yolunu yapsın. o gün geldiğinde de akşama kadar anlayamıyorum bu fiziği diye ağlasın. sonra burcu'yu arasın holde bağıra bağıra konuşsun. burcu buna desin ki kızım ben de ders çalışıyorum kazanana kadar yılbaşı neyimize ben sana anlatırım. iyi rol kesecek ama. sonra "anne ben sizle yemeği yerim ama burcu'ya gideyim sonrai yılbaşını seneye de kutlarım nolcak desin. sonra sana gelsin işte. yalnız geri dönemez bu planda. kalacak yer ayarlaman ve bu durumdan da (kız üzülecekse) faydalanmaman lazım.

daha orjinali dizilerde oluyor hacı. kız bayılsın ayy beni yaşam hastanesine götürün ille de oraya götürün desin, sen de orada steteskopu tak bekle, hastayla yalnız kalıcam dışarda bekleyin de. oha. nolabilir ki orjinal. özel bir gün olmasa tamam diyeceğim. ha bak tutucu biriyse cemaat ablası rolünde biri gitsin bugünü günaha girmeden geçirip sonra da test çözeceğiz desin getirsin.

Arkadaslarinda kalmasina izin veriyolar mi normalde?

dışarı çıkmasına izin vermeyecek kadar sıkıysa ailesi çelik don giymeden o evden çıkması zor.Yeni yıl için kurşun geçirmez bekaret kemeri yaptırsın babası

arkadaşlarında kalmasına izin vermiyolarsa ancak 00.00- 00.03 arası görüşebilirsin. tam 00.00 da kızın ailesinin şaşkın bakışları arasında çarçabuk ay havai fişekler patlıyoooo ayayay diye dışarı kaçması lazım. aşağıda buluşur öpüşürsünüz. geri gelince nolur bilemem. ambulans çağırmasınlar da kıza delirdi diye.

Kızın ailesinden olan ama çekirdek aileden değil de kuzen, abi, abla diyebileceği, ailenin güvendiği, yanına verebileceği ama aynı zamanda sizi bu 1-2 saatte idare edebilecek birini ayarlamak en garantisi olurdu ama anladığım kadarı ile o da yok. Bunu yapamıyorsa, arkadaşım diye de çıkamıyorsa, bu kadar tutucu bir ailede zor gibi.
Dershanenin eğlencesi var, herkes toplanacak deseniz aile muhtemelen onu da araştıracak, nerede olacağını, kaç saat süreceğini vs.
Bence o iş yaş.

senden tamamen bağımsız bir şekilde arkadaşlarıyla kutlayacağını söylesin. ( ailesi kimi seviyosa ve nerde kutlanmasına sıcak bakıyosa) arkadaşlarıyla buluşsun ve sonra siz buluşun artık bi şekilde. geri döneceğim dediği saatte dönsün, hatta erken bile olur.

kızın ailesi dışarıda kutlasın. kız da eve arkadaşlarını çağırıp parti yapsın.
sen de partiye sızarsın.
ama anlattığın sıkı ailede zor.
anca bir sonraki sene başka şehirde okuyor olursanız birlikte geçirirsiniz.

yaslar kac?

kız normalde gece dışarı çıkabilen, arkadaşlarında kalan yani geceyi ev dışında geçirebilen bir kız değilse o iş yaş.
önceden ailesini gece 00:30'a kadar süren masum bir arkadaş partisinde geçireceğine ikna edip izin koparabilirse olur.

yılbaşı gecesi kahve içicez falan filan yemez. en iyisi 1,2 gün öncesinden biryerde kalması kızın, arkadaşında falan. sonra o gün arkadaşına söyleyip,ayarlar seninle çıkar.

kızın odasına girmeyeceklerine eminseniz, seni gizlice eve alsın.

toplanın beyler anlatıyorum,

kızı yılbaşı sabahından kaçıracaksın. telefonlar kapalı olacak. istediğiniz boku yiyeceksiniz, en son kız eve dönerken ameliyat kıyafeti oluyor ya hani götü açık olan ondan giydirip eve yollayacaksın. kız ağlayarak böbrek.avi ye kurban gittiğini ancak böbreği kaptırmadan kaçtığını söyleyecek.

kız mervelere gitsin.merveler candır.

mümkün. özeli karşılamaz ama.
devlette de yıl sonraya randevu verilir.

18i geçince karşılamıyor evet, ben tel taktıracağım zaman 18i bitirmeye birkaç ay vardı dişçim özellikle dikkat etti tarih geçmeden tedaviyi başlatmaya.

Geze geze. Bir de google maps.

gezerek +1
bir de otobüs güzergahlarını inceleyebilirsin. biri sana yol tarif ederken otobüs güzegahını baz alıp tarif ederse hergün geçtiğin yolu anlamayabiliyorsun.

kısa yoldan navigasyon aleti almanı öneririm. diğer türlü öğrenmen yılları bulabilir.

Hocam takma o kadar. Bulamadın mı müşterilere sor onlar tarif eder.

gezerek sorarak.

ilk önce hobbit'i okuyup sonra silmarillion'a da geçilebilir.

kişisel fikrim, hobit, yüzüklerin efendisi üçlemesi, son olarak silmarillion okunmalı. her ne kadar dünyanın yaratılışını anlatan kronolojik olarak birinci sırada silmarillion olsa da içinde bir çok ad ve yer geçmesi açısından diğerlerine göre biraz tarih kitabı gibi kalıyor, ilk olarak bu kadar çok farklı isimle karşılaşmak baştan sıkabilir, eğer hobit ve yüzükler okunursa kalan boşlukları silmarillion ile doldurmak daha mantıklı geliyor

silmarillion - hobbit - lotr - güç yüzükleri

normali bu ancak freebird'ün dediği de mantıklı. silmarillion çok ağır bir kitap bitirmek bile bir marefet.

hobbit, lotr, silmarillion.
eğer ilk silmarillionu okursan bitiremeyip diğerlerine hiç başlayamayabilirsin.
hobbiti sonra okumak gerçekten fark etmiyor ama lotrı yeniden okumak isteyebilirsin sonra.

silmarillion 6.45 tarafindan eksik basildi, sonundaki "guc yuzuklerine dair " kismini ayri kitap olarak bastilar. ithaki baskisi nasil bilmiyorum. yani "guc yuzuklerine dair"'i atlama kitaplari okurken.

karlı ama güneşli havalar olur. çıkar bence de. çeliklemek denir eskiden doğduğunda buzlu suya sokarlarmış da tabi o uç bir örnek :) yine de bu dünyada yaşayan bir canlı olduğuna göre bu dünyayla temas etmesinde bi sakınca yok bence. tbi çocuğu al burnunu karlara, çamurlara sürt, ensesinden kar dök demiyorum. normal sakin bir gezi. zaten yeni doğmuş dediğinle bir yaş altı dediğin çok ayrı kavramlar. 10 aylık bebekler yürüyebilir, konuşabilir, artık birer bireydir. kendi bile çıkıp karda oynamak isteyecek hale gelmiştir zaten. hepsi değil tabi bazı bazı.
neden benim aklıma böyle sorularda aşırı kötü şartlarda doğup yaşayabilen insanlar geliyor ki? afrikadaki çöp dağlarında doğup büyüyen çocuk nasıl yaşayabiliyor yarabbim.

rusyada yapıyorlar sanırım onu. ya da böyle çok karlı, soğuk ülkelerde. o kadar soğuğa dayanabilmelerinin sebebi bu olabilir. sobalı odadan diğer sobalı odaya giderken bile battaniyelere sarılarak götürülen nesil olarak, bağışıklığımızın güçlü oldugu söylenemez.

finladiyada gördüm daha 20 günlük bebekle karda kışta geziyolardı. ha ama onlar genetik olarak kara kışa dayanıklı zaten, ayrıca öyle yapmalılar ki çocuğun bünyesi alışsın. hayatının 4te 3ünü karla kaplı geçirecek. nitekim 3-4 aylık olduktan sonra korunaklı bir şekilde açık havada-balkonda vs uyutuyorlarmış ki iyice alışsın.
bırak karı soğuğu, bizse 40ı çıkmadan, kapıdan dışrı çıkarmayız.

bence -ki ben çocuğum olduğunda öyle yapacağım- iyice giydirip dışarı çıkarmak gerekir ki alışsın. ha bu demek değildir erzurumlular gibi buzlu suya sokup çelikleme yapalım.

cocuk kırkını gectiyse, cıkar gez dolaş birşey olmaz

Ben kendi çocuğumu çıkartıcam valla. 500 derecelik evlerde hapis tutuyolar ufacık çocukları sonra en ufak bir şeyde aman bizimki hastalandı. Sanki erzurumda yaşayan bebekler soğuktan donarak ölüyor amk.

annem beni çıkarmış, karda leğen içinde kaydırmış fln.
sonra zatürre olmuşum.
ama hayatımda başka hiç ağır hastalık geçirmedim o ayrı. ama bu yüzden olmayabilir o da ayrı.
çıkaracaksan bile çok uzun kalmamalı.

Zaature olur cikartma

cesaret kırmak gibi olmasın ama apartman dairesi için çok uygun değil saydığınız cinsler.

apartman dairesine uygun olmamasının yanısıra daha önce köpek bakmadığınızı tahmin ediyorum. eğer yanılmamışsam saydıklarınızdan golden dışındakiler ilk defa köpek bakacaklar için hiç uygun değil.
sibirya kurduna tr'de bakmak hayvana eziyettir. buzu güneş altına koymak gibi bir şey.
alman kurdu iş köpeğidir. günde en az 2 saat egzersiz yapması şarttır.

golden alabilirsin bak. ya da labrador fln. ki bunları yetişkin olarak da yavru olarak da barınaklarda bolca bulabilirsin.

eğer köpekle ilgili bir hedefiniz yoksa (iş köpeği, arama kurtarma köpeği, şov köpeği, çeşitli köpek aktiviteleri ve yarışmaları vs.) köpeğin cins olması hatta safkan olması bile önemli değildir.

köpek köpektir.

sadece itaat seviyesi icin bile golden alinabilir ancak daireniz kucukse bu karari yeniden gozden gecirmek isteyebilirsiniz. bir de daha once kopek bakmadiysaniz soyleyeyim. hayatiniz tuy olur. o kadar cok tuy ki oyle boyle tuy degil o derece tuy yani. nasil anlatacagimi bilmiyorum, cok tuy :( sirf bu sebepten labradora yonelebilirsiniz, en azindan tuyleri kisa, daha az kokuyor ve bence cok daha guzeller. itaat belki goldendan birazcik daha dusuk olabilir ama her sekilde cok eglenceli hayvanlar, hele ki iyi egitirseniz pisman olmazsiniz diye dusunuyorum.

Petşoptan köpek alma sahiplen bence madem bakıcaksın daha faydalı be anlamlı olsun birsürü barınak var

Bence olucaktı o be *

günde 2 kere dışarı çıkıp gezdirebileceksen, 2-3 saatini ayırabileceksen bu hayvanları besleyebilirsin.
bunun dışında alman kurdu da en az golden kadar çabuk öğrenir, hatta daha çabuk öğrenir.
gündüz evde olamayacaksan, köpek yalnız kalacaksa akşama kadar, bence köpek alma.

bunlarin hepsi bahce kopegi maalesef.
sibirya kurdu ilk kez kopek besleyecekler tarafindan tavsiye edilmez. biraz baslarina buyruk ve zor egitilirler
alman kopekleri psikopat derecede akillidirlar, fakat oyun oynamak hayvan icin bir doyum kaynagi degil. kendisi bildigin gorev hayvanidir, bir gorevi yapmaktan hoslanir. cocuklarla iyi gecinir.
golden ise otistiktir. akilli ama daginik dikkatli. cabuk ogrenir. cocuklarla iyi gecinir. egitimi kolay, bakimi zordur taramak filan lazim hep. evin amina koyma potansiyeli cok yuksektir. evi temizlemekten helak olursunuz. hele ilk alti ayinda uyutmaz.

rusların vodka ile limonu bir şekilde karıştırıp beklettikleri bir içkileri var. onu evde yapıyorlar.
onun dışında bilgim yok.

2- evet var öyle bir kültür, hatta pek çok rus ev yapımı votka yüzünden öldüğü/sakat kaldığı için yasaklandı diye biliyorum.
eski ev arkadaşım polonyalıydı, orda hala köylerde ev yapımı votka yapılıyor. özellikle düğünlerde falan yapılıyor ucuza geldiği için.

olmaz tabiki illegal bi durum benim moldovyalı arkadaşlarım evde tekila votka yapıyordu tadı da ağır ama güzel oluyordu

kış aylarında outdoor ortamlarda viski, kanyak harika oluyor.

içki matarasında şarap fln saklamaz zaten kimse.
konyak, viski gibi yüksek alkollü içkiler olur. onları da neye koyarsan koy tatları fark etmez.

goldentitan haklı..içki matarasında yüksek alkollü içki saklanır genelde. %40 ve üstü gibi.

makali

makali mi :(

makalinin fransızcasından bişey anlamazsın.

edith piaf dinle sıkılırsan,
zazie olabilir.. rockvari biraz bu ama

www.youtube.com

www.youtube.com

(bkz: yves montand) (gerçi aslen italyan ama...)
(bkz: edith piaf)
(bkz: france gall)

noir desir

garou var, patrick fiori var, bruno pelletier var. notre dame'ın bütün kadrosu... =)

fizy.com
www.youtube.com

1) eserlerin belli bölümü hisse senedi gibi prim yapar. bu nedenle alanlar vardır
2) güç gösterisi
3) gerçekten ilgileniyorlardır

o tabloların asıl alınış amacı yatırımdır.
çok extreme bir durum olmaduğu sürece o tablolar veya sanat eserleri asla değer kaybetmez hatta değerleri artar zamanla.

ve onun dışında neden bu yatırım derseniz?
bir nevi güç gösterisidir kendi içinde de.çevresine bakın ben güçlüyüm,bu kadar param var imajı verir.

yoksa inanın bana o tabloları veya başka sanat eserlerini alan insanların bir çoğu sizden,bizden çok daha cahil sanat konusunda.

şöyle bir başlık var. onu okursan belki fikrin biraz değişir;

(bkz: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi)

doğru sanat eseri çok iyi bir yatırımdır. bu işi yapan simsarlar olur geleceği olan ressamlar henüz aç ve ünsüzken resimlerini yok paraya alırlar zenginlere satarlar(mış). şu anda herhalde aşağı yukarı böyle yürüyordur. bugün ünlü diye taptığımız çoğu ressam ilk meslek yıllarında bildiğin sefildi.
zengin olsam ben de yapardım.

Ben çok zengin olsam kesinlikle bu alana yatırım yapardım. Bu öyle bir şey ki; sanki hobinden para kazanıyormuşsun gibi. Temel prensip, hoşuna gitmeyen şeyi satın alma. Üniversite birinci sınıftayken bir Ayvazovski sergisine gitmiştim. Birkaç tablo da satılıktı. Benim öğrenci param tabii ki yetmezdi ama gayet orta düzeydeki ailemin tüm birikimini topladığımızda tablolardan birini almaya yeterdi, tabii böyle bir şey teklif edemezdim aileme. Çok değil bu sergiden 6 sene sonra tam da gözüme kestirdiğim o tablo 1,5 milyon dolara (yazı ile birbuçukmilyonAmerikanDoları)müzayedede el değiştirdi. Dolayısıyla sadece iç geçiriyoruz.

üstte söylenenlere ek olarak adam koleksiyoncudur, işin fetişidir.
yeterince parası varda topladığı eserlerden galeri yapar, müze açar vs.
paraya sıkışırsa da bir müzeye satabilir.

bir müenin bir sanatçının en önemli eserlerine sahip olmasının kişisel versiyonu gibi. monet müzesini düşün, yalnızca monet eserleri var. monet görmek istiyorsan gideceğin yer orası. ki o müze o eserleri bir sürü ülkeden topluyor. aynı şeyi bir kişinin yapması gibi. bu bir sanatçı olabileceği gibi bir dönemin, akımın eserleri de olabilir.
yine mesela musee l'orengerie var. monetnin dev nilüferler tablolarının hepsi orada. 6 tane. şimdi onlar 5 tane olsaydı, 6.yı inanılmaz bir fiyata almak zorunda kalırlardı. çünkü 5 tane olması yetmez, mutlaka 6 tane olmalı ve sonnuncusu bir başkasının elinde, zaten değerli olan bir şeyi çok daha fazla fiyata satabilir. aynı müzenin yaptığı gibi bir kişi de elindeki koleksiyonu tamamlamak için tek bir parçaya inanılmaz paralar verebilir.

ek olarak eski tablolar bir nevi tarihi eserdir. nasıl ki antikalar pahalı oluyor, bunlar daha da pahalı olur. üstelik bir eşi daha olmayacağı için çok daha değerlidir.

sanat eseri toplamak ve sanatçıları desteklemek tee rönesanstan beri zenginlik göstergesi. o dönemki zengin aileder de belli sanatçılara destek verir, ihtiyaçları olunca da onunla çalışırlardı. michelangelonun medicilerle anılması buna bir örnek mesela.

verebilecek param olsa ben de veririm.

2 yıl sonra duyuru hortlamış :))

contas reklam yapıyor

soğuk suyun içine biraz sirke damlat ve malzemeleri koyup 10 dk filan bekle. sirke en iyi yoldur.

kaynar suyla yikayinca, pert olmuyor mu o rokalar, maydanozlar? merak ettim..

uyku semesi pert olmadan soguk suyla yikiyorum sonra tekrar kaynar su.

Bence kaynar su onları her türlü bayıltır, en azından besin değerini azaltır. Kısa süreli temas olsa bile. Yeşil sebze pek üşenmeye gelmiyor. Ben marul yapraklarını, maydanoz ve roka dallarını akan su altında elle yıkıyorum. İşin bakteri vs tarafına hiç kafayı takmıyorum, o kadar ince düşünürsek öldük zaten.

ot, sebze vb. kaynar suyla yıkanır mı allah aşkına?
en doğrusu sirkeli suda bekletip, akan suyla yıkamak.

çiğ yenecek sebze kaynar suda yıkanmaz.
sirkeli suda bekletip süzgeçteyken akan su altında topluca yıkayabilirsin.
ama en iyisi akan su altında tek tek yıkamaktır. sirke şart değil, çok topraklı olmadığı sürece.

şu sirkeli suyun oranı ne olmalı acaba?

belli bir oran yok, ama yıkayacağınız şeyi şöyle bir suyun altından geçirin.
sonra su dolu olan derin bir kaba koyun.
sirkeyi de üzerinde 2-3 tur gezdirin, bekletin biraz.
sonra akan suda durulayın.

tabii ıspanak ve semizotu gibi çok çamurlu/topraklı/kirli olan sebzeler için demiyorum.
yani marul, kıvırcık, göbek, dereotu, maydanoz vs için yöntem budur genelde.

üç sene olmuş hala hediye mi alıyorsun? alma bir şey boşver. bu parasızlıkta.

tatil ısmarlayın.

Çok pahalı bir şey aramıyorum zaten ya, ucuz ama etkili.

Tatil pahalı, öğrenci adamız :(

ne bileyim ya kıza göre değişir. Bana çanta, parfüm alsa meh derim. Ama eliyle bir şey yapsa o daha değerli. Git mesela elinden geliyorsa bileklik yap ciddi düşünüyorsan boncukları diz işte bu ilk tanıştığımız gün bu ilk öpüştüğümüz gün... sonra sen bunu hep tak sana hep uğur getirsin de. gerçi böyle bir hediye de baskı yaratır, yazdıkça böyle bir şey uydurdum. işte biraz böyle değişik şeyler düşünün öğrenciyseniz kadınlar romantizmden hoşlanır plastikleşmeyin, öznel olun.

boncuktan kuş yap kıza.

Bu kendim bir şey yapma fikri bayadır var aklımda ama bileklik tırt. Böyle süs gibi bir şey yapamaz mıyım? Yapabilirsem ne yapabilirim? Böyle hediye yapmalık falan gösteren siteler bilen var mı acep?

(git: 526806)
(git: 526791)

ya zaten öyle bilekliği uydurdum yeteneğin ne bilmiyorum ama şöyle söyleyeyim arkadaşım bir diğer arkadaşıma doğum günü için moleskine defterlerin düzleri var ya onların üzerine desen falan çizdi. yine desen çizebiliyorsan t-shirt bastır. goldentitan+1 kurabiye kutusu yap bacım onu takı kutusu olarak da kullanır. kız arkadaşın nelerden hoşlanır bilmiyoruz ki sen daha iyi düşünürsün.

ben normalde yazarak (skype msn facebook) gayet iyi anliyor anlasiliyordum. sonra direk konusmaya gectim 6-7 ay icerisinde herseyi anlar oldum. espri bile yapiyorum asdfghfg

@allanpoe

herhangi bi kursa gittin mi?

kişinin motivasyonuna, istek ve çalışmasına, kursun kalitesine bağlı olmakla birlikte ortalama 6 ay diyorum bizzat şahsen ben kendim, ingilizce öğretmenliği mezunu olaraktan.

kursa nerede gittiği, kursta öğrendiklerini ne kadar uygulamada pekiştirebildiğiyle orantılı olarak değişir.
eğer türkiyede, bir kursa gidip, sadece kursta ingilizce konuşacaksa 1-1.5 yıl.
(derdini anlatabilecek kadar ingilizceden daha iyi bir hedef koyduğumuzu varsayıyorum.)
eğer ingilizce konuşulan bir ülkede, türkçe konuşulacak ortam yoksa, 6 ay-1 yıl.

inanmayacaksınız 2 3 ay cidden hevesli isen yeter

var hacı,sonuçta en çok bilinen dili biliyorsun.yabancı birisiyle ya da tamamen yabancı bir yerde iletişim kurarken sıkıntı çekmeyeceğini düşünüyorsun.ama kullanmayınca çok bir olayı yok tabi.

kesinlikle var. dünyadaki bilimsel kaynakların çok büyük bir kısmını okuyup anlama yetisi yani, boru değil. ama diğer yabancı diller egoya daha fazla katkıda bulunuyor. hani ingilizceyi herkes bilir ama şunu da bilirsen hayvansın falan.

ingilizce konuşulan ortamda bön bön bakmamak yeter de artar bile.
normal hayatında özgüvenini çok değiştirmez de ortam olduğu zaman, başka bir ülkeye gittiğin zaman, yabancılarla iletişim kurduğun zamanki özgüvenini etkiler.

yok bence.
4 dili anadilim gibi konuşuyorum, bunlardan biri de ingilizce. bundan dolayı kendimi daha özgüvenli hissetmiyorum :/

Eer egitimin türkce oldugu bir unı.de okuyorsan deli gibi oluyor hem de. Sırf 2 yabanci dil bildigim için benden not ortalaması yüksek kaç kisinin stajını kaptım, kaç etkinliğe kabul aldım ben bilirim.

hediyelik olarak kabul edilebilir yerli marka şaraplar sarafin veya kavaklıdere'nin kayra vintage serisidir.

fiyatı 50-60 tl arası.

ne yiyeceksiniz?
kilit soru bu.
makarna mı, kırmızı et mi, tavuk mu, peynir mi, balık mı, tatlı mı?
şarap önerisi istiyorsanız neyin yanında içileceğini yazın.
daha önceki yığınla şarap sorusunda da ne ile yeneceği yazmıyor. onları okudunuz mu?
aynı şarapları her duyuruda tekrar etmekten başka bir işe yarasın açtığınız duyuru.

mesela ben sana kavaklıdere tatlı-sert öneririm. çok güzel hediye olur, ama yemekle içemezsin.

meyvelerdeki şeker fruktoz, işlenmiş şeker glukoz veya sukroz oluyor. ama hemen hemen aynı yere çıkıyor. karatay diyetinde falan baya üstünde duruyordu, fruktoz içeren hiç bir şey yenmeyecek, kuru meyveler özellikle çok fazla şeker içerir falan diye. ama bana sorarsanız, kişisel fikrim günde 1 yenir.

mandalinadan olmaz bir şey. ama abatmamak gerek.

Karbonhidratsız diyetler için mandalina ile diğerlerinin bir farkı yok. Fruktoz da insülini kafi miktarda yükseltir. Diyete uyacağım diyorsan yemeyeceksin.

mandalina yeme sayısını birde sona erdirebileni tebrik ederim.

devlet, devlet, devlet.

özel üniversite (tırıvırı olanlar ocak dışı) yurt hakkı+burs veriyorsa özelde, vermiyorsa mecburen eskişehir.

ben her türlü istanbul derdim.

üniversitesine ve bölümüne göre değişir. daha ayrıntılı bilgi vermeniz gerek.

özel üniversite. bir an için bile düşünme.

devlet üniversitesi; odtü, boğaziçi, itü falan değilse direkt özel üniversite. (ama eli yüzü düzgün bir özel üniversite)

çünkü devlet üniversitesine girdiğin puanla aldığın hizmet "orospu çocuğu siktir git" ayarındadır.
özel üniversitede ise imkanların aşağı yukarı ortalama bir devlet üniversitesinin 10 katıdır.

düşünme bile.

hele radyo sinema televizyon bölümüyse 10 kere istanbul.

devlet üniversitesinde eline kamera geçene kadar muhtemelen mezun olursun.
özel üniversitede ise imkanın muhtemelen daha çok olacaktır ve istanbul olduğu için en azından bu işin piyasasına daha yakın olacaksın.

tekrar ediyorum: devleti düşünme bile.

radyo televizyon okurken çalışma gerektiren bir bölüm olduğundan dolayı, gerek çevre edinme, gerek şehir, gerekse eğitim imkanları bakımından özel üniversite.

kendine güveniyorsan özel. çevrendekilerinin yaptıklarına, yediklerine, siktiklerine ayak uydurabileceğini düşünüyorsan özel. ya da bunlara göz yumarak kendini motive edebileceksen yine özel.

özel ünide senin gibi burslu okuyan, zengin olmayan insanlar da olur.
para ödeyerek okuyanların da hepsi zengin değil.
kendi ayarında birini bulursun.

üniyi de yazsan daha iyiydi, ama ben de istanbul diyorum.

villa doluca neo

neyle içeceksin, onu da yazsaydın keşke.
melen merlot güzel ucuzlardan.

midesi rahatsızdır belki.

barf.

kedilerin ağzı pis kokmaz. Yok öyle birşey

Bence çok normal değil, 2 kedim oldu bugüne kadar birinin hiç kokmazdı, birinin çok nadir kokuyor..

mama kokusudur o. macun falan yedirmeyin hayvancağıza. koklamayın ağzını, onu öyle sevin.

mama kokusu degil, daha farkli bir koku. asilarini hep duzenli yaptiriyoruz, parazitten olmamasi lazim..bundan onceki kedimde boyle bir sorun yoktu. nedendir bilemedim.

-diş-dişeti rahatsızlığı.
-mide rahatsızlığı.
-diş çürüğü.

nedenler büyük ihtimalle bunlardır.

ayrıca goldentitan'a katılıyorum, tedavisini bitirdikten sonra barf'a başlamanızı tavsiye ederim.
ayrıca ağız kokusuna macun tavsiyesinde bulunan ve çürük dişi olmadığı için ağız kokusuna seçenek sunmamış veterineri de acilen değiştirin.

Karaciğer problemi de ağız kokusu yapar ama düzgün besleniyorsa karaciğer sorunu olma ihtimali pek yok. Genelde sebebi parazittir. Mamadan da kaynaklanabilir. Mamasını değiştirin önce (tavsiyem pro plan'e geçin, royal canin benim kedilerde de problem çıkartmıştı) ve parazit tedavisini tekrarlayın. Geçmezse başka şeyler düşünürsünüz.

Ayrıca kedilerin ağzı normalde öyle kokmaz. Kokuyorsa problem var demektir.

mekan kaliteli olursa döner ekmek bile satar. bakın altını çiziyorum yemek kaliteli değil mekan kaliteli olacak.

sadece benden ve benim içli köfte seven arkadaşlarımdan bile kazanabilir :)

ama fiyatlara da bağlı tabii. bence olur ya, neden olmasın? yok çünkü sadece içli köfte üzerine çalışan bir yer.

ayrıca islergucler de çok doğru söylemiş.

zengin bir muhitte açacaksa, mekanı allayıp pullarsa satar kesin. zengin züppeler ve zengin bekar kokoşlar ve conconlar gelip durur oraya bi bok varmış gibi

Elindeki sermayesi iyiyse, her masraf hariç en az yarısını reklama, tanıtıma ayırabilecekse, lezzeti de yerinde olacaksa satar.
smoothcriminal'ın dediği de doğru zengin bir muhitte açacak madem, öyle bildiğimiz "entep işi şark sofrası" tadında olmasın mümkünse, görünümü daha modern, daha sade, minimal döşenmiş vs olsun.
Sonra gelsin "Kızaaam şurda bi içli köfteci açılmış var yaaa, yıkılıyoo"lar, gelsin paralar...
Lokasyonunu iyi belirlerse, ticarete az biraz kafası basarsa tutar.
Hayırlı uğurlu olsun şimdiden.

teşekkürler arkadaşlar,söylediklerinizi kendisine ileteceğim.açarsa sizleri de ağırlarız : )

zengin mühitte satar mı bilmem fakat, insanlarımız genelde yeni açılan bilinmeyen bir yerden yemek alışverişi yapmaz... Kebapçıdan sipariş verir... "Moruk bak bu işte çok para var" tarzı hayal kurmalar genelde hüsran ile biter... Ama yinede siz bana bakmayın... Adam belki süper iş yapacak :D Açarsa çağırın...

bizim ülkede para zengingen kazanılır o yüzden tutarsa neden olmasın.

1-çiğ köftecilerin yüzde 90ı içli köfte satar.
2-içli köfte tadımlıktır, ana yemek olacak kadar doyurucu ve ucuz değildir.
3-dekorasyon falan bence önemsiz, hiçkimse gel içli köfte yemeye gidelim demez, en fazla eve sipariş olur.
4-bunların hepsi benim fikrimdir.

satacak bir konsept yaratırsa her şey satar.
işin püf noktası tüketiciyi almaya teşvik edecek yeni bir fikir bulmak.

yemekleri güzel olan kahveci yapsın reklamını da iyi yapsın çalışan insanların gözdesi olur.

illa ev yemekleri satacam diyorsa eve servis olayını iyi bir şekilde kotarıp yine reklamını (apartmanlara ilan falan koymak, yemeksepetine promosyon vermek vs.) iyi yaparsa tutbilir bittabi.

satar bence. Ama mekan ve dedikoduları önemli.

eğlence yerlerine yakınsa bence içki sonsrası millet yardırabilir.

Hiçbirini. Doğala en yakın tabirinin külliyen kandırmaca olduğunu düşünüyorum.

evde kendi yaptığımızı o meyve sularının nasıl ve hangi meyvelerden yapılıdğını görsen ağzına sürmezsin.

doğala en yakın olduğundan değil ama dimes'in %100 meyve suyu diye sattığı meyve sularından içiyorum ben içersem.

evde kendin bile yapsan meyve suyunu meyveyi yemek kadar sağlıklı değil, meyvede daha fazla lif var, + ısırıyorsun çiğniyorsun ağızda sindirim başlıyor.
ben sık almsam da elite'in litrelik karadut ve yaban mersini suyundan alıyorum.

tazesini alıp sıkmaya üşeniyorum. sabah da içecek soğuk bir şey lazım, ondan sordum.

Ben de hazır tercih etmiyorum genelde. Gerçi benim genel olarak hazır tüketime mesafem var, tat alamıyorum. Hazır çorbalar, etsuyu tabletler, hazır meyve suları, harçlar vs gibi şeyleri tüketemiyorum. İmkanım varsa evde sıkıyorum, yoksa hiç içmiyorum.

paketlenmiş gıdaları almamaya başladığımdan beri içmiyorum.
ama dimes içerdim içtiğimde.
evde kendin sıktığın ya da dışarıda gözünün önünde sıkılanlar en sağlıklı.

Sabah soguk soguk en guzel elma ve nar gidiyor. Kayisi, seftali gibi kivamli seyler tiksinc geliyor şahsen.
Bulursan bir de cappy nin kirmizi meyveleri hakikaten orgazmik bir tat.

üzüm suyunda kavaklıdere.

elite naturel, koruyucu, katki maddesi, ilave su ve seker icermiyor

doğala yakın meyve suyu yoktur içine katkı koruyucu vs madde koymasalar bile çürük meyvelerden yapıyorlar biz de tamek tat gibi büyük firmalara meyve vermiştik zamanında ordan biliyorum

bim jucy alıyorum çok hoşuma gidiyor,
ciddiyim.

windows 7'de böyle bir özellik var zaten?

edit: ben enter'a basana kadar cevap verilmiş bile (:

madem öyle neresinde bi buldurun size zahmet

denetim masası, ekran ayarları, masaüstü ayarları fln.

denetim masası-görünüm ve kişiselleştirme-masaüstü arka planı
buradan kullanmak istediğin resimleri bulup ctrl ile birlikte çoklu seçim yaparsan, en altta resim değiştirme aralığını da soruyor..

nein deutchland yok olm yea.

windows 7 home basic'te o özellik yok. daha üst win7'lerde var

bendeki home premium

olay nedir? merak ettim yahu.

yani aslında belki de mahkemeye çıkmadan önce bu yazıyı silmem gerekiyor fakat, şimdilik dursun. hatırladıkça sinirim bozuluyor.

mertcaka.blogspot.com

zaten böyle bir şey yaparsam kesin haberlere çıkarım.

(bkz: takipsizlik kararı )

sorunun cevabını bilmiyorum ama kadın ciddi sorunluymuş. buna benzer çok öğretmen gördük ne yazık ki.

kanka vicdanını rahatlatmak istiyorsan, o öğretmeni bul bir şekilde kabusu ol. artık nasıl korkutursun, ne yaparsın orası senin yaratıcılığına ve psikopatlığına kalmış. ama bana sorarsan boşver. kurtulmaya bak bu anılardan. gerekirse psikologa git rahatla. böyle geçmez hayat. 15 sene olmuş kendine yazık ediyorsun.

Okuduğum kadarıyla hakikaten sıkıntılı bir ilkokul geçirmişsin. Olayı resmiyete dökmeden önce yüzleşmeyi düşünüyor musun?

yasadiklarin (ne yazik ki) cok olaganüstü olaylar degil. bunlari ve daha fazlasini binlerce insan yaşadi, yasiyor. bu olaylara sebep olan ögretmenin seni hatirladigini bile sanmiyorum. senin de unutup yoluna devam etmen lazim. her haksizlik, her eziklik, her sıkıntı sonrasi yillarca yük tasiyacaksan hayattan keyif alman mümkün görünmüyor.

şimdi onlar düşünsün

arkadaşlar allah razı olsun. yorumlarınız hiç çözüm yolu sunmuyor. bir tek takipsizlik kararı çıkar yazılmış. diğerleri bildiğin öneri öneri. psikoloğa giderim de, ben bu kadının yaptıkları yanına kar kalmasın istiyorum, o kadar.

Hepimiz aynı yollardan geçtik. Yetersiz öğretmenler bir dönem hınçlarını çocuklardan çıkardılar. Ama yaşın 20'yi geçmiş, bir birey olarak topluma girmişsin; hala ilkokul öğretmenim beni dövmüştü diye ağlayıp sızlamak senin yaralarını tedavi etmez. evet ilkokul öğretmeninin iyi bir insan değildi, iyi olmayan bir sürü insan var bu dünyada. sen bunlardan biriyle daha küçük yaşta tanışmışsın. şimdi hayatın bu yönüne karşı daha kuvvetli olman lazım. Olanları kabullen ve bir şeyler yap. Mesela aynılarını başka çocukların başına gelmesini önlemek için bir şeyler yapabilirsin veya senin yaşadıklarından çok çok daha ağırlarını yaşan çocuklar var, hala çocuklar, onlara yardımcı olmak için bir şeyler yapmaya çalışabilirsin.

Bu durumda yapmaman gerek tek şey 15 yıl sonra öğretmen de beni dövmüştü, rencide etmişti diye kendini üzmen.

ya aslında doğru diyorsun. ama benim için yapabilecek bir şey yok. kendime de üzülmüyorum. sadece unutamıyorum. vicdanımı rahatlatmak için de ona böyle bir şey yapmak istiyorum. hedefim, sansasyonel bir dava açıp, şimdinin öğretmenlerine yarın o hareketleri yaptığınız çocuklar büyüyecek ve karşınıza çıkabilecek mesajını vermek. başka bir amacım yok. dediğim gibi tazminat davası açıp, alacağım tazminatı hayır kurumuna bağışlayacağım.

yani şimdi daha kötü şartlarda yaşayan öğrenciler için bir şey yapmış olacağım. gerçi bizim zamanımızdaki gibi değil artık. şimdilerde herkes çok bilinçli.

bilan güzel demiş. dava açsan bile sonuçlanmaz. hem parandan hem zamanından olursun.
başkalarının başına da gelmesin diye bir şey yapmaya çalış.

Ya herhangi bir çözümüm yok bu konuda ama ben de çok dertliyim, yazmadan edemedim. Ulan anneme de gidip diyemezdim ki böyle böyle oldu. Ilkokul hocam sınıfta toplanıp grup kuran birkaç fitil kıza güvenerek beni hırsızlıkla suçladı ona mı yanayım, sınıftaki gruplaşmaları milyonlarca kere şikayet ettiğim halde bütün ilkokul hayatım boyunda yalnız kalıp psikolojimin bozulmasına mı yanayım. Mardinde eğitim görürken ne kadar mutluysam büyükşehir dedikleri Samsunda o kadar mutsuz bir okul hayatım oldu. Düşündükçe nefret ediyorum şu kız halimle hepsini döve döve bunları ödetmek istiyorum.

Bu dediğin için davaya filan gerek yok. zaten davanın pek sansasyon yaratacağını ya da ciddiye alınacağını düşünmüyorum.

Bu söylediğin için bir internet sitesi yapabilirsin. Ama tabi öğretmenin ismini cismini verirsen bu sefer o sana dava açar :) yani konuyu biraz kendinden uzaklaştır bence. o kadının seni insanların önünde rezil ettiğini düşündüğün için herkesin göreceği bileceği şekilde onu kötü duruma düşürmek istiyorsun. yanlış mı düşünüyorum? bence bu doğru değil. o kadın seni rezil de rencide de etmedi, edemez. bugün bir arkadaşının aklına gelse tutup da markasiz da ne biçim rezil olmuştu demez; öğretmenin ne kadar kötü biri olduğunu hatırlar. ne biçim kadındı, ne vicdansızdı der.

O yüzden senin kaybettiğin hiçbir şey yok. Sen canını sıkma.

bence de benim kaybettiğim bir şey yok. ama gazeteci tanıdığım var. bu konuda bir dava açsam, o da gelip benle röportaj yapsa, al sana sansasyon :)

işin gücün mü yok? bırak geçmiş geçmişte kalsın. önüne bak geleceğe.

Geçenlerde iş yerinde, hümanist bir iş arkadaşım; dtp başkanı Selahattin Demirtaş'ın röpartajını okumuş. röportajda diyor ki, vay efendim biz hergün dayak yerdik öğretmenimizden. türkçe konuşmayı dayak yiyerek öğretmenimizden öğrendik falan fişmekan.

arkadaşımın yorumu da şu oldu, "lan adamlara da hak vermiyor değilim ha. küçüklükten beri hor görülüyorlar. niye sevsinler ki bu ülkeyi amk."

ben de durur muyum? patlattım lafı. ulan bu adam bu yüzden dağa çıktıysa, ben aya çıkmam lazımdı amk diye.

anlayacağınız, bunun dini dili ırkı mezhebi yok. sapıklık herkese sapıklık. bu karı kim bilir sokak köpeklerini falan da tekmeliyordur, havlıyorlar diye.

neyse bu durumu unutamam gençler ben. unut munut diyenlere sözüm. sadece avukat arkadaşlar nasıl bakacak bu konuya diye merak ettim. sanırım bu saatte de avukat bulamadık :)

Hukukta zamanaşımı dediğimiz bir olay var. Hukuk ve ceza davaları bakımından farklı farklı tabi ama 15 yıl pek çok fiil için oldukça uzun bir süre.