Çekül vakfı

lösev
Tema

ali ismail korkmaz vakfı (alikev)

lösev tema tohum otizm ve down sendromlulara

www.darussafaka.org

lösev

Çağdaş yaşamı destekleme derneği
Unicef
Eskiden nesin vakfına da yapardım, son bir senedir bıraktım
Darussafaka.
Tema ve haytap.

Alakasi yok demir depoları aylarca kullanımda anca doluyor hemen etki gösterecek bir şey degil

ne gibi iyi hissettiniz? Mesela uyku kaliteniz mi arttı? Bir ara multivitamin kullanmıştım mucizevi bir şekilde resmen algılarım açılmıştı hafızamı daha keskin hissetmiştim ayrıca uyku kalitem artmıştı sabahları enerjik kalkıyordum benzer şeyleri sizde tecrübe ettiniz mi?

Demir eksikliğinin temel belirtilerinden biri depresif ruh halidir; öyle ağır bir aneminiz de yoksa bir ay sonrasında yavaş yavaş etkileri görmeye baslarsiniz. Dolayısıyla etki olabilir pek tabii ki.

Uyku duzenim henüz oturmadı ama gün içinde genel olarak daha keyifli hissediyorum. Algılarım açılmış gibi.

ilaç neydi?

Santafer fort 100 mg

ve daha niceleri (bence )

Etiketindeki üreticilerine bakın. Migros'un ton balığını dardanel, poşet bitki çaylarını doğadan üretiyor mesela; diğer markalara oranla da çok çok ucuza satıyorlar.

Anavarza üretiyor

en azından bim ve türevlerine göre daha kaliteli boya esans vb. katıyorlardır :)

petshoplardan mama ölçü kabı isteyebilirsiniz. regular seri mamalar için olduğuna dikkat edin. ölçü kaplarının üzerinde hangi yaştaki kedi için kaç gr verilmesi gerektiği yazıyor

o kaplar ile, mamanın arkasında yazan gramajda veriyoruz zaten. ama olmuyor. olamıyor.

mama arkasında yazan gramaja uyun kesinlikle. bazı kediler (benimki gibi) doymak bilmiyorlar daha doğrusu doyduğunu mu kabullenmek istemiyordur nedir bilmiyorum. 3 kap mama koysam yer. aç heralde deyip verdikçe yedi ve en sonunda diyet mamaya geçmek zorunda kaldık kilosu yüzünden. açmış gibi davranıyorlar daha fazla mama için bağırıyor çağırıyor ama aldırış etmeyin bir hafta sonra bırakıyorlar o inadı.

60 gr mamayı benim 5 kiloluk kedi 1 günde yemiyor bile :D eğer kilo problemi yoksa arttırabilirsiniz mamayı yakıyordur büyük ihtimal hoplaya zıplaya çünkü daha çok küçükmüş.

Alışır zamanla. Bizim kedimiz de 5.6 kiloluk yetişkin bir kedi; ölçüyle veriyoruz ama günün hangi saatinde mama verseniz yiyebilir. Tam bir obur. Veterineri biraz daha böyle devam ederse diyet mamaya geçmemiz gerekebilir dedi son kontrolünde. Bazı kediler mama kabı dolu olsa bile acıkınca yerken, bazıları bizimki gibi gidip geldikçe yiyor. Öyle ki tatilde 3 günlüğüne ablamıza bırakmıştık; mama kabı sürekli dolu olduğu için yiyip durmaktan ishal olmuştu. Böyle kedilere ölçüyle mama vermekten başka şansınız yok.

Ben bebekliginden beri sabah 7 akşam 7 ve gece yatmadan önce olmak üzere üçe bölüp veriyorum mama arkasinda yazan miktarı. Daha fazlasını verdikçe ister. Haftada bir kaliteli ıslak mama, bir iki kere de yine kaliteli ödül maması veriyor ara öğün gibi. Sistematik bir şekilde aynı saatlerde verirseniz o düzene alışacaktir. Sabah/ akşam yerine sabah/aksam/ gece vermeyi deneyin. Miktar az öğün çok olunca az ama sık yemiş olur.

Çöp karıştırmasını illa acıkmaya bağlamamak gerekiyor bu arada; keşif yapmak istiyor da olabilir. Çöpte değişik kokular olması ona ilgi çekici geliyordur.

yavru hala, yavruyken çok yiyorlar bence. şimdiden free feed olayına alışırsa sonra rahat edersiniz. anneyi öyle alıştırdık ama oğlan yaşına geldi kurabiye canavarı gibi saldırıyor. biraz da huy meselesi belki.

yavru kediler büyüme aşamasında olduğu icin yetişkin bir kediden daha fazla mama tüketebilir ve tükettiği mama zaman zaman artıp azalabilir (büyüme atağı). ayrica yavru kediler all you can eat beslenmeli (yaklaşık bir yaşına kadar), böylelikle saglikli bir beslenme aliskanligi edinirler.
ayce ne demek?
7/24 açık büfe mama degil elbette.
günde belirli mama saatleriniz olsun. yavru kedi icin bu 4-5 defa (yetişkin kedilerde 2-3 olabilir).
mamasini verin, bitirdiğinde doymadıysa gene doldurun. doymasina izin verin. mama kabi maksimum yarim saat beklesin. yemeyi biraktiginda mama kabini bir sonraki örgüne kadar kaldırın. mama vaktinde doyana kadar mama oldugunu, gerisinin geldigini öğrendiğinde gerekenden fazlasını yemeyecektir zaten.
%0 tahil ve %0seker barındıran (yas) mama tercih edin. kuru mamanın zararlarına baska cevaplarımda girmiştim.
ve lütfen kedinize hemcins ve benzer yaslarda bir oyun ve hayat arkadaşı olarak ikinci bir kedi daha edinin.

ek olarak:
"kitten mama" bir pazarlama ürünüdür. yavru kediye normal yetişkin maması verebilirsiniz.
dogada yasayan yavru kedilere de anneleri özel kitten fare avlamiyor karinlarini doyursunlar diye.

Yalnız arkadasiniz kafasına göre almasın bu ilaci.

Turkiye'de nasıl bilmiyorum ama isvicre'de komple doktor kontrolünden geçip, tahlil vs yapılıp öyle kullanılıyor. Mesela annem ilacı sorunsuz kullanabilmisken babama ve bir kuzenime doktor önermedi. O yüzden önce bir doktora gitsin, ona göre kullanım şeklini doktor belirler zaten.

ben sigara birakma merkezinden almistim. gogus hastaliklari doktoruna yazdiriliyordu. kadin 5 dakika konusup yazdi hapi bana. muayene olmadim.

İlk üç gün 0.5 mg sadece sabah. 4. Gün ile 7. Gün 0.5 mg sabah akşam alması gerekiyor 7. Günden sonra 1 mg sabah akşam şeklinde devam ediyor. Sigara bırakma merkezine gittiğinizde formaliteden birkaç test yapıyorlar ama genelde sonuçlara bakmadan yazıyorlar ilacı.

arkadasa daha once yazilmis champix ama kullanmamis. sorun yok yani o konuda.

peki haplari ikiye bolup kullansa olur mu ilk 7 gun hapi olarak?

Spotifyda güzel podcastler var. Learning english vs yazarsanız çıkar. Seviyenize göre birkaçını seçerseniz genellikle haftalık olarak güncelleniyor. Ben bbc'nin ve hikaye anlatan başka bir kanalın podcastlerini seviyorum mesela. Temizlik yaparken vs kulağıma takıp dinliyorum.

seviyemize göre olduğunu nasıl anlıyoruz? İyiymiş bu olay.

Podcast demeye gelmiştim, bbc’nin guardian’ın çeşitli konularda (bilim,tarih,siyaset hangisi ilginizi çekerse) kısa kısa podcastleri var.

Supersiniz sagolun

www.goodreads.com

hala okumadığım bir sürü klasik var onları okuyorum bol bol, yakın tarihli roman okumak istersem de goodreads'te takip ettiğim insanların ve dahil olduğum gruptakilerin neler okuduğuna bakıyorum.

eğer bilgi içerikli yayınlar okuyacaksam da yazarından ilerliyorum.

Ölmeden önce okumanız gereken 1001 kitap diye bir liste var. Onu takip ediyorum. Şimdiye kadar bu kitap bu listeye girmemeliymiş dediğim çıkmadı.

Uzun zamandır kitap okuyamasam da, okuyacaklarımı ilgi alanlarıma göre seçiyorum.

Erkek arkadaşımla kitap zevklerimiz çok benzer mesela, ona soruyorum; yine benzer kitapları okuduğum arkadaşlarım ile paylaşım yapıyoruz. Birbirimize kitaplar öneriyoruz. Böyle mini gruplar bence oldukça işlevsel.

Bunun dışında popüler bir kitap gördüysem konusuna, yazarına vs bakarım. Hiç bilmediğim bir alanda okuma yapacaksam kült eserlerden başlarım. Yazarına göre kitap seçimi yaptığım da çoktur.

bookdeposit.com da beğendiğim kitap kategorilerinde geziniyorum. goodreads ten skoruna bakıyorum. iyiye konusuna, yorumlara bakıyorum. hala ilgimi çekiyorsa alıyorum.

bi de kitaplar 50 sayfayq kadar ilgimi çekmediyse bırakıyorum.

genellikle klasik okuyorum. klasik haricinde politika felsefe sanat.

kitap alırken kriterim: bu kitabı okumak için ayiracagim zamana değer mi? bu kitap ve yazar bana bir şey katar mı?

Valla benim birinin önerisiyle kitap aldığım çok çok nadirdir. Tavsiyeleri önerileri alırım not ederim bı yere Amaranta oku, diye ama sırf biri dedi diye gidip kitap aldığımı hatırlamıyorum. Kitap için takip ettiğim bı sosyal medya hesabı da yok. Özellikle tüm kitaplarını okuduğum ya da okumaya karar verdiğim bir yazar da yok.

Bende genelde her kitap bir başka kitaba referans oluyor. Kitap içinde verilen dipnotlar, alıntılar, kitaplar vs genelde okuyacağım bir sonraki kitabı belirliyor. Ya da bu şekilde denk gelip sık sık karşılaşmışsam da gidip alıyorum. Bunun dışında çoğunlukla neyi okumak istediğim belli oluyor o doğrultuda araştırıp hele ne yazılmış deyip de alıyorum.

Her kitap bir sonrakine referans oluyor benim için de. Okurken doğrudan referans olmasa da bitirdiğim kitapla ilgili inceleme okursam ordan yeni kitabı buluyorum. Ya da bilimkurgu okuyacaksam mesela belli başlı ödüllere bakarım kimler almış diye. Bazen de yayinevi üzerinden gidiyorum bu aralar jaguar hangi kitabı basarsa alıp okuyorum mesela hiç de üzmediler beni çok seviyorum onları.

bence "doğru" kitabı okumak yerine yanlış kitaplardan kaçmaya yoğunlaşmalı insan.


tüccarlıkla uğraşan "yazar"ları asla okumam (orhan pamuk, ahmet ümit, iskender pala, stephen king vs.)

ana akım egemen düşünceyle uyumlu kitaplar okumam (örneğin günümüzde bol osmanlı övgülü arap soslu tarih kitapları, guns germs steel)

"başarılı işadamı biyografisi" okumam

listem çok uzar ama işte

Sevdiğim yazarların vs backlogum 2022ye kadar dolmuş durumda ama son birkaç seferdir biriyle tanistiysam ve bi sinerji hissettiysem 2. date öncesi favori kitaplarını soruyorum, alıp okuyorum.

Daha pişman olmadım en kötü durumda bile kitaplar güzeldi.

Kimseden oneri almiyorum kendim seciyorum. "su kitaplari mutlaka okuyun" turunden listelere bakip almiyorum yani. Ilgi alanima gore arastirip buluyorum.
Yine sagda solda ilgi alanima giren bir yazi okurken konuyla ilgili adi gecen kitap oluyor ornegin, listeye ekliyorum o vesileyle. Bir seyler okurken baska seylere baglantilar cikiyor bir sekilde direkt kitap adi gecmese de.

O degil de kitap diyince ulke genelinde milletin aklina roman geliyor direkt. Baska kitap yokmus gibi.

35. Bayıldım.
kitapardindan.blogspot.com

Ben de geçen hafta alıp 3 günde bitirdim. Otuzlu yaşlarımda değilim, yirmilerimin ortasını geçtim. Zaten mitolojideki Kirke'yi kendi agzindan hikayelestirerek anlatmış, gayet güzeldi; ben çok sevdim ki kitap konusunda seçici bir insanımdır. Her fantastik kitabi okumaktan hoslanmam, mitolojik hikayeleri severim ama. Bu arada ben d&r mağazasından 35 liraya almıştım, idefix ve kidega'da 22 liraydı.

Bu tarz kitapları seviyorsanız Serçe ve Ben Claudius isimli kitapları da öneririm .

Benim için de lazanya. Kıymalı ya da mantarlı, ikisi de oldukça kolay.

kiremit içinde yaptığım köfteli, soslu bir yemeğim de yine her misafirde aynı etkiyi yaratıyor ama çok basit bir yemek. Bildigimiz anne koftesi haziliyorum. Patatesleri ve biberleri kup kup dogruyorum. Sonrasinda porsiyonluk kiremitler icine diziyorum hepsini. Ustlerine domates salcasi, biber salcasi, kekik, kimyon ve karabiber ile bir sos hazirlayip firina veriyorum. Pismesine yakin besamel sos ekliyorum. En son firindan almadan da kasar ya da o an evde eriyen hangi peynirden varsa. Yanında pilav, biraz değişik bir salata ve çorbayla gayet güzel menu.

Yine fırında yaptığım patates püreli ve köfteli başka bir yemek var; ismini şu anda unuttum. Gayet pratik. Herkesin bildiği bir ismi var.

Vejetaryen olarak da enginar çanağında kinoa yapıyorum; aslında bildiğimiz enginarin içine kinoa, dereotu, süt mısırı ve biraz baharatlarla dolgu yapıp portakal suyunda pişiriyorum, üzerinde ince bir dilim portakalla servis ediyorum. Kalabalık sofralarda farklı bir alternatif oluyor.

Enginar +1
Portakal suyu ve anasonla pişirip sebzeli ya da peynirli bir dolgu yapınca da çok güzel oluyor.

Fırında makarnanın her türü, özellikle mac&cheese çeşitleri.

Tatlı olarak tiramisu, orijinal İtalyan tarifi çok kolay ama mutlaka mascarpone ve iyi bir alkolle yapmak gerekiyor.

ben böyle bir şey yerine, güzel bir mezeler tabağı yapardım
tabak içinde yapımı basit ama farklı 4-5 meze

Kıymalı salçalı domatesli yumurta menemen kavurmalıda olur
Mayonezli ton balıklı makarna
Kremalı körili makarna

etli türlü

evet benim tanıdığım en az 2 kişi var. henüz tekrarlamadılar.
ve bence bu tip insanların ortak noktası klişe ama inatçı, savaşçı karakterlere sahip olmaları.

epey var, hatta biri 4 seviyede ve vucuduna yayiliyorken iyilesti, tanidigim bir baska kadin 80 kusur yasinda,vucuda yayilmis 3. seviye kanserde doktorlar yapabilecegimiz bir sey yok dedikten sonra alternatif yontemlere yonelip iyilesti.

@hewit alternatif tıp hikayesine asla inanmıyorum.

Benim de yengem var; zorlu birkaç ameliyat ve kemoterapi sonrasında iki yıldır gayet iyi.

Onkolojide araştırma hastalarıyla çalıştım 6 sene. Evet, ileri evrelerde bile uzun yıllar yaşayıp kanser dışında sebeplerden ölenler oldu, hala yaşayanlar da var.

babam iyileşti gırtlak kanseriydi tekrarlamadı. bu hastalığı yenip ömrü boyunca tekrarlamayan bir çok kişiye rastladım ve hepsinin ortak özelliği dünyanın en rahat insanları olmaları.

iyi niyetli olmakla hayalperest olmak arasında fark var bence. kanserin türü ve şartlarda belirleyici oluyor.

küçük hücreli midir nedir o tip akciğer kanserine yakalanıpta kurtulan ya da tekrarlamayan kimseye rastlamadım. sanırım gerçekten öldürücü bir kanser türü.

17 yaşındayken lenf kanserine yakalanan bi komşumuz vardı, yaklaşık 1 senede tamamen temizlendi ve bir daha tekrarlamadı. Devamındaki 7-8 sene bağımız vardı ama şuan nerede ne yapar bilmiyorum. Yaşı 35 civarıdır.

2 tane var.
Biri 40yaşında meme kanseri 3.evredeydi. Memeyi aldılar, 1yıl kemoterapiyle iyileşti. 6yıl oldu tekrarlamadı.
Diğeri de 2sene önce meme kanseri ama en kötü evredeydi, akciğere, omuriliğe sıçramıştı. Geç teşhis koyuldu, ölür dediler. Kendine çok iyi bakmış, tamamen iyileşip iyileşmediğini bilmiyorum ama iyiymiş dediler.

kolon kanserini yenen 60 yaşında bir ablamız var. birkaç kür de kemoterapi almış. şimdi hepimizden sağlıklı.

var. kan kanseri olan bir tanıdığım ile testis kanseri olan bir akrabam var. kan kanseri olan iyileşti, tekrarlamadı. testis kanseri olan akrabamın şimdi kocaman çocuğu var.

Dolu...

var bir hayli
ama babam iyileşemedi, mide kanserinden kaybettik

Kuzenim lenf kanseriydi. Tedavi süreci sonrası iyileşti şükürler olsun. Şimdi herhangi bir sorun yok ama psikolojik olarak en ufak bir rahatsızlıkta hâlâ tedirgin elbette ve hemen hastaneye gidiyor doğal olarak. Zaten doğrusu da bu zannedersem.

arkadaşımın annesi mide kanserinden iyileşti. 20 sene geçti ve yaşıyor.

Başka bir soruya cevabından copy paste yaptım. Mobilde link veremedim.


Babam.
İlk teşhis 4. Evre akciğer kanseri. Kemiğe metastaz var. 8 kür kemo sonra ışın aldı. Devamında beyine metastaz. Gamma knife ışını aldı. Tüm bunlar 2 sene içinde oldu.
Devamında bir daha hiç bir tedavi görmeden 15 yıl yaşadı.
Önce 3er aylık sonra senelik kontroldeydi.
Geçen yıl kontrol zamanı geldiğinde ani bir görme kaybı, denge kaybı vb şikayeti oldu. Teşhis akciğer kanseri(eskisi değil, yepyeni bir oluşum) beyne metastaz. Kemo başlandı, 3. Kürü aldıktan sonra kaybettik.

İkisi arasındaki fark ;türüydü.

İlki "küçük hücreli dışı" tedaviye yanıt verme olasılığı yüksek.

İkincisi küçük hücreliydi. Maalesef daha bu türünde kurtulanı görmedim, babam dahil...

dizi dracula, film downtown abbey.

hayatında ingiliz yapımı dışında bişi izlememiş olursun bence güzel totem.

ama bunlar netflixde yok. ilk bbc iplayer'da diğeri bluray'de olmalı.

the end of the fucking world
coupling
it crowd

netflixte izleyecek bir şey bulabilen cindir. hele orijinal seriler 1 ya da 2 istisna hariç tam felaket.

Medical police güzel ben izliyorum

Dracula netflix'e geçen hafta geldi; ben de izleyip sevenlerdenim.

The good place ve the kominsky method kisa diziler için önerim. Bir de asıl favorim atypical var.

Geçen hafta outlander'a başladım; şimdilik fena değil gibi.

Broadchurchizlesim begendim

drakula bayagi iyi.

pwb'nin iki dizisini izlemissiniz, netflix turkiye'de varsa crashing'i de izleyin. tek sezon 6 bolum mukemmel dizi.

hapur hupur yiyorlar. bizim bir abi hep makarna veriyor gayet güzel yiyorlar. hele 10-15 tl'lik tavuk, tavuk ciğeri vs. gibi bir şeyi de az kaynatıp karıştırırsanız on numara mama olur.

çorbalık tavuk diye bir şey var.
carrefour gibi büyük marketlerde ve açık tavuk reyonu bulunan yerlerde satılıyor.
kasaplarda falan da bulabilirsiniz.
eskiden kilosu 1-2 liraydı, şimdi olsun olsun 4-5 lira olsun.

tavuğun kesilirken, temizlenirken atılan, tavuk suyuna çorba yapma amacıyla kullanılan kısımlar bunlar.
düdüklüde yarım ya da bir kilo haşlayın.
makarna da haşlayın.
makarnanın içine bayat ekmek karıştırıp, haşladığınız tavuğun suyunu kepçeyle üzerine dökün.
yani çekeceği kadar suyu ekleyin.

biraz da o tavuklardan didikleyin, (ama arada büyük kemik varsa ayırın, pişmiş kemik zararlı köpeklere).
1-2 paket makarna, iki ekmek, yarım kilo çorbalık tavukla bir haftalık yemek çıkıyor.
beslediğiniz köpek sayısına göre değişir tabii, ama çok bereketli oluyor.

hem de neticede tavuk suyu falan var, nispeten besleyici.
eğer köpekler evin hemen yakınındaysa, özellikle ılıkken yemek köpeklerin içini de ısıtır hem.

Ben de tavuk ciğeriyle makarna, ekmek karıştırıp yapıyorum; bayağı yiyorlar. İçine bazen kedim için aldığım vitaminlerden de damlatiyorum. Kedilere vereceğimin içine kefir de koyuyorum probiyotık olsun diye (kendi kedimi de veriyorum bundan)

Köpeklere yapacaksam bir evdeki kiymalrdan biraz koyduğum da oluyor ama hiç kıyma koyamam derseniz sadece ciğer de yeterli.

Bulyon atma,sende yeme zaten.

Ucuz 10 kiloluk makarnalar var,onlardan al,arkadaşların dediği gibi tavuk parçaları veya kasaptan kemik alıp haşla,bunların suyuyla yap.

Ben sürekli kemikle vs uğraşmamak için bolca yapıp,iyice özünü çıkarıp donduruyorum,aynı bulyon gibi parçalar halinde kullanıyorum sonraki seferlerde.

Ayrıca bravo,harikasın.

bulyon vermeyin. ben verdim zararini gordum.

ya herkes ne kadar tatlis <3

ben mama veriyorum usengec oldugum icin ama makarna iyi fikir! ben de herkese tesekkur ederim bu vesileyle

Üsküdar Üniversitesi gibi bir üniversitede psikoloji alanında yüksek lisans yapmak pek akıl karı değil, verdiğiniz paraya yazık.

Haklisiniz tabii ama calisirken yapılacak yerler cok az. Hepsinin ders saatleri hafta içi gunduz saatlerinde.

İnsanlar mutlu ve güzel vakitler geçirmek için böyle günleri bahane ediyor sadece, çok da abartı değil.

abartmıyoruz. maksat yeşillik olsun. eğlenmeye bahane işte ne güzel.

angelus +1, sembolik önemi olan ve insanların sevdikleriyle bir araya gelip güzel vakit geçirmeye çalıştığı bir gün sadece. abartılı olan kısmı nedir, anlamıyorum. kutlayanlar da aralık ayının bitmesinin özel bir anlamı olmadığını biliyor, merak etmeyin.

geçen bir arkadaşın çocuğu oldu böyle sevinçli falan
dedim çok abartıyorsun sonuçta dünyadaki 7,53 milyar olaydan biri,
bir küfretti aboovvv

ya insanları rahat bırakında eglensinler. bir bahane.

@angelus +250
@sizofren06 +250

Burada olay herkesin başına aynısının gelmesi. Mesela herkes depremi hissettiği ve kimlik fark etmeksizin etkilendiği için herkes depremi konuştu. Oysaki trafik kazasında ölme riskimiz daha yüksek. Ama herkes trafikte değil, konuşulmuyor.
Örneğim kötüyse af diliyorum. Özetleyeyim:
Büyük olmasının sebebi herkesin aynı anda bir şeyi, (bir yılı bitirmek) başarması. Tek başımıza olduğumuz bir gezegende yaşasak umursamayız mesela. Ama iki kişi olsak, muhtemelen bir şeyleri farklı yaparız. Bu da böyle, gezegende birçok ulus bunu anlamlı ya da anlamsız olarak büyüttüğünde doğal olarak herkes yapmış olmak istiyor. Sonra dünyaca kutlanıyor. Amaç moda, amaç iletişim, amaç ''biz de sizin kadar insanız'' demek. Moda bunu sağlar.

abartan biz miyiz sadece? bi avrupa ülkelerini gör. abartılsın neden kafana takıyorsun ki.

Sizofren ve Angelus +1 demeye geldim. Kutlamak istemeyen kutlamaz da kutlayanlara karsi sürekli bir eleştiri içinde olmak da doğru değil. İnsanların hayatlarında o kadar kötü şey varken bırakalım da böyle günlerde bahaneleri de varken eğlenip mutlu olsunlar.

Kimsenin abarttığı yok ? Tatil günlerinde ne yapıyorsa farklı bir şey yapmıyor insanlar. İnstagramda herkes sahte takılıyor aydınlanmasını yasayan üniversite 2. Sinif öğrencisi tespiti bunlar.

Abartıyoruz tabi ki, abartmaya özel gün arıyoruz, şimdiden 2020 resmi tatili hesaplayan arkadaşım bile var herif bırak 2020 ye girmeyi şimdiden yılı bitirdi.

bence bu sene çok sönük, sen birde 2000'i hatırla, yada ne bileyim 1997'yi hatırla, çok değil 5 sene öncesini hatırla.

bu yıl başı için ise hissettiğim yeni bir ayı bitirdiğim ve bir yıla girdiğimin, biraz daha yaşlandığımı anladığım biraz daha mutsuz, sinirli biraz daha ruhsuz bir gün mesela, işten kaçmak için bir bahane etrafıma soruyorum onlarda benzer durumda, işte aslında yılbaşı kutlanılması demek bu hissiyattan kurtulmak biraz olsun ortama ısınmak demek aslında. dolayısı ile bence abartmıyoruz, abartamıyoruz, o seviyeye gelemedik, gelemeyeceğiz. başka şeyleri abartacağız ama.

yeni geldiği ve enfeksiyonlu olduğu için baştan aşağı her şeyini kontrol etmiştir, o yüzden muayene ücreti almış olabilir. ben açıkça soruyorum niye bu kadar tuttu diye. kan testleri de tuzlu oluyor biraz. ama rutin olarak aşı vurmaya gittiğinizde sadece aşı ücreti alır. baktınız ki ekstra istiyor tüccara denk gelmişsinizdir. ben de ilk köpeğimi sahiplendiğimde 10 sene önce 250 lira ödemiştim öğrenci halimle ilk götürdüğüm muayenede. gözünden akan çapağı silmek için bile losyon satmıştı bana, normalde suyla silince geçiyor :) yalnız değilsiniz.

Normalde muayene ücreti alınmıyor. Bu tüy tarama, tirnak kesme hatta bazen üstten 5 dakikada diş taşı temizleme işlemini de ücretsiz yapıyor bizim veteriner. Onun dışında karma aşı ve hemogram 200 civarı tutmasi normal olabilir zira aşılar ortalama 100-150 lira civari değişiyor, hemogram nedir bilemiyorum ama ucuz bir işlem değildir diye tahmin ediyorum. Gittiğiniz veterinerin bulunduğu muhit vs de etkiliyor bu arada.

Yine de bir dahaki sefere gittiğinizde sorun, eğer muayene ücreti alıyorlarsa sahiden (bizimki bunu ancak gece arayıp kliniği actirirsak yapıyor) başka bir veteriner arastirabilirsiniz. Küçükken aşı masrafları biraz fazla oluyor ama büyüyünce gidetek azalıyor.

Normal. Benimkide her zaman alıyor 3 senede 1 kere filan muayne almadığı oldu Onda da ödeme yüklüydü.

Hemogram ve karma 225 normal. Asi en az zaten 100 tl den ucuz degildir. Sadece asiye gidince genelde sirf asi parasi alirlar. Zaten surekli ayni ver gidince bir sure sonra asi zamani genel bir bakar, tirnak keser para almaz.

Kumu ve mamayi biz hep ayni vetden aliyoruz, tirnak kesimi fln icin ucret almiyor oda.

tek çözüm, senin uyku vaktine yakın onunla oynayarak onu yormak ve sızmasını sağlamak, onun dışında çözüm yok. ayrıca bu sorun genelde kediyle daha az sayıda kişinin ilgilendiği yerlerde oluyor. mesela bizim evde 4 kişi vardı ve herkes fırsat buldukça kediyle oyalanıyordu, bu yüzden kedi yalnız kalmayı pek sorun etmiyordu, hatta bazen kendisi bir odada yalnız uyumak için kaçıyordu. böyleyken böyle...

yatmadan önce oyna. üstüne besle. mışıl mışıl uyuyun. zamanla alışır uyku düzenine.

ben ilk günden beri yatak odasının kapısını kapatarak uyuyuorum alıştı artık bensiz uyumaya. haftasonları sadece saat 8 gibi kapıya gelip miyavlıyor beni besle diye. besleyince tekrar sakinleşiyor takılıyor kafasına göre.

uykudan önce oynamak etkili bence de.

Baştan nasıl alistirirsaniz öyle gidiyor. Bizimkinin eve ilk geldiği günden itibaren yatak odasına girmesi yasak; dolayısıyla hiç zorlamiyor. Gündüzleri kapı açıksa ve fırsat bulursa koşarak girmeye çalışıyor ama beni gördüğü anda aynı hızla tekrar çıkıyor odadan.

Birkaç gün yatmadan önce oynayın, sonrasında kapinizi kapatın. Bağırsa da almayın. 10 güne alışır. Her bağırdığında içeriye aldiginizda bu sefer bağırmayı öğreniyor.

hiç yaşamadım şimdiye kadar böyle bir şey, hatta kefil istendiğini ilk defa sizden duyuyorum desem yeridir.

Biz de kendi kiracilarimizdan hiç istemedik bu arada.

istemişlerdi 5 yıl önce

banka teminatı isteyen oldu ama kefil hayır.

ilk kez eve cikacagim zaman kefil istemisti ev sahibi, bir arkadasimi ablam diye kefil gostermistim. ondan sonra 2 kez daha ev kiraladim kefil soran olmadi.

Kirada 2 evimiz var, kefil falan istemedik. Bizim evlerin rayiç bedeli düşük çünkü. Memur değilsiniz diye istiyor olabilirler. Ev sahibi olmanın en büyük sorunu kira takıp kaçılması. Her 5 kiracının 3 ünden bu zararı görüyor ev sahipleri.
Birde yüksek rayiç bedelli evler önüne gelene verilmez, verilirse de bir teminat istenir.

Depozitoyu artırırsanız bence ikna olabilirler. Atıyorum 2 kira depozito yerine 4 kira depozito ev sahibine “parasal sıkıntım yok” mesajı verecektir.

Bizimki istedi kefili beğenmedi fazladan senet aldı böyle de ayrı bir cinsti. 1 yıl sonra çıktık evden senetleride aldık. Birde emlakçı memur kefil istedi ama o ara öğrenci idik.

ankara'da yaşıyorum ve öğrenciyim demem yeterli olur sanırım jsfjsfjs. benim amcam memur, bu tip durumlarda direkt onu arıyorum, sağolsun her seferinde yardımcı oldu. tam detayına vakıf değilim ama kallavi de bi memur, beni görünce "ya yalnız kefil lazım :S :S" deyip yarım ağızla konuşan emlakçılar amcam gelince indirim falan yapıyo, big_dick_officer06 sağolsun o konuda sorun yaşamıyorum hiç.

2 kira depozito verdim bir de kefil isteseydi bari.

1 defa aile disindan İstediler
Digerlerinde esim kefil oldu

maslak acıbadem hastanesi arap dolu oluyor

araplar ile çalışmak istiyorum mesela. nereye yazı yazmam lazım. google KSA veya google UAE ye nasıl ulaaşbilrim 'aga ben size reklam vermek istiyorum' diye.

Ab vatandaşları da geliyor Tr’ye sağlık için. Diş yaptırma ya da saç ektirmek için full çekiyor sağlık sektörü...

Seo şirketiyle anlaşmana gerek yok sen reklam verebilirsin google’dan direkt olarak telefon aç google’a yardımcı olurlar

Sağlık turizmi şirketi kurup hangi ülke vatandaşları diye sormanız garip geldi öncelikle.

Reklamcılık için, dijital pazarlamaya yönelik hiç bir fikriniz yoksa eğer benim tavsiyem bir ajansla çalışmanız olacaktır.

Reklam basit olarak facebook business ve google ads direkt çıkılabilir, yani nereyle iletişime geçmeliyim diye bir şey yok, şu anda hemen bir bölgede belli kitleyi hedefleyen bir reklamı çıkmanız 1 saat sürmez.

araplar zengin araplar saç ekimi için paket turlar geliyorlar. fransada çoklar.

Google'a reklam vermek icin kimseye ulasmaniza gerek yok ki. ads.google.com'dan bir Google Ads hesabi acip reklam kampanyasi olusturup nerede gozuksun istiyorsaniz sececeksiniz.

Ama anladigim kadariyla sektore uzaksiniz, o yuzden en guzeli bir reklam ajansi ile calismaniz olabilir.

kanada ve guney amerika ulkelerine de yonelebilirsiniz, arjantin, brezilya vs ama bunlar nis ve emek isteyen pazarlar olacaktir. kanada avrupa gibi kolay bir pazar olur.

saç ekimi için İsviçre'den gelen bir sürü insan tanıyorum; her İsviçre donusunde de ucagin bir kısmı saç ekimine gelmiş İsviçreli oluyor, çünkü ucuz.

Doğru bir reklam ve çalışma prensibi ile çok ülkeden insan çekersiniz bence.

ankara'da arap, iranlı ve azeri çok görüyorum.

İngiltere'de çoğu sağlık hizmeti bedava diye biliyorum. Hatta AB'den çıkmak istemelerinin en büyük sebebi bu. Ancak diş tedavisi vs. nasıl bilmiyorum.

Amerika'da sağlık hizmetleri çok pahalı mesela. AB ülkeleri olabilir: bizim Hollanda'daki akrabalar gözlerine lazeri burada yaptırmışlardı mesela. Bunun gibi ülke ülke araştırmak lazım. Ekşi sözlük'teki ülke başlığına girip, hasta, hastane, klinik gibi anahtar kelimelerle bir aratın.


.

arkadaşım balgatta havuzlu squashlı bir salona 1000 liraya gidiyor. Ankara'dan sevgilerle .

Nerede orası? Maltepe merkezde 12 ay 1200 liraya üye olmuş arkadaşım bir yere, havuzu da var.

Spor salonu işine girmeyi düşündürecek kadar pahalı.

@kobuzchu kiz İstanbul'da. Akasya Avm'nin arkasında Shaba diye bir yer.

ortaköy macfit'e 13 aylık 2700'e kaydoldum geçen hafta. (havuz + ülkedeki diğer macfit'lere giriş imkânı var)

Acıbadem için normal bir fiyat.

Aylık 225 liraya geliyor ama onu düz 2500 de yapabilirler konuştuğunuzda; bize 2750 deyip 2500 yapmışlardi. Temiz, havuzlu, grup dersleri vs olan bir yer için normal bir fiyat.

normal.

Bütün tavada yapılan yemekleri düşünebilirsiniz, sossuz ya da az soslu olmak kaydıyla. Acılı et sote olur, tavuk kavurma olur, beef stroganoff olur. Soğuk mezelerden olabilir; Humus, rus salatası, ezme.. ve tabiki şarap. afiyet olsun.

Ben balık yanına mutlaka buharda pismis sebzeler de ekliyorum; brokoli, Brüksel lahanasi vs. Pişirdikten sonra da zeytinyağı, biraz limon, tuz ve biraz pul biber ile sos yapıyorum. Hem pratik, hem sağlıklı, hem doyurucu.

bence gayet yeterli bir menü. İlla bir şey eklenecekse yoğurtlu bir meze olabilir.

mısır ekmeği, kremalı sebzeli çorba, meze falan olabilir herhalde? ama bence bu menüde ekstra bi şeye gerek yok.

Ben çok severim ama yiyenler genelde hayal kırıklığına uğruyorlar.
Bilginize.
Bununla birlikte Ankara için tavsiye yok malesef ama eğer severseniz ve Mersin'e uğrarsanız -ki bir mersin tatlısıdır- 52 kat metropol'ün doğu tarafındaki büyük pastaneden mutlaka alın. Olağanüstüdür.

Bir mersinli olarak favori tatlımdır kendisi. Yalnız sonradan yiyenlerin bir kısmı köpüğünü pek sevemiyor.

Ben mersin'den sipariş veriyorum direkt. İstanbul'a 2 gunde geliyor.

Balgat ziyabeyde bi yerde tabelası vardı kerebiçin. Kapanmış mıdır bilmem

ben hiç sevmem kerebiçi ya. mersinliler hariç seven var mı merak ediyorum.

mersinden sipariş ver +1

aylık 5700 tl ödeme çıkıyor bunu ödeyebiliyorsan haklısın

Ev kredilerinde evin fiyatının tamamını karşılayacak bir kredi vermiyorlar yalnız; peşinat vermeniz gerekiyor. Bazı insanların önden verecek toplu parası olmadığı için bu işe girismiyorlar.

İkinci olarak aylık basond'un dediği gibi 10 yıl boyunca aylık 5700 lira taksit odyebileceginizden eminseniz bu topa girmek gerekiyor.

Bu iki faktör karsilaninca mantıklı tabii ki.

eksik halka şu:

5700 aylık taksit ödeyebilecek gelir var ise... ev almak yerine kirada kalıp her ay 2.500-3 bin civarı parayı biriktirip faize koyarsanız; 10 yıl sonunda ciddi birikim olur. 164 ile 420 arasındaki farkı kapatır. artı, 10 yıl sonra gelir de artmış olacak. yani: ev fiyatları sadece %3 artmış olursa, erken alan daha avantajlı demek kesin bir kural değil. ha pratikte %3 artış düşük. TR'de krizlere ragmen ev fiyatları uzun vadede çift basamaklı artıyor. sadece bu nedenle düşük orandan ev kredisiyle oturulacak ev almak daha mantıklı.

120 ay borçlu kalmak için çok uzun bi süre. insanların psikoloji bozuluyor. ev almak öngöremeyeceğin masrafları, riskleri olan bir şey. kredi taksidi ödeyeceğin miktarı bir süre kenara atıp daha sonra daha düşüp miktarda kredi çekersen daha karlı oluyorsun. bu sürede daha düşük kira ödeyip masrafları da -yanında bir torba dolusu para dururken- kendin isteyerek kısmak, cebinde hiç para yokken bir bankaya borçlu olmaktan daha az yıpratıcı olacaktır. üstelik olası bir döviz hareketinde seçim zamanı falan, hiç faize falan bulaşmadan birikmiş paranla çok tatlı karlar elde edebilirsin.

Kira ödeyen birinin oturmak için ev alması kadar mantıklı bir şey yok.

Aylık 5700 lirayı 10 sene boyunca ödeyebilecek misin diye soranlar ve bu fikirden dolayı çekinenler var.

10 sene boyunca ödeyeceğiniz 5700 lira, her sene şu anki gibi değerli olmayacak. İlk bir kaç yıl belki sizi zorlayacak ama 3-4 yıl sonra rahatlamaya, 6-7 yıl sonra da gözünüze hiç gelmemeye başlayacak.

9-10 sene önce 150 bin lira kredi için aylık ödeme ortalama 2000 liraydı, 150 bin TL kredi çekip de 170-200 bin lira bandında ev alan çok tanıdığım var.

O yıllarda ayda 2000 lira yoruyordu belki ama 5-6 senedir yormuyor, hatta son 2-3 senedir çerez parası gibi oldu.

400binlik evin kirası 2200'den düşüktür bence. konum neresi?:)

bu sekilde oturacagi evi alip kredi ile borclanan cok tanidigim oldu, hepsi de hayat kalitelerinden cok ama cok odun verdiler... normal duzeninizi bozacak bir kredi ile ev almak mantikli degil...

onun yerine kira odemeye devam edip, guzel yatirimlar yapabilirsiniz... (arsa gibi)

lalu +1, 400.000 TL mülk 2.200 TL nerede kira getiriyor, söylerseniz cidden sevinirim.

2.200 TL kira verdiginiz yeri 550.000 TL'den asaşı alıyorsanız gayet iyi.

Kusura bakmayın biraz geç cevap oldu ama 410'a bulduğum ve 2100 lira kira getiren ev dumankaya ikon'daki 2+1'lerdi. Konum ataşehir.

Biz delonghi'ninkini kullanıyoruz 1.5 yıldır; 180 lira civarı bir fiyata almıştık, gayet memnunuz ama öyle ekstra özellikleri vs yok. Ayni markanin espresso makinesinden de cok memnunuz, 4 yildir sifir sorun ile kullaniyoruz. O yuzden filtre kahve icin de delonghi tercih ettik. Link bulursam ekleyeceğim.

Edit: şu makine ama fiyatı 1.5 yılda bayağı artmis m.n11.com

ben electrolux ün ekf7600 ürününü kullanıyorum. gayet memnunum.
en önemli özellikleri;
-aroma ayarı olması,
-saat ayarı olması ki en sevdiğim (geceden kahvesini suyunu koyuyorum ve sabah ayarladığım saatte kahvem hazır)
-metal filtresi olması.
link: www.trendyol.com

Ben homend aldım, saatli kuruluyo, o saatte demlemeye başlıyor <3
sırf bu özelliği istediğim için bilmediğim kıytırık bi marka diye korkarak aldım ama şaşırttı, memnunum gayet. müşteri iletişimi de iyi. ince düşünmüşler.

şu modelin saatlisi gibi ( çıkmadı önerilerde, belki burda yoktur) www.trendyol.com

11.11'de kuponum olduğu için Electrolux EKF5300 almıştım. 120 liraya falan geldi bana. memnunum diyebilirim. su koyma haznesi biraz kullamışsız geliyor ama aroma ayarı falan var. belli bi saatte demlemeye başlama özelliği yok ama sabahları uyanınca kahveyi koyuyorum 3 dk da falan hazır oluyor zaten.

Tom Robbins kitaplarını öneririm. Parfümün Dansı ve Dur Bir Mola Ver gayet pozitif etkilemişti beni.

Filmlerden ilk aklıma gelenler Big Fish, The Intouchables, Little Miss Sunshine, Amelie ve Miyazaki filmleri.

Ek: Yavru kedi sahiplenmeyi de deneyebilirsiniz. Evde yarı engelli bir kedimiz var ve birlikte zaman geçirmek iki taraf için de rahatlatıcı oluyor.

www.imdb.com

The Guitar..

Kitap için öğretmenim mori ile salı buluşmaları'nı öneririm. Şu anda basimi yok sanırım ama nadir kitapta birinci basimlarini 10 lira gibi bir fiyata alabilirsiniz. Als hastası bir universite profesörü ile eski bir öğrencisinin buluşmalarini, konuşmalarını anlatıyor.

Beylikduzu'nun neresinden bahsettiğinizi bilmiyorum ama Arap ve Suriyeli nüfusu Mecidiyeköy vs gibi yerlere göre çok daha az. Rezidans dediğiniz yerler Beylikduzu dedikleri ama aslında esenyurt olan tarafta çok daha fazla. Biz Beykent tarafında oturuyoruz; site içinde, yeşillikli, nezih insanların oturduğu bir yer gayet. Atakoy'den vs hiç farkı yok. Kiralarla ilgili bir şey diyemiyorum bizim oturduğumuz kısmı kiraların en yüksek olduğu kısım zaten; 2000den başlıyor ama evler yeni, güvenlikli vs. Kiraları uygun diye baktığınız yerler ya ihlas marmara tarafları olur ya da esenyurt tarafları ki oralarda da nezih bir ortam beklemek güç biraz.

Uzaklık da yine kime göre neye göre? Erkek arkadaşımin işi hadimkoy'de arabayla 15 dakikada, servisle yarım saatte gidiyor. Benim gitmem ise maksimum 50 dakika. E Mecidiyeköy'de çalışıyorsanız o yolu çekmeyin zaten, gerek yok.

Lüks siteler olduğu doğru. Zengin araplar genellikle ev alıyor burdan. Ama geneli Kuveytli, Lübnanlı, BAE li falan. Sokaklar, caddeler geniş. Bitişik nizam yerleşim yok. 50-100 metrede bir koruluk, park alanı, spor sahası vs var. Kiralar 1300-3000 arası değişir. Bazı yerler çekmece gölüne falan baktığı için pahalı. İnsanlar da ülke ortalamasının üstünde kaliteye sahip olunca yaşanır diyorsunuz burda. Uzaklık konusunda evet zorlanıyoruz genellikle. Metrobüsle mecidiyeköy 1saat.

Isi o taraflarda olan insanlar oluyor genelde benim gorduklerim. Bos zamanlarini da o taraflarda geçiriyorlar, yani bir besiktas, kadikoy, ozel bir isi olmadikce gitmedigi yer adamin mesela.


Ben de Beylikduzu'yu uzak buluyorum ama bazen en azindan park soeunu yok diye manyikli buldugum oluyor orada oturmayi. Site olsun, otoparki olsun, varsin uzak olsun diyorum bazen. Park sorunu olan bir yerde yaşıyorum.
Dun gece karnim cok acti, sirf arabayi çıkarmaktan korktugum icin cikmadim direndim. Baktim uyuyamayacam midem feryat ediyor, ciktim kebapciya gittim. 3dk lik mesafedeki kebaciya gittim her tarsf dolu, civarda deli dana gibi turlamaya basladim arabayla. Epey bir dolandiktan sonra gorenin kufredecegi bir sekilde sacma sapan abuk subuk bir yere biraktim arabayi ve kebabi paket yaptırdım. Eve geldigimde tabii ki ciktim yer dolmustu, bu sefer evin oralarda deli dana gibi dolanmaya basladim. Epey dolastiktan sonra tek arabalik yer buldum girdim. Bu sabah adamin teki arsdi garajin onune parketmissin kaldim burda bekliyorum diye.
Geri donusu dusununce bir yere cikmaya korkuyorum, 5dk lik yere gidecem 20dk park yeri arayacam diye. Boyle olunca da diyorsun ulan sitede otururum en azindan cikmaya korkmam, eve gelirim ve pasa pasa evin onune ceker birakirim. Yani uzsk muzak ama aklımdan geçiyor bazen.

Fraise: su unlu barisa, cumhuriyete baktim.
Aliskin olmakla ilgili sanirim...

temizmama'dan kalın taneli bentonit alıyorum.
beş kedim var, gayet güzel topaklanıyor ve kokmuyor.

Mır mır, sanicat, pisi pisi. Pisi pisi iclerindeki en hesaplisidir

sanicat iyidir

Akkum +1
Temizmama ve Pisi Pisi çok bozdu.

Gardenmix ince taneli

sanicat diyorum ben de.

temizmamadaki kalın taneli +1

Yalnız önemli olan kumun nemli bir ortamda kalmaması, mesela hava almayan nemli bir ortama koyduğumuzda hem topaklanmıyor hem de kedilerimiz kumun dışına yapmayı tercih ediyorlar. hiç seçeneğiniz yoksa, 2 kutu kum yapıp biri balkonda havalanırken diğerini kullanıp günlük yerlerini değiştirebilirsiniz.

Sanicat diyorum ben de.

sanicat+1

reflex kedi kumu bana göre ever cleane en çok yaklaşan kum kalite olarak. petrol yeşili paket.

reflex +1 sari kutusu ozellikle kokuyu iyi hapsediyor.

sipariş iptalinde para aynı gün hesabıma geçmişti. iade olunca da ya aynı gün ya ertesi gün geçiyor.

edit: cuma kargoya verdiğim iade bugün ellerine ulaşmış. saat 11'de para karta iade olmuştu.

15 gün içinde geliyor para. öyle 3-5 güne gelmez bekleme.

Benim 2-3 günde geldiği de oldu; 10 günde geldiği de. Ama hiç daha fazla gecikmiyor.

kredi kartında süre biraz daha uzar 7-8 gün muhtemelen. zaten yasal hak 15 iş günü.

işlem provizyondayken iptal ettiysen daha hızlı iade gerçekleşebilir. trendyoldan alışveriş yapmadım ama amazon ve hepsiburadan yapıp aynı gün vazgeçip iptal ettiğim siparişlerde en geç ertesi gün kartıma iade yapıldı, işlemler henüz provizyonda olarak gözüküyordu.

yabancı dili olan bil.müh. dünyanın her yerinde iş bulur. linkedin üzerinden zürih'teki iş ilanlarına başvuru yapın ve biraz sabırlı olun.

İsviçre'de o kadar kolay olmuyor turkiye'den gidenin iş bulması. Öncelikle cv'nizin gerçekten avupa standartlarında olması gerekiyor, okulunuzun diploması isvicre'nin kabul edeceği okullardan biri olması gerekiyor; yoksa baştan ders almak zorunda kalabiliyorsunuz denklik için. Çok fazla mühendis gördüm, turkiye'deki devlet üniversinddelerinden mezun olduğu, yüksek lisans yaptığı halde diploması sorun çıkaran (ODTÜ, itu vs gibi üniversiteler ayrı tabii) Sonrasında sirketin sizin pozisyonunuzda İsviçre vatandaşı ya da İsviçre'de oturumu olan onlar olmazsa, Avrupa Birliği ülkesi herhangi bir ülkenin vatandaşı olan birinin secilemeyecegi, sizin o iş için biçilmiş kaftan olduğunuzu kanıtlamasi gerekiyor ki cogu kişi bu kısımda eleniyor.

Velhasıl kendinize çok güveniyorsanız başvurulara internet üzerinden başlayın; ozellikle motivasyon mektubunuz ne kadar detaylıca olursa o kadar iyi. Yalnizca İsviçre için 'ingilizce bilen bilgisayar mühendisi çok çabuk iş bulur' algısı pek geçerli değil maalesef. İsviçre yerine daha kolay ülkeleri arastirabilirsiniz.

isvicre milliyetci bi ulke ingilizceyle bulma ihtimalin yuzde 1 falandir. almanca lazim

kanada veya avusturalya tavsiye ederim

Estonya bu alanda cok yatirim yapiyor. Work in estonia yazmaniz yeterli.

Ote yandan doktora seviyesinde bir bilgisayar muhendisinin zaten bu olanaklari kendi basina arastirip bulabilmesi lazim.

genel olarak avrupa için yine yazayım:

avrupa genelinde 30 tane ülkeden gayet iyi ingilizce bilen adamlar oturum hakkıyla beraber bir ülkeye gidip yerleşerek iş arıyorlar. yani bu adamlarla anlaşırlarsa gelecek hafta başı iş başı yapıyorlar. şirketin cebinden bir bedel çıkmıyor vs.

şimdi tr den başvuranı ele alalım.
oturma izni yok, ülkeye daha gelmemiş, ingilizcem iyi dese de genelde yetersiz, linkedin'den mesaj göndererek işe alınabileceğini düşünüyor vs vs. bu adamları niye tercih etmiyorlar? oturum ve çalışma izni almak genelde uzun ve yorucu bir süreç. eğer size iş teklifi yaparlarsa bunu ödemek zorundalar.

kısacası eğer bokunuzda boncuk yoksa kimse sizle uğraşmak istemiyor. bence de haklılar.

buna benzer yazıyı her gün linkedin'den bana mesaj gönderip iş bulmamı isteyen arkadaşlara yazıyorum. üzüyor beni de ama araştırın biraz.

bu yazı linkedin'den mesaj göndererek iş bulunmaz anlamına gelmemektedir. çok yeteneklisindir mesaj göndermeden bile bulurlar. ama genelde interview'e icap etmen gerekir 3-4 bin kim uzaktayken biraz zor oluyor.

ustteki arkadasa katoiliyorum. bugune dek 100 ise basvurdum. 1 tanesi gorusme yapti. o da tam bana uyan bi is ve lokasyonu cok da merkezi olmamasiydi. cokiyi bir cvin yoksa kimse avrupada sirf doktora ve ingilizcen var diye sana is vermez

isvicre diye odaklanmamani tavsiye ederim. bulamazsin vs diyenleri de takma. avrupa'da on binlerce senden daha az kalifiye adam (turk) vardir. yuzu askin basvuru gondereceksin, birinden biri olacak. onemli olan ilk isi almak, sonrasi daha kolay olacak. ilk isten beklentin cok yuksek olmasin, ortalama 3 bine calisiyorlarsa sen 2200-2300u (her neyse) gordugunde kabul edeceksin, hayatta kalacak kadar para kazanmak onceligin. turkiye'den gidenlerin bircogunda"yumurtadan cikip kabugunu begenmeme" durumu mevcut. cogu turkiye'de bir bok degilken, yurtdisina gidince turkleri boklamalar, turklerle konusmayi kesmeler vs..onlardan yardim gormezsen bunu unutma.

sana tavsiyem, sirketlerdeki is pozisyonlarinin yani sira universitelerdeki postdoc ve it pozisyonlarina da bakman. gecenlerde doktorali bilgisayar ogretmenligi bir arakadasin dublin'de (university college dublin) is buldugunu bizzat kendisinden ogrendim. gidip basladi mi bilmiyorum. bir de sen muhendissin, bunu dusun.

alternatif yollar da onerebilirim, erasmus tarzi bir seyle de yola cikabilirsin. gittigin yerde dil ogrenip is arayabilirsin, ama eglenmek amacin olmayacak is bulmak amacin orada oldugun surece.

ayrica, suraya bakmani onerebilirm: euraxess.ec.europa.eu

avrupa'daki hocalara email atabilirsin istersen, su konularda tecrubem var. asistanlik ariyorum, doktora yapacagim vs dersen orada devam edersin doktorana. bu yolla, kesin donus alacaksin. ekonomik destege ihtiyacin oldugundan bahsedebilirsin, hatta ortak proje bile yazabilirsiniz bu sekilde ortak calismaya baslarsiniz.

negatif konusmaya baslasak her seye bir kulp buluruz.

avrupadan 100 teklif aldıysam bunların içinde isviçreden gelen teklif sayısı 0. yani orada çalışan bir arkadaşın varsa ona cv ni verebilirsin, o şekilde iş bulma şansın var, ama genel olarak isviçre avrupada da tercih edilen bir ülke, bu nedenle direk gitmen biraz zor.

Icine islemistir. Ayni yere tekrar tekrar isemezse koku ölür bi sure sonra. Sirke mirke de deneyin.

beyaz sirke.

Çamaşır suyu dökmeyin sakın; kediler için çamaşır suyu kokusu ekstra keskin oluyor, kuma alıştırmak için yanına hafif çamaşır suyu damlatanlar bile var.

En iyisi sirke. Bolca boca edip birkaç saat bekletin, sonra güzelce silin. Hem kediler kokusunu hiç sevmez hem de tüm çiş kokusunu alir.

kedinin ordan kokuyu alıp tekrar ayni yere isemesini engellemek icin enzim temizleyici ile silmeniz gerekiyor.

poşet

Poset

poşet+buzdolabı

poşet.

poşet.

Bez poşetin içinde.

poşete koyup mutfaktaki dolabın üzerine koyuyorum. bazen poşetle çekmeceye koyuyorum. bir süre evde olmayacaksam dolaba.

Hangi marka kum aldınız? Sanicat ve everclean diğerlerine göre daha az dağılıyor. Tuvalet önü paspaslari büyük oranda dağılmayi azaltıyor; ben bayağı geniş olanlarindan aldım bir tane, eve gelince paspası silkeliyorum direkt. Faras ile de kalan kısımları alıyorum banyoda. Yine de topaklanan kum kullanıyorsanız iki- üç günde bir süpürme açmak şart gibi. Bir de bütçe varsa robot süpürgeleri öneririm; her gün ev supururken şimdi haftada bire düşürdüm, tüyleri de çok güzel topluyor.

Onun dışında girgirin çok efektif olacağını düşünmedim açıkçası; hem yorucu hem de çok iyi toplamaz gibi geldi.

@fraise, kum kutusunun altında ve önünde şundan var: images.app.goo.gl
(edit: kum Alice markaymış)

Eski emaye gövdeli uzun saplı gırgırlardan bulsam hemen alacağım valla, bu küçükler bana da iyi toplamaz gibi geliyor ama deneyen varsa fikir alayım dedim. Robot süpürge bakmaya başlayayım ben bir yandan :/

aynı dertten ben de muzdaripim. günde üç kez falan supuyorum evi. girgir kullanmadim ama ise yaramazmis gibi görünüyor.

takipteyim

Bu ürün çok güzel. Tamamını almasa da baya fark oldu bizde. www.hepsiburada.com

jazzabel'in verdiği linkteki ürünü kullanıyorum, sorunu yüzde 80-85 oranında çözdü.
alice çok iyi bir marka değil, ama yıllar içinde belki gelişmiştir.
ben temizmama'nın kalın taneli bentonit kumunu kullanıyorum.

genel olarak hangi marka olursa olsun ince değil, kalın taneli kullanmanızı tavsiye ederim, nispeten daha az dağılıyor.
bir de, ince kum kalitesine göre çişle falan çamurlaşabiliyor.
kalın kum o açıdan da daha randımanlı.

kalın taneli +1 diyorum, o kalın taneli olanlarında bir standardı yok aslında, ne kadar kalın o kadar iyi oluyor sonuç temizlemesi kolaylaşıyor, kaptan dışarı yayılması da azalıyor.

youtu.be bulabilirseniz, tam size göre.

Kalın taneliler de ince kadar topaklanmıyor, koku yapıyor gibi bir kaygımız var aslında. Daha mı iyi olur diyorsunuz?

@jazzabel'in önerdiği paspastan sipariş verdim şimdi, bir bakayım, sonra bir de kalın taneli kum deneriz madem.

koku yapmıyor, gayet iyi topaklanıyor.
bende beş tane azman var. :)
koku yapsa yapardı, ama kapalı bendeki tuvaletler.
bir de, kumun kokma nedeni genelde yanlış temizlik oluyor.

kaka ya da çiş yapıldığı zaman, kürekle o "kütleyi" alacaksanız, küreği sallayıp kütlenin etrafındaki kumları düşürmek doğru değil.
hatta deliksiz bir kürekle, o bölgeyi tamamen almak lazım.
genelde insanlar küreği böyle sağa sola sallayıp sadece kakayı ya da çişli, topaklanmış kısmı alıyorlar.
o kuma dökülen taneler, aslında kirli ve kokan da onlar.
yani aslında görüntüde kumu temizlemiş oluyorsunuz, ama küçük taneler halinde pis kumlar kumun arasına karışmış oluyor ve "kütle" halinde kokuyu hapseden form da bozulduğu için koku yapıyorlar.

benimki gibi çok nüfuslu olduğunuzda umumi tuvalet gibi bir durum olduğundan, her tuvalet seansından sonra elimde kürekle tuvalet temizlemiyorum.
4-5 günde bir bütün kum kaplarındaki kumu olduğu gibi döküp yenisini koyuyorum.

aslında silikalarda falan da bir kedi için bir ay gider diye yazar, onun mantığı da budur.
yani kumun içinden tek tek kaka ya da kütleleşmiş çiş almak kumun kokmasına neden oluyor.
o yüzden tavsiyem, evdeki nüfusa ve duruma göre birkaç günde bir kumu bir kerede genel olarak değiştirmeniz.
eğer onu yapamam diyorsanız da, deliksiz bir kürekle, kakanın ya da topaklanmış bölgenin etrafındaki kumları da birlikte alıp atın.
o zaman kum kokmaz.

@blatta, kapalı kum kabı ve bir tane kedi var evde. Silika kullanırken koku sorunu olmuyordu, gerçekten de sadece kakayı günlük alıp tüm kumu ayda bir değiştirmek yetiyordu. Sonra yanlışlıkla topaklanmayan kum aldık, AMAN YARABBİM, üç günde ev leş gibi koktu, benim koku duyum zayıftır ve ben bile evde duramıyordum. Şimdi kullandığımız ince Alice iyi gibi, günlük temizliyoruz kütleleri ve koku yok ama bu sefer de her yer kum oldu diye sinirlendim, ona çözüm arıyorum.

topaklanmayanlar korkunç, evet.
hatta neden öyle bir şeyin var olduğunu bile pek anlamıyorum.
belki kanama falan olduğunda görülebilsin diyedir diye bir akıl yürütebildim sadece :)
ki artık onun için özel kumlar da çıktı gerçi.

bence sizin kurtuluşunuz kalın taneli kum ve o deneyeceğiniz mat olacak.
ben mesela ince taneli asla kullanamıyorum.
kapalı kum kabından bile kumun yarısını dışarı atıyor bir tanesi çünkü.
aşırı eşeliyor kumu.
onun yüzünden kalın taneli denemiştim.
kalın tanelinin genel olarak tozu da daha az oluyor.
adım adım deneyin bakalım, verim alacağınız kesin.
kolay gelsin :)

jazzabell’in paylaştığı paspastan ve sanicat’in kumundan kullanıyoruz, paspası aldıktan sonra eve dağılan kum tamamen bitti, banyo kapısına kadarki kısımda da %90 azaldı. kalın taneli kumdan memnun kalmadık ama, topaklanmasında sorun yok ama iyi temizlenmiyor, kumun kullanım ömrü az oluyor.

Üstten girişli kedi kumu kabı da öneririm. Paspas olsa da her gün banyo çıkışına süpürge tutmak gerekirdi. Şimdi 3 günde bir gerekiyor.
Çok da rahat kullanıyorlar.

Yok. Netflix'te sansür yok. Sadece Fragmanları herkes izleyebildiği için kırpılmış veriyorlar.

Netflix'in herhangi bir dizisi ya da filminde sansür yok.

big mouth 3. sezon 1. bölümde edilen toplam küfrü ben 15-35 yaşlarım arasında etmedim. sansür yok netfelix'te, endişeye etmeyin.

almam.
düzenli almam yani. özel alanlara ihtiyacımız var hepimizin.

Düzenli almam. Arada sırada seve seve. Geçenlerde komşunun oğlanı işe aldırmak gibi bir aptallık yapacaktım. Düşünüp duruyordum "ben sabah bunla yürüyüp akşam bunla dönemem ki her gün bıkarım" allahtan istemedi de kurtuldum.

Bu bile dert oluyor bana bak.

Almam. Sen dogrusunu yapiyorsun. O nolcak aliver diyenlerin arabasi yoktur.
Bi de bi yerde duymustum. Arabadaki insan sayisi artinca daha fazl benzin yakmiyor mu ya bunu hep merak ediyorum. Yanlis mi duymusum acaba

@flipsflops
Teknik olarak kesinlikle daha fazla yakar evet ama bu kayda deger bir miktar midir onu bilmem, oturup hesaplamak lazim.

Bazı jestler zamanla görev halini alabiliyor o zaman sıkıntı olabiliyor.

Düzenli asla almam. Hem verdiğiniz örnekleri yaşama oranı yüksekliği hem de alışmış kudurmuştan beterdir anlayışı bunu yapmama engel oluyor. Üniversiteye 1.5 yıldan fazla bir süre otostopla gidip geldim. Yıllardır araba otostopçu da alırım. Ancak bazen olayın hukiki boyutunu düşündüğüm de otostopçu işinden de vazgeçmek üzereyim. Yolda kalan insanlara yardım etmek çok büyük bir iyilik. Ancak dediğim gibi herhangi bir kaza durumunda filan yaşanılacak olaylar iyi niyetleri zedeliyor.

bu sekilde duzenli yapilan iyilikler goreve donusuyor dediginiz gibi, ben de sevmiyorum boyle seyleri, kimseden boyle bi sey beklemem beklenilmesini de istemem.

arada alınır da düzenli olarak almam kesinlikle. yaptığın iyilik görev haline geliyor+1

adam senin arabanla "bugün beni şuraya atıverir" diye plan yapıyor asfdgfhgjh

@baskalasim
Kaza bela durumda benim nasil bir hukuki sorumlugum oluyor? Taksirle adam oldurme gibi bir şeyden suclanabiliyor muyum mesela, bu tarz bir seyi mi kastediyorsun?

Bir süre arabasızdım kimsenin arabasına binmedim .Otobüs durağına gidip otobüse biniyordum.Şimdi arabam var düzenli olarak kimseyi taşımıyorum ama arada sırada alıyorum.Hatta sevdiğim bir kişi olduğunda yolumu da uzatabiliyorum.

@stavro
Tam detaylı bilmemekle beraber bir örnekle anlatalım.
Kardeşim anlatmıştı çok uzun zaman oldu içeriğini çok hatırlamıyorum ama aşağı yukarı şöyle bir şeydi; Kayseri Erciyes yolunda vatandaşın biri otostop çekiyor. Yanda oturan astsubay olmak üzere şoför de iyilik niyetine duruyor vatandaşı alıp yola devam ediyorlar. Biraz ilerledikten sonra arkalarından bir araç çarpıyor ve arkada oturan otostopçu arkadaş ölüyor. Ardından polis mahkeme derken bu iki arkadaş büyük sakata geliyor. Ölen arkadaşı nereden tanıyordunuz? Neden arabanıza aldınız gibi terletici sorularla beraber kan parası uğruna Astsubay arkadaşın maaşının bir bölümüne uzun bir süre el konuluyor. Meslek durumları sıkıntıya giriyor, şoföründe başına bayağı bir iş geliyor.

@stavro
Mobildeyim düzenleyemedim şoförün başına galiba dediğiniz gibi cinayet durumları sarılıyordu. Anlayacağınız amaç ne kadar iyilik de olsa başınıza bela olma olasılığınız çok yüksek. Bugüne kadar sayısız otostopçu aldım. Otostopçuyu sağ salim indirine kadar yol zulüm oluyor.

düzenli asla almam yolda denk gelir görürsem ve trafik uygunsa dururum yoksa devam ederim.

araç benim değil ise;
yakıta ortak olmak istediğimi söylerim. kabul etmezse binmem.

araç benim ise;
2 sebepten dolayı kesinlikle götürmem.
a)özel alan, sorumluluk vs.
b)hukuki boyutu

ölüm vs. durumu, taksirle ölüm çok uç örnekler ancak taşıyanın da sorumluluğu var. (ticari olmasa bile... kaldı ki düzenli olarak ödeme alsan ve ailesi bu durumu beyan ederse mevzu çok farklı bir yere uzanır)
ticari bir durum yok ama düzenli olarak taşıyorsunuz. bir miktar kusurun da sizde olduğu bir kaza yaparsınız ve yolcu çalışamayacak duruma gelir. sgk tarafından malulen emekli edilir. sgk size dava açar "senin yüzünden oldu" diye.

"düzenli olarak almam" diye bir şey yok malesef. yağmur yağar, alırsınız. "ıslanmadım" diye minnettar olacağını düşünürken ertesi gün "e bugün niye almadı sırtında mı taşıyacak sanki" olur.
sürekli araçla gitmediğimi, düzenimin belli olmadığını ve güzergahta uğrayacak yerlerim olduğunu düşünmesini sağlardım. ya da hiç bu kadar kasmaz, sorumluluğu keyfim ve kahyasına atardım. her sabah "ayıp oldu mu?" stresiyle yaşanmaz.

birden fazla kişiyle aracın fazla yakıt yakması da önemli tabi. km başına %0.00000001 ciddi bir sarfiyat olur bence :)
yazan arkadaş emin olmadığı için açıklama yapmış da olayım. 2 yolcu ile seyrin, tek yolcuya göre yakıt sarfiyatına etkisi hesaplanmayacak kadar düşüktür.

bu tip uygulamalar yapan çalışanlar var, benzini aralarında bölüşüyorlar ya da diğer arkadaşların da dediği gibi her zaman olan durumlar değil. zaten karşı tarafın size benzini paylaşmayı nezaket kuralları gereği teklif etmesi gerekir, sizin de kabul etmeniz gerekir. ve evet, otomotiv sektörüne yarı mamül üreten bir firmada argede çalışıyorum, tüm amacımız gram ölçekte bile olsa yarı mamülleri olabildiğince hafifletmek, üstelik performansını daha da arttırarak. yani arabada ne kadar kişi o kadar benzin.

ha, büyük resme bakarsak da: bir sürü kişinin tekil olarak araba kullanmasındansa araba paylaşımı yapmak çevre için daha yararlı tabi. ama ona varana kadar zaten toplu taşıma ve bisikletle ulaşım öncelikli olmalı. tabi bunları yapabilmek için de türkiye'de olmamalısınız XD yine de en son greta thunberg bize saydırdığında "karbon ayak izimiz düşük ya bizim :( " diye ağlayan arkadaşlar vardı :D , o yüzden bize varana kadar amerika vs var yani.

özgürlüğün kısıtlanmasına ve olayın yakıt paylaşılmadığı sürece görev haline gelmesine bakarsak: kesinlikle doğru, herkes sömürmeye bayılır çünkü. ama türk insanı olarak da çok duygusalız, pek mantıklı düşünemiyoruz toplum olarak. o yüzden karşıdan böyle bir öneri gelmedikçe siz ağzınızı bile açmayın konuyla ilgili. tabi ki de karşınızdaki kişiyi tanımıyorum ama toplumun geneline bakarsak olayın kırılganlıklara gidebileceği mevzubahis. kısacası hiç kasmayın, herkes kendisi gitsin. ha çok zor bir gündür, kardır yağmurdur, toplu taşıma yoktur, o zaman amenna. ama öteki türlü zaten zor hayatlar yaşıyoruz, hele de işe gidiş gelişlerde hiç gerek yok bence.

not: eskiden hümanisttim, artık değilim XD

Yakın arkadaşım vs için asla bu konuyu dert etmem; alırım. Zaten o kadar yakınim olunca 'bugün kendin dönsen iyi olur, ben şuraya ugrayacagim' diyebilirim.

Yakın olmadığım birini her gün her gün almam ama kişiligim gereği biraz paylaşımcı biriyim. Yağmur yagiyordur, hava soğuktur ya da o gün sadece asansörde denk gelmisizdir; alır bırakırım. Dediğim gibi zorunluluk olmadığı müddetçe sıkıntı yok benim için.

Bu arada böyle durumları benzin parasıyla düşünme kısmını ayrıca korkutucu buluyorum; iki gündür arabayla bırakma konulu duyurularda 'e daha çok yakıt harcanıyor, parası bizden çıkıyor' vs gibi yorumlar okuyunca bayağı şaşırdım zira ben ailemde de böyle bir şey görmedim. Bu tarz konularda da aklıma en son gelecek şey cebimden çıkacak paradır. İnsanları alıp Van'dan İstanbul'a getirmiyoruz sonuçta. Sosyal ortamlarda yaşarken bu derece para odaklı olmak hiç doğru gelmiyor.

arada birisinin arabasi bozuk oluyor, ya da baska bir durum oluyor yapiyorum, senede 2-3 kere. duzenli yapmam benzine ortak olsa da yapmam zira o zaman hususi araca gerek yok eger para harcamak istemiyorsan gidip otobuse/metroya bineceksin, araba isini unutacaksin.

devamlı bir şeyler konuşma zorunluluğu, bir paylaşımda bulunacak olma kısmı beni yoruyor ve istemiyorum.

Almam çünkü bir süre sonra bu senin vazifenmiş gibi görülüyor.

hatır taşıması deniliyor bu duruma. olası bir kaza durumunda tazminat istenebilir.

www.tazminathukuku.com

ben duzenli olarak almam. ihtiyac durumunda alirim.

ancak ablam bunu yapiyordu eski isinde, 2-3 yil yapti, evden cikar, 5-10 dk yolunu uzatir, 3 arkadasini alir, ise oyle giderdi. donuste de yine yolunu uzatir, arkadaslarini birakir, eve oyle donerdi.

ben bir arkadasimin benim icin bunu surekli yapmasina razi olmam. icim asla rahat etmez.

Ben sahsen yakitinda degilim, duyuruda yazdığım gibi benim takildigim nokta "ozel alan" mevzusu ki genel olarak insanlar da ayni fikirde buradan gordugum kadariyla.
Alacagim adami zaten alirim, yakit parasi falan beklemem kimseden. Duzenli almaya gelince, yakiti paylasmak degil tamamini odeyecek de olsa istemem acikcasi.

Almam...Sen bu adamı 364 gün taşı 1 gün taşıma suçlu sen olursun. İyilik yapma görevin olur derler bu birinci sebep.

2. sebepte hatır taşımacılığı. Yakınları sana dava açarsa b.ku yedin çok afedersin.

çok sık olan bir durum değilse takma kafaya.

Ben de çok kıl oluyorum bu duruma. Aynı ilçe içinde bile oluyor. Bi zahmet kendi imkanlarınızla gitmeyi becerin be kardeşim geldiğiniz gibi.

Cok sik olan birsey olmasa kafaya takmazdin. Kalabalik gelinen bir misafir gununde ve/veya surekli sana guvenerek gelinen misafir gruplarinin kalkma saatlerine 30 dk kala arabaya atlayip evden cik. Git cay ic telefonu da sessize al.

Geri donunce de arkadasim ayrilmis onun yanina gittim teselli vs uydur. Zamanla o misafirler sana guvenmezler.

her gün olan bir şey değilse önemsemem ve insanlara yardım ediyorum diye sevinirim.

akrabaya göre değişir. zor zamanında sana veya annene babana yardım etmişler mi, destek olmuşlar mı, arada arayıp hal hatır soruyolar mı, bayramlarda seyranlar ne yapıyorlar, size ne kadar geliyolarsa siz de onlara o kadar gidiyor musunuz, sizi nasıl ağırlıyorlar,vs vs..sana ve ailene nasıl davranıyorlarsa öyle davranman lazım.

Sanırım bu sadece Türk kültüründe var, genelde Avrupa insanı böyle bir davranış sergilemiyor. Belki de çoğu insanın aracının olmaması ve toplu taşıma olayının rezalet olmasından kaynaklanan bir durum. Ayrıca bizim kültürümüzde misafir oldukça önemli mesela bir video izlemiştim sanırım Kuşum Aydının videosu idi, misal Almanya'da Akşam yemeğinden sonra gelen misafir hoş karşılanmıyormuş yani bırak misafiri evine bırakmayı misafirin belli saatten sonra gelmesi abes Avrupalılar için.

Ben evliyim eşim Bulgar göçmeni onda bile benzer bir karakter var, misal ben gelen misafirleri arabayla bırakma eğilimindeyim ama eşimde bu yok teklif bile etmiyor olaki es kaza çok tanıdık ise ve arabayla bırakma muhabbeti geçse gönülsüz bana bırakmamı söylüyor ya da kendisi bırakıyor.

Ben de bu adetin yok olması gerektiği düşüncesindeyim, ama öyle çok da rahatsız etmiyor beni, eğer çok sık olmuyorsa seni de rahatsız etmesin ama artık katlanılamayacak noktaya gelmişse ailenle bu konuyu görüşebilirsin.

Her gün her gün olan bir şey değilse dert etmem; elime mi yapisiyor sonuçta?

Erkek kardeşim de evdeyse annemler böyle ricalarda bulunur; hiç itiraz ettiğini ya da söylendiğini görmedim. Benim de birakmisligim vardir; insanlara yardımcı olduğum için mutlu oluyorum ben genelde böyle durumlarda.

Oo tabiki. Karadenizli bi aile için ata sporu gibi birşeydir. Sizinki yine iyiymiş.
Babamın arkadaşı babamla konuşuyor ben de arkada yemek yiyorum.
örneğin , Adam diyo ki "bu haftasonu tarlada işlerim var şunları şunları yapıcam"
babam da diyo ki "tek başına yağma kitik de gelsin haftasonu işi yok zaten"
ben arkada mal gibi kalıyorum deniz planları yalan oluyo tabi. hahaha

evet oluyor. hele ki memlekete gittiğimde evlerinden alıp bizim eve bıraktığım ve sonrasında tekrar evine bıraktığım oluyor. çok sık hemde. annemle çok tartıştım emrivaki yapma diye ama "ayıp, onların bize emeği çok" gibisinden birşeyler söyleyip konuyu kapatıyor.

Tabii ki oluyor. Kardesime de oluyor babama da oluyor. Yardimci olmak cok normal degil mi ya? Bugun ben birakirim yarin ben misafir oldugumda o birakir.

Benim adıma kimseye söz, vaat verilmemesi gerektiğini zaman içinde söyleye söyleye öğrettim. Yine de arada oluyor tabi askere gelen akrabayı karşıla filan idare ediyorum.

Gereksiz masraf. Taksi tutabilir kendisi. Sonuçta birinden para çıkacak. Neden onlardan olmuyor.

Ben hayır derdim.

arada oluyor evet. cok hoslasmasam da birakirim ama madem bu kadar rahatsiz oluyorsun, misafir olmadigi bir zaman annenlere soyleyiver.

Bakliyatları (kuru fasulye, nohut, börülce vs) önceden haşlayıp buzdolabı poşetlerine koyup buzluğa atın; lazım olduğunda çıkarıp normal yemek haline getirmeniz 15 dakika sürmez. Hatta yemeklik soğanları toplu halde robottan geçirip onları da tekli porsiyonlar halinde buzluğa atarsanız bayağı pratik olur.

Börek sarıp atabilirsiniz yine buzluğa. Tavuk göğüslerini Marine edip buzluğa atarsiniz. Bir gece önceden buzdolabı kısmına cikarirsiniz. Ertesi gün tavada pişmesi 5 dakika. Yanında da makarna, haşlanmış sebze, salata vs.

Zeytinyağlı yemeklerin çoğu buzdolabında 3 4 gün dayanır; pazar günü yaparsanız hafta ici rahat edersiniz. Salata malzemelerini hafta sonu yıkayıp buzdolabına koyarsanız salata hazırlamak 2-3 dakika.

Ispanakları yıkayıp buzluğa atarsanız, çıkarıp yemek haline getirmek en fazla 20 dakika.

Aklıma ilk anda bunlar geldi.

Bakliyat haşlayıp koymak +1 Hatta buğday, siyah fasulye, maş fasulyesi gibi değişikçe bakliyatlar da koyarsanız, bunlarla aşırı doyurucu salatalar da yapabilirsiniz.

Annem mercimek çorbası donduruyor ufak boy saklama kaplarında. Varsa mikrodalga fırında, o yoksa ufak bir sos tenceresinde ısıtabilirsiniz.

Tavuk haşlayıp didikleyip buzluğa koyabilirsiniz, altına bi pilav yapsanız şahane yemek olur.

Böyle bir soruya uzun uzun cevap yazmıştım ben çok önceden. Bulursam ekleyeceğim buraya.

edit: (git: 1330146)

asıl gelme amacım duyuruyu takip etmek ama geçen yıllarda ayda yılda bir yemek söylerken son 6 aydır neredeyse her gün dışarıdan bir şeyler söylediğim için de geldim.

öncelikle bakliyat ve çorbalar +1. özellikle çorbalar harika, çıkardığım an yiyebiliyorsun.

ben kıyma sevmediğimden yapmıyorum ama soğan biber domates salça vs ile kıyma kavrulup koyulabilir, makarna vs için ve yemeklerin içine koyulabilir.

ıspanak yikayip buzluğa atmak da iyi olur, çözünmesi için beklemiyorsun. çıkarıp 5 dk da yemeği yapılabilir.

közlenmiş patlıcan biber, yoğurt ve az önce kavurmus olduğumuz kıymayla müthiş olur.

taze fasulyeyi pişirip koyuyorum bir şey olmuyor.

Hemen her yemek buzdolabina atilip sonra isitilabilir. Redditte sundaymealprep var ordan bakip ilham alabilirsiniz

Daha yakmadık / İstanbul.

Ekim sonu gelmeden yakmayi dusunmuyorun ya daha 15 gunum var - Istanbul

no/ izmir

Dışarıda t-shirt ile dolaşıyoruz gündüzleri (Ankara)

evde hala gece gündüz camlar açık. ama ofiste masamın altında ufak radyatörüm var, sabahları onu yakıyorum. kombiyi kasım sonuna kadar yakmamayı hedefliyorum. izmir.

dün bodrum'dan istanbul'a dönünce bayağı üşüdüm ama istanbul'da yakmak için erken bence.

Annem geçen hafta yaktı ama birkaç saat içinde kapattı. Fazla geldi.

yok yakmadık
istanbul

hayir. fakir ve sisko bir sahis olarak ev arkadasim isyan etmedigi surece ben aralik'tan once yakmam. ankara.

camlar açık. akşam üstü klimayı bile çalıştırdım. ev sürekli güneş aldığı için sürekli sıcak. (istanbul)

şort tişört cam açık. istanbul.

Bugun sicaktan piştim gun boyu, ne kombisi? Birkac saat yolda gecirdim, suratım yandı gunesten hatta.
Istanbul.

Hava son günlerde aşırı sıcak değil mi istanbul'da? Kombiyi yakmayı geçtim biz tişörtle oturuyoruz evin içinde.

1 saat acip kapattim. Bana da fazla geldi ama ev bi kirildi iste iyi oldu.
Istanbul bence bu ara col gibi. Gunduz sicak gece soguk

istanbul - akşamları soğuk bence gayet yakılası ama direniyorum, klima açıyorum.

Biz 5 yıl önce 300 lira vermiştik kişi başı (video ve resimler dahil), bu zamanda da 500 lira normal gibi. Bilindik şirketler biraz daha pahalı oluyor ama daha güvenli bence.

Pahali degil normal.
Ayrica boyle bir aktivite icin cok degil zaten.
7-8 sene once 250tl idi, 500 normal su an.

10 yıl önce oralardaydım 150lira fiyat veriyorlardı..

Eylül ayında yaptım, 550 vermiştim. Ayrıca fotoğraflar ve videolar için 250 verdim.

Yapmayin, cok dusen oluyor, turizm etkilenmesin diye haber yaptirmiyorlar. Pilotu iyi arastirin, firmalar thk da iki kere atlayis yapani parasutcu diye aliyor. Ucacaksaniz da kac dk. Havada kalacaginizi sorun.
Dayimlar fethiyede turizmci ve kuzenimde parasutcu sallamiyorum yani.

Online veya makinelerde yapmaya izin vermiyorlar. ARaştırmadım ama aylık yapmasınnlar ki daha çok para harcansın mantığı düşündürüyor beni.

Herhangi bir büfeye gittiğinizde yaparlar.

Bence günübirlik gitmek çok daha mantıklı olanı zaten. Sabah erkenden gidip günü orda geçirip akşam dönmek yetiyor gayet.

giderken bir yayla görmüştük. yol üzerinde gözleme gibi şeyler ve kahvaltı mekanları vardı. köylü kadınlar işletiyor bu yerleri. evden çıkarken ağzınıza bir şey atın, dağ yolları yaklaştığında zaten göreceksiniz. tatlı teyzeler var, birinde durursunuz.

gittiğinizde bütün gölleri göreceğiz diye koşturmayın. ilk gittiğimde öyle yapmıştık, saçmalamışız. en büyük olanı görün, toplamda iki tane görün, ama keyfini çıkarın. aralarında çok fark yok. oturup izleyin manzarayı, bütün gölleri görmekten daha iyi.

Beykent, anadolu cad kucuk bir suriye/nisantasi oldu, marina var west istanbul(yanlis yazmadim umarim) ayrica dark chocolate bulundugu world point baya tutuluyor.

Ps. Gercektende hersey var, deniz, manzara, piknik, gece eglencesi, bisiklet yollari vs vs

Herşey var cidden görmek isteyene tabi ön yargı ile bakanlar zaten amaan bu mu falan diyebilir

Ben beş yıldır beylikduzu'ndeyim; eskiden konserler için yol gitmek biraz zor geliyordu ama son 2 yıldır onda da sorun çözüldü gibi. Hafta sonu konsere mi gitsek dediğimde en az bir güzel konser bulabiliyorum. Bu yaz marina'da açılan mask beach istanbul'un çoğu konser alanından daha güzel ambiyansa sahip. Tabii ki özel konserler için hala daha merkezi yerlere gidiyoruz.

Seramik kursu aradım en son ki umudum yoktu; 6 tane güzel kurs merkezi buldum. Rakı balık mekanı için ayrı, rock bar için ayrı, yoga/pilates ve için ayrı ayrı yerler sayabilirim. Azicik daha lüks yerler arıyorsanız onlar için da bir sürü secenek var. Sinema, doğal alan, kafe, alışveriş merkezi vs saymıyorum zaten.

Sadece tiyatro vs için çok kısıtlı alternatif oluyor; sezon açıldığında belediye özel tiyatroları getiriyor ama iyi takip etmek gerekiyor. Kalan zamanda yol çekiyoruz artık gitmek istediğimizde.

Kısacası hemen her şey var.

ekinoks da taksim havası var

Bu tarz kimyasallari hiç kullanmadim, çözümü nedir bilmiyorum ama size şöyle bir tavsiyede bulunmak isterim. Aktardan 1 kilo karbonat alın ve marketten de beyaz sirke. 1 yemek kaşığı karbonatı yağlı yerlere dökün, ardından da temiz bir fisfisli şişeye doldurduğunuz beyaz sirkeyi üstüne sıkın. Direk tepkimeye girecektir. Kabarma sona erince temiz bezle silin bir gün de fırın kapağı açık kalsın, havalandı. Kimyasalsiz çözmüş olursunuz en azindan

Ha şu anda da 1 ya da 2 gün açık kalsın fırın kapağı iyice çıksın kimyasal kokusu

Fırın daha sıcakken çok boca etmeden uygulayın. Akşamdan sabaha kapağı açık bırakınca koku felan kalmıyor sonraki yemeğe sinmiyor.

O fırın temizleyici benim favori ürünüm. Sirke mirke nafile, köpük kadar düzgün temizleyen başka bir ürün kullanmadım ben.

Muhtemelen çok fazla sıktığınız için arındırmakta güçlük cekmissinizdir. Ben üzerinde yazdığı gibi fırını önce hafif isitiyorum. Sonra köpüğü biraz sıkıyorum ama abartmadan. Bulaşık süngeri ile iyice her tarafa yayiyorum. Bir gece böyle bekletiyorum. Sabah kalktığımda sirkeli su ile bir tur siliyorum, ardından da normal su ile. Kopuk filan kalmıyor, gayet güzel arıniyor. Sadece bir gün boyunca fırını kullanmıyorum ki o da üstünde yazıyor zaten.

Bu köpükle ocak, fırın içi mazgali, mikrodalga fırın vs de çok güzel temizleniyor. Yalnız dediğim gibi boca etmeyin, az miktarı da yeterli geliyor.

fraise +1

az ısıtın. bir gece bekletin. boca etmeyin

sirkeli bezle durulama silmesi yapıp havalandırırsanız içiniz rahat eder bence.

Perşembe günü yapılan Teke Tek'i izlersen zaten Celal Şengör ve arkadaşları Silivri açıklarında büyük deprem olacak diye üzerine basa basa anlattılar.

@malheiros izledim de sanki biri bişey söyler rahatlarim diye yazdım.

Bir gece ansızın deprem marmara bölgesini yerle bir edecek. Biz de son bulan ömrümüzle beraber bütün dert ve sıkıntılarımız nihayet bulacak. Çok yakında.

1999 depreminden sonra artçı depremler aylarca sürmüştü. 20 yıldır Marmara Denizi'nde büyük bir depremin olacağı söyleniyor zaten, bu geçen günkü depremi çok da şaapmamak lazım.

Artcilar uzun süre devam edebiliyormuş ama kesin olarak net bir şey söyleyemiyorlar tabii.

Bu arada teketek'te bu aralar kesin büyük deprem olacak gibi bir şey söylemediler; bugün de olabilir, 20 yıl sonra da olabilir. Net bir şey söylemek mümkün değil ama deprem tarihini ileriye çekti dediler. Ki bunu üstüne basa basa tekrarladilar.


Ben de depremden çok korkan bir insanım ama her saniye depremi beklemek, buna göre hareket etmek bir noktadan sonra psikolojimizi iyice bozmaktan başka bir işe yaramaz maalesef. Biz tedbirlerimizi maksimumda tutup, normal hayat akışımiza dönmek zorundayız. Öteki türlüsü stres kaynağından başka bir şey degil. Yarın araba çarpıp olmeyecegimizin de garantisi yok sonuçta.

(bkz: cat nip)

spery olanları da mevcut. tırmalama tahtalarına sıkabilirsiniz. bir de tırmalama tahtalarının yeri önemli. evin içinde kıyıda köşede kalmış bir noktadaysa yüzlerine bakmayabiliyorlar. daha merkezi-günlük insan aktivitesinin fazla olduğu bir konuma getirin.

evet cat nip duymuştum hiç denemedim. bir deneyeyim.

Birkaç yere yatay ve dikey olan tirmalama aparatlarindan alın. Sevdiği mamaları sadece onları tirmalayinca verin, bir de düzenli tırnaklarını kısaltın. Koltuklar eve ilk geldiğinde sirkeli su yapıp üstüne sıkmak da işe yarayabilir.

Bizimki 2.5 yaşında; eve geldiği ilk günden itibaren bu yöntemleri uyguladım. Hiçbir koltuğu vs tirmalamaz. Sadece tahtasını tırmalıyor.

özellikle sirkeli suyu deneyeceğim.

birden fazla tırmalama tahtası koyun deniyor. 70 santimlik silindire benimkiler de pek itibar etmiyor. koltuk değil ama halı eskitiyorlar :)

merhaba. insan sağlığını ilgilendiren bölümler (beslenme ve diyetetik, fizyoterapi ve rehabilitasyon, tıp eğitimi) uzaktan eğitim veya açık öğretim ile okunamazlar.

bu tür eğitimlerin dersleri teorikten ziyade pratik ağırlıklıdır. laboratuvar derslerini almadan ve stajlara çıkmadan bu tür meslekleri yapamazsınız.

Çocuk gelişimi gibi bölümler açık öğretim ile okunabiliyor ve hatta zorunlu staj da yapılıp ondan sonra mezun ediliyor.
Veterinerlik de aynı şekilde açık öğretim var, staj var mı bilemiyorum da..

Neyi referans alarak okunamaz dediniz, bu sizin fikriniz mi yoksa gerçekten hiçbir üniversitede bu şekilde bölüm yok mu merak ettim..

Veterinerlik açıktan okunmuyor; veteriner teknisyenligi gibi bir bölüm uzaktan okunuyor. O bölümü bitirince veteriner olmuyorsunuz yani. Keza çocuk gelişimi bölümu için de son yıllarda açık öğretim kaydı yok bildiğim kadarıyla varsa da çok sinirli sayıda. İkinci universite kapsamında vs yok.

Acikogretim fakültelerinde diyetistenlik bölümü yok ki olmasın da zaten. Sağlık ile ilgili hiçbir bölümün açıktan okunmaması gerekiyor.

Bugün haberturk'te şunu söylediler 'bu deprem büyük depremi tetiklemiş olabilir mi? Olabilir. Fakat depremin ne zaman olacağı belli değil, olamaz da. Dünden bir farkı yok bu durumun. 3 saat sonra da olabilir, 3 gün sonra da, 3 yıl sonra da, 30 yıl sonra da.' E sürekli olarak huzursuz bir şekilde uyuyamacagimiza göre kendinizi sakinleştirmeye çalışın. Tedbirli olun tabii ki ama bugün deprem oldu diye hemen yarın büyük deprem olacak diye bir şey yok.

Önemli olan hızlı bir şekilde kendi onlemlerimizi tamamlamak.

Herkes çok gergin. İlk başlarda normaldim ama gün içinde her yerden durmaksızın deprem duymaktan gerildim. Bütün sosyal medya deprem. Bakmayayım dedim o aptal ses kayıtlarını yolladı biri. Üstüne 23.20deki deprem olunca ben orda koptum artık. Tedbirim elimden geldiğince var. Bir yerden sonrası gerçekten insanın elinde değil. Tek isteğim öleceksem de huzur içinde ölmek. Bu muhabbetler beni de depremden beter etti.

Hangi mahalledesiniz bilmiyorum ama Beşiktaş'ın dolgu zemin olmayan kısımları epey sağlam diye biliyorum. O anlamda rahat olabilirsiniz.

Ben böyle konularda soğukkanlı ve olursa olur amk napıcaz kafasında bir insanım ama özellikle şu yazıyı okuduktan sonra ben bile başka bir şehre taşınmayı düşünür oldum. Kaldı ki 99'u bire bir yaşamış ve yakınlarını kaybetmiş, uzun süre çadırda prefabrikte yaşamış bir insanım.

evrimagaci.org

Bu deprem olacak ve 30 seneyi bulmayacak yukarıda söylendiği gibi. ve güvenli yerde olup ölmesen bile İstanbul yaşanabilecek bir yer olmayacak uzun bir süre. Bunu bile bile hayata devam etmek benim gibi gamsız bir insan için bile tedirgin edici. Tedirgin olmakta haklısın. Tedirginliği azaltmak için somut ve etkili adımlar atman gerek, o da bana bu şehri terk etmek gibi geliyor. Kolay mı değil, hele ki İstanbul'da yaşamayı seven ve şehrin keyfini çıkarabilen biri olarak benim için hiç kolay değil. Sakinleşip akılcı ve uzun vadeli planlar yapmak lazım.

İstanbuldaki son 6/8 maksimum 10 ayım zaten.

gergin olmakta haklisin. ben zamaninda "depremden korkmuyor musunuz, bu sehirde nasil yasayabiliyorsunuz?" dedigimde demedigini birakmamisti insanlar, "oyle bir ihtimal icin hayati zehir edecek degiliz" seklinde, sanki deprem olacak diye ben kendi mabadimdan uydurmus da paranoya yapmisim gibi abuk sabuk laflar edenler vardi.

mecbur olmadigi halde bu korkunc tehlikeye ragmen istanbul'da 500 yillik binalarda yasayan insanlari asla anlamiyorum. yuz binlerce cana mal olabilecek bir felaket icin "ben orada degilim, kafam rahat" demek imkansiz elbette ama ben yine de ankara'da oldugum icin nispeten rahat uyuyabiliyorum.

bok var herkes dolustu su lanet sehre. yozgat'ta yasayin demiyorum ama iyi okul baska yerde yok mu? iyi is baska hicbir sehirde mi yok? tamam rezil politikalar yuzunden her sey istanbul'a yigildi, bazi alan ve isler icin cidden istanbul disinda ekmek yok ama bu kitle ne kadar kalabalik? 16-17 milyonun gercekten ne kadari istanbul disinda yasasa hayat kalitesinde kayda deger dusus yasar?

gidin kardesim, depremde olmezseniz kaosundan gurultusunden oleceksiniz zaten, hala niye diretiyorsunuz?

@der meister Sen 3 senelik bir öğrenci olarak İstanbul'u kolayca terk edip gitmiş olabilirsin Ankara'ya. Fakat insanların evi, ailesi, akrabaları, arkadaşları, hatıraları, düzenleri, her şeyleri burada. Sınırlı hayat deneyiminle atıp tutmaktan, insanlara aptal muamelesi yapmaktan vazgeç artık. İnsanlar yerleşik düzenini ve hayatını, başkalarının rant ve çıkarları için neden terk etmek zorunda? Bu sinir ve çok bilmişliğin hedefi yanlış değil mi sence de? İnsanlar senin kadar düşünemiyor mu sanıyorsun? Ankara'ya taşındığın için seni tebrik ederiz, fakat 3-5 ayda bir çıkıp, deprem bölgesinden farklı bir yere taşındığın için yaptığın bu ukalalığının kimseye faydası yok.

Beşiktaş Güvenilir mi? Soruya bu haliyle kimse yanıt veremez. Neden?

1 zemin
2 binanın kendisi

Hakkında bir şey bilmiyoruz. Diyelim ki çok berbat bir zeminin olduğu yerde bina. Gerekli zemin iyileştirme yöntemleri kullanıldıysa zeminin kötü olması sorun teşkil etmeyecektir.

Binanın sağlamlığını da dışarıdan bakarak anlamak mümkün değil. Projesine bakarak da anlaşılamaz. Malzeme olarak ne kullanılmış ve o malzemenin şu anki durumu nasıl bunu bilmemiz lazım.

Bir başka olay da şu. Diyelim ki müthiş sağlam bir binaya taşındınız Beşiktaş’ta. Zemin de mükemmel.

Deprem oldu sizin yapınız neredeyse hiç hasar almadı. Yanınızdaki 5 katlı bina yan devrildi geldi sizin binaya vurdu. Güm. O depreme dayanan binanız yerle bir olabilir.

Yani şunu demek istiyorum. Elinizden gelen bir şey var mı? Depreme karşı bireysel olarak ne yapabilirseniz yapın. Ama depreme karşı bireysel önlem almak işin belki %1lik kısmı. %1i küçümsemiyorum ama kafaya takmaya değecek bir şey değil diye düşünüyorum. Eğer mümkünse, imkanınız varsa tek katlı etrafı açık Bahçeli güzel bir eve taşının. Onun dışında yapabileceğiniz çok bir şey yok.

İstanbul için genel olarak Marmara denizine yaklaştıkça risk artar kuzeye Karadeniz’e yaklaştıkça risk azalır. Ama çok aşırı genelleme bu tabii.

İstanbul’dan taşınma meselesine gelince.

Ülkede tarım yok. Yapılan her 3 yatırımdan 2si İstanbul’a yapılıyor. Anadolu’daki bir yerel seçimde bile İstanbul’daki mega projelerden bahsediliyor. Çünkü başka bir yatırım yok. Tarımı bitirdik, hayvancılığı bitirdik. Bir zamanlar tarla ekip biçen adamlar şimdi İstanbul’da üç kuruşa hayatta kalmaya çalışıyor. Bu insanlar şımarıklık yapmıyor. Boğaz’da latte içmekten vazgeçemeyip memleketine denemeyen insanlar değil bunlar. Hakikaten adamın memleketinde yapacak iş kalmadı. E şimdi bu adama siktir git memleketine dersen adam da “tabii ki açlıktan ölmek daha güzel deprem olacakmış hemen memleketime dönmeliyim” demiyor. Orada açlık garanti. İstanbul’da şansını deniyor işte. Vay efendim deprem olacağını bile bile burada yaşıyor bu mallar demek bence çok mesnetsiz. Dünyadan ve gerçeklerden aşırı kopuk bir bakış açısı.

Bu nüfusla İstanbul’da herhangi bir afete karşı önlem almanın da imkanı yok. Yok. Bilimsel olarak bu kadar insan trafiğini afet sonrası yönetebilmemize olanak yok.

İstanbul nüfusu 20 milyon desek. Sadece 4te 1i depremden etkilense, bunların da sadece ve sadece 4te 1i evlerinden dışarı çıksa 1milyon 250bin kişi deli dana gibi ortalıkta dolaşacak. En iyi tahmin bu. Her bir toplanma alanına 100 kişi toplansa 12500 tane toplanma alanına ihtiyaç var. Fiziken mümkün değil.

Şu saatten sonra başka şehirlere yatırım yapılıp İstanbul dışındaki şehirleri de iş açısından çekici hale getirmezlerse durum daha da kötü.

Bireysel olarak yapabileceğiniz çok bir şey yok(Boğaz manzaralı katre keyfini bırakamıyorum diyenlerden değilseniz). O zaman bütün gün oturup bunu düşünüp kafayı yemenin anlamı yok.

Denize ne kadar yakınsanız o kadar riskli, Beşiktaş da riskli ilçelerden. Binanın yeni ise (en fazla 15 yaş) hiç korkmayın, Allah'ın izniyle birşey olmaz.

Ama bina eskiyse çok riskli, bir an önce eski binalardan uzaklaşmamız lazım.

ben akşam iki saat deprem programı izledim.

özetle sağlam zemindeki bir gecekondu ayakta kalabilirken, çamurluk, kumluk bir yerdeki son sistem depreme dayanıklı binalar çökebilir dediler.

ayrıca bu japonyada beşik gibi sallanıp yıkılmayan binaların hepsi de çelik konstrüksüyonmuş , bizdeki gibi betonarme ve acayip garip garip temelli değilmiş.

o yüzden kime nasip kime kısmet bilinmez bu iş, zaten ne zaman olacağı da belli değil.

ha şimdi sen korktun uyumadın da ben uyudum mu? ben de uyumadım. çok kafaya takmamak lazım.

uyurken yakalanmasan, tuvalette, banyoda yakalanırsın veya alakasız bi yerde, araçla bir tünel içinde, marmarayda, ne bileyim metroda, yüksek bir binada, yok yani hangi ihtimali düşünebilirsin ki endişelenebilesin?

@gmzo, evet benim tanidigim falan yoktu istanbul'da cunku zembille indim ben. ayrica oylesine "cikin sehirden" diyorum ya hani, caniniza mal olabilecek bir felaket yuzunden degil. o yuzden sen de haklisin tabii, yaptigim cok yanlis bir sey. ayrica eger sehrine o kadar bagliysan sen otur, sana kimse kalk git demiyor. ben imkani olanlar icin soyluyorum. kaldi ki boyle bir deprem ihtimali soz konusuyken "ben orayi seviyom ya" deyip bu sehirde yasamaya devam etmek ne kadar mantikli, orasi da tartisilir.

ben atip tutuyor veya sinirimi istanbullulara yoneltiyor degilim. bence senin sinirlerin bozulmus, soylediklerimi anlamiyorsun. muhtesem hayat deneyiminle istanbul'da yasamaya devam et o zaman sen kolay gelsin, umarim deprem oldugunda "keske gitseymisiz zamaninda" demek zorunda kalmazsin.

bir insanin deprem bolgesinden tasinip baskalarini da bunun icin yureklendirmesi neden bu kadar rahatsiz ediyor, anlamiyorum. ist denen bok cukuru disinda da hayat var. cogu insan cesaret edemiyor gitmeye. sen yine kalmak istiyorsan kal, bana ne. benim gibi "dogru lan, gideyim" deyip 20 kisi ayrilsa kardir. sen neden uzerine aliniyorsun?

ayrica insanlar akil edemiyor mu demissin de cok degil daha gecen sene bu konuda actigim bir duyuruya bir suru kisi "sen paranoyaksin yea, deprem olacak diye sehir mi degistirilir yea" minvalinde seyler yazmisti. gayet de cogu insan umursamiyor aslinda. bunu da bir hafta icinde unutacaksiniz.

ben golcukluyum. "sinirli hayat deneyimi" bana depremin ihtimalinin bile ne kadar korkunc oldugunu ogretti. kusura bakma senin de canini sikmis olduk insanlara "gidin" diyerek. hepiniz kalin istanbul'da, kolay gelsin.

@gmzo +11111

arkadaşlar binalar sağlam diye deprem olunca çıkmamazlık yapmayın sakın. tamam doğru eskisi kadar berbat değil demirler nervürlü azıcık daha kontrol var betonlarımız daha iyi. ama sanıldığı kadar iyi değil. zemin etüd raporlarının çoğu nasıl yapılıyor biliyoruz kimse kimseyi kandırmasın. normalde binanın yapılacağı yere sondaj atılır. bunu doğru düzgün yapan yok o fiyatlar kurtarmaz zaten. gidip yanbinanın raporu alınıp kopyalanıyor. normalde atıyorum 10 metre 30 metre sondaj atmak gerekiyorken 30 cm atıp kuyu açılmış gibi gösteriliyor. ben bunun örneklerini sahada çok gördüm.
şunu söyleyebilirim evet binalarımız eskisi kadar kötü değil ama yeni binalar çok iyi sakın korkmayın paşa paşa takılın yok arkadaşlar. bir binanın statiğinin önemi kadar dinamiği de önemlidir. zeminle nasıl çalışıyor bunu bilmek doğru ayarlamak zorundasınız. sıvışlaşma olan zemine siz ne kadar sağlam bina yaparsanız yapın eğer sıvılaşma gözönünde tutulmamış ise, sadece binanın sağlamlığına önem verilmiş ise zemin önemsenmemiş ise istedğiniz kadar binayı sağlam yapın. o bina deprem anında yere gemi gibi batar. gömülür ya da zar gibi olduğu yerde yuvarlanır. bakın mesela bu binayı yapan arkadaş harbi iyi yapmış statiği çok iyi www.izlesene.com
ancak bu binayı zeminine uygun yapmazsanız deprem aynında aynen böyle yuvarlanma ihtimali var. binaya bir şey oldu mu hayır taş gibi duruyor.

siz siz olun binam sağlam zemin iyi ben evden çıkmam gibi hareketlerde lütfen bulunmayın. binayı siz yaparsınız zemin etüdüdü de siz yaparsınız o zaman paşa paşa takılın.

@sen de başını alıp gitme ne olur, şu adresteki yayınlarına baktım: web.itu.edu.tr Programın tamamını dinlemediğim için tam olarak ne dedi bilmiyorum ama yorumunuza bakarak bulduğum en yakın çalışma şu: web.itu.edu.tr

"In Istanbul, considering the
proximity of several segments of the active North Anatolian Fault (NAF) in the Sea of Marmara, which
have remained unbroken since 1776, the characterisation of subsidence susceptibility for Istanbul is
crucial with regard to hazard mitigation and urban planning, as it can identify the vulnerable parts of
the region that are prone to possible future earthquake damage."

Tamamını okumadım ama hem zemini doğal olarak sakat olan hem de bozuk şehirleşme nedeniyle sorunlu olan kısımlar Büyükçekmece ve Küçükçekmece golleri arası kalan kısım (Avcılar, Beylikdüzü vs.) ile Bakırköy-Yeşilköy ve çevresi.

Bir de 2000 yılından bu yana doldurulan alanlara (Yenikapı civarı) bakmışlar. Son 20 yılda 2.6 milyon kilometre kare alan doldurulmuş.

Belki bilen biri daha fazla yardımcı olabilir. Ya da en garanti yol kendisine e-posta atmak :)

yeşilköy gayet sağlam bir yer. kireçtaşı olan bir yer. sıkıntılı olan yer bakırköy zeytinburnu eminönü sayfa 3
yerbilim.kocaeli.edu.tr

Normaldir, yeni deprem oldugunda her an deprem olacakmis gibi dusunup tirsar insan hicbir mantikli aciklamasi olmasa da. 1-2 gune gecer.
Deprem korkusuyla yasanmaz, temel onlemini alir hayatina devam edersin. Mantik isi degil o korku.
Cok yuksek ihtimalle burayi okuyan herkes deprem disinda sebeplerden olecek.

@der meister gibi dusunmen sadece huzurunu kacirir, doga olaylarini da olasiliklari da degistirmez.

istanbul'daki son 10 ayın mı? e daha nereye telaş yapıyorsun? tamam, deprem yeni oldu diye herkes bir tedirgin ama yani 10 ay da oldukça kısa bir süre. ben kendimi "neyse inş beklenen deprem 20-30 sene sonra olur, o zamana kadar herhalde sağlamlığından çok emin olduğumuz bir apartmana veya başka bir şehre taşınırız" falan diye rahatlatmaya çalışıyorum. sevdiklerin için endişelebilirsin de kendin oldukça şanslı durumdasın.

Yeni yapılmış bir bina değilse evet büyük bir deprem riski var. Bütün haritalar da bunu gösteriyor. Özellikle dar sokaklı bölgelerde oturuyorsan zaten depremde canlı kalmak bile bi dert olacak diyorlar.

Ahm1 +1

hocam rasathane sayfasına bakıp moralini bozma küçük depremler her zaman oluyor

6 ayda 1 fiziksel görüşme

her hafta 1 defa arama.

evliyim, yaş 33, 100 metre ötede oturuyorlar :) 2-3 günde bir onlardayız

Telefonda her gün. Yüzyüze iki üç ayda bir; farklı ülkelerdeyiz.

ayrı şehirlerdeyiz. 2 günde 1 konuşmak istiyorlar. asla aramıyorlar benden bekliyorlar. 4 gün aramazsam ölsek cenazeye gelmezsin tribi yiyorum.

evliyim, yas 34. ayri sehirlerdeyiz, 2-3 gunde bir telefonla 4-5 dakika kadar gorusuruz. yuzyuze ise ortalama 3 ayda bir filan.

bekarım, 35 yaşındayım. aynı şehirde farklı ilçelerde yaşıyoruz. hiç aramam, iki haftada bir annem gelir, babam da ayda üç dört kez uğrar. evet allah belamı kısa sürede verecek sanırım.

bu arada ablam yanımda, siz her gün arıyormuşsunuz ya o garibine gitti. annem her gün arayıp ne konuşacaksın, millet nasıl her gün arıyor anlamıyorum diyormuş. annem vefasız çıktı arkadaşlar, dna testi istiyorum.

Cekirdek ailenin her uyesi farkli bir ulkede. Haftada bir toplu halde video konferans yapiyoruz. Fiziksel olarak herkesin bir araya gelmesi 3-4 yilda 1 oluyor.

Farklı sehirlerdeyiz annemle hergun bazen günde iki üç kez. Boş boş muhabbet ediyoruz. Babamla ayda bir falan oldukça resmi.
Senede bir anca görüyorum.

Annemle ilişiğim yok denecek kadar az hatta hiç yok son 4-5 aydır. Zira kardeşlerimle de durum aynı.

(not: bütün kardeşler aynı şehirde yaşıyor)

29, evli, farklı şehirlerdeyiz. haftada 2-3 kez telefon (çok yoğun zamanlarda 1'e düştüğü olabiliyor), 1 skype.
Yüzyüze annemle senede 4-5, babamla 2-3 kez görüşebiliyoruz, babam iş dolayısıyla bulunduğum yere gelemiyor.

Her gün görüşmek bana da ilginç geliyor..

Farkli sehir. Telefonda her gun. Biri sormus ne konusuluyor diye :D
Oyle dakikalarca olmuyor tabi. Bazi gunler hatta, disarida arkadaslarlayim su an, sesini duymak icin aradim, iyi misin diyip kapatiyorum hemen mesela. Yani 5 saniyeligine de olsa ararim.

Yuz yuze 3 ayda bir diyeyim.

ayrı şehirlerde yaşıyoruz. annemle hemen her gün telefonlaşırız, babamla 4-5 günde bir.
4-5 ayda bir yanıma gelirler 2-3 hafta kalırlar. ben nadiren onların yaşadığı şehre giderim, yılda 1 falan.

aynı şehirde farklı ilçelerde yaşıyoruz. yaşım 36. Annem 61 yaşında. İki haftaya bir giderim en geç, arada whatsapptan mesajlaşırız. Nadiren telefonda konusuruz, sevmediğimi biliyor çünkü. Babam yok.

amway leke çıkarıcı sprey

Rossman'daki sirkeli çok amaçlı temizleyici. Yine rossman'da domol'un fırın içi temizleyicisi. Hem fırın için hem de ocak için kullanıyorum bunu.

İkisini de bittikçe alırım, özellikle sirkeli olan doğal içerikli olduğu için daha içim rahat şekilde kullanıyorum.

Sivi bulasik deterjani ve cif.
Olmazsa olmaz.

Bulaşık için fairy platinum'dan memnunum, aşındırmalı temizlik için de cif krem vazgeçilmez. Ama mesela bulaşık makinası için parlatıcı kullanmıyorum (beyaz sirke en iyisi), bir de marka sadakatim olmaksızın sıvı çamaşır deterjanı kullanıyorum. Toz deterjanlar makinada kalıntı bırakıyor.

rossmann leke çıkarıcı. büyük boy sprey şişede satılan.

bizim sıpanın bütün pisliklerini ancak temizliyor...

Cif banyo.

Banyo için denemediğim şey kalmadı. Bunun kadar hızlı kir çıkaranı daha görmedim. Uzun süre temizlenmemiş duşa kabindeki sabun artıklarını bile söküyo kör olasıca.

yillardir bu soruyu beklemiscsine cevap vericem.

rossmann'in her seyi. ama en cok uzun sure alip almama konusunda kararsiz kalip dayanamayip aldigim mop. islak mendilimsi bezleri var, mopun ustune parmaginizla sokaliyorsunuz. kil tuy toplayan kuru bezi de var. nefis.

sari paketli islak bezi ve mavi paketli cam bezi guzel. sirkeli temizlik sivisi guzel.

jimicik+fraise +1

rossmandaki temizlik ürünleri hem hesaplı hem kaliteli çıktı hep, domolcuyuz :D

Lofçalı Arap Sabunu.

Rossmann'daki domol ürünleri +1500

benim yaptigim temizlikten bir halt olmuyor genelde ama yine de cif'le musluk-armatur parlatmak kadar keyif aldigim is sayisi azdir. adeta buyuleniyorum her seferinde, hic "yok abicim burasi fazla kirli" falan demiyor. dokuyorum, kopurte kopurte siliyorum, sonra suyu + bezi bir cekiyorum vauuuu resmen isil isil. super.

Swiffer (jimicik’in mop diye bahsettigi sey) evi supurdukten sonra bir de swifferla geciyorum, muhtesem oluyor.

Bir de cillit bang. Her cesidi.

Elma Sirkesi

Donestos.
Akşamdan döküyorum kirli yüzeylere, diğer gün geldiğimde temizlenmiş oluyor. Adam benim yerime temizleyiveriyor. Öyle ovma falan da yok dokunmuyorum bile o derece.

Cif banyo & cif mutfak

birkac ekleme yapayim;

rossmann'in 5'li sunger bez paketi var. mutfak lavabo bezi olarak kullaniyorum. iyice eskiyince yerler icin kullanip aticam, eskimedi. cok emici, kuruyunca kabuk gibi oluyor, islak kalma kokusu olur ya bazi bezlerde, bunda olmuyor hic. sari bezler gibi cirkin bir gorunum de almiyor, boyutu da mukemmel.
www.rossmann.com.tr

daha once aliexpress'ten aldigim beyaz melamin sungerler vardi, her seyi temizleyen, yanik caydanliktan duvardaki boyaya kadar. burda da bulunabiliyor artik, sihirli sunger diyorlar.

ailemin evinde her kosede tek kullanimlik gozluk temizleme mendillerinden var. cok guzel temizliyor gozlukleri.

bir ara da su aspirin dedikleri kirmizi siseli temizlik spreyinden almistim. evet her seyi super temizliyor ama asiri kimyasalli. almam bir daha. sirke varken gerek yok.

ben 2500 tl üstü espresso makinelerini tercih ederdim, gerisi biraz yalan geliyor bana. özellikle o delonghi'ler aşırı sorun çıkarıyorlar çünkü malzeme kaliteleri çok kötü.

eğer bütçeniz yoksa da ben olsam bialetti moka pot, wacaco minipresso, aeropress tarzı manuel alternatiflere yönelirdim. artan parayla da iyi bir kahve değirmeni ve süt köpürtücü alırdım. belki yukarıda bahsettiğim aletler tam espresso yapmıyorlar, ama o 1000TL fiyat aralığındaki makinelerin de aynı şekilde ne kadar espresso yaptığı tartışılır.

lezetli bir kahve yapmak için en çok ihtiyaç duyacağınız şey taze kahve. taze kahveye de ancak değirmeniniz varsa ulaşabiliyorsunuz. kahve çekildikten sonra hızla tüketilmesi gerekir. maksimum 2-3 gün dayanır sonrasında lezset olarak hemen kendini belli eder. o nedenle kahveyi çekirdek almak ve ihtiyaç kadar öğütmek çok önemli. o nedenle de lezzetli bir kahve içmek istiyorsa kardeşiniz sahip olması gereken yegane şey kahve değirmeni. sonrasında ucuz pahalı farklı ekipmanlar alıp farklı demleme metodlarını deneyimleyebilir kendisi.

bu arada evde çok eski bir delonghi makine kullanıyorum, ama eski makinelerin malzeme kaliteleri güncel modellere kıyasla ciddi farklı, zaten o endenle sorunsuz kullanabildim bunca sene aynı makineyi. ha lezzet olarak ortaya çıkan kahve vasat, bazen de vasatın biraz üstü, çünkü dediğim gibi bu tür makinelerden çok birşey beklememek lazım.

bugün makinem bozulsa moka pot ile devam ederdim, belki cafflano kompresso,wacaco nanopresso, ya da aeropress tarzı ek bir ekipman aldırım. ne zaman para olur o zaman ciddi bir espresso makinesine yatırım yapardım.

ben yıllardır delonghi'nin en ucuz serisini kullanıyorum, bir sıkıntı yok. ne arıza, ne başka bir şey. işini gayet güzel yapıyor.

sadece ucuzundan alırsan biraz yavaş oluyor, o kadar.

www.istanbulbilisim.com

Biz de 4 yıldır delonghi'nin bu makinesini kullanıyoruz; memnunuz gayet. Bizden sonra birkaç arkadaşımız daha aldı aynı makineyi, kimseden sorun olduğuna dair bir şey isitmedim.

Cedric +1 bu dolar kurlarıyla vs. 1000tl'ye düzgün bir espresso makinesi almanız çok zor.
Manuel demlemeye yönelin bence