Değiştirseniz ne çıkar ki? Hem artık eskisi gibi kimlikler yok. Olsa ne çıkar? Değiştirince bu protestonun ne gibi bir faydası olacak?

ben çok önceden nüfus cüzdanı zamanlarında nüfus müdürlüğüne gidip dilekçe verip sildirtmiştim. sildirmekten kasıt boş bıraktırmak. nüfus cüzdanında boş görünüyordu yeni kimliklere geçince zaten üstünde yazmıyor. sadece nüfus kayıt örneği aldığında medeni hal ve din kısmında boşluk "----" şeklinde görünüyor. bu zamana kadar görüpte aa senin burası boş diyen olmadı. en çok ne olur memur olmak istersin güvenlik soruşturmasında bu ateistmiş diye almazlar.
aslında dolu yada boş olması hiç bir işe yaramıyor. istediğin kadar ben ateistim de alnına ateistim diye yazdır yine seni islami usullere göre gömüyorlar. ancak din değiştirirsen o zamanda bağlı olduğun kiliseden bir belge alman gerekiyor. öyle kimliğe hristiyan yazdırabiliyorsun.

kimliği kaç kişi görüyor

ve yeni kimliklerde din kısmı yok +1

yapılmışı var. sen özellikle başvurmadıkça organ bağışçısı sayılıyorsun. bizimkinin tam tersi yani. ispanya'da olması lazım. opt-out system deniliyormuş galiba.

www.wikizeroo.net

Bir süredir Fransa'da durum bu: www.independent.co.uk

bence her ulkede olmasi gereken bir durum.

Şöyle küçük ve olası bir senaryo oluşturalım.

Kiminle görüştüğünü unutmamak için sizi rehberine kaydetti. Örneğin; "Ahmet Sürücü - Aday".

Sonra boş bir zamanında Whatsapp'ına bakınırken durum sekmesine göz gezdirdi. O sırada bir başkasının durumunu izledikten sonra sıradan sizinki geldi ekrana ve görmüş oldu. Ya da durum sekmesine göz atarken öyle gözüne ilişti durumunuz ve açıp baktı.

Kafaya çok takılıp anlam yüklenecek bir şey değil, bence rahat bırakın kendinizi.

@lisw güzel senaryo. ama bu kadın 200 kişiyle görüştüyse 200'ünü de eklemez sanıyorum. finale kalmışım diyebilir miyim?

senden etkilenmiş olabilir karizmandan dolayı.

hiçbir anlama gelmez.lisw'nin dediği güzel senaryo değil, en olası senaryo.

finale kalmışsın vs. diyemezsin tabii ki. whatsapp'tan filan yazıyolar ulaşamadıklarında. bişey göstermez yani bu durum.

Herkes benim gibi midir bilmiyorum ama android kullanırken durumlara bakıp duruyordum. Çünkü gözümün önünde kocaman "durum ." (koca nokta) oluyordu whatsapp'a girdiğimde. iOS'ta ise durum solda, hiç eskisi gibi bakmıyorum. Adam apple fan boy değil demek ki.

Tiklemezseniz gücenirim perspektifime ben hayran kaldım burda :D

silmeyiniz

Efem

hiç de değil. takılmayın böyle şeylere.

yani bence kötü bi görüntüsü var ağzına kaşık sokmanın o yüzden ben çatalla yiyorum. ama isteyen istediği şekilde yesin kime ne yani.

ben pilavı kaşıkla yiyen bir kadınla beraber olmazdım muhtemelen. kaba değil ama ne bileyim, bana çok uzak bir insan tipi gibi geliyor.

Tabii ki kaba. Yasiniz 6'dan buyukse corba disinda hicbir yemegi kasikla yememelisiniz. Ayrica kesilecek bir sey olmasa da bicak elinizde olmali, yemeginizi bicakla toparlayarak yemelisiniz, ekmekle degil. Ha evinizde isterseniz tabagi yalayin o ayri:)

Hiçbir şey düşünmezdim kaşıkla yiyen hakkında. Çatalla yiyen için de öyle. Safra problemi çektiğim sıralarda olsa "safra problemi yok ne güzel pilav yiyo darısı başıma" diye düşünürdüm en fazla :D

Belli bir görgü ve sofra ahlakı çerçevesinde isteyen herkes istediği gibi yemek yiyebilir. Her şeyi çatalla yemek çok zorlama, çok sonradan görme bir medeniyet çabası. Bir ara da lahmacunu çatal-bıçakla yiyenler peyda olmuştu. Vedat Milor yetişip "Lahmacunu elle yememek görgüsüzlüktür" diye veriştirmişti.

değil bence. 3 milyar uzakdoğulu çubukla yiyor, ben bi'şey diyor muyum?
zerafet gösterisi için değil aç karnımızı doyurmak için yemek yiyoruz sonuçta.

valla kaşıkla yenmez diye biliyorum, bu bir görgü kuralı mıdır? tartışılır.

bana en itici pilav yeme şekli nedir diye sorsan; ezerek çatalla derim.

evet bildiğin çatalla önce ezip daha solid bir yapıya getirip daha sonra çatalı alttan daldırmak suretiyle yeme olayı. hahaha

ona bakarsan bilmem kaç milyon arap da pençeleriyle yiyor?, benzinle de kıçlarını yıkıyolar.

toplumumuz genelinde düşünmek lazım.

bizde pilava ekmek bandirarak da yiyen var. biz derken anadoluyu kastediyorum. ekmek kasik gorevi goruyor.

araplar bulgur pilavini direkt ellerini kullanarak yer mesela.

kasik cok klas kaliyor bunlarin yaninda. yani bence sikinti yok. kralice elizabeth'i ziyarete gitsem yine kasikla yerim pilavi.

değil, niye olsun? kaba olan pilavı kaşıkla yemek değil, herhangi bir yemeği kıtlıktan çıkmış gibi yemek bence.

bir de normalde kaşıkla yerken millet ayıplar diye muhtemelen çatala geçenler var ki hiç samimi değil. nasıl rahatsanız öyle yiyin.

yoo, hiç mesele değil. ben kaşıkla mı yiyor çatalla mı diye bakmam bile.

Okuduklarım karşısında şok olmuş durumdayım. Pilav -garnitür değil de- tek başınaysa, çatalla yemek zorlama ve itici bir harekettir. Sonradan görmeliğe işarettir.

ben birçok şeyi kaşıkla yiyorum. özellikle salata yemek daha kolay. köfte-pilav bile kaşıkla yerim :)

pilav çatalla yenmez yahu

Siz şok olanlara bakmayın. Adab-ı muaşeret gereği pilav çatalla yenilir. Bakın uymak zorundasınız demiyorum. Ama bıçağı sol elle tutmanız ne kadar aykırıysa, pilavı kaşıkla yemek de o kadar aykırıdır. Seçkin bir restorantta görülse oldukça kaba bulunur, esnaf lokantasında “bilmek zorunda değil” derlnip geçilebilir. Keyfine göre takılmak ayrı, “gerçekler” ayrı...

sen doğru şekilde yemişsin. pilav kaşıkla yenir. bende bazen çatalla yiyorum uzaylı gibi karşılanıyor. ama genelde pilav kaşıkla yenir bu böyledir.

"Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın"
Çatal muhabbetini bilmiyordum valla :(

Esnaf lokantasında pilavı kaşıkla yiyince "bilmek zorunda değil" deniliyormuş asdsad. Nasıl bir esnaf lokantası, nasıl bir konsept o? Daha neler göreceğiz, duyacağız bakalım.

"esnaf lokantasında çatalla pilav üstü kuru yemek" diye başlık açsak tutar mı acaba. :)

Siz pilav diye lapa falan mı yiyorsunuz iş yerinde. Pilav pilavsa zaten çatalla yenemez, dökülür. Yemeği döke döke yemek de bence bir görgüsüzlüktür. Kaşık, pilav vs. gibi taneli yiyecekleri veya sıvı yiyecekleri yemek için icat edilmiş faydalı bir araçtır. Plaza ortamlarında eski köye yeni adet getirmeye çalışanlara pirim vermeyin bence.

Yahu ne plazası ne sonradan görmesi, benim 1916 köy doğumlu dedem bile çatalla yiyordu. bu nasıl bir kompleks aman yarabbi...

aynı şekilde çatalın kenarını bıçak gibi kullanarak bir şeyleri kesmek/bölmek de kaba mesela ama bu ülkede kimsenin kaba olmamak gibi bir özeni yok artık. o yüzden takıl kafana göre.

Prey drive değil sanırım?

Bazi insanlardaki maymun iştahlılık da bununla benzer bir içgüdü olabilir mi? Takipteyim..

Yok, prey drive değil.

Aç gözlülük?

Bardağa daha kolay konsun diyedir kolonya gibi

Sanki kulağıma sahtesi yapılırsa fark edilsin diye öyle yapıldığı çalınmıştı

eskiden lokantalardan, barlardan çıkan boş şişeleri toplayıp içine sahte içki koyuyorlardı. sonradan sahte içkiye önlem olsun diye şişenin ağzına bilyalı kapak yaptılar. o bilya varken boşalan şişeye bir şey koyamıyorsunuz. bilyayı da kırmadan sökemiyorsunuz, yani "söküp doldurayım, geri takarım" da olmuyor.

+her gece aç
genelde istasyon içkisi diye tabir edilen barlarda sürekli en fazla kullanılan içkilerde olur bilye sistemi, mesela absolut vodka da vardır ama greyy goose vodka da yoktur ya da chivas12 de vardır ama chivas18 de yoktur. bir de tabi ki sonradan bu şişelerin bir şekilde sahte içki üretiminde kullanılmasını engellemek içindir, sahte içki üreticileri genelde bu istasyon içkilerinin sahtelerini yaparlar hiçbir sahte içki üreticisi gidip chivas ultis ya da jack single barrel üretmez chivas12, jack daniels, absolut, black label, jb, ballantines falan üretir.

Dediğiniz şey bilyalı kapak tek yönde akışı sağlıyor şişeninsonradan tekrar doldurulmaması için yapılıyor.

Daha kolay koyulsun diye değil yav. Bir dönem sahte içki iyice zortlamıştı. Millet kör oluyordu falan. İşte o dönem bu karar alındı ve tek yönlü akış olan bilye sistemi getirildi.

Barlarda alkolü kolay doldurmak için ufak aparatlar var zaten. Bilyeye ihtiyaç olmuyor.

kibritsuyu+1

bir dönem sahte içkilerden dolayı millet kör olmaya hatta ölmeye başladı. Tam o vakitler bu kapak olayı başladı. Bir de tekel'in özelleştirilmesini de unutmamak lazım

Kimse yazmamış ama sahte icki yapanlar kullanamiyor bu kapak sayesinde...

Kanka Boşver bütte halledersin :)

Kalkamaza 2 TL basıyorum

Edit: Yolla iban'ı 2 tlni göndereyim :D

kalkıp geri yatacağına cebimdeki tüm paramı basıyorum

Kalkmadin mi

bırak istedikleri gibi yaşasınlar.
senin derdin ne?
beraber mutsuzlar demek ki?!!

valla iki uçlu boklu değnek bir de böylesini görsünler he bakarsın aradan yıllaaaar geçer belki sen birleştirirsin bir araya gelsinler diye öyle düşün

Bırak ayrılsınlar su akar yolunu bulur.

"Geberip gidecekler" dediğin insanlar neden bu kadar umrunda ki?

Aileniz için üzüldüm, sizin gibi bir evlatları oldukları içinse daha çok üzgünüm.

ayrılıklarına kızgın olduğu için gebrip gidecekler gibi bir laf kullanmış bence. hemen saldırmamak lazım.
yapabileceğin bir şey yok 56 yaşında insanlara şunu yap bunu yap diyemezsin. saygı duymaktan başka çare yok. kendi hayatına odaklan.

kabaca 20 yıl daha yaşayacaklar. 20 yıl birbirlerine tahammül sınırlarını zorlamaktansa ayrı ayrı kendi keyiflerine bakarak veya başka 'hayat arkadaşları' ile daha mutlu olurlar belki. size düşen durumu kabullenip ikisine de destek olmak. kötümser olmayın. herkesin mutluluğu totalde herkes için en iyisi.

bu durumu ben de yaşadım, ama engel oldum.. çok olaylar oldu buna eski kafa ufak tekef şiddet senaryoları da dahil.. herkes bana karşı çıksa da engel oldum, çünkü içlerini biliyorum.. şu an ikisi de 60 ların da evde dizi izliyorlar :)

dünyanın her yerinde şu an itibariyle vahşet olaylarının/durumlarının yaşandığı. geçmişti de yaşanmış olduğu ve gelecekte de yaşanacağı. bunlara karşılık birey olarak benim sınırlı bir gücümün olduğu; bunu hatırlatıyorum kendime ancak bu şekilde devam edebiliyorum.

Kolay cikmiyor aklimdan benim de. Ben kucukken bizim orada bir cinayet olayi olmustu sokak ortasinda. Ben olayi gormedim ama arkadasimin suratina domates atmak icin elimde domatesle onu kovalarken o sokaga girmistik ve olayin hemen sonrasi kargasayi gordum, kadinin biri cigliklar atiyordu artik esimi olduruldu cocugu mu neyse. Onu epey sure atlatamamistim kadinin halini gorunce mesela.

Zaten dogustan bir ignore ozelligimiz var dogru kabul etsek de etmesek de, yoksa cildiriiz.

Valla ben atlatılmaması/ unutulmaması gerektiği kanaatindeyim. Hatta belli aralıklarla hafızanın tazelenmesi gerektiğini düşünüyorum ne kadar acı verici olsa bile. Çünkü zihin bunu unutunca/ atlatınca bunu normal sayabiliyor ve karşılaşmanın olduğu olası durumlarda pasif bir tavır sergileyebiliyor. Bizi hayvandan ayıran nokta da bu bence bilinç- idrak ve eylem. Ancak günümüz insanının vicdani sorumluluk ve harekete geçme noktasında ne kadar aktif bir tavır sergilediği konusu da ayrı bir tartışma konusu. Hatta şöyle bir eleştiri gelebilir eski insanlar ne kadar sorumluydu ki? Ancak bu konuda da çok bir veri yok elimizde. Sanırım insanlığın büyük çoğunluğu kafayı kuma gömme modunda, daha az acı verdiğini düşündüğü için. Bu da bir noktada anlaşılabilir geliyor. İnsan olmak çok ağır cidden.

İnsan doğası her şeyi yeterince açıklıyor. Ve vahşeti çok rahat rasyonelize edebildiğim için kendime açıklayabiliyorum durumu.

Katkımla düzelebilecek ya da iyileştirilebilecek bir durumsa kesinlikle müdahele ederim. Değilse de insanoğlu dünyada var oldukça varlığını sürdürecek diğer birçok şey gibi hayatın içinden gelir.

Dua ediyorum o anılarla yaşamayı öğrenmek için. Işe yarıyor. Makul bir açıklaması vardır elbet.

Alışma ve uyum sağlama gibi süreçler olmadan sağlıklı yaşantılar biriktiremeyiz diye düşünüyorum. Olaylara fazla maruz kalmaktan kanıksamak ayrı psikolojinin sağlıklı kalabilmesi için alışma tutumu geliştirmesi apayrı şeyler.

Ankara patlamalarında yaralanmış ve sınıf arkadaşımı kaybetmiş bir insan olarak o şehirde 1 yılım kabus gibi geçti. Yapamadım ve şehir değiştirmek zorunda kaldım ve travmatik olarak her yere aşırı hızlı yürümek gibi bir alışkanlık edindim. Arkadaşım aklıma geldikçe düşünmemeye çalışıyorum, konudan kaçıyorum. Düşünmemek, konunun üstüne gitmeye göre çok daha iyi hissettiriyor. Hayvan katliamlarına da sizin gibi aşırı tepki veriyorum mesela, günlerce depresif gezip bazen ağlıyorum kaldıramayıp. O yüzden hiç o tarz haberlere tıklamıyor, maruz kalmıyorum. Derinden sarsıyorsa kaçınılmalı diye düşünüyorum.

Ben hemen unutuyorum ama tabi derinlerde kalıyordur. Onu göremiyorum. Sanırım evham olarak geri dönüşleri oluyor bende. Dua etmek beni rahatlatıyor. Güzel şeylere yöneliyorum, edebiyat okuyorum ince ruhların da bolca olduğunu görmek ferahlık veriyor.

hiç umursamam, özellikle son zamanlarda bu skill'imi bayağı güçlendirdm.

Atlatamıyorum. Daha birkaç gün önce aklıma ve gözümün önüne Sakarya'da patileri kesilen o masum bebek gelince hüngür hüngür ağladım.

Benim derdim bana yetiyor.

orta doğuda yaşıyoruz, atlatmayıp napıcaz?

Yanlis insanlara denk geliyor olmayasiniz. Disarda hos bes ettigim insanlarin hepsi cok tatli insanlar. :)

ben böyle yaşıyorum zaten, çevrem çok kısıtlı kemik çevreden oluşur. dışardan pek kimseyi kabul etmem.

5 sene önce gereksizleri temizleyince çok rahatladım. sadece istediğim ve sevdiğim şeylerle uğraşıyorum sana da tavsiye ederim.

bu asosyallikse evet öyleyim. değilse değilim.

Benim de tanıdığım insanların ekseri çoğunluğu söylediğin gibi. Ama çok güzel insanlarla da tanıştım, çok güzel dostluklarım da var.

çok ilginç, ben bu kadar baskı olacağını ve rahatsız edileceğini hiç düşünmezdim. ama türk toplumu böyle başkasının işine karışmayı çok seviyoruz. eğer imkan varsa başka bir ülkede yaşamak en temiz çözüm aslında.

heteroseksüel olarak aslında iğrenç gelmesini anlayabiliyorum ve hormonların-beynimizin bize nasıl oyun oynadığını biraz da olsa görebiliyorum.

Bu tip sorular cinsel yönelimden bağımsız yöneltilir insanlara. Çünkü kimse ne yazık ki kişinin kendi içinde oluşturduğu düşünce yapısını göz önüne almayı bilmiyor. Belki çok ciddi bir travma yaşadığı için insan ilişkisi kuramıyordur ve bu soruyu duyunca travmaları tekrar yaşıyordur. Bunu düşünen yok. Aynı şekilde çocuk sahibi olamayan çiftlere ısrarla "ne zaman çocuk yapacaksınız?" diye sormak gibi. İnsanların sorunları ve aldıkları bazı kararlar olabileceği akıllarına gelmiyor. Tek düşündükleri şey kendi çekirdek ortamları içerisinde dedikodu malzemesi çıkarabilmek. Yoksa sizin evlenmenizin onlara kazandıracağı ne olabilir ki?

Toplum baskısı değil bence. Toplum duyarsızlığı bu. Bana da soruyorlar ne zaman evleneceğimi. Yok öyle bir dünya deyip geçiyorum. Sanki belli bir seviyeye gelince herkesin aynı şeyi yapması gerekiyormuş gibi bir hayat yaşıyorlar. Hakikaten dozunu aştıklarını düşündüğüm vakit açık sözlü bir şekilde "Size ne?" diyebiliyorum. Tavsiye ederim. Bu tip saçma sapan muhabbetlerle muhatap olmaktansa etrafımdaki herkesin bu konudan vazgeçmesini talep etmek ve gerekirse iletişimi kesmek çok daha mantıklı ve psikolojik açıdan çok daha sağlıklı oluyor.

en iyisi, gönlüme göre birini bulamadım, kapattım o defteri deyip kapatmak. heteroseksüel yalnız insanlar üzerinde bile aşırı baskı varken, sizin kendinizi ifade edebilmeniz pek mümkün değil. o yüzden he deyip geçin.

Ne zaman evleneceksin diye soranlara karısından/kocasından boşanmasını bekliyorum de. Sorular azalacaktır.

j lithium'a katılıyorum.
Bence dünyanın neresine giderseniz gidin aynı tepkiyi alırsınız. Sevgilim olmadığı zamanlar, hoşlandığım biri de yoksa insanlar bunun altında bir şey arıyor; "Nasıl ya, nasıl sevgilin olamaz? Bir sorunun mu var? Lezbiyen misin?", bu soruları soranlar hep yabancıydı.

Baski altinda olmayi anliyorum cunku cahil insanlar baskasinin kiminle iliskisi olduguna karistiklari gibi kiminle iliskisi olmadigina da karisirlar.

Veganlara hic ses cikarmazlar saniyordum cunku bir sey yemiyorlar demi? Mantik oyle. Yok illa bizim gibi yesinler, senin durumda da bizim gibi sevissinler... onlari durduramazsin. Uzaklas.

Kendin gibi bir karşı cins bul, arada takılın gezin, anlasirsaniz evkenirsiniz de. Gerci bu sefer de çocuk diye diretirler..
O değil de acayip boş zamanin oluyordur. Neyle vakit geciriyorsun?

J lithium +1

Kimseye bir şey açıklamak zorunda değilsin.

pek bir cevabi yok sanirim ama, tassaga sarmak dedigimiz yontem en etkili yontem sanirim. siz sorular karsinida mahcup ya da zayif gorunurseniz uzerinize gelmeye devam ederler. boyle iyi oldugunuzu belli edin, gulumseyin, makara yapin, etraf it hergele dolu deyin bulamadik zengin bir koca valla (hatun veya) diyebilirsiniz. cinsel yoneliminizi kimseye acmak zorunda degilsiniz, zamanla yakin buldugunuz insanlara cinselligin sizin icin onemsizligini paylasabilirsiniz.

Ben şu an hatırlamadığınız bir trawma yaşadığınızı düşünüyorum. Zira insan neden aseksüel olduğunu saklar ki. Çoğu zaman neden evlenmediğimi soran arkadaşlara aseksüelim diyip savuşturuyorum.

Not: gerçek bu değil, tabi. Sadece bahane olarak bunu sunuyorum.


Bence insanlara bir açıklama yapmak istemiyorsanız yapmayın. Cool bir hava katar bu, hem.

onlarin duymak istediklerini, anlayabileceklerini soyleyin, yol verin gecip gitsinler.
mesela "Evlenmeyecek misin, sevgilin yok mu? Ne zaman düğün?" gibi sorulara cevap olarak, duzgun birini bulamadim daha diye gecistir.
bu tur sorulari sana soran kisilerin ideolojilerini/inanclarini de bilmen onlara ne tur cevaplar vermen gerektigi konusunda sana kolaylik saglayacaktir.
dindar biri ise soran, kaderde ne yazmissa o olacak diyebilirsin. daha nasip degilmis demekki, de gecistir.

insanlarin kendilerinden farkli insanlari da kendilerine benzetmeye calismak gibi gereksiz bir davranislari var. maalesef.
toplumun ne dusundugu hicbir sekilde onemli degil. gormezden gelin onlari.

tresriches'in dedigini demeye geldim; huzurlu durun, gerekirse kafalarini karistirin, gecin. "ay ne bileyim?", "kismet", "mucerredim", "su ara daha muhim islerim var", gibi cevaplar ve bazen kucuk yalanlarin cok sakincasi olmaz bence. insanlara isitmeye hazir olmadiklari seyleri zaten soylemeyin.

bulundugunuz ortamin egitim ve gorgu seviyesi arttikca bu sorular azalacaktir. caninizi sikmayin. biz sizi severiz.

Cevaplari okumadim da erkeksen zaten bizim ulkede aseksuel olmak zorundasin. Bisey aciklamana gerek yokki, zaten zeks yapman icin hayvan gibi cabalaman tonla para harcaman lojistik islerini ayarlaman lazim. Sevgilisi olan erkek bile zeks yapamiyor ki.

Yani sen yalandan cabaliyormus gibi gozuksen zaten kimse bisey sormaz.

Kizsan zaten o kadar baski olmamasi lazim.

Bir de erkeksen direkt bana kasar bi kiz bulun de. Zaten hepsi kosarak uzaklasacak.

Escinseller baski gormuyor ki, sen cok daha fazla baski goruyorsundur sevgilin yok mu evlenmiyon mu falan. Homoseksuel adama kiz arkadasin yok mu olum bul bi tane yarin bir gun evlenmen lazim diye baski yapmazlar. Kendi halinde takiliyor escinseller kayseri'de falan yasamiyorsa.

Aseksuel oldugunu belli etme? Bence istesen belli etmezsin o kadar zor olmamali. Bulamadik birini de gec. Erkeksen aceminin dedigi gibi bana kiz bulsaniza taktigi bocek ilaci gibi yok eder hepsini.

gay'im ben de, bi daha sormazlar.

Cok ozur diliyorum ama boyle bir mesaj atip sonuc almayi bekliyorsan gerizekalisin.

at kanka at at at

Kalitesiz insanmış. Daha iyisini bulamayacağını düşünüyorsan at.

Varsayımlarınla zaten karşındakinin hesabını kesmişsin, haddin olmamasına rağmen saydırmışsın, tüm bunlar normalmiş gibi gelip burada onay bekliyorsun. Kızın tavrı, tarzı sana uymadıysa kendinle ilgili kısmı yap sadece, çık hayatından. Gerisi seni neden ilgilendiriyor? Zaten tepkini verip ayrılmışsın dönüp tekrar neden taciz ediyorsun? İğrençlik tam olarak senin zihninde.

@denef ne yani insan sevgili dediği kişinin tanımadığı erkeklerle bu şekilde bir münasebet içerisinde bulunmasına saydıramayacak mı? Kızamayacak mı? Neden haddime olmuyor hahahah. Buna okey veren erkek genişin önde gidenidir.

50 yedek tutup ayni anda 20 kisiyle flort edip bunu normal sayanlarin saygidan bahsetmesini dinlemek hos oluyo. Yokluk da ayrica fena

Atma la napıcan bitmiş gitmiş. Yenisini al. Model değiştir.

Geçmiş tecrübelerinden dolayı böyle davranıp davranmadığını da düşün derim. O olay mesela yaşanmasaydı böyle saydırır mıydın? 3 haftalık ilişkide saydırman yanlış tabii çıj git hayatından olsun bitsin. Ama başkasının hıncını ondan alıyor olabilirsim adwo.

Kendini bir oyuncu olarak görüp sonra diğer oyunculara isyan ettikten sonra tekrar oyuncu olmak istiyorum diyorsan kezbansın.

Yaşlar 16 falan herhalde. 16’dan büyüksen atma, önüne bak. Az cool ol, az karizmatik ol ne o öyle çocuk çocuk hareketler.

Kusura bakma da denef artı bir. Ciddi bir ilişkide kızın yaptıkları kabul edilemez ama 3 hafta görüştüğün birine laf söyleme hakkın yok çünkü verilen bir söz, yaşanmışlık vesaire yok.

mesaj atınca eleştirdiğin kişiden daha çocukça davranmış olmayacak mısın ?

yedek-as filan nasil cirkin muhabbetler bunlar ya? begenmiyorsan bir daha niye durtuyorsun? zaten istememissin, o da engeli basmis gecmis. yedek tutuyor olsaydi aglayip yalvarmazdi. engeli de haketmissin.

yaz da onu hala aklindan cikaramadigini bilip icinin yaglari erisin.

sana kaldı kızın ahlakını sorgulamak. kendine güvenmiyormuşsun demek ki. kafanda kurmuşsun kurmuşsun, bide kıza sert çıkmışsın, iyi yapmış engellemiş seni. mesajı da at, numaranı da engellesin, ohh rahatlar.

zweig-satranc

hermann hesse bozkırkurdu der steppenwolf okumadıysan öneririm.

simyacı.

gerçi herhalde okumuşsunuzdur. hesseden sonra okumak ne kadar keyif verir bilmiyorum zaten.

Aylak adam
Anayurt oteli

Yine Hesse'den Bozkırkurdu ve Demian

thomas mann-efendi ile köpeği

bozkırkurdu ve demian +1
franny ve zooey
içimizdeki şeytan
yalnız gezer'in düşleri

Yeraltından Notlar
Dönüşüm

Hesse'den knulp da tam sizlik, sayfa sayısı da çok az.

papaz ve rahip sanırım aynı anlama geliyordu, rahip manastırda yaşayan din adamı olmalı. Papaz da aslında pappas olan rumca bir kelime, bölgesel farklılıktan doğan farklı isim olabilir.

peder bu işi profosyonelce yapan maaşlı din adamı diye hatırlıyorum, bir hayatı bir ailesi var rahip gibi değil.

Psikoposlar da havarilerin halifesi miydi neydi?

Bu bilgilerin hiç biri net doğru değildir aklımda kalanlar sadece.

bir de papa var o da diyanet isleri baskani gibi bir sey mi?

birde kardinal var. papanın bakanları.

kardinal

Pastör protestandır. Çoban anlamına gelir.

Diğerleri ortodokslar ve katoliklerin kendi içlerinde de ufak farklılıklar gösterir. Büyük Ayrışma'ya (Great Schism) aynıydı. Sonradan lutherianlar ve calvinistler din adamı baba olamaz baba tektir dedi ve baba hitabını reddederek çobab dediler. Mobildeyim yolladım yanlışlıkla. Başka sorunuz varsa güncelleyin cevaplayayım.

kilisenin kendi hiyerarşisine göre değişir. doğu ortodoks kiliselerindeki patrik kavramı ile roma katolik kilisesinin papa kavramı aslında çok farklı şeyler mesela. wikipedia'dan aratarak okursanız daha net bilgi alırsınız.

bence gayet normal. bana da arada oluyor.

bana da surekli oluyor bu durum. hatta eskiden her gece cocuklugumun gectigi sokaklari hatirlamaya calisarak uyurdum. bir daha o gunler gelsin diye uzulurdum.

Geçmis günü beyhude yere yâd etme,
bir gelmemis an için de feryat etme ,
geçmis gelecek masal bunlar hep
eglenmene bak ömrünü berbat etme.

niceleri geldi, neler istediler,
sonunda dünyayi birakip gittiler.
sen hiç gitmeyecek gibisin degil mi?
o gidenler de hep senin gibiydiler.

dünyada ne var, kendine dert eyleyecek,
bir gün gelecek ki can bedenden gidecek,
zümrüt çayir üstünde, sefa sür iki gün ...
zira senin üstünde de otlar bitecek

31 yaşındayım, babamı 7 yıl önce kaybettim ve tarif ettiğin duyguları aynen ben de yaşıyorum. bu düşüncelerin melankolik bir yanı olduğu kesin ama melankoli de insana dair değil mi? sürekli geçmişte yaşamak ya da hiç yad etmemek arasında bir yerler bence gayet normal.

Başınız sağolsun. Geçmişten kopamıyorum ve çok sık düşünüyorum. Eğer size zarar verecek tarzda hatırlamıyorsanız bence normal. Kimileri yıllarca yas tutar depresyondan kurtulamaz. Kimileri de hatırlar sadece. İçi cız eder ama hayatına da devam eder bi şekilde.

6 sene oluyor babam öleli. Yas tuttuğum sıra hariç var olsaydı diye düşünmedim hiç. Olmuyor bende.

gayet normal. ben yeni ani katmakla ilgili oldugunu dusunmuyorum, epey ani kattim, yasamim kokten degisti ama bu yasasaydi simdi nasil bir hayatimiz olurdu, nerelere giderdik, neler konusurduk diye dusunmemi engellemiyor. engellemesin zaten, sevdiklerimizi anmak ve anilmak guzel bir sey. sanxis'in dedigi gibi arada bir yerde, hayatinizi felc etmeden bunlari yasamak gayet normal.

Normal değil. 3 sene önce en yakın arkadaşımı kaybettim. 24 yaşındaydık. 1 sene düşünerek geçti. Her akşam... Yalnız yaşıyorum. Şaka değil her akşam.

Bu işin sonu yok. Aklına geldiği an başka bir şey yapmak zorundasın. Aç oyun oyna, film seyret, dışarı çık, sarhoş ol, porno izle. Ama düşünme.

Haziranda annemi kaybettik.

Düşünürsem, intihar ederim.

Anormal diyenler neye göre diyor anlayamadım. Karalar bağlıyorum dememiş ki soruyu soran ya da yaşayamıyorum dememiş ki. Hatırlıyorum bazen, onla geçirdiğimiz zamanları düşünüyorum demiş. Cevaplarda da yeni biriyle tanışın falan denmiş. Ne yapsın yeni babayla mı tanışsın şimdi bu kişi.

sanxis, bulutumsu +1

İnsana dair bir şey bu. Bazısı böyle yaşıyor. Bence hatırlamakta bir sıkıntı yok, depresyona sürüklemiyorsa insanı. Asıl unutmak sıkıntılı gelir bana.

Bu guzel dusuncenizden oturu tebrii ediyorum oncelikle ama fikrimi sorarsaniz bu tip islerde ben katilim gormedim. Bi is arkadasim dediginizi yapti. Calisanlardan spora giden gormedim. Fitness salonuna bagis yapmaktan oteye gecmez bu yaptiginiz.
Ilk aklima gelen soyle birsey: spor salonuna uye olan calisan ayda 20 gun spora gitmesi halinde, sirket o ayin spor salonu ucretinu oder.

böyle işveren kaldı mı? helal olsun diyorum. keşke ben de spor yapabilmek için işime 1 saat geç gelebilsem.
topluca trekkingle başlayabilirsiniz, sonra bir bisiklet binme günü, devamında da fitness üyeliği hediye edilebilir.
bravo!

Fikir güzel ama çalışanların 18-19 yaşında insanlar değilse böyle bir şey aşılayamazsın, gerçekçi bir hedef değil. Sporun köpeği olan insanlar bile zaman zaman "Lan acaba bugün salona gitmesem mi" diye düşünürken 40 yaşına gelmiş götlü göbekli insanları ayın minimum 20 günü fiziki aktiviteye ikna edemezsin, çok zor, boşuna bu işlere girip de moralini bozma. Bu tür alışkanlıklar küçük yaşlarda edinilen alışkanlıklardır sonradan düzenli bir şekilde bu iş yürümez.

İkincisi, adamın belki bilmediği bi hastalığı var ne bileyim damarları tıkanık vs, şimdi bu adam bu vaadlerle gaza gelip koşu bandına çıkıp kalp kirizi geçirirse ne olacak, önceden bi sağlık taraması falan yaptırmak lazım. Hadi sağlık taramasında problem çıkmadı, hayatında hiç spor yapmamış biri 2 kiloluk dumbbell'la çok rahat bir şekilde omuz tendonunu yırtabilir, nerden baksan 1 sene sürer iyileşmesi, bu da başka bir risk.

Bunun işe yarayan şöyle bir versiyonunu gördüm, katılan tüm çalışanlarda adımsayar akıllı bilekliklerden var, takımlara ayrılmışlar, her ay en çok adım atan grup kazanıyor, ne kazanacağı size bağlı tabii.

ayda 20 gün beklentinizin çok fazla olduğunu düşünüyorum. bizim insanımız üşengeçtir tembeldir böyle konularda. işinizi ispatlayacak şekilde yapmadığınız takdirde suistimal edenler de olacaktır. evinin yanındaki ormanda spor yaptım der, adım sayarı eliyle sallar vs vs nerden bileceksiniz.

ayrıca insanın kişiliğinde farklı spor çeşitleri yatar. kimi tenis sever kimi fitness kimi futbol. bu konuyla alakalı bir toplantı gerçekleştirin, onların beklentileri neymiş onları bir öğrenin ve değerlendirin.

aylık 20 gün olmasa da ayda bir iki toplu organizasyonlar düzenleyebilirsiniz. bilardo, masa tenisi turnuvası gibi. voleybol maçları halısaha maçları gibi. işi ilerletip maraton takımı kurabilir her hafta koşu idmanları yapar şehir şehir maraton yarışlarını kovalarsınız. kendi aranızda en iyi derece elde edenlere ikramiye veya izin verebilirsiniz. buna benzer dernekler var, toplu şekilde onlara kayıt da yapabilirsiniz.

fikir çok işte ama öncelikle çalışanlarınız sizden nasıl bir ödüllendirme ve teşvik beklerler bunu onlardan öğrenin. daha sonra da bunu iyi kontrol edin ki suistimal edilmesin.

Açıkçası ben pek sıcak yaklaşamadım bu teşvik sistemine. Onun hali hazırda spor yapmak isteyen ve/veya sporla iç içe olan çalışanlara imkanlar sunmak daha mantıklı diye düşünüyorum. Çünkü kendi içinde spor yapma arzusu olmayan birini en fazla 1 ay için motive edebilirsiniz, sonra yine eski hayatına geri dönecektir.

Değerli fikirlerinizden sonra aklımda büyük resim şöyle oluştu. Çalışan sayımız şimdilik 18 ve yaş aralığı en fazla 34. Aşağıda yazdıklarımı uygulamaya geçireceğim, bakalım nasıl olacak.

1. Spor yapma maksadıyla kendi kullanımları için alacakları spor ayakkabı,bisiklet, fitness aleti vs gibi şeyler için anlaşmalı olduğumuz Türkiye'deki büyük spor giyim ve malzeme mağazalarının birinde geçerli olacak hediye çekleri.

2. Haftada üç gün belirli gruplar halinde eğer sabah spor yapıyorlarsa geç mesaiye başlama imkanı.

3. Ay'da 12-15 gün arasında kendilerinin kayıt olacakları spor merkezine katılım sağlamaları durumunda fitness merkezi üyelik hediyesi.

4. Özel sağlık sigortası (bunu araştıracağım toplu alımda uygun bir fiyat verirlerse bunu da yapmak istiyorum.)

5. Farkındalığı arttıracak, ekip uyumu takım çalışmasını destekleyen toplu organizasyonlar.

Bu çalışma sonucunda çalışanların veriminin artacağını, hastalıklar yüzünden işe gelmeme gibi iş kayıplarını azaltacak bir etki yaratacağını ve genel olarak verimi arttıracağını düşünüyorum ama önce dediğiniz gibi nasıl bir ödüllendirme ve teşvik beklerler bunu tespit edeceğim.

Gene katkıda bulunmak isteyen olursa sürekli bu konu başlığını takip edeceğim. Herkese ayrı ayrı değerli ve cesaretlendirici fikirleri için teşekkür ederim.

düşünce çok güzel. ben iş yerinde 3 kişiyi spora başlattım. 5 kişi sağlıklı besleniyor sayemde.
geçen yere 10 tl attım. max kaç şınav çekersin diye sordum elemanlara. türk egosu işte hepsi 50 30 20 yardırıyor. güzelce çektirdim hepsine max şınavlarını çıktığı kadar. söyledikleri sayı çıkmadığı için paramı da geri aldım :))

bence daha temel sportif faaliyetler ile başlamalısınız. yürüyüş en güzel seçim olacaktır bence de. adım sayar olayı mantıklı, takibi kolay ve eğlenceli. tasdiklemek için de doğa yürüyüşü benzeri aktiviteler düzenlenebilir. birincilerin zorunlu katılımı ile olursa hile olayı da ortadan kalkar.
veya
walking at home tarzı basit ve ayakta yapılabilen egzersizleri ofiste hep beraber yapmak. katılanlara küçük ödüller verip oyuna dönüştürmek veya eve erken yollamak.

İsmi lazım değil büyük bir mağaza çalışanlarına yıllık belirli bir miktar spor yardımı yapıyor. Onlarda bunu kullanarak iş yerine faturasını ibraz ediyor.

gercekten bu duyurunun dogru olduguna inanamiyorum :)

benim fikrim oglenleri (eger yer varsa) sirkete yoga/pilates/vs. hocasi getirin, haftada iki gun mesela. sabah gec gelmeleri yerine ogle arasini uzatirsiniz. hem kimin yapip yapmadigini gorursunuz hem de usengeclik olayi minimize olur. bizim sirkette vardi, yeni sirkette de var, haftada 2 gun spor yapardik, parasini biz verirdik gerci ama sirket yeri sagladigi icin epey ucuza gelirdi. tavsiye ederim.

ingilizcelerini geliştirmeleri için çalışanların ingilizce öğretmeni de tutma kararı da verdik hacı hoca bakıyoruz bakalım

Maalesef kamera şakası sanıyor insan, sizin gibi işveren ne kadar az. Sağlıklı ve doğal beslenme konusunda da bilgilendirmek ve teşvik kampanyaları yapabilirsiniz. Öğle yemeğinde fast food yerine daha doğal bir şeyler yiyenlere ekstra x TL sodexo yüklemesi gibi ya da yemeğini evden getirenlere bir internet gıda alışveriş sitesinden hediye çeki vs gibi. Sonuçta spor kadar sağlıklı beslenmek de önemli.

Not: özgeçmişi nereye gönderiyoruz?

Keşke ama maalesef göremez.

yok panpa aynısı başıma geldi görmüyor :D

Görmüyor kesin bilgi

Aga eğer onaysa yazma. Hatta sen de engelle

engeli bas geç müdür. seni engelleyenle işin olmasın.

samsung için;
findmymobile.samsung.com
buradan çıkıyor.

samsung kullandığım için bunu biliyorum sadece.

Faturada yazabilir. Kutuda yazar.

Müşteri temsilcisi ile öğrenildi. Teşekkürler.

esim de benzer olculerdeyken kigilidan giyiniyordu hep. onlarin urunleri biraz daha dombililere yonelik oluyor.

ozel dikim?

battal beden satan yerler oluyo

Takım elbisemi diktirmiştim. Öteki ihtiyaçlarım içinse, spor giyim mont tişört, bir dükkan bulmuştum Izmir/Çankaya'da hep ordan alışveriş ederdim. Mekanın adı Slash Jeans.

bu boy ve kilo için kıyafet bulunur. yerli markalara bakın network gibi.
farklı kesimler var; comfort fit, tailored fit vs.
zaten iyi bir mağazada çalışan satış temsilcileri sizi doğru yönlendirecektir.

190cm 135 kilo arkadaşım var boyner grubu markalarından rahatlıkla giyiniyor.

Lcw

Kiğılı.

referansı sahibi.

rehin dükkanının nesi güzel?

rehin dükkanını hangi kesim kullanacak? sence bu kesim rehnettikleri ürünleri geri alacak parayı toparlayabilecek mi? kimin işine yarayacak, kimi elindeki mallardan edecek?

kaldı ki, bu sistemin bir benzeri zaten mevcut. insanlar fatura üzerine telefon alıp satıyor, borcu nakde çevirmiş oluyorlar. bu güzel bir sistem mi?

@lesmiserables

daha iyisini sunamadığın sürece evet güzel bir sistem.

daha iyisi zaten var. para ihtiyacın varsa kredi çekebilirsin. en azından koşullar belli, denetlenebilirliği var.

tefeciler zaten çok yaygın. rehin dükkanları olsa kurumsal olurlardı tefeciler.

türkiye gibi hukuk anlayışı yerleşmemiş bir ülkede felakete davetiye olurdu bence.

Neden yok bilmiyorum ama iyi ki yok. Mafyalaşma olurdu muhakkak.

kredi çekmekle rehin dükkanının ne alakası var? düzgün bi işiniz, temiz bi kredi siciliniz varsa bile kredi çekmek için yüz bin prosedürle uğraşmanız lazım, yoksa zaten geçmiş olsun. krediyi ödeyemezsen icra var, belki hapis. rehin dükkanına ise zaten gözden çıkardığın bi şey veriyosun ödeyemezsen de elinden giden tek o eşyan oluyor sadece. bi de krediden çok farklı amaçlara da hizmet edebilir. mesela elinde ilginç bi eşya var koleksiyoncuların, antikacıların vs. ilgisini çekebileceğini düşünüyorsun gidip oraya toptan satmış oluyosun o da isteyene perakende veriyor, yani isteyen herkesi elindeki her türlü eşyayla bir nevi toptan satıcıya dönüştürüyor. gayet güzel bi sistem.

neden ülkemizde yok sorusu ise aslında son dediğim şeyle ilgili daha çok. mesela amerikalının elinde şansa dededen kalmış bi beyzbolcu kartı oluyor gidip satıp 10 numara para kazanıyor, türkiye'de rehinci olsa adam öyle bi şeyi alsa kime satıcak? çok zor müşteri bulması. abd'ye falan kıyasla ülkemizde çok küçük kalıyor böyle koleksiyonculuk işleriyle ilgilenen insan sayısı. bizde anca mücevher, beyaz eşya vs. gibi net bi değeri olan işler gider öyle olunca da rehinci açmak anlamsızlaşıyor tabi. benim yorumum bu, kültür farkı.

kredi denmiş de ikisi bambaşka. Rehin olayında bir şey veriyorsun karşılığında para alıyorsun, kredide bir şey vermeyip para alıyorsun, faiziyle ödüyorsun.
ben daha öğrenciyken kredi çektim, banka güvendi verdi, rehinciye verebilecek bir şeyim yoktu ki.

Türkiye'de neden yok bilmiyorum, bizde 2. el olayı da pek yaygın değil mobilya beyaz eşya hariç. Yeni yeni biraz daha yaygınlaşıyor bu letgo ile dolap.com vs ile ama pek fiziksel dükkan yok gidip kıyafet, ayakkabı satabileceğimiz. Kültür farkının etkisi var bence de biraz

urunu rehin dukkanina vermek yerine ikinci el olarak satmak daha mantikli. daha yuksek bir ucrete ihtiyaci olan birisine satmis olursun.

@crucio son yıllarda online alışveriş yaygınlaştı ama ondan öncesinde öyle kendi kendine müşteri bulmak kolay mıydı değildi tabi. o yüzden insanlar bildikleri en iyi müşteriye yani rehin dükkanı ve benzer konseptli yerlere gidip satıyolardı eşyalarını. ayrıca her zaman amaç satıp para almak değil bazen de insanlar acil nakit ihtiyacı için satıyorlar sonra eline para geçince eşyalarını tekrar almak amacıyla.

Condrad otel ama birinci sene kutlamak nedir gençler ya:((((

şilede öyle bi otel vardı ama adını hatırlamıyorum. bjk civarı değil ama şilede denize karşı dinlenmek varken napacaksınız orayı :(

www.kitapevi.com.tr bütçe deler fakat ben eşimle sevgiliyken bi kaç gün geçirmiştik. çok güzel bir kış bahçesi ve mükemmel manzaralı suit odaları var. yemekleri de şahanedir bu arada.

1. sene kutlaması ne hıyar bir fikir demiş olsam bile öneri yapayım, biraz para harcayın.

Tekirdağ, Barbare Bağları

1. Seneyi güzel bir restorantta kutlamak daha normal bence :)

Şehir dışına çıkmak seçenek dışı arkadaşlar malesef, geçen hafta çıkıldı ve önümüzdeki hafta tekrar çıkılacak. Bu hafta bir yere gitmek istemiyoruz ikimiz de. Yoksa Bursa güzel fikir ve o kitapevi benim de çok beğendiğim bir yer:) Genellikle 2 haftada bir de dışarıda güzel bir yerde birlikte yemek yiyiyoruz dolayısıyla restaurantta yemek fikrinden daha farklı bir şey olsun istedim. Bunu sık sık tekrarlıyoruz çünkü.

paraya kiyacaksaniz le meridien olabilir. masaj alirsaniz hamami sizin icin kapatirlar. gun boyu da spa sauna vs kullanabilirsiniz. teras barindan 3 kopruyu de gorebilirsiniz.

Özdilek qualitasspa çok iyi.Ciftler için vip roomda var spada.Leventte

Adalar da çevresi sayılır mı? Otelde zaman öldüreceğinize adalarda takılmak daha iyi olur diye düşünüyorum ^^

sürekli su limonata portakal suyu iç evet sıvı takviyesi
duş aldıktan sonra üşütmeyeceksen yıkan gitsin.

Basond +1

Bir de kastın ne olmasığo var. Siyah çay ve kahve su ihtiyacınızı karşılamaz, sıvı takviyesinden kasıt bu değil. Diğer çayları bilmiyorum. Geçmiş olsun.

al tabii
iyi gelir ama vücut ısını iyi ayarla, aniden soğutma yani duştan sonra. kalın giyin falan..
sıvı takviyesi; bitki çayı, gerçek limonata, su vs.

gripte özellikle sıcak suyla ve banyo buhar dolacak şekilde duş alıyorum.
sauna etkisi yapıyor ve epey ter atıyorum. öncesinde 3 bardak su içiyorum tabiki.
faydasını görüyorum bu şekilde.

Burada hepsi eşit derecede uzak hissettiriyorsa mantıklı olan 3. seçenek. Çünkü sıra yok, ayrım yok, dırdır eden yok ve üstelik havuzu var. Yüzmeyi seviyorsanız havuzluyu düşünmeden seçin derim.

Sporda önemli olan konsantrasyon ve devamlılıktır. Konsantrasyon bozacak insanların olmadığı ve hareketinizi yapacağınız aletlerde sıra beklemediğiniz bir yer en iyisidir. Fiyatı da doğal olarak yüksek olur ama karşılığını daha iyi alırsınız. Diğerleri parayla rezil olmaya müsait.

Desdenova +1

Özellikle amacınız vücut geliştirmekten çok, ya da bu amaçla birlikte, tüm vücut sağlığınızı iyileştirmekse yüzme en güzel spor.

Birinciyi direkt ele.

Para sorun değilse havuzlu olan. Yoksa 2.si.

Tabii ki de 3. seçenek.

3

1: Eve yakın yoksa ulaşımı kolay olanı seçmen mantıklı olur ama gittiğin saatte ekstra kalabalık oluyorsa çalışamayacaksan tercih etme.
2: "Sahibinin kızı" antrenman yapanlara müdahale edebiliyorsa orada bir olmamışlık vardır, ben bozarım bir daha uğramaz diyorsan burası da olabilir ama balık baştan kokar, yani öyle bir ortamı oluştuysa illa ki bi sakatlık çıkar, burayı geç.
3: Havuzu bir kere kullanırsın iki kere kullanırsın, sonra bir daha kullanmazsın, ki hepatittir orta kulak iltihabıdır falan riskli şeyler, kullanmaman daha iyi. Onun dışında 120 lira verip aletleri kullanmayıp boşuna ücret ödemek yerine 250 lira verip ödediğin paranın karşılığı alabileceksen, 3 en mantıklısı.

Yazıyorum. Günlük, öykü, deneme... saatlerce yazıyorum. Kurşun kalem kullandığım için epey vaktimi alıyor. Mutlu da oluyorum mutsuz da ama vaktim verimsiz geçmiyor.

Benim için dolu dolu ya da iyi geçirilmiş bir gün demek, çalışmam, sorun çözmem, iyi beslenmem ve akşam ağırlık antrenmanı yaptıktan sonra 1 saat civarında PlayStation oynamaktır.

Bunun dışında bi şey yapmayı ben de pek beceremiyorum. Salona gitmesem pazar günleri sıkıntıdan patlarım.

sosyalleşmeden bire bir bi dostla muhabbet etmeden geçen gün kaliteli gelmiyor bana.

ne demişler, mutluluk ne parada ne de kadında. arkanı yaslanıp sağlıkla, huzurla bir dostla çay içmekte

Yılın ikinci yarısında yaptırmayı planlıyorum. Tecrübe istemişsiniz izninizle araştırmalarımı paylaşayım: karındaki iz iç çamaşırı bölgesinde kalıyor, kol ve basende biraz kalıyor. Belki okuyan benzer durumda erkek çıkar, erkek için en rahatı göğüs bölgesi, gözlemlediğim kadarıyla nerdeyse hiç iz kalmıyor. Sağlıklı günler.

ben bu durumlarda gittiği yere kadar bilet alıp heyecanı devam ettiriyorum.

Her iki sonuca da seytan yonlendiriyor. Ben melek ne der acaba daha cok merak ettim.

Melek fal oklarını ve zar atmayı yasaklayan Rabb'in emrini hatırlatıyor onu bu işe karıştırmayalım lütfen :D

Ben olsam bahis yaparım

aynı yere iki kere yıldırım düşmez.

bi ufak

bi ufaklık, üstüne bahis yapıştır, miss...

ben olsam yarım bilete verdiğim parayı ayırır. kalanıyla tekrar bilet alırdım.

iki kişiyi bir ufak kesmez. üstüne para koyup bir büyük alıp sofrayı şöyle güzelce bir donatın arkadaşınla.

bir tane ceyrek al, sansini devsm ettir, kalaniyla da kendine yemek ismarla ya da evdekilere tatli ismarla

ikinci ligden bir maca bahis yapip maci izlemeye git.

Yatırım yap kanka. Dolar al

Yarım bilet parasını cebe at kalanıyla devam et.

Parayı aldım bilet falan da almadım ilgilenenlere duyrulur :D

çünkü gaz yapmıyor ve rahatsız etmiyor.

İnsanlar normal sütteki laktoz sebebiyle sindirim sistemlerinde sorun yaşadığını yeni fark etmeye başladı çünkü her yerde okunabiliyor artık.

çünkü türkiye'de halkın %20'si laktozu sindiremiyor. süt ve süt ürünleri hayvan gibi gaz yapıyor. adam da bunu laktozsuz süt ile çözüyor.

bazılarının gerçekten intoleransı olabiliyor, bir kısım da şekil olsun diye istiyor bence.

benim intoleransım yok ama arkadaşların dediği gibi şişkinlik vs yaptığı için normal süt sevmiyorum.

Valla bende 25'imden sonra çıktı ama normal süt içince gurul gurul gurul bütün gün ve sonra mutsuz edici. Yoğurtta peynirde falan olmuyor ama düz süt fena. Laktozsuz isteyip bir de göz kenarıyla kontrol ederim unutmasınlar diye.

hayır yeni değil,

hatta soya sütü var, ki bu da yeni değil. laktozsuz süt'ün bir tık ötesi.

Şekersiz sütü tatlıymışçasına içmenizi sağlıyor bir de :D

Insanlar denesin cahil kalmasin. Ben de soyaciyim cunku yazik ineklere. Hic de reklamlardaki gibi koyde dogada yasayan mutlu inekler degil onlar. Gunes bile gormuyorlar hayatlarinda hic.

Tamamen farabi +1 benim icin.

Kahveye filan seker koymak zorunda kalmiyorum ^^

@Traveller, pek huyum değil böyle aradan söz söylemek gerçi ama dayanamadım. İnekler hakkında söylediklerin tamamen doğru ancak soya fasülyesi tarımının ekolojiye verdiği zarar şu anda diğer bütün her şeyi geçmiş durumda ve Amazonların yok edilen kısmının büyük bölümü soya ekimi için yok edildi. Soya da masum değil yani.

bende laktoz duyarlılığı var.

Ne trendi abi normal sut isteyip de midemi mi bozayim? Sutu sindiremiyorum o yuzden laktozsuz istiyorum. Benim gibi cok var. Bir bardak ust gunumu mahvetmeye yetiyor.

mide ağrısı, gaz ve hıçkırık yapıyor normal süt. laktoz yoksa light mecburen ama o da çok işe yaramıyor.

laktozsuz süt ayrıca veganlar için soya, badem sütü gibi seçenekler sadece starbucks'ta var maalesef. sindirim problemi yaşayanlar ve vegan olanlar için başka alternatif olmayınca tek seçenek starbucks kalıyor.

starbucks degil ama eve 1-2 aldik, gercekten rahatsiz etmemesi guzel ama tadi cayi kahveyi berbat ediyor bence. hafif sekerlimsi yapay bi tadi var

sıtarbaks'ı bilmem ben laktozsuz süt alırım hep çünküm midemi gebertiyor normal süt.

trend iste.

Soya sart degil, findik sutu de olur yulaf sutu de. Soya ornekti.

Laktoz insana iyi gelmiyor. 1 milyon arastirma var bunu kanitlayan. Inatla buzagi gibi inek sutu tuketmek isteyenler de bu yolu bulmuslar iste...

Bence gayet mantıklı. Geçenlerde deneme amaçlı aldım. Gayet iyi. Nadiren süt içiyorum. Onda da laktozsuz içiyorum

süt tüketen bi insan değilim arada latte içerim onu da laktozsuz içiyorum, çünkü içindeki glukoz ve galaktoz parçalanmış olduğu için daha tatlı bir aroması var sanki tatlı bir şey yiyormuşsun gibi gibi durum oluyor. zevkine yani. yoksa intoleransım falan yok. soyadan da pek haz etmediğim için böyle. ama siz yine de süt içmeyin. iyi bişey değil kamu spotu.

Allah icat edenden razı olsun. Sayesinde sütlü kahve içebiliyorum. Ben de sırf ben laktozsuz istiyorum sanıyodum bak şaşırdım şimdi. Trend olamaz çünkü açık açık sindirim sistemim işlevini yerine getirmiyor demek istiyoruz laktozsuz süt isteyince. Tatlı diye isteyenleri ilk burada okudum.

yasam alani secmek bir insan hakki olsa gerek, demek istediginizi anliyorum, belki surekli bu tip kisilerle karsilasmak sinir bozucu geliyordur size ama bence doganin kanunu bu, insanlar daha iyi yasama seceneklerine cesitli sekillerde yonelirler...

Aşağı yukarı bahsettiğiniz durumdayım. Bugün ölsem ya da istifa etsem çok rahat yerime yeni biri alınır. Vazgeçilmez veya benzersiz değilim. Yalnızca kazandığım para için çalışıyorum, bir değer üretmek, bilim yapmak gibi bir amacım yok. Üstelik işim bir meslek erbaplığı değil, gayet sıradan bir iş.

Bu ön bilgilersen sonra şunu söyleyim: evet kendime iyi bir üniversite eğitimi ya da bir meslek katmadım. Ancak yine de hukukun üstün olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum. Insanların birbirine saygı gösterdiği bir ülkede yaşamak istiyorum. Inancından ırkından dolayı kimse yargılanmasın istiyorum. Buna hakkım var mı yok mu bilmiyorum, neyi hak ettiğime nasıl karar verilir onun hakkında da bir bilgim yok. Ama komik olduğumu düşünmüyorum. Dilerseniz dilediğiniz gibi gülebilirsiniz elbette :p

@pervasız: aynen, durum bununla da ilintili aslında. Daha üniversite bitirmemiş, alttan epey dersi var, İngilizce yok, bir alanda yeteneği yok, kendi ayakları üstünde bile duramayan biri kalkıp da daha iyi ülkelere gitmek, hatta oranın vatandaşı olmak istiyor ve bunun için yollar arıyor. Türk halkının %90'ından bir farkı da yok üstelik.

@farabi: Her insan daha iyi şartlarda yaşamak ister, zaten katılıyorum buna. Ama ben daha çok agresif agresif "Yaşanmaz bu ülkede. Her yer buram buram kalitesizlik kokuyor. Sktr olup gitçem ben yea" diye dolanan tiplerden bahsediyorum. Zaten bir alanda tartışmasız vasfı olan biri doğrudan kendini kurtarıyor ama onlar bu kadar tantana etmiyor. Durum bu.

Illa çok muhteşem bir kariyere sahip olup, gittiği yere yeni bir vizyon kazandıracak kişiler mi olmak gerekiyor ülkeyi beğenmeyip gitmek için?

Adam insanca yaşamak istiyordur, belki fırsat eşitliği olsa, belki adil bir düzende daha başarılı olacağına inanıyordur. Bunda anormal bir durum yok.

@Bu ne ya? Anlayabiliyorum varmak istediğiniz noktayı haklısınız elbette. Benim de söylemek istediğim şey şuydu: O ülkede doğan vasıfsızların/yerlerine yeni insanlar rahatça koyulabilecek olanların ne sevabı vardı da onlar benden daha iyi şartlarda yaşıyorlar? Onlara kinle bakmıyorum elbette ama onlar gibi yaşamaya da hakkım vardır herhalde diye düşünüyorum.

Ama sizin söylediğiniz şey sanırım hem "gidip kendimi kurtarıcam" deyip hem de yaşadıkları ülkeyi daha da bombok hale getirenler. Evet o insanların tavrını doğru bulduğumu söyleyemem bu noktada size katılıyorum.

ben iki grup insan goruyorum. birincisi gercekten ulkede yapabilecegi herseyi denemis ama maalesef sansi yaver gitmemis, yada baska bir sebepten tutunamamis ve yeni bir baslangic yapmak icin "yurtdisina cikmaya" calisanlar. bu gruba saygi duyuyorum ve hak veriyorum.

bir de "ulkeden defolup gitmeye" calisanlar var. ilginc bir sekilde bu grup aslinda ilk gruba gore daha iyi sartlarda belli bir kazanci, hayat standardi var. ama ulkeye ve iktidara olan nefretleri gozlerini boyamis ve kendilerini ulkedeki diger insanlardan cok daha yukarida gorup, turkiyede yasamayi kendilerine yediremiyorlar ve bunun bir haksizlik oldugunu dusunuyorlar ve hayrani olduklari "gelismis" ulkelerde yasamalari gerektigine inaniyorlar. bu grup hakikaten acinacak ve gulunecek durumdalar. cunku bu ulke adina begenmedikleri ne varsa kendileri de bunun bir parcasi. kalitesizlik/avamlik/hos gormemezlik/kaba davranma/kibir/ hor gorme vs. vs. yazdiklari iki satirda bile butun bu kavramlari orneklendirmeyi basariyorlar ama aynaya bakmaya tenezzul etmiyorlar.

4 yildir yurtdisinda yasiyorum. ben ulkeden siktir olup gitmedim. hatta yurtdisina cikma gibi bir niyetim bile yoktu. teklif geldi, kariyerim acisindan daha iyi olacagini dusundugum icin kabul ettim. pisman miyim degilim, ama aklimda her zaman ulkeye geri donme dusuncesi var. buralarda tanidigim, bildigim herkes de benim gibi dusunuyor. disarisi gulluk gulistanlik degil, turkiye de bok cukuru degil.

Komik degil.

Bizim it'den 15 kisi falan gitmistir son 3 senede. Bunlardan 13u bos beles adam, 1 tanesi biseyler bilen adam. Digeri de evlilik sayesinde gitti.

Bos adamlar daha kolay gidiyor, dolu adamlar kendini riske sokmaya korkuyor.
Hatta bizim sektorde guru gecinen biri orada yapamayip geri dondu. Cunku burada itibar goruyordu orada siradan senior yazilimci oldu.

Simdi neden dondum diye konferans verip para kazaniyor asdjskl

Komik degil niye komik olsun. Kendini gelistirmemis adam ulkeye katlanmak zorunda mi abi firsati varsa gitsin komik olan ne.
Bence hic de komik degil, en azindan berbat bir ulke oldugumuz gerceginin farkinda. Adam daha iyisi olabilecegini farketmis.

Komik olan tipler bana sorarsan kendini hicbir konuda zerre gelistirmemis olup Turkuye buyuyor Turkuye super abi uctuk gidiyoruz ekonomi cok iyi terroristleri temizliycez kendi ucagimizi yapiyoz herkez bizi kiskaniyo tarzi tipler.

ulkenin berbat bir durumda oldugu gorusu tamamen sizin ulkeye hangi pencereden baktiginiza gore degisir.

ulkeyi terkedenler o ulkede bir is yapmayi basaramamis kisiler oluyor genelde. her ulke icin bu gecerli sadece turkiye icin degil.

Bana komik gelen hepimizin bildiği ekonomik krizi, insanların saygısızlığını ve dindar hükümeti baştan sayıp döküp "gitçem ben bana yol gösterin" diyen tipler. Hem araştırma yapmaktan bir haber hem de her şeyin en iyisini istiyor.

Bunun dışında meziyeti olan adamlar kendi yolunu kendisi bulup arada aklına takılan spesifik şeyleri öğrenip gidiyor zaten. Yoksa herkesin insan gibi yaşamaya değer görmeye hakkı var. Aradaki farksa doğal seçilim.

zara

Decathlon'a da göz atılabilir

beşiktaş'ta çarşı caddesi üzerinde görmüştüm, hayvancının karşısı gibi

decathlon'da satılan yağmurluklar yağmur yağana kadar işe yarıyor..
yağmura yakalanırsanız güzelce ıslanıyorsunuz..
bu mağazadan aldığım yağmurluğu aynen iade etmiştim..

sonra paraya kıyıp "amazon almanya"dan columbia yağmurluk aldım..
1 yıldır şemsiye taşımıyorum o derece kaliteli :)

Şeffaf yağmurluk dediğini burda ucuz marketlerde satıyorlar naylondan bozma. Rezalet şeyler. Yağmurluk dediğin hede başlı başına rezalet bir şey zaten. Her türlüsünü denedim helly hansen bile var memnun değilim.

Decathlon'dan bir yağmurluk almıştım çok memnunum. Linç olma korkusuna diyemiyorum :( Arzu ederseniz marka model paylaşırım

Sabırlı bir insansanız neden olmasın?

Öğretirsiniz yaşı çok uygun,telefonuna "okuma yazma öğreniyorum" programını indirin o programa göre ilerleyin. Büyük ihtimalle öğrenir.

Sorunuzun cevabını bilmiyorum. Ancak bu azimle ve kararlılıkla ilerlerseniz siz üniversiteye gitmeden üniversite size gelecektir :) Ekşi Sözlük'ün kurucusu ssg'nin hayatına bir göz atın, açıköğretim hariç bir gün üniversiteye gitmeden (bilgi işlemde çalıştığı dönem hariç, bir gün amfiye girmeden diyelim :) ) Microsoft'ta çalışmış.

Yeteneğiniz de varsa ve kendinizi yeterince kanıtlarsanız, çok az da şansınız yaver giderse çok parlak bir geleceğiniz olacaktır.

Yolunuz açık olsun genç adam!

belli sınavlara hazırlanıp onları geçersen yurtdışında belli ülkelerdeki okullara gidebilirsin. Özellikle ABD için bir araştırmanı öneririm.

Yolun açık olsun demeye geldim.

snapchat'ten instagram'dan kafasını kaldırmayan mevcut gençleri gördükten sonra güzümde gülümseme yarattın :) erken gitmenin bir yolu var mı bilmiyorum ama 32 yaşımdayım, nerdeyse her ülkede şubesi olan adını dünyadaki herkesin bildiği bir firmada mühendis olarak çalışıyorum ve yaptığım işle alakalı; ilgili bölümden mezun olmama rağmen, üniversitede hiçbir şey öğrenmedim.

demek istediğim şu ki; sen kendini okuldan bağımsız şekilde geliştirmeyi öğrenmişsin. asıl mühim olan şey bu. senin üniversiteye çok da ihtiyacın yok. o yüzden aceleci davranmana da gerek yok. ülkedeki üniversiteler de ayrı bir konu. üniversiteye gittiğinde aradığın, beklediğin şeyi bulamama ihtimalin de var. ben kendimi bildim bileli istediğim bölümde gayet de iyi bir üniversitede okudum ama dediğim gibi yaptığım işe dair hiçbir şeyi üniversitedeki derslerde öğrenmedim.

üniversiteye değil, hangi üniversiteye gitmen gerektiğini araştırman daha mantıklı sanırım

Soruna tam cevap veremeyeceğim. Fakat 1-2 laf edeyim. Okulundaki rehberlik öğretmenine bir danışmanı öneririm. Bunun yanında yurtdışındaki (özellikle abd'deki ivy league denilen okulları kastediyorum) eğitim kurumlarına durumunu açıklayan bir mail hazırlayıp göndermeni tavsiye ederim. İlla gel x bölümünde 1nci sınıfa başla demezler ama senin gibi insanlara yönelik programları olabilir. böylece o süreci hızlandırabilirsin. Son olarak bu maratondan zevk almaya odaklanman çok güzel. Bir noktada senden beklenenden fazlasını yapman, senden bekleneni artıracaktır. 5 istenirken 10 yapan adam bir an 9 yaptığında eleştiri ile karşılaşabilir. Bunun seni mutsuz etmesini engellemeye çalış. Bunu da zevk almayı odağına koyarak başarabilirsin. Yolun açık olsun. Sevgiler saygılar güzel kardeşim.

Sonra 16 yasinda universiteye baslarsan arkadasin olmazsa pisma olma ama.

Eğitim hayatımda bu şekilde iki kişiyle karşılaştım. Birincisi ODTÜ de bir çocuktu. Lisansa yeni başlamasına rağmen özel izinle, kendini cok iyi geliştirmiş olduğu için, doktoraya da başlatmışlardı.

İkincisi sizin dueumunuza daha uygun. 12 yaşında universiteye başlayan biri vardı ama ingilteredeydi bu durum.

www2.le.ac.uk

türkiye şartlarında mümkün değil diye biliyorum. çünkü üniversiteye girme şartlarından biri liseden mezun olmak. eğer okuduğun lise seni mezun ederse olabilir. yurtdışında çalışanların önünü tıkamadıkları için bu mümkün. kendini tanıtan bir video çekip abd üniversitelerine yolla, belki sesini duyan olur.

bence doğru yolda değilsin o kadar da. üniversite derslerinden sadece calculus vs. anlamadan dolayı eğitimi sadece sayısal alanlardan ibaret sanıyorsun. hayatı dar bir pencereden gören klasik bir fen lisesi öğrencisisin muhtemelen. hayat böyle bir şey değil. sorumlu olduğun dersleri bitirdiysen farklı şeyler edin. git spor yap, enstruman öğren. bunlar da hayatta çok yarayacak sana.

şayet sizin durumunuzda olsaydım üniversiteye erken başlamayı hedeflemezdim. öncelikle o ingilice b2-c1 olmamalı. onu geliştirmeye vakit harcayıp tam yetkin bir hale getirebilirsiniz. lise fizik ve matematiğinde kendinizi tamamen yetkin hissediyorsanız ve calculus/analiz bilginiz de varsa; size matematiğin mantığını irdelemenizi tavsiye ederim. trigonometrik fonksiyonlar ile ilgili ezberletilen formüllerin kökeni mesela. calculus'un mantığı ile ilgili mesela mutlaka calculus made easy isimli kitabı bir bitirin. isterseniz non-standard calculus da çalışır, epsilon ile hoş vakitler geçirebilirsiniz. madem yazılım seviyorsunuz; ayrık matematik, mantık, fuzzy logic çalışabilir; diferansiyel denklemler ve lineer cebir de öğrenebilirsiniz. eğer vaktiniz bol ise bu konuları öğrenin. o zaman üniversitede ortalamayı yüksek tutup üstten ders alarak hazırlık da okumadan ingilizce eğitim veren sayısal bir bölümü üç yılda bitirebilir, yahut 4,5-5 yıl gibi bir sürede double veya triple major yapabilirsiniz. yine boş vaktinizi ikinci bir yabancı dile yahut size faydali hobilere (müzik olur, resim olur, başka hobi yahut sanatlar olur) ayırabilirsiniz.

üniversiteyi erken bitirmekte acele etmeyin. hayatın her dönemi yaşında güzel. daha erken yahut daha geç olması hoş olmuyor. tadını çıkarın...

bizim zamanımızda oluyordu bu. lise 3 yıldı tabi o zamanlar. hazırlık da okumadıysan ve 1 yaş erken başladıysan okula 16 yaşında mezun olup üniversiteye gidebiliyordun.

neyin acelesi bu arkadas? umarim trol degilsindir.

liseden mezun olduktan sonra gidebiliyorsun bildigim kadariyla. lise diplomani erken al, git bitir universiteyi.

aya mi cikacan ne? kolay gelsin.

Alternatifler:
-10. Sınıfta United World College’a başvurun, mümkünse Türkiye dışında bir ülkede IB yaparak mezun olun. Hem de dünyayı biraz görmüş tanımış olun, havuzu biraz görün yani. Big fish in a small pond olup kalmayın.
- bu seçeneğiniz yoksa Türkiye’de IB sunan bir okula geçmeye çalışın.
- bu okulların genelde College Counselling hizmetleri vardır. Lise boyunca mümkün olduğunca tatillerde Ivy League okulların lise öğrencileri için sundukları üniversiteye hazırlık programlarına katılmaya çalışın.

Dediğiniz gibi üniversiteye erken başlamak cok nadir bir durum. Ancak o eyalette vs olacaksınız ki bir yandan lise okurken bir yandan bu imkanı sunan bir üni’den dersler alacaksınız vs.
Bu dediklerim sizi hem MEB’den daha cok zorlar, okula gitmenizin bir anlamı olur hem de döngünüzü biraz değiştrme imkanınız olur.

Ben de Temmuz’da 16 yaşımı bitirip Eylül’de üniversiteye başladım. Hiç de bir zorluğunu yaşamadım. Hatta daha erken olacaktı ilkokulda sınıf vs atladığım için ama kendi hayat hikayeme dönüştürmeyeyim olayı şimdi. Demem o ki, 9. Sınıfa normal yaşınızda gelince artık biraz zor sınıf atlamak falan ama sınıf atlamak yerine IB, AP ve Ivy league kampları gibi sizi normal sistemin dışına cıkaracak bir şeyle devam ederseniz en azından üni’ye biraz daha donanımlı başlarsınız.

[0,1] kompakt domaini üzerinde F(x) fonksiyonunu şu şekilde tanımlayalım: Eğer x bir rasyonal sayı ise F(x)=1, diğer türlü F(x)=0. BU fonksiyonun türevlenemez ama integrallenebilir olduğunu ispatlarsan bana özelden mesaj at, gerçekten 9. sınıftaysan 2 yıl sonra Stanford'a lisansa başlatırım seni.

Cool story bro olsun diye yazılmış ama çok da cool story olamamış gibi.

İngilizce b2-c1 "kötü değil". Özellikle çaba göstermene gerek yok zaten yazılım, mat, fizikle uğraşıyorsan bir kaç yıla bu ister istemez yükselecek.

Lise fizik ve matematiğini bitirdim derken ne anlama geldiği belli değil.

Günümüz lise fiziği ve matematiği kolay bu bir.
İkincisi bu konuları bu yaz halletmediğine göre liselere giriş sınavında kendini ayırt edecek bir konumda olmalıydın. Yani iyi bir lisede okuyor olmalıydın büyük şanssızlık yaşamadıysan. En azından ilk 1000. Bu seviyede bir lisede hadi hocaların sarmadı, arkadaşlarının sarması gerekir. Üniversiteye erkenden nasıl gidebilirim ise benim bu seviyedeki arkadaşlarımdan asla duymadığım bişeydi.

Olağanüstü bir zekan olsa ilkokulda atlayabilirdin. Bunun yolu var. Sınıf atlayanlar da var. Onlar da üniversiteye nasıl erken gidebilirim demiyor.

Calculus'e başlamışsın. Bunun nasıl bir zeka göstergesi olduğunu anlayamadım. Özel liselerde olimpiyatlara hazırlanan tüm gençler serway, campbell, calculus çalışır zaten. Hatta çalışmakla kalmazlar uluslararası madalya alırlar. Onlar da erkenden üniversiteye geçelim demezler.

Yazılım zaten zeka gerektiren bişey değil(dediğin cümleyi kuracak kadarı) bunda hemfikir olmalıyız.

Benim gördüğüm eğer anlattıkların doğruysa doğru yoldasın. Haz almaya bak. Ortaya bir proje koymadığın, bir üretimde bulunmadığın takdirde stanford, odtü falan yalan. Sınavları belli gir, bu yaşına rağmen yüksek puan alırsan dikkatlerini çekersin. Yukarıdaki arkadaşların yazdıklarını takip et, united world college vs. ona lafım yok. Ama erkenden üniversiteye gitmeliyim bana anlatılan çocuğu çağrıştırmadı.

Sen çalış, iletişim halinde ol, kendini kanıtla. Erkenden alınman gerektiğine hocaların, arkadaşların, ailen, üniversite yönetimi karar verir.

Bu arada MIT'den LSE'e ODTU'den Bilkent'e dediğimiz seviyedeki çocukların hiçbiri üniversite seviyesinde eğitimlerinden çok bişey kazandıklarını düşünmezler.

Sadece gömmüş olmayalım. Bahsettiğimiz üniversitelerin Edx, Coursera, HarvardOnlineBilmemne, Udacity gibi açık dersleri var. Bunları takip edebilirsin. Okul da boktansa mümkün olduğu kadar gitme.

2 erkek 3 kadin: alt tarafı dünyanın sonu

Çok tesekkur ederim ama bunun da metnini bulamadim internette. Tiyatro metni olan bir sey olmalı .

Kadınlık Bizde Kalsın olabilir mi?

@farabi hocam bu uygun kriterlere. Listeye ekledim baska varsa onlari da not almaliyim icinden secip oynayacagiz da.

(bkz: Çelik Manolyalar)

Melisa Gürpınar- Yeni zaman Eski hayat (kitap olarak basılı bu)

8 kadin oyunu vardı. Filmi de var

craft'ın yutmak isimli bir oyunu vardı, 3 kadın oynuyor.

Cok teşekkürler herkese incelemeye aldım hepsini.

Hasta bezi var.

Boyle bi takintiniz vsrs kadin peid kullanin ayni ise yaramaz mi ki?

@purtty
onlar çok büyük ve pratik değil.

Günlük ped kullan

O zaman dışarıda ıslanma başka çare yok.

@purtty
güzel cevap olmuş.

Basur ameliyatı sonrası akıntı oluyor demeye utandığı için soruyu farklı sormuş.

hemoroid ameliyatı olduğumdan ilk hafta günde 5 kere külot değiştiriyordum.
yapışkanlı kadın pedi koymayı denedim ama yerinde durmadı ama ben koymayı beceremedim.

Günlük ped ya da pamuk başka bir çözüm yok maalesef. Günlük pelerin de nispeten büyük boyları var onları kullanabilirsiniz. Geçmiş olsun

Işinize yarar mı emin değilim, bisiklet taytı giyebilirsiniz. Belki ped kısmı rahatsız olduğunuz akıntıyı emer. Geçmiş olsun.

medikallere gidin çekinmeden derdinizi söyleyin, illa vardır. utanacak bir şey yok, onlar alışkın bu tür şeylere.

ek: gece pedleri daha geniş olur. "orkid gece" diye bakarsanız onlar da işe yarayabilir. lacivertli falan oluyor üst rengi.

Gün içinde kolay değişebilmek adına mendil de yerleştirilebilir.

Kadın pedinin kanatlarını kes ya da slip don ile kullan
Kadın pedi kadınlar için de rahat bir şey değil.
O his normal :(

yara pansumanı emici ped, emici yara pedi gibi kelimelerle google görsellere bakın bi, ihtiyacınızı karşılayacak ürünler olabilir.

sadece makat ise sorun, makyaj temizleme pamuklarından kullanın. çok temiz ve pratik bir çözüm.

whatsapp numaraları kapatıldı.

hatalı parkın muhattabı trafik polisleri. belediye değil.

Whatsapp numaralari niye kapatildi? Nereye gondericem simdi?

Bimer'e gönderdim, cezasının kesildiğine dair bildirim geldi. eksisozluk.com

-şeffaflık toplumu
-şiddetin topolojisi
-yorum ve aşırı yorum

sadece ilk yazdığım sayfa sayısı olarak uyuyor ama diğerleri de oldukça yakın. belki çok öneri gelmez diye yazayım dedim.

Kurgu olmayan, tarih, kısa, bir solukta okunan deyince aklıma bir solukta gelenler
-Arap Kaymakam -Orhan Koloğlu
-Sarıkamış'tan Esarete -Sami Önal
-Kumandanım Galiçya Ne yana Düşer -
-Talat Paşa'nın Anıları- Alpay Kabacalı
-Nargin -Akif Aşırlı
-Atinalıların Devleti- Aristotales

Uzar gider bu liste.

Normandiya cikarmasinin perde arkasi - Hans spiedel

Gönüllü Kulluk Üzerine Sòylev- Etienne De La Bottie
Dine Karşı Din- Ali Şeriati
Zincire Vurulmuş Prometheus- Eshilos(oyun)
Godot' yu Beklerken- Beckett (oyun)

tembellik hakkı.

hasan ali yücel serisinde böyle bir ton kitap var.

Marcus Aurelius - Kendime Düşünceler

140 sayfa civarıymış, müsaadenizle silmiyorum

bilmiyorum da key word sacramental bread

www.youtube.com

bu katolik ekmeği, ortodoks ayinine gidersen ekmek alabilirsin.
ortodokslar kase içinde ekmek ve şarabı karıştırarak komünyon verir blogs.ancientfaith.com

bunu sadece vaftizli kişiler alabilir. daha sonra da sadece ekmek dağıtırlar www.ssppaoc.org

bunu dilimleyerek dağıtırlar tabi ve isteyen herkes alabilir.

@prasinos ben attığım görseldekinden istiyorum :(

Abi sen ne yaptın ya :D Bu mayasız buğday ekmeği. Ortodokslar mayalı, katolikler mayalı ekmek kullanır ekmek bölmede. Attığın ekmek mayasız ekmek. Kabartma tozu ve maya kullanmadan ekmek yap, bu şekilde yuvarlak kes, bitti gitti :D

@farabi tarifi var sadece un ve su kullanılıyor ama olay sadece o kadar değil, şekli, kalınlığı inceliği çok önemli gıdaların. yani cheetos da mısır cipsi doritos da ama farklı şekillere getiriliyor ve oldukça farklı oluyor sonuç olarak, tekstür önemli. o şekilde elde etmesi de ev imkanlarıyla biraz zor.

fransız katolik kilisesine git pazar günü ve rahipten rica et. verebilir belki.

Şirket yemeği çok içmek için doğru mekan mı emin olamadım..

Soruya cevap olarak, bol su iç, karnın aç olmasın, şekerli şeyler yeme.

İçmeden önce bol tereyağlı bir dilim ekmek göm. Mide bulantısını bi halledelim.

Rakı içeceksen arada çay molası ver. Tertemiz olursun mis mis.

Bir abimiz her "sarhoşluğa bir kala" anında diyet kola içerdi toparlanırdı. Denedim mi denemedim. O yüzden yatırım tavsiyesi değildir.

arada çay içmek işe yarıyor deniyor denemedim. dene yaz buraya :)

çok su içer, her kadehte bir şeyler yersen sarhoş olmazsın. yemek başlamadan bir alka seltzer al.

İçerken aynı zamanda bir şeyler yediğimde bir sıkıntı olmuyor. Alkol kanda tek kalmasın yeterli. Meze falan olur diye tahmin ediyorum. Ekibin mezecisi olun.

biraz miden kalkar ama küçük çay bardağı ile zeytinyağı iç öncesinde, sabaha kadar hayvan gibi içebilirsin ve karıştırabilirsin önüne ne gelirse.

*kesin bilgi yayalım, her yılbaşı denerim mecburen.

şirket yemeğinde o kadar içme. sarhoşken yapacagın bir yanlıs ilerde karsına cıkar.

Morbid obez olun acilinden. Sünger gibi içer o metabolizmayla sarhoş olmazsınız. Kesin bilgi yayalım.

ben böyle zamanlarda yavaş yavaş içerim. herkes yamulur gider bende, ben sarhoş olmam diye hava atarım. diğer yöntemleri denemedim, bilmiyorum.

yarım çay bardağı kaliteli zeytin yağı nı fndip yap ve yemeğe öyle in..sarhoş istesen de olmazsın..
2 .tavsiyem içkiden içkiye atlama neyle başladıysan onla bitir..şaraptan rakıya rakıdan biraya votkaya zıplarsan yağ mağ da fayda etmez.

Arkadaşlar 5. Rakı kadehinden yazıyorum, saygılar.

12 sene boyunca vardı.

25/E (fonda hüzünlü bir müzik çalıyor)

evet var. 2000'den beri birbirimizin en yakın arkadaşıyız. dün bütün gün beraberdik. 36-e

yok malasef.

yok
vardı ama arkadaşlıkların her an yıkılmaya müsait olduğunu farkettiğimden beri kimseye en iyi arkadaşı demiyorum. (küs vs değiliz.)sık grüştüğüm çok konuştuğum arkadaşlarım var ama en iyi diye bir sıfaıt kullanmam.

yok. 34E.

kimisi evlilikten, kimisi benden daha iyi bir işte çalıştığından, kimisi yurtdışına gittiğinden bağları koparıyor. arkadaşlık diye bir şey yok.

benim de zaten artık arkadaşlık gibi bir derdim yok.

27 K

var. ayda bir buluştuğumuzdan birbirimizi darlamıyoruz, her allah'ın günü mesajlaşmıyoruz. buluştuğumuz zaman, anlatacağımız şeyler birikmiş oluyor. ailesi de beni çok sever, onlarda kalırım ara ara.

Var.
34/E

34/k
Bir erkek bir kadın var. Erkeği 12 senedir, kadını 21 senedir tanıyorum.

En iyi arkadaşlarım var. Bu konuda biraz şanslıyım galiba.
2 üniversiteden, 1 i mektup arkadaşım, 1 tane de liseden (liseden duruma göre 2 de olabilir:/)

24K

1 ilkokuldan, 1 liseden ve 2 üniversiteden herşeyimi paylaşabileceğim, zor zamanda yanımda olacak en iyi arkadaşlarım var.

29/E

28 k. yok.
27e kadar sayardım ama. iyi vakit geçirdiğim arkadaşım var, ama ailem dışında dostum yok. yaş 28de bir sıkıntı var galiba.

Vardı, tek yamuğunda sildim. O yamuğu yapmayacaktı.
Sonra fark ettim ki kendisi meğer benim hayatımı zorlaştırıyormuş varlığıyla.
Her işte bir hayır var netekim. Şu an herkese mesafeli ve hiç olmadığım kadar mutluyum. Yaş 30+ gadın

32 e
yıllardır birine en iyi arkadaş demiyorum.
dönemine göre 4-5 arkadaş dönüşümlü/sırayla en yakın/en iyi oluyorlar.

İyi arkadaşlarım var en iyi arkadaşım yok.

K+40

En iyi arkadaşım yok, iyi arkadaşlarım var.

En çok eğlendiğim arkadaşım başka, en çok dertlestigim arkadaşım başka, en çok yardımlaştığım arkadaşım başka vs.

Hepsinde zirveye oynayan biri maalesef yok. Vardı bir tane 1-2 sene öncesine kadar, boşanınca çok dağıttı maalesef. Toparlamaya çalıştık olmadı. Artık görüşmüyoruz.

(35E)

Adana’da yaşayan tanıdığın varsa göndersin. Orada kaldırımdaki ağaçlarda yol boyu var. Yabancılar portakal sanıyor :)

yahu ben ataşehir diyorum sen adana dedin :)
oradan çok zor be, iki turunç için kimseyi otogara sürüklemeyelim şimdi :)

Turunç markette satılan bir şey mi yol kenarındaki ağaçlardan toplanıyo sadece biliyodum ben O.o (lokasyon izmir)

Ben reçelini, ekşisini yaptıracaksın, bir kasa lazım diye düşünmüştüm. Tüm egzotik ve mevsimi olmayan meyvelerin de satıldığı manavlara bakman lazım.

www.sebzemeyvedunyasi.com

www.portakalbahcem.com

macro ve carrefour gurmelerde olabilir belki.

Carrefour un arkasında hal var. Oraya sorsana.

@sutlu nescafe: doğru bak, akşam bir uğrayayım oraya.

yakın civarlarınızda aydın/nazilli/yenipazar/karacasulu pideci varsa (bir pazarlama stratejisi olarak camlarında yazar mutlaka) onlarda olabilir çünkü bazen salataya ve pideye sıkmak için kullanırlar.

ataşehirin orada metro grossmarket yok mu? orada sürekli ilginçlikli meyveler oluyordu

Kozyatağı’nda bizim bahçede var, sizin oralarda da birileri ekmiş olabilir:)

(git: hamilemeyveleri.com)

Yıllar önce bir röportajda okumuştum azınlık cemaatlerinden biri sağ olsunlar bize destek çıktıkları için ama sanki gezmeye geliyorlar diye şikayet ediyordu.

Onlar için kutsal bir zaman olduğunu unutmamak ve egzotik hayvan gözlemler gibi durmamak lazım diyebilirim. Bunlara dikkat edilirse zannetmiyorum bir sorun çıkacağını.

Ve şık, özenli bir şekilde gitmelisiniz. Önceden sorabilirsiniz gidip görevli rahibe. Din değiştirmek istiyorum falan derseniz belki daha ılımlı yaklaşır :)

Teoride kilise her daim sünnetsizlere ve putperestlere (mesih imanlısı olmayan gruplara Petrus ve Pavlus'un verdiği isim) açıktır. Hatta bilakis imanlılar dışında onlara açıktır, teoride. Yalnızca sakrament hizmeti almak için vaftiz şartı vardır. Yani vaaz dinlemeniz o ortamda bulunmanız üç mezhebin de teorisinde yanlış değildir. Ama barışmak (günah çıkarmak) isterseniz, ekmek bölmek isterseniz iş değişir.

Özetle katılabilirsiniz ancak ayinlere iştirak edemezsiniz. Yine de dediğim gibi, teoride. Ancak ben aksine hiç şahit olmadım. Sadece bir grubun bu ayrımcılığı yaptığını duydum, o da çok önemli değil.

Katılırsın ya bi şey olmaz. Ne diycekler.

Güzelce gusül abdestini al ama gitmeden. Din ayini sonuçta, temiz gitmek gerek ne olursa olsun.

tabi ki bakan büyüten ama her ne olursa olsun genlerini taşıdığım adamı sadece görmek isterdim daha fazlası değil. tabi biyolojik babanın bu konuda bir suçu yoksa içinden çıkılması zor bir süreç. genetik hariç hiçbir bağının olmadığı adama yakınlık duymak çok zor.

hangisi zenginse baba odur. miras styla.

hukuken biyolojik, vicdanen bakıp büyüten.

biyolojik tabii ki.

Emek veren. Biyolojik babamın canını alabilirim. Beni büyüten adamsa her daim dualarımda. Zaten babam diye ondan bahsederim hep. Rahat uyusun.

Bakan büyüten elbette. Ulan alt tarafı zevkli bir 15-20 dakika harcamış oluyor valide hanımla. Bu kadar kolay baba olunuyor mu?

Sevgi gösteren

Millet birtaneyi zor buluyor.

bence sorulmasi bile tuhaf. tabii ki, emek edendir.

Doğuştan bence. Misal horoz dövüşünde cesur horozu tutsan bile diğerini tepeler. Karakter meselesi yani.

2 tip cesur insan vardır. Biri salaklıktan ileri gelen, içinde bulunduğu durumu idrak edemeyen cesurlar. Ki trafikte arabadan inenlerin %100'ü bu gruba dahil.

Bir de hakikaten cesur olan, sonuçların farkında olup bunu bilerek göze alan insanlar vardır. Fethi Sekin gibi, Ömer Halisdemir gibi.

Kavga başlatan dallamalar cesur falan değil, beyin yok onlarda. 2 defa bana da yaptılar arabasını bağlattım, kendisini de gözaltı yaptım, abi çekmeye başladılar hemen. Ee hani çok yiğittin bi kimliğe eridin gittin demezler mi?

Doğuştan geliyor bu. İnsanın içinde olacak bence. Trafik falan bilmem ama buraya bir ara kavga duyurusu açmıştım silmişlerdi argo var diye. Neyse, beni görsen kavga etmeye gerekmez dersin ama ben bal porsuğu gibi dayak yiyeceğim olaya bile girerim. Bıçak görsem geri çekilmem çünkü gururuma yediremem.

Haa bunları övünmek için söylemiyorum. Huyum böyle, amcam böyle, onun oğlu böyle, herkes böyle a.q.

bunu niye merak ettiniz, ben de onu cok merak ettim.

gerilmemek icin yillarca meditasyon yapiyor, dua ediyor, bedenlerini yoruyor insanlar, siz tersini istiyorsunuz. tuhaf...

kavgayi ilk baslatan olmak icin orselenmis, bu yuzden hincla dolu filan olmak lazim; ornekler cogaltilabilir.

Eazy'yi yakın tarihte koğuş ağası olarak ya da derinliği 1.50, boyu 1.80 bir yeri fethetmiş bir cesur olarak bulacağız.

Bos gezenin bos ustası'na ek, gözaltına ya da mahpusluğa rağmen delikanlılıktan (!) vazgeçmeyen kişiler de mevcut. Mühim olan, aradığınız hayat o mu.

Sorunuza gelecek olursak: Belki yeteri kadar sınanmadınız? Bacınıza laf atılınca onun güvenliğini sağlayıp kaçmak korkaklık değildir. Onu orada bırakıp kaçmak korkaklıktır. Size "dübürüne erkeklik organımı sokayım" diyen adama aldırış etmemek değil, sizi yatırıp dübürünüze erkeklik organını -rızanız dışında- sokacak kişiye direnmemektir. Makul insan böyle davranır.

aptallikla cesurlugu birbiriyle karistirmisiniz.

cesur olmak, ayaklarin tir tir titrerken bir adim daha one atabilmektir.

mesela daga tirmanmak cesaret ister, istifa edip is kurmak cesaret ister, iyi gazeteci olmak cesaret ister... asil cesurluk bu gibi seylerdedir.

sizin bahsettiginiz seyleri ben cesaret kategorisinde degerlendirmiyorum. siddet aptalliktir.

kesinlikle sonradan değişip gelişebilir. psikanaliz gördm çok değiştim. dolmuşta inmek için seslenemezdim, insanlara hayır diyemiyodum.
şimdi ortalığı ağlatıyorum

sizin bahsettiginiz cahil cesareti. cok kolay elde edilir. a haber seyredin, yanina da show tvden diziler, sabah kusagi programlari falan... yemek olarak agirlikli beya ekmek yiyin, 1 tas corba 1 somun ekmek misal sabah kahvaltiniz olsun. cebinizde bes kurus paraniz olmasin, fakat 20 ay taksitle iphone alin, hicbir ozelligini de kullanamayin onemli olan cepte tasimak yoksa gercekten birsey yapmak gibi bir derdiniz yok. zaten hicbir potansiyeliniz de yok, mesleginiz veya kariyeriniz yok sadece isiniz var. birkac seneye gavur ellerde robotlarin yapacagi turden islerde calisiyorsunuz. yani super bir kaybedensiniz, daha da kaybedecek bir seyiniz yok, bir allahtan korkuyorsunuz, baska da birseyden evelallah korkmuyorsunuz. boyle bir insansaniz her ortamda kavgaya girer hatta ilk siz baslatirsiniz.

akilli ve medeni insanin mesguliyetleri vardir, birisini kavga edecek kadar onemsemez. bence siz ikinci secenekten olun ama olmazsaniz da cozum basit, dogal seleksiyon :) o yuzden az gelismis insanlar cok cocuk yapiyor zaten, kolay harcanacagi icin...

o tamamen testosteron, fazlası olunca agresyon yapıyor, diğer hayat sıkıntıları ve stres ile de birleşince kişilerin gözü dönüyor.

bu cesaret değil aslında. o anda güç aldığı ve güvendiği temeli olan bir durum yok o adamın sadece ilkel bir dürtü ile saldırganlaşıyor.

O adamlarının çoğunun sıkıntıları var. Kimisi asgari ücretle çalışıyor. kuru ekmekle karın doyuruyor. kimisinin eşiyle, çocuğuyla problemi var. kimisi hergün patrondan fırça yiyor. Çoğu hayatta adam yerine konmamış hayatı boyunca hor görülmüş insanlar. bu insanlar tabii ki öfkeli olur.

bazısının kaybedecek bişey yok. cezaevine de düşse koymaz ona.

13 yaşımda birçok ingilizce kitap okudum ama aklımda tek kalan kitap "the elephant man"

Alice in wonderland :)

The Murders in the Rue Morgue - lise hazırlıktaydım sanırım 15 yaş oluyor.

Hazırlıkta okuduğum basitleştirilmişleri saymıyorum çok vardı.
Normal kitap seviyesinde Where the red fern grows u okumuştum çok güzeldi :(
Orta iki kaç oluyor, hımm 13 sanırım.

14 - voodo island (oxford)

cok basitlestirilmisler sayilirsa "david copperfield". cocuktum.

basitleştirilmiş kitapları saymazsak hiç bitirmedim. ana dilimde okuyabilecekken neden ingilizce okuyayım diye düşündüm. bi kere gaza gelip iki şehrin hikayesini aldım ingilizce tabii ki okuyamadım ve kaldı öyle. zaten sadece böyle ağır anlatımlı kitaplar çeviri sırasında biraz özünü yitirebiliyor, daha basit olanları da ha türkçe okumuşum ha ingilizce bir şey fark etmiyor anlatımı çok sade olduğu için, mesela george orwell gibi.

soruya cevab hariç her şeyi yazdım.

cin alileri dahil ediyorsak simon isimli renk değiştiremeyen bir bukalemununun üzücü hikayesini anlatan bir çocuk kitabı vardı, onu bitirmiştim. illüstrasyonlu, naif anlatımlı güzel bir kitaptı. kitaplarımın arasında bir yerde ama şimdi üşendim bulmaya. 5 ya da 6. sınıfta olmam lazım. sözlükle neredeyse her kelimeye bakıp kitabı "kirletmiş", sonra da yazdıklarımı silmeye çalışırken içine sıçmıştım.

basitleştirilmişleri dahil ediyorsak piano diye bir kitaptı, dışını çok net hatırlıyorum ama ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrim yok; sanırım 8. sınıftaydım. gerçi basitleştirilmiş mi ondan da emin değilim, ince bişeydi, belki de kısa öykü gibi bişeydir.

bildiğimiz okumalık kitaplardan ise the old man and the sea, lise 2 ya da 3 olması lazım.

window on the world
images-na.ssl-images-amazon.com

;-)

Of mice and man