malesef yok. insanı çıldırtan ufak detaylardan biri sadece o.

hayır, obsesif değilim.
hayır, obsesif değilim.
hayır, obsesif değilim.

İkisi de media cat'ten çıkmış kitaplarımda bile var aynı olay.

Kitaplığı dizerken aşırı sinirlenmeme neden olan bir şey o. Sanırsam yok. Kafalarına göre yapıyorlar.

bence masaya kapak üste bakacak şekilde konduğunda ciltteki yazının harfleri de düz olmalı(harflerin kafası yukarı bakmalı). diyerek de yeni bi boyut katayım olaya?

neyse üstlerine gazete örttüm ve rahatladım.

onun standardı olmadığı gibi bütün kitaplar farklı boyutta. kitaplık yerleştirmeyi işkenceye dönüştürüyor.

kabul ediyorum?

kabul ettiğinizi açık ve net bir şekilde ifade edecek bir cevap vermekle yükümlüsünüz. size sorulan soruda herhangi bir baskı altında olup olmadığınız da var. bahsettiğiniz gibi imalı cevaplar ek başlarına cevap olarak kabul edilmez. ancak sonuna evet kelimesini eklerseniz geçerli bir cevap vermiş olursunuz.

yetmez ama evet

i do

ne söylersen söyle hukuki olarak yalnızca evet geçerlidir. ister sessiz söyle, ister anırarak:)
söylemeye bir engelin olmadığı sürece evet dışında hiçbir cevap geçerli sayılmaz.

yanlış hatırlamıyorsam memur sorusuna iki kez evet cevabını almazsa nikahı iptal ediyordu. Aman diyim, sakata gelmeyin.
Hukuken evet kelimesi ağzınızdan çıkmadıkça bu nikah kıyılamaz.

kaç kere evlendin ki? ben o kısımda takıldım. yani 5 den sonra sıkıcı olur evet evet evet haliyle insan heyecan arar :D

bu arada evet cevabı olmadan nikah olmaz ki? evlilik akdi sözlü beyana dayanır. ve akdin geçerliliğini verilecek evet cevabı sağlar. sonuç itibariyle yıldızlı evet ışıltılı evet sonsuza kadar evet(yersen) .... elimizde olanlar bunlar.

"kabul ediyorum"u kabul etmiyorlar maalesef. "kabul ediyorum" derseniz nikah memurunuz "evet demeniz gerekli" diyerek uyaracaktır.

yeaaahhh

yetmez ama evet cevabinin yani en iyi cevabin tik almamasi cok garip.
yarrraaaamiiiiiiyeeeeooo diyebilirsin.

bu işler pek şakaya ve yaratıcılığa gelmiyor bildiğim kadarıyla. memur nikahı iptal eder basar gider, valla kalırsınız masada. evetse evet.

ben birkaç taze yaprağını ıhlamura karıştırıp içiyorum.
ama kurutulmuş halini sarı kantoron ile karıştırıp için.
normal bitki çayı gibi yapıyorsun.
tek seferde demleyip bitirmek iyidir.

Bence çayla, çörekle uğraşacağınıza Cerrahpaşa ya da Çapa'da üniversitenin uyku bozuklukları merkezine gidin. Listesi şurada var: www.ruyalar.com Üniversite hastanesine giderseniz fiyatı da ona göre çok uygun olacaktır. Fakat Amerikan Hastanesi, Alman Hastanesi gibi yerler sizin cüzdanınızı boşaltmak için kapıda karşılayacaklardır. Uyku sorunu yaşıyorsanız son yıllarda çok popüler hale gelmiş olan Remeron, Atarax, Xanax, Nervium gibi ilaçları kesinlikle kullanmayın. Bunlardan Remeron bağımlılık yaratan ve tüm vücut dengesini bozan bir ilaç. Çok güçlü oldukları için insanlarda bayağı bir etki yaratıyorlar, sonra kısa sürede vücut bağışıklık kazanıyor bunlara karşı. Ben Papatya, Yasemin, Melisa çayı içmiş, ağır buhranlar yaşamış dönemlerde ilaç kullanmış ve bunların hiçbirinin uzun vadeli olarak bir boka yaramadığını görmüş, çevresinde de böyle sorunlar yaşayan insanlar tanıyan biri olarak size üniversitede bir merkeze gitmenizi öneririm.

Melisa ve adaçayını french press'te demliyorum. Pratik ve kolay oluyor. Bende şu press var: www.kaboodle.com

French press'in içine kafi miktarda melisa atıyorum. Üstüne de içeceğim kadar kaynar su. 10 dk bekliyorum ve süzdürüp bardağa ekliyorum. Mis gibi oluyor. İstersen şeker de ekleyebilirsin.

Yalnız adaçayını 5 dakikadan fazla bekletme, acı oluyor.

rezene ve papatya karışımı da iyi oluyor, tavsiye.
www.google.com bu tip aparatlarla da kolay oluyo.

önce herkese teşekkürler.

@goldentitan,
bunu bile bayağı uzun süre sonra alabildim. yoluma çıkmıyor, ya da ben unutuyorum falan.. unutmazsam sarı kantaronu da alayım;)


@at avrat braveheart,
açıkçası henüz ciddi bir sorun olarak kabul etmiyorum ısrarla. çünkü kendimi bildim bileli ışıkta, seste uyuyamayan, çabuk uyanan biriydim zaten. o yüzden bünyenin normal hali olarak kabul etmek işime geliyor. pasiflora da işimi görüyordu. en azından uyku boyunca sağa sola dönüşlerimi, film şeridi gibi tüm uyku sürecini hatırlamıyorum.

arada sırada da haftasonları da laroxly ve adını hatırlamadığım başka ama saydığın ciddi ilaçlardan olmayan daha hafiflerini kullandım.

şimdi en zararsız (bağımlılık veya diğer başka kötü etkileri olmayan) olan bitkileri denemek istiyorum. eğer faydasını görürsem ne ala. biraz da placebo etkisi olacağını düşünüyorum.

bir de bu sıkıntılı dönemin bitmesini bekliyorum. malum, psikolojinin düşmesi (buradaki konumuz olan uykusuzluk gibi) bazı sorunları daha belirgin hale getiriyor.

eğer bütün bunlardan sonra hala ciddi seviyede devam ediyorsa, en son o zaman dediğin yolu izlemeyi düşünüyorum. kendimi ikna edersem tabi..


@gyroscope,
melisa + sarı kantarona adaçayı da eklendi;)
french press üşenip uğraşmayacağım bir şey. demleme parçası olan porselen büyük kupalar var belki onlardan alırım. diğer yandan kediebesi'nin bahsettiği saplı süzgeç de evde mevcut, o bile işimi görür sanırım.


@kediebesi,
rezene ve papatyayı da deneme sırasına koyuyorum. uzun saplı olan kapalı süzgeçten vardı bende, onu kullanayım bari.

@holy diver Öncelikle bitki çaylarının olumlu etkileri olabiliyor tabii ki. Fakat bunlar sınırlı ve her insanda işe yaramıyor. İçeceğiniz çayların tansiyona, bağışıklık sistemine, kadınlarda regl dönemi ve hamilelik konusunda enteresan etkileri olabiliyor. En basitinden adaçayının sakinleştirici etkisi nedeniyle çok fazla ünü var. Fakat bu çayları satanlar olumlu etkileri kadar, mesela tansiyona olan olumsuz etkilerinden bahsetmiyorlar. Son zamanlarda ekinezya çayı efsanesi çıktı ortaya. Oysa ki Multipl Skleroz hastası birinin ekinezya içmesi son derece tehlikeli. Bazı ilaçlarla da çayların bir arada kullanılmaması lazım. Bu nedenle size dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

@at avrat braveheart,

bağışıklık sistemimin çok güçlü olduğunu söyleyebilirim.
herhangi kronik ya da değil bir sağlık sorunum da yok (en azından benim bildiğim/yaşadığım)

evet ben de ister ilaç ister bitki olsun, her şeyin her bünyede (iyi veya kötü) farklı etkiler yarattığına inanıyorum. zaten bu yüzden bu çayları kendim deneyip etkisini görmek istiyorum. dilerim olumlu etkileri olur.

ben her konuda olduğu gibi asla satıcıların söylediklerine bakmayan biriyim. kendim araştırma yapıp karar vermeyi tercih ediyorum. melisa çayını da nette araştırdıktan ve çevremde faydasını gördüğünü söyleyen insanlardan duyduktan sonra aldım.

tekrar teşekkür ederim bilgilendirme için.

interrail.e daha çok gezersin diye düşünüyorum.

pek karşılaştırılacak şeyler değil bunlar. ikisi de yapılabilir.

gezip görme niyeti ağırlıklıysa interrail,
bir grup uluslararası gençle kaynaşma, sevişme niyetiyse çalışma kampı.

bana soracak olursan: interrail ile gezip sonunda bir çalışma kampı yapıp oradan uçakla dönüş.

gezeceksen interral, çalışacaksan çalışma kampı.
ne istiyorsan o.

çalışma kampı daha güzel gelir bana hep.. ama interrail ile de iyi gezersin..

çalışma kampı nedir?
ben de interrail düşünüyorum ama kış için, çalışma kampı nasıl birşey?

aynen çalışma kampı nedir?

çalışma kampı 10-15 gün süreli çeşitli ülkelerden gençlerin biraraya geldiği ve gönüllülük işleri yaptığı kamplar. Eski bir okulun restorasyonu, bir festivalin hazırlanmasına yardım edilmesi vb. etkinlikler oluyor genellikle. Amaç hem gittiğiniz ülkenin kültürünü daha yakından tanımak hem de oralarda diğer gönüllülerle birlikte vakit geçirmek. Çalışma koşulları genellikle saba 9:30-13.00 arası yapılan işler sonrası ise aktiviteler şeklinde olur, kamp lideri vs. olur, eğlencelidir 15-20 kişilik bir grupla 2 hafta geçirirsiniz. çok acaip pahalı değildir. (2 hafta bir yerde konaklama + yemek parası düşünüldüğünde ucuz bile denilebilir.)

gibi.

iş imkanı(ve para/emek katsayısı) açısından canada>avustralya>abd
dil öğrenme açısından abd=canada>avustralya
maliyet, beklentilerine bağlı olmak üzere, aşağı yukarı hepsi aynıdır.

yine de ben olsam avustralyaya giderdim.

not: ingilizce bilmiyorum, hayatımda tokat il sınırları dışına çıkmadım, 29 yaşındayım, ameleyim.

sonrasında yerleşip vatandaşlığına kadar giderim diyorsan kanada ya da avustralya derim. abd sosyal devlet olma konusunda nal topluyor

maliyet şehirden şehire değişebilir.
hem amerika ve ingilterede dil eğitimi almış biri olarak kanadaya ya da avustralyaya git derim.

kanada. iş bulup yerleşirsin bile belki.

Canada ayırır panpa acıma git

kesinlikle kanada

abd diyorum ve susuyorum. 20 gün önce geldim geldiğim günü sikeyim. kusura bakma. kampus içerisinde calısma hakkın var 20 saat mı ne. çok bir sey degıl ama kacak calısırım dıyosan calıs.
bende malta ingiltere ve abd(tennessee) ye gitmiş biri olarak diyorum.
dil eğitimi üniversiteden alınır kural 1.
2. olarak ben sunu söyleyeyım unıv konoklaması 16 haftalık 2500 dolar cıvarıdır.eğitim de 16 haftalık 3500 dolaylarındadır.

O kurallar isimlerde degil fiillerde gecerli.

anlamadım. o kural fiilerde geçerli derken? eril dişil kavramları sadece isimlere verilen bi nitelik?

fransızca istisnalardan oluşur. :)

ikinci e ö diye okunuyor.
okumuyorsun ama ilk e nin tonunu değiştiriyor.
(bu az almanca bilgim ile az fransızca bilgimin karışımından oluşan yorumum.)

fransızca istisnalardan oluşan bir dil. +1

fransızcada en sorulmayacak soru nedendir :)
bence müzedeki olay da e sesini uzatmak için. müze gibi kısa olmasın da müzee gibi hafif uzun okunsun diye bu şekilde yazılmış. sondaki ekstra e genelde dişisi de erkeği de olan isimlerde geçerli bir kural. mesela le chien la chienne gibi.

en ucuzundan renkli deterjanı al işte.
bir de yumuşatıcı.

sola deterjan, ortaya yumuşatıcı, sağa bi şey dökmüyo muyuz?

bi de yumuşatıcı şart mı dersin ya? 3 aydır yumuşatıcısız yıkıyorum bi kere olsun "uff çok sert bu, aman tanrım giyemeyeceğim bu tişörtü bu ne böyle beton gibi!!" demedim.

yumuşatıcı mis gibi yapar olum güzel kokutur iyidir yumuşatıcı. Şimdi hiç sağ sol olayına girme 2 tane aynı gibi yer var ya bi büyük bi küçük heh o küçük olan yer ön yıkama için orayı sittir et büyük olan yere deterjanı koy yumuşatıcı da zaten koyulcak yeri biliyodur kapak kadar koy ondan da

3 bölüm varsa iki ihtimal var.

Ya deterjan, yumuşatıcı ve leke çözücü / çamaşır suyu vs gözü
ya da ön yıkama, deterjan ve yumuşatıcı.

Yurttaki görevliye sor, o bilir ne yapılacağını. Deterjansız yıkama mı olur yahu..

eğer üç bölme varsa iki tanesi büyük bir tanesi küçüktür onların. o diğerlerinden daha küçükçe olan yumuşatıcı gözü. yumuşatıcı olmazsa olmaz değil ama koku verir, yumuşatır. diğer iki gözden asıl deterjan konan da diğerlerine göre en büyük olan oluyor. solda olur genelde. ona da deterjan koyacaksınız. diğerine bi şey koymasanız da olur. zaten ön yıkamalı yıkamıyorsanız fark etmez. ön yıkamalı da yıkamaya gerek yok acayip bir kir durumu yoksa.

bir de bi deterjan bi yumuşatıcı alsanız o size kaç ay gider, o kadar da öğrenciyiz açız muhabbeti yapmaya gerek yok. deterjansız çamaşır mı yıkanır ya hu.

Yumuşatıcı gözüne sirke de koyun biraz, hem çamaşırların rengi parlar, hem de o koku sorunu kalmaz.

yumuşatıcıda marka aramaya gerek yok "Bulut" yeter de artar

asdagshjdklşas,dsad

yumuşatıcı kısmına bim marka yumuşatıcıyı koycaksın işte herkesin söylediği gibi. çok koyayım da çok güzel koksun diye bi mantığa kapıla. bi kapak atın yeter.
önyıkamayı siktir et zaten.
deterjan kısmını da öyle mal gibi doldurmayın. deterjanı iyi bi marka alın. bim falan almayın. omo-alo vs adını duydugunuz bır marka alın. odadakılerle ortak bı 10 kılo alırsanız butun sene götürür o sizi. çok da ekonomik olur.
üstünde ölçüleri yazar deterjan paketinin. mal da değilsiniz sanırım. okursunuz üstünde yazanları. kimi ürünler konsantre-hiperkonsatre falan oluyor. onlar daha az konuyor falan da bütün bunlar üstünde yazar.

yumuşatıcı şart değil gibi değil. şart koçum. bi kere mis gibi kokutur. kızlar hemen verir. bi de özellikle el havlusu, yüz havlusu, taşak havlusu, bornoz gibi şeyleri beraber yıkayın. onları yıkarken mutlaka yumuşatıcı koyun. hatta biraz bolca koyun bunlarda.

bunlar da 101 aldığınız için ekstralar:
çamaşırları makinadan çıkarınca, asmadan önce bi havada çırpın. hava marifetiyle düzleştirerek asın. etiketlere bakmaya üşenmeyin. tersyüz edilerek makinaya atılması gereken şeyler var, o uyarıları sikleyin.
kazak-atkı gibi yünlü şeyleri atarken de sakin olun. önce mutlaka annenizi arayın. yoksa kazaklar el kadar kalıyor.
akıllı olun, ayık olun.

@fatihk, kurulama için de makina kullanıyoruz, makinası var. ama tersyüz etme olayına bakmamıştım. ben ütü için bile lak diye baskılı tişörte dümdüz girişen adamım. bakcam.

o makinaları da her boku kurutmak için kullanmayın. zaten etiketlerin bazılarında(özellikle kazaklarda) yazar makinada kurutmayın diye. ki imkanınız varsa normal tişörtleri falan da makinada kurutmayın. kaliröferin falan üstünde kurutun. yani ölümcül bişey değil ama kötü bişey o makinalar çamaşır için.

ayrıca yuh amk, ütü de yapmayıverin. ütüye gerek yok ki amk. tişörtü insan gibi asarsan, insan gibi kurursa ütüye gerek kalmaz.

pamıklıları 30 derecede yıkıcan yünleri pamıklarla değil ayrı atıcan makinenin üzerinde yazar onun ayarı her şeyi tersten yıkamakta fayda var

makineden makineye degisiyor hocam sirasi.

ama söyle bir ipucu vereyim. o deterjanlarin falan konuldugu cekmece gibi seyi cikar, o ceplerden biri böyle havuz gibidir, yani sivi koysan akmaz kenarindan. orasi yumusatici icin iste.

digerlerinin arkasi aciktir. su koysa hemencecik akacak gibi.
o bölmeler toz icin, yani deterjan icin.
o iki bölmeden biri ön yikama, biri ana yikama icin. boylari farkliysa kücük olan ön yikamadir büyük ihtimalle.

ama en temizi ne biliyor musun? simdi makineye gidip markasini modelini bir kagida yaziyorsun, sonra odaya gelip internetten kullanim kilavuzunu bulup indiriyorsun, bir güzel okuyorsun.

çikolat en güzeli bence.

çoklıt derim arada.

çikolata. orijinali kulağa daha tatlı geliyor bence.

genel olarak hepsine çikilop diyorum ben

hepsi itici.

çikolata+1

diğerleri yandan yemiş.

ben kısaca çÇç diyorum

Çikolata varken ne diye onlar ki?

çukulata > çikolata > çikileta > çikelata

kardeşimle beraber çikileyta deriz

çikolata iyidir.
diğerleri saray,şölen falan

Çikülat da olabilir bence.

çikoleyt.

çükületa

çikoleybüs

şokolat

senin beyin hücrelerin yüzünden.

uykun geldiği için gözlerin kısıldı sanırım. Ondan çekik gözlüler hoşuna gidiyor olabilir.

Şaka bir yana sana güzellik görecelidir birader. Bana güzel gelmez koreliler. Zaten benim de hoşuma gitse bu onların güzel olduğunu ispatlamaz. Göreceli bir kavramın net açıklaması yoktur.

ta senin türkiye den görebildiklerin haliyle eleğin üzerinde kalanlar oluyor da ondan. çirkini zaten o nam"a ulaşamadıklarından sen de göremiyorsun.

dünyada en çok estetik ameliyatı korede yapılıyor.

diğerleri derken diğer uzakdoğululara göre demek istedin herhalde bana da taylandlılar öyle geliyor, renkler ve zevkler meselasi

koreliler güzel mi bilemem ama çirkinler diyeni çok duydum.

güneykore filmleri diğer uzak doğu ülkelerine göre daha başarılı etkisi vardır belki bunun

çünkü plastik cerrahi çok ucuz ve yaygın güney kore'de. ayrıca kuzey kore ve güney kore halklarına bakınca bu durumun sağlamasını da yapıyoruz.

bence çıtı-pıtılar ondan.

Sebebini söyleyim, çok katı güzellik kriterleri var, güzellikleri formüle edilmiş gibi, yüz şekli, gözler, burun, çene herşeyin ideali var. İdeale uymayanlar çok gecikmeden gerekli operasyonları oluyorlar.
Genetik olarak koreliler kare düz ve geniş bir yüze sahipler ancak güzel dediklerinde bunun tam aksini göreceksiniz. Yüzü daraltmak için çeşitli methodlar mevcut, büyük ameliyatlardan tutun basit botox yöntemleri var.
Yüz şekli, bizim için yüz yüzdür ama onlar için güzel yüz v-line dedikleri çeneye doğru v çeklinde olan küçük yüzler, sıradan bir küçük yüz bile değil.
Mesela yüzünüzün boyunuza oranını biliyor musunuz? Onlar genelde biliyor, bizde(beyaz ırkı kastediyorum) genelde oran 1/8ken onlarda 1/6 civarındaymış, bu sebeple kadınlar yüksek topuğa alışkın.Bu şekilde oran istenilen şekle geliyor( altın oran diyorlar hatta buna)
Yüzlerinin daha küçülmesi adına kesinlikle zayıf kalıyorlar, ha zaten genetik olarak zayıflar, vücudları oldukça fit.
Beyaz ten kesinlikle olmazsa olmaz, Kore de bulunanlar, korelilerin abartı şekilde beyaz tene düşkün olduklarını, 2 ton açık bb kremler kullandıklarını söylüyorlar. Milky-white skin, dikkat edin hepsinde öyle. BB krem ne derseniz, kapatıcı, nemlendirici, anti aging, vsvs herşeyi barındıran kore icadı bir ürün.
Çekik göze gelirsek daha lisede kızlar klasik Kore çekik gözünü değiştirip double eyelid ameliyatı oluyorlar, çekik ama asyalıya göre iri denilebilecek göz sahibiler.
Neyse çok uzattım. Beyaz tenli, masum görünüşlü, çekik gözlü, duru, doğal kadınları beğeniyorsanız evet Koreli kadınlar çok güzel. Ama doğallık, bu konuda bir düşünün, o kadar kare büyük kafalı buğday tenli adamlarla dolu memlekette(kpop oğlanları haricinde) bu kadar mini mini, anime güzelliğinde kar beyaz kızlar nasıl oluyor.

Elbette doğal güzeller(daha doğrusu onların kriterleri doğrultusunda) var ama koreli kadınlar genetik olarak şöyle:
fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net

oha ben daha koreli ile japonu, japon ile çinliyi ayıramıyorken millet ayırmış hatta güzelini bile seçmiş. Pes

Urasil panpama katilmakla birlikte before ve after olarak sunu ornek verebiliriz s.wordpress.com

her seyden bagimsiz olarak duyuruya cunku essegin zikinden dolayi demek isterdim amma lakinki verecek cevabim vardi

kan tahlili isterler muhtemelen. hangi bölüm bilmiyorum ama unutkanlığın çok nedeni olabilir.

B12 vitamin eksikligi. Kan tahlili yaptir. Sonra hap verir zaten.

ama hangi bölümden randevu almalıyım?

Hastaneye gittiginde kayit olurken ya da telefonda randevu alirken sorarsin sorun olmaz. Hemotoloji olabilir ama o kadar fark etmez.

brufen adlı adale ağrıları için bir ilaç var .içerisindeki ham maddesinin unutmaya birebir geldiği tespitedildi. ilaç 4 tl civarında. haftada 3-4 tane yutsan iyigelir. ben ağrılarım için kullanıyorum ve hiçbir şeyi unutmuyorum. yan tesiri yok.

farklı türden kurgulanmış çok eser okumanız gerekmektedir. çok resim görmeniz, çok film izlemeniz gerekmektedir, hayal kurmak, kendi reklamını yapmak, absürd şeyleri birbiriyle bağdaştırmak, benzetmeler yapmak zorundasınız yoksa size mama yok.

www.todayandtomorrow.net

Grafik Tasarım / Reklamcılık gibi bir bölüm okuyorsan şu kitabı öneririm.
Okulun ilk yıllarında hocam vermişti, oldukça faydalı oldu diyebilirim.

(bkz: fikir nasıl bulunur)

bölüm resim ama perspektif olsun, desen olsun yahut tasarım dersleri vs hep yaratıcı olmayı gerektiriyor. değişik fikir, orjinallik isteniyor. çok eser okumak örneğin? çok resim bakıyorum onu geçelim. çok film izlemek ama hangi filmler ne türden ??

want2die @ başkalarının çalışmalarını incelediğim zaman ondan esinlenmiş oluyorsun yahut aynısını benzerini yapmış gibi oluyorsun. maksat değişik olması.

uc noktalardaki filmler ve romanlarla... din gibi dogmalardan uzaklasarak vs. bir nebze gelistirilir.

tabii ki geliştirilir. yaratıcılık dediğin şey, ortada halihazırda yapılmışların farklı şekillerde kullanılmasından ibaret. işte bu yüzden çok fazla şey biriktirmek gerekir, meraklı olmak gerekir. oturup tıp ansikolopedisi de okumak, uçak nasıl yapılır'ı da öğrenmek gerekir. beyni ne kadar çok çalıştırırsan, o kadar çok işe yarar. sonrası zaten bulduklarını birleştirebilmek.

şu adamın blogunda da nasıl "çalınması" gerektiği anlatılıyor, işine yarayabilir:
www.austinkleon.com

edebiyat, resim, sanat akımları, fotoğraf, sinema alanlarında bol bol okumalar ve incelemeler yapmanızı öneririm.

hangi bölümdesin ki?
mimarlık, en tas gibi bölümlerde çok gözlem yapmak ve sürekli problem bulup çözmek iyi oluyor.

www.luerzersarchive.net Bu dergiye abone ol mutlaka. Yaratıcılığın muhteşem örneklerini bulabilirsin. Okudukça nesnelere bakışın değişecek emin ol.

Ben de almıyorum kaç zamandır, iyi hatırlattın :)

geliştirilebilir tabii. klasik ama çok çalışacaksınız.

30 aşağısı kurtarmaz.

öğrenciye göre 25-35 arası iyidir.
özel ders için öğrenci tutanın genelde maddi durumu da çok iyi değildir diye düşünüyorum. bu yüzden az tutmakta fayda var.

Az bence, bir arkadasim 50 civari aliyor. Tabi mezun ve iyi bir mat. Hocasi kendisi. Sen ogrenci olarak 20 - 25 cekebilirsin aslinda bilemedim.

karşındakinin maddi durumuna göre davran bence. kodamansa 50-60 de, fakir adamsa, çocuğum okusun da biz gibi olmasın diyorsa 20-25 de. bence.

şehire göre de değişir...istabul için 20-25 az..zaten öğrenciye gidene kadar 5 lira yol parası vereceksin..Bence 40 ideal.

çok itici geldi bana :/

almancı + ortaokul edebiyat öğretmeni + kezban havası var...

bu sefer güldürmedi. hiç etkilemedi

ışıktan.
kime o kadar beyaz ışık altında baksan aynı etkiyi alırsın.

çirkin be bu ne aurası :D

çirkin mi? yapma şimdi eğri oturalım doğru konuşalım..(:

bana kalırsa bir tiyatro oyuncusu tonlaması var sesinde. sanki eğleniyor gibi. ben gülüyorsam herkes gülür kısmındaki tonlama bildiğin dt tonlaması.

çirkin

bi 10 dk dışarıda yürümek iyi olabiliyor.

cem yılmaz stand-up'larını izle.

biraz uzanmak. mandalina gibi meyveler yemek.

(bkz: tebdil-i mekanda ferahlık vardır)

az biraz dışarı çıkın, bir cafede çay için insanları gözlemleyin sonra geri dönün.

biraz alkol.. kahvede baileys olabilir.. bir bira da olabilir..

kavaklıdere lal al.
eğer rokforlu ya da bilimum kokan peynirlerden kullanıyorsan kırmızı şarap al.

buzbağ öküzgözü-boğazkere

dün diren öküzgözü cabernet sauvignon aldık 20 tl idi, beğendik de.

buzbağ +1

leona merlot

lal +1 rose şaraptır kendileri

doluca verano blush

onun yerine daha aktif bir şeyler yapın evde.
hamile kadını televizyon karşısına oturtup hareketsiz bırakma.

evde oturmak iyidir :) bu tvleri bilmiyorum da bizde samsung 40c6000 var son derece memnunuz. her türlü tavsiye ederim.

oyun olarak da tekken derim. iki tuşa rastgele basıp çok şekilli hareketler yapıp döver seni :)

narkoz sonrası kafası

gülme gazı diyor çeken arkadaş

5 dk önce yaktım artık, ev neredeyse sırf cam olduğu için geç bile kaldık, üşüyordum birkaç gündür.

mantolama var ama işe yaramıyor.
yakmadık daha. kasım sonuna ancak.
ev öğrenci evi.

dün dayanamadim yaktim artik.. ama cok fark etti evin sogugu kirildi..

öğrenci evi hocam yakmadık tabi ki. montlarla oturuyoruz.

mantolama var, ev fena değil daha yakmadık kombiyi.

5 dk önce yakayım mı diye aklımdan geçti ama yakmadım daha.

bilgisayar isitiyo valla butun odayi sagolsun :)

(bkz: hp pavilion serisi)

sağolsun ısıtıyor.

işten gelince açıyorum kombiyi ama öyle gürül gürül değil tabi, az.

yakmadım. aralık ortasına kadar yakmam ben daha.

Merkezi sistem olduğundan yanıyor ve iyi ki de yanıyor.Gece çok üşüyodum valla.

mantolama yok. yakmadık.

mantolama var, merkezi sistem, 2 gündür yanıyor ama çok hafif, ılık yani petekler

Yakmamakta çok ısrarcıyım.

Dün gece uyuyamadım soğuktan. Yorgandan kafamı bi çıkarıyorum burnum acıyo. Gittim ufoyu yaktım bi saat odayı ısıttım kapadım.

mantolama var daha ev 21.5 dereceyi falan anca gördü. henüz yakmadık şimdilik t-shirtle geziyoruz.

vitamin hapının yan etkisi olmuyor ki.

vitaminlerin kendi yan etkileri vardır, bunun haricinde haplarda değişiklik gösterecek şey boyar madde vs.dir. onları seçmek de tek tek kontrol etmekle mümkün

biraz dolaylı anlatım olacak ancak dengeli beslenen sağlıklı birine vitamin haplarının yararı yoktur. eğer kan tahlili sonucu bir vitamin eksikliği tespit edildiyse, eksik olan vitaminin kalçadan iğnesini yaptırmak, mide-bağırsak ile yan etkileri büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır.

deist olmaktan mutluyum.

mutlu olup olmamama pek cevap değil ama izleyin belki yeni bir şey öğrenirsiniz :)
youtu.be
youtu.be

ateistim mutluğuma yada mutsuzluğuma etkisi olmadı. sadece farklı bir açısı kazandırdı diyebilirim.

kıytırık bır muslumandım. sonra aslında deist olduğumu farkettim. ateizm uzak geliyordu, yani tanrı olmaması fikri. o kadar aklımıza yerleşmiş ki doğduğumuzdan beri. ama yavaş yavaş ona kayıyorum. huzurluyum da. okudukça, öğrendikçe açılıyorsun resmen. eğitim şart :)

agnostik ol. bunları düşünme zahmetine girmene gerek kalmaz.

Yaşın henüz 18 ve bence bu konularda karar vermek için felsefeyi biraz daha derinlemesine incelemelisin.
İlk olarak pragmatizm dediğin şeyin mutlulukla alakası yoktur, çıkarla alakası vardır.
İkinci olarak ateist olan bir insanın mutsuz olduğunu iddia edemezsin. Deizme yönelimin ateizm çok sert ve beni boşluğa itiyor olmasından kaynaklandığını zannetmiyorum. Hatta şöyle söyleyeyim deizmin büyük bir sıkıştan ibaret olduğunu düşünüyorum. Tanrıya inanıyorum ama dine inanıyorum iddiasında olan bir insanın yavşaklıktan öteye geçemediğini düşünüyorum. O yavşak aslında din mensubudur da cool gözükmeye çalışıyordur. Ortamlarda ımmh ben dine inanmıyorum yeaa geyiği yapıp eve gidince dualar ediyordur. Yoksa tanrıya inanan insan neden dine inanmasın, ikisi de aynı saçmalıkta olmalı dini saçma buluyorsan.

@buff dini saçma bulmuyorum sadece bu kadar uçlarda fikirlerin olması beni sorgulamaya götürüyor ancak reddetmeden daha çok doğru olan hangisi sorusu sorduruyor ayrıca ateizm insanları mutsuz eder gibi bir şey yazmıyor orada.

bence de daha erken araştırman okuman gereken çok şey var. özellikle ali şeriati'yi okumanı tavsiye ediyorum.

Pragmatizm içerisinde hedonizmi taşır. Faydacılığın olduğu yerde mutluluktan bahsetmemek olmaz.

ateistim, mutsuzum amk.

ama mutsuzluğumun konuyla alakası yok.

Senin iç dünyan mı konuşuluyor, felsefe mi parçalanıyor.
bence de daha erken araştırman okuman gereken çok şey var. özellikle turan dursun'u okumanı tavsiye ediyorum.
Neyse diyecektim ki, boşver dini falan(ateizm de bir din gibi) materyalist bakarsan ve maneviyatını kısıtlarsan epey rahat edersin. Rahat mı? Mutlu diyecektim. Ergenlikle alakası yok, sadece pragmatizm.

atheism 4eva ! sülalem raad amına koyim

deizm aslında tanrıyla veya tanrı fikriyle ilişkini kendin belirlemen üzerine kurulu. yani tanrıyı veya bir tanrı fikrini kabul etmen, onu başkalarının açıkladığı şekilde kurgulamanı, i.e. müslüman olmanı gerektirmiyor. istediğin şekilde kurgulayabilirsin bu ilişkiyi, kimseye açıklamaya çalışmana da gerek yok.

aslında biraz eksik bilgin var gibi olabilir.
ateistim hayatla ilgili mutsuz olabilirim ama o konudaki tercihimle ilgili gerçekten mutluyum çünkü benim için doğru inançla ilgili arayış ve o fikri kabul etme aşaması en sıkıntılı süreç.
bir arkadaşımın ailesiyle tanışmıştım çok farklılardı müslümanlardı hemde çok iyi bir müslüman aileydi açıkçası öylelerini hiç görmemiştim kendilerinin açıklaması da aslında (buradan kendi yorumum giriyor) protestan müslüman gibi bir inanç sistemleri vardı. (saçma bir tabir oldu farkındayım)
yani aslında biraz daha derinlemesine araştırmalarla tercihini tam kestirip inanç konusunda mutlu olabilirsin ama hayatında ki diğer mutlulukları ne kadar etkiler bilemem.
inançlarla ilgili ön yargılarını komple kaldırdığın an "kutsal kitapları" okumaya başla uzun uzun derinlemesine o zaman bir çok sorun ortadan kalkacağına inanıyorum.
hayde yolun açık olsun.

oryantal değil ama tango kursu var.

tangoyla denedik ama olmadı

son cümledeki olaylar gitmeni tetikliyorsa güle güle kullan ne diyeyim, heralde norveçe falan yerleşeceksin.

ilk bir yıl çok zor geçiyor. aile özlemi, memleket özlemi derken. oraya adapte olamıyorsun. sonra yasadığın yerin imkanları seni cezbetmeye başlıyor.

alışıyorsun iyice, skype'tan görüşmek yetebiliyor insana coğu zaman. iyi olduklarını bildikten sonra, oradaki hayatın da iyiyse neden vazçeyim diyorsun.

ama içinde her daim bir özlem kalıyor. öyle zamanlarda türk kanallarını açıp haberleri izlemek dindiriyor bunu :)

Türkiye'de zengin olmadan istisnalar dışında y.dışına kaçmak zor. Zengin olunca da Türkiye cennete dönüşüyor tüm kapıları açıyor. E yani muhtemelen değiştirmem anca gezmeye vs. giderim.

@ananza: Yaptığımız iş değer görmüyor, vatandaş olarak eziliyoruz, mevcut düzende yerimiz yok. Gelecek için 6 aydan ötesine dair plan yapamıyoruz.
Hangi olaylar gerekiyordu daha gitmek için?
Çocuğum istemediğim bir eğitim sisteminde yetişecekse, zihnine benim karşı olduğum her türlü fikir sokulmaya çalışılacaksa, bunları düşünebilirim.

Ayrıca, Norveç örneği ütopik olsun diye koyuyorsanız, Türkiye'nin mevcut durumundan kat kat iyi onlarca ülke var..

Buyrun araştırın..

@crimsonlady : Yüz yüze görmeden nasıl olur diyorum hep.. Yaşayan biri bilir ancak tabii farkı..
@vexations: Kaçmak değil aslında, bir şekilde fırsat yakalanırsa gitme durumu.. Öğrenci olur, çalışma izni olur.. Hayal kuruyorum.. Zengin olma meselesindeyse, o daha da büyük hayal zaten..

kanada buyur gel dese bir dakika durmam.

aileden ve arkadaşlardan uzak kalmak kötü.
bunun dışında kendini asla tam olarak ifade edememe durumu da var. ne kadar iyi ingilizce bilseniz de anadiliniz olmadığı sürece bir mesafe oluyor. hele de yeni bir dil öğrenilecekse daha zor.
ek olarak almanya dışında senden daha farklı bir kültürün içinde olmak, alışmak da zor. (almanya hariç düyorum çünkü hiç almanca bilmesen bile ne kaybolursun, ne aç kalısın.)

ama fırsatınn olursa hiç çekinme git. dünyanın her ülkesinde türk bulabilirsin.
ailen her zaman bir uçak uzağında olacak.

lensmarket.com
acuvue

ben elegance kullanıyorum gayet memnunum.

acuvue oasys
purevision 2 hd

elegance,solo care aqua

(bkz: lensmarket.com)

(bkz: acuvue oasys)

ne farkları var bu arkadaşların? günlük kullanımda farkı var mı

purevision +1

(bkz: purevision 2 hd)

lensler için en net görüntü garantisini veriyor. solüsyon olarak da biotrue tavsiye ederim kesinlikle. ikisi mükemmel bir çift oluyor.

solüsyon olarak biotrue yeni değiştirdim solüsyonumu batmalar sıfıra indi.harika bi solüsyün.lensimin markası da Bausch&lomb.

6 senene yazık çalış da bitir bence. geçer not alacak kadar çalış.

yarına rölöve teslimin olmadığına şükret. hele de kurbağa suratlı bir kadından.
bir kere oku, uyu. sabah otobüste bir kere daha oku.

İsyan et, bize ne verdiniz ki neyin quizini yapıyorsunuz diye bağır hocaya.
Yapılması gereken tam da bu aslında ama hiç birimizin götü yemiyor. Bari sen yap.

sabah quizi olan derste öğrettikleri aletlerin fiyatları yüz binlerce lira olduğundan dolayı teorik olarak gösteriyorlar sadece. "bize ne verdiniz" dersem, "çıkar 1 milyon tl de o zaman gerçeğini de göstereyim ayrıntılı" diye cevap verebilirler.

sabaha kadar otur. ama özellikle saat 5 gibi çok dikkatli ol. 5-7 arası çok zor geçireceksin, savaş vereceksin uykusuzlukla. sonra umarsızca quize git, elinden geleni yap. sonra koş evine bütün gün uyu. ben yapmıştım zamanında %100 çalışıyor.

bir cinnet herşeyi halleder.

@sizofren sen 1 milyon çıkarmakla mesul değilsin ama orada hocalık yapan herifler sana bunun bilgisini vermekle mesuller. Dolayısıyla ne verdiniz demek sonuna kadar hakkın, dememenin tek sebebi yine de bir noktaya kadar onlara saygı duyman olabilir ancak.

Bırak istediğin bölüme geç. Daha 2.sınıfmışsın, bu şekilde daha çok zaman kaybedersin. Hem kendine yazık hem ailenin sana yaptığı masrafa.

oyun değil de demo hesabı açabiliyorsun.
(gerçi o forexde ama borsanın da vardır.)

aklın varsa açma o demo hesabını. ne telefonun susar, ne mesajın susar, ne de gelen mail susar.

hostelworld.com veya google+hostel.

stockholmde interhostel güzel baya. temiz, kaliteli fln. şehir merkezine de yakın.
o 8 kişilik odalarda biz 6 adet bir içim su isveç kızlarıyla kaldık, öyle burun kıvırma pek:)


bir de gustaf af klint var. gemi hostel. öyle ilginç bir şey de deneyebiilirsiniz. 24 kişilik kamarası var, ama o kadar kişi ile aynı mekanda olduğunu farketmiyorsun. 6-8 kişiyi görüyorsun. ama 2 kişilik odaları da var bir sürü sanırım.

site olarak da hostelbookers.

usul gel.

esenler otogar'da inersen görürsün istanbul'u :D şaka maka hoşgeldin, güzeldir istanbul.

iç ses: bok gibi amk.

gel gel çok eğleniyoruz sirk gibi amk

yemin ediyorum şu yazdıklarını okudukça herkes bir tebessüm ediyordur. gel gel çok seveceksin çooook!

bağcılar'a git.

beyler, bayanlar;

17milyon + 1 olacak ben gelince. turistik gezi falan geldim bi kaç kez ama temelli geliyorum artık. tanışmıştık yani istanbul'la daha önce. taksim'de ev tuttum, kalbine yakın yerde olayım diye.

umuyorum ki delilik değildir yaptığım.

@sinsasaj

geçen cuma ve cumartesi istanbuldaydım, kalabalığı görünce ben de gerek yok diye düşündüm lakin benim için gerekli. o yüzden usul usul ve sevgiyle yaklaşıyorum istanbula ahaha

bir de taksim de ev tutmuş taksim trafiği şu an berbat 1 yıl sürece benziyor falan dedi tv daha uzun sürebilir burası türkiye
geçmiş olsun evine gelsek parti yapsak falan :)

@hitsumo tamamdır abi, bu cuma valizlerimle geliyorum istanbula. hafta sonu yerleşmekle geçer, musait olduğumda ilan ederim buradan, içkisini kapan gelir :D

bu arada taksimde tuttum evi evet ama istiklal caddesinde işim gücüm. sanıyorum ki trafikle bir işim olmayacak :)

sana sadece şunu söylüyorum:
göte giren şemsiye açılmaz. anla artık büyüklüğünü.

@goldentitan şemsiyenin büyüklüğünden şüphem yok lakin neden giriyor abi şimdi bana bu ahahah

@refreshing towel bekliyorum :D

aman geç kalma erken gel. istanbul candır.

35 senedir kaçmaya çalışıyoruz adam geliyorum diye methiyeler düzüyor. bu seninki iş değil bilesin. allah kurtarsın.

(bkz: overrated )

hiç ses etme. kağıdı teslim ettiğinde işaret koy.

Askerler için derler ama öğrenciler için de geçerlidir bu laf;
"Öğrenci yarrak ruhludur başını okşarsan sana diklenir" vur kafasına pezevenklerin, otoriteni kur.

ya işte onu yapmak istemiyorum, hoca dedi kopyadan yakalarsan direk beni ara, bu sene kalacak gelecek sene de kalacak ondan sonraki sene düşünürüz nasip dedi, yazık lan.

saygısız şimarık tiplerse tavrını koy hocaya bildirmesen de. yani saklayarak çekmeye çalışıyorlarsa çok bir problem yok ama gözüne soka soka seni saymadıklarını göstermeleri biraz ayıp olur bence

kağıda işaret +1

öğrenci asistanlık konusunda pek bilgim olmasa da ast üst ilişkisi olarak, sert olmak önemli. yani "sen kalk buraya geç" derken sesteki o otoriteyi hissettirebilmeniz lazım. elbette yüzsüzler çıkacaktır, o durumda da yaptırım gücünüz dahilinde işlem yapmanız gerekli diye düşünüyorum.

kopya cekiyorlar diye kagitlarini al, siniftan at, gerekirse tutanak tutarak kurula ver.
birkac kez boyle yaptiginda senden korkmaya baslarlar. namin yurur. geldigini goren kacacak delik arar. ileride tekrar boyle davranmana gerek kalmaz ama birkac kisinin ogrenim hayatini sikmis olursun.

yalniz... ben daha soruyu okurken basladim kufretmeye, eminim ogrenciler de etmistir. kendini bi bok saniyor herhalde demislerdir. ben cok demistim cunku.
ben cok kil oluyordum bu yukarida anlattigin tipte asistanlara. illa bir takilma ihtiyaci hissediyorlar. ben 8 senede bitirdim okulu. ben universitede iken ortaokulda olan bebeler asistan oldu. ben onu nasil takayim? takma istemesin, duzeni saglasin dogru bildigini yapsin yeter. kopya cekiyorsam, atacaksa atsin. benden saygi, sevgi ve kelebekler beklemesin.

valla karşında artistlik yapıyorsa hiç de yazık değil bence.

@entrapmen ben de 5.5 senede bitirdim de kalkıp saygı duruşuna geçsinler demiyorum zaten, ama bir gördünüz mü demek bu kadar mı zor, bu defa tamam otur desem aaa bak gördün mü dedi zaten hoca bunu tanıo olm torpilli ehehehe dicekler, hiç öğrenci olmamışım gibi şey yapmayın yahu.

girdiği çıktığı hiçbir okulda kopya çekmemiş, paşa paşa kıt kanaat notlarla çift dikiş güç bela geçmiş biri olarak söylüyorum, hadlerini bildirmezsen benim de ahım kalır. işareti koy icabına bak. yalnız tipler yamuk mu, aralarındaki bazı lavuklar reis tipli mi diye dikkat et bence. biraz sıkısın galiba iyi canlarından bezdirmişsin diklenmeye başlamışlar, tebrik ederim.

acıma, niye acıyorsun ki? afedersin ama hak yiyen bok yesin. kopya çekmeyenin günahı ne? hadi kopya çekersin, göz ucuyla sağa sola bakarsın da bi de sallamamak nedir yani? ibret-i alem için kağıdını alıp herkesin görebileceği şekilde işareti koy, kopya muamelesi yani.. bak bakalım bir daha cesaret edebiliyor mu?!

açıkca söyle bakın durum böyle istemediğim şeyler yaptırmayın bana diye:) gülerle falan ama buna benzer bişeyler söyle işte. şeffaf olmak, bir kaç sene önce onlardan biri olduğunu unutmadığını onlara hissettirmek işe yarar.
ben de mesela takıntılı, çılgın bakire modunda bir asistan yüzünden koca shakespeare dersinden kalmıştım, eve taşıdığım zilyon tane kitabi geri okula getirirken bildiğim bütün bedduaları ettim kendisine. bilmem işe yaradımı.

kağıda işaret.
ayrıca "sen kalk şuraya geç!" gibi otoriter bir yaklaşım bence kesinlikle doğru değil. karşı taraf diklenebilir, sonra hoş olmayan tartışma yaşanır. buna bizzat şahit oldum. af öğrencisi birine böyle bir emir verildi, sınıfın ortasında kavga çıkacaktı.
"sizi böyle almak durumundayım, lütfen şöyle buyrun" demek bence en güzeli. yok, lakayıt bir tavır olursa eğer, kâğıda işaret. bana kalırsa en makulu bu.

yok yahu ne sıkısı, benim yüzüm yumuşak diye oluyor bunlar bence, diğer arkadaşlar soru sorduklarında bile gidip bakmıyorlar yerlerinden kalkmıyor çoğu, yardım edelim az dedik, sınav ingilizce bilmedikleri kelimeleri bile söylüyorum, daha napim. Daha 5 sınav var gireceğim ama hiç canım istemiyor valla.

@gogu delen adam emir verir gibi demedim ki, sen de buraya gelir misin lütfen dedim ilk başta.

kağıda işaret içime sinmiyor ya, yaptırımı çok fazla bildiğim gibi devam etmek en doğrusu sanırım. en fazla kağıda işaret tehdidi çıkar benden :D

bir asistan olarak şunu söyleyebilirim ki;

ne öğrenci ne de hocaya güvenme;

öğrenciyi mazur görürsün "ya bu hoca iyi huylu ses çıkartmıyor zaten cevap versekte altta kalıyor" diye bir algı yaratırsın ki toparlaman ancak onlar mezun olduktan sonra gerçekleşir 4 yıla yakın bir süre demek...

hocaya güvenme "aslansın, kaplansın tut tutanak" der, tutarsın sonrsında emin ol neden tuttun diye hayıflanır, ifade vermek soruşturma sürecinde yalnız kalırsın vb.

en iyisi otoriteni belli et...

sınıfa girdiğinde yerleri değiştir, değişmezlerse kağıtları dağıtma ama geçen süreyi de eklemeyeceğini onlara belirt vb..

tutatank tutma meselesi sana kalmış yani çok büyük bir olaysa yerine başkasını sokma, kitaba bakıp aleni cevap yazma, cep telefonundan mesaj alma falan tutanağını tut ama sakın ola ki öğrencilerin cep telefonlarını falan alma! Merkez üniler bu tip davalarla dolu... ama onun dışında göz kayması, kalem uçlarının arkasına yazma vb. kağıtlarını al, ya da yanlarına git otur, falan :)

son bir şey şunu fark edeceksin ki mesafeni belli edersem o mesafe dahilinde öğrenciler sana saygı gösteriyor ve aşmaya çalışmıyor ki aşılırsa zaten mesafeyi hatırlatırsın...

ve bunlar genç hatta ve hatta ciddi anlamda çocuklar :) espiri, şaka ama ciddiyetle çok işe yarıyor.. bazı şeyleri de mazur görmek gerek :)

tebrikler mesleğinde, mesleğe ilişkin daha da bilgi istersen buralardayım...

zorluklar yıldırmasın, zira çok çok zorlukla karşılaşacaksın...

e olayi biliyorsun iste. neyini soruyorsun su halde?
yuzsuz adam her yerde yuzsuz. kopyayi aleni ceker, senden cekinmezse devam eder spoil eder, abuse eder. siker atar. asistan olan ogrencilerin cogu ogrencilik hayatlarinda bu konuya meze tiplerle hicbir etkilesimde bulunmuyor sanirim. bu adama sen ne dersen de, ne yaparsan yap bu adam piskin.

sen bunun yerini degistir bana takti olacaksin. (bana ilgi duyuyor diyeni bile gordum ben)
sen bunu gormezden gel sen kaypak, yumusak, korkak ve gerizekali olacaksin.
sen bunun kagini al, sinavdan at, emin ol yine sucu sende bulacak.

o muhtesem birisi aslinda. tanisan seversin.

ben kalkip herkesin kagidini al demiyorum. belli basli bu turden birkac tipe gerekeni yap, o turden olanlar dahil kopya cekme amaci gudenler senden korkar.
bizim bolumde vardi bir tane boyle asistan. hayatinda sinav esnasinda bir kere bile gulumsedigini gormedim. kac tane kendini bilmez yavsagin kagidini aldi, kurula verdi.
benim 2 ust donemimdi. aslinda muhtesem bir kadindi ve oyle somurtkan falan da degildi (dolayli yoldan arkadaslarimin arkadasi oldugundan disarida da taniyordum).

kaldi ki asistanlarin asli gorevi sinav gozetmenligi degil. yine de oradayken senin gorevin duzeni saglamak. duzeni nasil saglaman gerektigini dusunuyor ve hissediyorsan; aynen oyle davran. ogrenciler gelir gecer. sen oradasin.

sonradan uğraşmak yerine en baştan tavır koymak daha etkili..
yani kağıtları dağıtırken 'arkadaşlar sınav esnasında konuşan ya da kopya çekmeye teşebbüs edenlerin kağıdı alınacak/işaretlenecek, ona göre dikkat edin lütfen" denir ve baştan bu tip olayların büyük kısmının önüne geçilmiş olur. abarta abarta hala çekmeye çalışan olursa da ibreti alem için kağıdına işaret konur ya da alınır. evet biraz sert ama doğrusu bu.

ben de çoook kopya çektim lisansta, ama kopyaya izin veren rahat hocalarda çektim..kağıdımı alacağını bildiğim hocanın sınavında töbe kağıdımdan kafamı bile kaldırmadım. insan evladıyız hepimiz, boşluk görünce kullanmaya meyilliyiz..

nasıl başlarsanız öyle gider..sessiz, birşey yapmayan asistan yerine sağısolu belli olmayan asistan olun gözlerinde:)

ek olarak da; son sınıfların sınavlarında daha rahat bırakılmalarından yanayım. adam kaç yaşına gelmiş, ayak bağı olmuş bölümü, bitirsem de gitsem diye gözüne bakıyor..bırakın gitsin de işine gücüne baksın..

ve evet topuklu etkili olabilir:)

Yerinde olsam sınav başlamadan bezdirirdim. Şöyle ki;

yerlerini değiştirirdim
cep telefonlarınızı, notlarınızı kesinlikle kaldırın şeklinde talimat verirdim
-kürsüye yığmak adettendir -
sınav esnasında sürekli dolaşırım, aniden geri dönerdim arada.

bi de sınıfın en arkasına gidin duvara yaslanın izleyin. Arkalarını dönüp kontrol edemeyeceklerine göre stres içinde kağıtlarına odaklanmak zorunda kalacaklar.

bunun gibi klişe numaralarla ortamı gererdim. bişey yapacağınızdan değil maksat korkutmak. Ömrüm boyunca her sınava kopya hazırlamış kimi zaman deli çekmiş kimi zaman boş kağıt verip çıkmış biri olarak bu söylediklerimi uygulayan hocalardan çok tırsardım. Çekeceğim varsa da riske atmazdım. Mümkün olduğu kadar az konuşun, arkadaşlar sınavdayız lütfen diyin. Kestirip atın. Size mi güvenip geldiler sanki sınava?

sınav başlamadan uyar müsamaha göstermeyeceğim, kopya çeken olursa kağıdını işaretleyeceğim ve gereken prosedür gerçekleşecek diye. bir kez uyardıktan sonra işaretle de, gerekirse kurula da taşı. işaretleyince o diklenen öğrenciler hocam hocam diye peşinde dolanıyorlar iş bir üst kademeye taşınmasın diye. bırak onlar düşünsün derdini tasasını, herkes hak etiiği notu alsın. kopya çekmeyen adamın suçu ne?

öğrencinle ilişkiye girme.

yahu sen üniversite öğrencisine lise öğrencisi gibi davranmışın biraz:)
bence sınavdan önce biraz tırsıttıracaktın, kopya çekmeye yelteninin kağıdını alırım, hocaya bildiririm falan diyee...

eğer göreve yeni başladıysan baştan işi sıkı tutman lazım, yoksa sonradan bütün ağırlığını ve otoriteni kaybedersin. daha bunun ciddi ciddi kopya çekeni var, ders anlatması var, ödev toplaması, kağıt okuması.
hababam sınıfınfaki kül yutmaz kadar abartma elbette ama, sınıfın kontrolünün sende olduğunu, senin lafının geçtiğini hissettirmen lazım. yoksa tepene bi çıkarlar, sittin sene bi daha sözün geçmez öğrenci üzerinde. bizim bi arkadaş var mesela, öğrenciler direkt adıyla sesleniyolar kıza. hocam falan demeye bile tenezzül etmiyolar yani.

topuklu giyip tak tak dolaşmak otorite kurmak değil sinir bozmaktır ayrıca. öğrencinin konsantrasyonunu ve sinirini bozmaktan başka bi işe yaramaz.hatta mümkün olduğu kadar ses çıkarmayacak, dikkat dağıtmayacak şekilde giyinmen, yürümen, konuşma gerekir. öğrenci zaten gergindir, konsantre olmaya çalışıyodur. o anda her uyarıcı ani patlamalara sebep olabilir. hatta bazı asistanlar sınav sırasında bile hiç durmadan konuşur, kıkırdar, güler. değil öğrenci ben bile sinir olurum, öğrenciden önce ben uyarırım susun, çıkın dışarda konuşun diye.

sınav salonuna girdiğinde "arkadaşlar günaydın/merhaba. sınav düzenine geçelim lütfen" falan gibi cümlelerle sınıfa girdiğini ve o andan itibaren otoritenin sen olduğunu belli etmen lazım. "çocuklar" demek yerine "arkadaşlar" diye hitap etmek her zaman artı puandır. sınav başlamadan önce, gözüne şüpheli görünen, birbirine çok yakın oturmuş olan varsa onları düzelt mesela. sınav sırasında da eğer kopya çektiğini düşündüğün biri varsa önce gözlerinin içine dik dik bak, sonra git başında dur gıcık edici bi şekilde, sen ayrıldığında hala devam ediyorsa kopya çekmeye, bu sefer ya yerini değiştir ya da kağıdına bi işaret koy. bi iki sınavda böyle yaparsan adın çıkar zaten.

bütün bunları kıl, soğuk ve itici bi şekilde değil de tatlı sert bi şekilde ypman lazım. dengeyi ayarlamak çok önemli. öğrenci hem senin hoca olduğunu bilmeli, hem de seni saymalı ve sevmeli. bu da zamanla öğrenilen bişey...

biraz kafan farklı çalışıyorsa lafla göt et. kağıda koyduğun çarpıdan daha vurucu olur.

mevsimi değil.

sağa sola iyice haber salın.
istanbul'da en güzel yöntemin gezmek olduğunu düşünüyorum. ben öyle buldum 2 gün içerisinde harbiye gibi talebin pek yoğun olduğu bir yer ve dönemde. bulamasanız bile emlakçılara numaranızı bırakıp, arzu ettiğiniz gibi bir ev çıktığında haberdar edilmeyi talep edebilirsiniz. semtleri günlere ayırıp gezin diyorum yani.

@styx Sağa sola haber saldım bu haftasonu. Umarım yakın zamanda cevap alırız. Emlakçıya numara bırakma işi iyiymiş. Hiç aklıma gelmemişti. Onu da bi deneyeyim. Teşekkür ettim.

@goldentitan önümüz kış, yeni eve mi çıkılırmış. Şimdi görünmez ama aralık'ta evin bi yerlerinden su akar vs. gibi sorunları düşündük ama bizim için mantıkla olan zaman bu aralar.

babacım 1200 tl diyorsun nasıl bulamıyorsun anlamadım?

metrobuse yakin olsun derseniz kadikoy, acibadem taraflarina bakmaniz gerekecek, semt olarak da nezih yerlerdir. ama 1200 den biraz yukari cikmaniz gerekibilir. yok 1200 olsun biraz metrobuse uzak olsun derseniz bostanci tarafina dogru kayin. o rakama iyi evler bulabilirsiniz. kadikoy belediyesinin arka sokaklarina bakin. tam hasanpasa 4 yolun oraya (acibadem 4 yol da olabilir emin olamadim.) orada hem yeni hem guzel hem de metrobuse yurume mesafesi evler var. ama fiyat bilemiyorum.

@65 derece hasanpaşa, fikirtepe aklımızdaki yerlerde ama fikirtepe tarafında 3+1 ev çok az var. Genelde 2+1'ler bulunuyor. Hasanpaşa tarafında ise şimdilik denk gelen bi yer olmadı. Hasanpaşa, acıbadem lokasyon olarak çok işimize geliyor fakat dediğin gibi oralarda da iyi evler bütçeyi aşıyor. Haftasonu acıbadem tarafına gidip emlakçı emlakçı gezicem zaten.

@il padrino nasılını bilmiyorum ama bulamıyoruz. metrobüse yakın olunca -65 derece'nin de dediği gibi- fiyatlar katlanıyor.

Bu sene vodafone sponsor.. sanki bana bu sene tanitim daha iyi yapilmis ve organizasyon daha iyi geldi.. soylediginizin aksine..

ben de şu an ilk defa duyuyorum. violetsky dediğin gibi geçen senelerde hep haberim olmuştu bir şekilde

ben de ilk defa duyuyorum.

geçen senelerde tüm ilçelerde bir sürü sokakta standları vardı. bu sene ben göremedim onlardan. belki stand izni yoktur özel firma yaptığı için, bilemedim.

apandisit olmadığını nerden biliyorsun?

ayağının altına sıcak su torbası koymakla başlayabilirsin.

midem kasılmış bi halde, karnım kocaman oldu.apandisit boyle olmaz sanırım.bu bayagı gaz sıkışması. sıcak su torbası ne ki belimi bile sardım. süründüyr resmen...

bilirim, yürüyemeyecek hale getiri insanı. sıcak su torbası işe yaramadıysa o zaman yan yatmayı dene bir de. otururken geçmiyor. beli lastikli, bol bir eşofman da giy. üstüne de bir yorgan çek.

bol çömelme kalkma hareketi yap.
karnına bastırarak ve titreştirerek saat yönünde daireler çiz.

genelde karşı tarafın isteklerini pek önemsemeyen, rahat biri değilse, sadece bu konuda böyle davranıyorsa saçma buluyor olabilir.

büyü yaptırmandan filan korkuyor olabilir.

isteğini saçma buluyordur, yüzüne vurmak istemiyordur.

çok film izlemişse bütün kızlardan saç biriktirdiğini düşünüyor olabilir.
:)

belki uyuşturucu kullanıyordur ve test yaptırıp öğrenmenden korkuyordur

Bahane uydurmuş resmen. Bir tutam kesmek demek gidip en öndeki saçı zort diye dibinden kesip vermek değil zaten. Arka tarafın altlarından biraz kesse yeterdi o. Önemsememiş. Saçlarını sevdiğinizi biliyorsa, çok hoşuna gitmesi lazım aksine.

bence umursamamzlıktan bı tutam kesip vermek için kuafr bıle sart değil hemen kes ver.ayrıca bence çok tatlı bi istek.. arkadasın dedıgı gıbı buyuden korkuyoda olabılır

@blatta hiberna: saçma bulması bir ihtimal evet. ben söylediğimde gayet sevinmişti halbuki. iyi yalan söylüyor demek...

@isildur: eheh. ona zarar vermek isteyeceğim son şey, bunu biliyor. bir de bu tarz bir şey düşünmüş olabileceğini sanmıyorum...

@aklınabişeygelmez: ilk cevabım sizin için de geçerli.

@goldentitan: :) sanmıyorum...

@secilmis uye: çok uçuk :/

@saatgeceninonikisi: kesinlikle katılıyorum. önemsememiş.

@mantarlıbörek: haklısınız.

ne kadar tatlı bir istek yahu :) ne varmış bir tutamcıktan geçiştirmiş gibime geldi :)

kesinlikle büyü korkusu.

tabi ki saçma buluyordur, kız yine efendiymiş seni terketmedigine sukret. azıcık dik durun ya. erkeksiniz olm siz. ne bu tavırlar.

bir tutam saçla ne büyüler yaptırılır.

@mondey moore: isteğm umursanmamış çok net ortada.

@heyamo: ya o inanır mı bilmiyorum da ben inanmıyorum böyle şeylere. o da inanmaz.

@kırkbir: beni tanımadığınız için bu cümlenizdeki yanlışları açıklamaya gerek görmüyorum bile.

@monkey: açıkladım.

belki de sadece "al bak sana saçımı getirdim" demek ona saçma geldiği için getirmemiştir. senin istedğin değildir belki onun için saçma olan. aşık adam yapar :)

makasla karşısına dikil veriyor musun yoksa ben mi keseyim diye bağır! :p

bence de sevimli bi istek. arkadaş bu nasıl kombinasyon ya böyle adamlar umursamaz kızlarla, öküz gibi adamlar aşkından ölen kadınlarla filan. niye ulan:/

ben vermiştim saçımdan 2 ayrı kişiye. şimdi ulen acaba hangisi büyü yaptırdı da böyle bahtım çöktü bi anda diyorum. vermesin bence de.

Zorunlu yapılan her iş angarya gelir insana. İşe gitmek meecburen erken kalkmak meeecburen. Şarkısı bile var. Kim bayıla bayıla işe/okula gider ki?

ben eskiden yaptığım işi çok seviyordum, hem madden hem manen tatmin ediyordu, pazartesi sendromu felan da yaşamazdım, sorumluluk sahibi de olunca, koşa koşa giderdim tabii.
sonra nooldu dersen, kovulduk topluca.

ya sevmiyorum bölümümü ama geçen yaz staj yapmıştım. öyle böyle iğrenmedim iş hayatından. o yüzden mutlu mesut gidiyorum bu hiç değilse o kadar iğrenç değil diye.

hatta staja giderken 5.30da kalkmam gerekiyordu şimdi 7de uyanmak da koymuyor.

seviyorum ülen.. zamanında okula gitmeyi seviyordum. 3 senedir çalışıyorum. şimdilik iş hayatında da sıkıntı yok.

ciddi anlamda nefret ediyorum işe gitmekten. çünkü berbat bir ortam, berbat bi patron, berbat insanlar.

üniye giderken koşa koşa gidiyordum.

allah işin belasını versin. hiç sevmiyorum. yaptığım işi sevmiyorum, iş yerindeki şerefsizlerden nefret ediyorum. hepsi ölsün gebersin.

üniversite son seneye kadar nefret ediyordum,ve yoklama zorunluluğu olmadığı için gitmiyordum da.lakin son sene bitecek korkusu,okulu nasıl özlüyorum anlatamam.okulu uzatacak yer arıyorum o derece.

üni son seneye kadar seviyordum. bu sene enerjim tükendi. ne okula gitmek ne çalışmak istiyorum.
bölümü seviyorum ama sıkıldım artık okumaktan, not için bir şeyler yetiştirmekten.

ayilip bayilmiyorum ama memnunum. sonucta her gun gezmek ise gitmekten daha iyi olurdu ama off bugun de ise gidiyorum da demiyorum. pazartesi sendromu denen sey de cok sacma geliyor.

haftasonu pazartesi olsa da işe gitsem diye iple çekiyorum.

Benim için iş yok tabii, okula gidiyorum ve sevip sevmemem dersten derse göre değişiyor. Sayısal bölümde okumama rağmen, matematik ve bilgisayar derslerine son derece isteksiz gitmemle birlikte sözel derslerde sorun olmuyor. Ama hocayı seversem her türlü, sevmezsem hiçbir türlü çekilmiyor ders ve hiç de gidesim gelmiyor.

Ben seviyorum. Önce özel şirkette çalışırken sevmiyordum, şimdi bir araştırma projesinde çalışıyorum, çok mutluyum. İnsanın sevdiği şeyi yapması çok tatmin edici bir şey. Okula gitmeyi sevmezdim ama, sıkılırdım.

Okulun olduğu yer çok güzel bir yer. "O" nu görmek de bi motivasyon tabii. Seve seve gidiyorum. Gerçi dersler falan da on numara.

papatya çayı gevşetir derler

kantaron çayı

kesınlıkle rezene cayı cok ıyı gelıyor

çin yağı var, şakaklara sürüyorsun, baş ağrını bile geçiriyor, insanda sinir stres bırakmıyor.

(bkz: çin yağı)

marijuana diyen ben olayım

Ihlamur

yeminle yakında sırf bunun için kum torbası alıcam eve. tekme tokat giricem halim kalmayana kadar. sonra da duş alır uyurum emenike.

melisa, lavanta, kantoron.

açığa alınarak benim bildiğim

uçuş saatinden kaç saat önce olduğu da önemli tabi

Biletin sınıfına göre değişiyor iade tutarı. Çoğu durumda biletin % 50sinden fazlası yanıyor. Açığa alınca da ceza ödüyorsun, o da ucuz tarifeden bir bilet parası oluyor neredeyse.

en güzeli aramak.parayı geri veriyorlar ama epey bir zaman alıyor.bir de sizin yaptıgınız tel.görüşmelerinin tutarı da cabası.

ucuza alınan biletler sanırım değiştirilemiyor ve iade edilemiyor.

elektronik bilet üzerinde biletin sınıfı yazar, alttaki açıklamalarda da hangi sınıf biletlerin iade veya değişime tabii olabileceği ve ne kadar ceza kesildiği detaylıca anlatılır. oraları bi okuyun

bi fotoğraf vardı 1950 de Afganistan ve şimdi Afganistan diye. mobility gonderemiyor onu bul bak cevabı anlayacaksin

gaylerde kadına yönelik bir kötüleme yok ki.
sen böyl demekle gaylere laf etmiş olmuyor musun?

erkeklere gelince kadın, erkek, gay farketmeden türkiye genelinde iyi yetiştirilmemiş insan fazlalığı var.

türkiye'nin bir noktasında erkeklerin seri üretim olarak banttan çıktığı bir fabrika olduğunu mu düşünüyorsunuz?

türkiye'de 35 milyon erkek var. hepsinin farklı farklı beğenileri, dünya görüşleri falan var. neden bir, iki erkeğe sinirlenip "tüm erkekler böyle ya :(" diye genellemeye başlarsınız ki?

kendi adıma söyleyeyim ben. rakı sevmem, futbol takip eden kızları son derece itici bulurum, bir kıza açık giyindi diye kaşar demem. eminim benim gibi bir sürü erkek daha vardır. genellemeyelim.

gaylere laf etmiyorum.

savım şu bu erkekler yanı bu bahsettiğim erkekler kadınlardan çok erkeklerden hoşlanıyor gibi.

gayler kadınlara hakaret ediyor gibi bir anlam nasıl çıktı anlamadım

@bugunkü antre...
dostum genelleme denilen kavramı götünden anlamanın en güzel örneklerinden birini sergilemişsin. bir popülasyon içinde %51'den yukarı doğru benzer özellik sergileniyorsa onun geneli bu özellikle genellenebilir. kaldı ki bu memleketteki erkeklerin %90 bu tarz.

ve evet erkeklerin bir banttan çıktığını düşünüyorum.

1. sorunun cevabı; işlememiş. gayet adabıyla takılan beyfendilerimiz de mevcut ki yaptıkları ilk iş kendilerini seksist muhabbetlerden soyutlamak falan.

2. sorunun cevabı; evet bir kadında naiflik, narinlik v.b. özellikler gayet önemli, kadının da bu değerlere kıymet vermesi gerekli.

3. ve son sorun erkeklerden gay bir hava alman; bu alış sorunun biz erkeklerden değil de senden kaynaklı gibi geldi, örneğin ben gay bir hava almıyorum babamdan, amcamdan ve türlü tanıdıklarımdan, hiç almadım.

gay misin?

gay değilim.

öyle bir eğilim hissetmedim şu ana kadar. kibar kadın gibi davranan kadınlardan kadınların çıkıntılarını okşamaktan kadınların sesini işitmekten bir kadın tarafından sevilmekten hoşlanıyorum.

gay de olabilirim. emin değilim.

ama vardığım kanı da haksız değil miyim? yani kadının tabir ile erkek gibi/adam gibi olmasını isterken kadının kadınlığını hiçe saymıyor muyuz? yani kadın erkek gibi olsa ama sadece cinsel organı kadın gibi olsa daha hoşumuza giderdi diyorum?

bu da homoseksüel bir durum bence.

not: homoseksüelleri aşağılamak küçümsemek gibi bir kastım yok.

Madem %90 diye genelledin, ben de sana soyle soyliyim kadinlarin %90 i sıkıcı. Kadinlarin muhabbeti de sinirli sayidaki aktiviteleri de bir erkege gore acayip sıkıcı. Bu gorusumde de yalniz olmadigimi biliyorum ayrica. Bir cok kiz arkadasim da ayni seyi dusunuyor ve erkeklerle takilmayi daha eglenceli buluyor. Gunumuzdeki ortalama bir iliskiye bakarsan da bir aktivite veya organizasyon ayarlayan, goturup getiren, muhabbet edilirken devamliligi saglamasi beklenen dahi erkek oluyor. Hal boyle olunca bir erkek icin kadinin onceligi, duygusal ve durtusel ihtiyaclari karsilamasi oluyor. Bu duruma kotu de demiyorum ayrica. Kadindan eglendirmesini beklemiyoruz, o mutluluga ve heyecana ortak olup paylasabilmesi yeterli bence.

türk kızı başlığına bir bakın, kadınların mümkün olan her özelliği aşağılanmış.bir nefes alması kalmış.kadınlık aşağı bir şey görülüyor bence, erkek gibi kız bir övgü oluyor mesela ama kız gibi erkek bir hakaret.genel olarak türk erkekleri kadınlarla iletişimde güçlük çektiği, kadınlarla sosyalleşemediği için bence 'erkek gibi kadın' şeklinde yanlarında rahat hissedecekleri, kadınsı özellikleri vücut şekline indirgenmiş, geri kalan özellikleri tamamen iletişim kurabildikleri erkek niteliklerine sahip bir ütopya yaratmışlar.bir kadınla insan olma ortak noktasında buluşup sohbet edebilecek konuların yoksa, bir kadınla nasıl zaman geçirileceğini bilmiyorsan kankan ahmet gibi pes atsa ne rahat olur yea memesini de ellerim diye düşünürsün bence.

@sAINT

iyi de o ortak olma işini erkeklerle de yapabilirsiniz? yani kadının kadınlığı ortada yok ki? o eğlenme meğlenme olaylarını erkek erkeğe yapın, her şeyinizi erkek erkeğe karşılayın?

zira kadının kadın olarak kullanıldığı ya da şöyle diyelim cinsel rollerin sosyal hayatta oynandığı alanları git gide erkek egemenliğinde daraltıyoruz.

sen de diyorsun erkek eğlencesini eğlenceli bulan kızlar... bence facia.

ortak beğeniler olabilir. ancak bence bir erkeğin barbie bebekle oynaması kadar bir kadının futbol oynaması absürt. cinsel rol bozumu.
(basit bir örnek olarak misalliyorum bunu kalkıp da rererö demeyin. olayı somutlaştırmak için böyle bir modelleme yaptım.)

yani sonuçta 'kadın' gitgide sadece vajinaya dönüyor. yani kadının kadın olduğu sadece soyunduğunda anlar hale geldik gibi bir his var içimde.

konu bu.

@alice patrice;

başıma birşey gelmeyecekse kadınlarla sosyalleşmek mahalle baskısıdır demek istiyorum.

kadınlarla iletişimdeki güçlük ise bizi en başa schwarze rose'un sorusuna götürüyor ki, türlü hakaret yemenizin asıl sebeblerinden biridir bu ve bu sorun hiç de tek taraflı değildir efenim.

yine de bireysel yetersizlikleri cinsiyetlere bölerek değerlendirmek yanlış bence. şu duyuru altında konuşulan tüm sorunlar ve eleştiriler bireysel fekat bir cinsiyette daha çok gözlemlenmiş olan yetersizlikler ansını satiym. yoksa takısına kokusuna otuna düşkün olup banel hale gelmiş kadınlar olduğu gibi allahi kitabı futbol, kuzey güney, takısı, kokusu, otu boku olmuş erkekler de var. 2 küme de baya bir dolu hem de. hep bu 2 kümenin kesişiminin sıkıntıları genelleniyor zaten. gelişmemiz, ufukları açmamız ve milletçe sevişmemiz lazım.

Neden ortak paydada bulusturmaya calisiyorsun, neden ayni potada eritmeye calisiyorsun onu anlamiyorum ben. Erkeklerle takilan kadinin nesi garip geliyor o da ilginc. Ayni sekilde surekli kadin ortamlarinda takilan erkekler de var. Herkesin fatkli ilgi alanlari, zevkleri, hoslantilati, tiksintileri olabilir. Bu her seyi ortak yapma amacinin gereksiz oldugunu dusunuyorum. Ne kadar farkli olunursa, bir araya gelindiginde paylasip anlatacak o kadar sey olur. Ayrica taraflar birbirlerini moral ve duygusal acidan destekleyip tamamlayabiliyorsa diger teferruatlarin onemsiz oldugu kanisindayim. Futbolla ilgilenen kizin facia oldugunu dusunmemekle beraber, sirf ezildigini dusundugun cinsle digeri arasindaki dengeyi saglayabilmek icin bir tarafin zevklerini seksist yorumlarla asagiladigini ve durumu ici bos bir sekilde abarttigini dusunuyorum.

@sAINT

sanırım derdimi anlatamadım sana.

1. ben ortak paydada buluşturmaya, tek potada eritmeye çalışmıyorum. bilakis sen farklı cinsiyetlerdeki insanları benzer beğeni alanlarına sokara bunu yapıyorsun.

yani erkek beğenilerini kadına yüklüyorsun.

ben diyorum ki hayır beraber yaptıkları şeyler olsun.
yani gidip bir filme izlesinler. ama kadınları alıp futbol maçına götürmeyin. ne gerek var?

erkek erkeğe gidin ve eğlenin işte. kadın futboldan hazzedince çok şahane pek şahane çok kafa kadın ama pembe dizi izleyince kaka olarak görür olduk.

farkında değil misiniz?

oysa olması gereken pembe dizi izlemesi.

(not: futbol, pembe dizi barbie bebek gibi kavramlar sadece konuyu somutlaştırarak anlatımı kolaylaştırmak adına kullanılan misallar. konunun derinliğini yok edip bu misallere takılıp bunlar üzerinden içi boş bir tartışma yapmak istemiyorum)

senin erkekler hakkında düşündüklerini bir takım erkekler de bir takım kadınlar için düşünüyor. yüzde hesabı,giyim, yaşam tarzı gibi. kim doğru?

Kadın rakı içsin, futbol bilsin, pes oynasın ondan iyisi olmuyor!?

gerçek hayatta böyle bir arz talep ilişkisi yok, sözlükteki nerd ergenlerin geyikleri bunlar

58 normal bence. hatun 53 kiloymuş yalnız. 53 biraz az cidden.

58 değil, 53.
kilosu bir mankene göre fazla bile hatta, fotoğrafta daha zayıf görünüyor.

bu bagyan olmus. yok haci biseycikler olmaz buna.

ucubelik olduğuna katılıyorum. ama bunu güzellik kıstası olarak dayatıyorlar bize, hatta "bir mankene göre kilolu" diyen bile çıkabiliyor sonuç olarak. tehlikeli sular bunlar.

bu boyda ve 58 kg olduğum zamanlarda ailem zafiyet geçirdiğimi iddia ediyordu. bence normaldi, 60 bile normal bu boy için.

ideal işte?

ama bana göre kadın dediğinin avuca sığacak kadar göbeği olmalı.
kaşık pozisyonundayken o göbek avuçlanmalı.

benim dünyamdaki kadın böyle.

53 az bence de. ama modellik yapıyorsa ancak.

ya hu BMI'i 16 ediyor. . tamam BMI saglik icindir, mankenlik kriterleri degildir anliyorum da, 21'in asagisinin zayif, 18'in asagisinin hastalikli zayif sayildigi bir saglik kriterine gore 16 degeri "ideal" mi oluyor... bu "ideal" kriterlerini kim belirliyor allasen.

ideal kriterini sektör belirliyor. bu alanın normlarına göre ideal.

benim için ideal olanı anlattım zaten.

az bence, benim boyum 1.78'den kısa ve 58 kiloyken bile kaburgalarım sayılıyor, leğen kemiklerim sevdiceğe batıyor.

Kemik, kas ve yag yapisina gore degisir. O olculerle kiminin kemikleri sayilir, tahta gogus olur, iskelete doner. Kimisi yuvarlak hatli, duz karinli vs olur.

Eger sadece 2 3 nicel kritere gore guzellik belli olabilse zaten bu kadar yarismalar olmazdi. Bilgisayara verirdin boyu kiloyu, guzel mi degil mi direkt belli olurdu.

en zayıf olduğum dönemde 48 kilo filandım ki boyum hakketen kısa bu ablaya göre.
bildiğin kırılacak gibiydim kemikliyim de zaten- çarpmamak için dikkat ediyorlardı sanırım, otobüs şöförünün küçük hanım hasta mısınız dediğini biliyorum.
bu kız 18 yaşındaymış o yaşta hadi neyse de erişkin bi kadın için normal değil diye düşünüyorum.

sanırım herkes mesleği kaçırıyor.

şimdi şöyle bir şey; bir sumo güreşcisinin boy-kilo oranına bakıp "bu çok olmuş, tiz kilo vire!" diyen var mı?

bir manken için de 'bu az olmuş' 'zayıf olmuş' olamaz. sonuçta bedeni üzerinden para kazanıyor ve sektör "sen şu ölçülerde gezin kızım!" diyorsa el mahkum.

burada asıl tartışılması gereken sektörün neden böyle iskelet dayattığı?

hepimiz 'ilik gibi hatun' seviyoruz. sizin beğenileriz sektörü, sektörün dayatması sizin beğenilerinizi etkiliyor.

eğer bu kızın kilo almasını istiyorsanız kişisel beğenilerinizi geliştirin. sektör de size göre esnesin.

su ebatlarda kiza bile camur atan, sacma sacma elestiren butun canlilarin amina koyim ya siz nasil kiskanc igrenc sisko pislikler oldunuz. kaşık gibi kiz lan daha nolsun. ustelik cevreniz her gun 2 tencere yemek yiyip sokaga cikan kizlarla doluyken...

53 kulağa hastalıklı geliyor ama resimdeki hatun iyi lan.. bir tek kolları ince, gerisi aşırı zayıf gözükmedi bana..

yaşı çok genç, mesleği göz önüne alınırsa kilosu normal, kilo alsın diyenler, istiyorsanız bıyık da bıraksın. bu kadar kıskanmayın.

eklediğiniz linkteki fotoğraftaki kız 53 kilo değil. normal görünüyor.
178 ise cidden, muhtemelen 58-59 gibi bir şeydir.

ucubelikle alakası yok. ucube ve plastik maksimizasyondan yollu plastik deformasyonlar için tonla yerinde ve güzel örnek var. bu kızın bu örneklerle alakası yok.

hatta aratınca şunlar çıkıyor:
bu ilk fotoğrafında daha ince gibi mesela.
www.efendim.net
www.efendim.net

her neyse kızı beğenmedim. bu konunun tartışması başka ve güzel bir örnek üzerinden gitseydi başka şeyler de derdim.

ed: bu arada kızın kolları çok kısa, elleri-ayakları da küçük gibi. o nedenle türk işi boy ölçümü yapılmış gibi geldi. tanımam etmem, haberim de yok ama, demeden edememek.

Bence rakamlar dogru degil. Boy ile kilo arasinda ennnnnnnnn fazla 20 olsun diyelim 58 olmaliydi. Hastalikli bir kilo 63 daha ideal

dedim, gitmedi.

beğenmedim ben de.

bayılırım, boş kaldıkça karşısına geçip lababom benim diye seviyorum

sevgilim dese soğurum

4 yaş altıysam olabilir.

hatırın için 3-5 defa dedim ama kendime sinir oldum.

sevgilim nezleyken öyle dese güler sataşırım. bir lavabo markası olarak da fena durmuyor sanki.

günlük kullanımda bir erkek bunu derse kaçarım.

ilaçları doktorlar yazar. buradan doktor muayenesi yaptırmak sağlıksız olması bir yana, imkansız.

doktora gitme durumunuzun olmamasının nedeni nedir? ücretse, devlet hastaneleri var. zamansa mesele, sağlık bu? yani bedeninizle yaşıyorsunuz bu dünyada, bedeniniz düzgün fonksiyon göstermezse, hiç zamanınız olmayacak?

doktora danışmadan ilaç, özellikle de antidepresan gibi ilaçları kullanmayın.

memelerini küçülttür.

sıcak dus ve sıcak su torbası bnde etkılı oluyo ama regl donemındekı bel agrısı bu.bir dene istersen sıcak su iyi gelebilir.

tutulmuş muhtemelen gece.
sıcak su torbası koymak iyi geliyor. bir de cataflam(ağrı kesici) ya da bir kas gevşetici.

her zaman yapıyorsa çirkin damgasını basarım.

bir noktaya kadar iyi ama fazlasında basit gösteriyor.

kızımız sıfır puanda, ve yalnızca bunlara göre değerlendiricez diyelim;

abartılı makyaj, safiye soyman modu -30
yerinde olmuş, az makyaj +20
çıtı pıtı gösteren, aşırı sevimli bişey makyajı +35
sıfır makjay +10
gelişine yapılmış, adam halimle benim bile yapabileceğim sıradan makjay -5
götik makyajı +5 (sıfır vericektim ama amy lee geldi aklıma kıyamadım)

tarifem bu şekilde, tüm hanımlara duyururum.

saygılar, hope ender.

abartmadan yapsın, hiç yapmamak ya da abartmak güzel bir şey değil.

ojeye kadınlar tarafından çok önem veriliyor, bir erkek olarak, 10 üzerinden 0,5 önem derecesi. önemli olan manikürlü güzel tırnaklar.

en önemli makyaj göz çevresi makyajı, bunu düzgün yapsın. vezir olmak da rezil olmak da var.

kadın halimle yanıtlıyorum.

makyajın ağırlığına, ortamına, kişiye yakışıp yakışmadığına göre değişir bu durum.

Okula(üni) gidilen rutin günleri düşünelim

okula giderken ise mümkün olduğunca hafif yap makyajını zaten.

hafiften olması laızm ölü balık gibi gelmesin ama kokoşlaşmasın.

kişisel olarak sıfır makyajlı kızlara aşık olurum hep.
diğerlerine güzel veya kokoş arasında bi sıfat veririm o kadar.

bence en güzeli sıfır makyaj ya da sadece gözlere yapılan vurgu. bokunu çıkarmadıkça sorun yok. suratı turuncu bir renge bürünmüşken gözlerinin etrafı kapkara, göz kapağının üzeri ise mavimsi pembemsi renklerde olan tipler gerçekten korkunç. yukarıda da denildiği gibi hafif makyaj yeterli bence, göz kalemi ve belki çok hafif bir ruj ya da dudak parlatıcı. bence oje çok da önemli değil hatta kimi zaman saçma buluyorum ama bakımlı doğal rengindeki tırnaklar fena durmuyor.

hafif makyaj -bak yalnızca hafif- candır.

Digerleri gunden gune, kisiden kisiye degisir belki ama duzenli fondoten kullanimi buyuk bir yanlis bence. Birinci sebebi siz cok dogal duruyo belli bile degil zannediyorsunuz ama ogle degil, ufak tefek park ciziklerini kapatmak icin pasta cila yapilmis araba yuzeyi gibi yapaylk akiyor ve tabii ki olmamasi tercih ediliyor. İkinci sebebi ise duzenli kullandiginiz zaman insanlari o goruntunuze alistiriyorsunuz. Eskaza bir gun surmediginiz zaman herkeste olabilen normalde dikkat cekmicek yuz kusurlari birden acaip goze batmaya basliyor. Sonra arkanizdan burcuyu bugun gordun mu, zombi gibi olmus diyorlar. (en cok bunu duydum). O yuzden ozel gunler vs haricinde, ozellikle her gun ayni kisilerle gorusuyosaniz kullanmayin bence.

ben de sadelik yanlısıyım ve küçük makyaj dokunuşlarını destekliyorum.

her ikisi de diyorum. düzenli olarak yapmasa da arada sırada hafif makyaj güzel oluyor. ama oje her zaman olmalı.

hayır neden korkayım ki?

hayır, neden korkalım?

Ben erkeklerden korkuyorum.

sağa sola köpek gibi saldırdıklarından dolayı korkuyorum. polise bile saldırabilenden herşey beklerim.

not: bu da dahil olmak üzere tüm genellemeler yanlıştır

açıkçası ben bazen korkuyorum. bunda, bir tanesinin beni, kaldığım yere kadar, uzun süre takip etmiş olmasının payı çok çok büyük ama.

hayır

korkmam bu kadar sert olmaları normal yaşadıkları yer türkiye.

izmir'dekilerden kork, istanbul'dakilerden korkma :)

korkmuyorum ama türk-müslüman-sunni-muhafazakar-milliyetçi erkek 'ten korkarım. devletin görmek ve yetiştirmek istediği tipik insan modeli.

gece de, gündüz de rastlasam korkmuyorum.
özellikle hava karardığında tenha bir yerdeysem erkeklerden biraz çekiniyorum, zaman zaman da korkuyorum.

Onlara ters bir şey yaparsam ağzıma sıçacaklarını biliyorum, o yüzden yanlışlıkla bile ters bi şey yapmamak için göz teması bile kurmuyorum.

Ama yolda yürürken başıma bir şey gelse koşup yardım edeceklerini de biliyorum.

evet yaa çok korkuyoruz. böyle yolumu değiştiriyorum tabancama falan sarılıyorum

çok şeker bir üst kat komşum vardı, gül gibi geçindik kendisiyle, sonra öğrencilik bitti taşındık.

korkmuyorum. bağdat caddesi taraflarında ve taksim taraflarında çok kez karşılaştım. kötü laf yada kötü bakış atmazsan kimseye zararları olmuyor.

özellikle travestiden korkmam.
ama sokakta görüp de korktuğumm kişi travesti olabilir. am erkek ve ya kadın da olabilir.

bundan korkarım mesela
www.youtube.com

korkmuyorum. azımsanmayacak sayıda travestiyle de muhabbetim oldu. (bir sosyal sorumluluk projesi için çok sayıda, bir kere de gecenin bir yarısı durakta beklemek zorunda kaldığımda 2 tanesiyle). bunların hepsi de aslında çok şekerlerdi. değişikler, ve kibarlardı hepsi de. değişik hayat hikayeleri vardı. siz onlara karşı leş bir tavır sergilemedinizde, bir çok erkekten de kadından da daha kibarlar.


ayrıca bu insanlar sağa sola köpek gibi durduk yere saldırmıyolar. hayatları senin benim gibi değil ki. ben gece yarısı sokakta travesti görsem korkmam, korkmadım. ama bi erkek görsem içten içe korkuyorum.

www.youtube.com
bundan korkulur mu be oyşşş

cok buyuk bir ihtimalle yaratmaz. ama oradaki gorevlilerin tutumuna da bagli ...
pasaportunuz yeni pasaportlardan mi? Eger yenilerdense zaten tum bilgileri tarayarak da kontrol edebilirler, dolayisiyla sorun etmezler.

bir arkadaşımın fotografı ıslanıp biraz dağılmıştı. sorun olmadı.

abi, fotoğraflı sayfası defterden neredeyse tamamen ayrılmış pasaportla 6 ülkeye giriş çıkış yaptım. bir tek almanya'da sorun olur gibi oldu orada da ne ingilizce ne almanca bilmiyor gibi davrandım herifler "eyh bu ne la" deyip bıraktı. (yani tahminim o yönde)

TR'a girerken ise polis, "bu şekilde olmaz ama zaten yenisi çıktı değiştir sen bunu1 dedi. sonra aynı polis (tesadüf?) ingiltere'ye çıkarken ben "olmaz bu böyle ben bırakırım ama muhtemelen gönderirler geri seni" dedi. saldı beni.