ayakta tutar,izle bence.

korkunç değil, hafif doz gerebilir ve evet maça kadar götürür, iyi seyirler.

Uyutur bence.

izlediğim en berbat filmlerdendi.

bence de uyutur.

natalie portman varsa hiç düşünme boss. izle güzel.

konu ne agalar peki fragmanı gayet çarpıcı geldi bana, uyutma sebebi ne ?

Karamsar bir hava var ve konusu gereği aksiyon yok fazla. Her an o fragmandaki gibi ekşınlı geçmiyor. Genelde zaten boğucu duyguları çalıştığı için film seni de boğacaktır ki bu da gayet normal, filmin iyiliğinden veya kötülüğünden bağımsız olarak.

aa 2buçukta celtics maçı mı var? holey :p

Adama bak lan ahahah pablik diskırimineyşın yapmış bana. Vay adi.

Düz mantıkla konuşuyorum: Bu alet senin içine sabun atıp atmadığını anlayacak kadar zeki değil büyük olasılıkla.. (Haznenin boş olmasını falan kontrol ediyor olabilir tabii..)
Bu durumda "çalışır" diyorum..

çalışır.

Bence onu sormamış da yine de temizler mi gibisinden sormuş.

çalıştırılır da çamaşırlar temizlenmez pek :)

@4dr4melech in dediği gibi bi şekil temizler mi, esas soru. yoksa şu an mecburiyetten açtım, çalışıyor :)

elbette sadece suyla temizlenebileceğini düşünmüyorum ama sadece suyla bi şekil temizler belki diye umut ediyorum.

çalışıyor, bayağı da temizliyor yani. hani mis gibi kokmuyor falan haliyle, ama çamurlu elini suyla yıkadığını düşün. hem de sıcak suyla. temizlenmiyor mu? temizleniyor. sabunla daha iyi temizleniyor belki, ama sıcak su da bayağı temizler. hatta çevreye olan zararından dolayı deterjan kullanmayan pek çok insan var.

şampuan koymayı dene.

tekrar kullanılabilen top gibi şeyler var o insanlar deterjan yerine onu kullanıyorlar. ama zorlu bir leke yoksa, çok ter kokusu falan sinmediyse eski haline göre nispeten daha iyi durumda olurlar. (hadi için rahatlasın :P)

teşekkürler arkadaşlar cevaplar için umarım işimi görecek ölçüde temizlenir :)

o toplar marketing scam. hiçbir işe yaramıyorlar. sadece insanlarda plasebo etkisi yaratıyor. aslında sadece sıcak suyla yıkanmış oluyor çamaşırlar. gugıllayın.

eowyn'in aragornda gözü vardı, aragorn uygun bi dille anlattı olmaz ben seni bacım olarak görüyorum dedi.

burda aksini söylemiş ama:

beta.eksisozluk.com

emin misin?

sonra da eowyn hanımkızımız baktı ki aragorn ile olmayacak ilk gördüğü erkeğe yazılmıştır: (bkz: faramir)

özgüvensiz faramir de fırsattan istifade hemen kabullenmiştir.

tam tersini söylerlerse de inanmayın.

eowyn aragorna yazıyordu. sonra yüz bulamayınca faramire razı oldu.

iyonizeri falan bilmem o nedir de kesinlikle sıcak buhar DEĞİL. sıcak buharda bakteri üremesi daha kolaydır. o yüzden soğuk buhar. weewell'in ürünleri hem uygun fiyatlı, hem de kaliteli. kullanmadım ama alırsam ondan alacağım.

bizde boğazımız kuruyor diye almıştık hiç bir işe yaramadı. en iyisi kaloriferlerin üzerine ıslak havlu sermek.

içerdeki havadaki nemi kurutacak kadar sıcak yapıyorsa camı açın ?

kalorifer üstüne havlu+1

buhar makinelerini bilmiyorum ama, peteklere asılıp içine su doldurulan kaplar var. kullanan varsa belki işe yarayıp yaramadığını yazabilir.

petek üstüne asılan kaplar bi halta yaramıyor. vicksin buhar makinesi ve higrometre aldım nemi baya artırıyor ama kimse memnun kalmamış şaşırdım

nemi ne kadar arttırıyor ölçebildiniz mi? ideal oran %45 ile %55 arasındaymış. o civarlara getiriyor mu gerçekten?

testing testing

evet panpalar kullanım öncesi %35 lerde takılan nem oranını başarıyla %43 seviyesine çıkarmış bulunmaktayız. kaldı ki higrometremiz makineye hatırı sayılır bir uzaklıktaydı. bence başarılı.

hangi koşullarda kullandığınızı da eklerseniz süper olur, kaç m2 lik odada kullanıyorsunuz, bu rakama kaç saat çalıştırarak ulaştınız, oda kapısı kapalı mı vs gibi.
dediğiniz kadar verimliyse bendekini çöpe atıp sizin makinadan alacağım.

12 m² lik bir odada kullandım. yatmadan önce 4 saat çalıştırdım düzenli olarak. çalıştırmadan önce de odayı havalandırdım. bence elinizdeki makineyi atmayın.

soda içebilirsiniz iyi gelir. sade olanlar yanlız, meyveliler değil.

iki üç yudum süt iyi geliyor diye biliyorum.
bu arada evet süt içilmez ama ben sadece iki üç yudum içmekten bahsediyorum. bu kadarı mideyi rahatlatıyor.

tam tersi süt içmemen gerek.

su+karbonat yapabilirsin.

Karbonat.

soda anlık rahatlatır daha sonra daha fena yapar. süt olayı doğru, anında yok eder.

haşlanmış patates, pirinç lapası diyorum.
bir de papatya çayı.

bir kaşık kahveye (toz halindeki türk kahvsi) limon sıkın ve yutun.

gece üşümüşsünüzdür, eczaneden Talcid alın. şekerli şeyler yemeyin, Talcid 5 dk da hemen geçiriyor.

patates haşladım. patatesleri ezdim, içine tuz ve karabiber atıp karıştırdım. yanında da soda içiyorum. şu an pisikolocik olaraktan kendimi daha iyi hissediyorum, gelişmeleri aktarırım. ileride google'a "mide ekşimesi" yazıp aratan bedbahtlar için bir yararı olursa ne fayda.

(bkz: rennie)

pamuğu soğumuş siyah çaya batırıp, fazlasını alıp gözünüze koyabilirsiniz.

buzluğa kaşık koy, bi saat sonra çıkar göz altlarına dokundur bişey sürermiş gibi

ılık kahve sür göz altlarına.
sonra da soğuk bir şey tut.

bölümüne göre değişir sanırım.

3,500 den fazla bildiğim kadarıyla.

Sadece maastan bahsediyorsaniz 1800 TL, ama doner sermaye ile 3000 - 4000 oluyor

1. kalsiyum ve protein içerdiğini biliyorum, bu sebepten dolayı sağlıklı olduğunu düşünüyorum. fakat kalorisi çok yüksek ve bilimsel olarak sivilceye sebep olduğu kanıtlanmış olduğu için çok nadir tüketiyorum.
2. zaten yukarıda yazdığım gibi.

uht sütlerin yararlı olmadığını düşünüyorum. ama diğer türlüsünü de tüketmiyorum, zira sindiremiyorum sütü. gaz yapıyor, midemi bulandırıyor, rahatsız ediyor.

1.annemden. doktordan.kalsiyum? ve kalsiyum eksikliğine bağlı hastalıklara karşı koruyucu etkisi.
2.evet içerim. yemeklerle/yemeklerden hemen sonra içildiğinde demir bağlayıcı etkisi var; ne yazık ki içiyorum.

ayrıca günlük süt içtiğimi de belirteyim. katiyen uht içmiyorum

yapılan araştırmalarda sütün sadece kalsiyum değil besleyici olarak zengin içeriği bilinen bir şey. zaten yenidoğan yavruyu besleme maksatlı bir salgı en nihayetinde. öyle olması doğal. öğrendiğim yerler ise dersler ve makaleler diyebiliriz. bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu gerçekler bunlar. inanıp inanmadığımı sormak abes bence o yüzden.

biri çıkıp suyun da sağlıksız olduğunu söyleyebilir. ne diyor, neden böyle diyor, zarar gören kişinin durumu neymiş araştırılması gerektiğini düşünürüm. ama herkesin her dediğine inanmamak lazım. kanıtlanırsa da içerim sanırım seviyorsam tadını. kola vb. tüketiyoruz da çok yararlı diye mi tüketiyoruz.. tadını sevdiğimiz için tüketiyoruz. ha tadını sevmeyenler mutlu olur zararlı olduğu kanıtlansa ama bu çok mantıklı bir sav değil bence.

not: anne sütü ve inek sütü tabi ki farklı şeyler ama mantık aynı. yenidoğanı beslemek. yenidoğan insan ve yenidoğan buzağı arasında fark ve gereksinimler farklı olsa da genel olarak besleyici özelliği yüksek bir sıvı diye tanımlamak doğru olur.

faydalı,zararlı olup olmaması umrumda değil valla. Tadı güzel diye içiyorum.

1. doğduğumuzda temel besinimiz olduğu için yararlı olduğunu düşünüyorum. ama içmemek de bir şey eksiltmez. zira içtiğimiz süt inek yavruları için ideal.

2. devam ederim. tadını seviyorum, bana dokunmuyor. etik olarak doğru bulmuyorum ama içiyorum o ayrı.

edit: süt dediğimiz şey zaten anne sütü. yapısının çok aşırı farklı olduğunu düşünmüyorum. temel maddeler aynı.

Casein diye aratınız

en.wikipedia.org altında contraversies kısmı da faydalı olabilir.

sonuçta yüksek oranda hayvansal protein tüketmek her türlü sağlık sorununa neden oluyor. dengeli şekilde tüketmek lazım hepsini

ps. anne sütü ile inek sütünü karıştırmayalım, başka başka şeyler

ben evlenmem diyorum ama devir yüzünden değil.

bence insanlar daha bencilleşip bireyselleştikleri için evlilikleri ya da ilişkileri sürdüremiyor.
kimse kimse için fedakarlık yapmıyor.

bir de sadakat çok abartılıyor bence. ikili bir ilişkinin uzun sürmesi için üçüncü kişilere de ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. bu illa cinsel ilişki olmak zorunda değil.

karşılıklı bir salma durumu oluyor tabii ama bu sebep olamaz. aldatmak insanın mayasında olan bişeydir. yalan söylemeye meyilli ve eşine saygısını yitiren kişi aldatır. uzatanın anlamı yok bu durumlarda.

Aldatma olayını bilmem ama evli biri olarak şunu çok net söyleyebilirim:
Türkiye'de evlilik çiftlerin kendisi ile ilgili değil, aileler ile ilgili bir durum.

Ayrıca akranların evlenirken bir trend :)

Artık insanlar birbirilerini uzun süre tanıma imkanı buluyorlar. Başta güzel görünebilir, tanısınlar ne var bunda denilebilir. Ama benim iddiam şu : Bir insan -kadın erkek fark etmez- ne kadar çok insan tanırsa, ne kadar çok kişiyle uzun ya da kısa süreli ilişkiler yaşarsa artık pek çok şeyi deneyimlediği için evlilikte yaşayacağı deneyimin pek bir önemi kalmıyor. Ve insanların statüleri yükseldikçe beklentileri de yükseliyor. Dikkat edin genellikle mutsuz olanlar refah içinde olanlar. Eskinin kanaat kültürü, geniş aile yapısı pek çok aileyi ayakta tutuyordu.

1. etrafımızda karısını kocasını aldatmayan da binlerce çift var. herkes aldatıyo, acaba bende aldatır mıyım diye düşünerek girilmemeli bu yola.

2.sanki kadınlar dış görünüşe önem vermiyor. sen ya başka bir dünyada yaşıyorsun, ya da gözlerin henüz açılmamış. bence bu konuda her şey eşit.

çok açık konuşucam kötü de gelebilir kulağa ama ya bi kadın olarak evlenip kendimi salsam önce kendime kızarım evet aşk sevgi çok önemli ama herkes biraz da dış görünüşe vuruluyo bu duyuruyu veren sen bile öyle hadi biri de çıksın sevdiğim çok çirkin ama işte kalbi şahane desin buna göre evlenenler de boşanıyor emin ol cinsellik bi evliliğin baş sorunlarından biri oluyor yıllar sonra herkes sevdiği kadar yakışıklı güzel bulduğu biriyle de aynı yatakta uyumak sevişmek ya da neyse onu yapmak ister sen de ben de başkası da bunu niye böyle suç gibi başkasının koynuna atlamak gibi görüyosun. güvenle de alakası yok bunun kimse kendini salmasın herkes neyse o kalmaya çalışsın oh koca buldum karı buldum diye aynaya bakamayacak hale gelip kendine saygı duymayan karşısından saygı beklemesin arkadaşım.

aldatmanın nedeni sadece evlilik değil.
1-evlenmeden önce yeterince duygusal ve cinsel deneyim yaşamamış olmak.
2-karaktersizlik.
3-uzun süreli rutin ilişki.

eşin için 1-2'ye yapacak bi şey yok.

ister evli ol ister olma her iki taraf da ilişkiyi rutinden çıkaracak sürprizler yapmazsa aldatma veya boşanma kaçınılmaz sonuç oluyor.

hocu şimdi o pirinci bırakıyosun yavaşca, öğrenci olduğunu belirteceğin bir mahalle bakkalına durumu açıklıyosun, sonra adam akıllı bişeyler yiyosun.

Hahahha :D "sakin ol ve o pirinci yavaşça yere bırak" diyorsun yani :D

pilavı bırak sen olmaz o şimdi aynen market bakkal bul doyur karnını :)

pirinçle makarnayı takas etmeyi de deneyebilirsin

Pirinci açmamış olaydım,takas etmek güzel bi fikir gibiydi :D

pirinci su bardağıyla ölç, ne kadar olduğunu aklında tut. doymak için yarım su bardağı çok bile. sonra bi kaba döküp kaynar suya koy. 10 15 dk bekle. su bardağına pirincin 1.5 katı su koy. tavaya tereyağı ya da sıvı yağ at istediğin miktarda. altını aç orta ateşte. sonra pirinci at. azcık kavrulsun. çıtırdamaya başlayınca suyu dök üzerine. 8-10 dk falan bekle pirinç suyu çekmişse pilav hazır demektir afiyet olsun.

tava demişim, tencereye.

pilav dediğin şey haşlanmış pirinçtir. eğer karnım doysun öğrenciyim diyorsan ölçüsüz doldur suyun içine pişince ye.

yok anne pilavı olsun diyorsan

1'e 1.5 kuralını uygularsan her türlü olur o pilav.

1 su bardağı pirinç ve 1.5 su bardağı su. (ortalama 3-4 tabak pilav)
veya
2 su bardağı pirinç ve 3 su bardağı su.
...

gibi.

tereyağı, muhtemelen yok, zeytinyağını tencerenin tabanını kaplayacak kadar koyup biraz ısındıktan sonra pirinci atıyorsun, biraz max 2-3dk kısık ateşte kavuruyorsun, sonra sıcak suyu içine boşaltıyorsun. altını kısıp ağzını kapatıyorsun, 5-10 dk içinde sürekli kontrol ederek altı tutmadan önce lapalıktan çıktığı anda kapatıyorsun, biraz dinleniyor sonra yiyorsun.

edit: tabii bir de pirinci yıkama olayı var unutmuşum, pirinci bi leğene filan koyup suyla bol bol yıkayıp süz, o beyaz sıvı iyice azalana kadar.

Çok teşekkürlerr =) !

Teflon tencere yoksa, muhtemelen acemi olduğundan pilav tencereye yapışacaktır, yani dibi tutacaktır.

Yağ ve tuz var mı? Tabi bir de süzgeç olsa iyi olur.

Goldentitan neredesin? Tarif ver çocuğa, yazık.

Sonuç:
Dibi tuttu biraz,çok az da lapa oldu ama yenebilecek kıvamdaydı.Yedim :D

özel istek gelmiş duyuruyu cevaplayayım diye:)
sen çoktan yapmışsın ama yazayım yine de:

2 bardak pirinci sıcak suda yarım saat beklet.
sonra süz.
yayvan bir tencerede tereyağı erit.
pirinçleri koy, 5 dk çevir.
üzerine 3 bardak su koy. tuzunu ekle. karıştır.
kapağını kapatıp altını kıs.

10 sonra kapağı aralayıp pirinçlerin arasında su kalmışmı diye bak. kalmamışsa altını kapat. tencerenin üzerini kapatacak kadar kağıt havlu koyup kapağını da kapatıp 10 dk bekle.

su kalmışsa su kalmayana kadar bekliyorsun. bundan sonrası el alışkanlığı.
kapağı tamamen açma ama.

siz yazmadan ben yazayım;
- öyle armut piş ağzıma düş yok.
- no pain no gain.
- ayağını yorganına göre uzat adam ol, damlaya damlaya da göl olur.

yine de belki böyle bir şey vardır, bir danışayım dedim.

ted.com
otur izle.

üniversite.

bende de maymun iştahlılık vardı.

ultima online diye bir oyunda script yazmak istemiştim. başladım, sıkıldım, bıraktım. kardeşim benden görüp devam etti, çok üst düzey işler yaptı.

sonra kendi oyunumu yapayım dedim. çeşitli dillere sardım. başladım, sıkıldım, bıraktım. kardeşim benden görüp devam etti, bir üniversiteye sadece bu dil bilgisi ile girdi. (üniversite puanı istemediler burslu girmesi için)

sonra geçen sene bu zamanlar o kadar sıkıldım ki gereksiz bir web sitesi yaptım. yaptıkça yapasım geldi, yaptıkça yapasım geldi. netteki tutorialleri izledim falan. şimdi sağa sola 7-8 tane web sitesi yaptım, 1 senede gayet olumlu bir yere geldim bu işte. mutluyum mesudum.

özet: bir işi yapmayı gerçekten istediğinde zaten yapacaksın. canının gerçekten istemediği şeylere devam etmeyeceksin. bir gün gelecek, maymun iştahlı gönlün tek bir şeyi yapmak isteyecek.

İlgin varsa eğer, Youtube'daki kainat, uzay, xyz... Teorisi (ornegin evrim, izafiyet vs.) gibi konulardaki butun belgeselleri izle. Dünyamız nasıl oluştu, biz nasıl var olduk, dinazorlara ne oldu, hiperuzay nedir, zaman yolculuğu ne ayak? Türünden sorulara cevap bulup entelektüel anlamda kendini geliştirirsin. Onun dışında uzman.tv diye bir site var, orayı da yalayıp yutmanı öneririm sevgili arkadaşım. Ha bir de, zumbara.com'da takılabilirsin, belki üşenmezsen...

Ha, Daha da kolayı var mı diye soracaksan, cem yılmaz'dan gelsin: E.A.

www.marcandangel.com

tabi ki cuma gecesi otogara gidip gece 1'de biniyor. yani aslında cumartesi gününün ilk saatlerinde otobüse binmiş oluyor.

cuma gidip biniyor.
beşiktaş'taki beşiktaş iskelesi.

ikisi de olabilir.

Cuma gidiyor bence, aslında perşembe demesi lazımmış ama dememiş işte.

cuma günü gidip binecek büyük ihtimal yani cumartesi gününün ilk saatlerinde. zaten çoğu kişi böyle söyler.

ama çok ayrıntıcı, buna dikkat eden bir adamsa perşembe gidip 01.00'da yani cumanın ilk saatlerinde binecek ve o yüzden böyle söyledi:)

bu kullanım cuma gecesini işaret eder dostum, literatürde o cumartesi günü olarak geçse bile.

aradaki uzaklik@+1 cuma günü biniyor yani cumartesi binmiş oluyor.

Cuma gecesi ve cumartesinin ilk saatleri oluyor sanırım.

bak bence çok resmi ya da önemli bir meseleyse perşembe gecesi olan cumadan bahsediyordur. ama eğer arkadaşça konuşuyorsanız, cumartesinin ilk saatleri olan 1 den bahsediyordur.

sen bunu karşılamaya falan gideceksen bence işini sağlama al ve hem cuma 01:00'da yola çıkacağını düşünerek git. eğer yoksa , ertesi gün yine gidersin aynı saatte. sanırım ben olsam böyle yapardım.

abi açıkça gece dediği için ben cumayı cumartesiye bağlayan gece olarak algılıyorum.

yani cumartesinin ilk saati olan 1'de biniyor.

cumayı cumartesiye bağlayan gece bana da mantıklı geldi.

yani cumartesi sabahı inmiş oluyor adam işte.

cuma sabahı inip beni bulamazsa da, açıklarım artık, izahı çok mantıklı çünkü.

cumayı cumartesine bağlayan gece olur.

cuma 12 gibi otagara gidip cumartesi 01.00 de otobüse binicek.

D- Diğer
Mid Point, Mezzaluna, Kitchenette, Tramvay, Özgün, Kırıntı, Happy Moon's

b, c, d.
b: burger house
c: günaydında bonfile fln.
d: kitchenette, gibi restaurantlar. bir de ara sokaklarda sabit olarak gittiğimiz bir kaç yer.

e: çoğunlukla evde yiyoruz.

D - Diğer

pilav station , pilav evi , tek büfe , ahmet 1 pide salonu , dostlar aile çay bahçesi...

C- Et veya Balık lokantası. 31 yaşındayım daha hiç bir kızla burger, yada mc ye gitmedim.

varsa iyi bir kebapçıya gidiyoruz,
pizza house yada dengi iyi bir pizzacı, (fast food pizzacı değil)(papa johns olabilir)
o da yoksa farklı bir yer deniyoruz.

burger ve mcdonaldsı tercih etmemeye çalışıyorum.

a ve b şıkları hariç hepsi

kardeşler pilavcı, meydan büfe

2 diş için bir sürü anestezik madde almışsındır, üzerine de antibiyotik, ağrı kesici de içtiysen fazla gelmiş olabilir bünyene.

edit: antibiyotik vermiş olması gerekirdi, iki tane diş çektiyse hele. (gömülü diş olduğunu varsayıyorum, dışarıdaki dişi çekince vermeyebiliyorlar.)
ateşin var mı? enfekte olduysa ateş ve halsizlik olabilir.
ağrın yoksa ağrı kesicinin türü farketmez zaten. ağrın varsa cataflam tavsiye ederim.

bence dişçini bir ara.

goldentitan -> Antibiyotik vermedi cerrah. Verdiği ağrı kesici de "minoset".Yani orta ve hafif halli ağrılar için kullanılan bir ilaç. Böyle bir operasyondan sonra neden böyle basit bir ağrı kesici verdi, onu da anlayamadım zaten. Dün eve geldikten bir süre sonra içtim, uyuşukluk geçtiğinde hemen ağrıyı hissetmeye başlamayayım diye düşünerek; ama hiç etkilemedi. Bir daha içmedim.


goldentitan 2 -> Alttaki dişim gömülüydü. Üstteki de tam olarak çıkmamış olsa da dışarıda sayılırdı.
Ateşim çıktıysa da, bilmiyorum.
Ağrım var; çok var hem de. Dün ağlattı beni epey. Bugün de ağlatmıyor; ama epey ağrım var.

ağrı için soğuk kompres yaptın mı? ameliyattan hemen sonra bir kaç saatliğine aralıklarla yapmamı istemişti doktorum. şişliği çabuk geçti bu sayede ve sonraki 2-3 gün boyunca ne zaman o bölge ateşlense ağrısa uyguladım ben bunu.

halsizlik için konuşuyorum, normalde gayet uykusuz olan bünyeme o lokal anestezi acaip uyuşukluk yapmıştı. sonraki iki gün hem ağrıdan hem de o ilaçlardan bitkinlik yaşamıştım.

bir benzeri tecrübeyi böbrek taşım ortaya çıktığında yaşadım, hiç bir ağrı kesici fayda etmeyince morfin vurdular, sonraki 2-3 gün leyla oldum. keza taşları operasyonla aldırdıktan sonra da çok sersemlediğimi hatırlıyorum.

kolay değil yara ve dikişler var orada, üstelik ameliyat esnasında özellikle gömülü dişler çok kanama yapıyor, e bir de üstüne anestezi ile uyuşturuldu çenen. normal olabilir bence.

dostum zor zamanları atlatmak üzeresin ilk 2 3 gün sıkıntı sonra herşey yavaştan normale dönemeye başlıyor, uyuyabiliyorsan iyi ki ben uyuyamıyordum ağrıdan. ağrı kesicilerin zamanını iple çekiyordum. sigara içmezsen çok büyük kıyak yapmış olursun yoksa iltihap olursa babalara gelirsin uğraş dur sonra. tansiyonun düşüryorsa yeterli yemiyor olabilirsin. et suyuna eppek falan at iyi gidiyor.

bir şey ararken önemli aga. eski tarihli duyurularda, cevap da çoksa hepsini okumamak için tiklilere bakıyorsun sonuçta.

doğruysa faydalıysa tikle emektir burada böyle yürüyorsa işler tikle nolacak

yalnızca teşekkür değil, cevapların doğruluğunu ve işe yararlığını da belirtmiş oluyorsun.

takan var. atarlı atarlı mesaj da atıyorlar ''neden tiklemedin?'' deyü.

attım lan tiki bu sefer, wuuhuuu!

Ben takıyorum, tik atmayana verdiğim cevabı siliyorum.

Çok zor olmasa gerek

tik atmayanların nicklerini hatırlarsam cevap vermiyorum ben bir daha...

bir de bu sitesem ona takmak lazım, çünkü birisinin hesabına baktığınızda tiklenen cevaplarının oranı görünüyor ve gereksiz cevap veren ile işe yarar cevaplar verenler karışımış oluyor tik atılmayınca...

yıllarca forumlarda rep topladım baktım paraya çevrilmiyor artık öyle şeyleri takmıyorum

bazen uzüldüğüm oluyor

bir ara takip tik atmayanlari mallar listesine eklemisligim vardir

@buff +1

ben de takıyorum aga. verdiğim cevaba (ki bildiğim konuda yardımcı olmak hoşuma gider) tik koymayan adamın nickini hatırlarım, bildiğin kin güderim bak ona göre. çok mu zor lan tik atmak? gece gece nası sinirlendim!

1.

4

4

masam var, özel koltuğumda oturuyorum sandalye ne lan pis fakirler.

yurtta 1, evde 3

yatağa enlemesine bir şekilde oturur ve yatar pozisyonların tam ortasında duruyorum, solumda bilgisayar masası var ondaki masaüstünü kullanıyorum 1 senedir böyle, her türlü ortopedik problemi edindim sanırım, yukarıdakini yapmadığımda 2-3-4 filan ama evdeyken %95 oranında masaüstü, sırt ağrısı vs.

1 ama sandalyede değil sırt destekli, inip kalkan, arkaya eğim verilebilen koltuğumda oturuyorum.

4 laptop sag yanımda ps karsımda.yardırıyorum.

5.

2, 3.

1. çalışma sandalyesi, rahat olanlardan. üzerinde de envai çeşit pozisyon:)

genellikle 1 çünkü masaüstü pc döver
bazen de 4

wirelessten önce 1*2*3 wirelessten sonra sadece 4.

3. yatağın üstünde yatıyorum laptopu kucağıma alıyorum.

3

1

1

4

1, calisma masasi, kolcakli, ileri geri yaylanabilen, genis ofis sandalyesi.

sozkonusu sandalyede bazen bagdas kuruyorum, bazen bir ya da iki ayagimi masanin yanda ve alcakta duran kismina uzatiyorum, vs. bacaklarim uyustukca pozisyon degistiriyorum diyebiliriz. bu arada (ayaklarim yere basar durumda degilsem) sandalyeyi genelde arkaya dogru hafif yatiriyorum, bazen sallaniyorum, bazen cok yatiriyorum.

europass.cedefop.europa.eu

europass +1

hmmm güzel siteymiş, teşekkürler

en az yirmi dakika soguk suya tutun. eczaneden oksitin, silverdin gibi bir sey alip surun.

sirke ve yoğurt iyi gelir derler. denemedim ama hiç. gerçi güneş yanığı için deniyor o ayrı.

bence de uzun süre soğuk suya tut. hatta buz fln da koyabilirsin biraz.

kantaron yağı en süper ilacı sanırım. bepanthene falan da iyi gelir ama.

soğuk suya tut. buzla direk temas etmesin! daha sonra anestol ve silverdin kremlerini karıştır ve sür. kendiliğinden emilsin.

not: zaten acısı kalmamıştır ama başkası okusun diye yazdım. geçmiş olsun.

hangi havaalanına gideceksiniz? skavsta ise bir süre daha yolunuz olacak stockholme ulaşmak için.ama dert etmeyin, ulaşım var. arlanta ise de daha kolay zaten.
onun dışında hostelbookers.com'dan hostel ayarlayabilirsin. gittiğiniz tarihte muhtemelen çooooooook soğuk ve karlı buzlu olacak. kalın giyinmeyi unutmayın. old town a mutlaka gidin, yemek ve içmenin biraz pahalı olduğunu unutmayın. stockholm lü gençlerle kaynaşın, şaşırtıcı derecede sıcak kanlılar.

Arlantaya iniyoruz bildigim iyi oldu:) hostellere de bakacagiz gezme gorme adina oneriniz var mi baska old towni yazdim bi kenara.

yorulduğunuzda kütüphaneye gidin.
cam kenarında, tavana zincirle asılı sallanan sandalyeler var çok rahat.
bir kütüphanenin nasıl olması gerektiğini anlıyor insan, ayyaşı da gelip ısınıyor, ev hanımı da, çocuklar da..

kalıcı gidecekseniz şimdiden bisiklet konusunda uzmanlaşın derim.
öncelikle çok soğuk olacak.
belediye binası ve kraliyet sarayı güzel binalar. belki kraliyet üyelerinin saraydan çıkışında yapılan seremoniye denk gelirsiniz.
kanallar ve köprüler şehri ama muhtemelen kanallar donmuş olacağından kanalda tekne turu yapamayacaksınız. o yüzden mecbur tavana kuvvet. zaten çok büyük değil. özellikle klasik isveç mimarisini yansıtan sokakları yürüyerek gezmek keyifli olacaktır.
"gamla stan" denilen eski şehir merkezini görün mutlaka.
"vasa" diye bi gemi müze var. dünyanın bu kadar sağlam durumdaki en eski gemisi diyolar. o gezilebilir denizcilik tarihi ilginizi çekiyorsa.
ayrıca ilgi alanınıza göre neredeyse yüzlerce müze var.

şahsi önerim: meydandaki merkez kütüphaneyi mutlaka görün. hatta cam kenarındaki sallanan şeffaf koltuklarda oturup biraz dinlenin.

valla müzelerin olduğu bir ada gibi bişi var. oraya gidebilirsiniz. 2 sene oldu çok hatırlamıyorum ben de. bütün şehri görün ya çok zaman almıyor zaten.

bellllki bi ihtimal, bakmamissinizdir diyerek: (bkz: stockholm)

çok çok para alın. cidden pahalı bir şehir.
hostel olarak interhosteli tavsiye ederim. biz 8 kişilik odada 6 isveçli kızla kalmıştık:) benim için değil ama erkek arkadaşım için hoş bir deneyim olmuştu:)
bir de gustaf af klint var, gemi hostel.
döviz için de forex.

4 gun kalacagiz arkadaslar bu sure fala mi sıkılır miyiz baska bi sehre gecelim mi donus de stockholmden de:)

a

dizimag diyenin ağzına kürekle vur.

b

b

not: beşiktaşlıyım, iki dil biliyorum

dizimog. norveçliyim.

'dizi'ye dizi diyip de, 'mag'da telaffuz konuşturana bön bön bak.elini bile sürme.

not: her şeyim var ama mutlu değilim.

@aşksız prens

dizi nasıl telaffuz edilmeli ki?

B) Dizimag

b

edit: mekkeli müşriğim

b.

a

b. dizimeg ne la, linuksa layneks der gibi.

a

vegan mı vejetaryen mi? bir sürü çeşidi oluyor onların.

www.thekitchn.com
www.veganblogs.com

falafel hacıt..
oktayusta.blogcu.com

soya kıyması kullanabilirsin, fırında patates graten yapabilirsin. mesela şu: magyreuontas.blogspot.gr yunanca ama ingilizceye düzgün çevriliyor translate ile.
sonra pesto soslu makarna yapabilirsin. hatta fırın makarna da yapabilirsin. Fırın yemeklerine aban yani. Tabii vegansa işler zorlaşır, vejetaryen için bunlar.
sebzeli lazanya da olur bak.

ikinci nota göre vejetaryen oluyor. vegan değil.

bu arada artan yemeklere talibim :/

yapımı kolay olan bişeyler olması tercihim :)

güzel bir mantar sote, hellimli salata, pilav ve tatlı olabilir

punkmutfak.blogspot.com

work permit değil de work permission daha iyi sanki.

"I appreciate any help you could provide." gibi bir şey olabilir.

I strongly believe that you could assist me on this subject.
Yours sincerely,
beholderrulez

cümle de hiç mi hata yok?

konsolosluğun yerinin fark ettiğini sanmıyorum.
bence direk alman konsolosluğunu arayıp sor.

zımpara?

zımpara da zarar verir kağıda.

benim önerim; lekenin altına (tam dibine) bir kağıt veya akabileceği bir düzeneği hazırladıktan sonra fön makinesiyle eritmeyi deneyin? hem duvar kağıdı da zarar görmemiş olur böylece...

Dondurmayı deneyebilirsiniz. Buz ya da soğuk bişey tutun üzerine. Donarsa daha kolay, altındaki maddeye yapışmadan çıkabilir.

alkolle silin. mumu çözüyor.

nescafe dediğin şey zaten çözünebilir kahvedir ne tarifi hacım? sıcak suda çözer keyfine göre süt şeker karıştırırsın. Tarif edilebilir olan, fark yaratacak olan filtre kahvedir. Çünkü o zaman çekirdeğin cinsi, kavurma şeklin ve süresi, hangi kalınlıkta öğüttüğün, kullandığın kahve miktarı, makinenin çalıştığı basınç felan hepsi etkiler.

sütü ısıt köpüklensin biraz kahveyle karıştır.
ya da süt, kakao ve kahveyi koy cezveye. bunları karıştır kaynat güzel olur. kahve eklemessen sıcak çikolataya daha çok benzer.

@lpgli tosbaga
olmuyor üstadım olmuyor. sütü ne kadar katacan, kahveyi ne kadar koyacan fark ediyor, etmiyor mu yoksa?

nescafe için zaten ancak su, su+süt ya da sadece süt ile yapabilirsin. öyle tarif fln gerekmez.
1 kaşık kahve koyacaksın içine. artık ne kadar seviyorsan.

Ediyor da bu senin damak tadına bağlı. Deneye deneye bulman en güzeli

vizdilva sütü iyice kaynatıcaksın ki köpürsün. sonra içine eklersin kahveyi. hatta üzerinde kalır kahve taneleri. şık bir sunumu olur. normalde bunun makinesi falan var ama alır mısın bilmem.

fakat kakao sütte çözünmüyor topak topak kalıyor falan, o yüzden baştan eklemek daha mantıklı.

kahveyi sadece spadram'ın bahsettiği yöntemle yapıyordu göçmen bir arkadaşım. bahsedilen yöntem ile yapılırsa, neskafenin üzerinde türk kahvesi gibi köpük oluyor.

şöyle bir tarif denemiştim fena olmadı.

iki çay kaşığı kahve (gold) koyuyoruz, kullandığınız kadar toz şeker.
daha sonra çok az miktarda, sulanmayacak kadar kaynar su (bir - iki çay kaşığı).
daha sonra bu karışımı macun haline gelene kadar iyice ezerek karıştırıyoruz. bu kısmı biraz yorucu olabilir.

macun haline geldikten sonra yeteri kadar kaynar su koyup karıştırın.
afiyet olsun.

not: tabi en güzeli bi french press alıp filtre kahve içmek. sonra hazır kahvenin yüzüne bakmazsın.

french kiss mi ney, onu bi düşüniyim o zaman

çok ağır bir dilde yazılmadığı sürece fark etmiyor.
ama kitabın hangi tür olduğu, sıkıcı olup olmadığı da etkili.

Evet.
Thomas Pynxhon hariç.

Evet, akıcılık konusunda daha başarılı bir dil bence İngilizce. Fakat ben genelde orijinali İngilizce olan romanları okuyorum, başka dillerden İngilizceye çevrilmiş olanları değil.

ben türkçe roman okumaktan çok daha fazla zevk alıyorum açıkçası.

daha önce herhangi bir köpek baktınız mı? ya da kedi en azından? bir anlık heves ile alınan hayvanlar sonra barınaklarda açlıktan ölüyorlar.

anlık heves ile hayvan almayın. sokaklar ve barınaklar anlık heves ile alınmış köpeklerle dolu zaten.
illa alacaksanız da oturun sağlam araştıma yapın. köpek kaçmıyor.

Komik buluyorum kedileri ^^

evciller.

sevimli oluyor keratalar .

sevmeyeni daha çok bence. ben de sevmem kendilerini.

köpek kadar uğraştırmıyor. temiz hayvan. tuvaletini falan kendi yapabiliyor. çok salaklar bi de. utanınca falan yorganın içine giriyor çıkmıyor benimkisi.

bu "nankör" muhabbeti nedir? ben anlayamıyorum bu konuyu. nankör falan değil kedi, sadece ne olursa olsun bir insana pek güvenmez ve bireysellik duygusu çok güçlüdür. insan egosu da her şeye sahip olmak ister, kedi egosu da insan egosuna benzerdir, dolayısıyla ikisi çatışır. kediye "ben sana sahibim" dersiniz, kedi "hayır, ben sana sahibim" der hareketleriyle. bu nankörlük değildir. köpekler biraz fazla sadık ve çok çabuk güveniyorlar sadece, insanın sahiplenici, her şeye "benim" diyen yapısına daha uygun hayvanlar. kedi "kusura bakma senin değilim canım" dedi diye nankör muamelesi görüyor...

cevap vermeyi unutmuşum, çok sevimli ve karakterli oldukları için :)

kedileri sevmiyorum, sevemem, onların varlık amacı beni çok aşıyor, onları sevmem sanki onlardan daha üstün olabilmemle mümkün gibi ama değil, yani onlardan üstün bir şeyin olması imkansız gibi. onlardan üstün olamayınca onları hakkıyla takdir edebilmem mümkün olmuyor haliyle. hayranlıktan daha adi, daha bayağı bir his bu. onları daha yüksek bir bilinç seviyesiyle anlayabilsem ve onlara hakkını verecek kadar yoğun bir bağlılıkla hayranlık duyabilsem keşke. böyle utanç verici düşkün hallerini gördüğümde, en ufak bir rahatsızlıklarında, yaşlandıklarında, çaresiz bir hastalığa tutulduklarında.. içimden bir parça kopuyor. evrenin şefkat dolu bir yer olmadığını anlıyorum tekrar tekrar. onlara layık olabilecek kadar sevgimi gösterebilsem ve bana istedikleri nankörlüğü yapabilseler daha ne isterim?

nankor, iyilik bilmez demek. kediler icin bunu soylemek tamamen kedileri tanimayanlarin yakistirmasi olabilir ancak. sarki marki yazmislar bir de boyle, deyimler uretmisler. baya bilince islemisler bunu. ama yok yani oyle bir sey.

insanlara iyilik yapinca insanlar nasil davraniyorsa kedilerden de bize oyle davranmalarini istiyoruz. bu cok insanbicimci bir yaklasim.

ben tum turlerin yasam hakkini savunuyorum. iletisim kurabildiklerime ise dogal olarak yakinlik duyuyorum. kedi veya kopek; onemli olan bir turun digeriyle bir seyler paylasabilecegi sekilde iletisim ve empati kurabilmesi.

kopege kediyi, kediyi de kopege tercih etmem. ikisi de ayri bakim istiyor. insan hangisine en iyi bakimi saglayabilecegine inaniyorsa ona yoneliyor. bende oyle en azindan.

@sharksmile

kedigiller çift göz kapaklı göze sahip. doğal etoburlar ve avladıkları hayvanları yerken yüzleri kan içinde kaldığından bu ikinci göz kapakları kanı göz yüzeyinden olabildiğince uzak tutmak için evrimleşmiş bir avantaj. tabii avlanmasalar da, bir insan tarafından beslendiklerinde de gözlerini ihtiyaten kapattıklarından bu verilen yemeğe saygısızlık, yemek verene nankörlük olarak algılanıyormuş falan hesapta. o yüzden nankör deniyormuş. cahillik işte..

ben hıc sevmem mesela,gayet ıtıcı hayvanlar.

@kargn

iyi de yemek yerken gözlerini kapatmaları aşırı sevimli bi şey :D insanlar ilginç tabi, ne diyeyim...

köpek bahçede kedi evin içinde bakılır.

kedi bu kardeşim, bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz ki! ihaleye mi gireceğim de beni son dakikada satacak.

tüylü, kucağa alınca mırlıyor. bi ipe tav olup beni eğlendiriyor. çok büyük bir buhran yaşamıyorsa ortalığa da pislemiyor.

daha ne? canlarım benim ^^

kedi nankor kopek sadik meselesine bir aciklik getirelim.
kopekler bildiginiz gibi grup halinde hareket eder. kopek sahibini grubun lideri bilir dolayisiyla onu takip eder. kedilerde grup durumu yok. bireysel hareket eden avcilar. dolayisiyla sahibini takip etmesini beklemek sacma.
tabi bu demek degil ki kediler sosyal degil. gayet sosyal hayvanlar. sadece grup mantalitesi yok.

ben izmir'e taşınana dek kedilerle pek muhattap olmamıştım, Ankara 4. Cadde Mado yanındaki sokakta yaşayan ve ne zaman pisi pisi desem koşarak gelen kedi hariç. her neyse. abi bi geldim buraya, evde 5 kedi, 1'i kocaman tek gözlü canavar bir şey, seviyorum onu da ama korkuyorum bir yandan da. 4 tane de yavru var, geldiğimde iki avucuma sığıyorlardı (hani bu twilight kitabının kapağında kalp tutma şekli var ya avuçlarımı öyle düşünün) şimdi büyüdüler.

hepsinin kendi huyu var (mutlaka köpeklerin de vardır ama köpeklerle hiç muhattap olmadım neredeyse).

Tekir, yakışıklım benim; oyuncu, sevecen, arsız, sevgi arsızı bir de. kucakta göğüste, omuzda, bacak arasında, sırtta uyumayı seviyor. bir de bazen kıçını burnuma dayayıp uyumasa. bıraksan saatlerce nereyi bulursa yalayacak. ha bir de mama tasına abanması yok mu?

Pika, salako; aslında çok zeki bir çocuktu bu püsük ama ne olduysa bir gün tırnaklarının kesilip, azarlanması ile değişti, önce küstü bize bir iki gün evin içinde küs küs dolaştı. çok sevdiği dudak emme eylemini bile yapmadı. köşelerde yattı durdu. salako demiştim ya, sabahları uyanınca unuttu küstüğünü aradan biraz zaman geçince anımsadı. neyseki atlattık o süreci. şimdi yine arsız. bir de midesine düşkün sormayın. buzdolabı, fırın kapağını açtığımızda bitiyor mutfakta, elimizde eğer bir şey görürse miyavlamaya, elimize ulaşmaya çalışıyor. kek manyağı bir de. dudak emme huyuna da geri döndü ama artık aşk ısırıkları da veriyor. (malesef) yere konmayı bile bilmiyor garibim. salako işte.

üstübü, sinsi prenses, kezban; aman efendim bir küsmeler, triplenmeler. tam kezban. kardeşleri mama yerken uzaktan kesmeler, katılmamalar. kendi başına bir yerlerde uyumalar hep bunda. bir odaya mı girmek istiyor, miiv miiv o kapı açılacak yoksa susmak yok. bir yerden çıkmak mı istiyor, yine miiv miiv. kucağa gelmek ister, alırsın ama yok 1 dakika dolmadan gidesi gelir.

Oscar, prenses, leydi; uzun tüyleri, sessiz, sakin yapısı, efendiliği ile en prensesi en hanım hanımcığı kardeşlerin. kucağa gelir, yanında, koynunda, ayakucunda, göğsünde uyur insanın. kardeşleri kadar arsız değil ne yemek konusunda ne de şımarıklık da. "-oscar, gel." dersin gelir. kapı mı açılacak? miiv miiv, o kadar. açılmıyor mu? bir köşeye geçer uyur. dertsiz tasasızım benim.

panter, canavar; kocaman bir şey bu, ben diyeyim 10 kilo sen de 3 kilo ama görelidir ya hani algılarımız bana 100 kiloluk bir "gerçek" panter gibi geliyor. korkuyorum abi. arada patiliyor 4 ufaklığı bir tek o zaman kendimde cesaret bulabiliyorum buna kızacak. sevmeye çabalıyorum ama tırnak geçiriyor. olmayınca olmuyor işte.

abi nasıl sevmezsin ki bunları?

kedi alıcam, hangi tür alıyım?

"Tarihe baktığımızda ilk kedilerin oligacene döneminde Afrika'da ortaya çıktığı sanılıyor. Keskin dişli kaplan (Halaphoneus) ve günümüzün modern kedisi (Dimictisti) olmak üzere iki tür... Evcil kedilerin nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor ancak en eski kayıtlar, evcil kedilerin 5 bin yıldır var olduklarını ve Mısır'dan geldiğini gösteriyor.

İnsanoğlu, ilk olarak 20 bin yıl önce köpeği evcilleştirdi. Bundan ancak 15 bin yıl sonra vahşi kediyi evcilleştirebildi. Yani, 5 bin yıl önce Nil vadisinde tarım yaparak yaşayan insanlar, ürünlerini depoladıkları ambarları haşare ve fare basınca kedilerin fareleri yakaladığını fark ettiler. İşte, kedilerin mısırda kutsallaşmaya başlaması bu tarihlerde oldu. Ambarlar doldukca fare nüfusu da arttı. Bunun üzerine firavun devreye girdi ve kedileri korunması için üstün yaratıklar ilan etti.

Mısırlılar, Yunanlılar gibi doğa güçleriyle özdeşleşen tanrı ve tanrıçalar sisteminden geldiler. Tanrıları arkalarına alan kralların her zaman kral olmaktan öte bir ayrıcalıkları vardı. Bu üstünlükleri krallara, önce yarı-tanrı, daha sonra da tanrı kral -firavun- olma özelliğini de getirdi. Kedilerin firavunla ilgisi ise; kedilerin tarihe ve mitolojiye konu olmalarının tek nedeni fare ve haşare yakalamadaki hünerleri değil. Bütün kediler firavunun olduğu için kediyi incitmek ya da öldürmek çok büyük suç sayılırdı. Kedi öldürenlerse idam edilirdi. Ev yansa önce kedi kurtarılırdı çünkü insanlar sadece insandı ama kediler firavunlar gibi yarı-tanrıydılar. Kedi eceliyle öldüğünde öteki dünyada birlikte olabilmek için hemen mumyalanırdı.

Öykülere, efsanelere konu olan kediler, Tanrılık katına çıkartıldı. Nil vadisinin insanları kediyi, neşe ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi kedi kafalı tanrıça Bastet (Bast) ile özdeşleştirdiler. İnanışa göre, kedi miyavladıkça evin içi tanrıçanın insanlara hediyesi sayılan neşeyle dolarmış. Mısır mitolojisine göre Bastet, tanrılar tanrısı Ra'nın ve İsis'in kızıydı. Efsaneye göre, Bastet bir gün babası Ra'ya kızarak Mısır'ın güneyindeki Nubia çölünde inzivaya çekilmiş ve bir aslana dönüşmüş. Bir süre sonra Ra kızını affedip Mısır'a geri çağırmış. Bunun üzerine aslan görüntülü Bastet, Assuan yakınlarında Nil'in suyunda yıkanmış ve hemen orda bir kediye dönüşerek, üzerine bindiği kayıkla Bubastis'e gitmiş ve bu bölgede tanrısal yaşamına devam etmiş. Babasına kırgın olan Bastet, bu neşe dağıtan, uysal, sevimli yaratık kedinin simgelendiği güzel bir tanrıça oluvermiş. Bastet'in tanrısal özellikleri bununla bitmemiş. Başta cinsellik ve doğurganlık tanrıçasıyken, daha sonra ölüleri koruma, yağmur yağdırma, hastalara ve çocuklara şifa verme, müzik ve dans, ay, analık ve aşk tanrıçası haline de gelmiş. Mısırda kedinin tanrılaştırılmasının nedeni, fare yakalaması dışında, kedinin avlanma yeteneğine duyulan saygı, güzelliğine duyulan sevgi, ve gizemli kişiliğine duyulan korkuyla karışık hayranlıktı. Bir başka efsaneye göre, M.Ö. 525 yılında pers kralı 2. Kambis, askerleriyle mısırın kapılarına dayandığında peluzda bekleyen Mısır ordularının direnişiyle karşılaştı. Ancak kurnaz pers kralı, Mısırlıların hassasiyetini göz önüne alarak çevrede ne kadar kedi varsa, askerlerine toplattırıp onları birer kalkan olarak kullanmış. Mısırlılar da tanrıça Bastet'in temsilcisi kedilere zarar gelmesin diye silahlarını bırakarak teslim olmuşlar. Kimi zaman tanrıça kimi zaman şeytan sayılan kediler, erkeğe oranla kadına daha yakın olmuştur. Kedi tanrıça Bastet, dişiliğin simgesiydi. Bir tarihçi, "kedi tanrıça, garip bakışı, çekik gözleri, kıvrak beli, soylu duruşu ve hayvani hayasızlığıyla, her mısırlı kadının aklını karıştıran ve benzemek istediği bir yaratıktı,"diye yazıyor. Bir başka tarihçi de, "kadınlar -günümüzün vamp kadını gibi-kedinin yürüyüşüyle salınarak yürüyebilmek için çok uğraşırlardı. Hatta Kleopatra da bu hevese kendini kaptırmıştı, diye ekler."

e1211.hizliresim.com

e1211.hizliresim.com

@solo,

bizi kafaya mi aliyorsunuz anlamadim ama benzer bir soru soracak herkes icin yazmis olayim; kedinin turu degil sizin kediyle nasil iletisim kurdugunuz onemli. kedilere iyilik yapmak istiyorsaniz petshoptan degil sokaklardaki bakima muhtac kedilerden veya gecici bakimevlerindeki kedilerden birinin sorumlulugunu ustlenin.

bana çok estetik geliyorlar. yürüyüşleri olsun, oturuşları olsun vs.
bir de patilerini sıkasım geliyor.

ama köpekleri daha çok severim. daha enseye şaplak hayvanlar.

orman

yok orman olduğunu sanmıyorum böyle değişik bişey

bari konum, uçuş rotası falan verseydiniz. ayrıca tarla olamayacakları nereden belli?

edit: e tarla işte onlar, ne olacaklardı ki?

neresi peki google earth den bakacağım

Bildiğin yeşillenmiş tarla.

hacı ama bu kadar çok tarla mı olur? bence başka bişey

tarla, çayır ve aralarda yerleşim yerleri var.

yok tarla da değil daha başka birşey bence çok değişik süpriz birşey

Şirinler olmasın la sakın

en.wikipedia.org
www.thescreamonline.com
www.hongkiat.com

Lisans bittikten sonra bir şeye yaramaz. Ama lisansa başlarken çok işe yarar

hiçbir işe yaramaz yalnızca cvye yazarsın cvne bakan da koduğumun salağı aldığın takdirleri de yazsaydın der.

lisansta burs için oldukça işe yarıyor.
lisans sonrası akademik düşünüyosanız statement of purposelarda fiyakalı duruyor, ama doğrudan bir etkisi olduğunu sanmam.

Burs

@lpgli tosbaga, ilk 100 gibi bir derece icin de mi takdirleri de yazsaydın denir?

sadece burs ve istediğin bölüme girebilme lüksü.
onun dışında saçma bir eğitim sisteminin saçma bir öğrenci yerleştirme sınavı.
çok önem vermemek gerekiyor.
öss bir zeka testi değil çünkü. öyleymmiş gibi davranmayın.

edit: kişisel olarak sana söylemedim. genel olarak hatırlattım sadece, öyle davranan çok insan var, burayı okuyan varsa belki bir işe yarar diye yazdım. yanlış anlaşıldıysam özür dilerim.

@goldentitan, kim öyle davranıyor? ben bi soru sordum, diger cevaplara da baktım zeka testi gibi davranan yok.tam olarak kime akıl veriyosun?

akademik kariyer istiyorsan isine yarar cv'de falan.

sacma sapan bir sektorde calisacaksan yine ise yarar.

ama akademi disinda duzgun bir ise girmede etkisi olacagini zannetmiyorum.

cv ye yazarsın, zaten iyi bir şirkete başvuruyosan çoğunluğun öss derecesi oluyor

cok fazla ise yarar.

adam akilli sirketlerin hepsinde(türkiyedeki kurumsal gecinen sirketler degil, global sirketlerde), mckinsey, google, microsoft, p&g etc derece sahibi insanlar calisir.

illa dikkat ceken bi unsur olmayabiliyor o baska, yani en önemli basarisi adamin bu ise lisansta cok öne cikmayabilir ama salliyorum bi yarisma birincisi olmustur lisansta, microsoftta staj yapmistir, derecede bunun tuzu biberi olur gibi, zaten bu kisi mckinsey calisani profilindedir.

ama bogazici elektronik, bilgisayar mezunlari filan zaten hep benzer dereceler yaptiklari icin abarti derecede önemli degildir, sadece dikkat ceker. ek olarak amerikan, ingilizler filan sever böyle seyleri genelde.

badem bıyıklıların dikkatini çekiyordu. üniversitede getirisi çılgın maklube partileri çayın su gibi aktığı gecelere gebeydi

deist gene muhtemelen. deizm de dini inanç yoktur, sadece tanrı(yaratıcı güç/yaratıcı) varlığı kabul edilir.

not: agnostisizm rulaz yo

e deist işte abi.

deist bir yaraticiya inananlara deniyor zaten, yani kafanda kurdugun bi guc varsa hic birseyi begenmeyip yine deistsindir.. birde agnostikler var bunlarin arasinda var midir yok mudur bilemeyiz derler.

agnostiklik en iyisi ya. sorgulayamıyoruz de bitsin.

agnostik +1
kafan rahat oluyor.

ayrıca şunları da inceleyebilirsin:
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

agnostiğin durumu biraz garip o zaman. 'tanrıyı ispatlamaya çalışmak' konusuna cevap olarak doğmuşlar (:

benim sormak istediğim kısaca şuydu aslında, adam şu anki tanrılara cacık diyor (doğala özdeşler, şamanlar falan dahil), ama birgün bir tanrı çıkarsa hiçbirimiz şaşırmayalım diye de devam ediyor. mesela

ateist: birgün bir tanrı çıkmaz
deist: olur mu canım tanrı zaten var
agnostik: tanrının varlığını, yokluğunu kanıtlayamayız, sorgulamamalıyız.

(bütün cevaplara teşekkürler, bir de hepsine tik koydum ne işe yaradığını bilmesem de)

Daha hamlık olmadı ki. Ne hamlığı? Hamlık ağrısı yarın başlayacak. 1 saat demişsin, zorlamamış seni hocan galiba. Şanslıysan 2 gün sonraya bir şeyin kalmaz.

ilk soru: max. 1 hafta içinde geçer. çok normaldir. hoca bir şey demediyse bir gün ara ver öyle git.

ikinci soru hakkında net bilgim yok.

body ilk gün hamlığı > tüm ağrılar, sabah kalktığında yıllardır felçli olan yaşlı bir amcadan farkın kalmayacak.

sabah olsun asıl o zaman göreceksin sen hamlığı

spora gitmeden önce bir iki saat birsey yenilmez. spordan sonra yenilse sanirim bir sorun olmaz vucut yaktigin enerjiyi tekrar almasi lazim.

aç gitme, ama tok da gitme. gitmeden bir yarım saat önce biraz fındık badem yiyebilirsin sanırım. hem mideni doldurmuyor hem de enerjisi iyi.
sonrasında bir yarım saat bekle en az.

bir de bence, hocalar çok zorlamaya meyilli oluyor, ağırlığa değil hareketi doğru yapmaya önem ver. eğer çok zorlanıyorsan bir alt ağırlıkla bir kaç tane daha yaparak çalış. bence.

asıl acısı yarına çıkacak +1

spora giderken karninin ac olmamasi lazim zaten, en az birkac saat gecmesi gerekiyor yalniz son ogununden.

bu arada spor yapacagin gunlerde enerji degeri yuksek besinler tuketmen sporda isine yarar.

bu hamlik ilk hafta devam eder bunyeye gore, sonra vucudun alisir.

ayrica 1 gun ara vermek mantikli, haftada 3 gun gidiyorsaniz ortalama birer gun arayla gitmenizi oneririm. 4 gunse de birer gun arayla.

spordan sonra da protein orani yuksek besinler tuketerek kas yapimina katkida bulunabilirsin. ayrica spor sonrasi enerji degeri yuksek seyler de tuketerek kaybettigin enerjiyi geri almanda fayda var.

su ic bu arada spor sirasinda bol bol.

Göğüslerin baya ağrıyacak. Bir iki gün elini yıkarken bile zorlanacaksın. :) Sonra geçip gidecek.
Yemek olayı kilo vermeye çalışmıyorsan çok sıkıntı olmaz. Rahatsız etmeyecekse spordan 5 dakika önce bile yiyebilirsin. (tabi bi önceki öğününe de bağlı.)

yatmadan once bi tane aspirin aliyorum ben

Afiyet olsun da, senin gidisin gidis degil. İnsanlara hakettiklerinden fazla deger vermeyin, sorun otomatik olarak cozulecektir.

the smashing pumpkins - beyaz şarapla aranıza katılıyorum,

ayrıca o duyguyu bilirim, bazen insanlar senin karşındakine baktığın kadar anlamlı bakamayabiliyo

dozajı biraz hafifletmeni öneririm, anathema fena çarpar, seni şöyle alalım www.youtube.com

Oluyor öyle, bu günlerde yaşıyorum benzer bir durumu sanırım. Hatta galiba herkes yaşıyor bunu arada sırada. Bunu kendinle ilgili bir düşünce kalıbına dönüştürmemen dileğiyle. Kahve ve aphex twin le çok alakasız bir şekilde olmakla beraber ben de aranıza katılyorum.

bir şey istemezsen hepsi oluyor.

bu arada goldentitan doğru söylüyor. :)

yok öyle bişey.

ben inanırım öyle bi enerjiye.

bizde hiç sevilmeyen bir müdür yardımcısı vardı lisede. cidden gereksiz kötü davranan, bağıran biriydi.
neyse bizden bir üst dönemin mezuniyetinde bahçeye bir sahne kurdular, adını hayırlayamadım şimdi, böyle 1 mye yakın yüksek bir alan.
neyse o üzerinde bir yığın insan olunca çöktü. ve kimseye bir şey olmamışken o kadının bacağı galiba iki yerinden kırıldı.
ben hep o kadar öğrencinin ahı tuttu demişimdir.

ben inaniyorum cunku var.

ha evren ona da dondurebilir o negatif enerjiyi ama...

karma! bro çıkıyor yani ben inanıyorum.

yahu ne ah alması, belli ki sende bi sıkıntı var ki kız da sana patlamış, çevrendeki insanlar da senden bıkmış. "ah aldım o yüzden böyleyim, yoksa cillop gibi adamım" mı diyeceksin, var bi sorun belli ki, onu bul.

karmaya inanıyorum

oluyor. bi de benim sevgililerim benden sonra hayatlarının iyilik derecesini 1'den 10'a yükseltiyorsa, benim 8'den 2'ye falan iniyor. her seferinde bi de. bi sikiklik var bu işte.

gercekten canini yaktiysan ve o da yurekkten bunu soylemisse oluyor.

olur.

olur.

beddualarım tutuyor genelde var bence de :)

küçük yaşta öğrenilmemiş bazı şeyler asla öğrenilmiyor.
aileden gelen görgü, eğitim vs. olmadıkça öküz her yerde öküz. ecnebinin de öküzü var ama bizdeki kadar çok değil.

kime laf çakıyorsun bilmiyorum ama yurtdışı görmek insanı geliştirmez ki, insan kendi gelişir. yoksa almanyadaki her alman vatandaşın süper gelişmiş olması lazım. onlarda da öküzler var ama di mi?

çok gezen bilmiyor demek ki. arada okumak da lazım.

mentalite canim mentalite..
yani:mantalite Fr. mentalité

Bir toplum veya topluluktaki bireylerde görüş ve inanış etmenlerinin etkisiyle beliren düşünme yolu, düşünüş biçimi, anlayış, zihniyet:

bu kadar büyütmeniz saçma yurtdışını. gidip birkaç ay yaşayanların da çok büyük bir değişim geçirmesini beklemeyin. herkes yaşamayabilir o aydınlanmayı. millet gidip paso evde oturuyo çünkü.

abartmaya gerek yok yani

cunku insanin formasyonunun %90'i 0-6 yas arasinda olusur.

bi de su var tabii: (bkz: iyi bir eğitim için üç üniversite bitirmek gerekir)

Ne olmasını bekliyorsun, erecekler mi? Gören çoğu kişi gelişiyor mu yani? Ne bakımdan?

@no way

Bakis acisini etkiledigi bariz...

Ama bazisini hic ekilemiyor. Ondan sordum.

yurt dışı görmek dil öğrenmekten başka insana bir bok katmaz.Bazı ezikler 1 ülke gördüm diye değişik triplere giriyorlar

adamlar var, yurtdışına gidince her kuralına uyuyor, bisiklet yolundan yürümüyor, yürüyen merdivende sağda duruyor, yürürken sigara içmiyor, adam gibi sırada bekliyor, arkasından gelene kapıyı tutuyor, sigara izmaritini çöp yoksa cebinde taşıyor.

ama türkiyeye dönüyor, bu yaptıklarının acısını çıkarırcasına bencil davranıp kural tanımıyor. ben bunu da anlamıyorum.

soru nerede?
ben şahsen severim kaslı erkek. spor salonundaki kaslı erkekleri de gözlerimle yiyorum. erkek arkadaşıma da söylüyorum ki spora gitsin.
(bu aşamada kezban diyecek göbeklileri dışarı alalım. ota boka kezban.)

taş gibi kaslı erkek dururken neden şişman sevsinler ki? sana mantıklı geliyor mu?
üzülmeyin, kendinizi iyi hissedin diye diyorlardır.

Değil.

uzun ama şaşırılacak kadar değil.

zayıfsan ve floresan lamba gibi görünmüyorsan normal sayılabilir ama ortalamanın üstü olduğu muhakkak.

türkiyede uzun ama çok değil la sınır bence. Kenan imirzalı falan hep o boyda

değil =)

101 kilodan 81 kiloya inersen hiçte uzun olmaz.

bence bir erkek en az 185 olmalı :)

bence uzun. bence 1.85 üstü uzun zaten.

değil.

tr için çok uzun.

1.80-1.90 arası normaldir bana kalırsa.

Türk erkeğinin boy ortalaması 1.74müş. Yani içinde yaşadığın topluma göre 'uzun' kabul edilebilirsin. Ama ortada ekstrem bi durum yok aslında. Kilo olayına dikkat edersen, gayet de iyi bişey bence.

bir erkek icin bilemiycem ama bana gore uzun. 163 f

kaval kemiklerinden aldır biraz. Tr standartlarında uzun. ben standart üstüyüm diyorsan bilemeyeceğim tabi..

8

8 tl.

8.5 ABA piknik

12

12

10

10

8 tl'ye iskender yenmez. Et türevi yenir. Adam gibi yiyceksen 15-20 minimum vermek lazım. Daha adam gibi yerlerde 30 lira civarına çıkar.

edit: türevi daha doğru oldu.

20 Tl ye yiyorum. 8 liralık iskenderden boynuz da çıkar toynak da..

bursa iskender 20 tl

ama genelde en ucuz 12 civarı

12

18 falandı en son, yaklaşık 2 aydır yemiyorum.

14

20 tl'ye bursa iskender'de yedim istanbula döndüğümde yine yakın fiyatlara yedim. 15 tl'den az ise et hakkında iki kere düşünmek lazım. bu arada istanbul'un en iyi yerlerinde yenilen iskender kesinlikle bursa'nın yerini tutmaz.

12 lira.

24 liraya yemişliğim var. bir daha fiyatını sormadan hiçbir yerde iskender yememeye karar verdim sonra.

20 lira (sait iskender)

kötüsü 8 iyisi 15

En efektif yöntem ağdadır. Ama jiletle de alabilirsin elbette. Sakın tüy dökücü falan kullanma ama, genital bölge ve makat için uygun değil onlar.

Ağda mı? Aman hocam naaptın :)

ağdayla al azalıyo zaten bıtiyor bir sure sonra.

jilet kıl döndürüyormuş, krem yakıyormuş, e ağda da çok acıtıyor. en iyisi burup koparmak galiba.

Dostlar, mevzu bahis makat. Ağda konusunda lütfen şaka yaptığınızı söyleyin.

Yahu niye şaka yapalım. Kadınlar ne yapıyor zannediyorsun? Kaç kez domaldık o ağdacıların önünde..

ağda kullan..makat falan kalmamış olur.kesin çözüm

gerçekten bitiyor mu zamanla ağdayla? şahsen ben de düşünüyorum da.

Erkeğim bu arada.

Hadi canım bi de ağdacıda mı yaptırıyosunuz? Ağda sırasında gaz kaçağı falan olmaz mı? :)

@insomni4c beni bi sen anladın :)

her soruya aynı cevabı veriyormuş gibi oldum ama :D lazer diyorum iğneli değil normal lazer, hepsi acıyor bu en azından kolay,temiz ve kalıcı..

ağda iyidir.
hayır bir sorun olmuyor, ne gaz kaçağı ne başka bir şey, temizlenip gidiyorsun ağdacıya.
azalıp bitmiyor ama jiletteki gibi kalınlaşmıyor, güçsüzleşiyor diyebiliriz.
ve hayır fizyolojik bir problem yaratmıyor. o dediğin erkek saçması.
ek olarak en az acıyan kısım orası ağda ile.

kadınların kıllarına laf atarken iyi, nasıl kıllardan kurtulduğumuzu anlatınca mı kötü oluyor? müstahak.
evet ağdacıya gidiyoruz, dön diyor dönüyorsun. aç diyor açıyorsun.

(bkz: couchsurfing)

en son girdiğimde doğrulama için istiyordu kredi kartını, 25 dolar mı ne kesiyorlardı. istemezsen yaptırmayabiliyordun, ama yaptırman adının doğrulanması ve dolayısıyla da karşıdaki kanepe sörfçüsüne güven için artı puan getiriyor. profiline bakıp da "verified" yazısını görünce daha kolay "gel kal" diyordu millet. adamlar bir nevi zorunlu bağışa bağlamış bunu. ama bu doğrulanma nanesi olmadan da şansın sıfır değil tabii ki, yine ama er kişiliğin ve ilk defa kullanacak olman sıfıra yakınlaştırıyor. (profilin boş olacak çünkü, referans arayan bulamayacak) akıl yolundan sapmamak şartıyla şansını dene derim, mis gibi çalışıyor sistem yoksa.

dediğim gibi uzun zamandır girmedim ben, yanlışım varsa denize atsınlar.

ekler: ağustos'a eylül'e kadar çok var daha, şimdiden aç evini mümkünse. gelen olursa gelsin millet, görsün konaklasın. yedir içir sıçır. olmadı kahve içersiniz belki. dediğim gibi adam seçerken gene akıl yolundan şaşmazsın ama zaten pek tırto insan geleceğini sanmıyorum, referanslarına, doğrulanma derecesine vs. dikkat edersin işte. evet, profilin boş kalmasın, daya döşe her tarafa. talep yollarken de tavsiyem, kopipasta mesajlar atma. millete göre ayrı ayrı yaz ki hoşuna gitsin elemanların.

Merhaba
Hocam siteye üye olmak ücretli değil, yalnız hesabınızı 'doğrulamak' isterseniz bir miktar ödemeniz gerekiyor.(doğrulama olayı, davet gönderdiğin kişilere senin bir nebze de olsa güvenilir olduğunu, sahte olmadığını gösteriyor).Bence gereksiz.

İkinci olarak;Referansın yoksa kalacak yer bulmak zor olabilir.Profilini iyi doldurup kendini tanıtman lazım.Bence en az 10 tane falan da fotoğraf koy.

Mesela ben gelecek haftasonu Gdansk/Polonya'ya gidiyorum.Yaklaşık 20 kişiye davet gönderdim.Şimdilik 10 tanesi geri döndü,(2 si kabul etti, biri de yerim yok ama gezebiliriz gibisinden birşeyler söyledi.)

En az 1 hafta önceden aramaya başlaman lazım ki şansın yükselsin.

Merak ettiğin birşey olursa sorarsın yine.
İyi akşamlar.

bilgiler için çok teşekkür ederim.

hosteller ucuz olduğu sürece hostel tercih et. kabul eden insan bulmak zor ve zahmetli.

birçok defa hem evimde misafir ettim hem seyahat ederken başkalarının evlerinde kaldım. hiç kötü bir tecrübe yaşamadım, aksine gittiğim yerleri daha da güzelleştirdi o insanlar. hala da çoğuyla görüşürüm.

kredi kartı olayı verification için isteniyor. onu yapmasan da olur.

Geçen ay 4 ayrı ülkede kullandım. zaten burda misafir ediyorum insanları gayet güzel oldu.. gittiğin yerde yerel insanlar şehri daha iyi tanıyor ve seyahat cok daha eğlenceli oluyor.. kesinlikle şansını dene

taksimde goethe enstitüsü var.iyi baya.

goethe'nin fiyatları biraz piyasanın üstündedir ama en iyisi odur. Üstelik verdikleri sertifika da geçerlidir.

maddi durumunuz uygunda goethe +1
en azından temel için. belli bir seviyeye gelip başka bir yerde devam edebilirsin.

erkekler gıpta edilmek, kadınlar takdir edilmek ister diyor.
gıpta ettiğini takdir de edersin gibi düşünüyorsun sanırım ama ikisi farklı şeyler sonuçta.

erkekler hayran olunmak ister daha doğru değil mi?

@goldentitan, evet öylesi daha düzgün gibi. Ayrıca yazan şey saçma geldi, sanki tam tersi olsa daha doğru olur.

ben olur dediğimde sana bir şey olursa bana mesuliyet yıkmayacaksan bence olur bir de tabi hangilerini içtiğin önemli marka yani olurdan kasıt aynı anda içebilirsin

hiç bişey olmaz.ama yinede garanti olsun dıye yarım saat aralıklarla iç.

ağrı kesici içtikten sonra kas gevşetici içme bence. zaten kasın ağrısını azaltıyor. ama aşırı tutuksa iç tabi.

Prospektüslerinde yazar ne ile içilip içilmeyeceği, baksanız bi?

5 mi. 4lük diye biliyorum, bizdeki gibi.

5lik sistem ilk defa duyuyorum ilkokuldan beri.

4luk sistem. Hatta harf sistemi F-A

önce kuzeninle büyüğü olarak sen konuş.

o yaştaki çocukların neredeyse hepsi o şekilde davranıyo. pek bi sorun göremedim açıkcası. ama siz yine bi uyarın.

yahu bizde ergen olduk. bizde neden böyle şeyler olmadı. problem bizde mi acaba?

kuzeninle konuş ama onu yargılama. sana yabancılaşmasın. senin kafa dengi olduğunu düşüneceği şekilde muhabbet etmeye başla. seni cool bilsin. sonra ufak ufak tavsiyelere başlarsın.

tweetleri geçtik, ya ilerde daha kötü şeyler ortaya çıkarsa o zaman daha kötü olur. mesela şimdi okulu asar, ilerde sınıfta kalır. ufak sıkıntılar büyük sıkıntıları doğurur. bence söyle gitsin, sonra ne yaparlarsa yapsınlar, en azından için rahatlamış olur. misal ben zamanında kuzenimin sigara içtiğini bir şekilde öğrendiğim halde saklamıştım, çocuk şimdi esrarcı oldu amk.

16 yaşında okulu asmayan, garip konuşmayan yok ki.
eğer ailesiyle sorunlu ise (ki bunun için illa görünür bir şey olmasına gerek yok, sizin çok doğru gördüğünüz davranışlar bile kötü etki yaratabilir) çok normal.
bence sen gözlemle, genelde 18 yaşa doğru normalleşiliyor.
gerekirse kendin konuş, ama aileye söylemek cidden kötü sonuçlar doğurabiliyor.
kaldı ki senin düşündüğünün tam tersi etki yapabilir. inadından daha kötü şeyler yapar fln.

arkadaş sanki siz okulu asmıyordunuz. kızcağız okulu astı diye neler denmiş:) senin ve bizim yaşadığımız sadece kuşak çatışması bizim kuşağımızda bunlar normal değildi ama şu anki kuşakta anlattığın durumlar gayet normal neyazıkki. ben de ilk kuzenimin arkadaşları ile muhabbetleri okuyunca aynı şoku yaşamıştım. sadece kuşak çatışması büyütme hele hele dayına söylemeyi hiç düşünme

sen sadece takipte kal o ince sınırı geçmesin bu sırada da arkadaş olmaya çalış gerçek iç dünyasını öğren. sonuçta duygusal ergen şu an atarlanması isyankar olması normal

lisede bir yıl içinde 100 gün devamsızlık yaptığım olmuştu abi, niye bu kadar takıyorsunuz ki okul asmaya vs. zaten küfür falan herkes eder o yaşlarda.

hocam bence senlik birsey yok. ama illa birsey yapcaksan da ailesine %10'unu filan soyle, cocugu zor durumda birakmadan, o kadar.

kendi işime bakarım, kuzenlerimin açıklarını aramam.

artik gencligin cogu boyle. sen duzgun bir dille uyarini yap ama birak babasi kendisi gorsun. bir de sana atar yapmasin.

fırın kağıtlarını dene. onlar yağlı kağıt olduğu için yapışmayabilir.

sadece yağlı kağıt.

www.asayis.pol.tr
www.iem.gov.tr
www.tib.gov.tr

Asla. Yarın adli heyet önünde "Zorlayarak yaptı!" derse ne yapacaksınız?
Hayatınız biter.

ben de o yaştaysam yaparım. saçma bir cevap mı oldu ne :)

Yapmayınız.

18 bile olsa güvenme. nüfusa geç yazılmıştır zorla yaptı der kemikten yaş tespiti falan başın yanar. hem hakkaten çocuk o yaştaki. ciddi suç.

kız kendi isteğiyle yaptığını beyan etse bile iş mahkemeye gelince kendinizi kapalı cezaevi müşahede koğuşlarında (tecavüzcülerinde bulunduğu koğuş) bulursunuz. kafadan bi 6 ay-1 yıl yatarsınız. bir arkadaşımın başına geldiği günden beri 17 yaşındaki kızın bırak elini tutmayı, selamını dahi almam.

yaparsın ama hukuki suçu var.göze alabiliyosan!

yapma.

bu yaştaki kızın istekleri de ne kadar mantıklı olabilir ki?
17 yaşında ya kız.