Experience is the key to stay mentally healthy.

Deneyim, akil sagligini korumak icin anahtar yontemdir.

asla fazla ileriye yönelik plan yapma.

Cehalet mutluluktur.

"Basitleştir" Sanırım en bilgece olanı bu.

aile önemli bir şey.

ama bu cümlemi ''kimseden fayda yok hep zorda yanında ailen olur'' tandaslı bi tonda söylemiyorum.

ailede sevgi değer görmemişseniz toparlamanız çok zor oluyor. ben bunu 8 sene sonra anladım. dolayısıyla anne baba adaylarına sesleniyorum çocuğunuza kesinlikle kendisini değersiz hissedebileceği sevilmeyeceği ortam yaşatmayın. Şımarık yetiştirin demiyorum ama değerli olduğunu sözünün kıymeti olduğunu tercihlerine saygı duyulduğunu ota boka eleştirilmeyeceğini bilsin.

Atasözleri genellikle. En çok “Akılları pazara çıkarmışlar, herkes kendi aklını satın almış”ı seviyorum.

Ölüm var.

herkes kendini kurtarir olan sana olur. bu karikaturdu galiba.

the young pope'tan;

'tanrıdan çok kendine inanmak zorundasın.'

bir Amerikan atasözü: no pain, no gain.

le guin'den gelsin bir tane.rahmetle analim.

"there was a wall... What was inside it and what was outside it depended upon which side of it you were on.”

ozel sektor: ne bildigin degil kimi tanidigin onemli
emlak: lokasyon, lokasyon, lokasyon

sen bedeni olan bir bilinçsin

awd ihtiyacın oluyor mu?
yoksa xtrail seni tatmin eder.

Kendime alacak olsam ve bunlardan biri olmak zorunda olsa ilk tercihim Volvo olur, onu Honda ve Nissan'lar takip eder.

rexton diye bir arac var koreli, marka degeri pek olmadigi icin populer degil ama kardesi kyron vardi, kullandim, iyi araclar,tank gibi..

nissan xtrail bulabilirsin ancak motor kasaya yeterli gelmiyor. qashai seni kesmez. honda fiyat performansda seni mutlu eder temizini bulursan al. xc60 bulman zor o fiyatlara.
320d den bu araçlara geçmek performans anlamında yere yığılmak gibi bir şey.

çok net forester.

4x2 de olur diyorsan volvo, olmazsa crv, olmazsa forester;

yakıt problemim yok diyorsan
www.sahibinden.com

forester, olmadı xc60 bence

forester. uzun sure 2004 xt ve 2013 modellerini kullandim.

herseyden once subarunun symmetrical awd sistemi listedeki diger tum modellerden kat kat ustun bir sistem. youtube de karsilastirma videolari var incelemeni tavsiye ederim.

boxer motor aracin agirlik merkezinin ciddi anlamda yere yakin olmasini sagliyor, bunu yol tutusu ve deng olarak sana fazlasiyla hissettiriyor.
donanim olarak tatmin eder. servis sikintisi cekmezsin, ben yillarca kullandim, ne parca ne servis sorunum olmadi (ankarada yasiyorum.)

ic mekan kalitesi volvo haric hepsinden daha iyidir. volvonun icini gormedim onun icin ondan iyidir ya da kotudur diyemem.

diger rakiplerinden biraz fazla yakar ve malum ust dilimden oduyorsun vergiyi. tek dezavantaji budur bu arabanin.

Kamyonet

4x2 sikinti degilse Volvo. 320D'den inilip digerlerine binilmez.

1- Nissan Xtrail: Cvt şanzımanla işim olmaz ve d sınıfı olmasına rağmen önden qashqai copy-paste.

2- Nissan Qashai: yüzü çok eskidi, tasarım dili hala güncel ama yüzü eskidi işte. İnsignia'nın 2009-2016 efsane tasarımının da yüzünün eskimiş olması gibi.

3- Volvo XC60: Diğerlerine göre Premium ama bedeli ağır. Diğerleri gibi 1.6 dizeli yok, 2.0 vergi mağduru. 140'a imkansız.

4- Honda CRV: diğerlerine göre küçük derken? arka koltukta bacak bacak üstüne bile atabilirsiniz bunda. 9 ileri ZF şanzıman ve 4x4 için alırdım. Ama yeni kasa geliyor bu yıl. Arkadan Volvo'nun jiplerindeki c şeklinde led tipine geçmişler. Yüzü eskiyecek yani.

5- Forester: Ağzıyla kuş tutsa dışarıdaki ve özellikle içerideki tasarım için para vermem. 90'ların kupkuru konsolu var hala araçlarında. Kaldı ki 1.6 dizeli de yok. Evlerden ırak.

@steward ah ah amarok istiyorum da izin vermiyo hatun :(

samatya develi

hem modern hem de kebap/turk yemegi odakli olarak mukellef (ya da mukellef ocakbasi) var karakoy'de. onceden rezervasyon yapmak gerekebilir gidilen gune bagli olarak.

İstiklal'de Varka Antakya Lezzetleri var, bir akşam üstü yemeği için şık bir yer. Onun dışında meyhane olarak Yeniköy Aleko, Beyoğlu Eleos gibi yerleri de tavsiye edebilirim.
gezi planlarında Kadıköy tarafı varsa/olacaksa, Haydarpaşa Garı'nın içindeki Mythos da ortam ve ambiyans açısından güzel olabilir.

osmanli mutfagi derim ben. kule dibinde kiva vardi seneler once goturmustum arkadaslari, iyiydi.
bi de eger salas mekan sikinti olmaz ise tarihi karakoy balikcisi. kagitta levrek diyorum, offff offfffff

pmp işe yarar elbet ama çalışılan sektöre hakim olmak lazım. örneğin otomotiv adına hiçbir şey bilmeden otomotiv firmasında project manager olamazsınız. o yüzden ideali sektöre yönelik bir diploma artı project management sertifikası.
yani özetle sorudaki endişe haklı, pmp önemli de olsa neticede bir sertifika.

pmp sertifikasi aldiktan sonra devlet calisma izni veriyor mu, veriyrosa kac ay/sene veriyor onu arastirsin. sirketler kolay kolay sponsor olmuyor.

insaat sektoru icin:
PMPye cok guvenmemek lazim, insaat muhendisligi icin asset bile degil bence. proje yonetimi yapan firmalarda asset olabilir, hani 10 kisiden elediler son ikiye kaldin, diger elemanla kafa kafaya ise ve onun PMPsi yoksa seni burun farki one gecirebilir. ama rakibin ana dili ingilizceyse mesela, sende MBA, PMP, PHD...vb bile olsa isi alman zor gordugum kadariyla. project management'da bunlar ingilizlere, irlandalilara ve iskoclara bayiliyorlar.

@cooperr mütercim tercümanlık ingilizce mezunu. 10 ay da litvanya'da yaşadı ingilizcesi son derece iyi durumda yani. he ırk olarak ayırırlarsa tamam evet ama dil açısından geri değildir :D

direkt inşaat olmak zorunda değil bildiğim kadarıyla başka alanlarda da olabiliyor pm.

@hot potato okurken okuduğun süre boyunca part time. okuduktan sonra da 1 sene full time

10 ay litvanya'da yasamanin iyi ingilizceyle ne alakasi var anlamadim ama benim demek istedigim $u: ana dili ingilizce degilse kanada'da insaat sektorunde PMlik kolay kolay yaptirmiyorlar.

birde PMlik baska sektorlerde olabilir ama mesela IT'de PMlik deneyimi olan biri insaata nasil gececek, onu da bilemedim. neyse, arkadasina kolay gelsin..

bence de pek bir işe yaramaz.

benim arkadaşım geçen gün 5 yıllık aldı, 5 yıllık. 5. hayatımda hiç 5 yıllık almanya vizesi görmemiştim. yani imkansız değil, sık yurt dışına çıkıyorsanız alırsınız bence.

ona vize değil oturum izni denir bence. 3 sene dediğin de senede 180 gün falandır

imkansiz degil, cevremde 3-5 senelik schengen'e sahip elemanlar var ama avrupaya cok sik seyahet eden, isi gucu parasi pulu olan elemanlar. sanirim daha once kac senelik schegen vizesine sahip oldugunuz ve ne kadar cok girip ciktiginizla alakali, zamanla sureleri arttiriyorlar, 5 sene tavan galiba zira hic 10 senelik gormedim.

Bende 3 senelik ticari var.
2014den beri hep Almanya üzerinden aldim vizelerimi. Sirasiyla 3 ay 6 ay 1 sene ve 3 senelik verdiler vizeyi.

Ekleme: senede 3-4 kez almanya'ya giris yaptim her sene. Bu arada fransa'dan basvuruma 3 aylik vize vermislerdi. Bence onemli ve belirleyici olan kacinci kez arka arkaya ayni ulkeden vize aldigin.

Japon askeri +1

Ayni ulkeden ardarda alinca ve o ulkeye giris cikisi bol tuttugun surece ve tabi cuzdan, is durumlari saglamsa alirsin.

Annemlere avusturyadan sorasiyla 1-2-3-5 yillik aldik su ana kadar. Teyzemlere de 6ay-1 yil-2 yil verdiler simdilik.

@paintov
3 yillik vize denmesi gecerlilik suresi zaten, duration of stay turistik vizeielerde 180gunden uzun olmuyor zaten yilda.

Volt farklıdır tabiki priz uçları o yüzden farklı oluyor ama priz için dönüştürücü alır kullanırsın sorun olacağını sanmıyorum yoksa bir çok teknolojik alet vs de geliyor yurtdışından onlar da kullanılmazdı.

kesin birşey söylemek zor. bazı ürünler hem 110 hem 220 volt destekleyebiliyor. amazonda varsa ürün soru kısmında sorabilirsiniz.

teknolojik alet olsa onların genelde adaptörleri 240 volt destekliyor sadece ufak bir aparatla ucunu değiştirip takabilirsiniz.

ancak waffle makinası gibi aletler genelde sadece üretildiği bölgede çalışabileceği volta göre yapılıyor. bizim buraya uyacağını sanmıyorum.

çalıştırmak için dönüştürücüler var ama pahalı diye biliyorum.

110-240 araligi desteklemiyorsa adaptor lazim. boktan 20 liralik adaptorlerle olmuyor malesef oyle birkac tane aleti yakmisligim var. en son masaj yastigi goturmustum tr'ye, aldigim adaptor yastiktan pahaliydi, sanirim 100tl civari birseydi. kisacasi alman gereken adaptor waffle cihazindan pahali olur buyuk ihtimalle.

www.thinkgeek.com

110 v yazıyor

ptt

ptt'den daha ucuza kimse götürmez. kaybolma riski için bir şey diyemeyeceğim diğerlerinden fazla mıdır eşit midir bilmiyorum ama şimdiye kadar yurt içi veya yurtdışı herhangi bir gönderimi kaybetmediler benim.

Ptt. Taahhütlü, garantili, takibi yapılabilen şekilde yollanırsa kaybolmaz.

cok onemli bir dokumansa ptt'ye verme, dhl yada ups ama tuzlu olur.
onemi degil diyorsan ben ptt olur ama 1 aydan once geldigini gormedim, 5-6 hafta suruyor gelmesi en az haberin olsun.

kisin nereye gidilir bir fikrim yok. yazin hayvanat bahcesi ve botanik park derdim = / yemek olarak kayhan da pideli kofte demek icin geldim. yesil pideli kofte var gayet guzel ve fiyatlari uygundur. iskender bana overrated geliyor.

3.bp.blogspot.com

suraya gider 1.5 iskender cakarim, kesin.

@cooperr daha önce gittim oraya. bir daha gidilecek kadar özel olduğunu düşünmüyorum :/

herkes iskender diyecek ama bence başka yerde bulamayacağınız yiyecekler yeyin, mesela cantık, pideli köfte.

şehir içinde gezme için araca ihtiyacınız yok, tophane taraflarında arabayı bırakıp tophane'den başlayıp, heykele kadar gezin, yemek işini de bu aralarda halledersiniz. 2. gününüz varsa teleferikle uludağ derim, 3. gününüz varsa da Mudanya. Herhangi bir akşamda eğlence için nilüferde fsm bulvarı yeni meşhur oldu

ben gittiğimde;

trilye, cumalıkızık ve gölyazı'ya gitmiştim. Gayet güzel yerlerdi.

Zennup diye bir restoran var ben oraya giderdim.eksta olarak cantık ve tahinli pide gömmeden gelmezdim

Irgandi koprusu, tarihi ordekli hamami icindeki kafe, termal hamam/hamam, bedesten, ulu cami, surlar, turbeler (lginizi cekerse bu)

Bursa disi olsun derseniz cumalikizik, trilye

Zennup +1

cool story bro.

doğru olduğunu sanmıyorum. ilk pizza hut 1989'da açılmış.
televizyonun bile her evde olmadığı zamanlarda kim nerden görecek de pizza siparişlerini arttıracak, koca ülkeye pizza girecek.. zaman içinde girmiş ve gelişmiş bence..

linkteki yazıyı okumuştum ve evet bence de öyle oldu.

Tarihin yanlış olduğunu ve Türkiye için geçerli olmadığını düşünüyorum.

İstanbul'da 80'li yıllarda Taksim'de "Kral ve Ben" pizza yapardı ve bizim gençlik bayıla bayıla yerdi. İnternet bilgisini copy-paste yapmanın haber olmadığını görüyoruz.

@SiyamkedisiZorro

abi 80'li yılların taksim'ini bilmem ancak 90'lı yılların çorum'u için düşünürsek bence makalede gayet mantıklı bir açıklama yapılmış. copy-paste derken nereden copy-paste bizi aydınlatır mısın?

çocukluğumda temel reis izlerdim deli gibi, hiç de ıspanak sipariş etmiyorum eve,öyle çok da sevmem valla.
insanlar komplo teorilerine bayılıyor, her duyduğumuza inanmamak lazım.

80’lerde çocuktum, ninja turtles çıkmadan pizza zaten meşhur olmuştu. Pizza pino bağdat caddesinin en popüler yerlerinden biriydi. Kral ve ben, kristal büfe bunların hepsi pizza yapardı. Bence de cool story bro

saçma sapan sunay akın hikayesi gibi bir şey, pizza'nın 90'larda tutmama sebebi direkt söylenebilir ki, alım gücü, pizza ve hamburger ucuz değildi, onun yerine pideciden pide/lahmacun söylemek hem fiyat/performans hem de lezzet olarak daha avantajlı idi. Şu anda ise et fiyatları sağ olsun, düzgün bir pide pizza fiyatında.

"1989 yılı...Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır." ifadesi yanlış. 1979 yılında İzmir'de birden fazla pizza dükkanı vardı, 83-84 gibi de eve-işyerine sipariş veriyorduk.

Ninja'ların özellikle ilkokul çağı erkek çocuklarının annelerinden pizza istemesine etkisi doğrudur. 94 değildi ama, daha önce başlamıştı diye hatırlıyorum. Anneler de misler gibi pizza yapıyorlardı. "nasıl yapılacağını bilmiyorlardı" ifadesi de yanlış.

38 yaşındayım. apartmanın altında bir pastane vardı. bir gün kapı çaldı, pastanedeki eleman, elinde pizza "pizza makinemizin açılışı için apartmana pizza dağıtıyoruz" dedi (pizza makinesi dediği şey de bildiğin fırınmış sonradan öğrendim) ve bir tane pizza verdi. bu ninja kaplumbağalar'dan çok daha önceydi. ilk pizzayı o zaman yedim.

bu benim ilk pizza yiyişim. ama bundan da önce tunalı'da pizza pino vardı. annemler götürmüştü ama pizza diye bir şey bilmediğimizden lazanya yerdik. ama adında pizza geçtiğine göre yine ninjalardan çok önce gelmişti memlekete.

hikayede bahsedilen ise pizza hut. yine ninjalardan önce atakule'de açıldı. gereksiz pahalı ve lüks bir yiyecekti. hatta star 1'de gösterilen mistik pizzaisimli filmde peynirleri sünen pizzaları görüp canım çekmişti. bende ninjadan daha büyük etki bırakmıştır hatta.

mistik pizza filminin de tarihi 1988 imiş. hadi o dönemde memleketin televizyonunda yayınlanması 2-3 sene olsa yine ninjalardan önce. velhasıl biz pizzayı ninjadan çok önce tanıdık sevdik.

yaygınlaşması ninja kaplumbağalar diyebiliriz belki ama türkiye'yi pizzayla tanıştıran demek yanlış.

"Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir."

hadi ya neresi burası? ben en kral kavurmalı pideyi en kral pizzaya değişecek üni.linin yüzde 5.42'yi geçeceğini sanmıyorum. (küsüratlı diyeyim de)

tarihler sallama, Istanbul Yesilkoy'deki dilim pizzanin acilis tarihi 1980.

Al,bir yerden baslamak lazim.

Hangi kasa kodu? :/

kaç model? e90 düşünüyorsan vazgeç. bende vardı o sebepten söylüyorum.

nedenleri:
-aşırı hantal motor
-aşırı yakıt tüketimi
-hidrolik direksiyon (şahin direksiyonu gibi)
-eski kalmış iç dizayn

olumlu yanları da var tabi. ama olumsuz yanlar daha ağır basıyor.

@kapital aynen e90 kasa bakıyorum. tüp takılsa nasıl olur? 2011 e90

Arabadan anlamam ama 2011 kasa yerine 2012 alman çok daha iyi olur. Baktım 100 civarına var. 2011in kasası iğrenç 2012 muazzam.

www.sahibinden.com Benim 85k’m olsa 15 ekler bunu alırdım.

hocam e90 atmosferik olduğu için tüpe uyumlu. ama hantallığı baki kalır :)

performans önemli değil, tipe önem veriyorum diyorsanız düşünülebilir.

buna birde tup taktirirsan herhalde dik yokuslarda iner itersin. 320d'lere bak bence.

Al bir yerden baslamak lazimi aciklayayim sabah fazla vakit yoktu.

Uzun senelerdir bmw kullanicisiyim.arkadaslar bahsetmisler zaten 3 kasasina o motor az ufak kaliyor,ufak kalincada gazlaman gerekiyor buda normalden veya 320 den daha fazla benzin tuketimi anlamina geliyor.bahsettigimiz rakam 9-10 litre civarinda ortalama kullanimda.ama her kosulda baska 1600 motorlarla alakasi yoktur,yokusta falanda bayilmazsin,gider bu arkadas.gaz falanda takma yazik arabaya,bence boyle tabi.
Ikinci konu 316 kiralamadan,sirket kullanimindan,acemi yeni baslayan surucuden gelebilen bir aractir.genelde minimum aksesuardadir.ama bmw ye baslangic icin iyi bir arabadir.sonrasinda baska bir bmw ye gecis yaparsin.
Paraya az ekleyip 2012 yapsan iyidir.

@duptis biraz araştırınca 320i ye karar kıldım ancak 2009 kasalara param yetiyor. bütçeme uygun kmsi düşük olanları beklemedeyim.

Vermedim değilim bence.
Ünide çok. Sınavdan önceleri de çalışırdım. Programlıydım her derse girer kendi notumu tutardım.
Dgs de 280 yapmıştım.
Hayır. Anlamam gerek ve o hemen olmuyor.
Zeki olduğunu anlarsam dinlerim. O söylemeden ben söyleyeceklerini tahmin ediyorsam dinlemem.
Hayır. Önceden de çalışırdım.
Unutmam. Stres altında belki.
Elektrik elektronik mühendisliği.

1) kadinlar tarafindan tavlanmak icin soylenen yalanlardan ogrendim(kiskiskis)
2)mecbur diilsem hayir, mecbursam son gün
3) aldim
4) evet
5)sıkılmam, ama herhangi bi seyi uzun sure yapmaktan sıkılırım
6) evet
7) cabuk ogrenir cabuk unuturum
8) hukuk

kime göre neye göre zeki? ilkokulda zekiyim diye geçiniyordum, anadolu lisesine gidince "hmm" oldum, üniversiteye geçip önceki sene sayısaldan ilk 100'e girerek kazandığı bölümü beğenmediği için bırakan, dilden girdiği sınavda 20 küsürüncü olup yanıma düşen, dersine gelmediği sınavlardan a alan ancak ikinci dönem o bölümü de beğenmeyip sınava giren ve yine sayısaldan derece yapan bir tipi görünce zeki olmadığıma karar verdim. kimse o duş almaya bile tenezzül etmeyen yaratığın çalışkan olduğuna inandıramazdı beni çünkü.

ha bi de tevitöl ve koç'ta burslu okuyan bir arkadaşım vardı ilkokuldan, yıllar sonra son gördüğümde "hata yaptım futbolcu olucaktım ben abi ya :/" diye dolaşıyordu; zeki olup zeka gerektirmeyen bir iş yapmayı bile isteyemeyecek kadar zeki değilim demiştim.

1.belli bir yaşa kadar herkes en az benim gibi zannederdim ama çevremden ve yeni tanıştığım insanlardan duyduklarım farkındalık yarattı
2.ilgini çeken derslere çok çalışırdım daha iyi kavramak deep dive öğrenmek için. Diğerlerini derste duyduğumla geçerdim
3.evet 2.universiteye alan dışında ilk 5binle yerleştim.
4.1.soruda bahsettiğim buydu herkes böyle zannederdim.
5.dolaylı anlatımlar ve ilgimi çekmeyen şeyler bayıyor(bunda herkes böyledir bence)
6.genelde öyle yapardım
7.hayır
8.sayısal

1) Zeki olduğumu hiç düşünmedim ve önemsemedim de ama yüksek lisansta bir hocam ve üstün zekalılar üzerine çalışan bir akademisyen arkadaşım üstün zekalı olduğumu ileri sürmüşlerdi. öğrencilerim (üniversite) ise sıkça bana bu soruyu sorarlar. gerekçe olarak ise dilsel zekamın üst olduğunu savunmaları, hızlı düşünmek, üretmek ve akıcı konuşmak, alakasız birçok şeyi ilişkilendirebilmek. yani genel olarak dilsel. Ve hafızamın çok güçlü olması. (Bunlar kendi görüşlerim değildir, amacım da övünmek değil.)
2) Hayır, gerektiği kadar çalıştım. Yl ve doktorada çok çalıştım.
3) Evet.
4) Evet.
5) Hayır, mesleğim bu. Sadece aptallığa tahammül edemiyorum, o yüzden aradan ihtiyacım olanları seçiyorum.
6) Evet.
7) Hayır.
8) Dil :) Türkçe eğitimi.

Ek 9 için: sosyalim.

1-benden çok ailem ve öğretmenlerimce zeki, eleküstü öğrenci kategorisindeydim hala da öyleyim sanırım. ilgisi dağınık biriydim full konsantre hiç olamadım çabuk dağıldım hep.
2-boşladım çok değil de eh işte çalıştım. günlerce çalışıp 20 aldığımda oldu bi okumayla 90 aldığım da. motivasyonuma göre değişti hep. net saat veremem.
3-elle tutulur sonuç 3 hafta çalışıp mühendisliğe yerleşmekse evet elle tutulur sonuç. çevremdeki herkes sen barajı dahi geçemeyeceksin derken üç hafta öss için yetmezdi ama. gerçi üç hafta not okudum sadece.
4-ilgimi çeken her konuyu tek seferde anlarım. anlatıcıya da bağlı. mıy mıy anlatıyorsa ilgimi çekse de dinleyemiyorum dağılıyorum.
5-sürekli kısır döngüde dolaşan insanları dinlemekten yoruluyorum ve dinliyor gibi yapıyorum bi kulaktan girip diğerinden çıkıyor.
6-çoğunlukla evet.
7-net hayır.
8-jeofizik mühendisiyim. -aynı zamanda bi sürü şeyde de kendimce bi seviyem var, kodlama, grafik web tasarım gibi.
9-ortayakarışık.kendine göre sosyal, diğer sosyallere göre asosyal kalıyorum falan hoş değil.

zeki arkadaşım için:
çok hızlı öğreniyor. kolay kolay unutmuyor. sınavlara son gün çalışıyor.
her sınavı süresinden önce bitirip, son bir kontrol yapıyor gözden kaçan birşey olmasın diye. adam birkaç sene önce aldığı dersin bu sene çıkan sorularını rahatlıkla çözebiliyor. oha öküz.

1 iş yerinde bir test yaptılar 100 soruluk orada sadece iki soruyu yapamamıştım. o gün ulan acaba salak değil miyim diye düşündüm.
2. lisede defteri ve kitaplarımı öğretmen masasının çekmecesine bırakırdım, üniversitekız arkadaşım bana çalışmaya gelirdi sesli okurdu dinlerdim. (ama devamsızlık yapmazdım her derse giderdim)
3 ek puanlı vs 17. oldum
4. biri yaarken gördükten sonra ilk denememde bazen ve ikinci denemede genellikle
5. evet
6. genelde çok çalıştığımı söyleyemeyeceğim. ama ortaokulda okulda eve gelince o gün yazdıklarımızı mutlaka okurdum. (bütün bilgilerim oradan kaldı)
7. hayır
8. sosyal bilimler
9. asosyal sayılırım, iş yerinde belirli kişiler dışında pek kimse ile iletişim kurmayı sevmem. orta okuldan bu yana aynı arkadaşlarım var. üniversitede 4 arkadaşla 4 yılı bitirdim.

şimdi böyle cevap verince çok zeki gibi gelmeye başladım kendime de ama çok zeki değilim. ortalama bir insanım belki bir tık daha zeki olabilirim. mesela normal insan zekası 10 üzerinden 5 puansa benim 5.5 ya da 6 puandır. benim olayım unutmamakla alakalı, biri bir şey dediğinde ya da bir yerde bir şey okuduğumda bunu unutmamalıyım dediğimde asla ama asla unutmuyorum. mesela 6. sınıfta hocanın bunu unutmayın sınavda soracağım dediği şeyler bile hala aklımda. sınıftaki herkesin adını ve soyadını hatırlıyorum. (tüm eğitim hayatım boyunca sınıfımda olanların) (üniversitede muhabbetim olan kişilerin tabi)

zeka denilen şeyin olmadığına herkesin bir şekilde öğrenip her şeyi yapabileceğine inanıyorum. yani cübbeli ahmetin zamanında fen dersine din kültürü hocası gelmeseydi bügün satış pazarlama uzmanı olmak yerine fizik uzmanı olabileceğine inanıyorum.

Kendimi zeki değil de aptal olarak görüyorum. Ama üniversite zamanında mühendislik okuyan bir arkadaş vardı, kendini herkesten daha zeki olarak görür, başkalarını aşağılayıp dururdu bıyık altından. Bu, zamanında ev arkadaşım da oldu. Onu yeterince gözlemleme fırsatım oldu, ona göre cevap vereyim.

1. Kendisi karar vermiş zeki olduğuna.
2-3. Hayır. Hiç çalışmadığını iddia eder,bize YGS/LYS için "Siz kendinizi yırtarken ben bir tarafımı yaya yaya çözdüm soruları." derdi. Oysa aynı dandik üniversitede idik. Okuduğu bölüm de barajın birkaç tık yukarısı idi.
4. Hakkını yemeyelim, cidden o konuda iyiydi.
5. Kişiye göre değişiyordu.
6. Evet. İki sayfa not çıkarır, bunların kendisini kurtaracağını düşünürdü.
7. İşine gelen noktada hafızası çok iyiydi. Başkasını alt etmek içinse hep olayı yanlış aktarırdı ta ki olayı başka biri hatırlayana dek.
8. Mühendislikte bir bölüm idi.
9. Sosyal olmaya çalışan ama aslında insanları sevmeyen biri idi.


Şimdi çok saçma gelebilir bütün bu dediklerim ama okulda mühendislik okuyan Allah'ın neredeyse her bir kulu kendini zeki addeden, bunu başkalarının yanında söylemekten çekinmeyen tiplerdi. Bu çok zeki arkadaşlar okulu da epey uzattı. Bir de gerçekten zeki olan insanların "Ben şöyle zekiyim, böyle akıllıyım" dediklerini hiç duymadım ben şahsen. Einstein'a mal diyen ama okulu da senelerce uzatan zeki mi olur Allah aşkına?

ron dennis çılgındır bence zeka konusunda. gelsin.

@ rain when i die
Kendisini soruma davet ederseniz çok memnun olurum.

1- kendimi bildim bileli. çoğu kelimeyi ilk öğrenme şeklimi ve 2 buçuk ila 7 yaş arası hayatımı neredeyse gün gün hatırlıyorum. o zamanlar etrafımdaki herkes beni 2-3 yaş daha büyük zannederdi ve "çok zeki, çok akıllı maşallah" derlerdi. etrafımdaki insanların çoğunun aptal olduğunu zannederdim. 3 yaşımda okumayı öğrendim. kitaplar okumaya başladım o zamanın şartlarında. çok kitabım olmuyordu evde ne bulursam okuyordum. sonra ilkokula başlayınca sınıftaki kırk öğrencinin de salak olduğunu zanneder oldum. bir ay sonra beni 2. sınıfa naklettiler. bir yıl içinde 3. sınıf öğrencisi olmuştum ama halâ etrafımdaki herkes salak geliyordu. en son, türkiye'nin ilk üç fen lisesinden birinde bütün sınıf ve hoca benim çok zeki olduğumda hemfikir olduklarında bir nevi tescillenmiş oldu. (not ortalamam o zaman sınıfın sonuncusu idi galiba, ergenlikten ötürü)

2- lisede ve üniversiteye hazırlanırken tüm (%100) ders kitaplarım, soru bankalarım, dergilerim tertemiz kaldı. ilk ve ortaöğretim hayatım boyunca neredeyse hiç ödev dahi yapmadım. (arada bazı resim ödevleri ve zevkli ingilizce ödevlerini yapardım) ödevlerin kontrolü için envai çeşit yol bulmuştum. hoca bir uçtan imzalamaya başladıktan sonra, ortadayken çaktırmadan diğer uca geçmekten tutun, eski konunun başlığını silip de yeni ödevin konusunu yazmaya, para yahut hatır ile arkadaşa ödev yaptırmaktan, ağlanıp sızlanıp ödevi ablaya yaptırmaya, törenden sonra sınıfa girip ödeve başlayıp imzaya kadar hemencecik yetiştirmekten tutun, ödev kontrolü öncesi kendimi idareden çağırttırıp ya da tuvalet izni alıp geçiştirmeye kadar... arada yakalandıklarım oldu hep illâ ki. ödev dışında tüm ilk ve ortaöğretim hayatım ve üniversiteye hazırlık sürecim boyunca toplamda bir saat ders çalışmadım. zorunlu etüdlerde ise bazen soru çözmeye uğraşır, ekseri uyurdum.

3- girdiğim bütün sınavları (bir kısmını il derecesi ile) kazandım. anadolu liseleri orta kısım sınavı, dpy bursluluk sınavı, fen liseleri sınavı, üniversite sınavı.

4- hemen kavrarım.

5- insanına bağlı. ekseri sıkılmam ama karşıdaki boş muhabbet yapıyorsa hemen sıkılırım. yeni şeyler öğreniyorsam saatlerce dinleyebilirim. ortam geyikse ayak uydurururm.

6- üniversitede bir iki sınava son gün, birkaç sınava sınavdan birkaç saat önce, kalanlarına ise hiç çalışmazdım. ama üniversitede hiç unutmuyorum, bir sınava tam bir hafta, 500 sayfalık kitabı bitirerek çalıştım ve iğrenç bir sonuç aldım (63 mü ne. normalde 90 üstü alırdım çalışmasam)

7- detayları hemen hiç unutmam. ama mesela telefon no, sokak adresi, hangi yoldan gittiğimiz gibi şeyleri hemen unuturum.

8- bilgisayar mühendisliğinden mezun oldum. beslenme ve diyetetik ile bilg. müh. yüksek lisansını sıkılıp yarım bıraktım.

9- sosyal fobim var gibi. sosyalleşebiliyorum ama panikleyebiliyorum.

çok acı bir zekam var.

çok zeki olduğumu düşünmüyorum, bu duyuruya neden cevap yazdığımı da bilmiyorum.
ders çalışmazdım diyebilirim, günde 15 dakika ortalamayı tutturmamışımdır herhalde.
sınavlarda dikkate değer bir sonuç almadım, alelade bir bölüme yerleştim, uzun süre sürtüp sonra bıraktım.
genellikle kolay kavrarım, konuyla/olayla tamamen kel alaka değilsem tabii.
insandan insana değişir, genelde ilgiyle dinlemeye çalışırım ama çoğunlukla sıkılıp ilgiyi kaybediyorum.
sınavlara çalışmadım.
genellikle hatırlarım, ancak bu sadece zeka ile alakalı olmayabilir bence.
bolümüm diyebilecek kadar derslere katılmışlığım yok.
zekanın sadece okulla ilgili olduğuna kendinizi epey şartlamış gibisiniz, biraz daha geniş düşünmek belki daha faydalı olur.

zeki adam burdaki sorulara cevap vererek kibirli görünmek istemeyecek kadar zeki değilse,
neyleyim ben o zekayı

sorularda zeka = akademik basari gibi bir durum var. 20'li yaslarin sonuna dogru anladim ki bu kesinlikle yanlis bir teori. zekanin gostergeleri benim icin hedef koyup sapmamak, ne bilip ne bilmediginin farkinda olmak, ayrintilara onem vermek, insanlari manipule edebilmek, dusundugunu net bir sekilde anlatabilmek gibi seyler. akademik basari kartvizitde iyi duruyor, karsina alip konusmaya baslayinca "title"lar dokulmeye basliyor.

Competitive maaş önermek için soruyor kurumsal yerler, bunu soruyorlarsa mevcut maaşınızın üzerinde bir teklifle gelirler zaten.

ben brütü net olarak söyledim. kimse de bir şey demedi. ama şuna eminim ben ne kadar yüksek söylersem onlar o kadar düşürmeye çalıştı. takma kafaya. rahat ol. her yerde sorarlar onu.

hemen her işte ortalama maaşlar bellidir zaten. amaç sizin bu aralıkta hangi dilimden faydalandığınızı görmektir. bir de burada yapılacak en büyük hata yalan söylemektir. sonuçta sizin görüştüğünüz firmanın ik direktörü çalıştığınız firmanın ik direktörüyle kanka olabilir. en kötü ihtimal arayıp sorar karşı taraf da söyler zaten.

bana da soruldu tüm görüşmelerimde, ben de dürüstçe cevap verdim. size de önerim budur.

Durust ol diyenlere katılmıyorum. Elbette ki şişirilir. İk’cı kanka işleri falan... Kurumsal yerlerin yapacağı hareketler değil bunlar.
Piyasa aralığı dahilinde şişirilir.

soruldugunda brut + %10 ile cevap veririm minimum, durustluk her zaman ise yaramiyor malesef. soylememek itici bir tavir bence, sorulursa soylerim.

yurtdisi deneyimim var ama finlandiya ile ilgili bilgim yok. ben olsam oturumu cebime koymadan cikmam.

Vize kosullarinda yazar.

finlandiyaya geri girebilmen icin tekrar schengene basvurman gerekecek.

Finlandiya için bilmiyorum ama İtalya için dediğin oluyor. Yani geçerli schengen vizesi olmadan, oturum iznine başvurmuş fakat sonuçlanmamış kişiler İtalya'ya girip çıkabiliyorlar. İtalya oturuma başvurduğuna dair bir belge veriyor, onunla ülkeye girebiliyorsun. Senin durumunda da benzeri olabiliyordur belki, oturum başvurusu yaptığın yere sorup teyit etmekte fayda var.

oradaki göçmen bürosuyla konuşun. buradan doğru bilgi alamazsınız.

Teknik olarak dönebilseniz bile(ki onu da sanmıyorum), türkiye'de pasaport polisi sizi vizesiz bırakmaz.

turkiye'ye donerseniz geri donemezseniz gibi kesin konusanlar neye dayanarak soyluyorlar acaba bunu? haci bunu en iyi senin bilmen gerek. ben anlamiyorum, hayati bir vizeye basvuruyorsun ama daha o vize dahilinde neler yapabilecegini bilmiyorsun. hakikaten ilginc, millet omrunu curutuyor gocmenlik kurallarini takip etmekle.

@baldur2 çünkü inanılmaz sıra var iltica başvuruları yüzünden, geçen sene ortalama bekleme süresi 111 gün iken bu sene 300 günü aşmış durumda. telefonla arayınca 4 gün sonra cevap alabiliyorsun en yakın.

ve daha önce çok önemli bir medikal iş yüzünden doktor hastane raporlarıyla beraber geçici vize için başvurdum, 4 ay oldu ona bile cevap vermediler.

Freelance calisiyorsan olabilir. En buyuk sorun sabah ve aksam uzun yolculuk suresi, kotu hava sartlarinda ulasimin aksayabilmesi. Sabit bir isin yoksa bunlar sorun olmaz. Baska ciddi bir sorun yasamazsin. Esya tasimak gerektiginde hamal fln bulunuyor. Guzeldir adalar.

bir tanidigim emekli olduktan sonra tasindi, orada yasamak hayaliydi hep. marketlerde bircok temel ihtiyacin sehirden daha pahaliya satildigini soylemisti dolayisiyla mutfak masrafiniz buyuk ihtimal artar.

Tanıdığım 3 kişi yaşadı. Hepsi de çok mutluydu. Sonra biri Çıralı'ya, biri Kamboçya'ya, biri tekrar Kadıköy'e taşındı. cooperr'in dediği gibi marketler pahalı. Topluca şehirden alışveriş yaparsanız daha iyi olabilir. Bir eksisi gece hayatını seviyorsanız biraz uzak kalabilirsiniz. Bir de havanın kötü olduğu zamanlarda adada kalmanız gerekir.Ha bir de yazın ada halkı kalabalıktan çok bunalıyormuş. Artıları ise söylendiğine göre çok huzurluymuş orada yaşamak. Komşuluk ilişkileri de güzelmiş. Orada tanıdıklarım her gün ya bisikletle geziyor ya da uzun yürüyüşlere çıkıyorlardı.

bu pahalilik mevzusunu daha onceden de duymustum ama adalarda sanirim artik zincir marketler de var. pahalilik zincir marketlerde de cok hissedilir seviyelerde mi?

bir de isinma ne kadar pahali olabilir ki? burada kisin ortalama 400-800 lira arasi fatura geliyor, orada da gelsin gelsin 1000 gelsin sonucta 2-3 ay (kiram aylik yaklasik 1200 lira dusecek tasinirsam)

Ben kinaliada da yasamayi dusunuyorum. Sana her seyi anlatayim.

Okul mevzusu heybeliada da okul hatta lise bile var. Okul isini halledilir.

Tasinma isi esyalarini kamyona yukluyorsun maltepe iskeleye getiriyorsun. Burada cikartma dedikleri bir motor var.
Arac tasiyabilen cinsten hatta cop kamyonetleri bu sekilde adalara geliyor. Esyalarin evin onune kadar geliyor

Ayrica aksamlari son vapur ile ufak tefek esyalari tasimana izin veriliyor sehir hatlarinda.

Sabah ilk vapur 07.00 kadikoyde 07.30 eminonunde oluyor.

Alisveris olayi ise a101 vardi kinaliada da buyukada da ise hastane bile varmis oyle duydum.

Havadan dolayi vapurlarin calismama olayi ise senede 1-2 defa olup bir kac saat rotar yapiyormus.

Telefondan ve aklima gelenleri yazdim. Aklina gelen bisey olursa sor

çok kısa bir süre de olsa adada konaklamış biri olarak. sabah şehir gürültüsü yerine martı sesleri ile uyanmak paha biçilemez.

bildiğim kadarıyla büyükada'da migros ve birçok banka var.

f/p acisindan olmasa da gercek bir canavar
michelin alpin 5

continental ts860.

Eskimo s3, çevremde kullanan herkes memnun.

Lastik ölçülerine göre fiyatlar değişmekle birlikte Nokian WR4 öneririm. Sessiz, yakıt tüketimi az, tutuş iyi.
Lastikleri karşılaştıran yabancı siteler var karşılaştırabilirsin.

crossclimate.

sürekli değiştirme derdi de yok, karda da gayet başarılı.

Nokian +1
Ucuz degil ama butun testlerde 1 numara cikiyor.

yanlışlık nerde tam anlayamadım (gramer bilmem pek); ama cümlede bir abukluk var,
şu that, ... it caused kısmı bir yanlışlık hissi veriyor yani okurken.

"It was too abrasive; it caused the radiator hoses to melt."

that'ten sonra virgül gelmez.
cause ile "to" kullanılır. melting değil melt olur.

it was so abrasive that it caused the radiator hoses to melt.

cooperr +1
too... that olmaz
so... that olur

dişi yontup küçültüyorlar, sonra kalıbını alıp ona göre bir kaplama yapıyorlar. kolay bi işlem bence. özelde de çok bi para tutmuyor yani, sen bilirsin

bende 2 tane var. öyle çok ağrılı sızılı değil ama vakit alıyor.
koltuğa ilk oturduğunda dişini kesecekler az bir şey dişin kalacak ve ölçü kalıp alacaklar. kalıp yapılana kadar dişin öyle kalıyor, pek keyifsiz olan kısım burası. dişine dikkat etmen lazım. bende dişlerin hazırlanması 2 gün sürdü, 2 gün öyle gezdim. sıcak içmek ayrı dert, soğuk içmek ayrı : )
yemek yerken de dikkat edeceksin : )
sonra kalıptan gelen dişi önce tekrar prova ediyorlar, diş bazen yüksek ya da alçak olabilir, ona göre törpülüyorlar vs. ve ardından cilalanmaya geri gönderiliyor (bende ciladan gelmesini bekleme 3-4 saat sürdü). sonra gelen dişi yapıştırıyorlar oluyor bitiyor.
ilk 24 saat biraz tuhaf geçti, alışamadım diyim. sonra kendi dişim gibi varlığını bile hissetmiyorum.

özelde yaptırdıydım. devlet hastanesinde de olur bence ama daha uzun bir bekleme süreci yaşayabilirsin belki, bilemedim.

yukarda yazan arkadaşlarınki gibi değil de aynı gün dişin olsun istiyorsan paraya kıyıp özele ve düzgün bir yere gideceksin. aynı gün içinde dişin kesilecek( çepeçevre küçültmek) ve ardından dijital ölçü alınıp dişin takılacak. cad/cam'i araştır.

devlet hastanesinde yaptıracağın her kaplama adeta bir çöp. sebeplerini açıklamak uzun çünkü çok sebebi var. ama bedava.

dolgu mesela değişken, hekimin inisiyatifine kalmış. düzgün iş de yapabilir. ama protez hekime bağlı değil. ne kadar iyi niyetli olsa da protezi laboratuvar yapar, o da ihale ile en ucuz kim yapcaksa ona verilir. o da çöp yapar gönderir. kısa dönemde iyi gibi gelir ama uzun dönem daha kötü olur.

ağrı,sızı da şöyle. anestezi yapılır, kesimi hissetmezsin. anestezi geçene kadar dişin takılır. ya da ucuza ya da bedavaya yönelirsin, diş açıkta kalır ve sızlar.

düzgün bir yerde geçici protez de aynı gün yapılıp takılır, ucuza gidersen bir gün sonra takılır, akşam sızlayabilir.

falan.

Açılın, 17 kaplamalı vatandaş geldi. :)

Önce dişler kesiliyor. Bu aşamada elbette bir rahatsızlık, huzursuzluk oluyor ama kayda değer bir ağrı yok. Benim gibi çok fazla dişiniz kesilecekse ağzı uzun süre açık tutmak ciddi rahatsızlık verebiliyor. Bir iki diş ise sorun olmaz.

Kesim sonrası anestezi etkisi geçince -disler açıkta olduğu için- fena bir hassasiyet oluyir. Soğuk sıcak ya da hava teması bile ağrı yapıyor anlık sızlamalar şeklinde. Önlem alıp onu da aşıyorsunuz bir iki sızlamadan sonra. İlk gece kesilen diş sayısına göre diş etlerinde kanama olabilir, o biraz uyku kaçırmıştı bende.

Sonraki randevuda prova yapılıyor, değişiklik gerekmiyorsa dişler yapıştırılıyor. Yapıştırma esnasında da yine biraz sızlama oluyor yapıştırıcı soğuk geldiği için. Sonraki bir iki günde ise yabancılık hissi geçiyor ve kaplamanız olduğunu unutuyorsunuz.

Bence kaplamayı devlette yaptırmak risk olur, vakit harcanıp özenle yapılması gereken ciddi bir işlem, çekimden önceki son şans. O yüzden alanında uzman bir hekime yaptırmanızı tavsiye ederim.

Kısacası ağrı sızı değil de, bu süreçteki konforsuzluk biraz yoruyor insanı. Bir iki hafta sabrederseniz sorunsuzca atlatırsınız. Şimdiden geçmiş olsun.

basit bir islem bence her disci rahatlikla halledebilir. kaplamayi iyi kalite al, 10-15 sene dayansin. yoksa tak cikar ugrasirsin.

tn panellerde bu sorun var. ips bir ekran alırsanız yaşamazsınız.

aoc benim bildigim kadariyla boktan bir marka. bundan 15 sene kadar once elime bir CRT monitoru gecmisti, zamanin diger markalarina gore oldukca vasatti. ben olsam geri verir baska bir marka alirim eger mumkunse.

paneli kalitesizdir. aoc fena marka da değildir aslında. giriş seviyesi dandik ya da eski bi model denk gelmiştir.

özellikleri içinde 178 derece görüş açısı diye yazıyor çoğunda onlardan almak lazım.

iade edebilirseniz edin.

Hangi amaçla gidiyorsun öncelikle bunu belirlemelisin. Eğer yüksek lisans ise özellikle niş bir okulu seçmen şansını arttırır.
Ek olarak genellikle avrupa ve ingiltere tier4 vize istiyor bir iş bulmak için şirketin senin adına tier4 vizene sponsor olması gerekiyor ve bunun çok kolay olduğunu söyleyemem ama imkansız değil.
İngilterede okul bittikten sonra oturma iznin 6 ay hollanda da 1 yıl mesela bu orada kalıp iş arayabileceğin süreyi arttırıyor.
Eğitim için çoğu şirket ücretsiz danışmanlık veriyor ama gidip sadece fikir almanı sonra başvuruları kendin yapmanı öneririm. İstanbuldaysan atlasedu ve edcon var nişantaşında fena değiller.
Kolaylık olarak da kanada ve avusturalya şeklinde duydum özellikle ama biraz detaylı araştırmalısın birkaç kaynaktan özellikle orada çalışanlardan onlar daha yardımcı olurlar.

kanada yada avustralya. daha once abd tecruben varsa bence acentaya, sirkete ihtiyacin yok. universitelere basvurmaya basla, acceptance gelince vize basvurunu yap. geldikten sonra okurken immigration avukati bulup yardiracaksin. gocmenlik kurallari devamli degisiyor o yuzden simdiden soyle ya boyle yap demek yanlis olur. zamani gelince bunlari avukatla konusmak lazim.

Dünyanın her yerinde yaşlı kabul ederim. Max gideceği 80, üzeri nadir.

Yaşlılığın başlangıcı için 65-70 derim sanırım, daha öncesi değil.

1. Evet.
2. Orta yaşın sonları 45. Yaşlılık başlangıcı 55.

Teknoloji sayesinde hastalıklar yok oluyor ve ömür uzuyor ama yapay gıdalar, hava kirliliği gibi etkenler nedeniyle de ömür kısalıyor. Ağaç sayısı benim çocukluğumdan beri çok azaldı. Karşı komşu on metrelik çam ağacını kesti kaç yıl önce. Diğer bir komşumuz kendi evlerinden daha yüksek boydaki incir ağacını kesti. İnsanlar artık eskisi kadar iyi beslenmiyor. Bunları dikkate alarak insan ömrünün 150 yıl olacağını düşünmüyorum. İnsan ömrü 150 yıl olsa da eski insanlar kadar güçlü olacağımızı düşünmüyorum. Alkol ve sigara kullanan çok insan var. 20 yaşındaki çocuk 50 yaşında gibi gösteriyor. Spor yok, hareket yok. Böyle olunca 70 yaşına kadar yaşamanın manası yok.

60 bile yasli

bana göre yaşlılık 60'ta başlar. 90 ve üzeri çok yaşlı.

Ben yaşlılığı 70'ten başlıyorum. Biri 60'ında ölse "Daha gençmiş" derim.

Geçenlerde bir yerde yaş aralıklarının değiştiğini okumuştum. 70 yaş artık o kadar yaşlı değil.

hayalci olmaya gerek yok. 70 yaş dünyanın her yerinde yaşlıdır.

60 ile yaşlılık başlıyor.

70 ölüm yaşı benim için, 50'den sonrasına yaşlı derim.

evet yaşlı. 65 dedimmi başlar zaten.

bak şimdi şunu fark ettim, yaşlı olarak adlandırılmama hala 40 yıl var. gençlik vallahi güzel. hayırlısıyla genç mi ölsek...

Geçende okudum artık 65'e kadar genç oluyoruz ve 80'e kadar olgun. Sonra yaşlılık başlıyor.

Bana göre yaşlılık 70-75te başlıyor. Kendine iyi bakan ve ciddi sağlık problemleri geçirmemiş biri 75'inde bile gayet dinç ve akıllı olabiliyor bence.

cevap verenlerin simdiki yasina gore degisir. bana 20'li yaslarimda sorsaydin yaslilik 60'da baslar derdim, simdi 35 olduk ben artik yaslilik 70'de baslar diyorum. 50imde sorarsan 70 orta yas diyebilirim. insan bahsedilen yaslara yaklastikca farkli dusunuyor ve bu arada insan omrude uzuyor.

ortaçağda insan ömrü 30-40 arasıymış. hastalıklar kıtlık savaşlar vs .
şimdi bu hijyen ve teknoloji ile sağlıkta bu kadar ileri gidilmişken ömrün uzaması çok normal ve 70 yaş üzeri çok dinç çok genç ruhlu ve sağlıklı insanlar tanıyorum . bence yaşlı olmaya başlayan yılların başıdır .

İhtiyarlik kaç yaşında başlar?
Kristof Kolomb Amerika'yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 yaşını çoktan aşmış durumdaydı...
Pasteur kuduz asısını bulduğunda 60 yaşındaydı...
Mimar Sinan, Süleymaniye camisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye camisini tamamladığında ise 86 olmuştu...
Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı...
Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hala işinin başındaydı...
Goethe, en büyük eseri Faust'u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti. 83'dü...
Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir.
İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır.
Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır.
Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesi, hedeflerinin olmamasıdır. Seneler cildi buruşturabilir. Fakat heyecanların, ideallerin teslim edilmesi adeta ruhu buruşturur.
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki hedeflerine götüren yolu yürümedikçe yaşlanırlar.
İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır.
Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.
Tabiri caiz ise yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar. Nefesiniz daralır ancak görüş alanınız genişler.
Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır.
William Gladstone

özellikle elektronik gibi ciddi sikinti cikarabilecek ürünlerde sifir alirim.

hatta kitap mitap disinda ikinci el almam sanirim.

hiç ikinci el almadım hayatımda.

kullandığım bir şeyin ikinci el olmasını seviyorum. gereksiz tüketmemek sanki iyi bir şey yapıyormuşum hissi uyandırıyor bende, mutlu oluyorum. evdeki mobilyalarımı genelde ikinci el almaya çalışıyorum mesela. daha geçenlerde bir kanepe aldım, ikeada satılan fiyatın dörtte biri fiyatına.

kıyafeti genellikle sıfır alırım ama arada bir ikinci el aldığım oluyor. ayakkabıyı ise mutlaka sıfır alırım. araba almak gibi bir planım hiçbir zaman olmadığı için arabayı bilemeyeceğim. ev konusunda da sıfır olmasını tercih ederim mümkünse. diğer her şeyin ikinci el olması daha iyi.

Cep telefonu, bisiklet, kindle, laptop, araba, TV bunları hep ikinci el aldım. Sıfır cep telefonum hiç olmadı desem yeridir.

Giysi, ayakkabı, fırın, buzdolabı ve çamaşır makinesi gibi tüm eşyaların yenisini alırım. Kutulu ürünü açmayı ben de severim ama bazı ürünlerin ikinci elini almak çok avantajlı oluyor.

bilgisayar, cep telefonu gibi saglam gorunse bile detay problemler cikaracak seylerde asla ikinci el almam.

onun disinda ikinci el severim. ozellikle kitaplarda. hele bir de eski okuyucudan yazilar, hatiralar varsa.

mobilya alabilirim.
yerine gore bazi elektronik aletler alabilirim. uydu alici, dvd player vb...

taşıt ve elektronikte hep ikinci el alırım. ama teknik olarak alacağı malı değerlendiremeyen bir sorun çıktığında elinde kalacak kişilerin sıfır alması daha mantıklı tabi.

Hiç ikinci el urun almadim

Laptop, cep tel ve buyuk beyaz esya (camasir/bulasik mak, ocak vb) vb sifir alirim ama ufak tefek elektronikler (su isitici, mikrodalga, hoparlor vb ikinci el alirim.

Kitap, kiyafet, canta vs ikinci el alirim ustume uygun bulursam ve begenirsem tabi.

Araba da ikinci el alirim, evi ikinci el aldim :D mobilyada da ikinci el alirim ama buyuk mobilyalari tasimasi cok dert oluyor o yuzden buyukleri genelde magazadan aliyorum. Ama ufak tefek mobilyalar (sandalye, komidin, sehpa...) ikinci el almakta bir beis gormem. Hatta teshir urunu de alirim (1400€luk sey baska turlu 200€ olmuyo malum)

Spor malzemesi, oyun (jenga filan mesela) ikinci el alirim.

alır almaz değer kaybeden ürünleri sıfır almam.

0 arabam hiç olmadı. telefonumun 3-4 tane sıfır aldım sonrasında 2.el aldım problem çıkmadı. bilgisayar aldım 2 kez hiçbir problem yaşamadım. 2. el alacağınız ürünü çok iyi tanımanız gerek. bende araştırmayı sevdiğimden genelde hakim oluyorum konuya bu nedenle canım yanmadı.

kutu acmak iyi guzel ama ne bileyim 2000 liralik bir seyin kutusunu actiginda degerinin 200-300 lirasi gidiyor. guzel ama o kadar degil.

gunluk kullanacagim seyleri sifir alirim. onun disinda da 2. el piyasasi ile sifit fiyatlari arasindaki farka gore degisir.

ikinci el alınmayacak eşyalar kişisel eşyalardır, alınabilecek en güzel eşya da az kullanılmış beyaz eşyadır bence. birkaç sene kullanılmış beyaz eşyalar yarı fiyatına alınabiliyor, sıfır almaktan mantıklı.
ikincielbeyazesya.istanbul

Turkiye'deyken, kullandigim arabayi saymazsak, hic ikinci el alisveris yapmadim. Temel sebebi guven sorunu diyebilirim. Yurtdisina tasindiktan sonra bircok urunde oncelikle sansimi ikinci elden yana denedim. Ozellikle mevcut durumu nispeten kolay tahmin edilebilecek urunler, masif mobilya, metal iceren seyler vs. zaten bunlarin sifiri cok pahali oluyor. Elektronik bir urun aldim pisman oldum. Cikma lastik bile aldim epey arastirmam gerekti yalniz, cogu asiri eski lastikleri satmaya calisiyor.

ikinci el elektronik hic almadim, almam. ama kullandigim elektronigi satarim, satamadigim urun pek olmadi.

obur taraftan sifir araba hic almadim, asiri deger kaybeden sokaga park ettigin birseye gidip milyonlar vermek bana garip geliyor. cok cok zengin olursam o zaman da sifir leasing yaparim, satin almam buyuk ihtimal.

77 model bir mercedes görmüştüm. dibim düşmüştü. 11.000 liraya satıyordu adam. bir tane de 91 model mi ne vardı, arabanın içinde telefon falan vardı ama şekil itibariyle falan da çok klastı gerçekten. bu yaşta mercedes düşkünü oldum. eskiden alay ederdim yaşlı arabası diye.

pavyondaki bayana aşık olmak gibi. ocağına incir ağacı dikecek cinsten.

Yukarıdakilerden 7 serisini severim. Mercedes'in eski kasa S serisi ve CLK'sını seviyorum.

bence de nefisler. ara ara sahibinden klasik kategorisini aşındıranlardanım.

:') gözüme benzin kaçtı

cok zor ama bulunabilirse oynanmamis bir E30 fiyat/performans olarak en iyisi. bunlar da guzel ama fazla luks.

benzini su niyetine içer bunlar :D

ama ben de çok seviyorum böyle arabaları. zengin olsam koleksiyon yaparım.
aslında zengin olsam yapmak istediğim başka bir şey daha var. çok eskimiş döküntü arabaları alıp elden geçirmek ve sürmek. şunun gibileri yani: www.celebialper.com

bunlar yeni, 1974 mercedes falan çok hoşuma gidiyor benim. bunlar da şahane.

Geç değil. İnşaat alanında değil ama başka alanlarda 40 yaşının üstünde doktora yapıp akademik kariyere dönenler var.

asistanlık almak zor. yani eğitm süresince belli sürede kendinizi idare etmeniz gerekecek.

gel türkiyeye al sat yap doktora paran çıkar birikmiş paran varsa -)

Doktora ve yuksek lisans derslerinde 40 yaslarda bile insanlar oluyor.

sabır + maddi destek varsa akademik kariyer düşünün derim. kişisel düşüncem, 4 yıl tecrübeniz de hazır varken maddi anlamda özel sektör daha tatmin edici olacaktır.

doktora 50 yasinda da yapilir da bence akademiden devam edilmeyecekse vakit kaybi. ozel sektorde pek bir boka yaradigi yok, hatta dezavantaji bile oluyor benim gordugum kadariyla.

senin nerde olduğuna göre değişir.

@mr.goodcat

ben Türkiye'deyim

Valla 5 yıl önce falan öyleydi ben Çindeyken turkcell hem arayandan hem aranandan kesiyordu. Böyle durumlar için en iyisi skype a kredi yükleyip wifi ile skype üzerinden aramak(sabit ve cep falan her şey aranıyor) ya da orada marketten hazır hatlar varsa onlardan alıp kullanın kafanız rahat etsin.

sen türkiyedeysen sana yazmaz.

Sana hic bir sekilde yazmaz,hic bir zaman yazmadi.sistem soyle.sen turkiye abonesisin ve turkiyedesin.seni arayan adam nerede olursa olsun faturayi oder,sana yansitilamaz.sen yurtdisina ciktin adam seni ariyor.o turkiyedeki arama bedelini oder,sen roaming hizmetini kullandigin icin,normal arama ucretinin yarisini odersin.sen yurtdisindayken aradiginda roaming ucretinin tamamini odersin,sana mesaj geldiginde buna bir ucret isletilemez ama sen gonderdiginde roamingli mesaj ucreti odersin.kisaca uzaydan bile aransan farketmez,sana yazmaz.

kanada'dan tr aramak cok pahali, kanada telefon ucretlerinin en pahali oldugu ulkelerden biri. size yazmaz ama karsi tarafa cok masrafli olur, whatsapp'tan yada skype'dan yardirin gitsin.

bir ara kanada'da bunu yapanların tespit edildiğinde ciddi cezalar ödediğini okumuştum. yani ottawa'da bir evim olsun toronto da yaşayayım gibi bişey yok. o evde birilerinin oturması lazım. bu eve kiracı bulacaksın kaça kiraya verdiğin umurumda değil boş görürsem cezayı keserim gibi bir şey diyordu devlet sanki. başka ülkelerde durum nedir bilmiyorum. ama evde junkie ler falan olacağını sanmam.

Sorudaki insan ben değilim ama İngiltere için şöyle bir şey duymuştum: birileri senin evini işgal ederse onları zorla atamıyormuşsun evden. Baya bi uğraşmak gerekiyormuş. Polis de bişey yapamıyormuş. İnsanlar pencerelere tahta falan çakıyormuş.
Merak edip bir bakayım dedim şöyle bir makale var mesela

www.theguardian.com


Yani biraz uğraştırıyormuş, kilidi kırıp içeri girerlerse suç işlemiş oluyorlarmış ama kırmadan girerlerse falan iş zormuş. Mahkemeden karar alınıp sonra polis bişeyler yapıyormuş falan.

hey corc versene borc +1

kanada'da bos eve ceza yok. son zamanlar yurt disindan gelen yatirimcilara daha yuksek vergi odetiyorlar BC'de cunku bazi muhitlerde %90 civarinda bos birakilmis evler oldugunu duyduk, cinliler yatirim olrak aliyor, kiraciyla ugrasmamak icin bos birakiyor. buda kiralari arttiriyor, gidicek yeri olmayan yerliler sikintiya giriyor falan filan...

evi bos birakip gitmek sigortalatirken sikinti yaratiyor, arada bir gidip birinin bakmasi lazim. Mesela benim sigorta anlasmamda evde olmadigim zaman haftada bir birinin bakacagi, anahtarim kimde oldugu falan yazili. eger bahce bakimi, kar kureyecek falan adaminiz varsa, evi gidip kontrol eden birileri varsa sikinti cikmaz. kamera sistemide canydirici olur ama hirsizligi engellemez, adamin fotografini cekseniz hadi sansa yakaladilar diyelim, zaten 2-3 gun sonra cikartirlar.

vay arkadaş neler varmış. değerli bilgiler için çok teşekkürler arkadaşlar..

anladığım kadarıyla kanada, ingiltere gibi favori ülkeler bu hayalet ev sahiplerinden hayli muzdarip ki durdurmaya yönelik ciddi önlemler var, girene çık denemiyor filan bu bile caydırıcı zaten kendi başına. ama bazı ülkelerde durum böyle olmayabilir dimi? örneğin bizde bilinen-bilinmeyen nedenlerden bu tür yasal düzenlemeler yok. emlak vergisinden biraz iteliyorlar o kadar. etliye sütlüye pek karışmayan, oturmuş bi sistemi olan bir ülkede ikinci ev bark olarak hayal ediyordum aslında bu soruyu sorarken. benim ortalama muhit kısmına uymayacak ama söz gelimi bizde batı karadeniz'de bahçeli ev alırsın, bir süre kalır toparlarsın, sonra yazın kışın arada gelir gidersin. komşuya da söylersin ki arada buralara bakın, meyveyi sebzeyi de toplayıp yiyin helal olsun diye. bir şekilde yürür o iş. "letonya liepaja'nın köylüleri dünya tatlısıdır siz yokken meyveleri reçel yapar köpeğinize bakarlar" filan gibi şeyler pek yok herhalde gerçek dünyada.

yok malesef, tam tersini bahcenin cimleri biraz uzasin eger komsun cinsin tekiyse gider sikayet eder, ceza yersin. bu devirde icinde yasamadigin mulk bence senin degil, basina bela olmaktan baska bir ise yaramiyor. eger emlak isini seviyorsan allah ne verdiyse emlaga yatirip, isi gucu birakip pesinden kosmak lazim.

bir arkadas mortgage krizinden sonra abd'de ucuza 6-7 daireli bir apartman aldi nispeten ucuza, yatirim icin. 6-7 sene oldu hala kiracilarla mahkemelerde surunuyor, kiralayinca kolay kolay cikartamiyorsun, eski kiracilar kira yukseltmiyor, atisinca devamli seni sikayet ediyorlar. sikintili isler.

kisacasi, yasamadigin, kuralini kanunu bilmedigin ulkede emlak alma isini bulasma derim, batarsin.

fransizcan ne durumda?

ABD'de luks anlayisi bizimkinden farkli. Orada bizim goremeyecegimiz arabalar var. Hatta Los Angeles taraflarinda kisiye ozel arabalar uretiliyor. Bu nedenle universite ogrencileri bile 10.000 dolarlik (Turkiye'de 50.000) arabalari alabiliyor.

Ancak luks anlayisi farkli oldugu icin 12.000 dolarlik arabayi ancak universite ogrencileri ya da orta alt aileler kullaniyor, zaman zaman ikinci araba oluyor bunlar.

Arabam yok ama giysi konusunda dikkatimi cekmisti benzer bir durum. Turkiye'de The North Face'e fazlaca paralar verip luks urun aldigimi saniyordum. ABD'de buradaki urunun 4'te 1'i fiyatina satiliyor. 20 dolara iki cift Vans ayakkabi aldim ornegin.

araba/benzin ucuz ama arabayi almak mesele degil arabayi yolda tutmak mesele zira parca ve iscilik cok pahali. luks arabalara her tamirci dokunmaz, isi bilenlerin saati $100 civari. mesela cayenne'e bir set lastik alayim desen $1000-$1500 gider...

orta sinif genelde japona yada domestik araaya biner. abd'nin en cok satilan arabasi toyota camry, acaba neden?

Gelismis refah ulkesine hosgeldin.

sigorta ve maintenance masraflari yuksek.

ama araba her halukarda ucuz. sadece araba degil gayrimenkul disinda temel ihtiyaclarin ( et, benzin, elektronik esya, vs vs) cogu daha ucuz.

cooperr'in dedigi gibi iscilik pahali. ornegin berber, temizlikci, restoranda yemek vs vs.

Olm Mercedes E300 denen arabanın sıfırının Türkiye bayi fiyatı 159.645 Türk Lirası. Eder yaklaşık 40 Bin Euro. Aslında düşününce çok da anormal bir para değil.

Ama bu arabadan devlet toplam 237.955 lira da vergi alınca biz alamıyoruz.

Sorun iki yönlü, birincisi bizim fakir olmamız. İkincisi de devletin hunharca vergi alması.

bir nevi insan gibi yasamak.
yasadigim ulkede bm m3 2004 model 20 bin dolar, turkiyede aynisi 200 bin lira. turkiye'de asgari ucret 400 dolar, yasadigim ulkede 3000 dolar. aradaki farki sen hesapla.

Evet, araba buyuk bir olay degil ABD'nde. Avustralya, Almanya gibi ulkeler de boyle.
Bizim burayla kiyaslanmaz bile. Burada 15yillik arabaya bile servet oderken oralar bu arabalar para etmiyor. O yasta arabalarin birbirine hibe falan edenler var, ciddiyim.

Bizim ulkede araba gayrimenkul gibi degerli. Araba alinca kurban falan kesenler var, sen dusun. Garson adam Mercedes'e binebiliyor adamlarin ulkesinde. Haliyle olaganustu bir araba olmadikca arabayla pek bir havan da olmuyor o ulkelerde:) Olmasi gereken de bu zaten.

gerçekten ciddi ciddi yurtdışına çıkma fikri kafama yerleşti. aynı anda sözlükte şuna da denk geldim bugün. (bkz: türk halkının aslında yaşamaması)

diğer masraflar ne kadar yüksek olsa da adam 20 bine arabaya biniyor. 40 bin verirse de porsche'ye biniyor. türkiye'de golf bile sözlükte sayfalarca konuşuluyor, ulaşılması zor olarak görülüyor. zaten kur farkı var, vergilerle falan iyice fark açılıyor. cidden lüks değil daha en temel ihtiyaçları karşılayamıyoruz. baya herhangi bir işe giren biri bile güzel bir arabaya binebiliyor. türkiye'de bir mühendis bile rahat rahat alamaz çoğunu.

olay o zaten. turkiyede luks olan cogu sey, almanyada, amerikada, avustralyada normal. millet merdeces'i ile hava atmiyor, cunku en fazla 1-2 sene para biriktirsen sen de alabiliyorsun.

300 dolara blazer almıştık biz, Türkiye'ye dönerken komşuya bıraktık al senin olsun diye. O aracı burada 30-40 binden aşağı alamazsın

türkiye'de arabanın olması bir itibar sebebi. o derece ulaşması zor. ya şunu yaz tatillerinde çalışan bir öğrenci bile alır. youtu.be

@trollziya
Gecen sene 14.750tl idi bunun fiyati. Daha gecen sene. Saka gibi.
Bu ulkede motorlu tasit alani skiyorlar afedersin. Yasadigimizi saniyoruz.

Seiko 5

Omega, pahalı gelirse Tissot.

longines

degerini korusun diyorsan ben sahsen yalin, giris seviyesi bir tane Rolex alirim, tabii eger %100 OTV falan bindirmemislerse zira ordaki fiyatlari bilmiyorum. az kullanilmis falan da olabilir:
www.sahibinden.com

sekio 5 tartışmasız bence de.

5 dünyasına bi girdin mi bağımlısı olursun zaten. çok kral tasarımları ve makinaları orta alt diyebileceğimiz fiyatlara alabilirsin ebay'den falan.

ben seiko 5'imi kaç yıl önce aldım hâlâ 20 saniyelik sallamayla deli gibi şarj ediyor kendisini. bazen takmayacağım günler, saat durmuşken yerini değiştirmem gerekince rahatsız olmasın diye yavaş yavaş kaldırıyorum zembereği oynamasın diye. boşu boşuna uyanmasın kış uykusundan. hiç bişey yapmıyosan çevir altını şeffaf safir camdan denge mekanizmasını izle meditasyon niyetine. sadece alacaksan 21 jewel alma 23 olsun, 21'ler çok basit kalıyor. kordonunda renkli stripe'lar olan yeni military modellerinden alcam bi tane şimdi bakalım. normal military'lere göre 300 lira pahalı ama çok güzel. olmazsa belki de normal military alırım.

herhangi bir seiko 5 modelini 200 lira ile 1500 lira aralığında bulabilirsin ebay'de. burda 500 lira olan model Türkiye'de 1200 lira falan.

tissot

adam gibi ceviri istiyorsan cumlenin tamamini yazmakta fayda var:
“But the effect of her being on those around her was incalculably diffusive: for the growing good of the world is partly dependent on unhistoric acts; and that things are not so ill with you and me as they might have been, is half owing to the number who lived faithfully a hidden life, and rest in unvisited tombs.”

cümle tamdı aslında bahsettiğin eksik kısımların çeviri için etkisi olduğunu düşünmedim. peki çevirebildin mi?

as they might have been şu kısımla ilgili: things are not so ill with you and me

yani sendeki ve bendeki hastalıklı şeyler olabileceğinden daha az hastalıklıymış, bunun sebebi de aşağıdaki cümle

is half owing to the number who lived faithfully a hidden life, and rest in unvisited tombs.

Olay bu.

hangi alanda mühendis acaba? hepsi o ortalamaya ulaşamaz.

@himmet dayı onu bende buldum.Sektör farketmez bildiklerinizi söyleyebilirsiniz.

Almanya'da 3-4 bin euro gibi.

10 sene tecrübeli Türkiyede şef pozisyonu eşdeğeri bir pozisyonda arkadaşım Amerika'da yıllık 120 bin dolar brut alıyor.

Ben saatte 99 kusur dollar aliyordum engineering yaparken. Haftada 30 saat calisiyordum

Türkiyede başlangıç maaşı 2bin.
Daha yüksek alanlar var mı acaba merak etmekteyim.

alana ve sektore gore degisir. Kanada'da 5 senelik muhendis ortalamna 70-80k kazaniyordur senede oda saatte $40 civari eder, vergiler kesilmeden. $65/saat 5 senelik adamin kolay kolay alacagi para degil, petrol firmasinda calisiyorsa belki. obur taraftan buralarda saatine $65 de buyuk para degil, turk lirasina vurdugun zaman cok gozuksede.

Almanya var ilk akla gelen bariz örnek.

Ciddi olarak tek Almanya kabul etti bildiğim. Tarihteki tüm devletlerin yaptığı kötülükler vardır ama çok da fifi modunda çoğu. Kongo vb. Afrika'daki katliamları Fransa ve belçika tınlamıyor. Amerika yerli katliamı için özür diliyor arada öylesine.

Ülkeleri ve toplumları bütün olarak ele almamak lazım. Her ülkenin ırkçısı, devletçisi ve milliyetçisi var ki katliam ve soykırımları reddediyor. Devletler de, halktan herhangi bir baskı gelmediğinde, reddetme eğilimine giriyorlar. Ancak uzun yıllardır (19.yy'dan beri) akademik, öğrenci, sol ve hatta bazı liberal çevrelerde bu katliam, sömürü ve soykırımların tanınması için çaba gösteriliyor. Batı Avrupa, Amerika, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'da bu baskı çok daha yüksek. Üstelik bu baskılar iş işten geçtikten sonra oluşan baskılar da değil. Daha 20.yy'ın (dünya savaşları sonrası) sömürgecilik ve katliam örneklerinde (Cezayir, İrlanda, Vietnam, Afganistan, Irak, Filistin ve Suriye) bu ülkelerde dikkate değer bir "katil, sömürgeci ve katliamcı devlet" söylemi gelişti.

Sanırım en ciddi yüzleşen ülkeler Kanada (first nations konusunda), Avustralya (aborjinler konusunda), Yeni Zelanda (Maoriler konusunda) ve Almanya (Afrika ve Nazi deneyimi konusunda). Fransa'da da pek çok katliam (hatta onların bizdeki Dersim'i andıran bir Vendee olayı var, onu bile mecliste katliam olarak kabul ettirdi bu tip bir muhalefet), keza İngiltere'de de devlete kabul ettirildi. Yani İngiliz Kraliyeti'nin ve devletinin katliamlarından bahseden bolca isim var. Herhangi bir kovuşturmaya da uğramıyorlar. Ancak elbette yeterli değil. Gelişmiş ülkelerde verilen bu mücadele, daha büyük bir toplumsal reddetme içindeki gelişmekte olan ülkelere yayılmalı.

kuzry amerika yerlilerinin (native americans / first nations) durumunu biliyorum onu yazayım:

abd yerlilerden (native americans) 2 kere özür diledi, biri hawaii yerlilerine resmi özür şeklindeydi. öbürüyse içler acısı bir şekilde yapıldı ve geçiştirildi, şöyle ki 2009'da borçlarla ilgili bir kanun paketinin içine 'apology to the native americans' gibi bir madde koyup geçirdiler ama bunu ne ilan ettiler, ne zamanın başkanı obama sesli ifade etti, hiçbir şey olmadı.

kanada ise yerlilerle (first nations) ilişkileri truth and reconciliation committee ile düzeltmeye çalışıyor bir süredir. orada özellikle yerlilerin yatılı okullar aracılığıyla kimliklerinden, dillerinden, ailelerinden koparılmaları gibi sistematik asimilasyon çabaları olmuş. bunun yanında kanada'da çok ciddi bir first nations kökenli kadınların cinayete kurban gitmesi sorunu var ve devletin bunu çözmek için attığı adımlar çok yetersiz. bu komitelerle falan görünüşü kurtarma çabası var yani ama sorunlar aynen duruyor.

En son İsviçre köle çocuklar (Verdingkinder) için tazminat ödemeye başladı.

Ermeni olaylarini aklamak icin Avrupa'nin ABD'nin ve diger ulkelerin de tarihiyle yuzlesmedigini iddia ediyorlar. Ancak tum gelismis ulkeler hatalarini kabul ediyor. Katliamlar olmustur uzgunuz diyorlar. Cok da zor degil aslinda.

O uygar Medeni insan haklarına saygılı devletlerin hataları ile yüzleştiği falan yok sadece üzgünüz der maddi manevi herhangi bir girişim yok, kuru gürültü. ABD, İngiltere, rusya, Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda vs hepsinin sömürge ve katliam dolu tarihi var sonuç sadece sivil toplum nezdinde. Avrupa'nın refah seviyesi bu yüzden ve o muhteşem erdemleri ve merhametleri sadece kendi insanına özgü. Cezayir de 1 milyon insan ruanda da Afrika da Fransız sömürgeleri İngilizler ve hep kan ve göz yaşı üzerine medeniyet inşası. Bugün Avrupa'yı Medeni ve uygar sanan ancak aptaldır. İngilizler ve İsviçre'liler Kendi insanlarına tazminat ödemiş olabilirler ancak sömürgelerine değil.

Fritz-X + 1

Kanada bizim eskimo tabir ettigimiz insanlarin resmen uzerinden silindir ile gecmis. Sag kalanlarin da %99'u alkolik. Ben sahsen bir baltaya sap olabilmisine pek rastlamadim ki burasi adamlarin ulkesi, resmen bir damla kan akitmadan uzerine cokmusler.

Somurgeci devletler ozur filan dilemez, yalandan bir komite kurar, saga sola anit diker, cikar iki demec verir, 1-2 gun cakma tatil/yas filan ilan eder gecer gider.

Sen gucluysen kimse senin onune soykirim kozunu falan koyamaz. gucsuzsen yok soykirim, yok kibris meselesi falan diye seni dansoz gibi oynatirlar, o arada bir bakmissin zamaninda yuz yuze carpisarak kazandigin bir avuc topragi masa basi oyunlariyla alip gitmisler. korkarim yakin zamanda yasanacak olan bu, umarim yaniliyorumdur.

avustralya aborjinlerden resmi olarak ozur diledi.

onun disinda almanyanin nazi gecmisiyle yuzlesme bicimi takdir edici duzeyde, her ne kadar sonuc olarak somurgeci bir devlet olarak gorulse bile.

Girişleri aynıysa çalışır.

7200 rpm iyidir, bi SSD değildir ama öteki gibi süründürmez en azından.

direkt çalışır evet.

takarsın. direk çalışır.

SSD al bu is huzur icinde cozulsun. :P

2,5" istediğin diski al tak. Zaten hdd girişleri sata olmayan bir netbook bulabilme ihtimalin, çölde kutup ayısı ile eşit düzeyde.

hocam
ssd al kesinlikle
kapasite azdır ama farkı anlayacaksın
7200 olan 5400 den hizli ama o kadar da ısınıyor.
2,5 inchlik alacaksın

tabi bu arada, diğer suserler gibi SSD alman kesinlikle tavsiye edilir.

Elektrikli bir ev aleti olabilir, gerekirse ihtiyaç paralelinde değiştirirler.
Alternatif olarak Paşabahçe'den bir aksesuar olabilir.

gelecek altın ve para için düğün yapıyordur zaten onlar 1 senenin ardından. 1 yıldır evli adamın hemen hemen tüm eşyaları da vardır. bir şeye ihtiyacı var mı diye sorabileceksen onu al. yoksa tak bi çeyrek kendileri istediği gibi kullansın.

ben olsam ilkokuldan beri hiç görmediğim birinin düğününe hiç gitmezdim o ayrı mevzu.

mesela bu nasıl? www.hepsiburada.com

ceyrek takar gecerim.

hocam böyle bir hediyede "bu da sağolsun klar'ın hediyesiydi" demeleriyle "lan adam 300 lira verip eve angarya almış. mutfakta zaten yer yok 100 lira taksa daha iyiydi" demelerinin ihtimali eşit. adamı sen tanıyorsun ama anadoluda kaç öğretmen ekmek kızartma makinesine ihtiyaç duyuyordur ki? bu kadar bütçe varsa en temizi çeyrek ama karar senin tabi.

O yazının kastı 'adım başı üniversite açılmamalı, ihtiyaç kadar kontenjan olmalı en yüksek puanları alanlar üniversite okuyabilmeli" bence. Yoksa üniversite okumayın demiyor, onlar da çocuklarının üniversite okumasını isterler fakat sistem bozuk ona değinmişler. Adım başı müyendiz kaynıyor. En boktan üniversitede bile tıp fakültesi var. Niye tıp fakültesi açıyorlar biliyor musunuz? Döner sermayeye katkısı çok diye

Adamlar iyi doktor yetiştirelim derdinde değil. Ne kadar para kazanalım onun derdinde.

O entryi hızlıca okudum hatta tamamını okumadım ama aklımda kaldığı kadarıyla katılıyorum p entry e

işte birtakım insanları ara eleman yapmaya çalışıyorlar. teoride fena fikir de değil ama dediğin gibi niyet ve sonuçları önemli.

ha mesela ben ingilizce konusunda kendi kendimi geliştirdim okuldan bağımsız olarak çoğunlukla, gider meslek okurdum elektrik falan sonra da gider kanada'da yaşardım.

@fusha endüstri meslek liseli bir grup arkadaşım var. O yüzden teknik lise konusuna odaklandım. Çoğu 4yıllık müh diploması almadan iş bulamayacağını düşünüyor piyasada. Stajlarını da hiç aksatmazlardı ayrıca. İş bilmez kişiler değil.

şuan da üniversite mezuu olmayıp bir meslekte yetişen ya da ticaret yapan kişiler üniversite mezunlarından kat kat fazla kazanıyor. İstanbulda ev sahipleri genelde esnaftır mesela. Her ay memurdan eşek yüküyle kirayı çukkalarlar.

ön lisans mezunlarının çoğu 4 yıllık fakülte bitirenlerden rahat iş buluyour ve fazla kazanıyor.

sonuç: Çoğu lisans programı gereksizdir. Ara eleman olmak günümüzde daha işlevseldir.

@trollziya 2 yıllık muhasebe mezunu veya diğer ofis işleri mezunlarını da almayı pek düşünmüyorlar internetten gördüğüm kadarıyla.

abi kim cidden şu üniversite mezunlarından çok kazanan esnaf, usta, ön lisans mezunu? cidden çok ezber bir laf bence. gerçekten kim bunlar? madem öyle hepimiz onları yapalım? esnaf olmak da kolay mı yahu? bir kere sermaye gerekiyor. gariban adam napsın? gidiyor kendi emeğiyle bir şeyler yapmaya çalışıyor. o ev sahipleri büyük ihtimalle eski tip evlere sahiptir. bizden eski nesildir onlar. yoksa şimdiki nesil de sürünüyor.

Sen okulda zaman öldürürken erken yaşta çalışıp para kazanmaya başlamış kişiler. Sermayesini de kendi oluşturuyor. Üniversite gençliği gibi bir kahveye 20 lira verip instagrama atan tip değiller, para biriktirip iş kuruyorlar.

Benim berberim berberlik mesleği ile bir ev bir araba almış istanbulda. Yaşı 35-36 djr.

abi uç örneklere bakma. ona bakarsan üniversiteden mezun olup 30 yaşına gelip milyonlar kazanan insanlar var. onun dışında benim yıllardır gittiğim berberlerim hep aynı. ben de benzer alt çevreden geliyorum. ya üniversite seçeneği ya da esnaflık vardı önümde. üniversiteyi seçtim ve bu sayede belimi doğrulttum. yoksa eski mahalle arkadaşlarım hala aynı yerdeler. birçoğu esnaf ve hiç öyle zengin değiller. keşke herkes dediğin gibi olsa ama değil.

bir kere üniversite insana konum kazandırır. örneğin mühendis olursun ve mühendis ustadan çok kazanır teoride. onun dışında mühendis enflasyonundan dolayı az kazanabilir ancak genelde myo mezunu birinin, esnafın uç örnekler dışında üni mezunundan çok kazanması zor. tabii lüks lokanta da esnaf mahalle arası pilavcı da.

bir insan üniversite okuyorsa zaten yapabileceği bir şey yoktur. gariban adam da iyi okullara giremiyor ondan kötü okullara gidiyor belki bir şey olur diye. ama olmuyor maalesef.

Hatırlatayım memur maaşı 3000 den az.

Özel sektörde çoğu mühendis 2000-2500 le işe başlasa sevinir.

Üniversite mezunundan parayı vuran doktor, diş hekimi, eczacı falandır.

Uç örnek ama sultanahmette haşlanmış mısır satan bir adamı 10 000 e yakın kazanması haber olmuştu. Bunu kaç kişi yapabilir orası belli tabii

Şu inşaat ile ilgili bir izlenim paylaşayım. Kesinikle aileden gelen bir sermaye olmasa bu seviyelere geleceklerini düşünmüyorum. Yüzbin tl gibi rakamların telaffuz edilmesi bordrolu çalışanların sayesindedir mutlaka.

genel olarak empedokles +1

"dünya genelinde olduğu gibi trde de üniversite mezunu olan biri olmayan birinden daha çok kazanıyor ortalama da" hadisesi malesef 70lerin sonunda 80lerin ortalarina dogru bitti, okumanin altin cagi geride kalmis vaziyette cunku isi ticarete doktuler.bugun duzgun bir usta (sivaci, boyaci, tas ustasi, parkeci, etc) ozellikle gelismis ve artik 3. dunya ulkelerinde de bir cok bircok murekkep yalamis takimdan ciddi oranda fazla kazanir.

muhendislikte yuksek yapmis biri olarak, para kazanmak isteyen bireyler icin artik okulun ciddi olarak vakit kaybi oldugunu dusunuyorum. simdiki aklim olsa isletme/ekonomi falan okuyup serbest meslek kanalindan yururum. kartvizit sevdalisi olmayin, artik ne bildiginiz degil kimi tanidiginiz onemli.

kasko yılda bir kez ücretsiz değiştiriyor.

Kaskosuz olcak malesef kasko yok şu anda

Garanti dahilinde ise değişebiliyor diye biliyorum. Yine hangi kasa ise facebook gruplarına da sorabilirsin.
En basit sorulara 40, 50.. ve daha fazla sayıda cevap geliyor
Eşinden çok arabasını mı düşünüyor bu araç sahipleri anlamadım gitti.
O gruplarda gelen sorulara cevap vermek için bekleyen gönüllüler ordusu var.

Sensörler çalışmaya devam eder tabii. Ancak arabayı teslim alırken cama su dökerek vs test edin, dikkatsiz davranabiliyorlar. Başıma geldi oradan biliyorum.

Bi yere sordumda beni mi sikiyolar anlamadım 3000 tl istediler orjinal cam dediler:/

Sensörlü camlara 1200 civarı fatura kesmişlerdi kaskodan. Yan sanayi 300 e kadar bulmuştum. Çık isterlerse çıkmacılara da bakabilirsin.

yasadigim sehirde malesef her sene cam degistirmek zorunda kaliyoruz, buzlamaya karsi yola kum atiyorlar. orijinal camlar cok pahali ben yan sanayi taktiriyorum, sensorlerde bir sikinti olmaz eger kablolari zedelemezler ise ki benim basima bir kere geldi, kablolari kesmis elemanlar cami degistirirken. bir sekilde test edebilirsen iyi olur. birde arabayi ilk 1-2 gun yikamaman ve kapilari sert kapatmaman gerekiyor, cam yerinden oynamasin diye.

kasko yaptır. 2 gun sonra kaskodan degiştir. hem kaskonda olmuş olur. hemde az para vermiş olursun.

Hepsi vakit kaybı. Kendi bölümünle ilgili master falan yap da bir işe yarasın

Tarım

2015 yılında adalet bölümünü bitirdim. Bir sürü şey öğrendim. DGS ile hukuk fakültesine geçiş yapılabiliyor. Tavsiye ederim. İşletme, iktisat gibi bölümler dört yıl olduğu için açık öğretimde o kadar kasmaya gerek yok diye düşünüyorum. Amaç genel kültürse iki yıllık bölümler ideal. Adalet iki yıllık. Bir süre sonra kendi kendine çalıştığın için sıkılıyorsun.

Web tasarım güzelmiş

elvedui +1
okumak bir noktadan sonra vakit kaybi. yuksek lisansa bile bir sure calistiktan sonra bakmak lazim. bu devirde deneyim ve dil en onemlisi. yok illa biseyler okumak istiyorum diyorsan bir dil ogren, cok daha fazla faydasini gorursun.

ben farklı bir kültür, farklı bir tat almak istediğimi söylüyorum siz yüksek lisanstan bahsediyorsunuz. kültür için yüksek lisans mı yapılır?

Yav işte o yazdıkların sana bir şey katmaz. Açıköğretimde bir şey öğrenemezsin. Sadece uyduruk bir diploman olur. Ben de üni okurken aöf 2 yıllık bıraktım. Saçmalık tamamen.

kesinlikle değer. ben de üniversiteden sonra iki senelik bitirdim, çok severek okudum çok da şey öğrendim. yalnız benimki örgün öğretimdi, baya derslere girip çıktım. uzaktan eğitim olacaksa öyle müthiş bi motivasyon olmayacaktır. ilgi duyduğunuz bir konu olması (gelecekte hayatınızın içinde hobi ayda iş uğraşı olarak görmek anlamında), az içine girince bayılıp vazgeçmemenizi sağlar.

universite bunyesindekileri tavsiye ederim, digerlerinde pek birsey ogreneceginizi zannetmiyorum, gelenlerin yas ortalamasi da dusuk olur.

ayrica 6 hafta kurs ile bir ilerleme katetmek bence zor , ben 2 kur (arayla beraber yaklasik 6 ay) universite bunyesinde okula gitmistim zamaninda, 2 kur sonunda girdigim toefl'da ilerleme hissettim, ozellikle konusulani anlama ve telaffuz gelisiyor.

benim seviyem çok kötü değil, toefl'dan 95 almıştım. konuşmamı ilerletmek istiyorum aslında. kurs bahane olacak biraz.

kgic.ca bir bak istersen.

seceneklerde "kirma" yok mu? cok sirinmis yahuu:)

yavru çoban köpeği gibi.
kangal familyası filan herhalde bunlar.
kangaluretimciftligi.blogspot.com.tr

Hemen hemen her telefonun ortalama omru 2-3 yil. Gerisi kullanici gayreti ve teknolojik sans

2013 mayıs ayında 1,5 senelik iphone 4s aldım. hala kullanıyorum. şarjı çabuk bitiyo.

ben 3 sene kullanip satiyorum, sikinti yasamamak icin 3 seneden sonra bence pil degistirmek sart. 5 sene kullanda gordum ama bir sure sonra zaten apple'da destegi kesiyor.

E-5 kenarina oturup dakikalarca arabalari izleyecek kadar sevdali ve yukaridakilerin yanindan gecemiyecek durumda biri olarak sadece imrendigimi belirtmek icin geldim, ve nacizane tavsiyem, eger 3 numarada yazdigin araba en son kasa ise hic dusunme derim, olmaaazzzz boyle sey, 2 numaraya bmw yi koydum bu arada :)

@alttaraf hocam Allah hepimize nasip eder inşallah :)

Eyvallah, umarim:)
Tekrar soyluyorum Volvo harika olmuş..

Volvo en güzeli bunların arasında, ama ben olsam satarken de fazla zarar etmiyim diye düşünür 525xdrive alırdım. 530 un da piyasası yok bilinmiyor. Ama şu bi gerçek: bmw mercedes audi arasında dört çekeri en iyi olan marka audi.

@sekerse tehlike hocam yeni kasa 5 serisinde sadece 530i ve 520d var.
Volvo konusunda benimde çekincem ikinci eli maalesef.
Audi içlerinde en soğuk olduğum marka.

Ne zaman çıkıyor yeni kasa? Ben şu anki kasadan bahsetmiştim. 530i ile 520d varsa bunların ikisi yaygın olacak demek korkmaya gerek yok 530i xd yapıştır. Ama dört çekeri nasıldır bilemem. Ben de audi sevmiyorum senin gibi fakat izlediğim kıyas videolarında dörtçekeri diğer markalara göre baya önde.

@sekerse tehlike

Yeni kasa çıktı hocam. Sipariş almaya başladılar. Haftaya bayilere gelecek araçlar.

Çıktı da yollarda ne zaman göreceğiz demek istemiştim, haftaya geliyor demek. Hadi hayırlısı..

yeni kasa yaz sonundan beri var. türkiye'ye yeni geliyor.

ben olsam s90 alırdım deneysel bi araba yapmışlar, tutacak gibi.

5.30 2 sene sonra %40 değer kaybeder çok paran varsa senin bileceğin iş.

@drystedb

530 dediğin gibi çok değer kaybeder özellikle temmuz gibi 520i ler gelince.

Volvo nun da durumu çok belirsiz. Piyasası olmayan bir marka. S90 la bunu yıkabilir mi bilmiyorum.

awd bu kadar onemli ise kesinlikle audi, volvo/mercedes/bmw quattro seviyesinde degiller.

kis lastigi olarak da tavsiyem NOKIAN, pahalidir ama bir numaradir.

Bunların arasından audi'yi tercih ederdim. Ayrıca bu sınıfta araç alırken MB E220d 4MATIC'i de değerlendirmenizi kesinlikte tavsiye ederim.

anası ağlamştır da ondan.

çoğu motor milyon kilometre gidebilir. 250.000 km 'lik bir araçta her an bir hata çıkabilme olasılığı vardır. bu benim fikrim. 2003 model audi kullanıyorum ben. 55.000 km'de almıştım. şu an 130.000 km'de. en ufak bir sorun çıkmadı şükür.

biraz şans meselesi olmakla birlikte hele türkiye'de 250.000 km'lik bir aracı almak gerçekten cesaret ister. sahibini tanırsın, adam sağlam garanti verir, bakımları çok güzel yapılmıştır ona bir şey diyemem.

önceki sahipleri %99 ihtimalle mal gibi kullanıp bakımlarını aksatıp arabayı mahvettiği için.

@acemi

otomobillerin motorları 300 bin km için test edilir. minimum 300 bin gitmesi hesaplanarak yapılır. genelde 400-500 bini de rahatlıkla görür. 1 milyon efsane değil, iyi bakımlı ve kullanılmış araç gidebilir. kamyon-otobüs mesela iyi bakılır düzenlidir kontrolleri. dolayısıyla gidebilir. otomobil motorları elbette daha az dayanıklı ama dediğim gibi 300-400-500 görürler.

eski motorlar daha çok milyon görebilecek durumda, çünkü teknik performans ve yakıt tüketimi daha geri planda bırakılarak inşa ediliyor motorlar.

rektifiyesiz 500-600 bin giden albea taksiler var. tabi son 100 bini pek iyi olmuyor.

audio gibi bir markanın motoru da 500-600 bini devirir. bu düşük km takıntısı türkiyede var. avrupa, amerikada 400-500 bin ya da daha fazla kmlerde araç kullanan çok insan var.

milyon km motoru sanzimani bitirmeden gidebilen arabalar artik geride kaldi, yeni nesil S class bir mercedesin bile ben 500bin'i motor/sanziman bitirmeden gorebilecegini zannetmiyorum, ne kadar bakim yaparsaniz yapin. Dolayisiyla bu aracta ne kadar bakimi iyi yapilmis olursa olsun buyuk ihtimal omrunu tamamlamaya yakin olan ve yenilemesi oldukca kulfetli olan parcalar yakin zamanda cikacaktir.

Bu tarz arabalari 40-50binde alip, 200'e gelmeden satma taraftariyim ben eger arac ile duygusal bir bag olusmamissa :)

Bunun garantisini size kimse veremez, ancak master elbette oradaki networking, universitenin bilinmesi, meslekte uzmanlasma icin cok onemli. Ancak cok cok iyi yerlerde master yapip, imkanlari degerlendiremeyip ya da bir sekilde olmadigi icin geri donen de cok var. ayrica gideceginiz yerin master sonrasi is arama izni verip vermediginden emin olun.

Gozlemmlerime gore AB ulkelerinde sana sponsor olacak birini bulursan her sorun cozulur. Bir yanda Koc okul birincisi dusun, diger yanda Adanali bir kebapci. Kebapciyi dayisi Hamburg'da ise alirsa AB ulkelerinde calismaya baslar. Yani onemli olan seni ise alacak bir kisi, kurum bulman.

Irlanda vize konusunda sikinti cikaran bir ülke. Orada yasayan AB disi ülkelerden gelen göcmen sayisini bulursaniz, is imkani icin de düsenebilirseniz. Bir ülkede yasayan göcmen sayisi ne denli azsa, is bulmak, uyum saglamak(iki tarafli elbette) o denli zordur.

ogrenim sebebiyle oturma iznini her ulke verir cunku legal olarak orada resident olacaksin.

fakat;

olay oturma izninde degil, calisma iznin de. ogrenci oturma izni ile AB'nin cogunda sadece part-time calisabiliyorsun. normal calisma izni ile ancak full time calisabilirsin.

AB ulkelerinden, ogrenim gordukten sonra calisma izni veren cok az ulke var. Italya bunlardan biri. mezun olduktan sonra 1 sene is arama iznin oluyor. o izinle is bulursan calisma iznine ceviriyorsun.

ingiltere de boyle bir durum yokmus, direk postaliyormus. hollanda'da is arama izni 6 ay diye duydum.

durum boyle.

kanada'da olur, ihtimaller meslege ve senin bu isi ne kadar inatci olduguna bagli olarak degisir.

Much

many have been written....

bir karar verin la :D

many have been +1

sorunun cevabı burda var, cümle de birebir aynı.
www.englishgrammar.org

Much

(toefl: 115, ielts : 8.5 kıps.)

evet much imiş.

ikisi de gelir, ne söylemek sitediğine bağlı.

"kitap yazıldı" diyeceksen eğer, many gayet de gelir.

much ise daha belirsiz, "çok yazıldı çizildi" manasında.

eindaclub dogru demis. bu arada mal beyaninda bulunanlar da var, bizde verelim:
toefl: 31, ielts : 6.9

Bir arkadasim MBA bahanesiyle Avustralya'ya gitti. Cok iyi inglilizcesi de yoktu. Bir yil ing. hazirlik okudu orada.

ingilizce konuşan bir ülkeye gidicek ve ingilizce ne kadar önemli diye bir soru soruyorsunuz :)

yüksek için minimum ielts akademik 6.5 falan istiyor.

ielts 6,5 dogrudur. Degismediyse.

2 sene yasadim Kanada da. Aile yaninda kaliyordum oda kiralayip benim gibi 10 ogrenci daha vardi evde aralarindan bir tanesi de Turktu o da universite den mezun yanilmiyorsam muhendis idi dedigine gore Turkiyeden aldigi diplomanin gecerliligi yokmus Kanada da. Kendisi restorantta calisiyordu hatta bazen oturup lafladigimizda bana bu durumdan sikayet ediyordu o kadar Turkiye de okudum muhendis oldum buraya gelip dil okulundan sonra calisma izni aldim yaptigim ise bak diye. Yani demem o ki bence master yapsin o dedigin ulkelerde ondan sonra orada bi is bulabilir ya da dil kursuna ve ya sertifika kursuna gitsin ondan sonra kalsin orada bi sekilde is bulup olmadi seneye Ekim ayinda green card a basvursun amerika icin. Aklima da baska bisey gelmiyor arkadasiniz icin. Bi de craiglist.com var oradan baksin is ilanlarina toronto ve vancouver sehirleri icin avustralyanin craiglist.com u var mi yok mu onu bilmem

Avustralya istiyorsa yüksek lisans vs düşünmesine gerek yok.

şuradan buyurunuz: www.border.gov.au

daha da özele gitmek gerekirse, adamların aşağıdaki gibi siteleri var. her eyalet kendisi belirliyor şartlarını ve ihtiyaçlarını, o yüzden tek tek bakması faydasına olur.

www.border.gov.au

itu'de yuksek lisans yapmis ve hali hazirda phd yapan bir yazilim muhendisinin zaten ingilizce problemi olmamasi lazim, varsa baska sikintilari var demektir, onunda caresini burada bulmamiz zor.

ben olsam doktorayi sittir ederim (akademik kariyer pesinde degilsen vakit kaybi bence), yurt disinda ikinci master'a basvururum, tutarsa o sekilde yurtdisina cikar, sonra bir sekilde yurur giderim.

miss pizza gayet güzel bence ist da en iyilerdendir

miss pizza gercekten cok iyi. bi de cukurcuma 49.

pizza station
Alpino

Miss pizza tünel +1

upper crust

galatasaray lisesinin arka sokağında, hani galatasaray hamamının olduğu yer, aşağı doğru 49 diye bir mekan vardı. şarapları da pizzaları da çok güzeldir.

edit: hopeless'ın yazdığı yermiş o yüzden hopeless+1

Çukurcuma 49 kesinlikle

dilim pizza - yesilkoy . cikolata suflesi de superdir.

www.youtube.com

Şu kadın komedyen olacakmış ama İngilizce öğretmeni olmuş. İzlerken çok eğleniyorum.

gramerde sikinti yoksa sitcom izle, her bolumde bilmedigin 5-10 kelimeyi yaz kenara, anlamlarina bak. hem listening'i hem vocabulary'i super gelistirir.

Özellikle gramer kaynağı istemiyorsan listening için en güzeli Bbc 6 Minute English bence.

medikal doktor degilsiniz sanirim?

abd icin sirket uzerinden h1 almak gerekiyor.

kanada gocmenligi: www.cic.gc.ca
buradan skilled worker basvurmayi deneyebilirsiniz.

Kurnaz +1
En azindan unilerin sitesine girer, linkedin'den ilanlara bakip denkligi arastirir. 195 tane mi ne ulke bar dunyada, farkindasiniz degil mi?

Kanada icin:meslegin ne oldugunu bilmeden kesin birsey soylemek ya da bir bilene danismak zor ama saglikla ilgili mesleklerde, MD olmaya calismasan bile sikinti cikartirlar, bildigim kadariyla birtek Kuba'dan gelenlere ayricalik taniyorlar, dunyanin en iyi tip egitimi orda veriliyor diye duymustum, salliyor da olabilirim. veterinerlikte bile buyuk engeller cikartiyorlar, onu bizzat gozumle gordum. buranin sistemine girmek icin bastan okumaniz gerekebilir.

İnşaat yapan, yani gelişmekte olan ülkelerde iş imkanı olabilir.

Kanada. Yaslar genc. Saldirin.

bu işler şöyle yürüyor, hiç kimse kapısını açıp gelin kardeşim buraya demez. yapmanız gereken, istediğiniz bir ülke bulup orada iş bakmaya başlamak.

ondan sonra başvuracaksınız, her ülkenin belirli kıstasları var. Mesela, kanada, sizden ielts sonucu getirmenizi istiyor.

hangi şirketle anlaşırsanız, onlara eşinizi de getirmek istediğinizi söylüyorsunuz, bunu şirketin kabul etmesi gerekiyor çünkü onlar evrak işlerinde yardımcı oluyor.

işi buldunuz, oraya gittiniz, kendi işlemlerinizi hallediyorsunuz, ondan sonra da eşinizi çağırıyorsunuz yanınıza olay bu.

eksi taraflarını sayayım: iş bulmak gerekiyor, sizin o ülkeye yerleşmeniz eşinizin çalışabileceği anlamına gelmiyor, onun da ayrıca iş bulup çalışma izni alması lazım. En büyük handikap, aldığınız maaşı ev kirasına ve eşinizle ortak yaşamınıza ayırmanız gerekiyor.

tabi ki teknik geçmişinizi bilmiyorum ama genelde şöyle işliyor olaylar, x ülkesi diyor ki, getireceğin adama en az 50 bin euro maaş vermek zorundasın, o adamlar size gidip 50-51 bin euro veriyor. Bu parayla bir kişi ev kirasıyla birlikte ortalama ya da ortalama altı bir yaşam sürerken iki kişinin geçinmesi çok daha zor oluyor.

sorunuz olursa çekinmeyin

edit: bavul toplayıp turist olarak ülkeye gidip o ülkede iş bakmakla uğraşmayın, olmuyor, bir de sanırım turist vizesiyle iş bakamayacağınız için baş ağrıyabiliyor.

Bir ekleme yapayim, Kanada icin gocmenlik basvurusu yapacaksin. Oyle is bulayimda gideyim dersen cok beklersin. Zaten issiz gitsende ac kalmiyorsun. Iki kisi devlet issizlik maasi alirsiniz. Is bulana kadar devlet kesmiyor. Cocuk varsa aylik cocuk masraflarinida karsiliyor devlet. Kanada'ya olurda gocmenlik kabul olursa ailenle birlikte gelebilirsin.

Green card a başvuru yapın.

kanada alir. sisteme kolay adapte olabilmek icin bir M.Eng. falan yapman gerekir buyuk ihtimal o yuzden universitelere bak oncelikle. muhendis olarak Ontario'nun batisi daha avantajli. TR tecruben pek ise yaramaz, MBA'in de pek kiymeti yok burda. ilk 5 sene zor gecer sonra rahatlarsiniz. e$in kariyerini yakar, ya baska islerle ugrasir yada ev hanimi olarak devam eder.

kesinlikle bmw.

vw grubunun araçlarını ve mantelitesini sevmiyorum. bmwye de çok büyük sempatim var.

1- 60 bin liraya 0 kilometre dizel manuel vitesli citröen c-elysee alabilrsin. konfor fabia/polo kadar olur, ama iç mekan ve bagaj geniş olur. araban daha az yakar, daha sorunsuz olur. 20 bin liran cebinde kalır, 3-4 kere birer hafta tatil yaparsın, sana bi hayrım dokunmuş olur (şaka tabi) 1.2tsi motora göre yakıt tasarrufu açısından baya fark eder.

2- 80 bin liraya citröen c4cactus ya da pejo 2008 alabilirsin. yüksek, geniş, ferah bir araban olur. otomatik vites konforu az şey değil, arabaların ikisi de güzel görünüyor bana. ferah araba seviyorsan, sunroof falan istiyorsan güzel olur. dezavantajı biraz hızlı değer kaybetmesi olur, uzun süre binmeyi düşünmüyorsan (+5 yıl) değer kaybı yüksek olur. bunları 1.6 hdi motor alırsan yine 1.2 tsi motora göre daha az yakar.

3- 2008 5.20 alabilirsin, 2 sene keyifle binersin. 2 sene sonra elden çıkarıp model yükseltmen gerekir, yoksa masraf başlayabilir. ola ki başlamazsa süper olur, ama erken başlarsa seni pişman edebilir. riski yüksek, konforu da yüksek. ama diğer seçeneklere göre %20-30 fazla yakıt tüketir.

ayda 2.000 kilometre az değil.

güle güle bin, kaza bela olmasın, gerisi önemli değil :)

hocam, pek fransiza girmek istemiyorum acikcasi. simdiye kadar hep alman kullandim, yine almandan devam etme niyetim vardi. o yuzden ya bmw, ya da mercedes diyordum. daha once passat kullandim ama ikinci el passat yerine bmw'yi tercih edesim var.

cogunlukla tek kisi kullanacagim ama aile efradini da nispeten uzun yolda 4 kisiye kadar desteklese iyi olur.

e60 ın sağlamlık açısından genelde övülmediğini söylemeye geldim.

not: bmwsporluyum.

Fabia çok küçük ve rahatsız. Bmw mantıklı bence

Bir de geçen bakarken mitsubishi'nin 1.2 motorlu cvt vitesli arabayi 50.000 lira civarina verdiğini gördüm. Bi bak istersen.

8-9 yasinda bmw tavsiye etmem, butcen kisitliysa batarsin. illa bmw diyorsan, 320d derim, en fazla 3-4 yasinda ve dusuk km bak, 3-4 senede sen biner basina bela acmadan satarsin...almadan isini bilen bir ustaya mutlaka goster, ozellikle yag kacaklarina ve sogutma sistemine baksinlar (bmwsporluyum)

10 sene tepe tepe binecem kardesim, basim agrimasin yagini suyunu koyarim o kadar diyorsan (bkz: japon)

Lüks tüketimini/alımını kredi kullanarak gerçekleştiren bir işverene sahibim. Evleri var, arsaları var, meslekleri ve şirketleri var, kredi çekip tripleks ev aldılar. Evin içini en lüks malzemelerle donattılar. Başkasına kiraladılar birkaç yıllığına.

Şirket kendini zor döndürür iken, evlerinden çıkıp başka bir eve taşınmak durumunda kaldılar. Mantıklı olan nedir? ''Nasılsa triplekse taşınacağım, içine lüzümsuz harcama yapmam gerekmiyor.'' düşüncesi değil mi? Onlar için değil, çalışanlarının primini ödeyemez iken ev tadilatına, perdesine kapısına yapılmayan masraf kalmadı. Mutfak, banyo hepsi değişti ki bu ev en fazla 6 yıllık ev ve lüks bir sitede.

Bu telaş bitince altlarında şirketin kiralık arabaları da olmasına rağmen, sırf toplantılara giderken şanları yürüsün diye AUDİ a5 (yanılmıyorsam) aldılar. Telefonları varken ve kredi kartlarında limit yokken de şirket kartının son demiyle kendilerine iphone (en son çıkan hangisiyse ondan) Sırf masaya Samsung koymasınlar diye değilse ben de bir şey bilmiyorum.

Görgüsüzlük ve millet bir şeyde görsün derdinden başka şey değil. Kendilerini bu şekil değerli görüyorlar bence. Bir de paraya ve mala mülke tapma

şimdi şirketten, toplantılardan falan bahsedilince aklıma geldi. çok iyi tanıdığım, gayet birikimli, yurtdışında eğitimini almış, uzun süre yaşamış "başarılı" bir tanıdığım da şu anki krizden nasibini aldı, tasarruf yapması gerekiyor. tuhaf şeylerden para kısarken hala bmw'ye biniyor, lüks bir yerde bulunan, yüksek kira ödediği ofisini ise değiştirmedi, zira insanlar bu adresi görünce başka oluyormuş. diğer yandan da her konuştuğumuzda durumunun ne denli vahim olduğundan bahsediyor. değişik, ne diyeyim.

Başka bir özelliğimiz yok çünkü. Sanat, spor, bilim vb ilgi alanlarımız yok, başka şekilde kendimizi ifade edemiyoruz.

gösteriş az gelişmişlik göstergesidir
biz de paramızın yettiğince gösteriş yapabiliyoruz millet olarak en fazla...
merso bmw falan
araplar misal lambo, ferrari, aston martin, bentley rolls royce la londra da yapıyor aynı boku...

toplumsal gecis evrelerini tam anlamiyla yasayamamis olmakla da ilgili bence. kirsal yasamdan kentli yasama gecis cok hizli oluyor ve tam bir adaptasyon saglanamiyor. insanlar eski aliskanliklarini kaybetmeden yenileri devreye giriyor. dolayisiyla bu yeni olani da nasil kullanacaklarini da bilemiyorlar.

lukse duskunluk araplarda da cok var. muslumanlikla da ilgili yani bir sekilde. muslumanlik toplumlarin entellektuel gelisimini olumsuz etkilemis hep. daha duz ifade edersek musluman toplumlarda egitim ve gelismislik seviyesi daha dusuk. bu toplumlarin bireyleri de kulturel geri kalmisliklarini maddi guc gosterileriyle baskilamaya calisiyorlar.

iş konusunda bi şey diyemiyorum, çünkü dediğin gibi türk insanı lükse düşkün ve o adresi görünce o arabayı görünce cidden etkileniyorlar. birçok iş için bunlar prestij olayları.

onun dışında, genel olarak ruhumuz fakir olduğundan bu şekilde atlatabileceğimizi düşünüyoruz bence.

evet, iş için haklı olabilirsiniz aslında. oyunu kurallarına göre oynamak gibi bir durum söz konusu olabilir.

tirnak icinde egitimli olanlarin gorgusuzlugu nerden geliyor derseniz, cevap yine cehalet. misal univ. mezunu, yurt disinda yuksek lisans yapmis, dolgun maasli, beyaz yakali rezidans adamlari, Louis vuitton kadinlari. bu tipleri de oturup incelerseniz genel olarak cahil, yuzeysel tipler olduklarini gorursunuz. popular kultur disinda bir ilgi alanlari yok cogu zaman.

Hayattan keyif almayı bilmiyoruz. Ornegin güzel bir doğa yürüyüşü yerine avm'de dolaşmayı tercih ediyoruz. Hobimiz yok, okumayı sevmiyoruz, araştırmıyoruz. Hissettiğimiz boşluğu da bu nesnelerle kapatmaya çalışıyoruz.

Birçok neden yazılmış katıldığım. Bence de problem eğitimsizlik ve din.