zaten gencim de, daha genç olsaydım -öğrencilik zamanları mesela- daha çok yer içer gezer tozar sürtüklük yapardım. bir ara çok ot gibi yaşadım çünkü, okula gidip geldim mal gibi; okulda ne bok vardıysa o kadar...

daha çok ders çalışır, ingilizce ye kastırırdım.

karate yi bırakmazdım.

ticaret yapmak için bi taraflarımı yırtardım. gençken girmek lazımdı.

Siyasete atılmak için kendimi hazırlardım.

Üniversite tercihimi daha farklı yapardım. Lise yıllarımı iyi değerlendirirdim.

Ah şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler.

O zamanlar iyi calisan kafami ise yarar seylere calistirirdim.

Düşünürdüm. Düşünerek hareket ederdim.

Gencim, 22 yaşındayım. Son 4-5 yılda neyi farklı yapardım diye düşünsem, okulun ilk 3 senesi çok boştu, derslere gitmeyip eve kapanıyodum, belki başka bi şey yapardım. Almanca vs olabilir. Ama bu tavsiyeme uymayıp evde yatmaya devam ederdim gibi geliyor yine de..

Gider Cambridge 'de okurdum.

Burdaki gençlikten kasıt öğrencilik yıllarıysa kesinlikle dil öğrenip daha çok gezerdim. Daha eskilere gidersek lise 2'de alan değiştirirdim.

14 yaşında olsam meslek lisesine gitmezdim.

Birden fazla yabancı dil öğrenir, farklı bir üniversite ve çok farklı bir bölüm okurdum. Erasmusa da giderdim sonradan kaçırdığım çok şey olduğunu anladım.

Her seye takilmazdim ve daha aktif ve faydali arkadaslar secerdim.

universite donemi icin soyluyorum:

• ingilizce hakkinda lise hazirlikta gordugum derslere guvenip "yaaee ben ingilizce biliyorum" diye şımarmadan, ingilizceyi taşıyabileceğim en üst noktaya taşırdım. anadil seviyesinde konusmaya calisirdim.

• universitedeki derslerime cok daha ciddi sekilde asilir, daha yuksek notlarla gecmeye calisirdim.

-Üni tercihini farklı seçerdim.
-Alkollü araç kullanmazdım.
-Askere gitmez bedelli falan yapardım.
-Evlenirdim.

Okumazdim

Gittiğim okulu zart diye bitirmek yerine hazır öğrenciyken bir dünya programcılık kursuna indirimli gider, sertifikalar alırdım.

Hazır ilgim varken fizik okurdum yandan. Şimdi ne güzel yurtdışındayım ama yüksek lisans falan yapamıyorum alanım değil diye. Fizik okumak içimde uktedir. Belgesellerde karadeliklerden falan bahseden tiplerden biri de ben olabilirdim şimdi.

Basketbolu bırakmak da hataydı. Lisedeyken profesyonel olma şansım bile oluşmuştu. Malak gibi bıraktım.

Asla oyun oynamazdım. Oyun oynamayın olm, hayatınızda yapabileceğiniz en boktan aktivite bilgisayar oyunları oynamaktır. O oyunlar kadar eğlenceli olmasa da bi dünya kendinize bir şeyler katan aktivite var. Oyuna ayırdığınız zamanının %20'sini kendinize ayırsanız zaten gelecekte takım satın alır gerçek anlamda menajerlik oynarsınız o parayla.

Daha genç spora başlardım.
Daha erken endokrine giderdim.

Work and travel yapardım.

Üniversite yillarimda ask mesk mevzulari icin bu kadar üzülmezdim.
Hazir vaktim varken, programlama dili ögrenirdim.

Derslere 1. siniftan itibaren asilirdim, bazi derslerde daha cok caba gösterirdim ögrenebilmek icin.

hayır, afiyet olsun.

3 ay değil 100 yıl da geçse, akmazsa başka bir şey olmaz. direk güneş alırsa aroması belki değişir biraz. ancak içerisinde bakteri üremesi mümkün değil.

nope

gimat gross'da daha fazla çeşit var. fiyatları bilemiyorum bana hepsi aynı geliyor.

city gross benim tercihim

eğer kalite de önemli ise senin için metro market'i tavsiye ederim.

Atm gross demeye geldim.. Pastırmaci Grossun aşağısında..

En uygunu nev gross

Nevgross

sürü ise hele de vahşi ise yapacak tek şey ani bir hareket yapmayıp sakin kalmak.

Yere uzanıp ölü taklidi yapmak. Ama öyle bir durumda bu kadar soğukkanlı kalmak imkansız gibi görünüyor. O yüzden bence topuk ve en yakın apartmana/markete/kapısı olan bir yere sığınmak mantıklı olabilir.

Benim başıma gelirse de bana doğru koşan sürüye ben de koşarım ve ocaktan arkadaşları çağırıp ertesi gün sürüye tespih sallarım. Ayaklarını denk alsınlar.

köpkelerle iletişim kurmayı öğrenebilirsin. bu korkularını yok eder. saldırıya uğrama ihtimalini sıfıra çekmez ama belki 10-20 kat azaltır.

@orpheus +1

Saldırmak için özel eğitilmemiş köpekler ile saldırsın diye üretilmiş (pitbull vb.) cinsler harici köpekler, hele vahşi köpekler o kadar insancıldır ki. Genelde köpek sürüleri ile karşılaşınca hepsiyle oynuyorum, seviyorum. Özellikle sürülerle karşılaşmak için sürülerin yaşadığı yerlere gittiğim oluyor.

Şahsi tecrübelerime dayanarak yazıyorum, sorumluluk kabul etmeyerek (arkadaşsız büyüyen asosyal çocuk, tek arkadaşı köpekler):

Önce eğiliyorum, tehdit unsurunu ortadan kaldırıyorum.

Elimi öne doğru kaldırıp gelmelerini bekliyorum.

Geldiklerinde kokumu aldıklarında yavaşça seviyorum. Artık sürünün bir parçasıyım hatta alfayım, küçük köpekleri beslerken büyükler yemeklerini almaya çalıştığında bağırmam yetiyor.

Evcil olmayan hiçbir köpek beni ısırmadı. Binlerce, abartmıyorum, köpek sevmişimdir.

Ben saldiririm kopege. Nefret ediyorum kopeklerden.

www.youtube.com

Kirsalda sürü halindeki kopeklere, hele de ucsuz bucaksiz acik alanda, tek basina cok bir sey yapilamaz. Dikkatleri, araba kornasiyla vs. baska bir alana cekilebilir, sizi gorup aciyan varsa, o da yine dagda tepede mumkun degil.
Kendini buyuk gostermek caydirici olabiliyor. Sirtinda surekli kocaman davul zilleri tasiyan arkadasima yanasmiyordu mesela mahallenin en saldirgan kopekleri.

"Basini oksa, sev." diye ogut veremezsiniz boyle durumlarda. Cesar Milan bile kan icinde birakilip saglam isiriliyor, gelmis buraya "kokumu almalarini bekliyorum." diyorsunuz. Davranis bozuklugu olan ev kopegi oldugu gibi; cesitli nedenlerle saldirganlasabilen, kirsalda yasiyan ve sürüyle dolasan kendi cinsine de insana da saldiran kopekler de var arkadaslar.

Paylaşılan video gayet güzel fakat o arkadaşta farklı bir soğukkanlılık/güven ve köpeklerden korkmama durumu mevcut. O kadar sakin kalabilmek çok kolay görünmüyor.

Köpeklerin de bunu sezdiklerini ve ona göre reaksiyon gösterdiklerini düşünüyorum.

Ama yine de açık arazideyken önemli olan kaçmamak, sakin kalmaya çalışmak olacaktır.

ortalama 2500 TL ye 102-110 cm arası bir çok smart tv var.

İstediklerin neler ki?

O paraya güzel bir Samsung Smart TV alabilirsin, 40 inch.

keşke kaç inç istediğini de yazsaydın. 40-42 inç istediğin markada bulursun o fiyata.

smart olmasını ve olabildiğince büyük ekranlı olmasını istiyorum

www.vatanbilgisayar.com

şu ürüne ne dersiniz?

edit: gittigidiyor'da aynı ürünü 2700 e buldum.

linkini verdiğin markanın 43" olanını aldım, akıllı değildi, 1499 TL verdim geçen sene 30 ağustos'ta.

xbox var zaten, ona istediğim uygulamayı vs. atabiliyorum. akıllı tv diye kasmadım o yüzden. salon da 43" kaldırabilir durumdaydı o sebep bunu aldım.

linkteki ürünü aldım. smart tv'si varmış. hayırlısı bakalım

Metro Market'de güzel çeşitler var. Daha bugün Talisker'den tut da Glenfiddich'e kadar birçok markayı gördüm ama hepsinden bir tane vardı.

tekel: necatibey caddesi sezenler sokak başında sezenler tekel shop.

market: city gross ostim.

bu ikisinde de fiyatlar piyasaya göre uygun.

city gross fiyatları çok iyi evet.

fiyata takılmam dersen one tower macrocenter’da çeşit bol

ben çağırdım, uydurma iş yaptı maalesef. beğenmeyip anlaştığımızın altında ödeme yaptım ben de.

internetten değil ama toplamda 3 kez usta çağırdım bizim mahalleden ikisi elektrik biri de klozet içindi, ikisi uyduruk iş yaptı, o kadar para el emeği de aldılar o günden sonra her tesisat işini çok zor olmadıkça ben hallediyorum internetten ve youtubedan bakarak, siz de deneyebilirsiniz.

Ustaların %97'i sorunlu. Geç gelirler, söz verir gelmezler, sallama iş yaparlar vs. vs. Adam gibi işini yapan, sözünün eri çok çok az.

En güzeli sitede oturuyorsanız, yöneticiniz ile konuşun. Daha önce sitenin işlerini yapan usta varsa, o gelsin. En iyi randımanı bu ustalardan alırsınız.


.

maaşın oradansa çoğu karta ücret almazlar zaten

eğer çok uçuyorsan ve thy kullanıyorsan miles&smiles al, yoksa bonus ya da flexi.

çok uçmuyorsan, arada sırada uçuyorsan bile miles&smiles öneririm.

bonus kartım da var, harcamaları onunla yaparken topladığı bonus yılda 30-40 falan anca oluyordu. alışverile o kadar az bonus veriyor ki gülersin.

ama aynı harcama periyodunda 2 senede biriktirdiğim millerle 4 sefer yurt içi tek yön uçtum (aldığım uçak biletinin parayla satılanı 150-200 lira idi, benden sadece vergisini nakit aldı). daha da bir uçuşa yetecek mil duruyor. 2 senede 70-80 bilemedin 100 lira bonus biriktirmek yerine toplamı 600-700 lira civarı olan uçak bileti aldım.toplam 150-200 lira civarı vergisini cepten verdim desem yine 400-500 lira civarı kazancım olmuş.

Mor sogan uzeri sumakli yumurta.

nane ve pulbiberli göz yumurta. baharatları yumurtadan önce hafif kızdırın yağda, sonra yumurtaları dökün. hoş oluyor boyle.

Yumurtayı önce azıcık sütle karıştır sonra salça ile çırp, nane pul biber, varsa azıcık dereotu at, omlet yapar gibi ateşe koy. Pişmeye yakın içine bolca kaşar rendele, en son biraz da yağlı beyaz veya ezine peyniri ufala üstüne.

pastırmalı

sucuklu yumurtayi ölüye bile yedirebilirsin..
kavurmali yumurta ise biraz agir olsa da guzeldir, afiyet bal seker..

Tereyagli ince omlet. Yumurtayi cirp koy, ustune biraz peynir.
Ya da scrambled eggs. Yeter bile.

@Bruce bu sabah kahvaltida senin tarifini yaptik, farkli ve guzeldi, tesekkur ederiz:)

aa ne güzel, beğendiğinze sevindim afiyet olsun :)

et yiyebilirsin, sakin ol. bildiğin yerden al sadece.

enerji sınıfı minimum A+ olsun. dondurucu kısmının altta olması daha kullanışlı. hacmine, boyutuna dikkat et. Yorumları mutlaka oku, özellikler aynı gibi görünse de bazı cihazlar yiyecekleri daha uzun süre taze tutabiliyor. dondurucu karlanma/buzlanma yapıyor mu onu yazarlar yorumlarda.

1- enerji sınıfı
2- iç hacmi
3- kullanılabilirlik (rafların pozisyonu vs.)
4- garanti süresi

Eğer benim gibi boyu kısa birileri varsa evde dondurucu kısmının eski usül Üstte olması, dolap kısmını o kişinin daha rahat kullanmasını sağlayacaktır misal ben buna dikkat ederdim, bunun dışında evdeki tencerelerin ortalama büyüklüğünün sığabileceği en az bir raf Olmalı, tercihen orta raf, kahvaltılık kısmının ayrı olması her zaman tercihimdir ve enerji tasarrufu maksimum yahut maksimuma yakın Olmalı diyenlere +1:)

İçinin ve dışının temizliği kolay yapılabilir mi ona bak, parmak izi bırakmayan kaplama vs. Oluyor. Kolay çekilip altı temizlenebiliyor mu vs. Normal soğutucu 4, dondurucu kısmı -18 olması gerekiyor, güç tasarrufu, kapı kolu yönü ayarlanabilir olması sağ veya solak için. Diğerleri yazılmış zaten.

unutmadan, kapak yönünün değişebilir olması önemli. başka bir eve taşındığında açılış yönü ters kalıp sıkıntı yaratabilir.

benim ilk baktığım şey haftalık pazar alışverişimi karşılayacak kadar iç hacminin büyük olmasıydı.

alobuyrunbenlutfiyefidillioglu +1. kısa boylu olduğumdan mütevellit bende buzluk kısmının üstte olmasını kullanışlı buluyorum. A+ ve yukarısına bakmanı tavsiye ederim elektrik sarfiyatı açısından. rafların ayarlanabilir olması önemli tıpkı fırın gibi. memleketten peynir geldi mesela alt rafı hop yukarı taşıyınca raf aralığı büyüdü ve peynir bidonu sığmış oldu.

ve bence en önemli şeylerden birisi servis. herhangi bir arıza durumunda servis hizmetinin iyi ve kolay erişebilir olması gerekiyor.

Şişelik ve yumurtalık için uygun bir dizayn olsun, dev gibi buzdolaplarda 10 tane yumurta koyulacak yer oluyor bazen.

Amerikan mutfaksa, calisma gurultu seviyesi en onemli etken. Buna dikkat edilmezse salonda otururken zangir zangir bagiran bir dolap delirtebilir.

beytepe kampuse bence heryerden ulasim zor. yukari cikmak icin ring otobusune binmek lazim her turlu. Semt servisleri filan var ama oda sabah aksam calisiyor sanirim.

Bence Koru ve ya cayyolu metro duragi ceversine bakabilirsiniz. Beysukent en yakin yer ama toplu tasima ile kampus girisine ulasim var mi bilmiyorum.

metroyla kaç dakikada gidilir? baya uzakmış.

Öğrenciler genelde kurtuluş cebeci tercih ediyor. 100. Yıl pahalı kalabilir o bölgeye göre.

metro'dan inip yine ring otobusune binmen lazim. Yani semt servisi ile gitmiyorsan kampus icine ulasim otobusle/otostopla. Korudan 2 durak cayyolundan 3 durak. Ringlerin suresini ve ne kadarda yukari ciktigini bilmiyorum ama metroya ulastiktan sonra 30 dk diyebilirsin (ringi cok beklemedigini varsayiyorum)

eryaman candır, hem ucuz hem de sakindir, beytepeye servisleri de var.

Nerede eve çıkarsan çık, kampüs dağın başında olduğu için, ulaşım hep sorun olacak. Hele kışın soğuk, kar, ayaz, uzun otobüs kuyrukları:) bizim zamanımızda otobüsler ikarustu :) herşeye rağmen güzel yıllardı.
Tavsiyem maddi durum iyiyse, kampüs içerisinde özel öğrenci evlerinde kalman. O kadar bütçe ayıramam diyorsan yine kampüs içindeki üniversite yurtlarını dene. yıllar önce torpilin varsa şakkadanak girebiliyordun. muhtemelen yine aynıdır.
Evde kalanlar 9daki ders için 7de kalkar kampüs içerisinde kalanlar 8:30da.

@retorique koru'dan beytepe'ye mi 10 dakika? kızılay'dan da 20 dakika mı oluyor? e o zaman uzak değilmiş. neden uzak diyorlar?

@sylow tam bilgi bulamadım o evlerle ilgili. harika olur öyleyse. fiyatları ne kadar? bir de 2 kişi 1 odada mı kalınıyor? tek kişilik odalar var mı?

tek vasıta olmayınca ne kadar uzuyor? koru metrodan tek vesaitle gitmiş olmuyor muyum? yani koru'dan ev tutsam 10 dk.da okulda olurum değil mi? güzelmiş baya.

bütçe belirtmen lazım aslında. kira için 1500 tl ödeyebilirsen koru civarı iyidir, metroya binersin 15 dk.ya okulda olursun, şansın yaver giderse 10 dkya da olursun. üstelik metro sana yakın olduğu için başka yerlere de kolayca gidebilirsin.

bütçe eve göre de değişir aslında. tabii ne kadar uygun olursa iyi ama uzaklığına göre artabilir. bir de ev arkadaşı ile kalacağım için daha rahat olur. yani tek başıma 1500 tl ödeyemem ama 3+1'ler falan var sahibinden baktığım kadarıyla. o durumda 500 tl ödeyebilirim mesela. kişi başı 600 tl gibi uygun benim için. 2+1 olursa 1500 tl'lik ev uygun olur. ya da 700'e 1+1 bulursam uzun vadede öyle kalabilirim.

çok teşekkürler :)

hayır

fakültelerde yapılıyor olabilir, gidip sormanız lazım.

goztepeadsm.saglik.gov.tr
Diş taşı temizliği yapılıyor.

ne bu abur cubur sevdası arkadaş. yiyeceksen bir tane ye güzelinden ye. pizzanın en kötü yanı unu mu? kurabiyenin şekeri yok mu? geçiniz bunları. hayır demeyi, haftada bi tane ile yetinmeyi öğreniniz.

Soya unu değil ama karnıbahardan yapılmış tabanla yedim güzel oluyor

Tadi cok agir, hos degil. Bazen pancake tariflerinde oluyor diye aldim, bir kasiktan fazla koyunca tadi bastiriyor her aromayi. Sadece soya unuyla yapilmis pizza, kurabiye vs. de duymadim bunca yillik veganim.

Ek: Traveller yazinca, eklemede bulunmak istedim. Iyi bir baglayici, yumurta yerine kullanmistim ben de. Gorevini yerine getiriyor bu durumda.

ben de denedim, leş gibi bir şey.

Inanilmaz yapisiyor ve sekil vermek cok zor. Sadece o yuzden vazgectim. Ama ugrasirim dersen, seker yerine tatlandirici koyarsan, yag yerine yogurt benzeri seyler koyarsan hayatinin en saglikli kurabiyesini pizzasini pisirmis olursun. Ben de tadina bakmak isterdim.

cevabı bilmiyorum ama şöyle bi düşündüm de ambulansta hafif bi gözümü açsam mesela acıbadem yazısını falan görsem korkudan inmem o ambulanstan:)

kağıt üzerinde bedava ama bir çok özel hastane işin çakallığına koşup acilden değil poliklinik girişi yapıyor. böyle bir durumla karşılaşırsanız hemen 184'ü arayın.

ambulans ile kastın eğer ağır bir rahatsızlık ise almazlar. ben karın ağrısı ile gittim, apandisit çıktı. ultrasondan tut da yatak ücretine kadar bir kuruş da ödemedim.

ben de trafik kazası nedeniyle ambulans ile koç üniv hastanesine gitmiştim geçen yıl 1₺ bile ödememiştim acilde yapılan işlemler için. ama bu para ödememe durumu kaza sonucu gittiğim için miydi tam bilmiyorum yani normal hastalıktan dolayı ambulans ile acile gidildiğinde de para ödeniyo mu onu öğrenmek istemiştim.

112 sizi acil bir vaka için bir özel hastaneye götürdüyse hiçbir ücret ödemezsiniz. çünkü artık aralarında protokol var, hastaneler basamak usulüne göre kategorize edildi. özeller 112'nin getirdiği hastaya ücretsiz bakmak zorunda.

babamı kemoterapi sonrası sendromlardan dolayı tansiyonu 4-9 ile ambulansla medical parka götürmüştük. baya para aldılar yahu.

+1 teritory

ayrıca "giovanne" demişki ki "ben karın ağrısı ile gittim, apandisit çıktı. ultrasondan tut da yatak ücretine kadar bir kuruş da ödemedim." ancak apandist çıkmasaydı gaz sancısı olduğu ortaya çıksaydı kol gibi fatura geçireceklerdi. çünkü gaz sancısı acil değil. e peki ultrason çekmeden vakanın acil olup olmadığını nerden bilecekler? bilemeyecekler, yüzde 50 şans.

birkaç ay önce burda biri sormuştu. eleman fenalaşan annesini en yakın hastaneye götürüyor, şansa o hastane de özel hastane. annesine beyin kanaması olma ihtimaliyle tomografi çekmişler, beyin kanaması olmadığı belirlenince uçuk bir fatura çıkarıyorlar. eleman hani aciller ücretsizdi diyor, hastanedekiler beyin kanaması olsaydı ücretsiz olurdu diyor. eleman e tomografi çekmeden nerden bileceksiniz beyin kanaması olup olmadığını diyor, hastanedekiler biz orasını bilemeyiz, mevzuat gereği ödemeyi yapmaya mecbursunuz diyor. bunlara ne yapabilirim diye sormuştu.

sonuçta ödemeyi seve seve yapacaksın bilgisi gelmişti diğer duyurudaşlardan.

bu iş sana bir kahve makinası parasına mal olur zira o güçte bir alet için ihtiyaç duyacağın adaptör 500 tl'yi falan geçecektir. hele de son kurlar iyice artmıştır bu.

urun.gittigidiyor.com

çok enteresan işler yapan bir makine değilse değmez.

edit: en az 2misli tolerans ekleyin demişler. 975in 2 katı yani en az 2000w lazım heralde. 600 lira o da.

ben önce kitabı okumuştum sonra filmi izledim, bu şekilde çok keyifli oldu. çünkü sahneler ile kitapta yer alan bölümler arasındaki bağlantıları iyi kuruyorsun. bence sen de böyle yapıver.

Kitap, sonra film

Sadece kitap, illa izleyeceksen de film hakkında beklentiyi yükseltme derim.

Sadece kitabı okudum, çok da beğenmedim açıkçası. Biçem haricinde çok orijinal bir tarafı yok bana kalırsa. Ana karakterin içinde bulunduğu durum ve başına gelenler varoluşçu Fransız bir yazarın bir romanından aparma gibi geldi hatta.

Kitabı okumadım ama filmi beğendim, bugüne kadar bir kitap okuyup da filmi çekildiğinde beğendiğim çok nadirdir ama bir filmi seyredip beğendiğimde uyarlandığı kitabı okuma isteği duyarım, o nedenle ben önce film sonra kitap derim.

Batma tutma maliyet falan hiç bilmiyorum da izmirde öyle bir yer vardı baya da dolu oluyordu güzel fikir bence.

yürü kardeşim gerçekten iyi yapıyorsan durma gir işe yeter ki reklamını iyi yap

En azından başlarda evden yap sat bakalım. Zamanla geliştirirsin.

maalesef lezzetli olanın değil reklamlı olanın tutulduğu bir dönemdeyiz. en leş yiyecekler için bile milletin sıra beklediği günlerdeyiz. dolayısı ile önce reklam işine kafa yorman gerek. Instagram'dan mesela yardırman lazım. orada -sözde- gurme hesaplar var, onlarla iletişime geç, reklamını yapsınlar. böyle böyle devam et. tadını falan siktir et anlayacağın, reklama aban.

Benzerini sufle için (butik sufle durağı:) ) arada düşünüyorum etraf gaz veriyor ama bende o cesaret ve sermaye yok.
Arada kendimce düşünce benim aklima şu dezavantajlar geliyor haliyle cesaretim kiriliyor.
Yapacak kişi ben olacağım için malzemenin tazesini kovalamak gerek. Bunun için de güveneceğin bir eleman olmalı. Benim için misal yumurta, tereyağı ve bitterin iyisini sürekli olarak iyi olanından bulmak güç olur.

Sadece tatli değil yanina bir içecek de şart ki bu da başka bir eleman daha demek.
Dükkan, dekor, mini firin ekipmanlara filan hiç değinmiyorum.

İşin özü sermayeniz, vaktiniz ve cesaretiniz varsa açın durmayın.

Mutfak işi çok disiplinli bir iştir. Her zaman en iyi performans göstermeniz gerek.
140journous cafe ile ilgili bölümünü izleyin.
İşletmecilik tarafı işlerin zorlu kendi işini kurmuş bir insan olarak söylüyorum.
Evden yapıp satarak başlayabilirsin kendine güzel bir instagram hesabı oluştur. Reklam ver.
Reklam verirken belirli bir hedef kitle seç
Yaptığın ürünün iyi olduğunu göster satarsın.

İzmirde yaşamayan halimle izmirde böyle bir yer olduğunu ben bile duydum. Yeterince çabalarsan olmaması için hiçbir sebep yok. Biraz instagram reklam falan kas.

Portakallı varsa da gömmeyi isterim.

Eline sağlık :)
Neden olmasın? Şöyle bir örnek anlatayım. Müdürümün eşi çok güzel tiramisu yapar. Dünyanın en güzel tiramisusunu yaptığı konusunda iddialıdır. Birkaç ay önce "tiramisu yapıp kafelere numune bıraksam mı acaba olur mu ki" fikriyle işe girişti. Önce birkaç kafeye üçer beşer numune verdi. Bazılarından sipariş aldı. Başka kafelere de numune vermeye devam etti. Kısa zamanda bayağı sipariş alır oldu. Hatta bazı yerler vişneli, limonlu vs değişik versiyonlarını istemiş, onları da yapıyor. Yemeksepeti'nden de satışı var şimdi. En son kobilere hibe veriliyor ya öyle bir şeye başvuruyorlardı. Büyüttü işi kısa zamanda yani. Sen de böyle bir denemeyle başlayabilirsin belki hemen dükkan açmaktansa. Fikir vermesi için paylaştım.
Tutarsa bir dilim isterim.

istanbul’da bu tarz yerler cafelere veriyor......
sadece kahve satan (filtre kahve, americano ve.) yerlerle konuş, ilk zamanlar tanıtım fiyatı olarak uyguna ver. satılmayanların parasını isteme......

ve mutlaka masalarına cheesecake’imizi denemek ister misiniz? flyer’ı bastır ve bırak......

son olarak instagram sayfası aç......

Instagram dan yürü
Böylece batmazsın. Gelirin daha çok olur

yanında iyi çay ve kahve de verirsen neden olmasın

üniversiteli gençlerin takıldığı mekanlara yakın yere işini kurarsan iş yürüyebilir ama kayseri gibi bir yerde cheesecake'in tutabileceğini pek zannetmiyorum.

izmir konusuna gelirsek, bu tür dükkanlar yada cafeler alsancak'ın en merkezi konumlarında bulunan yerler. genelde "dış"ları oldukça janjanlı ve şirindir. instagramdan da reklamlarını çok iyi yapıyorlar. hatta medya ajansları ile çalıştıklarını duymuştum. izmirde çok fazla instagram üzerinden mekan gezen blogger olduğu için çok fazla kişiye ulaşarak bu tür yerlerin reklamlarını çok iyi yapıyorlar. Kayseride böyle insanlar var mı? instagram reklamlarına çok para gömmeniz ve elinizin açık olması lazım. sonra gerisi gelecektir.

öncelikle hali hazırda olan bir mekana cheesecake satmak için anlaş. bak bakalım müşteri dönüşleri ne oluyor, siparişleri yetiştirebiliyor musun, aynı kaliteyi tutturabiliyor musun? baktın iş güzel gidiyor kendi yerini açarsın.

Istanbul falan olsa tutardi ama kayseriyi bilemedim. Sonucta anadolu sehri. Universitesi var gerci ama kayseri diyince hamur isini guzel yapabilen insanlar geliyor aklima. Bu sebeple iyi dusunmek lazim. Kac kisi talep eder yeni tatlari?
Instagramdan baslamak en risksizi. Kentteki tadim festivalleri/ okullarin bahar senliklerine vs katilip kendinizi tanitabilirsiniz. Babyshower cilginligi veya internette butik kurabiye/yilbasi kurabiyesi vs temali hesaplar gibi calisabilirsiniz. Cafe acmak en son olacak is.

Asil Kayseri'de sahane cheeesecake yapan biryer olmadigi icin bu isin tutabilecegini düsünen bir ben miyim :D

Üniversiteye yakin kafelere numune birak, instagram'dan falan da kendi reklamini yaparsin.
Ufak Tefek Cinayetler dizisini izleyen ev kadinlari bile senin müsteri profilin olabilir :)

anam ne kadar ilgi görmüş :)

cafe tarzı bir yer düşünmüyorum zaten. 140journos un videosunu izlemiştim, bulunduğum semtte de dikiş tutturamayan onlarca cafenin batışına şahit olduğum için cafe olayına uzağım yazımda da belirttiğim gibi. instagram fikri oldukça mantıklı görünüyor. kayseri eski kayseri değil, son 2-3 yılda cafe vs konusunda korkunc bir patlama yaşıyor. evet bir izmir değil ama hani kayseri=yozgat diyemeyiz en azından. güveniyorum mantıkafalara :) işe girer de tutturursam herkese benden frambuazlı :) değerli fikirleriniz için çok tenks, bu kadar pozitif bir tepki beklemiyordum açıkçası

En fazla batarsin, daha kotusu olmaz. Dunyaya bir kere geliyorsun, dal.

bence kesinlikle kafelere ver. hatta önce böyle yap, tutup tutmadığına göre, kayseri'de bir çiskek rüzgarı estirirsen dükkan da açarsın. sırf çiskek yemeye giden insanı istanbul'da bile zor bulacağını düşünüyorum ya, neyse.

Buharda pişirince hem rengi hem tadı harika oluyor.

3-4 dk haşlayıp ardından buzlu suya atarsan istediğin kıvamı elde edersin.

pişirmeyi durdurmanız lazım. o da sudan çıkarır çıkarmaz buzlu su denildiği gibi.

Bi kaseye ufak parçalar halinde at dibinde biraz su olsun kasenin. Miktara göre 3-5 dk arası mikrodalgada pişir. Üstünde folyo olsun.

Tencerelere konulan buharlı pişirici zımbırtıları var aha bu goo.gl tencerenin dibine su koyup bunun içine dizip suya girmeyecek şekilde pişiriyoruz. Hem fitamini suya geçmemiş oluyor, hem de dediğiniz gibi yemyeşilken alıveriyoruz brokolileri.

satış politikası. Xbox yeni yönetim fiyatları oldukça aşağı çekti rekabet için. Hatta gamepass 2 aylık 6 tl falan bu ara.

Başka türlü yarışamıyor çünkü. En son konsol çıktığında ps4 pro ile hemen hemen aynı ya da bi tık üstü paraya satıldı kimse yüzüne bakmadı. Bir ay sonra her yerde kampanyalar başladı

playstation tok satici. cunku playstation 30-35 yildir var. belli bir kalitesi, stabilitesi ve adi var. bu fark dunyanin her yerinde ayni sadece turkiye'de degil.

amazonda alüminyumsuz deodorantlar satılıyordu. türkiyede yoksa ordan sipariş edin.
alüminyum alzheimer yapar. ihtiyarladığınızda aynada kendinizi tanımazsınız.
yok buna değer diyorsanız nşa'da mhrs'den psikiyatri randevüsü almanız lazım.

rossman da alüminyumsuz, parfümsüz vesaire vesaire deoroll onlar var. ben çok memnunum.

@pseudologia fantastica aliminyum meselesi

O miktarda alüminyum un zararı yok. Google scholar a “aliminum disase” yazarsan ve karşna çıkan 2-3 makaleyi okursan bu tip -mikro- miktarlarda tüketimin bir zararı olmadığını göreceksin.

Sebamed kullandım fakat beni kesmedi.

Rossman Alterra, melissalı limonlu olan roll on.

Balgat-Gözde Ademoğlu

Hacettepede iyi bi yer varmış diyolla

abartıyorsunuz bence. bir şampuan 20 liraysa en fazla olacağı 22-23. kaç koli alacaksınız ki ilginç

Deterjan falan al dinleme burada ne kadar artan diyeni, 11 ay önce 75 liraya aldığım bulaşık deterjanı bugün 145 lira olmuş, öyle böyle en ucuz 130'a getirebiliyorum. Zamın sonu yok.
Çok stok diyemesek de para varsa 1 senelik ihtiyacı ölçüp ona göre alın. Yani diş macunu şampuan, kozmetik ürünleri gibi.

Kışlık alacaklarınızı da alın, yazlık da alın. Bu fiyatlara tshirt bir daha hayal. 30 liraya pahalı diyordum, bir daha göremem jj'den 30 liraya tshirt heralde.

dostum kafayı mı yediniz? sakin olun. her hangi bir şey stoklama durumunda değil ülke.
için rahatlasın: akp'li değilim.

stok tavsiyesi verenleri emniyet en yakın zamanda alır sanırım. bir de bunların twitter versiyonları var, milleti gaza getirip karaborsadan döviz sattıranları falan. neyse ki onları çoktan aldı.

sakin ol hocam. savaşta değiliz. elektronik alet falan varsa almayı planladığın belki biraz elini çabuk tutman faydana olur. ya da Louise Vuitton falan giyiniyorsan, Rolex alma planın varsa onları da alabilirsin çünkü kurdan etkilenecekler.

Ben dün bebek bezi, ıslak bez, şampuan, tuvalet kağıdı, kağıt havlu tarzı şeyleri gittim aldım stokladım. Dün bile %20 artmıştı bebek bezi.

ben de birkaç lira köşeye atıyordum bir yurtdışı seyahati için, iptal ettim.

yurtdısı planım var iptal de edemiyorum girenler girdi

yurtdışı planım var, iptal etmiyorum.. ama yurtdışından iphone falan isteyen olursa getirebilirim diye etrafa duyuruyorum. akmasa damlar :)

Akademisyenim. ABD'de düzenlenen ve geçtiğimiz 4 yıldır gittiğim konferansa bu yıl gitmemeye karar verdim.

Aynı şekilde ben de yurtdışı seyahat planımı iptal ettim.
Almak istediğim şeyler arasındaki "olmasa da olur" diyebileceklerimi almaktan vazgeçtim.

hocam sadece yurtdışı değil ki... buğday bile dolar üzerinden alınıyor. marketteki her şey zamlandı. Kur hayatımızın her anında etkili yani özetle.

Yurtdışı planlarımı azalttım. Normalde 3 gideceksem 1 giderim diyorum. Kıyafet vs. almiim diyorum, gıda vs. evde yemeye özen göstericem vsvs.

birikimimi dolara çevirdim. 84 dolar yabdı.

kanıtım:
img-s1.onedio.com

8 ağustos'ta gittigidiyordan bıçak aldım 22 liraya. şimdi baktım 28 lira olmuş.

urun.gittigidiyor.com

Seçim zamanı ucuzlar diye 2500 liralik bileti almadım şimdi 3800 TL

Kaldı ki yurt dışında da günlük yaklaşık 80-100 dolar harcıyorum

Bu yüzden gelecek yıl büyük ihtimalle yurtdışına gidemeyeceğim

evet.

Yurt dışı gidiş maliyetlerimle beraber dolar kazanma motivasyonum da arttı.

eksiduyu.ru
:'(

Alacati’da kokteyl vs icmek avrupa’da icmekteb daha ucuz su anda. Gurbetci kafasiyla getirdigim azcik para katlanarak artiyor.
Inanamiyorum ve asiir uzuluyorum. Annemin babamin parasi pul oluyorum, benim kici kirik biriktirdigim birkac yuz euro her gun artiyor.

çocuğun ileride amerikada üniversite eğitimi için her ay kenara 1000 usd atmaya çalışıyordum, artık atamıyorum.

Haftaya avrupa planım var, iptal etmiyorum. Çünkü uçak, kalacak yer vs vs hepsini ayarlamıştım, euro olarak para da ayırmıştım. Ha şimdi o euro'yu bozsam büyük kara geçeceğim ama diğer taraftan bilet ve otellerden de zarar edeceğim. İptal etmiyorum o yüzden.

valla yurtdışı planını geçtim bu fiyat artışı temel şeylere yansıyınca 1-2 ay sonra nasıl yaşanır o'nu düşünüyorum.

Bisiklete kadro getirtecektim, vazgeçtim. Sonbahar-Kış gibi kız arkadaşımla bi hafta sonu yurt dışına kaçarız diyordum, o da zor gözüküyor şu durumda.

şimdiye kadar yurtdışına çıkmadım. arkadaşla bu yaz planlamıştık bir yerlere gideriz diye. dolar 7, euro 8 olunca artık ömrümde yurtdışı göremem sanırım:)

Ultra tasarruf moduna gectim. Iki ayri yurtdisi planim vardi ikisi de iptal. Karadeniz yaylalarina bakiyorum su an.

çok bi etkeni olmadı, ama psikolojik olarak var,
her an tetikte hissediyorum.
sanki yurt dışına gitmek istesem de artık gidemeyecek gibiyim.
borçlarım daha çok gözüme battı.
çalıştığım işte emanet gibiyim, gelecek kaygım daha fazla arttı.
ve bu ülkeden nasıl gidebilirimi düşünüyorum hala

Bilgisayar alcaktım ssd alıp elimdeki ile yetinmeye karar verdim

trde bazi borclarim vardi, her ay daha az doviz gonderiyorum.

az kazandıran ama öğrenci için ilaç gibi gelen iki işim vardı. çalıştığım bir yer krizden mi yoksa başka sebepten mi bilmem, topu dikti. diğer işten de şu ara aylık 150-200 liradan fazlasını göremiyorum, normalde 800-1000'e kadar çıkabildiği oluyordu dönem dönem. onun dışında 160usd borcum var. aldığımda 500 küsür liraydı, şu an 1100 lira. şimdilik. normalde ben ve arkadaş çevrem para harcamaktan çekinen insanlar değiliz, bütçemiz el verdiği (hatta bazen el vermediği ölçüde) takılır ederdik. şu ara hiçbirimiz hiçbir yere çıkmıyoruz, ev dışında yemek yiyen lanetleniyor, karnımızı doyurmak için yediğimiz yemek ve mecburi diğer masraflar dışında hiçbir şey yapmıyoruz.

son üç yıldır senede bir ya da iki kez ukrayna'ya gidiyordum. hem arkadaşlarım vardı geziyordum hem de rusça pratiği için çok güzel oluyordu. önümüzdeki 2-3 yıl herhangi bir yerde karadeniz kıyısına bile yaklaşamayacağım.

ben zaten öğrenciyim ve zengin olduğumuz en son dönem 2001 krizinin hemen öncesiydi, ben 6-7 yaşında falanım. o yüzden şimdilik çok derinden sarsmadı ya da vurmadı ama uzun vadede patlatacak gibi beni de. hadi ben garsonluk falan yaparım bir şekilde yürürüm de annem veya babam işten çıkarılırsa ailecek ne halt ederiz onu hiç bilmiyorum.

Oldu.

Kimse beni ziyaret etmek istemiyor, herkes "buraya gel, burada tatil yap, zaten euro da X oldu." diyor.

"Ya aklini kullan arsa al -arsanin degeri cok artiyor 111!" diye akil vermeye calisan da cok oluyor.

Herkes, projeden ve isten cikmis, su an calismayan bir sefil YL ögrencisini bana "zengin, Kibris gazinolarinda para saciyordur o!" muamelesi yapiyor.

Tatile gittim en son. "Orada ne kadar harcadin?" normaldi onceden, simdi "orada zeytinyaginin kilosu kac paradir ya!" diyen var.

Türkiye´dekilerle konusmalar sacma bir hal almaya basladi, onunu alamiyoruz.

sdece yurtışı değil yurtiçi gezilerini de iptal ettim.
dışarıdan yemek yemeyi artık çıkmıyoruz diyecek kadar azalttık.
bir şey alırken "gerçekten ihtiyacım var mı sorusunu" daha net sormaya başladık, öyle ufak şımarıklıklar yapmıyoruz belli bir meblanın üzerinde.

kısmadığımız tek şey kızımızın ihtiyaçları.

İspanya'ya yaz stajına geldim.
Planım marketten beslenip dışarıda kahve + haftada bir ucuz yerlerde yemek yemekti.

Param öyle bir eridi ki şu an marketten suyu ve ekmeği sayılı alıyorum. Türkiye'ye dönmeme 16 gün var ve resmen aç kaldım.

halihazirda almanyada yuksek lisans yapiyorum, bir donemim kaldi. birkac gundur kara kara dusunuyorum onumuzdeki donemim nasil gececek diye. eylul gibi is aramaya baslamayi dusunuyorum. tek tesellim bulundugum ulkede kalip, euroyla maas alacak olmak. kisa vadede hayatimi ciddi anlamda negativ etkiledi.

eylülde yurt dışı tatili yapıcam iptal de etmedim. ekşın olur boşver diye kendimi teselli ediyorum.

Evet, kesinlikle çok küsüratlı sayılar çıkıyor gerçek faturalarda, kuruşuna kadar. Sadece ayrıntıı fatura değil, epikriz ve ameliyat raporu, yspışan bütün tetkik ve muayenelerin sonuçlarının bir kopyası vs gibi herşeyi isteyebilirsiniz, özel sigortalar bunların karşılığında ödeme yapıyor. Vermek zorundalar, fakat süre sınırını bilmiyorum, cimer veya sağlık Bakanlığı na danışabilirsiniz, bir de hastanelerde hasta hakları birimi var. Orası da şikayetleri resmi oşarak almakla yükümlü.

ben olsam hastanedeyken il sağlık müdürlüğünü ve sağlık bakanlığını arardım. o fatura sizin hakkınızı aramada kullanacağınız en büyük delil. zaten vermek istememe sebepleri de bu.

Ben bu sebepten artık faturayı almadan ödemeyi yapmamaya başladım basit kan tahlili vs işlerde bile. 184 var sağlık bakanlığının danışma hattı, faturayı vermiyoruz derlerse onların gözünün önünde şu an şu şu hastanedeyim şu işlemler yapıldı 3.000TL ödedim ama hastane fatura vermeyi reddediyor diye. Bi şey çıkacağından değil belki ama rahatsız olsunlar.

hocam medical park e-fatura gönderiyor. muhtemelen bugün e-posta ile gelmiş olur.

zaten yazacakları rakamlar sallamasyon da olsa tutar tamamsa yapacak fazla bir şey yok.

geçmiş olsun.

Normalde odemeyi yapmam ama orada esimin durumunu gozetip hareket etmek zorunda kaldim. Ki onlar da bu mecburiyet durumundan faydalaniyor herhalde.

Medicalpark da aynı şeyi yaşadım. E fatura dediler göndermediler. E ben ayrıntılı döküm de istiyorum. Ayrıca e fatura neymiş karşında şahıs var kes faturayı ver.

Aradım ben de 184 ü anında cevap vermiyorlar. Şikayeti alıp başka biri alıyor bu sürede hastanede bekleyecek halim yok. Sonuçta aradı 184, maliyeye ve sgk ya şikayet edin dedi.

En iyisi böyle yerlerden uzak durmak sanırım. Geçmiş olsun.

Hastaneden detaylı faturayı aldıktan sonra SGK'nın özel hastaneler bölümüne götürün. Eğer aldıkları ücret fazla ise size geri ödeyeceklerdir.

senin ekonomin iki tweet ile sallanacak kadar derme çatma olursa, adam vurur da vurur.

tweet'in tohumuna para mı sayıyor? atar tweeti işine bakar. sen de kıvranır durursun.

piyasalar mal değil. mal arıyorsan yanlış yere bakıyorsun.

aslında rahip tek başına bir sebep değil. bir süre sonra etkisi azalacak tabii ki. önemli olan da o "bir süre"nin en az zararla atlatılması. RTE'de bence bunun için uğraşıyor. dün sanayicilere atarı çok yerindeydi.

ahh bir de burada ve sözlükte "makarna stoklayın" "gidin gerekirse 8 liradan dolar alın"cılar olmasa daha da güzel olacak ama zaten onları da polis alır sanırım, yakındır.

adam tweet atmakla kalıyor mu? sürekli yaptırıma kararı, ek vergi kararı çıkartıyor. osuruktan nem kapan piyasalar bu yaptırımlar karşısında tepki vermezse maldır. ortam fazlasıyla müsait ne de olsa...

Onu bunu bilmem de olay rahipten ibaret degildir, baska sebepler vardir. Adamlarin da tek silahi tweet degildir emin ol. Tweetlerin etkisinin azalip azalmamasi mesele degil.
Nasil bir politka izledik de boyle oldu, soru bu.

Piyasalar mal degil, baskanin tweet atmasi oyuncak degil. Yatirimci baskanin o tweetleri vakit oldurmek icin oylesine atmadigini biliyor. Yatirimci bizim millet gibi "bir sey olmaz yaa turkiye altindan kalkar bunun" demez, gerceklere gore hareket eder.

He bu arada halkin makarna alirken bile hesap kitap yapmak zorunda kalacagi gunler gelirse bu gunleri unutunmayin. Kriz oyle hafife alinacak sey degil. Son birkac senede alim gucunun ne kadar dustugu asikar, saka degil bu. Panik yapanlari polisin almasi sizi kurtarmayacak.

Meseleye rahip bazında yaklaşmak yanlış, şahenk bir sürü işletmeyi değerinin %70'ine sattığı gibi muhabbetler vardı 6 ay önce, lynch garanti hisselerini elden çıkarmıştı 1 ay önce. Bunlar belli ki beklenen bir krize karşı alınmış aksiyonlar.
Papaz meselesi ie abd'nin reklam malzemesi olarak kullandığı ve zaten olacak şeyleri erkene almasını sağlayan bir olay. Yani adamlar biz vatandaşımız için işte bunları yaparız gibi güç gösterisi yapıyorlar.

www.youtube.com

Çok zaman geçti, halen var mı bilemiyorum ama tren garında kilitli ve günlük ücret ödenen dolaplar vardı.

Teşekkürler bakacağım

astide de emanet kismi vardi degismediyse.

Esenboğa’da da var

Ne gerek var ki . Alinma ihtimalin var şu ara feto kurbanı olursun. Bir de ise başvururken bile bu hesaplara bakiyor. Sen ekonomi kötü desen adam hain diyecek. Bisver

alınmazsın da iş başvurusunda falan (devlet) karşına çıkar.

Gerçek kimliğini kullanma(yani facebook'tan yapma) bir şey olmaz.

Bir eylem sonrasinda 2 ay tutuklu kalan bir kisiden dinlediklerimi anlatayim size.Silivri cezaevine gittiklerinde, konulduklari kogus tamamen Sosyal medyada paylastiklari seylerden dolayi iceri alinan insanlardan olusuyormus. Gerci su an hepsini ucer beser tahliye ediyorlarmis da yine de belli olmaz ileride ne olacagi. Ordaki insanlarin icinde de 3 yil once yaptigi paylasimlar yuzunden alinanlar varmis sonucta. Yani hukuk keyfi olarak isletildigi icin bugun yaptiginizin suc olmamasi yarin da olmayacagi anlamina gelmez.
Bu arada bi sey olmaz diyen arkadaslar da keske biraz daha mesnetli sallasalar :-(. Ciddi bi mesele sonucta

Açtım bi fake twitter hesabı yardırıyorum kim nerden bulacak beni? Velev ki buldu, küçük kuzenim yazmış diyip işin içinden çıkabiliyorsun. Siz işi bilmiyorsunuz:)

alınır.

ekranı küçük gelmezse çok rahat alınır. 6s plus bile full hd ekranla akıyor hala, ki ios 12'de daha da hızlanacak. iki telefonun teknik özellikleri aynı.

al gitsin. dolar daha da uçmadan.

2 sene önce desen alınır derdim.

Bataryayi degistir
Alma yeni telefon

zam gelmeden önce evet derdim ama artık o telefona o kadar para verilmez

Kullanan var cok memnun

batarya değiştirmek daha makul.

Alınır 2000 Tl'den

2 senedir kullanıyorum cillop gibi telefon ama ekran yetmemeye başladı bende.

Aiınmaz. Yeni bir telefon al. Xiaomi olur, huawei olur samsung olur vs. ama yeni bir tel al

valla ben 2. el bir tane alalı birkaç ay oldu oldukça memnunum. ki iphone cinsine mesafeliyimdir. xperia z3 compact'ım bozulmuştu. 1000 tl verip aldım. akıcılık, özellikler, şarj süresi falan oldukça yeterli. tek sorun klavyenin parmaklarıma biraz ufak gelmesi sebebiyle yazarken zorluk çıkarması. bir de sözlüğü beni uyuz ediyor. en kolay kelimeleri bile tahmin edememesi oldukça şaşırtıcı. xperia'a öğrenme vardı mesela. çokça yazdığın kelimeleri öğrenip işleri kolaylaştırıyordu. iphone'larda yıl sonuna kadar batarya değiştirme kampanyası var. hani sıfır almayacaksan ikinci el temiz bulup 129 tl'ye mi ne yeni batarya takarsın. bendeki 2 yıllık telefon 1 günü çıkarıyor rahatça.

hesap kartı varsa tuhaf değil. o da kart bu da kart sonuçta. ikisinde de kendi paranı harcıyosun.

kredi kartı satmaya çalışmışlar bence

edit: 18 yaşımdan beri kredi kartı kullanıyorum bu arada. 10 yıldır.

ben de bu yaşıma kadar hiç kullanmadım, eksikliğini hissetmedim. 3 sene önce kredi de çektim hiç sorun olmadı (sonradan bir şeyler değişmişse bilmiyorum).

Ben kullanıyorum. Puan kazanmak için iyi oluyor. Mesela 1500 tl’lik puan biriktirmişim şimdi onunla uçak bileti alacağım.

benim var ama sadece ucak bileti veya buyuk harcamalar icin kullaniyorum. taksit de en fazla 3 taksit yaptirmisimdir. en dusuk ozellikli, bedava olan. bonus falan da kasmam hic.

beni kredi kartini cok az kullandigim icin yadirgayanlarin dag kadar kredi karti borcu oldugu icin takildigim bir sey degil. aya eksi baslamak istemedigim icin garipsenmek asiri sacma bence.

Kullanmasını biliyorsan güzel bir şey kredi kartı. Pratik, banka kartına göre daha güvenli, puan+kampanya felan artıları oluyor.

Ama dediğim gibi kullanmasını biliyorsan. O kartın limitinin senin kendi paran olmadığını, kredi olduğunu biliyorsan ve harcadığını her zaman ödeyebilecek durumun varsa çok güzel.

bence tuhaf bir şey. benim de var, 3 tane. kafadan her ay yakıt alırken 40-50 tl puan kazanıyorum, yılda muhakkak 1-2 uçak bileti alıyorum yurtiçi. hiçbir kartım için yıllık aidat ödemiyorum. Hülasa bana yıllık 400+ tl bir faydası oluyor.

Kredi kartım yok. Hiç olmadı. Alma taraftarı değilim.

Eğer düzgün kullanılır ise yararlı ve avantajlı bir şey. Fakat kredi kartı sahibi olmamak tuhaf bir şey değil.

Ben de kullanmıyorum. Çoğu insan taksit imkanı için kullanıyor aslında ama ben birkaç ay bekleyip peşin alma taraftarıyım, borçlu olmak istemiyorum.
Kullanmamak bu kadar abartılacak bir durum değil. Zaten banka kartıyla gönderiyorlar hep, kenarda dursun lazım olur diye açıyorlar insanlar:

Politik bir tavır takınmıyorsanız eğer bu tercihinizde biraz cağ dışı olmak bana göre.
Kredi kartı harcamalarını faizsiz 30 gün oteleyebildigin, dolayısıyla 30 gün çeşitli değerlendirmelerde bulunabileceğin bir zaman yaratıyor. Taksit imkanı da gayet iyi. Puan vs.
Titiz biri iseniz iyi bir kredi kartı kullanıcısı olursunuz.

Bankacılık sisteminin içinde olmanız, krediyle ev arsa vs alırken , ticarete atılırken lehinize olur.

Öncelikle: 'Bankacı'ların çoğu bankacı değil pazarlamacı. Gerçek bankacılar genel merkezlerde çalışıyorlar. İİBF mezunu mesleksiz kimselerse bir bankaya girip pazarlamacı oluyorlar. Bankacıyım diye gezdiklerine bakma, hizmet pazarlıyorlar.

Sonra herkesin kredi çekmesine lüzum da yok.

Hayatını kolaylaştırmıyorsa elbette kredi kartı kullanmak zorunda değilsin. Hesap kartınla alışveriş yapmaktan tek farkı, ödeyeceğine söz verdiğin bir parayı sana ödünç vermeleri. Zaten bankalar düzenli ödeyen müşteriyi de pek sevmezler. En sevdikleri müşteriler asgari tutarı yatıran, sürekli faiz ödemek zorunda kalan gözü aç müşterilerdir.

Hayatımda bir şey almak için hiç nakit kredi çekmedim, üstelik peşin alışveriş her zaman pazarlık şansı da verir. Param yoksa bekler, biriktirir peşin alırken pazarlık etmeye çalışırım. Örneğin hiç ev almadım, fakat 200 bin değerindeki bir eve 10 yılda 300 bin lira ödemek işime gelmiyor. Ev alacak olsam peşin alırdım.

'İhtiyaç kredisi' saçmalığına da hiç girmemek lazım. Bir şeyi peşin alamıyorsam ona ihtiyacım yoktur.

Bana göre kredi ihtiyaç değil, yatırım için kullanılırsa doğrudur. Yani aldığın krediyi ödediğin faizden daha çok çalıştırıp kâr elde edemiyorsan, hak etmediğin bir malı veya hizmeti tüketiyorsundur. Bedelini de fazlasıyla ödersin. Bu durum Türkiye'de çok yaygın. Herkes köle gibi bankalara çalışıyor : )

Bankalarda çalışan pazarlamacıların ekserisi kendi parasını yönetmekten, tasarruf yapmaktan acizdir. Bir yerde ücretli olarak çalışır emekli olurlar. Çalışmalarını hor görmüyorum, fakat neredeyse hiçbirinin ekonomi konularında görüşlerine de pek değer vermiyorum.

Bu söylediklerim hep deneyimlerimden geliyor. Geçenlerde(seçimlerden bir iki ay önce) bir bankacı 'bu ara sizce ev alınır mı?' diye bana sordu. İnşaat ekonomisi batmak üzere bunlar hâlâ ev alsam mı diye düşünüyor. Bu kadar da farkındalıkları düşük. İki basit hesap yapamıyorlar. Oysa eminim karşılarına her gün ne olaylar çıkıyordur.

Kendim uzun zamandır kredi kartı kullanıyorum, çünkü son ödeme tarihi geçmeden ödeyeceğime eminim. Öyle olmasa kullanmazdım.

Hayatımda sadece öğrenciyken kredi kartı kullandım. Onda da bin TL limit vardı. Bu limiti harcadıktan sonra bütün borçlarımı kapattım ve kartıda kapattım. Düzenli bir gelir olmayınca kredi kartı büyük bir sıkıntı çıkarır.

iyi tabii. 12 taksitle aynı paraya alabileceğin ürünü neden nakit ödüyorsun? faiz oranı %19, taksit taksit ödüyorsun hadi net etkisi %15 olsun. bunun cevabını verebiliyor musun?

puanların etkisi de yılda toplam harcamanın %2'si olabilir. Kartına göre değişir. Bunu neden almıyorsun?

kazancının fazlasını harcaman gerektiği durumlarda "bi daha mı gelicez dünyaya" denmesine yarayan bir araç bu. ihtiyacınız olmadıysa henüz ihtiyacınız olacak miktarda bir şey almamışsınız demektir. ben askerden sonra ilk işe girdiğimde banka vermişti almıştım. sonra kendime bilgisayar aldım. bilgisayarı alabilmem için neredeyse 2 ay çalışmam gerekecekti ve bu sürede başka hiçbir şeye para harcayamazdım. bu nedenle çok işe yaradı o zaman. bence kredi kartı gayet iyi bir şey.

online markette geçmiyor

iş yerleri boşuna komisyon vermesin, parası beklemesin diye nakit harcamaya çalışıyorum
ama zahmetli

Kredi kartı kullanmayan kişi bana bilgisayar kullanmak yerine daktilo kullanmakta ısrar eden kişi gibi geliyor. Benim algım tabii bu. İşe girdiğimden beri kredi kartım var. her ayın sonunda borcun tamamını öderim, çok nadir taksitli alışveriş yaparım. Biri iş yerinden olmak üzere 4 kk var. Biri kızlarımla ilgili bir alışveriş sırasında onların yanında olamazsam diye ablamda durur. Bir tanesi de yedek. Aslında çoğu harcamalarımı tek bir karttan yapıyorum. Ben kredi kartını nakit taşıma riskini azalttığı için kullanıyorum. Bir de son dönemde evden çalıştığım için alışverişlerimin neredeyse tamamı online.
Aslında siz de kk kullanıyorsunuz ama babanızın kartını kullanıyorsunuz. Arkadaşınız ve eşi size pazarlama yapıyor orası muhakkak ama bir kk edinin, babanızın kartını kullanmak nedir yahu...

Camdaki ray ban yazısında “ray ban p” yazıyorsa polarizedir yazmıyorsa değildir

www.youtube.com

En uygun kampanya bu şu anda.

-Ailenin yıldızını yan oda olarak veriyor haberin olsun. (Bir uydu alıcısı daha yani)
-Yan oda için olan üyelik için 20 tl aktivasyon ücreti alıyor
-Kesinlikle Eutelsat uydusunu seç sakın Turksat seçme çünkü Turksatta sadece BeinSport 1 kanalı HD diğerleri SD
-İç kurulum ücretsiz ama dış kurulum ücretli (Eutelsat a dönük çanağın yok ise mesela) Peşin 90 TL Taksitli 10TL*12ay
-İptaller sadece faks ile yapılıyor
-İptaller ayın 3 ünden 3 üne yapılır.

Güncellenmiş bir bilgi olabilir hatalı ilgi var ise kusura bakma

hocam eğer spor tutkunu değilsen çok saçma sporun yıldızı paketi senin için. içinde premier league, süper lig falan var sen sadece birkaç maç takip edecen onu da digiturkplay'de aylık 13 liraya halledersin, hatta bazı kartlara kampanyası var 6.5 tl'ye geliyor.

@infernalcadre ailenin yıldızını özellikle sordum yan odaya gerek yok dedi. Ama hd olayını bilmiyorum bakayım ona.
@giovanne aslında spor tutkunu sayılırım nöbetlerden evde olamıyordum şimdi epey azaldi denk getirirsem engelli maçlarını bile izliyorum.

o zaman hiç durma hocam. çünkü bu sene bein her şeyi aldı. şampiyonalar ligini bile aldığını söylüyorlar sen düşün.

Eutelsat 5 saniye geriden geliyor. Üst katta golü duyduktan sonra bekliyorsun acaba kim atacak diye.

daha önceden doğa sigortadan kaskom vardı , arabama arkadan çarptılar 25 gün boyunca ikame araç verdi, şimdiki sigortam ALLİANZ dan ramazan bayramı öncesi memlekete giderken gene arkadan çarptılar , araba 1.5 ay serviste kaldı ama ALLİANZ sadece 15 gün ikame araç verdi ve yıl içinde en fazla 15 gün müş.

Ben olsam axa ile devam ederdim. İkame araç olayı sözleşmede belirtilir yani kafasına göre kimse 25 gün ya da 10 gün vermez. Genelde de 15 gündür.

allianzdan uzak dur

ben olsam sompo'yu seçerim. gerek yok.

alianz en iyisidir daha sonra axa gelir. mayıs ayında aracım pert oldu ak sigorta 15günde dosyayı kapattı ve parayı ödedi.

ah lanet gelsin. bende de ütünün fişini çektim mi çekmedim mi obsesyonu var.

çözümü psikologluk bence

Kapıyı kilitle,eline kalemle çizik at. Öyle çık.

Kapıyı kilitle,eline kalemle çizik at. Öyle çık.

Katiliyorum. Ayni yontem ilac icerken de yarar

bu ikilimde kalsan da geri gitme. uzman doktor tavsiyesidir. sakın check etme geri gidip.

farkında olmadan bile kilitlersin kapıyı. böyle düşün.. bana çıktıktan sonra kapıyı kilitledin mi diye sor hatırlamam ama %100 kilitlemişimdir mesela. elini alıştır gerisini bboşver. motora bağla

Geri donup bakma +1

Bende her türünden vardı bunun. En sonunda "amaaan" formülü ile aştım.

yapıp yapmadığın konusunda ikilemde kalacağın mevzularda yapınca o şeyle ilgili absürd bir hayal canlandır kafanda. sonrasında acaba yapmış mıydım diyince o absürd hayal gözünün önüne geliyor ve haa yapmıştım diyorsun.

mesela ütünün fişini çekip çekmediğini sonrasında hatırlayamıyorsan fişi çektiğinde atıyorum fişi çekip yere torağa soktuğunu, o fişin ütünün tüm ısısını çekip toprağa verdiğini ve toprağın aşırı ısınıp çimenlerin sararıp kuruduğunu hayal et. ama bunları gözünde canlandır.

sonrasında ütünün fişini çekmiş miydim acaba diye düşündüğünde bu hayal gözünde canlanır. haa çekmiştim dersin

veya anahtarı bıraktığın yeri unutuyorsan sürekli bıraktığın yerle ilgili hayal kur, mesela anahtarı bıraktığın masada bir elma varsa, anahtarı o elmaya soktuğunu, o anda elmanın kilidinin açıldığını, içinde elma kurdunun çıkıp hayırdır hemşerim diye çemkirdiğini falan hayal et.

örnekler çoğaltılabilir. işe yarıyor.

tek zor yanı her seferinde yeni başka bir ilginç hayal kurmak zorunda olduğunuzdan hayal gücünüzü bir süre sonra zorlamanız gerekiyor

Kapıyı kilitlediğinde kilide anahtara kapıya bak ve "kapıyı kilitledim" de kendine.

"Lan kitledim mi acaba" diye düşününce aklına kilitlediğin ve bunu kendine söylediğin aklına gelir.

kilidin dilini iki/üç tur döndürdükten sonra (anahtar daha fazla dönemeyince) kapının tutamacını ileri geri itekleyip "kapalı" demek.

hocam ben fotoğraf çekiyorum. hatta burada önerilmişti. kilitlerken veya elde anahtar varken çekilebilir. diğer her önlemi de unutuyorum. benim derdim ocağı açık ve kettle'ı fişte açık şekilde bırakmaktı. evden çıkarken mutfakta o bölgenin bir fotoğrafını çekiyorum. İlginç nokta, fotoğraf çektiğim tek bir gün bile aklıma gelmedi acaba açık mı değil mi diye? bir gün çekmeyi unuttum, tam işe geldiğimde aklıma geldi, tekrar eve gitmek zorunda kaldım.

i.ebayimg.com

bu sekilde kutulara koyarlar ilaclari, ictim mi icmedim mi evhamindan kurtulmak icin. sen de dendigi gibi eline cizik atabilirsin. garanti yontem.

lise zamanında böyle böyle takıntım başlamıştı. herşeye takınır olmuştum. sonra bu durum evden taşınmamızla bitmişti. ne kadar da değişik aslında. ele çizik atmak çok mantıklıymış ama

sabah 2-3 kişiye sordum, telefona bakıyorlar, hayırdır dedim "dolara bakıyoruz abi" dediler. Hülasa, bizde de durum aynı.

İşi bıraktım doları takip ediyorum

Burada da durum aynı. Ayrıca siteler çökmeye ve açılmamaya başladı. tr.investing.com'a bir süre giremedim.

Bütün ofis dolar alalım diyor. Bir iniyor bir çıkıyor trajikomik bir yola doğru gidiyor. Elemanlardan biri arabamı satıp alsam mı ya dedi.

USD is the new Bitcoin gibi bir şey olacak. Bunu da eksik bıraksalardı şaşardım.

Test icin İstanbul'a geldik iki gündür işi gücü bıraktık dolar konuşuyoruz

bitcoin dalgasi gibi iteleyecekler dolarlari yine garibana :)

icinizde "ulan treni kaciriyorum, herkes zengin oluyor" hissi varsa o ise girmeyin.

sabah toplantısında tartışıldı her şeyden önce, gm muhteşem espri anlayışıyla "6 olmuş çıkarın dolarları birlikte satmaya gidelim kehkeh" diye hepimizi kırdı geçirdi. ben de dolarla maaş alsam ben de onun kadar mutlu olurum tabii, aşüfte.

ofiste de gündem dolar; müdür geçmiş kriz anılarından, devalüasyon döneminden falan bahsediyor, saat 2'yi bekliyoruz damat ferit ne diycek diye.

adım adım izliyoruz.

Hepimiz bi John Maynard Keynes, Adam Smith olduk bu vesileyle.

Patronumuz sattığımız ürünleri dolar üzerinden alıyor bu sebeple sabah öğle akşam mütemadiyen dolar konuşuyoruz. Hepimiz gerginiz. Küçülmeye gitmeyi düşündüğünü bildirdi son toplantıda. Vahim yani durumlar.

yok hiç, senin çevrendeki adamlar boş adam bence.

eğer milyon dolar bazında ise yavaştan çekebilirsin. 500 bin doların altı ise sıkıntı yok bence. devlet 500 bin dolara çöküp de ne yapacak?

şu donemde bankada herhangi bir doviz tutmak riskli olabilir. o yuzden mumkunse elinizin altinda tutmakta yarar var.

Cahili aydınlatın dövizi bankada tutmak neden risk

@isimmisimyok: düşük ihtimal ama sabit kur belirlenirse dövizi olanlar zarar eder başka türlü bir riski pek yok. banka batarsa 100.000 TL'ye kadar olan kısmı devlet garantisi altında bir de. bankanın batma ihtimali de düşük ihtimal ama belli de olmaz

eksisozluk.com

Ne derece doğru bilmiyorum.


.

Evet izlenebilir.

O kastettiği de bein sports kanalı. Diğer tüm kanalları izleyebilirsin

Raporun tamamlanması bir hafta on günü bulabilir, eksper bakıp onayladıktan ve fiyatta anlaştıktan sonra "tamam yapın" demiş mi servise?

hayır henüz araç tamir edilecek yada araç pert gibi bir dönüş yapılmadı.

aslında bu kadar sürmemesi gerek. eksper bakıp servisin öngördüğü onarımları onaylayacak hepsi bu. yani raporu sonra da verebilir dert değil hatta o sizlik de bir şey değil ama en azından servise "şunu şunu yap" demeli ki servis de işleme başlasın. garip bence, eksperi ara darlat biraz.

kardeş senin eksper yine hızlıymış, bize 5 gün sonra gelebildi. kaza raporu da 2 hafta sonra çıktı.

panik yapmana gerek yok, ''dosyanız oluşturuldu'' diye mesaj geliyor. bize bir hafta sonra da dosyanız sonuçlanmıştır diye ikinci mesaj geldi. sisteme girip baktım %100 suç karşı tarafa verilmişti konuştuğumuz gibi.

ayrıca kazaya karışan diğer araçlarında eksper bilgisi yüklenecek, sadece senin şirketle alakalı bir durum değil. eksperler raporda mutabık kaldığında haber verirler, az beklemen lazım.

3 gün tramer bekleniyo, sonra da parça tedarik ediliyo falan. 5 gün kısa bi süre.

sigorta ile görüştüm dosya gönderilmiş. araç pert ihalesine girecek dendi. bundan birşey anlamadım, benim aracı şuan satmaya mı çalışıyorlar yani?

Evet. Atıyorum aracın masrafı 20.000. Piyasası da 100.000

İhaleye çıkarıp örneğin 82.000’e alıcı buluyo. Üstüne 18.000 ekleyip sana 100.000 veriyo. 2.000 kar etmiş oluyo. Sen de kazalı araçla gezmemiş oluyosun. 82.000’e alan adam da 10.000’e ustasına yaptırıyo. 95.000’e daha uygun fiyatla satıyo. Herkes kazanıyo.

Tabii aracı toplayıp satan adam çakalsa o ayrı. Kazalı olduğunuzu söylemeden satarsa alan adam zararlı çıkıyo.

Rakamlar temsili. Ben de sigorta ekspertiz işindeyim ama oto dışı. Ofiste oto bölümü de var. Mühendislik sigortaları branşından biliyorum biraz farklı olsa da.

@Delay Fuze

çok teşekkür ederim.

Apple'ın Diagnostic diye bir olayı var. Bilgisayar ısınmadan ötürü kendini savunmaya almadıysa böyle bir kayıt oluşmamıştır. O yüzden garantilik bir durumu yok diyebilirler. Zaten macbook fazlaca ısınabilen bir bilgisayar. İşlemciyi zorlayan uygulamalarda 90 C'ye kadar çıktığı oluyor. Yine de telefonla arayıp danışmanda fayda var.

olsa bile yaptırmanı tavsiye etmem. problemsiz aletin içini açtırıp müdahale ettirmek ilerisi için gereksiz bir yatırımdan başka bir şey değil.

leon'u anlatmissin gibime geldi.

alfa romeo giulietta da onereyim firsattan istifade :D benimkisini simdi satsam 15-16bin daha fazlaya gidiyo. (keske dolar alsaydim demiyor degilim)

Adam sattığında zarar ettirmesin diyor. Alfa romeo diosun. Akıl fikir.

neden dizel diye de insan sormak istiyor.?
yılda 15.000 kn yaptığını mı düşünelim?

toyota corolla

@tostos yılda 10000 km'yi geçmez sanırım yaptığım yol.

eğer 10 bin'i geçmeyeceksen neden dizel istiyorsun ki? benzinli alabilirsin bu kafadan aynı arabanın bile bir model üstü, daha az km yapılmışı, daha yeni modeli demektir. ben şansımı astra'dan yana kullanırdım.

sadece alfa romeo guiletta artmadı ki tüm 2. eller arttı. temiz vw golf 1.4 tsi al 80bine zor ama bulunur.

parayı bir tık yükseltip yeni kasa mazda 3 alabilirsin.....
çocuklu aileysen sedan
çocuk yoksa hb düşünebilirsin.......
satana kadar kafan rahat binersin......

ben şimdiye kadar bunu kabul eden kargocu görmedim zaten. sen iyi yine defalarca görmüşsün. olur da bir problemle karşılaşırsan tutanak falan da tutmuyorlar kesinlikle.

Defalarca bunu kabul eden birini görmen mucize. Ben bir defa bile kabul edeni görmedim. Neyse ki başıma kötü bir şey gelmedi. Hoş tutanak olayı falan da hikaye, öyle bir belgeden haberleri bile yok. İnş iaden de bir sıkıntı çıkmaz.

Kendini garantiye almak istiyorsan adres olarak şube adresini ver ve şubeye teslim iste. Oradan gidip alırsın tutanak falan lazım olursa daha rahat olur.

Yok vazgeçtim, kargo görevlisi ikna etti beni almamam gerektiğine. Hadi bi oflarsın acelem var dersin ben o arada açar bakarım ama bu koşullu bir şekilde geldi. Mesai saatini de geçmişti 7ye geliyordu saat. Kutu da eğri büğrü olunca. Kendi taşıdığın şeye güvenmiyorsun, güven de vermiyorsun ayrıca. Bunda çekinecek ne var anlamadım, kaç kere okudum millete tamamen farklı şeyler gönderdikleri olmuş, bunda da olabilir, başıma gelmedi diye gelmeyecek değil. Telefonu görmek istedim yani alt tarafı, bu kadar şiddetle reddedilecek bir şey yoktu.

Kimse yazmamış ama hepsiburadadan iade almak istiyorsan önce ürünü teslim alman sonra siteden başvuru yapıp verilen kodla tekrar kargo şubesine gidip ürünü teslim etmen gerekiyor. Ürünü kapıda teslim almadığın için bu süreç nasıl işler bilmiyorum. Madem aklında şüphe var bence şubeye git orada paketi teslim al ve hiçbir şey yapmadan aynı şekilde aldığın iade koduyla geri gönder.

aynısı başıma geldi, hatta kargocuyla paketi çekiştirip durduk. Sanırım kargoda bir sorun olursa kendilerine patlar diye korkuyorlar. haklılar da.

hepsiexpress ile aldığım telefonu açıp incelemiştim eksik var mı, çizik var mı, açılıyor mu vs. diye. eleman sorun çıkarmamıştı.

@ redskull: bu bilgi doğru değil, kargodan teslim almayıp iade edince de paranı geri veriyor.

Normal bir insan gece kulübü güvenliği olur mu, normal olmadıkları için sıkıntı olmuyordur herhalde.

mafya bağlantıları yok. ama var diye bir şehir efsanesi olduğundan pek kimse bulaşmayı seçmiyor. birde malum izbandut gibi adamlar. normalde de bu herifleri dövmek biraz özen istiyor, dayak yeme ihtimalin yüksek olur. bu sebepten pek bulaşılmıyor işte. ama heriflerin de arkasına sığındıkları şey şehir efsanesi :)

@Tears of Devil , ya adam içerleyip gidip bi silah alıp bunların bacağına sıksa arabaya atlayıp kaçsa yakalayamazlar da nerede bulup dövecekler

bence arkasına sığındıkları kalıpları ve kulüplerin sahipleri. kulüp açan adamlar ise haliyle mafya bağlantılı tipler oluyor.

bu güvenliklerin ise kırk yılda bir silahlı olayı oluyordur. onun dışında sarhoş dövüp kendilerine diklenenlere iki yumruk sallıyorlar işte. delinin biri sinirlenip ayaklarına sıksa yapacak bir şey yok.o da artık işin racontası . :)

bu dediginiz Ankara'da bir barda olmustu. Yanlis hatirlamiyorsam genc bir universite ogrencisi orada calisan kapida, tam da dediginiz gibi olduruldu.

Zaten oluyor. Kavga çıkıyor sonra araba ile gelip tarayıp gidiyorlar. Her sene 2-3 böyle haber çıkar zaten.

Rusya'da bir kere boks şampiyonuna bilmeden artislik yaptılar herif birine koydu yumruğu 30-40 gün komada kaldı bodyguard sonra kurtarılamadı öldü.

daha geçen bu bodyguardalar iki kişiye ayarlanıp itip kaktılar. meğerse bu itip kalktıkları adamlar da polismiş, hem de yunus ekiplerinden. bu güvenlikleri temiz bir haşlayıp rezil ettiler.

bir güvence falan yok aslında. tabii ki de ölmeyi göze alıyorlar adamların bir işi gücü yok zaten ne bekliyorsun.

Vuruyorlar zaten. Bir keresinde gece 2-3 gibi sırf geyiğine arkadaşla Taksim'de leş bir mekana girmiştik. Ortam leş gibiydi sahiden, hadi çıkak lan gülmek için bile leş dedikten 10 dakika sonra falan 2-3 el silah sesi geldi. Sonra biz çaktırmadan sırıta sırıta merdivenlere doğru çıkarken kapıdaki güvenliklerden birini insanlar kucağına almış tuvalete götürdüler. Ayağından vurulmuştu. Oluyor yani, vururlar. Genelde itici adamlar oluyor, sanki dünyayı sırtlarında taşıyorlar ve o ağırlık yapıyor.

@pinkman1 oluyor zati. @a man alone'un da dediği gibi mekan sahipleri genelde sıkıntılı tipler. çalışanların da %99'u sıkıntılı tipler aşçısından çöpçüsüne kadar ziyanlık adamlar hepsi. bu sebepten kendi kendilerine bir mafyaymış havaları oluyor. ama arkası yok işte o kadar hepsi :))) sonra dayağı ve/veya kurşunu yeyip oturuyorlar. çıkınca aynı işe kaldığı yerden devam. ne kaybedecek bir şeyleri oluyor ne kazanacakları bir başka meslek. aslında durum biraz dram içeriyor :)

çok sevdiğim bir abim bu işi yapıyor/yapıyordu. kapıda dururken içeri girmeye korkarsınız, dışarıda dünya tatlısı insandır. ki bir çoğu öyle (nezih yerlerde).
olay olmadı mı? oluyor. bir kaç arkadaşı öldürüldü/yaralandı böyle.
kendilerinin bir mafya olayı var mı? yok. çoğu senin benim gibi insanlar aslında. mafya olayı mekan sahibi oluyor genelde.
yalnız sağlam insan sarrafıdırlar. en azından taksici gibi, kim orospu, kim pezevenk, kim hapçı anlarlar. kim içeride olay çıkarır kim iyi aile çocuğu çakarlar.

1 ay gece kulübü bodyguardlığı yapmış birisi olarak cevap vereyim,

-mafyayla bağlantım yok.
-mekan sahibi mafya. Mekan sahibinin arkadaşı benim arkadaşım. Paraya ihtiyacım olan bir dönemdi. Teklif de gelince kabul ettim.

-öğrenci partilerinde sıkıntı çıkmıyordu ama diğer parti günleri hep bi kavga dövüş olurdu. Millet içip içip sapıtıyor. Böyle tipleri şamarlayıp dışarı atıyorduk. Kimse intikam için gelmedi.

-bir gün tuvalette büyük bi kavga yaşandı. Biz dış kapıda beklerken içerdeki görevlilerden biri koştu geldi olayı bize ihbar etti. Bıçaklı kavga dikkat edin dedi. Ben hiç bulaşmadım. Kapıda bekledim. Diğer 2’si girdi kavgayı ayırmaya. Sonra sepetledik.

-1 ayın sonunda maaşımı aldım çıktım. Ben çıktıktan 2 hafta sonra silahlı kavga oldu. Birlikte çalıştığım bodyguardlardan biri bacağına kurşun yedi.

-bu olaydan birkaç hafta sonra club sahibi kendi mekanını kundakladı. Sigortadan para almak için. Ama ta ebesinin nikahındaki bir güvenlik kamerası bunları görüntülediği için babayı aldılar. Hapiste şimdi.

her radyoaktif madde ciddi değildir, düşük radyoaktif malzemeler de var, bunları uygun kaplarda elinde bile taşırsın ama her halükarda, küçük de olsa risk olduğu için o işareti koymuşlardır.

Icki satilan ve gonderen bir cok site var, ama bildigim kadariyla siparis veremiyorsun ya da kargo asamasinda bir uyari cikiyor. temel olarak turkiye'de internet uzerinden icki ve tutun urunleri satisi ve gonderimi yasak.

ama eger calisiyorsa amazon'dan alabilirsin, yurtdisinda cok ise yariyor

önce türkiye'ye gönderen bir site bul, ondan sonra sınırını, gümrük olaylarını araştırırsın. verdiğin site yurtdışına gönderim yapmıyormuş mesela.

alamazsın. geçtim yurtdışını, yurtiçinde dahi internetten alkol satışı yasak. mümkün değil yani.

Ben 3-4 kere alışveriş yaptım sıkıntı yaşamadım

Hayır

Yeni konu acmadan ayni soruyu ben de Trendyol icin sorayim?

Morhipoda olmasi cok zor olsa olsa bir hata sonucu falan olur istisnai bir durum olarak ama trendyolda sahteden gecilmiyor

Bunu sorma nedenim 500 liralık calvin klein gözlüğü 250 liraya satmaları, boynerin kendi sitesinde dahi bu kadar ucuza gözlük olmuyor

Armani saat aldim sahte çıktı.
İade ettim parami geri aldim...

Nasıl anladınız acaba? Ben de bvlgari parfüm aldım yarı fiyatına

@kmesne
Saati magaza teslim aldim. Kordon ve govde rengi uyumsuz geldi, resmi sitede boyle gorunmuyordu. Saat ve saat’in magazasina girdim, orjinalini de gosterdiler. Garanti belgesi de alakasiz bir şeymiş onun da orjinalini gosterdiler. Emin olmak icin baska bir saatciye daha girdim, ayni seyi soylediler. İade ettim, kimse de bu bizim saatimiz degil demedi nitekim...

valla sonuna kadar doğru söylüyorsun ve mantıklısın da bunu askerliğini şu an yapan ya da yapmış birisine söyle sana güler. askerlik mantıktan çok çok çok uzak bir olay. ne kadar mantıklı yaklaşırsan da o kadar komik duruma düşersin.

değişik olaylar. askerlğini yapmış olanların çoğu bana hak verecektir.

Idare göz yummasa devreciligin d si kalmaz. Kaldirmiyorlar çünkü insanları kontrol etmeyi kolaylaştırıyor. Komutan kendisi saglayamacagi disiplini üst devrelere bırakıyor. Alt devreler de bu sisteme pek ses çıkarmaz çünkü aynı şeyleri kendi alt devresine yapacağı günlerin hayalini kuruyordur o sirada. Bunların hepsini gördüm.
Bu arada yerine göre degisiyordur ama kısa dönemleri bu sistemin dışında tutuyorlar genelde.

Evvela onun adı mobbing değil. Askeriyenin kendi kültürü ve kuralları vardır. Devrecilik de eziyet etmek demek değildir.

Sen çaylak asker olarak tecrübeli askerin yapmayacağı angaryaları yaparsın, daha fazla nöbet tutarsın, içtimaya çıkarsın vs. Bunun bir adabı vardır zaten dozunu kaçırırsa üst devre bölük astsubayından başlar bunun denetimi. Alt devre üst devrenin botunu temizler boyar diye bir olay yok. Yapmaya kalkan varsa da bölük astsubayı verir ayarını onun.

İnsanlar askeriye kültürünü günlük hayatla bir tutuyor. Şöyle açıklayayım; terör bölgesinde tecrübeli asker ile çaylak asker arasında eşitlik olamaz. Emir komuta zincirinde tecrübeli personelin dediğini yapmazsan, burnunun doğrusuna gidersen mayına da basarsın, nöbette pusuya da düşersin, başına her şey gelebilir. Söz dinleyeceksin. Yat denince yatacak, kalk denince kalkacaksın. Askeriyede herkesin beyni olamaz, bir tane vücut gibi hareket edersin. Tecrüben arttıkça da ayak olmak yerine kafa olmaya başlarsın.

Çoluğun çocuğun emanet ediliyor evet. Askeriyede çocuğuna tecavüz edilemez, çocuğuna işkence edilemez, dayak yiyemez. Ama buna karşılık artık o bir asker bu da TSK'nın bir neferi demek.

Emir demiri keser. Kesmek zorunda yoksa bu ülke var olamaz. Bunun da temeli askeriyenin katı disiplininde yatıyor. Geceleri ağlayacaksın eğer zayıfsan. Demir gibi olacaksın. Yorulmayı, uyumayı falan hayatından çıkartacaksın. Acı duyan uzuvların körelecek. Askerlik böyle olmak zorunda. Bedelli de olsan o üniforma üstündeyken sivil değilsin. Askeriyenin malısın. Deal with it.

hocam Erzurum'da bir kışlada yıllardır yerinden kımıldamayan bir tank var. bildiğin paletli tank. tank bir gösteri sırasında arıza yapmış, tanka ceza vermişler. tank kışlanın girişinde duruyor. her yıl temizliği, bakımı yapılıyor ama asla yerinden kımıldatmıyorlar.

yani askeriye böyle bir yer, mantık vs. aramamalısın. neyse o, ayak uydurmak lazım.

Askerliğimi henüz yapmadım ama bunların hepsi eziklikten kaynaklanıyor aslında. Birincisi, askerde uzun dönemle kısa dönem karşı karşıya geliyor. Bir grup 20 yaşında, genellikle okumamış bir kesim. Diğer grup iyi kötü bir üniversite bitirmiş ve yaşça büyük bir kesim. Bu iki kesimi halı saha maçında karşı karşıya getirsen yine olay çıkar. Okumamışlar okuyanlara "okudunuz da nooldu, bak ot yoluyorsunuz" diye baskı yapar, dalga geçer. Okuyan da okumayana "okumadın, o zaman sürün" diye baskı yapar. Bu da sorun çıkarır.

Meslek olarak da sorun çıkıyor. Adam 10 yıllık uzman çavuş diyelim. Bir tane üniversite mezunu adam yedek subay olunca neredeyse çeyrek yıllık tecrübeyle ona yakın bir konuma geliyor. Bunu gören adam da deliriyor tabii ki. Adamına göre bu işler biraz da. Hakimsin diyelim. Adamlar dışarıda işe yarar diye seni savunabilir. Öğretmen isen dışarıda özel ders vermeni isteyebilirler. Bu yüzden sana daha az iş verirler. Bunu gören diğer askerler seni sevmez torpilli olduğun için. Zaten bu kadar erkeğin olduğu bir ortamda kontrolün bir şekilde sağlanabilmesi de garip bir olay.

@bos gezenin bunda sorun yok. tabii ki bir emir komuta zinciri olacak ama kasıtlı bir durum varsa bu eziyettir. geçen bir video vardı bedellilere şöyle böyle yapacaz diye. ne kadar mümkün bilmiyorum ama mümkünse bu vatan hainliğidir. gerekli durumda tabii bir emir komuta zinciri olur. yeni gelen angarya işleri de yapabilir. üst devre ne diyorsa yaparsın bunda sıkıntı yok. ama bir er başka bir erin ayakkabısını bağlıyorsa ya da başka kişisel bir iş yaptırılıyorsa bu emanete hıyanettir. askeri bir durumda emir verilebilir ama keyfi bir durum varsa bunda sıkıntı büyük.

Rahatsız ederlerse sıralı amirine gider komutanım bana mobbing yapıyorlar ivedi aksiyon almanızı arz ederim dersin sorun çözülür.

Askerliğin nasıl olmasına gerektiğine dair görüşler için Mustafa Kemal'in "Zabit ve Kumandan ile Hasbihal" isimli kitabını okuyun. Çok kısa ve internette pdf olarak var. Askerlik mesleği, subaylık, komutanlık esas olarak kıt'a'da başlar. Kıt'a, eğitim, kışla tecrübesi olmayan subay ve komutanlar her daim eksik kalırlar. Bu gözler "20 yaşına gelmiş adam, ailesi terbiye edememiş ben mi uğraşacağım amk, zorunlu askerlik en çok bize zarar veriyor" diye çemkiren askeri ataşe üst subaylar gördü.

Kışlaya gelen erlere nasıl muamele edilmesi gerektiği de çok güzel anlatılmıştır bu kitapta. Maalesef günümüzde özellikle subaylar kıt'a ve eğitim görevlerini ciddiye almıyor, angarya olarak görüyor, kendilerinin yapması gereken denetim gibi asli görevleri sürekli bir delegate etme çabası var. Devrecilik, sıracılık, mobbing vs.de hep bu ilgisizlik ve sorumlu kişilerin işini ciddiye almamasından kaynaklanıyor.

Devrecilik. Sıracılık. Ben diyarbakırda sur yanarken yaptım. İnan bu ikisi daha zorladı.

Redskull durumu daha bir şekilde ortaya koymuş.

Dünyanın hangi gelişmiş ordusunda bizdeki gibi kurumsallaşmış, içselleştirilmiş ve legalize edilmiş bir devrecilik/sıracılık sistemi var? Yukarıda çemkiren arkadaş bir zahmet kaynak göstersin.

@boz gezenin askere gitmedim duyduklarıma göre konuşuyorum. devrecilik eğer daha önce gelenin rütbeli olmasıyla, diğerlerini yönetmesiyse bunda sıkıntı yok. ama bahsedilen şeyler oluyorsa bu vatana ihanettir. bu adamlar mı vatan sever? merak etme askerlik koymaz bana. askerde karşılaşacağımdan daha zor bir hayatım oldu. 2 tane ot yoldum, izmarit topladım diye yorulmam. ama sırf kural diye de kimsenin köleliğini yapmam. eğer komutanlar da yeni askerin ezilmesine, kullanılmasına ses çıkarmıyorsa, kasıtlı olarak işi zorlaştırılıyorsa bu hainliktir.

Bizzat görmüş biri olarak tekrar söyleyeyim, devreciligin alt üst ile alakası yok. Devrecilik ile yaptırılan işler vatan hizmeti olan işler değil. Üst devre gotunu devirip yatıyor, alt devre onu işini yapiyor. Rütbeliler de alt devreyi idare etmek zorunda kalmadığı için rahat ediyor. Olay bundan ibaret. Resmi olarak da yasaktır ayrıca. Guzellemeler yapmadan önce biraz düşünelim.

@black mamba aynı rütbe dahilinde erler arasında daha önce gelenin daha sonra geleni "yönetmesi" diye bir uygulama da yok. Böyle bir kıdem sistemi yok resmiyette. Böyle bir uygulamanın kesinlikle olmaması gerekir. Bunların hiçbiri mevzuatta yok. Yüzbinlerce subay, astsubay, uzman erbaş zaten bu görevler için istihdam ediliyor.

Link hatalı çıkmış düzeltelim goo.gl

@bos gezenin bos ustasi

Mevzuatta yeri olmayan keyfi uygulamaları "kulağından testesteron fışkıran bebeleri" kontrol altına almak gibi gerekçelerle meşrulaştırmak doğru değil. Bu arada askerliğimi yaptım 5.5 ay. Bazı yabancı ordulara ilişkin göndermiş olduğun bilginin protokol ve öndegelim bağlamında seremoniyal bir karşılığı olabilir, ancak bizdeki kurumsallaşmış devrecilik ve sıracılık sistemi ve kavramıyla bir benzerlik arzettiğini düşünmüyorum. Bahsetmiş olduğun kaynaklarda da bu yönde bir bilgiye rastlayamadım.

Hala kurumsallaşma diyor ya. Abicim sen KD olarak zaten o hiyerarşinin dışındasın. Bir er bir başka ere emir veremez yetki devri haricinde. Yetki devri; emir komuta en üst devrede diyip gidince komutan o kişi senin komutanındır idari amirindir. Bak devlette de böyle bu iş.

Şimdi bunun haricinde konuşuyorum; askeriyede her şeyi kağıt üstündeki gibi uygulayamazsın. Evvela bu en alt kademedeki askerin aleyhine bir durum. Askeriyede bir günlük takvim vardır. Kalk saati 5'tir, yat saati 10'dur mesela. Ama bölük 7'de kalkıyordur. Buna müteakip komutan der ki benim çocuğa özel ders ver. Yok deme hakkın var mı? Var. Dersen ne olur? Kalk saati 5 olur. Her hafta gece tatbikat olur 8 tane g3 dolu şarjörü ile çift plaka yelekle dikenli tepelere tırmanırken bulursun kendini.

Alakasız bir yerde askerlik yapıyorsundur. Komutanın yazılı olmayan kurallarına riayet edersen bölük olarak 12 kule değil 6 kulede nöbet tutulur diğerlerine korkukuk koyulur. Rahat edersin. Yoksa hepsine 24 saat nöbetçi diker, dinleneceğin zamanlarda da götürür çukur kazdırırlar, talim poligonunun otlarını yoldururlar, ağlarsın.

Devrecilik de bunun bir parçasıdır. Sadece askeriyede yok. Çevik kuvvet'te, jöh'te, pöh'te, özel kuvvetlerde, amfibi komando birliklerinde, yunuslarda her üniformalı ve ciddi iş yapılan goygoy olmayan yerde vardır devrecilik. Olmazsa o işler yürümez. Anladın mı? Şirket değil orası. Maaşlı çalışan bile olsan karşındaki astın sana maaşımı sen mi veriyorsun da seni dinleyeyim ayağı çeker, devrecilik bunun önüne geçer. Yoksa kimseye hiçbir iş yaptıramazsın.

askerlik maalesef böyle. vahşi yaşam, orman kuralları var. ama yine de askerlerimiz birbirine destek oluyo. birlik iyiyse. komutanlar kendi derdine düşmüş. askerlerine ilgisizler.

edit: ek olarak acemi ve boş gezenin boş ustasına katılıyorum.

@bos gezenin kısa dönemin hiyerarşinin dışında olması bir şeyi değiştirmez. uzun dönem için de eziyetse yanlış.

eğer bir komutan bu ülkenin askerini rahat ettirebilecekken sırf kendi kişisel işlerini yapmadı diye ona zorluk çıkarıyorsa vatan hainidir. elimde yetki olsa meslekten atar, en ağır şekilde yargılardım. çocuğuna ders anlatması karşılığında askerin zaten yapması gereken bir işi yapmamasını sağlıyorsa yine vatan hainidir. askeri kişisel hizmeti için kullanıyordur. oraya korkuluk koyulması bu ülke askerini daha rahat ettirecekse koyulmalı. bu insanlar yeri gelecek saatlerce çatışmaya girecek. bu askerlerin yaşam şartları komutanın keyfine göre belirlenemez.

aynı şekilde yapılması gereken bir şey varsa yapılır. daha önce gelen tecrübelidir, amirdir bunda sıkıntı yok. bu devrecilik böyle bir şeyse eyvallah. ama askere eziyetse, durduk yere ot yoldurmaksa orada yanlış var. insanlar bu ülkeye hizmet için askere gidiyor kalkıp oradaki erin, komutanın köleliğini yapmaya değil.

Merak etmeyin beyefendi.amirler mehmetciği mehmetçiğe ezdirmezler. Böyle birşey yok. Turk askerinin guzel vasiflari kazandirilmaya calisilir. Mesela Birlik beraberliği öğrenirler. Silah arkadaşlığını öğrenirler. En önemlisi sabri ve mücadeleyi öğrenirler.

Benim koğuş herhalde başka bir ulkedeydi

Şu vatan hainliği lafını her cümlede kullanıp da anlamının içini boşaltmayın. Doğrusuyla yanlışıyla askeriyedeki düzen budur. Bunu ne sen ne ben ne de bir başkası değiştiremez. Bu milletin evladıysan %99 o sistemin bir parçası bir günlük de olsa olacaksın vakti gelince. O nedenle tadını çıkart derim.

@boz gezenin eğer biri kim olursa olsun ülkenin kaynaklarını kendi çıkarları için kullanıyorsa vatan hainidir. bu kaynak insan kaynağı da olabilir. kimse oraya komutana, üst devreye hizmet etmek için gitmiyor. varsa vatana hizmet edilecek bir iş seve seve yaparız. ama onun dışında başkası için çöp taşımam. bir komutan çocuğuna ders anlatmadı diye askerin işini zorlaştırıyorsa burada sıkıntı vardır. yoksa belli bir emir komuta zinciri olur. o yanlışıyla olan şeyler büyük sıkıntı işte. eğer analar babalar evlatlarını emanet ediyorsa kollamak zorunda.

eğer böyle bir durum yoksa sıkıntı yok. ben duyduklarımı merak ediyorum sadece.

Askerliğin temel kuralı tuvalet kapılarında yazılıdır genelde: torun torun, ötmesin borun. Öterse borun,

:)

dediklerin ayrı ayrı şeyleri içeriyor, ama sen hepsini tek bir potada eritip vatan ihanet sonucu çıkarmışsın.

o video bir disiplin sorunu ve büyük bir güvenlik zaafiyeti. inşallah gereği yapılmıştır. ben yedek subay olarak yaptım askerliği, rdm subayıydım, rdm subaylarının disiplin koyucu bir konumu yoktur ama ceza/yaptırım neyse göze alıp o videoyu çekenlerin anasından emdiği sütü burnundan getirirdim. çünkü yaptıklarının nelere yol açabileceğini bilmiyorlar. yasak malzeme (telefon) kullanıyor olmalarının dışında suç isnat edilebilecek bir sürü şeyi içeriyor davranışları. iç hizmet yönetmeliği anlatmaya üşendiğim için yazmıyorum tek tek. şu an senin bu konu üzerinde düşünüyor olmanın sebebi de onlar. neyse, söylediklerin ayrı ayrı şeyler derken kastettiğim ilk şey buydu. bunu ayır.

1- tahminim hiçbir yerde uzun süre çalışmadın.

şöyle:
işyerinde ast-üst ilişkisine bile gerek yok, aynı pozisyonda çalıştığın biri; sabah ya da bir önceki akşamdan aradı/mesaj attı. bir kargo paketi var ve bir sebeple (çocuğu okula bırakacak, bir hastalık durumu var, kargo yanlış şubeye gitmiş vb.) alamıyor, sana da diyor ki "kardeşim durum böyle şöyle, senin de yol üstü bildiğim kadarıyla, alır mısın?" birkaç defa hayır deyip, bahaneli ya da bahanesiz, sonra o adama işyeri içinde işin düştüğünde kolaylıkla yapılabilecek bir şeyi kuralına milimetrik bir şekilde uygun haliyle ister de işini zorlaştırırsa mesela; buna mobbing diyemezsin. üstün, patronun olsa da aynı şekilde.

2- kendi özel işi için kullanmak muğlak bir itham.

alay komutanı odasında, çalışıyor, ya da sigara içiyor vb. bitti sigarası, ya da adamın canı dondurma çekti. şimdi "bu benim özel işim" deyip kantine habercisini göndermez de kendi giderse birliğin düzeni bozulur. çünkü onun geçtiği her yerde herkes hukuken esas duruşa geçmek zorunda, bütün işler duracak. asıl kalkıp kendi giderse büyük bir usulsüzlüğe yol açmış olacak, çünkü sürekli ortalarda dolaşan bir alay komutanı kısa vadede birliğin stres düzeyini artırır, uzun vadede kendi otoritesini zayıflatır.

ama bu kışla şartlarında böyle.

operasyondalarsa hem yakın bağ kurup hem emir-komuta zincirini de sarsmamak durumunda. onun işi daha zor.
vb.

3- "askerlik yapmayacağım zaten..." ifadeni sonradan gördüm, daha yazacaktım da boşa gidecek. özetle @boş gezenin boş ustası doğru söylüyor.

1- ikisi sence aynı durum mu? bir iş arkadaşım benden bir şey isterse bunu seve seve yaparım. yarın bir gün işimin düşmesi de gerekmez. yine aynı şekilde bir insan çocuğuna ders anlatmamı isterse seve seve anlatabilirim. komşu çocuklarına anlatmıştır herkes sanırım. komutan da isterse böyle bir şeyi yapabilirim. ancak burada emrivaki bir şey varsa o bulunduğu konumu kullanmak olur. tabii kişisel olarak kendisine yardım etmeyen bir askere o da kolaylık sağlamaz. bunda yanlış bir şey yok. ancak bilerek angarya iş çıkartıyorsa bu makamını kullanıp çıkar sağlamaya çalışmaktır. yanlış olan bu.

2- şu entry'i oku istersen. bu askerin yaptığı vatana hizmet midir? askeri böyle kişisel keyfi için kullanmak doğru mudur? rüşvet almaktan, yolsuzluk yapmaktan, devletin kasasını boşaltmaktan ne farkı var? o kadar büyük bir şey değil ama az da olsa aynı durum. zaten komutanların yazıcıları var sanırım. bu tarz ufak tefek şeyler belki olabilir ki o da yanlış. koskoca komutan dondurma yemese ölmez. kalksın kendi alsın o zaman. yazlıkta asker karısının ev işlerine yardım etmek ufak tefek işler midir?

eksisozluk.com

3- eskiden bedelli çıksa da askere gidicem diyordum. bir kere bu ülke insanını tanımak istiyordum. askerde farklı kesimlerden birçok insanla bir araya gelecektim. hayatım zorluklarla geçti. geriye baktığımda hepsi bana çok şey katmış bunu görüyorum. askeriyedeki zorluk da koymaz bana. güzel bir tecrübe olurdu. ancak komutanın karısının ev işlerine yardım etmek vatana hizmet değildir. askere gitmemi küçümseyen bir tavrını sezdim anlatsam da boşa gidecek diyerek. komutan karısının ev işlerine yardım etmek mi vatana hizmet? komutan yazlıkta yan gelip yatsın diye 8 saat ağacın altında nöbet tutmak mı vatana hizmet? bunu yapan komutanın gözümde yolsuzluk yapan insandan farkı yoktur. ülke kaynağını kişisel keyfi için harcıyordur. çok meraklıysa özel koruma tutsun.

geçen aynı tereddütü yaşarken akşamına fiyatı arttı biletin. Baram 9 gün olduğu için sanırım firmalar taviz vermiyor, ben olsam dakika kaybetmezdim.

bayram haftası her dakika daha artar fiyat. seyahat kesinse beklemeye gerek yok.

bazı uçaklarda yer bile kalmadı. fiyatın düşeceğini sanıp bekliyosan çok büyük yanılgı içindesin :)

şundan var bende: www.hepsiburada.com yeterince sağlam. rutin sürüşteki sarsıntılardan etkilenmiyo ama kaza falan yapsan fırlar gider muhtemelen (telefon iphone 8 plus). şu şekilde 4 tane magnet çıktı içinden: www.google.com.tr arkalarında bant var istersen telefona yapıştırıyorsun (www.google.com.tr ) istersen de yapıştırmadan kılıfa koyarak (www.google.com.tr ) kullanıyorsun.

iPhone 7plus ı tutmadı bizde.

aldigin urunun kalitesine gore degisir. kaliteli miknatisi olandan alirsan tutar. dandiginden alirsan tutmaz. ipad bile tasiyanlari var yani sen dusun

Spingen inkini kullanıyorum, çok rahat taşır. Kendime + 3 kişiye daha almıştım, herkes çok memnun

Spingen kuel h12 benim kullandığım

benim telefonun pili sabit, telefon tarafındaki mıknatısı sabitlemeden şeffaf kılıf içine koydum. gayet sağlam.

araca takılan kısmı havalandırma ızgarasına sıkıştırılanlardan rahatlıkla alabilirsin. vantuzlu yapıştırıcılılar bir süre sonra çöp olur.

6-7 yıldır yılda bir kere bunlardan alırdım, mıknatılslı olanlar 2,5 yıl oldu hiçbir sorun yok. markalı birşey falan da değil aldığım.

Yassak.

bazı firmalarda maaş bilgisi paylaşmak yasak bazı insanlar da özel gördüğü için paylaşmıyor.

yasak olduğunu sanmıyorum, bunları yapanların hepsi aynı firmada çalışmıyor. ayrıca bizim sektör ufak zaten, herkes birbirinin ne kadar maaş aldığını biliyor ya da az çok tahmin ediyor. tabi öğrenciyken biz bilemiyorduk. mezun olduktan sonra yavaş yavaş öğrendik

Bazi firmalarda yasak olmasinin otesinde, benim part time calistigim firmada patron tutturabildigi ve pazarlik sonucu elde edilen maasi verdigi icin birbirleriyle konusmaktan cekiniyordu "Seninki az, benimki cok" kavgasi olmasin diye. Hatta, en cok calisan ve "Sirketin dinamosu" olarak adlandirilan kisi digerlerine gore az maas aliyormus aslinda. Baska birine sormustum, "Simdi soylemeyeyim, ben ondan cok aliyorsam ona ayip olur" demisti. Kurumsal firmalarda da herkes ayni maasi almayabiliyor. Millet birbirini kotu hissetmesin, kimin az kimin cok aldigi ortaya cikmasin diye konusulmuyor boyle seyler.

Su an yasadigim ulkede ve calistigim yerde de isler ayni sekilde, hangi fiyata anlasirsan o maasa calisiyorsun. Ayni statunun veya isin esit bir maasi yok. Otesinde "Maasin ne kadar" kulturel olarak da kimsenin kimseye sormayacagi, soranin kinanacagi bir soru. Kurum ici yasak olmasi disinda, kurum disinda arkadasina da soramayacagin sorulardan biri. Ayni sekilde "Bekar misin, evli misin", "Yasin kac", "Evini kaca aldin" sorulari da sorulamiyor mesela. Sorsam Insan Kaynaklari'na sikayet ederler. 5-6 sene once fenc sayilacak bir hoca olmus, “Cok genc oldu” diyorlar ama yasini bilen yok hic.

Kim olursa olsun maaş sormak hoş bir şey değil. Cevabını da vermek istememeleri doğal.Çok yakın arkadaşın ya da çekirdek ailenden biri olursa o başka tabi. Bir tek ablama ''maaşın ne kadar oldu'' diye sorarım,bir de anneme(emekli).

baska bir ulkede falan buyumus olabilir misin?

Turkiye'de maas sormak / ogrenmek vs. tabu meseleler arasina girer. Cok cok yakin olmadigin kisilere (arkadasin / ailen olmayan kisilere ki ailede bile belli bir yakinlik gerekir) "ne kadar maas aliyorsun?" diye soramazsin, cok kaba bir davranis olarak gorulur. Hatta eleman aksam yemekte anlatacak kadar afallayabilir "eleman geldi bana maasimi soruyo dusunebiliyo musun?" diye. "esinin memeleri ciplakken nasil gozukuyo" diye sor ayni hesap yani, olmaz, turkiye'de boyle. her ulkede boyle degil ama burada boyle. oyle rastgele millete kac para aliyosun diye soramazsin.

Maaşı söylemek tazminatsız kovulma nedeni. Herkes bilse değil gözüyle görse bile söylemek yasak

Yasak olmasa bile maaş sormak ayıp karşılanıyor. Ben karşıyım buna ama gelenekçi bir toplumuz ne yapalım

yasak hocam. muhtemelen daha önce bu maaş mevzusu yüzünden de ağızları yanmıştır o yüzden paylaşmıyorlardır.

Bence bu Türk özel sektöründeki ziyadesiyle ahlaksız ve etik dışı zihniyetle alakalı. Gelişmiş ülkelerde hemen hemen bütün kurumsal şirketler kamuya açık verdikleri iş ilanlarında gross salary miktarını en azından aralık olarak yazarlar. Bizde %90'ı asgari ücret veya bunun nispeten biraz üzerinde maaş aldığı aşikar özel sektör emekçileri maaş miktarlarını söylemeyip kendilerince şark kurnazlığı yaptıklarını sanıyorlar. Neymiş tabuymuş, yasakmış falan. Bir tarafımla gülüyorum.

maaşımı şirketin ik sı ve yöneticim dışında kimse bilemez. soranı da terslerim genelde

bu başlığın yarısı kafayı yemiş. milletin maaşını bilmeden pazarlığı neye göre yapacaksınız? yasak diye bir şey yok. herkese sorulabilir, rahatsız olan söylemez. böyle bir sebeple de kimse kimseyi işten atamaz. ancak ticari sırların görüşülmesi sebebiyle çalışan işten atılabilir böyle bir konuda. beyaz yaka sendromu baş göstermiş başlıkta. tabu dediler ya.

Beyaz yakalıların profesyonellik gördüğü ancak sadece patrona yarayan saçma bir tabudur bu.

Beyaz yakalıların patron sevgisi malum. Şirketin x birimi yöneticisinden aferim aldığında kutlamaya gideni, patronunu ciddi ciddi amerikan masallarında olduğu gibi lider olarak göreni var.

Bu maaş söyleme tabusu da patrona sürekli bir pazarlık gücü kazandıran bir unsur. Yanındakinin ne kadar çalıştığını biliyorsun ama ne aldığını bilmiyorsun. Pazarlığa nereden başlarsın? Ortalama ücreti bilmediğin için patron dese ki o kadar parayı kimse almıyor, gerçeği bilmediğin için istediğin miktardan indirime gidersin.

O yüzden patronunu canından çok seven kişiler için bu saçmalık profesyonelliktir. Bazı şirketler de bu amaçla iş kanuna aykırı olmasına rağmen bunu atılma sebebi sayar. Atamaz ama beyaz yaka su içen bir ceylandır çıt sesi gelse aslan sanıp koşar.

kendi pozisyonumda birisi sorunca söylüyorum. ama geçen gün bir stajyer sordu ben de söylemedim. samimi bulmamıştır seni.

bizim için sözleşmeyle yasak mesela. ama bence herkes paylaşmalıydı. paylaşmamak patronların işine geliyor biz de üstte denildiği gibi aman biri bize gıcık kapmasın diye söylemiyoruz. herkes bilmeliydi ve ciddi eşitsizlil varsa zam zamanları dillendirilmeliydi bu. hele kilit elemanlarsanız.