Afiyet olsun. Çok güzel bir tatlı var ya o peynir tatlısı. Canım çekti ve etrafımda öyle yerken mutlu olunacak türden bişey yok. Sadece cips var onu yesem olur mu?

krem işe yararsa feedback bekliyoruz duyurucak

höşmerimin fırınlanmış hali gibi oluyor peynir tatlısı. çok da güzel olur, olsa da yesek. canım çekti şimdi.

Pek tatlıymış hepsi birlikte. Günümüz aydınlandı, teşekkürler trumanshow!

Kremlerin adi okunmuyor yahu.onceki duyuruna da baktim ama goremedim. Truman ya da balpolen sevabina bize de verin sunun sirrini. Cok ihtiyacim var. Bioderma pore refiner degil miymis dogru cevap:)

@peynir tatlısını merak edenler, olsa da yesek diyenler; şuan kendisini mideye indiriyorum, valla anlatılmaz yaşanır, özendirmek gibi olmasın:)

@emirkulu, bu aksam kullanmaya başlıyorum, sonuçları sana anlatırım

@prisoner; ürün avonun siyah maskesi, ben de bilmiyorum, ilk defa kullanacağım, haberdar ederim gelişmelerden

vay beee biz sivilce için duyuru açtığımızda kimse yardım etmiyordu,iyiymiş. demek ki duyuruda da 'adamına göre muamele varmış' öğrendik.

@verbana düşlerimi, neden adamına göre muamele olsun, ya da benim adamlığım nerden geliyor da bana ona göre muamele yapılıyor, tamamen şans ya da kısmet, nasıl adlandırırsak, denk geldi, oldu:)

@ balpolen senin arkadaşındır sana gönderir.Ben sorduğum zaman kimse bana cevap yazmıyordu ya da ilgi göstermiyordu ondan bahsediyorum.

yav beşiktaş ta peynir tatlısı satan bi yer var canım çekince ordan idare ediyorum ama ve lakin hası gibi datlı olmuyordur muhtemelen.
afiyet olsun. güzel hareket!

@verbana; aynen trumanın dediği gibi oldu, kendisiyle duyuruda daha önce mesajlaşmışlığımız bile yoktu:)

ilki.

Link olu gitmis su an silemiyorum.
eyupmetro.com

Türk Kızılayı

Değil.

kısmen bazen. ama her zaman değil neden çünkü hormon gerçeği söz konusu.

Kadınların gudumunde bir aşk lobisi var. Sebebi şuradaki ilk maddede: eksisozluk.com

katılıyorum. durum böyle olmasa aşk acısı da abartılmış bir balon olurdu, kuşlar kelebekler, böcekler, herkes mutlu mesut yaşardı

"en kutsal olgu" diye karşımıza çıktığı tespitinin neye dayandığını pek anlamadım. bence kimse aşka kutsal bir şeymiş gibi bakmıyor, herkes aşkın hormonal olduğunun farkında.

sevgi, sevmek, sevilmek aşktan farklı bir şey. tabi bu bence böyle. yüzyıllardır tartışılan şeye ben noktayı koyacak değilim. :)

overrated evet, ama aşk overrated. sevgi değil.

Yahu tamam herkes sevmek sevilmek istiyorda insanlarin isi gucu bu mu? Baska dusunecek birsey yok mu? Sirf askli meskli ozlu sozler icin sosyal medya kullanan bir yigin insan var. Icinde ask temasi olmayan film az butun kategorilerde. Yukarida soruda sadece aklima gelen icinde full ask mesk gordugumuz seyleri siraladim zaten. Bu Dunya'da insani heyecanlandiracak baska kayda deger olgu yok mu? Overrated iste.

Haklısın sanki aşkdız hiç mutlu olamıcsz gibi bi durum empoze ediliyor sürekli,hayatta bir sürü zevk var.

yok değil.

Mustafa sandal'in onun arabasi car sarkisi disinda tum sarkilar ask temali. Ortada bi bok yok

bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, kelimelerinse kifayetsiz olduğunu bu derde düşmeden önce

para kazandıracak olsun, bokun bile;

"Sarkida, filmde, tiyatroda, balede, operada, siirde, romanda, facebokta tweetarda, duvar yazilarinda, ahsap okul siralarinda, havada karada denizde uzayda marsda bizim evrende paralel evrende...... "

şu ortamlarda reklamı aynı ölçüde yapılır.

@take me rufee2
Para kazandirmasi da overrated olmasi sebebiyle diyorum iste. Yine ayni noktaya geldik:)

Tamam sevgi degil, ona birsey demiyorum zaten. Zaten "sevgi" dedigin sey "ask" gibi biktiracak kadar cikmiyor karsimiza her tarafta.
Sattirdigi icin yapiliyor tamam da mesele satilmasinda zaten, niye bu kadar arz ediliyor degil, niye bu kadar talep ediliyor konusuna takiliyorum. B*ku cikmis oldugu halde talep goruyor. Gerci talep goruyorsa, taleb eden icin b*ku cikmamis demektir:) Iste hic b*ku cikmamasi kafami kurcaliyor.

haklısın ya aynen benim düşündüklerimi yazmışsın. nereyi kafayı çevirsen her bokun içinde aşk meşk var amk bu nedir. bir uzaylı gelip biraz şu dünyayı incelese "bunların hayatındaki en önemli şey aşkmış başka da bir bilgi vermeye gerek yok" diye rapor yazıp geri döner amk.

O sanki biraz yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan durumu bence. Aşk da, sevgi de her şey gibi ihtiyaç. Sonra hormonlar fena fena coşuyor. Bu şekilde de şarkıya, şiire, sanata, vb. konu oluyor. Daha da konu oldukça, daha da fazla pazarlanıyor, pompalanıyor; o ihtiyaca olan açlık daha da büyüyor. İhtiyaca olan açlık büyüdükçe, daha çok eser aşka yoğunlaşıyor ve kısır döngü ihtiyaca açlığın artması ya da o an olmayan bir ihtiyacın ihtiyaçmış gibi görünmesi ile büyüyor. Yani, sadece "Sevgilim yok, kesinlikle olmalı. Böyle eksik hissediyorum"un ötesinde, bir de "Sevgilim var, mutluyum da" gibi fazladan bir ihtiyacı olmayan birine de "Ama daha mükemmel ilişkiler bulmalıyım; daha fazla hareket, aksiyon olmalı" düşüncesi körükleyerek de aslında normalde elindeki ile gayet mutlu olacak ve eksiği, fazlası olmayan bir kişiye de "Aslında sen elinde olanla eksiksin" hissi pompaladığını ve kişiyi mutsuz ettiğini düşünüyorum.

Bu durum, hatunlarda daha fazla etki edebiliyor. Örneğin, normalde ilişkisi olan bir kadın, günü sevgilisi ile geçirdikten sonra eve kendi gidebilecekken bir dizide bir erkeğin sevgilisini eve bıraktığını, üstüne de saçmasapan ve bunaltıcı derecede korumacı olduğunu ya da erkeğin kadının yanında adeta bir paspasmış gibi davrandığını görebiliyor ve "Anaaa, meğer benim sevgili öküzmüş" ya da "Benim sevgilim neden bana kul köle olmuyor, neden köpeğim olmuyor" diyor. Ne bileyim, izledikçe içine oturası gelebiliyor. Aslında, ortada öküz olan yok; her şey normal. İnsanlar birey ve ilişkiyi de bireyler yaşıyor. Ortada gereğinden fazla abartılmış bir koruma hareketinin, gösterişin veya kişiliksizliğin aşk adı altında güzelce paketlenerek sunulması var sadece. Çeşitli ölçülerde de bunu yiyoruz. Bazılarımız daha gerçekçisini, bazılarımız daha yaratıcısını yiyor. Birçoğumuz bir şarkıyı dinledikten sonra "Şunu söyleyecek sevgilim olsa" ya da bir filmi izledikten sonra "Hayatımda bunun gibi biri olsa" demişizdir hayatımızın belli bir döneminde. "Çoktan unuturdum, ben seni çoktan. Ah şu şarkıların gözü kör olsun" diye şarkı var; daha ironik ne olabilir ki.

"Gereksiz şeyler bunlar, fani işler; kişiye dert olmamalı" diye düşünmüyorum, "Hiç ilgilenme, hiç önemli değil" değil ama şu anki haliyle insan 30-40 birim aşk, 60-70 birim farklı şeyler düşünüyorsa, edebiyatın 60 birim aşk, 20 birim destan ve 20 birim diğerleri şeklinde oluşmasından dolayı ortada "overrated" bir durum var. Yapılan pazarlamanın da insanların aşkı ve meşki daha fazla dert edinmesine, o 30-40 birimin 50'ye, 60'a fırlamasına neden olduğuna inanıyorum. (Rakamlar atmasyondur, durumu somutlaştırsın diye verilmiştir)

Hatta bununla ilgili bir hipotez de atasım var; konu ile ilgili şarkı, şiir, kitap, film, dizi sayısı arttıkça yaşanan kısa süreli ilişki, ayrılık ve boşanma sayısının arttığına inanıyorum.

çengelköy'e git bi çay iç birşeyler ye..sonra oradan kuleli'ye kadar yürü..kuleli'ye gelmeden bi park var..orada otur.sonra geri dön..15.30 vapuru ile çengelköyden arnavutköy'e geç..oradan bebeğe kadar yürü bir kahve iç..sonra oradan ya beşiktaşa git ada ortaköy'e kadar yürü.

istanbul içi- adalardan biri
ağva- kurfallı köyü istanbul dışı

3 4 gün kalmayı düşünüyorum, ayrıca hava koşullarını da katıp tavsiye verirseniz süper olur.

istanbulda daha çok bunalacaksın trafikte ve parasızlıkla. ama son karar senin elbette.

yüzde 30 daha fazla vermeyeceklerse gitme, zor durumda kalırsın. iki şehir arasında ciddi fark var harcanan para konusunda. Biraz daha ara.

1 ve 2 yeterli sebep bence.

otur oturduğun yerde ve iş aramaya devam et.

gidilmez. bir kişi de istanbul'da yaşamayı bi halt sanmasa yahu.

%85'ine aynı diyorsan az maaş alıyorsun demektir bence. istanbul'da 200tl bile önemli. en az 3000tl kazanmayacaksan değmez.

edit: trafiği cabası. :(

Pişman olacaksın, gitme, Ankara sıkıcı falan ama candır. Ankara'daki hayatından memnun değilsen yardım al, psikolog falan değil, sosyal hayat olarak genişle.

sorulur mu yahu
üstelik daha az maaşla
istanbul a gelme, izmir desen oh mis diycem de orda da iş yok diyolar :/

Bence git, maaşı bir süre sonra artırırlar.

delilik etme

eksisozluk.com

eksisozluk.com

Sunlari oku da, belki etkisi olur. Ben asla gitmezdim. Ankara iyidir.

gidilmez. istanbul zaten pahalı, bi de daha az para verecekler öyle mi? yok o iş yaş.

gidilmez bence de. al bunu fact 2 için:

eksisozluk.com

ankara'dan sonra istanbul biraz zorlayabilir. eger imkaniniz varsa istanbul'a gelip deneyin; kendiniz gorun. sevmezseniz, donersiniz. ben ilk geldigimde gayet mutluydum ama son zamanlarda acayip bunaliyorum; kurdugum bir duzenim olmasa her seyimi toplayip tekrar ailemin yanina donebilirim.

bir de her yerde deprem teorileri paylasan arkadaslar, yapmayin sunu yahu. deprem korkusu olan var, panik atak gecirenler var. sizin yuzunuzden tum gece kurup kurup uyuyamayanlar var. deprem bu; simdi de olabilir, yuz yil sonra da. ayni sekilde bu gece uyurken bile olebilirsiniz, hicbir seyin garantisi yok.

istanbul'da hayat gerçekten çok pahalı. bir de daha az maaşla gelecekseniz düşünmeyi bile derim. sırf kira fatura ve ulaşım ve karın tokluğuna istanbul'un derdi çekilmez.

1-2 yeterli ama istanbul'da yaşa kolay değil onu söyleyeyim. ankara'da çok rahatsın sıkıldın bunaldın, istanbul'da sürekli koşturma ve mücadele olarak geçecek hayatın.

istanbul'a yıllar önce gelmiş bir ankaralıyım.

Var tabi ki. Önüne gelen giremiyor ormanlara. Benim bildigim kereste ormanları var sanırım. Hatta kağıt içide böyle bi düzenleme var. Orman işleri çoğu ormanda kısım kısım bilmem kaçta katını ekmen şartıyla böyle kesimlere izin veriyor diye biliyorum..

Ağaç kesimi kararı orman bakanlığına aittir(güncel adı her neyse işte) O kesilecek neyse kendi ölçer biçer karar verir. Kesilenler orman depolarına gönderilir. Buralardan ihaleyle vb. satışı gerçekleştirilir.

wes anderson
alexander payne
spike jonze

daha çok var ama en çok bu üçü.

edit: bilmediğiniz yoktur aralarında bence ama: fincher, kubrick, hitchcock, nolan, scorsese, allen, eastwood, tarantino, soderbergh

@m e l t e m modunuz olursa çok olanları da yazın, merak ediyorum bilmediğim tanımadığım bir yönetmen keşfetmek isterim. :)

İbrahim Tatlıses ve özellikle son yıllarda mahsun kırmızıgül'e bayılıyorum.

brian de palma
christopher nolan
frank darabont
steven spielberg
robert zemeckis

Tarantino ile Scorsese.

Biriniz de alfonso cuaron yazmamış. Yok arkadaş, yaranamazsın bunlara.

Varsa yoksa tarantino, kubrick, nolan...

Hadi onu geçtim bizim semih kaplanoğlumuz, zeki demirkubuzumuz, nuri bilgemiz öksüz... Yetim...

Cık cık cık....

sam peckinpah - hastasıyım. dehşet filmleri var
orson welles - jinyıs amk
wim wenders - paris-texas, der himmel über berlin der geçerim
terrence malick - görüntüleri çok iyi. bkz. badlands, days of heaven
coen bros.
clint eastwood

daha çok var da aklıma gelmedi.

en uyuz olduğum, balon olduğunu düşündüğüm ise woody allen. overrated'ın kralı

David Fincher

david lynch
ingmar bergman
andrei tarkovsky

Akira kurosava, kim ki-duk.

Coen biladerler.

milos forman
oliver stone
reha erdem

almodavor

park-chan wook
david lynch

woody allen
ingmar bergman
jean-luc godard
françois truffaut
federico fellini

nezih, elegant ve sofistike bir kişiliğim. bravo bana.

Tinto Brass, Erwin C. Dietrich ve Jesus Franco


şaka la şaka..


Kubrick, Godard, Malle, Annaud, Tarkovsky, Teshigahara, Jodorowsky

tarkovsky ve akira kurosava

bazı isimleri tekrar etmemek adına sadece Jim jarmusch diyorum.

michael haneke
gregg araki
jane campion

carlos sorin

Jodorowski diyen cikmis sonunda +111 :)

Bi kişi de çıkıp Tim Burton dememishksghskghsk.

Tarantino açık ara önde valla.

richard linklater
david fincher
alejandro gonzalez inarritu
alfonso cuaron

ken loach
(söylenen bazılarını tekrar yazmak istemedim)

Yonetmenleri hic tanimam ama cok sevdigim birkac filmin yonetmeninin "Christopher Nolan" oldugunu gecenlerde ogrendim.

haneke ve almodovar sevenlere sorum var o zaman: neden, niye, nesi? :)

:)

jean pierre melville

yerli - yılmaz güney, natuk baykan, zeki ökten, zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan.

yabancı - martin scorsese, christopher nolan.

Andrew Dominik

almadovar seviyorum çünkü alternatif bir adam. filmlerinde her zaman gördüğün şeyleri görmüyorsun. artık fimler birbirine çok benziyor. sinema filan okumadım pek anlamam ama bence renkler filan sahneler çok iyi adamın filmlerinde. onların tabii bir adı vardır teknik olarak ama.

bir de kim ki duk yazmamış hiç kimse. ben onu da seviyorum. ama dediğim gibi alternatif olmaları önemli benim için.

Yav peki kimse angelopoulos sevmez mi? :)

(bkz: christopher nolan)
(bkz: Tarantino)
(bkz: coen brothers )
(bkz: clint eastwood )
(bkz: david lynch)
(bkz: david Fincher)
(bkz: emir kusturica)
(bkz: zeki demirkubuz)
(bkz: tim burton)

viyana tabi. prag'ın bir olayı yok, kız arkadaşım ile ordaydım pek bi albenisi yoktu. gün batımına karşı 3 saat yeterli prag için.
ama viyana......

viyana, geze geze 1 haftada bitmez. cok daha güzel. budapesteden daha yakın.

budapeste'ye daha yakin oldugu icin yolda daha az vakit kaybedersiniz. ama budapeste'nin biraz daha büyügü viyana. cok denisik gelmez. prag daha güzel <3

shi aila +1

prague daha kendine has bence de. almanya'yı ya da batı avrupayı gördüyseniz prague, görmediyseniz viyana.

Her iki sehirede gittim, 1 gunluk dusunuyorsaniz kesinlikle prag. Viyana onemli alanlari genis bolgelere dagilmis oldugundan oyle bir gunde tadi damaginizda bile kalmaz. Ama prag herseyi yapmak icin yeterlidir 1 gun

prag'da 1 gunde her seyi gorup doyarsiniz, ama viyana'ya 2-3 gun yetmez gibi

Prag

Bana ikisi de Budapeste'den daha guzel gelmemisti zaten. Ama ikisinden biri diyorsaniz Viyana derim ben. Prag'dan pek birsey anlamamistim. Bir koprusu var, bir de gotik bir yapi vardi, bunun disindakayda deger birsey yoktu. Prag'a gidip bayildim diyenler de var ama ben anlam veremiyorum. Ote yandan Viyana da oyle hayran kalinacak bir sehir degil, ama Prag'a tercih ederim kesinlikle.

Prag. Viyana'ya 1 gün kesinlikle yetmez. Prag çok daha küçük ve gezilebilir.

1 gunluk ise, prag.
genis bir zamanda viyana.

Viyana her sekilde kazanir da maalesef bir gununuz varmis.

viyanaya 1 gün kesinlikle yetmez. yazıktır günahtır.
prag derim.

reptilla, ben viyana'ya iki kez giderek yeterince görebildiğime inandım şehri :D

yani bir gün ayrılacak bir yer değil viyana.

ben prag'a çok büyük beklentilerle gittim, hiç hayal kırıklığına uğramadım. gördüğüm en güzel yerlerden biri diyebilirim. bir güncüğünüz varsa prag'da geçirin madem. viyana'ya kıyasla daha küçük. hem de daha ucuz.

(bkz: sinemadaki en güzel şarkı sahneleri)

@tepedeki psychedelic adam o başlıkta da işime yarayacak seçenekler var teşekkürler.

ama bana şarkı üzerine kurulmuş sahnelerden çok pekiştirici unsur olarak kullanılan müzik örnekleri gerekiyor.

enino maricone'nun bestelerinin olduğu filmler, konusu ne kadar kötü olsa da izlenir.
iyi, kötü, çirkin, once upon time in America, for a few dollars more, a fistsfull of dollars,

ayrıca, tarantino'nun filmlerinde seçtiği müzikler, filmi daha akıcı yapıyor. durdurup müziği tekrar dinlediğim bile oluyor.
pulp fiction, reservoir dogs, django unchained, jackie brown

ayrıca Jerry Goldsmith'in soundtrackları da harikadır.
rambo, the edge

ve the bridges of madison county filminde clint eastwood'un seçtiği müzikler.


bunların haricinde, müzikleri ayrı bir şekilde duyulduğu anda filmini çağrıştıranlar var tabi: mission impossible, star wars, james bond...

duyuruyu okuduğumda izlememin üzerinden yıllaaarrr geçmesine rağmen ilk aklıma gelen sonbahar-daim yusuf orti nin çalındığı sahne oldu. orada pastoral öğelerin çok büyük katkısı olduğunu da düşünüyorum tabiki.
yardımcı olur mu bilemiyorum.
düşündükçe başka örnekler de geliyor tabiki ama ilk nedense bu geldi.

haa bi de duyurudaki ilk soruya istinaden; müzikle ilgili biri olarak izlediğim filmlerin müziklerine özellikle dikkat ediyorum. müziği tanımadıysam kim yapmış diye film sonunda jeneriğin akmasını beklediğim çoktur.
dönem filmlerinde hangi enstrumanların kullanıldığına dikkat ederim bazen...vb bazen filmin ismini hatırlamam içinde geçen bi müzikten aratırım bulurum kulağımı tersten tutup.
müzik baya önemli yani benim için.

arabayı bırakabileceğin konusunda emin değilim. fakat

karaköy bankalar caddesi -salt galata burayı şiddetle tavsiye ederim!!!çok sık kullanırım memnunum. internet var
beşiktaş- ırcica library internet var library.ircica.org ama girişte adres nüfus kimlik bilmem ne kaydı yapıyolar. çok sessiz de daaa da gitmem.
istiklal caddesi- akbank sanat kütüphanesi internet var
maçka- atatürk kitaplığı burda kendi internetin olması lazım. (ttnet wifi)
barbaros kütüp ü önermiyorum sessiz değil.
itü ayazağa ya arabayı rahat sokarsın ama sessiz sakin lik konusunda garanti veremem yine

beşiktaşta bahçeşehir üniversitesi kütüphanesi vardı en son gayet güzeldi. araba konusunu bilemicem ama.

uzunçayır

altunizade
GOLD un önünden kadıköy minibüslerine binin tam nereye gideceksiniz?

altunizade.

Hayır ayrılıkçeşmesi. Nautilus'un orada durak.

Uzun cayir nautilusun orada degil. Nautilus n oradaki durak "metro" duragi ki adi da "ayrilik cesmesi" dir.
Uzuncayir "metrobüs" istasyonunda inerseniz kosuyolu caddesine gitmek icin bayaaaa yurumeniz yada dogru yonden dogru vesait e binmeniz gerekir ki zaman kaybi.

koymuyoruz. çünkü ihtiyaç hissetmiyoruz.

nemlendirici cihazları var bunların.

Koymuyorum gerek duymadim cunku ama deniz kenarindan ilk ankaraya geldigimde bogazim falan mahvolmustu

yasadigim yer zaten hayvan gibi nemli. bi de suya gerek yok.

yaşadığım yerde hava çok kuru. o yüzden koyuyorum evet.

salondaki peteğin üstünde var ancak içindeki su çok zor bitiyor. sanıyorum ki evim yeteri kadar nemli.

kış da olsa pencereyi açıp havalandırıyorum. sürahiye su koyarken yere biraz dökülse silmiyorum genelde, buharlışıp içerisini nemlendirsin diye. kâfi geliyor.

Üst solunum yolu enfeksiyonları için gerekli bu şeyler.

kedilerin suyu buharlaşıyor, o da yetiyor. kaloriferin üzerine koyunca ayvanat yıkıyor koyamıyorum.

bizim ev çok kuru. mahvoluyorum. bardakla su dayanmıyor, o derece.
şu petek suluklarından aldım. henüz gelmedi. işe yarayacağını umuyorum.

evet petek suluğu kullanıyorum. yoksa burnum tıkalı ve kupkuru uyanıyorum.

e madem öyle azcık sabredip aynı şehirde okul kazansınlar.

Niye ayrılıyorlar ben onu anlamadım.
Mesafeler engel değildir hicbir zaman tabi henüz biraz kucuksunuz engel teşkil edebilir o da doğru.
Neyse bu kadar derin düşünmeye gerek yok konusun gittiği yere kadar gitsin canım.

4 yıl uzaktan ilişki yürüttüm, şimdi 2 yıllık evliyim, mutluyum, yakında çocuk da olursa on numara 5 yıldız ;)

Niye ayrilmalari gerekiyor ki o kısmı anlamadim?
Ortak bi amacınız var şuan. Ayni yada yakın sehirlerde üniversite okumak. Bundan daha güzel bi iliski alevleyicisi durum olabilir mi birbirinizden daha baska biri sizi motive edebilir mi? Krizi firsata cevirinn. Ortak amaç için her seye değer.

17 yaşındalarsa çok düşünmesinler paldır küldür girsinler olaya.
bi de vazgeçicek kadar sevmek diye bir şeyin olduğuna da inanmıyorum. en azından o yaşlarda yok. çoğunlukla da tam tersi oluyor Tarkan abimize kulak verelim www.izlesene.com
ve tabi yukarıdaki "aynı şehirde üniversite kazanmaya çalışsınlar"a katılıyorum.

Şu an on yedi yaşıma bir öğüt versem o da "bırak bu depresif halleri" olurdu.

Zamanla öğreniyor insan tabii, alışıyor da bir miktar ama, daha ne aşklar gelip geçecek üzerinizden.

Bir şey olacaksa, olur. Kalplerde yara haline getirmektense tatlı bir hatıra yapmak daha iyi.

ay çok tatlı
bu kadar çok seviyosanız uzun mesafe ilişkiyi yürütürsünüz bence, o yaşlarda zor olmuyor.
zaten 1 sene sonra da sınav var yanılmıyosam
üniversiteyi aynı şehirde kazanmaya bakın

bu arada yüzyüze görüştünüz mü bilmiyorum ama ne yapın edin, buluşun :)

ders çalışma kısmını bilmem de. bu sıralar ne yapın biliyonuzmu siktir edin bak hzır bursa da olan çıkın dağa board yapın. 40 lira ekipman telesiyej falan totalde 150 lriaya krallar gibi yemekte yersiniz kayakta yaparsınız çok zevkli adrenalin. bu hafta gidiyorum ben. dönünce yine sever :)

ergenlerin kaderi bu herhalde. ulan uzak mesafe olur da bu kadar mı olur. günübirlik gitsen gidemezsin, gidip kalacak olsan daha 17'sin o işleri beceremiyosun. sizin işiniz de zor be abi.

bak sana bi şey diyim, bu tip konularda kimseyi dinleme. ergen diyen de olur, "aman ne olacak sizin aşkınızdan" diyen de. sen samimiyetle "seviyorum ulan" diyebiliyosan sonuna kadar git.

17 yaşındaymışsınız. en azından lise 3'tesinizdir diye tahmin ediyorum. dişinizi sıkın, 1.5 sene sonra aynı şehirdesiniz eğer üniversiteyi kazanırsanız. benim 6-7 senem uzak mesafe ilişkisiyle geçti. "geçer mi 1.5 sene" deme. o kadar seviyosanız her türlü geçer, rahat ol. ben de 17 yaşındayken geçirdim o süreyi yani 30'umdayken değil.

ha üniversiteye başladığında uzak mesafe işlerine bulaşma derim. 20 yaşına geldiğinde elinde 8 sene uzak mesafe ilişkisi ve buna karşılık sadece "el tutma" deneyimi olduğu zaman kendini aptal ve kandırılmış hissediyor insan. bu tip ilişkiler ergenlikte güzeldir, hoştur. insanın güvenini yerinde tutar. ama 18-19'dan sonra "sanal"ı bir köşeye bırakmak lazım.

eyeportal.blogspot.com.tr


bi de www.godivatr.com

kahve dünyası olabilir. ?

@c1b2k3 : evet aslında kahve dünyası'nı tavsiye eden arkadaş oldu daha önce ama çok hafif kaçmaz dimi? iş yerinde müdüre vericem sonuçta:) ama gittikçe mantıklı gelmeye başladı

Bize kahve dünyası geldi hiç hafif demedik afiyetle yedik müdür değilim ama olsun :)

evet ve evet

2 ay sonra 1. yılı olacak. uzunçayır metrobüs durağının oradan giris var.

evet
evet.

metro da ünalan durağı.

arabayla gitme. otoparkı kötü. sözlükte başlığı bile var.

bilmiyorum da maghrebi olabilir dediğin bu cezayirlilerden bahsediyordur. Türkçe mağrip diyoruz galiba tam emin değilim

eksisozluk.com

cezayir fransa nın eski sömürge ülkesi olduğu için hukukları eskiye dayandığından fransadaki cezayir kökenli müslümanlarin kendilerini fransız hissetmesi yani daha bi entegre halde olması,
fakat fransadaki müslüman türkler için pek te aynı durum söz konusu olmadığından bu durumun onları nasıl etkileyeceği sorulmaya çalışılmış.

(bkz: mağribi) (bkz: mağrip)

mağrip batı demek, garp gibi. mağribî de mağripli. batı anlamından başka kuzey afrika ülkelerini de kastediyor. türkçede bir deyim de var, "mal bulmuş mağribî gibi ...".

avrupa'da kuzey afrikalı göçmenlere türk denildiği olabiliyor, cnn türk'ün bilmemezliği olsa gerek.

tabii ki çikolata ve türevleri..

Nutelllaaaaa

çikolata

lokum denemeyenler çikolata der

LOKUM

cikolata

Lokum

çifte kavrulmuş fıstıklı lokumun yada gül lokumunun tadını hiç birşeyle karıştırmam. (üstlerinde şu nalet hindistan cevizi olmayacak yalnız asla!)
nutellayı da püskevitle ziyan etmem sıcak ekmek candır.
ille de seç ise 1

çikolatalı fındık ezmesi.

kaç saattir yemiycem diyodum şu an gidip koşarak yicem. :(

SARELLE

Lokum diyorum. Lokum koyunca gunluk hayatta cok karsilasmadigin bir tada ulasiyorsun.

lokum

doktorun para almam dediği için yakınınız yahut çok uzak olmayan biri olduğunu varsayıyorum.esasen doktoruna göre değişir ama kişisel bir hediye almak istiyorsanız saat,kalem seti pektabi uygundur,en sık rastlanılanı çikolata almak fakat siz sanırım daha fazla bir şey istiyorsunuz.ayrıca bin liralık saati beğenmez diye düşünmeyin ve pahalı olacak diye çaba sarfetmeyin bana kalırsa,düşünmeniz uğraşmanız yeterli.

bana kalsa para kabul etmeyen birinin hediye kabul etmesı düşük bir ihtımal ama en makul olanı çikolata hatta çiçek.kalem vs mümessiller zaten hallediyor.odasına şık bir tablo tavsiye ederim ben.

pahalı bir saat, kalem vs. götürmek çok kıro kaçacaktır diye düşünüyorum. kaliteli bir çikolata götürmek en mantıklısı.

eğer gerçekten yardımsever biriyse onun adına bir hayır kurumuna bağış yapın ya da bunu onun adına yapabileceğinizi ona teklif edin. kabul eder ya da kendi yardım edeceği biri vardır onunla bağlantı kurar vs.

doktorunuzu ailesi varsa bir akşam yemeğe davet edin ve ailesindekilere hediye verin.

bakır üzerine portresini yada prof dr bilmem kime teşekkürlerimizle (yada sadece bilmem kim yada minnetle filan) diye bakır /gümüş artık hangi malzemeyse tabağa güzel bi teknikle ismini yazdırabilirsiniz

saat ve direk maddiyat çağrıştıran şeyler olmasa bile bunu kabul eder. motiflifilan. yazhanesine diplomalarının yanına asar yada kitaplığına arkalıkla dik bir şekilde sergiler.

kaliteli bir şarap alabilirsiniz..

temanın isme özel ağaç kampanyası var, düşünün derim. fidanı 10 lira gibi bi şeydi, adam için hatıra ormanı yaptırırsınız. :)

Secret a inanmiyorum. Ama hayaller bazi seylere tutkuyla baglanmayi saglayabilir, bu da insani o seye daha cok kanalize eder, boylece daha azimle cabalar ve elde etme ihtimali yukselebilir. Ote yandan bi hayale cok baglanip gerceklesmediginde ogrenilmis caresizlik gelistirip diger hayallerden de vazgecmek ve enerjinin tukenmesi de cok olasi. Ben nolursa olsun insanin hayatinda hayalleri ve tutkulari olmasi gerektigine inaniyorum, ama mutlaka birden fazla olmali, veya tek bir alana yonelik olmamali. Ben lise bittiginden beri hayal kuramiyorum mesela, cok sıkıcı.

ben genelde neyin sonunu düşünüyorsam tersi çıkıyor. maç-sınav-gün sonu şöyle biter heralde-arkadaşım arıycak mı aramıycak mı-yarın şunu yapmış olurum ...vb.
bu sebeple de hayal kurmaktan korkuyorum. sanki düşünürsem olmayacakmış gibi. kötü bir his. belki kurabilsem motivasyonumu arttıracak. bazen dillendirmeye bile korkuyorum. bir yakınım inşallah şöyle şöyle olursun yaparsın vb. dilek dilediğinde bile içimde bişey cız ediyor. gözlerim doluveriyor. allah mayınlı bölgeye girdi işte diye.normal olmayabilirim evet.
soruya cevap oldu mu bu şimdi? kısmen galiba.

vaaay kova burcu bi anneye alışılmışın dışında bir yöntemle sürpriz yapmaca! çok mutlu olacak :) bana ne oluyosaa ehehe...

son dakikada vazgeçen olursa karşıyakadan yardımsever tanıdıklarım var ;)

organizasyonunuzu bozmak istemem ama çiçek sepetinin teslim saatine güvenemediğim için anneme çiçeği çiçekçiyle göndermiştim. internetten annenin evine yakın bir çiçekçi bulabilirsin. parayı çiçekçinin hesap numarasına gönderiyorsun ve istediğin saatte yönlendiriyorsun. yurtdışından telefon edemem dersen telefon numarasını söyle, hesap numarasını öğrenip söylerim sana :)

amme hizmetine yedek olarak beni yazabilirsiniz.
trumanshow, bi aksilik filan olursa haber etmen yeterli :)

seviyom sizi be, ne güzel çocuklarsınız :)

beni de yedekte tutabilirsiniz. karşıyaka'ya çok yakın oturuyorum :). seve seve yaparım :).

edit: servis ücretine falanda gerek yok yahu, annenizin yüzünde ki şaşkınlık ve sevinç yeter. ama tabii ki öğrenci bir arkadaşın işine yarayacaksa o da çok güzel olur.

hosteslik.

yurtdışı satış ve pazarlama

Tercümanlik.

tır şoförlüğü

uluslararası bi firmanın bölgesel satış müdürü olmaca
bir sivil toplum kuruluşunun bölge sorumlusu olmaca
bayilik sistemiyle çalışan bi özel şirkette satış sorumlusu olmaca
sektörel bi danışmanlık şirketinde tester yada satış sonrası eğitim vb. işlere bakmaca

tır şoförlüğü çok helecanlı. bence onu dene :)

mühendis için satış.
iibf mezunu için denetleyici. tam ismini bilmiyorum ama bankalarda çalışan versiyonları çok geziyor.

Sap uzmanı

pilotluk

Denetçilik

ihracat, satış ve pazarlama

banka müfettişliği

gazetecilik. allah'ın her günü basın gezileri var yurtiçi/yurtdışı. meslek dolayısıyla türkiye'de gezmedik yer bırakmadım.

yurtdışı olayları da güzel oluyor. avrupa, amerika, asya hatta.

Bakanlıkların merkez uzmanları da bol bol gezerler bildiğim kadarıyla. Seminerdi eğitimdi vs. Kuruma göre değişebilir.

düğün salonu gibi birşey aramadığınızı varsayarak:
ytü hisarüstü sosyal tesisleri
baltalimanı istanbul üniv. sosyal tesisleri
kuru çeşme divan
enka sosyal tesisleri
oba restaurant (düğün konseptleri var mı emin değilim.)
ve tabii ki bilumum otelin roof u

yorumlar için teşekkür ederim.
ben düğün için ortaköy princess oteli tercih ettim.
ancak kimseye tavsiye etmiyorum.
otelin foto/video tedarikçisi tam bir dolandırıcı.
otele sempati durumunuz nedir bilemem ama görüntülerinizin bulanık olması içinizi acıtmıyorsa ya da firmanın size sonradan faiş fiyat vermesi sorun olmuyorsa dikkate almayın bu yazdığımı.
ancak kredi ile evlenen tipik bir istanbul insanı için gerçekten maduriyet yapan bir yer

Freuda göre bu ergenliğe kadarki dönem tamir edilemeyecek denli sağlam ağlar örüyor karaktere.

Bir de neyi aşmayı istediğin önemli.

benim 8 hatta 15 e kadar çok iyi geçti sonra boka sardı. fena biri değilim ama ilk 8e bakarsak müthiş özgüvenli, başarılı böyle anormal bişe olmam lazım. ama adamlar bi araştırdılar, almadılar :)

konuyla ilgili kendimce okusam da ahkam kesebilecek boyutta olduğumu düşünmediğim için bilimsel göndermeli açıklama yapamayacağım. yalnızca değişemez miyiz konusu benim de çok önemsediğim bir konu ve fikrimce nacizane;
kesinlikle takıntılarımızın, psikolojik açmazlarımızın, davranış bozukluklarımızın geçmişte x yaşına kadar yaşadıklarımızla (özellikle 3 yaşına kadar hem anne hem baba alakası/alakasızlığı(ki bu yüzden baba sekonder önemlidir anne esastır fikrine mümkünü yok ılımlı bakamıyorum)) ve dahi özellikle anne-babamızın birbiriyle olan ilişkisiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. bunu hem kendimde hem yakinen tanıma fırsatı bulduğum hayatlarda gözlemliyorum.

şu var ki o zaman burdan yaptığımız bütün hatalardan geçmişimizi sorumlu tutalım hayatımıza giren herkesi kıralım dökelim asalım keselim suçlu biz değiliz bizim dışımızdaki etkenler hep yoksa bizim niyetimiz kötü değil gibi bi sonuca mı varmalıyız? ben de bunu merak ediyorum?

ben bunu farkettiğimiz andan itibaren bunu değiştirebilmeye gücümüz olabildiğini düşünüyorum. aksi takdirde insan beyni dediğimiz bu kadar güçsüz basiretsiz bişey mi?
algıyı değiştirmek, irade sağlamak güç iş maalesef bunu kendimde de deneyimliyorum ama imkansız mı yahu?

gazete dergi ve bol bol hikaye kitabi.

Tiyatroya gidebilirsiniz. Şehrinizde olan resim sergilerine, konserlere gidebilirsiniz.
Müzeleri gezebilirsiniz. Doğa tarihi müzesi çok güzel bilgi pompalar. Bir kere değil birkaç kez gitse daha iyi olur. Yaşadığınız şehirde var mı bilmiyorum tabii. İzmir'deki çocuklar bu yönden epey şanslılar. Doğa Tarihi Müzesi, Bilim müzesi, TCDD müzesi, Kadın Müzesi, Oyuncak Müzesi, Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi, Arkeoloji Müzesi ilk aklıma gelenler. Müzeler Ufku açmak için çok iyi oluyor. Çocuğu sıkmadan, eğlenceli hale getirerek gezmek iyi sonuçlar veriyor. Barajlara, ekili alanlara, köylere gidebilirsiniz, doğa yürüyüşleri çok iyi olur.
Çocuk görerek, dinleyerek ve içine girerek öğrenir.

Maalesef burası trakya'da bir ilçe. Çok seçenek yok.

Dergi hakkında ne düşünüyorsunuz. Kids ya da normal? Ya da başka bir dergi?

Tudem'in güzel bir dergisi var, ona abone olabilirsiniz. www.tudem.com

Bilim Teknik'in Bilim ve Çocuk Dergisi var.

Tudem, Gün Işığı Yayınları, Can Çocuk'un sürükleyici kitapları var.

Televizyonda bu kanal var: www.facebook.com

yumurtaliekmek.com

Ayrıca yaşına uygun pratik matematik, eğlenceli bilim aktiviteleri, atölyeleri var, bilim merkezlerini gezmeye gidebilirsiniz.

Bir de şu var: cicicee.com

www.bilimkahramanlari.org

birlikte belgesel izleyin izlettirin yada onunla birlikte gezin. gezerken anlatın sohbet edin.(tabi burada anlatıcı-aktarıcı olarak sizin genel kültürünüzün boyutu da önem kazanıyor) öncelikle görsel-işitsel hafızasını desteklemek gerektiğine inanıyorum kesnilikle.

kendimi düşünüyorum onun yaşlarında okuldan gelip national geographic teki lonely planet serisini izlerdim 45 dakikalık bölümlerdi ve deli zevk alırdım. yazın müze kart alıp bol bol yer gezdirin ama bilinçli gezsin yani aa ne güzel seramik, ne tarihi kapı, ne renkli motif gibi değil. bana büyük katkısı oldu diyebilirim gezerek öğrenmenin.

yani demek istediğim, okuma, dergi aboneliği... bunlar okuma alışkanlığı olmayan hele bilgisayara doğan çocuklar için direk rafa kalkacak alternatifler bence...bir iki bakıp geçecek. ilgi alanını oluştursun sonra üzerine okur zaten. önce kendini keşfetmesine izin vermeli. ve bu eğlenceli yollarla yapılmalı
gördüğümden öğrendiğimi kitaplardan öğrenmedim ben. kitapla sadece kelime hazinem genişledi. genel kültürüm ve algım izlediklerimle arttı.

ha bir de eğilimi varsa bi müzik türü söylemeye yada enstruman çalmaya başlayabilir. enstruman çalmak o enstrumanla çalınan müziğin gelmişini geçmişini bilmek nasıl doğmuş nerelerde kullanılmış bestecileri nelerden etkilenmiş, hangi devirde nasıl değişime uğramış neden bunun toplumla bağlantısı nedir... filan ciddi genel kültür ve olaylar arası değerlendirme yeteneği verir insana.

bir de şu var "çevresinde merak edilecek şeylerin konuşuluyor olması lazım" kısmına kesinlikle katılıyorum.
fakat anne ve babası okursa çocuk da okur a katılamıyorum yada ben çok kötü bir örneğim heralde. annem deli gibi kitap babam günde 3 gazete okur. bu eskiden beri böyleydi. ben ise okumaktan çok çabuk sıkılan bi insanım. dikkatimi veremiyorum. konuşma sohbet beni çok daha çabuk yakalıyor. buna sebep yine annem babam çünkü evde bişey iş yaparken sürekli konuşurlar. "böyle yapıyorum çünkü şöyle olmasını istiyorum." yada "ben şöyle düşünüyorum ya sen?" şeklinde. çocuk da ister istemez duyuyor.
çocuk negatif-pozitif herşeyi duyar anlamaz sanılan anlarda bile. evdeki gerginliği/mutluluğu hisseder ve bu onun karakterine işler.

o gurbetçilere sınavsız üniversite hakkı falan vermişlerdi. o çocuk almanya'da adam olamadıysa türkiye'de hiç olamaz. gitsin dönercide bulaşık yıkasın.

@faaip de oiad
duyuru görmeyeli çok bozmuş. senin gibi bir gereksizden adam olduysa ondan başbakan bile olur merak etme sen.

sınava girebilir
benim kuzenim şu anda AÜ siyasal'da okuyor 2 dili var diye klüplerde filan da çok etkin, yurtdışına neyim de gidiyor gayet oluyor
ancak çoğu almancı geliyor burada almanca öğretmenliği okuoyr -nasılsa almanca biliyoruz diye- okumaları pek bir işe yaramıyor
oradaki çocuklara pek ilgilenen gerçekten yok orada da okyabilir cidden orada üniversiteye girmek oldukça kolay aslında -ama okumak zor (bu arada benim de okumuşluğum var ancak tıp fakültesi olduğu için biraz farklı bizde durumlar) hangi alanları düşündüğünüzü açıklarsanız belki daha iyi ikir verebiliriz.

Ben bizzat okuyorum, kardeşim de en kötü ihtimalle okuyacak. Ailem İngiltere'de ikamet ediyor. Ancak çifte vatandaş olunca giremiyorsun yabancı öğrenci sınavına, türk vatandaşlığından feragat etsin öyle denesin.

@niye ama
cevabın için teşekkürler. verdiğin bilgiler ne kadar önemli tahmin bile edemezsin. çifte vatandaşlık sahibi olması bir engel çıkarır mı, kuzeniniz yalnızca alman vatandaşı mı yoksa o da çifte vatandaş mı?

zeki, efendi bir çocuk haylazlıkları kötü huyları yok, her akşam ders çalışıyor, kitap okuyor ama okulu ve muhiti çok iyi değil sanırım. ailesi de okusun istiyor, iyi insanlar ama yol gösterecek kadar bilgi sahibi değiller.

gemilere karşı bir ilgisi var, uzayı biyolojiyi bilimi vs. seviyor ama bunların altını nasıl doldurabileceği, nasıl bir meslek ve kariyer yapacağı hakkında bir fikri yok. uzun yol kaptanlığı düşündüm ama sınava girebilirse en azından alternatifleri arasından mantıklı bir bölüm seçebiliriz.

Bi tane kız arkadaşım, dedesiyle bağını kullanarak bulgar vatandaşlığı aldı. Daha sonra türk vatandaşlığından feragât etti yabancı öğrenci sınavına girmek için.

@shejia ,
cevabını görünce ne kadar sevindim bilemezsin. eğer oluru varsa bir şekilde Türk vatandaşlığından feragat etmesini sağlarım.
yök'ün bu konudaki yönetmeliğini indirdim, onu okumaya başladım. bunun dışında bilgi&danışmanlık alabileceğim bir kurum var mı?

tabiki okuyabilir. böyle tanıdığım insanlar vardı biz okuldayken bile. yös e girmişlerdi.

bir de şu var duymamışsanız henüz diyerekten:

www.tau.edu.tr

lise'yi bitirdiyse yos'e girebilir. onceden tek bir yos oluyordu, simdi her universite kendi yosunu yapiyor. sadece matematik, geometri ve mantik sorularindan olusuyor. cok zor bir sinav degil ama cocugun matematigi biraz iyi olmali.

turk vatandasligindan feragat etme durumu da kaldirildi bu arada. liseyi yurtdisinda bitirdiyse sadece turk vatandasi olsa bile yos'e girebiliyor.


not: ben de liseyi yurdisinda okudum, yos'e girdim. universiteye basladigimda sadece turk vatandasiydim.

not2: meslek lisesine vs gittiyse kabul edilmiyor, lise denkligi almasi sart. o durumda da acik ogretim lisesi bati avrupa programina basvuru yapsin; derslerini saydirsin 1-2 sinavla mezun olur, yine yos'e girebilir.

türk vatandaşlığından feragat etmenin mantığı,yabancı öğrenci sınavına girebilmek çünkü bizim girdiğimiz lys-ygs'den daha kolay bir sınav,burda ki mantık ne bilmiyoruz tabi ama bizim ortalama yapan öğrenciler kadar yapsa istediği yere girer.

@hatersgonnahate: sen istediğin kadar gereksiz falan de benim için ama o gurbetçileri senelerdir bizzat avrupa'da kendi ortamlarında yaşıyorum. o çocuğun lisesinde kaç tane eğitim danışmanı var. onu geçtim yerel hükümetlerin ve belediyelerin bile eğitim danışmanları var. bire bir ilgilenen onunla birlikte koşturan ve bu işler için hiç para almayan insanlar var. maddi durumu olmayanlara sırf okusunlar diye burs veren eyaletler var. bir çocuk kendi okulundaki danışmana gidip soracak kadar aklını kullanamıyorsa o çocuktan hiç bir şey olmaz. ya döner keser ya fabrika da araba boyar ya da kargocuda çalışır. siz istediğiniz kadar zeki meki deyin o çocuk zeki olsaydı kendi yolunu çoktan bulurdu. üstelik almanya gibi eğitim konusunda oldukça güzel imkanlar sunan bir ülkede 3-5 gün koşturup bir şeyler elde edemiyorsa asıl gereksiz olan o çocuktur.

merkezi bi alternatif anadolu yakası için kadıköy onur pasajında (boğadan bahariyeye çıkmaya niyetlendiğin anda sağına bak göreceksin) en alt katta 2 tane çanta tamircisi var. her kumaştan çanta ve bavulumun tamirini orada yaptırmıştım.

İşine yarar mı bilmiyorum ama Balkan deyince aklıma Muammer Ketencoğlu geldi.

Balkan ismi geçen bi albümü vardı.

Oynak da aklıma Tutti Frutti tekila geldi.

Mal gibi oldu cevaplarım biliyorum. Ama sevin hayatı ve paylaşmayı. Uçun kuşlar, günaydın kedi

www.youtube.com

japonyalardan geliyor o vakit: PYRAMIDOS

rompi! rompi! maşallaaaaaaaah

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

direk balkan diyemesek de balkan, türk ezgileri, gypsy ortaya karışık.

@klar şu japonlar çok ilginç insanlar wallaha :)

Sutki zurna oro ve ajde jano bi yerlerine sıkışır herhalde bu listenin

Rumeli ekrem.

Ben göbecikli balkan çok bilmem aslında daha çok slow ritmlerini severek dinliyorum. mutlaka daha oynakları vardır da şöyle bişeyler biliyorum olursa:
Kočani Orkestar- Agonija
Siki Siki Baba
sahara dreams
Tamburaši za dušu - Lubenica
MOSTAR SEVDAH REUNION - Moj dilbere

Bende elimdekeri paylasayim grup ismi olarak isimlerde hatalar olabilir google duzeltir.

Gypsy fever (soundcloud da arayin, stop this swing, oynamayani dovuyoruz)
Volkanik collectif
Fanfare cicorlia
Mahala rai banda
Kocani orcestar
Kultur shock (gypsy punk)
Shantel
Taraf de haidoukus
Beyrut (sevmiyom ama neyse)
Gogol bordello (gypsy punk)
Ilk aklima.gelenler bunlar sonradan editler eklerim yine.

@selam çok tatlı değil mi ama ya opa şinanay'daki kız :)

şimdi ne diyim birden bilemedim, allah sahibine bağışlasın panpa :D

Fırtına bulutları toplanmış..

ikinci foto görünmüyor.ilkinden de haneyi göremiyorum fakat benim anladığım büyüüük bi yoğunluktan (iş,okul vb.) çıkmış yada çıkmak üzeresin. arkanda bıraktığın ortam biraz kirli hırslı karışık bi ortam. ama yine önünde bi iş yükü var. bunu tek başına halletmek orundasın ama buna gönüllüsün... gibi yorumladım. iddialı değilim. bilmem etmem normalde elime alıp bakmışlığım yoktur. öylesine içimden geldi. fikirlerini yada kararlarını yorumlarım etkilemesin lütfen. iyi akşamlar :)

ilk resimde basortulu veya pelerinli bir teyze var. cadi gibi bir sey. birinin aci cekmesini seyrediyor. sana kotuluk yapmak isteyen biri var. kaynanan olabilir, gelecekteki kaynanan olabilir, vs. teyzenin kafasinin hemen ustunde de fincanin kenari kirilmis zaten. nasil bir sey dusunuyorsa artik. ikinci resim gorunmuyor.

Karnabaharları haşla. Miktara göre un, yumurta ve çok az sütü çırp. Bu karışıma batırıp yağda kızartabilirsin.
Normal yemek gibi yapabilirsin veya beşamel sos yapıp fırında kızartabilirsin...

yumurta ile galetaya bulayip kizart. haşlayip eksili salatasını yap.

Karnabahar yemeği sevmem hatta kokusuna bile pek dayanamam. Ancak karnabahar, brokoli, havuç, mısırv ve tatlı kırmızı biberi doğrayıp buharlı pişiricide pişiriyorum. Sonra üzerine dereotu doğrayıp zeytinyağı ve kekikle servis edilir. Yemek sayılmaz ama buharda piştiği için sebzelerin tüm lezzeti içinde kalıyor üstelikte çok sağlıklı.

Hmmm istediğim gibi tarif gelmedi. Daha böyle yemek gibi yahut zeytinyağlı gibi bi şeyler yok mu deneyip beğendiğiniz?

bildiğimiz kızartma dışında mı?
annem salçalı yapardı. yine kızartıyordu unlayıp. sonra salçalı sosta pişiriyordu. üzerine yoğurt koyup yiyorduk. lezzetli oluyordu.

haşlayıp salata yapıyorum arada limonlu yağlı.

haşladıktan sonra başamel sos yapıp fırınlayabilirsin. kerevizde de güzel oluyor böylesi.

hımm başka, çorba olabilir. minik minik parçalara ayırıp mevsim sebzelerinden de koyarsın pırasa lahana istersen havuç biraz. et suyuna, harika oluyor. sebzeli konsome gibi düşün.

çok daha farklı bişi isterim dersen okonomiyaki tarifini karnabaharla deneyebilirsin. güzel olur gibi sanki.

www.nefisyemektarifleri.com

Geçen gün bu tarifi uyguladım, çok da lezzetli oldu. Tavsiye ederim.

Yahu daha ne tarif gelsin ahahh. Soğan ve salçayı kavur. Karnabaharı ekle, su ekle yemek yap o zaman...

zeytinyağlı var. şöyle ki;
doğradığın havuçları zeytinyağında(tencere dibini kaplayacak kadar 2-3 çorba kaşığı oluyo heralde burda yağ daha fazla da koyabilirsin istersen) rengi dönene kadar döndür, o sırada bir su bardağı kadar portakal suyu sık. güzelce yıkayıp küçük küçük ayırdığın karnıbaharlar ı havuçlar kıvamını bulur bulmaz tencereye ekle. biraz da birlikte döndür. (bu noktada bir diş sarımsak ekliyorum ben mutlaka sevmeyen eklemesin.)
ardından portakal suyunu dök ve kapağı kapa altını kıs. üstüne su eklememek için kendi suyuyla pişmesi önemli çünkü yoksa yavan bi tadı oluyo.
pişmeye yakın biraz tarçın, isteğe göre azcık bahar ekleyebilirsin.
tuzu da ya havuçları döndürürken ekliyorum yada diğer baharatlarla birlikte yoksa sebzenin kendi suyunu bırakmasını etkiliyo yine tadı bi kötü oluyo.

normalde zeytinyağlı yaparken yemeğe şeker de atılır azcık ama burda portakal suyu olduğu için şeker demedim.

bi de bana sorarsan ben yağlı kağıdın üstüne karnı baharları serip üstüne kimyon kara biber pul biber tuz ve bazen köri bile ekleyip uçları yanana kadar fırınlıyorum. çıkartıp soğutunca muazzam bi çips tadı gibi bişey oluyo öyle seviyorum en çok.

karnabahar etli olur mu ya? :) etsiz yeni zaten. brokoli gibi haşlanır o kadar.

@secilmiş kıyma koyuyorlar yemeğine, bizde her sebze yemeğine et konulabilir biliyosun.

un ve yumurtayla kızartıp biraz soğuyunca üstüne sarımsaklı yoğurt ekleyip dolaba koy. migros'tan da şakşuka al. yanına da bira çek. oh.

bulutagaci.blogspot.com

güveçte yapıyoruz biz böyle çok güzel oluyor. bir de tatlı ekşi soslu karnabahar var, ama nerdeydi hatırlamıyorum. istersen bakar bulurum tarifi.

aprilciğim bulabilirsen gönder, karnabaharı çok severim, değişik tariflerin elimde olması güzel olur. Bu gönderdiğin de süper gözüküyor ayrıca:)

:s mesela brokoliye de mi? ya da pırasa? falan

Secilmiş neyin sorgulamasını yapıyorsun şu anda?

hiç öyle görmedim ve bu dediğin garip geldi bir şeyin sorgulamasını yapmıyorum. sadece var mıymış öyle diye diyorum. afedersin pilavın içine ben hardal sıkıyorum desem ve sen böyle bir şeyi daha önce duymasan sorarsın değil mi nasıl oluyor öyle ya hiç görmedim diye. ne cins insanlarsınız :) daha da davos'a gelmem.

öncelikle meşruiyet nedir ne değildir bunu sorgulaman lazım. günümüzde yaygın olarak kabul edilen biçimi kaynağını halktan alan biçimdir. ancak bunun dışında krallıklar vs. meşruiyet kaynağını ilahi güç olarak da gösterebilir. ya da bambaşka şeyler olabilir.
diktatörlük bir devlet biçimi değil yönetim biçimidir.
bu arada eğer elinde silah varsa fiziksel kuvvetle de meşruiyetini sağlamış olabilirsin.

Iktidar guc demek. Diktatorluk gucun tek kiside toplanmasi. Bunlari birbirinden ayiran bircok sey var cunku farkli kavramlar. Mesruiyet ise insanin ahlaki bir kavrami. Hukuki zemin olarak yorumlanabilir kismen.
Kavramlari cok karistirmissiniz.

şimdi öncelikle hükümet devlet farklıdır temel bilgisiyle iktidara direk devlet dememelisiniz.

sonrasında weberin devlet tanımındaki meşru şiddet kullanma tekelini yasalara dayanarak elinde bulundurması kısmı sizi ikileme düşürmüş olabilir.
diktatörlük yönetim biçimidir. yönetim şekli ile yapıyı karıştırmış olmalısınız.
tabiki diktatörlükler de devlet olabilir. totaliter devletleri yada tek parti diktatörlüklerini bu şekilde açıklayabilirsiniz. Diktatörlük varsa devlet yoktur diye bir şey söz konusu değil.

@f_d Diktatörlük gücün tek kişide toplanması demişsiniz. Tüm krallar diktatör mü oluyor bu durumda? Yani diktatör olmak için gücün toplanmasının yanı sıra bir baskı olması gerekmez mi?

@vartuhi Fiziksel kuvvetle meşruiyet sağlamak diye bir şey var mı gerçekten? Yani bir diktatörün halkı terörle susturması, sindirmesi meşruiyeti kazandığı anlamına gelir mi? Yazıda söz konusu diktatörün halkın rızasını almaktansa korku aracılığıyla halkın rızasını yok ettiğine değinmiştim de. Eğer dediğiniz gibi bir durum varsa gerçekten diktatör rızayı yok etmektense rızayı korkuyla kazanmıştır şeklinde bir düzeltme yapmam gerekecek.

Kusura bakmayın yine çok karıştırmış olabilirim ama yazdıklarınızı tam olarak sindirmem için kafamda soru işareti kalmaması lazım. Bunca yıl doğru bildiklerimden şüpheleniyorum da şu anda. :>
Yazı bitsin diye baya zorluyorum kendimi. Sanırım böyle zorlamaya devam edersen yazının sonunda kendi adımı bile doğru yazmayacağım. Ama durmak yok yola devam!

aslına bakarsan @gis in anlatımındaki weber tanımında devlet verili bir bölge içerisinde meşru fiziksel şiddetin kullanımını elinde bulundurmasıyla tanımlanıyor. bunun meşruiyetini ne sağlar sorusu dönemlere ve coğrafyalara göre değişir. halkın rızasını almak demişsin bunun günümüzdeki uygulaması seçimler yoluyla olanı ama tarih boyunca değişik şekillerde meşruiyet sağlanmıştır. naziler iktidara seçim ile gelir ancak ondan sonra seçimleri kaldırırlar. kaldı ki halkı korkutmak vs. her devlet çeşidinde var. charles tilly war makes state, state makes organized crime diye bi cümle kurar. her devlet çeşidinin içinde korku faktörü vardır.

Evet dikte etmeyi barindiriyor. Ama guc tek kiside toplaninca, o kisinin sozu yasa oldukca, buyuk kucuk bazi seyleri dikte edebilir ve edecektir, degil mi?

tabiki günün hangi saatinde şehir içi trafiğine girdiğin ve elinde ağır eşyan olup olmayacağı önemli. saatlere baktım. hızlı tren 3,5 otobüs 4.5 saat diyor. şehir içi ulaşımı da düşününce aynı kapıya çıkıyor ulaşım süreleri.
yani benim fikrim: denemek için çoookk rahat olduğum bi gün hızlı treni de kullanmak isterim fikrim olsun diye.
fakat normalde in bin sevmem, otobüsü kullanırım. ki servislerin gelmesi ve dudulludan acıbadem yada koşuyolu köprüsüne ulaşması. o kadar uzun sürmüyor. kullanan biri olarak söylüyorum bunu. ha ama gidip de arefe günü akşam 8 bileti aldıysan otobüsler 2,5 saat rötar yapabilir. bunu da gördük yaşadık.
öbür türlü pendikte in kartala git. metroya gir kartaldan acıbadem ya da ayrılık çeşmesi durağında in. filan... yaaani. bence daha uzun.

sayın yetkili

makamını biliyorsan
sayın ... başkanı/ yada hiç bilmiyorsan
sayın yetkili
......
resmi ise saygılarımla
iyi günler dilerim,

sayin x,


saygilarimla

Sayın ilgili/yetkili,

falan filan blabla

Saygılarımla,
hesabım silindi kırgınım modlar

Be aq yetkilisi/ilgilisi,(burda fransızcaya gönderme var)

... Falan/filan

Hepinizin aq,
iyi günler

çok çok resmi bir ortam ve hiyerarşik bi üstünlük yoksa merhaba yeter çoğunlukla maillerde.

bitirirken de iyi günler dilerim yazabilirsin. resmi bir mail olacaksa saygılarımla da olur. bir şey rica edeceksen teşekkürler de olur.

Merhaba x bey/hanım,

buralar hep dolacak
...
...
...
...
konuda taleplerinizi/yardımlarınızı/desteklerinizi/önerilerinizi/ıvır zıvırlarınızı (talep/rica) ederim.

şimdi şehirler arası otobüs firmalarını kasdettiğini düşünerek cevaplıyorum:
kamil koç un dudulludan sonra koşuyolu köprüsünden geçen servisleri oluyor.

servis değil de otobüsü diyorum ama şehirlerarası evet.

tamam da zaten şehirler arası otobüs firmaları istanbula anadolu yakasından giriş yaptıktan sonra esenler otogara gitmeyecekse kimseyi yol üzerinde ana otobüs üzerinden bırakmaz. samandıra yada dudullu daki ara terminale getirir ordan yolcu servisleriyle daha şehir içi noktalara bırakır. benim bildiğim varan, kamil koç ve metro nun hatta ulusoy unbu şekilde işleyen bir ağı var.

senin bildiğinde bir yanlışlık yok da eksiklik var. İstanbul seyahat Koşuyolu şubesinde duruyor mesela. hareme de giden otobüsler olduğunu tahmin ediyorum ama kötü firmalar dışında hatırladığım yok.

şimdi anladım. evet mesela yukarda saydığım firmalar eskiden haremden de indirip bindiriyordu. şu an kendi terminalleri var artık. oralara servisle ulaştırıyor yolcuyu. ama misal bursa, zonguldak,sakarya vb yerlere giden dandik firmalar hala haremden yolcu indirim bindirim yapıyor benim bildiğim kadarıyla.

Efe tur. Anadolu yakası otobüsleri sadece hareme gidiyor. İnecek varsa koşuyolunda da duruyor.

efetur istanbula gitmiyomuş

truva da haremden gidiyordu diye hatırlıyorum.

olabilir evet

o aşk başka öbür aşk başka.

olabilir ancak burada aşk tanımı önemli.
örnegin bi anne bebegine asik midir? eger asiksa, bi insan kopegine de asik olabilir mesela. o mantık.

Aşk diye bir fenomen varsa her şeye yonelebilir elbette. Falanfil filanfil dedikleri de bunun cüz'i bi göstergesi hatta. Fakat insanın -buradaki obje olarak- çok farklı bir yeri var kabul ediliyor, ozellikle metafizik düşüncede. Esref-i mahlukat, düşünen hayvan bilmem ne soylemlerde kendini bulan türcülük baglaminda degerlendirilirse "insana yönelen aşk derecesinde olmaz" denilebilir.

valla mitolojide çok var. Heykeline aşık olan Pygmalion, Minotaur'a aşık olan Pasiphae falan gırla. Tabii bunların çoğunda lanet söz konusu.

ben motoruma aşığım mesela

Aşk değil de bağlılık demek daha yakın olur.

aşk olduğunu sandığımız her his o sandığımız an için aşktır zaten.
aşk: sanı.

sonra bir bakarız ki başka bir şeymiş meğer.
ya da "bir bakma" gereği duymayız. öyle sandığımız gibi saf haliyle kalır.

hayale olabilir, bir şarkıya değil belki ama besteye olabilir.

kedisine, köpeğine olabilir. bebeğine olduğu gibi.

bir şehre olabilir.

Love-like farkı

hayale aşık olabilir. ki zaten hayalimizdekine benziyor diye o kişiye aşık olmaz mıyız? onu diğerlerinden ayırarak diyorum ki aşkı aşk yapan zaten aşık olduğunun seni istememe iradesinin bulunması değil midir? (basit bi anlatım oldu ama temelde bu değil mi) sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi gerekmediğini bile bile o kişiyi arzulamak değil midir? tutku barındırmaz mı?
hayal de bu şekilde gerçekleşmeme olasılığı ama aynı zamanda gerçekleşebilme olasılığı insanı hayale bağlamaz mı
ağaç,inek,şarkı,bulut sana tabiidir.onlardan gelen uyarıları kendi istediğin gibi yorumlama lüksün vardır. bi iradeleri yoktur.sana mutluluk verir ama bu sevgidir.

teşekkürler cevaplar için.

sanırım insan yalnızca aşık olduğunu sandığının kendindeki yansımasına yani hayaline aşık oluyor.

Olabilir :)

karahindiba diye bir kitap var, içinde "mavi pelikan" diye bir öykü var. okusanıza...

lanet olsun.

(bkz: bana tapan bir eşim ve iki mükemmel çocuğum var)

(bkz: bana tapan bir eşim ve iki mükemmel çocuğum var)
senin derdin ne dostum biliyor musun, o koca beyaz kıçın. (Benzer ama koca beyaz kıç ayrıntısı önemli)

popolu bişey vardı

senin o lanet olası kıçını tekmelemek istiyorum.

dostum o lanet olası kıçını kaldır burdan

www.youtube.com Aklıma bu geldi :)

hey dostum o lanet kara kıçını hemen arazimden çıkar

adamların her cümlesinde en az bir popo var. :D

ben vergisini veren ve ülkesini seven bir amerikan vatandaşıyım lanet olası.

Capon katsam?

(bkz: notice me senpai)

@emirkulu2 meali ne ola ki?

hey dostum sadece biraz eğleniyorduk

kawai!

Ben vergilerimi ödeyen vatandaşım.

@emirkulu: hahahaha yarıldım.

wakashudo falan mı diyolardı buna ne diyolardı bilmiyorum ama sempaisine yazan öğrenci japonların samurailık dönemlerinde kıdemli olan mentor ve öğrencisi arasında sıkça karşılaşılabilen hatta filme, edebiyata konu olmuş romantizme gönderme olsa gerek.

---

seni küçük pislik

galeri2.uludagsozluk.com
galeri2.uludagsozluk.com

dostum o kadın tam bir kaçık.

Lanet olası federaller!

Aynasızlar!

sadece öpüştük. hiçbir anlamı yoktu.

hayır dostum, karına onu çok sevdiğini sen söyliceksin..

Bonus: heyy biri bana burada neler olduğunu anlatabilir mi?

pazar günü seni kilisede göremedim john

Mutlu noeller bayım

HEY DOSTUM UMARIM ÇÖPE GİDERSİN!

2 adana kebab

gayet mümkün:

www.puzzlevitrini.com

herkesin kendi düzeni tabi de işiniz yoksa kendinizi neden zora sokuyorsunuz? illa mecbur mu bu yeni yıl hediyesi. sarılıp kutlayın daha olmadı söz işe girince şurada güzel bi yemek yiyecez (ya da benzeri birşey) filan diyin ne biliyim..bu hediye işleri bi bana mı saçma geliyor bi de böyle zorlaya zorlaya ...
ha param varsa canım ister alırım o başka birşey :)

Ünlü olmayan merkalardan puzzle almayın derim, işkence oluyor sonra.
20 liraya bir sürü şey alınabilir, takıcılarda sayısız çeşit kolye vs var. Bluz olur, böyle örgülüsünden şal / atkı olur, hatta lcw ya da defacto hatta mango outlet'te çanta bile bulabilirsiniz ama çanta riskli tabii.
Kaktüs moda oldu bir şekilde, kaktüs alabilirsiniz.
Acayip güzel süs eşyaları var yılbaşı dolayısıyla, mesela Kadıköy tarafındaysanız Company'e bakın derim. Olmadı mudo concept'te indirimli şeyler oluyor.

adam bütçesi kısıtlı da olsa sevdiğine bir hediye almak, bir insanı sevindirmek istemiş. salak salak gelip adana kebap falan diye dalga geçmenin ne anlamı var? size göre küçük bir miktar olabilir ama insanlar bu ülkede asgari ücret alıyor, alamıyor.

bence en güzel fikir ikinizin güzel bir resmini fotoğrafçıda bastırıp çerçeveletmek olur.

@mdc +1

www.penti.com

bak bu linkteki patiklerden al bir tane. ben 2 hafta once almistim kendime 10 liraydi indirimde 5 liraya dusmus hatta. baya sevimliler, evin icinde hic cikarmiyorum. sicak da tutuyor. 10 liraya bile cok guzel seyler bulursun simdi. hepsi indirime girmis.

yilbasinda oyle cok buyuk seyler almaya gerek yok zaten. boyle ufak tefek seyler gayet yeterli olur.

hediye almak yerine 4 tane bira ısmarla en güzeli

kar küresine ne dersin? güzel de bir not iliştirirsin yanına. mis gibi olur.

patik 5 liraya düşmüşse patik de al kızın ayakları üşümesin :)

fraise+1 bi patik alırsın bir de kedi dövmeliten rengi çorap var, etek giymeyi seviyorsa corap sahane duruyor ben de aldım odun bacaklarıma . www.penti.com

şu an penti'de patikler indirimde alabilirsin, 10-15 civarındaydı. ya da şal beğenmeyecek kız yoktur gibi.

Pentide çok tatlı kedili ev terligi ve uyku gözlüğü seti varmış, patik yerine o da olabilir.

Yanına pazarda satılan şallar var, 3-4 lira bizim burda. Şu kilim gibi karışık desenli mavi kırmızı mor olanlardan bahsediyorum.

Son olarak yanına iki tane küçük ipli taşlı bileklik alabilirsin. 2 lira tanesi küçük takıcılarda. Minik sevimli bir küpe de olur.

Bir tane bir şey almak yerine küçük küçük seyler almak ama kalabalık göstermek daha iyi.

sevimli ev patiği/terliği falan. sevmeyen kadın görmedim, twiggy de çok cicileri var.

eldiven

atkı

burdaki tasarım takıların çoğu 15-20 tl.

www.facebook.com

ya ne gerek var hediyeye falan. lcw'ye falan gitme, çok istiyorsan al bi starbucks fincanı ya da penti'den bir panduf ya da peluş terlik, bitti işte.

En altta iş bankası şubesi var.

tabiki var. en alt kata inin carrefour un bulunduğu kat.

Tesekkurler :)

piti piti karamela sepeti

O o oni
Kaynanamın doni
Ben sevmem oni
İçi bok doli

elma attım denize geliyor yüze yüze ben vuruldum filiz'e, filiz akın evi yakın onu seven cüneyt arkın (kın kın kın kına gecesi, si si si simitçi, çi çi çi çiğköfte, te te te telefon, fon fon fon kırmızı don diye devam ederdik biz:D

enene menene
koyayım nenene
nenen mısır patlatmış
deden s**ini oynatmış.

yemin ederim biz böyle oynuyoduk kocamustafapaşada otururkene :(

Ooo inci minci kim birinci? vardı bi tane en pratik onu kullanırdık.
sonraaa

Ooo dolapta pekmez yala yala bitmez
on kilo sana yirmi kilo bana
aysecik cik cik cik
fatmacık cık cık cık
sen bu oyundan çık

ooo moo
karado
şimi şimi şimi do
lapatika lapatika
bilmem do
yes no?
-yes için:
+va du kes
-no için
+en do

ooo o o oya
oya gitti maça
maç bileti kaç liraya (karşıdaki sayı söyler) 5
1-2-3-4-5

Ooo
Bir iki
Tilki siki
Camdan bakar
Kazık atar
Öt möt
Kırmızı göt

Ooo
Tin min takatin
Kralın kaçanın
Telsiz telefon bip
Bitli kafa
Koydum rafa
Yemesi tatlı maymun suratlı
Lı lı lı koca kafalı
Koca kafa gitti yatağa yattı
on göbek attı
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Televizyon kırmızı don
Don don don

iğne battı
canımı yaktı
tombul kuş
arabaya koş
arabanın tekeri
İstanbul'un şekeri
hop hop altın top
bundan başka oyun yok

@tears of devil ahaha paşanın resmi tekerlemesi bu herhalde :) orada oturup da bunu bilmeyen olmaz pek :D

oooo
ini mini makarika
rera domanika
çuku puku
lili papa
in pan pış

@kakamelsokoban
bunlar bilmez şimdi biz 6 7 yaşında bu tekerlemeyle takım seçip oyun oynuyoduk :D

o pity pity care'em all so pity tear is the last thing gymnastic

OOOoo diye başlamazdı ama bir de ip atlarken tekerleme vardı. Artist isimleriyle - yaşımız çıkacak meydane:

Anneciğim karnım acıktı
Üç yumurta kır
Çatal-kaşık
Ayhan Işık,
Dalda erik
Fatma Girik.
Arabayı süren
Zeki Müren
Kızları yakan
Tarık Akan
Denizde Yosun
Necdet Tosun.

Peee.

şarkı da tavsiye etsek olur mu :p
www.youtube.com

Terror house var ona git gor

New York Kávéház & Étterem şöyle ki;

www.newyorkcafe.hu
www.residential.hu

ucuz diye demiyorum kesinlikle "tatlıları muazzam ve verdiği zevke değer" diyorum.
bi de 8 köprüden en ünlüsünün peşte ayağında bi yer vardı orası fiyatları normal haftasonu açık büfesi vardı hatta. adını şu an unuttum.bakıp söylerim.

basilikanın en üst katına mutlaka çıkmalısın. ve operasını mutlaka gezmelisin(gerçi bunlar zevke bağlı ihtişam seviyorsan parlementosunu da gez)

edit 1: gellert tepesi ve budin(bizdeki adıyla) kalesi de gezilecek yerlerden.(ki ben bu 2 yerde çok zevk almıştım) istediğin yerlerde inip binebileceğin 2 günlük renkli tourist bus gibi bişeyleri var.
akşam için hareketli caddeleri de vaci ve andrassy işte öyle...

edit 2: gerbaud cafe yi unutmayayım.

free walking turlara katılabilirsin tavsiye edeerim. şehrin çoğunu anlatıyolar.
bide öğlden sonra yine aynı yerde komünizm turu ya da yahudi mahallesi turu oluyo katılabilirsin ikisinede..vörösmarty ter meydanındaydı toplanma yeri. bu arada beleş ama tip istiyolar..ben vermemiştim ama verirsen iyi olur.

budapeşte merkez pazarına uğrayabilirsin. ikinci katında uygun fiyatlı şeyler bulabilirsin.

yemek için çok özel bir şey yok bana göre.. astorianın orada karslı abinin türk lokantasında mis gibi yemekler var:)
budapeşte güzel şehirdir.

Buda tarafında olmalı, füniküler tarzı bir teleferik var. Sana basit gelebilir ama ben çok sevmiştim nedense. Budapest cable car yaz internete, çıkar.

Gerbaud diye bir cafe restaurant var, orasi guzeldi. Bir de tepeye cikiyosun bir heykel vardi boyle, oradan Budapeste'yi goruyorsun komple, oraya mutlaka git.

lan var ya o kadar sarhos oldumki dediginiz yerlere gidip gitmedigimi hatirlamiyorum bile. ama süper yer hosuma gitti nisan ayinda bi daha gidecem

yani bi dolu var ki.
sarı köşk, pembe köşk, emirgan sütiş, yeniköy gazebo, florya sosyal tesisleri, baltalimanı oba park cafe, yeniköy spor klübü çay bahçesi, yeniköy kahvesi, kaşıbeyaz yeniköy, dolmabahçe cafe...
yeniköy emek cafe
rumelihisarı nar cafe, lokma

Teşekkürler liste için:)

@camussar valla ilk aklıma gelenleri yazarken arasında onlar da kaynadı evet
ama sarıköşk, pembe köşk, yeniköy çay bahçesi, sütiş bunlar normal yerler. 2-3 tane kaçmış arada :)

Kişisel gözlemim yok denecek kadar az ama okumadıysanız, şu kitap bence işinize yarayacak, iyi bir çalışma:

www.iletisim.com.tr

benim gözlemim iyi para aldıkları ve çok burnuhavada oldukları yönünde. benim maaşımın günlüğü onların günlüğü kadar değil amk.

tatlı hayat dizisinde buna değiniyorlardı. 34. bölümdü sanırım.

2013 yılında da bir gazetede bununla ilgili bir haber vardı.

ikisi de tam olarak sizin dediğinizle alakalıydı.

Gayet burnu havadalara katılıyorum. paşalar 15 gunde 1 gelmeyi beğenmiyorlar mesela.. haftada bir olursa gelirim diyorlar. emek somuru yapıldığınada katılmıyorum kadın ne kadar para isterse o kadar veriyorsun zorla turupta az paraya hangi kadın gelir zaten.

valla açıkçası annem 65 yaşında temizlik hastası bi insandır. son 7-8 seneye kadar zinhar eve temizlikçi almaz el elin eşeğini... der kendisinin daha iyi temizleyeceğini ileri sürerdi. hatta bana bile yaptırmıyor, arıza çıkarıyor(ben onun iktidar alanlarından birine girmeye çalıştığım için bu kadar büyük tepki verdiğini düşünüyorum. bal dök yala yaparsın koltuğun örtüsü kıvrık der o derece) sonra baktı zorlanıyor yaş geçtikçe. aldı temizlikçi ama sanırsın ikisi birlikte işi almışlar gibi. annem bi yandan abla bi yandan temizliyorlar yani öyle düşün. annem de yorulacaksa ne anlamı var anlamadım. tutarı neyse onu verir mutlaka. gelen temizlikçinin çocuklarına burs buldu mesela. sonra gün içerisinde mutlaka birlikte yemek yer öyle ayrı tepsiye koyup ayırmaz.çay koyar. camları sildireceği zaman kafayı yiyor başından ayrılmıyor bi bacağından tutuyor aman bişey olmasın diyerekten öyle değişiktir yani.
sigorta konusunda ayrıntılı bilgim yok misal bu kadınlar ayda 8 eve gidiyorlar. düşün ki şu gün bize gelir misin diye soruyoruz aaa müberra hanımlara sözüm var diyor o derece haftada 5 gün 5 ayrı eve giden vardı mesela. diyelim 8 evden ayrı ayrı sigorta mı yaptırılacak günlük yada 4 günlük sigorta diye bişey var mı? bunları bilmiyorum?
bizim aldığımız temizlikçi ablalar sigortalarını dışarıdan kendileri yatırdıklarını söylüyorlar ona göre ücretleri normalin az üstündeydi. annem iyi temizlesin de 3-5 e bakmam kafasında olduğu için ses etmedi hiç. böyle yani benim gözlemlerim. bunun dışında tabi ki yaptıkları iş çok zor ve herkes aynı şekilde muamele etmiyor ne yazık ki.

sozlukteki su baslikta ukala eksici piclerin yazdiklarindan, yasadiklari zorluklarin bir kismi anlasilabilir;

(bkz: temizlikçi kadın tuhaflıkları)


bir de duyurudaki kendilerinden cok kazandiklarindan dem vuran arkadaslar, temizlikci kadinin niye sizden daha az kazanmasi gerektigini dusunuyorsunuz?

cevremden gordugum kadariyla bos beles, bir sike yaramayan insanlar statu olarak kendilerinden daha dusuk gorduklerinden temizlik yapan kadinlara kotu davranma haklari olduklarini saniyorlar.

Bize gelen abla benden fazla kazanıyordu onu biliyorum. çok da durmuyordu akşam olmadan gidiyordu.
İşlerine çok rağbet olduğu için kötü muamele çekmiyorlar, nasılsa dolu ev var temizlikçi arayan. insanlar da bu yüzden hoş tutuyor onları.

Ancak şirketlerde çalışan temizlik personelleri zor şartlarda çalışıyor diye biliyorum. az para alıyorlar, insanlardan kötü muamele görebiliyorlar. patronlar baskı uygulayabiliyor.

Not: eşitlikten yanayım, pozitif ayrımcılık yapmadığım için gayet rahat yazabiliyorum bunları. okul okuduğum için ve ofiste çalıştığım için daha az saygı hakettiğimi düşünmüyorum.

alla alla. ne kadar evlere temizliğe giden kadın tanıdıysam tanımaktan kastım işte iş için yani hepsi kocalarına kök söktürüyorlardı. yani evlere temizliğe gitmeleri kötü muamele gördüklerini göstermez ki. hatta gayet iyi bile durumları asgari ücret ile köle gibi çalıştırılan diğer insanlara göre.

eve gelenler değil belki ama sözleşmeli olarak şirketlerde çalışanlar ciddi baskı horlama görüyor ve zor şartlarda az maaşa tamah ediyorlar. bunu çalıştığım yerlerde gözlemledim.
üstelik maalesef toplumda onlarla konuşmak kolay gelsin demek vb. tavırlar sergilemek o iş ortamında tabiri caizse "bizımla deyılsın" etkisi yaratabiliyor. maalesef statü hastasıyız.

ayrıca ben de ne kadar temizlikçi abla tanıdıysam "kocam bilir, kocama sorayım" cıydı. hatta bitanesinin maaşını kocasına teslim ettiğini duyunca annem oturup kadın hakları 101 le girecekti işe neredeyse filan. baktı işlemiyor vazgeçti.

çoğu durumda evlere temizliğe gelen ablalar krallar gibi para da alır geçinir de. Boş günü olan yok gibidir. Çoğu misal bi kadına gidiyorsa onun kaynanasına ,eltisine, görümcesine de gidiyordur sonra dedikodunun bini bi paradır. ev sahipleri eşya, giyecek, mobilya, kitap vb.. pek çok açıdan destekler genelde.
eve gelen ablanın yol parasını verirsin, yemeğini, çayını verirsin, zaten molası vardır.
asıl rezillik asgari ücretle temizlik vb. işleri yapan hele ki taşeron şirket çalışanlarında her sene çıkartıp tekrar alırlar, kıdem vermeyelim diye, ücretleri sadece asgari ücrete göre artar 3 gün rapor almaya korkarlar işveren kapıya koyar diye... temizlikçi kadının ücreti her sene daha fazla oranda yükselir.
olumsuz muamele normal çalışanın göreceğinden fazla olmaz temizlikçiye kötü muamele yapacak olan işyerinde çalışana da yapıyor değişen pek birşey yok -yani işyerinde mobbing ne kadar oluyorsa odur- hatta çoğu temizlikçi kadınla oturup dertleşirler yukarıdaki dedikodular başka nasıl olur? --bu arada işyerinde çalışanımızın annesi senelerce patronun evine temizliğe gitmiş mesela oğlunu işe almışlardı, böyle şeyler de oluyor. Evin bi parçası haline geliyor yıllar içinde.
Bence en kötü şey "mesleki sigorta"larının olmaması camdan düşse iş kazasına girmiyor mesela düşünüp de bulduğum en kötü şey bu. Yoksa dışarıdan ödemekle emekli de olabiliyorlar, bu senelerdir var. Ama o parayı yatırmayan çoktur eminim. ben şirket muhasebesi tutup kendi sigortasını yatırmayan hatun biliyorum baba-koca üzerinden haklardan yararlanıyordu SGK parasını ihtiyacım var o paraya diye kendine alıyordu..."kadın istihdamı"nda genel olarak neredeysek temizlikçi kadınlarda daha kötü bir yerde değiliz, hatta herkes üniversite okumak derdinde olduğu için istemediğin kadar mühendis var arasan temizlikçi zor bulunuyor, yani şartları onlar belirliyor :)

bizim yardımcının iki evi var. kazandıklarıyla almış. kimse az kazanıyorlar demesin :)

neden senden az kazanmaları gerekiyor demiş biri. lisans eğitimi almış, üstüne yüksek lisans yapmış bir insanla konuşuyorsun belki. eğitimi için o kadar vakit ve para harcamış. bilek gücü yok diye emeği yok mu sayılıyor o kadar yılın? yardımcı kadın normal çalışma saatlerinden az çalışıyor ayrıca.

çiya vejetaryen için uygun değil bence. antep ve güneydoğu mutfağı içerikli bir yer. mezeyle ara sıcak/soğuk la doycaz diyosanız başka...

mantarlı lezzetli bir şey için ise kesinlikle ve kesinlikle parsifal restaurant ı öneririm. fakat o da kadıköy de değil.

adam/kadın vejetaryen restoran soruyor, kebapçı öneriyorlar. i love duyuru dfdsfldsjhsdkllf

saydığın yerlerde öyle bir restoran olduğunu sanmıyorum. varsa da ben duymadım.

mantar diyorsan my chef'te kiremitte mantar yemiştim. güzeldi. bir de kadife sokağı bitirip (rex'in olduğu değil diğer uçtan) sağa dönünce ev yemekleri yapan küçük bir yer var. sebze yemekleri yapıyor güzel.

moda'da cherrybean coffee'nin tam karşısında tabelasız bir yer var vejetaryen restoranı sanırım salaş bir yer içine girmedim hiç ama dışarıdan görmüştüm isterseniz oraya bir bakın

Öncelikle parsifal taksim'de. Kadıköy'de yemek yemek zorundayım bugün. Çiya önerisi için de teşekkürler ama iki çiya' nın da mutfağı vejetaryen değil.

size ters olur mu bilmiyorum ama şurasını çok övdüler.

www.musafirindian.com

falafelci var nohut dürüm diye bi şi yapıyolar çokzel. orayı öneririm. bahariye üzerinde sağdaki sokaklardan biriydi ama unuttum şimdi.

bahsedilen nohut dürümcü rulo dürüm. 5 lira. ve harika.

Moda starbucks'ın karşısında falafelci var.
Makarna seviyorsanız rock pub'ın arka sokağında semolina, karşı çaprazında asmakaet ev yemekçisi var (sebze yemeği kalmış mıdır bitmiş midir bilemem).
Pizza seviyorsanız Pizza Vegas'ın margarita'sı süper.

Bu öneriler yumurta ve süt ürünleri yediğinizi ön görerek verilmiştir.

ayrıca çiya'da gayet vejetaryen yemekler bulunmakta neden vejetaryen değil anlamadım. tek sorun fiyatlar çok pahalı.
vejetaryen olarak yiyebileceğiniz birbirinden güzel mezeler, etsiz yemekler ve vejetaryen lahmacun ile kebap bulunmakta. Özellikle kebap ve lahmacun resmen ayrı bir know how, bence parasını hak ediyor.

Rulo kafe var vegan. Falafel özellikli. 6 lira tanesi.

Çarşı civarında mnakarnacı vardı, bir iki çeşidi vegandı ama unuttum adını.

Mamatma kafe açıldı 1 sene 6 ay olmadı, gitmedim hiç ama pek beğenilmedi sanırım.

Vejeteryanın yiyebileceği şeyler çok var aslında. OLmadı veganların son çaresiz çiğ köfte var. Sonçare diye bir şey yok da. Et suyu olabiliyor hazılarımnda ya da bulyon.

Restoran olmamakla beraber yeldegirmeninde vejateryan cafe var. Ismi aklima gelmedi. Cesit az ama lezzetli yemekleri var.

Ek: cosmicstring yazmis ismini. Mahatma. Tavsiye ederim, sirin bir yer.

Happymoons olabilir. Vejetaryen menüsü var bildiğim kadarıyla. Izgara sebze tabağı bulabilirsiniz en kötü..

klasik ama şaşmaz: yaşına uygun puzzle, boyama kitabı, boya kalemi

şu sıralar çok meşhur kumdan kale yapma seti. velet yazın içini kum doldurup düzgün kaleler yapıp becerisini geliştirebilir.

ben o yaşlarda lego oynanıyodu diye hatırlıyorum. geçti mi onun modası?
md0.libe.com

hatta şöyle bişey yapmayı düşündüm yakın zamanda:
trendland.com