Sevgili olmak istiyorsan belli bir noktadan sonra niyetini belli etmen gerek. Hoşlandığı kızla üç ay mesajlaşan adamlar var. Gerek yok böyle şeylere. Muhabbet uzadığı için soğumuştur.

valla çoğu adım benden geldi zaten, ilgisini çektim ama net bir yant alamadım olumsuzda deil çok da olumlu da değil. bu arada hanımımız spor salonunda hoca biraz ego var yani. ortamda malum spor salonu.

Zormuş. Geriye yaslanan rakibi açmak zor iş. Modern futbol bile henüz buna çare bulamadı buna. Ki futbol gibi de değil senin iş, sürekli atak yapmak da ters tepebilir.
2 0 diyorum. Gol yok iki tane sıfır

Madem kız senden uzaklasmis o zaman sen de üzerine gitme kizin. Ters teper yoksa kiz iyice uzaklasir. Biraz zaman ver kıza düşünsün. Bi baksin seni özlüyor mu

Belki kızın canı sıkkındır, belki bu sıralar morali bir şeye bozulmuştur. Hemen kişisel alma soğuk davranışlarını.

Yanlış yönlendirmek istemiyorum seni ama ben birinden çok hoşlanmaya başlarsam ona genelde çok soğuk davranırım. Niye bilmiyorum, yanındayken çok kasıyorum kendimi ne diyeceğimi bilmiyorum. Bazen yüzüne bile bakmıyorum. Keşke bu kadar utangaç olmasam...

Gerçi normal insanlar hoşlanıyorlarsa belli ediyorlar tabii. Belki de kız gerçekten bir nedenden ötürü soğumuştur senden. Bence birkaç hamle daha yap sen baktın gördün kızda ışık yok sonra umudu kes ve yoluna bak.

5 senedir spor salonlarinda tecrube edinmiş biri olarak salon aşkları yalandır diyorum. Illa da israr edeceksen vur kac taktiği ile bir sor, "naber?" diyip "neyin var"a getir konuyu çaktırmadan. Bu senin agzinin laf yapmasına ya da yazışma ile soracaksan muhabbet becerilerine bağlı. Zaten "naber?" Sorusundan başlayarak verdiği cevaplar seni yönlendirir. Ilgisimi çeken sensen ve durumu buraya kadar getiren yine sensen ben fazla uğraşma derim.

Sen geri çekil, duruma uygun olanı o görünüyor, ışık varsa o gelir zaten. İki tarafta da ışık varken kavuşamamak 1800lerde kaldı.

Cevaplar ilk hafta devamını getiriryodu muhabbetin. Sosyal medyadan takipleşme salonda biraz daha ilgi alaka vardı ama son günlerde dediğim gbi her karşılaşmamızda tebessüm var ama muhabbet ilk olduğu gbi heyecanlı gitmiyor gbi. Mesela dünde ben biraz geri çekildim, bakışma ve kafa selamıyla devam ettik , ara sıra lonuşma evresine geliyoruz bakışlar kaçıyor gbi. Tuhaf b idurum :)

Biraz fazla ilgi alaka dan dolayı havaya mı soktum acaba..

kankinin bacısından karşılık alamıyorsam söylemem tabi. mundar olur yoksa arkadaşlığın

Pis Yedili geldi aklıma. Çekinirim biraz.

çekinirim.

kesinlikle

Default

Name Generator?

evet ya default. ulan saatlerdir kafayı yiyorum.

Aychovsky

ayço +1, kesinlikle ayço.

sanal hayvan
shi aila
microfiction

ben de ayçoyu arardım

konuya göre değişir o iş. 1960 avrupa şampiyonasında sovyetler birliği'nin kalecisi kimdi diye sorsa ayço yarım saat makale anlatır adsfasdf süre biter

kadinlar baskin.

futbol sorarlarsa cuvallariz.

madonna madonna madonna kim bu adam abi?

@lonelyman: madonna derken? aychovsky mi?

Der mesiteri arardım soruyu bilemeyince de zuhaha diyerek güler idim.

Valla yukarda yazılanlara bakmamıştm, mobilden giriyorum, soruyu görünce açıym da AYCHOVSKY yazıyım dedim.
Baktım herkes yazmış :)

Soru güzel soru, tebrik ederim.

Eksik olduğum konuları belirleyip ona göre düşünürdüm ama ilk sıraya godoşu beklerken'i yazardım muhtemelen, soruyu bilmese bile akıl yürütme yoluyla doğruya ulaşma durumunu da göz önünde bulundurarak.

Google a hakim bi arkadaşı arardım.

Teknikservis nikli biri vardı o yapar gibi mesela

şu ana kadar tanıştığım herkes ilk olarak sen niye milyonere katılmıyosun lan diye soruyor, ikinci olarak da bak kesin başvuruyorum ben ilerde bir telefon jokerim olarak seni yazıyorum ok? diye ekliyor, annemin benle bir hafta konuşmamışlığı var sırf başvurmadım diye.. neyse katılmam ama katılacak olsam der meister'ı yazarım ya böyle değişik bi şeyler düşünüp doğru yaptırtır gibi

Kimse dememiş ama aychovsky tabii.

Çünkü diğerleri bilse de kindar oldukları için doğruyu söylemezler muhtemelen. :)
Sevmeyenim çok.

aychovsky demeye gelmiş idim.

Sağ olun, var olun da; makale yazmayı geçtim, heyecandan cevap veremeyebilirim. Bir arkadaşım vermişti adımı ama o gün karnıma ağrılar girdi. Arayacaklar da bilemeyeceğim ya da daha fenası 'Anaaaam, anamanamanamanam, ayayayayayyayayyy' diye saçmalarken süre dolacağından çok korktum. Sonuçta arkadaş yarışamamış, birkaç yarışma boyunca oturmuş sanırım. Bir de cekilmis gayfe'nin dediği gibi '1960 Avrupa Şampiyonasında Sovyetler Birliği'nin kalecisi' gibi sorularda etkisiz eleman görevi görürüm, 30 saniye dolana kadar ben ancak Google açarım; seyirciye sormak daha anlamlı. Yine de elimden geleni yapmaya çalışırım. Bilirsem de kırışırız, bilemezsem aradaki farkı ihtiyaç kredisi çeker öderim artık, n'apayım.

Ben de biraz uzmanlık alanına göre aramaya çalışırdım. Rusya, Ukrayna'lı bir şey olsa der meister'ı aramak isterdim mesela, edebiyatlı bir şey olursa papillon7, arabanın şasisi ile ilgili bir şey olursa bir3iki7 (yanlış da olabilir, karmaşıktı) ama gitmeden önce soruları bilmiyoruz; o yüzden çok riskli durum. Yukarıdan kopya çekeyim, sanal hayvan ile godoşu beklerken'i yazardım kenara.

@godoşu beklerken: yok ya, merak etmiştim sadece :)
ayrıca yarışmadan önce zaten üç kişinin numarasını veriyorsun. sonra sorunun durumuna göre o üç kişiden birini seçiyorsun.

Compadrito.

bilgisayar kullanmaya hakim ve kültürü yerinde birisi olurdu delineron, celeron 300a olurdu sanırım ilk tercihlerim, edebiyat ve genel kültür bakımından eşim duyond u yazardım.

film ve müzik alanındaki bilgileri ile de kesinlikle rare yi yazardım.

Basond'ın cevabını çok beğendim, buradakilere onun gibi hakim değilim ama Angelus'u bir yazardım şişkolarla ilgili bir soru gelirse diye:) ya da spor falan.

@e haliyle Futbol sorarlarsa çuvallarız demiş ama der meister var bugüne bugün futbol için de:)

Outlet'lerde genellikle sezon sonu ürünler ucuza satıldığı için Outlet vurgusu yaparak onun aslında pazar gibi bir yerden alış veriş yaptığını kast etmiş olabilirsin. O da o yüzden biraz bozulmuş olabilir. Kafaya takılacak bir şey değil. Zaten bir erkeğin bir kadına çantasını nereden aldığını tam olarak sorması anlamsız. Sen de gidip aynı çantayı eşine dostuna almayacaksan tabi. Hayırlı olsun deyip geçmek lazım.

sdfagfds ya kusura bakma çok ayıp etmişin. bana öyle desen kızgın demirle gözlerine mil çeker böbreklerini dağlardım. bi kutu çikileta yaptırıp özür dile :/

yaptığın şey gereksiz olmuş

@dissiendium kadınlı erkekli karışık ortamdı diğer kadınlar sormuştu genelde biz de güle güle kullan dedik, outlet dedim zaten avmnin adı öyle yani bir markanın outleti de değil o tarif ederken gayriihtiyari ağzımdan çıktı, ki zaten oraya herkes gidiyor pazar falan değil mesela optimum gibi.
edit: vurgu yapmak gibi bir amacım yoktu normal ismini söyledim yani optimum OUTLETTTT gibi bir ses tonu tavır vs. değil ama sanki o bozuldu o an gibi geldi, zaten herkes biliyor o avmnin optimum outlet diye geçtiğini

Bunda kafaya takılacak veya ayıp olacak hiç bir şey yok. Karşınızdaki kişide buna bozuluyorsa eğer bozulsun. Fazla ince düşünüyorsunuz.

Vurgu derken ses vurgusundan bahsetmedim. Toplu halde sohbet edilirken x outlet mi? gibi bir soru sorarsan zaten o şeye vurgu yapmış olursun. Sen vurguyu soru sorarak yapmışsın. Kızın o anki yüz ifadesini bilmiyoruz tabi. Belki de aklından başka Optimum mu var? diye de geçirmiş olabilir ya da Outlet içindeki mağazanın ismini söylesem mi söylemesem mi diye de düşünmüş olabilir. Üzerinde durulacak bir şey değil.

bi dakka lan, outlet neden aşağı tabaka oluyor anlamadım. şu anda öğreniyorum bunu. ufkum genişledi. yemin ediyorum şok yaşıyorum.

bu neden aşağılama/bozulunacak birşey/ayıp oluyor. outlet sezon sonu ürünler satmıyor mu? ya da satılmayan ve sezonu geçmiş vs.

@dissendium soru olarak sormadım o tarif edip x, derken aynı anda normal bir şekilde ben de avmnin tam ismini yani x outlet olarak söyledim, özel bir vurgu durumu da yok xoutlet mi diye sormadım. Zaten çantada markası yani mağaza ismi yazıyor üstünde.
@mahone bence de öyle ama o biraz bozuldu gibi sanki zaten belli bir markanın outleti değil avm o şekilde ve bilinen ben dahil birçok insanın alışveriş yaptığı bir yer ama o biraz bozuldu o an hissettim ben.

Çok büyük ayıbolmuş.
Bana iki bira ısmarlarsan belki bu azaptan kurtulabilirsin.

ayıp filan olmamış. arkadaş bozulduysa da kompleksli bir insan olduğu için bozulmuştur o da kendi problemi.

"Şimdi bende değersizlik ve özgüven sıkıntıları olduğu için..." böyle deme. Böyle dersen kendini böyle olduğuna inandırırsın.Böyle olursun.Böyle olmak için her gün kendi kendini yersin. Senin kendine verdiğin zararı kimse sana veremez.

ayıp olmamıştır.kafanı gereksiz yere meşgul ediyorsun.

hahah. ne kadar naif insanlar var ya. ne ayıbı olacak?
kadın dilenerek, çalarak almadıysa niye bozulsun ki? bozulsa bile kendi ayıbı. madem bir mağazanın kalitesini, niteliğini "outlet" kavramıyla ilişkilendirecek ve buna bozulacak kadar önem veriyormuş, gitmeseymiş.

kısacası kafaya takılacak hiçbir şey yok bence.

Keske herkesin kalbi boyle temiz olsa. Takmayin kafaniza. Artik her avm outlet zaten. Ayrica setra +1
Boyle dusunmeyin kendiniz icin

dünyanın en büyük mafya babası simyon mogilevich ve boyu 168.

en.m.wikipedia.org

benim bildigim alfa erkegi boydan degil de davranis bicimlerinden kendini belli eder.

Atatürk'ün boyu 1.74

al pacino 1,68 diyor ve kaçıyorum.

Hitler var alfanın önde gideni.

olum alfalık böyle bi şey değil ya :/

İşlevi diyor ve çekiliyorum.
Ayrica o boylar kısa değil.

alfa olmasa da beta ya da en kötü gama olur. en felaketli senaryo delta erkeği olur kurtarmaz mı?
alfalığın boyla posla alakası yok canısı. 2 metre olup omega erkeği de olabilirsin pekala.

olabilir. normal boy ile kısa boyu karıştırıyoruz.

Olamaz.

alfa erkek durumu statüsel/psikolojik bir durum. boyla ilgisi pek yok aslında.

kısa boylu erkekler genelde daha baskın oluyor benim gördüğüm. bunun sebebini, bilimsel açıklamasını bilmiyorum. joe dalton sendromu diye üfüreyim

Her hafta belli bir konu seçip o konuyla ilgili bir yazı yazmaya çalışın.

O bir cümle değil ondan kuramıyorsun.

normal bir konuşma dilinde ona benzer bir cümle kurmak zor bi şey. yani on numara bir çalışma sisteminiz var. devam edince olcak bence. bir de öneri ekliyim, şu dayılar felsefe yapıyorlar çok güzel cümle kuruyorlar, belki kulak aşinaylığıyla yürürsünüz.
youtu.be

Ben de aynı durumdayım. Sürekli sıcak bir şeyler iç. Dünden beri çay içmeyen ben, üç bardak çay, iki bardak sıcak çikolata içtim, şu an daha iyi ama burnum akmaya başladı. Bir de dinlenmek gerek. Yapacak bir işin yoksa uyu.

yemeklerden sonra tuzlu su ile gargara yap. yatmadan önce de tekrarla.

Aynı durumdaydım, elma sirkesi, su ve soda karışımını sık sık gargara yaparak atlattım. Arada da Tantum Verde kullandım.

Çay iyidir, açık içip ya da limonla rengini açıp. Ben moskof gavuru gibi boğazlara inmeye çalışan bir alerjik burun akıntısını nane limon, çay, limonlu çay,karabiberli çay ile def ettim, boğaz kaygan, nemli ve sıcak kalınca tahribat azalıyor.

karışık bitki çayı, bal iksirine ek olarak yatmadan önce ve kahvaltıdan sonra 1 kapsül nurofen veya theraflu alıyorum. varsa antiseptik ağız spreyi, yoksa verilen tariflerdeki gargaraları uygulayarak sürece yardımcı olabilirsiniz. hastalığın aşamasına göre 3 gün içinde geçiyor genelde.

(bkz: umca)

Sarımsak yutun. Bütün halinde 1 dişi hap gibi yutarsanız kokmaz. Hemen üstüne limon suyu için.
Ben sarımsağı yutamadım antibiyotik kullanmak zorunda kaldım:( ama ablam, annem hep böyle atlattılar.
Geçmiş olsun.

sabah öğle akşam theraflu + sabahları bal

sözlükte tanımsız entrylerin debe'de tavan yapması ilk defa olan bir şey değil. acı ama gerçek; sözlük bitti.

317 çaylak onu bilgi içerikli entry diye favorilere eklemiştir. Sözlük bunu hak ediyor maalesef. Hesap satılan, moderasyonu olmayan, tamamen para odaklı çalışan bir ortamda kimse kaliteden bahsetmesin.

sözlük artık "sözlük" değil. gerçekten. sözlük bozdu anlamında söylemiorum bunu. sözlük bozmakla kalmadı form değiştirdi. forum oldu.

eskiden bir kişi hakkında salak yazmaya korkardık, tanımsız entry girmeye korkardık, anında uçardık şimdi millet forum gibi yazıyor, milletin anasına küfür ediyor. hiçbir yaptırım yok. normal karşılıyorum artık her şeyi.

tanım içermiyor ama tanım devamı içeriyor.

birinci olma meselesine gelince; popüler başlık + herkesin onaylayacağı oldukça mantıklı bir fikir.

Millet artı oy ile fav olayını karistiriyor da ondan.

Geriye dönüp bakılınca favlayan insanın bu entry ne işine yarayacak mesela?

tanım devamı içeriyor +1

Yazan bi bildiğini yazmış ama favlayanlar neyin kafasında ben de anlamadım.

benim de bilmediğim bir bilgiyi koymuş o entry. ha ben favlamadım artıya bastım. debeye de girmesi artı basılması yüzünden. çoğu kişi yeni öğrenmiş demek ki. sözlüğün çöp olmasına gelince o yeni bir şey değil. yalan haberler bile debeye girdikten sonra ben debeye bakmaz oldum. akp'li hakkındaki mişli mışlı yalan haber debeye girerken, sol hakkındaki mişli mışlı haber hakkında doğrusu araştırmalı iki tarafa da sorulmalı gibi entryler debeye girince bakmana gerek kalmıyor.

Yok hissetmiyorum. Herkesin kolayca giremediği çatı nedir abi ya. Harvard Üniversitesinden falan bahsetmiyorsan o topluluktan hayır gelmez zaten. Demokraside nitelik değil, nicelik önemlidir. Şunu bir öğrenemedi insanlar. Hala bir elit olma çabası var. AKP'den kurtulmak istiyorsan meydanlara çıkıp halkın saygısını kazanacaksın ve ülkeyi daha iyiye götürmek için seçimde oy isteyeceksin. Bu ülkede bundan başka hukuki bir çözüm yok. Aydınlık falan bunlar boş laflar. Sen Dostoyevski'nin adını bile duymamış birinin oyunu kazanabildiğin kadar başarılısın.

hissetmiyorum. sırf beraber takılmak için benim gibi düşünen çok sayıda insana niye gerek duyayım, zaten ben varım benim gibi? ha ama toplumda benim görüşümde çok sayıda insan olsun, sonra iktidara gelip bugünkü halimizin sorumlularını bir bir öttürelim isterim.

Yazım kurallarını kullanmayanların yazılarını okuyamıyorum, aynı çatı altı filan da hiç istemem :( doğrumu

hayır, hissetmiyorum.
doğru da ifade etmediniz. o kadar imla hatasıyla aydın biri olduğunuzu nasıl düşünüyorsunuz?
-siz de benim gibi hissediyor musunuz?
-akp'li
-ya da
-ilk cümlede virgül kullanımı olması lazım.
-ilk cümlede tırnak içinde alıntılama yapmanız güzel olurdu.
-ekşi/ekşi sözlük özel isim.
-... hissediyor musunuz?
-... değil miyiz?
-doğru mu

(burada, ekşi sözlük'ten kalma alışkanlıkla, çoğunluğun yaptığı gibi küçük harfler kullanmanız es geçilmiştir.)

Üst perdeden görmek,
Aşağılamak,
Kendini bir şey sanmak.

Daha da yazardım ama uykum var ve hastayım.

İmla kurallarına çok da şeyetmemek gerek hele ki böyle bir mecrada.

Yukarıda yazılanları es geçer ve daha naif insanlarla etkileşim içindw bulunursan, biraz huzurlu bir ülkede olduğumuzu düşünür, dolayısıyla da mutlu hissedebilirsin.

Ben aynı çatı altında olmak istemem.
Farklılıklar her zaman güzeldir. En kötüsü bile. Onaylamasam da şu durumları.

Çok umurundaysa eğer, ulaşabildiğin insanları kazanmaya çalışmalısın. Onun da görüşüne saygı duyarak.

Bilim ve sanat zaten hiç önemli olmadı bu coğrafyada.

Altında bir gizem aramaya gerek yok bence. Koskoca LIVE yazıyor. Bir uydunun fırlatılma anı dünyada kaç kez canlı olarak yayınlanır ki? Adam merak etmiş, bağlantıyı kaybetmemek için retweet yapmış.

Bence bakın Türkiye de haber alma uydusu fırlatıyor ve gizlilik git gide daha hassas bir konu haline geliyor demek istemiş de olabilirler.

www.narkoy.com

birkaç kişiden duyduğum ama daha önce gitmediğim bir yer. gidenlerin fotoğraflarını görmüştüm instagramdan çok hoşuma gitmişti. bir bakmaya değebilir. şömine başında güzel yemek ve içki konseptine uygun gibi.

Kartepe'ye gidin işte.

bildiğim kadarıyla jandarmanın tayini çok oluyor. 2 senede bir il değiştire değiştire manyak olursun, ben tavsiye etmem.

bende askerde maliye sınıfına başvuru yapmıştım sonradan vazgeçtim çekilecek dert değil hele ki bu hükumet döneminde.

İş bulma sorununuz varsa gidin. Ben tavsiye etmiyorum. Jandarmalar yol güvenliği konusunda biraz dertli. Otobüsle Kars'a giderken gece saat 4'te, dışarısı 10 dereceyken jandarmalar zifiri karanlıkta yol kenarında bekliyorlardı. Allah kolaylık versin. Böyle fedakarlıklarda bulunmak zor.

sınıfını sen seçiyorsun sanırım, kontenjan varsa da kazandığın takdirde girersin.

personel sınıfı düz jandarmaya ve komandoya göre rahattır, ancak yine de tayini osu busu var. iyi bir değerlendirme yapman gerekir.

ekleme: eğer personel değil de düz jandarma olursa büyük ihtimale komandoluğa vb kadar gider o. düz jandarma sınıfına her fakütle mezununu alırlar yanlış bilmiyorsam.

Sinava git ya nolucak. Ben de giricem mesela 15inde ayni sinava. Son ana kadar işlemleri sürdür nasilsa bir anda ve zorla sozlesme imzalatmiyorlar. Istedigin an vazgecersin hele bi hak sahibi olabilcek duruma gel.

Kusura bakma ama halkla iliskiler gibi boktan bir bolum mezunuysan (ben de baska bir boktan bolum olan uluslararasi ilskilier mezunuyum o yuzden rahat konusuyorum) imkanin varsa bir salise bile dusunme, subayliga gec derim, issizligi yasadiginda cook gecmis kalmis olabilirsin

askerde en rahat sınıf jandarma diye biliyorum. ki artık sivilleşti. emniyet genel müdürlüğü gibi birşey.

iş zor elbette. ben 157 gün zor dayandım. askerlik yapılacak iş değil bence. ama ben dayanırım, kaldırırım diyorsan zevkli de olabilir senin için. sivilde icabında patronuna posta bile koyabiliyor ve orada çalışmaya devam edebiliyorsun. öyle bir yönü var.

"gizli" ibareli yazıyı, tabii ki açmadan, kendisine verdiğin albay sonradan ortalığı ayağa kaldırmış. nerede o diye. ki onu okumak, saklamak, dosyalamak onun sorumluluğu. askerin ne işi olur. diyemiyosun ki! yalandan aramıştık saatlerce.

bilgisayarı açmak için power tuşuna basması gerektiğini bilmeyen albay var!

senden sigara otlanan albay var.

*bu anlattıklarım internette denk geldiğim ve şu anda adını hatırlamadığım bir afrika ülkesinde yaşanan gerçek olaylarmış. ben de o arkadaşların yalancısıyım. belki bizde durum farklıdır!

bu arada diplomayı delip dosyaya takıp öyle getirin filan yazıyor. sırf bu yüzden gitmekten vazgeçtim. mezun olduğum okul diploma yenilemeyi yaklaşık 200 tl karşılığında yapıyor.

kesinlikle git ve keyfine bak. umarım kazanırsın. sonra bunun spor mülakatı ve detaylı background kontrolü de var. hepsini atlatırsan, subaylık güzel meslek.

sahil güvenlik sözleşmeli makina mühendisliği ilanına başvurmuştum ve 2017 alımlarını iptal ettiler (güverte ve gemi makinaları haricinde). jandarma ve sahil güvenlikten sonraki tüm ilanlarda da çatır çatır kpss istedikleri için, artık benim için imkansızdı.

edit: maaş konusunda da şöyle örnek vereyim. izmir'deki uluslararası bir firmada full time çalışan yüksek lisansın tez aşamasındaki bir arkadaşım en fazla 3400 alırken (makina mühendisi), 2015 ağustosta yedek subay teğmenken aldığım maaş tazminatla beraber 4254 tl'ydi. sivilde o parayı da şu an alacağımı düşünmüyorum.

Nefretten aşk doğar diye boşuna dememişler. Nefret ettiğin bir insanla birlikte oluyorsun bir şekilde.

fact.
öncelikle hate fuck sub dom ilişkisinden ziyade dom olma savaşı gibi geçer genellikle. ki güzel yapan da budur.
zaten cinsel dürtüler de nefret de hala bize miras kalan ilkel hisler. bu arada hate fuck tanımım sevmediğin bi grup içinden herhangi biriyle ziyade sevmediğin biriyle seks. bu sevmemek genel de olabilir o anlık da olabilir. yani mesela sevgilinle kavga edip küsmüşsündür. 1 hafta sonra evine gittiğinde hem sinirlisindir hem de deli gibi özlemişsindir. bazen barışma sevişmesi olur bazen hate fuck olur karşılıklı ama sonuçta barışılır. ya da mesela direkt nefret ettiğin ama baya da güzel/yakışıklı biri olur. onunla tartışırken mesela artık ya boşa nefes tüketeceksiniz ya da enerjini yine primal ikinizi tatmin edecek farklı bişeye, sekse. burdaki nokta karşılıklı bunun istenmesi tabii.

bi de hate fuck sırasında bireysel olarak kendini tatmin edip diğerinin tatminini/orgazmını önemsememek aklına geliyor bazılarına ama o iş öyle olmuyor. bi nevi cinsel olarak iyi olduğunu da gösterebilmek, kendini kanıtlamak için (asıl tartışma konusunda olmasa bile) karşıdakinin tatminini de deli gibi önemsiyosun. iki taraf da böyle oluyor tabi. tek bi taraf değil. başta dediğim gibi sub dom ilişkisinden ziyade dom olma savaşı gibi geçebilir, geçecektir. zaten hatefuck'ı fuck eylemi içerisinde diğerinden ayıran da budur.

(bkz: marquis de sade)

@ghilleinthemist yani anladığım kadarıyla adı hate sex olsa bile karşındakini kafa olarak sevmesen bile fiziksel olarak beğenmelisin doğru mu?

gerçi öbür türlüsü de absürd olurdu zaten.

aynen öyle. sonuçta şehvetin oluşması lazım.

associate professor: doçent
assistant professor: yard doç
lecturer: okutman

hepsinin şartları ayrı. okutman olmak için doktora bile şart değil sanırım. diğerleri için doktora ve yayın gerekiyor.

Lecturer okutman demek. Yabancı diller yüksek okulunda eğitim veren ya da bölümlerde Türk dili veya Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi dersleri veren hocalar okutman oluyor.

Yrd. Doç. Dr. her şeyden önce doktora yapmış ve üstüne belli bir akademik çalışma yapıp o konuma gelmiş biri. Okutmanlar doktor değil. Doktor olanı da var tabi ama hepsi değil. Normal İngilizce öğretmenleri ALES'e girip okutman olmak için üniversitelere başvurabiliyor.

öğretim görevlisi de lecturer. Sadece ders veren, doktorası olmayan kişiler.

Doktoralarını yapmıslar ama okulda. Öyle yazıyor cvlerinde.

doktorasını yapıp onay aşamasında da olabilir. seneler önce doktora yapmıştır ama tutunmuştur lecturer kadrosuna da sallamıyordur.

Okutmanlar yl yapmak zorundadır, lisansta ders verebilmek için. Rektörlüğe bağlıdırlar. Genellikle yukarıda da belirtildiği gibi servis dersleri verirler (Türk dili, İnkılap tarihi, İng. falan). İsterlerse doktora yapıp okutman dr. olduktan sonra yrd. doç. dr. kadrosu isteyebilirler gerekli şartları taşıyorlarsa.

Öğretim görevlileri ise ya yl yapmış olmalı ya da 5 yıl alanında tecrübeli olmalı. Fakülte kadrosundadırlar, alanına göre bölümdeki birçok derse girebilirler. Bu kişiler de aynı okutmanlarda olduğu gibi doktora yapabilir ve bitirdikten sonra yrd. doç. kadrosu isteyebilirler.

Yrd. Doç. Dr. doktorasını bitirmiş, alanında belirli düzeyde yayınlar yapmış kişidir.
Daha sonra yine belirli şartlara göre doç. ve ardından 5 yıl sonra da yine şartları sağlıyorsa Prof. olurlar.

lecturer: okutman ya da öğretim görevlisi
assoc. prof: doçent
assist. prof: araştırma görevlisi
yardımcı doçent türkiyeye özgü bir ünvan. yurtdışında karşılığı assoc. prof.
lecturer olmak için master yapmış olmak bile şart değil. ders vereceği alanda lisans yapmış olması yeterli ancak üniversiteler bu kadro için şartları yukarı doğru esnetebilirler ve kesinlikle esnetirler. yard. doçların onlardan farkı doktoralarını "kesinlikle yapmış" olmaları ve ek olarak gerekli şartları (belli sayıda sci yayın v.b.) sağlayarak öğretim üyesi sıfatını almış olmalarıdır.

Docent olmak icin keiterler var, doktorani bitirdikten sonra yok un belirledigi kriterleri saglayarak 100 puan toplamak zorundasin.kriterler icin universiteler arasi kurulda docentlik kriterlerinden bakabilirsin
Yard. Docentler ders verebilir profesorlerin de yapabildigi tum idari gorevleei yapabilirler. Normalde her uninin yard doc kriterleri vardir ama basi durumlarda (bolumde hoca eksikligi olmasi vb vb ) gibi durumlarda yard doc kadrosu alabilir. Yard doc illa da yayinlarla hakedilerek alinacak bir kadro degil yani.
Okutman zaren anlatilmis
Ogretim.gorevlisi de doktora sonrasi lisans ogrencilerine ders anlatma yetkisi olan ama doktora dersi veremeyen bir kadro.

tururo + 1
Ancak öğretim görevliliği şartları okuldan okula değişiyor. Okutmanlık için doktora şartı genelde yokken, öğretim görevliliği için YÖK nezdinde bu şart yok ama kadroları dolu üniversitelerde bu basamak Yard. Doç'luk için kadro bekleyen doktoralılarla doldurulabiliyor ve bu surumda üniversite kurul kararı olarak 'Öğretim Görevlisi doktora mezunu olmalı ve şu kadar da puanı olmalı' maddesini ekleyebiliyor. Buradaki tek kısıt; bir alt kadro için belirlenen kriterlerin üst kadronunkinden fazla olmaması. Bazı üniversitelerde kalıcı araştırma görevlisi kadrosu için bile yardımcı doçentlik kriterleri istenebiliyor.

Campbell-Biyoloji iyidir. Temel biyoloji bilgisi verir, genellikle de onunla baslanir zaten. Derinlesmek istedigin yere gore Campbell'dan sonra oneri yapariz. Bence onunla basla.

Campbell +1

Prof. Dr. Ali Demirsoy'un kitapları yaygın olarak kullanılır. Biyolojiden önce biraz kimya bilgisi gerekebilir.

Biyokimya temeli olmadan bir yere kadar gidebilirsin diye düşünüyorum. Çünkü moleküler evrim falan derya deniz. E biyoloji dediğin de evrim mekanizmaları ve madde döngüsü zaten.

Campbell bunlarin temelini iceriyor zaten. Temel bilgileri aldiktan sonra yeterli olmadigini hissedersen Biyokimya ile devam edebilirsin. Lehninger'in Biyokimya kitabi benim ufkumu 1500 kat falan arttirmisti. Molekuler evrim icin de Futuyma'nin Evrim kitabi cok iyidir. Yalniz gecen yeni bir kitap yayinlanmisti, cok iyi diyorlardi. Adina bakar yazarim istersen. Ali Demirsoy'daki bilgiler bayagi eskidi artik. 2007 yilinda universiteye basladigimda bile hocalar okurken dikkatli okuyun diyordu. O gunden bu gune koskoca bir genetik kulliyati olustu. Campbell ile baslarsan nereye gidecegini kendin gorursun zaten.

Matematiksel ifadeler için Math Type 6 çok iyidir.

başka yerlere de danış tabii ki

Bence doğrudur. Kanal tedavisi aslında uzmanlık gerektiren bir konuymuş. Ama özeldeki birçok diş hekimi bunu yapıyormuş. O yüzden tedavi yanlış yapılmış olabilir. Enfeksiyon önemli bir konu.

doğrudur disendium doğrudur da bizdeki bu can her iki senede bir kanal tedavisi yaptırmaya dayanır mı? ayrıca bunların düzgün yapacağını nasıl anlayayım ben?

bir diş hekimi olarak yazıyorum özel bir poliklinikse -ki masrafa bakılırsa özel- röntgeninizi vermeme gibi bir yasa yok, sallamışlar, bence burdan bile güvenmeyin.

ikincisi mutlaka bir kaç yere daha sorun.

röntgeninizi alıp bana mesaj yoluyla atabilirseniz yardımcı olmaya çalışırım, yine aynı şekilde hangi şehirdesiniz belirtirseniz, güvendiğim birileri varsa yakınınızda yönlendiririrm.

evet vermediler. üstelik parası neyse ödeyim dedim yine de vermediler. ben belki başka bir klinik tercih ederim, gittiğim her yerde röntgen çektircem sanki. şimdi tekrar isteyemem röntgeni çünkü ben ilçedeyim klinik ilde. ilk fırsatta röntgeni alıp size yollarım. teşekkürler.

Şimdi baktım, endodontist (ortodontist yazmıştım, düzelttim) olanlar yapıyormuş bu tedaviyi. Öyle bir hekime gidersen doğru yapar diye düşünüyorum. İkinci tedavi çok acımaz herhalde. Çünkü zaten sinirlerinin bir kısmı alınmış. Kökteki enfeksiyon aslında alınmayan sinirlerde oluşuyor diye biliyorum. Fiyatı araştır mutlaka. Antibiyotiğini de kullan çünkü enfeksiyon varken sinirler uyuşmayabiliyor.

dissendium bir çok bilgi yanlış hocam arkadaşı korkutmayalım.

öncelikle ortodontist değil endodontist kanal tedavisi uzmanı.
kökteki enfeksiyon alınmayan sinirlerden oluşmaz. muhtemelen kanal dolgusunun sızdırmazlığı iyi olmadığı için kök ucuna mikrobiyal geçiş olduğu için olur. sinir kalmış olsa çok ağrısı olurdu bu zamana kadar.
bahsedilen enfeksiyon kronik enfeksiyondur ve vücuda yayılıp sistemik enfeksiyon oluşturma ihtimali milyonda birdir. antibiyotik kullanımına yüz bölgesinde dışarıdan fark edilen bir şişlik yoksa gerek yoktur. işi bilmeyen hekimlerin hasta postalama metodudur antibiyotik.

for day to break bekliyorum röntgeni. iyi biri yaparsa acısız ağrısız bir uygulama olur bu arada hiç merak etme.

carabelli, dişimde ağrı var o yüzden yazdı antibiyotiği.

Ortodonti konusunda yanılmış olabilirim. Korkutmak gibi bir amacım yok. Kendi yaşadıklarımdan bahsettim. Ben de maalesef iki kez yaptırdım kanal tedavisi ve kendi hekimim açıkladı bunları.

dediğim gibi belirgin bir şişliğin yoksa antibiyotik tamamen plasebo etkisi gösterecek. ağrı kesmez çünkü antibiyotik. ağrın için ağrı kesici kullanman ve derhal tedaviye başlaman gerek yoksa sürekli tekrarlayacak. söylediğin enfeksiyon şeklinde enfeksiyon bir kapsül tarafından sınırlandırılmıştır ve dolaşımı yoktur ve dolaşımı olmayan bölgeye antibiyotik etki etmez.

dissendium, ofensif bir yorum yapmak istememiştim yanlış anlaşıldıysam özür dilerim.

Disarida 30 liraya cekilen rontgene yasa,yasak falan diyen yere adimini bile atmayacaksin.git bir kac yerden fiyat al ne oldugunu sor.aklina yatan yere yaptir.en dogrusu ise kendine bir dis hekimi bul,surekli ona git.

@carabelli, sorun yok hocam.

Kanal tedavisi özenli ve işine hakim bir dişçi tarafından yapılmadığında sonradan sorun çıkarabiliyor. Hele ki sadece 2 sene dayanmış olması vahim bence. Çevrenize sorup referansla seçeceğiniz bir dişçiye gitmeniz daha iyi olur.

Okursun. Ben her gün Deathly Hallows'u okula giderken telefondan okuyorum. Sözlüğe bakıyorum tabi arada sırada.

Okursun.
Sadece turkcesini okuduysan mesela uydurma kavramlari anlarken sikinti oluyor.

Mesela turkcede de hortkuluk diye bir kelime yok ama kitapta var. ingilizcesi de ingilizcede olmayan bir kelime.
Turkce olarak hatirlayinca garipleniyor

çok net okursun. youtube'da sesli kitap videolarından takip ederek okumak da ayrıca keyifli oluyor.

İlginç İngilizce kelimelerin Türkçe karşılıkları çok zor değil.

Horcrux: hortkuluk

Wizengamot: büyüceşura

Pensieve: düşünseli

Türkçe karşılıklar çok güzel bana kalırsa. Hele düşünseli deyince hemen aklıma o anıların içine bırakıldığı nesne aklıma geliyor. İngilizceleri daha garip. Bu tamamen Sevin Okyay'ın başarısı.

Bir de Rowling'in mizahı iyidir. Bazen bu kadın neden bahsediyor diye düşünebilirsin.

@dissendium

Turkce karsiliklarini cok begeniyorum. Yanlis anlasilmasin. Cok cok guzel. Cok akici, yaratici. Ingilizcelerini okurken bana garip gelmisti, onu demistim.

Frezeci ve presçi aranıyor diyor, adamın gittiği ofise bak. :D

Bir de Die Türkei falan yazsaydın bari, Almanca bilmeyen kızlar ekleyecek şimdi.

başka bir boyut onlar. biz anlayamayız.haşa.

Ben nefes alıp almamasına bakarım, ettelektuel kapasitesi entellektuel kapasitesinin önündedir hanım seçimimde.

bi espri daha gelmıstı aklıma onu da yapayım : ben hep 50 liralık hatun alıyorum beni etkilemiyo.

sımdı bakınca 2. si pek komik degilmis. aman neyse.

Yarim yamalak anliyorum. Konsantre olmuyorum, dinlerken otomatikman kismen anliyorum.

kismen anliyorum

youtu.be

ben türkçe şarkıları bile anlamıyorum kulak kabartmadan...

sizinki hep yetenek bence.

Put your hands up, dance on the floor gibi klişeleşmiş ifadeleri bir kilometre uzaklıktan bile algılıyorum. Farklı bir şeyler diyorsa kaçırdığım çok oluyor. Örneğin geçenlerde Wicked diye bir şarkı çıktı, adam şarkıda Wicked yerine veo veo veo veo diyor. Ulan benim bunu anlamam için Brooklyn'de falan doğmam lazım. Okuduğum YouTube yorumlarına göre bazı Amerikalılar da zencileri anlamıyormuş. Rihanna'nın Work telaffuzunu bile anlayamayan insanların olduğunu gördüm.

pür dikkat dinlemediğimde bazen sözlerini ezbere bildiğim şarkıları bile anlayamıyorum? türkçeleri de anlamıyorum zaman zaman? çok problem değil bence.

Birkac ay yurtdisinda yasamissin, is hayatini surdurecek kadar ing biliyorsun ve sarki sozlerini anlamiyorsun. Bayagi mutevazi kalmisim kendimi oveyim bari bundan snra.

dikkat etmediğim takdirde türkçe şarkıları bile anlamıyorum +1

illaki kulak kabartmam lazım. o zaman çoğunlukla tamamını anlıyorum.

Karamazov Kardeşler diyeceğim de okumuşsunuzdur herhalde.

Puşkin eserlerini okumanızı tavsiye ederim.

dissendium, yarıda bırakmıştım ama bu sefer bitecek.

Bin sene önce okudum ama Sefiller hem akıcı hem de istediğiniz gibiydi sanki.

yeraltından notlar, açlık ve zorba.

madam bovary

Yaşamın bir anlamı var. Evrenin büyüklüğünü gördün. Bir taş olsaydın bunu fark edemezdin. Yapacağın şey sadece yaşamak.

yaşamanın neden bir anlamı olsun ki? sümüklüböceğin yaşamasının bir anlamı var mı ki senin olsun? "hasbelkader" gelişen beynin ve onun getirdiği bilincin seni hayatın anlamı olması gerektiğini düşüncesine itmesine neden bu kadar kolay izin veriyorsun?

yaşamanın bir anlamı olduğuna inanıyorsan bütün hareketini o anlam çerçevesinde planlaman ve uygulaman lazım. öyle değilse, bazı eylemleri neden yaptığına anlam veremiyorsan bırak her şey kendiliğinden olsun; bu sayede kaçınılmaz olan ölüme giden yolu kolaylaştırmış olursun.

hayatı örtecekse, bir mezarcı küreği,
ne diye taşıyorum, esrar dolu yüreği?
(a. şeref güzelyazıcı)
kendi kendini var edemedigin halde ölmek zor, agır geliyorsa bil ki bir hesap günü var. mezardan sadece bir kaç gün sonra cikaralan bazı kisilerdeki olagan üstü degisimleri bir arastirin.

Her halukarda olucez olum. Olucez ve ertesi gun caddeler yine ise gidip gelen insanlarla dolu olacak.

Merhaba.

Senden ayaklaşık 5000 yıl önce yaşayıp kendisine tapınılan kimseler vardı.

Bunlar o kadar yüce kimselerdi ki mezarları piramit denilen ve aynı kutsaliyeti taşıyan devasa yapıtlar şeklinde inşa edilmişti.

Düşün, yaşarken Tanrı, öldükten bin yıl sonra bile tanrı! İsmine tapınılıyor. Bir insanın gelebileceği en yüksek nokta.

Şu anda hangi dili konuştuğunu bile bilmiyoruz. İsimlerini bilmiyoruz. Görüntüsü hakkında fikrimiz yok.

Sadece Tanrı-Kralların değil, o kadim tanrı-kralların asla yıkılmayacak imparatorluklarından bile geriye bir şey kalmadı. Hiçbir şey hem de. 3000 yıl süren bir medeniyetin ve onun Tanrı Krallarının tamamen yok olduğu gerçeği seni çıldırtmıyorsa kendi ölümünün hiçbir etkisi olmaz. :)

öldükten sonra önemsiz, evet. sadece yaşarken hayatı ve hayatın anlamını önemsiyorsun. öldükten sonra umurunda olmayacak, dolayısıyla o meşhur ingiliz otobüsünden bir alıntı yapayım: i.dailymail.co.uk

bunları düşünme, aç bir koka kola keyfine bak tadını çıkar

alışıyosun. bence inanmak veya inanmamak daha mutlu/mutsuz etmiyor. sadece genel olarak inananlar daha mutlu. (bkz. cehalet mutluluktur) inansan da inanmasan da öküz gibi üzülüp hayvan gibi mutlu olduğun zamanlar oluyor/olacak.

he ateist birine göre inanan biri daha ümitlidir belki yarınından, mesela çaresizlik nedir bilmezdim gibi geliyor ben inançlı olsaydım. düşünsene ne kadar kötü durumda olursan ol sonsuz mutluluğu tadacağın ümidiyle yaşıyon. ölüm gibi bi gerçek bile alt edilmiş durumda. buradan bakınca zengin-fakir ayrımı halt etmiş diyor insan. öte yandan inanınca bu cazibe kayboluyor tabii. insanın içgüdüleri ve düşünce şekli henüz sadece kendini inandırmakla yeni biçim alacak kadar esnek değil.

özetle bi milyon sene sonra tekrar düşünürüz reenkarnasyon varsa

Ben de Game Of Thrones'u bıraktım. Bu dizi işleri çok abartılıyor. Yaş ilerledikçe insan daha gerçekçi şeyler istiyor. Dizilerin, filmlerin dünyası kişiyi bir yere kadar götürüyor. Olur öyle. Sadece bir iki şeye odaklan. Beş yüz tane şeyi takip etmek sağlıklı bir şey değil zaten.

Zaman geçtikçe dizi ve filmlerdeki klişeleri öğreniyorsun ve daha orijinal içerik arıyorsun, daha seçici oluyorsun ve sağlıklı bir durum. Ben tam tersine eğer eline geçen her diziyi seyretseydin maymun iştahlı olduğunu düşünürdüm.

Gerçekten bir sporla ilgilen. Basketbol oynayabilirsin.

biri bana siz dediginde bile sinirleniyorum

bağcılara git. Meydana cıkıp analarına bacılarına küfret.

Operasyon sonrası bir daha istesen bile sinirlenemeyeceksin. Pür i pak olacaksın.

bagcilar konusu denenmis galiba?

Denedim, her sene gidip böbrek taşlarımı kırdırıyorum.

Sanırım askerde

her şey olabilir. ama umarım askerden dönüyor veya askere gidiyor olmam çünkü o zaman işler benim için ters gitmiş demektir. (konunun askerlikle alakası yok)

isveç'te. eğer orada olmazsam büyük ihtimalle ben de forever-alone'a katılıyor olacağım.

Torunlarımla parkta.

fabrikator olacagim

okul

okuldayım. 4. sınıfın ilk döneminin ortası :p

"Yapma çocuğum, sakin ol, şimdi geliyorum oraya, bir tane çarpacağım ha!" modunda çocuğumla uğraşıyor olurum herhalde.

istanbulda Mustafa Kemal paşa tugayında,Cumhuriyetçi güçlerinin bir askeri olarak görüyorum. Yobazlarla ölümüne savaş durumunda olan ve 1000 kişilik tabur komutanı olarak...
Türk bayrağının sancakta dalgalanırken, Kurtuluş mücadelesi veren ülkesine bağlı sorumluluk duygusu ile prangaları kırmak için uğraşan bir yurttaş olarak görüyorum.


R.I.P Fidel babayı düşünüyorum gözlerim kapalı !!

doçentlik dosyamı hazırlarken

şu an olduğum yerde. atalet kanımda var.

inşallah sıfır bir golf gti'ın içinde, çok da büyük isteklerim yok. it gibi çalışıyorum, gaza geldim.

Erenkoy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde

''EBi bi sigara versene'' derken.

www.cambridgeenglish.org

kurslarda seviye tespit sınavları var. seviye tespit sınavının kalitesi kursun kalitesine göre değişiyor. onu dikkate alarak bir kursa git sınava gir.

en guvenilir yol, IELST be TOEFL gibi seviye olcme sinavlari sanirim.
Her ikisi de parali testler. ilki, cogunlukla ingiliz, ikincisi de amerikan universitelerine giriste seviye belirleme sarti olarak istendigi icin genelde yurtisine okumaya gidecekler icin tercih ediliyor. Ama sanirim su siralarda iner uzerinde bol miktarda ucretsiz ornek testleri vardir her ikisininin de. Oradan baslayabilirsiniz.

Edit: seviye tesbiti, ingilizcenin gelisimi icin sart degil bu arada!!! eger eksiginin ne oldugunu bilecek durumda ise, mesala "yazi yazmak" oraya agirlik vereceksiniz. Yok, ben kelime hazmei gelistiricem derseniz, toefla hazirlik icin olan vocabulary kitaplarina bakacaksini. O da olmasi tugla ugu kalin olan oxford vs sozkuklerdde english-english/ veye english-turkish versiyonunu alip oradan kelime calisacaksiniz.

Edit2: yaazdiklariniza gore kelime dagarciginiz fena degil. Konusma da ilk zor kismi atlatmiiniz (cekingenlik/yanlis yapma korkusu) sanirim. Iyi bir game kitabi bulup kendi kendinise calismaya devam edebilirsiniz.

Edit3 : her iki testin de resmi sitelerine ulasmak icin:
www.ielts.org
www.ets.org

bir de ielts deneme testi icin link
takeielts.britishcouncil.org

Edi4: ben de kendi basima kurssuz, ozel hocasiz/derssiz/kolejsiz, ogrendigim icin benzer yollardan gectim. Akliniza takilan birsey olursa sozlukten mesaj atabilirsiniz.

www.facebook.com

cesurcaingilizcekonus.com

şöyle bir şey var. istersen konferans şeklinde de oluyor sanırım. bir bakmanı tavsiye ederim.

Normalde sen kendin çıkarıyorsun ama onlar belki daha kolay bir şekilde (örneğin makineyle) çıkarıyorlardır.

Akademik olaylara bulaşmayın. Burası Türkiye. Projeye hocanızın adını yazarlar, size de bu projede hakkınız yok derler. En iyisi gerçekten düzgün bir arkadaşla bu işe girişmek.

Tubitak a asla bulaşmaz, gerçeken güvendiğim arkadaşımla konuşur hayata geçirirdim.

sakın akademi ve tübitağa bulaşma
mümkünse kendin yürü mecbursan çok güvendiğin bir arkadaşınla yürü sadece ona bahset o da kimseye bahsetmesin.

herkes hemen hocaya gömmüş. ben hocaya aman bulaşma demiyorum, tübitak desteği sürecinin sıkıntılı ve garanti olmadığını bildiğim için direk işe koyul diyorum. ben aldım destek de yani bi kulak arkam sikilmedi o kadar diyeyim.

bence hocanıza da güvenmeyin. konusunda ne kadar ilgili alakalı olursa olsun, işlerden anlayan bir arkadaşınızla oturup konuşun. maliyetsiz bir şey ise akıp gidin hemen.

Ateş ediyor.

Güzel.

cepler hariç iyi.

Mont iyi de gac para???

@japon
İnanmayacaksın ama 500 tele:)

bende bunun çok ama çok benzeri var. 200 lira gibi bir şeydi. üstümde iyi duruyor. güzel bir mont gerçekten.

vasat
500 lira vermem

son zamanlarda moda fakat 500 verilmez.

öncelikle fotoğrafı çok iyi, bunu belirtmek lazım.
bu deseni ben sevmiyorum, düz olsa düşünebilirdim ama güzel sayılır böyle de. 7/10

çok sıkıcı

basit ve güzel

fena değil ama giyene göre değişen bir duruşu var. bende olmaz mesela bu. ayrıca 500 verilmez.

Apaçi işi

Altına kısa paçalı pantolonla yüksek tabanlı parlak ayakkabı çektin mi tamamsın kanka

offff çok kötü ya. uzun süredir gördüğüm en berbat mont. yastık hurcu gibi görünüyor.

www.egonomik.com

erkek çoğunluk arkadaşı olabilir ama tüm arkdaşları erkekse insan bi acaba der. sprite acımasız gerçekler.

Öyle bir kızla sevgili olmam. En hoşlanmadığım tip. Arkadaşları hep kız olan erkek de normal değil.

sevgili olmam öyle biriyle

uzak duracaksın sevgililik konusunda. ağzın yanar, üzülürsün.

tecrübe bildirdi.

öyle bir erkekle sevgili olmam.

Ben o kızlardan biriyim. Karşı cinste olumlu etki bırakmıyor galiba. Birinden hoşlanıyordum. Kendisi yabancıydı. O bile eleştirmişti beni. Valla bende bir suru kız arkadaşım olsun isterdim ama yok bulamıyorum.

biraz disini sık bomba gibi olursun. olmuş bir kere. gecmiş olsun.

Geçmiş olsun. Birkaç ay bolca yoğurt ye, süt iç. Kelle paça tarzı çorbaları bugüne kadar hiç içmedim ama doku onarımı için faydalı olduğunu söyleyenler var. Jelatin falan içeriyorlarmış.

et sulu corbalardan ye derler, kemik/doku onarimina faydali diye.

hiç bir tarafım kırılmadı pek de bilgim yok ama sanırım şu tavsiye iyi olabilir:
hareketsizlik vücuda epey kötü geliyor. ayağınız kırık diye çok hareketsiz kalmayın. çok acımıyorsa o ayağı az kullanarak (değnek belki?) yürüyüş falan ile kasların güçlü kalmasını sağlayın.

doktor değilim.

Kirik duzelirken fizyoterapiye gitmezsen o ayagi eskisi gibi bulamicaksin haberin olsun.demedi deme

Geçmiş olsun. Geçecek bugünler inşallah.

Baştan sona konu anlatın.

benzer durumla karşı karşıya kaldım. üstelik haftada 1 tek ders saati olan biri için yaşadım. ne öğretmemi istiyorsan şu an onu öğreteceğim de ona pasla. ama en sonunda kaybeden o oluyor. bunu da çok geç farkediyor.

Dediğim gibi, konu anlatımı istemiyor. Aldığım kitaplarda konu anlatımı da var ve 'kendisi de okuyabilir'miş.

Kendisi en son 'Ben bunu evde yaparım, siz derste yapacak bir şey bulun' dediğinde, 'Ne yapmamı bekliyorsunuz ki, başka ne yapabiliriz' diye sordum. Ben bilmiyorum, tamamen size bırakıyorum, diye o bana paslamış oldu.

lol. bence göstermelik, geyik şeyler yap. belli ki kendisinin ingilizce öğrenmek gibi bir kaygısı yok zaten, sen göstereceğin çabayı göstermişsin. öğrenmek istemeyen adama öğretmek için çaba göstermeye gerek yok. okuyunca sinirlendim resmen. 6 saat karşılıklı oturun, her ne öğreniyorsa evde kendisi öğrensin sonra, madem öyle.

Yoo, aslında tam tersi, ingilizce öğrenme konusunu aşırı hırs yapmış biri kendisi. Evde yaparım ben bunu diye aldığı şeyleri gerçekten evde yapmaya çalışıyor. Adamın mantığı şu: 'Ne koparabilirsem kar, evde yapabileceklerimi evde yapayım, evde yapamayacaklarımı derste yapalım ki daha fazla şey yapmış olayım'. Ama anlamadığı şey sanırım şu, yeni ingilizce öğretme teknikleri geliştiremem. Yapabileceğim sonsuz şey yok sonuçta benim de.

ozel ders verirken kontrol sizde, siz bastan tamamen yanlis yaklasmissiniz. evde yaparim kismini o demeyecek, siz evde yapin diyeceksiniz, derse siz yon vereceksiniz. derstw yapmak istiyorsaniz hayir evde degil burada yapacagiz diyeceksiniz. sizinki tam musteri esnaf iliskisi olmus,

İlk hatan derste ne yapilacaginin kararini ona birakmis olman. Madem senden birsry ogrenecek, neyi nasil ogreteceginin kararini senin veriyor olman lazim. İste gercekler

Senin ogrenci ingilizce bilmiyor, ingilizceyi betty azardaki alistirmalardan ibaret saniyor. Bu onun da isine geliyor, cunku yazma ve konusma gibi bireysel performans gerektiren alanlardan uzam kalabiliyor. Hocanin onunde bile hata yapmaktan korkmasina neden olacak bir egosu var.

Sen para kazanayim ogrenciyi katbetmeyeyim.diyorsan derse test getir, test cozun birlikte. Kelime alistirmasi yaptir. Ama muhtrmel ki bir sure sonra senin ona birsey ogretemedigini soyleyip dersi o birakacak. Been there, done that.

telaffuz konusunda kendine güvenmiyor. başlangıçta bu işte elbette kötü olacağını ama zamanla daha iyi hale geleceğini uygun bir dille anlatmayı deneyin, özgüven aşılamaya çalışın.

diğer arkadaşlara katılıyorum baştan ipleri onun eline vermişsiniz gibi.

evde yapamayacağı şey konuşmak.

birkaç site bulmuşsunuz listening yapabileceği, o siteleri gördü herhalde.
siz başka listening parçalar getirin onlara göre testleri varsa onları da, ya da siz hazırlayabilirsiniz. bu listening ler de alıştırma yapılmış konulardan olabilir.

bir de konuşma dersleri yapın. ben konuşamam daha diyip işin içinden çıkamaz yani. en basit ilk derslerde bile konuşma vardır kendini tanıtmadan başlar, ailesini tanıtma, planlarını anlatma hayatını anlatma ve dediğiniz gibi münazaraya kadar gider.

hic konusamiyorsa, konusmayi ogrenmek istiyorsa: konusmaya calismasi gerekiyor:

bol bol soru cevap yapin.
ayrica bir cesit diyalog kurma oyunu da oynayabilirsiniz.

bu konulara hem onceden hazirlanip gelebilir hem de o anda derste hazirlanabilir sonra da kendini ifade eder. cok detayli olmayan, kisa ve ilginc konular bulun: beraber bir muzik dinleyin begenip begenmedigini anlatsin, bugun sabah neler yedigini sorun anlatsin.

kendini ifade ettikce konusmasi gelisecektir.

gramer calisirsa gramer ogrenir, konusmaya calisirsa konusmayi ogrenir.

ozet: bol bol konu bulun once dusunup not alsin sonra da anlatsin siz de anlattikca sorular sorun aciklamaya calissin.

yukaridaki yorumlari da okumadim ama son yorumda "ipleri eline vermissiniz" yorumundan da hareketle derste ne yapilacagina siz karar verin. bunu baski kurma seklinde degil, cozum bulma seklinde anlamaniz gerekiyor. siz problem cozen kimse olun.

oyun oynayın. zar atmalı kutu oyunları gibi oyunlar kurgulayabilirsiniz seviyesine göre. mesela her kutuda bir kelime yazar. zar atıp hangi sayı geldiyse o kutuda yazan kelimeden bir cümle kurmasını isteyebilirsiniz. sırayla zar atarak ilerleyip, bitiş noktasına ilk ulaşmayı hedefleyebilirsiniz. ilk başlarda sözlük kullanmasına izin verip sonra sözlüksüz oynarsınız. böylece konuşamam bahanesinden kurtulup bir cümleyle başladığınız konuşma oyununu ilerde bu konuyla ilgili bir kaç cümleye çevirebiirsiniz. seviyesi ve kelime haznesi geliştikçe tabu gibi oyunlar oynayabilirsiniz.
bir diğer aklıma gelen şey de evde yaparım diye aldıklarını derste birlikte kontrol etmek. mutlaka hata yaptığı yerler oluyordur genelde cevap anahtarları çok açıklayıcı değildir. neden hata yaptığı üzerine konuşabilirsiniz.
birlikte test çözmek nasıl düşüneceği konusunda da yönlendirici olur bence. o yüzden bazı alıştırmalı birlikte yapma konusunda ısrarcı olurdum ben. mesela listeningde readingde muhakkak onunla paylaşacağınız püf noktaları vardır. bunlar 1 kere söyleyerek öğrenilmez. defalarca birlikte pratik yapılarak öğrenilir. birlikte yapma konusunda bu sebebi sunarak ısrarcı olmanızı öneririm.

GPS nasıl tamir ediliyor yav. Bunu bilmen daha garip değil mi...

Haha süper.

Espri yaptın sanırım. Yoksa GPS tamir etmeye çalışmak da nedir?

asdfjfgjkhg cokomigti lan:)

i3.kym-cdn.com

teknik servis calisaniyim beyler. tamir edemem diye ezmeseydiniz iyiydi.

bence sen hep öylesin. rutin yani, sorun yok.

Ahahahahaha :D ahahaha :D ya çok güldüm de hazır yakalamışken bir soru sorayım. Benim telefonda pusula kalibre olmuş görünüyor ama google maps de bakış yönümü yanlış gösteriyor. Nasıl halledecez onu?

İnsülin biraz zor geldi de savaş aletlerinde böyle olduğunu düşünüyorum. Amerika isterse tüm savaş uçaklarımızı etkisiz hale getirebilir diye düşünüyorum hep :D

Gerçek değil. Kalp pilleri zaten sürekli çalışan bir şey değil ki. Kalp pili, kalp ritmi bozulduğunda geçici olarak devreye girip küçük elektrik sinyalleriyle kalbin ritmini tekrar düzene sokan bir cihaz. Kalp pilinin bozulması sonrasında bir ritm bozukluğu meydana gelirse pil devreye girmez ve hasta fenalaşır. Bu zaten normalde de görülebilen bir olay. Kaldı ki kaç tane devlet adamında kalp pili var?

farkında mısınız bilmiyorum da, kişinin hiçbir akademik eğitimi yok.

meslek lisesi ile ilgili komik olmayan espriler yapmak isterdim ama yapmayacağım. ciddiye alınacak birisi değil.

Medical implant ve güvenlik ile ilgili akademik çalışma linki,
ieeexplore.ieee.org

güvenlik şifreleme, üretilen verilerin doğrulanması gibi işlem gücü gerektiren şeylere ihtiyaç duyuyor, işlem gücü ise enerjiye, vücut içerisine yerleştirilen cihazlar ise ufak, hafif ve sürekli şarj edip pil değiştirebileceğimiz cihazlar olmadığından az enerji düsturu tasarlanıyorlar bu nedenle de güvenlik kısmı biraz boş bırakılıyor.

tek yöntem implant'ın ele geçirilmesi de değil üstelik;
implantlar genellikle belirli bir süre için veri toplayıp ardından bu veriyi belirli zamanlarda uzak makinelere (genelde hastanelerde yapılıyor bu işlem) aktarıyorlar, doktorlar buradaki verileri inceleyip implant'ın çalışması ile ilgili yeni değerler giriyor bilgisayarlarına, bu veri de implant'a aktarılıyor.

Hastanelerdeki güvenlik ise içler acısı, her hangi biri, X kişisine ait verileri, Y kişisininmiş gibi gösterebilir, bu durumda doktorun değerlendirdiği veriler hatalı olacağından, implant'ın yapılandırmasını da hatalı yapacaktır bu da kişinin zarar görmesine ve hatta hayatını kaybetmesine neden olabilir.

pek çok işi iyi yapabilmeniz için/yada bilgi sahibi olmanız için akademik eğitim gerekmiyor bu arada, internet bağlantısı, browser ve merak yeterli

Not: şu da bahsi geçen hack'i yapan ve vefat eden kişi, en.wikipedia.org google için keywordler, medical implant hack/hijack, human body hijack/hack, medical hacking/hijacking vs.

www.wired.com
www.blackhat.com

Kalp pilleri baz istasyonlarından güçlü sinyaller gelirse etkilenip gereksiz yere şoklayabiliyor. Daha geçen bir teyzeye evinden taşınmasını önerdiler. Dolayısıyla bana mümkün geldi kalp pili kısmı.

değil

IoT söz konusu ise dahası da yapılır ama insülin pompasının internete ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. He sağlam bir EMP cihazıyla sinyalleri bozulur muhtemelen ve yine işler çığrından çıkar.

e-bombalar: science.howstuffworks.com

Daha birkaç ay önce milyonlarca Çin malı kamera hacklenmiş ve zombiye dönüştürülmüştü:

motherboard.vice.com

@selam'ın verdiği örnekte ise evet implant veri gönderebiliyorsa ve bunu şifresiz yapıyorsa saldırıya açıktır.

Mesela çeşitli antenler ve cihazlarla anahtarsız çalıştırılan lüks otomobillerin sinyallerini taklit ederek sağlam bir vurgun yapılmıştı geçen sene:
www.wired.com

Saçma bir senaryo. Türkiye'de savaş çıkarsa Avrupa'ya giden mülteci sayısı daha da artar. Türkiye şu anda Avrupa ile Ortadoğu arasında bir kapı konumunda. Akıllı olan herkes bu kapının yıkılmaması gerektiğini bilir.

turkiyeyi isgal etmeye calistilar, boyunlarinin olcusunu aldilar gecen asir. biz turkler kaypak araplara benzemeyiz rahat ol.

birincisi, öyle "kapıları açıyom ha" deyip milyonlarca insanı avrupa'ya zaten salamazsın. işin şov kısmı o. ikincisi, türkiye'nin iç savaşa sürüklenmesi avrupa'nın isteyeceği son şey olur. zaten bizim bunu koz olarak kullanabilmemizin ya da en azından buna teşebbüs edebilmemizin tek nedeni bu: avrupa göçmen istilasından deli gibi korkuyor. 23 milyonluk ortadoğu ülkesinin savaşıyla bile nasıl çatırdıyorlar. 75 milyonluk, bulgaristan ve yunanistan'a kara sınırı olan (denize, yunan adalarına girmiyorum bile) ülkenin iç savaşında sadece türkiye değil tüm avrupa ciddi anlamda sarsılır.

yanlış anlaşılmasın, "biz ölürsek herkes ölür!111!! bizi kimse dize getiremez!111!" demiyorum. pekala dünya mutlu mesut yaşarken kendi bokumuzda da boğulabiliriz. demek istediğim, türkiye'yi az da olsa stabil tutmayı daima ister avrupa. bizim ne yaşadığımız onları ilgilendirmez, aç kalmamızla ya da taş yememizle ilgilenmezler ama iç savaş veya ülke içi ekonomik istikrarsız ab'yi de korkutur. o açıdan, ben belki açlıktan gebereceğimi ama bu ülkede (askere gitmediğim ya da bombalı saldırıda havaya uçmadığım sürece) iç savaş yüzünden veya o tarz bir sebepten ölmeyeceğimi düşünüyorum.

türkiye, ne olursa olsun avrupa için oldukça önemli ve stratejik bir ülke. deli gibi genç nüfus var. bunlar hem karın tokluğuna çalışır hem de sözlükte görebileceğin üzere avrupa'nın köpeği olmaya dünden razıdır. senden aylık çalışması karşılığında 1500 lira alıp, aldığını aynen apple'a vermekte beis görmez hatta bununla gurur duyar falan.

türkiye önemli bir pazar. elmalarla armutları karıştırmamak lazım. avrupa, benim yaşam standardımla ya da alkol alabilme özgürlüğümle ilgilenmiyor ama kendi parası için türkiye'nin ekonomik ve sosyal olarak az da olsa sağlam olmasını istiyor. bunu "evropa bizi sömürüyür" anlamında söylemiyorum. sonuçta sen de sattığın bir ürün veya hizmet olsa, müşterilerinin bunu satın alabilecek pozisyonda olmasını istersin değil mi? sattığını alabilecek kadar iyi fakat gelip seni tehdit edecek, haraca bağlayacak kadar da zengin veya güçlü değil. o hesap.

velhasıl biz açlıktan ölürüz, hapse gireriz, birbirimizi yeriz falan ama türkiye öyle ırak olmaz. biz ırak'ı yaşarız ama türkiye ırak olmaz işte.

Avrupa birliğinin ne istediğinden ziyade, bir delinin ülkeyi yangın yerine çevirme çabalarını görmek lazım.

Şöyle düşünün. Bisiklet ile yokuş aşağı son hızda ilerliyorsunuz. fren yaparsanız çok fena takla atacaksınız. bir daha kalkamayacak şekilde yüzlerce metre aşağıya sürükleneceksiniz.

Ülkenin altını oymuşsunuz ve bütün dünyada savaş suçlusu olarak anılıyorsunuz.
En ufak hatada hayatınızın kalan kısmını cezaevinde geçireceksiniz.

Siz olsanız ne yapardınız ?


Aileniz ve dostlarınızı korumak zorundasınız. Size inanan yandaşlarınızı beslemek ve güvenliklerini sağlamak zorundasınız.

Yandaşlarına sürekli olarak deccal kapımızda Yakında mehdi gelecek diye haber pompalayan iktidar yanlısı güçlü bir medya var ortada !!

Halifeliğini ilan etmek ve islam ordusu kurarak batıya meydan okumak isteyen bir deli var.


türkiyede yaşayan diğer etnik gruplara karşı savaş açan 20 milyon kişiyi temsil eden seçilmişleri hapse atmaktan gurur duyan,,,,

Gestapo cumhuriyeti kurarak iktidarını devam ettirmek istiyor ve hiçbir muhalife göz açtırmamaya çalışıyor.

bu evrenin, bu doğanın, bu sistemin bir işleyişi var. Kimse bu ülke suriye gibi olmaz demesin.

Bu ülkede Onların istedikleri iç karışıklık durumunda tam yetki ile başkanlık sistemine benzer yönetim biçimi !!

milyonlarca insanın geleceğini çalan bir deliye kimsenin daha fazla katlanacağını hiç düşünmüyorum.

Son 30 günde Türkiye genelinde 10 bin Km dn fazla yol kat ettim. Her bölgeden her doğadan insanlarla tanıştım.

Size olacakları söyleyeyim.

İnsanlar her şeyi göze almışlar. Artık hiçbir aklı başında vatandaş bu saçmalığın devam etmesini istemiyor.

Her şeye rağmen iktidarı bırakmak istemeyen yobaz zihniyete karşın

Etki -tepki prensibi işleyecek !! büyük bir bing bang yaşayacağız maalesef !!

Türkiye'ye bir avrupa müdahalesi şu aşamada olmaz. Ancak Büyük Çarpışma sonunda enkaza ulaşmak isteyen dünyalılar olacak!

Ülkemize girmek isteyecekler. müdahale etmek isteyecekler.

Normal değiliz. Ama düzeltilebilir bir durumda da değiliz. Bu şekilde yaşamayı öğrenmemiz gerekecek hepsi bu. Kasiniza iyi niyetli ve verdiğiniz değeri hakeden insanlar çıkması dileği ile.

Kendinizi fazla kaptırmışsınız. Israrcı tavrınız karşı tarafta kötü bir izlenim oluşturmuş. Bence o kişiye merhamet duymanız biraz anlamsız. Yani olay şuna varıyor. O kadar aptal ki ilgime karşılık vermiyor. Aptal olduğu için de ona acıyorum gibi. Biri size karşılık vermiyorsa kesin iletişimi gitsin.

@dissendium yanlıs anlasılma oldu sanırım, ilgi kısmını gectim zaten.o kısım beni baya üzdü ama onun yerine karsımdaki kişinin haksızlıga ugradım hissine uzulup ona merhamet duymam garip. bi de genel olarak duyuyorum, hayatındaki sorunları biliyorum vs.

Onu sevdiğin için merhamet duyuyorsun. Aşık olan insanlar sevdikleri kişinin göreceli olarak zayıf yönlerini görerek ve dolaylı olarak karşılarındaki kişiyi gözlerinde küçülterek ona sahip olma, ondan üstün olma ve bunun sonucunda o kişiyi sevgi çemberine alma eğilimi gösterirler. Nasıl küçük bir kediyi yaralandığında daha çok zayıf görüp daha çok seviyorsak yine insanlara karşı olan sevgimiz de onların sorunlarını gördükçe artabilir.

eski kız arkadaşıma karşı bende de bu vardı. bana neler söylemiş yapmıştı. aşağılamış, küçümsemiş vs vs. ama ben kıyamazdım ona. yani bir insanı genel anlamda utandırmak/kırmak/hislerini aşağılamak vs bana çok iğrenç bir şey olarak geliyor. e bu kişi de duygusal olarak birşeyler hissetiğimiz biri olunca daha da zorlaşıyor.

bende şu olurdu: öfkeyle içimden gelen lafları söyleyince, yüzünün alacağı hal gözümün önünde belirirdi. kırılmış/utanmış hali gözümün önüne gelirdi ve kıyamazdım. ona o hoş olayan duyguları yaşatmaya kıyamazdım. benden kötü sözler duyup yaralanmasına vicdanım elvermezdi.

ha bu sadece kız arkdaşımda değil, aile üyeleri, bazen arkadaşlarım, ve başka tanıdıgım kişilerde de oldu, oluyor. ama en çok kız arkadaşımda yaşadım bu durumu.

bence normalsin. ya da senin benim gibi olanlar normal değil. duygusal insanlarızdır belki, bilmiyorum. ha ama sen çok doğru bir davranışta bulunmuşsun bu arada. sen net tavrını ortaya koyunca, o da hemen niyetini belli etmiş. üzülmen, kıyamaman normal. bir süre devam eder. geri adım atma yeter. eyyrolamam bu kadar.

bence kimse normal değil. okuyunca sen seni ne onu suçladım ya da haklı bulabildim. çünkü herkesin her durumda kendine göre nedenleri olabilir. sen sevmiş olabilirsin, sen sevdin diye bencilleşebiliyorsun mesela o da psikolojik durumundan önce sana sığınmış olabilir ama sonra devam edecek gücü olmamış olabilir. her şey olabilir gerçekten şu hayatta şaşırmamak ve fazla üzülmemek lazım. ama insanız. takıyoruz da üzülüyoruz da. acı çekmekten hoşlanıyor olabilir misin hala fotoğraflarına bakıyorsun? bence bırakmalısın.
ha sana normal değilsin falan da demedim. merhamet iyi bir şey kendini fazla üzmediğin sürece.

(bkz: karar vermedeki sikerler eşiği)

bir gün gelecek "tınnn" diye bir ses duyacaksın, ondan sonra her şey daha güzel oluyor :) bana ne elalemin derdinden dediğin gün mutluluğu yakalıyorsun.

Gördüğün derslerin ilgi alanınla uyuşmadığını fark ettiysen yanlış tercih kurbanı olabilirsin. Geçme notu 65 değilse 60 gayet iyi bir not. Bir dersten 40 alınca o dersi geçebileceğim diye sevindiğimi bilirim.

Üniversitenin biraz böyle bir şey olduğuyla barış sağlayarak işe başlayabilirsiniz. Türkiye'de öğrenciler o kadar yarıştırılıyor, üniversite o kadar gözlerinde büyütülüyor, o kadar stresle yükleniyorlar ki, üniversiteden beklentileri tavan yapıyor. Üniversite eğitimi, özellikle Türkiye'de size konunuzla ilgili temel kazadırmaktan ötesini muhtemelen yapmayacaktır, temel becerilerle donatılmak kötü bir şey değildir bu arada, uzmanlaşmak istediğiniz sürece üzerine kendiniz koyacaksınız, gerekirse ileri eğitimler alacaksınız, bu normaldir.

Bir de üniversite aslında size biraz entelektüel birikim kazandırma yeridir. Üniversitede okurken aslında özgürsünüz, neye eğilmek istiyorsanız ona eğilin, okumak istediğinizi okuyun, çalışmak istediğiniz yerde çalışın, öğrenciliğin sağladığı fırsatlar vardır mutlaka, onları kovalayın. Üniversiteniz sunuyordur birtakım tecrübeler edinme şansı, sadece derse girip çıkarak öğrencilik yıllarınızı bitirmemeye bakın, yolun başında olduğunuz için bunu yapabilirsiniz, yüreklendirmek adına yazıyorum tamamen. Üniversite siz ondan bir şeyler kopardığınız sürece işe yarayacaktır.

Bu arada ilk dönem derslerinden hemen ümidinizi kırmayın, genelde (üniversite ortak dersleri ve alınması zorunlu tutulmuş, tüm üniversitelerde olmak zorunda olan dersler gibi kısıtlamalardan dolayı) belli kurallar neticesinde mecburen almanız gereken derslerdir, belki bölümünüz için hayati önemleri bile yoktur. İlerledikçe daha bölümünüze özel dersler gelecek, seçmeli ders aşamasına geldikçe daha istediğiniz şeylere yöneleceksiniz, ilk seneyi çok dert edinmeyin derim. Bölümlerin de eli kolu bağlı olabiliyor ilk sene dersleri için. Bir de notlarınız çok kötü değil muhtemelen, daha sevdiğiniz dersler geldikçe daha iyi olacaktır diye düşünüyorum.

Bu arada zaman geçti ve baktınız derslerden hala verim alamıyorsunuz, mutlaka hocalarınıza gidin, size derste çok az şey veriyor gibi görünebilirler, ama genelde göründüklerinden daha doludurlar. Onlardan öneriler isteyebilirsiniz, kendinizi geliştirme isteğiniz samimiyse bu isteğinizi karşılıksız bırakacaklarını sanmıyorum.

Uzun lafın kısası, ilk dönemden gemileri suya indirmeyin, ama gerçekçi olmayı da unutmayın. Üniversite hayatı siz çabaladığınız ve üniversite içi/dışı kendinizi geliştirdiğiniz sürece anlamlıdır. Hayatınızın en rahat dönemlerinden birindesiniz, öğrencilik birçok kapıyı açar, ne kadar çok şey öğrenirseniz (ki bu dediğim gibi çoğunlukla kendi çabanızla olacaktır, çünkü dersler size özel değil, bir öğrenci grubuna, yani genele hitap etmek üzere de hazırlanır) hayatınızda nasıl ilerlemeniz gerektiğini öyle anlayabilirsiniz.

Daha da kısası üzülmeyin, moralinizi yüksek tutun, üniversite hayatının tadını çıkarın.

proflar 6 bin civarı diye biliyorum, yar. doç.lar 4800 falandır, doçlar 5 vardır. dil tazminatı falan arttırıyor. doğuya gittikçe artıyor, döner sermayeleri olanlar var vs.

bir de akademik teşvik var ki aylık 300'e falan çıkabiliyor.

araştırma görevlisi:3900
prof: 6800

arayı doldur işte

Araştırma görevlisi dedikleri bölümdeki asistanlar mı ya? Onlarsa yuh.

adamlar sabah 8 akşam 8 çalışıyor yahu niye yuh. doçentin profun ayak işlerini de yapıyor.

4bin tl para mı allah aşkına. vasıfsız gündelikçi kadın 150-200 tl alıyor.

Bizim okuldakiler bi bok yapmıordu arkadasım,ortamı bilirim az cok.Evet onlara göre yüksek para Türkiye sartlarında.

ben bir kolejde öğretmenim. okuldan haftada 16 saat derse girip 4500 tl alıyorum. özel dersten de 2000-2500 arası geliyor. senin mantığınla ben de bir bok yapmıyorum mesela.

bu adamlar 20 sene okumuş, akademideki herkesin arkasını topluyor. hafta sonu bile çoğunlukla okuldalar. bi bok yapmasa günde 12 saat oturuyor orada.

türkiye'de hangi vasıflı çalışan 3000'den az alıyor ki?

memurunyeri.com

Bounda'da burda yazan. Devlette değişmez maaşlar okuldan okula.

Tabi burada yazanlar minimum maaş. Hocalar ek ders ücretidir, ikinci öğretim ders ücretidir, sınav ücretidir, yaz okulunda ders verirlerse onun ücretidir falan filan bi ton ek ödeme de alıyorlar.

Ben bizim bölümdeki araştırma görevlilerinden çok memnunum. Bazıları gerçekten çok zeki. Bizim zor geçtiğimiz dersleri deftere, kitaba bakmadan su gibi anlatıyorlar. Onun yanında kısa sınavları okumak, ödevleri okumak, deney yapmak, deney raporlarını okumak gibi oldukça sıkıntılı işlerle de uğraşıyorlar. Bu kadar işten fırsat bulup akademik çalışma yapabilene helal olsun. Profesörlerin işlerini yapma konusunda da haklılar. Bizim fizik hocamız asistanını bilmem kaç yüz metre uzaktaki ATM'ye para çekmek/yatırmak için yolluyordu.

@lancelot türkiyede hangi vasıflı çalışan 3000den az alıyor ki deme rica edicem günümüz şartlarında. Teklif edilen maaşlar içler acısı hem de gayet vasıflı kişilere. Asgariden yatan sigortalar vs.
En son devlet yine seçim hatrına akademik zaman yaptı davut oğlunun zamanında o yüzden maaşlarda iyileşmeler oldu, eskiden bu kadar iyi değildi. Ama şimdi düşünülünce hiç fena değil. Fazla demiyorum daha fazla alsınlar ama keşke herkes böyle alsa. iyi okullardan 2-3 yabancı dille, donanımla mezun olanlara teklif edilen maaşlar piyasa için komik.
Özel okulda 16 saate o kadar para veriyorlar mı şaşırdım ama devlette öğretmen ek derslerle 4000 alıyor, ömründe en fazla o kadar alır o ayrı, özel ders de veiyorsa para güzel oluyor. Diğerleri piyasada eziliyor.

tanıdığım onlarca akademisyen 9'da başlayıp 4-5 gibi gidiyor. prof gittikten sonra onlar da gidiyorlar. 12 saati hiç duymadım.

soruya cevap ise verilmiş.

hakkıyla araştırma görevlisi olmuş, hali hazırda doktora yapan ve doktora bittikten sonra okuldan atılacak 50d li bir araştırma görevlisiyim.
istanbul'da yaşıyorum. ev kira. kendi kazancım ile ev alma gibi bir hayalim yok, olamaz da şu durumda.
mesleğim başarı odaklı bir meslek. bir şekilde akademik alanda üretken olmam lazım ki bu işi doktora sonrasında da devam ettirebileyim.

yani yan gelip yatmam söz konusu olamaz. geleceğim belirsiz.

giriş çıkış saatinden bahsedilmiş. geç gelip erken çıktığım da oluyor erken gelip çok geç çıktığım da. mesai kavramımız yok. iş işte kalmıyor, eve gidip çalışmaya, öğrenmeye devam ediyorum. benim işim bu çünkü. ama derseniz ki dünyayı mı kurtarıyorum? hayır. protonları çarpıştırıp çarpıştırıp nobele aday olmak için mi uğraşıyorsun? hayır.

ben bana verilen ne görev varsa yapıyorum. üstüne de kendimi geliştirmek için okuyorum, anlamaya kavramaya çalışıyorum ki bunları öğrencilere doğru bir şekilde aktarabileyim.

4000 tl yerine 2000 tl alsam daha mutlu olurdunuz di mi?

Maaşlar fazla değil. Önemli olan akademideki torpil sistemini sona erdirmek. Bu da nasıl olur derseniz, bana kalırsa tek bir yolu var; dünyanın hatırı sayılır üniversitelerinin kadrolarında yer alan hocalardan oluşan tarafsız ve bağımsız bir jürinin Türkiyedeki akademik kadro alımlarını gerçekleştirmesi şeklinde olur. O jürinin önüne çıkacak olanların merkezi bir sınavla on elemesi yapılabilir. Geçtiğimiz günlerde, iktidar partisinin gençlik kollarında bulunan bir zat'in "sen mülakati bana birak" diyerek pis pis sirittigina şahit oldum. "Seçim çalışmasına katılanlara akademik kadro verdik" şeklinde açıklaması var bir il yöneticisinin, google dan arama yaparsanız haberi görürsünüz. Bu pespayeligi ancak yurtdışından oluşturulacak bir jüri ile biraz olsun yatistirabilirsiniz. Böyle bir sisteme geçilirse belki bir 5-10 yıl sonra bir şeyler düzelmis olur.

alıyolar kardeşim hak ediyolar da hasetinizden geberin.
çürük elma olunca tüm sepeti çöpe atın.
daha fazla kazanırlar hasetinden çatlayan adamlarda bakar kalır umarım.

ben öyp ile girdim içim rahat ama akademiyi diğer sektörle karşılaştırmak yersiz.

aklıma şu picasso'ya atfedilen şu 30 yıl + 5 dakika kısmı geldi. o aşamaya gelebilmek için bol bol sınav, ortalama, uykusuz gece, emek var...

Hep beraber hepimiz daha iyi maas diyeceginize yine "akademisyenler yan gelip yatarak kazaniyolar o zaman kazanmasin"cilar gelmis.

Bence de trde cogu cop, ogretmenler de hatta. Ama kendi maasinin artmasini istemekle baskasininkinin dusurulmesini istemek arasinda niyet farki var.

Akademisyen adam ne kadar almalı, 2000₺ filan mı? Zaten bu malca kafa yapısı yüzünden ülke 1500₺'ye çalışan mühendis, avukat mimarla dolu.

Aylardır odama girip oturamuyorum. Öğrenci laboratuvar hazırlıkları, 7 grup öğrenci laboratuvarı, sınav soruları, tez, bilimsel çalışmalar, cihazların bakımı sorunların çözümü, rutin hasta testleri çalışmak, hasta sonuçları girmek, hocaların bitmek bilmez işleri... 50d kadrosu doktora bitince kadro bitiyor yani. Maaş performans eğitim ödeneği 5800 civarı değişiyor.

herkes devletten bahsetmiş ama özelde durum daha farklı.

devlette araştırma görevlisi 3900 iken özelde 2400-2500 civarında.
Fakat tam tersi devlette yarddoç da 4500 falan galiba, doçentler profesörler falan da 7binden fazla almıyor galiba.

Özelde doçent olup 8-10bin alan var. Profesör olup daha fazla alan da vardır eminim. Yani arşatırma görevlisiyken devlet avantajlıyken(maaş olarak) sonrasında pazarlığına ve kariyerine bağlı olarak özel çok daha iyi. (ha devlette bazı hocalar okula bile uğramıyor doğru düzgün, öyle para alacaksan 6000 lira çok iyi tabii. Özelde giriş-çıkışlar kartla kontrol ediliyor mesela)

hocam
simdi yurtdısındaki firmalar oncelikli olarak o ulkede oturma calisma izni olan kendi vatandaslarına yonelirler
yani bir tane adam gelecek diye senin her seyini hazirlayıp gel abim demezler eger cok essiz bir yetenek ya da referans yoksa.
international recruiter lere bak.
yani atiyorum amsterdam da hq da gorevlendirilmek icin once uganda da bir 10 sene calisman lazım.

CV'nizde o ülkede konuşulan dille ilgili bir sınav puanı ya da eğitim sertifikası olursa başvurunuz daha gerçekçi olur.

yardım isterken biraz açık ol bence. moldovya'ya avrupa ülkesi. mesleğin ne? hangi ülkeye gitmek istiyorsun? ne özelliğin var? adam niye sana tonla para versin?

Bildigim kadariyla bir yer seni ozellikle istemiyorsa seni yasal yollardan calistirmasi mumkun degil, cok istiyorsa yasal yollardan seni alabilmesi icin devlete kendi ulkesinde senin pozisyonunu dolduracak birini bulamadigini ispatlamasi gerek. Iste cesitli yerlere ilanlar veriyorlar, gerekirse gelenleri gorusmeye aliyorlar yalandan falan en sonunda "su kadar sure aradik bulamadik mayeskuel aradigimiz kisi" diyorlar o zaman devlet hay hay deyip sana oturma ve calisma iznini veriyor. Bu surec (sponsorship) basvurdugun sirket icin vakit alan ve masrafli bir surec. Yani "aa senin CV iyiymis gel calis" diyemiyorlar isteseler de. O yuzden cevap almiyor olabilirsin.

Avrupaya beyaz yaka olarak gitmek için bildiğim etkili olan tek yol şu:
Önce o Avrupa ülkesinin bir şirketinin Türkiye şubesinde işe gireceksin.Sonra o şirket vasıtasıyla iç atama olarak gideceksin.

Bunun dışındaki yollar macera.Ya o yabancı ülkede okuman,çalışman lazım yada orada büyümen lazım.İlla bir bağın olmalı.Durup dururken kimse Türkiyedeki adamı alıp Avrupada bir şirkete almıyor.Üst seviye müdürlerde bile tonlarca bürokrasi lazım şirket içi atamalarda.Uğraşmazlar kısaca

kaynak yapıyorum ama, bende bulgaristandan dolayı ab vatandaşlığı var, benim yüksek lisans veya çalışmak için gitmem daha kolay olur mu?

Arayanlar bulamayabilir ama bulanlar kesinlikle arayanlardie derler. Ne kaybedersinki. 4 aydir is ariyordum ikisi ya bublar beni kabul etmez bana uymayan ilanlar ama basvurayim onlar dusunsun dedim basvurdum ve gercekten cok sevdigim isler cikti ve birine basldim. Bu da bosa kurek cekmekti. Ne kaybedersinki

@bir nick var benden iceri, deli misin tabii ki olur. Senin pozisyonunda olmak icin nelerini vermeyecek sayisiz insan var memlekette. AB vatandasiysan yuksek lisansta cok buyuk bir fark olmayabilir (parali ise muhtemelen EU ici daha ucuz fiyatlardan olur) onun disinda zaten EU ici kabul aldigin her yerde calisabilir calismadan bile oturabilirsin.

look at something from a different aspect

IELTS için değil ama seviyorum.

havali kalip yerine, kelime kasip guzel bir sekilde konuya cevap versen daha iyi olur

www.oxford-royale.co.uk

I watched it for the sake of Benedict Cumberbatch. olabilir.

i wouldn't have watched it if it wasn't for benedict lumberjack.

genelde o tarz firmalar solidworks'le çalışıyolar.

Fiyat öncelikli kriteriniz ise Solidworks'ten başka uygun bir seçeneğiniz yok gibi görünüyor (Eğer Spaceclaim hala Ansys bünyesi haricinde satılabiliyorsa onu da düşünün.).

Ancak Solidworks iyidir, kullanımı son derece pratik ve akılcıdır. Oldukça yaygın olarak kullanılması, internet ortamında ihtiyacınız olan bilgiye ulaşımınızı da kolaylaştırır.

Hazır makine parçalarının bulunduğu bir kütüphanesi mevcut. Temel bir simülasyon eklentisi var ancak basit analizleri halletmekle sınırlı. Bahsettiğiniz analizleri gerçekletirebilmek için Solidworks Simulation eklentisine de ayriyetten para ödeneniz gerekebilir.

google sketchup'a bir bakabilirsiniz

montaj dediniz, solidworks+1 diyorum. kendimçalışarak baya temel oluşturmuştum. ucuz değildir tabi.

Analiz modülünü aktif olarak kullanacaksanız CATIA iyidir. SolidWorks işinizi görür ancak işletme için lisans almanız gerekli.

ben sütlü tatlı seviyorum hafif light

Bugün delilerce tatlı yiyesim var, hatta yedim, şunu izleyince iştahım kaçtı resmen. Aynısını güzel bir choux hamuru, az tatlı krema, az çikolatayla yap, bak ne güzel olur. (Hazır yapılmışına ekler deniyor ama olsun.)

Videodaki tatlı berbat. Oreo, Nutella içeren tatlıları yiyen insanların midesiz olduklarını düşünüyorum. Tatlı dediğin zaman akla insanı baymayan bir tat gelmeli. Beş yüz tane şeyi karıştırınca güzel tatlı yapmış olmuyorsun. Bunlar hep YouTube'da fenomen olmak için yapılan saçmalıklar. Şerbetli tatlıları çok sevmem, sütlü ve orijinal bir tadı olan tatlıları severim.

şerbetli tatlılardan hiç haz etmem. bi dilim baklavayı zor yerim. böyle kendi başına tatlı sayılabilecek gıdaların birleştirilip ortaya çıkartılan ekstra bir tatlı da anca midemi bulandırır.

hafif tatlılar severim, meyveli, az çikolatalı, mesela waffle. en sevdiğim tatlı bisküvi pastası mesela :) o da puding çok az miktarda sürülecek. fakirliğin gözü kör olsun.

Sütlü şerbetli her türlü tatlıyı cok severim ama bu tür tatlıları görünce midem bulanıyor resmen.

sütlü, şerbetli fark etmez tatlıların %90'ına bayılırım. ancak bu videodaki şey iğrenç bir şey.

tatlılarda krem şanti olmamalı.
tatlılarda nutella olmamalı.

ayrıca kobuzchu kiz+1

Sütlü tatlı fetişizmi yine gündeme gelmiş. Ben bir türlü sevemedim şu sütlü tatlıları.

Ben çikolatalı tatlıları çok seviyorum. Hani şu tam tatlı krizlik olup iç bayanları. Şerbetli tatlılardan da yalnızca künefeyi severim, bir de fıstık sarmayı. Linkteki videoyu izlemedim ama böyle oreo vs. gibi abur cuburlardan oluşturulmuş uyduruk tatlıları sevmiyorum. Aynı şekilde şeker hamurlu tatlılardan da hoşlanmıyorum. Hatta direkt tiksiniyorum desem yeridir. Ellerinde hamuru ıncık cıncık ovalayıp şekilden şekle sokuyorlar. Sanki hamura ellerinin kiri geçiyor gibi hissediyorum, midem bulanıyor.

Fazla tatli olmayan tatlilari seviyorum. Bir arkadasimin evindeydim, tatli getirdiler. Bir kasik aldim ve "oo bu cok tatli yahu" dedim, herkes bana guldu. "Adi ustunde tatli bu, tabii ki tatli olacak alemsin" dediler. Iyi de arkadas, sekeri biraz az katsan cigkofte mi oluyor? Yine tatli, sadece serbet iciyormus hissi vermeyecek iste.
Isyerinde de bir kiz var, cay kahveyi sekersiz icer, ama arada kurabiye, kek vs. yapip getirir ki bir tane yesen dusup bayilirsin tansiyondan. Kurabiye degil direkt sekeri firina surmus getirmis.
Kisacasi sevmiyrum oyle sekerli seker hamuru + sekerli seker sosu ve bol sekerli seker oglu seker serbetli seker tatlilarini. Komple seker tati almak istesem marketten toz sekeri alip kasiklarim zaten, o tariflerle ugrasmanin ne anlami var?
Ayrica seker orani ne olursa olsun cikolatatli tatlilari sevmem. Cikolatanin kendisini de sevmem. Cikolata manyagi kadinlari hic sevmem:)
Not: Cay kahveyi sekerli icerim.

Sevmiyorum çok uyduruk geliyor.
Normal ev yapımı yaş pastayı, künefeyi, sufleyi tercih ederim.

Oreo, kek, bisküvi bunlar zaten kendi başına yenen şeyler. Ezip Üstüne krema dökünce tatlı yapılmış olmuyor.

Okuduğum kadarıyla onların kararı sadece tavsiye niteliğinde. Avrupa Birliği'ndeki her devletin başkanı Aralık ayındaki konseyde görüşecek. Dondurulacağını sanmıyorum.

Peki dondurulursa ne olacak acaba?

Müzakereler yapılmayacak. Bu da zaten yavaş ilerleyen sürecin hiç ilerlememesi demek. Antlaşmalar konusunda çok bilgim yok. Ticari antlaşmaları dikkate alırsak her iki taraf da bundan zarar göreceği için dondurulmaz diye düşünüyorum.

Evet üzüntüden olmuş. 200 J'lik bir üzüntü.

işsizlik

23 E. Bilgisayar mühendisliği 4. sınıf öğrencisiyim bu seneye kadar kendimi yeteri geliştiremedim. Potansiyel işsizim.

kız yok.

Kalacağım bir derse gitmeyi bıraktım. Artık Perşembe günleri okula gitmeyeceğim. Cuma günüm zaten boştu, şimdi iyice okuldan kopmuş oldum. Finallere kadar ders çalışmak zorundayım. Hoşlandığım kızı da göremiyorum. Ki görsem de bir şey olacağı yok. Alçak irtifada seyrediyorum şu anda.

alesten 80 üstü almak :(

Soru işaretinden önce bırakılmış boşluklar.
Başka derdim yok, evet.

krdi kartı borcu

40 e mühendis. ingilizce bilmemek, öğrenenemek.

1 sene türkiye'de kalmak zorunda olmak ve para.

clash of clans botu idi. sorun çözüldü bugün :)

cok yorgunum. cok calisiyorum ve kimsenin bunun farkinda oldugunu zannetmiyorum.

Öncelikle: kotusozluk.com

Şükür bi işim var ama göt kadar ofiste işi öğrenmeye çalışan bir mühendis olarak bi sıcak bi soğuk (genelde soğuk) muameleye maruz kalıyorum ve bu da moralimi bozuyor.

Bahsettiğim kadın beş yıldır burada çalışıyor, patronun has adamlarından biri ve geçenlerde bir hatamdan dolayı kendi aramızda çözebileceğimiz büyüklükteki bir sorunu patrona ispiyonladı ve iki gün boyunca patron odasına çağırdı ve bizi şöyle rezil ettin, biz böyle ciddi iş yapıyoruz, her hatanın bedeli vardır temalı tekrarı olursa seni siktir ederiz temalı konuşmalara maruz kaldım. Beni ispiyonladığı yetmiyor gibi bir de trip attı, yemeğe tek gitti, ben de tek gittim haliyle (normalde üç kişiyiz biri Amerika'da olduğundan).

Bunların haricinde işle ilgili böyle dediğim şeyi ilk başta hayır öyle değil diye reddedip sonra dolambaçlı yoldan işte böyle diyerek benim dediğime getirmesi var ki beni çıldırtıyor. Bu şekilde yanlış bir şey söylediysem de bak senin dediğin gibi değil işte tecrübe konuşuyor havalarına giriyor ki yine çıldırıyorum.

Yeni iş baksana olm manyak mısın derseniz kendimi hala bu işte yetkin görmüyorum, böyle davrandıkları zaman işe yaramaz ve gerizekalı gibi hissediyorum, iş başvurusu ve mülakat süreci beni geriyor, buradan bunların üzerine kovulma ihtimalimi düşünmek germekten beter ediyor. Bir yandan yaşım geçiyor, elimde tutunabileceğim, çıkarıp masaya vurabileceğim bir yetkinliğimin hala olmaması da canımı sıkıyor ama sanırım biraz sabır, biraz sıkı çalışma temposu lazım bunları aşabilmek için de.

Oh içimi döktüm rahatladım, cevabı silerim belki daha sonra.

www.tinkercad.com

Kullanım kolaylığı açısından www.sketchup.com

SolidWorks

Merhabalar,

Thinggiverse, yeggi vb sitelerde çoğunlukla ölü data diye tabir ettiğimiz üzerinde oynama yapmak için ileri düzey yazılımları kullanmanızı gerektiren .stl dosyalar oluyor. STL üzerinde oynama yapmak için nokta bulutu düzenleme yazılımlarına göz atmanız gerekiyor. Modelleme konusunda ileri düzeyde bilgi sahibi değilseniz uzunca bir zaman alır...

Piyasada bilinen yazılımlarla yapılmış ise (çoğunlukla SolidWorks oluyor) uzantısına göre 3D yazılımı kurup hızlıca güncelleme yapabilirsiniz.

.igs, .step, .x_t gibi ara formatları da benzeri yazılımlarla güncelleyebilirsiniz.

seyler.eksisozluk.com

eksiduyu.ru

depeyi isimli abinin hemen hemen tüm entry'leri.

eksisozluk.com

eksisozluk.com

kelevelelis +1

o adamı uludağdayken de okurdum. orada da çok koparmışlığı vardır. oradaki nickini hatırlamıyorum şu an. uludağda sirkecidentrengider vardı bi de. o da iyidir. güldürür de üzer de. bu ikisinin uludağdaki entrylerini tavsiye ederim. bizim sözlükteki popileri önerirler zaten.

ya biri vardi askerlik anisini falan yazmisti asiri uzun ama hic hatirlamiyorum biri onu bulabilir mi anladiysa baya komikti

@tiredpanda şunu diyor olabilir.

eksisozluk.com

Bir de @real eyes realize real eyes adındaki yazarın entry'leri de komiktir.

Hatta inşaatta ayağına çivi falan batıyordu. Ona bayağı gülmüştüm.

Öğrenciyse bir şey düşünmem. Büyükse de bir şey düşünmem aslında. Misafir diye bir şey almak zorunda değil.

Kötü bi şey düşünmem, getiren için incelik yapmış diye düşünürüm.

Getirirse incelik yaptigini dusunurum, getirmezse ama kabalik yaptigini filan asla dusunmem.

eli dolu gelenler de mi varmış derim. bizw gelenler bişey getirmediği gibi bizden bişey almaya geliyor.