konu ile alakasız ama ya bu resimdeki tree camping şeyini nerde bulabilirim?

Ben de almak istiyorum. Araştıralım ve bulalım. Akşam bakmaya çalışırım.

ümitköy'den metro ile kizilay'a gelin. yüksel caddesi çıkışını kullanın (solunuzda aba piknigi goreceksiniz). yüksek caddesine çıkınca U dönüşü yaparak Atatürk bulvarı yönüne doğru ilerleyin. sağınızda gama iş merkez olacak.denizbank'ın önü hizasından kalkıyor.

çok teşekkür ederim.

bence ümitköy'deki metroya binin koru istasyonundan sonra milli kutuphane duraginda inip karsi kaldirima gecin tam metro duragindan geciyor.

neden kizilay'dan daha iyi? cunku asti'den kalkip geldigi ilk durak burasi. kizilay'da bazen ana baba gunu olabiliyor. kalabalik ve stres ile ugrasmamak icin milli kutuphane karsisi daha mantikli gibi sanki hani

milli kütüphane'de inip, karşıya geçtiğim zaman; direkt karşıya geçtiğim yerde bir metro durağı olacak ve oradan da bir 442 otobüsü mü geçecek? ve bu kızılay'dakinden önceki durak? daha az insan var?
doğru mu anlıyorum. Çünkü vaktim olmayabilir hata yapmaya. olmadı lanet olsun deyip otobüse bineceğim.

gezinin aslından bir direniş olmadığından.

amerika ve avrupa kaynaklı bir darbe planı olduğundan bahset.

bati masalarinin bir oyunu oldugunu soyle, atmleri yakip, cami cerceveyi indirdiklerini soyle.

telefon yerine, komputer capsi yok mu?

maalesef, bilgisayarım yok.

Gezinin, öncesindeki bir dizi olayın birikimiyle meydana gelen bir patlama olduğunu; genç insanların oraya en temiz duygularıyla, tahammül güçleri tükenerek geldiğini söyleyebilirsiniz.
Gezi öncesinde yaygın bir biber gazı kullanımının, adeta vatandaşa sinek ilacı sıkılan haşere muamelesinin çok yaygın olduğunu,
bir kaç milli bayramın kutlanılmasına dahi izin verilmediğini, kutlamak isteyen kendi halinde orta sınıf vatandaşlara şiddetli biber gazı sıkıldığını,
futbol maçlarında bile haşereye sıkar gibi biber gazı kullanıldığını,
suriye dış politikasının insanlarda tepki topladığını, bunun üstüne suriye sınırında 50 vatandaş bombalı patlamada ölüp bir de haberlerde konu kapatılınca tepkilerin iyice biriktiğini,
Olaylar başladıktan sonra da medyanın penguen tavrının vatandaşın öfkesini artırdığını söyleyebilirsiniz.
alkol ve yaşam tarzı konusuna girmeseniz de olur.
Gerçi yok ya, elin yabancısı ne anlayacak bu kadar detaydan, ama ben böyle görüyorum süreci. "Gezi niye çıktı" diye değil "niye daha önce patlamadı" diye şaıyorum, çünkü hükümete müthiş öfkeli ciddi bir halk kesimi düdüklü tencerede gibi bekliyordu, Gezi'de o patladı.

öncelikle soruları okurken hipermetrop oldum, keşke biraz büyütseydin :)

bugünlerde gündemdeki yolsuzluk başta olmak üzere internet yasası, mit yasası ve hsyk yasası için de protestolar var.

protestolar öncelikli olarak mevcut hükümet karşıtı ama insanlar bu sistemde kim gelirse gelsin benzeri şeyler yaşanacağının farkında, artık bir grubun lideri olup o grubu kayırmanın yerine herkesin hükümeti olacak birilerini bekliyor.

gezi olayları en baştan beri çoğunlukla spontaneydi. çoğumuz polis şiddetine ve şehrimizi kafalarına göre değiştirmek isteyenlere karşı, daha sonra bu zihniyetle ülke yönetilmesine karşı ses çıkarmak için katıldık. taraftar grupları sayı olarak çölde kum tanesi gibiydiler ama duyurdukları ses ve aldıkları aksiyonlarla çoğunluktan daha çok iş yaptılar. her yeni yanlış ortaya çıktığında şu veya bu grubun çağırdığı önemli olmuyor, bazen de birileri "hadi sokağa çıkalım" dediği için bile protesto olabiliyor. taksim için ilk başta taksim dayanışmasıydı, sonra sivil toplum örgütleri ve anarşist gruplar da zaman zaman çağrı yaptı. particilik pek tutmadı, muhalefet partilerine de pek itibar eden olmadı. genel olarak baktığımızda ayrı ayrı protestolardan değil de, gezinin devamı olarak bakabiliriz bence.

hükümetin ve polisin tutumu belli. aşağılayıp, başkalaştırıp haberi olmayan insanları düşman etmek, belirli eylemleri öne sürerek kötülemek, dayakla zulümle gazla bastırmak. yukarıdaki cevaplarda ne kadar işe yaradığını görebilirsin.

şu an gezi olaylarına katılanların çoğunluğu suskun, hem insan öldüren polislerin ceza almadığını görüp diğer polislerin cesaretlenmesinden korkuyorlar, hem yasalar patır patır geçtiği için eylem yapmanın ve hayatını riske atmanın yararsız olduğunu düşünüyorlar bir çoğu ama bir zaman sonra yine patlayacaktır ve bence daha çok kişi patlayacaktır. çünkü artık halkın gücü hem dünyada hem türkiye de görülmeye başlandı. bu olaylar daha önce düşman olan bir çok grubu birbirine yaklaştırdı. hala bunlar ulusalcı, şunlar kemalist, bunlar pkk lı diye söylenenler olsa da mayısta metrobüs için birbirini ezenler mayısta taksim'de gaz altında nefes alamazken birbini ezmemeye gayret ediyordu.

ares.

Telefondan genelde internete baglaniyorum.
İndirmek istedigim sarkiyi googls yazip sonuna "mp3 indir" yaziyorum.

İlk bastaki cikan 2-3 siteden hemen iniyor. Her sarkiyi oyle indiriyorum. sikinti olmuyor. :D

arşivcilik ve download pek kalmadı ama youtube mp3 indirme programları var ücretsiz,gayet güzel.

sorun şu ki artık mp3 indirmek kalmadı, toptan albümü, hatta şarkıcının tüm diskografisini indirmek tek şarkı mp3'ünün çalışan linkini bulmaktan daha kolay. O yüzden torrenti deneyebilirsiniz, onun dışında bana en kolay gelen youtube'dan kırpmak.
Şahsen ayda 10 liraya kıyıp spotify'a geçtim, bilgisayardaki telefondaki tüm mp3'leri sildim, rahatladım.

ben de cloudda yaşıyorum. spotify, lastfm, 8tracks, songza.

Soulseek

Pleer. Yabanci sarkilar icin.

groovesquid, iyidir. :)

soulseek efsanedir... nette bulamayacağın pek çok şey çıkar ama sabır ister. yıllar oldu kullanmayalı.

Youtube-mp3 kalite düşürmeyen online bir çeviricidir.. Tavsiye listemde yeri vardır..

casual denen ayakkabı tipleri. spora benzeyen ama spor olmayan, klasik de sayılmayan..

www.camper.com
www.thefryecompany.com
www.stonefly.it
www.clarks.co.uk

model olarak da bence en çok oxfordlar.

aksine, ota boka, kinaye ve mecaz yolla yanıt veren kişiye ruh hastası denir. diğerine en fazla saf, temiz kalpli denir.

hatta bunları genel olarak "laf sokmak" şeklinde gruplayan bir moron bile tanımıştım.
yani bence çok abartmamak lazım kinaye, mecaz gibi şeyleri. direk anlamayana otistik yaftası yapıştıran kişide zeka geriliği ararım. bastırılmış testesterondan alev alacak, o derece.
öyle bir şey yok. sarcasm bağımlılarından gına geldi. bildiğimiz anlamı ile bir mecazdan anlamama hali değil otizmdeki. günlük hayatta literal, yani söylenileni olduğu gibi anlayan bir çok insan var. onlara da literal denir. yetiştirilme koşullarına oldukça bağlı bir durum.

aşağıdaki linklerde alakalı akademik metinler bulabilirsin:
aut.sagepub.com
clt.sagepub.com
link.springer.com
www.springerreference.com

@faux okumalar için teşekkür ederim

songza, spotify, 8tracks.

Trde çalışır mi bilmem ama stereodose var.

çünkü çoğu insan böyle bir hastalığı taşıdığının farkında bile değil. sadece aidsten ibaret değil. hpv si var frengisi var. varoğlu var.

bence abartılmıyor, hatta az bile dikkate alınıyor. çevremde gördüğüm kadarıyla 3 erkekten 2si hala prezervatifi sadece çocuk olmasın diye kullandığı sanırısında, ya ben sevmiyorum ne gerek var dışarı boşalıyorum/daha yeni adet olmuş kız/ya norlevo alır sabaha/plastik çok şey falan kafasında. ki bunlar tek eşli olmayan erkekler.
1 erkek 1 sene içinde 4 tane ayrı kızla sevişti diyelim, erkek taşıyıcı ama farkında deil. bu 4 kız da adamla seviştikten sonraki 1 yıl içinde 4 ayrı yeni partnerle sevişsin. 16 tane yeni taşıyıcı. yani 1 erkek artı 4 tane bulaştırdığı artı 16 tane onların bulaştırdığı etti. 1 sene içinde. bu 16 erkek de yine bir sene içinde 4 er yeni partnerle birlikte olsun, 64 tane daha taşıyıcı eder. yani çok çılgın aşırı bir cinsel hayatı olmasa bile, bekar bir insanın yılda 4 kez yeni insanla ilişkiye girdiğini varsaysak ve tek bir hastalık tipi olsa bile korunulmadığında bu kadar kolay yaygınlaşır.
matematikte ufak sorunlar olabilir:D ama durum bu. bir de pipisi kan kusmaya/ kukusu balık kokmaya başlamadan doktora gitmeyen insanlar bunlar, yani.


edit: işin üreme amaçlı çiftleşme kısmını da devlet bir nevi kontrol altına almış, evlenirken muayeneden geçiyorsun mesela. sonrasında tek eşli olduğun varsayılıyor.

Az bile dikkate alınıyor. Prezervatifin dahi korumadığı hastalıklar var. Hayatınızın tamamında taşıyacağınız ve hayat kalitesini sıfırlayan hastalıklar. Geçen adam ekşide yazdı ama, yazdığına bin pişman etti bizim ekşideki bazı cahiller tayfası mensupları.

abd'de oranlar hakikaten çok yüksek, %50 civarinda yakalanma oranı mesela.

nasıl üreyecek dersen, güvenilir bir partner ve uzun süreli, güvene dayalı ilişki. partner de zaten seçiçi olduğu sürece, muayenelerini günü gününe yaptırdığı sürece bunlardan uzak duracaktır.

türkiye'de de inanılmaz bir hızla yükseldiğinden şüphe yok, otobüsler kalkıyor seks turizmi için, üniversite okumuş aklı başında adam bile "offf rusya'ya gittim verdim parasını şunu bunu yaptım" diyiveriyor.

bana sorarsan, en mantıklısı korunmanın da ötesinde riskli ilişkilerden her türlü uzak durmak. paralı, tek gecelik...riski almazdım.

türkiye'de az bile önemseniyor.

almanya'daki üniversitelerin bazılarında okulun açılış günü gönüllü çalışanlar öğrencileri zührevi hastalıklarla ilgili bilgilendirip kondom falan dağıtıyor.

hayir, daha cok abartilmasi lazim. herkes kafasi kesilmis tavuk gibi bi o yana bi bu yana suursuzca kosusturuyor.
yapilmasi gereken asilari, tedbirleri, vs.leri "benim kizim oyle sey yapmaz" mantigiyla yaptirmayan bile degil, bilmeyen bir ulkeyiz.
erkekler birbirlerine seks konusunda hava atmaya calisarak cinsellik ogreniyor bu ulkede. daha once bunlari bir tartisalim. koklu bir sorun var. aileler cok bilincsiz ve muhafazakar. sanirim turkiye'nin en cahil oldugu konulardan biri cinsellik ve STDler. hic saglikli degil.

ed. isin en komik yani bu aileleri bilincsiz insanlar simdi buyuduler falan fuckbuddym var diyorlar. gulsem mi aglasam mi karar veremiyorum artik. her konuda oldugu gibi temelsiz ve birden gelismenin sorunlari. ne diyeyim, mutluluklar.

o zaman sevişmeyecek miyiz aga? sevişemiyorum diye boşuna üzmeyeyim kendimi o zaman?

Kondom ile seviş.herkesle de sevişme.

Divit hiv aniden öldürmüyor.ayrıca tedavisi yapılırsa uzun yıllar yaşayanlar biliyorum.lütfen bu konuda bilinçlenin okuyum araştırın.

Hiv yaygın. Test yaptırmazsan görmüyorsun zaten 5-10 sene sonra nalları dikiyorsun. Ayrıca hiv zaten en son korkacağın şey olsun.

ülkemizde çoğu erkek ve kadın bu hastalıklardan mustarip bence. ama ya utancından(!) doktora gitmiyor ya da kendisi bile bilmiyor hasta olduğunu veya kabul etmiyor.o yüzden de biraz işin ciddiyetinden bahsedilince herkese "abartılıyormuş gibi" geliyor. baldur, şöyle bir ortaçağ ve yeniçağ'a hatta geçen yüzyılın başlarına fransa'ya, ister google, ister kitaplar aracılığı ile yolculuk yapın, bakın bakalım avrupa'da cinsel yolla bulaşan hastalıklar nelere yol açmış.bugün biz de ülkemizde enfes bir ortaçağ yaşadığımıza göre varın düşünün gerisini. sonuç olarak yanlış anlaşılmasın: sevişmeyin demiyorum hobi olarak yine sevişin ama az biraz dikkat lütfen.

eve geç gir, evde takılacak vaktin olmasın, direkt uyku için gel evine. otel gibin.

saglikli atistirmaliklardan alin. bol bol taze meyve, kuru meyve, kavrulmamis tuzsuz ceviz, badem, findik. yagsiz yogurt.
yagsiz ve tuzsuz misir patlatabilirsiniz.

diyet programinda atistirmalik olarak yiyebilecegin seyler yoksa o diyet programini birakmani salik veririm. cunku sene 2014 snacklerin olmadigi diyet sagliksiz olur. karbonhidrata izin varsa elma yiyebilmelisin ornegin, protein agirlikliysa omlet hatta dusuk karbonhidratli ekmek yapmana izin olmasi lazim. ve ceviz ve badem mesela, hucre zarina iyi geliyormus. arada yemek lazim. oteki turlu sagligindan olursun.
her sey sekerleme ve lahmacun degil sonucta.

Evde sakat gıda bulundurma. Markete aç gitme.

Basketbol oynarken kıvır kıvır olurdu benimkiler, blok yapmaya ya da şuta kalktığımda millet geri çekilirdi asdfghjklşi

Günde 2-3 kez duş alınca sıkıntı olmuyordu.

her gün yıkanıp, pudra kullanılırsa kokmaz bence.

NSFW//

aisselle.tumblr.com

ed. ter kokusunu bakteri olusturuyor. killar degil.

Duş alacaksın kardeş. Mis gibi de kokar o zaman.

note 2 derim kesinlikle. 1 yıldır kullanıyorum, her şeyi hala ilk günkü gibi (yazılımsal).

note 2 kullaniyorum 1 yildir. bu bir yil icerisinde sadece iphone'da olan bircok app'in samsung'a gelisini izledim. aralarda yeni iphone alsam mi dedigim zamanlar oldu. ama applerin cesitliligi gun gectikce sadece artti. google maps efsane calisiyor y.disinda. iphone kullanan arkadaslarim her zaman yol bulma konusunda benim tlfuma guvendiler.
ekran daha hassas ve kirilgan bence, buyuk tek eksisi bu olabilir. ama dusurmedikce sorun yok ve flip olmayan saglam bir cover almalisin bence.

ben kullandigim elektronik aletlerle oynamayi, ayarlari poweruser olarak degistirmeyi seviyorum. gercekten bir tercih meselesi. ne istedigine ve nasil bir arayuzden hoslandigina da bagli.
hem de stylus pen destekli appleri var. tepsi diyen insanlar da azalarak bittiler. ellerim buyuk. ellerin buyukse go. ellerin kucukse bence s4 gibi bisey de dusunebilirsin.
boyleyken boyle.

Note 2'ye bir oy da benden. IPhone oyuncak gibi kalıyor kullanım olarak bence.

bence iyisin alma spor yap vücudunu şekle sok yeter

Vucudum epey sekilli de ben gunumuz degil gecmisimizin guzellik anlasiyina uyayim istiyorum. Dev gibi olmak istemiyorum tabi, sadece damarlarimi kaburgalarmi gormekten bunaldim. Diyetisyene yine gideyim tabi, de pek ilgilenmediler benle, kandirip yolluyorlar beni saglikli oldugum icin.

gece yemek ye. yedigin seyler kana hizlica karisan basit sekerler olsun. mesela ekmek ye. mesela seker ye. mesela pasta ye.
ama bu kadar seker yuklemen bence seker dengelerini bozar.
bence onun icin diyetisyene gidip, ondan bilgi al. cunku BMI'in 17.5 gorunuyor. 10 kilo alirsan 21 oluyor. ki bu su anki durumdan cok daha saglikli olacaktir.

daha once de sorduysan belki birileri demistir doktora git diye, neden gitmedin, calisiyor olsan da (verdigin saatler goz onune alinirsa, hatta belki sette falan bile calisiyor olabilirsin bu tempoyla) bence kesinlikle doktora gitmelisin.

bir de kas yagdan daha agir. proteini arttirip, kas yapmak da bir opsiyon olabilir, hatta en basta soyledigimden daha mantikli bir opsiyon olur.

acikmasan da aralarda surekli bir seyler atistirabilirsin. bunlar illa sagliksiz seyler olmak zorunda degil. meyve yemeyi seviyorsan uzum, incir, cilek gibi seker orani yuksek meyveler tercih et. ama ben olsam yine de elma yemeyi birakmam. uyumadan once tam yagli sut de icebilirsin. sanirim hem mideye iyi geliyor hem de ekstradan yag, seker, protein almis olursun. bunun gibi ufak ama surekli seker yemek gibi sagliksiz olmayan duzenlemeler yapman lazim sanki.

12 kilo alıp ne yapacaksın? Amacın kilo almak değil, vücut şekillendirmek olmalı. Atıyorum kalçan dümdüzdür. Onun için Gluteus Maximus'u vuran egzersizler yapar, belirginleştirirsin. Ama özellikle bir kadının kilo alma çabasına girmesi orta-uzun vadede çok pişman olacağı bir hareket olur.

bir yandan spor yapip bir yandan da dengeli sekilde kalori alimini arttiricaksin.
bunun baska yolu yok. hele basit sekerlerle, karbonhidratlarla, fast foodla sakin kilo almaya calisma, vucudun butun dengesini bozarsin.

aerobik sporlardan uzak dur, anaerobik, ya da hybid sporlar sec. sanki memen ciksin istiyorsun gibi bir hisse kapildim. inan butun vucut kutleni arttirmaya degmez.

3-4 kilo bile alinca aha guzel oluyormusum. Kollarim bacaklarim cubuk kraker gibiymis. Kalcamla vb ilgii sorunum yok, onlar da olmasa simdiye coktan ne yapar eder kilo alirdim.
Spora haftaya basliyorum, simdiden basladim porsiyonlari artirmaya. Istekliyim ve kararliyim, o kilolar alinacak

Sumocular geleneksel antremanlarının bir parçası olarak antreman arkası bol kalorili yemek yiyip, sonrasında uyuyorlar. Bunu yağı vücudun belli bölgelerine değil de deri altına homojen şekilde dağıtmak için yapıyorlar. Hakikaten baktığında da deri altı yağ tabakaları yoğun ve kalın.
Bir yandan da yediğin yemeğin üstüne yatay pozisyona geçmenin mideyi ezdiğini biliyoruz.
Yani böyle bir şey de var, aklında bulunsun.
Bu arada kendi beğenin haricinde, onun bunun dediğiyle vücudunu modifiye etme yahu.

yani 70 kilo mu olmak istiyorsun? hiç gerek yok.
ama yatmadan 1 saat önce 1 tabak makarna ye. sabahları da tahin pekmez muz ve süt karıştır iç.

Ben o kilolari aldim ya biliyor musunuz?
Spor yapamiyorum uzun suredir (saglik sorunu yuzunden, spor hocalari bile onermiyor, sadece pilates. doktorum da sadece yuzme), pek bir hareketsizim artik, biraz da fazla yemeye baslamistim, hop, tarti 65in biraz ustunde gostermeye basladi. Simdi yemekten aldigim zevki azaltmaya calisiyorum, cunku tam ideal kilomu bulduguma inaniyorum, yemeye devam edersem durum vahim.
Yemek yemek de ne guzel bir sey yahu!

Ağrı kesici de çak. Kas gevşeticiyi hap olarak da almak daha iyi etki yapıyor. Becerebildiğinde yavaş tempo yürüyüş yap, oksijeni bol bir ortamda.

1 hafta dwevam eder sonra azalir normal yani doktorluk bi durum yok bence

kas agrisi ve kemik agrisi farkli seyler.
eger kemiklerin agriyorsa = bir sorun var = muhtemelen hareketleri yanlis ve bilmeden yapmak = doktor.

kaslarinin agrimasi cok dogal. her gun agriyor olmasi iyi bir sey. calismayan kaslar calismaya baslamis. zorlanan kas abuk subuk ve yamuk yumuk hareketler yapilmasidigi surece, kaslarin iyi bir sekilde zorlandigini gosterir. ve nasil bir egzersiz / spor yapiyorsan, ya da trainerin varsa o, seni iyi calistirmis demektir. no pain no gain calisir. kaslarin hayirli olsun. devam.

edit: kemik demisim ama eklem yeri agrisi olacak o. lksjdflkasd kemik degil.

ilk günden sonra ağrıyor diye spor yapmadıysanız, hamlık daha zor geçer. 2. gün bile hafif zorlasaydınız kendinizi, öyle öyle çözülüp alışacaksınız

ağrı geçene kadar dinlen, geçecektir ;)

(bkz: blue mountain state) geyik olma konusunda birebir. kafa dinlendirmek için süper.

it's always sunny in philadelphia diyorum başka da bir şey demiyorum.

sanırım aradığın şey the carrie diaries.

new girls

bored to death.

girls ve sex and the city de bu dediğin tanıma uyuyor.

Maxthon browser. profiller arası geçiş ne kadar pratiktir bilmem.

maxthon da eklenti durumu nasıl?

chrome'a göre zayıf. eklenti ihtiyacım olmadı ama hiç? screenshot gibi bir sürü şey kendiliğinden geliyor. aşağıya internet bağlantısının hızını mızını göstermeyi ekletebiliyorsunuz.

laptopta chrome kullansam da benim de taşınma kaşıntılarım başlamış durumda.
android'de opera'ya şans verdim ve chrome'dan çok çok daha iyi çalışıyor. yaklaşık bir 5 gün oldu, baya memnunum. chrome gibi takılma yapmıyor. mobilde zaten daha köklü google'dan. hoş iexplorer da köklü gibi bir önermeyi kabul etmiyorum, 10 sene önce bile kullanmıyordum.
şimdi ben de win için arayıştayım. ben senin yerinde olsam opera ve yandex denerdim. sevenleri çok.

@fauxhumanitas

operayı araştırdım baya. hatta google eklentilerinin tamamını yükledim. crx uzantılı eklentiler operaya kurulabiliyor. bütün herşeyi yedekleme özelliği var ama sadece versiyon 14 ve altı için geçerliymiş. şu an versiyon 19a falan gelmiş ve ne hikmetse desteklemiyor. yer imi yöneticisi diye birşey yok. o yüzden maalesef chrome benim için sınıfta kaldı.

aslında ne iyisi firefox. istediğim bazı eklentiler sadece onda var (multiple bookmark bar). biraz onu araştırayım. her format sonrası eklentiler ve yer imleri ile uğraşmak istemiyorum.

xmarks yok muymus opera icin?
xmarks hepsini senkronize eder. çünkü google sync benim bookmarklarımı 4er kopya ve hangi klasörde ne kaçını kopyaladığını önemsemeden kopyaladı. mahvoldu bookmarklarım. sırf aceleyle "bir denesem mi, belki google sync düzelmiştir" diye bastığım butondan. hala sinirliyim. çünkü öyle böyle değil. binler, belki onbinlerce bookmarktan bahsediyorum. LAME.

ed: addons.opera.com opera'daki bookmark addonları.

var. zaten google eklentileri operaya kurulabiliyor.
www.chrome-extension-downloader.com

sitesine indirmek istediğiniz eklentinin google webstoredan linkini yapıştırıyorsunuz ve eklentiyi crx olarak indiriyorsunuz. operanın eklenti sayfasını açıyorsunuz ve eklenti dosyasını sayfaya bırakıyorsunuz ve eklenti kuruluyor.

yer imlerini aktarıyorsunuz ama herhangi bir düzenleme yapmak için bir yer imi yöneticisi yok. belki ilerki versiyonlarda gelir.

nasil yer imi yoneticisi yokmus ya.. kac sene onceki opera'da vardi. yer imleri yoneticisinden kasit ne tabii, default degil mi zaten senelerdir bircok browserda?
zaten deneyecegim. gozumle gorup, oyle inanirim buna. cunku google'in bookmark editor'i kadar rezalet olabilecegini sanmiyorum. opera'da stabilite ve senk. sorunlari var diye birakmistim seneler once. ama severim ara yuzunu. neyse ona bakicam zaten de senin icin soyle bir link buldum. fikir vermesi acisindan.
www.pcadvisor.co.uk

ed. bu arada chrome extensionlarinin operaya uygulanabiliyor olmasi demek buyuk bir sey bence. cok sevindim bu ise. harika haber. sagol haberim yoktu.

rica ederim. ben de link için teşekkür ederim.

yerimleri yöneticisinden kastım. yerimlerini düzenlediğin arayüz. öyle bişey yok operada :D

my.opera.com

ben c/d kullanmistim, 2 yasinda erkek kedime. ve 1 haftaya toplamisti. ve hep ama hep c/d kullandim daha sonrasinda da. bir daha olmamisti.

ed: benim kedim banyo giderine yapmaya alismisti. oyle seviyordu. surekli temizledigim icin sorun olmuyordu. bu konudaki tavri degismemisti. ama sende problem uzun surdugu icin, ordan sogumus olabilir. bence kediler tuvalete alisma konusunda kendi kafalarina gore takiliyorlar. zeki olan kediler bence gidere veya kuvete yapiyor. ya da bebek kedilerden icguduselzeki olanlar saksilara ve topraga gidiyor. kuma alisiyor. ama 5 yasinda bir kedi icin nasil olur bilemem. her kedinin kendi aliskanligi var. alisir gibi geliyorsa, alisabilir yani. sen daha iyi tanirsin, gelecekte nasil bir seye alisabilecegini daha iyi bilirsin.

tortu gibi seyler bilmiyorum ama renk daha rakimsi gibi oluyordu sanki. kirecli gibi. ben gorur gormez doktora goturdum, onun icin sanirim ilerlemeden onlem aldim ama vet.e danissan iyi olur tabii ki bunu. spesifik bir detay sonucta.

veterniner no. verebilirim gerek olursa. istanbul.

-çikolata yemeden önce koklarım.
-eve sağ ayakla girer, dışarı sağ ayakla çıkar,otobüse sağ ayakla binerim.
-her gece belli bir mesafeyi yürürüm.
-sınav kağıdımı hocaya verirken en üste ya da en alta koymam, araya bi yere sokarım.
-web tarayıcım açılınca 2 sefer refresh yaparım.

Bu tarz sorular bir anda sorulunca cevabi hatirlayamam. Mesela cok rituelim var ama boyle sorunca aklima gelmedi. Bu da bir ritueldir belki diye yazayim dedim.

her gun egzersiz, dus.

ayrica soyle bir android appi var: play.google.com

ben insanlari ve her seyi genel olarak koklarim. ama bunun rituel oldugunu dusunmuyorum. aliskanlik gibi birsey daha cok. rituel daha planli yapilan bir sey gibi geliyor. koklamaysa daha otomatik gerceklesiyor.

- Gazete, dergi vs resimli mecmuaların önce yazılarını okurum. En son uzun uzun fotoğraflara, karikatürlere bakarım.

- Saçlarımı yıkamadan dışarı çıkamam.

- Uzun yolculuklarda tuvalete gidemem. İlla eve kadar tutarım.

- Şarkıları hep basslı dinlerim. Klasik, jazz vb equalizer ayarlarını asla seçmem.

- Bulmaca çözerken asla bilmediğimi sallamam. Sallarsam kendi kendime kızar günlerce sinir olurum. (Yalan yanlış dolduranlara da gıcık olurum)

Böyle şeylere hiç dikkat edemiyorum :)

bu arada mesela her sabah kahvaltimla icerdim kahvemi. bir yerde gecen haftalarda okudum ki late morning yani sabah 10-10.30 sularinda icmek daha fahideliymis.
bunu rituel haline getirmeye calisiyorum. sonra da aliskanlik yapicam. cunku hosuma gitti nedense.
bir de elma olayi var. her gun olmasa da, elma yemeye calisiyorum. bana iyi geldigini hissediyorum. sabah uyanmakta zorlandigim zaman ozellikle elma yiyorum kahve icmek yerine. daha kolay uyandirdigi soyleniyor.

momentten sallaniyor. tutana askolsun,

sallamadan yürüyen momentsiz vakalar mevcut.

genelde 1 elim cebimde diğerini sallarım.

i0.kym-cdn.com

ellerimi cebime sokarım. cebim yoksa sokağa çıkmam. özgüvensizim ben.

dikkat etmedim hiç sallayıp sallamadığıma. az da olsa sallanıyor olsa gerek.

Kisin cebimde oluyor yazin da neden yaptigimi bilmeden gobegimin onunde tirnaklarimla falan oynuyorum

keyfine yurumek icin yuruyorsam, sarki da soyluyorum.
saglik amacli yuruyorsam, kollarimi sabit tutarim ve gergin bir postur alirim.

gecen gun bi komsum giymisti yuruyus kiyafetleri. cok ozendim. hava da buz. buna ozendim ama, adam odaklanmis. negzel.

baktım da çoğu sitede dizi silinmiş bölümler. torrent yolunu deneyin.

ben de yeni seyrettim o diziyi. sadece 1. bölüm bozuk. öbürlerinde sorun yok. panik yapmayalım.

torrent.

@mea, ikinci sezonda, bölümlerin yarısından itibaren altyazıların senkronu tutmuyor yabancıdiziizle'de.

ben nasıl izledim ki?

2-3 hafta önce izledim ben onları. ve sadece 1 bölümde senkron tutmuyordu. kızın evini küçültüp yeni kiracı aldıkları bölümdü :/

işte o bölümde bırakmıştım ben de, sonraki bölüme geçtim-kızın yeni bir işe başladığı, hani su sebilinin yanında tombalacı bi adam vardı hatta- senkron tutmadı ortalardan sonra aynı şekilde.

damak zevki. ben de nutellali peynir yerim mesela. tatlilara limon sikarin. pilava ayran dökerim. igrenc diyen sevmeyen elbet olur. ama sürekli tatli yerseniz bayar arada tuzlu ceker canin sonra o da bayar tatli ceker. niye bu sirayi kisaltip bir tatli bir tuzlu yapmayalim lokmalarimizi? niye her rengi bir arada tatmayalim. ona bir tatli bir eksi süprizler yapip dilimizi sasirtmayalim. her defasinda alistigi tattan uzaklastigi icin o farkli tatlari daha yogun yasamayalim?

bence direkt zevk. elbet ihtiyac dönemi vardir ama sürekli yapan adam varsa onun ki de zevktir.

ben de öyle tatlı hiç çekmez canım, ekşi acı tuzlu yerim. annemse tatlı krizleri vardır o kadar tatlıcı. sürekli bu durum geçerli olduğu için zevk işi bu bence de. mineral, vitamin eksikliği de arada canımız çekince var olan bir şey gibi geliyor.

sebebini bilmiyorum ama bildiğim tek şey var ki ben düzenli olarak maden suyu içmeye başladıktan sonra abuk yemek yeme isteklerimi dizginleyebildim. bardağın içine ince ince elma, armut vs, evde ne meyve varsa dilimliyorum, bir de muhakkak limon atıyorum yuvarlak bir-iki dilim. mineral eksiğini de tamamlıyor vücudun. dene istersen.

bir de vakti zamanında dilin yapısı ve algıladığı tatlarla ilgili bir yazı okumuştum. orada ısrarla bahsedilen şey, ara tatlara sahip besinleri tüketmekten kaçındığımız ve bunun dildeki hücrelerin gelişmesini körelttiği yönündeydi. mayhoş ve ekşi tatlardan kaçınmamamız gerektiğinden, sadece tatlı, acı ve tuzlunun alt ve üst dozlarını deneyimlemememizden bahsediyordu tekrar tekrar. belki damak tadı meselesinden ziyade bedeninin ihtiyacı var ve bunu sana anlatabileceği tek şekilde anlatmaya çalışıyor.
hamile bir tanıdığımız, hayatımda armut sevmedim ve armut yemedim ama hamilelik boyunca devamlı armut çekti canım ve armudu ilk defa o zaman bu kadar severek yedim demişti. sonra doktoruna sorduğunda doktoru armudun bir kalsiyum deposu olduğunu söylemiş. düşün, daha önce belki sadece bir kere deneyip sevmediği ve yıllarca ağzına sürmediği bir şeyi, vücut tanımlamış, hafızasına kaydetmiş ve gerektiğinde istemiş. :)

seni bilmem ama benim canim donemsel olarak cok spesifik seyler ceker. bu spesifik seyleri cektiginde de yemeye calisirim, cunku belki vucudum istiyor diye dusunurum. ama bu obezce "canim bunu cekti, hemen yiyecegim" seklinde olmaz. her saniye canim bir sey cekmiyor. (ama ort. her gun bir seyi ceker canim sanirim.)
ben lahmacunu min. 1 limonla yerim. onun icin canim lahmacin cekiyorsa eksi bisey yemek istiyorum demektir, arada yerim.
ya da pasta, hastasiyim. dunyadaki en guzel sey. canim cok cekince yerim.
ya da aci mesela, omletime karabiber koyarim, sebzelerle karistirir, yerim.

sagliksiz boyutlara varmadikca, caninin cektigi seyi yemek lazim.
ve yemek yemekten keyif almayan bizden de degildir. canin sektiginde sapir sapir yicen.

isimler nerde?

bunlar isim değil ki.

şeyime diye isim var hakkaten diğerlerini bilmiyorum

pürlent

Neylan hariç diğerlerinin isme benzer hali yok ki?

Neylan isminde tanıdığım olmasına rağmen hiçbiri kulağa hoş gelmiyor..

(bkz: abiş hatun)

ed: entry yazdırdın. yine sinirim bozuldu.

ahmet

ermaaaaan bunlar çok kötü. üfff.
içim bulandı bea.


hiçbiri isim olmasın çok rica edicem ama yok ille biri olacak, olmuş, hangisiymiş dersen leylüfer. meeööh yani.

gümgüme

adule

şeyime

bunlar hangi kültüre ait isimler hocam ? belki orada bişeyler ifade ediyordur ama ben olsam hiçbirini seçmezdim herhalde çünkü çoğu dalga geçilmeye müsait isimler maalesef .

Renginar bence...

çükübik

www.ismididikle.com

sanki burada bir eleştiri söz konusu.

aduket

Neylan ismi ile birkaç kere karşılaştım. Bir tanesi Scarlet Johansona benziyor hatta

renginar

bence çocuk doğmadan öldürün gitsin, bu isimlerle yaşayamaz fazla :(

hepsi birbirinden guzel

renginar favorim bir de aduket pardon aduleymis

bu duyuruyu silme favorilere ekledim :)

aduket.

lambda istanbul ve kaos gl ile gorusmeye calisabilirsin.


www.lambdaistanbul.org
www.kaosgldernegi.org

kaos gl, siyah pembe ücgen, voltrans gibi örgütlerle temasa gecersen yardimci olurlar.

fransada bulamadiniz mi yeterli aile?

yas kac?
25 uzeri ise haftanin her gunu 30 dakika, yapabilirsen 40 dakika hizli tempo yuruyerek yapabilirsin. yurume ve kosma arasi tempo en cok yag yaktiran tempo diye biliyorum. biraz komik gozukebilir disardan, hoplar gibi, ama umrunda olmamali.

ondan sonra da kardiyosu yuksek bir program yaparim. bunun gibi: www.youtube.com
bu agir gelirse, bir sure daha ayni sekilde hizli yuruyebilirsin. sonra baslarsin.

Gos.

Salonda mı yapacaksınız evde kendi ekipmanınız mı var dışarda mı ?

Beslenme düzeninizle de desteklemeyi unutmuyorsunuz, değil mi? :)
Başarılar!

20 yaşındayım, salonda yapacağım, hali hazırda uygulamaya çalıştığım bir beslenme programım var :)

(bkz: hiit)

@lndn salondaki hocalar size en uygun programı yapacaktır zaten ?

termodinamiğin ikinci yasasına ve entropiye göre doğru diyor evet ama o da bi yere kadar. dediğim gibi planck zamanından daha küçük zaman birimine fizik kuralları işlemiyor. teorik fiziğe giriyoruz.

karanlık enerji olmasaydı konusu ise bambaşka. oraya girsem nerden çıkacağımı bilemem.

sözlükten "deckard" nikli yazara da ulaşabilirsin. astronomi bilgisi benden çok daha iyidir.

sorularindan once:
fi tarihinde bu programi ve bu adamin konusmasini izlemistim. sonra adami arastirmistim. adam adnan hocaci kilikli biri cikmisti. o mantik seviyesinde. bundan dinleme boyle seyleri. bilimsel kaynaklara yonel.

evrenin kapanip, cokmesi karanlik enerjinin olmamasina bagli degil. arkadasin dedigi gibi, teorik fizikten bahsediyoruz, ama biraz da insan destekli atar. dark mattera al iste bu diyemesen de orda verili kabul edilen bir seyden bahsediyorsun, birden yok olmasi ve buna bagli evrenin cokmesi teorik olarak 'irrelevant'.
en.wikipedia.org:Cosmological_Composition_%E2%80%93_Pie_Chart.svg
en.wikipedia.org
cyclic modelde entropy'e ne oldugunu bu wiki sayfasindaki iki teori de kendine gore acikliyor. bakabilirsin.

bu adamin kendi gorusu sadece. ve bu adam sosyoloji/felsefe insani. ben de oyleyim. ama ben cok daha bilimsel olarak bunlari incelemis olmama ragmen cikip akademik uzmanligim olmadigi konuda bir de olayi utanmadan allahlara baglayarak konusmaya utanirim.

1)
-boyle bir ihtimal yok mu? var. ama sonsuzda 1. sonsuzda 1lik ihtimalin ikinci kez olmasi daha da ilginc olurdu.
-ayni miktarda enerji ile cokumlenip, cokumlenmeyecegini kim biliyor? entropi durumu tartismali. daginik birakarak mi cokumlenecek, geri giderek mi entropiyi dusurecek. bunlar tartismali.
-bilemezsin. her sey farkli da olabilir, her sey lineer bir sekilde geri de sarilabilir. tabi buna zaman geri sarilmasi diye bakip insanin tersine gozlemleyebilecegi cikarimina da varabilirsin. 11 boyut bile desen bozunmaya ugrayan boyutlar bambaska bir geri sarim da cikarabilir diyebilirsin.

2)
-fizik yasalarinin su anda dahi isleyip islemedigi belli degil. teoriler bunlar, degisir, ogrendikce anlami acilimi artan seyler. su anda bile yasadigimiz mekan ve zamani cozebilmis degiliz tam anlamiyla, sen farazi ve insan tahayyulunun otesindeki bir noktada, su anda kanun kabul ettigimiz bir seyin olup olmayacagini soruyorsun. bilemeyiz. teori uretebiliriz. bunda da olur diyen de cikar olmaz diyen de. tonla teorem var. gercekten merakliysan acip, teorileri okuyabilirsin. cunku 1-2 tane degil.

dalga mi geciyorsun? bunu savunma sekli yok ki adamin. tamamen palyacoluk. ciddiye alman hata.

@faux humanitas

"-ayni miktarda enerji ile cokumlenip, cokumlenmeyecegini kim biliyor?" kısmına sorum şuydu. Evren tamamen çöküp tekillikte enerji olarak sıkıştığında neden farklı enerji miktarı olsun? Misal evrenin tekillikteki o enerjisine 4 birim enerji diyelim. 4 birim enerji 2 birim madde oluşturduysa. 2 birim madde tekilliğe sıkıştığında 4 birim enerji haline gelmeyecek mi? gelmeyecekse enerji/madde dönüşümleri ters olduğunda neden farklılıklar oluşuyor?

Parayı sürekli aynı koşullarda ard arda 10 üzeri 40 defa atsak ve koşullar aynı olduğu sürece neden aynı gelmesin ki? (yer çekimi rüzgar ortam, tüm durumların aynı olduğu koşulda ilk düşüşte ne geldiyse son düşüşte de o şekilde gelmeyecek midir? Sadece aynı enerji miktarı o tekillikte sıkışırsa farklı bir açılma yapma ihtimali neye bağlıdır onu merak ediyorum?

Ayıca ciddiye aldığım falan yok adamı. Arkadaşıma bu adamın nasıl bir keko olduğunu açıklamaya çalışıyorum. Karanlık enerji'den evren genişlemesinin artan ivmesinden bahsetmek yerine böyle allengilli yollardan alakasız işlere burnunu sokuyor sinir oluyorum.

e cunku hesaplayamayacagin ve tahayyulunun disindaki rakamlar, yogunluklar, kutleler ve kutlesizliklerden bahsediyorsun da ondan. kaldi ki belki de kutleler birbirini negate ediyor. baska evren olusum teorisi yok mu? var. belki einstein haksiz, ne biliyoruz yani?
hadi madem bilinen, ortalama, klasik fizik sinirlari icindeyiz. bana gore sorun yanlis bu sefer de. enerji-madde donusumunun tersi ne abicim? sen entropinin aksini kanitlayan bir gozlem, olay gordun mu de boyle bir sey diyebiliyorsun o zaman. hem entropi deyip, hem de entropi aksi bir tahminde nasil bulunabiliyorsun? ayrica o iki kati dderken hangi formulu kullaniyorsun merak ettim yani. e=mc^2 ise c isik hizi sabit aliniyor. isik hizi yok olursa ya da sonsuza giderse nolcak?
ya da en temizi su kismi bi okur musun wiki'den? en.wikipedia.org Binding Energy and Mass Defect kismini.

ayrica sunu izlememistim: ben de izliyorum simdi, bak istersen: www.youtube.com

bir de gectim, gozlemci bagimli bir sistemden bahsediyorsun. bence cok ilginc, tekillik falan deniyor mesela ama tekillik denebilir o kadar cok seyi icinde barindiran bir kutleye. bence cogullugun dik alasi, bilmiyorum. ki su var, tekillige cokecegini nerden biliyorsun. sorunun mantiksiz olmasi tam da burdan geliyor zaten, olmasi kesin olmayan ve olusunu hangi nedenselliklere, 'mucizelere' ya da tahminlere bagladigini aciklamadigin bir seyi soruyorsun, ama 4 birim enerji nasil 2 birim madde olusturuyor ya? MADDEYE DONDUGUNU NERDEN BILIYORSUN?
cok sallamasyon geldi bana, afedersin. mantikli ya da mantiksiz da olsa bir aciklaman varsa onu dinleyeyim, ona gore sevap vereyim. cunku mantigini veyahut mantiksizligini anlamadim.

ikinci paragrafin yine ayni probleme sahip. ayni kosullarda gelse de evren komplike bir sey, para dusmesi kadar tek boyutlu, tek zamanli, tek kuralli veya tek gozlemcili bir olaydan bahsetmiyorsun. given ya da established sartlarla dusunuyorsun. basit olasilikla evren mi kurulur? nasil ayni kosullar? HEM ayni kosullarda ayni evren ciksa da o ilk evrenle ayni midir?
bi-le-mez-sin. neden? cunku daha dark matter'i cozmedik. uzgunum bilim o kadar ilerlemis degil su an.
farkli bir acilim yapma ihtimali, o noktada her seye bagli. belki dark matter evren sonumlenirken baska bir gorevle tersine bir entropi yaratiyor, su an sana alenen fizik felsefesi ve teorisi yaratiyorum bak. yani ne bilebilirsin ki, belki kara delikler sonumlenme sirasinda artik devasa bir karadelik olmus oluyor evren ve o noktada kutleyi kaldiramayip kendi kendine enerji kaybina ugrayip, enerjinin yok olmasina neden olacak butun umutlu fizik kurallarinin aksine evren de enerjisini yok edecek ve final bir sekilde bitecek.
bunlar teorik fizik ya. sen su an farazi bir seyi mantiksiz denklemlerle soruyorsun. cunku bilinmeyen sey buzdaginin gorunmeyen kismi. yani cok buyuk. sen bilinmeyen seyler varken, her sey sabit, steril, sanki surtunme ortami olmayan fizik dersi gibi konusuyorsun. bu da cok komik oluyor. yanlis anlama.

arkadasina boyle aciklayamazsin ki. inanmazsa inanmaz. adamin yaptigi sey bilim degil ki bilimle vurasin. safsata. soyle abi bilim degil bilimin felsefesini yaptigini. ve bu adam etik olarak sosyolojiyle de catisiyor. kendi gorusu olan allaha yol yapiyor her dedigi salak seyde. sosyal bilimlerde bir seyi kanitlamak istersen onu en az bes acidan kanitlarsin ki zaten. kendi kendine masturbasyon yapmaktan da baska bir sey degil bu.

kendi kendine bir teoriyi almis, 'felsefik', 'din felsefesi' kisvesi altinda, kafasina gore, bilimsel tanim ve ongorulerin disina cikarak (ki felsefede cikabilirsin ama destekli atmak lazim bazi seyleri de); yani dark matter'i allahla doldurarak sacmalayan, korkunc hin gozuken surata sahip bi adam bu ya.
belki de bu adamin anlattiklari uzerinden gittigin ve cevap bulmaya calistigin icin sorularin muallakta kaliyor. eger oyleyse arkadasina mantiksiz da olsa mantikli ya da bir butunsellige sahip sorular sor. farkli farkli teorilerden. benim de sana yaptigim sey bu cunku. cunku bilmedigimiz kisimlari canimizin istedigi seyle doldurmak cok mumkun. lan de ki arkadasina bi insani sevince bile onun boslugunu kafamizda onunla ilgili yarattigimiz imajla dolduruyoruz, bu mal da allahla dolduruyor iste de ljsdflkjlfsdd

saka bir yana boyleyken boyle.

ne olmalıydı peki? senden hoşlandığını söyledi diye arkadaşça gittiğiniz her yerde senin masrafını mı üstlenmeliydi? flört desen bi nebze de abartmışsın durumu.

parayı sen uzatmışsın, burda soruyosun :)
bunlar küçük mevzulardır.

en doğrusunu yapmış. günümüzde hesabı erkek öder durumu yok. en azıdan çağdaş ülkelerde böyle bişey yok erkek çok çok zengin değilse.

bu aralar böyle sorular çok geliyor nedense.sevgilin olsa bile ödemek zorunda değil ki.sonuçta hesap ödetmek için sevgili olmuyorsun.adam her dışarı çıktığına bişey ısmarlasa evin yolunu bulamaz.

Adın da Mira'ymış, Medcezir'deki kız gibisin hakikaten. Senin yediğini içtiğini ödemek zorunda mı? 6 senelik ilişkim var hiç sorun olmadı bunlar aramızda. Neden o ödesin sürekli, onunki para da benimki değil mi?

erkekler bankamatik değil çok isabetli olmuş. ilk buluşmada erkek arkadaşıma zamanında kahvesini ben ısmarlamıştım. arada da o bana ısmarlar olur biter. eli sıkışıksa ve biliyorsam ona belli etmeden yemek ya da sohbet ortasında bile ödediğim hesaplar oldu. adam normal olanı yapmış. kadınsın diye elin cebine gitmeyecek mi sanıyorsun? erken yaşta öğren bunları. herkes bir ananın evladı, herkesin geliri hayatı belli, hayat müşterek.

o kadarda öküz değildir sanırım ha.Elimdeki parayı alıpta hesabı ödemesi.Lütfen bana bi şans ver diyip duruyor.Nah veririm ben ona bu şansı

ilişki belli bir seviyeye geldikten sonra bunlar dengeye oturur, fakat lakindir ki ilk bulusmada erkegin ödemesi lazımdır. sonucta flörtleşmenin ilk aşamaları ve meger hoslandıgını söyleyip davet etti, onun ısmarlaması lazım o zaman.

not: erkeğim.

@mftf

senin gibi düşünen erkekler yüzünden hemcinslerim abuk mantıklarla büyüyor yapma... ödese olur ama ödemese de bir şey olmaz?

ayıp etmiş, ortada o derece samimiyet yok. sonuçta o davet etmiştir kesin. şimdiden nezaket göstermeyen ileride samimi olunca neler neler yapar...

adam iyi yapmış.senin ne kadar karaktersiz biri olduğunda ortaya çıkmış böylece.parayı ağzından mı alacaktı ?? senin gibilere döktüğümüz paralarla neler yapmazdık.artık kimse enayi değil.ilk buluşmada ödememek erkeğin bir taktiğidir artık,şahsen ben öyle yaparım.daha sonra görüşmek isterse 2 kat hesap öderim.

@kirazıseviyorum :bak ilişki boyunca sürekli erkek ödesin demiyorum. fakat ilk buluşmada parayı elinden alıp böyle bir denyoluk yapması da hic hos degil. centilmenlik diye birsey var.

ha bir de ben kadın olsam böyle bir adamla asla takılmazdım, cok net. erkek yerine göre davranmayı bilecek.

@mftf
Ayrıca ben kendisine şuan çalışmadığımı maddi olarak iyi durumda olmadığımı söylemiştim farklı bir konuyla ilgili olarak konuşurken.

dünya kadınlar günü gelse de duyuru kadınları tekrardan kadın olduklarının farkına varabilse.

para yemek ayrıdır nezaket görmek ayrı. sen kadınsın arkadaşım ilişkinin ilk zamanları nezaket centilmenlik göreceksin, göreceksin ki farkın olsun.

@mtft

sorun parayı uzatması o zaman, uzatmasaydı? elini cebine atmasaydı ve "ya ilk buluşma bu benden kahve parası mı alacaksın" deseydi, madem bu kadar takıyor bu duruma di mi ama? sen hem karşıyı etkilemek için öylesine elde para blöf yap, hem de aldı ödedi o parayla diye kız. ilk buluşma bu kimse kimsenin dıdısı değil. benim içimden gelmişti ben ilk buluşmada kadın olarak ödemiştim, ama adamın böyle bir şey içinden gelmediyse yuh denmez ki? hem de para uzatılmışken... sonra da nah şans veririm diyor, belli ki sürekli ona geçirecek hesabı, belli ki erkek dediğin öder kafasıyla yetişmiş. ben bunun bir jest olduğunu düşünüyorum. öderse ne ala, ödemezse-hele de para uzatılmış- kimseye nah mah demeye yüz olmamalı.

En guzel cevabi kendin vermissin iste nah diyerek.

Benim dusuncem hesabi erkegin odemesi yonunde.bugune kadar da hep boyle yaptim.hele ki ilk bulusmada kizin odemesi gibi bir detayi dusunmem bile.bu aksam bulustugum kiz yemekleri benim odemem uzerine kahve alirken odeme yapmak istedi israrla mumkun olmadigini kendisine anlatmam gerekti.bir gun cebimde param olmaz o zaman sen ode diye acikca soylerim ama ilk bulusmada param yoksa bulusmam bu kadar basit.beraber oldugumuz bir insansa bu konunun konusulmasini bile sacma bulurum.ha o odemis ha ben degisen. Birsey olmaz.

Ikimizde belli butcelerde hareket eden,ailemizden harcliklar alan insanlarsak o zaman gencturksel sifresi alip hamburger parasini bolusup oderiz.dogru olan budur.

Kim oderse odesin tesekkur etmemek kabaligin daniskasi.

Ortadan girmek gibi olacak belki ama, şu ilişki işlerindeki bunun gibi oldukça saçma teferruatları/dertleri gördükçe cemil olmanın anlamı katlanıyor gözümde...

Cemil hiç gerilmedi oysa...
www.ageofempireskoylusu.com

Edit: Konuyla alakasız, idare edin

Benim anlamadigim sadece senin ictigin kahvenin parasini mi odedi o verdigin parayla yoksa hesabin tamamini mi?

İkincisiyse belki yadirganabilir, hani sonrasinda "ya para yoktu uzerimde, kusura bakma" falan demediyse. İlkiyse bence dogru olani yapmis. O senin hesabini odeyip gelip burada "ay ne gorgusuz kadin, ilk bulusmada ictigi kahvenin parasini bana odetti. Kezban mi bu kiz?" diye duyuru acsa hos olur mu?

evlen derim kaçırma

Maalesef hesabın tamamını ödedi.Bide fişle beraber para üstünü geri veriyor .

olay burada anlatıldığı kadarıyla değerlendirilemez ki. sen o parayı ne kadar istekli uzattın, ne kadar ileri uzattın, ne kadar samimiydin hareketinde biz bilemeyiz bunları. belki adam gerçekten de samimi buldu hareketini o yüzden böyle yaptı.

amaaaa bütün hesabı sizin paranızla ödeyip de bir teşekkür etmemiş, bir sonraki benden ama gibi bir cümleler kurmamışsa da öküzün önde gideniymiş hakkaten.

başta soruyu eksik sorduğun için tekrar cevap veriyorum:

teşekkür etmemek kabalık, evet. keşke sadece seninkini oradan ödeseymiş. ama "bir bayan olarak nezaketen para uzattım." sözleri de senin niyetini/düşünceni fazlasıyla belli ediyor.

Hesabin tamamini odeyip de yarimagiz da olsa bi aciklama yapma ihtiyaci hissetmediyse ayip olmus, evet.

ahahahaha :) hepsini ödediyse evet ya teşekkür edebilirmiş.. nezaketen para uzatmazsın bir daha bacım. geçmiş olsun.

ilişkini kes hemen. burdaki saçma sapan yorumları okuma bile.

adamın parayı almasından rahatsız olacaksan ne diye para uzattın? Sırf nezaket gösterisi yapmak için para uzatılmaz. Adam belki bu para mevzuları yüzünden çok çekti daha önce. O kadar çok duydum ki yemeğe sadece hesabı kitlemek için çıkan kadınları. Bence parayı mevzu etme, bu konu dışında güzel gittiyse takılma paraya falan.

"bayan" sözcüğünü kullandığın için her şey müstehak sana. bir de utanmadan "ben daha 22 yaşındayım" demişsin. küçül de cebime gir. "daha" 22 yaşındaysan kendin gibi küçücük zavallıcık daha 22 yaşındalarla takıl. boyundan büyük işlere kalkışma.

starbucks diyorsun. bu kadar tantanayı 15 lira için mi çıkardın?

bak, mesela ben bir erkeğim. kadınlarla olan ilişkilerimde önemsiyorsam eğer nezaketi de elden bırakmam. ben mesela "epi topu 15 lira" diye düşündüm. o noktada da ben de bir şey söyleyemeyebilirdim.

ha onun dışında 28 yaşında bir adamın senin bu yarattığın sığ profildeki 22 yaşında bir kadınla ilişki istemesi bana bildiğin çakma çabası hissettirdi.

Şimdi burada bir öküzlük var.. sen uzatsan bile karsidaki kisi nezaketen haa dur, kavgadovus ortaklasa odeme.. tatlı bi münazara olması lazımdı.. bi hanzoluk var bu durumda. İnsanlarını iyi tanı ;) yakaladığın ufak bi detay istemediğin bir çok şeyi önleyebilir.

22 yaşındasın,küçük değilsin.kişiliğin tam oturmamış anladığım kadarıyla.seni (bkz: kezban) olarak tanımlıyorlar bu ülkede.yazacak çok şey var aslında,ama ilk dakikadan kendini ele vermişsin.

kirazıseviyorum + 1

Ha ben mümkünse hesap ödetmem, o ayrı. Samimi bir şekilde ödemek isterse, seninki gibi fake değil, ödeyebilir tabii, arada.

Date'lere harcadığım parayla öküz alırdık.

feminizlemeye veya kezbanlamaya hiiiic gerek yok, cunku bunun kadin erkek esitligi ile alakasi yok. bu date kulturu ile alakali bir sey.

bu olayin bir boyutu senin 22 ve tecrubesiz olman. adamin da 28 olmasi. bu buyuk bir faktor senin bu konudaki beklentilerinde. bunlar adam calistigi icin hakli beklentiler, sen burda calisan ve 28 yasinda olan taraf olsan, sen odemelisin derdim.

ikinci faktor seni davet edenin o olmasi. sen davet etseydin, sen odeyebilirdin. tabii yasitin olsaydi. ama o davet etmis. ayrica starbuckstan baska yer bulamamis mi, cok mu aramis? yani bu kadar cok israr eden adam ozelinde diyorum.

senin iki hatan var, bir adami iyi gozlemleyememek, iki parayi uzatmak. nezaketen uzatmak konusunda yukardaki arkadaslar hakli. o parayi icten uzatacaksan uzatacaksin.
adamin yaptigi bilahare dangalaklik. hatta ben boyle davranan (28 yasinda, calisan ve beni bir datee cikaran, uzattigim parayi elimden alip, kendi kahvesini de odeyen, sonra para ustunu verip tesekkur etmeyen, bi gulumsemeyen) bir insana "kendi ictigin kahvenin parasini vermeyi unuttun, alabilir miyim" diye sorarim.

o 15 liranin bile onemi oldugu bir donemdesin sanirim. simdi bu sikisiklik gecer, nezaketen degil, cidden o parayi vermeyi onemsemeyecegin gunler gelir, aman sen sen ol, insanlari dikkatli oku. degerli parani demiyorum, degerli zamanini sana uygun insanlara harca. beklentilerine gore davran, beklentilerine gore adam bul.

Karşı taraf para uzattı diye elinden kapıp ödemeyi yapmak bildiğin öküzlüktür. Olay erkek öder kadın öder olayı değil. Ben kadınım, kız arkadaşımla da çıksam böyle bir şey yapmam, yapılırsa da bozulurum. Ya sen niye veriyorsun derim, ya paylaşırım, o öderse de illa teşekkür ederim. Yaş olmuş 28, bunu yapamıyorsa boşa yaşamış.

senin deyiminle "bir bayan olarak" değil de bir "insan" olarak kendi kahvenin parasını tabi ki de uzatmalısın.

valla yorumların hepsini okumadım. ama eğer ilk buluşmanızsa, davet de erkek tarafından geldiyse bence baya ayıp. hele hesabın tamamını ödemesi de çok enteresan. cüzdanı falan unutmuştur belki:) bi daha çık bakalım nolcak

biraz beklentilerini değiştir ve bu düşüncelerden sıyrıl.. belki adamda seni denemek istemiştir..çünkü zamanında çok çekmiştir bu durumdan.. nasıl başlarsak oyle gider diye düşünmüş olabilir bilemeyiz..ha öküzlük etmiş biraz teşekkür etmeyerek ya da bir dahaki sefere benden gibisinden demeliydi..
tek derdin bu olsun boşver geç.

Ben de evlensem alan olur mu acep?

sadece para odulu veya madalya oluyor baska cok bir getirisi yok. yani 3.5 ustu almakla birinci olmak arasinda ego tatmini disinda bir fark yok -yurtdisi dahil-.

imza: hem lisans (odtu) hem master (abd) birinciniz

iş görüşmelerinde yardımı olur, net.

master doktora başvurusunda artısı büyüktür. iş görüşmelerinde de avantaj sağlar.

heralde bazi ulkelerde latin seysi veriyorlar ama o da birinciye mi yoksa belli bir ortalamayi gecene mi bilmiyorum
magna cum laude summa cum laude vs. onlari diyorum

hangi okulda hangi bölümde olduğunuz da önemli tabii ama:

akademik açıdan bakarsak okul birincisi olmak bir etikettir. fakat şu da bir gerçek ki 4.00 ile mezun olan adam ile 3.90 ile mezun olan adam arasında ayrım yapabilmek çok zor. yani biri okul birincisi ama diğeri değil diye birine önceden artı puan vermek zor.

yurt dışı başvuru işinde ise şöyle bir durum var. 4.00 veya artık kaç ortalamayla mezun olunduysa o ortalama iyi okullardan kabul almak için bir şart (amerikan üniversiteleri için). tabii eğer üstün başka akademik başarılarınız yoksa. lisanstayken çok iyi dergilerde 4 tane makale yayınlatmış bir adama da " ama cınım sen okul birincisi değilmişsin ortalaman düşük" demezler.

fakat başka bir konu da artık akademide inanılmaz bir rekabet var. yani takdir edersiniz ki iyi üniversitelere başvuranların çok büyük çoğunluğu zaten okulunun birincileri.

çin'de hindistan'da singapur'da tayvan'da okul birincisi olan adamlar hep amerikada şimdi. dolayısıyla iyi üniversitelerde herkes okul birincisi (abarttım tabii herkes değil).

burs olayında ise ingilizce bilip bilmemeniz de önemli bir belirleyici. toefl puanınız düşükse burs vermek istemeyebilirler (teaching assistant olmak düşük toefl puanıyla zaten zor).

iş görüşmelerinde ise bence iyi bir artıdır. yani işverenler genelde bunu bir ön puan olarak hanenize yazarlar. iki tane eleman arasında kalındığında okul birincisini almak isterler genelde (her şeyin eşit olduğunu varsaydım).

fullbright bursu için başvurabilirsiniz. ben başvurmadığım için şartları nelerdir bilmiyorum ama akademik başarı istediklerini duymuştum. fullbright bursu almak size amerika'nın kapılarını açabilir.

divit+1

bi de kocası buna dil okulu açtı alakasız bi şekilde ljdslfLKFjSDF

LAME.

divit+1

bi de kocası buna dil okulu açtı alakasız bi şekilde ljdslfLKFjSDF

LAME.

target var.
ralphs var.

google maps kullanmalisin. los angeles'ta harika calisiyor.

nerdesin sen tam sokak ismi ver tarif edeyim.

battaniye falan westwood ave. ustunde hammer museum tarafina dogru yuruyup, wilshire blvd. gectikten sonra biraz biraz daha yuruyunce solda gorecegin ross'tan alabilirsin.

bed bath and beyond da var, çok yakın değil ama araban varsa sorun olmaz.
westwood bulvarını takip et, west olympicle kesişince sağa dön ilerde.

cok ingilizle tanismadim ondan emin degilim, kanadalilar ve almanlarda gordum

Bu tum yabancilarda olan ortak bir ozelliktir. Afferim iyi swzmissin. 30 yaşına kadar ses kalinlastirir bunlar.

dilden olabilir mi?
benim ingilizce konusma sesimle turkce konusma sesim cok farkli mesela.

@bilan dalga mi geciyorsun ciddi misin anlamadim abi. uzakdogulularda yok mesela

@fauxhumanitas 30 yasina gelince baska dil konusmuyorlar?

hayir, sana fonetik olarak, ses olarak tuhaf geliyor olabilir ama kendi dilleri ile ilgili bir sey, sen o dilin icerisinden bir insan olmadigin icin sana yapay geliyor olabilir. fakat dogal konusmasi budur. cunku benim rastladigim almanlar boyle degil. kanadalilar da oyle degil. dil fonetigi ile alakali bir dissallik durumu olabilir.

hakket bağırarak konuşuyor davarlar. bir okul bahcsince kalabalığın arasından çok rahat secebilirsin iki ingilizin kendi arasındaki konuşmayı.

@fauxhumanitas hmm ingilizcenin icinde sayilirim senelerdir.. tabi ki anadilim degil ama.. izledigim hic bir filmde insanlar boyle konusmazken, radyoda boyle konusulmazken tv de boyle konusulmazken talk showlarda boyle konusulmazken ve dedigim gibi belli yasi gecmis insanlar boyle konusmazken yasitlarimin bu sekilde konusmasini aciklamiyor soylediginiz sey?

belki de bana denk gelmistir hep bilmiyorum. ya da belki siz dikkat etmemissinizdir

benim dikkat etmemem mumkun degil. ya senin karsilastiklarin oyle, ya benim karsilastiklarim oyle degil. agree to disagree diyelim.

Üç Baba Hasan'da Dost Elver'in söylediği "Hop terelelli troleybüs, zart terelelli terebentin" diye bir şarkı var. Ondan saçması azdır.

Bir de "Dongi Dongi"

mustafa topaloğlu - gerizekalı sevgilim
ceylan - şantaj montaj

(bkz: serdar ortaç)

farkli klasmanlarda ben sizin babanizim ve acayip hayvanlara benziyorsun.

düş sokağı sakinlerinin de var bu tarz şarkıları var. mesela "aganta burina burinata" bir anlamı var mı bilemem. :)

erkin koray - deli kadın
www.youtube.com

mfö - ik ben
www.youtube.com

mfö - sude
www.youtube.com

inek pirzolası al iki kilo

cemaati topla, adak adadık kurban kesicez de. ineği kesip kanını alnına sür.

Geçen sefer Yunanlı bir akademisyene çini götürdüm, beğendi. Bunun dışında İspanyol olan Paşabahçe'nin Ihlamur ve Çay kolonyasına bayıldı, diğeri her geldiğinde pişmaniye istiyor. Hintliler ise renkli renkli şeylere bayılırlar. Global bir şirket Amerika için çok sade yaptığı web sitesini, Hindistan için lunapark arabasına çevirmişti. Onun kültürü ile ilgili olmaz ama bol renkli bir çiniyi sevebilir. Onun dini ile kültürü ile ilgili şeylerde şöyle bir sıkıntı var: O bulacağını zaten orada buluyordur; atıyorum onlarda körinin hası var; sizin köri götürmeniz saçma olur o yüzden. Bu cümledeki köriyi değiştirebilirsiniz. Orada olmayan seveceği bir şeyi, oranın kültürüne uygun bir şekilde hediye etmek daha anlamlı olabilir.

Ben şu paşabahçe'nin çok şık çay bardaklarından birini almıştım. Adam çok sevmişti. Hindistan'da bu şekil çay bardağı hiç yokmuş.

nisantasi'nda uzakdogu hediyelikleri sata nbir yer vardi adini unuttum. orada bircok hindu tanri figurleri ve masklari da olmasi lazim.

hindistanın bağrından kopmuş gelmiş adama çin malı hindu tanrı / tanrıça heykeli , maskesi hediye etmek de süper zekice bir fikirmiş..
hindular altın sever. kapalıçarşı'dan altın kol düğmesi - kravat iğnesi gibi şeyler alabilirsin.
www.dw.de

@the imp cin mali oldugunu bilmiyordum orada satilan urunlerin. ben hint arkadaslarimin hepsiyle amerika'da tanistim. onun icin onlara amerika'dan hediye aldim. turkiye'de hint isi hediye alacagim hint arkadasim olmadigi gibi, soruyu soran arkadas istanbul'da oldugu icin bildigim tek hint figurleri satan yeri fikir olarak soyledim. yoksa bu isi senelerdir yapan, ankarali Civgin var. cok da tatli insanlar ve bizzat hindistan'a gidip kendileri secer ve getirirlerdi bu seneye kadar. ki su anda da kendileri gitmese de hindistan'dan getirtiyorlar.
nisantasi'ndaki yer de onlarindi. demek ki birkac sene once el degistirdikten sonra bozulmus.

ignelemeye ya da laf sokmaya gerek kalmadan, karsi tarafin zekasini sorgulamadan yapici olarak da orasi cin mali urunler getiriyor diyebilirsin, boylece ben de bir sey ogrenmis olurum.
bu sekilde hicbir yere varamazsin. yaptigin sadece satasmak oluyor.

benim tanidigim hint arkadaslarim asiri derecede zengin (bunu yoneticim dedin diye soyluyorum, hani sosyo-ekonomik olarak bir belirtec olsun diye soyluyorum) ama ateist olani bile tanri figurlerini ve bereket figurlerini seviyor. en sade dosenmis evde bile cok orjinal figurler koyuyorlar. anneme de sordum, eminonu'ne baksin dedi. cogu istanbul'da bulmasi zor olan objelermis. ve su pinterest sayfasina bakmayi onerdi: www.pinterest.com burada da hint lamba ve aynalarini ozellikle tavsiye etti.

benim nacizane fikrim, onun kulturunden bir hediyenin yaninda turk kulturunden ufak bir hediye de alabilirsin. aynen @aychovsky'nin dedigi gibi. bence cok hosuna gider.

oncelikle bu kapagi resmen hatirliyorum. birden gittim geldim, sagol bunun icin nostalji oldu.

ikinci olarak kimi dedin cikaramadim fakat:
www.buzzfeed.com
flavorwire.com
www.ew.com

listelerdekiler, az cok ayni maskeler.
belki texas chainsaw'dur.

ayrica onlarda bulamazsan, belki bunlar ise yarar:
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

www.imdb.com

???

bulundu arkadaşlar. filmi bulan neseranni nikli arkadaşa çok teşekkür ediyorum. Drowning Ghost imiş filmimizin adı. =)
(www.imdb.com

eğer yeni seçtiğin bölüm hayalindeki meslekse, her şartta doğru olan peşinden gitmek. Ama eğer öylesine 4 yıllık olsun diye geçeceksen, saçmalıktan ibaret. iş tecrübesi diplomadan çok daha geçerli bir şey.

hayalimdeki meslek değil ama şimdiki çalıştığım işle bir ömür geçiremeyecekmişim gibi geliyor.

hayatın boyunca sevmediğin bir işi yapmak kendine yapacağın en büyük işkence. yeni seçtiğin bölümde de aynı durum olacaksa, ben başka bölümlere yönelmeni öneririm. sevdiğin bölümden mezun olman da daha kolay, hevesli olduğundan çalışman da daha kolay.

Düşünme bile, düzenli çalış ve kazan.
30lu yaşlarda yeni bir işe başlamak asla gözünü korkutmasın. 30lu yaşlarda ne var ki? Hatta bence kendine uygun işi bulmak, seçmek için tam vakti.

ekonometri mezunu bir arkadaşım gayet iyi paraya çalıştığı fakat sevmediği işinden ayrılıp 30 küsur yaşında iken bir bankaya callcenter görevlisi olarak tam sıfırdan başladı. şindi çok mutlu.

Şüphesiz başla.

@cosmicstring askerlik sorun değil bi şekilde giderimde, işe başlarken 30 lu yaşlarda olacağım için belirttim onu

Yaşı düşünmeyin bence, geç diye bir şey yok. Zararın neresinden dönülse kar. Yakınlarımda da çok 35-40'tan sonra yeni işe başlayan, hayatını tamamen değiştiren.

geçen gün bunu düşündüm. ben o kadar büyük değilim ama kesinlikle yapılabilir bir şey olduğuna karar verdim. hatta bu sene ben de sınava girmeyi düşünüyorum.

klavyemin tuşları silindi yaza yaza...

55 yaşında tıp fakültesi bitiren, 60 yaşında tıp fakültesine giden insanlar gördüm ben...

etmeyin, eylemeyin, bööle şeylere takılmayın. takın kafaya bişey ve onu olun!

sizin durumunuza benzer bir öğrencim olmuştu. iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünde okuyor şimdi. bir kadın. boşanmış. 2 çocuğu var. büyük olanı kronik hasta sürekli hastaneye götürülüyor. kocasından nafaka falan istememiş bütün bağını koparmış. 40 yaşındaydı benim dersine girdiğim zamanda. bu kadın çocuklarını okutabilmek için bu bölümü bitirmek zorunda olduğunu düşünüyordu. temizlikçilik falan yapıyor kadın okula gelmediği zamanlarda. haftasonlarında. ev yemeği yapıp kaçak kaçak satıyor. muhtemelen okulu da bitirmiştir.


ama eğer bu kadar kuvvetli bir motivasyonunuz yoksa kurulu düzeni bozup risk almaya değmez diye düşünüyorum. hayalimdeki meslek değil demişsiniz. bir şeyde başarılı olmak için aklıma gelen 3 temel şey var. ya doğuştan o konuda yetenekli olmalısınız (ilkokulda otomasyon programı yazan veletler gibi), ya o konuya karşı inanılmaz bir öğrenme isteği duymalısınız (bölüm dersleri başlayana kadar vasat olan ama bölüm dersleriyle birlikte ortalaması tavan yapan öğrenciler gibi) ya da bu konuda başarılı olmak sizin için ölüm kalım meselesi haline dönmüş olmalı ( bahsettiğim kadın gibi ). şimdi bence siz kendi kendinize düşünüp gerçekçi karar vermelisiniz. sizi sizden daha iyi kimse tanıyamaz. romantik fikirler yerine biraz daha gerçekçi düşünmeyi başarabilirseniz bence en doğru kararı verirsiniz.

ayıp olmasın diye ümit vermek daha ayıp. Bi de samimiyetsiz geliyosa ve kafalarınız uyuşmuyosa ve bağlanma eğiliminde olması sana uymuyosa neden devam ediyosun, yan cep durumu olabilir mi?
kızlar diye genellemeye gerek yok, bazı kızlar böyledir, bazı erkekler de böyledir; senin bağlanmak istememen kadar normal onların bağlanmak istemesi.

"sadece ikimizin olduğu bir dünyada seni eşek sudan gelinceye kadar dövmek istiyorum."

neden sevmediğin, beğenmediğin bir insana ümit veriyorsun, dalga geçiyorsun?

dünyanın en aptal, en dengesiz insanı olabilir ama onun da duyguları ve kalbi var. günahtır.

kusura bakma ben böyle bir ilişki istemiyorum de bitir. o 1 hafta da havaya girmiş olabilir ama senin içinde olduğun havalar daha pis.

Madem kafana uymuyor neden hala buluşup koklaşıyorsun?

nereden biliyosun başka bi çocuğa bunları söyleyeceğini? belki aşık oldu sana. ayrıca ayıp olmasın diye benzer cevaplar vermek de nedir? benzer bi şey senin başına gelse, kız umut verdi sonra sallamadı kancık diye başlık da açarsın sonra buralarda.

olm nerden buluyosunuz böyle kızları? ben ne zaman birinden hoşlansam, "aa ne güzel lan, çok güzel anlaşırız, bence sevgili olup düzenli segs yapalım" desem "ya cnm ilişkiye hazır hissetmiyorum.." gibi saçmasapan laflar duyuyorum.

bu kızlarla ilgili bir sorun değil. genel olarak insan ilişkileri ve türkiye'deki ilintilenme biçimleri ile ilgili bir sorun.
kadınlar da erkekler de kendilerine gerçekten değer veren insanları tanımakta güçlük çekiyorlar, kendilerinin de neye değer verdiklerini ya da ne istediklerini hatta nelerden hoşlandıklarını bilmiyorlar.

sen de söylemişsin zaten "iki haftaya yeni bir çocuk bulacak." diye. bak burada da sen kendini değersiz ve gelip-geçici hissetmişsin demek ki.
belki mesele sana gerçekten değerli hissettiren, özel hissettiren ilişkiler ve insanlar bulmak.
böyle insanlar bence var. bir insan herkesle ilişki yaşayamaz. sadece bizim toplumumuz da değil, arkadaşlarının sana başka arkadaşları ile blind date ayarlaması da görücü usulünden farklı değil. neyi sevdiğini öğrenmeye ve kendini tanımaya çalışan insanlardan oluşan bir toplumuz. zamanla sen de, ben de, o da öğrenecek ne istediğini ve nerede ve nasıl rahat ettiğini. sonra belki fikri yine değişir, ama özetle hepimiz kendimizi arıyoruz. bu sırada etrafımızdan geçen insanlar da (onlara hayatlarımızı dokundurduğumuz deneyimlerle) bize kendimizi oluşturma aşamalarımızda fikir veriyorlar. gibi.

"Seven sikilir, sikilen sevilir. Neydi ya böyle bişey vardı."

douchebag (31.01.14 18:17:49)


asagidaki duyurulardan birinde boyle bir sey var.



bir daha gorusmek istemiyorum de madem. kafana da takma. muhtemelen cabucak kendini kabul edecek birini bulur.

sen de kendine gore birine bak.

sonsuz aslında bir sayı ifade etmediği için bir şeyin kütlesi, hacmi sonsuz diyemeyiz zaten. teoride sonsuz vardır ama pratikte yoktur. evrenin genişliğinin sonsuz olduğu söylenir ancak aynı zamanda da büyümeye devam eden bir şey olduğunu biliyoruz.

şöyle: upload.wikimedia.org

yani big bang öncesi (tekillik) zamanda yoğunluk o kadar çoktu ki, o kadar çoktu ki bize sonsuzmuş gibi geldi.

özetle, bizim erişemediğimiz, ölçemediğimiz büyüklükler bize sonsuzmuş gibi gelir.

sonsuz olduğu kesin bilinmiyor. çok yüksek olduğu tahmin ediliyor. kesin bir değeri yok.

"0" zamanında da fizikten bahsedemeyiz. (bkz: planck zamanı)

@cosmicstring doğru söylüyor. t=0'ı ne zaman olduğunu bilmiyoruz. onu geçtim big bang öncesi falan da şu an zaten keşfetmeye çalıştığımız 'evrenin sırrı' bizim için.

www.guangxiedu.net

en ilerisine kadar da bunlar görüntüledi: xdf.ucolick.org
en eskisine kadar da bunlar görüntüledi: www.esa.int + news.sky.com

bi de bu sorunun yanıtı olmuş olsa baya ilginç bi' hayat yaşıyor olurduk. yani şu anda da ilginç ama, o zamanki sorularımızın derinliğini artık ölçemedim.

bizde liyakat kültürü yoktur.
bizde estetik duygu yoktur.
bizde gösteriş vardır.
bizde içerik yoktur.
bizde isim vardır.
bizde kalite yoktur.
bizde zahir vardır.
bizde öz yoktur.

kıyafetten farklı ama bişey anlatmak istedim.

biz pederle beraber çalışıyoruz. iş yerimize gelen adamlar! önceleri beni normal eleman! sanıyordu. selamsız geçmeler, telefonda kölesine konuşurmuş gibi konuşmalar falan. bi şekilde oğlu olduğumu öğrendiklerinde öyle bi değişiyorlardı ki anlatamam. iğrenmiştim onlardan.

ye kürküm ye kardeşim. power suit diye bir şey var.

sırf giyimimle duruşumla o kadar iş hallettim ki, inanılmaz.

Aklıma Semih Yalman - Sakal Kitap geldi. Bi arkadaşım bahsetmişti. Yazar 10 ay boyunca sakal bırakıp, insanların algılarını ölçmeleriyle ilgili. İncele merak edersen.

en salas ve eski kiyafetleri giyip sokakta dolasmaktan hoslaniyorum. disa icten daha fazla onem verenleri fazla cevremde tutmuyorum.

imaj ve etiket caginda yasiyoruz. @cemiyetin unlu simasi da guzel ozetlemis.

sekilci bir bakis var. ha neden amerika'da oyle, burda degil; cunku birincisi amerikan insani genel itibari ile cok zevksiz ve gercekten bir sey moda olunca onun pesinden kosma egilimi gosteren bir anlayislari var, cunku ne giyeceklerini bilmiyorlar.
ikincisi de, rusya veya atiyorum ukrayna ya da gurcistan gibi ulkelere bak. giyinme ve zevk anlayisi cok acayip. birbirine uydurma gibi bir sey var ama mesela bizim avam dedigimiz tarzda giyiniyorlar. laleli modasi denen bir sey onun icin var mesela. ve gurcistan'da ise insanlar abiye kiyafetlerle falan gidiyorlarmisti 90larda. yani ulkenin fakirlik duzeyinden ve commercial hale gelmemis olmasindan da kaynaklaniyor olabilir. ama bizde de belli donemlerde ise giderken insanlar abiyeye yakin seyler giydiler. ben progress'e yani ilerlemeye inanan bir insan degilim, ama klasik ilerleme teorilerine bakinca, toplumun modernlesmesi ile 'duzgun' giyinme arasinda dogru oranti kuran evrimciler de mevcut. hem de cok. hatta bu insanlar amerika'daki esnekligi de bunun bir sonraki asamasi olarak alabilirler. cunku olaylara ilerlemeci bakarlar. bir asamadan bir asamaya gecer gibi. ve bireysel hak ve ozgurluklerin korunmasi cercevesinde (bu dediklerim sosyal degisim konusuyla ilgiliydi)

benim kendi gorusum ise turkiye'nin modelleme tabanli bir anlayisa sahip bir ulke olusuyla alakali. cumhuriyet kuruldugunda da "Bati"'daki kiyafet normlari enjekte edilmis. su anda da daha arabik tarzda normlar enjekte ediliyor.
ha mesela dersin ki araplar amerika'da nasil giyiniyor? senim benim avam diyebilecegim tarzda giyiniyor. cogu acik, hatta baya acik giyiniyor. kim kardashian gibi giyiniyor. hatta gozlere renkli lens takip, soguk havada mini etek asiri topuklu falan giyip cikiyorlar. ve bunu haftanin bir degil, her gunu yapiyorlar. cok tuhaf ve abartililar. ama kimse vay ne igrencsin demiyor. onlar da kendi hedef kitleleri ile yasiyor.
simdi neyi nasil modelledigine ve nerde olduguna bagli olarak cok komik durumlar olusuyor. bulgar bir arkadasimin kiyafet 'uyumu' ile cok dalga gecerdi baska bir amerikan arkadasim. cok avam bulurdu. laleli style'in biraz daha mango-zara etrafinda gezeni gibiydi. yani uyumlu olmak, mavi pantolon giyince beyaz kazakla 'navy modu' yapmak degil mesele. cunku o da sakil duruyor. ama avrupa'dan bu tarafa dogru da insanlar bence daha temiz giyiniyor. bunlar icinde ingiltere'yi tenzih edebilirim. ingilizlerin (moda demiyorum bak) giyim anlayisini severim. zaten genel olarak seviyorum da. neyse onlar daha pis giyiniyorlar ama pislik de yakisiyor. simdi amerika'da sorun salas gozukmek degil, amerika'daki insanlar nasil giyineceklerini bilmeyen tipler. ben turkiye'de azcik temizligine falan ozen gosteren, hayati bosvermemis giyinme tarzini daha cok seviyorum. cunku amerika'da insanlarin umutsuz ve sabah 9 aksam 5 yasamlarindaki hapsolmusluklari beni cok geriyor. bizde hayat var. fikirler ve renkler ve kiyafetler surekli tartisma konusu ve hali. bu cok verimli geliyor. tartisma ve aktif sorgulama alanini sevviyorum. su anda senin de yaptigin gibi. yani turkiye amerikalilara, ise giderken abiye giyen gurculer gibi gozukuyor mu? sanmam. cunku turkler gayet casual giyiniyor amerika'da. yani hani neyle karsilastirdini bil istedim. dogu avrupa diyemesem de bulgarlar, ruslar, ukraynalilar, falan filan daha farkli.

amerika'da bir de con manlik diye bisey var. mesela the wolf of wall street'teki gibi adamlar gercek. hayal satan tipler her zaman ulkede belli sektorlerde var. adamlar ondan dolayi boyle bir onyargiya sahip olmus olabilir. bizde de sacini boyatan erkek politikaci ya da dislerini jiletbeyaz yaptiran insanlar var. bu onun gibi bir sey. aslinda kimse kimseyi yargilamamali. takim elbise giyen adami yargilamak falan da bana cok lame geliyor acikcasi. sana ne abi? adam istedigini giysin.

cv'mi bugun hazirladim, bugun islere basvurmaya basliyorum. ve inan ki samimi bakan bir yuz fotografimi koydum. bu benim kendi tercihim. plazada is gorusmesine gitmistim 1 sene oncesinde, beni basvurdugum gecici pozisyondan daha sabit bir pozisyona almak istediler. her ne kadar uluslarasi bir firma olsa da bana cok yapay geldi. sikilirim ben o odalarda yuksek binada gibi geldi, baska nedenlerim de vardi (y.disina gidecektim, kisa sureli bi is istiyordum); sonuc olarak onlar beni sabit ise almak istediyse de ben kabul etmedim, reddettim. ayni sekilde bi reklam ajansinda da "cok rahat giyiniyor bunlar, hep kot-kazak" diye de baska biri o isi begenmeyebilir, buna da saygi duyarim. senelerce patron kizi oldum, hicbir zaman patron kizi muamelesi gormedim. gormeyi de istemezdim. kasinti bir insan degilim. ama bunun nasil bir ailede yetistiginle de alakasi var. mesela bir arkadasim ekonomik olarak dezavantajli, fakir, hatta esra erolla izdivac klasmaninda bi aileden geliyordu fakat bu kiz sosyal zekasi yuksek bir kizdir, senelerdir "kombin" kelimesini kullanan moda anlayisi ile kendini ilerletti. bunu ayri bisey olarak aliyorum, kombinci moda bakisi, moda tarihi bakisindan farkli. ister istemez belli bir kulturden ya da birikimden gelmiyor. aristokrasi ve yeni burjuvazi gibi dusun. beyaz yakalar yeni burjuvaziye yukseldi, kendi is yerleri olmadigi halde. toplumsal katmanlarda ve tabakalasma modellerinde degisimler cok oluyor bizim gibi sosyal gundemi hareketli ve sosyal degisimi bol ulkelerde. simdi ben onun adina cok mutluyum. neden? kiz amacina ulasti. akilli kiz, gozlemledi ortami simdi plazada mutlu. onu ben niye asagilayim basit moda anlayisindan? ki bu bulgar arkadasimla da ayni zevk mekanizmasindan besleniyor aslinda. ama benim umrumda degil. guzel bir sey cesitlilik. beni dusunce yapisindaki kultursuzlukler ve kapaliliklar baglar.
tabi aga aga insaat firmalari, plaza firmalari, 'kurumsalcilik' oyunlari beni de rahatsiz ediyor, ben onlara saygi duyuyorsam, ben de deri ceketim ve skinny 'kotumlan' gidebilmeliyim o isyerine ve onlar da saygi duyabilmeli. ama bunun degismesi ve oturmasi zor gibi tr'de cunku insanlar moda anlayislarini dissal olarak edinmis durumdalar. avrupa'daki gibi tarihsel bir arkaplan yok. apartma var.

dediklerinde su dikkat cekme kismina katilmiyorum: bir adam vaktinde 'kiyafetlerde semboller tasinmasindan ve kiyafetlerle bir ifade verilmesinden hoslanmiyorum demisti' ama bunu olumsuz elestirel anlamda demisti. buna da cok sinir olurum. sana ne lan? sana ne? ya da saklanayim, tarzim belli olmasin diye kendini bastirmayi dogru bulmuyorum. o zaman da 'onlara ne?!' oluyor. sirf milletin tepkisiyle oynasmak icin bu urunu/mali almak falan bana gereksiz, sinsice ve zorlama geliyor. bana gore insanin kendine biraz ozgurlestirici ve kendini kabul edici sekilde bakmasi gerek. bak amerika'da insanlar sana doner "aa pantulun cokzelmis" ya da "vay gozluk cok orjinal" falan der. olumsuz bir sekilde yorum yapilmaz. eger bir fark arayacaksan, oradan bak bence. cunku tr'de insanlar ne giyersen giy elestirmeyi severler.kotu bakislar ve yargilar havada ucusur. guzelsen, yakisikliysan, zekiysen, herhangi bir seysen daha da goze batar. ve bu durum sadece giyim kusam icin de gecerli degildir. dusunceler de ilk olarak anlatmaya calistigin seyi acmaya, buyutmeye ve anlamaya yonelik sorularla zenginlesmez, elestirilerle kisirlastirilir. bence amerika'nin en (belki de tek?) iyi yani bu.

roket sen akıllı bi adamsın, ne fotoğrafından bahsediyon hocam? ABD için hazırlıycaan özgeçmişe sakın foto moto koma, doğrudan çöp sepetine gider o özgeçmiş.

Güzel bi beyin fırtınası olmuş gerçekten de, hepinize teşekkür etmem gerek. Tek bir doğru yok tabii bu konuda, birkaç tane doğru olabilir, farklı görüşler olması sevindirici bi konu.

insanlar etraflarina, disarda neler yapildigina bakmayip, yalnizca y.disinda yapilan islerin fiyatlarina bakarsa,
kendi yaptiklari ise gereginden fazla saygi duyarlarsa
diger insanlarin fikir ve goruslerini dinleme, elestiriyi dinleme kabiliyetleri olmazsa

boyle olur.

duz eldiven dikmis, tasarimciyim diye geziyor, 150 lira istiyor mesela. ben eldiven dikemem. ama o eldivene de 5 lira vermem. buna kibir de diyebiliriz.

çok geçmiş olsun.

en azından bulunduğunuz odaya alın. kapıyı kapatın, dışarı çıkamasın. gözünüzün önünde bulunsun.

tarif ettiğinden anlaşıldığı kadarıyla muhtemelen ölecek. başın sağolsun. başka bir veteriner hekim bulabilirsen belki bi şekilde farklı bi müdahalede bulunabilir. Şırınga tipi bişeyle su ve vitamin hapını ezerek falan verebilirsin şu an için.

ölecek diye bir şey yok. ama kendisini muhakkak çok kötü hissediyor.

bir şeyler mi yedi dışarıdan siz farketmeden?

benim vicky de, ben almadan önce sokaktan sakatat yemiş çöpten, içinde tenya oluşmuş. bütün gün olduğu yerden cm kıpırdamaz ayakları üzerinde dururdu.

çok geçmiş olsun, çok üzüldüm :(

bu arada, neredesiniz? istanbul'a yakın mı?

Benim bildiğim kadarıyla kortizon bir sürü yan etkisi olan bir iğne. Belki bu yüzden halsizdir. Umarım iyileşir kediniz, geçmiş olsun.

Çok teşekkürler..
cok iyi bakılan bi kedi.güvercinlikte(bodrum civarı)yasıyoruz.benden cok annemin bebeği gibi bişey o derece üzerine titrerken... Herhangi bişey yemedi fakat etrafımızda bi kümes var o kümese yakın zamanda bikaç kere girip çıktı,ordan da mikrop kapmıs olabilir diye düsünüyorum. hatta yüksek ihtimal öyle. Şimdilik sırındayla bıraz sut biraz su verdim.gün itibariyle bodruma gitme ihtimalim olmadı fakat sabahı çıkarabilirsek hemen bodruma gidicem. Öyle üzücü ki üzüntümden de sinirimden de tekrar sınavlara girip vet. fakültesine falan girsem diye aklımdan geçmiyor değil,insanlar nasıl bi kaybetmişler kendilerini,duygularını yitirip pisleşmişler... of

veteriner değilim baştan söyleyim. kedinizin öyle sakin uzk bir yere gitmesi de maalesef yaşadığımdan biliyorum :( pek hayra alamet sayılmaz. ama dilerseniz şunu bir deneyin. ufak çay kaşığı kadar elma sirkesini çay bardağında bir suyla karıştırıp şırınga ile ağzına sıkın. immuneks adında bir şurup var çocuklar için kullanılır onu da eczaneden alıp 1.5 ölçek şırınga ölçeği ile ağzına sıkabilirsiniz. umarım iyi haberler verirsiniz...

o sözde veterinerler verdikleri aşıladıkları her ilaç için para alıyorlar ya, basıyorlar ilacı.

yine sinirim tepeme çıktı. meslek ahlakı diye bir şey ne yazık ki çoğunda yok. istanbul gibi bi yerde bile, mesleğinin hakkını verecek veteriner sayısı toplasan bir elin parmaklarını geçmiyor siz oralarda nasıl denk gelesiniz allah bilir.

çok geçmiş olsun. ayağı burkulan kedi de ölürse eğer bu düpedüz o veterinerin cinayetidir abicim böyle saçma şey hayatımda duymadım. inşallah yaşar yavrucak.

bu ne büyük bi acıdır allahım..bagırdı resmen can cekisti garip bi sekilde kustu ve tuvaletini yaptı yattıgı yerde..canım benim .. eminim ki o gerizekalı veterinerin boyle olmasında payı buyuk allah belalarını versin. Olmek üzere ssnırım ya da öldü babam diger bi odaya goturdu. sımdı sadece aptal bi halde aglamaktan baska hıcbısey yapamıyorum. Çok acı bişey.oylece bagırdı ınsan anlayamadıkca daha da kahroluyo.EGER BİGÜN OLUR DA MİLASA GELİRSENİZ SONKUL VET. POLİK. KOCAMAN Bİ TAS ATIN.insafsızca davrandığı ve yaptıgı her iğnenin acısı ondan cıkar umarım. Son bi ricam olacak bu sadece parayla calısan vet.hekimi nereye sıkayet ederim napabilirm..

çok üzüldüm :(((

insan degilmis o veteriner. keske ilk kotu oldugu gun haberimiz olsaydi. hemen bir telefon no verirdim, telefondan bile yardimci olacak vet. icin.
cok uzuldum.

Allah mekanını cennet etsin şimdiden

veterinerlerin parasız çalışma gibi bir yükümlülükleri yok diye biliyorum.

kaybınız için çok üzgünüm. daha fazla acı çekmemiş hiç değilse.

çok üzüldüm, ölmez inşallah ölmez,tanrım lütfen ölmemsin :(
yanına al birlikte yat +adamfawer dediklerini yap.
iyi haberlerini bekliyorum..

Dua ediyorum, inşallah iyileşir :'(

yasiyor mu hala? yasiyorsa sabah ilk is araman icin tlf numarasi vericem?

kimse söylemeden söyleyeyim hadi: zeka. ve sosyal olmalı bence. bi ortama girdiği zaman insanlarla nasıl konuşması gerektiğini bilmeli. bir de kendine güven.

y kromozomu.

interview with the vampire +1
aynilarini yazacaktim

Bir de ne giydiği çok mühim değil ama temiz olmalı ve güzel kokmalı.

bir de parası olmalı, esprili olmalı. tipi olmalı, kaslı olmalı vs.... bu böyle gider.

Yazım kurallarına uyması, uymayanları uyarması.

zeki olsun
kendi kendine yetebilsin, "bu makineyi nasıl çalıştırıyoz" diye sormasın
kadınına anne muamelesi yapmasın
hayattan zevk alsın

bu kadar yeter :)

o bilindik uzuv afedersin.

penis

edit: oha tik yok. olmasın mı?

Yarrrak

özgüven ve dürüstlük

sadece karakteri düzgün olmalı.

omuz ve adonis. bi de elleri güzel olmalı.

Konusurken goz temasindan gerekmedikce kopmasin ve teni misler misi koksun ve disleri ve saclari temiz derkeeeeeeen TEMIZ OLSUNda anlasalim.

kizlarin en bayildigi soru bu bence.
ben sonradan fark ettim ki bu kriterleri (ne olursa olsun) oyle ya da boyle saglayan adamlarda da ariza cikabiliyor. o nedenle cok kilit birkac sey buldum insan dogasi ile ilgili. bu romantik ya da seksuel iliskiler icin degil, tum iliskiler icin gecerli bence:

insanlarla iletisim kurmayi bilecek: sinsi ve yalanci olmayacak, gercekten etrafina saygili bir insan olacak. bir gun olecek oldugunun bilincinde yasayacak, etrafindaki insanlarin da olecek olduklarini bildigi icin kisitli zamanlarina saygi ile yaklasacak ve zehir etmeyecek.
alpha male olacak: bu isin sakasi aslinda (ama bi yandan da icten ice savunuyorum). ama kendisiyle sorunlari olan insanlarin iliski yasarken karsilarindaki insani tukettiklerini ve onlarin etrafini zehirlediklerini gordum. o nedenle psikolojik sikintisi bulunmayacak, artik tedaviyle ugrasmiyorum.

onun disinda zeka, para, tip gibi seyler hep kisiye gore degisir. ama kendi aile gecmisimle bagdasan bir aileden ve kulturden gelmesi benim icin onemli. bu arkadasliklar icin de cok gecerli. umarim herkes kendi seviyesine ve mentalitesine ve degerlerine uygun insanlar bulur.

p.s. kendimle celiserek cok tatli ironi yaptim hahahah

işte mesela 'erkekte neler olsun?' yazıyorsun herkes bir şekilde duhul etmek veya koluna takmak isteyeceği erkeği düşünüyor. ama aslında sen erkekte ne olsun diyorsun yani y kromozomlu basit (hehe) bi canlıdan bahsediyoruz ve erkek olmak için y kromozomu yeterli. ama söylem böyle bişey işte.

kendini kontrol edebilmesi. sosyal, kişisel her konuda.

sevgilisi dışındaki tüm kadınları birer oruspu olarak görmeli

vicdan mühim

@madeleine elster

anası ve bacısı da dahil mi buna?

@john

1. Allah korkusu
2. Çalışkanlık ve sebatkârlık
3. Helal süt emmiş olma
4. Hakkaniyet ve adalet duygusu
5. Merhamet

Bunların olmadığı bir erkek, Tom Ford giysin, Bugatti Veyron'a binsin, Beverly Hills'te yaşasın, Tom Cruise, George Clooney, Brad Pitt olsun ve kendine güven konusunda Don Kişot olsun isterse...

oha sebat dedi.

Sebat: Sözünden veya kararlarından dönmeme, bir işi sonuna değin sürdürme, direşme

@compadrito, değil. kız kankalar işte.

ıhlamur var. papatya(biraz acımtrak gerçi) tarçın, nane limon çayı, ayva çayı (yaprak ve çiçekli)

earl grey

kışın yediğiniz portakal,mandalina ve limon kabuklarını kesinlikle atmayın. tersini çevirip beyaz kısımları yok olana kadar kazıyın. kaloriferin üstüne yayın onları 1-2 günde kuruyor. ister çayını yap iç (oldukça lezzetli) istersen yemeklere kat.

şekersiz derken fruktoz falan da mı olmayacak? elma çayları acayip tatlıdır şeker koymadan bile. ama sağlıklı olsun diye şekersiz çay sorarken elma çayı içersen komik olur. sen hoşaf iç.

licorice / meyan koku iceren caylar genel olarak tatlidir. sindirim icin de iyidir.

yasemin çayı
melisa çayı
elma çayı

bu otları da aktardan bulursun. google ile aratınca da faydalarına dair bir fikrin olabilir.

post-ed: bence aktara gidip, oradaki çalışanların da görüşlerini al. kendine tamamen senin damak tadına göre bir karışım da hazırlaman olası.

Vanilya çayı

roobios var, türkçeye roybos olarak geçmş. kendinden tatlı bir çay, şekersiz de olsa içimi çok güzel.

Kuşburnu çayı da bana hep tatlı gelmiştir ama biraz ekşilik de var tabi safi tatlı değil.

elma çayı. şu güne kadar şeker katıp içeni de hep hayretle izlemişimdir.

chadonun çaylarını internet harici nereden alırız?

gandalf efsunlu bir karakter olduğundan ötürü bulunduğu bölgenin çökmemesi normal.

tanrılar varlar ama ortamlara dahil olmayan, ekmeğinin peşinde koşan türdenler.

silmarillion'un da her bölümünden ayrı film çekebileceklerinden kaçırmazlar o fırsatı kanımca.

silmarillion'u çekemezler. çekselerde film gibi çekemezler. asıl mitoloji ve tanrılar orada ve çok felsefik, çok derin bir konusu var. şu anda ki teknoloji bence yeterli değil ve herkesin hoşuna gidecek bir hikayesi yok bence.

ha bir gün hakkıyla çekerlerse işe o zaman kaos yaşanır dünyada ermanoviç

eru -iluvatar elf dilindeki adı yanlış hatırlamıyorsam, sindarin'de olabilir- neyse, valar var, meleksi varlıklar, onlarla büyük müziği yaratıyor, oradan da evren ve orta dünya'nın da içinde buluduğu dünya yaratılıyor -ea mıydı neydi ya la?- yani tanrı kavramı var, ancak tolkien'in herhangi bir ilahi dinden etkilenmediğini savunuyor eserleri üzerinde çalışan araştırmacılar. bir de maiar -maialar- var yani, (valar: valalar, maiar: maialar) gandalf ve saruman da o maialar'dan işte. sahneyi izleyemedim durumumuz yoktu -hakkaten açılmıyor yutup :( - geri kalan sorularını bilmiyorum.

tolkien etkilenmedim diyordur da aynı kızılderililerin yaratılış mitlerindeki gibi müzikle yaratıyor dünyayı.

gerçi ilahi din denilince kim ipler amerikan yerlilerini, üzüldüm şimdi.

silmarillionproject.tumblr.com şöyle çizimleri yayınlanacakmış sanırım.
filmde de dikkat edersen arkadaki orklar da gömülmüyor. kitapta bir kısmının dağlara kaçtığı falan yazıyordu. tabi gandalf'ın maia olduğu gerçeği var bir de.

eru iluvatar'ın adı. sonra iluvatar'ın çocukları ve daha alt türden olanları var. tanrı baş melek ve melekler gibi düşün. aynı şey değil ama kafanda bir nevi canlanması için anlattım. gandalf bir istari. Olórin adlı bir Maia ruhu. biraz önce ki bahsettiğim melek şablonunda alt meleklere yerleştirebilirsin. ancak yanlış anlaşılmasın bu bir çok kademeden oluşuyor.

sorduğun soruyu araştıracağım tekrar ancak hatırladığım kadarıyla yüzük ve onun kötülüğünün yok olması ile ilgili bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam. ancak dediğim gibi tekrar bir araştırıp yazarım.

silmarillion yapı olarak okunması zor bir kitap olarak geçer. çok bilgi, çok isim ve taslak halinde kalmış bir metindir. daha sonra JRRTolkien'in oğlu, Chris miydi adı?, o derliyor notları ve metni öyle yayınlanıyor. o zamana kadar okuduğum en kronolojik ama en yorucu kitaplardan biriydi. hala da öyle ki aradan 10 yıl rahat geçmiştir. o arada ben de lineer zaman izlemeyen tonla kitap ve teori okudum, ona rağmen çok yorucu bir metin. ama çok öğretici. onun için halen daha Tolkien ertesi fantastik kitaplara tam manasıyla saygı duyamam (yalan söylüyorum, aslında zerre saygı duymuyorum). neyse bu karmaşık, çok karakterli, çok fazla bilgi dolu kitabı filme çekmek aşırı zor olur diye düşünüyorum ben de. bütün dünya mitolojisini ve dinlerinin inanışlarını bir filme sığdırmaya çalışmak gibi bir şey olur.
tanrıyı zaten diğer hobbitler, elfler, cüceler, orklar ve insanlar açıklamış. hatta orcların "yaratılış"/ortaya çıkış hikayesini ekstra severim. çok dokunaklı. tabii yanlış hatırlamıyorsam, ki şüpheliyim. (:

post-ed: NARNIA'yı asla post-Tolkien almam. o ayrı. CSLEWIS ve JRRTOLKIEN de kanka zaten.

daha çok sevilmek, daha çok popüler olmak. herkese yaranarak daha çok ilgi, sevgi. daha çok insan. sonunda kaypağın teki olmak.

ben ben ben hep ben diyerek nevi beşer...

şu beş para etmez en klişe laflardan biri olan ''insanlara değer verince götü kalkıyor'' kafasından kurtulman lazım

@Thunderbirds Öyle olmuyor mu ama ? Üzerine düşüp onun için bir şeyler yapmak istediğini gösterince 360 derece dönüyor. Kendini geri çekiyor. Değer verdiniz ya önemsediniz ya.

haklısın sinirlenmekte.
ilişkilerimizi ve iletişim kurma biçimlerimiz çok sağlıksız. toplum olarak birbirimize acı çektirme üzerine kurulmuş hayat hedeflerimiz, sevgililerimiz, dostlarımız ve ailelerimiz var. sevginin nasıl ifade edileceğini bilemeyen bir toplumuz. onu bırak bir şeyi sevip sevmediğimizi bile anlayamayacak durumdayız. kısaca bu kadar diyebildim. aslında uzun açıklaması. bilahare entryler hazırladım sana cevap vericem derken hatta hahaha kenara attım sonra da.

anlatması uzun ama bu tip davranış kalıplarının en temelinde genelde korkular yatıyor.

adaptör ısınmış mı acaba? şu an ısınmış değilse bile herhangi bir zaman ısınmış ve uçmuş olabilir.

modemi fişten çekmiş gibi mi yoksa sadece internet mi kopuyor?

ilk sebeplerinden biri voltaj dalgalanması,belki yüksek sıcaklık.
başka adaptör deneyin ve firmware i yeniden kurun.
olmuyosa modem arızalı demektir.

bazi modemler can veriyor. bizimkisi can verdigi icin boyle olmustu.
modem markasinin teknik birimini aramali, durumunu anlatmali ve problemin ne oldugunu sormalisin. garanti suresi devamsa tamir, degilse yeni modem.

oğlu annesini hayata bağlayan bir çıpadır.

'cocuk annenin hayatında (onu yavaşlatan) bir engeldir' diye yorumladım ben.

Çapa engelleyen değil de hayata bağlamak anlamında kullanılmış. "Oğlu olan bu dünyadan kolay kolay göçmek istemez, hayata bir çapa atmış gibi olur. Hayata bir çapa ile bağlanmış gibi olur" gibi. Sofokles demiş. parentpretty.com

www.goodreads.com
İşte bunlar hep Oedipus Kompleksi!

söyleyen kişi'nin anchor/çapa'dan ne kastettiğine bağlı. bana kalsa çapa deyince demirlemek yani engellemek geliyor. ama derin düşününce, o gemi demirlemeden gitse nereye varacaktı?

anchor çapa değil çıpa demek bu arada :)

marido +1, hayata bağlayan anlamında söylenmiş.

kim kimi bağlıo amk anne mi cocugu yoksa cocuk mu anneyi

kadın diyo gemidir, çocuğu olunca demir atar diyor. biz istekli olacağını tahmin ediyoruz o çıpa atmanın ama eğitim ve iş hayatını durduran bir şeydir çocuk. sürekli bakım isteyen meme emip altına sıçan bi şeydir çünkü..

oglu anneyi hayata baglar diyo iste

ben çok seksist buldum. anne yolunu mu kaybetmiş de oğlu sabitliyor? oğlu olmayan kadın sapıyor muymuş? aldatmaya mı gönderme yapılıyor? nasıl ya?!

sophocles demiş görünüyor googlelayınca. bazı yerlerde de son yerine 'children' kullanışmış. aynı bok, laci.
şimdi bunu muhafazakar annecikler bloglarında kullanmış, aynen kendilerinden beklenildiği gibi. ıyk. midem. zaten çok leş geliyor anne bloglar bloğu. neyse mesele bu değil. düz çevirince şu: "oğlu, annenin hayatı için bir çıpadır." ve olumlu anlamda kullanılıyor. anchor yol gösteren, sağlamlayan, sabitleyen, belirleyen gibi olumlu anlamlarla ilişkilendirilir.
ha benim olumsuz demem, cümlenin ana cümlesini çok seksist ve manyakça bulmamdan.

instagram.com

instagram.com :)

instagram.com
instagram.com
instagram.com

sen de at iki uc tane bari sevgili rejectee!

beni takip et.cok eglenirsin

bunu yazmicaktm ama dokanmatik ekran azizligi. dokanmis.bulundum :(

sabah kendi begendiklerimi editleyip yazarim, simdi telefondan yapmaya usendim.

@indescribable
soyle takip edeyim

edit:
benim begendiklerimden hemen aklima gelenler:
berlinstagram
instagram.com
eli_borrero
instagram.com
linda berlin
instagram.com
nicanorgarcia
instagram.com
...

audiosoup, kiwiboy, civilking ve ddulgeryan nickli kisiler instagramda epey unlu. Genelde istanbul fotograflari paylasirlar. Yurtdisindan da riamolde var. Norvec'ten cok guzel fotograflar koyuyor.

instagram.com
instagram.com
instagram.com
instagram.com

instagram.com

instagram.com

i.instagram.com

saklamıştır, belli kişiler görebiliyordur o fotoğrafları, sana gizlemiştir

ilginç. ben yakın olduğumuzu zannediyordum :)

oyle de olabilir tabi de olmayadabilir. tagleyen kisinin gizlilik ayarlari seni kapsamiyor olabilir.

belki sadece ailesi ya da sadece bir grup arkadasi ile paylastigi fotograflar vardir.
madem o kadar yakinsin, neden sormuyorsun kendisine direk?

bazen duygusal davranan biriyim. her zaman akla uygun davranmak isterim ama başaramıyorum.

tembel güvensiz başarısız korkak ve çirkinim. cesur olmak yeterdi.

olmak istemezdim.

olmak istediğim gibi biriyim, eklemeye şimdilik gerek yok

çevrenin söylediğine göre; iyi, sempatik, güler yüzlü, esprili, yardımsever, düşünceli, özgüveni yüksek, cesur, cömert, paylaşımcı, mücadeleciymişim.
kötü özelliklerim de var tabi ki; sinirli, değişken, fazla panik, bazen kavgacı, fazla hassas ve duygusal.
kötü huylarım olmasa aslında 10 numarayım :))

en sevmediğim özelliğim mükemmeliyetçiliğim, yoksa iyi kadınım bence.

ben teşekkürler.

çok merak ediyorum bu soruların cevapları ne işinize yarıyor? ve ayrıca da sorduğunuz soruya niye kendiniz de bir açıklama eklemiyorsunuz? önce kendiniz cevap verin.

olmak istediğim;
arsen wenger (arsenal)

olduğum;
ben (amatör lig)

kızlarla biraz daha basarılı bir erkek olmak isterdim. dısarıda sokakta gördüğüm çiftlerden biri olsam bana yeter.

@onionepe kendim düşünürken merak edip soruyorum, aklıma takılıyor. Bir cevabım varsa sonradan ekliyorum. Başta koymuyorum çünkü düşünce akışlarını etkilemek istemiyorum. Sorunun cevabına gelirsek; daha güvenebilen, daha inançlı ve sabırlı biri olmak isterdim. Şu an kimim bilmiyorum.

Olmak istediğim bir insan yok. Daha doğrusu günlük hayatta gördüklerimle değişiyor. Taş gibi bir kadın görüyorum, "Niye bu ben değilim" diyorum. Alanımda çok başarılı birini görüyorum "Niye bu ben değilim" diyorum. Bana göre daha yolun başında birini görüyorum, "Amaaan, iyi ki o değilim. Daha buralara gelecek de, onu geçecek de. Piii" diyorum. Kendimden de bazen memnunum, bazen değilim. Tüm potansiyelimi kullanıyorum, yol beni olacağım kişiye götürür nasıl olsa.

bir daha dünyaya gelsem, yine böyle birisi olmak isterdim. sevmediğim bazı özelliklerime rağmen. yani olmak istediğimle, olduğum arasında çok büyük bir fark yok. biraz daha sakin biri olmayı isterdim belki.

Daha kararlı olmak isterdim

olmak istediğim insan hayattan daha çok zevk alırken daha çok kazanıyor, daha az şeyi kafaya takıyor. daha umursamaz. eskiden böyleydim, birkaç senedir böyle değilim.