net de daha rahat elbette

eğer birşey açılayacaksam yüz yüze daha rahatım. çünkü yazarken düzgün cümle kuramıyorum.

yüzyüzeyken daha iyi olmasının bence tek sebebi mimiklerinle yapacağın bir espriyi veya geyiği yazarak yapamıyorsun. karşı tarafta anlamıyor mal gibi bi diyalog gerçekleşiyor sonra.

Yüz yüze daha rahat. Nette mimik yok jest yok el kol hareketleriyle anlatacağınız konuyu destekleme yok göz teması yok. Bi sik yok yani. Bir şey anlatana kadar kırk takla atıyor insan.

Duruma göre değişiyor hacı gel sohbet edelim burdan desen 2 cümleyi bir araya getiremem, ama bana yalnızlığın tanımını yaparmısın desen, roman yazarım yüzüne karşı tek cümle kuramam.

Konuştuğum kişiye bağlı olarak genelde yazışarak konuşmayı tercih ederim. Yüz yüze konuşmak, hatta telefonla konuşmak bana göre değil. Zorunda olmasam ağzıma açmayacağım bütün gün. Hep asosyallik işte...

yüz yüze. birebir dokunmalı mimikli iletişim gibisi var mı yav.

internette daha rahatım.
hatta öyle ki twitter'da falan edindiğim arkadaşlar beni görseler gerçekte eminim hayalkırıklığına uğrarlar. gerçek hayatta çok çekingenim mesela.

yüz yüze elbette. mimik kullanan, kelimelerde vurgu yapan, gözün içine bakan bir insanımdır.

nette yazdıklarımı beni tanımayan biri okurken kim bilir nasıl anlıyor, kim bilir kafasında nasıl canlandırıyor cümlemi diye düşünüyorum hep.

çok ciddi ve sert mizaçlı biri olduğum düşünülüyordur herhalde.

yüz yüze konuşmak tercihimdir. en rahatsız olduğumdan en rahat olduğuma sıralama yaparsak telefon, internet ve yüz yüze olur bu sıralama. telefonda hiç tanımadığım insanlarla konuşmaktan nefret ediyorum.

eşit

yüz yüze soramayacağım şeyleri internette soruyorum, aldığım cevaplardan sonra o konuyu yüz yüze çok daha rahat konuşuyorum.

normal konuşmayı kast ediyorsak ikisi de aynı. yüz yüze konuşurken gerilmem, rahatça konuşurum.

fakat şimdiye kadar tüm kadınlarla (yattıklarımla da, sevgililerimle de falan) hep internetten tanıştığım için yazışarak bazı şeyleri sormak çok daha rahat oluyor tabii. örnek vermeyeyim şimdi.

bugüne dek kimsenin yüzüne söyleyemeceğim hiçbişi olmadı bu yüzden dibine kadar rahatım hocam. burda y.rraga y.rrak diyosak yüzyüze de aynını söylüyorum.

tanimadigim insanlarla bir tek burasi vasitasiyla konusuyorum internet uzerinden. bundan onceki nick'imle agzimdan ciktigi gibi yaziyordum da bu nick'imle yazmaya basladigimdan beri cok dusunerek yaziyorum niyeyse.

tanidiklarimla cok bir fark olmuyor. anliyorlar nerede ciddiyim, nerede degilim. zaten mimiksiz, zipcikti cafer gibi adamim pek bir sey degismiyor onlar icin. arkadaslar arasindaki lakabim da yine mimiksiz olusumla ilgili.

yalniz duygusal konularda konusacaksam, yazida daha rahat oluyorum.

benim de kullanilan sozlerle ilgili benzer bir soru geliyor aklima. bazen boyle "oh mis", "cogzel" filan goruyorum. acaba bunu konusma dilinde de kullaniyorlar midir diye dusunuyorum.

@m e l t e m evet, sert biri gibi duruyorsunuz buradan.

normal bir insanla konuşurken yüz yüze tabiki, ama türkiye genelinde yüz yüze konuşurken gerçekten bir şey anlatabileceğin ya da tartışıyorsanız bunu düzgünce yapıp sonuca ulaşabileceğiniz kişiler çooook az olduğundan internet üzerinden daha iyi.

tabi bir de karşı taraf da sıklıkla saçma sapan şeyleri mantıklı sanarak söyleyen ya da laf olsun diye konuşan kişiler olduğundan yüz yüze bir anda kesip atmak biraz daha zor oluyor konuşmayı. o açıdan da internet daha iyi.
he ben yüz yüze de yav hee he diyip geçiyorum saçmalayan adamı, ama herkes yapamıyor da bunu.

Yazarken daha rahatım, yüz yüze de çok büyük bir fark yok. Burun farkı diyelim. Zaten ben burada yazarken kendi kendime mimik de kullanıyorum. Telefonda ise gerile gerile bir hal oluyorum, konuşamıyorum bile.

Ama şu da var, yazarken bir yandan düşünebiliyorum. Konuşurken aynı anda düşünemiyorum. Başka birinin varlığı beyni devre dışına çıkarabiliyor. Yoksa yüz yüze konuşurken "Bır bır konuşma da iki düşüneyim" dediğim çoktur.

Yazmaktan nefret ettiğim için yüz yüze.

beni de tanısanız seversiniz aslında, internette çok gıcık bir profilim, mizacım var, farkındayım. yüzyüze daha rahatım, konuşunca ha zeki, mantıklı adammış lan, diyen çok oluyor.

internette veya telefonda(yazışma olarak) cok daha rahatım. yüz yüze daha sıkıntı benim için.hele hele erkek değilde kızsa bas basa kalmak korkutucu eğer 10 dakikadan fazla sürecekse çünkü muhabbetimden sıkılıcak diye korkuyorum bir an önce sıvışmaya çalışıyorum. ama sanal olunca cok rahat oluyor muhabbet akıyor yani.

istediğim mesleği yapıyorum.

ama daha çok istediğim meslek(ler)de var. onlar biraz daha hayali. hayatımı 180 derece değiştirmem lazım.

mesela belgesel fotoğrafçısı olabilirdi.
veya Elasmobrankolog.
veya volkanolog...

zamanında hiçbir bilgim yokken şu an yaptığım işe başladım ve diyebilirim ki başka bir iş yapmam gerçekten zormuş. ballıyım bence.

benim sorunum şu ki hiç istemediğim bir bölümde okudum ama okurken gayet keyif aldım. ama mezun olduktan sonra keşke başka bir bölümde okusaymışım diyorum yine de. şu anda mesleğimi yapmıyorum ve tamamen alakasız bir bölümde y. lisans yapıyorum ve halen ne yapmak istediğimin tam olarak bilincinde değilim. halen aklım çok karışık ve yıllar geçiyor. ölsem mi acaba :s

ayrıca 25 yaşındayım ve şimdiye kadar 3 farklı meslekle iştigal ettim. hiçbiri beni tatmin etmedi. önümdeki diğer alternatifleri de değerlendirince galiba hayatım boyunca profesyonel açıdan hiçbir zaman mutlu olamayacağım. bu bakımdan kendimi tam bir tutunamayan olarak görüyorum

Ben de pilot olmak isterdim. Bu makul olani.
turkiye sartlarinda imkansiz olani ise astronot olmak ki ah nerde...
ne ki okuyorum? Isletme :/
Bankaci ev hanimi olurum yakinda.

Ben eğitim sistemine toslamazsam istedigim mesleği yapıyor olacağım. Bugünkü sınavdan sonra o kadar umutlu konuşamıyorum.

Bir de Türkiye'de olmasaydım astronot olmak isterdim, robotikle yapay zekayla uğraşmak isterdim.

İstediğim mesleği yapmıyorum, istediğim bölümü de okumadım. Bu hem eğitim sistemi ile hem de benimle alakalı.

Öncelikle 17-18 yaşın meslek seçimi için çok erken olduğunu düşünüyorum. O dönemin bilinçsizliği ile kendime uygun olmayan alanlarda tercih yapmıştım, şimdi de cezasını çekiyorum. İkinci olarak da sistemle ilgili sıkıntılar büyük elbette, insanları sevdikleri, yeteneklerine göre olan meslek gruplarına yönlendirmek yerine puanı nereye yetiyorsa oraya sokan ya da en yüksek puanlarla belli başlı bölümlere/okullara yönlendiren bir sistem (sadece eğitim ve sınav sistemi değil bu, genel olarak toplumsal bir sistem) var.

Şimdiki aklım olsaydı peyzaj mimarlığı ya da restorasyon okurdum. Felsefe mezunuyum.

ben damacana bayisi olmak isterdim

hep hayalimdeki meslegi yapıyorum. sürekli de gelişiyorum.

istemediğim bir işi yapıyorum.
rutin olmayan bir iş yapmak isterdim.

istemediğim bir bölümde okuyordum. son sınıfta bıraktım :D tekrar sınava girdim ve hayalimdeki bölümdeyim... bu sene mezun oluyorum istediğim mesleği yapacağım.

istediğim mesleğe sahibim ama bu yetmez, o mesleği yapabilmek de gerekli. ne yazık ki işsizim.

Bilinçsizce ve isteyip istemediğimi bilmediğim bir bölümle başladım Üniversiteye. 2 yıl sonra bölüm değiştim ama onun da pek sağlıklı nir karar olduğunu söyleyemem, eskisinden kurtulmak içindi. Şu an istediğim şeyi yapıyorum denilebilir, kısaca 3. Seferde artık ne istediğimi bildiğim için geç de olsa sevdiğim şeye yöneldim

f1 pilotu olmak istiyordum, hem de mantıklı olabileceğim yaşlarda da. sonra makul olsun diye arkeolog olayım dedim ama onda da geçim sıkıntısı yaşarım dedim. meslek düşünmeden sınava girdim, istediğim bölümü ve okulu kazandım. şimdilerde ise geçen yıla kadar pek sıcak bakmadığım bir mesleği yapıyorum. normalde yapmazdım da tanıdıklar falan gelecekte iyi bir konuma gelebileceğim bir meslek, o yüzden kabul ettim.

isteklerini önündeki mantıklı seçeneklere göre şekillendiren biri olarak çok sıkıntı yaşadığımı söyleyemem bu konuda. gelgelelim, f1 pilotu olamamak içimde hep uktedir, öyle de kalacaktır.

ben çizgifilm yapımı animasyon falan o tarz bir şeyler okumak isterdim. benim zamanımda öyle bir bölüm yoktu zaten ama en azından grafik falan okuyabilirmişim. öyle böyle ucundan tutardım yine. lisede ne olduğunu bilmeden stop motion tekniğiyle videolar yapardım mesela. 28 yaşına geldim hala animasyonları çizgifilmleri ağzım açık izliyorum nasıl hoşuma gidiyor, kendi kendime videolar birleştiriyorum falan.

ben ne okudum? tercih yaparken kimse bana sormadı zaten de sayısal bölümündeydim, matematik ve fiziğim iyi notlarım yüksek diye makine okudum :/

1) arkeolog
2) meslek olarak extreme sporlardan birini veya motor sporlarından birini yapmak isterdim.

tıp okuyorum ama bu memnun olmadığım anlamına gelmesin. eğitim sistemine rağmen diğer seçeneklerime göre çok çok daha iyi olduğu için bunu tercih ettim.

*baba jo ile benzer hayalleri paylaşıyormuşuz.

istediğim mesleği yapabilmek için istemediğim ve alakam olmayan dersleri vermeye çalışıyorum.

Hiçbiri. Hippi olmak istiyordum, hala da istiyorum.

istediğim mesleği yapmıyorum ama mesleğimi seviyorum.

Bilgisayar mühendisliği okudum. Yazılımcıyım. Okula uğramadan mezun oldum diyebilirim. İşimi sevmem ama iyi yaparım. İşe ilk başladığımda 6 ayda maaşım 2,5 katına çıkmıştı. Ama oturup da üzerine 2 dakika kafa yormam paraya dönmeyecekse.

Ek iş olarak yaptığım personal training'den çok daha az kazanıyorum ama benim için tamamen zevk. Oturup saatlerce makalelere daldığım oluyor. Gittiğim salondaki personal trainer tayfası gelip benden akıl alır. Özel ders alan pro basketçiler benimle antrenman yapmak için önceden sözleşiyorlar vs. Ama gerçek bir PT eğitimi hiç almadım.

Velhasılı eğitim bir yere kadar. Asıl olay merak ve emek.

yazılımcı olmak istiyordum ben de eskiden. hatta bundan on sene önce, lise hazırlıktayken web sitesi işlerine girmiştim. baştan yazamasam da asp editlemeyi falan beceriyordum bayağı. hatta o yaşta kurduğum mp3 sitesi günlük 1500 tekil hit falan alıyordu. o döneme göre iyiydi ya bayağı. sonra derslerimi kötü etkiliyor diye evden bilgisayara yassah geldi. şimdi düşünüyorum da, engellemeyip destekleseler on yılda alıp yürümüştüm ben.

o iş engellenince, sonrasında avukat olmak istedim. ezilenlerin sesi olacaktım. ondan da arkadaşlarım yüzünden caydım. "avukat olamazsan bölüm mü var eşit ağırlıkta" diye diye girdiler kafama. sayısala geçince o hayal de suya düştü tabii. şimdi sorsalar hala isterim hukuk mezunu olup siyasi davalara girmeyi. neyse sayısalı seçince yine bilgisayara yöneldim ben o dönem ama bilgisayar mühendisliğine puanım yetmedi ilk sene. babam da bekleme bi sene diyince başka bi mühendisliğe girdim.

şu an direkt okuduğum bölümde çalışmıyorum ama istemiyorum da zaten. otomotiv sektörü iyi. buradan bi şekilde otomotiv mühendisliğinde mastera falan bağlarsam, sonunda istediği işe kavuşmuş biri olabilirim.

arkeoloji idi hayalim ufakken. sonra tarih ve psikolojiye dondu. yatkinligim ve ilgim de vardi bunlara aslinda. ama fakir zihniyeti iste hep insanin kafasinda bir "ac kalirsin oglum" mesaji yanip sonuyor. bu yuzden kafamiz basmamasina ragmen lisede fen sectik mal gibi. sonra da bogazici psikoloji, koc hukuk (ozel okula gitmezdim de ornek olarak) puaniyla ortalama bir yere girdik iste. ha ne oldu en nihayetinde yine ac kaldik, bari gonlumuzun sesini dinleyip ac kalsaymisiz. hem ac kalmak da koymuyor insana. motivasyonsuzluk, hedefsizlik filan koyuyor asil. belki ilgimiz olan bir sey okusaydik daha farkli bir yol cizerdik, hayata karsi motivasyonumuz da bundan farkli olurdu. gerci buradan konusmak kolay. bu ruhsuzlukla cok bir degisiklik olur muydu simdi bundan da emin olamadim.

su an yapmak istedigim sey gavuristanda tuvalet temizleme isi filan. hem kefaret hem de ulkeden kurtulma adina. islere karsi hirsim yoktu zaten, artik pek hevesim de kalmadi. ruya meslegim de yaban hayvanlariyla ilgilenebilecegim her gunun bir oncekiyle ayni oldugu bir meslek. makinistlik-kompartiman gorevlisi olmak filan da guzel isler gibi geliyor da buradaki trenler hayalimdeki yerden gecmiyor. butun bunlar olmayacak dualar ama hayal iste.

ulan insanin isteyip de yapamadigi sey astronotluk filan olur. bizimkine bak. tam lugzirim.

ben istediğim sevdiğim işi yapıyorum,
gemici olmak istemiştim ama uçakçı oldum iyi ki böyle olmuş.

Nokta atisi yapiyorum ihtiyacin olan kulaklik akg q460.

Hem kompakt hem rahat hem tipi guzel hem de ses kalitesi cok iyi.

Trde fahis fiyata satiliyor tabi yurt disi fiyatina bulursan al ya da ebayden al.

akg dnr da 400. pioneeri da 340 a almıştım zaten. boşu boşuna :(

bu arada ben mix yapıyorum. sadece müzik dinlemek için değil mix yaparken de kullanacağım bir kulaklık lazım. bu önerdiğin akg katlanıyor. kulaklığı sürekli boynuma alıyorum kafama yamuk takıyorum bir kulak kapalı diğeri açık tutuyorum. yani setup başındayken sürekli oynuyor kulaklık. buna uygun olması lazım

kulaklar kullandıkça alışıyor hocam. bende de technics rpdh 1200 var, ilk aldığımda 5-6 dakika zar zor kullanabildim, çok ağrı oluyordu. ama şimdi 5-6 saat kullanabiliyorum. artık hissetmiyorum kulaklığı.
ayrıca pedler de önemli. mesela pioneer hdj2000' de bu sorunun çözümü olarak kulak şeklini alan özel pedler kullanılmış. pioneer yeni bir teknoloji kullanıyordu o modelde. hdj500'de bu tarz ped bulup değiştirilebilirmi bilmiyorum ama çözüm yeni bir kulaklık gibi. ama önce bu kulaklığa alışmaya çalışın biraz daha, kullanma süreniz de zaten hiç az değil.

şimdi sen mix yapıyorsan neden bir referans kulaklık almıyorsun. yaptığın iş mix mi yoksa dj lik mi yapıyorsun. iki şarkı arasına fade in/out verip bpm eşlemek mix değildir. kavram kargaşasını önledikten sonra aldığın kulaklığın kafa ayarı yok mu? yani uzatılıp kısaltılmıyor mu? eğer öyşeyse geçmiş olsun. kulaklık olarakta kg, audio technica ve buşabilirsen technics tavsiye ederim o fiyatlarda. akg k 240 kullanıyorum memunum. oda olur.

hepsine (headset başlığındaki hepsine aslında) kefilim. kullanıp beğendiğim dt 770 pro.

europe.beyerdynamic.com

beats studio, kırmızı.

Marshall Major kullanıyorum. İlk aldığımda kulaklarımı biraz acıtıyordu (kafam biraz büyük de) ama zamanla esnedi sanırım. Şu an epey bi rahat kullanıyorum. Ses kalitesi ise mükemmel:

www.hepsiburada.com

audio technica ath-m50
beats mixr

ikisini de kullandım. gözlük takmıyorsan sorun yok.

2. 2 ay biliyorum
1. yansıtmazlar diye biliyorum.
ikisinden de tam emin değilim.

1. yansıtamazlar. arkadaşım bana kulaklık göndermişti 50 dolar gibi bi fiyat yazmıştı üstüne o yüzden vergi almadılar

yılda 5 kez sınırı vardı galiba. ben de araştırmıştım bir ara. aramaya inanmak gibi bir laf sokma derdinde değilim ama gümrük sınırı diye arat yeterli bilgi alabilirsin. ben üşendim çünkü arayıp bulup yazmaya.

üzerinde 100 doları geçmeyen bir fiyat veya gift yazıyorsa vergiden muaf olursun. ayrıca yılda 5 kere ürün getirme sınırı kalktı.

Makineye at havluyu normal deterjani koy yumusatici gozune bi kapak sirke dok. Sonra calistir.

bende öyle bir sorun olmadı, fena değil bence.

ben severek kullanıyorum. ama yağı vücudun tam olarak emmeden kıyafet giymemelisin. yoksa gözle görülür lekeler bırakıyor giysilerde.

belli bir süre müzikle uğraşınca oluyor o, özellikle şan dersi olmasına da gerek yok.

@king lizard, müzikle uğraşmak derken? bol bol şarkı mı söylemek lazım, müzik mi dinlemek lazım, bir enstrüman çalmak mı lazım? ne olunca oluyor? yani konu şarkı dinlemekse, çok dikkatli dinlerim ben sevdiğim tüm şarkıları. en alttaki enstrümana, sesteki tüm iniş çıkışlara kadar hepsini kendimce analiz etmeye çalışırım. ama kendim söylediğim zaman öküz gibi oluyor affedersin.

İsmekte şan dersleri var galiba kontrol etmeyi öğretir diye düşünüyorum.

Bol bol muzikle ugrasinca ancak kibariye gibi ben nota bilmem kulaktan okurum dersiniz. Bi defa san dersi almaniz lazim, armoni ve nota biliyor olmanizda arti. Muzisyenlerin seslerini acmak diye tabir ettigi sey diyaframi acmak aslinda, nefes tansiyonu yani. Onuda yaparsiniz sarki soylemeden once, yavas yavas adim atmis olursunuz boylece.

Bu arada seslendirme deyip gecmeyin. Her ne kadar dublaj eskisi kadar cok olmasada ulkemizde yine yetenekliyseniz para kazanabilirsiniz.

şan dersi alınır tabii.

seslendirmeye gireyim demeyin. sesiniz muhtesem olsa bile sakın girmeyin. allah askına girmeyin. yeterince sikilen insan var zaten piyasada. gidin sarkı söyleyin abi. para falan kazanılmıyor bu isten.

bunu dogal olarak hic bir egitim almadan yapanlar da var, o insanlara yetenekli deniyor. ama sarki soylemek kesinlikle ogrenilebilir birsey. senin san dersleri alman lazim namus ninjasinin dedigi gibi. san dersi veren yerler bul, veya ozel san hocasi tut kendine. oturdugun yere gore iyi bir san hocasi tavsiye edebilirim sana istersen ozel ders icin, senelerce benim hocam olmus biri.

egitimle olsa herkes vokalist olamazdi kimisinin sesi karga gibi, butun notalari tertemiz tuttursa da guzel duyulmaz. senin sesin guzelse umut var demektir ama.

@bruceandwayne, benim önceliğim aslında her zaman seslendirmeydi. bu duyurudaki cevaplardan da yola çıkarak söyleyebilirim ki sanırım şarkı söylemek için uygun değilim. ha yine de bakacağım tabii.

seslendirme işine girmek için bile paraya ihtiyaç var benim canımı sıkan o. çalıştığı halde ay sonunu getiremeyen bir öğrenci olarak ben o kurslara bin lira veremem maalesef. sanırım türkü söylerken fark edilecek kadar muazzam bi sesim de yok yani. neyse bana ne, dünya mahrum kalacak onlar üzülsün ben ne üzülcem.

@gerard, özel şan hocası şimdilik fazla lüks olur benim için... ismek'in ya da başka bir kurumun ücretsiz ya da cüzi ücretli kurslarına bakacağım öncelikle. baktım ilerliyorum, ondan sonrası için düşünebilirim. çok da güzel olur.

seslendirmeye girmek için paraya ihtiyaç yok. bolca bos vaktin varsa stüdyolara gidip ben bu isi öğrenmek istiyorum ne yapmam gerekiyor dersin. onlar da saatlerce burada oturup yapılanları izlemen gerek diyecekler. sabredip birkaç ay gidersen ufak rollerde denerler, yeterliysen rol vermeye baslarlar. ama bu isten para kazanmaya baslaman için en az 2 yıl, adam gibi para kazanmaya baslaman için de 6-7 yıl geçmesi gerek. çevren olmadığını hesap ediyorum çünkü zaten yakınlarında bu isle ilgilenen bir adam olsa onu görüp, haline acır ve bu ise girmeyi bile düsünmezsin.

iyi bir vokal için eğitim şart beyler uzun uzadıya yazmaya gerenk yok. yoksa siker atarsın boğazını, eğitimsiz kasarsan.

not: müzisyenim.

@cigerdelen, çok ağır konuşmuşsun resmen yahu :( o kadar da kötü değilim. yani bir sanatçı gibi dalgalandıramıyorum sesimi. onlara kıyasla odun gibiyim evet ama ses tonum, vurgularım falan normal bir insana göre daha iyi. ben bu konularda çok özgüvensizim normalde ama çok fazla insandan duydum bunu gerçekten. kafasını çevirip "ne güzel sesin var" diyen oldu yani düşün. ben de tam bir şerefsiz olduğum için diyorum ki imkanım varsa neden bundan para kazanmıyorum.

yani o dalgalandırma şeysi doğal yetenek mi yoksa çalışarak mı yapılıyor onu merak etmiştim aslında. eğitimle yapılıyor diyorsanız tamam, yaptım bilin!

blixa bargeld diye yola çıkıyorum ama ibrahim tatlıses olmam işalla.

Amaç ne? Müzik mi konuşmak mı? Müzikse genellikle hangi tarz dinliyorsunuz, audiophile'lik var mı?

amaç telefonla günlük kullanım. yani hem konuşma, hem müzik. audiophile yok.

hemen hemen aynı fiyata şunu tavsiye ederim:
www.techeblog.com

bu arada ebayden kulaklık almayın, sahte çıkarsa ki bu yüksek bir ihtimal, başvuracağınız herhangi bir mercii yok.

O halde rahatlıkla önerebilirim :)

Alın. Ebayden aldığınız sahte çıkarsa başvuracağınız mercii yine ebay. Zamanında başvurdum ve paramı geri aldım. Yanlış yönlendirmeyin.

ebay'le ilgili yanlış anlaşılma var sanırım. ebay'de kargo hariç zaten 70$. 2,3'ten hesaplarsam 160 lira kargosuz fiyat. en az 10-15 dolar da kargo koyarlar üstüne. al sana 200 lira. ebay'den almıyorum yani.

@jester ebayden nası oluyomuş o işler söylede insanlar bilgilensin o halde.

@bruce: hayhay, unutmuşum dün gece söylemeyi. Sipariş ile ilgili sıkıntı olduğunda contact seller seçeneğini seçiyoruz ve diyoruz ki "its a fake! I want a refund" Uzakdoğulu ise negatif feedback bırakmaman için ikiletmeden paranı geri verecektir. Ha eğer ayak sürüyor, ucuzluk yapıyor (It had no problems with my system veya direkt aldırmıyorsa) veya başka bir parayı geri alma sorunu olduğunda da durumu yükseltip konuyu ebaye taşıyorsunuz. Basmanız gereken tuşları hatırlamıyorum ama biraz ingilizceyle çözülür zaten.

Hadi bu da çözüm olmadı diyelim; o zaman PAYPAL arkanızda. Eğer sökonusu işlemde bir sahte veya hasarlı gönderilme durumu varsa paranızı iade ediyorlar özetle. Ama bu bambaşka bir konu olduğundan burada girmiyorum ona.

Özetle:ebay 'den ürün almakta hiçbir sıkıntı yok. Eğer ki ürün normalde 1000 parayken satıcıda 100 paraysa :)

imza: ebay'de ve haliyle paypal üstünden 100'e yakın alışverişi olan adam.

@bruceandwayne

öncelikle önerdiğin akg hakikaten çok kaliteli görünüyor. iyi güzel de uyumluluk konusunda sıkıntı çıkaracak gibi duruyor. zira tanıtımında iphone iphone diye bağırıyorlar.

ebay'den de 6-7 kez falan alışveriş yaptım. bir keresinde uzakdoğulu bir satıcı gerçekten de jester'ın dediği gibi negatif puanlama yapmamam için hemen cevap yazdı. vs. neyse ki sonraki gün elime geçti kargo. yoksa parayı iade edecekti. adeta yalvardı negatif oylamamam için yani. çok hassaslar puanlama konusunda. ama zaten fiyat uygun değil şu an ebay'den almam için.

ha bu demek değildir ki ebay'den alışveriş yaparsam sorun çıkmaz. illa ki anlaşamayanlar vardır...

isaret etmez.

at.

garsonun tepkisini kiz hosnut karsiladiysa kizin da gonlu var.

Kişisel olarak bayram kutlaması vs hiç yapmam (erkeğim). Kız arkadaşım da yapmaz, öyle geyik döndürürüz sadece.

Çok önemli bir şey değil bayram kutlamamış olması, hatta daha da iyi :)

Mesaj atmana da gerek yok, bayram bir bitsin, ses çıkmıyorsa sorarsın.. Görüşmek istemezse zaten o iş yatar, görüşürseniz de fazla tereddütte kalmadan netleştirirsin durumu.. İkinci buluşmada daha yakın davran, olur o iş. :)

senden hoşlanmadığına işaret etmez. uzun uzun sarılmak, normal bildiğimiz sarılmaktan yani olması gerekenden daha uzunsa eğer, bu direk olumlu işaret. tabii diğer yaptıklarına bakacak olursak bana öyle geliyor ki sana karşı boş değil ama aklı karışık, kararsız.

biraz muhabbet ilerledikçe, hangi konularda kararsız olduğunu sana işaret edecektir. mesela nelerden hoşlanmadığını falan söylüyorsa, kendine bir bak sende durum nasıl...

çarşambadan beri hiç konuşmadık. az önce bir şiir tesadüf etti adıyla eşleşen, yolladım. uyandı, sade bir teşekkür etti.

ben biraz daha heyecanlı veya hevesli olmasını bekliyorum galiba. çok şey mi bekliyorum, yoksa sahiden olumlu mu bakmıyor?

Abi böyle sürekli şiirle şarkıyla bunaltıyor olabilir misin? Belki senin gibi başka kişiler de vardır böyle herşeyden konuştuğu vs.

bilmem, belki de bunaltıyorumdur abi. en son şiiri bir hafta önce atmışım, onun dışında dediğim gibi en son da çarşamba konuştuk gerçi ama belli olmaz.

bir süre bir şey yazmazsam nehirdeki bulanıklık gidecek, bir şey var mı yok mu anlaşılacak diye düşünüyorum. ne dersiniz?

sonra yine iyy bu megafonda paso güzel söz filan yolluyo yaağ olmasın abi. bence yapma daha fazla. madem bu kadar ilgi gösterdin, biraz daha sabret bi daha buluşuncada gayet belli et niyetini açıl. burada en önemli şeyi söyleyeceğim olursa ne ala, olmazsa arkadan bile bakma. egosuna meze olma, olay mahalinden uzaklaş.

valla dozajını iyi ayarladığımı, çok kolay bulunabilecek bir tip olmadığımı düşünüyorum. buna güvenerek o benle ilgilensin triplerine de girmiyorum. ama bu kez de mesele karşıdakinin ego meselesine dönerse yakarım bu kitaplığı.

alırım fırçayı elime, duvara 4S yazar çeker giderim.

farklı fikirleri olan varsa beri gelsin. hannibal'ı getirin bana.:(

bruceandwayne'i dinle, sakın "belki" diye düşünerek arada kalma..
bir tavsiye de benden. :)

yok yok fazla ara verme sakın. bunalttığını falan da düşünme. öyle düşünürsen yaratıcı davranamazsın, normal konuşamazsın, konuşmaların-mesajların daha itici olur. boş ver bunalttığını falan düşünme. arayı da sakın açma ki alıştır kendini ona.

salla kızı

taliplerini gözden geçiriyordur veya hiç kimse yoksa bile sen dışında, sadece düşünüyordur. unutma ki o da isterse senin bir şey yapmana gerek yok zaten yakınlaşmaya başlar. dersen ben bir şeyler yapayım da öyle yakınlaşsın ki bana göre en büyük hata bu. tabi ki bunlar bana göre herkesin tecrübeleri farklı.

bruceandwayne iyi demiş. kızlara çok yüz vermeyin. kaldırmayın totolarını. seni sallamıyor demek ki, sen de sallama.

arctic monkeys - old yellow bricks

john mayer - slow dancing in a burning room live in la

büdüt: biraz slow kaçabilir gerçi ama iyidir yine de

placebo : pure morning

www.youtube.com

arkadaşlar buradaki asıl point en sevdiğiniz parça değil daha spesifik bir liste yapıyorum. dinlerken ritmine beni alıp verdirtecek o elektroyu, bateriyi elime. istemsiz kafamda bir ritim tutturaacak.

there's a fiiiire in the hooolleeee

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Oasis - Lyla

mümkünse bu hali
www.youtube.com
tarif ettiğin etkiyi bende yaratıyor

edit: bu da olsun mu lan :(
www.youtube.com

şarkıda benim gibi eskilerden..

www.youtube.com

nirvana smells like teen spirit'siz liste olmaz diyecektim ama vazgeçtim
nirvana Scentless Apprentice diyeceğim

memories ve kırmızıkaşekaban'ın attığı gibi ritmin ön plana çıktığı parçalar alayım.

yavaş yavaş geliyor tikler.

@advocatusdiaboli harika, aldım listeye hocam

the offspring - amazed

www.youtube.com

Mesajim bulunsun :)

Rob Halford&Bruce Dickinson - The One You Love To Hate.

Dire Straits - Sultans of Swing

www.youtube.com

Hooverphonic-Heartbroken

The Cranberries - Ridiculous Thoughts

@air

@kayranin kedisi kafamdaki başka bir playliste koydum sizinkileri.

Hadi arkadaşlar 15'e tamamlayalım şunu.

Yine ben.

Kongos - Come With Me Now.

www.youtube.com

bu tip sorulara sabit cevabım: pentagram - for the one unchanging

accept - teutonic terror

www.youtube.com
josie-oscar benton

Radiohead - Paranoid Android

feder - goodbye

www.youtube.com

www.youtube.com

Morcheeba -sea

dire straits - down to the waterline

mirari - adam

nordiksimit.org

Arctic Monkeys - d is for dangerous

www.youtube.com

bizim şirket de normalde cumartesileri çalışmamamıza rağmen, cumartesileri izin alınmış gün olarak sayıyor. yani mesela önümüzdeki hafta cuma gününe tek gün izin aldım, ama yıllık iznimden 2 gün düştüler. cumartesiyi de düşüyorlar.

yasal bir dayanakları var heralde...

özel sektör işten adam çıkarmak için her bahaneyi kullanır. şikayet ettiğin için tekmeyi basamaz ama basacak başka bir bahane bulur. cumartesileri kendini özel sektör çalışanı zanneden kamu personel yöneticileri tarafından bile iş günü olarak kabul ediliyor. yazılı olmayan bir kural; cuma izinliysen cumartesi de izinli sayıyorlar.

özel sektör için bu tip kurnazlıklar farz gibi. yani çalışanın maaşının bir kısmını elden vermek, sigortasını düşük göstermek gibi çakallıklar mevcut.
iş arkadaşlarımdan biri bu duruma ayar olup vergi dairesine mail atmıştı. şu şu şirkette böyle böyle durumlar var diye. sonuç yaklaşık 5 yıldır vergi denetçileri düzenli olarak gelirler bizim şirkete. artık patron ne kadar para yedirdi bilemem. bu arada şikayet eden adamda işten çıkarılmadı. bir süre sonra kendi isteiğiyle ayrıldı. burada patronun "lan bu lavuk daha fena işler çevirmesin şimdi" korkusu olduğuna kanaat getirmiştik biz.

Zannediyorum kullandiginiz ses kartinin phantom power ini yani +48 i acmamissiniz. Zira bu kotu bir micle alinan kayittan ziyade mikrofona gitmeyen dusuk elektrikten kaybaklaniyor gibi geldi bana. Noise rediction yapmaniz lazim. Pro tools veya nuendo gibi bir daw isinizi gorur. Tabi wavesin noise reduction plug-inininde kurulu olmasi lazim. Eq yaparakta halledebilrsiniz ama her halukarda iyi bir referans monitorune ihtiyaciniz var.

Aslında yaka mikrofonu ile aldım sesi. Pili bitiyor diye şüphelendim, pili değiştirdim ama yine devam etti ses.. Onbeş dakika vs sonra düzeldi durum, ancak o aradaki ses gitti. Ortam sesi alan bir mikrofon daha vardı onu da kullanabilirim ama çok boğuk geliyor onda da ses.

Mac kullanıyorum, Soundtrack Pro vs var ama işe yaramaz mı?

Soundtrack konusunda bilgim yok ama seste bu kadar noise varsa boomdan yururdum ben sahsen. Ama her halukarda eq yapman gerekecek bence.

Hicbirsey, benimkiler yatagin yanindaki komidinde duruyor. Bilseler nolucak ki?

kasada sakliyorum.

ben utanırım annemin görmesinden.

Kasa önemli. Kasa +1

sırt çantanın iç bölmelerinden birine koy. çantayı açsa da o dikkatli bakmayanın göremediği küçük fermuarlı yerlere falan bakmaz. hatta muhtemelen çantaya da bakmaz.

kalın kullanamdıgın bir kitabın icini oy oraya yerleştir.

Kışlık bi montun iç cebine at

ayni soruyu dusunuyodum ben de bu siralar. daha onceden gormuslugu var ama hos olmuyor tabi. ise gotururken yanima alayim bari :D olmadi mont cebi +1

erkek değilim ama bence çorapların içine koy. temiz olan top şeklinde olan çorapların içine sakla.

sırt çantana atıver.

AHAHA bu telasi yalnizca ben yasiyorum saniyordum. 2-3 ayda bi bu gerginlik geliyor bana da.

annem ilk evime geldiginde saklamistim bi kutuya (tasinirken kullandigim kutulari atmam ben, iclerine ve ustlerine bisiler koyarim hep). 2 hafta once yine geldi, bu sefer yatagin altindaydi kutular. unuttum ben de, ben icerdeyken odayi sildi ve tabii gordu. yerinden bile kipirdatmamis ama, fark etti sanip utanmiyim diye heralde :p

tabii bundan birkac saat sonra "misafirin gelicek mi.." "gidiyim istersen..." "arkadasinla tanistiricak misn..." lar basladi haliyle

saksıya göm..

önceleri saklayım derdinde oluyordum. eski bi kalemliğin içine koyardım. aynı kalemlikte dikiş takımı da varmış. annem ordan dikiş için bişiler aldığı halde bana bir şey demediğinden beri pek umursamıyorum. :)

arada annemle ben(kadınım) abimin evine gidiyoruz, yatak baş ucu çekmecesini karıştırırsan ne bulacağın zaten malumdur. bekar genç adam. geçen şarj aleti ararken başucundaki komidine de daldım, saatleri pasaportu altında da prezervatifler, kremler masaj yağları, aynen kapattım çekmeceyi. adamın özelini karıştırmışım bir de laf mı edicem.
annen bence olumlu bile karşılar, zira en korktukları şey yalnız adamsın bir hastalık kapman, kızın birinin çocuğuyla kapıya dayanması.
bundan yıllar önce abim de gençti bir zührevi hastalık kapmıştı babam doktor doktor gezdirmişti, annem de ben de abimle babam aralarında konuşurken duymuş ama duymazlığa gelmiştik, o zaman annem laf sokmuştu ama, tamamen alakasız bir konuda konuşurken abime bakıp gençlik heyecanıyla bunlar ne yaptıklarını da bilmiyorlar insan biraz biraz dikkatli olur kendisi büyümüş aklı geri kalmış rezalet çıkmasa bari, falan demişti.
yani anneler, yalnız yaşayan erkek evlatların evinde prezervatif vs. bulunmasına laf etmezler. kız çocuk olsan hadi başka.
yine ben küçükken abim de gençken, porno dergileri olurdu, annem temizlik yaparken bulmuştu bi kere, evde kardeşin var düzgün sakla şunları alacaksan da diye kızıp çöpe atmıştı. yani anneler oğullarının cinselliğini zaten normal karşılıyor. esas sorun kız evlatta. annesi babası haftasonu 1 günlüğüne bir yere gittikten kızı evde 1 geceliğine bıraktıktan sonra yatağı kontrol eden ana babalar var.

ben ellemiyorum hiç çekmecemde duruyor, ben çocuğumun çekmecesinde prezervatif bulsam aferim derim kendi kendime, utanılacak bi durum yok

Animal Pak kutularına koyuyorum.

prezervatifin içinde senin dalga olmayacağı için görsel de bir şey olmaz. en azından süpriz bir torun kucaklamayacağını bilir.

Cd çantamın içine saklıyorum. Onu da açıp temizlemez herhalde.

merhaba. umarım neyi hedefliyorsan 12'den vurursun. müzik hakkında odun sayılırım ama sesi inceltme dediğinde aklıma tek isim geldi "cem adrian" bence o doğuştan yetenek ama eğitimsizdi yinede tek diyebildiğim "adam yapıyor yav". dinlemediysen bi dene sevebilirsin bence.

yardım edecek birileri yok mu??

şimdi diyaframını geliştirmen başka, şan dersi alman başka. yani sen diyosun ki ben bi araba almak istiyorum ama suyla çalışsın. diyaframını geliştirmen sana söyleyeceğin şarkının dinamiğini ve senkoplarını daha kolay kavramana yardımcı olur. ama şan dersi başka bişey. yani doğru yerde doğru notayı basman lazım, nota ve armoni bilmen lazım. ha benim kulağım iyidir, duyduğumu unutman söylerim diyosan ne ala. bu arada söylediğin şarkıları kayıt edip dinlersen belki yanıldığın yerleri veya detone söylediğin yerleri daha kolay ayırt edebilirsin. kayıt şart bence.

Değil, günümüz şartlarında normal.

30dan öncesi erken bence.

Geç değil ama daha da geç kalma, zor oluyor peşinden koşmak vs.

normal

geç değil.

çocukla kopukluk 20 yaşında çocuğun olduğunda da yaşayabileceğin bir şey. yani tamamen sana kalmış. sen raif efendi* gibi içine kapanık bir adamsan her türlü yaşarsın o kopukluğu, yaşının önemi yok. fakat ruhun her yaşında çocuk ise asla kopukluk yaşamazsın. bir de sağlık durumun önemli. kendine iyi bak, düzenli beslen, spor yap.

*kürk mantolu madonna'nın malum kahramanı(!)

pederbey 38 yaşında almış beni kucağına :) ama biraz kuşak çatışması oluyor evet :/

2. ve hatta 3. çocuğu olanlar 20sinde mi evlenmiş :/ bu ne hız...

geç değil. kopukluk olabilir ama 20sinde çocuğun olduğunda da o kopukluk olabilir...

tam vakti.

ben 29 yaşındayım nasıl peşinden koşması zor oluyor anlamadım. 30 yasında nasıl çöktünüz böyle anlamadım. normal bence de daha da geç olsa da normal. ortalama 80 yıl yaşasan torununun çocuğunu görürsün. bu mu geç :)

hahaha şaka mı yapıyosun abi ? tam bile, hatta 35 bana kalsa.

40'dan önce düşünmeyen biri olarak erken bile diyorum.

yoo ben ilk çocuğum babam 27 yaşındaymış 5 çocuğu oldu kendisinin :) 36'de evlenip 3 tane yapan da bol bol var bizde hiç merak etme yani kadında bi sıkıntı olmadıktan sonra erkekğin 30-35 daha da gideri vardır.

41 yaşındayım 3. Çocuk düşünüyorum. İşin ilginci babam da ben doğduğumda 41 yaşında imiş.

biyolojik olarak bi sağlık sorunu yoksa geç değil. ama 35 yaşında evlenmiş bir babanın 2. çocuğu olarak söyleyebilirim ki kopukluğun, kuşak çatışmasının allahı oluyor. tabi bu durumun yaşanmasında kişilik farklılıkları ve tolerans kabiliyeti de çok etkilidir.

ben de babam 40 yaşındayken doğmusum, bayılıyorum ilişkimize, bazen arkadaslar dedenle ne tatlı cıkmıssınız fotoda diyolar, hosuma gidiyo açıkcasi, bence hiç gec kalmamıssın :)

merhaba. 30 yaşında erkeğim. ya bende bu ikilem içinde kalıyorum çok mu geç olacak diye (evli mevli değilim) sonra kendi babamı düşünüyorum çok erken baba olup siktirip gitmişti. yaşlı baba' da olsan genç baba' da olsan yanında durduğun sürece sorun yok bence. bir arkadaşımın babası annemin babasından 1 yaş büyük. arkadaş grubu olarak hayranız adama. çocukluğumuzdan beri her bilgisini, anısını paylaştı. hayranız adama. ağzımız açık dinliyoruz. arkadaşımız da farkında. yani sen dolu bir insan olduğun sürece çocuğunun yanında olduğun sürece sorun yok bence.

Gec bence. Cocugun 5 yasindayken mesela sen 50 filan olabilirsin. (3. Cocuk) ne bileyin çocuğun kullandigi teknolojiye falan geri kalmis olacaksin belki. Ya da cok sey degisecek falan. Ki hadi hepsini takip etsen bile gec ya.

Gec kalmak uzeresin maalesef.

erken

30dan sonra 35ten once idealdir bence. Bide su cocukla kosma oynama geyikleri sacma. Kendine bakarsan oglun 20deyken onla hali saha maci bile yaparsin yaldir yaldir.

Babamla aramda 30 yaş var, ilk çocuğum. Normal bence.

edit: çocukla kopukluk yaştan değil, kişilikten oluyor. Babalık yapmayı ilmek ayrı bi şey.

kişiden kişiye değişir tabi ama bence 30 sınır.
dünya her alanda(ahlak, kültür, teknoloji, siyaset vs...)gün aşırı değişiyor. 30 yaş fark da kuşak çatışması için dünyanın bu temposu söz konusuyken gayet olası.

bence bıraz erken erkekler 35ten once baba olacak olgunluga sahıp olmuyorlar.

geç değil. üçüncü de 36-37'de olabilir.

babam 45 yaşındayken doğmuşum. kardeşlerimden bile daha fazla kafa barıştırırdım, kopukluk/çatışma falan olmadı hiç. başka birileriyle uyuşma kriterlerinden farklı değil aile bireyleriyle uyuşma kriterleri. kafalar uyabilir yani yaşlar yakın olmasa da.

(bkz: it's a wonderful life)

big lebowski

www.reactiongifs.com

the boat that rocked

amerikan pastası serisini baştan sona izle. birkaç gün önce işime yaradı.

ben genelde bahsettiğin tarzda durumlarda dram izliyorum, hem rahatlıyorum hem de "benden de beterleri varmış şükürler olsun halime" diyorum. son zamanlarda değiştirmeye çalışsam da bu yaklaşımımı bazen kendime engel olamayıp yine dram izliyorum :\

şuna bak..
twitter.com

olmadı şuna bak..
twitter.com

2001: a space odyssey (zamanında ufkumu açmış, haddimi bildirmiş ve daha bir kendimi bilerek yaşamamı sağlamıştı)

where is the friend's home
taste of cherry

interstate 60

tabi ki little miss sunshine

Bence big fish.
Aile bağlarına da atıf yapar. Gider babana sarılırsın. :)

kargo ile gönderin. alıcının gönderiyi şubeden alacağını belirtin. gitsin kendisi alsın.

olmaz, ancak kışlalara her türlü kargo girmez, o yüzden teğmene sorun hangi kargo şirketi giriyormuş, eğer süpriz ise, o kışlanın telefonunu bulup, nizamiyeye sorun...

askeriyeye sadece ptt kargo girebilir. onun dışındaki firmalar giremez. bu arada gönderdiğiniz mektup, kitap, sucuk ne olursa olsun açılır ve içine bakılır bölük subayı tarafından.

Ayahuasca, ben alirim sahsen getirirsen

Zümrüt ve yakut. Burada 10 katı fiyatına ama gerçeğini anlamak sorun.

Valla ben de aynı şeyi diyorum, bir pet şişe Ayahuasca.

peru da ayahusca yakalatmanın cezası 6 yıl, aman diyeyim.

Leb-i derya

rixos pera olabilir. (uygundu haziran gibi ama arayıp fiyat alın yine de)

taksim olması şart değilse çok güzel yerler önerebilirim :)

Adahan otelin terası. Biri beni götürse oraya yemeğe, ben de gelim mi sizle yaaa??

Leb-i derya'da rezervasyon yapılmıştır teşekkür ediyorum :)

Nike ta adidasta ayni halt hic bir boku getirmezler.nerede tapon model dolu onu getirirler.bizde sneaker fan sayfalarindan agzimizin suyu akarak seyrederiz.

Hayatimin her gunu ortadoguda dogmama lanet okumakla geciyor.

bunları netten almaya kalktığınızda en az ayakkabının ederi kadarda kargo parası veriyorsunuz. giden birine aldırmak en mantıklısı.

ben bugüne kadar gözümü karartıp bi kere tactics.com'dan almıştım. diğerinide ebayden bi arkadaşa getirttim amerikadan. ayakkabı fetişi olarak shipping rate en düşükse oraya yamanıyorum direk.

16 yaşında bir rover'ın çıkan hataları sanayiye girdiği zaman çıkaracağı masraf baya tuzlu olacaktır. hele şanzımanında bir sorun çıkarsa siz düşünün.

zaten rover ın da en büyük sorunu o sanırım. parça sıkıntısı var olan (orijinal) parçalar da pahalı. o yüzden bir daha düşünün.

en sevdiğim arabalardan biri. özellikle bu kasası. ama ikinci eli ve yedek parça olayı sıkıntı. ben araba alma gibi bi planım olmamasına rağmen ikilemde kaldım, gerisini siz düşünün :)

Parca bakimindan basinizi agritabilir, birde elden cikarmasi zor olur bence. Bunlari da dusunun derim.

çok net, alma. ne daha sonra satabilirsin, ne de parçasını bulabilirsin. paranı çöpe atmış olursun.

Bu fiyatlara 98 Polo'lara bak abi. Otomatik olarak bu fiyat düzeyince en sıcak araba odur.

Otomatik sorun yapar. Vitese geçmeme kaydırma istop etme vesair. Parça bulması zaten sıkıntılı bencede Renault , Fiat grubu bir araç baksan çok daha mantıklı.

216 si lerin parça sıkıntısı yok rahatça al bin

98 polo'da ne abs var ne hava yastığı. Eşim yeni kullanıcı güvenlik önemli o yüzden. Yürüründe problem yoksa bu arabada gözüm var. Teşekkürler herkese.

dale don dale diye gicik birsey vardi. Kendimi intaar edicektim artik..

Losing My Religion
Careless Whisper

Hit the road jack.

California dreamin' (yazın bitmesine yakın bu şarkıyı radyoda dinlemekten bıkmıştık bir zamanlar)
Live is life (bu da trt radyolarında daha lig maçları canlı verilirken her maç sonunda çalınırdı)

www.youtube.com

gangam stayl böğk

50 cent - candy shop

son zamanlarda Pharrell Williams-Happy

dale don dale +1, daha başlığı gördüğüm an aklıma o geldi.

Cranberries - zombie
Daft punk - get lucky
Katy Perry - dark horse (hala çalıyolar)
Rammstein - du hast
Lana del Rey - summertime sadness
Imagine dragons - radioactive
İçinde pitbull olan çoğu şarkı.

Türkçe olarak naber matiz ve cem adrian görünce kusasım geliyor artık.

Hey nineteen

sonique - sky

az sonra diyete başlayacaksın

geliyorlar...

öğretmen?

Kollar patlıcan diyebilirler.

çok iyi kahve falı bakar gibi bi havan var

Sen de guzelmissin. Birazda kilo verdinmi tamam. Evet ortmen gibi.

tumblr teyzesi?

oo fal doğru teşhis. ne bileyim iyi gibi, bi hata var ama ben çözemedim. destek bekliyorum.

burç uzmanı

diyet kola yerine normal kola getirilince olay çıkaran müşteri

bugun tanıştığım şişman kızdan sonra 2.
defa libidomu artırdı şişmanlara yömeliyorum sanırım

Öğretmen doğru teşhis. Sırf diyete başlamama yardımcı olun diye koydum fotoğrafı. Alın size ifşa + itiraf + gerçekler kombosu... Hadi bakalım.

want2die+1

how much histerik are you??

bizim okulda çalışsana.

az ye. şişmişsin

parmaklar dolma gibi. diyet şart :( üzgünüm.

jack jones var bir tane memnunum ama pek sik giymiyorum. birden cok alip donusumlu giymeyi tercih etmek en mantiklisi yine de bir tane alayim, omurluk olsun diyorsan wrangler tercih edilmeli.

littlebig. tavsiye ederim.

eski lee cooper sağlamdı şimdi bilmiyorum. Hepsi aşağı yukarı aynı zati al geç derim.

mustang hala var boyner de.

loft al.

Benim giydiğim en sağlam kot pantolonun markası Jack Jones idi. Yani bi 100 yıl hiçbir şey olmadan giyilebilir gibi geliyor bana oranın pantolonları.

elastan olan kotlar çabuk yırtılıyor.. 100% pamuk olmasına dikkat et.. rahat olmaz ama sağlam olur..

topshoptan fazlasıyla memnunum. tek problem siyah olanın biraz rengi açtı. güneşte rengi solmayan siyah pantolon önerilerine açığım diyede ekliyorum :)

kot giymeyin, giydirmeyin!

kotiscileri.org

jack jones kaç kot eskitti hala taşş

etrafına böyle enerji vermeyi bırakmalısın. bişeyler beklerken gelmezler pek, eğer sevgilin olsaydı 3 er 5 er insanlar hayatına girmek için çabalayabilirdi. dünyanın saçma sapan kuralları böyle işliyor malesef, kendine bile belli etme.

inanın ne bir tek arkadaşıma soyledım ne de herhangi başka bir kimseye. şu anda ilk kez buraya yazıyorum. normalde de neşeli bir insanım belli etmemeye çalışıyorum ama insanız belli bir noktada ınsan iç dökmek, fikir almak istiyor.

aslında kastettiğim belli etmek değil, o düşünceleri sürekli taşımak, dolayısıyla sahip olduğun bu düşüncelerin enerjisini dışarı yansıtmak. sen ne kadar belli etmediğini düşünsen de, bakışlarından, duruşundan gülüşünden vs bunu dışarıya gösteriyorsun, son derece de normal bişey. bunları hiç yapmasan bile, insanların arasında farkında olmadan kurdukları temaslar vardır, tanıdık tanımadık. yani önce kendi içinde bu boşluğu doldurmazsan, beklentilerin ya karşılanmaz, karşılansa bile ilişkinde sıkıntı yarabilir.

karşılanmaz demek doğru olmadı, karşılanmama olasılığı yüksek demek gerek belki de. bu konuşulmadan bilinen bişey bence, biçok insan da katılacaktır, yalnızken, birilerini bekliyorken, kimse yaklaşmaz, ilgilenmez; tersi bir durumda talepler artar. aslında her konu için böyle. saçma sapan bişey. niye böle ben de bilmiyorum.

bunu daha önce benzer şekılde duymustum. her zaman içşnde oldugum bır mod degıl zaten. sadece boyle seyler gorunce daha cok.

tesekkur ederım yorumlar için çok

bence hayatta bazı şeyleri ne ummak ne gerek ne ummamak. yani bu girdiğin bir sınav veya mülakat değil, iş görüşmesi filan değil ki iyi veya kötü bir umut besleyesin. bu hayatın tamamen kendi kendine olagelen bir şeyi. hani su yolunu bulur derler ya buda onun gibi bişey yani. hiçbirşey olmadı veya olmuyor yada olmayacak diye düşünmek bu konuda en azından bence gereksiz. bugün olmaz yarın olur. sen "muhakkak olmalı artık" fikrinden kendini kurtarmalısın. hayatta düşünecek daha önemli şeylerin farkına varıp herşeyi oluruna bırakmalısın. yoksa bu düşünce kemirir beynini, hepten tribe girersin.

çok derin yalnızlıklarda " muhakkak olmalı" hissinden kurtulmak kolay olmuyor. bahsettiğim ruhsal bir yalnızlık. yine de denemeye çalışacağım.

bencede denemeye çalış, çok derin olduğunu düşünüyorsun belli ki büyütmüşsün. dediğim gibi akışına bırakırsan belki, en azından bir süre daha belki daha kolay olacak herşey. en azından bu gece bu düşüncelerden sıyrılmaya çalışarak başlayabilirsin. başka şeylerle meşgul edebilirsin kendini. herşey olacağına varır, babanne mode on ama böyle bence :)

babaanne mode on tamam ;)

çok teşekkur ederım cevaplar için...

Hayatta birşeyler umarak gerçekleşmez, yani mucizeler biz beklemediğimiz anda olur.
Denizde binlerce dalga varken sadece birkaç yüzünün tekneye vurması gibi.

Bir umuttur insanı yaşatan, bence beklemeye devam etmek en güzeli

yani bana pek umutlu gelmedi ama kim bilir? sen zaten yanındasın, eğer süzme salak değilse ilginin de farkındadır, kimse düşünmez yani "tamam reddettim artık tamamen arkadaşız" diye. o işin kılıfı.

bunun üzerine twitterda aşk araması durumunu çok üzerine alınma derim ben. belli ki etrafında -ki etrafında sen de varsın- bulamamış istediğini.

benim tavsiyem açılmadan önce ortamı biraz ısıtman. ne bileyim bi jest yap, arada kahve içmeye çıkın başbaşa, hafif romantik ortam yarat ama kesinlikle asılma, kesinlikle! eğer kızda merak uyandırabilirsen, ki uyandırırsan kesinlikle anlarsın, o zaman yürürsün.

psıkoza katılıyorum. zamana ıhtıyacın var. ama yıne de olumsuz olma ıhtımalını de degerlendır kı çok uzulmeyesın oyle bır durumda.

dilimde tüy bitti söyleye söyleye. uzaklaş arkadaşım ondan sana yar olmaz.

böyle "arkadaş kalalım" bahanesiyle bir senesini geçirmiş sonra da karşı taraf sevgili bulunca "arkadaşız biliyorum ama senin beni sevdiğini hep bilicem ve sevgilimle beraberken rahat olamayacağım. bundan sonra görüşmeyek istemiyorum" denerek sepetlenmiş biri olarak söylüyorum: run for your life!!

o sana "arkadaş kalalım" dediğinde sen hiç olmazsa onun yüzünü göreyim, iki muhabbet çeviririz uzak kalmamış olurum ondan diye düşüinüp kabul ettiğin anda işin bitti. bundan sonra yaptığın her düşünceli ve sevgi dolu hareket sadece onun egosunu beslemeye yarayacak. bunun başka bir yolunu bulduğunda da sana yol verecek. başka yolu yok. tek taraflı bir çıkar ilişkisi olacak aranızdaki ve kimse bunu sürdürecek kadar güçlü olmamalı.

uzaklaş kızdan. bırak aradığı aşkı kimde bulursa bulsun. sen de en fazla iki üç hafta iç sıkıntısı yaşarsın. sonra o da geçer.

@in pyjamas +1 hocam senin olayın oluru yok. Twitter olayında belli ki Başkasına selam çakmış. Sen zaten platoniğe direk açılarak şansını kaybetmişsin. Ama yine de şansını denemek istiyorsan; ara onu. Şu gün şurada bir şeyler yapalım vb bir şey söyle. Gelirse gelir muhabbet edersin arkadaşlığı sıkılaştır. Hem zaten arkadaş olarak yaklaşınca hem hata oranın azalıyor hem de olacağı varsa oluyor zaten :) gelmezse zaten kendi yolunu çiz

ismek'de var.

müzik ve kayıt teknolojileri diye bir kurs varmış mayeskuel, onu mu diyorsun? elektronikli hiçbir şey yok çünkü.

yes. cubase uzerine yuruyorlar.

ilk önce nota bilgisi ve armoni öğrenmen lazım. sonrası biraz kişisel gelişime bakıyor. ne kadr zaman verirsen o kadar kısa süede kaparsın. bide şöyle bişey vardı:

www.djkursu.com

daha önce aynı cevabı aynı minvalde bir duyurunun altına yazmıştım, buraya da yazayım.

müzik teorisi bilgin nasıl? bence en önemli ilk nokta bu, akor-gam-armoni bilgisi olmadan bir şekilde müzik üretilebilir, ama kişisel olarak uyuzluğum var bu insanlara, dolayısıyla eğer bu konularda bilgin yoksa biraz akor-gam çalış, öğren.

ama ben sadece kulakla rasgele bir şeyler yapmak isterim dersen direkt şu aşamalara geçebilirsin. fl'in kendi drum paketleri çok lame. dolayısıyla sağlam drum paketleri bulman lazım, VEH adında iki paket var, ben şahsen çok beğeniyorum, kullanabilirsin, elektronik müzik için ihtiyacın olan her türlü drum ve loop var içinde.

ardından biraz vst araması yapman gerekecek. bugün elektronik müziğin en yaygın vst'leri nexus ve sylenth. ikisini de biraz aramayla free indirebilirsin ama yasal olarak satın almanı öneriyoruz tabii. bunun yanında synthmaster var yine kullanabileceğin, geliştiricisi türk, çok kaliteli ve şu sıralar oldukça popüler. fl'in kendi vst'lerinden de Sytrus, Sawer ve Toxic Biohazard iş görüyor.

Sonrasında biraz efekt konusunda çalışman gerekecek. temel filtreler reverb, delay, chorus, phaser üzerine bilgin yoksa bunları araştır biraz ve FL'in mixer'ında kullanmaya çalış. bu tip efektlerin çeşitli parametrelerinin ne işe yaradığını güzelce öğren, attack-sustain-decay-release, cutoff, lfo, arpeggiator, glide gibi.

bütün bunların ardından fl için biraz da automation teknikleri üzerine araştırma yaptıktan sonra istediğin gibi elektronik parçalar ortaya çıkarabilirsin. hayal gücüne kalıyor yani.

senin için synthesizer kullanmaya yönelik tavsiyeler de vereyim, hiç derse gerek kalmadan rahatlıkla istediğin sesleri sentezleyebilirsin. yukarıda saydığım vst'leri edin ve orası burasıyla oynayabildiğin kadar oynayıp hangi tuşun ne iş yaptığını bir gör ve özümse. bu pratik ve kullanış açısından sana büyük bilgi sağlayacaktır. diper taraftan, eğer biraz teorik bilgi edinmek istersen ufuk önen'in "ses kayıt ve müzik teknolojileri" adında bir kitabı var, türkçe'de bu işle ilgili en muhteşem kaynak, onu alıp baştan sona oku.

2

hepsiburada saatleri zencilerin sattığı plastik kutularda gönderiyor. :) bence verme ordana alacağın saate bu kadar para.

hiçbiri...

düzelteyim hepsiburada'dan saat aldım ve gayet orijinal kutusunda hatta bir ekstra kutuya daha konmuş şekilde gönderildi tabii hepsiburada'nın kutusunu saymıyorum yani 3 kutu iç içe. bence hiçbiri edifice serisine bak bir de casio'nun.

garezleri banaymış demek ki.

1 güzelmiş.

tabi ki hiçbiri, o paraya daha güzel modeller bulabilirsin.

3

3

3

3

taraftar çıldırdı. 3 diyor

yahu ev taşıma esnasında, tadilatta vs olur böyle şeyler.
yarından itibaren haftasonu zaten mis gibi temizlenir ev sıkma canını bu kadar.
her taşınan insan sıkıntıları bunlar.

Abi keşke benim derdimde bu olsa, bu dakikadan sonra moralini bozmaya gerek yok, iki gün sonra hatirlamayacaksin bile

her taşınma olayında olur böyle şeyler,
en azından sorunsuz bir eve girmişsiniz, yapı olarak yani.

her neyse, tüm camları açın, dışarı çıkın 1-2 saat bir yerlerde takılın.
o zamana ev de havalanır zaten,
üzülmeyin bu kadar.

diğer arkadaşın da yanında değil mi? yalnız değilsin diye düşündüm yazdıklarından?

bu geceyi geçirin o kadar. yarın halledilir diğer herşey. hava ne kadar soğuk olsa da 1 dakikalığına da olsa özellikle yatmadan önce odayı havalandır bi. arkadaşınla sohbet muhabbet edin vs. internet imkan veriyorsa bi film izleyin beraber. maksat bu gece geçsin. sonra da yatın uyuyun.

Ayni durumdayim ve bir aydır bu durumdayım. Son hafta ailemin yanına gittim döndüm ama yatacak yerim yok odaya bile giremiyorum çünkü tüm eşyaları benim odama yiğmis ev arkadaşlarım en küçük oda benim olmasına rağmen. Saatlerdir temizlik yaptım hala pis. Tek artım internetimin olması.

Ama bunlar dert degil kırmızı. Tadilatta normal degil mi bunlar? En büyük derdim bu olsun valla. Ev arkadaşlarımın işgüzarlığına canim sıkıldı benim sahsen diğer şeylere degil. Olur o kadar. Bu da unutulur gider.

söylemeyi unutmuşum, bu birlikte kalacağım arkadaşım haftasonu için ailesinin yanına gitmiş. telefonda konuştuk.
ben tek başımayım şimdi.

dişini sıkmalısın bi 2-3 gün. herşey düzene girdikten sonra da bi house warming partisi yaparsınız, arkadaşlarınız gelir belki, ev hediyeleri getirir. güzelce eğlenir stres atarsınız. böylece bütün bu dertler bir gecede unutulur ^_^

kırmızı, tek derdin bu olsun lütfen.
şimdi derin bir nefes al.
elinde olanlarla nasıl mutlu olabilirsin, onu düşün.
aç bir kitap oku mesela, internetsiz hayatın tadını çıkar bu akşam.
üşüyorsan üzerine yorganı al, yatakta oku hatta kitabını.
ya da bir şeyler çiz, kalem al eline, yaz ya da. üret bir şeyler. iyi gelir.

taşınma işleri ne yazık ki böyle bende sorunsuz geçen bir süreç hatırlamıyorum ne yazık ki. bu gece geçince sabah kendini güzel bir kahvaltıyla ödüllendirirsen herşey daha yaşanılabilir olacak bence haftasonu için. bu gece önemli ama kafanı dağıtman lazım.

böyle bi şey olduğu zaman şunu düşün: "şu an kafamı taktığım bu şey 5 yıl sonra hayatımda bi etkiye sahip olacak mı? 5 yıl sonra bi önemi olacak mı?"

birkaç ay sonra unutacaksın gidecek. biraz sabret. rahatla :)

sıkma canını.. sokakta da kalabilirdin....

uyumaya çalış.. sabah daha iyi olacak..

ayrıldıktan sonra iletişim kurulmadı. Kurulması için de bir sebep yok. Tutup bunu soramam herhalde. Ben objektif yanıtlar istiyorum, ego tatmini ya da teselli değil. Böylesi daha iyi. Yardımcı olmayacaksanız, altta uydu kurulumu sorusu var ona yardımcı olun.

bir sevgilim vardı.çok seviyordum,ayrılınca havluya sarılıp ağlamıştım.hiçbir zaman unutamayacağımı sanıyordum.bir hafta sonra unuttum.tabii bu bünyeden bünyeye değişir,benim yapımda hiçbir şeye bağımlılık yok.bazı arkadaşlarım var sevdikleri kadınları unutamıyorlar,ama acıları soğuyor o da ayrı.

erkek tarafıyım.

bilirkisi olarak cevap veriyorum.

* kadin cok siklemiyor bu durumu, yoluna cok rahat devam ediyor.
* erkek kismi ise takiliyor, sekil 1-a.
* kadin kendine zaman ayiriyor basta genelde. sonra aciliyor. bi daha da arkasina bakmiyor.

erkek genel olarak hatirliyor gecmisi. eger bu hakkaten kafada iyi bi yere sahipse, cogu zaman geliyor akla.

bu konularda fazla bir şey bilmesem de ayrıldıktan cok kısa bir süre sonra kadın tarafının yeni birisini bulduğuna yüzde yüz eminim. hiç şaşmaz.

ilk zamanlar sendeledikten sonra koşmaya başlarsın dayıoğlu bu bizim erkeğin yapısı ne yazık ki. rakı filan içersin, üzülürsün ne bileyim; sonra bu ne la deyip ortamlara akarsın. ha sen ortamlara akmaya karar verdiğin vakit eski manitan almış yürüyodur o ayrı. kadına talep daha fazla, öyle bi ülke burası. arkana ama sakın bakma, kuulluk sende kalsın.

Fransizkalanadam +1

Sen ruyanda gormeye devam ederken o coktan baskasinim kollarina gitmis olur.

Kadin ayrilik aninda daha cok aci ceker ama sonrasinda siklemez.

Erkek ayrilik aninda cok aci cekmez o an idrak edemez cunku aptaldir, aptaliz. Sonra idrak eder ve sonrasinda aci ceker.

Hangi aci daha buyuk dersen kadinin o anki acisi ile erkegin daha sonraki acisi ciddi anlamda kapisir. Ikisi birbirine esit bence.

Hatun çoktan atlatmıştır. Sebeplerini sosyolojik tespitlerle açıklamaya üşeniyorum şu an ama çoktan başka birini bulmuştur, şüphen olmasın. Böyle durumlarda takılıp kalan erkek olur hep, kadınlar çabuk unutur.

fransizkalanadam ve onun dediginin ayrintilisini anlatan herkese +1

unutmak tabi ki mumkun, yeni bir iliskiye baslamak icin de ya cevrendeki potansiyel adaylari gozden gecireceksin ya da yeni birileriyle tanisacaksin.

benzer bir ilişkinin 1 seneliğini yaşadık. aynı şekilde olması gereken bir ayrılık yaşadık. üzerinden 8 ay geçti. biz hala arkadaşız. ayrı şehirlerdeyiz.
başlarda biraz rahatlamış gibiydi fakat bu ara sıkıntı çektiğini görüyorum. olaya sadece seks olarak değil de bütünsel bakarsak ben yapı itibariyle unutmuyorum. unutamıyorum. 8 sene evvel sevdiğim kızın okul numarası bile aklımda. dolayısıyla yanıtlar kişiden kişiye göre değişecektir. bir de kişilerin ilk ilişkileri olabilir bu durum. yine bu da kişiden kişiye kategorisine dahil edilebilir. somut ve keskin bir cevap bulunabileceğini sanmıyorum.

bütün bu sevgiyi, hazzı başkalarında bulamayacağını düşünmek en tehlikelisi. insan farkında olmadan takıntı haline getiriyor zira. sonra bir bakmışsın, iki sene sonra sadece olumlu yönlerini hatırlıyorsun eski sevgilinin. sevmediğin taraflarını kafada törpülemişsin, zihnindeki eski sevgiliden ideal sevgili yaratmışsın ve her karşına çıkanı onunla karşılaştırıyorsun. bu yanlış ve zorlayıcı.

ayrıca erkeğim ama neden herkes "kadın tarafı çoktan unutmuştur" diyor anlamadım. benim bildiğim kadın tarafı daha duygusal olurdu.

halitkin +1.

Kızlar ilişkiye genelde daha çok emek verip, bu sebeple bitmeden önce daha çok çaba sarfediyor ve daha sıkı sarılıyorlar. Dolayısıyla ilk etapta acıları büyük oluyor ama bittikten sonra da kendi yollarına bakabiliyorlar.

Erkeklerse başta "nolcak yeaa" kafasında, hesapsız ve mantıksız hareket edip, ayrılıktan birkaç hafta sonra "noluyoruz yoaa?!" moduna geçiyor ve acı çekmeye başlıyorlar; acıları daha uzun sürüyor.

Tek bi fark var sanırım. Kadın, karşı tarafı artık sevse de sevmese de, ondan vazgeçse de geçmese de devamlı bir ilgi çekme çabası içinde oluyor; erkekte böyle bir durum yok. Kadın devamlı çok mutlu fotoğraflar koyar, elinin altında devamlı egosunu masturbate ettiği adamlarla fingirdeşir, bu arada ayrıldığı adamla gel gitler yaşar, bu arada "ilerde ciddi düşünebileceği" adamları ayrı bi yerde tutar filan komplike işler. Erkek sevmiyosa genelde öyle iki ileri bi geri hareketler yapmaz.

Sonuç: senin kız gayet önüne bakıyordur ama sen bir iki yazarsan sana da meyleder, sana meylederken başkasıyla da görüşür, başkasıyla görüşürken de bi anda hopp üçüncü birisiyle nişanlanabilir :D

siz unutamadıysanız muhtemelen o da unutamamıştır. bahsettiğiniz kadın karakter olarak buradaki herkesten daha fazla size benziyor olmalı bu kadar iyi anlaşıyorduysanız..

Neden virus yemedigi icin olmasin ki?

Diyelim ki bilgisayarinizda 10binlerce TL degerinde bir is hazirliyorsunuz teslim etmek icin. Bilgisayarin cokmesi, virus, programin donup verilerin kaybolmasinin kaybi projenin degerinden de yuksek olacagina gore Mac kullanmak mantikli oluyor.

tabi ki işletim sistemi en büyük neden.
aynı konfugirasyona sahip iki tane bilgisayardan ben şahsen mac olanı seçerim, seçtim. birincisi ios'ta herşey çok kolay. aradığın herşey yerinde. kullanımı basit. arayüzü minimal. görünüşüde güzel. ben yaptığım iş dolayısıyla kullanmak zroundayım ama seçme özgürlüğüm olsa sanırım yine mac'i seçerdim. klavye kısayollarını öğrendikten sonra herşeyi çok daha hızlı bir şekilde yapabilirsin.

eskiden bir ara "mac'te ekranda gördüğün rengi baskıda aynen alırsın" muhabbeti vardı, tasarım baskı mimarlık vb. işlerde de bu önemli olduğu için tercih ediliyor deniyordu.

işletim sistemi de artı tabii, ama imac parasına alacağın pc ile de ajans ve dergi gibi yerlerde her ne iş yapılıyorsa allahını yaparsın. öyle bir kasa alırsın ki sessiz de olur,işlemcin hayvan gibi olur vb.

Bizim ajansta tektük mac var. Ben de islerimi pcde yapiyorum ve dediklerine de katılıyorum şahsen. Bu arada calisanini ozellikle estetik acidan motive etmek icin mac alan ajanslar biliyorum.

Estetik olmasının yanında en büyük artısı stabil olması.

Şu an misal, Final Cut, After Effects, Photoshop, Opera, Thunderbird açık.. Program geçişleri, program kullanımındaki hızı vs her şey mac almanın ideal olduğunu söylüyor.. SSD eklersen hele daha da etkili oluyor.

i7 bilgisayarım bir render alırken bile diğer programları açayım derken kasıyor..

yanlış görmüyorsam orda prison break yazmıyor ? klasik olucak belki ama aksiyonsa aradığın baya baya ihtiyacını karşılar..hem oldukça akıcı..

friends
scrubs
doctor who
sherlock

last resort olabilir. (10-12-bölüm)

Supernatural, Grey's Anatomy, Orphan Black, Once Upon A Time, Game of Thrones, House.

Yakın zamanda da Arrow, The Last Ship, Breaking Bad, Sherlock'a başlayacağım. Amma çok varmış be :/

anladığım kadarıyla sen de benim gibi aksiyon temalı dizilerden hoşlanıyorsun. üstteki arkadaşın da dediği gibi aksiyonda zirve prison break'tir. sonraki bölümü iple çektirir. lost keza aynı şekilde. spartacus'te favori dizilerimden biridir, izliyormuşsun. siberia'da gayet iyi giden ama yarım kalan bi dizi oldu malesef.

orphan black'in farklı bir konusu ve sonraki bölümü merak ettiren bi yapısı var. bi çırpıda biten dizilerden. 2 sezon bitti, 3. sezon 2015'te. diğer önereceğim dizi banshee. aksiyonun bir an bile düşmediği, bol klişe içeren ama fena dövüş sahneleri olan aksiyonu bol, güzel çerezlik bi dizi. orphan black gibi 2 sezon bitti, 3. sezon 2015'te. bu iki diziyi seveceğinden eminim. son önereceğim dizi ise fargo. 10 bölümlük harika dizi. sadece izle. 2. sezonu tamamen farklı oyuncular ve farklı bir konu ile çekilecek.

aksiyon izlemek istiyorsun ve henüz 24 izlememişsin. ne duruyorsun?

sherlock, fringe, true blood

workaholics

aksiyon istiyosan ve bol vaktin varsa kesinlikle 24.

person of interest. aksiyon var, Nolan var, Burke var, Abrams var...

yüz yıllık izmirliyim, çeşme kumrusuna izmir kumrusu demesine rağmen sucuğun markasına kadar verenini ilk kez gördüm.

herkese hayırlı forumlar.

Istanbul hakkinda bilgi veremeyecegim de izmirde en güzel nereler yapar sucugun cinsini dahi yazınca fikir alayim dedim

beşiktaşta yapıyorlardı. gayet güzeldi gibi hatırlıyorum ama 4 yıl oldu yiyeli.

içine koyduğun önemli tabi ama ekmeğini yapmak dert istanbulda..

İzmirde Karşıyaka Girnede Altınmaşa var,orası enfes yapıyor. Şevkilerde idare eder.

İstanbul'da İzmir kumrusu o kadar yaygın değil. Doğma büyüme İstanbulluyum, o kadar fazla gezmemişimdir İstanbul'u ama hiç İzmir işi kumrucu görmedim desem abartı olmaz.

beşiktaşta merkezdeki kartal heykelinden yukarı doğru çıkınca hemen blanco diye bi barın karşısında bir kumrucu var. ben ne zaman yolum düşse yerim. baya lezzetli.

4 yıl İzmir'de kalmama rağmen kumru diye dayadılar karışığı dayadılar karışığı. Orada yiyemiyoruz İstanbulda nasıl yiyelim.

Kadıköyde savaşma söğüş var. Kumruları izmirden getirtiyor, o yüzden bildiğin kumru yani, öyle ortaköydeki gibi düz ekmek arası sucuk değil.

osmanbey civarında vardı bir tane, ekmeği ve içeriği güzel anlamışlar ama tadı aynı mı dersen, yaklaşamaz bile. lütfen kumrucunu aç ve linkini de şuraya koy biz de yiyelim. hatta zincir şeklinde aç bi şube de ben devralayım.

güvenmek zorunda mı? bazı insanlarda güven zamanla oluşan bi olgudur. pat diye güvenip sonradan hayal kırıklığına uğramaktansa zamanla oluşan daha sağlam güveni tercih ederler. belki o da böyle düşünüyordur. hem güvenmesi için ortada bi şey var mı? yeterince tanıyor mu? belki gerekli şartların oluşmasını bekliyordur güvenmek için. net olun net konuşun. ya zaman verin ya da kestirip atın. sizin de dengeniz bozulur çok uzarsa.

Arkana bakmadan kaç.. Süründürecek seni, ister gibi yapacak ya da sen öyle sanacaksın, sonra bir bakacaksın eski halinizden de geridesin.. Daha beter olacaksın gün geçtikçe, ne olacak diye düşünüp duracaksın..
Kendi kendine işkence yapma, ani şok iyidir.. Kes at.

(Yakın gözlem sonuçları :))

doğrusunu yapmışsınız.

size karşı olan hislerini biliyor ve hala senin arkadaşlığın benim için değerli martavalını okuyorsa üzgünüm, türk kadınının büyük bir yüzdesinin muzdarip olduğu hastalığa tutulmuş oda: bencillik. ilişkinizi kesin, gördüğünüzde sadece ufak bir merhaba deyin, muhabbeti uzatmayın.

açık konuşmak gerekirse sizi beğenmiyorda ve bunu size söyleyemiyorda olabilir. çünkü zamanında açıldığım ve bana hemen hemen aynı bahaneleri sunan bir kadını 10 gün sonra pembe lakostlu bi lavukla görmüştüm, sarmaş dolaş.

kısaca, ondan size yar olmaz. başka maceralara ne kadar kısa sürede yelken açarsanız sizin için o kadar iyi olur kanaatindeyim.

@cadi iren
yeterince tanıyor. Uzun zaman sonra kendine gelmeye başladığından bunda benim çok fazla payım olduğundan bahsediyor ama 2 gün sonra hayatta kimseye güvenilmemeli moduna geçiyor. En son dün her şeyi net bir şekilde konuştuk. bu son görüşmemizdi artık görüşmeyeceğiz dedim ve ben sonlara pek inanmam deyip indi arabadan.

@hayal bilgisi
sildim bütün iletişim kanallarını ama aklımdan çıkaramıyorum.

@bruceandwayne
beğenmeme olayı olacağını sanmıyorum. sen şu ana kadar ki erkek arkadaşlarımı bir görseydin bunu düşünmezdin falan dedi.
Ama bir yerde başkası ile olabileceği fikri çok korkutucu.

o zaman çok pardon ama ya rol yapıyor ya da ciddi problemleri var. çelişkili dengesiz hareketlet bunlar. 2 günde bir karar mı değişir? elinde tutmak istiyor gibi geldi bana son açıklamadan sonra.

arkadaş kız aldatılmış! basit bir şey sanıp yok tipik türk kızı hastalığı yok süründürecek seni bilmem ne deyip saçmalıyorsunuz. gerzek misiniz çok pardon?

KIZ ALDATILMIŞ!!!! hem de en yakın arkadaşı ve belki de kendinden çok sevdiği adam tarafından. şimdi makul olun ve mantıklı düşünün. psikolojisi darmaduman, ona bir iyilik yap ve içkiden sigaradan uzaklaştır. bırak şimdi yaralı askeri başka cepheye taşımayı. burada bencil olan sensin bence.

@cadi iren
hayatımda tanıdığım belkide en dengesiz insan =) ama bu haline bayılıyorum..

@fuckerlove
söylediklerinin aksi olsaydı zaten uğraşmazdım. sorumda o paralelde..
ne yapmak lazım.nasıl güvenini kazancağım gibi.
bugün benimle olmazsa bile başkası ile içecek. yardım eli uzatmaya çalışıyorum ama severken buna dayanmakta çok zor.

iş çıkışında yine birlikte vakit geçirseniz, ama alkolsüz bir şekilde? sahil olur, park olur. benzer güvenememe problemlerini ben de yaşadım, sabırlı olup inandırmaya çalışacaksınız. kolay bir durum değil. yavaş yavaş, onun istediği ölçüde yakınlaşarak zamanla duvarları yıkabilirsiniz. zor bir süreç olduğu için, duygularınızdan emin olun önce derim.

@gmzo
duygularımdan eminim.

kızın senin gibi görüştüğü(görüştükleri) ve/veya sevgilisi var. yoğun duygun varsa uzak dur.

@fuckerlove, 4 sene geçmiş üzerinden. ALDATILMIŞ!! ne ya jasfhjsk. sanki bin kişiden birinin başına gelen bi şey.

kızın aklında başka biri var, yedektesin büyük ihtimal.kaç kurtul.

çözüm arayışım içerisinde kaçmak yok maalesef.
başka bir yöntem bulmalıyım.

ciddi bir ilişki değil, sadece cinsel birliktelik istiyor sanırım.

cinsel bir birliktelik istediğini sanmıyorum.
hatta bu güne kadar bir cinsellik yaşadığından bile şüpheliyim.

Neden bu kadar çok istiyorsun onu? Dengesiz haline bayılıyorum diyorsun, bu mudur?

eroin çok zevkli bırakamam diyen bağımlı gibisin.

bu tür bir kızla çıksan bile senin duygularını güvenini, özgüvenini sikip atacak seni bir ego egzersizi gibi kullanacak.

ve zaten kızla çıkma ihtimalin çok az, iyi zamanda geçirilecek düz ademoğlu modundasn

eğer sorunun benimle ilgili olduğuna dair en ufak bir şüphem olsaydı zaten kendimi bu durumlara düşürmezdim.

böyle yerler genellikle pahalı olur.

yeniköy, sarıyer, aşağılara inersek osmanbey, beşiktaş, ortaköy
mecidiyeköy'ün bir kısmı. beyoğlu'nun yukarı kesimleri.

fiyatlar mahallenin huzuruyla doğru orantılı oluyor genelde avrupa yakasında.

ucuz kira ve huzur aynı anda olsun diyorsanız gelin beylikdüzü'ne :) ama günde 80 km yol katetmeyi göze alın.

yeniköy, tarabya ve hacıosman, cumhuriyet mahallesi tarafında bulabilirsiniz. tek vasıta ile okula ulaşacağınızı varsayarak bu yerleri sayıyorum. tarabyadan ilerisi biraz uzak kalır, sınırınız orası olsun bence. diğer taraftada esentepe, 4 levent, sanayi mahallesi civarı olabilir.

Yok beylikdüzünü almayalım saol :) 1500 1600 gibi kiraya ayırabileceğimiz bi bütçemiz var. Yolda o kadar vakit geçirmek istemiyoruz. O yüzden işe yakın olsun ve yaşanabilecek bir semt arayışındayız

yahu itü'ye metro yok mu?

osmanbey'den tutarsınız 1500'e idare eder bi ev.

ıstanbul'da mesafe degıl ulaşım önemli. yani metro olduktan sonra her yer olur bence size.

reşitpaşa, doğanevler, poligon, pınar mah. belki sanayi mahallesi ve levent de olabilir.

Mecidiyeköy'e bakabilirsin. Biz şu an metroya yaklaşık on dakika mesafede 2+1 eve 1200 veriyoruz.

bence de osmanbeyde bulabilirsiniz hem bi yürüyüşe çıkalım derseniz 10 15 dkda taksimdesiniz üstelik metroya da yakın.

motivasyonel veya değil ama şu videoyu acayip sevmiştim

www.youtube.com

insense marine

sarmısak sür kanka.

erkek dedigin at gibi ter kokar panpa surme bisi.

@tezek sen şu günde 2 lt şarap içen adam değil misin lan? (bkz: günde 2 litre şarap içiyorum)
ne kadar terlersem terleyeyim ter kokamıyorum panpa :(

rochas mı ne bir parfüm vardı arkadaşta mübarek iki fısla duş almış gibi kokardı.

@advocatusdiaboli hocam kim yürüyecek oraya ya :)

@advocatusdiaboli tüh be... sen yazınca kafama esti, aslında parfüm yerine oda spreyi sıkmak da iyi fikir. eskiden yanıma sevmediğim birisi gelince tekel 2001 yakardım kaçardı, sigarayı bıraktığım için yeni yöntemler arıyorum.

Jagler tabi ki, tescilli barzo kokusu

@duyulmasi gerektigi kadar www.youtube.com

dolce & gabbana - the one

kimseye söyleme yayılmasın

condenser mikrofon
harici ses kartı
preamp

sen bunları bir araştır ben müsait olunca detaylı yazarım.

www.compel.com.tr

başlarken işinizi görür.

geeldim!

öncelikle kaydedecek sese ihtiyacın var.

ses kaynaktan çıktı. ses sinyallerini alacak ilk cihazın mikrofon. başka çeşitleri de olmakla birlikte senin kullanacağın 2 çeşit mikrofon var.

1- condenser mikrofon
2- dinamik mikrofon

çok kabaca şöyleler:

dinamik mikrofon, çoğunlukla sahnelerde kullanılan ağzın mikrofona maksimum yakınlıkta olması gerektiği mikrofonlardır, çünkü ses kaynağı ile mikrofon arası mesafe uzadıkça membranın bas frekanslara olan duyarlılığı azalır. bir diğer deyişle membranı öpercesine mikrofonu tuttuğun zaman sesine en yakın şekilde alır sinyalleri, uzaklaştıkça sesinin alt frekanslarını alması zorlaşır ve olduğundan daha mid-tiz ağırlıklı bir karaktere bürünür mikrofonun aldığı ses.

dinamik mikrofonlar condenserlara göre daha dayanıklı bir yapıya sahip olduklarından ve ses kaynağının arkasındaki sesleri condensera göre daha az aldığı için sahnede daha çok kullanılır. bizim en çok kullandığımız mikrofonlar: SHURE'un SM 57, BETA 57, SM 58 ve BETA 58 modelleri. Bir de Sennheiserlar vardı da modellerini hatırlayamadım.

bu bahsettiklerim bayağı profesyonel modeller ve en ucuzu olan SM 57'nin fiyatı 550 TL civarı. Shure'un mikrofonları 100 liradan başlıyor yani ucuza da bulabilirsin ama alt segmentte hangisi iyidir çok bilemiyorum.

condenser mikrofonlara gelecek olursak 48 voltluk ekstra enerjiyle çalışırlar. phantom power denilen bu gücü ses kartlarından ya da mixerlerden alabilirsin ama doğrudan bilgisayara bağlarsan mikrofon çalışmaz (ya da bozuk çalışır, tam hatırlayamadım).

ses sinyallerini, senin çıplak kulağınla duyduğuna daha yakın şekilde aldıkları için şartlar el verdiği zamanlarda condenser mikrofon tercih edilir. piyasada sayısız tane condenser mikrofon var ama bunlarda da standart bir mikrofon almaya kalkarsan yine 500-600'den başlıyorlar.

piyasada en çok tutan modeller Rode'un NT-1,NT-2,K2 modelleri ve AKG Perception serisi. bunlara çok aşina olmamakla birlikte söylemem gereken bir şey var alırken yurt dışı fiyatlarına bak. bizde herşey pahalı ama bir markada dehşet oynuyordu fiyatlar ve sanırım AKG idi.

özetle mikrofon işi böyle. gugılda bisürü yazı var mikrofonlarla ilgili biraz araştır çok detaylı bilgilere, kullanıcı kritiklerine ulaşırsın.

ses sinyalinin gideceği ikinci cihaz ses kartın. türkiye'de en çok satan başlangıç seviyesi ses kartı M-Audio'nun Fast Track II'si (www.compel.com.tr)
fiyatı 360 ve f/p'si fena değil. (abartılı iyi de değil bence). bir de şimdi aklıma gelen Focusrite Scarlett 2i2 var. Başlangıç seviyesi kartların kullanıcısı çok olduğundan her model çok tutuyor ve piyasada milyarlarca ürün var ben de seni yine gugıla yönlendiriyorum. ben Roland UA-55'i seviyorum mesela ama diğer ürünlerden iyidir kötüdür diyecek kadar tecrübem olmadı.

bu arada sadece kendi sesinin kaydının alacaksan yani aynı anda tek sinyal kullanacaksan çok kanallı bir ses kartı almana gerek yok. 2 kanal alsan yeterli (aynı anda vokal + enstrüman). bir de alırken +48 volt seçeneği olan bir kart al ki condenserlarla kullanabil.

preamp dedim, zorunlu değil ama olsa güzel olur. ne işe yaradığını direk sözlükteki entryden kopyalıyorum: 'ses sinyallerini daha iyi işleyebilmek için sinyalleri güçlendiren cihazlara verilen ad. preamp dan geçen sinyaller böylece eq ayarlamaları ile daha rahat şekle sokulabilir.'

burada da çok tutan markamız ART. amatör dostu M-Audio'nun da preamleri mevcut. Burda da bütçeye göre seçilebilecek bir sürü model var.

sinyali işleme işin bitti. gerisi bilgisayarda mix yapmak.

kaydederken kendini dinlemek istersen referans kulaklık kullanırsın. 30$'lık in-ear kulaklık da iş görür ama ben sesimi tertemiz, ayna gibi duymak istiyorum dersen 1000$'a da çıkabilirsin.

doğumgünü için çağırmıştık,
çok süper güzel çalmış ve eğlendirmişlerdi

www.youtube.com

flapper swing veya swing mama sanırım aradığınız gruplar.

bu arada uninvented jazz band tabi ki.