excel.de kendiniz tasarlayıp bastırabilirsiniz isterseniz, kolay bir çözüm aslında

@neseranni o tip çözümleri düşündüm ama a4 ten yapılmış paralar çok kaba saba olur hacmi büyük olur gibi geldi bana.Son çare öyle birşey olur sanırım

sahibinden.com da kesin vardır ikinci el

İlk ben başlatayım bari.

1. Duş daha kısa süreli oluyor. Özellikle yazın şöyle bir suyun altına girip rahatlayıp çıkılan bir şey gibi. Banyo yapmak daha kapsamlı daha uzun sürüyor. Ama kullanım olarak banyoya giriyorum yerine duşa giriyorum dilimize yerleştiği için bende aynı şekilde kullanıyorum.

2. Mevsimine göre değişir. Yazın hergün duş iki günde bir banyo. Kışın iki günde bir banyo.

3. Doğaş defne ya da zeytin yağı sabunu bulabilirsem tabi ki sabun. Eğer bulamadıysam duş jeli.

4. Sabun bezi dediğin eskilerden annelerimizin annanelerimizin ördüğü lifler ise evet. Değilse hayır.

5. Şampuanım Prozinc yeşil olanından. Her banyoda kullanırım. Başka bir şey kullanmıyorum.

6. Pek sık değiştirmiyorum. Yılda belki 1.

6. İkisine de hayır.

7. Küvetimiz yok :( Duşakabinin temeli kaymayı önleyen tırtıklılardan.

8. Hayır. Ayak havlusu var. Bornoz kullanıyorum. Duş/banyodan çıkar çıkmaz kurulanmam. Biraz bornozla evde dolaşırım. Zaten genelde kurumuş oluyorum. Saç kurutma makinesiyle saçları kuruturken ıslak kalan yerleri de kurutuyorum.

9. Evet. Saç ve vücudun ıslak kalan kimi yerleri.

10. Evet kullanıyorum sağlıklı olmasada.

11. Eskiden söylerdim. :)

12. Sevişmek sayılır mı? :)

1. banyo kırklanmak, duş şöyle bir su dökünmek.
2. yazın her gün, kışın gün aşırı.
3. ikisi de.
4. evet.
5. prominoxil ve clear. her banyoda iki defa. (sıfır saç kremi)
6. çok çok nadir.
7. hayır.
8. evet. bornoz + saç havlusu.
9. hayır.
10. evet.
11. hayır.
12. yok.

1. banyo: saç yıkanan ya da küvette oturarak yıkanma
duş: saç yıkanmayan ya da yıkansa da hızlıca ayakta yıkanma

2. spora gittiğimden banyo-duş konseptim yukardakinden dolayı değişmek zorunda kaldı. hafta 4 saçımı yıkıyorum ayakta, hafta 1-2 saçımı yıkamıyorum. küvet yalan oldu :/

3. duş jeli

4. hayır

5. saç kremi kullanmam. hayatımda toplam 4 kere falan kullanmışımdır. haftada 3-4 saçımı yıkıyorum

6. senede bir falan değiştiririm. arada (3-4 yıkamada bir) eşimin şampuanını kullanırım

ikinci 6. soru: yok

7. yok

8. bornoz ve saç havlusu var. ayak havlusu yok ama yere serdiğimiz bişey var

9. acil dışarı çıkmam gerekmiyorsa fön makinesi kullanmam.

10. evet

11. hayır

1. banyo uzun ve daha kapsamlı. duş kısa.
2. banyo haftada 1 falan. duş her gün.
3. sabun tercih ederim ama duş jeli daha çok kullanıyorum. duş alırken bazen sadece kafaya şampuan. banyo yaparken ise sabun.
4. sabun bezi?
5. head-shoulders. her duşta.
6. hayır.
6. hayır.
7. hayır.
8. hayır. hayır. evet. bornozla ve odada bekleyen havluyla.
9. hayır.
10. hayır.
11. nadiren.
12. şu soruyu da ekleyebilirsin: gece yatmadan mı sabah kalkınca mı?

1. saçımı yıkıyorsam banyo, yıkamıyorsam duş diyorum.
2. her akşam duş alırım. iki günde bir banyo yaparım.
3. www.vakifzeytinleri.gov.tr doğal sabun.
4. evet.
5. pantene şampuan ve saç kremi.
6. hayır.
7. hayır.
8. vucut ve saç havlusu. bornoz kullanmıyorum. ayrıca ayak havlusu kullanmıyorum.
9. her banyo sonrası fön kullanıyorum.
10. evet.
11. hayır.
12. hayır.

*banyo sonrası haftada 2 defa falan ürederm hydro sürüyorum.

1. Banyo= Temizlenmek. Duş= Kirlenmemek ve uyanmak.

2. Haftada 1 kez banyo yaparım. Kalan günler de ya sabah ya da akşam duş yaparım. Duş 2-3 dakika süren bişey. Şipşak.

3. Duş jeli. Bittiyse sabun.

4. sabun bezi dediğin şey kese ise evet.

5. Banyo ve duşta da şampuan. Sadece duş yaparken saçımı şampuanlamam.

6. sürekli. elime ne geliyorsa, o an hangisinin kokusu hoşuma gidiyorsa o.

6. hayır.

7. hayır.

8. hayır.

9. hayır.

10. evet.

11. beşiktaş besteleri söylerim genelde.

12. mümkün olduğunca duşakabin içerisinde kurulanmaya çalışırım, her yer kıl oluyor sonra. gerçi yine oluyor. baya ayıyım ben.

oley anket. bayılırım.

1. duş kısa sürer :) banyoda kese yaparım, duşta lif + duş jeli. çok keyif adamıyım panpa, bir sürü duş jelim şampuanım var, tekrar tekrar yıkanırım.
2. her sabah işyerinde spor sonrası duş. haftada bir, haftasonu sıcak banyo.
3. duş jeli, on yüz bin milyon çeşit duş jeli.
4. hayır, sabun bezi ne la. lif mi? öyleyse evet.
5. tony & guy - duşta 1 kere, banyoda 2 kere
6. hayır
7. hayır
8. evet, evet, evet. misler gibi.
9. %20-30
10. banyoda evet, duşta hayır.
11. 1 in 5.
12. duşta saçımı şampuanlayıp gözüm kapalı duş jelini kullanıyorum, sonra durulanıyorum. multitasking kanıma işlemiş.

1. duş 5 dk, banyo en az 15 20 dk.

2. kışın gün aşırı, yazın her gün.

3. duş jeli.

4. evet.

5. clear for men. her dujda.

6. zorunlu haller dışında değiştirmem.

7. nein.

8. sadece bornoz ve baş havlusu.

9. yok.

10. hayır.

11. bazı bazı.

12. sevgilimle duşa girdiğimde dans etmek.

1. banyo: küvet doldurulur, peeling yapılır, muhtemelen haftada bir.
duş: 2 şampuan 1 duş jeli. her sabah.

2. banyo haftada 1, duş her gün.

3. duş jeli. sabun ilk kullanımdan sonra o kadar da temizmiş gibi gelmiyor. bir de üzerinde saç falan görürsem çok iğreniyorum.

4. hayır.

5. bitkisel şampuan ve bebe şampuanı (kokusu hoşuma gittiği için normal şampuanlardan sonra bir de bebe şampuanıyla şampuanlıyorum). saç kremi olarak durulanmayan bir saç kremi ve serum kullanıyorum. o yüzden onları banyo/duş sonrası uyguluyorum.

6. hayır ve hayır.

7. yok ama hiç kaymadım şimdiye kadar.

8. bornozum ve saç havlum var.

9. evet, saç için.

10. hayır kullanmıyorum.

11. evde teksem belki. genelde müzik dinlemeyi tercih ediyorum.

12. soğuk fayans, şampuan, vb şeylere tahammül edemiyorum. duşa girmeden fayansları ve şampuan kutularını ısıtırım. kesinlikle soğuk bir şeye dokunmak ya da banyodan çıkınca üşümek istemem.

1- Fark yok. Ben her gün aynı şekilde banyo yapıyorum.
2- Her gece yatmadan önce.
3- Üşendiğim zamanlarda duş jeliyle hemen köpürüyorum. Yoksa sabun daha iyi temizliyor ve arınıyor gibi geliyor.
4- Evet, saplı falan böyle deriyi kazıyan tarzda şeyler hem de.
5- Fiyto sarmısak özlü. Her banyoda şampuanlarım, ama pek iyi değil diyorlar. Rahat edemiyorum ne yapayım.
6- Yok, ayakta.
7- Yok, ama kayan bir yapısı olmadığı için yok. Ama banyoda var, çıkınca onun üzerinde kurulanırım.
8- Vücut ve baş havlusu ayrı, ayak havlum yok, bornoz sevmem.
9- Yok, zaten saçım kısa hemen kurur.
10- Evet, her duştan sonra.
11- Yok, ama değişik düşüncelere daldığım oluyor. 10 dakikalık duş kafamda bir şeyler kurarken bir bakmışım 30 dakikayı bulmuş oluyor.
12- Aklıma gelmedi valla.

1-Duş almak 2 kere şampuan, sabunla vücudu ovalama, boy abdesti (toplam 5-10 dk), Banyo yapmak; 2. şampuanı en az 3 dk saçta bekletmek, lif+kese ile ovunmak sabunlanmak, malum yerleri tıraş etmek, boy abdesti, kurulanmadan bebe yağı tarzı şeyler sürünmek (toplam 15-20 dk)
2- yazın haftada 3 kışın 2 haftada 4
3-Sabun (mümkünse beyaz klasik)
4-Lif, bez vb şeyleri kullanıyorum
5-Bioxcin forte, 2 kere, ilk şampuan arındırma için (clear) ikincisi bioxcin
6a-Bir kaç yıldır bioxcin kullanıyorum o değişmiyor ama kiri arındırmak için kullandığım ilk şampuan bittikçe ortalama hangi şampuan ucuzsa onu alıyorum
6b-Oturak kullanmıyorum, bazen tasarruf moduna geçip kova kullanıyorum o zaman tas da kullanıyorum.yüzde 99 ayakta hallediyorum banyo işini
7-Yok
8-Önce banyo havlusuyla kurulanıp sonra bornoz ile çıkıyorum banyodan, baş havlum yok , ayak havlusu var ama şahsi değil aile kullanımı için
9-Kullanmamaya gayret ediyorum, doğal olarak kurutmayı -havluyla- tercih ediyorum.Ama sabah duş aldıysam ve çıkmam gerekiyorsa hızlı bir kurutma için fön makinası kullanıyorum. Bazen vücuduma da tuttuğum oluyor ama zevkine
10- Önceden kullanıyordum, feci bir kulak enfeksiyonu geçirince bıraktım. Tuvalet kağıdını serçe parmağıma sararak kurutabildiğim kadar kurutuyorum kulağımı.Pamuğun suyu emmediğini düşünüyorum o yüzden tuvalet kağıdı peçete vb kullanıyorum.
11-Havalandırmadan ses başkalarına gider kaygısıyla sanırım, söylemiyorum.Bunu umursamayan oğlum söylüyor ama (henüz 11 yaşında)
12- Burada yazabileceğim başka bir şey yok

1) banyo daha detayli.
2) ayda uc-dort, iki gunde bir
3) dus jeli
4) lif kullaniyorum.
5) elidor-gliss,
6) 2-3 ayda bi
7) yok
8) ayri. Bornoz kullaniyorum.
9) sadece sac icin kullaniyorum
10) kullanmiyorum
11) her zaman
12) yok

1. sizin için banyo ve duş arasındaki fark ne?
sözlük başlığı (bkz: banyo yapmak ile duş almak arasındaki fark)
Duş 10-15 dakika, banyo 30 dakika. Farkı bu.

2. banyo sıklığınız? duş sıklığınız?
Günde 2 kere ile 2 günde 1 arasında değişiyor mevsimsel şartlara ve paşa gönlüme bağlı olarak.
3. sabun mu duş jeli mi? (şurda da sorulmuştu: eksiduyu.ru)
Duş jeli.

4. sabun bezi kullanıyor musunuz?
Sabun bezi değil, kese veya lif.

5. şampuanınız? şampuanlama sıklığınız? (saç bakım kremi veya başka şeyler de kullanıyor musunuz saç için?)
Günde 1 kere veya 2 günde 1 kere. Saç bakım maskesi, saç bakım yağları ve saç kremini de paşa gönlüme göre kullanıyorum.

6. şampuan değiştiriyor musunuz? değiştirme sıklığı?
Memnunsam aynısından devam ederim ama çok iyi yorumlar duyduğum şampuan varsa şişe bittikçe değiştirme olasılığım var.

6. oturak kullanıyor musunuz? tas kullanıyor musunuz? :) (hatta kova)
Duşun oturağı var kendiliğinden, spor sonrasında ayakta duracak halim yoksa kullanıyorum.

7. küvette kaymayı önleyici zımbırtı var mı?
Yerde ahşap zemin var. Var yani.

8. vücut ve baş havlunuz ayrı mı? ayak havlunuz ayrı mı? bornoz kullanıyor musunuz? nasıl kurulanıyorsunuz?
Bornoz ve ayak havlusu

9. fön makinası kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra? saç için mi sadece? vücudunuzun başka yerlerini kurutmak için de kullanıyor musunuz?
Evet, saç için ama giyinip direk çıkacaksan şöyle bir üstüne tutmak toptan kurutuyor.

10. kulak çöpü kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra?
Evet

11. banyo/duşta şarkı söylüyor musunuz :)
Elbette, banyoda şarkı söyleyip dans etmeyeceksek çok monoton bi hayatımız olurdu :D

12. başka saymadığım ya da ilginç banyo/duş alışkanlığınız?
Duşa girerken Radyoyu açıyorum, çalan şarkılar mutlu ediyor. Sağım solum tutulduysa sıcak suyla kaslarımı gevşetiyorum falan, iyi oluyor.

1. banyo: küvet doldurma, duş: duş başlığından akan su.
2. yazın her gün, kışın gün aşırı.
3. duş jeli.
4. lif.
5. toni&guy ince telli saçlar için olanı (mor şişe)
6. iki üç şişe bittikçe
6. hayır
7. yok
8. değil, bornoz da kullandığım oluyor o zaman saç havlusu ayrı.
9. kışın genellikle kullanıyorum.
10. bir parça tuvalet kağıdı ile kuruluyorum.
11. hayır.
12. kullanmadığım zamanlarda suyu kapatırım.

1. Banyo daha uzun, detaylı. Duş hemen bi suya girip çıkmak. Gibi düşünüyorum ama ara ara birbiri yerine de kullanıyorum kelimeleri.
2. Hiç duş almam, günaşırı foşuduk foşuduk uzun uzun yıkanırım. Evde sürekli tartışma konusu olur banyom :D
3. Sabun, zeytinyağlı bilmem ne sabunundan alıyorlar eve. Ondan önce de hacı şakirin hamam sabunuydu.
4. Lif kullanıyorum, örgü olanlardan.
5. Ne denk gelirse tek bir marka yok. Her banyoda 2 kere şampuanlıyorum, sanırım pek iyi bir şey değil ama yapıyorum yani anca temizleniyormuş gibi. Kutu bittikçe değiştiriyorum genelde. Saçım çok dolaştıysa bazen krem de kullanıyorum.
6. Oturak evet, tas hayır.
7. Ekstra bir şey koymadık, küvetin tabanında yuvarlak kabartılar var kendinden.
8. Bornoz+baş havlusu. Yerde de havlu oluyor, ayrı ayak havlusu yok.
9. Sadece saç için her banyodan sonra kullanıyorum, ıslak saçlı görünce annem kızıyor :D
10. Evet.
11. Hayır. Sadece bol bol düşünüyorum, normalde aklıma gelmeyen şeyler banyoda gelir hep :D İçinden çıkamadığım bi durum varsa 'dur bi duşa gireyim orada fikrim gelir' diyorum :D

1. sizin için banyo ve duş arasındaki fark ne?
sözlük başlığı (bkz: banyo yapmak ile duş almak arasındaki fark)

* banyo enikonu yıkanıp, uzun ve güzelce tüm vücudu elden geçirmek. bunun dışında kalan her şey için duş diyorum. işte ne bileyim halsiz hissedersin, kafanı yıkama kaygısı/derdi olmadan ılık veya sıcak su dökülsün üstüme dersin. veya hava sıcaktır, basket oynamışsındır terlemişsindir, atlayayım soğuk suyun altına 5-6 dakika dersin. o duş. bence.

2. banyo sıklığınız? duş sıklığınız?

* açık konuşayım, insan içine çıkmayacaksam 3-4 günden önce banyo yapmıyorum. ama düzenli olarak okula veya başka bir yere gittiğim zaman her gün, en kötü iki günde bir banyo yaparım. neredeyse hiç duş almıyorum. banyoya girdiğim zaman komple vücudu elden geçirir, en az 10-15 dakika kalırım.

3. sabun mu duş jeli mi? (şurda da sorulmuştu: eksiduyu.ru)

* öğrenci evinde yaşadığım için karışmaması adına duş jeli kullanıyorum. hiç ayırt etmedim açıkçası sabun duş jeli falan diye, markette elime jel gelince onu aldım ilk öyle devam etti. başkasının girmediği bir banyom olursa sabun da kullanabilirim. şu an için jel ama fark etmiyor.

4. sabun bezi kullanıyor musunuz?

* yoo, o ne hatta? lif kullanıyorum ben. turuncu hem de.

5. şampuanınız? şampuanlama sıklığınız? (saç bakım kremi veya başka şeyler de kullanıyor musunuz saç için?)

* hed en şoldırs. 3-4 günde bir banyo yaptığım zamanlarda, kafamı iki kere şampuanlarım. bir girince bir de çıkmadan önce. aktif olduğum, sürekli insan içine çıkıp devamlı banyo yaptığım günlerde ise bir gün 2 kez yıkar ertesi gün hiç yıkamam. bir sonraki gün bir defa yıkarım vesaire. kafayı habire şampuanlamak iyi değilmiş diyolar, ondan.

6. şampuan değiştiriyor musunuz? değiştirme sıklığı?

* değiştirmeye gerek görmüyorum, aslında kafam kaşınıyo yıkanırken ama kaynar suda yıkandığım için oluyo galiba, şampuandan olduğunu sanmıyorum. yıllardır hed en şoldırs.

6. oturak kullanıyor musunuz? tas kullanıyor musunuz? :) (hatta kova)

* hayır, soğuğa dayanamıyorum. aslında su tasarrufu açısından tas veya kovayla yıkanmak çok daha iyi ve mantıklı ama ben öyle yapınca hasta olup geberiyorum. sırtıma sürekli sıcak su akması lazım duştayken, aksi takdirde VOOĞAAARRRRH diye bağırıp titremeye başlıyorum.

7. küvette kaymayı önleyici zımbırtı var mı?

* yok, allaha emanet gidiyom ben. zeminde falan olan bi şeyse bilmiyorum onu. ama ayrıca bir aparatımız, zımbırtımız yok.

8. vücut ve baş havlunuz ayrı mı? ayak havlunuz ayrı mı? bornoz kullanıyor musunuz? nasıl kurulanıyorsunuz?

* zamanında benim için çok lüks sayılabilecek bir bornoz almıştım, nefis. onu kullanıyorum. bir de baş havlum var. annemin yanına geldiğimde (senede 3-4 ay falan) iki ayrı havlu kullanıyorum, bornozu getirmiyorum. birini belime sarıyorum, diğeri baş havlusu güya ama kafamı kuruladıktan sonra onu da sırtıma atıyorum.

9. fön makinası kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra? saç için mi sadece? vücudunuzun başka yerlerini kurutmak için de kullanıyor musunuz?

* hayır, sesinden nefret ediyorum ve kendi adıma gereksiz görüyorum. hemen dışarı çıkacaksam saçım kurumadan çıkıyorum. hatta ıslak saçla dışarı çıktığım zaman çok iyi hissediyorum. menenjit olup ölmek en büyük idealim.

10. kulak çöpü kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra?

* yok korkuyorum ben o tarz şeylerden kulağımı falan patlatırım diye. yıkanırken kendim temizlemeye çalışıyorum kulağı ve çevresini.

11. banyo/duşta şarkı söylüyor musunuz :)

* bazen.

12. başka saymadığım ya da ilginç banyo/duş alışkanlığınız?

* elimi suyun yoluna koyup parmaklarımı açıyorum, her parmağımdan su akıyomuş gibi oluyo ya o çok hoşuma gidiyo. her banyoda yaparım onu. çok eğleniyorum.

1 ve 2. Bende duş ve banyo değişiyor biraz. Sadece suya girme var, sadece saç yıkama var, saç ve bir tur vücut yıkama var, bunun saç ve iki tur vicutlusu var, bir de bunlara kese eklenmiş hali var. Yazın her gün suya giriyorum, iki günde bir de saç ve bir tur sabun yapıyorum. İki haftada bir kese. Kışın 2-3 günde bir saç ve bir tur sabun, bunların bazılarında saç ve iki tur sabun, üç haftada bir keselenme eklemesi yapıyorum.

3. İkisini de kullanıyorum ama sabunu daha çok. Duş jeli temiz hissettirmiyor.

4.Lif kullanıyorum sabun varsa.

5-6. Şimdilik Live Clean Apple Cider. Sıklığı ilk sorudaki gibi. Ama her bittikten sonra değiştiriyorum neredeyse. Değişmeyen şey ise bazen sonrasında Tony ang Guy'un spreyli saç açıcısını, bazen Loreal'in saç yağını kullanmam.

6. Evdeysem oturuyorum tabureye, sporda yıkanıyorsam kullanmıyorum. Tas kullanmıyorum.

7. Duş teknesi var, küvet yok :(

8. Vücut-baş havlusu ayrı, bornoz kullanıyorum. Ayak havlum ayrı eğil genelde. Bornozun alt kısmı. Ama duştan çıkınca ayaklarımı eni konu kurulamasam da başka bir havluya basıyorum da, o yere basmayayım diye konulmuş bir şey.

9. Yazın kullanmıyorum, kışın kullanıyorum. Saçım çok zor kuruyor, yazın bile kolay kurumaz. Vücudumu kurutmak değil de ısıtmak için bol bol kullanıyorum. Banyo yapmama gerek yok.

10.Kullanıyorum birkaç banyoda bir.

11. Bazen.

12. Arada peeling yaptığım oluyor, bazen öyle giriyorum. Ama kese ile peeling farklı zamanlarda.

1- dus yikan cik. Banyo ise daha detayli temizlenmye yonelik.
2- her gun dus.Banyo degisiyo.
3- dus jeli.
4-O ne lan.
5- gliss sampuan. Loreal sac bakim kremim 2 gunde bir kullanirim
6- yok
6- yok
7- yikanma yeri ayri kuvetten. Yok sanirim.
8- iki ayri havlum var vucut ve kafa icin. Bornoz sevmem.
9- yok.
10- yok
11- bazen.
12- yok.

1. ben hep banyo yaptığım için beni etkilemeyen durum
2. seviştiğim günler
3. ikisi de
4. sabun bezi diye bir şey ilk defa duyuyorum
5. şampuan son 3 seferdir organix in pembe renkli olanını alıyorum
6. aslında uzun yıllar aynı şeyi kullandım. zararlı olur die yeni deiştirdim
6. odamda jakuzi var oturma kısmı var zaten
7. yok
8. tabiki de ayrı. bornoz asla kullanmam. ama hafif kurulanıp ince sabahlık giydiğim olur
9. kullanmamayı tercih ediorm. ama kullanmak zorunda kalıorum maalesef
10. çok korkarım
11. eskiden çok. şimdi müzik dinliorm.
12. ilginç değil ama bir alışkanlık olarak sex

1. Fark yok benim için.
2. Gün aşırı.
3. Sabun
4. Sabun bezi ne ki? Pufidik liflerden kullanıyorum.
5. Blendax'ın bi şeyi. Krem kullanmıyorum.
6. Yok, pek değiştirmiyorum.
7. Yok. Terlikle girerim çünkü hep banyoya, tiksiniyorum, ayağımın yere değmesinden hoşlanmıyorum.
8.Ayrı. Bornoz kullanıyorum evet.
9. Evet, sadece saç için.
10. Yok.
11. Bazen.
12. Yok.

1- Çok fark kalmadı, eskiden banyo daha uzun ve kapsamlı, duş daha kısa idi.
2- Banyo ve duş arasında fark kalmadığı için sıklık aynı, evde isem 2 günde bir, dışarı çıkmam gerekiyorsa her gün.
3- Duş jeli ama son zamanlarda Dove kullanıyorum sabun olarak düşünülürse ama klasik sabunları sevmiyorum, cildi kurutuyor.
4- Banyo süngeri kullanıyorum.
5- Şu ara Lush kullanıyorum, her duş veya banyoda 1 kez, saç kremi genelde kullanmıyorum, uzun süre saçlarımı yıkamadıysam açabilmek için krem kullanıyorum.
6-Değiştiriyorum, bazen çok uzun süre aynı şampuanı kullanıyorum ama mesela şu anda kullandığım Lush'ı yurt dışından almıştım, tekrar bulamazsam 3 ayda değiştirmiş olacağım.
diğer 6-Kullanmıyorum, bir kere kombi bozulduğunda kova kullanmıştım, aslında rahat oluyormuş.
7-Yok
8-Vücut ve baş havlum ayrı, ayak için ayrı havlu kullanmıyorum, yere serili bir havlu var, ince peştemal gibi olan havlulardan kullanıyorum, üstümde onunla bir süre dolşatıktan sonra kuruyorum, ekstra bir kurulanma alışkanlığım yok.
9-Dışarı çıkmam gerekiyorsa, ya da saçlarımın düzgün olmasını istiyorsam kullanıyorum, sadece saç için kullanıyorum, vücut için hiç fön makinası kullanmadım.
10-Kullanmıyorum.
11-Söylüyorum, hem de yıllardır aynı şarkılar, kendi bestelerim bile var sadece banyoda söylediğim.
12-Banyo sonrası vaktim varsa 15-20dk yatmak ve temiz olduğum için evdekilere kendimi öptürmek.

1. banyoda sabunla keselenirim, dusta lifle dus jeli surerim.
2. Banyo: haftada 1, dus: her gun
3. Ikisini de kullaniyorum
4. Sabun bezi ne anlamadim ama lif ve kese kullaniyorum
5. Gliss. Her gun. Sac kremi kullaniyorum saclarimin uclarina.
6. 6 ayda bir falan degistiririm.
7. yok
8. vucut ve bas havlum tabi ki ayri. ayaklarima havlu terlik giyiyorum. bornoz kullaniyorum. bornozla takilirken kuruyorum zaten.
9. sac icin kullaniyorum.
10. her zaman degil ama evet
11. hayir :D
12. topuk tasi kullanirim her banyodan sonra. zaman zaman bebek yagi kullanirim dustayken. dusa girmeden once mutlaka sacimi tararim. vucudumu sabunlarken sacimi tepede toplarim sacima sabun veya dus jeli bulasmasini hic sevmem. bu kadar galiba :D

lenslere derece verirken açıyla değil mm ile vermişlerdir? abi 29 santime 35 santim çıktı almak istiyorum dersen, A3e bas diyebilirler. ya da senin belirttiğin her açıyı karşılayacak bi lens yoktur, tamamen sallıyorum sabah sabah.

Buradaki bilgiler işine yarayabilir fotografya.fotografya.gen.tr

Sizin dediğiniz şekilde belirtilmesi pek mümkün değil. Odak uzaklığı çarpanı fotoğraf makinesinin sensör ebatına göre farklılık gösterir. Örneğin, full frame bir makinede 24mm objektifin sağladığı görüş açısı, APS-C makinelerde 24mm objektifin sağladığı açıya göre çok daha geniştir.

@sandeman: evet, ama croplu makinede o lensten hala 24mm diye bahsediyoruz. crop oranı ile çarpıp kaça denk geliyorsa onu söylemiyoruz. lensin özelliği 24mm. ama 1.6x croplu makineye takarsan 38mm'ye denk geliyor ama biz o lense hala 24mm diyoruz.

takıldığı makineden bağımsız olarak veya ff makineye takılıyormuş gibi düşünerek gördüğü alan kaç derece ise o da özelliklerinde niye belirtilmiyor?

hadi belirtilmiyor, niye "açı" deniyor odak uzaklığına? açısını belirtmeyecekse "geniş açılı lens" denmesin, "kısa odaklı lens" densin. niye denmiyor?

bence volkswagen golf al kafan raad olsun kladjsfalskj

şaka bir yana bence takılma buna. 10-22mm'deki mm'yi açı birimi olarak düşün, öyle isimlendirildiğini kafana yaz raad et. bunları da düşüneceksek hepten çekelim emaneti sıkalım kafamıza.

arkadaşlar da yazmış ama özet geçeyim. lensin odak uzaklığı fiziksel bir özellik. değişmiyor hiç bir şekilde. yani 24mm bir lensi ayfona da taksan canon eos bilmemneye de taksan hubble teleskobuna da taksan 24mm olacak. açı ise lens ve film (veya sensör) kombinasyonuna göre değişen bir olay. şimdi sık olarak kullanılan iki tip sensör var. biri aps-c yani crop diğeri 35mm yani full frame. crop ile ff arasında 1.6 kat fark var alan açısından haliyle aynı lensi iki farklı sensöre takınca 1.6 kat daha fazla (veya az) alan kapsıyor. bu yüzden bu lens 50 derecelik lens olayı olmuyor malesef. bu yüzden de çoğu firma daha düşün boyutta sensörlü makineleri için (ve hatta telefonlar için) lensin kendi odak uzaklığının yanısıra 35mm eşdeğer odak uzaklığı da der lensin özelliklerini belirtirken. çünkü mesela iphone 5'teki lensin odak uzaklığı 6mm civarı olması lazım. ama çarpanı 6x olduğu için yaklaşık olarak 36mm odak uzaklığına eşdeğer davranıyor 35mm standartlarında.

Özelliklerinde açı belirtilmiyor demişsin ama şimdiye kadar özelliklerinde görüş açısı yazmayan lens görmedim. Hepsiburada.com gibi işi fotoğrafçılık olmayan bir sitede bile lesnlerin görüş açıları özellikler bölümünde yazıyor.

"Bisikler hastaligi" varsa verilir, neden verilmesin... Ama olay kaliteli bir ulasim araci sahibi olmaksa Yanaga D'elight alip gec 5000 tl'ye :)

verilir. 2500 lirayı gömeceğin diğer yatırımların çok azı hayat kaliteni bisikletin arttırdığı kadar arttırabilir.

Hayat kalitesi derken sağlık vs diyorsunuz sanırım

ihtiyaç olduğunu hissediyorsanız neden olmasın, ama bu hareketten evvel 800, 1300 liralık bir bisiklet ile epey vakit geçirmiş olmanız lazım sanki, du bisiklete başlıcam ben dedikten sonraki hareket değil öyle bir alet almak,

yol alırsın, mtb miş olayım dersin tam tersi olur en basitinden.

verilmez.

kafa dağıtma, gelişkin uyluk çevresi, eve tıkılıp kalınmayan güneşli günler... gibi muhtelif faydalar.

Verilir.

Neden verilmez, neden verilir?

Bütçeni sarsacaksa, bisiklete hakim değilsen, heves mi kalıcı hobi olduğu konusunda karara varamadıysan pişman olman muhtemel.

Ama bu benim hayatımın bir parçasıdır, iyi de korur kollarım çaldırmam diyorsan, bütçeni de çok zorlamayacaksa al gitsin, hayırlı olsun :)

farm8.staticflickr.com

Verilmez. Manyaklık bence.

Bazen manyaklıklar denenmeli sanki, bilemedim :)

verilir. bisiklete yabanci bir millet olunca 2500 tl vermek abarti olarak algilaniyor.

izmitte bisiklet kullanmak çok zor. ezerler seni

@sta
sahil fena değil yav:)

Geçici heves olup olmadığına emin degilsen daha ucuz bir seyle basla. Sorun sadece bisiklet parasi degil, Türkiye'de bisiklet kullanabilmek. Kolay gelsin !

sahil derken seka parktan mı bahsediyorsun? oraya kadar nasıl gideceksin? :)

tütünçiftlik-60 evler-seka park.
ayrıca niye ezsinler yahu:D sahil cocuguyuz biz ahah:D

sürekli bineceksen ve hakkını vereceksen verilir.

ama belki de geçici bir hevestir, kendinden emin değilsen önce ekonomik bir tane al.

baktın sevdin bu işi sürekli kullanıyorsun, alırsın daha iyisini.

allah rahmet eylesin aşslslsl

yarışlara falan katılmayacaksan ki öyle görünüyor 900-1000 tl'lik bir bisiklet seni her türlü götürür. hatta bence katlanır bisiklet al her yere götür peşine.

manyaklar gibi bisiklet turlarını, bisikletçilerin hayatlarını filan izliyorum ve sıkılmıyorum yahu:) hayatımdan neden cıkardıgımı bılmemekle bırlıkte, lise sonuna kadar bısıklet hayatımdaydı benım. sonra bısıklet komurluge kondu ve unutuldu.
benım ıcın bısıklet meditasyon aleti olacak. oyle sağlık mağlık pek aklımda yok..
araştırdıgımda bısıkleti, karfur bisikleti alıp hamallık yapma gibi yorumlar aldım. sonra niyeyse yol bisikletlerinin duruşu, hızı vs cekıcı geldı. (daha once hıc yol bısıkletı surmedım orası da ayrı)
bısıklet guruları, bır ıkı hafta sıkıntı cekersın sonra alışırsın ve tadından yenmez gıbı yorumlarda da bulununca ıyıce merakımı cezbetti. ilk defa kendıme bı hedıye almaya nıyetlendım. olay bu:)

@sta
nedır bu ızmıt dusmanlığı yahu:D

izmitliyim ben de senelerim orda geçti. tanıyorum izmitlileri yani :)

ckarfur bisikleti sakın alma bak bu doğru işte. ben 2 yıl önce migrostan aldım 200 tl'ye bisikleti ben taşıyorum resmen :))

Verilir. 2500 TL'ye alacağın bisikletin ikinci el piyasası vardır. Alıcı bulman o kadar da zor olmaz. Örneğin birkaç ay sonra satmak istesen 2.000 lira civarına su içinde satarsın. Bu süre içerisinde de gerçek anlamda bir bisiklete binmiş olursun. Ama 500-1000 TL arasında alacağın bisikleti satmaya çalıştığında edeceğin zarar daha büyük olur.Elinde kalma ihtimali daha fazla.

2 bısıklet arasındayım su an zaten. specialized ve orbea. bakalım sonumuz ne olacak:)

şunu al
www.bisikletforum.com

fiyat iyi filan da, bu elcikler değişip, yarış bisikleti formuna girer mi?

Geçici heves mi değil mi diye kontrol için eğer çok zengin değilsen , verilmez.500-1000 tl arası çok güzel bisikletler var, önce onları al dene, daha fazlasına /iyisine ihtiyacın var mı gör, ondan sonra işi büyüt bence.

ne bisikleti bu? hangi tür bisiklet? yol, şehir, dağ, enduro, downhill? onu söylersen daha açıklayıcı bilgiler verebilirim.

@Tears of Devil
feci şekilde yol bisikleti almak istiyorum.. kaldı ki alacağım. hevesse de satacagım:)

Kesinlikle guler yuzlu ve kendinden emin ol. hata yapsan bile normalde hata yapmiyomussun gibi davran ve hatani duzeltip/tekrarlamayip her seyin kontrolun altinda oldugunu goster.

Benim sinavi gecmemde araba kullanmam kadar bunun da etkisi vardi. Arabayi stop ettirdigim halde geçtim diyim sen anla. Bol sans.

altındaki aracı tanımışsındır zaten derslerde. aynı araçla gireceksin sınava da. sıkıntı yok ya yaparsın. stop ettirmektense arabayı bağırt sorun değil.

eşim ilk girdiği sınavdan ilk 50 metre içinde çaktı.2.ye hazırlanıyor şimdi.Araba stop etmesindense fazla gazdan bağırsın, yani çok gaz vermekten çekinme.fazla gaz vererek 3. viteste bile kalkabilirsin.Bide söylemekle olmuyo ama ben yinede söyleyeyim heyecan yapma.Başarılar

legolasın son oku +1

arabaya biner binmez koltuğu ve aynaları ayarlıyoruz.EMNİYET KEMERİMİZİ TAKIYORUZ.

sabahtan beri 250 tur atmış olan jüri zaten "bir an önce bitse de gitek amk" modunda olacak. işi kavradığına göre sorun çıkmaz. heyecanlanacak bir şey de yok ki.günde binlerce insan bu sınavlara giriyor ve rahatlıkla geçiyor. kalman için çok uç noktada, panik atak ve tecrübesiz olman lazım.
ışıklara dikkat et.yaya geçitlerine yaklaşırken yavaşla.takip mesafesi vb. genel anlamda kurallara dikkat et.bir sorun çıkmaz biiznillah

(git: 880442)

sağol adaş :)

soruya bak, soranla cevaplayana bak, tövbe tövbe...

hayır, benim büyük çocuk da deli azcık da ondan şeyettim. o da oldukça yüksek puan alır mütemadiyen. zeka testleri ilgililerinin hepsi delimsi oluyor galiba :P

cevap: üniversitelerin psikiyatri bölümlerinde yapılıyor testler.

bizimkiler de beni asiri zeki saniyorlarda ortalama ciktim. inan cahillik mutlulukmus. belki cok zekiyimdir diye yasamak digerlerinden zeki olmadigini bilerek yasamamaktan guzel bir seydi.


zeka vakfi falan var ayrica.

testleri falan geç bir kere. ailenin söylediklerini de geç. arkadaşların ya da yeni tanıştıkların ne düşünüyorlarsa o zekadasın.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret
Bu kombinasyonu ben farketmemistim, iyiymis hakkaten:)

Belki de o akıl oyunlarını, iq testlerini çöze çöze zekan gelişmiştir. Yani o değerler gerçek değerlerindir. Bu açıdan düşündün mü? Olamaz mı?

Ayrıca arkadaşın da dediği gibi, tartışmalı mevzular bunlar. Öyle veya böyle, kağıt üzerinde yüksek iq sahibisin işte. Gerisini fazla takma kafana. Bu testler sağlamsa, aldığın yüksek iq değeri de geçerlidir. Yok hepsi hikayeyse, senin iq da hikaye.

Belki de şuna bakmak lazım; hayatta önüne gelen durumları nasıl çözüyorsun? Çözümlerin ne kadar sağlıklı, ne kadar karlı, ne kadar dayanıklı? İnsanlarla ilişkin nasıl? Yeni tanıştığın biri hakkında ne sürede ne kadar fikir edinebiliyorsun, sonra bunların ne kadarının doğru olduğunu tespit ediyorsun? Uzatmayayım, kendini tanımak, kendine güvenmek, kendine saygı duymak, kendine hayran olmak gibi amaçların varsa, bu gibi hayat pratiklerine dair soruları sormalısın belki de kendine.

Arkadaşların dediği gibi genele ne kadar yakın ya da uzaksın bakılıyor. internettekilerden söz etmiyorum. Onlarda ben bile bu yorgun akılla neredeyse tam puan alıyorum.

Benim anne ve eğitmen olarak gözlemlediğim; ciddi testlerde çıkan sonuçlar gerçeğe uygun oluyor.
Mesela motor düşünme (neden sonuç ilişkisi) zayıf çıkıyor, gerçekten de çocuk bu yönde zayıf. Ya da normalin üzerinde algısı olduğunu gözlemlediğim çocuk test yaptırılınca oldukça yüksek puan alıyor.

Yine bir gözlemimi paylaşayım; ıq testinden iyi puanlar alamasa bile eq düzeyi iyi olanın hayatı daha iyi akıyor. ıq testi yüksek olmak; biraz da yalnız yaşamak demek. bilmek ama anlatamamak/anlaşılmamak, "biliyorum nasılsa" deyip çalışmanın/emeğin gücünü anlayamamak, bağımlılığa varan olumsuz sonuçlar demek olabiliyor.

Halbuki, algı iyi olunca eq da iyi olur sonucuna varıyor insan demi. Nedense o öyle çalışmıyor. Yüksek ıq'da biryerde ipler kopuyor, eq ise fark yaratıyor.

Umarım internette gerçekçi eq testleri çoğalır, insanlar kendilerini bu yönden geliştirme yarışına girerler :)

@delifaruk, 30 küsur yıldır yüksek ıq lu insanla yaşıyorum, onun için kombinasyonun dikkatimi çekmesi pek zor olmadı:)

it dirseği çıkmış olmasın. artık elleşme bence (bkz: iltihap) ve panik de yapma ama doktora git göz bu. geçmiş olsun.

muhtemelen (bkz: arpacık)

doktora gidin, bi krem versin.. onu sürün.
kirli ellerle fazla dokunmamaya dikkat edin.

@hayat bilgisi,
"gözde gözyaşı kanallarının tıkanmasıyla ortaya çıkan şişkinlik" demişler ama benimki tam ters tarafta. sol üst dış köşede.

olabiliyor öyle, bende de genelde sol gözde alt kısımda dışarıda çıkıyor.. hep aynı yeri bellemiş, bahar geçişlerinde falan geliyor sağolsun.

göz bu şakaya gelmez, doktora git.

Kesinlikle doktor şart
avrupa yakasındaysan bayrampaşa göz hastanesi mükemmel

Bana aynısı olsaydı treamycin krem kullanırdım bir iki gün , geçmezse veya şiddetlenirse dr 'a giderdim.Bu tip rahatsızlıklar genellikle standart oluyor aynı nezle olduğunuzda bunu bilip dr'a gitmeden bazı bilinen ilaçlarla hastalığı savmak gibi. Öte yandan fiyat/perfonmans analizi de yapmak gerekiyor.Devlet hastanesine gitsen 5 tl muayene 3 tl reçete ücreti+yol parası, ama bahsettiğim merhem 1-2 lira gibi birşey.

cem yılmaz'ın gösterilerini izle.

ama uçak düştükten sonra "hani biz vip'dik, biz de mi öldük" kısmını izleme :))

bence en güzeli heyecanlı bir kitap.

Ben uzun uçuşlar öncesi çok az uyuyorum, sonra uçağa binince ister istemez uykunuz geliyor.
Bence kendinize güzel bir ses engelleyici kulaklıklar, göz bandı ve boyun yastığı alın. Vurun kafayı uyuyun 9-10 saat. Geriye kalanında da 2 film, 1 kitap bir şey bitirirsiniz.

rahmetli kemal sunal bu uçak korkusu yüzünden kalp krizi geçirerek ölmüştü. aynısı başına gelebilir.

Benzer korkular bende de var, "1 saatlik istanbul ankara uçuşunda sıçıyorsam uzun yolculuklarda ne olur la bana?" diyordum. 11 saatlik tayland uçuşu yaptım, aksi gibi tüm yolculuk boyunca sallandı uçak(pilot kuzey rüzgarları falan dedi), ama korkmak bile yoruyor insanı, sallamamaya başladım bir süre sonra, uyukladım, film seyrettim, tam huzura hiç eremedim ama korkudan da ölmedim. O yolculuktan sonra korkum bitti demek isterdim ama hala uçakta tedirgin olurum.En ufak harekette kulaklarımı dikerim.

thy'nin uçak korkunuzu yenmenizi sağlayacak eğitimleri var

peki film falan? içine dalıp gidebileceğim?

16 saat filmle dolmaz. o heyecanla en fazla 2-3 saat uyursun gibime geliyor.

güzel bir dizi bul, hatta sherlock'u izle. 3 sezpon 9 bölüm. bölüm başı 1.5 saat falan. çok çok da güzel dizidir.

air crash investigation izleme :)

birşeyi bulma konusunda problem yaşıyorum, bazen gözümün önünde duran bişeyi bile görmüyorum, aramak eziyet. sinirleniyorum, hatta evdekilere de kızıyorum, eşyalarımı habersiz kaldırmayın diye. bazen kendim kaldırmış oluyorum ama onlara kızıyorum :)

oha birebir aynisi bende de var, tek manyak ben degilmisim. ben de cok sinirlenirim, ortaligi ayaga kaldiririm, evdekiler seferber olur :D o sirada ihtiyacim olmayan, onemsiz bir sey bile olsa bulmadan icim rahat etmiyor. ama torpulemeye calisiyorum, cok normal degil bence. yine de insani duzenli olmaya yonlendiriyor o acidan iyi :D

Bulamayınca ağlamak mı? Biraz sinirlenmek normal de ağlamak nedir ya? Biraz abartmışsın, keep it cool bro.

bu aralar ben de acayip unutkanım; üst üste gelmesi sinirlerimi bozuyor. çıldırıyorum evet. kaybettiğim şeye değil; nasıl kaybedebildiğime kızıyorum. kendime yükleniyorum.

Çıldırmıyorum ama bir ismi hatırlayamadığında nasıl huzursuz olunuyorsa öyle oluyorum, günlerce bulamazsam günlerce oluyorum.

acelem varsa ve o şeyin illa lazım olduğunu düşünüyorsam bana da oluyor.

Ben ağlamıyorum ama içimde kalıyor, unutamıyorum. İnsan unutuyorum, kayıp eşyayı unutmuyorum.

Zamanında e-postalarda gezen bir hikaye vardı. Bir ilkokul ya da ortaokul öğretmeni öğrencilere "Affetmeyeceğiniz insan sayısı kadar patates alın ve bir ay yanınızda gezdirin. Hiç yanınızdan ayırmayın" demiş. Kimisi bir patates almış, kimisi bir torba. Zamanla patatesler kokmaya, filizlenmeye başlamış. Bir torba patates taşıyanların kolu kopmuş yorgunluktan, zaten orada burada kokudan ve görüntüden rezil olmaya başlamışlar. En son öğretmen de "Bakın, affetmeyip kinini taşıdığınız insanlar da bu patatesler gibi içinizi çürütür, kokutur, sizi çok çirkin yapar" gibi bir şeyler gevelemiş.

Bu dandik hikayenin buraya girme sebebi şu, benim de çürük patateslerim kaybettiğim eşyalar. Hepsi içimde yara, hepsi içimde kokuşmuş.

Ama henüz hiç ağlamadım, "Bu tepki belki de biraz fazladır" diyeceğim de "Sen dön, önce patateslerine bak" diyeceksin diye korkuyorum.

aradığım şeyi aramaktan vazgeçtiğim an buldum arkadaşlar :)

Hocam ne mezunusun ya da ikinci üniversite mi okuyacaksın?

ikinciuniversite.anadolu.edu.tr

kayıtlar her yıl eylülün sonunda başlayıp ekimin ortalarında falan bitiyor.
bir önlisans veya lisans öğrencisi iseniz veya mezunsanız sınavsız üniversite imkanından yararlanabilirsiniz.

üniversite öğrencisiysen sınavsız kayıt olamazsın, yanlış bilgi vermeyin. ygs'ye girmeniz gerekicek. barajı geçmek yetiyor sanırım. eğer mezunsanız sınavsız okuyabilirsiniz ikinci bölümü.

@achtundsiebzug yanlış bilgi olduğunu nereden çıkardınız? örgün, üniversite öğrencisiyim ve geçen yıl ikinci üniversite kapsamında kayıt oldum.
ikinci üniversite'nin olayı zaten ''sınavsız'' olması. üniversite öğrencileri de bu kapsama giriyor.

olm bana öyle dediler, ben para yatırdım ygs'ye bi de :(

sertab, Aşk kaç büyümden,
Aşk dön ölümden,
Aşk bir sebepten,
Gel gir dünyama.

en ünlülerinden galiba, gövde gösterisi için söylendiğini bile okumuştum: www.youtube.com

benim favorim ise: www.youtube.com (4.45'ten sonrası özellikle)

www.youtube.com

İngilizce olabiliyorsa: Chandelier

Her dilde olabilir.

Kolaratür aryalara bakacaksiniz cok tiz eserler istiyorsaniz.

Sesinizin kac oktav oldugu sorusu biraz bunla baglantili degil. cunku sesinizin kac oktav oldugu, en kalin verebildiginiz ses ile en ince verebildiginiz ses araligini anlatir kabaca.

dolayisiyla kac oktav olusu degil sesinizin, ses renginizin soprano (hat)ta mümkünse koloratür soprano olup olmadigi daha elzem.

en.wikipedia.org

linkte coloratura sopranolarin rolleri var. bu rollerin yanina "aria" kelimesini de ekleyip youtube da yüzlerce parca bulabilirsiniz.

My All

yeni dövme yaptırmıştır arada ona sürüyordur

elleri soguktan cok kuruyan bayanlar da tasir.

cildi yenilediğine vs inanılıyor aslında..düz krem yerine kullanıyor çoğu..

(bkz: dövme bakımı)

nemlendirici olarak da iyi oluyor bilhassa kisin soguktan ellerde kesik filan olunca iyi geliyor o yaralara.

deriyi besleyip yumusatiyor, soguktan koruyor.

el kremi niyetine kullanıyor bir çok insan.

Sanirim soguktan kuruma meselesi o zaman.
Dovme yok.

bepanthene çok kullanışlı ve etkili bir krem,bundan 10 sene önce filan drlar reçeteye yazıyordu çok ucuzdu, pişik kremi yerine çok iyi bir alternatifti, halk bunu keşfetti ve abandı, önce reçete edilemez ( yani devlet tarafından ödenemez) yaptılar, sonrada bepanthenciler fiyat artırdı.Özet olarak parfümlü meyveli vb magazin kremlerin çok ötesinde iyileştirici bi krem olduğu için

Dudak çatlağına, kuruluğuna iyi geliyor.

Ben de yanımda sürekli el ve dudak kremi taşıyorum, kışın kuruyup çatlıyor. O ilacımsı krem hepsine iyi geliyor.

Ben de yanımda sürekli el ve dudak kremi taşıyorum, kışın kuruyup çatlıyor. O ilacımsı krem hepsine iyi geliyor.

Ben de yanımda sürekli el ve dudak kremi taşıyorum, kışın kuruyup çatlıyor. O ilacımsı krem hepsine iyi geliyor.

roaccutane kullanıyordur.
dudak kuruluğundan dertlidir.
eline süreni de gördüm gerçi. çok fonksiyonlu bir şey o. bir ara ben de mutlaka taşırdım.

onun kokusunun bağımlıları var, neden bilmiyorum.

Çok kuru ciltlidir veya kurumasına sebep olan bir ilaç kullanıyordur

hangi firma ? pegasus parayla veriyor. Gidip cam kenarı isteme olayı da kalkmış diyorlar pegasus'ta. Ben online check in yaptım bugün, cam kenarı denk geldi :)

bazı firmalarda online check in yaparsan koltuğu ücretsiz seçebilirsin.

online checkin sırasında seçebilirsin, bazılarında ücretsiz bazılarında ücretli.

kontuarda hanım kızımızın insiyatifine ve yer durumuna kalıyor.

Check in icin erken gidersen cam kenari alma ihtimalin yükselir. mesela thy de sıkıntı cikartmadilar hic.
online check in de bir diger seçenek tabi.

anadolu jet ve thy de online checkin, sunexpresste extra para

valla online check in yapmadıysan havalimanına gittiğinde söylediğinde varsa veriyorlar anadolujette.

evet check in sırasında söylersen yapabiliyorlar. biraz da bilet aldığın firmaya bağlı, örneğin ben dün akşam thy'den aldım alırken site üzerinden ücretsiz check in yapma vardı ve cam kenarı seçtim, aldığın biletin check in'ini iphone app'i üzerinden yapabiliyorsun thy'nin. ama ben de ilk defa denedim, thy gerçekten bana cam kenarı verdi mi, başka şirketlerde bu özellik var mı bilemiyorum.

Aynen check in yaparken cam kenari olsun diyosun.

bugün pegasusla geldim. check-in sırasında cam kenarı olabilir mi dedim ancak artık otomatik veriyormuş sistem koltukları gibi bir cevap aldım.

bildigim kadariyla pegasus disindaki firmalar check-in icin soylediginizde yapabiliyorlar.

pegasus icin ise online check-in yapacaksin, eger cam kenari gelmezse cikip bir kac saat sonra tekrar deneyeceksin. cam kenari gelene kadar denemen gerekir.

Her firmadan cam kenari alabilirsin.Diyelim online check in de sana korudor verdi,5-10 dk sonra gir (saati yakinsa daha erken de olabilir) cam kenari verebilir boyle bir kac kez deneyip de alamadigim olmadi pegasus,onur ve atlastan

Ben hep söylüyorum THY Pegasus varsa mutlaka veriyorlar

2500 tl hortumlama standartlarına göre çok az bir para. her türlü ödemek zorundasın.

Parasını geri alırdı banka sizden, alamadı takip hesabına yollardı. Banka tasfiye olmadı henüz, tasfiye olsa bile devlet adına TMSF alırdı.

evet enayilik etmişsin. ödemeseydin keşke, tüm borçlar silindi. ben de krediyle ev almıştım, ev bana kaldı.

Telsimden örnek vereyim
10 sene önce 5 tane 4 küsür tl lik faturayı ödemeden telsim battı.yaklaşık 7 sene sonra bana bi hukuk bürosundan mesaj geldi 180 tl borcunuz var ödeyin icraya veriririz yoksa diye.Sktrin la dedim o mesajdan yaklaşık birbuçuk yıl sonra 400 tl lik icrayı dayadılar s.ke s.ke ödedim bende. Öde bence ihmal etme

ödeyeceksin. bank asya batsa bile TMSF borçları tahsil edecek.

bir hizmet ya da ürün almışsın.borcunu ödemek zorundasın.el koyma durumu yok zaten.ilerde olsa dahi yine borçlusun ve ödeyeceksin.ödemezsen gelir bulur 5 sene sonra faiziyle alırlar

Bank Asya'ya el konulmadı ki. tüm işlemler devam ediyor. A haber mi izliyorsunuz? Ne bu telaş?

10-14

çok değil mi 10 -14 gün

Benimki bir haftada elimdeydi.

bana en fazla 2 hafta demislerdi 10. gun elime gecti, sanırım basvurdugunuz yere gore de degisiyor

Normalde 3-4 gun. Ama uzayabiliyor

Yani aslında maksimum 14 gün denebilir. Esiminki 3 günde çıkmış mesela. Değişiyor.

yerine ve zamana göre değişiyor. bu aralar en sakin zamanları herkes yurt dışında olduğu için pasaport işlemlerinde sıra azdır. tahminim bir haftada çıkar. ankarada iseniz 2 günde elinizde olur.

1 hafta

Eskişehir'den başvurmuştum 3 günde geldi.

normalde 5 gün içerisinde. ankara'dan gelecek malum. benim 3 yıl evvel 3 günde çıkmıştı. geçen kasımda aldım tekrar, o 6 günde geldi elime. uzayabiliyor bazen 1-2 gün.

hac dönemlerinde falan geç gelir (2 hafta). diğer zamanlarda çok daha kısa sürede. bu pasaporta başvuran kişi sayısına göre değişiyor.

iki pasaport aldım, biri 2 günde, diğeri 2 haftada geldi (2. hac yolcularının gidişine denk gelmişti).

3 günde çıktı ama beceriksiz ptt yüzünden 5 gün sürdü. 6 ocakta başvurmuştum.

Bursa'dan sabah 08.45'te başvurdum. ertesi gün Ankara'dan gönderilen pasaport 16 sularında elimdeydi.

ankara'da başvururken acil olduğunu belirtip kendim alacağımı söylemiştim. gölbaşı'na kadar gidip elden aldım başvurduğum gün çıkmış oldu.

ankaradaysan aynı gün çıkarman mümkün, Gölbaşından gidip elden almak şartıyla, ben yeşil pasaportumu toplamda 2 saatte almıştım

bir kere hepsi ankarada basilip geliyor onu hesap et onun disinda normalde 1 haftayi bulmaz, benimki bulmamisti yani.

raam.org

böyle birşey var ama?

şu da eli yüzü düzgün bir başka versiyonu:
www.umityalcin72.com

(ilk karedeki bir devlet ihalesi yazısı altındaki kareye uymuyor tabii)

@ismail yk tam olarak aradığımı bulmuşsun, sana ve @prodeq e çok teşekkürler

ooooo. onu iptal edemezsin. iptal etme şansın yok. elektrik süpürgesiyle tozunu kirini al devam et.

daha sessiz bir psu almak kesin çözüm.

önce elektrik süpürgesi ile al, kuvvetli bir süpürge olsun.

olmazsa kasayı kucakla bir lastikciye, marangoza vs hava komp olan bir yere git ve hava bas içine.

hava basarken fanların kontrolsüz dönmemesi için plasitk birşeyler ile hafifce sıkıştırıp dönmesine engel ol.

yine olmazsa psu değiştirmeden önce fanını değiştirmeyi dene.

bahsettiğin ses hard disk'inden de geliyor olabilir.

Elin yatkınsa power ünitesini açıp fanı tozdan arındırıp, pervanenin göbeğindeki etiket gibi şeyi söküp göbeği yağlamak ve sesten kurtulmak mümkün. Ben genelde kolay bir şekilde halledebiliyorum.Çok parçalamaya gerek yok , baya bi vida söküyosun sadece

hemogram, feritin, alt, ast, got(okuyamadım anlamadım),üre, kreatinin,na (sodyum),k (potasyum), ca (kalsiyum), d vitamini,b12 vitamini, folik asit, t3 t4 tsh , sedimantasyon, crp

delicevatın okuyamadığı ggt. diyabet çok beklenmez ama..

@delicevat'a ek olarak, got = muhtemelen ggt (gama glutamil transferaz)

şeker için bir tahlil yok listede. tahlil yaptıracağınız zaman şekeri de söyleyin bakarlar muhtemelen.

hemogram, demir, tiroidler, b12, üre bunlara bakılacakmış efem

kanka homa-ir endeksine baktırırsan, açlık şekeri+insülin direncini de öğrenmiş olursun, yalnız her yer yapmıyor.

evet. işin tuhafı gelen misafir çocukları da işiyodu.
bi keresinde az kaldı kiprit söndürcekti annem şeyimde :( öle akıl vermişler sözde korkunca yapmazmış çocuk. sonrasında daha beter korkmuşum tabi. gerzek komşu karıları

bana da sererlerdi :D hatta hatırlıyorum bazen çişimi yaptıktan sonra annem gelip üzülmeyim diye "gece kolonya döküldü yatağına hadi kalk değiştireyim çarşafı" derdi.

bi kere de uyku sersemi alt komşunun kapısına işemişim :D

ben bir defasinda dayimlarda kalmistim, musamba sermemislerdi, bunu firsat bilip kanepelerine isemistim, cocukluguma dair hatirladigim ender anlardan biridir, cok utanmistim :(

Bu erkek çocuklarında olan bir şey o yaşlar itibariyle, kasık bölgesinde olan kas gelişimiyle ilgili, ha ama büyütülecek bir şey yok geçiyor sadece kısa bir dönem. Yatmadan önce tuvalete gitmek, sıvı tüketimini yatmaya az vakit kala kesmek gibi önlemlerle aza indirgeniyor

Evet, bikaç kez başıma geldi, hiçbirinde de altımda muşamba yoktu :( Ertesi gün muşamba seriyolardı, aylarca yapmıyodum. Sonra muşambayı kaldırıyolardı; tak o gün yapıyodum asjadhjk :D

evet hemde 10 lu yaşlarıma kadar filan yaptım, çok sık değildi ama oluyordu, annem çarşafın altına sarı kalın bi naylon sererdi, yani öyle hatırlıyorum belki başka türlü bişeydir.

vosvos3131' in yazdıklarına ek olarak, Kas gelişimi için bazı uygulamalar var. Balon şişirmek, yap-tut, yap tut gibi.

edit: Ben de bir yaşımdan beri yapmadım. gece de kalkmıyorum. Gece kalkmak iyi, mesanede durmasın çişler, sağlıklı değil durması. Uyanamıyorsanız da salıverin gitsin :)
Hasta (mesane ca)oldum ya sonradan ben, ondan diyom salıverin en olmadı diye. Doktor abiler ablalar, "ne alaka" diceniz de, belki alakalıdır ne bilem, yaşlı teyzeyim ya ben, aklıma geleni deyiveriyorum işte böyle :P

bende yapardım hatta benim uyuduğum küçük bir döşek varmış sidik kokarmış, kimse yaklaşmamız o döşşeğe. annem hala anlatır.

Sürekli olarak değil ama bir kere annem bulaşıcı bir hastalık geçirirken babanemde kaldığımda bir haftalık sürede falan yaptığımı hatırlıyorum. Hatta hala aklımda, gece uyanıp tuvalete gittiğimi görüyordum ama gitmiyormuşum meğer :)

6-7 yaşımda falan ara ara yaptığımı hatırlarım.

bi keresinde balkondan arabaların tepesine "this is spartaaaaağ" dercesine işemiştim. bide öyle bi maceram oldu.

ben daha 13-14 yaşıma kadar altıma işiyordum.
oysa o kadar da yatmadan önce tuvalete giderdim ama yine de işerdim altıma. o zamanlar çamaşır makinamız olmadığı için de anneme zor gelirdi çarşafları, kılıfları, kıyafetlerimi yıkamak. bu yüzden hep azar işitirdim annemden. hatta bir yere yatılı miafirliğe de giderken annem korkardı benden, geceleri birkaç defa tuvalete kaldırırdı. hatta bir defasında miasifrlikte de işedim yatapa :d

9uma kadar filan isedim altima.annem musamba naylon ttarzı bisi seriyordu.

Benim de uykuda tuvaletteyim sanarak altıma yapmışlığım vardır, ilkokulda evin kapısına kadar dayanıp evde kimseyi bulamayınca tutamamışlığım da ama muşambayı hiç duymamıştım. Bir de gülmekten altıma işemişliğim de çoktur...

5 yasima kadar ara ara :s Musambayi kendimde değil de kardeşimden hatırlıyorum. Bu nedenle olsa gerek sağlam azar işitirdim.

Bu arada kaçınız okb'li, ben de bunu merak ettim.

çok soğuk abi yapmayın etmeyin.
sosyolojisini kültürünü ...
eskişehirde güneş açmıyor.açtığı zaman ısıtmıyor.güneş'i görüyorsun lan ne güzel güneş var dışarı çıkayım diyorsun üç-dört kat giyiniyorsun öyle çıkıyorsun.abi içlik nedir sen bilin mi? ya da yolda beresiz atkısız insan görememek ne demek biliyor musun?
yapma etme.
izmir'de urla'ya doğru bir yerde yaşayın.hem temiz hava,hem doğa,hem deniz kenarı.

Kışları çok sert, emeklilik geçirmek için uygun bir yer gibi gelmiyor bana.Eskişehir güzelse gençlere güzel.

eskişehir üniversitesi ile kalkınmış bir şehirdir. öğrenci şehri yani. iç anadoluya yakın olduğu için öyle yemyeşil de değil ve kışları hakikaten soğuk, rüya gibi evinizi daha batıda alın bence de. ülke dışı da düşünmez misiniz? emekli olunca? ben olsam ege'de bir yer bakardım kendime. türkiye sınırlarında.

eskişehir ultra rahat bir şehirdir evet. ama emekliliği bir villada geçireceğin bir yer değildir. antalya merkezde 350 bin liraya mükemmel bir ev alırsın villa olmasa da. emekliliğinin tadını çıkarırsın.

Vişnelik, batıkent, ertugrulgazi, çamlıca. Yukarıdaki yorumlara katılmıyorum, istanbul dan sonra sıkıcı gelmeyecekse gayet iyi fikir.

bi alternaif olarak; çamlıdere, sapanca, mordogan benim emekli olunca yaşamak istedigm yerler söyliyeyim dedim

emeklilik için antalya iyidir. alacaksanız antalya'dan alın. hem evler de ucuz...

eskişehir gençlere güzel. bence çanakkaleye gidin. hatta bozcaada'ya yerleşin izole hayat olur.

Mobildeyim. Fav'a atamiyorum. Cevabimi silmeyin yarin uzunca yazarim.

Kurallara uymak için cevap:
Eskisehir iyidir, gelin.

eskişehiri bilirim gençlik için çok güzel emeklilik için sadece güzel yerdir.
Soğuk olmaya soğuktur evet.

Eskişehir bok gibidir ağa.

Su : Kireç gibidir musluktan akan suyu.İçmek istesen içemezsin , kafanı yıkasan saçın tuğla gibi olur.

Hava : Herkesin söylediği gibi rezalet bi soğuğu vardır.

Ulaşım : Yolların büyük çoğunluğu bir gidiş- bir geliştir.Araban olsa bi dert olmasa ayrı bir dert.Tramvayların günün çoğu zamanına doludur.İnsanlar üst üste gitmekten hep kavga ediyor.

Kiralar ve evler : Sağda solda hep öğrenci olduğu için insanı öğrenci ... alışmıştır.Kutu gibi evlere 400-500 lira kira isterler.

İnsanı : Öğrenci ağırlıkta olduğu için öğrencilere vs. ses çıkarmazlar ama ben buradaki gibi yürümeyi bilmeyen bir insan topluluğu başka yerde görmedim.Kaldırımları vb. yerleri avuç kadar olduğundan insanlarla dip dibe geçersin ama çoğu insan omuzunu çekmez Eskişehirde.

batıkent ve sümer mahallelerine bakınız villa için.

muğla merkez eskişehirden de kötü (sosyallik anlamında).şöyle anlatayım.muğlanın bir ucundan öteki ucuna yürüyerek (evet yürüyerek) bir saatte gidebilirsiniz.konsere kimse gelmez,gelenler de bir bar var oraya gelirler.dolayısıyla sıkış tepiş bir hal alıyorsunuz.sinema desen bir ya da iki tane vardı ben ayrıldığımda.merkezde oturursanız aynı gün içinde bir insanı dört beş kez görebiliyorsunuz (o kadar küçük).tiyatro desen hak getire,kaliteli tiyatrolar zor geliyor (takip etmiyorum ama büyük oyuncuların tiyatrolarının geldiğini duymadım).gelenler de üniversiteye gelir büyük ihtimalle senede 1 belki 2.muğla'nın ikliminden bahsedeyim:kışın ayaz olur ve sürekli yağar.yağması iyidir çünkü ayaz hakkaten üşütüyor -tamam bir eskişehir değil- ama yağmur da yağmaya başlayınca 2 hafta sürüyor en az.türkiyenin en çok yağış alan 3. şehri sonuçta.hani kalburüstü denecek kafe mefhumu muğlada yok.geneli nargile kafe tarzında.bar seçeneği çok az (muğla küçük demiştim).
bunun dışında işiniz ne bilmiyorum ama arabanız varsa muğla-akyaka'da oturabilirsiniz.(bkz: akyaka) dünyanın en güzel yeri.huzur,dinginlik,deniz,temiz hava,kış aylarında üşümezsiniz bile.emekli olacaksanız burada insan huzur içinde ölebilir.akyaka'yı inceleyin derim.google'dan akyaka azmak,akyaka muğla şeklinde aratın.taşınırsanız hiç değilse size misafirliğe gelirim :p

edit:dur biraz daha kötüleyeyim muğlayı.muğla merkezde şöyle bir dolaştığınızda ortalama yaşın 50+ olduğunu göreceksiniz (öğrencilere rağmen).bunun dışında yukarıda sinema dedim ya 3d 4d falan unutun! Ya da kıyıda köşede kalmış ama merak ettiğiniz filmler falan varsa beklemeyin!

Antalya demişler.
Antalyada 20 yıl yaşamış birisi olarak anlatayım.Antalyada bu paraya villa tipi evlerde yaşarsınız.Ama Antalya'nın tadı kalmadı.Antalya'nın iklimi fena değildir ama yazın inanılmaz sıcak oluyor.Yani banyoya giriyorsun beş dakika sonra banyoya mı girsem diye düşünebiliyorsun.Bunun dışında Antalya'da her yer artık yüksek apartmanlarla dolu olduğu için villalarda sadece karşıdaki komşunuzu görebiliyorsunuz(şehir içinde).Yeşil orman vs. diye düşünmeyin,kalmadı.Kepez'den antalyaya baktığınız vakit izmir'e mi bakıyorum istanbul'a mı bakıyorum deseniz -beton yoğunluğu açısından- bir şey fark etmiyor.
Antalya'nın kışından bahsetmemişim.Antalya kışı da fena değildir.Hava sıcak olursa ailecek çıkıp dolaşabilirsiniz.Muğla,Eskişehir'de girecek yer ararken antalya'da akşama kadar -kışın güneşli havada- rahatça dolaşabilirsiniz.

1.bp.blogspot.com
eskişehir kışı -temsili-

Pan's Labyrinth

labirent koşucusu
x-files

les baliseurs du désert

occult forces

david lynch filmleri
tell no one

film: The Cell
Belgesel:Baraka
Samsara

Geyik yedim, gerçekten lezzetli ama fiyatı nedeni ile 3 lokma yemiştim.

ceylanin geyikten katbekat guzel oldugunu soyluyor dedemler. bulunduklari yorede ikisini de sik sik avlamislar gecmiste.

Geyik eti sert, kaplumbaga eti guzel, yilan eti ise tavuga benzermis. Timsahi hic duymadim. Bunlardan geyik eti turkiyede bulunur, yiyen coktur, iyi et kabul edilir. Abd'de ise tam tersine kotu et kabul edilir, ucuzdur.

alışkanlıkla alakalı. bulabildiği tek et timsah eti olan adam elbete iştahla yiyecek. asya'da bazı ülkelerde de insanlar et olarak sırf böcek yiyorlar, sen şimdi çekirge falan yiyebilir misin iştahlı iştahlı?

geyik ve timsah yedim. geyik süperdi. timsah da tavuğa benziyordu, kızartmasını yedim kızartmayı çok sevmediğimden öyle ahım şahım gelmedi.

balina da yedim!

kaplumbağa ve timsah eti yenebilir gibi görünüyor, böyle beyaz ve tel tel, birde toprağa közlerin içine gömüp pişiriyorlar, canım çekiyor

timsahın tadı ızgara tavuk gibi. diğerlerini yemedim.

timsah biraz hindi biraz da tavuğa benziyor. Çok gereği yok yemenin bence.
kaplumbağadan çorba yapıyorlar. Lifli ve lezzetli ama olmasa da olurç
Geyik eti, av etini nasıl pişireceğini bilen adamın elinde efsaneye dönüşüyor, diğer üçü ile kıyas kabul etmez.

Geyiği ye, kaplumbağayı sev, timsahtan kaç bence.
not: geyik etinin genci güzel, yaşlısı gerçekten biraz zorluyor pişirirken.

timsah eti tavuga benzer, ancak biraz daha serttir. en pahali ve lezzetli kismi kuyrugudur. ranch sosla cok guzel gider.
kamplumbaganin da tadi tavuga benzer, yalniz kesme islemi cok zahmetli.

Geyik ve tospa yedim. Tospa normaldi geyik mükemmeldi.

Arkadaşın Polo model arabası ile yol kenarlarına konulan direklere girmiştik. Kapıda elimizin gireceği kadar boşluk oluşmuştu. Kasko kapıyı yenilemişti. Benzer bir olay bu aracın başına gelmiş olabilir.
Kapı önemli bir parçası arabanın. Hem sürekli hareket halinde olması, hemde yanlardan gelecek darbeleri arabanın geneline dağıtma konusunda ki etkisi sebebiyle bir uzmanın görüşüne başvurmanızı tavsiye ederim.

değişmiş lafını duyan kişi beyninden vurulmuşa döner. satışı zor olur.

Arka kapı hasarları genellikle önemsizdir.Ancak alıcılar hasarın şiddetini bilemedikleri için ürkek davranıyorlar.Yani güçlü bir darbe yiyip aracın ana gövdesine de hasar vermiş ama kapıyı değiştirip diğer yerleri düzelterek çözmüşlerdir filan.Alırken bir miktar fiyat düşeceği gibi hemen hemen aynı oranda satarken de düşebilir.İyi bir kaportacı aracın ana gövdesinde sorun olup olmadığını söyleyebilir.Ciddi alıcıysan bu tip işler için ustalara vereceğin paraları önemseme bence, gösterebildiğin kadar yere göster.Şimdiden hayırlı olsun :)

ben yazın değiştirdim tanesi 120 den petlas aldım, fiyat performans iyidir diye. Aldıktan sonrta bir arkadaşım dediki" yav neden bana sormadın, good year güvenlik testlerinden çok yüksek puanlar alıp fiyatlarıda uygun", sanırım ultragrip modeliydi, internetten verien siparişlerde lastik takma sökme hizmeti de veren bir yerlerden alabilirsin.Bu arada petlastan memnunum 6 aydır, ama nasıl test etmem gerektiği konusunda bir fikrim yok, 6 aydır patlamadı işte :)
edit: aynı dönemde goodyear lastik tanesi 140 civarındaydı

michelin veya continental tavsiye olur yalnız diğer lastiklere göre biraz pahalıdır.

Lassa impetus revo kullanıyorum memnunum.

continental al arkana bakma. Latik arabanın en önemli parçası. 20-30 fazla ver aklın kalmasın. conti evet pahalıdır diğerlerine göre ama kesinlikle memnun kalırsın. Michelin de güzeldir ama bozuk yola gelmez fazla, kaymak asfalt lastiğidir.

spor kategorisine girse de bisiklet. özellikle uzun mesafelere gitmek.

Quadcopter uçurmak.

Fotoğraf çekmek, müzik aleti çalmak

Deniz varsa yakınlarında Balık tabiki de.
Hem temiz hava, hem doğa hem deniz rahatlatır insanı.
Ucuz bir hobi. Arkadaş edinmekte zorlanmazsın.
Rastgele demen yeter bir balıkçıya direk konuya girer zaten :)
gezersin bol bol. başarırsan karnın doyar. bi bakmışsın ki vazgeçemeyeceğin her an aklında olan değişik bir hayatın olmuş.

metod kitabı aldım kendi kendime org öğrenmeye çabalıyorum. şarkılar çalabildikçe de hoşuma gidiyor. bir enstrümana merakın varsa öneririm.
geçen senelerde de yine hem ilgimi çektiği hem de uğraşması zevk verdiği için codeacademy'de kod öğrenmeye başladım. bilgisayarla içli dışlıysan bu bile bi alternatif olabilir.
yine kendimden yola çıkarak önerebileceğim şey gönüllü projelerde yer almak. hem yeni insanlarla tanışırsın hem de kendini iyi hissedersin.
el becerine güveneen biriysen de hobi marketim'i ziyaret etmeni tavsiye ederim.

Gezmek bence en büyük hobilerden birisi, yeni yerler yeni insanlar yeni tatlar daha ne olsun..

Gerçi kış aylarında yağmur çamur gezmek sıkıntı oluyor, el sanatları kursu veya kapalı havuzda yüzmek gibi sosyal aktiviteler güzel gelebilir.

maket uçak yapmak.ama biraz masraflı hobi.

yoga ve puzzle

hobi, ''bundan sonra bunu yapacaksın, al bu senin hobin'' denmesi ile olmaz. söylenenlere ilgi duyuyor olsaydın bunları zaten yapıyor olurdun. bir insanın hiç hobisinin olmaması sosyopati sebebidir. ilgilendiğin ama ''unuttuğun'' bir şeyler mutlaka vardır, onları bir düşün.

linol baskı (linocut)
akşam masa başında ince ince uğraşmak pek eğlenceli :)

bir de fotoğraf çekiyorum zaman buldukça.

geçen gün şu das seramik hamurlarından aldım ama sevemedim onu.
kanaviçeye dalmayı planlıyorum:)

Puzzle bir kere yaptım 1500lük, dünyadan koparıyor sizi. Benim favorim yeni tarifler denemek. DIY projesi yapmak istiyorum bir gün.

Olympus has fallen

bugün aynı filmi 2. kez tavsiye ediyorum. Denzel Washington'lu The Equalizer-Adalet

John Wick

kungfu hustle.
hem aksyon hem de komedi.

The Expendables 1-2-3
sebbaha kadar takıl kanka..

sıradan bütün bruce willis filmleri.

ben de bilmiyordum ama çok da şaşırmadım açıkçası. bursa'nın bile nüfusu 2.5 milyon civarı bildiğim kadarıyla. ankara başkent, olsun o kadar.

ben 3-4 yıldır standart 5 milyon nüfusu var deyip geçiyodum. şaşırmadım, normal.

Biliyordum

İzmir 3 milyon oldu ya da olacak. Ankara 5 olmuştur.

İzmir 4 milyon olduysa daha büyük ankara neden 5 milyon olmasın..

@ayco
izmir 4 milyon 160 bin!

normal bence nüfus katlanarak artıyor. tavsanlar gibiyiz.

birde büyükşehirlere olan göçte önemli faktör. küçükşehirlerin bazıları nüfüsunun azaldığını görürken büyükşehirler katlanarak artıyor. çünkü üniversite okumaya gelenler geri gitmiyor mesela ve her yıl artıyor böylece.

zonguldak, giresun, atıyorum erzurum gibi şehilerden liseyi bitirip üni okumaya geliyor öğrenciler e mezun olduktan sonra geri gitmiyorlar memleketlerine. haliyle orada eksiliyor, büyükşehir tam tersi artıyor.

ankara 5 olduysa daha büyük istanbul neden 15 olmasın

Biliyodum.

Yıllardır 5 milyon zaten de ben 6 diye biliyordum şu a

o civarda bir şey olduğunu biliyordum ama ben "bana sorsalar 10 milyon falan derdim" diyeceksin zannettim. 3 milyon deyince şaşırdım. başkent sonuçta. "istanbul çok kalabalık bir şehir. nüfusu 15 milyon. başkent de... hadi 15 milyon yoktur, istanbul çok fazla kalabalık. 8-9 olsun!" şeklinde bir düşünce, ankara nüfusunu bilmeyen biri için oldukça mantıklı ve makul bana kalırsa. ama 3'ü anlamadım, neden yani? o kadar ıssız, çirkin mi ankara? :(

Jagten www.imdb.com

Black

ex drummer

Kafayı yormasın diyosan The equalizer-Adalet, ama konu klişe, işleniş iyi sayılır

paramparça aşklar köpekler

Hachi: A Dog's Tale :(

the game

the boy in the striped pyjamas

the memories of murder

google resim arama sonuç veriyor

Drezin. Icat eden degil ama icadi kullanan Von Drais'in isminden geliyor

en.wikipedia.org

teşekkürler.

Demiryollarında buna "Pompalı vagonet" deniyor, hareket kolu olmayana "vagonet" (elle itilerek hareket ettiriliyor), "drezin" ise, 2 kişilik motorlu demiryolu aracına deniyor.

Ince iş

nasıl ne iş? nesi var ki?

kısaca "hakkında" işte.

Hk. (Hakkında)

Resmi yazışmalarda da sıklıkla kullanılan bir kısaltma bu, bemce gayet doğru görünüyor. Neden rahatsız oldunuz ki? Her cümlenin sonuna "amk" veya "la" yazanlar daha rahatsız edici değil mi?

memur adamlar olsa gerek

gayet güzel iş. soruyu başlıkta yazıp aşağı "sb :)" yazsalar daha mı iyi?

fazla dilekçe ve mail yazmaktan bunlar hep.

Bazen

Poççiginde.

değil

yok, sevgi kuşun kanadında

Ben oyle bir sey gormedim hicbirinin kanadinda.

Güzel insanlar atlara binip giderken sevdaları da beraberlerinde götürdüler.:

Alakasi bile yok.

Ben baktim goremedim.

İbrahim Sadri'ye sor. O da "sevdanın oturduğu sokakta" oturuyordu bir zamanlar. belki bilir.

daha kötüsü daha kötüsü.....

en basitinden kilo yapar. belli bir yaştan sonra da kemikleri olumsuz etkilediği söyleniyordu.

yapmaz, günlük 2 bardaktan bişey olmaz

İlkokulda arkadaşım boyu uzasın diye süte abanmış sonra böbreklerine bişey olmuştu bu kez de suya abanmak zorunda kalmıştı
ama 1-2 bardak okeydir

Bagimlilik yapmaz. Laktoz intoleransin yoksa zararli degildir. Tabi zarari tanimlamak gerekir, oraya girmeyecegim.

rahat 20 yıldır yüksek miktarda süt tüketirim ve henüz bir zararını görmedim.

yani demek istiyorum ki kişiden kişiye değişir. böbrekleri zayıftır, laktoza alerjisi vardır, kazein dokunuyordur, zarar görür.
onun haricinde; süt ve su, dünyanın en faydalı içeceklerindendir. tüketiniz, tükettiniriz.

not: belli bir yaştan sonra olumsuz etkilediğine dair bir şeyler duymuştum bende ancak kesin bir bilgim yok.

Gereksiz şeker alımı, bünyenin verimsiz bir şekilde işlediği bir gıdayı sürekli tüketme çabası vs.

20den sonra gereksiz.

yoğurt ve dondurma tüketin

piyasadaki dondurma çok zararlı ya onu yemem kaldı ki sütte şeker varsa dondurmada gani gani

Bir ara internette çok meşhur bi resim vardı, "Hamamımızda internet erişimi vardır" gibisinden bir afiş.O hamam karacabey hamamıdır işte.Hiç gitmedim ama internet erişimi olduğuna göre yenilikçi bir yer.
Kese attır mutlaka, çok pahalı olmuyor, ama keseciye vereceğin bahşiş genellikle ayrı oluyor.yıkanma işi bitince sarıp sarmalıcaklar seni, o anların tadını çıkar. Ben soda ayranı değilde, soda-limon-tuz karışımını seviyorum hamamdan sonra.Sıhhatler olsun

havlucuya, keseciye, kolonya tutan adama ayrı ayrı bahşiş vermelisin :)

aynı duyuruyu 2 kere mi açtın? kendimden şüphe ettirdin beni, neyse diğerine yazdım birşeyler

İki kere açmak durumunda kaldım :)
Çok teşekkür ederim ikinize de

hayır mevcut kredilere bir etkisi yoktur, birşey yapman gerekmiyor

tasarim siradan.
baska bir theme bul.

Bu tur niyetleri olan biri olarak sunu demek istiyorum, bence var olan bloglardan birine yazilarini yollaman daha uzun omurlu ve daha cok kisiye ulasabilmen acisindan daha yararli olur. Yoksa emegin yeterince deger gormeyebilir.

yandaki kırmızılardan yazıya odaklanamıyorum kapattım

çok spor çokça spor sloganını görünce kapattım

Azicik daha insafli yorumlasaymissiniz keske :)

Bahis de yazmayi planliyorum. Yillardir takip ediyorum basketbolu. Paylasayim dedim. Bugun de yazdim.

Uzun süredir takip ettiğim bahis maçlarını da paylaşıyorum. Önümüzde de basketbolun geldiği noktayı, modern oyunu yazmak istiyorum. Siz nasıl buluyorsunuz hareket planımı.

Oyunun gidişatı hakkında da yazılar yazıyorum. Daha kalıcı olması adına.

geniuspitt.blogspot.com.tr

photofiltre

irfan

windows kullanıyorsanız faststone bence 10 numaradır. arayüzü görüntü olarak küt ama işini güzel yapar.

ACD See Pro 7

Zoner Photo Studio

acdsee pro 5

photoshop

Doğrudur, olabilir. Ben nefes bile alamıyordum. 2-3 hafta sonra sabah uyandığınızda aldığınız nefesin ne kadar temiz olduğunu hissedeceksiniz ama.

Bir ay süren bir öksürük dalgası olmuştu bende.. Annemde de benzer bir durum vardı.
Birkaç hafta sürebilir, sonra düzeliyor.
Düzelmezse bir doktora görünün yine de.

Tertip naber ya

Benim ağzımda yara bile çıkmışlığı var. 1 ay sıkıntı çekeceksin. Hoşgeldin aramıza hayat çokgüzel

Aynısı yaşıyordum, aldığım nefes yetmiyor gibi geliyor iç çekip derin nefes almaya çalışıyordum, bir tane sigara içince geçiyordu, nefesim saçma bi şekildenormale dönüyordu. Olayın saçmalığından da anlaşılacağı üzere stres kaynaklı bir olay, sabret geçecek, ben sigarayı bırakalı 1,5 yıl oldu neredeyse.

bok böceğine benziyo.

bok böceği değil,

bok böceği değildir osuruk böceğidir kendileri.
soğuyan havalarda sıcak ortamlara kaçmayı severler dokunmayın baharla birlikte bütün böcekeler doğaya koşacaklardır,zararsızdır.

www.bing.com

osuruk böceğine benzetemedim hiç. bunun ortada borusu var. verdiğiniz linktekilerde o borudan yok hiç. bi de daha şişman onlar.

bok veya osuruk böceği değil

edit: bu böceğe benziyor, palmiye böceği türü olabilir www.dedabuyukozturk.com!palmiye-kirmizi-bocegi/zoom/cnpz/image96q

gönderilen iki böcek çeşidi de değil. adını bilmiyorum ama bağda bahçede oluyolar bol bol.

ot böceği diyor annem. geçenlerde evde değil de aldığımız bir marul içerisinden çıktı, kalpten gidiyordum :D

(böceklerle aram hiç iyi değildir de, uçuyor muymuş bir de bu!!)

doğru muhafız alayı. 30 ağustos'ta da varlardı aynı kostümlüler.

deneysel beyliklerin mirasçıları onlar, duşakabinoğulları ve darthvaderoğulları favorim.

Bıyıkların gerçek saçtan yapıldığını anlatıyorlardı tvde, muhafız alayının elemanlardır kendileri

sabah sabah bu ne şimdi? kendin için sormuyorsun, bunu anladım da, herkes anlamayabilir. want2die anlamamış örneğin.

bunlar kendi ayakları üzerinde duramayan kadınların başlarına geliyor. bu da o kadınların anne babalarının suçu. sonuç: ziyan olan çocuklar.

uzun uzun yazardım da, sabah olması nedeniyle henüz kendime gelemedim. bu çok ağır bir konu. daha önce de üzüldüğüm, içimi yakan bir konu hatta.

kaç çocuğun olduğunu bilmiyosun daha 3 mü 4 mü?Onu bilmeden bir yol bulunamaz

iyide senin hissettiğin şeyden farklı olarak kaçıp gitmesi gelen çocuğun aile tarafından bakılamaması durumu yok ki? hatta ülke geneline bakarsan kaçıp gitmesi gelenlerin eğitim düzeyi gayet iyi oluyor en azından ailesi dişini tırnağına takmış bi şekilde okutmuş (yada iyi geliri varmış ama sonuçta okumu çocuklar) belli bir yaşa gelmiş aklı eren düşünebilen, karar alabilen ve ailenin sorumluluğundan çıkmş bakıma muhtaç olmayan kimseler,

senin dediğin örneğe bakarsak kızını oğlunu evlendirmek istemeyen anne gibi oluyor? ben mi yanlış anlıyorum.

yazar vatanı anneye, iktidarı kötü babaya, çocuklarını ülkeden gitmek isteyen gençlere benzetmiş.

şimdi devam edin :)

Olayın çocuk veya annelikle ilgisi yok arkadaşlar, ama bu konuyu anlatmak için verilecek en doğru örnek bu değil tabii ki. Zira bir devletle ilişkiyi anne çocuk ilişkisinden ayıran pek çok önemli etmen var. Ayrıca asla kendi çocuğu/vatandaşı gibi sevmeyecek demişsiniz evet olabilir sonuçta orada yabancı oluyorlar fakat önemli olan bunun ne derece hissedildiği, her türlü konuda o devletin vatandaşıyla eşit haklara sahipse bu çok da göze batmayacaktır. Yani size göre evin öz çocuğu sinemaya götürülürken, sizin çocuklarınıza yer sildirilmiyor orda onlar da sinemaya götürülüyor. :)


Ben gitmek istemiyorum gitmemek için farklı sebeplerim var ama, örneğin ailemi bırakamam ayrıca seviyorum burda yaşamayı böyle içimizde garip bir şey oluşuyor.yurt dışına çıktım daha önce hep özlüyorum alışkanlık olmuş işte. Tüm ailemle beraber gidebilecek olsam ben de giderdim ama örneğin cennet vatan isviçre'ye :)))

@selam, gittiği yerde bulmayı umut ettiği/bulacağı şeyi burada bulsa gider miydi? Gitmezdi bana kalırsa. Kim ikinci sınıf vatandaş olmak ister ki birinci sınıf olmak varken.

beyin göçüyle ne ilgisi var aile kavgalarının allasen. hiç anlamamışsın kafan çok karışmış.

babasının psikolojik zulmünden kaçıp tek başına yaşayan bir evlat olarak cevap versem mi, yoksa durumumu anlattıktan sonra gerek yok mu bilemedim.

bir yerden sonra bakıyorsunuz, sizi siz yapan hiç bir şeye değer verilmeyen bir yerde insanlığınız sönmeye yüz tutuyor.

ya insanlığından, ya ailenden olacaksın.

zor karar mı? aslında o kadar değilmiş, ayrı eve çıkınca anladım. tek ve kız çocuğuyum ayrıca, annem bana korkunç düşkündür.

buna rağmen artık yaş 30 olurken karar verdim, benim bu ülkeden gitmem lazım. mesele sadece babam ve onun gibiler değil. tüm memleket. kokuşuyoruz ve düzeltemiyoruz. düzeltmek isteyen insan sayısı, halinden memnun olanların yüzbinde biri kadar belki. işin tuhaf tarafı, düzelmek istemeyenler bu kokuşmuşluğun en kötü tarafını çeken insanlar. bunlara rağmen değişim istemiyorlar.

anlamıyorum. ama değmez ya. ben gidersem beyin göçü olmayacak, alelade bir insanım. yine de bu yaşıma kadar yeterince bu memleket tarafından sömürüldüğümü düşünüyorum. artık yeter.

tamam, peki şöyle bir yaklaşımda bulunayım o halde,

kendi evim, kendi ailem, ne yemek yapalım diye sormayan anne, sorsada köfte dediğimde, iyi o zaman makarna yapayım diye cevap veren formaliteden sormuş olsun, ailece yapılacak hiç bir etkinlikde fikrimin alınmaması, alınsa bile tamamen sana da sorduk ama fikrini beğenmedik denmesi şimid burada çocuk ne hisseder? öz annem öz babam benden nefret ediyor, ben onlara ne yaptım?

başka bir aileye gider, o başka aile de kendi ailesi gibi davranır ne bir eksik ne bir fazla ama bu sefer çocuk şunu düşünebilir gayet rahatça, onlar benim öz ailem değil ve bu şekilde davranmaları normal, böylece vicdanını rahatlatır, kafası rahatlar. örneğin sadece. aileden girdin diye aynı şekilde örnekledim.

@bradshaw, Kafam karışık filan değil. Oldukça net.

Beyin göçüyle alakası şu: Beyin göçü kapsamında gidenlerden gitmek zorunda hissedip gidenler için de aynı şey söz konusu. Burada gideceği refah seviyesini, çalışma/araştırma koşullarını bulsalar onlar da gitmeyeceklerdi diyorum.

ben de anlamamışım demek.

babayı defedip, çocuklarımıza dört dörtlük babalık yapacak yeni bir koca bulsak keşke. bulamıyorsak ya 1)hayatımızı bulmaya çalışarak ya da babanın şiddetine engel olmaya çalışarak geçireceğiz 2) çocuklarımızın gidip yeni ailelerde kendi ekmekleri için savaşmasına destek olacağız.

insanin yaşadigi toprakla bagi tamamen kurgusal. kimse yaşadigi topraga ait degil, toprak da kimseye ait degil. yani, gitmek kalmak anlamsiz kelimeler, gidince bir yere gitmis olmuyorsunuz, kaldiginizda da kaldiginiz yer ayni kalmiyor.

geçenlerde demiştiniz ya, "bizim çocuklarımıza anlattıklarımızla sizin anlattıklarınız farklı olacak" diye... aslında sorunuzun cevabı da burada gizli sanırım.
ben insanını çok seven biriydim. toprağını da keza. lafta değil ama.
"beğenmeyen gitsin"e hep karşı durdum. hangi kesime söyleniyor olursa olsun...
kim kimi nereden kovuyordu...
ama şimdi bakıyorum, tahammül etmekten başka ne yapabiliyoruz?
sanırım herkesin bir "kendine değer verdirmeme" limiti var.
hiçbir yer elbette güllük gülistanlık değil, olmayacak.
dünyanın hali de ortada zaten. ama yaşam zorluğu değil ki buradan gitmek istemekteki ana itki. değer bilmezlik.
ben burada artık bir "ana kucağı" şefkati bir "baba evi" güveni göremiyorum.
"dikkatli olun yavrum, korkanın anası ağlamaz çocuğum"larla büyüdük biz.
siz de hep savunuyorsunuz "masa başında kazanılmalı zaferler" diye.
size kızamıyorum. annemlere de kızamıyorum.
ama sizin çocuklarınıza anlattıklarınızla bizim anlatacaklarımız farklı olacak.

her gun et yeme kismi dogru bu arada. harbi cok ucuz lan.

@darkhnum, ülke dışına çıkıp çıkmadığımı bilmiyorsun.
Onu geçtim, ülke dışına çıkmayan başka ülke hakkında konuşamaz mı diyorsun yani?

hayat ablam, insanlar metaforu kah anlayacaklar, kah anlamayacaklar sanırım.

Ben de idealist ailelerden birinin çocuğuyum. Annem ve babam öğretmedi. İlk tayinleri Çorum'un bir ilçesine çıkmış, 1970 veya 1971. Bir cadde varmış her ilçede bir "Mecburiyet Caddesi" olduğu gibi. O caddeden de hiç kadınlar geçemezmiş, tabu gibi bir şeymiş. Ailem oraya verilen ilk öğretmenlermiş, babam bir gün anneme "O caddeden geçeceksin. Bu halk bunun atla deve olmadığını anlayacak bir gün. Onu da sen başlatacaksın" demiş. Annem çekinmiş, korkmuş ama en sonunda babam ikna etmiş. Babamın el tutma, sarılma ,dokunma huyu yoktur anneme karşı; caddeden yanyana yürüyerek geçmişler. Annem bakışlardan çok korkmuş, başını öne eğe eğe yürümüş. Birkaç kere daha başını eğe eğe yürüdükten sonra, Deli Emine o caddeden geçmiş. Sonra da tek tük bir iki kadın; şu anda caddeden geçenler böyle bir tarihi olduğunun farkında bile değilmişler.

Buradan başka bir konuya geçeyim. Benim de terim karşılığını yeni öğrendiğim bir tanım: göreceli yoksunluk. Özellikle sosyal medya kullananların başına gelen bir şey olduğu konuşuluyor. Örneğin, Facebook'ta biri kar tatili fotoğraflarını koyuyor. Buna bakan başka biri "Ben niye böyle bir tatil yapamıyorum" diyor. Böylelikle başka bir kişi ile karşılaştırmalı olarak kendini bir şeylerden yoksun hissediyor.

Şimdi de iki konuyu birleştirelim. Bu göreceli yokluğun daha önceden de başladığı kesin. Sonuçta kitap okuyup maceralara atılmak isteyen çocuğun yaşadığı şey de göreceli yoksunluk. Televizyonla birlikte artık başka başka hayatları gören insanlar daha fazla "E bunlarda varsa, ben de neden yok" demeye başlamışlardır.

Bunun üzerine de bizim neslimiz Özal devri ve uzantısının kültürüne sahip. "Benim memurum işini bilir", "Kolay yoldan köşeyi dönme" gibi terimlerin, deyişlerin dilimize yerleştiği ve yerini sağlamlaştırdığı yıllar. Bu kültür çocukların içine içine işlendi.

Daha da sonra 90'lardan beri ülkemizde kişisel gelişim kitapları patlama yaptı; daha önce pek yoktu. Dikkat ederseniz, bu kişisel gelişim kitaplarının hepsi "ben" öznesinin üstüne kurulu. "Nasıl daha verimli olurum", "Nasıl insanlarla daha iyi iletişim kurarım" gibi bir iki zararsız şeyin üstüne "kendini gerçekleştirme" diye bir kavram ortaya atıldı. Kişisel gelişim ve toplumsal gelişimin çıkarları çatışma halindedir. Bunun dengesi, 80'lerdeki Amerikan kültürü benimsemesi ile toplumsaldan da kişisele kaydı. Dolayısıyla da, içinde büyünen kültür bu.

Bunların hepsi "Geri kalan insanları bir kenara attık" anlamına gelmiyor, "Kendimize toplumdan daha fazla önem verdik çoğunlukla" anlamına geliyor. Yoksa birçok insan Gezi Parkı için toplanmazdı.

Ek olarak; vatanımı çocuğum olarak görmüyorum açıkçası; annem ve babam bu ülkede beni yaptıkları için tesadüfen burada doğdum. Eritre'de beni yapsalarmış, oralı olur ve "Eritreli olmak bir gururdur" derdim; şu anda "Ne güzel, cennet gibi ülkemiz var" diyorum. Kimin lafıydı hatırlamıyorum, keşke yazsaydım; "Her kültürün kendine özgü ve gurur duyulacak en az bir özelliği vardır" demiş biri zamanında. Şu anda memleketimin kültürü ile yoğruldum, onun kendine özgü ve gurur duyulacak yanlarını yaşıyorum; en çok da özleyeceklerim onlar olabilir. Ama her şeyden önce insanım, insan olarak yaşamalıyım. Herkes insan olarak yaşamalı. Bunun için uğraşabilirim.

"E kalıp savaşsanıza, hep birlikte yaşayalım" noktasına geleyim. Bunu isolde çok güzel anlatmış, ona devredeyim sözü.
eksisozluk.com

biraz zorlayıcı bir metafor kullanmışsın ama durum şudur ki, aç, hasta, soğukta, eğitimsiz bi şekilde annenin yanında kalmaktansa, muhtaç olmadan, mutlu yeniliklere fırsatlara açık ama belki biraz hasretle büyümek iyidir.

fırsatım olan ilk dakikada gideceğim.

soru şu: bu ülkeyi bizim annemiz yapan ne?

metaforun bana az alakalı geldi. çünkü doğduğum anne ile doğduğum ülkeyi bir göremiyorum. anne, ırkımdan daha değerli geliyor.

babası alamanyalara gidip para gönderen arkadaşlarım vardı mesela, garip gelirdi bana. yıllarca birbirini göremeyeceksen neden evlenirsin ki? çocuğuna sarılıp kokusunu çekemeyeceksen neden yaparsın ki?

sonradan anladım tabi. hayat o kadar kolay değilmiş. şu an tek derdi akıllı telefonunun şarjının çabuk bitmesi olan insanlar olsa da diğer tarafta maslow piramidinin ilk basamağını geçemeyenler var.

valla ben de şikayetçiyim üşüsem mi yoksa aç mı kalsam ikileminde olmaktan, metroda şeker patlatmaktan beyni uyuşmuş insanların kurallara uymamasından, 'kahrolsun israil' diye tweet atıp üst katında karısını döven şerefsizi duymazdan gelenlerden, yine olay çıkar korkusuyla derbiye gidememekten, fırsatçı ev sahiplerinden, şikayetlerime çözüm bulunmamasından, her ırksal-dinsel-seksel özellikte ayrıştırılmaktan, saygısızlıktan ve bunların yüzünden uykularımın kaçmasından. ama her şeye sıfırdan başlayacak cesaretim yok. hala huzurlu bir yuvam olur belki hayaliyle sabrediyorum.

daha önce de söyledim tekrar söyleyeyim; kötülüğü azaltamam belki ama iyiliği artırabilirim. nerde olduğumun pek önemi yok.

@ayça'cım, link için teşekkürler. isolde de beni üzen konulara değinmiş. Burada bulamadığı refah seviyesini bulmak umuduyla aslında o da kaçıyor. İsolde'nin anlattıklarında kaçmaya ilave olarak 80 sonrası kuşağın özellikle internetin katkısıyla ulaştığı ve içine girdiği batı kültürü var. O kendini yaşadığı yerin kültürüne değil batı kültüre yakın hissediyor. Buna hiç bir sözüm olamaz. Ben işin buradan memnuniyetsizlik nedeniyle gitmek zorunda hissedilmesindeyim. Özlemeyecekse, orada kendini daha rahat hissedecekse isteyen istediği yerde yaşasın.

Batı kültürünün hayatımıza bu kadar girmesi konusunda; para/güç oradaydı düdüğü de onlar çaldı normal olarak. Şimdi burada bile yabancı diziler-filmler hakkında herkes her şeyi biliyor, Türk dizilerinden-filmlerinden adam gibi olanlar çıksa bile yine de bir "Türk dizisi" hor bakışı olabiliyor. Yanlış anlaşılmasın, milliyetçi bakışla demiyorum bunları. Diğer ülkeler de milliyetçi olmayana dek milliyetçi olmak zorundayız, yoksa kayboluruz. Bunu bilerek adım atmak bizim yararımıza olur. Aksi takdirde biz "global dünya" romantizmine kapılmış giderken gerçekçi olan ipleri eline alıverir. Attığımız her adımın bir sonucu var.

Saygınlık diyoruz ya, bize saygı duyulsun istiyoruz. Kaçıp gitmelerin gerekçelerinden biri de bu. Bu konunun çok iyi irdelenmesi gerek. Bireysel saygınlık peşinde şimdinin gençleri diyorsun. Anlıyorum, bire bir gözlemlediğim değişimleri ne güzel özetlemişsin. -O bireysel gelişim kitaplarından ben de nasibimi aldım zamanında.-
Gelgelelim bireysel özgürlük bana vaat edilen bir pamuk şekeri mi bilmek lazım.

E kalıp savaşsanıza konusunda;
Gençlere ben şimdi nasıl diyeyim kalın savaşın diye. Diyemem. Gitmek isteyene diyemezsin. Ben de kendi yaşamımdan örnek vereyim. Kızlarımdan biri millerce uzak bir ülke vatandaşına aşık oldu. Dili ayrı, dini ayrı, kültürü ayrı bir damadım var. -Çok seviyorum.- Biz şurada ya da şurada yaşayabiliriz dediler. Siz nasıl istiyorsanız öyle yaşayın dedim. Okyanus ötesi yere de gitseler kendi tercihleridir, bana özlemek düşer. Bu gidiş kaçış değildi, kaçış olsaydı da bir şey diyemezdim. Üzülürdüm, bu gidişe diğer çocuklarımız için üzüldüğümden biraz daha fazla üzülürdüm yalan yok. Çünkü can.

Giden gidecek, kalanlar başının çaresine bakacak.
Dün küçük kızımın okulundaydım (lise) Öğretmenin biri öğretmenler odasına girerken kapıdan bakan öğrenciye o kadar kaba bir şekilde "çekilirsen geçecem" dedi ki utandım ve canım sıkıldı. Öğretmenle öğrencinin olmadığı bir ortamda davranışı hakkında konuştum. Olur ya eşref saati meselesi, o anlık bir şey miydi, genel tavrı mıydı anlamak istiyordum. Genel tavrıymış, konuşunca anladım. Üstelik de branşı çocuk gelişimiymiş. Yönetim birimine gidip durumdan duyduğum rahatsızlığı dile getirdim. Öğretmeni şikayet etmek için anlatmadığımı, toplantılarda bu konunun ele alınmasını talep ettiğimi belirttim. Pazartesi günü gidip yazılı başvuru yapacağım.

Herkes kapısının önünü süpürecek bir şekilde. Başka çaremiz yok. Gidenlerin kapısını belediye süpürüyor, onların bu yönden bir sıkıntıları yok. Onların derdi bana düşüyor gördüğünüz gibi.
Bu duyuruyu açmadan az önce yine aynı konuda açılmış bir duyuru okumuştum. Onun üzerine bunu yazarken tam derdimi anlatacak gibi yazmamışım. arkadaşlar anlamakta zorlandılar haliyle. Want2die ve oinone pe cevaplayınca düzeltme yaptım da anlaşılır hale geldi. :p

Metofor hakkında açıklama yapmam gerek anladım :)

Çünkü ben bir anneyim. Sadece kendi çocuklarımı değil bütün çocukları evladım, geleceğimiz olarak görüyorum. Tüm dünya çocukları için iyi gelecekler olsun istiyorum. Bizim çocuklar sıkıntı yaşarken dertleniyorum, belki Afrika'nın bir köyünde daha kötü olanları gözden kaçırıyor olabilirim ama bunlar gözümün önünde oluyor. Neredeyse her gün bi kaçıp kurtulma isteğiyle karşılaşıyorum. Yok kendini öldürmek istemeler yok kaçmalar. Üzülüyorum yahu! N'apayım ben de buyum işte. Hissettiklerim metofordakinin aynı.
Metofor değil, en başa yazdığım gibi hissettiklerim onlar.

herkesin kendi kapısını süpürme gibi bir olayın geçerliliği kalmadı kanımca. süpürmekle değil kazımakla falan düzeltilebilecek bir durumdayız. iş işten geçti. süpürülecek zaman vardı ancak o dönem süpürülmediği için üzerine eklenen kirlerle temizlenmesi zor hale geldi. üstelik temizlikte kullandığın araçlar dahi ortamı temizlemek yerine çok daha kirli hale getiriyor. yani şimdi verdiğin ufak örnekte kapının önünü süpürdüğünü iddia ediyorsun, ben ise herhangi bir şeyi süpüremediğini şöyle bir tozu üflediğini söylüyorum. o üfleyip yok ettiğini zannettiğin toz az ileriye taşınmış oldu. öyle yani :)

@soso, ufak örnek evet. tek başına oldukça ufak bir örnek. Onunla kapının önünü süpürdüğümü iddia etmiyorum, dediğin gibi o bir örnek.

Herkesin kapısının önünü süpürmesinin geçerliliği kalmadıysa da geçerlilik kazandırmak bize bağlı değil mi?

Duyurumu ve cevapları değerlendirme şeysi:

Sorumu anlayanlar oldu, anlamayanlar oldu. Benim için çok anlaşılır olmasına karşın anlaşılamamasının nedenlerini düşündüm.

birinci olarak: yazıma "hissettiğim şey şu" diyerek başladım. yani ben ne hissettiğimi yazdım, öyleyse neden metofor sanıldı?

halbuki; ne söylersen söyle karşındakinin anladığı kadardı söylediklerin.
yaş ortalaması yaşımın yarısına denk gelen bir ortamda hislerimi yazmakla hata yaptığımı fark ettim.
yanlış anlamayın n'olur, bu durum bazılarınızın çok güzel ifade ettiği gibi kuşak farkı olayı. şu bayık "benim yaşıma gelince anlayacaksınız" larda değilim. Zaten onu şimdiden bilemeyiz de, belki içinizden bazıları benim gibi hissedecek, belki olaylar değişecek adı bile anılmayacak bu ve benzeri durumların.

ikinci olarak; bu duyurudaki cevapların hepsinin benim için değerli olduğunu belirteyim. Kendi kuşağımı biliyorum, sizleri anlamaya çalışıyorum.

Belki birilerinin işine yarar, bizim kuşak hakkında bir şeyler paylaşmak istiyorum.
Sabahtan beri 70'li yılların şarkılarını dinliyorum. O kadar çok pozitif tema var ki... Protestler bile naif. Neşeli ritmler çoğunlukta. Sitemler bile çok tatlı. Yani kısaca, bizler "hayat bayram olsa" tadında bakarak başladık hayata. Toplum olarak 80'e kadar büyük bir travma yaşamamışız... 80 sonrası işler değişmeye başladı haliyle. Yine de sizlerin yaşadığınız gibi ekmek aslanın ağzında değildi pek ve çok salak saçma işlerle her gün muhatap olmuyorduk. Daha çok şaşkınlık ve anlamaya hatta yakalamaya çalışıyorduk. 99 depreminin ilk zamanlarını düşünün. Asker giremedi, kurtarma giremedi, herkes kendi canının, yakınlarının canının derdindeydi. Yer altından çıkan kemirgenler gibi çıkarcılar türedi, 80 sonrası da işte tam da öyleydi. Korkarak, korunmaya çalışarak yaşamaya çalıştık. Komşunun oğluna kızını vermedin diye komşun "kominist bu" dese ömrün gitti.
Sonra Özal geldi, Çiller geldi, ekonomi tuhaflaştı. Dolarlar havada uçuşurken bir gecede batıp veya köşeyi dönebilirdin. Bir yandan da din çarpıtıcılar yuvalanmaya başladılar. Çocuklarını okutamayanları bedava okutma vaadiyle yurtlara almaya başladılar. Ne güzel, en azından çocuklarımız okullarına devam ediyorlardı. Bilemedik... Tıpkı yıkılan bir şehirde lağımlardan çıkan fareler gibi, o pis ve kokuşmuş dumanlı ortamda çoğaldıkça çoğaldılar. Biz aç kalırken onlar beslendikçe beslendiler, çoğaldıkça çoğaldılar.

Yanicesi;
Şu anda İlhan İrem'den "görüyorum, duyuyorum, konuşamıyorum" çalıyor. Ben de aynı o şarkıdaki gibi bazen haykırmak istiyorum, anlatamıyorum.
Anlamaya çalışın n'olur. Beni değil, dilim döndüğünce anlatmaya çalıştıklarımı.

Ve, vazgeçtim, gitme diyemem ki demiştim, şimdi diyorum. Gitmeyin len. Kalın birlikte düzeltelim.
Bir de şu intihar olaylarına daha fazla prim vermeyin artık. Birileri nüfus planlaması mı yapıyor nedir...

Fesupanallah!
Dinleyiverin gari, bu da bizim protestimiz işte :p
www.youtube.com

Hepinize cevaplar için çok teşekkür ederim :)