kaç model araç?

2 yıl kasko yoksa sıfırdan başlıyorsun diye biliyorum

Hasarsızlık indirimi kaskolu olduğun sürelerle ilgili, kaskon olmadan hasarsız olman bir etki değil.

17-18 arası kapatmadan önce pek kimse olmuyor

geç gitme bazı kargo şirketleri 5'den sonra kargo almıyor.
saat 11-12 arası boştur bence

en az 5 gün daha sürer

1 numaralı link.

(git: )www.google.com

1

hiçbirine bayılmadım ama 1

1 'de güzel ama favorim seiko

maalesef hicbiri :(

Aralarında 1

Hic biri ama yoklukta seiko.

1

Kesinlikle 2.

3.yü çok beğendim.

geçenlerde sormuştum sizlere, yazayım istedim bunu satın aldım:
www.amazon.com

2 yazmaya gelmiştim ki 3'ü almışsın hocam. güle güle kullanın

engelle.

forum.donanimhaber.com
eksisozluk.com

%100

Rolf Dobelli'nin bu gibi durumlarda ve genel olarak hayat için önerdiği çok güzel bir strateji var. "If something feels like crap, it's crap." Diğer türlü öyle sorgulamalar olmazdı zira diye düşünebilirsiniz.
"Acaba öküzlük mü ediyorum?", "X beni sevmiyor mu?", "Bu dolandırıcılık olabilir mi?", "Bu yaptığım yanlış mı?" gibi sorgulamalarda işe yarıyor.

en iyisi Rolex, Patek Philippe gibi markalar. Fiyatları 1 milyon liraya kadar çıkıyor.

Paran ne kadar bilmem ama seiko, orient iyidir. Casio ve don kilot markası saatler yaramaz.

tissot da ucuz ve iyi.

Tabiki seiko değil. Ama grand seiko fena değildir. Benim tercihim longinesten yana oldu

Bütçene bağlı zevkine bağlı giyimine kuşamına bağlı, 10 milyon tane değişen var senin için. Ben Longines Heritage Flagship'i çok seviyorum ama yaz kış şort tişört giyen bi adamım ben taksam saçma olur, sen biraz daha formal giyiniyorsan sana öneririm. Bunun dışında Swiss Made olanlar her zaman iyidir.

bütçe biraz düşükse seiko olabilir. tissot'un otomatikleri pek ucuz değildir. seiko 5'in yeni saatlerine bakıyorum ben de

oncelikle hicbir sart altinda krediye girmenin anlami yok. o kredi her turlu patliyor. 12x550>9*700. kyk bursu toplamda daha fazla veriyor ve 12 aya yayilmis olmasi bence daha iyi. sonucta bunun yaz okulu var, staji var vs. yazin da para lazim oluyor. ben olsam kyk bursunu alirdim

@ozdek, kyk'nin geri odemesiz burs hali de var. genelde basari derecesi yuksek ogrencilere cikiyor.

Kyk burs. Krediye çevirip biriktirme sıkıntılı bir durum.
O para yenir.
Ben kredi aldım, şimdi geri ödemesi zorluyor.

TEV ortalama yüksek olunca +1 ay daha veriyor olabilir mi acaba? Benim aldığım bir burs öyleydi. Üniversitede TEV bursunda son anda yedek listeye düşüp sonra farklı bir bursa yönlendirilmiştim de oradan biliyorum. Tev prestijli bir burs bence

Tev'de sanırım +1 olayı yok hocam. burs şartlarında yazmıyor.

kyk bursu daha mantıklı, tev'in şartlarının ağır olduğunu biliyorum. şak diye de acımadan kesiyorlar bursu.

öğrencinin ekonomik durumu çok kötü ise, tev'i alsın, kyk'yı krediye çevirsin ve ikisinden de faydalansın. böyle bi durum yok ise tevi boşverin.

değil.

ezel var.

Değil. Çok çok daha iyi diziler var. Hatta fi bu listeye giremez bile.

Şu an moralim bozuldu. Benim izlediğim online platformlarda yayınlanmış en iyi dizi Masum'du. En iyi Türk dizisi hangisidir, bilmiyorum ama yapma kardeşim, fi değil :/

Abartı can alır

değil. ezel ve çukur hiç değil. ama fi muhtemelen ezel denen balondan daha iyi bir dizidir. çukur hakkında yorum yapmaya bile gerek yok balon bile değil çünkü herkesin dalga geçtiği bir dizi zaten.

gençler pek hatırlamıyor galiba
ikinci bahar ve diğerleri diye gelir türk dizi dünyası.

( şener şen-turkan şoray )

hayret kimse yazmamis. KV ilk 89 bolum :)

Değil. Şahsiyet var.

önce bebeleri pistten alalım.
-süper baba
-yedi numara
-karanlıkta koşanlar
-avrupa yakası
-sıdıka
-kaygısızlar
-çemberimde gül oya

Bunlar varken fi ancak amatörü eğlendirir.

Üçüncü sezonun yapılmayacağının açıklanmasıyla olay örgüsünü hızlandırmak zorunda kaldılar ki son bölümler gerçekten iyiydi. Sinematografi, seçilen mekanlar, kıyafetler, dekorlar her zaman iyiydi zaten. Prodüksiyon kaliteliydi ama senaryo her zaman o kadar iyi değildi ne yazık ki.

en iyi türk dizisini geçtim iyi bir dizi bile değil bence.

Senaryo, kurgu, olay örgüsü, oyunculuk, müzik, replikler, veciz laflar
7 başlık var.
bunlardan bir tanesinde bile ilk beş içinde değildir bırak hepsinin toplamında birinci olmayı.

hastasiyim bu bir donemde bi seye sarip akabinda gelmis gecmis en iyi xxx diye ortalikta dolananlara. 10-15 yil sonra tekrar bu soruyu kendine sor ve fikrinin degistigini gorunce beni hatirla.

TRT deki absürt komedi bence güzel bir işti.
Dünyanın neresinde görülmüş TRT'de yayınlanan dizide Erdal bakkalın ben elektrik faturasındaki TRT payını ödemeyeceğim abi diye sağa sola koşturması.
Bence erken bitti, sonunu da öyle bir getirdiler ki, başka kanalda vs. yayınlamak imkansız oldu.
Bu arada bazı bölümlerin gerçekten yayınlanmadan önce TRT tarafından kontrol edilmediği adamların özgürce yaptıkları izlenimi uyandı ben de ama emin değilim.

www.youtube.com

benim en sevdiğim dizi şaşıfelek çıkmazı'dır. liseliler bilmez ayrı :)

degil.

avrupa yakasi var.

Kitapyurdu +1

Ayrıca Kidega

Kitapyurdu +1

kitapburada.com denemiştim ben. memnun kaldım, whatsapp destek hattı da var. ancak e-fatura, kurumsal fatura 3d'siz çekim gibi özellikleri bilemiyorum var mıydı

öneriler için teşekkürler,

şu an kidega'yı denemek için 2-3 sipariş verdim, bakalım duruma göre buraya yazarım, kitapyurdunu da deneyeceğim.

kitapyurdunda gördüğüm min 10 tl sepet olayı var o dezavantaj.

Bu bıçak hakkında spesifik olarak yorum yapamayacağım ama 184 lira çok para değil, hele hele yıllarca hemen hemen her gün kullanabileceğiniz bir şey için hiç değil. Bir de yemek yapmayı çok seviyorsanız hobinize yatırım yapıyor gibi düşünebilirsiniz.

burada alternatifleri var daha ucuza,

www.hepsiburada.com

ama hosuna gittiyse ve is amacli kullanacaksan, iyi bir bicagin olsun, ha refika'nin bicagi cok mu iyi onu bilmiyorum tabi

alet isler el ovunur

mümkünse elinize alıp hissiyatına bakın derim
tasarımı güzel ancak elinizle olan uyumu daha önemli bence
184 lira verilir bence

İyi bir bıçak için 184 lira neredeyse sudan ucuz anlamına geliyor. Ama yerinde görmekte fayda var. Bir de bu fiyat skalasındaki bıçakların çeliklerinden ömürlük bir kalite beklemeyin.

pirge'nin kendi bıçakları daha ucuzsa onları alın. refika "markasına" boşa para kaptırmayın

hepsini boşverin bulunduğunuz şehirde elbette ki demirciler vardır gidip istediğiniz modeli gösterip dövme bıçak yaptırabilirsiniz ben bundan 4 sene önce 50 cm dövme zıh satır yaptırmıştım bir demirciye 100 tl para vermiştim hala jilet gibi. usta yetenekliyse baya güzel iş çıkarabilir f/p açısından.

dur sakın alma. ikea 365+ serisi var ömürlük. tek parça olduğu için hayatta kopma vs olmaz. hemde harika tasarım. ilki refikanınkinden. ikincisi de 3lü set. bunları al yemek yaparken acayip zevk alıcaksın. :)

www.ikea.com.tr

www.ikea.com.tr

Sivas ve bursadaki üreticilerden almanı tavsiye ederim. Kasaplar buradan alır. En kaliteli bıçak sivas ve bursada üretilir

Yerel üreticiden daha kaliteli bıçak yaptirabilirsin o para o bıçağa verilmez.

geniş yüzeyi ve kabzanın daha yüksekte oluşuyla bu bıçak benimde ilgimi çekmişti açıkcası (videolarda görmüştüm), pratik güzel bir bıçağa benziyor. kesme kalitesi, bileyleme zamanı gibi şeyler var kaliteyi etkileyen ama çok sorunlu olduğunu da düşünmüyorum.

benzer nitelikte başka bıçaklar var ise ve fiyatı daha uygunsa neden olmasın derim ben.

@synthetic a priori'ye katılıyorum, çok para değil kısmı kime göre neye göre diye değişebilen bir şey ancak uzun yıllar kullanabileceğin ve sevdiğin şeyle uğraşırken kullanacağın şeylere harcadığın para asla ve asla boşa giden para değildir. (kaliteli ürünler için konuşuyorum elbette)

Ben de sapsız, tek parça olan bi şey almanızı öneririm. Hijyen ve sağlamlık açısından. Tabi elinizde tutmanız lazım almadan, dengeli olmalı. İkea olabilir. Bu refikadan ın bıçağı da güzelmiş ama.

Öğrenciysen alma kardeşim, okul bitsin set alırsın.

Ben ikeadan aldım çin kasap bıçağı tarrzında, zaten tek model var o şekilde, 10€ gibi bişeydi yani türkiye'de varsa 80-90 liradır heralde. Sadece onu kullanıyorum. Bir de 50 tl'ye büyük çift taraflı ıslak bileme taşır alırsın, yıllarca kullanırsın. İkea'da başka bıçaklar da var fransız chef bıçakları falan, bir tane komple paslanmaz model vardı hoşuma gitmişti ama elime almadım belki çok komforlu olmayabilir. Ne alırsan al bileme taşı mutlaka olsun düzenli biledikten sonra her bıçağı bir şekilde kullanırsın, parası çok koymayacağı noktada da gerçekten güzel bi bucaj alırsın

www.hepsiburada.com

dövme çelik sürmene bıçağı.

olmadı tefal zen seramik bıçak.

baya ünlü şefler de bile 15 liralık bıçak gördüm en favori aletleri olarak, gaza gelme ileride bakarsın al ortlama bişe iş görsün yeter, hiç biri lazerle kesmiyor.

refika'nin bicagini ben de bayagidir istiyordum. guzel sik bir bicak. bu bicak konusunu anlattigi bir de videosu olmasi lazim. izlemeni oneririm. o bicaga o para verilir bence. ucuk bir rakam degil.

ama gorerek al+1. cunku bicak biraz kisiye ozel. kadinsan daha hafif bir sey isteyebilirsin. elin kucukse eline uygun bir kabza isteyebilirsin. bir gormekte fayda var almadan.

31

30, son yıllarda ciddi ciddi hissettim

bu aralar, 38 yaş bitiyor 5 gün sonra

Senden 1 sene sonra fark etmişim, 23 yaşımda. Sanki bi şeyler oldu hayatta geri dönüşü olmayan ve o zamandan beri en ufak şey için bile sürekli ölümüne çabalamaktan ve karşılığında dımbık kadar bişi elde etmekten kendimi 90+ yaşında hissediyorum ruhsal olarak. Fiziksel olarak 28den sonra.

@super, 18 yaşıma olan uzaklığım 28 yaşıma olan uzaklığımla eşit şuan. Cidden kötü bir durum.

@sessiz kalma bence şanslısın, erken fark etmen kendini hırpalamanı engelleyip kendi değerini keşfetmeni tetikliycek çok geç olmadan. Ne güzel işte :) Ben erken fark etmiş olsam kendimi bu kadar yıpratmazdım.

28’in sonunda askerden dönünce yeni yeni uzayan saçlarımın yanlardan çok seyreldiğini fark ettim. Yine aynı dönemde çelimsiz vücudum ufaktan yağ tutmaya, eskiden hiç olmayan memelerim de zıplayınca sallanmaya başladı. Yanaklarım doldu. Fotoğraflarda da eskiye göre daha yorgun, “genç” gibi değil de “adam” gibi çıkmaya başladım.

Net 30

27'de kendimi harika hissediyordum. 30'dan sonra irtifa kaybetmeye basladik. 35 saglam koydu. millet 80'i falan nasil goruyor anlamiyorum.

En çok koyan şeylerden biri de ne biliyor musunuz? Şirketlerin kampanyaları genelde “18-25 yaş arası gençler” diyor. 2 yılım kaldı sonra genç değilim diye dertleniyorum. Benden büyük esnaf bana abi deyince moralim bozuluyor.

30

25 bitmek üzere. sanırım 22-23 civarı başladı benim de yaşlanma sancılarım.

Annem öldükten sonra

fiziksel olarak yaşlandığımı çok hissetmiyorum ne zaman hissedicem bilmiyorum ki 22 yaşında da değilim :/

Çoluk çocuk yaşlı muhabbeti yapıyor diyeyim de anlayın ahaha

bu sene hissettim. 33.

30.

Bir ben genç hissediyorum herhalde. 35 yaşındayım ama yaşlı hissetmiyorum. Üstelik saçımda tonla beyaz var. Ama tipim genç gösteriyor yaşıma kimse inanmıyor.

Genel 30 civarı fark etmiş. Sorun bende mi?

35/36 arası, 38 im şimdi

30 yaşındayım.asla yaşlandığımı hissetmedim.sadece olgunlaştığımı düşünüyorum, 3-4sene önce yaptığım hareketler çocukça geliyor bazen.

Uzun zaman önce bir cumhuriyet balosunda yahudi bir kız ile tanışmıștım. bir süre beraber olduk ama her ne kadar iyi kazanıyor olsam da ekonomik olarak baya üst seviyedeydi - ki türkiye yahudi ve rumlarının neredeyse tamamı böyle - ailesi ve yakın çevresi ilişkimize pek sıcak bakmadı ayrıldık.

Bu insanları genel olarak kaliteli etkinliklerde görebilirsin takıldıkları yerlerse genelde yalnızca kendi cemiyetlerine mensup kimselerin olduğu lokaller.

Ermeni, rum, yahudi tanıdıklarım oldu. Genelinin sosyoekonomik durumu iyi olsa da aralarında çok zengin olmayan, ortalama hayatlar yaşayanlar da var. Genellikle çok içine kapalı bir hayatları var. Nereden bulursun bilmiyorum. Bulsan da napacaksın? Durup dururken yaklaşmaya çalışırsan “ne ayak bu adam” diye şüpheyle bakabilirler.

Haklısınız ama kötü bir niyetim yok sadece fazla meraklı ve ilgiliyim. Liseden beri Türkiye’deki azınlıklar ile ilgili çok okudum araştırdım. Fakat hiç biri ile tanışma şansım olmadı.
Sadece türkiyenin başka yüzlerinide görme tanıma istediği bendeki.
Geçen şalom gazetesinde 7 Kasım Perşembe günü İstanbul Üniversitesi Doğu Dilleri Enstitüsü Auzef Kampüsü Binasında ‘Gelin Tanış Olalım’ etkinliği kapsamında yahudi türkleri ile bir sohbet günü düzenlediğini okudum ama geç gördüm duyuruyu katılamadım.

istanbuldaysan ermeni ya da rum kiliselerine takılırsan rastlarsın.
yahudi biraz zor çünkü çok azlar ve sinagoglara genelde girilmiyor.

üniversitede Ermeni iki arkadaş tanıdım. Bildiğin bizim gibi insanlardı işte hiçbir fark göremedim. Biri kızdı ve sevgilisi Türk’tü mesela. Belki de evlenmişlerdir şimdi. Yıllar oldu.

Türkiye'deki gayrımüslim cemaatler oldukça kapalı. Üniversitede tanışmıştım ben bir kaçıyla. Müslüman bir Türk olarak ve özel bir gerekçen de yoksa rutin selam, merhaba muhabbetinin ötesinde ilişki kurmak biraz zor bence.

Eski patronum yahudiydi. Çilingir çağırırken bile çevresinden tanıdık var mı diye sorardı. İşin garibi bulmuştu da. Set çekilmiş bi çevrede yaşadıkları doğru.

Ender görülür bi bitki türüymüş gibi öğrenmek incelemek maksadıyla yaklaşamazsın tabi :) twitter'dan takibine alabilir iletişime geçebilirsin. Mantıklı olanı bu.

çok fazla musevi arkadaşım var.
ortaokulda tanıştım hepsiyle.
lisede tanıştıklarım da oldu.
çocukluktan o şekilde tanışılmazsa, cemiyet anlamında içlerine girmek biraz zor.
o yüzden nasıl tanışabilirsiniz bilmiyorum.

ermeni bir erkek arkadaşım olmuştu.
sadece anne tarafından Ermeni'ydi, yani kendi babası da ermeni değildi.
dolayısıyla bizim açımızdan bir sorun yaratmamıştı ailesi.
lisede 3-4 ermeni arkadaşım vardı, onlar son derece tutucu ve kapalıydılar mesela.

süryani tanıdıklarım da var, onlar da özellikle evlilik konusunda aşırı katılar.
ama bunlar dostluklarına falan yansıyan şeyler değil, kendi hayatlarını öyle yaşıyorlar sadece.

benim yok, ama babamın çok rum arkadaşı vardır, hepsini çok sever, çoğu zaman birlikte zaman geçirirler, yerler, içerler.

yani kadın-erkek ilişkisi açısından hâlâ bir kapalılık var çoğunda, ama dostluk anlamında ve sosyal ilişkiler açısından gayet normal ve hatta ortalama üzeri iyiler diyebilirim.
o yüzden doğru ortamı bulunca dost olmakta sorun ya da zorluk yaşamazsın.
sadece böyle izole bir topluluklarmış gibi bakmaman lazım tabii.

tamamen iyi niyetli yaklaştığınızdan şüphem yok ama otantikleştirdiğinizi düşünürlerse kötü hissederler.

üniversitede sınıf arkadaşlarım genelde azınlık mensubuydu. ermeni ve rum arkadaşlarım vardı, halen daha iletişim halindeyiz instagram ve facebook üzerinden. yahudi arkadaşım olmadı ama hiç.

muhit ve okul. cocukken arkadaslarimin arasinda bol miktarda ermeni/suryani vardi.

Yahudi ve Ermeni arkadaşlarım oldu. Aynı iş yerinde çalışıyorduk.

Bir de müslümanlaştırılmış Ermeni arkadaşlarım oldu. Hatta kendilerinden sünni Türk olduğunu söyleyen bir arkadaşımın "biz aslında Ermeni'yiz" demesiyle haberdar olmuştum. Hrant Dink Vakfı'nın bu konu hakkında çalışmaları var.

İstanbul'daysanız İstos Yayınları'nın kafesi var. Genellikle ayda bir etkinlikler düzenliyorlar. Hatta çoğu etkinlikte Aras ile beraber kitap satışı da yapıyorlar. Twitter'dan etkinliklerini takip edebilirsiniz.

Dışarıya kapalı olmaları normal. Komşum/arkadaşım dediğim insanlar her fırsatta malımı ve sevdiklerimi ganimet olarak görseydi ben de aynı şekilde davranırdım.

Muhit+okul+iş çevresi

Düşünüyorum çocukluğum Cihangir ve Bakırköy çevresinde geçtiği için arkadaşlarım, esnaf vs. bir sürü tanıdığım oldu azınlıklardan. Hepsi zengin değildir ama benim tanıdığım insanlar çok görgülü idiler. O zamanlar bunu fark etmezdim. Benim ailem de öyleydi çünkü. Ne zaman farklı farklı arkadaşlarım oldu, değişen Türkiye ile birlikte değişen aile profillerini fark etmeye başladım. O aileler (belki de çevreleri konusunda daha tutucu oldukları için) daha az değiştiler.
Nasıl tanışabilirm kısmına cevap çevre ile ilgili olacak. Bir de kim olduklarından bağımsız "aaa siz rum musunuz, bayılırım..." demeyeceğinizi düşünüyorum.

geçen recep ivedikli bi videosu vardı açıp izlemedim bugün kaldırmış sanırım

Şişirilmiş balon.arka planına bakmak lazım

ivedikli videoyu ben bulamadım bir türlü.
sürekli bir "feel good movie" havası yayması mıdır, hamburger, pizza arası öze dönüş sıkıştırması mıdır nedir bişey var rahatsız eden...

Aileden zengin, sevdiği işi yapıyor, bence gayet de güzel işler yapıyor. İtic bir tipi yok gayet sempatik, izlenme artsın diye gariplikler yapmıyor. Her kesime yönelik tarifleri var. aileden zengin olunca imkanları iyi kullanmış tabi o ayrı ama mütevazı duruyor.

Daha cok iticilige dogru kayiyor su ara. Konusmalari r harfini ultra garip soylemeyi iyice abartmasi yuzunden biraktik izlemeyi. Sansa demirele gectik, oda s harfini tisliyor :f

bence sempatik sayılabilir, şımarıklığı yok gibi.
ama tariflerinin çoğu biraz baştan savma gibi geliyor bana.
layığıyla yaptığı şeylerde de en sinir olduğum şeyi yaparak, içine muhakkak yeni nesil bir şey katıyor.
kısırın içine kişniş koymak gibi mesela.
tamam, yakışıyor olabilir de, bir tane de adam gibi, bir şeyin içine "çok yakıştırıyorum" demeden klasik bir tarifi layığıyla yapsınlar.
basite kaçınca da, öğrenci işi oluyor bu sefer.

bunu şemsa denizsel yapıyor ancak, o da kısmen.
arada bir saçmalasa ve zeytinyağını abartsa da, genelde usulüne uygun bir şeyler yapıyor en azından.

izlemesi eğlendirici ancak tariflerini yapmaya başlayınca uyumsuz uyduruk olduğunu anlıyorsunuz. lezzet konusunda pek becerikli değil gibi.

disleksi olduğunu duymuştum

Bir röportaj teklifini asistanlarının maille "olumlu dönemiyoruz" diye yanıtladığını biliyorum. Sadece böyle açıklams yapmışlar. Vakti ypk, programı dolu vs dersin en azından.

nutella yasak değil diye biliyorum. sokulur. bir ihtimal el koyabilirler 400 gr götürün.

Yok zaten getirmeye çalıştım da el koydular çok şaşırdım ama ilk defa başıma geldiğinden bir şey de diyemedim. Üstelik Türkiye'de olan bir ürün olmadığından almıştım. Çanta sıvır kalmasın demişlerdi ama ben çok küçük bir şampuanı çantada unutmuşum, cihazdan geçerken örtü çanyaya baktılar Nutella tarzı şeyi aldılar, şampuanı da şeffaf çıtçıtlı poşete koyup geri verdiler.

Sıvı kısıtlamasına kremsi şeyler de dahil, geçmiş olsun

normal şartlarda hayır. nutella kaptıran çok oluyor yurtdışı uçuşlarda

Normalde de özellikle almam. Çok umursamasam da doğum günüm nedeniyle bir hovardalık yapayım dedim parasında değilim de zaten sıfıra yakın tatlı tüketen biriyim bu nevaleyi de sadece bir kere uzun seneler önce yarım kavanoz kadar yedim ve bayıldım. Ceza olarak 10 katını öde deseler gözümü kırpmayacağım nadir şeylerdendi üzdü.

Sokamazsınız. Paris'ten binerken almışlardı bizimkini

Allah Allah halam Almanya'dan 700 gramlık dev kavanozlar getiriyor her sene.

kabine alınmıyor. uçak altı bagaja verilebilir.

@ chicha senin halan bu şekilde getiriyordur.

@chicha halanız muhtemelen kabinde değil bagajda getiriyordur. Bagajda sınırlamalar daha rahat.

birinci soru geri dönebilirsin. windows bulmak kolay.
ikinci soruna evet diyebilirim ama nereden bulursun bilmiyorum. aslında gerek de yok. istediğin linux kurulumunu indirip rufus ile usb belleğe yazdıracaksın. onu takıp bilgisayarı açacaksın biosa girip boot sırasını usb belleğe getireceksin. gerisini zaten ekranları takip ederek halledersin.

hocam hiç bulaşma. benim duyurularıma da göz at istersen ben de benzer bir konu açmıştım. aradığın tipte bir linux yok. kullanıcıyı en az üzen linux diye yazarsan 20 kişi gelip 30 tane linux önerir hepsi birbirinden farklı. paşa paşa windowsa devam et. ayrıca linux kod yazmadan olmuyor. windows gibi herşeyi tıklayarak halledemiyorsun.

@tears korkuttun şimdi :) entrydeki yazıda çok kolay olduğundan bahsetmişti oradan gaza geldim. biraz araştırsam güzel olacak demek ki.

ikinize de teşekkürler

Evet Windows'a istediğiniz zaman geri dönebilirsiniz.

Linux distrosu olarak Elementary OS öneririm. MacOS'e çok benziyor ve dediğiniz işlere yönelik kullanımda gayet yeterli olacaktır.

www.youtube.com

Burada kurulumu anlatmış. Bundan önceki kısımda biostan boot cihazlarından ilkini USB yapın, daha sonra Rufus yardımıyla iso dosyasını USB'ye yazdırın.

linux mint kullanırsal windows'a yabancı olmayan bir ortamda kullanmış olursun, görsel olarak yani. dizi film izlemek için kullanıyorsan sadece hiçbir sıkıntı yaşamazsın. ben yeni topladığım masaüstü bilgisayarımda windows ve ubuntu dual boot olarak kullanıyorum, hatta şu anda ubuntu üzerinden yazıyorum bu mesajı. sadece adobe lightroom kullanmak için windows'u kullanıyorum genelde, torrent dahil diğer tüm işler için linux kullanıyorum. tavsiye ederim.

Ben de aynı amaçla kullanmayı denedim fakat gerçekten kod yazmadan olmuyor. Hatalarla karşılaşıp araştırıp çözmeye çalışmak çok zaman alıyor ve bir yerden sonra bıktırıyor. Windowstan devam edin.

o entry'i gördüm çok toz pembe bakıyor ve gerçekçi değil, niye şukuya abanmışlar da öyle debe'ye sokmuşlar anlamadım.

şu arkadaşın entryleri daha gerçekçi okumanı tavsiye ederim:
eksisozluk.com
eksisozluk.com

ben de yazmaya korkmuştum. demekki benim gibi olan varmış dsuafhsdf. 12 senelik yazılımcıyım. evde kullandığım pc de kod yazıp bişeyler yapmak istemiyorum. ama linux sizi buna zorluyor. kod yazamıyorsan linux yok. var diyenler sallıyor. önceki duyurularımda önerilen tüm linux'ları kurdum. 6 7 çeşit linux... hepsi bir yerde kodlama ihtiyacı duyuyor, hep google'a vb girip sayfalarca kod arıyorsun. sebep? wifi tanımıyormuş. sokayım öyle son kullanıcıya hitap eden işletim sistemine...

bilgisayarınıza linux kurdunuz da hangi sorunla karşılaştınız ve kod yazmak zorunda kaldınız merak ettim açıkcası, 60 küsür yaşındaki pedere kurmuştum bir kere gösterdim vefat edinceye kadar kullandı bir günde şunu yapamadım demedi.

alt tarafı chrome/firefox çalıştıracaksın neyin kodunu yazıyonuz acaba? komple browser mı yazıyonuz?

şunu derseniz varım ama, benim bilgisayarım son teknoloji parmak izi okuma, yok xyz chip'i, yok bilmemne ses kartı/ekran kartı var, evet böyle bir bilgisayarınız varsa linux kullanmak problem olabilir, yeni teknolojiler ve donanımların desteği eksik veya hiç olmayabilir ancak 4/5 senelik eski teknolojilere sahip (laptop modeli yeni olabilir) bir bilgisayarınız varsa sorunsuz kullanırsınız.


wiki.ubuntu.com şuradaki listeden bilgisayarınızın hangi donanımları destekleniyor görebilirsiniz

Ne kodlamaymış arkadaş :) terminalde iki komut kopyala yapıştır yapınca kodlama olmadan Linux kullanmak imkansız moduna girmiş herkes. Ben farklı bir Linux mu kullanıyorum anlamadım cillop gibi tanıdı tüm donanımları, mouse klavye yazıcı ekran kartı hiç sıkıntı yok,

yıllardır bitmeyen geyik bu.
aç 10 sene önce de birileri aslında ev kullanıcısı için çok kolay olduğunu en ideal olduğunu falan anlatmıştır. ama inatla kabul edemiyorlar çift tıkla next next ile iş yapan adamlara, cmd, regedit falan görünce terleyen adamlara "abi şimdi konsola işin düşmez zaten düşse de baka baka yaparsın" diyorlar.
adamın o konsolu bulması bile imkansız neredeyse ama baka baka yapılır her yerde döküman var diyorlar.
7-8 sene önce ben de eski alete ubuntu kurdum. network kartını tanımadı. yapıyorum ediyorum yok. bana ubuntu öven tanıdığa - tübitaktaydı o dönem, bilgisayar mühendisi- dedim böyle böyle olmuyor bu. dedi seni mail gruba alalım oradan sor kesin çıkar. halen bir halt çıktığı yok.
sunucuya kur ne bileyim raspiye kur evet güzel mis ama mühendis olarak falan doğmadıysan zül gelecektir.

2015 yılına kadar onlara güvenim tamdı. En saçma sorunumda bile çok yardımcı olmuşlardı. Bu yıl karakola gidip ağlamadığım kaldı. İlgilenmediler. Artık ölsem de aramayı düşünmüyorum.

aracımın plakası çalındı. emniyette iki gün uğraştıktan sonra yeni bir plaka verdiler.

hayatımda üç kere karakola gittim. üçünde de gittiğime pişman oldum.

bir iki kere lazım oldu telefonu (155) bile açmadılar.

olmadı.

çözüm yolu olarak polis aklıma bile gelmiyor. kavga dövüş hırsızlık falan olsa karakola gitmek aklımın ucundan geçmez.

Anneannemin evini soydular. İç avludaki camı kırıp girmişler. Kaykayım vardı onu almışlar. Bir kaç az değerli maden kap kacağı almışlar. Dolaptaki maden suyunu içmişler. Polis çağırdık. Cam kırıklarında ve şişede parmak izleri çıktı. Daha önceki kayıtlarından yakalandılar. Mahkeme oldu. Bizi de çağırdılar. Perişan vaziyette olduğu için şikayet etmedik fakat hakim yine de ceza verdi. Olan benim kaykaya oldu. Manevi değeri vardı. :(

hayır çözülmedi başlarından savdılar

üniversitedeyken eve çıkmıştık istanbul aksaray'da, bir gün hırsızlar eve gelip masaüstü bilgisayarımızı falan çaldılar, kapılardan birisine evdeki bıçağı saplayıp gittiler. polisi çağırdık "burada niye ev tuttunuz ki" demişlerdi

her banka kendi kurudunda çevirir. ama en büyük problem işlemin yansıma saati aliyor. özellikle tr'de piyasa kapalı iken yansıyan işlemlerde kur makası nedeni fark çok oluyor. çare olarak kredi kartı y. dışı harcamalarınızı $ ve/veya € isteyebilirsiniz. ama durumda da bu para birimleri için asgari ödeme diye bir şey olmuyor. yani $ veya € olarak o ekstrede ne kadar borç varsa ödemeniz gerekiyor.

Bankayı arayıp dolar olarak extreme yansısın dolar olarak ödeyeceğim derseniz dolar olarak yazılıyor. Bankadan dolar hesabına dolar alıp oradan ödeyebilirsin

ben euro ve dolar ekstre açtırdım bu yüzden

elektrik yetmiyor olabilir mi acaba?

güç yetmiyor olabilir gibi geldi bana da, kabloları kontrol edip bir başka kablo ve portta deneyin isterseniz.

700watt yeter bence de. anakartta problem olabilir mi acaba, başka bir yerde deneme imkanınız yok mu

ilgiye ihtiyacı var şu an

gol olur

Sallama hiç
Bırak yazsın

Tam anlamıyla yansıtmıyor ama kibar haliyle attention seeker diyelim biz buna. O 'Seeker' kısmına başka bir şey geliyor aslında. Anlayan anlar. Yalnız kalmıştır, o boş zamanını doldurmak için seni seçmiştir.

Yarın akşam çağır 2 muhabbet sonra takıl, ondan bir tezek olmaz

ilgiye ihtiyacı var,yedekspor da cezalı oyuncu sayısı çok,yalnız kalmış olma ihtimali de yüksek.Sallama bence de bırak yazsın biraz da sen laf sok hatta alttan alta,arkadaş olarak gör falan :)

sen neyin peşindesin madem hoşuna gitmeyen düşünceleri varmış niye mesaj atmasını merak ediyorsun? kadınlar öyle akşam çağırayım takılıp atayım kafasındaki erkekleri bilir ve iplemez.

Gol olmaz, boşuna uğraşma.

bu ceza banan erden kesilmiş fotoğrafını falan nasıl bulurum?

66004 kesildiği yer diyor. bunun tam notkasını nasıl sorgulayabiliyoruz?

onlineislemler.egm.gov.tr
şuradan oluyo mu? google'a yazdım da bu çıktı. sen de bi öyle arat istersen.

bu cezayı nereden yediğimi ve fotoğrafını vs. içermiyor.

sadece eds kamerası kodu koymuşlar

O kodun hangi noktadaki eds'ye ait oladuğunu bulursan neden ceza yediğini anlarsın, paraya bakarsak hız limiti aşımı.

Büyük ihtimal koridor eds uygulaması, çok dikkat etmek lazım.

Ceza zaten fotoğraflı ve radar bilgileriyle size posta edilecek, e devlette yeni gördüyseniz bir iki hafta içinde gelir.

Muhtarınıza sorun ona teslim etmişlerdir, edilmemişse her hafta sorun ki indirimi kaçırmayın.

ben emniyete gidip kendim öğrenmiştim, ama cezanın üstünden baya baya geçmişti. postayla gelmediği için gitmiştim yıllar önce. geçmiş olsun.

E devlette cezanın hangi maddeye istinaden kesildiği yazıyor normalde

konu hakkindaki isyanim ve yanitlar icin : www.eksiduyuru.com

abi cezanın niye kesildiği yazılmış zaten.

ama ne lokasyon bilgisi var ne fotoğraf.
nassıl yedim bu cezayı anlamış değilim.

bana fotoğraf tebliğ etmeleri gerekyior.
mobese kamerası kodu vermişler, hangi mobese oldugunun bilgisini eşleştirebileceğimiz bi db yok.

gerçekten çok ilginç ya.

böyle saçma bir ceza bende yemiştim.

ankara'dan eskişehir yönüne doğru en sol şeritte 110-115 ile gidiyorum. bir süreliğine müziğe kaptırmış gidiyoruz. arkayı da o süre zarfında 3 uzun arkadaş oturduğu için göremiyorum. yani dikiz aynasını görmüyorum. ama bu durumu farketmiyorum bile. neyse bir kornalar patırtılar filan. bakıyorum yan aynaya. polis arkamda kovalıyor gibi geliyor. el yapmalar vs. neyse çekiyorum kenaya yavaşça. bir şey olacağını düşünmüyorum. lakin polis diyor ki. sol şerit ihlali sebebi ile 488 yazıyorum. dur hop aman bıdı bıdı öğrenciyim mık mık derken 230 tl'ye gönderiyor beni. şaşırıp kalıyorum.

son tarihini yazmanı bekliyor hocam, süresi dolmuş pasaportu çekilişe dahil edeceklerini sanmam.Zaten muhtemelen bu yüzden pasaport koşulu koydular, ön eleme oluyor.

Pasaport süresi yazmıyorsun ki başvuruda. Bu yıl değişmesiyle en azından öyle. Biz pasaport olmadan başvuru yapmıştık. Vize başvuru ise bahsettiğin çekiliş sonrasında o ayrı tabi.

@dialecticchaos,

pasaport olmadan bşavuru nasıl yaptığınızı merak ettim. sahte pasaport numarası yazdıysanız yazık ettiniz.

pasaportu bu sene istemeye baslamislar. expiration date istiyor, ben denemedim ama gecmis bir tarihi expiration date olarak girdirtecegini sanmiyorum. pasaporttan kasti "gecerli pasaport" olabilir.

süresi dolmuş pasaport geçerli bir pasaport sayılmayacağına göre kabul olmayacaktır.

Volkan Yalçıntoklu çevirisini okudum ben iş bankası'ndan. Gözüme takılan bir durum sezinlemedim, gayet akıcıydı 1600 sayfa olması korkutmasın Tolstoy gibi kafa karışıklığına sebep olmaz su gibi içilir. Fakat iletişim'deki çevirinin bir tik daha iyi olduğunu yazanlar var. Eğer üşenmeyip başlarsa kesinlikle iki cildi de bitirir. Okumayı sevmiyor bahanesiyle eksik kalmasın bu eserden.

www.amazon.com.tr
%50 İndirim var kaçırmayın İş Bankası yayınları seti sadece 26 TL ama maalesef kısaltılmış versiyonu değil

Nesrin Altınova çok iyi bir çevirmen. Bulabilirseniz onun çevirisini okuyun. İmge Kitabev'nden çıkmış en son sanırım. Ama şu an tükenmiş. İmge'yi arayıp sorabilirsiniz.

Ben şuan iş bankası yayını okuyorum 1600 küsür sayfa. Bu tarz uzun romanlarda ana konudan çok sapılıyor buda sıkıyor haliyle. Mesela okuduğum orjinal baskısında waterloo savaşı 50 sayfa anlatılıyor, küçük cosette'nin anne ve babasının son eğlenceleri yine onlarca sayfa sürüyor, filanca manastır be rahibeleri onlarca sayfa anlatılıyor insan bunalıyor tabi. Olay sadece jan valjean ve minik cosette'nin hikayesini okumaksa 350 sayfa olan bence yeterli.

tespitlerine tumuyle katiliyorum.

onlar maslow ihtiyaclar piramidinin tepesindeki "kendini gercekleme" kisminda takiliyorlar. Sanat, doga, teknoloji, bilim ile ilgileniyorlar. Farkli insanlarla sosyallesiyorlar, klup aktiviteleri vs. Yapacak o kadar cok sey var ki.. O piramidin uzerindeki kulah "bir sey satin almak, bir seye sahip olmak"la ilgili degil. Ama o seviyeye gelmek icin temel maddi sorunlari cozup, gelecek endisesi tasimamak lazim.

evrimagaci.org

dün youtube'dan appleın lansmanını izledim. adamlar 1000 dolar diyor ya. türkiye'ye bakıyorsun 10 bin liranın üzerinde. bunlar sürekli sözlükte de tartışılan konular ama cidden düşünmeye başladım burada "iyi bir iş"in olmasındansa yurtdışında starbucks'ta çalışmak daha iyi gibi. çünkü bu ülkede peşinden koşturduğumuz şeyler orada bir standart şeyler.

avrupa'da para harca nasıl olsa sana geri döner düşüncesi hakim çünkü cidden bir kahveye verdiğin 10euro veya 5para etmez şeylere verilen paralar avrupa'daki insanlara geri dönüyor. sistem bunun üzerine kurulu. böyle olunca ülkedeki sürekli dönen para miktarı artıyor ve bu sayede para'dan para kazanma olayı mümkün hale geliyor.

türkiye'de sakın para harcama bir daha sana geri dönmez anlayışı var. para kazandın mı ya hiç harcamadan evde tutacaksın yada yurtdışına çıkaracaksın. parayı kazanan yine yurtdışında yiyor. türkiye'de tutan zaten harcamıyor. o sebeple sürekli dönen bir para yok.

örneklemek gerekirse almanya'da dönen para 100 ise türkiye'de 15.
alman bankası piyasaya bakıp ulan 100 para dönüyor biz istediğimiz zaman piyasadan para toplarız diyor krediyi 2'den veriyor.
türk bankası ulan bi almanya'ya bi bize bak biz para falan toplayamayız diyip hem kredi vermiiyor verse bile 8-9 arası veriyor.

şimdi ben türküm diğeri alman ikimizde japonya'ya aynı ürünü satacağız kar marjlarımız neredeyse aynı diyelim %6-7 olsun.
ben krediyi 6-7'den alıyorum alman 2'den alıyor. tüm ticaret bittikten sonra ben gidip 6-7'lik kredi ödüyorum alman 2'lik kredi ödüyor. türk olarak bana mercimek tanesi bile kalmazken alman ailesine bol biralı bir iskender ziyafeti çekiyor.

o sebeple alman firmasında çalışan hans oğlu fender istediğinde alalım ya nolcak diyor.
türk firmasında çalışan mahmut oğluna helvacıoğlu blok flüt alıyor.

turkiye'de esim ile birlikte araliksiz 10 sene calistik, ev almadik ama bagdat caddesinde deniz manzarali guzel bi evde yasadik, mercedes kapida, is pozisyonlari iyi maaslar iyi ama bunlarin bu iyi seviyede olmasi icin 7/24 essek gibi calisip para biriktirdik.

suan ingiltere'de yasiyoruz, cok sakin bi hayatimiz var ve gelirken istedigimiz de buydu. hic bi zaman gidelim pound zengini olalim diye dusunmedim (olmadik da o ayri). ama alim gucunun yuksek olmasi hayat kaliteni cok artiran bisey, cunki hayat kaliten artinca yukarida ebabil'in dedigi kendini gerceklestirme boyutuna geliyorsun. telefon, araba, kiyafet vb, bunlar ivir zivir burda gecirdigin ilk 6 aydan sonra hic bi onemi kalmayan seyler.

yurtdisindaki insanlarin hayattan bekletileri nedir? demissin, benim hayattan bekletim esimle cocugumla guzel saglikli, oradan oraya kosturmadan, suruklenmeden, her gittigim restoranda kazik yemeden ya da esim eve donerken taciz edilecek mi, cocugum yuvada dovulecek mi diye dusunmemek, ve tabiki kendimi gerceklestirmek. hayallerimden biri ucak ucurmakti saati 175£'a pilotaj egitimi almaya basladim. kismetse seneye nisan'da ilk kent-calais arasi ucusumu yapicam 2 kisilik planor ile (ingiltere-fransa). sonra evime donucem cayimi icip disariyi izlicem, sakin hayatima devam edicem. oyle buyuk beklentilerim yok

Mesela burada degil de almanyada yasiyor olsam aylardir istedigim piyanoyu ertesi gun alip, herhangi bir iste daha az calistigim ici piyano ogrenmeye vakit ayirir belki cocuguma da ogretebilirim. Ama konut kredisi odemem var. Esimle ben ulkedeki en az ilk 5 deki okullardan mezun olup ben ulkedeki ayni okuldan mezun olan bolumdaslarimin en cok calismak istedigi finans kurumunda calisiyorum. Esim saglikci kamu da calisiyor. Ama yine de hakettigimiz yeri bulamiyiruz. Yukarida saydiginiz en temel, barinma ulasim gibi seyleri anca gorece kaliteli ulasabiliyoruz. Ancak bi alman sadece dogmus oldugu icin o refahin icinde. Bir almanin en buyuk derdi piyanoyu ogrenememek olurdu. Saglikli omak veya trafikte kaza yapmamak, guzel bir bira veya sarap icip, truf mantarli makarna yemektir bence.veya cocugu 3 den cok dil ogrensin olurdu. Benim hayattaki en buyuk korkum mesela cocugumun imam hatipli bir okula gitmek zorunda kalmasi. Asla gondermem ya. Ortadogu ulkesi iste.

hayat kalitesini belirleyen en önemli etmenlerden birisi gelecek beklentisi. ekonomi de büyük ölcüde bunun üzerine dönüyor.

almanyadaki hans, bugunkü parasi ile 30 sene sonraki parasinin ayni olacagini biliyor, bu sebeple harcama yaparken buna göre yapiyor. bankalar buna göre kredi veriyor, temel ihtiyaclarini buna göre karsiliyor. bu nedenle neyi alip neyi alamayacaginin farkinda herkes. zaten herkes de o kadar lüks yasamiyor. avrupa'da başkentler de dahil olmak üzere birçok kentin imkanlari sınırlı, bir alisveris merkezi, sehir meydanında barlar, bir alisveris sokagi. herkes de buna göre bir hayat yasiyor, bu da toplamda genel standarti yükseltiyor.

türkiye gibi ülkelerde, gelecek ile ilgili belirsizlik, tüm harcama aliskanliklarini etkiliyor. insanlar parasi varken 1 ev, biraz daha buldugunda 2. bir ev aliyor, parasini dolara faize yatiriyor, daha fazlasini almak icin kredi cekiyor, yine aliyor cünkü yarin ne olacak bilmiyor. bu sebeple de gelir seviyesindeki ucurum büyüyor. türkiyenin bir kismi avrupadakilerden cok daha lüks yasiyor, büyük bir kismi hindistan seviyesinde.

bir de tabii uzun vadede bu durum, toplumsal statü ile tüketim aliskanliklari arasinda bir baglanti kurulmasina sebep oluyor. türkiyedeki insanlar lüks tükettiginde statüsünün artacagini düsünüyor, bim a101 den alisveris yaptiginda fakirlestigini düsünüyor. almanyadaki hans mercedes araba kullaniyor olsa bile lidl dan aldi den alisverisini yapiyor, aldi de kasiyerlik yapan audisine atlayip sehir meydanında zenginlerin de geldigi bar da birasini iciyor. kimse kimseye sahip oldugu mallar üzerinden deger bicmiyor.

tanpınar söylemişti sanırım şöyle bir söz var. "Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor"

o kadar saçma sapan şeylerle uğraşıyoruz da o kendini gerçekleştirmeyi geçtim hayatta kalmak bile zor. karlmarx'ın dediği gibi belki bazı okullarda okuyuncu o paraya ulaşılıyor ancak bu sefer zaman yok ve belli bir yaşa gelmiş oluyorsun. pek bir beklentim yok aslında. ne iş yaptığımdan bağımsız olarak işte canım çıkartılmasın, bir araba ve ev almak için yıllarca kredi ödemeyim. aileme ve hobilerime vakit ayırabileyim. ancak bunları yapmak için çok çalışmam gerek ve zaman geçiyor. üstelik çok çalışmam karşılığında birçoğuna da ulaşmam hala mümkün olmayacak. diğer taraftan bakınca bu ulaşmak istediğim şeylerin birkaç yüz km ötede insanların rutini olduğunu görünce üzülüyor insan.

bugün de sözlükte başlık vardı türkiye'de pub kültürü olmaması diye. çünkü hayvan gibi çalışıyoruz, zamanımız yok ve paramız her gün dışarı çıkmaya yetmiyor.

almanlarin genelde ev, araba alma hirslari yok, cunku zaten dogduklarindan beri bir cogu ev ve araba sahibi olmus oluyor. ailesinden ayrilan bir almanin elbette bir ev ihtiyaci oluyor ama cogunlukla gencler kirada kalmayi tercih ediyorlar. pahali arablar ise genelde bir alman icin merak, ama standart bir araba icin ekstra cabalamasi gerekmiyor. birkac aylik maasi ile ortalama bir araba alabiliyor.

20 li yaslarda alman gencleri genelde dunyayi gezme, farkli ulkelerde bir sure yasama planlari yaparken, 30 lu yaslardaki almanlar ise kendi islerini kurma veya kariyer pesinde kosuyorlar. almanlar icin kariyer yapmak cok daha buyuk bir hirs, bu hirsin nedeni de cogunlukla paradan ziyade toplumda statu kazanmak uzerine.

yani cok buyuk paralar kazanmak elbette ister ama daha cok iyi bir kariyer pozisyonunda olmak, insanlari yonemek, statusu yuksek sehirlerde, semtlerde yasamak, statusu yuksek dunya sehirlerinde tatil yapmak bir almanin en buyuk motivasyonudur. yani fakir bir alman icin yaz tatilini antalyada yapabilmek statu saglarken, antalyada her yaz tatil yapabilen bir alman bir sonraki tatilini monaco da yapmak icin cabalar.

Yurtdisi ama neresi? Rusya da yurtdisi, Ingiltere de. Sanirim sizin bahsettiginiz yer Kuzey Amerika ve Bati Avrupa ülkeleri?

Kusura bakmayin, karsilastirmalarinizi biraz sığ buldum. Gelişmişlik kaç kilo kırmızı et yediğinizle alakalı değil. Komik.

Almanya'da standart vatandaş derken? Avrupa Birliği içinde, gelir dağılımı adaletsizliğin en uçlarda olduğu ülkelerden biri Almanya. OECD verilerine bakın. Standart vatandaş diyince siz, aklıma belirli bir tip gelmiyor. 2013 ortalama geliri kişi başına 1.345 € imiş. Almanya'da 1300-1500 Euro cebine para giren insanın, lütfen ODTÜ, Koç mezunu ile aynı şartlarda yaşadığını düşünmeyin. Evet, yoğun stresli, koşuşturmacalı bir hayat Türkiye'deki. Ama ayrı şeyler bunlar.


Almanya'da yaşayan orta sınıfa dahil olmuş biri olarak, "param olsa X alırım" demiyorum, ihtiyacıma ve hobilerime göre harcama yaparım. Hayalim pahalı bir araba değil. Hayalim lanet trenlerin vaktinde gelmesi mesela. Bence bu çoğu Almanya vatandaşının da hayali. Ne yapalım arabayı? Pahalı, ulaşılamaz bir şey değil. Sokak başı metronun olduğu şehirlerde ise, keyifsiz bir şey araba sürmek. Fazla parayla gidip ev, araba almıyorlar genelde. Seyahat eder, istediği her konsere gider; sevdiği yazar Avrupa'ya geliyor diye başka ülkeye gider. Ama çok sıradan, artan parasını bankada tutan insanlar da var. Nasıl genelleyelim?

@bufe ülke vizyon bırakmadı diyorum sığ buldum diyorsun. evet bu ülkede bu sığ bakış açısının üzerine geçemiyorum. türkiye'de insanlar daha temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor daha fazlasını yapmasını bekleyemezsin. benim için ilk sırada nasıl beslendiğim var. daha bunu karşılayamıyorken ya da bunu karşılamam için çok çalışmam gerekiyorken daha fazlasını hayal edemiyorum.

almanya'da yaşam standartı tam nasıldır bilmiyorum onu merak ediyorum zaten. ama ufak araştırmama göre hiç de odtü, koç mezunu birinin ulaşabileceği bir standart değil 1300 euro alan insanın standartı bence. yeni mezun bir odtü'lü 10 bin lira maaş alamaz. belki yakalaşabilir ancak o parayla da alım gücü çok düşük. hobilerine vakit ayırmak istese gelmiş 23 yaşına o zamana kadar ilgilenemediği hobiyi de çok ilerletemez kolay kolay. üstelik doğru düzgün zaman da ayıramaz. o bahsettiğin konserlere gitmek, sosyal etkinliklere katılmak vs. burada lüks bundan bahsediyorum ben de.

genç olanları dünyayı dolaşıyorlar, ara tatillerde tayvan, meksika, izlanda, avustralya gibi yerlere çok uygun bilet bulup 1 hafta 10 gün tasasız gezebiliyorlar. yaşlı olanlarsa akdenize kıyısı olan ülkelerde yazlık alıp yaz tatillerinde orada ikamet ediyorlar. aldıkları paraya göre alım güçleri muhteşem ancak daha fazlası için çok da bir şey kalmıyor diye düşünüyorum. müstakil bir ev alıp, e sınıfı bir mercedes altına çekti mi, yaşadığı yerde bir da bahçe sahibi oldu mu oh ne güzel hayat bence. çocuğunun üniversitesini düşünmesine gerek yok çünkü eğitimin standartları yüksek ve ücretsiz. özel okula, özel kreşe, özel liseye göndermesine de gerek yok, ki zaten fazla yok bu tarz okullar.

kırmızı et konusundaki görüşüne katılıyorum. patates soğanla, beyaz ekmekle beslenen halkımızın da tek derdi keşke zamanında gelmeyen trenler olsaydı.

Artvin'de Maçahal'e gidin mutlaka. Rize'de illa ki Çamlıhemşin'e gideceksiniz; kalacak yer için Instagram'dan @pulabungalov'a bir bakın. Gitmedim ama güzel görünüyor.

artvin şavşat yaylalarını da tavsiye ederim. laşet motel var, alabalık tesisleri de var. o yol üzerinden ardahan'a çıkarken tek mezar denilen muhteşem manzaralı bir nokta var, orası için bile gidilir o rotaya. ben şansa keşfetmiştim :)

Karagölleri es geçmeyin, Borçka ve Şavşat.

rizedeki birbirlerine yakın yaylaları yazayım. keyfinize göre rotanızı belirlersiniz.

huser ve avusor (burda buzul da var)
elevit ve çiçekli
pokut ve sal
gito ve badara

ama bunların birçoğunun yolu kötüdür aklınızda olsun.

ayder - çamlıhemşin yolu sorunsuzdur, buralar pek bi turistik tabii. aydere çıkarken fırtına deresi üzerinde zipline yapılabilir ama çok bi numarası yok, bu yol üzerinde insan sapanı gibi yine (bence) çok bi numarası olmayan başka atraksiyonlar da var.
zilkaleye gidilebilir, yolu güzeldir, manzarası hoştur. yine zilkaleye yakın palovit şelalesi görülebilir.

artvinde karagöl klasiktir.

kalınacak yerler için net bir şey söylemeyeyim ama şuralara bakabilirsiniz; ada bungalov, sumda konaklar, puli mini otel, yessi bungalov. bu yazdıklarım yaylalarda. merkezde kalırsanız gün içinde git-dön zor olabilir.

Bir Artvin'li olarak ve yakın zamanda görmüş biri olarak söylemeliyim ki kesinlikle Şavşat Karagöl görülmeye ve etrafında dolaşmaya değer. Borçkadan daha güzeldi. Ayrıca çok kimse bilmez ama oraya kadar gitmişken orda konaklayın. Disharo yayla evlerinde kalmıştık sahipleri çok ilgiliydi bir bakın mutlaka <3

Yanlış yazmışım çok kimse bilmez balıklı gölü de görün mutlaka :)

evet bazı güzel yerler yazılmış ben gidip de beğendiğim aklıma şimdi gelen birkaç yer yazayım, trevik karmik gölü, badara yaylası, çermeşk gölü, verçenik kapılı göllere de bakın. şu vakit karagöl için mükemmel zaman tebrik ederim yeşil kırmızı sarı turuncu hepsini aynı anda göreceksiniz. çok doğru bir seçim. geçen rize'de kar yağmıştı. soğuk olur. sıkı sıkı tedbirinizi alın. özellikle rize'de liman içerinde çok güzel balıkçılar girip bi balık yiyebilirsiniz. mesela neresi. kvacoli var. hala var mı bilmiyorum. en son havaliman yapılıyordu. çok güzel yerde işletiliyor balığı enfes değildir orta ve orta üstüdür ama mekan güzel yerde. asıl lezzetli balık yemek istiyorsan köysofrası diye bir yer var rize'de oraya gideceksin. karadenizbalık balıkçorbası iyidir. ama erkek erkeğe iseniz gidin. liman lokantası var on numara pide yapıyor. gezme mezmeyi boşver ama köysofrasında bi balık ye hocam. böyle çok güzel balığı karadenizde bir de ordu'da yapıyorlar.

sadece bunlarsa secenekler, bence toplu fotoda en sagda ortada duran.

ucuncu

dortvari olanlar guzel oluyor

1-3-10 beğendim
2 deri 1 metal seçmiş oldum istem dışı olarak :=)

on

1, şık duruyor.
metal saatleri severim, çok hoşuma gitmese de 10 metal rengi de olabilir.

1 ve 3

1-14 ve 15 arasında kaldım
14 sanırım

11.

Hicbirini begenmedim :(
Kotunun iyisi 1 ama

Merhaba,
Bu bilginin kaynağı nedir acaba? Global bir veri mi yoksa belirli bir bölgeye ya da millete mi ait?

@ kisa

Türkiye, kaynak TÜİK...

bende senin bekarken eşimin çalışması taraftariyfim. evlendim eşim çalışıyor. ama senin benim gibi düşünen insan sayısı türkiye gelenine vurursan baya azdır

kendi ayakları üzerinde durmak, çalışma hayatına katılmak isteyen bir kitlenin yanında evinin hanımı olmak isteyen daha büyük bir kitle var.
diğer yandan başka faktörler de var. çocuklara bakmak, eğitim seviyesinin adam gibi iş bulmaya yetmemesi gibi.

Bu arada ben de izin vermem diyen erkek görmedim.
Müsait zamanda bu istatistiğe bakacağım, henüz imkan olmadı.

Benim için farketmez, hatta gelirimi 2 katına çıkarabilirsem yakın gelecekte istemem bile de, ilginç bir şekilde çalışmayan kadınlar kocaları istemediği için değil, kendileri istemedikleri için çalışmıyorlar zaten.

Hayatım şu klasik track: büyükşehirde doğum, iyi anadolu lisesi, iyi üniversite, sonra da plaza. Bu çevreye rağmen kendi isteğiyle çalışmayan bir sürü kadın arkadaşım var. Tamam para az falan ama evde olmak güzel bişey sonuçta, bir erkek olarak benim bırak okulun bitmesini, okul devam ederken bile çalışmama lüksüm yoktu. Kadınların var, babaları anlayış gösteriyor.

Bir de kadın akrabalar var, maddi durumları kötü, kocaları çalışmalarına karşı da değil, bazen iş geliyor öyle onlara soruyorum siz çalışır mısınız diye. Normalde konuşurken parasızlıktan falan şikayet ediyorlar da işe gelince hep bir bahane bulup istemiyorlar, ki bazı işler çok kötü de değil.

Yanisi, ev var, adam (koca/baba) az bişey de olsa harçlık veriyorken kimse kendini 9-10 saat bir yere bağlamak istemiyor. Durum bu benim gördüğüm.

maddi durumumum iyi olsa eşimin çalışmasını istemezdim. kendisi çalışmak isterse bir şey deme hakkım yok elbette ancak ihtiyacın olmadığı bir durumda neden sabah 8 akşam 5 mesaisini yaşasın ki bir insan, param olsa ben de çalışmazdım yani :)

çalışan kadınla evlenmek isterim. ama o kadın, isterse çalışmayabilir.

yani baştan "ben çalışmam" diyen biriyle evlenmek istemem.

Kendi ayağını bacağını geçtim evde oturan kadın erkek herkesin 3 aya kafayı yediğini düşünüyorum. O nedenle kafayı yememiş kadın tercihimdir.

Erkekler engel falan olmuyor, bu dogal bir sonuc. Ben engel olan erkek falan gormedim.
Kadinlar ayni isi ayni sekilde yapip daha az maas aliyor deniyor hatta, bu mantikla isverenlerin ozellikle kadin tercih etmesi lazim, cok daha karli degil mi?

Erkeklerin toplanip bir kadinlari calistirmayalim diye bir karar aldigini falan dusunmuyorum. Kadinlari calistirmayan bir cinsiyet, bir canli turu veya dunya disi bir guc falan yok. Is gucune katilan kadin sayisi az ise as gucune katilan kadin sayisi az oldugu icindir.

Cok basit bir mantikla, calismak zorunda olmayan kadinlar varken calismak zorunda olmayan erkek yok gibi bir sey. Kadinlarin is gucune daha az katiliyor olmasi da dogal bir sonuc. Bunun dogum yapani var, evlenip kocasinin yanina tasinip isi birakani var, var da var.


Kendi gozlemlerime bakarak konusursam; esimi calistirmam diyen erkek bir elin parmaklarini gecmez cevremde gordugum. Buna karsilik esinin calismamasindan sikayet eden cok gordum.

Basliktaki soruya gelince, orta sinif icin tek kisi calismak sikinti bu zamanda. Calisan kadin daha mantikli bence. Zaten calismayan kadin bosluktan kafayi yer, dedikodu ve instagram uzmani olur evde.

Kesinlikle çalışması gerektiğini düşünüyorum, belki çocuk olduktan sonra bırakabilir. Tüm gün evde oturan bir insan ne görebilir, ne getirebilir, çocuğu geniş bir vizyonla nasıl yetiştirebilir ki? İnsanın bir hayat beklentisi, bir kariyer planı olması lazım. Standart türk kadını moduna dönmeye çok yatkın bizimkiler, sonra saçma sapan kadın programları + abuk subuk diziler yoluyla 40 yaşında delirmiş olarak hayatlarına devam ediyorlar, yetiştirdikleri çocuk da bok gibi oluyor.

Kesinlikle çalışması gerektiğini düşünüyorum, belki çocuk olduktan sonra bırakabilir. Tüm gün evde oturan bir insan ne görebilir, ne getirebilir, çocuğu geniş bir vizyonla nasıl yetiştirebilir ki? İnsanın bir hayat beklentisi, bir kariyer planı olması lazım. Standart türk kadını moduna dönmeye çok yatkın bizimkiler, sonra saçma sapan kadın programları + abuk subuk diziler yoluyla 40 yaşında delirmiş olarak hayatlarına devam ediyorlar, yetiştirdikleri çocuk da bok gibi oluyor.

sebebi boşver de %30 gayet iyi oran değil mi

kadınların erkeklerden farklı olarak çalışmamayı tercih etme lüksleri var. bu durumda 50-50 olması zaten beklenemez ki

kadınların çoğu kendisi istemiyor çalışmayı. ben olsam ben de istemem. her gün trafik,iş yogunlugu,stres yaşamaktansa otururum evde, koca parası ile alışveriş yaparım oh ne güzel

Kadın kişisi olarak cevap vereyim.
Eğitimli olsun olmasın eğer uç derecede kıskanç ya da uç derecede muhafazakar değilse erkek karısının çalışmasını ve ev ekonomisine katkıda bulunmasını istiyor. Çünkü hayat zor, paylaşınca bile zor. Öte yandan kadın iş bulma açısından erkeğe göre daha dezavantajlı. İşyeri genç kadını işe almadan önce "öff, evlenir de bu, evlendikten sonra çalışmaya devam eder mi acaba? Bir sene sonra çocuk, çocuktan sonra işten çıkar mı acaba? Hem iş hem çocuk performansı da düşer bunun" diyerek zaten kafadan eliyor. Elemediyse de daha düşük ücrete çalıştırıyor.
Bir de karısının çalışmasına izin veren yüce gönüllü erkek "hayat müşterek" derken evdeki çamaşır, bulaşık, ütü, temizlik ve yemek yapımı gibi gündelik işlere "kadının işi" diyerek elini sürmüyor, tabii karşılığında kırk yılın başında iki çivi çakacaksa yarım gün off yoruldum diye koltukta geçiriliyor. Kadın birkaç sene dayanıyor bir de üzerine çocuk doğunca hakikaten "kayış kopuyor".
Erkek engel mi oldu kadının çalışmasına, görünüşte hayır ama bizim de bir taşıma kapasitemiz var.
Neredeyse 25 senedir çalışıyorum. Eşim hakikaten yardımcı olur evle ilgili. Ama "yardımcı olur", organizasyon sorumluluğu illa ki bende oluyor maalesef. Çocuklar için ailemin, temizlik için de haftada bir gelen temizlikçinin yardımı olmasaydı çoktan teslim bayrağını çekmiştim.

ben çalışıyorsam, o da çalışsın. çalışmayan kadın sıkılır bir süre sonra. size bulaşıp durur. gereksiz gerginliklere neden olur. senkron tutturmak zorlaşır vs. iki kişi de çalışsın ve birbirlerine ayıracak zamanları fazla olmasın. böylece daha değerli bir birliktelik olur o.

video editten kastına bağlı , nedir video edit dediğin?

mocha pro , davinci resolve gibi programlar var.

128 gb ram, bir dünya ssd, çok sağlam bir işlemci ve 4 adet sli son model ekran kartıyla bile ancak çalışıyor. yani bu şekilde bile uçmuyor. programların ağırlığını sen hesap et artık.

yani afedersin ama after effects , ray traced çalışmayacaksan eğer hiç kasma falan yapmaz. bu işin doğası böyle, render almak zaman alır, ssd olsa yarı yarıya düşer. 16 yerine 32 ram olsa daha da hızlanır. böyle böyle gider yani.

Samsung SSD 970 PRO NVMe M.2 1TB böyle bir ssd takarsan iyi olur

128gb ram nedir Allah aşkına? Ne iş yapıyorsunuz? Ayrıca nasıl bir iş o, o bilgisayar takılmış? Tam olarak ne iş yapıyorsunuz ona göre birşey söylesek? Bahsettiğiniz sistemle 6k görüntü editliyorum.

öncelikle herkese teşekkürler. yaptığımız iş sadece 1080p çözünürlükteki videoları after affects ile editlemek. ancak kullanım sırasında oldukça ağır kalıyor (renderla ilişkili bir sorunumuz yok istediği kadar zaman alsın) ancak after affects kullanırken başka programları bile açamıyoruz neredeyse. after affects içerisinde yaptığımız editleri izleyelim desek bile takıla takıla çok yavaş kalıyor. açıkcası beklediğimizden çok daha kötü bir performans alıyoruz.

imac al geç hiç sorun yaşamazsın.

@cemiyet reis ram kullanımı hiçbir zaman o seviyelere cikmaz. Sadece eşit için. Hele 1080p yi biraz ugrassam ben elimle oynatirim.
@cocuk reis bazı after projelerinde çok fazla 3d particule var onlar çok kasıyor. Diğer projelerde normale dönmesi lazim.
Diğer programların kasmasinda da başka iş var. Bazen after iş tutarken başka bir edit programı ile uğraşıyorum.

@tinky winky
Edit için imac al kurtul diyen adamin bu konuyla hic ilgisi yoktur.

aynı sistemle çalışıyorum ben, harddisk yerine ssd var, ekran kartı onboard. senin dediklerinde hiç sorun çıkmıyor, bilgisayarın işlemci sıcaklığı 95ten aşağı düşmüyor render alırken ama gayet ben herşey açık şekilde kullanabiliyorum, ae, ps, bi yandan youtube açık, öte yandan duyuru, torrent falan.

after effetcs ve photoshopun performans , buffer, memory ayarları var onları yap.

sen bi ssd takarsan senin iş çözülür gibi geldi. cihazda virüs falan da olabilir bu arada.

benim projeler biraz hayvani boyutta oluyor 500 600 layerli çoğu 3d.

fotoşopta 200 200 açıyorum rawları :) bilgisayarın ssd yetmiyor bazen usb hdd takıyorum.

çare ryzen. bütçe dostu için 3700x para boksa 3900x falan bakabilirsin.

SSD
bunu aliyorsun hocam
Pc ucuyor

şimdi video edit tamam ama after effects için herkesin kullanımı farklı. Mesela aynı projede motion blur'u kapat bilgisayarın uçar, motion bluru açınca çok yavaşlatır. Ayrıca kaç tane 3d layer var, kaçında blur var gren var attığın efektlere göre her şey değişir.

ve özet olarak, after'a bilgisayar yetmez. (yaptığın işe bağlı) Ben masaüstü i7 8700k işlemci, gtx 1080 ekran kartı ve 32gb ram ile çalışıyorum (750gb da sata3 ssd), işimi görüyor ama hala daha hızlı olsa iyi olur dediğim yerler var.

Bu arada laptop ile çalışırken fişe takın, benim gördüğüm birkaç laptop fişe takınca bariz hızlanıyordu (işlemci hızı diğer türlü kısıtlanıyor herhalde). Genel olarak çalışma düzeninizi halletmeniz lazım. Blur, gren, motion blur vb. şeyleri en son aktive edip render alırsınız. Önce full res. olarak efekt veya animasyonları görürsünüz. Gerekirse half, quarter çözünürlükte bakarsınız.

Rotoscoping gibi bir iş varsa, After'ın rotobrush'ını kullanmayın aşırı kasıyor. Mocha'da kesersiniz. Bu dediklerimi anlamadıysanız onları kullanmıyorsunuz demektir boşverin zaten.

Duyurucular ne kadar veriyor, kampanyalar oluyor mu diye merak ettim çünkü eski internetimden neredeyse 2 kat daha pahalı???

facebook gruplarında ya da sahibinden'de taahhüt öncesi evden taşınacağı için devredenlere bakın. oluyor bu fiyatlara. hatta ben size facebook'ta satan birinin linkini göndereyim.

114 + 6 TL modem kirası 35mbit 15 gün önce kurulum sağlandı. Modem leş maalesef, mdiğer odalarda bazen çok çekiyor

o fiyat çok, tt altyapisiyla hizmet veren bir cok firma var onlara bakin, netspeed millenium oris turknet ....

@egokalp
Altyapı yeni bağlandığı için maalesef diğer iss’ler ile anlaşma yapılmamış. Bu fiyatları ve taahhütü görünce hepsini tek tek aramayı düşünüyorum

fiyat normal

benim 2 yıllık taahhütüm bitiyor 96 tl veriyordum 50mbit ttnet fiber, şimdi 2 yıl daha girdim 124tl

yasal ip tv mi var

yasal ip tv dediğin şey tivibu, turkcell tv falan.

onun dışında yasal ip tv diye bi şey yok.

her ay illegal bahis baskını oluyor, iddaa bayilerine bir şey oluyor mu? neden tivibu, turkcell tv ye falan bir şey olsun.
yakında fil tv girecek muhtemelen de onun da kendine hayrı yok.

Yasaldan kastım şifreli kanalların olmadığı iptvler. Örneğin bazı cihazları satın alırken server da bedava veriliyor cihaz içinde ve yasal olduğu yazıyor örneğin Hiremco cihazlarda. Tam olarak bilgim de yok açıkçası yeni android tv aldım ve iptv arıyorum.

yasal ip yok kul hakkı yeme kaçak et kesme.

O tarz ip TV varsa ben de almak isterim. Alman kanallarını izlemek istiyorum zira. Bu tarz bir sistem varsa onlar şifreli yayın yapan yerlere yasak koyarlar diye düşünüyorum, eğer aynı server üzerinde değilse sıkıntı olmaz

onlar en son kurcaladığımda xtream codes kullanıyordu bir de turkvod gibi bir şey vardı içlerinde. yasallığı tartışılır ama tr ücretli tr kanalları olmadığı için çok sallayan yok herhalde. tr olmasın bana yabancı lazım derseniz bu işi dünyada en iyi yapanlardan biri rüya iptv. tr de var için de ama tr kullanıcısına satmıyorlar tr paketi.

yasal ip tv var. yani yasal mı bilmem ama en azından illegal değil.

gidiyorsun bir uyducuya, hacı bana next 2000 hd kablolu bağlantılı iptv'li uydu alıcı ver diyorsun. onu alıp tv'ye takıyorsun. istersen uydu olarak kablodan, istersen LAN kablosu ile içinde gelen on demand ip tv listesinden yerli yabancı ve vod film / adultları izleyebiliyorsun. maç yok, dizi film belgesel kanalları yok. uydudan farkı binlerce kanalı kategori kategori dizmesi.

ege koyleri de boyle

Ege değil, geliverin gidiverin, gelipbatır... gibi kullanıyolar.Gelivee derler.

laiklik elden gidiyeah diyen abi nereliydi acaba? onun memleketi işte.

batı egenin kırsal kesim şivesi bu. babam ve oğlum'u hiç mi izlemediniz yaw??

afyon olabilir.

Afyon değil. Afyon antalya falan: geliyolaa

Bu geliyalaa sinop civarı olabilir.

samsunlu olarak biz de öyle konuşuyoruz.
en azından iç kısımlarda.

Laiklik elden gidiyeah diyen amca Sinop veya Kastamonuluydu sanırım

ordu.
laiklik elden gidiya iltica geliyaaa.
ordu ağzı.

Geliyala gidiyala diyorsa kastamonudur.

Kastamonu civarı

Bilecik'in bazı ilçeleri canlandı gözümde. Gölpazarı ve Yenipazar mesela.

anthemis +1

rahmetli babaanem kastamonuluydu ve böyle konusurdu

Kastamonu, Karabük tarafı.

arkadaşlar aradığım cevap bolu imiş.

bir numaralı örneği de seksenler dizisinde gıcık bi hastabakıcı karakter vardı, tam olarak aradığım o adamın konuşması imiş. o tip aklıma gelince gogılladım, bolu çıktı karşıma.

www.mobile.de

Edit: Şurada da 2500 Euro altı Mercedes'lerin sorgu sonucu, 9110 tanesi satışta:

suchen.mobile.de

www.autoscout24.de

ben almanyaya gittiğimde bazen sıfır bazen ikinci el araçlara bakıyorum. Almanyadaki araçlar daha bakımlı,daha temiz kullanılıyor.20 yaşında bir çok mercedese baktım burada olsa km yi düşürüp kesin iki katına satarlardı.

suchen.mobile.de

15 bin euroya bmw bırakayım sana.

Ben sana spoliler vereyim, degil 2000eur, dandik arabalar bedava bile aliniyor.

2000 euroya alacağın Mercedes'e binersin binmesine ama hem kilometresi çok olur hem de sürekli tamircinin yanında takılma ihtimalin var. Sıkıntı çıkarma ihtimali biraz daha düşük olsun, uzun yol da yaparım diyorsan en az 5000 Euro çıkarman gerek cebinden. Dizel yasağı dolayısıyla dizel araçlar epey ucuzladı bir de

bir de buna benzer milli eğitim bakanlığı var. dünyanın bütün ülkelerinde bu bakanlığın adı eğitim bakanlığı.

bir kısmı geleneksel suç/ceza ikilemi içeriyor, modernize edilmiş tabii. memleketin kanunları, suç/ceza ilişkisine bakışı farklı.

@our great conjuncture, tc vatandaşı olan her birey türk değildir. cevabınıza teşekkürler. benim aradığım cevap değil.

@nickini degistiren yazar, evet ama eğitimin milli olması sosyolojik olarak anlaşılabilir bir durum. yani tc, diğer her devletten 3 birim fazla faşist olduğu için "milli eğitim" denmiyor. eğitimin, kurucu rejimin sonraki kuşaklara kendi ideolojisini dayatmak gibi bir araçsallığı var. ceza kanunu veya medeni kanun'un başına "türk" eklenmesi ise daha patolojik bir durum geliyor bana.

@selam, evet. nedenini sordum ben de.

şimdi kanunla ilgili konuşuyorsak, anayasa da her tc vatandaşının türk olduğundan bahseder dolayısı ile @our great conjuncture'ünde haklılık durumu var.

türk hava yolları, türk hava kurumu, türk silahlı kuvvetleri, türk kara,deniz,hava kuvvetleri vs. önünde türk geçen bir çok devlet yapılanması/kurumu var.

Tam bakamadım ama sanırım 1926da oluşturulmuş, o zamanki bakış açısıyla şimdikini bir tutmuyoruz değil mi? Siz her tc vatandaşı Türk değil diyorsunuz da ülke kurulurken öyle ďüşünmüşler veya öyle denirse milleti bir arada tutabileceklerini düşünmüşler. Çok 21.yy bakış açısıyla yazmışsınız. Ha "halen" neden öyle derseniz o ayrı konu.

türkiye'ye ait olduğu için. hırvatistan'a ait olsaydı hırvat ceza kanunu olacaktı.

Ourgreat conjuncture un soyledigi tanim anayasa 66. Vatandasligin tanimi turk devletine vatandaslik bagiyla bagli olan herkes turktur der. Irk olarak degil.

Cunku "Turkiye" Cumhuriyeti'nin ceza kanunu. Adinim Turk ceza kanunu olmasi dogal.

Ayrica sadece bizde yok bu tarz kullanim. Ingilizler de german civil code diyor mesela bizim alman medeni kanunu dedigimize ama kendileri BGB diyor. ZGB var isvicre medeni kanunu.

1924 anayasası:
"türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “türk” denir."
1961 anayasası:
"türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür."
1981 anayasası:
"türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür."

türk diye bir ırk yoktur. bu coğrafyaya türkiye ismini de türkler değil avrupalılar vermiştir. türklerin yaşadığı yer anlamına gelir. anlamak istemiyor olabilirsiniz, anlamıyor da olabilirsiniz ama durum budur.

medeni memleketlerde örneği var evet; medeniyetten ne anlaşılır bilemiyorum ama almanya, isviçre, fransa gibi ülkelerin kanunlarından başka bir medeni ülke bahsederken alman x kanunu der. örnekleri verilmiş zaten.

oradaki türk, ülkenin içinde yaşayan insanları vurgulamıyor; kanunun tabiiyetini belirtiyor. türkiye adlı ülkenin kanunu diye türk x kanunu deniyor. türk insanlarının hareketlerini düzenlediğinden (ya da o niyetle) türk x kanunu değil yani.

ek olarak, bizim kendi kanunumuzun önüne türk kelimesini ekleyerek vurgu yapmamızın sebebinin biraz da iktibas kültürü olduğunu düşünüyorum. zamanında (1920lerde) başka milletlerin kanununu neredeyse aynen alıp ufak tefek değişiklikler yapan taraf olunca türk x kanunu deme ihtiyacı hissedilmiş olabilir.

Fransız kanunlarının başında "Fransız" yok. Ama İsviçre kanunlarının başında "İsviçre" ibaresi var. Örnek:

www.admin.ch
www.admin.ch

@hindistan cevizi, BGB=bürgerliches gesetzbuch=medeni kanun. benim sorduğum başında ırk belirtme sebebinin nedeniydi. yani türk ceza kanunu yerine neden doğrudan ceza kanunu demiyoruz, "türk"e ne gerek var?
Yabancılar zaten buna "tc ceza kanunu" diyecekler sonuçta, bizim bgb için alman medeni hukuku dememiz gibi.

@brena, başkası böyle desin sorun değil değil. ama tc kendi içinde neden böyle adlandırıyor bunu merak etmiştim.

@wish i could find a way to disappear, evet isviçre bu anlamda epey ayrılıyor diğer ülkelerden. ben de soruyu yazmadan önce araştırırken denk geldim buna çokça. kanton olması ve yapay bir devlet olması (yani bir arada yaşamak için çıkar sözleşmesi dışında dilsel/dinsel/gelenek olarak göbekten bağlılığı olmayan anlamında) bunda etkin midir acaba?

@lucky strike, o konuda da kanaatimi belirttim zaten iktibas kültürü diye.

isviçre konusunda da, evet kantonlardan oluşması ve her kantonun ayrı kanunu varken sonradan isviçre adına tek bir kanunun kabul edilmesi sebebiyle onlar da vurgulamak istemişler. en yakın örneklerinden biri isviçre usul kanunu örneğin; schweizerische zivilprozessordnung. yine kanunun kaynağını belirtmek önem arz etmiş.

BGM medeni kanun dedim zaten. Ingilizler German Civil Code diyor. Bziimki de aslinda Medeni Kanun. Borclar kanunumuz Turk Borclar Kanunu. Evet Almanlar kendileri icin demiyo ama isvicreliler diyor bu biraz yapildigi zamanla ulkenin sosyal yapısıyla ilgili. Bir de karsilastirma yapiyoruz hukuk metinlerini incelerken referans gösterirken o yuzden de kolay anlasilsin diye sonradan duzenledigimiz icin de kullandik biraz türk.. kanunu seklinde.Ustteki bilmem kac cevapta da belirtildi Turk kelimesi irk degil iste o yuzden yazdi insanlar anayasa diye israrla yoksa irkci degiliz. Turkiye cumhuriyeti devleti vatandaslarina uygulanacak ceza kanunu degil de burda turkiye cumhuriyeti vatandasi anlaminda turk. Aslinda bu kismi hukuk mantığıyla anlarsaniz cevabi bulmus olucaksiniz. Sadece tanimlama bu irkcilik icin turk demiyoruz hukuki olarak.

Cezalar evrensel değil çünkü. Irak'ta idam var, turkiye'de yok mesela.

amerika'da "americans with disabilities act" var, türkiye'de engelliler hakkında kanun adı. bunu gidip türk engelliler hakkında kanun dememişiz örneğin.

tarihsel sebeplerle.

öncesinde uygulanan Osmanlı döneminde çıkarılan Ceza Kanunu (1958). Yeni kanunu eskisinden ayırmak için başına "Türk" eklemişler. Köklü bir değişiklik olduğu için böyle bir ayrıma ihtiyaç duyulmuş.

bir de ceza kanunu İtalya'dan alınmış ve alındığı yerdeki adı "Italian Penal Code" biçiminde çevriliyor. Bir de ne gördülerse onu yazmış olmaları muhtemel.

Fğansığzca

Uno taco por favor

Español diyorum

Fransızca+1

Latince.

İsveççe. Norveççe de olabilir.

Portekizce

Almanca
İkinci tercih Rusça
Üçüncü tercih Fransızca :)

ingilizce

Fransızca+1

İngilizcenin nesi ilginç ya? w

Latince +1
Roma vatandasi falan olurdum o zaman. Donemin en iyisi. ;)

ilginc olmasina gerek yok ki. buradaki olay kullanisli olmasi.

Ingilizce ya da almanca. Ingilizce pratik dil oldugundan, Almancayi da kulagima hos geldiginden:)

íslenska ve deutsch

ingilizce öğrenemeseydm ingilizce derdim ama ana dilim olmasa da çok rahat konuşup yazdığım için ingilizce'yi geçiyorum.

fransızca.

türkçe

performans artışı muhakkak olacaktır. yalnız 10 senelik bir bilgisayarın eski teknolojisi bir yana, fanların artık yeni birer fan gibi çalışamayacağı, dolayısıyla işlemciyi verimli soğutamayacağı, onun da performansını daha da düşüreceği gibi faktörleri de göz önünde bulundurup çok büyük bir fark beklememek yerinde olur. bir de 10 sene önceki internet siteleri ile günümüz internet siteleri tasarım olarak da farklı, günümüzün flash tabanlı bir web sitesini görüntülemek istediğinizde yüksek ram ihtiyacı olacak, en azından yapılabiliyorsa ram takviyesiyle de desteklenebilir.

10 değil ama 6-7 yıllık acer bilgisayara (intel pentium 2ghz + 2g ram) 120gb kingston sdd taktım, pek tatlı oldu.

tam anlamıyla "office programları, pdf ve internette dolanmak için" bunu karşıladı, karşılıyor.

youtu.be
Soldaki i7 normal hard disk
Sağdaki Celeron ssd

pentium 4 ü bile canlandırıyor. youtube dışında(ekran kartı sınırına takılabilir)her işinizi görür. raminiz en az 2 gb ise.

10 senelik makinaya ssd yatirimi yapilmaz bence, ssd olsa bile internette duzgun cozunurluklu bir videoda kasar diye tahmin ediyorum.

hocam al sen
yeni pc de kullanırsın en kotu
bunu bi temizlet macunu yenile
ucarsin

çünkü 180 liraya alan var.

Belki burada marka algisi farklidir. Trde pizza, hamburger de pahali.

Turkiyede avusturyaya gore bazi seyler cok daha uygun mesela. Farkli fiyatlandirmalar olabilir arz-talep dengelerine gore.

Link koyabilir misiniz merak ettim bu kadar fark olan ürünü

vergi nedir, neden alınır
nakliye nedir
şirket giderleri nedir
* nasıl hesap edilir *

@burya
www.ikea.com.tr
www.ikea.com

turkiye'de kola da mesela pahali. yukarida yazildigi gibi bizimkilerin ikea'yi luks bir sey sanmasindan dolayi hadi gecirelim madem fiyatlandirmasi yapmis olabilirler.

@cemiyetinünlüsiması nasıl hesap ediliyor? Mesela bulgaristan fiyatı da www.ikea.bg 20 leva(8 dolar civarı) hemen dibimizde, nakliye oraya da var. orada da şirket gideri var. orada da devlet vergi alıyor. bunun karşılığında 3 kat fiyat olmaması lazım.

çok sayın @Trafalgar,

bulgaristan'da alınan vergi nedir, bulgaristandaki ikea işletmesinin kira bedeli nedir, bulgaristanda bir işçi aylık ne ücretle çalışmaktadır, bulgaristandaki ikea mağazasının sabit ve değişken işletme giderleri nedir? bunları yan yana getirip, sonra ülkemizdeki giderleri yan yana getirirsek bir sonuca varabileceğimizi düşünmekteyim.

teşekkürler..

konunu bir benzere burada aydınlatılmış.

seyler.eksisozluk.com

ilgili ürünün almanya fiyati: 14 €

@duygusuzromantik +1

Büyük ihtimal ile elektronikde gümrük vergisi filan farklıdır, fahiş yüksektir yerli üreticiyi korumak için.

Merak edip yatak baktım meselai aynı yatak TR fiyatı 849 TL, İE fiyatı 129€.

www.ikea.com.tr

www.ikea.com

Konu geride kalmis ama sebebini yazayım.

Bu arkadasin gtip si 9405.40. Bisi bisi.2015 te bu koda gözetim ve ek vergi geldi.kilo basina gözetim üstüne normal gümrük vergisi bide ilave gümrük vergisi.sonra da klasik gümrük giderleri.

Cok detaya girmeden yaklasik bir kilosuna 3,5 dolar vergi yükü var.bu lambader asaği yukari 5 kilo geliyorsa otomatik 17,5 dolar masrafı eklemek gerekir.

Bundan yola cikarsak muhtemelen ikea bu lambaderden en az parayı bizde kazaniyor diyebiliriz.

Bulgaristan denmis arada 20 leva asagi yukari 11 dolar ediyor.avrupa birliğinden dolayı sıfır gümrükle geliyor ürün.
Bulgaristanda kdv yüzde 20 avrupa ortalamasiyla ayni ancak gelir vergisi sadece yuzde 10 la dünya genelinin cok altında.muhtemelen ikea yatırım dolayısıyla vergi ve calisan sigortalari konusunda tesvik alip bunlardan yirtmistir ve odemiyordur.buradan da yola cikip bu lambaderden bulgaristanda daha ucuza sattiğinda daha fazla kazandiğini soyleyebiliriz.

@duptıs+1 adam açıklamış. Gümrük ve lojistik ve tabiki pazar şartları.

bosch pahalı gelirse profilo.

Bosch al bence de her türlü fiyat skalasında ürünü var

Sub zero marka al. Türkiyede biraz zor bulunuyor ama...

Samsung.

seg(vestel) kullanıyorum 2 yıldır. bozulursa atarım diye almıştım. şaşırtıcı derecede iyi soğutuyor ve hiç sorun çıkarmadı. nofrost bir model. 1100 lira civarıydı aldığımda.

Arcelik. Pahali ama gercekten kaliteli urunleri. Camasir, bulasik, tv, buzdolabi hepsi arcelik. Hepsi 5 yil uzeri, servis bile cagirmadim daha.

Arçelik yapıştır devam et. :) servisleri ilgili

Tam yerine geldin. benim denemediğim uygulama kalmadı gibi bişey. Almanca ve İspanyolca üzerine yoğunlaşıyorum, İngilizce değil tek fark bu.

Clozemaster, memrise, lingvist bunlara bir bak derim sırayla. hoşuna giderse devamını getir.

Bu arada duygusuzromantike yüzde yüz katılıyorum. ama o noktaya gelene kadar kelime öğrenmek için başka şeylere de ihtiyaç duyuyor kişi.

michel thomas method önerecektim ama ingilizce öğrenmek istediğinizi gördüm sonra.

Tasos veya alexandroupoli bile olur sahili denizi guzel ve yakin

Araba kiralariz derseniz sakiz veya midilli de guzel

samos

Island-hopping yapın. Çok keyifli oluyor. Adalar arası feribot seferlerine bakıp rota belirleyebilirsin (www.ferriesingreece.com).

gidebilirseniz rodos cok guzel bir secenek.

10 senedir arabayla yunan ve diğer balkan ülkelerini geziyorum yazları. selanik'e kadar olan kısım güzel ancak maalesef oraları hafif hafif türk tatil yerlerine benzetir hale gelmişiz. 2 gün kavala, 2 gün halkidiki, 2 gün de adriyatik kıyısındaki lefkada'yı tavsiye ederim. lefkada'da avrupanın en iyi plajlarından porto katsiki de var ve oralar henüz bizim tarafımızdan keşfedilmemiş. Ya da selanik'ten yukarı makedonya ohri'ye de geçebilirsiniz.


çok zaman yok ve araba ile pek gitmek istemiyosanız da en yakın yer olan alexandroupoli yani dedeağaç bile buralardan çok daha iyi.

valla ben rodosu çok beğendim. biz gemiyle gittik tabii. ama bana hem uygun hem de eğlenceli geldi. ege tarafındaki denizi de harika bu arada.

thassos ve halkidiki'ye gittik arabayla. çok beğendik, vizemiz olursa her sene giderim yunana.

thasos a gidin bence muhteşem bir yer patos bölgesinde kalın ama geri kalan yerler yaşlı mekanları patos en cıvıltılı ve her plaja yakın bölge.
oradan selaniğe geçin selanik merkezde konaklayın gündüzleri halkidiki plajlarına akın akşam selanik caddelerinde turlayın için eğlenin.

Halkidiki çok güzel, uzo güzel, suflaki güzel. Ben gelecek yine seneye

www.mfa.gov.tr

Bildiğim kadarıyla getiremiyorsunuz. satıp türkiyede alacaksınız. Sadece klasik arabalar getirilebiliyordu diye hatırlıyorum.

Buna "permi hakkı" deniyor. 24 ay ülke dışında ikamet ettikten sonra vergisiz araç getirebiliyorsunuz. ama halen devam ediyor mu, ediyorsa nasıl devam ediyor bilmiyorum

bkz: gumrukmusavir.com

Kalmadı öyle bir hak.

bol bol tarih, sanat, bilim, siyaset yazısı okumalısın hocam. ben uzun yıllar sonra ilk kez geçen sene girdim, daha önce soruları bitirdiğimde 1 saat zamanım kalıyordu, bu seferkinde son 20 dakika kala 3-4 sorum kalmıştı. çoğu soru tarzını paragraf gibi uzun tutuyorlar artık. diyalog soruları bile oldukça usturuplu.

Senin puanın kaçtı hocam?

2010 yılında 97 almıştım. süresi dolunca dil tazminatımı a+ seviyesine yükseltmek için girdim(2019 YDS/1) ancak dediğim gibi pek de istediğim gibi olmadı. 91,25 alabildim.

Ben de 2019 YDS/2'den 91,25 aldım. Kaynak kitap almama gerek kalmadı.

Öpüp başıma koyarım.

hayırlı olsun :)

Teşekkürler. :-)

devletin işine gelip gelmemesinden ziyade dediğim gibi ekonomik göstergelerde ne gibi olumlu ya da olumsuz şeye sebep olur onu merak ediyorum.

ekonomik açıdan yorumlayacak bilgiye pek sahip değilim ama sosyolojik açıdan kaos olur. hükümet düşer.

insanlar aldıkları zam miktarından çok zam almayı seviyorlar. susmaları ve mutluymuş gibi yapmaları için yetiyor. enflasyon yüzde kaçmış kimsenin iplediği yok. enflasyonun %20 arttığı bir yerde memura %10 zam versen bile mutlu oluyor.

mesela memura zam yapmazsan, o memur çalmaya başlar. devlet kesesinden götürür. bu genel meslek gruplarında da böyledir. çalma yolları arar insan.

az da olsa zam verilmezse vatandaş tepkisini direk sandıkta gösterme yolunu seçiyor. bugün de bunun sinyallerini görüyoruz. ha hükümet değişmedi ve aynı mantıkla devam mı? işte o zaman gerçek bir kaos olur.

insanlar daha tutumlu olur, para harcamaz. orta vadede ekonomi daralır. iş yapamayan esnaf daha çok eleman çıkarır, işsizlik diğer senaryoya göre daha çok artar.

mantıklı düşününce ilk vadede büyük tepkiyle karşılaşsa da 2020 içerisinde dolar 5'in altına inerse, enflasyon azalırsa bu olumsuzluk gidebilir.

ancak 2020'de alınan maaş sabit oldugunda dolar artmaya devam ederse ve enflasyon da artarsa kazanç hiç artmamış olacağı için problemler yaşanmaya başlar.

her ne kadar yıllık zamlar enflasyona kurban gitse de vatandaşın eline çok para geçmesi (birim olarak) refah artıyormuş gibi bir hissiyat veriyor. O yüzden zamdan vazgeçmek çok zor türkiyede. Ne zaman enflasyon 5%in altına iner, dolar yılda 5-10 kuruş oynayacak seviyeye gelir o zaman zamlar da çok çok az olabilir.

Kimse para harcamak istemez, zaten tüketim ve vergiler üzerinden giden ekonomi daralır, petrol, dolar fiyatı yükselirse üretim ve ithalat maliyeti yükselir, illa ki bir şeylere zam yapmak zorunda kalınır. Ee zaten kimse zam alamamıştı. Güya enflasyon etkisi kaldırılıp alım gücü korunacaktı, bu sefer hem vatandaş battı hem ticaret hacmi düştüğü için devlet zarar yaptı.

Memura yapılan zam bir ekonomi politikasıdır memura zam yapılmadığı zaman tüketim düşer ve piyasa durgunluğa girer herkes ağlamaya başlar . Özel firmalar para kazanamaz ve onlar da kimseye zam yapmaz o yüzden memur atamak devletin işsizliğe çözümüdür ve memura zam yapmak Maliye politikasıdır

insanların alım gücü azalır, alım gücü azaldıkça talep düşer talep düşerse enflasyon belki bir nebze azalır ama zincirleme etkisinden dolayı şirketler satış yapamadığı için zora girmeye başlar, onlar işçi çıkartmak zorunda kalır işsizlik artar, ekonomi küçülmeye başlar.. not: ekonomist değilim :)

Saçma sapan bir şey olur.

Piyasada bir şeye müdahale etmek birden fazla sonuç doğuruyor her zaman.
Bu senaryoda olacak ilk şey, otonom maliyetin halkın bütçesinin içindeki payı yükselecek. Yani sabit, ödemek zorunda olduğu paraların, örneğin kira, doğalgaz, su, elektrik, mutfak vs. gibi masrafların toplam bütçesinin içindeki payı %60 olsun. Bu uygulamayla beraber fiyatlar ortalama %20 civarı artış olduğunu varsayalım, toplam bütçedeki payı %70-75 aralığına geldi diyelim.

Yoldan geçen vatandaşın sabit gideri bütçesinin 3/4ü olduğu bir senaryoda evet, muhtemelen talep düşecek ve enflasyonu da düşürecektir ama dünya enflasyonun etrafında dönmüyor maalesef. Vatandaşın tasarrufları düşecek çünkü artık sabit giderlerine verdiği para yüzdesel olarak daha fazla. Tasarrufların düştüğü bir ortamda, yatırımlar da aynı şekilde düşecek haliyle.
Bu demek oluyor ki, böyle bir senaryo gerçekleştiği taktirde ekonomide yatırımlar yavaşlayacak ya da tamamen duracak.

Tüketim tarafında, artık halkın çıkıp harcamaya daha az parası olacak ve talep düşecek dedik evet. Arz-Talep grafiğini hepimiz görmüşüzdür. Talep düşse de arz ile bir noktada buluşacak elbet. Bu da fiyatlarda düşüş demek, enflasyondan kurtulduk yihu oley demek.
Peki bütün bunlar olurken şirketler tarafında ne olacak? Adamların belli bir üretim, stok tutma ve operasyon maliyetleri var. Böyle bir senaryo oluştuğu zaman şirketlerin ürettikleri ürünleri zararına satmasını bekliyoruz demektir bu. Ki zaten alım gücünde negatif değişim olduğunda belli başlı sektörler direkt olarak etkilenecek. Kültür sanat harcamaları örneğin, direkt insanların kısacağı bir taraf. Aynı şekilde lüks harcamalar, hizmet sektörü vs. bunların hepsi zaten kafadan insanların sırt çevireceği sektörler.
Yani özel sektör borçluluğuna da hiçbir faydamız olmadı, aksine zararımız oldu böylece. Güzel.

Son olarak, biz halkın elindeki parayı kısıtladık. Haliyle piyasada dönen para miktarını da kısıtlamış olduk. Bu durum bankalar için nasıl bir sonuç doğuracak peki?
Tasarruflar azaldı, mevduat girişi olmuyor bankaya. Yatırımlar da durdu, kredi talebi gelmiyor. Belki bir ihtimal mevcut kredilerin geri ödemelerinde sıkıntılar da yaşanıyor. Bankalara para girmiyor yani özetle.

Sonuç olarak neler oldu bakalım
Halkın yaşama maliyeti yükseldi, refah seviyesi düştü.
Özel sektör zarara girdi.
Bankalar kan ağlıyor.



Son olarak, asgari ücrete yapılan zam enflasyonu tetikler denmesinin sebebi, asgari ücrete normalden çok daha fazla zam yapıldığı içindi. Dengesizlik yaratır, piyasadaki para miktarını normalin üzerinde arttıracağı için enflasyon yaratır dendi. Yoksa kimse atıyorum memur maaşlarının artışında "eyvah enflasyon geliyor" demiyor zaten.

saatçiler çarşısı var eminönü tarafında bir yerlerde, oraya bir sor derim.

tissotların hepsi 23-25m waterproof, sahte bence seninkisi

Bence de orjinal değildir

orijinal seiko 5 vardı bende. 1 sene sonra su geçirmeye başladı senin dediğin gibi, daha doğrusu buhar oluşuyordu içinde. garantiden değiştim yenisi geldi, yeni gelen de 1 sene sonra aynı şekilde su almaya başladı. en sonunda ücret iadesi aldım. amazon.de'den almıştım elbette

saat orijinal, ondan eminiz.

su almıyor zaten. yıllarca havuza da girdim, duşa da girdim bu saatle. su almadı, hiçbir sıkıntı olmadı. burya'nın dediği gibi, buhar oluştu içinde.

bi gidip göstereceğim bakalım.

birkaç ay önce ilçe kütüphanesinden aldığım eski bir kitabın ön ve arka kapağı şu nüfus kağıtlarını kapladıkları gibi pvc kaplıydı. bence bunu yapan yerler vardır.

1940-50 yılları civarı MEB tarafından basılan klasik kitaplarımdan bazılarını kapladım ben de. tavsiye ederim

Az da yese, çok da yese, işçinin uykusu tatlıdır; oysa zenginin malının çokluğu onu uyutmaz. Kutsal Kitap
Vaiz 5:12

Nisa Suresi, 38. ayet: Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o.

kendi çabalarıyla zengin olan insanların çoğu aksine az uyuyor. çalışmayı seviyorlar heralde. ya da zenginliklerinin devamı için

Tamamen psikolocik bence de.
Adamın derdi tasası olacak şeyler eğlencesi olmuş. Hayatını yaşıyor. Ben olsa ben de uyumam. Sabah uyanıp dertlerini sıkıntıların içine düşmeyi kim ister.

öncelikle adamın iş tatmini var. senin benim gibi patrona ya da kurumsal tüzel bir yapıya para kazandırma peşinde değil. bu da onu motive ediyordur.

çok düzgün besleniyor ve düzgün spor yapıyor. önemli olan ne kadar uyuduğun değil, beslenme düzenini, fiziksel aktiviteni "balanced" bir şekilde gerçekleştirmen. bu da insanı daha dinç yapıyor. adam düzgün, sağlıklı, ölçülüp tartılmış besin alıp bunu düzgün bir şekilde yakıyor. bizim gibi akşama kadar sandalyede göt büyüten insanlara göre daha sağlıklı olmasını sağlıyor.

ek olarak, istediği şeylere ulaşabiliyor, istediği zaman istediği coğrafyada, iklimde yaşayabiliyor. bunlar hep motivasyon. ben bugün mykonos'a gitsem, yarın sabah süper dinç uyanıp sporumu yaparım mesela. ama malesef sabah uyanıp günün hesabını kitabını ay sonunu falan düşünmem lazım.

Kokain kullanıyor olabilir o tempoya başka türlü nasıl dayanılır bilemiyorum