Ek gelir olarak ne kadar beklentin var ona gore cevap degisir.

aylık 200-250 lira olsa bile iş görür

izmir'e gel kral, sana ek iş yaratcam söz :)

sirkecideki pasajlardan telefon tamir parçaları al, internetten sat. istanbul'da olsam hiç affetmem.

hafta boyunca siparişlerini al, haftada bir-iki kere git, malzemelerini al. kargolarını hazırla, teslim et. bitti gitti.

evet.

hepsi değil sanırım
1 ocak 1987 öncesinde doğmuş olanlar
yani 86'lılara vurmuş oluyor galiba

Davutoğlu'nun açıklamasına göre bedelli askerlik için en son 31 Aralık 1987 doğumlular başvuru yapabilecek. 24 saat sonra yani 1 Ocak 1988'de doğanlar ise 31 Ocak itibariyle 27 yaşını doldurmadığı için bedelli askerlik başvurusu yapamayacak.

88lilere acıdım valla ne kötü

Corsa sirf opel diye

Opel iyidir ama corsa konforlu bir araç değil ve clio'ya göre çok yakıyor.

B sınıfı arabalar arasında öyle çok fark yok. Aşağı yukarı hepsi aynı. Belki polo biraz daha konforlu diyebiliriz.
Bu ikisi arasından ben opeli alırdım.

renolar 3 bin lira daha pahalı genelde ama corsalar daha kaliteli gibi bi algı var sanırım

corsa uzun zamandır kasa değiştirmedi. tekrar satarken bir miktar kaybeder.

ben böyle fransız arabası kötüdür, alman iyidir kafasında değilim ama deneyimlerimi söyleyeyim: arkadaşımın clio'sunu kullandım debriyajı, vitesi filan hissizdi, çok adi geldi bana malzemesi. ablamda da opel corsa vardı, 2006 model ama o opel sağlamlığı, tokluğunu hissettiriyordu hep.

lakin corsa kasa değiştirmek üzere, aklınızda olsun.

10 yıl içerisinde gelir değişimlerini, çocuk ihtimalini ek olarak askerlik esnasında yaşanacak diğer ihtiyaçları göz önüne alın.
Ben olsam biraz uzun düşünürdüm.
Ama imkansız durmuyor.

isiniz garanti bir is ise alinabilir
ozel sektore guvenmeyin cok

bir sene sonra 6 ay boyunca nasıl ödeyeceksiniz krediyi.

hgs alma. adam gibi yapıştırırsan okur dediler, kanıp aldım. tam da tarif edildiği gibi yapıştırdım yine okumuyor.

ogs

bende hgs var yapı krediden alınmış. kredi kartına da otomatik ödemeye aldım yani bakiyesi azalınca direk kredi kartından çekiyor. bazen okumuyor ama okumayınca da sorun olmuyor çünkü plakadan görüp düzeltiyorlar.

kredikartına bğalı ogs var 2 senedir arabada. galba bir süre sonra pillerinin bitmesinden dolayı yenileme derdi var ama 150ile bile gişeden geçebiliyorsun (geçme tabi ben geçmiyorum sadece çalıştığını söylüyorum) hgs okudu okumadı cezası falan bir ton işi var uğraştırıyorlar adamı cezayı iptal ettirene kadar.

ogs al

ama ogslerin kaldirilacsgini okumustum sanki.

hgs sanki cok iyi bir altyapi gibi sanki de ogs yi kaldiriyorlar. ulan bu develetin isleri...

ters sirayla cevaplar

3- plaka degismediyse hgs'sini iptal ettirmesi gerek yoksa ayni plakaya hgs ya da ogs alamazsin (okumadigi zaman plakadan ilgili ogs/hgs hesabini bulup tutari oradan dusuyor...)

2- hgs'yi soktugun zaman parcalaniyor bir daha calismiyor diye biliyorum

1- ogs al ama cikmasi ve sana ulasmasi 1-2 hafta surebilir. basvuruyu yaptiktan sonra (plaka veriyorsun) cihaz olmadan koprulerden gecebilirsin plakadan bulup dusuyorlar, otoyoldan da gecersen en uzun mesafe yaziyor, o zaman da [email protected] 'ye mail atip durumu bildirirsen ilgili duzeltmeyi yaparlar. (mailde gectigin giselerin adini, gectigin tarihi, ogs numarani ve plakani vermen lazim)

eski sahibini arayıp HGS'sini iptal ettirmesini söyledim sonra da OGS aldım arkadaşlar

adamın camdaki HGS'sini sökemedim ama çıkmıyor
ogs 70 liraya mal oldu.
40 lira depozito, içine de para yüklediler biraz kredi kartına bağladım
teskekkürler

trafik sigortasının kullanılan kısmı düşülüp kalan kısmı geri veriliyor. kaskoyu bilmiyorum.

kaskoyu ufak bir fark vererek yeni aracında devam ettirebilirsin.

kesin bilgi mi arkadaşlar baya para verdim de ?

ikisinin de kullanmadığın gün sayısı hesaplanıp iade ediliyor.

gün olarak hesaplanır, kullanmadığın süre geri ödenir. ya da taksitler iptal olur.

noter satış tarihi baz alınır.

gecen pazar ordaydim. plaj ucretsiz.

araya girmis gibi olacagim ama haftasonu yogunluk nasil oluyor? bir de google maps'ten baktigimda birden fazla plaj var gibi, hangisine gidiliyor bunlardan?

Dostum oraya gitmesen, o tarafa yakin oturuyorum her sene mahallede cenaze gormekten biktik biz. Istanbulda nefis yerler var, mesela poyrazköy kimse bilmez orayı, sessiz sakin, dalga yok deniz güzel , giris 5 liraydi yanlis hatirlamiyorsam.

poyrazköyde 3. köprü inşaatı yok mu oraları mahvetmetmedilerse orası da olabilir.

İnsaat ile alakasi yok oranin, ama denize girince o kel alani gorebiliyorsunuz tepede kalıyor.

Menekşe plajını bilir ve gitmeyi uygun buluyorsanız gidin. Asla diyorsanız o zaman cevap belli. A evet fark var su 10 kat hijyenik olarak iyi olabilir ama can alıcı riski yüksek.

Karaburun'da yüzülmez. Zaten plaj falan da yok acayip biyer.

Mobildeyim fava atamiyorum cevaplari heyecanla bekliyorum ben de.

gitmeyin.

Gidilmez oraya. Solar beach'e falan gidin kilyosa istanbulda girecekseniz.

var mi baska bi yorumu olan
ya da istanbulda baska bi plaj onerisi olan

Ayağınızı bile sokmayın suya.

toprağını daha kuru , biraz kumlu bir toprakla değiştir. Alt dalların da bir kısmını (1-2 parmak kadar) toprak içinde bırak, toparlar belki.

pek kötü durumda gözükmüyor bence ama illa değişiklik yapacaksanız bauhaustan kaktüs toprağı alın onla değiştirin
evin içinde doğrudan güneş almayan gölge bi yerde 1-2 hafta takılsın
ilk hafta su vermeyin

çok kötü değil ama erken davranmak istedim dik durmuyor eskisi gibi en azından kendini bırakmış halde. @stimpak söylediğin gibi kuru bir toprakla değiştirdim biraz da derine gömdüm köklerini,

@ferit güneş görmemesi mi gerekiyor? dolap gibi bir yerde mi tutsam acaba?

kaktüs çok değerli birinden hediyeydi üzerine çok titriyorum

ben olsam iki adet 1+1 alırdım mümkünse farklı yerlerden.. 500den 1000 tl kira. anapara (daireler) da üzerine koyar böylece

üretime geç. seracılık yap..

sana portföy yaptım.

30.000 VAKBN'a
20.000 YKBNK'a
20.000 EKGYO'ya
15.000 TRKCM'ye
30.000 HALKB'a
20.000 DOAS'a
15.000 ENKAI'ye

seneye paran en az 200.000 üstünde.

ufaktan da olsa hayvancılık yap etini, südünü sat

gencolar bu sekilde yatirim tavsiyesi vermek ufaktan suctur.

saygilarimla,

warren buffett'i bildin mi? dünyanın en büyük yatırımcısı. diyor ki;

-para kazanma üzerine: asla tek bir gelire bağlı olma. ikinci bir kaynak yatırımı yap.

-yatırım üzerine: bütün yumurtaları aynı sepete koyma.

-risk alma üzerine: asla bir nehrin derinliğini iki ayağınla birden test etme.

yani paranın tümünü aynı işe yatırma. ev almak herkese mantıklı gelir. ancak kiracıyla uğraşmak büyük dert. ayrıca evlerin masrafları bitmez, kiracı kiradan düşmek ister. son olarak da yıllık vergisi var.

enpara'yı bilmiyorum ancak banka faizlerinin de yıllık stopaj vergileri var diye biliyorum. miktarını bilmiyorum.

vehbi koç'un bir sözünü de ekleyeyim buraya, "yatırım yapmak istiyorsanız arsa alın. arsa altındır. arsanıza bina dikerseniz gümüş olur. kiraya verirseniz de bakıra döner. yani benim şahsi kanaatim arsa alma yönünde. bu paraya yıllar içinde biriktirdiğinizi söylüyorsunuz. yani bu para olmadan da hayatınızı idame ettirebiliyorsunuz. kira veya faizden gelecek 1000 liranın ayda en iyi ihtimalle 500-600 lirasını kendinize hak görüp gereksiz yere harcayacaksınız. oysa iyi bir araştırmayla alacağınız arsa belki de bir kaç yıl sonra kat kat değerlenecektir. en azından spekülatif bir yerden almadıysanız değer kaybetmeyecektir.

giriş kişi başı 7 lira
şezlong ve şemsiye 10 lira

O zaman bu soruya ek yapayim; pilotlar plaja da inebiliyordu, o durum ne oldu simdi? Almanyadan arkadaslari gaza getirdim, onlar da dunyanin 57374638 ulkesinden insan topladar bir ucak dolusu adam geliyor ordaki hava oyuari festivaline sirf benim yuzumden. Simdi rezil olup kalacaklar mi ortada?

oha amk ne demek kişi başı giriş parası? şezlong şemsiye parasını anlarımda giriş ne yahu? devlete mi ödeniyor?

Ya bunun belcekiz icin oldugundan emin misiniz? Milli park icin olmasin?

Seçimden önce kesinti yapmazlar muhtemelen ama sonrasında susuz dönemlerimiz olacak.

nasıl %20 olur? daha düne kadar yağıyordu, ayrıca kışında güzel yağdı. tamam emekli albay yorumuydu bu ama ne bileyim tuhaf geldi.

her yıl aynı terane. yok istanbul susuz kalmış falan. cem uzana hapis şoku :)

arada bazı ilçelerde kesiyorlar, genelde bağcılar falan o taraflar. iskinin sitesine bakarsanız görürsünüz. bunlar nasılsa ses çıkarmaz diye herhalde. tiksiniyorum bu zihniyetten.

aklımı kaçırıyorum tasarruf yapmayanları görünce adm tıraş oluyo su sonuna kadar açık jilet temizliyo yemek yapılırken su açık başka tarafa yöneliyo sigara yakıyo mesela ellerim titriyo bu insanlar niye böyle diye:(

sadece istanbuldan almıyor doğru ama melenden yeşilçaydan gelen su günlük 800000 metrekup, istanbula günlük 2-3 milyon m3 lazım

Biz ailecek bu tip konularda her zaman dikkatliyizdir. Kuraklik olsun olmasin dunyada her zaman su sikintisi olma riski var. Bence her zaman dikkatli olunmasi gerekiyor. Su konusunda, elektrik konusunda, dogalgaz konusunda. Malum isinan kure.
Ama etrafimdaki insanlarda pek bir caba goremiyorum. Bunun icin toplum olarak koooomple bir bilinc atlamasi yasamamiz gerekiyor. Kuraklik falan sokmez bu insanlara.

(git:www.iski.gov.tr )

evet risk var, cunku son donemde yagan yagmurlar yuzeyden aynen akip giden denize dokulen yagmurlar, yani barajin doluluk oranina faydasi degil zarari var. kisin depolama olmali. tabi turkiye'deki yesillik azaldikca collestikce, yagmur buraya vurmuyor, gidiyor baskasina yagiyor, bizde betonlarin ortasinda kurak kurak oturuyoruz.
biz de ailecek hem elektrik hem su konusunda cok dikkatliyiz. askeriye gibi luzumsa kapat prensibiyle yasiyoruz. bir de mesela ufak tefek cozumlerim var, mesela yesillikleri yikadigim suyu bir kovaya dokuyorum, cicekleri bundan suluyorum veya tuvalete bu suyu dokuyorum, yine ayni sekilde dusta suyun sicakligini ayarlarken akakn suyu biriktiriyorum, sonra sebze yikarken kullaniyorum vsvs yani ordan burdan uc bes biriktirmeye dogayi katletmemeye calisiyoruz.

"şablon alıp hostinge tanıtmak"

yıllardır bu sektördeyim, ilk defa yukarıdaki ibareyi duydum :) hocam bu denli basit şeyler değil o işler, gözünü korkutmak için söylemiyorum. çok genel sormuşsun. sorunu biraz daha dar açıdan sorarsan cevaplandırayım. zira sorduğun sorunun cevabı sayfalar, saatler alır.

siz olaya bu şekilde yaklaşıyorsanız sorunuzun cevabı "hayır yok". en zor olan şablonu alıp hostinge tanıtmak zaten.

bol şanslar

Tecrübem kendi sitem için bu işleri yapmaktan ibaret olduğundan eticaret konusunda cahilim, bilemedim.

diğer arkadaşa katılmıyorum. şu zamanda ve bundan sonraki zamanda bu olayın en kolay kısmı yazılım kısmıdır. en zor kısmı ise; ürün seçimi ve bu ürünün pazarlanmasıdır. çünkü tahmin edemeyeceğiniz şekilde bir rekabet var.

Icımdekibiri haklı, işin teknik altyapısı, yazılımı falan öyle zor değil fazla. Satış yapabiliyorsan o kısmı da halledersin her halükarda. ZOr kısım para kazanmak.

benim tecrübe ettiğim kadarı ile sanal pos falan ekletilmeyecekse çok teknik birşey yok ilk etapta
ben de e-ticaret sitesi yapmaya çalışıyorum, kardeşinle haberleşelim , paslaşıırız özelden ulaşın

Onun yerine hazır bir e-ticaret sitesinden bu işini kolayca görebilirsin.
(bkz: tictail.com )

çok üst düzey bir e-ticaret sitesi düşünmüyorsan www.opencart.com 'ı kurun. şablon hazırlamasında, düzenlemesinde falan bir şey yok. isterseniz bir çok free şablonu var. paypal ödemesi vb. gibi eklentileri zaten mevcut..

tr'de bile kaç tane tanınmış firma var opencart kullanan.. yok profesyonel olarak bu işi yapacağım diyorsanız gene bir çok destek alabileceğiniz firma var..

kurulumu wordpress gibidir.. veritabanı kurulumu, opencart kurulumu ve düzenleme aşaması..

demo güzel olurdu falan dersen kendi hostuma kurayım dene, gör sistemi... ;)

samsung var bende.

filipsi geç.

biz gecen yil alirken baya arastirmistim. samsung'larda banding ve clouding problemleri cok oluyormus. forumlarda falan baya yakinan insanlar vardi. lg ile philips arasindan da lg'yi sectik. memnunuz gayet.

Dahili uydu alıcılılarda philips berbat. Eve her gittiğimde annemler kanal eklettirmekle uğraştırıyorlar ve çok saçma sapan bir ayar menüsü var. Kanalları sıralamak da pek kolay olmuyor. 2000 deki bir kanalı 1 e almak için tek tek 1 e kadar sürüklemen gerekiyor ve bir kaç kanal birden seçip tek seferde sürükleyemiyorsun vb...

philips'in su arkasindan isik cikaran tv'si var tanidikta, baya guzel tv, onun haricinde samsung var evde fena diil bence en iyisi lg.

Vestel diyorum.


edit:9090 modeli kontrol edlip fiyatına bakılabilir. özellikler kontrol edilebilir.

başka önerisi olan var mı

aynen, şirketten şirkete değişir. ben de 1,5 yıldır çalışıyorum, tabii bizim ofis kurumsal olmanın yakınından bile geçmiyor. ama yine de örnek olabilir. geçenlerde işten çıkartacakları üç kişiye yolladıkları dilekçelere, ihbar süresini yerine getirecek tarihler atmışlar. yani üç hafta önce yazmış gibi hazırlamışlar, işlemler o şekilde oldu ve arkadaşlar bir hafta içinde çıktı işten.

tabii normalde ihbar süresinden önce işten çıkıldığında veya işçi işten çıkartıldığında ihbar tazminatı ödenmesi gerekiyor.

ha bi de, yıllık izin hakkın varsa onu kullanıp çıkarsın. o sürede eğitimlere de katılabilirsin belki?

müdürünle konuş, şu tarihte çıkmak istiyorum de. istifayı ik'ya vereceksin.
1 yıl 5 ay ile 1 yıl 6 ay arasında 2 hafta ihbar süresi var, onu kullanabilmen önemli.
yıllık iznini ve günlük 2 saat iş arama hakkını kullanıp işten daha erken ayrılabilirsin.

ilişkilerin iyiyse zorluk çıkarmazlar, ne kadar kurumsal olduğuna da bağlı tabii. senin istediğin tarihte bile çıkabilirsin.

ihbar süresi içinde izin almam gerekirse ne olacak örneğin evlilik ya da başka durumlar nedeniyle ?

" yıllık iznini ve günlük 2 saat iş arama hakkını kullanıp işten daha erken ayrılabilirsin. " demiş arkadaş, bu şekilde haftada 1 2 gün gelerek ihbar süresini dolduran görmüştüm, sürekli tatile gidiyordu =)

bu şekilde kullanabilirsin işte ihbar süren devam ederken, izin alman gerektiğinde de kullanırsın. bence en güzeli benim şu tarihte ayrılmam gerekiyor şeklinde güzelce müdürünüzle, istifanızı vermeniz, gerekli hakları da ona göre kullanmanız. güzel ayrılmak önemli bir şey bence.

Al bunları bende de bunlardan var memnunum

çamaşır makinesi güzel. yeni donanım platformu, eski görünümlü kontrol panel; F/P olarak da iyi.
buzdolabı pahalı göründü bana. A++ yerine A+ bir modeli 500 lira daha ucuza alabilirsiniz.
diğerlerinden anlamam

Buzdolabını buzluk kısmı altta olanlardan almak daha mantıklı bence.bizde ondan var çok memnunuz.

Ariza orani ve urun kalitesi olarak diger urunlerden fersah fersah ilerde linkini gonderdiginiz cihazlar. Yalniz buzdolabi belki biraz ses yapabilir defrost (buz cozme islemi yaparken) o da sizi rahatsiz etmez yatak odasina cok yakin uyumuyorsaniz.

bosch siemens ve profilo aynı fabrikada aynı banttan çıkıyor diye biliyorum

çamaşır makinasını daha büyül tamburlu almanı tavsiye ederim. içine yorgan felan atabiliyorsun.

türkiye üretimi ve almanya üretimi arasında fark olduğunu ben de duydum ve gördüm. annem yeni ocak-bulaşık makinesi-aspiratör aldı. bosch onlar da. alırken adam özellikle belirtmiş almanya üretimi olduğunu. türkiye'de ve almanya'da kullanılan malzeme aynı değilmiş sanırım.

var mı başka yorumu olan

kira dersen kira geliri olarak görünecek ev sahibinin yıllık vergi alınacak ev sahibinden.

Ha para gene tam gider.

Kesinlikle kira diye seç, açıklamaya da hangi ayın kirası olduğunu yaz. Versin vergisini. Senlik hiçbir durum yok. Tamamen karşı tarafla alakalı.

+1 o seninle alakalı bir bölüm değil, kirayı seç; ev sahibin vergisini versin.

teşekkürler arkadaşlar kira seçiyorum.

kiradan masraf alınmıyor zaten. ama versin vergisini diyenler hayatında hiç faturasız ürün almamış mı onu merak ettim.

bir ev sahibi aylık kira geliri ne kadar olursa vergi ödemeye başlıyor?

Faturasız ürünle bir tutanlar olmuş ama internetten yapılan bir ödeme olduğu için, eğer herhangi bir sebeple ev sahibine bir soruşturma açarılırsa, ödemeyi "diğer" seçeneğinde yapmanız sizi de suçlu durumuna düşürebilir.
Maliye'nin ev sahiplerinin peşinde olduğunu biliyoruz; 2008'den itibaren kira gelirleri bu amaçla bankadan ödenebiliyor sadece.

Tıpkı kredi kartıyla yapılan alımlarda fiş/fatura mecburiyeti olduğu gibi, bu işte de başı derde sokmamak için "kira" seçeneğini seçmek en doğrusu.

bazı ev sahipleri özellikle kira seçme diyorlar. bunları baştan konuşmadıysan eğer kira de gitsin. madem para kazanıyor vergisini de versin zaten fahiş fiyatlar alıyorlar kiradan.

götünde et az bence ondan oluyor, kemiğe bası yapıyor ağrı oluyor. yumuşak selelerden almak lazım.

tamponlu şortlar var ondan al amk

Yumusak yayli sele tak bildigin old school.

tamponlu şort +1. internetten de bulabilirsin, Decathlon'lar da falan da var.

etle alakası yok onu söyleyebilirim. götümü gören siyahi, latino, melez bacılarımız "abi saygılar" diyor, yine de çok acıyor benimki.

Uzun zaman binilmediginde olur.
Bir iki gun sonra gecer.

mümkünse dekatlondan alma, 60-70 lira para verdim ama pek işe yaramadı
dekatlonda jel dolgulu var ise ondan alınabilir belki

aklına geldikçe seleden kalkacaksın, mümkün olduğunca az oturacaksın.

En fazla birkac hafta sonra gecer sele falan almaya gerek yok.

ilk sürmeye başladığımda bende de oluyor ama 2-3 derken sıkıntı kalmıyor. o yüzden biraz zamana vermelisin götüne.

Çok acil ve pratik bir çözüm ararsan şu küçük yastıklardan bağlayabilirsin seleye:

www.kadinvehayat.net

jel dolgulu taytlardan edinmek gerek.

olmaz 2 saat işe gidip gelmeyi 5 gün boyunca çekemezsin ilk başlarda katlanırım yea diyosun sonra kafa kaldırmıyor.

olmaz panpa.
oralarda iş bulursan belki olur ama

2 saat gidiş 2 saat dönüş günde 4 saat yol..anan ağlar. çaprı merkezinde çalışıyorsun en az 9 saat çalışsan; 9+4 13 saat dışarıda geçecek. 1 saatte hazırlansan 14 saat. en az 8 saat uyusan . yaşamak için günlük sadece 2 saatin var ; çok yazık.
derme çatma evin çatısı akar, ısıtamazsın, banyosu soğuk olur, böceklenir,hırsız/tinerci dadanır..

manyaklaşma.
sevgiler.

kulağa pek mantıklı gelmiyor. kariyer planın nedir bilmiyorum ama bence özlemini çektiğin şeyler çok doğal ve insani. şehrin avantajlarında ne ölçüde faydalanıyorsun bilmiyorum ama (yani kültür sanat, spor, konser vs.)eğer mesleki bir zorunluluğun yoksa istanbul vazgeçilmez değil. insanın bir hayatı vari ve bence bu yolda harcanmayacak kadar değerli.

rumeli taraflarından bildiriyorum,haftanın 5 günü çekilecek yol olmamasına karşın metro hattına ulaşana kadar manzara şahanedir. 2 saat sürmese de 1.5 saat sürer. ayrıca 300-500e bulacağın evler çok kötüdür, buralar sandığın kadar ucuz değil, koç üniversitesi filan var siteler manyak pahalı.

olur ama o zamanda baska problemler cikar. besledigin civcivleri karga yer veya ektigin kivirciklari cingeneler calar, meyvelere don duser vs vs..

benim nacizane ogrendigim sey uzayada kacsan, balikci koyunede yurlessen 4/4 luk dunya yok hocam.

içimi kararttınız be. başlığı açmadan önce ne hayallerim vrdı oysaki:(

bu tip hayalleri boşver panpa. hayat kısa kuşlar uçuyor.


doğa ile iç içe olmak istiyorsan istanbulu terkedeceksin. ege, akdeniz veya karadeniz kıyısında bir bulup yaşamayı deneyebilirsin.

"neden çalışıyorum?" sorusunun cevabını bulursan durum daha da değişebilir.

evi satın alabilme ihtimalin olup, konfor diye bildiğimiz esiri olduğumuz alışkanlıklarından vazgeçebilsen çağrı merkezine de gitmen gerekmeyecek.
kümes hayvanlarına bakacak, toprağını ekip biçeceksin ve bu şekilde bir hayatı benimseyeceksin.

ya şehir, ya da köy.
tercihi yapması kolay. zor olan kararı verebilmek sanırım.

git görüş. çalışma saatlerini öğren, haftasonu mesaisi var mı öğren, belirli süreli mi belirsiz süreli mi çalışacağını öğren. sonra karar ver.

not: arçelik'e geçiş olacağını sanmam. yardımcı işte taşeron çalıştırılıyor sadece.

ilk görüşmeden iş teklifi yapıcaklarını sanmıyorum, fırsatın olursa şirketi gez millet nasıl çalışıyor gör.

bu güne kadar iyi taşeron firma görmedim. bence devam et çalışmaya. ama beslenmeye dikkat, sulu yemek konusunda ısrar edebilirsin.

görüşmekten zarar gelmez,
git görüş tatava yapma

select * into tablo_yedek from tablo with (nolock)

nolock ile sorun olmaz diye biliyorum. primary key de sorun olmayacaktır.

create table tablo_yedek as select * from tablo;

online tarafta eğer işlem saati, tarihi gibi bir şey varsa,

create table tablo_yedek as select * from tablo where tarih=(1 gün öncesi)

gibi bir şey çalıştırabilirsin sanırım?

ya da "ilk 10 bin kaydı at" da diyebilirsin rownumber vererek.

tablonun yapısına göre hatta ilk kümüle yedeklemeden sonra her gün yeni kayıtları yedekleyecek şekilde trigger veya schedule girebilirsin.

Teknoloji inanilmaz bir hizla gelisse de herhangi bir devrim ben bilmiyorum.
Olay, yillardir olan seyin populer olmasi, genel sirketlerin bunun kullanim alanlarini anca fark etmesi.

Kendi alanım için genel kültür seviyesinde bildi sahibiyim. Fakat kendi açımdan uzun süredir düşündüğüm bir çalışmayı (maalesef bitmeyecek gibi) örnek vereyim.

Alanım: ulaştırma

Örneğim metrobüs.

Şimdi metrobüsü bilmeyenler için anlatayım biraz. Metrobüs eskiden çevre yolu olan şimdi sadece şehir içi yol işlevi gören bir yolun ortasında kendisine ait yolda ilerleyen otobüs.

Şimdi bu metrobüs denen ulaşım sisteminin ciddi sıkıntılarının biri yoğun saatlerde ara duraklardan binmek imkansıza yakın oluyor. Çünkü metrobüsler 3-4 belirli duraktan yolcu alıp yolculuğuna başlıyor ara duraklarda ise otobüs zaten dolmuş oluyor.

Otobüsler de sabit bir çizelgeye göre işletiliyor bu hatta. Yani özel etkinliklerin olduğu talebi uçuran gün ile yaz tatilindeki herhangi bir gün arasında fark yok.

Şimdi herkes zaten turnikeden geçerken istanbul kart denen bir şey okutmak zorunda kalıyorlar. Bu da bir insanın durağa gelirken aslında sisteme haber vermesi anlamına geliyor. Bu veriler toplanıp daha sonra aylık ve yıllık istatistik olarak işleniyorlar. Halbuki bunları online olarak (hepsini değil de durağa gelen kişi sayısını) canlı canlı işleseler ara duraklardaki yığılmayı modelleyebilirler. Bu yoğun saatlerde atıyorum 9. durakta bir aşırı yoğunluk olduğunda o duraktan kalkacak bir boş otobüsle o duraktaki bekleme süresinin azaltılması anlamına gelebilir.

Bunun yanı sıra işleten açısından bakarsak, bazen talep düşük olduğu halde bayağı otobüsün işletildiği durumlar oluyor (nadir de olsa). Bu da verimi düşürüyor. Halbuki yine turnikelerden geçen sayısını bilsek eğer düşükse otobüsleri ilk duraktan hemen kaldırmak yerine biraz bekletsek daha verimli bir sistem oluşturabiliriz.

Tabii 50 km'ye yakın bir hat bu. Ve buradan gelecek bütün bu verilerin anında işlenmesi oldukça zor şu aşamada belki ama üzerine yatırım yapılsa toplu taşıma alanında dünyaya örnek olabilecek güzel bir proje olabilir(di).

Ne yazık ki aşırı overrated bir kavram haline geldi. Hangi şirkete sorsan "Big Data" ile bir şeyler yapıyor. Firmaların ezelden beri yaptıkları CRM çalışmaların adı bir anda "Big Data" oldu.

Hatta güzel de bir yazı var big data'nın her zaman bir işe yaramadığı hatta gayet de yanlış yönlendirdiği konusunda

www.ft.com

ya beyler tam da bu konuda uğraşan biri olarak yok mu miner bilen:

www.eksiduyuru.com


duyuruya yanıt olarak ise:
Türkiye'de big data'nın değeri henüz tam anlaşılmış değil bence
CRM'de çok basit şeyler yapılıyor olabilir daha derinlere inmek lazım

@cosmicstring hocam, her zamanki altın vuruşunuzu yapmışsınız cevâbınızın sonunda...

@godsparticle, mükemmel bir örnek ve mükemmel bir düşünce! aychovsky, yavrum, metrobüsün problemini çözsen çözsen sen çözersin. bi yoğunlaş şu konuya, gözünü seviyim! boşver şimdi partiyi, belediyeyi. vatandaş perişan! çok hayır duası alırsın bak!

diğer cevaplara da cevap yazacam sonra...

Aslında ortada çok çılgın atan bir devrim yok. Excel veri sayısından kasılmaya başlayınca big data oldu :P

Şu anda çok sayıda veri içeren iki proje üstüne çalışıyorum. İkisi de tahmin. Biri iki gün önceden rüzgar hızı tahmini, diğeri de bir web sitesinde iş özelliklerinin girilmesi ile birlikte fiyat ve fiyat aralığı tahmini.

Bu tahminleri hızlı ve daha az hatalı yapabilmem için birçok şeye ihtiyaç duyuyorum. Doğru ve kaliteli veri, altyapısı iyi bilgisayarlar veya iş istasyonları (şu anda 12 çekirdek kullanıyorum), veriyi tahmin edecek yöntem ve algoritmalar silsilesi (en uygun olanını seçmem gerek). İki tahmin için de birçok algoritma hazır durumda ve test edilmeyi bekliyor. Literatürde canavar gibi çalıştıkları iddia ediliyor, iş istasyonlarımız zaten hızlı ama ki verimiz "imperfect". Kocaman "big-fat data"mız var ama verimizin doğruluğu kuşkulu. Şu anda zaten sorunum verinin fazlalığı değil, verinin yanlışlığı.

Web sitesi örneğini şirket bilgisi vermeden, birtakım metaforlarla açayım. Örneğin, internet üzerinden araba alıyorsun ve bunun için renk, marka, km bilgisi gibi sorular soruluyor sana ama bu soruların cevapları olarak veritabanında sadece tüm arabaların ortak verileri tutuluyor. Arabanın diğer arabalardan farkını belirten ana ve anahtar özelliklerin çoğu da veritabanının dibinde bir yerlerde, çok dandik şekilde tutuluyor. Dandikten kastım, veritabanının tamamen "Kervan yolda düzülür" modeli ile yolda düzülmüş olması; verinin yapısı belli değil, aynı veri farklı tiplerde saklanıyor, eskiden daha farklı kaydediliyormuş, orada bir eksik çıkmış ya da başka soru-cevap eklemişler, şimdi daha farklı kaydediyorlar ve 1000'den fazla alt segmentin kriptolarını çözmek, sorgular yolu ile ulaşmak imkansız. Hazır veritabanı prosedürleri de "Saldım çayıra, mevlam kayıra" cinsinden. Dolayısıyla genel özellikler elimde var ve asıl belirleyici özellikleri veri olarak kullanamıyorum. Ayırıcı veriler birkaç segment için var, onların tahminleri nokta atışı bile süper oluyor ama bu sadece iki segment, yanında 123 diğer segmentler var ki iyi tahmin için ne totemler yapıyoruz. Bu durumda bol bol "Keşke data small olsaydı da düzgün olsaydı" diyorum.

O halde elimizdeki veri ile tahmin etmeye çalışalım. Normalde bir web sitesinde "Lütfen fiyat tahmininiz yapılırken bekleyiniz" yazısı çıktıktan sonra kaç saniye bekler bir ortalama müşteri, on dakika o yazının çıkmasını beklemez. Hatta iki dakika da beklemez. O nedenle hedefimiz beş saniye. Ama bu "imperfect" ve "unclean" veri ile beş saniyede ancak veri temizlemeleri, ayıklamaları yapabiliyoruz ve ortalamada nokta fiyatından %125 sapmalı, fiyat aralığını da %25 oranında tutturan tahminler yapabiliyoruz 12 çekirdekli iş istasyonunda. (Varolan sistem %5000 sapma ile çalışıyor). Kaotik denilen rüzgar hızı ve yönü tahminlerini aslında hiç de kaotik olmayan, sadece zaman içinde fiyatın artma trendine sahip olduğu basit sistemden daha rahat ve daha az hatalı tahmin edebiliyorum.

Dolayısıyla verinin sayısı, kalitesi kadar önemli değil. Veri tutma sistemi ve işleme sistemi düzeltilmedikten sonra "big data" olur, hatta yakın gelecekte "even bigger data" bile olur onun adı ama karşımızda data çöplüğü oldukça yapılabilecekler hala kısıtlı. Aynı şekilde işleme kapasitesi de yine datanın sayısından önce gelen başka bir özellik. Veri kalitesi ve işleme kapasitesi sorununu düzeltmeden big data ile çılgın attırmak imkansız. Süreçlerin en zayıf halkası zaten veri sayısı değilken veriyi şişmanlatmakla nereye kadar gidilebilir. Araba fiyatı ile ilgili kafadan bir fiyat atsam tuttururum ama algoritmalara hesaplattırana kadar taklalar atıyoruz.

Bence bundan sonra iki kırılım olacak. Her zaman bir basitleştirme, bir de karmaşıklaştırma yolu olur. Bir süre "even bigger"a kadar yolu olacak bu dataların, oradan da big data yerine sistemi temsil eden en az sayıdaki veriyi en doğru şekilde seçen algoritmalara gideceğiz bence. Hatta, neden ben bunu çalışmıyorum.

Ekleme: Hadi kapasite ve veri kalitesi sorunu çözüldü. Ortalıkta hala bir algoritma sorunu var. "No Free Lunch" teoremi diyor ki bir algoritma bir şeyi iyileştirse başka tarafı kötüleştirir; algoritma fakir battaniyesi gibidir, başını örtsen ayağın (ya da kaba etlerin), orayı örtsen başın açıkta kalır. Algoritma işleme yöntemleri de daha iyi işleme yapabilmek için basitten karmaşığa geldi, bir iki parametreli algoritmalardan başlayıp en son veriyi işlemeye başlamadan önce 13 tane parametreyi "tune" etmem gereken bir algoritma ile sessiz kuyularda kimsesiz kaldım. Bu nedenle bir algoritma devrimi de gerekiyor. Koskoca teorem çökertilecek değil ama, basitlik-performans-süre-sonuç kalitesi ölçütleri arasında biraz da bir çılgın kırılma noktasına da ihtiyaç var. Belki bir kırılma noktası minimum sayıda uygun veriyi seçmek yanında bir yol ayrımı ile yeni ve iyi bir algoritma kırılması da olabilir.

Ekleme2: Bir arkadaşım da şu anda Türkiye'nin en çok bilinen, büyük şirketlerinden birinde bir proje yapıyor. Yine bu "big-fat data" kendisine sunuluyor ama şu şart ile birlikte: "Biz şu ve şu yazılımı aldık, o yüzden yöntemin şu ve şu ile sınırlı". Dataya bakıyorsun ve aslında sana "Ben aslında başka bir X yöntemi ile çok süper çözülürüm" diye bağırıyor, bu kadar kab-bak gibi ne yapılacağı net veri yoktur ülkede. Arkadaş da dayanamayarak bir de o X yöntemle çözüp veriyi mutlu ediyor ama adamların yatırımı boşa gitmesin diye dataya parende attırarak, slalom yaptırarak daha dandik bir veri işleme süreci elde edilmek zorunda kalınıyor. Demek ki veriden önce zihniyet de değişmeli.

Ekleme3: Bir de kaç veriden sonrası "big" acaba?

Ekleme4: Trafikçi ben değilim, başka iki arkadaşım. Ama onlar yaparsa, ben mutluluktan uçarım. Mağdur oluyoruz. :)

Adımız anılmış, iki kelam edelim :)

Big Data'yı ilk olarak 1.5 sene kadar önce bir seminerde duydum. Ondan 1-2 ay sonra da CRM alanında kendisiyle haşır neşir oldum. Müşteri değerini hesaplarken kullandığımız 50 tane faktör var ancak big data ile bunu 500 hatta 5.000 yapmak mümkün.

Önemi giderek artacak, bu kesin. Ancak diğer cevaplarda yazıldığı gibi verinin kaydedilmesi, sonrasında analizi ve yorumlanması zaman alacak bir süreç. Bu döngünün hızlanması ise teknoloji ile doğru orantılı olacak.

Modelleme konusunda çalışan bir arkadaşımın en büyük hedefi maç skorunu tahmin modellemesi yaratmaktı. Bir maça ilişkin alabileceği tüm veriyi modellemeye dahil edip maçın skorunu tahmin etmek istiyordu. Ne aşamaya geldi bilmiyorum :)

Big data olayın biraz marketing bullshit tarafı, data analytics diyorlar genelde buna. Daha önceden bilgisayarlarla yapılan analizlerin kapsamı çok dardı. hafıza düşük, yer düşük, işlem gücü düşük, paralel işleme mevzuları daha yeni yeni çıkıyor falan. şimdi sikko üç beş tane sensörle bile inanılmaz veriler toplayabiliyorsun her konuda, o verileri alıp işleyip bir sonuç çıkarınca big data analizi yapmış oluyorsun olay tamamen bu.

Godsparticle'ın anlattığı örnek gibi yani. Mesela 20 milyon kredi kartı kullanıcısının satın alma verileri var elinde. Hangi saatlerde tekel bayiilerinden alışveriş yaptığını tespit edip muhtemel alkol yasağının yaratacağı tepki boyutunu düşünebilirsin, ona göre strateji planlarsın. Ya da ne bileyim alışveriş sitelerinde olan x alan bunu da aldı gibi çok basit cross marketing mevzuları bile big data içerisine giriyor. Ben mesela bir çok marka getirten bir distribütörle çalışıyorm, bizim şirketin CRM'inden toplu veri çekip benim marka ürünleri müşterielr en çok hangi başka markalarla birlikte alıyor gibi anlamlar çıkartıyorum oradan, marketingde işime yarıyor.

Bunun için tabii elindeki verinin doğru olması lazım, en çok vakit alan kısmı bu. Ne yazık ki 20 bin satırlık excel tablosu alınca bu verinin anlamlı olup olmadığını anlamak epey zor, e veri yanlışsa, yaptığın analiz de yanlış olacaktır dolayısıyla. Ama genel olarak doğru oluyor ya. Bilemiyorum çok seviyorum ben data analitik tarafını. En favori bilgi işlem aktivitem. Şakır şakır döküyorum enteresan analizleri milletin ağzı açık kalıyor.

şimdi ben genetik mühendisiyim, yani onca açıklama yapmış arkadaş gibi ne yazılım ne istatistik ne de reklamcılık alanında deneyimliyim. bu sebeple yaptıkları yorumlara a evet doğru metrobüs, o hava sahası yoğunluğu, doğru doğru google glassda kesilen hatun sayısı/tipi olarak bakabiliyorum yalnızca.

big data mevzu, adı böyle anılmıyor olsa da genetik biliminde eskiden beri ihtiyaç duyulan nokta. zaten DNA adı verilen kalıtım materyali başlı başına biyolojik bir big data örneği. bizde temel hedef bu molekülün keşfinden beri, ne demek istediğini anlamak oldu. 2000lerin başında başlatılan human genome project ile dünyadan milyonlarca sayıda insandan DNA (kandan) örneği toplanıp o gruplarda karşılaştıkları varyasyonlarla günümüzde yaşayan insan ırklarını bir tür kategorizasyona almaya, veri tabanı oluşturmaya çalıştılar. ama burada bahsettiğimiz ~30.000 protein kodlayan gen(bi bu kadar da kodlamayan bölge var ki asıl kilit nokta onlar), kromozomlarının yarısında(yarı anneden yarı babadan ya hani) 3 milyar baz var(tam bir temel DNA parçası). karşımızda da milyonlarca insan.
bu sayılar düşününce bilinen depolama sistemlerini zorluyor. çünkü çalışma milyonlarla sınırlı. asıl bilim dünyasının hedeflediği gözden tek bir varyasyonun dahi kaçmamış olması, o zaman da big data denilen mevuz devreye giriyor demek ki.
human genome projectin bu milyonluk kişiyle veri toplaması işi 2008 civarı mı neydi, bitti. burdan artık hangi gen nereyi ne şekilde kodluyor, hangi hastalık hangi genden kaynaklanıyor, bunları bulup işlemeye çalışıyorlar. bunların en büyük getirisiyse kisiye özel tıbbın gelişmesi, gereksiz ya da yanlış ilaç kullanımının önüne geçilmesi, ilacı bulunmamış hastalıkların tedavisi, organ nakillerine gerek duyulmaksızın kişinin kendi hücrelerinden lab. ortamında organ üretilebilmesi filan olacak.. ki yanlış hatırlamıyorsam sene 2011 civarı olacak, tamamen insan elinden çıkma, eldeki dataları kafalarına göre sentetik birleştirip onu da yine insan eliyle DNA bazlarını seçe yerleştire ilk %100 sentetik hücre genomu oluşturulup bir hücre yapılmış ve yaşaması sağlandı. bildiğin gözü mavi olsun (attgacgasg), kolu üç tane olsun (astgsatsatgsat), kuyruk koyalım(gastgsatgast), uçsun(asgtsagats) yöntemiyle yaptılar[a:adenin, t:timin, s:sitozin, g:guanin].
şimdi buraya kadar her şey harika. aynı ilk buhar makinesinin üretimi, radyoaktivitenin keşfi ve kullanılabilirliği gibi..
herkes hakkında elde edilen ve depolanan onlarca bilginin yalnızca insanlık yararına kullanılacağı basit tabirle naiflik.

daha hızlı ulaşımı hedeflerken daha uzun menzilli silahlar, daha güçlü enerji sistemleri hedeflerken kitlesel katliam silahları yaptık. her şeyi geçtim bu silahların üretimi uzun dönemlerin çabası ve onlarca parayla yapılıyor hep sınırlı sayıda. biyolojik yaşayan bir organizmayla yola çıktığınızda onun kendini bölüp çoğaltıp kontrolü ele almasına nasıl engel olacaksınız merak ediyorum. bu alana yabancı olanlar için şöyle örneklendireyim: elimizde yalnızca sarı ırkı etkileyebilecek silah oluşturabilecek teknoloji var. ama bunun radyoaktivite vb bir etkenle bir süre sonra mutasyon geçirip beyazları ve siyahları da asla etkilemeyeceğini garantileye bileceğimiz hiç bir yol yok.

toparlayacak olursam,
big data devriminin önüne geçilmesi mümkün değil ve harika sonuçlar yaratacak, gelişmelere yol açacak. insan ömrü yaşlanmayı durdurup ölümsüzlüğe kafa tutacak. bilinen tüm hastalıklara tedavi bulunup, mutfağımızda kendi organlarımızı 3 saatlik bir prosedürle üretebileceğiz. kızımız mavi gözlü ince belli, erkeklerimiz daha yapılı ve yaraları çabuk iyileşir olacak. ama yeni hastalıklar çıkacak. ama kısırlık ortadan kalktığında doğal seçilimi bozduğumuz için yeni nesil hep en iyi özelliklere sahip olan değil hep babası zengin olan ama geri zekalı, ama kalıtsal hastalıklı olacak. yemeklerimiz çürümeyecek ama onlardan aldığımız kaloriler de bizden asla gitmeyecek. bu defa da liposuction yaptırıp göbekteki tüm yağ hücrelerini çekince göz altı torbalarımız, kulağımızın arkası ve el bileklerimizde yağ birikecek.
ben kıyamet denilen kavramın aniden gelecek dev depremlerle dünyanın parçalanması değil elimizdeki pimi çekilmiş harika teknoloji bombalarımızla kendi uygarlığımızı yok etmemiz olduğunu düşünüyorum. big data da henüz laboratuvarda cam ardında hayranlıkla seyrettiğimiz yeni bebeğimiz.

Özel hayatın gizliliği ihlal edilmediği, kişiler fişlenmediği ve bilgiler makul bir süreyle saklandığı sürece alışkanlıklarımız hakkında bilgi toplanmasını, toplumsal ve kişisel ihtiyaçlarımızın ideal biçimde karşılanmasını sağlama imkanı yaratması bakımından gayet faydalı buluyorum. Çok da ilginç buluyorum data analizlerini.

Valla bu konuda bilgim yok dostum ya, bilmediğim konuda atıp tutmayım.

@divit senden, kallavi bi cevap bekliyodum zaten. o dediğini Türkiye'de yapacak adam vardır. Türkiye'nin beyin gücünü yabana atma. Nörddür, nikotinmandır, sallamıyodur, o ayrı.

''ben hiç böyle yakaladığımız bişey görmedim etraftan da duymadım'' diyosun ama bu iş henüz emekleme dönemde. bundan sonraki 10-20 senenin, big data açısından neler getirebileceğini tahmin bile edemiyor olabiliriz.

@salihdt big data'yı CRM'e indirgemek ne derece hakkâniyetli olur emin değilim. gazetedeki yazıyı henüz okuyamadım ama mutlaka okuycam. çok teşekkür ederim cevap yazdığınız ve katkılarınız için.

@aychovsky, gene yapmışın yapacağını ve tozu dumana katmışın. yazdıklarını görebilmek içün tozun inmesini bekledim, annayabilmek içün de tekrar tekrar okumam gerekti. yannız, sana bişiy diyim mi? ben temiz verinin kıymetini bi amarigalıdan öğrendiydim, amarigaya gelmeden çok önceleri... bilmem kaç bin satırlık veriyi tek tek inceleyip, manuel olarak temizlemekten, gözleri kan çanağına döndüydü. içimden, ''bu herif sapık lan!'' diye geçirdiydim. sonradan buralarda, data cleaning, data reconciliation, data cleansing işlerine bulaşıp işin boyutlarına ve ulaştığı noktalara bi nebze olsun âşinâ hâle gelince, adama derin saygı duydum tabii.
bi zamannar bi motelde kaldıydım. kaavaltı mönüsünde portakal suyuna baktım, iki boyu vardı portakal suyunun: big, really big! really big olan, bebeykene sahilde kumdan kale yaptığımız kovalardan bile büyüktü. sen even bigger data diyince onu hatılladım. sana bişiy diyim mi? yakında, really big data diye bi laf ortaya çıkabilir, senin de öngördüğün gibi... cosmicstring hocamız, ''doğadan alınan veriler süzülmeden, en ince ayrıntısına kadar ele alınabilirse gözden kaçan pek çok şey bulunabilir'' yazmış. hemen aklıma, 17 Ağustos depreminden sonra popülerliği tavan yapan depremci hocalardan öğrendiğim ''mikroçıtırtı'' lafı geldi bu noktada. düşünsene qız, mikroçıtırtıları kaydedip biriktiriyosun ve sonradan analiz edip anlamlandırıyosun. Azerbaycanlıların mı, İranlıların mı ne, buna benzer bi çalışması vardı. Radon gazı salınımındaki değişikliği mi ne ölçüyolardı. Yukarıda, big data'yı CRM'e indirgemek ne derece hakkâniyetli olur dememin sebebi bu. Osman Pamukoğlu'nun bi sözü var: Siz savaşla ilgilenmeyebilirsiniz ama savaş sizinle ilgilenir. Ben bu sözü, big data'ya uyarlamak istiyorum. (basond hocam, aslında bu söz sana!). Siz big data ile ilgilenmeyebilirsiniz ama, big data sizinle ilgilenir. verinin temizliği konusuna dair şunu da yazmak istiyorum: insülin direnci yazımda aynı dertten muzdarip olduğumu şöyle dile getirmiştim:

**
hay allah, hic bi seyi yoktu, niye diyabet olduysa diyoruz sonra. hay allah 38 yasinda kalb krizi mi olurmus diyoruz. bunlar ne haberlere yansiyor, ne istatistiklere.

gidin bakin ölüm sebeplerine: kac tane kardiyopulmoner yetmezlik goreceksiniz?

bi akilli da cikip demez ki o anli sanli doktorlarimiza, gardaşım kardiyopulmoner yetmezlik diye ölüm sebebi mi olur? bu hasta neden öldü? asil sebep ne?
arastirip baksan, trafik kazasi, kanser, diyabet komplikasyonlari, sigaraya bagli koah, sigaraya ve sacma sapan bi hayat tarzina bagli aterosklerotik kalb hastaligi cikar altindan.

ama oraya kardiyopulmoner yetmezlik yazan bilincsiz ve egitimsiz doktorlar yuzunden, istatistikler sikilip atiliyo. rakam yok lan elimizde!!!

olcmedigin seyi kontrol edemezsin olm!!!

hay sikeyim ben boyle isi yaaa!!!!!
**

demem o ki, verin kadar konuş! ya da verinin temizliği kadar konuş! kaç veriden sonrası big acaba demişsin de, petabayt, zotabayt, zottiribayt birimleriyle ölçülenler bigdir heralda.

bu noktada, kafama zıçayım! 2006 ya da 2007 senesinde, New York Times'da okuduğum bi haberi kesip saklamadığım için... Deyecahsın ki neye? Harbiden, neye? Haber şuydu: Çinli (başka nereli olacağıdı ki zaten?) bi matematik profesörü, bi algoritma geliştirmiş. Heralda bi miktar big data kullanmıştır. Bu algoritmayı kullanarak, Wall Street'ten 1 milyar (evet milyar) dolar kaldırmış, matematike burun kıvırıp bok atannara kapak mahiyetinde! Öte yandan modern Nostradamus (ulan şu herifin adını da bi ezberleyemedim gitti bea! Çok tersime gidiyo adı. Gugıllamaya da üşendim şindi. NYU'da bildiğin hoca. Ama bildiğin hocalara hiç benzemiyo. Modellemeleri (bu modelleme lafına da ayrı bi hastayım!) ile dünyanın siyasi geleceğini tahmin ediyo. Düşün yani, CIA, adama proce ısmallıyo! Şunu şunu bi modelle hoca efendi! diyo. Hoca efendi o esnada kaç dolar kaldırıyo bilemiyorukh tabe. Procenin muhtevasını sormamız mümkin değil takdir edersin ki...

@roket adam senden de kallavi bi cevap bekliyodum ve beni yanıltmadın. teşekkür ederim. bu konuda dedenin fikrini de merak ediyorum ben asıl. ona bi özetlesen şu yaptığını da, ne düşündüğünü bi öğrensek!

@şubulububulu aplam! eline sağlık! big data'nın feriştahının sizin elinizde olduğunu bildiğimden kelli, sana yaldızlı ve beş yıldızlı dâvetiye çıkardıydım. bizi kırmayıp geldiğin içün müteşekkiriz! (bkz: george church) delisinden bahsettim miydi ben sana? Allah bilir jemjum görmüştür ya da gendinnen tanışmıştır bile! sizin alan HGP'nin açtığı devirden sonra üstel bir hızla devinecek gibi duruyo. beni en çok helecanlandıran alan diyebilirim. başlarda, meaaahhh, dağ fare doğurdu! denebilecek gelişeMEmeler yaşansa bile, asıl kırılımları, açılımları sizin tayfadan bekliyom. işalla görürüz o günneri!

@m e l t e m hanımcım, özel hayatın gizliliği filan hikâye! kimsenin hiçbişeysi gizli kalmıycak. belki şu anda bile gizli diil. hatta bilgiler ebediyen bile saklanabilir. muhtemelen biliyosunuzdur, ABD Kongre Kütüphanesi twit biriktiriyo. Bundan 50 sene sonra, araştırmacının biri 28 Mayıs 2013'ten itibaren Türkiye'de atılan twitlerin analizini yapıp oradan bir sonuç çıkarmak isteyebilir mesela. Ya da daha yeni bir tarihte gerçekleşen twit savaşlarının. Öte yandan, dünyadaki telefon ve email trafiki de, bi yerlerde birikiyo. Feysin elinde önemli veri var. Şimdi vatsaptan da gelecek önemli bi miktar. Gugıl, gugıllanan kelimelerin lokalizasyon tayinini yaparak, doğru grip salgını tahminleri yapmış. Eminim çok daha başka şeyler yapmıştır, yapıyodur ve yapacaktır.

aychovsky bana bu mini konferans için teşekkür etti, sağolsun. elimize gugıl geçince, ille de sikiş sokuş mevzularını mı gugıllıycaz? ya da elimize duyuru geçince ille de ''bi çocuk var, tatlı bişiy...'' diye başlıyan duyurular mı okuycaz? bunnardan da koyalım ara sıcak olarak. herkeş eteğindeki taşı döksün, olma mı?

hepinize, vakit ayırıp geldiğiniz ve emek verdiğiniz içün ayrı ayrı teşekkür eder, bi dahaki mini konferansımızda buluşuncaya dek, yanaklarınızdan makas alırım.

herkese "sen" bana niye hanımcım ya, 50 yaşında mıyım ben? özel hayatın gizliliği ile kastedilen her türlü gizlilik değil yalnız, kişi zaten bilgilerinin toplanıp paylaşılmasına dair söz. onaylıyor çoğu zaman.

cosmicstring hocamdan okkalı bi ef-ferim aldım olm! ben bu gaznan var ya, şindi gider işyerindeki Hintli avratlardan ikisini donumda sallar duvara vurarım! (O değil de, Çinni avratlardan biri demin mutfakta geğirdi la! Çok doğal geğirdi yannız! Hakkını teslim etmem lâzım.)

m e l t e m cim, senin taptaze bi kır çiçeği olduğunu hepimiz biliyoz. hani işyerinde Director of Compliance'ı görünce ''Saygılar efenim, he heh!'' diye yılışırsın ya, işte o hesap, ben de mesafeyi koriyim istemiştim sennen, 'fikri mülkiyetçi filan amma gene de avukat olm, hürmette kusur etme de sakata gelmeyelim' filan gibilerden, mesafeyi korurkene de sonuna bi cım koyiyim samimiyet maksatlı didiydim ama, çok haklısın, altın günnerinde konuşan aplalara benzemişsim! özürlerden özür beğen! yannız sana bişiy diycem, geyik çevirmeyi 30 yaş altının tekeline alma istersen...

comptrol abim hoşgelmiş! hele şükür! boşver siyaset yazmayı abim bea! sana bu çok daha fazla yakışıyo. yazacam soğna. şindi işim var biraz...

@compadrito vur dedik öldürdün.

m e l t e m, özürlerden bi tane daha beğen(iniz) o vakit! maymun oldum valla!

comptrol hocam, sen neymişsin de haberimiz yokmuş valla! Darısı 3 milyon dolar ödüllü yarışmalara işalla!
Cem Boyner'in annattığı bi hikâyeyi hatıllıyom: Müşterilere doğum günü tebriği mi ne postalıyolar Beymen'den ya da Çarşı'dan. Adamın birinin karısı görüyo tebriği ve merak ediyo. Halbuki Beymen'den alınma bi mevzu yok evde. Meğer herif metres'ine çamaşır almış sevgililer gününde. (O aradaki bağlantı nası kuruluyo, olay nası su yüzüne çıkıyo kısmını unuttum, uydurmiyim şindi). O olaydan sonra, Boyner grubu bu uygulamadan vazgeçmiş galiba. Hikâyeyi bana Cem Boyner annatmadı tabe, kastede okudum, he heh... (biz ne diyoduk, nerden geldik bu don mevzuuna ya?)

45/1700 demek % 2.6'lık dilim demek. Oldukça iyi bir başarı. tebrik ettim.

Meğer "Big Data"dan "Deep Data"ya da bir gidiş varmış. İçimizde bizden içerü bir biz varmış, onu keşfe gidiyormuşuz
www.huffingtonpost.com

Bugün gelen bir konferans davetinde gördüm Deep Data'yı, henüz ne olduğunu ben de bu kadar biliyorum.

Bir de "Really Big" ya da "Even bigger" olanı değil de, "Huge Data" çıkmış.
www.iaria.org

yakın zamanda yaptırdık biz de. bana fiyat normal geldi.

İyi bile anlaşmıssın, tanıdık boyacı yoksa fiyat normal.

normalde 1500 civarına falan yapıyorum ayakları çekti ama ne bilim
ilk defa boyatttığım için bu bile fazla geldi

yalan. ama kesinlikle başında dur uyduruk yapmasın.

Oturduğum evleri hep kendim boyadım. Yaklaşık 100 metre evi 10-12 saatte en ince detayına kadar boyuyorum.

Profesyonel boyacı daha kısa sürede bile yapabilir. Demek ki bu işin saati 100 liraya falan denk geliyor. Sen öyle bir iş biliyor musun?

normal, benzer ebatta boyalar boyacıdan 1200 tl anlaştık.

live ubuntu gibi bi işletim sisteminde deneyin onda ne olacak bakalım.

@portnoi:

ubuntu yüklü usb'den boot edip açtım yine olmadı
ubuntu diyoki diskte 1100 civarı bad sector var diyor ne kadar doğru bilmiyom

yok mu arkadaşlar ?

tüpgaz, odun.

Aynı ısıtma kaynağı ile ısınacağı sıcaklık düşer?

gaz tüketimi artar cebindeki para azalır :)

tencere buyudukce yemegin lezzeti azalir

nedenine gelince 3-4 kisilik yemegin lezzetiyle kazanda pisen 100 kisilik yemegin lezzeti ayni olmaz.

yemek aynı miktardaysa pişirme süresi de artmaz ki? ters orantı hiiç bulamadım.

aslında mantikli lan :)
baska oneri yoksa dediklerinizi ileticem
ins yarin hoca cocuga kim senle taşak gecti demez asdfghjj

ahahha @ferit85 hoca eger kim t*sak gecti derse bizi de bilgilendirirsin. biz de kendi kendimizi rezil ederiz :)

tencere büyüdükçe o tencereyle X litre su taşımak için yapacağınız git-gel sayısı azalır :)

aynı miktarda suyu bir küçük bir de büyük tencerede ısıttığımızı düşünelim. suyun tabana yaptığı basınç, yüksekliği daha az olacağından, daha az olur büyük tencerede. mühendis yaklaşımım bu kadar dhgfh

programcı olmak için bilgisayar mühendisi olman gerekmiyor
internetin olduğu sürece uganda'dan bİle çalışabilirsin

Giyilebilir teknoloji üzerinde de geliştirme aşamasında olan ürünler vardır mutlaka. Onlara bakabilirsin belki.

kalp pili vb. gibi cihazları daha küçülerek içimize sokacaklar bir çip şeklinde. bu bizim her türlü nabız, şeker vb. bilgilerimizi bir merkeze yollayacak. bir acil durumda direkt müdahale edilebilecek.
çok yakın değil gerçi bu ama ben bekliyorum.

marketten alışverişini yaptıktan sonra kasaya girmeyeceksin. gişe gibi birşey olacak. oradan geçince aldıklarının hepsi hesaplanacak, toplam tutar kredi kartından ya da banka kartından düşecek. tüm bunlar 3-5 saniyede gerçekleşecek. hatta bunun videosu bile vardı. oradan izledim de aklımda kaldı.

teşekkürler,
başka önerisi olan var mı ?

Her yerden Şişli'ye direk araba var.

bu dedıgın yerlerde 1000 tlye ınsan gıbı yaayacagın bır ev bulamazsın. yarı zemın ya da zemın kat belkı olur.

hala arıyorum :/

Sordum, çıkmayacakmış.

@cakabo:
hiç mi çıkmayacakmış

Çıkar ama çıksa bile o ferit'i almicaz dediler :-/

www.bedelliaskerlik2010.net

burada ciddi şekilde duyum ve paylaşımlar oluyor. takip etmeni öneririm.

ee yeni çıktı ya :) 10 yılda bir çıkıyor, zaten hükümet senden benden parasını çıkarıyor bedelliye ne gerek var..

Bir kere o patlak verildi devamı gelir bence

yakın zamanda çok zor. bedelinin çıkış periyodu 8-10 yıl arası değişiyor. geçen bedelli pek olumlu geçmedi. zaten ödeyebilecek olanların hepsi faydalandı.

şu an çıkarsalar parayı ve yaşı düşürmeleri lazım. onu da yapmazlar. bi 5 sene daha bekler benzer şartlarda çıkarırlar bedelliyi.

çıkacağını sanmam. çıkmaması için bir takım gelir ve koşullar sağlanıyor ama o çıkmayacak.

evden çıkmadan, ekmek arası domates beyaz peynir, taze sıkılmış portakal suyu.

2 saat sonra, işte: muz, elma, süt.

kantin varsa yumurta falan ye, klasik kahvaltı yap
kantin yoksa 500 ml günlük süt+eti lilalif
evde yapabilirsen kepekli ekmek arasına lor peyniri

Bayağı bir paket burçak mı yiyorsun şahane. 28 gr şeker var bir paketinde. Çıkmadan Evde kahvaltı edin. İlla işte edicem diyorsanız yulaf ezmesi / müsli / Nesfit vb. ve kase kaşık götürün işe süt imkanı da varmış. Onu yiyin.

Süt + cornflakes + 2 yumurta birinin sarısı alınmış + biber + domates + 1 dilim peynir

nesfitlerde de şeker oranı baya yüksek 32 gr mı neydi 100 gramında geçen ben marketten alsam mı alsam mı diye bakmıştım da.

Sabah zaman ölmüyorsa yumurtanı geceden haşla.

kış günü domates ve biber hemi? yapmayın abi sağlıklı beslenelim dedik.
ekmeği kestiğim için kepekli de olsa yemeyi düşünmüyorum.
kase içinde süt+yulaf ezmesi+ nesfit(tatlandırmak için)
sabah 6,30 da kalkıp servise yetişmeye çalıştığım için pek vakit yok kahvaltıya.
yumurta akşamdan haşlar yerim ama 1-2 den fazlası mantıksız, o da doyurmaz benim gibi adamı.

sonuç: süt+ yulaf ezmesi+ az nesfit benzeri bişeyler yada şekersiz kuru meyve.

serada yetişiyor. sağlıksız mı serada yetişenler?

2 yada 3 adet haslanmis yumurta, 1-2 dilim beyaz peynir. burcak nedir ya

gdo lu gibi düşün abi. işim gereği çok gezdim seraları. erik büyüklüğünde böğürtlen yetiştiriyor adamlar. hormonlu yani işte.

sera ile uğraşan bir arkadaşımın direk söylediği bir şeyi basitçe aktarayım;

bi ilaçlama yapmak zorundalarmış ve her ilacın süresi farklıymış, mesela x ilacını domatese veriyorlarmış, atıyorum 10 sonra bitki kendisi terleme yoluyla ilaçtan kurtuluyormuş. 10 gün sonra toplarsa sorun yokmuş ama seracı bunu 6. günde topladığı için ilaçlı domates yemiş oluyormuşuz. büyük çoğunluğu böyle yapıyormuş.

sadece binicem benzinden korkmam diyorsan al... Bunlar bildiğim kadarıyla 2.eli aşırı değer kaybeden modeller değil 34-35 e satarsın 1 yıl sonra

piyasası o fiyatlarda, alınabilir
sonuçta 90 binde de yaklaşık bu fiyata elden çıkarırsın ülke ekonomisi iyi olursa

8 senelik arabaya 37k fiyat çok. ayrıca mini'nin öyle deli bir alıcı kitlesi yok, satmakta zorlanırsın gibime geliyor

bence araştır derim

"S" olmayan modelini 7-8 ay kadar kullandım ve tek söyleyebileceğim: Deliler gibi yakıt tüketiyor.

Onun haricinde bambaşka bir şey, süpper, über!

tüketici hakem heyetine başvurup bilgi almayı, gerekirse yasal işlem yürütmeyi deneyebilirsin. tabii öncesinde varsa avukat bir arkadaşına da sorabilirsin.

borç+faizi ödediniz değil mi? 4200 tl + 263 tl yani?
4200 ödediyseniz ve borcun kapanmasını bekliyorsanız biraz zor gibi göründü.

4200+263 ödedim. yani sistemde görünen borcumun tamamını ödedim.

hocam vergi dairesine yatırdıysan hemen web sitesinde ödendi olarak göremessin diye biliyorum
örneğin ben bu hazıranda yatırdım vergi dairesine
aralık ayında web hesabına yansıdı,
yani 4-5 ayı bulabiliyor.
sen sadece dekontu sakla elinde bulunsun

cahilcesareti.wordpress.com

şöyle bi şey buldum

cevap verilmis zaten
hazir konu acilmisken

kosu partneri ariyorum arkadaslar
yarislara gidelim falan
dusununler varsa goruselim

arkadaşlar toplanzi.com diye bi site var, orda açın topluluğunuzu. belki de vardır. inanıyorum çok insan var sizin gibi.

bu haftasonu aydosta var yarış.

www.maceraakademisi.com

koşu partner için
www.facebook.com

bir de burası var
www.yaristakvimi.com

valla bi arkadaşım var. hobi denir mi bilmem ama uçakları çok sevdiği için kabin memuru oldu, düzensiz saatleri ve yorucu olsa da çok seviyor işini. e maaş da güzel tabii.

kızma abi...
rocco siffredi var en alasından.

top gear'daki abiler, anthony bourdain, ayhan sicimoğlu gibi programcılar; larry david, louies ck gibi komedyenler benim kıskandığım kişilerden mesela.

Ben varım. Severek yaptığım tek işi yapıyorum. Çevremde yine aynı şekilde çalışan kişilerden gördüğüm de şu; ergenlikte elle tutulur bir şeyle ilgilenmek bu işin anahtarı.

Yani 10-20 yaş arası haytalıkla geçtiyse sevdiğin işi bulmak zor olabilir.

iyi para kazanan müzisyenler, ressamlar, oyuncular vs. tüm sanatçılar bu dediğinden.

Ercan Kesal var mesela, adam tıp doktoru ama hobisi sinema. En yakın arkadaşlarından biri uzunca süre Metin Erksan olmuş, Üç Maymun'un ve Bir Zamanlar Anadolu'danın senaryosu onun elinden çıkma. Yani bu örneğin Orhan Pamuk'un oturup 23 yaş civarında meslek olarak yazar olacağına karar vermesi gibi ciddi bir durum değil, gerçekten de hobi. Büyük şanstır tabii bir çoğunda, müzisyenlerin bir kısmında görürsünüz bunu mesela.

Bir de Atilla Dorsay gibi hobisinden hiç anlamıyor olmasına rağmen meslek edinmiş insanlar var ki, onlardaki şansı kıskanmamak elde değil.

ben. yillarca bahis tahminlerimi sagda solda yaziyorum, takip etmedigim lig yoktu. simdilik "harclik cikarma" seviyesinde kazaniyorum ama yukselebilirim. simdilik iyi boyle, yaziyom ciziyom iste, guzel.

ama hobiden para kazanmaya baslayinca is az da olsa degisiyor. o kadar rahat, laylaylom havasi olmuyor.

millet unlu isimler falan soylemis ben dan diye atlamisim "ben" diye. inanilmaz itici oldum.

alperz+1

ben de yaptigim isi severek yapiyorum. bilgisayar muhendisiyim. programlamaya lisede basladim. o zamana kadar hedefim isletme okumakti. programlamaya baslayinca ben bu isi yaparim dedim ve muhendislige kaydim. 10 saat hic kalkmadan kod yazabilirim hatta yazdim. su anki kafada gidersem 40-50 yasima kadar kod yazabilirim sanirim.

programlama ufak yaşlardan beri ilgi alanımdaydı teknolojiyle ilgilenmek en büyük zevkimdi. yazılım mühendisliğine doğru adım adım gidiyorum çalışmaktan zevk alıyorum.

Kendime ait bir salon ya da şu gezelim görelimci işler beni mutlu ederdi sanırım. Onun dışında çalışmaktan zevk almak zor iş.

Çalıştığım sektörü çok seviyorum diyebilirim; kuyumculuk.

bunlar genellikle sanat ve sporla ugrasiyorlar. ama sunu anlamak lazim, sevdigin is dedigin sey cok disiplinle ve usta olmaya giden yola girmezsen sana bir sey kazandirmaz.

oteki turlusu de bana kolaycilik gibi gorunuyor, cok az insan yapmak istedigi sey ugruna hayatinin geri kalanini bir kenara koymaya razi. sonra imkanim yoktu gibi bahanelerle rahatliyorlar fakat imkanlarini kesfedip ona gore bir uretimde bulunmaya hic kalkmiyor bile.

fotograf makinem yok ki fotografci olayim,
boyam yok ki ressam olayim,

derken insanlar imajlara takilmis durumdalar.

onun yerine pinhole kamera yapanlar,
onun yerine tukenmez kalemle cizenler

ellerinin altinda her ne varsa onun kullananlar bu isteklerinde samimiler.
ne yaparsa yapsin bence kisinin kendinde bitiyor. kisi yapmak istedigi her neyse onu yapmadan yasayamam gibi bir kafa yapisina girmedikce mazosist gibi hem aci icinde hem de caresiz hissederek hayatini geciriyor.

acun, sergen.

Ben sevdiğim işi yapıyorum, çoğunlukla canım çıkıyor, bu hafta sonu da çalışacağım ama memnunum halimden.

valla ben de ne yapacağımı bilmiyorum sanırım öğretmenlik yapacağım ama hiç sevmem öğretmenliği.Anket yaptım kendime mimarlık,teknik öğretmenlik falan çıktı ama ben de matematik falan yok.Ah ulan nedir bu ülkede çektiğimiz.Küçüklükten bizi yönlendirmediler ki anca matın varsa istediğini olursun.

cok boktan bisey. hep calisiyorsun.

hobimden para kazanmıyorum ama işimi seviyorum. hiç bilmediğim, düşünmediğim bir meslek, keşke öğrenciyken haberim olsaydı kendimi bu yönde geliştirseydim diyorum şimdi.

ayrıca iyi para kazanan müzisyenlerin büyük çoğunluğunun sevdiği işi yaptığını düşünmüyorum. adam 20 yıldır her gün aynı şarkıyı çalıyor sıkılmıştır amk. Nirvana bi süre sonra smells like teen spirit çalmayı bırakmıştı mesela. bir çoğu da para kazanabilmek için hiç sevmedikleri popüler müzik tarzları yapıyor.

ben öyleyim ya. biraz şans biraz mücadele. dilciydim, rus dili falan okuyodum, dedim yok olacak gibi değil, az çok becerebildiğim de ne var, web programlama. okulu bırakıp iş aradım koşturdum falan, şimdi 1 yıldır çalışıyorum, kendimi rahatça geçindirebilicek kadar maaşım var, okulu da değiştirdim. yani hobimi önce meslek edindim, mesleğe devam ederken okulu da ona çevirdim. ama bu sefer de gerzek gibi hissediyorum kendimi bazen çünkü hobim yok. iş yerinde kod yaz, eve gel ya yine kod yaz ya da teknoloji haberleri falan bak.
farklı bişiler bakıyorum şimdi kafa dağıtıcak. jonglörlük, elektro gitar falan var akfamda.

(bkz: alp kırşanlık)

(bkz: #38758792)

kontaktan tık sesi gelmiyorsa elektrik sorunudur.
tık sesi geliyor da çalışmıyorsa, yakıttan, yakıtın dolaştığı sistemden vs herşeyden olabilir.

benim aynı model araçla 3sene önce 2 kez başıma geldi.
marş dinamosu ve benzin pompası çıkmıştı.

alternator mu transistor mu ne oyle bi parçası arızalandığından olabilir

tüm çareler tükenirse ustalar da halledemesse çekici ile servis diyorum :/

dizel değil benzinli.
marş cayır cayır basıyor, akü sanmıyorum far yanıyor gayet normal.
elektriksel bişey yok gibi.
gaza basmadan da denedim, pompalayarak da denedim.

yakıt pombası hava pislik vb ile tıkanma olabilir arkadaşlar da öyle diyor.

bende de 97 modeli var aynı aracın, benimde iki kere başıma geldi aynı sıkıntı, kesinlikle sorun yakıt pompası, sorunu başka bir şeyde aramaya gerek yok

bujilerde bence problem, gazi aliyor ama ateslemiyor diyorsunuz dogru mu anladim?

Sarj dinamosuyla alakalı olabilir. Aynısı geçen benim başıma geldi, sarj dinamosunun kayışı kopmuş.

bujinin biri cikartilip marsa basarken motora tutulur, kivilcim atliyosa atesleme vardir, yoksa benzin pompasi benzin gondermiyordur. bu kadar basit. sarj dinamosuyla ne alakasi var yani?

Senin derdine ilki derman olur.

ben olsam ikinciyi seçerim. zira gencim güzelim.

patronsan 520D
değilsen 320D

ferit +1

eğer ikisi de aynı temizlikteyse (kaza, boya, değişen vs) 520d varken 320 alınmaz hocam 2 model yılı için. İkisi de mevcut kasaların bir önceki versiyonları, yeni kasa durumu da yok.

320d al tabi ki

bmw dediğin 5, mercedes dediğin e serisinden başlar diye bi söz vardır bizim köyde. :)

Satıcıları da önemli, aracı nasıl kullandıkları da. Arkadan itişli oldukları için özellikle 3 lerin popoları pek sabit durmaz. Bir de yaşın önemli. Genco isen 5 kasa dansa 3 kasa daha çok yakışır. Ama kasaların hangisi olduğu önemli. Bmw 3 te de 5 te de çok büyük değişiklikler yaptı ama 5 hep güzeldi 3 çok güzelleşti. Model yıllarını vermişsin ama yıllara göre tipler aklımda değil ne yazık ki. Satıcıların kullanım tarzlarınıda göz önünde bulundur alırken. 25 yaşlarında biri 3 satıyorsa uzak dur ondan

2010 3.20d de dynamic efficiency olayı varsa her türlü 3.20 d ayrıca. Araba yakmıyor arkadaş yea eco pro olayı sayesinde

520 dururken 320 almag mantıksız.

taksitle ödemeye devam ediyorsun. tek farkı artık istediğin ziraat bankası şubesine ödemiyorsun, gidip her 3 ayda bir vergi dairesi üzerinden yapacaksın. haciz durumu olmaz. sadece ilk kaçırdığın ay için az bi faiz ödersin. sorun kalmaz.

fakir ama gururlu genc'in dediği gibi

ben de her ay vergi dairesinden yatırıyorum ama 4 ay geçtiği halde ödemelerim kyk nın sitesine yansımadı

yansıyan var mı ya da ne zaman yansır

Yıllık brüt ücretinizin(dikkat net değil) üzerine eğer varsa aylık yemek paranız, yine varsa yol paranız vs eklenerek, çalıştığınız yıl sayısıyla bu tutar çarpılarak bulunuyor.

Diyelim ; 1500 TL net maaşınız var ve yine diyelim ki brütünüz 1900 TL olsun. Bunun yanında 250 TL yemek kartı ve 150 tl 'de yol ücreti alıyor olun. 5 Yıllık da çalışma süreniz var o işyerinde diyelim.

Hesap şu şekilde;

1.900+ 250+150 = 2300 X 5 = 11500 TL hak kazanırsınız.

İşyeri kazık atmaya çalışırsa aldığınızı belirten muhasebe evrakı üzerine "Fazlaya ilişkin haklarım saklı kalmak kaydıyla" diye yazıp imza atın ve parayı alın. Eğer birşey yazmanıza izin vermezlerse parayı almayın.

ynb.datassist.com.tr

buradan kendin hesaplayabilirsin

benim emin olmadığım bilgilerse şöyle,
aydınlatırsanız sevinirim:

-aylık brüt ücretinin üst sınırı var, yani sallıyorum ama 3000 TL yi geçerse 3000 TL den hesaplanır yıllık alacağın tuar

-yeni kıdem tazminatı yasası ile kıdem tazminatımızı askere gitsek dahi alamıyoruz, devlet bizim yerimize alıp 15 yıl sonra falan verecek diyorlar
bu yasa , yasalaştı mı henüz tam bilmiyorum

@ferit ; kıdem tazminatı yasa tasarısı henüz yasallaşıp uygulamaya geçmedi. Bu yüzden henüz kimleri ve hangi dönemleri kapsayacağıyla ilgili bir bilgi yok.

Evet kıdem tazminatı için bir üst sınır var. Bu üst sınırın dışında alamazsınız.

iscidunyasi.com

En doğru bilgileri buradan alabilirsin. Çeşit çeşit konu var, seç beğen oku... :)

Iki tane farkli sirketten fiyat alip ikisine de zarf at. Test surusu yapmadan alma sakin arabayi.

Trafikte de hic biseye dikkat etme araba sonucta senden degerli degil. Sonra kaza yaparsin arabanda zarar meydana gelir zoruna gider salla gitsin. Hayirli olsun gule gule kullan.

c3 almaya karar verdigimde, cevremde herkes (esim, otomobil ustam, arkadaslarim vb.) fransiz arabasi alma dediler ve cok midemi bulandirdilar, ben de fransiz arabasi almadim.

istediginiz tavsiye olmadi ama pek. bi bildikleri vardir bu ustalarin sanirim.

abi gafanı karıştırmak istemem ama toyota yaris alsan sanki daha iyi gibi
ya da polo
fiesta da olabilir

not: bir arkadaş citro3n c3 dizel otomatiği 49 aldı

3. citroenimi kullanıyorum. cok memnunum. fiyat performans açısında bence çok uygun. ayrıca az yakar. şimdiden hayırlı olsun.

Skype vb uygulamalar ile yapabilirsin.

skype, viber, tango gibi uygulamalardan da bahsetmiyorum, IP üzerinden değil GSM şebekesi üzerinden klasik ses, sms, edge, 3g olayını kastediyorum

teknik olarak mümkün fakat operatörler o işe girmez. çünkü "something you have" unsur (factor) olarak sadece telefonun kendisi yeterli olmaz güvenlik açısından. fakat o telefonu operatöre ya da servisine götürüp yine belgeler karşılığnda özel bir firmware yüklenmesi sağlanarak olabilir. bakın süper proje oldu bu arada. ekmeğini yiyen olursa şimdiden helal ediyorum ama buradan dışarı çıkmasın lütfen.

(bkz: cdma)

operatörün aboneyi tanıdığı ve gidip gelen ses verisini kriptolamak için kullandığı imsi ve ki denilen iki değer var. telefon bu değerleri sim kartdan okuyor. bunu yazılıma gömersen evet olur.

hiç sim kart olmadan da aslında bir cep telefonu görüşme yapabilir misal 112 aramaları.

ayrıca open bts denen bir proje var linux tabanlı bir baz istasyon bunu kullanarak sim kartsız görüşme yapmak mümkün.

başka yorumu olan var mı ?

galaxy tab 3 400 lira sanırım.

Evotabı tavsiye edebilirim kliksa da satılıyor.

fiyat olarak uygun performans olarak ipad miniler ile aynı.

Dokunmaik olayını bu tür markalarda çok arama, açıkçası hem uygun fiyatlı olup hem de apple gibi dokunmatiği çok iyi olan bir marka bilmiyorum.

3G'li tablet satıyorum
www.eksiduyuru.com

galaxy tab 3 400 liraydı geçen hafta teknosa'da. ben de aldım. memnunum şu ana kadar. bence işini görür

teknik bilgili biri değilim ama (bkz: server farm)ları olsa bizimkiler de yapabilirdi büyük ihtimalle.

Galiba bu Amerikalılar teknolojide bizden ilerde, o yüzden.
Dostum burası Türkiye. Ördek siken insanların ülkesi. Hiçbir şey artık şaşırtmıyor beni.
Eski PTT müdürünü getirip Tenis Federasyonu Başkanı yapanlar bi yerden bi imam bulup onu da IT'ci yapmışlardır.

EDİT: Üstte birisi DRM VE CRM demişti onun için böyle bir başlangıç yaptım, şimdi silinmiş.

Drm(Digital rights management)
ve crm(Customer relationship management) ile hiç bir alakası yok

Adamların amerikada bile n tane noktada mirrorları var.
Yani sen başka, ben başka server'a baglanıyoruz.

Bu mirrorlarda bile cloud teknolojisi ile adam istek geldigi anda otomatik olarak binlerce yeni makine yaratıyor, onlardan sana hizmet veriyor, hizmet bitince de makineler otomatik olarak kapanıyor.

geçen sene ios 6 çıktığında yanlış hatırlamıyorsam çökme olmamıştı ama bir çok kullanıcı çok yavaş indiğinden şikayetçiydi. bu sene de öyle bir şey olması muhtemel + türkiye saati ile sanırım 20.00'de çıkacak.

incelemek lazım sistemi kesin konuşmak için ama çok sayıda mirror ya da bulut çözümleri kullanıyor olmaları mümkün

Steve Reyiz teee 1997 yılında cloud teknolojisini anlatmış, yani 700 milyon değil 1 milyar kişi de indirse şaşırmam
www.youtube.com

o zamanlar TR'de daha internet yoktu

(bkz: CDN)

ben de aynı durumdayım, en son haziran ayını 2 ay önce vergi dairesinden ödedim hala kyk'ya yansımamış.
kyk'nın resmi twitter hesabından sordum ne zaman yansır diye, vergi dairesi ne zaman hesaplara geçerse diye laubali bir cevap aldım

özet: ne zaman geçeceği belli değil, ne zaman keyifleri isterse gibi duruyor şuan için

Peki şu an hala işleyen faiz ne olacak? Vergi dairesi hesaplara geçtiğinde geri mi alacaklarmış o faizi? Saçmalığın daniskası..

hesaba yansıyınca faizin düşmesini umuyoruz, zaten olması gereken bu.
senin yapman gereken şey vergi dairesinden aldığın ödendi belgesini saklamak şu an için

Peki madem bekleyelim. Teşekkürler.

bir sürü ekonomik sosyal neden bulabilirim ama en içgüdüsel istememe nedenim melihin egemenin suatın özellikle de recepin üzülmesini istemem.

İstemezdim.

En basit bir kongreyi bile düzenlemekten aciz bir milletiz. Bu şartlar altında bir olimpiyat organize edebilmemiz, başarıyla altından kalkabilmemiz tek kelimeyle imkansızdı. Elimize yüzümüze bulaştıracağımıza hiç bulaşmamak daha iyi, henüz kesinlikle hazır değiliz, yememiz gereken çok fırın ekmek var.

Olimpiyatlar bir ruh taşımalı ayrıca, sadece maddi gelir ve reklam gözüyle bakılan bir olimpiyat anlayışı benim spor etiğime uymuyor.

Daha bi sürü şey sayarım da üşendim şimdi.

ne zaman doğru düzgün yapabileceksek o zaman kazanmamızı isterdim. karakter ve zihniyet olarak türk halkı buna hazır değil.

Gelir saglamaktan ziyade, zarara yol acmasi kuvvetle muhtemeldi zaten:

t24.com.tr

ya ne konusuyosun sen @pandispanya ağzında cıkanla bizim gördüklerimiz nasıl bir değil algıda mı secisin hangi organizasyon hüsranla sonucladın örnek versene

turist görünce ağzının suyu akan, sikini sıvazlayan milyonlarca barzoya sahip bir ülke olduğumuz için istemezdim

hayır istemezdim.

hiçbir şekilde hak ettiğimizi düşünmüyorum. dopingli sporcuların varken, ülkenden doğru düzgün sporcu çıkmıyorken olimpiyat türkiyenin nesine?

bunları geç alt yapı olarak istanbul hiçbir şekilde olimpiyat kaldıramazdı. metro bile yapmayı beceremeyenler sence bunun üstesinden gelebilir miydi? rezil olur kalırdık.

ayrıca o dandik tanıtım filmi bile zaten bence rezillikti başlı başına.

evet.

kendini ezik gören ve bu millet iş beceremez insanlara acıyorum. kendiniz tembel ve miskin olabilirsiniz ama bu halk her şeyin üstesinden gelebilecek kapasitede. tarih tekerrürden ibaret.

kazansaydık olimpiyat vergisini kitlerlerdi

@emiter

becerememekten değil bu tamamen zihniyet işi. bizler avrupai değiliz üzgünüm bu gerçeği kabullenmeliyiz. sen ve çevrendekiler postmodern insanlar olabilir ama istanbul'un hepsi öyle değil. sadece çalışarak olacak iş değil bu. önce kafa yapımızı muasır medeniyetler seviyesine çıkarmalıyız...

(bkz: olimpiyatı kazanamayışımıza neden seviniyorum)

Hayır.
1-İstanbul'da yaşayan insana acırım. Hepten felç olur. (trafik)
2-Uzmanlar diyor: Onun masraflarını karşılayacak durumumuz yokmuş. Öyle sanıldığı gibi değilmiş onu yapmak. İtalya bu yüzden çekilmiş son anda. Yunanistan olimpiyatlardan sonra ekonomiyi düzeltememiş ve bu duruma gelmiş.
3-Objektif olalım. Her şeyi en iyi şekilde yapan Japonlar mı? Her şeyi en kötü şekilde yapan biz mi? Bu tip şeyleri milliyetçilikle yorumlamak yanlış. Karşı çıkınca insanlar tepki gösteriyor. Ben olsam ben de Türkiye'de yapılmasını istemezdim.

vergi dairesinden oduyorsan eger cok gec yansıyormus ekrana aynı sorunu bıde yasıyoruz.

zıraat bankasından oduyorsan eger cıkması lazım.

ben de aynı durumdayım, haziran taksidini vergi dairesinden ödedim
hala kyk sitesine geçmemiş

@ferit

kyk yı ararsanız kendılerıde aynı seyı soyleyecek vergı daıresınden yatan odemeler genelde 4 5 ay sonra yansıyor dıyorlar.

5 sene sonra ne oluyor?

satıyomussun belediyelere falan peynir ekmek gibiymiş

mışlarla muşlarla olmaz bu iş belki doğrudur ama sana yedirmezler bu işleri. Ha yiyecek gücün vardır belki madem git yap bize ne fikir danışıyosun onu anlamadım?
Parayamı ihtiyacın var? Arsayamı ihtiyacın var? Belediye kapınamı geldi ladin yetiştirsende kapış kapış alsak diye?

5 senede ladin yetişirmi bilmem ama 5 sene sonra kim öleee kim kalaa,
Bide merak ettim ne yapıyolarmış bu kadar kapış kapış alıp?

belediye niye satin aliyormus, 5 sene sonra kesin alacak miymis? detaylar mantikli geliyorsa mantikli fikir. yoksa o geyik hep var ama mavi ladin icin ilk defa duydum.

@basond burda soruları ben soruyorum fikrin varsa yaz yoksa ukelalıgın luzumu yok ikile

@f_d bu ağaç peyzajda kullanılan bi ağazmıs tohumu bin tane 75 tl tuttu tuttmadı 600 700 tane tutarmıs satılıyomus beeldiye sart değilmiş

yetistiricilik icin diyorsan mavi ladin hizli buyuyen bir agac degil. benim bildigim gidim gidim buyuyor.

mış muş miş,
Allah sana kolaylık versin hayırlı işler...

@f_d haklısın dostum 5 sene sonra 200cm gibi oluyo tanesinin fiyatı 200 lira gibi bi para

5 senede 2m'ye buyutebiliyorsan yine iyi. benim gorduklerim cok daha yavas buyuyordu ama yeri iklimi fark eder tabii.

@f_d botikci misin hoca var mı geleceği kazanılır mı para

hayir alakam yok, sadece etrafimdakileri bilirim o kadar. ise gireceksen o bolgede agaclari bilen profesyonel birine danisman lazim. onun lafina bak.

150 bin iyi para ama kimse ağaca o kadar parayı vermez. ha verir diyorsan, belediye'de tanıdık var, başkan amcam olur falan diyorsan kaçırma. oluk oluk akar paralar. çevre düzenlemesi için laleye çok para yatırılıyor diye biliyorum...

dostum, işletme yükseği yapan biri olarak bu tarz durumlarda iş planını yapmanını öneririm.
yani herşeyi kağıt üzerinde tasarlar, pazar araştırması, yetiştirme ve bakım maliyetleri, daha sonra da bu yaptığın işin fırsat maliyetini falan hesaplaman gerekir.
bu ağacın ana yurdu kuzey batı amerika ama Türkiye'de de rahat yetişiyor.

bu ağaçtan zarar edeceğini sanmıyorum ama ona harcıyacağın 5 yıl zaman dilimini başka bir şeye harcayıp aynı parayı da kazanabilirsin

Doğru doğru. Hala yürüyebiliyorsanız az bile yapmışsiniz :) Aynen devam

hamlıktan dolayı normal. ilk başlarda istesen de 2 günde bir yapamazsın zaten. yavaştan hızlıya ilerle.

yeni başladıysan az ağırlıkla gir de ters bi harekette spor hayatın bitmesin,
ağrı sadece kalca ve bacak kaslarında varsa
bel ve sırtta yoksa muhtemelen doğru yapmışsındır ama dediğim gibi az ağırlıkla gir başlangıçta, sadece düzgün yapmaya bak

Ağrı tamamen geçmeden ikinci antrenmanı yap. Antrenman sonrası soğuk su tut kaslara.

aslında ağırlıksız yapıyorum. hafif ağırlıkta bir demir çubuk kullanıyorum sadece şimdilik. daha sonra ağırlığa geçeceğim. sırtta belde sorun yok sadece bacaklarımın dizime doğru olan kısımları acıyor. kalça ve basenlerim için yapmaya kalkıştım bu hareketleri de.

Zaten ana hedef kas grubu quadriceps. Sende de onlar ağrıyor, normal. Kalça için hafif bir ağırlıkla Deadlift de yapabilirsin.

egzersiz hangi spor dalında olursa olsun düşük şiddetli başlanır,kademeli artırılır.misal ilk 15 gün 10 ar tekrar sonraki 20 gün 15 20 tekrar veya süreyle çalışıyorsan sürenin kademeli artırılması.ağrılara gelince ağrıması çok çalıştığı anlamına gelmez kasın kapasitesini aştığı anlamına gelir.ayrıca egzersiz gün aşırı yapılır,2 günde 1 olmaz.bu katı bi kural değildir ama egzersizde süreklilik esastır. yoksa performans tutturamadığın gibi bir de sakatlanabilirsin.ayrıntılı bilgi istersen özele msj atabilirsin.

fazla eğilme ve eğilirken dizlerinin aldığı şekle dikkat et geçen ay squat yaparken sol dizimi incittim saçma sapan makinelerle çalışıyorum şu an :(
2 günde 1 çok fazla iyi beslenip dinleniyorsan olabilir ama bence en az 3 günde 1 olmalı sonuçta büyük kas
ayrıca squatta ağırlığı arttırmak istiyorsan o gün karın çalışma alt karın bile çalışmış oluyorsun squat yaparken :D

ortadaki formda yapmam gerekiyor hareketi bacakların yere paralel olacak dizlerinin zorlanmaya başladığı yerde kalkmaya başla. eğer bi acı duyarsan kaslarından çok eklemlerinde hemen bırak yapma.
thefitcoach.files.wordpress.com

korkma hepimizin başına geldi sadece artık ziraat bankası almıyor vergi dairesi alıyor tek değişen bu.
gerçi benim son taksitimdi ama sana taksit taksit verip hop diye istemez aynı taksit devam ediyordur merak etme.

taksit taksit devam..

Ben vergi dairesine dusunce cebimde de biraz para vardi hepsini odeyip kapatmak istiyorum dedim kabul etmediler. Hala oduyorum

programlamaya giris kursuna gittim,eger okulda programala gorduysen gitme fakat yeni basliyorsan memnun kalirsin

Şu an olduğum yeri borçluyum buraya. Ar-Ge yürütücülüğü gibi bir iş yapıyorum. Pişman olmazsın, tavsiye ederim.