öncelikle gittiğiniz hekimin ortodonti uzmanlığının olduğuna emin olun.
bazen uzmanlığı olmadığı halde tel takanlar oluyor.

eğer ortodonti uzmanlığının olduğuna eminseniz tedavini masrafı gerçekten 2500 lira olabilir; zaten ortodontik tedaviler ortalama bu miktarlara mal oluyor.

içinizi ferahlatmak için bir de diş hekimliği fakültesinde bir hocaya görünebilirsiniz.

Bence özel diş hastenesinde tedavin olmayın, sağlık kartellerini daha fazla zengin etmeyin. gereksiz yere aynı tedavilere ederinden fazla para ödemeyin.

aynı durum benim de başıma gelmişti (6 sene önce), görüştüğüm iki ortodontistten biri
-diş çekelim (2750 tl)
-diş çekmeyelim (1500 tl) demişti,
diş çekmeyene tedavi oldum ve tedavi sonrasında dişlerim yeniden bozuldu. tedaviden sonrada görüştüğüm bazı dişhekimleri çektirseydin keşke dediler.
dişhekimlerinin farklı tedavi görüşleri olabiliyor, bence bir üçüncüye de muayene ol öyle kararını ver.

dişler daha düzgün olsun diye ortodontiste gidilmez. dişler yamukluktan ölüp gebermekteyse gidilir. hayatının pişmanlığı olur uyarayım

yıllar önce tel kullanmıştım. sonradan bozulmalar oldu. bunların giderilmesi için ihtiyaç haline geldi. uyarınız için teşekkürler @blossom.

ben ankarada fahri levent meteye gitmiştim. 1,5 2 yıl kaldı diş tellerim kendisi çok ilgili, bilgili. 5-6 yıl öncenin parasıyla diş çekimi dahil 3000 küsur ödemiştik.
tr.linkedin.com

Oy kullanmazsan iktidardaki partiye 2 tane oy atmış gibi oluyorsun.

sisteme alet olmamış oluyorsun. hakkındır, kullanmayabilirsin. zaten tüm partiler, kime atılırsa atılsın, oy kullanılması taraftarıdır. işlerine geliyor her türlü.

oy kullanmak anayasada siyasal haklar ve 'ödevler' başlığında düzenlenmiş. yani kullanmak haktır ama kullanmamak ödevi yapmamak anlamına geliyor.

kişisel olarak bakarsanız aday olanlar arasından sizi temsil edecek kimse bulamıyorsanız kullanıp kullanmamak size kalmış. ama gerçekten seçim bölgenizden aday olmuş a parti b parti, bağımsız vs tüm adayları inceledikten sonra karar vermeliniz. çünkü gerçekten bir oy bir oydur. bence tabi ki.

en doğal hakkındır. oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı diye bir söz var malum. ayrıca: eksisozluk.com
bunun dışında zaten sizin kullanacağınız oy matematiksel anlamda çok az şey ifade ediyor yani büyük anlamlar yüklemeye gerek yok. oy kullanmamanın da bir cezası var ama sanırım 25 tl ve pek uygulanmıyor. ben mesela sadece yüzyıllarca uğraşılarak elde edilen bir hak olduğu için önem veriyorum ve cidden içime sinen aday varsa oy veriyorum.

boş oy kullanarak hem oy kullanmış hem de seçmemiş olabilirsin. ilgilenmiş gibi yapıp ilgilenmemek de bir tercihtir.

en temizi.
hiç kullanmadım. kullanmayacağım da.

oy senin sesin, olan bitene ses vermek istemiyorsan kullanma. zaten şunu diyorsan kullanma. bir fikri olanlar kullanmalı.

oy kullanmayınca akpye 5 oy chpye 3 oy vermiş gibi oluyosun. kullanmalısın. ayrıca oy kullanmamak fikrin olmaması anlamına geliyo, yani oy kullanmazsan oy kullananlar ellerindeki damgayla alnına "fikirsiz" diye damgalıyolar sonra da "duysrsız" diye ekliyolar ardından hep bir ağızdan "cık cık cık" diye seni ayıplıyolar. böyle sakıncaları var.

bu soruyu buraya soracak kadar takıyorsan verme bence.

ilgilenmiyorum pff .ss

sen önce yaşadığın ülkenin dilini doğru yazmayı öğren. seninle ve türevlerinle eşit seçme hakkına sahip olmak çok büyük acı. kesinlikle kullanma. belki biraz olsun avunurum.

oy kullanmamanın "seçim kanunu" "seçimde oy kullanmayanlar" başlığına göre cezası var. her şeyi geçtim bu ülkenin ekmeğini yeyip oy kullanmayacağım, ilgilenmiyorum demek ne bileyim bana garip geliyor...

hangi partiyi benimsiyorsun, hangi görüşe sahipsin umurumda değil. ama ülkenin "geçersiz" oyuna bile ihtiyacı var. git ve seçim günü sandık başkanına oyumu kullanacağım diye imza ver...

ilkokulda öğretilen bir şey var;
vatandaşlık hak ve görevleri
- seçimlere katılmak ( hem hak hem de görevdir... )

"düşünün ki toplumun çok büyük çoğunluğu oy vermiyor (ki çok az gelişmiş demokrasilerde görülür bu), halkı temsil etmesi gereken insanlar nasıl seçilecek? sadece oy vermek isteyen, fikirlerini beyan etmek isteyen insanları temsil edecek olanlar seçilecektir. eğer halkın büyük kısmı oy vermezse, halkın kendi kendini yönetmesi mümkün olmaz. bu durumda demokrasiden de bahsetmek mümkün olmaz. demokrasiden bahsetmiyorsak eğer, ayrıcalıklı bir grup sadece kendi çıkarlarını gerçekleştirecek şekilde ülkeyi yönetebilir. totaliter veya otoriter rejimlere giden yol açılmış olur. vatan, birilerinin malı haline gelebilir. vatan birinin malı olursa, vatandaş kavramının da içi boşalır.

ekşi sözlük - 26.03.2009 18:25 ~ 18:27 mist"

Bak bu konuda kelimesi kelimesi harfi harfine katildigim entry bu;

eksisozluk.com

oy kullanmamayı fikirsizlikle, mallıkla itham eden gerizekâlılar görüyorum.
kibar bir deyişle siktiriniz gidiniz lütfen.

hakmış. görevmiş.
benimsediğim fikri mecliste yansıtabilecek bir parti var mı?
baraj altında kalan kısımda bile yok.

sırf vatandaşlık görevi, hak vs. diye hiç alakam olmayan partilere neden oy vereyim? d'hondt sistemi ile zaten alıyor olması benim problemim ve sorumluluğum değil.

e be yarrağım bu nasıl demokrasi demiyor kimse.
hem oy kullanmak boynumun borcu, hem de iktidara ya da sadece iktidar olabilecek partilere vermek zorundayım. yani gidip oy kullanmak da yetmiyor bazılarına.

onun için başkalarını fikirsiz, düşüncesiz, mal diye yaftalamadan önce sırf karın ağrınız var diye insanları oy kullanmaya teşvik etmeye çalışmayın. oy vermek "kişisel doğrular" işidir. dileyen dilediği gibi davransın.

tavşan dağa küsmüş dağın sikinde olmamış lafını hatırlattı verilen bazı cevaplar. öyle ya, tamı tamına beni temsil etmiyor, hıh yok size oy moy küs küs. bu trip ne lan! sen boş oy verip protesto ettiğini sanadur partilerinde çok sikindeydi ya zaten senin boş oy proteston.

a.q sistem belli, sabaha kadar tartışsan da konuşsan da beğenmediğin demokrasi ile dönüyor bu işler. sonuçta iyi kötü bundan yine etkilenen sen olacaksın. rakamlar ölçüsünde apaçık belli verilen boş oyun nerelere kaydığı. eee ? sorun ne o zaman ?

ama yok, şikayet etmeye gelince, tatlı su eylemcisi olmaya gelince en çok bağıran adamlar elini taşın altına koy dediğimizde olmaz beni temsil etmiyür...

idealist takılmaya devam edin siz, götünüze kazığı soktuklarında ilk ağlayan siz olmayın da sonra...

bazı andavallar bu ülkeyi 12 yıldan ibaret sanıp götümüze girecek kazıklardan bahsetmiş. tabi kendi götü hiç zoru görmemiş olduğu için alışık değil. boşuna dememişler alışmadık götte don durmaz diye.

ulan zaten sizin ve partinizin yüzünüzden ülke bu halde.
zamanında gösterdiğiniz, daha doğrusu göstermediğiniz, demokrasi, anlayış, nezaket, yaşam hakları, insan haklarının birikimi sonucu şuan yaşadığın her şey.

ona buna idealist, tatlı su eylemcisi diyen arkadaşın buna karşı anti tezi de oy vermek. sanki çankaya'nın kapısında yatmış amk. gelmiş burada bik bik ötüyor. keşke idealistin de anlamını bilse içim yanmayacak. senin oy kullanın diye çağrıda bulunduğun eylemin adı ne? mahmut mu?

herkesi kendi gibi sanıp hariçten gazel okuyanların 'sanki çankaya'nın kapısında yattı amk. ' diye kendi yapmadıklarını başkasının da yapmadığını sanan fularlılar var aramızda. biz çankaya'nın kapısında yatmayı da iyi biliriz.

ulan sen benim hangi eylemlerde boy gösterdiğimi ( lafa değil icraate bakarım ) nereden bildin de üfürüp duruyon amk! zordan kastın kuru ekmek soğan yemekse o da oldu zamanında.

anti tezi de oy vermekmiş, esprimi de yapayım ' ne diyem mahmut mu diyem '

ulan zaten bunu diyen adamdan oy beklemek asıl mallığın daniskasıymış amk.

tekrarlıyorum, vermediğin oy hiç bir partinin sikinde değil, olan senin yüzünden bana ve benim gibilere oluyo ona yanıyorum.

partiler oyumuzu siklemediği için tepki gösterdiğimizi zanneden mallar var.
sikimde olmayan biri varsa o da sensin.

oy sensin sandık da sana girsin, deyip seviyene inmek istemiyorum ama zorluyosun.

ulan seni kim ne yapsın, al o boklu oyunu nerene sokarsan sok, boş adama boş oy atmayı anlatmaya çalışıyoruz, laf.

oy kullanmadığın takdirde seni yönetenler hakkında en ufak bir eleştiri yapma ya da serzenişte bulunma hakkın yok. seni yüzde yüz temsil eden birini bulamıyorsan en çok karşı olduğun partinin karşısındaki partiye oy verirsin en azından. "sisteme alet olmamış oluyorsun" diyen arkadaş aynı sistem tarafından yönetildiği sürece istediğin kadar oy verme, o sistemin oyuncağısın. ayrıca ne sistemi? düzgün uygulanan çok partili seçimden daha düzgün bir sistem var mı insanoğlu için? pratikte yok da belki yeni bir teori üretmişsinizdir de götünüzün kılı olurum.

sadece istemediğin bir dünya görüşüne sahip diye yine istemediğin karşıt/marjinal/paralel bir siyasi oluşumu sandıkta desteklemek içinizi rahat kılacaksa kullanın oyunuzu anasını satayım. Ama sonrasında iktidarda ya da muhalefette bulunan desteklediğiniz partinin saçma/anlamsız/ters... bulduğunuz bir söylemi/eylemi... sonrası vicdanınız rahat olsun. Dört yılda bir gelip gidelim sandığa, hatta %100 katılalım defalarca, çok önemli pozitif sonuçlar çıkacaktır, değil mi?

eksisozluk.com
bunların yok olmasına karşı tepkisizim.

arkadaşlar neden saygı duymak yerine sırf desteklediğiniz parti iktidara gelsin diye sosyal medyada kasıyorsunuz. Sanki 12 sene öncesi ülke güllük gülistanlıktı da şimdi bu hâle geldi. yapmayın lütfen. benim hükümetten nefret ediyor oluşum onlara karşı beni hiç bir şekilde temsil etmeyen bir partiyi desteklememi gerektirmez. kendi kafama sıkmış olurum sırf sizin için. zaten siz de burada kendizi düşünüyorsunuz. yarın aynı durum tekrar edecek. düşmanımın düşmanı dostumdur kafası ile hiç bir yere varılamaz. o zaman şimdi chp cemaat ile işbirliği yapacak bu mantığa göre ne değişecek?

baya iyi bir dizi, imdb'den falan bakabilirsin. tv'de bi aralar veriliyordu ama şu an var mı bilmiyorum.

sırf duyuruda bir arama yapsan (hadi google ı geçtim) bir fikrin olurdu iyi veya değil.Tv de güncel bulamazsın.Birsürü dizi sitesi var, girer günd haftada bir izlersin.

cnbc-e'de yayınlanıyordu bi ara. Ama final yaptı diye biliyorum

fazlasıyla abartılmış bir dizi olduğunu düşünüyorum ben. izlemesem de bir şey eksilmezdi hayatımdan.

onlarca yabanci dizi izledim. bu dizi kadar abartilan bir dizi gormedim. kotu degil ama oyle abartilacak bi yani yok.

aksine tv için yapılmış en iyi şeydir kanımca. sopranos ile beraber.

bence çok iyi dizidir ama türk tvlerinde izlemek keyif vermez. dizide çatır çutur uyuşturucu kullanılıyor, sigara içiliyor, adam vuruluyor falan. çiçek montajı, makas derken bi bok anlamazsın. indir günde bir bölüm izle.

abartılıyor diyenlerin sinema sanatıyla alakası var mı şüpheliyim ama göndermeleri idrak edemediklerine eminim. muazzam bir dizi. burdan izlenir unutulmazfilmler.com

@blossom

Her bir haltı siz çok seçkin insanlar anlarsınız değil mi? Şu kafada olacağıma "idrak edememiş" olmayı tercih ederim.

breaking bad güzel bir dizi, abartılacak ya da küçümsenecek hiç bir tarafı yok gayet oturaklı ve sağlam bir hikayesi var ve hiç bir şekilde sıkmadan izlenebilecek bir dizi.

türe aşina olmayan insanlar sevmeyebilir, saygı duyarım fakat sırf çok beğenilen bir şey olduğu için bok atmak pek normal değil.

ekşitekerden haberin var mı? oraya katıl, sorduğun soruların cevaplarını alırsın çünkü 3 markadan da kullananlar var.

sym ve kymco iyidir, kore malıdırlar. Çokta distributoru var tr de, yedek parça sıkıntısı cekmezsin, satıcısı da alıcısı da fazladır.

Ha yamaha dersen 7 bine aldınmı 6900 e bir sene sonra satarsın, değeri dusmez ama yedeği pahalıdır.

Öneri dersen: daelim markasını bir araştır derim.
Umarım yardımcı olabılmısımdır.

kore malı değil tayvan malı kymco ben kullandım çok iyiydi. daelim dandik. sym de bayağı iyi. yamaha xmax mükemmel. ucuz güzel maxi scoo bulurum ben sana bir düşünürsem

baraj güzeldir de hava kapalı güneşli bir günde baraj kenarında bici bici yiyebilirsin. nerede oturuyorsun bilmem ama gazipaşadan ziyapaşaya doğru bir yürüyüşe çık mekanları tanırsın.

çukurova'yı gez. taşına toprağına bak bakalım. çok bereketli topraklar oralar. gözün bereketli toprak görsün..incele şey et işte. o topraklar hep akarsuların taşıdığı topraklar. oha falan de, şaşır. nasıl birikmiş len bu buraya de.

aracın var mı?

Nerede oturuyorsun?

barajyoluna git. üniversitede yürüyüş yapabilirsin, oturup bir şeyler yiyecek yerler vardı baraj kenarında. dilberler sekisi diye bir yer vardı yürüyüp dolaşacak hala var mı bilemiyorum. gazipaşa tarafına git bak. hatta benim için de bol bol gez.:(

Arabam yok, huzurevleri'nde oturuyorum

ziyapaşa +1

bedo.

ilk çıktığında yiyordum arada da. millet gdo konusunda bilinçlendi. genelde sinek avlıyor onlar artık... hem de çok pahalı.

bardakta mısırı severim ben ama çok fahiş fiyat olursa almam.

bok gibi tadı var.

sebebini söyleyeyim, fazla sulu gibi. tuzla saldırman gerekiyor. e o da pek güzel olmuyor.

önerim koçan mısırdan kopartılmış tadı yakalamaya çalışın. öyle bir yer satsa %100 söylüyorum devamlı müdavimi olurum, bardağına 5 lira veririm. normali ne kadar bilmiyorum ama ben 5 kağıt veririm.

tadı çok güzel. olsa yerim. ama dışarda falan almadım hiç. konserve mısırla evde kendim yapıyorum bazen baharatlı ketçaplı mayonezli pis bi şey, güzel oluyor.

tadını çok beğeniyorum, dişlerimin arasında kalma ihtimali olmadığından koçanlı haline göre daha fazla hoşuma gidiyor, rahat. bir ara yolumun üzerinde var diye her gün yerdim ama şu gdo yüzünden bıraktım. çok nadir tüketiyorum o da en küçük bardak şeklinde. ve artık mısır şurubu var diye eskiden tükettikleri pek çok hazır yiyeceği tüketmemeye başladı insanlar gibi geliyor. en azından benim çevremde böyle.

Bir kere dahi almış tanıdığım bile yok. Bize kalsa hepsi aç kalırdı.

her 100 kişiden 0,8 kişi dahi almaz mı diyorsunuz yani ?

arada kokusu güzel geliyor alıyorum ama arada.

ben ticaretten anlamam bu yüzden umut kırıcı olmak da istemem. bu işi yapan çok fazla insan var, e alıcıları da var haliyle. ama bir örnek vereyim;
izmirde (tamam bir istanbul değil ama) bornova küçükparkta ve bütün ege üniversitesi öğrencilerinin geçtiği, 3 tane ilkokula yakın olan merkezi bir caddede bu işi yapan birini tanıyorum. daha doğrusu çok tüketirdim dediğim zamanlarda bu kişiden alışveriş yapıyordum ve haliyle zaman içinde sohbet gelişti. bu kişiye bardakta mısır yetmedi yanına hot dog koydu, hot dog için kendi yeteneklerini kullanarak değişik soslar falan yapmaya çalıştı, başarılı bulunmuş oldukça. gel gelelim evli ama kendi evlerine bile çıkamadılar daha.

abi eskimedi mi bardakta mısır işi yaa?

Çok severim.hep alırım

sokaklarda goruyorum. cigkofteciler falan da satiyor bardakta misir. hedef kitlesi genelde cocuk combalak. ben bir kez falan almisimdir bu seyi.

ozellikle cocuk trafiginin oldugu yerlerde is yapabilir. okula yakin bir bolgeyse denenebilir.

eger bir alisveris merkeziyse acacaginiz yer. su cikolata selalesi meyve satan yerler var. o daha mantikli olabilir bilemedim...

www.cikolataselalesi.com

bu işi yapacağım yerde , avm lerdeki gibi bir yemek katı , ya da diğer atıştırmalık büfeler yok.

yalnızca içecek ağırlıkle cafeler ve büfeler var.

en son 4-5 sene once neymiş bu bi de ben yiyeyim dedim. 1 bardak aldım. o günden beri bardakta mısır yemedim.

ayrıca satışları artırmak için püf nokta: koku. mısır kokusu ne kadar yayılırsa satışlar o kadar artıyor.

ilk başta seviyordum ama şimdi hayatta yemem.

kokusunun cazibesine kapılıp bir kere alma gafletinde bulundum. gayet bayattı ve içinde morumsu mısır taneleri vardı. o gün bugündür yanından bile geçmem.
waffle yapabilirsiniz ama. ucuza satarsanız sürümden kazanırsınız. mısır out waffel in.

Konsepti değiştirip olayı "bardakta mısır"dan çıkarırsan olur.

ben hiç yemedim. :/ Evde kendimiz yapabiliyoz biz biliyon mu canım benim? :/

en güzeli avmlerdeki hariboculardan açmak. mısır işi bayatladı gibi.

bakın bana % 1 den az satış oranı lazım , burda neredeyse 20 de 2 gibi bi oran var =)

ben yemem. kanser olmak isteyen yesin

sevmiyorum, yemiyorum, sağlıksız ve mantıksız olduğunu düşünüyorum.

neden hot dog ya da taco değil de bardakta mısır hocam?

bubble tea'ci ac. yaninda da kurabiye, muffin falan sat.

@expansion pack,

hocam burada %10 yakaladın eyvallah da burası ortalamaya göre nispeten kültürlü bilgili insanlar. "ne alaka lan mısırla kültürün bilginin ne alakası var" dersen de benim 50 yaşındaki anam niye tadına baksın bardakta mısırın ? 55 yaşındaki teyzem niye avmde elinde plastik bardak ve kaşıkla dolaşsın ?

kaldı ki bütün çeşitten insanlar burada olsa bile 20 kişi bir istatistik için çok çok az.

burdaki oranlama herhangi bir sonuç çıkarmak için değildi ya , biraz makara amaçlıydı.

bana burdaki kitlenin , bu ürüne bakışı lazımdı , onu da az çok yakaladım gibi.

yoksa işe çok büyük bi aksilik olmazsa girdik gibi zaten.
20.000 TL batar ya da çıkar , bekleyip görücez.

hayırlı olsun şimdiden. ben de kendimce bir tavsiyede bulunayım her yere fiyatları yazın yani insan soramıyor ne kadar mısır diye bazen fahiş fiyatlı oluyor yapın bardağını 3-4 liraya falan yazın oraya da kocaman bardakta lezzetli mısır 3 lira gel vatandaş gel diye bence daha cazip olur insanlar en başından fiyatını bilirler, sırf fiyat sormaktan çekindiği için müşteri kaçmasını engellersin. bir de konspeti bilmeyen kişiler için de kısa bir şeyler yazın rahatça görebilecekleri şekilde işte siz nasıl isterseniz öyle hazırlıyoruz siz söyleyin biz yapalım falan gibisinden.

uyku tutmadığında uyumak için bazen, kesinlikle aşırıya kaçmadan.

rahat hissediyorum, normalde ayık kafayla yapamayacağım şeyleri yapıyorum. ya da plasebo gibi geliyor alkol, canımın istediğini yapabiliyorum bilinçli olarak ve soran eden olursa da "alkol yahu, heh heh ben de pek alkole dirençsizim" yapıp kurtulabiliyorum.

bulması zor değil, birini telefonla arayıp gizemli gizemli sipariş verip beklemen gerekmiyor, arkadaşlarla içince keyifli. bu kadar "kolay" bi madde beni duvara bakarken bile gülümsetebiliyosa içerim/kullanırım, normal.

ortama girince koyun misali herkes ne yaparsa yapıyorum ben. yoksa bir bira olsa da tek başıma gümletsem demiyorum

Kusana kadar icmeyip hafif etkisinde olmayi cok seviyorum nedense. Sohbetler daha bir guzel oluyor gibi daha cok gulup egleniyorum.

-rasyonel düşünmeyi bir kenara bırakmayı sağlıyor. bu durumda daha çok eğleniyorsun.
-libidoyu tetikliyor, daha bir hoş oluyor.
-bazen uykum gelsin diye içiyorum.
-bazen keyfim kaçıksa az biraz içiyorum.
-bazen de yemeğin yanına iyi gider diye içiyorum. (et, balık vs yaptıysam.)

dahası bin çeşit alkol var. hepsinin tadı kötü değil.

Algılarımı yavaşlatıyor, daha az düşünüyorum, geçici bir hafiften uyuşma hali sağlıyor. tüm bunlar olunca da canım daha az yanıyor. geçici bir kaçış hali. soğuk havada, karların üzerinde saatlerce yürümek, saatlerce yüzmek veya duşta kalmak ile biraz benziyor gibi. üstelik birazcık alkolden ne bana ne başkasına zarar gelmiyor...

içmiyorum

Sosyal içici denen türdenim, sosyal ortamlarda içiyorum. Birçok alkolün de tadını sevmiyorum aslında, şekerli tatlı damağı olan bir insanım. Gülün kokusunu çok buruk olduğu için sevmediğim gibi alkolün de birçoğunun tadı buruk geliyor. O nedenle kokteylleri ve bazı beyaz şarapları seviyorum, arada da yerine göre rakı. İyi ki sürekli sosyalleşmiyorum, yoksa hepsinin fiyatı da alıp başını gidebiliyor.

ayni sizin durumunuzdaydim ben de bir iki sene oncesine kadar. haftasonlari beyoglunda arkadas gruplariyla takilirken ben de baya icerdim. zevkten icmeye kalktigimda hic bir tat almazdim. 18 imde istanbul kazanip yalniz yasamaya da baslayinca hem ozentilikten, hem ozgurlukten neyse artik bikac kez kendimi sarhos etmisligim de var(cok ama cok zor sarhos olurdum). efkarlandigimda icerdim, sonra bir ise yaramadigini, sadece kendimi oyaladigimi farkettim. gerceklerle ayik kafayla yuzlesmek uzun vadede daha mutlu edici.

simdi o gunlere bakip ne cocukca seyler yapmisim diyorum. tabii ki pisman degilim, hayatta her sey tecrubeden ibaret.

babam alkolikti ve siddete egilimli bir insan olurdu icki icince. artik onu mu ornek aldim nedir bilmiyorum ama ickiyle arama mesafe koydum. tabii her icki icen alkolik olacak diye bir kural yok ama ben boyle daha mutlu ve huzurlu hissediyorum kendimi.

bir ara düzenli olarak içiyodum her hafta : şarap

şu an o dönemlerimden en daha az mutluyum ne daha çok dertliyim ama içmiyorum. o bir alışkanlık ben normalde asla alkole ihtiyaç duyan bi tip olmadım ama şarap resmen bende bağımlılık yapıyordu. ben niye içiyordum kesinlikle kafam çok güzel oluyordu. yani sarhoş olmayı kastetmiyorum ama daha stressiz daha gevşek daha açık daha sakin... müzik dinlemek de o kafayla ayrı güzel oluyordu.

sebeplerim duygusal olarak ve fiziken daha rahat hissetmemle alakalı.

genelde içkili ortamlarda kızlarla tanışıyorum

kola neden içiliyor? tadı hoşa gittiğinden mi? bilmem bana hiç çekici gelmiyor içerken genzimi yemek borumu yakması, tadı vs.

alkollü içecekler de içmesini bildikten sonra diğer içeceklerden hiçbir farkı yok. yemekte bir insan nasıl kola fanta ve türevi gazlı içecek tüketmeyi tercih ediyorsa ben de su şarap rakı veya nadiren yemeğine göre bira tercih edebiliyorum. bu tamamiyle damak zevki ve tercihlerle alakalı.

o hoba bu akşam içelin şöyle kafayı bulalım şu kadar shot yapalım mantığını olduğum bir günden beri anlamış değilim. herhangi bir şeyi "aşırı" tüketmek marifet değil. kararında keyfine varmak varken üstelik.

deneyip tadını sevmediğim alkollü içecekler olduğu gibi tadını sevip keyifle içtiğim alkollü içecekler de var. bak mesela birazdan çıkıp güzel müzik eşliğinde 1-2 kadeh birşey içicem en fazla. lakin başrol oyuncusu içeceğim sıvı değil sohbet muhabbet müzik olacak.

içki içilen ortamda içmediğimde çok sıkılıyorum

@hjarteblod, alkollü halini de biliyoruz aq, aynısın.

ben sarhoşken çok tatlı bir insan oluyorum, çoğumuz oluyordur herhalde. o yüzden sırf. o rahatlık hoşluk hali başka zaman olmuyor. bira içiyom zaten bi tek, aram yok diğerleriyle hiç. sevmem şarap vodka modka. tekila var bi de hah.

sağlık için.

çünkü kendimi olmak istediğim kişi haline getiriyor birkaç saatliğine de olsa.

uyumak, rahatlamak icin, keyif icin, eglence icin, isim geregi agresif ve kendine guvenli gozukmek icin vsvs

odak uyarıcılarıyla çok zor da olsa mümkün bence. önemli olan bir şey de kasların dinlendirilmesi kaslar bir yerden sonra uçar.

semptonlarda bozukluklar başlar ufak çaplarda. beyin aktivitelerinde (odaklanma algılama duyu organları falan) sıkıntılar başlar bunlar da elbet uzun süre dinlendirilmeden kullanıldığı için binde 1 oranında zorlanma sonucu kayıplar yaşayabilir. belki tekrar uyku düzeni sağlanırsa düzelebilir o sıkıntılar ama emin değilim.

uykusuzluk rekoru 11gün civarı. genç bir çocuğa ait. bir ara (6.gün olabilir) tavan yapıyor beyni coşuyor sonra mala bağlamaya başlıyordu. bu arada kas dinlendirmekle hiç alakası yok. uyku tamamen beyni dinlendirmek içindir. en iyi öğrenme uykuda gerçekleşir. araştırmalarda fiziksel yorgunluk üzerinde kayda değer etki bulunamamıştır.

paris pahalı, prag türkiye standartlarında aslında ama kira falan vereceğin için tuzlu olabilr, bence git valencia'da sıcak sıcak takıl.

imkanlar el veriyorsa kesinlikle prag'a git. erasmus için dünyanın en ideal şehri olabilir.

gece hayatı olarak da turistik olarak da harika bi şehir.

praha.

Hanımlar beyler, çok teşekkürler de hangisine gideyim diye sormuyorum. Yaşam şartlarını soruyorum, hangisinde ne kadar bütçe gerekir onu soruyorum.

paris çok pahalı her türlü. valencia ve pragta istediğin gibi lüksü de ucuzu da bulursun ikisini de tr gibi düşün

Yeme-içme ve market fiyatlarını göz önünde bulundurursan, şöyle bir tabl var.
Paris: Burada 1 lira olan şey orada 3-4 euro.
Valencia: Burada 1 lira olan şey orada 1 euro. Yani kur farkı zorluyor ama şu var, etin kilosu 5 euro. Dolayısı ile etobursan bu iyi.
Praha: Burada 1 lira olan şey oralarda da genelde 1 lira.

prag +1, yeme içme vb giderler de TR ile aynıdır. Gece hayatı da bir o kadar güzel.

Benim en çok kafama takılan kalacak yer. Okul kendi başının çaresine bak diyor. Bizdeki özel yurt tarzı yerler var mıdır? Yanına çıkabileceğim öğrenci falan bulabilir miyim? Kiralar ne durumdadır?

okul kendi ayarlamıyordur sadece sen istesen bir dolu yurt bulup kalabilirsin bence, evi boş ver yurt araştırmaya başla kesin bulursun.

Herkese "Başının çaresine bak" diyorlar genelde. YUrtlarda da belirli bir süre kalmaya izin veriyorlar, "İlk 1 ay kal ama sonra kendi yerini kendin bul" gibi. İstisnalar da mevcut. Valencia'ya gitmeden önce internetten oda kiralamalara bakmış, yazışmış ve gittiğimde doğrudan eve gitmiştim. Sonra da 7 küsur ay aynı odada kaldım oda ve evdekiler iyi çıkınca.Avrupa'da oda kiralama çok yaygın, zaten üniversite ve çevresinde her yerde ilanlar olur. Bazıları ilk bir hafta hostelde kalır, o arada kendine ev bulur.

o ulusal kanal'ın haberi değil.
aydınlık'ta köşe yazarı olan sabahattin önkibar'ın 28 şubat tarihli yazısı.

dikkat edersen yazının altında da yazıyor hatta.
sadece alıntı yani.

edit:
süreçle ilgili olarak bir şey diyemiyorum.
sızan görüntülerin/kayıtların içeriğinin sertleşeceğini düşünüyorum.
ama ne kadar sertleşir, nereye kadar gider belli değil.

olacak her şey de bunlara bağlı.

bazı kitleler hırsızlığı vs umursamıyor, ama eğer kişisel ilişkilerle ilgili bir takım şeyler çıkarsa (metresler, kadınlar vs), mesela ben pek umursamam.
ama bunu hırsızlıktan daha çok umursayacak insanlar var.
çünkü dini nedenlerden dolayı akp'ye kendini yakın hisseden çok fazla insan var.
sırf müslüman diye oy veren var.
onların dikkatini de bu konular çekebilir.

ha, gerçek mi, montaj mı, dublaj mı derken millet yine beklenen ve gereken tepkiyi vermez.
ama bizim millet özel hayata meraklı olduğundan, en azından bunlardan daha çok dinlenir.

eğer işler o noktalara, yani özel hayata kayarsa tepkili kitle büyüyecektir bence.

korkutucu, evet.
ama birkaç yıl önce düşünsek şimdiki ortam da korkutucu gelirdi.
ki yeterince de korkutucu aslında zaten.
önemli olan soğukkanlı olup, düşünerek hareket edebilmek.
ama tahrik unsurları büyürse bunu yapmak da zorlaşır.

açıkçası korkutucu olsa da, bu teorilerin çok gerçekdışı olduğunu sanmıyorum.

korkutucu değil, tam istediğim şeyler. iç savaş dahil.
böyle gitmiyor, gitmemeli.
(bkz: hard reset)

Ben zaten birinin haberi olduğu için belirtmedim.
Senaryoya dikkat çekmek istiyorum.

(bkz: ordo ab chao)

Karışıklık çıkacak ki baronlar istediği gibi at koştursun. Ortadoğu yıkılsın, parçalansın. Kötü şeyler olacak bence.

apo kısmı goygoy, ulusal kanal sonuçta bunu söyleyen.
diğerleri de gidişsts göre muhtemel ama kesin de değil, belli olmaz.
adam boşuna "istiklal savaşı" demiyo, ya sert kaotik bi geçiş olacak hükümetin gidişi ya da kuzu kuzu. ama "bi ay içnde" bana uçuk göründü; yerel seçimlerden sonra asıl olabilir bunlar.

Anladığım kadar genel kanı negatif yönde..
Kendimizi savunmak için ne yapacağız peki?
Bu adamlar elinde sopalarla-palalarla gezerken biz evde kapı kilit oturmak zorunda kalacağız o kesin..

hepsi saçmalık.

bir bok olmayacak için rahat olsun.

Ya artık hiçbir tape gündemi değiştirmez bu ülkede. Bu önkibar denen adam ne diyorsa tam tersi olur. Rahat olun.

böyle bi hatiple kılıçdaroğlu da bahçeli de başedemez,halkın çoğu seviyor böyle şeyleri,ses kayıtları falan çoğunun umurunda olduğunu bile düşünmüyorum
www.youtube.com

terbiyesizlik yapıyorum öyle mi?

içsavaş istemek ve desteklemek bir insanlık suçudur. insanlıktan çıkanlara hakettiği şekilde muamele edilmelidir? emin ol ben iç savaş isteyen biri içn en hafif ifadeleri kullandım.

peki o çok istediğin iç savaş nedir onu biliyor musun? anlat bi?

insanlara hakaret etmek "insanlık" değildir. bahsettiğin insanlığı öğren, sonra tartışalım.

yemrem biz zaten iç savaş halinde yaşıyoruz uzun yıllardır. senin bulunduğun kısımda savaş yok diye savaş yok zannetme.

@blossom, bir doğu ilinde doğdum, üniversiteye kadar orda bir köyde yaşadım ve şimdi yine bir doğu ilinde yaşıyorum.

babam kamyoncuydu ve her şehirlerarası mal götürdüğünde daha 4 yaşındaki halimle kamyonun arkasından bakıp acaba bu babamı son görüşüm mü, acaba bu sefer onu teröristler öldürecek mi bir daha onu görebilecek miyim diye baktığımı hatırlarım.

geceleri kaç kez rüyamda köyümüzün teröristlerce basıldığını ve bizi öldürdüklerini gördüm o küçücük yaşımda.

vakitsiz bir saatte evin önünden pancar motoru geçse ahanda teröristler köyümüze saldırdı ateş açıyorlar diye korkudan bembeyaz kesilirdim.

bi de beni tanımadan bilmeden ahkam kesiyorsun. iç savaş varmış da görmemişmişim! bak sen!

belki de g7mor'a verdiğim tepkinin nedeni bazı şeyleri çok yakından görmem bazı şeylere birebir tanık olmamdandır, ne dersiniz?

Yemrem +1
Arkadas izansiz misiniz, ic savas destekcisi olmak!? Suursuzca sacmaliyorsunuz. Oyun degil, film degil, farkindasiniz degil mi? agzinizdan cikanla kulaginizn duydugu kesismemis kanimca.

Temizlemek icin en sahane yol, cikis yolu falan denmis, halt etmissiniz.

g7 ve bloos kusura bakmayın. yazdıklarınız saçmalık.

sizin gibi eğitimli insanların iç savaş istemesi üzücü.

vay olaya bak. Adamların gözünü kan bürümüş, iç savaş bahane, içindeki katil olma, katliam yapma arzusunu burda paylaşıyor. Daha neler göreceğiz.

eski otobüs garının yanındaki meşhur küçük mekan iyiydi en son gittiğimde.

Heykele çık, sönmez iş hani, iskenderoğlu. Bu kadar tarif yetmezse mesaj atarsin.

Uludağ kebapcisı. Eski garajın ordaki küçük dükkan

yazgisiz infaz+∞

meshur kebapçı iskender süperdir ama en iyisi uludağ kebapçısı(cemil usta)

Tiyatronun yanındaki mavi pencereli dükkanı, zaten kapıdaki sıradan anlarsın.

+1 mimikikili

müthiş tespit

ikiniz de saçmalamışsınız. artık "hepiniz" öyle olabilirsiniz. ben öyle olmayan biri olarak sordum bunu.

"öyle olmayan biri"leri "ılımcı islamcı"larda da var.

şaka mısın arkadaşım. sorduğum soruya bak. hep bana mı denk geliyor yoksa hep mi böyleler demişim. hakkaten cinssiniz ya sanki ben hepsi böyle diye bir ithamda mı bulunmuşum.

ılımlı islamcı ne demek yahu? insanların din üzerinden konuşması, tartışmasından gına geldi artık. dinden de, din üzerinden konuşanlardan da bıktım artık. insanları din üzerinden alıklaştıran, kapı kulu yapanlardan da çok sıkıldım ben. hangi din olduğunun da bir önemi yok. kim neye inanırsa inansın, ya da inanmasın, bu kimsenin tekelinde değil, olmamalı. bu olmuyor, olamıyor. niye mi? çünkü dini kullananlara bu yetmiyor. birilerini kendilerine çekmeleri gerek. ılımlı olmak, öyle görünmek de maskeleri. bir çeşit misyonerlik. o sempati, ılımlılık, ılıklık bitiyor sonra. ne zaman mı? güçlendikleri, çoğaldıkları zaman. işte o zaman gerçek yüzlerini görüyorsun. artık çok geç, sana dilediğin gibi yaşama şansını tanımıyorlar. kısaca şu; köprüyü geçene kadar, hepsi bu.

Bence sen AKP lilere karşı önyargılısın. Görmek istediğin bu... Senin kafandaki algıda "AKP liler kötüdür" saptaması, her kişiye bu şekilde yaklaşmanı sağlıyor.

hayır özellikle belirttiğim gibi akp'yi destekleyen değil bir şekilde bağlantısı olanlardan bahsediyorum ben. yani akp'ye oy veren insanlardan değil ailesinden bir şekilde bağlı olanlar daha derinlerden.

bunların hepsi aynı o.çdur.

sen iyi niyetinle tüm akpliler demiyorum falan demişsin. lakin hepimiz ( akpliler olarak ) böyleyiz. 21 milyon oy verenin 1 er yancısıyla beraber 42 milyonumuz birden bu haldeyiz. diğer arkadaşların verdikleri cevaplara destek olarak söylüyorum. 42 milyonumuz birden feci yükseldik devlet kademelerinde. en azından 28 buçuk milyonumuz falan kesin, geri kalanımız da rüşvetlerle, devletin malı denizlerle, devlet ihalelerine fesatlarla vs. buluyoruz yolumuzu. çok yiyoruz çoook. 42 milyonumuz birden yiyoruz. kul hakkı kötü diyor, yine yiyoruz. kamu istihdam oranlarına bir bakın, 10 yıl da kaç kişi artmış. 25 milyon kesin. biziz o artıştaki 25 milyon. 3 küsür milyonu da akpli yaptık 2006 sonrasında. hep yedik hep. siz de akpli olunsana lan. çok yersiniz. çok çok yersiniz.

bahsettiğiniz şu olabilir;

www.google.com.tr

ben anneme ördürdüm ondan düğmeli hem de, süfer oldu.

balaklava bunun adi ya.

www.buff.eu

boynerde olmasi lazim, ya da dag malzemeleri satilan magazalarda

balaklava, gozleri ve agzi acik birakacak sekilde, basi ve boynu kaplar. sadece boyun icin olanin, buff larin yani, turkcesini bilmiyorum da epey ise yarayan bir sey

buff

buff ürünün adı değil yalnız, markanın adı; karışıklık olmasın. buff'ın ürünleri çok iyidir, özellikle polar olanları ısıtır güzel güzel, tasarımları da hoş.

evet, marka buff olmasına rağmen bizde ürün de buff diye biliniyor genelde. dendiği gibi kalitelidir epey, yıllardır kullanıyorum ne renginde solma oldu ne kumaşın esnekliğinde bozulma oldu. fiyatları biraz yüksektir ama. yerli, orijin diye bir marka da üretiyor bunlardan, kullanmadım ama güzel duruyor, fiyatı da daha uygundur.

polisle ne alakası var biz de takıyoruz motorcu şeysi o. balaklava

kamile benziyorsun demek ki.

oğlum anahtar kelime "seninle evleneceğim".
fakbadici bütün kızlara bunu söyle.
bir de sen bak tadına tuzuna.
sonra yol ver.

Aranızdaki münasebeti seksüel boyuta getirmekte çok yavaş kalıyorsun.

karşı taraf tokalaşmak için elini uzattığında elin yerine küçük bir sürpriz uzatarak başla, böylece en baştan belirleyici davranmış olursun.

Cok sahipleniyor arayip soruyorsundur, soru sorarken gozlerine bakip cevabi dinlerken de ayirmiyorsundur bakislarini
Icten samimisindir, laf olsun diye konusmuyorsundur.
Dokunarak konusuyorsundur, saclarina kollarina yanaklarina.

Boyle ufak tefek seyler kadinlari etkiler. Icini titretir.
Panterleri kedi yapar.

safsan belki.

para boksa ondandır.

Kızlar herkese yaklaşık olarak o şekilde davranır zaten. Bunu yiyen ve yemeyen erkekler olur; sen yiyenlerdensindir.

Safsin saf.

biz hepimiz demirlenecek liman arıyoruz. açığı da arıyor, kapalısı da arıyor, orospusu da arıyor. bide sen biraz kerizsin galiba.

12 saatte 1 cipro alıyordum. son günü artık dayanamadım ve 3 kadeh şarap içtim. bişeyim yok. ama işi abartıp zehirlenen de var. 1 bira- 2 kadeh şarap limit bence.

antibiyotik alırken alkol kullanımında kontrendikasyondan ziyade antibiyotiğin etkisini azaltma/yok etme gibi bir durum oluyor diye biliyorum, tabi ek olarak, karaciğerin daha fazla yoruluyor olması. bence bir hafta - on günlük tedavi içerisinde içmeyin.

hiiiç bişey olmaz, için rahat edicekse vpn gibi bişey kullan.

melih gökçek bi maille 3 fotoğraf yollamayı çözememiş daha.

sadece son kaydı 5 milyon kişi dinlemiş herkesi içeriye mi atacaklar kardeş?

göte gelmeyelim diye ona göre davranacak değiliz. biraz taşşaklı olun aq.

Çooook ucundan Erin Brokovich olabilir.

haneke'nin her filmi kapitalizmle ezilmis orta sinifin hayatini anlatir.

referans verdiğin filmleri izlemedim fakat falling down ve özellikle office space'i şiddetle öneririm.

Den Brysomme mannen (2006)

Olay konudan bağımsız, tamamen kapitalizm eleştirisi ise bohr atom modeli'nin dediği gibi haneke dışında bilcümle ken loach filmleri olur. En severek izlediğim başka bir film de también la lluvia olur (ki en film-eleştiri dengesini bunda sevdim), Los lunes al sol olur.

bohr atom modeli yazınca aklıma geldi, Haneke'nin The Seventh Continent'i gibi mesela. Objektifini orta sınıfa yöneltip meseleyi o açıdan irdeleyen filmler.

(bkz: le couperet) çalışma hayatı - özellikle işsizlik - üzerine çok beğendiğim bir kara mizah.

brazil var ama izlemişsindir tahminim.

Upside Down
var bide acaip bi film ben beğenmiştim oldukça.

Pursuit of Happyness

El metodo

Lars von trier manderlay

up in the air: www.imdb.com

office space

hastaneye sorun, söylesinler. hem belki asistansa uzman çıkmış olabilir, başka şehirde :/

:(

asistan değildir onlar. psikologdur.genelde testleri psikologlar değerlendir. doktora bilgi verir. doktor ona göre kendi igilenir veya psikologl devam eder. dediğin tarz çalılan yerleriçin bu geçerli tabi

Kliniğe söyle bulsunlar. Zorundalar

sodom'un 120 günü, sahne türü; hepsi

sodom +1. ne anlattığını, niye anlattığını idrak edebilmem aylar almıştı. sonradan sakin kafayla değerlendirmeleri okuyunca niye çekildiği konusunda bir fikrim oluşmuştu. güzeldi ama o zamanlar, "dominasyonlu bi abla" izletmişti sabahın 5'inde, hiç unutmuyorum o günü.

türünden kasıt nedir anlamadım.

herhalde srpski film'dir ki filmi genelde gözüm kapalı izledim. tecavüz ve şiddet diyelim geneline

irreversible tecavüz

oldboy (korece oldeuboi) www.imdb.com

travmatize olmadim ama film bikac rahatsiz edici olaylar iceriyor. (iskence, sex vb.)

lakin cok guzel filmdi, yine olsa yine izlerim.

barda tabi ki. alayı var.

martyrs, şiddet.

lilya 4-ever (sinirlerim bozulmuştu)
4 ay 3 hafta 2 gün

bu tarz filmler genelde iğrençliğe kayabiliyor. bu iğrençliğin daha önde olduğu filmler olarak pink flamingos, august underground's mordum. ilki cinsellik, ikincisi cinayet üzerine denebilir. bu tarz filmler için snuff kelimesi sana yardımcı olabilir. nekromantik de buraya eklenebilir.
diğer yandan daha normal gibi diyebileceğimiz zivot i smrt porno bande ve the last house on the left'i de deneyebilirsin. ikincisi tecavüz, ilki bi şekilde cinayet diyebiliriz.

Barda'nın etkisinden hala kurtulamamış bi insanım. Bir de japon-çin savaşını anlatan bir film vardı ismini unuttum. Japon askerlerinin Çinli kadınlara tecavüzlerini ve işkencelerini filan gösteriyordu.Yani toplasan 20dk ama unutamıyorum.

Tecavuz, siddet vs yoktu ama izlemediysen Cronenberg in EXistenZ ini onerebilirim. Yeterince travmatize ediciydi, yasattigi dumurdan gunlerce kurtulamamistim. Son donemi haricinde Cronenberg in hemen hemen butun filmleri insani insani travmatize eder, sarsar zaten. Tavsiye ederim.

Ha bir de Haneke den Funny Games, Kubrick- A Clockwork Orange var. İkincisini muhtemelen izlemissindir. Ben izleyemiyorum o filmi.

Bir de Lars von Trier filmleri beni acayip rahatsiz eder. Onlara da bi bakmani oneririm.

Lilja 4-ever

human trafficking

'Splice'. mümkünse izlemeyin.

Öncelikle herkese yanıtları için teşekkür ederim.
Söylenen filmlerden izlediklerim var izlemediklerim var.
Tahmin ettiğim kadarıyla çoğu "iğrenç"liğe kayan cinsten görüntüler barındırıyor.

"Midem kaldırmadı" ifadesine kaymadan rahatsızlık veren filmlerde hangileri öne çıkıyor acaba?

anti-christ olabilir mi? çok kesme biçme yok diye hatırlıyorum? yoksa yanlış mıyım?

angst, man bites dog, henry the serial killer
üç filmde de cinayet sahnelerinin kendiliğindenliği.

bir de 9-10 yaşlarındayken ömer muhtarı izlediğimde travmatize olmuştum, savaşçıların üzerinden tanklarla geçiyorlardı.. gece zor uyumuştum, hala o filmin bahsi geçince ürperirim. damn you kanal 7!

funny games. haneke'nin filmler genelde rahatsız edicidir.

caddebostan migros,barlar sokağı vs. o taraflara..

Benim evin ordasın :)
Daha çok yürüyerek gittiğim için tahminimce otobüsle ethemefendi caddesi'ne gidip ordan da başka bir otobüse binmen. Çok yardımcı oldum :)

kendimi bildim bileli o yolu ya yürürüm ya da taksiyle giderim. 2 adımlık yol ama otobüsü yok. saçma sapan.

bu yolu taşıtla gitmek,hele ki haftasonu pek mantıklı değil ama onu farkettim.20 dakika,belki biraz fazla sürdü yürüyerek.

buradan bana alenen veya mesajla küfür etmenizi de göze alarak:

(bkz: yeni başlayanlar için motosiklet/@compadrito)

@compadrito, sakat iş tabi. tırsmıyor değilim. ama ne yalan söyleyeyim ultra monoton ve baymaya başlayan bir hayatım var şu sıralar. bir şeyler bulmam gerekiyor günlük hayatımı güzelleştirecek, sabahları yataktan daha kolay çıkmamı sağlayacak. motosiklet gibi yıllardır isteyip de yapamadığım bir şey şu an benim için tam sırası.

compadrito çok haklı.

türkiyede yaşıyorsanız almayın.

www.google.com.tr

İlk motosikleti kesinlikle fitessiz al. Hem vites değiştirip hem trafiğe dikkat etmek ilk başta zor.

"Motor ehliyeti de" derken?

"Pata kute ogrene ogrene" derken?

Bence yanlis bir yerden giris yapiyorsun motosiklete. Tecruben yok anladigim kadariyla. Motor surmeyi istiyorsan gelinecek son nokta motora karar vermek deniliyor.

Bence egitim alarak basla (honda, gis vs zilyon secenek var) paralelde ehliyet islerini hallet. Bu surede ekipmanlarini toparlamaya calis. Zilyon video izle, kitap, makale oku. Suser isen eksitekere katil.

Bu isler bitene kadar zaten 3-4 farkli motora binmis olacaksin. Sonrasinda ekipmanlarini da tamamlar kalan butcenle motora karar verirsin.

Soruna da cevap vermis olayim. Bence kafandaki motorlar arasinda en mantiklisi cbr250r.

Ha bir de compadrito gibi cok adam cikacak karsina. Goz ardi etme, ama seni engellemesine de izin verme.

Zor ama inanilmaz keyifli bir yola giriyorsun :) Hosgeldin :)

1. Motorsiklet kazasında yolcuydum. Karşı tarafın sigortasından talep ...
www.engelliler.biz › ... › Trafik Kazası Sonrası Haklar
◦ Cached
◦ Share
2. 
Translate this page
3 posts - 2 authors
öncelikle herkese merhaba; arkadaşımın kullandığı motorda arkada yolcuydum, bizim yolumuza giren bir otomobile çarptık,arkadaşımın omzu kırıldı benim.


3. 
Motorsiklet Kazasında - Kululuyuz.biz
www.kululuyuz.biz/Kulu-motorsiklet-kazasinda-9992....
◦ Cached
◦ Share
4. 
Translate this page

Oct 7, 2013 - Kulu#39;da meydana gelen Trafik kazasında 2 kişi yaralandı. nbsp; Edindiğimiz bilgiye gouml;re,


5. 
MOTORSİKLET KAZASINDA HAYATINI KAYBEDEN ... - Dailymotion
► 2:03
► 2:03


www.dailymotion.com/.../x10sicf_moto...
◦ Similar
◦ Share
6. 
Dailymotion


MOTORSİKLET KAZASINDA HAYATINI KAYBEDEN HAZIR ASKER SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI ...



7. 
MOTORSİKLET KAZASINDA HASTA OLAN AMBULANSMIŞ MEĞER
aysenurkayaaydogan.blogcu.com/motorsiklet-kazasin...
◦ Cached
◦ Share
8. 
Translate this page

Nov 6, 2013 - MOTORSİKLET KAZASINDA HASTA OLAN AMBULANSMIŞ MEĞER. Tarih 29 ekim,Yer; savaştepe,olay trafik kazası,şok durumlar;lastiği patlak ...


9. 
2:03 MOTORSİKLET KAZASINDA HAYATINI KAYBEDEN ... - YouTube

► 2:03
► 2:03


www.youtube.com/watch?v=nX4N...
◦ Similar
◦ Share
10. 
YouTube

Jun 11, 2013 - Uploaded by barış gezici
MOTORSİKLET KAZASINDA HAYATINI KAYBEDEN HAZIR ASKER SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI.



11. 
Motorsiklet Kazasında Hayatını Kaybeden Hazır Asker Son ... - Vimeo
vimeo.com/68132426
◦ Cached
◦ Share
12. 
Vimeo


Jun 11, 2013 - Motorsiklet Kazasında Hayatını Kaybeden Hazır Asker Son Yolculuğuna Uğurlandı.


13. 
Motorsiklet Kazasında Onu Kaybettim in English Translation
www.translate.com/english/motorsiklet-kazasnda-onu.../55084694
◦ Cached
◦ Share
14. 


Dec 1, 2013 - motorsiklet kazasında onu kaybettim translated to English.


15. 
Polis inceledi; 342 motorsiklet kazasında sadece 14 sürücünün ...
rasthaber.com/33091_polis-inceledi-342-motorsiklet-...
◦ Cached
◦ Share
16. 
Translate this page

Polis inceledi; 342 motorsiklet kazasında sadece 14 sürücünün kaskı vardı. 18- 09-2010. BURSA (CİHAN)- Bursa Emniyet Müdürlüğü, şehirde yılın ilk 8 aylık ...


17. 
LİSE ÖĞRENCİSİ MOTORSİKLET KAZASINDA CAN VERDİ ...
www.toroslargazetesi.com.tr/lise-ogrencisi-motorsiklet...
◦ Cached
◦ Share
18. 
Translate this page

Nov 21, 2013 - LİSE ÖĞRENCİSİ MOTORSİKLET KAZASINDA CAN VERDİ. Konya'nın Seydişehir İlçesi'nde 15 yaşındaki lise öğrencisi Abdullah Kulaksız, ...


19. 
(Özel) Motorsiklet Kazasında Ölen Kadının Düşmesi Güvenlik ...

►
►


www.haberler.com › Güncel › Haber
◦ Share
20. 


Sabah Saatlerinde Meydana Gelen Motorsiklet Kazasında, Olena Çoşkun İsimli Kadının Bariyerlere Çarpan ...

Gugıla çift tırnak içinde motorsiklet kazasında yazdım. Bu daha ilk sayfa!

29 bin sonuç geldi...

@dark dante, uzunca bir süredir okuyorum zaten ilgili şeyleri, bulabildiğim düzgün her türlü eğitim videosunu falan da izliyorum. ehliyet ile birlikte eğitim de alacağım, ama istanbul'daki kadar alternatifimiz yok ankara'da maalesef. "de" derken, araba ehliyetim var, motosiklet ehliyeti de alacağım. "pata küte" derken de, "aman sinyali bozulmuş servise götüreyim" diyecek kadar üstüne düşmeyeceğim (kendim çözmeyi deneyebileceğim yani), maddi açıdan çok kıymetli olmayacak, acemiliğimi rahat rahat üzerinde atabileceğim bir motordan bahsediyorum.

cbr evet çok güzel ama bütçeyi zorlar.

ya kibarlık edeyim eyvallah diyeyim dedim dedim de. yeter arkadaş akşam akşam. ben de biliyorum nasıl bir ülkede yaşıyoruz, motorcuların başına neler geliyor. dün doğmadım herhalde. ben de biliyorum onlarca kaza hikayesi, arkadaşlarımın da başına gelen saçma sapan olaylar, onlarca cahil sürücü veya yol saçmalığı sebebiyle ucuz atlatılan kazalar. onu mu soruyorum ben. motora başlayayım mı diyorum. teşekkür ederim allah razı olsun çok düşüncelisiniz ama benim sorduğumla ne alakası var şimdi.

hocam, şahsi fikrim cbr 125 r ile başla. ben çok memnunum, 2. ellerini 6500 civarında bulabilirsin. ancak lastikleri konusunda söylenenler doğru, biraz kayıyor. bir de, eğitim şart. akademiye yazılmadan alma, hem orada farklı motorlar da görebilirsin. trafikte görünmezsin, o yüzden dikkatli olman lazım her daim. kawasaki'nin yedek parçaları pahalı, yedek parça açısından da en makulü honda. yamaha yzf 125 de çok acayip güzel ama hondadan en az 3k pahalı. tavsiyem, en kötü 250 ile başla.

sonra gelen edit: pardon, bütçeyi okumadan yazdım.

bütçe şu an için max 5000 tl gibi gözüküyor. kask vb. hariç, sadece motor. onları ayrı tutuyorum, hiç ucuza kaçmadan halledilecek tabi ki.

compadrito uçak en tehlikelisi ona bakarsan ama habire biniyorsun.

soruya cevap veriyorum. vitesli motor alınmaz öyle çat diye. önce ehliyet ya da 49cc bir scooter alınır sonra en fazla 125lik en altta bahsettiğin tarz bir şey alınır. 250lik yarış motoruna geçene kadar en az 3 yılın var. yoksa ölürsün doğru.

Compadrito, bunlari biliyoruz, farkindayiz.

Buna benzer tamamen farkli konularda bir cok haber bulabiliriz. Her motosiklet duyurusuna bu sekilde "atlamandan" sikildim.

Yaklasiminin yanlis oldugunu dusunuyorum. Insanin icini karartacagina, "arkadasim, sen bunu yapmaya karar mi verdin? bak karsilasabilecegin seyler arasinda bunlar da var. bunun icin egitim al, alkolluyken kafan bozukken surme, egitim al, dikkatli ol, ekipmanina ozen goster, egitim al, parani motora degil egitimine ekipmanina yatir" de. Yapici ol.

Thejester,

Super. Motordaki trafik algisi bakis olayi farkli olsa bile b ehliyetinin olmasi avantaj. Eger manual sanzimanli bir arabayi iyi kullanmayi biliyorsan, scoter i direk eleyebilirsin. (Ki sende oyle yapmissin, bence dogru tercih. Bunun nedenini konusabiliriz.)

Ankara da egitim olayindan icin rahat etmeyecekse bir hafta sonu istanbula gelmeyi zorlamaya calis.. (Ankarayi bilmedigim icin soyluyorum.)

Videolar makaleler filan konuya hakimsin diye ozet geciyorum. Tipe takilmamak lazim.. Cbr icin butce cok geliyorsa, al bi ybr 125. Sende biliyorsundur bu motorla dunya turu yapanlar var. Asigi olan zilyon adam var. Milletin ne diyecegine, disaridan nasil gozukecegine bakma, bosver.

Biliyorum direk kuryeci motoru gibi gozukuyor. Bende takiliyordum buna. Ama gercekten cok mantikli secim olacaktir. Patlat bi ybr, en azindan bir sure sabret, isi coz, deneyim kazan o zaman gonlunden geceni alirsin.

Not: Simdi bir baktim da, yillarin motor surucusu gibi konusmusum galiba. Oyle degil. Bende aceminkn kraliyim. Baslangic surecinden gecerken cok kararsiz kaldim, cok yanlistan dondum. Ondan boyle konusmusum sanirim. Ukalalik olarak algilamamissindir umarim.

@dark dante, estağfurullah. aksine, teşekkür ederim yardımın için.

"abi cbr600rr la başlayayım 2 ay sonra çakarım fireblade'i" kafasında değilim kesinlikle. kurye motoruymuş falan da sallamam yani. hoşuma gitsin yeter ki. işte ybr'ler cbf'ler pek hoşuma gitmiyor ondan açtım bu duyuruyu. eski dökük bir zzr250 ile texas'tan güney amerika'nın ucuna kadar giden bir çiftin hikayesi vardı advrider'da, ondan beri cc mevzularına falan takılmamayı öğrendim. maksat keyif.

dark dante ve blossom

sizlere verdiğim rahatsızlıktan ötürü özür dilerim. sizleri sıktığımı biliyorum. ama sıkmaya devam edeceğim. çünkü bu benim, insani, vicdani ve mesleki sorumluluğum.

blossom, en tehlikelisinin uçak olduğunu hangi yayınlara dayanarak söylediniz? uçağın en tehlikesiz taşıt aracı olduğunu herkes bilir sanıyordum ben.

Compadrito nasil bir misyon yuklendin bilmiyorum, ilgilenmiyorum.

Fakat, uslubun cok rahatsiz edici. (Rica ediyorum bari bunu degistir) Bunu sende kabul etmissin. O zaman burada bir yanlisin var. Biraz farkli davransan hem insanlari rahatsiz etmezsin, hemde potansiyel suruculerin (sadece motosiklet degil araba, minubus, kamyon vs) daha bilincli olmasini saglarsin. (Kaldi ki bu bir insana binme! demekten cok daha degerli) Tahminimce yine sorumluluklarina sadik kalmis olursun.

Eforunu niye bu yonde kullanmiyorsun ki?

Ayrica hic motor kullandin mi? De ki, trafik cok sakat, off road da bunun keyfini yasayin? Oneriyle gel birader. Hot onu yapma hot bunu yapma.. Neyin kafasi bu?

ninja 250 diye aratınca bu duyuruya ve compadrito nun cevabına denk geldim.
kendisine şu istatistikleri yollamak isterim.
oransal olarak (yaralanmalı-ölümlü trafik kazalarında) motosiklet ve otomobil arasında fark yok.

www.tuik.gov.tr

eksiteker buluskalarina gidiniz efenim.

losev bagiscisi

o rakamlardan bir fikir edinebilmeniz için, hastane acil servisleri ve yoğun bakımlarında, ölüm raporu doldurmakla görevli olarak çalışmış olmanız ve TÜİK Demografi Şube Müdürünü makamında ziyaret edip, bu konu hakkında konuşmuş olmanız gerekir.

Motosikletli genç kaza yaptı, kafa travması ve genel vücut travması teşhisiyle yoğun bakıma yatırdılar. İki gün sonra da öldü. Ölüm raporunu doldurması gereken yoğun bakım doktoru, zaten Allah'ından bulmuş olduğu ve böyle bir eğitimi de olmadığı için, ölüm sebebi olarak, 'Kardiyopulmoner arrest' yazar. Anlamı kalp ve solunum durmasıdır.
Eee, hani? Nerde motosiklet kazası? Böylece bu durum, istatistiklere kalp ve solunum hastalığı olarak geçer.
E iyi de, o kalp ve solunum durmasının asıl sebebi nedir efendim?
Başka bir örnek, gene kardiyopulmoner arrest. Bu defa gerçek sebep diyabet hastalığının komplikasyonları. O kişinin ölmesinin gerçek sebebi diyabet olduğu halde, bu durum ifade edilmez o çok değerli belgede.

Yani o rakamlar gerçeği yansıtmaktan uzak. Gerçeğin ne olduğunu bi Allah biliyo.

Öte yandan, motosiklet kazalarında, çoğunlukla 1 ya da nadiren 2 kişi ölür. 1 Kaza, 1 ölüm ya da 1 kaza 2 ölüm gibi düşünün. Farz edelim bu kaza da, istatistiklere doğru olarak kaydedilmiş olsun.

Motosiklet haricindeki motorlu taşıt araçlarının yaptığı kazalarda, 10 kişinin öldüğü bile olabiliyor. O grupta, 1 kaza ortalama 4 ölüme neden oluyorsa, motosiklette de, 1 kaza ortalama 1.3 ölümle sonuçlanıyorsa ve ölüm sayılarına baktığınızda sonuç eşitse, motor kazasının 3 misli fazla olduğu ortaya çıkar. Rakamları varsayımsal olarak seçtim.

Basit mantık yürütün efendim:

1. Motosikletin kaportası; sizin kafanız, vücudunuz, kollarınız ve bacaklarınız.
2. Her kazada ya da her harekette geçerli olan eylemsizlik ilkesi, motosiklet kazalarında da geçerli ve sizi o motorun üzerinde tutabilecek bir emniyet kemeri yok. Metrelerce havaya fırlayıp, saatte 50-100 kilometre süratle asfalta ya da diğer aracın ön camına, kaportasına yapışıyosunuz.
3. Motosikletin kütlesi, diğer motorlu taşıt araçlarının kütlesinden daha az. Çok kabaca bir benzetmeyle, tavuk yumurtasını, devekuşu yumurtasıyla tokuşturuyoruz.
4. Motosiklet için tehlike oluşturan taşıt araçları 4 ve daha fazla tekerlekli. Bizim konumuzdaki motosiklet ise 2 tekerlekli. Bu yüzden ciddi bir denge ve yola tutunma dezavantajı var. Otomobile vız gelip tırıs gidecek ıslaklık ve kayganlıktaki bir yol, motosiklet için çok büyük tehlike arz ediyor.
5. Motosiklet küçük olduğu için, diğer taşıt araçlarının sürücüleri tarafından son anda farkediliyor. Görülmüyor. Halbuki, trafikin 1 no'lu kuralı, 'Gör ve görül'. Görmüyosan ve görülmüyosan, büyük tehlikedesin demektir.
6. Türkiye'de yollar sadist ve katillerle dolu. Sizin canınız zerre kadar umurlarında değil. 'Motora binmeseydi goduğumun evlâdı' diye düşünüyor.

Hâl böyle olunca, otomobil ve motosiklet istatistikleri nasıl eşit olabilir sayın efendim?

bonus:

www.youtube.com

Hangi kız?

size yazmıyor, mesleği o, kâtibelik.

Bence kağıda yazıyor.

başlık ve yorumlar inciduyuru'dan galiba. panpa.

boş zamanın varsa başla.

bence güzel dizi. başlayabilirsin.

başla cınım

sırf başroldeki abla için bile izlenir

Ben bilmem beyim bilir.

ailem, sevdiğim insanlar, hayallerim.

Daha güneşli günler için..

bu hakaret miydi yoksa merak sorusu mu anlamadım. ama hayat güzel dostum, yaşamayı seviyorum, kuşlar, böcekler, çiçekler. her gün yeni bişey öğreniyorum. yeni yeni mutlu olma yolları keşfediyorum. ararsan çok sebep var da, hakaret manasında söylediysen ayıp yani...

Ölmek için tabi ki

Belki bi gün insanlara gerçekten yardım edebilirim diye. Biraz meraktan, biraz da sevdiklerim üzülmesin diye.

"ilerde ne olacak" merakı ayakta tutuyor, benim için başka bi olayı yok. 2 saat sonrası, yarın, bir hafta sonrası... görmediğim şeyleri göreceğim için heyecanlanıyorum. o kadar. tabii hedef hayal falan da var ama o yolda hiçbi şey yapmıyom, yok say onları

genç yaşımda iyi maaş alır duruma geldim, para biriktiriyorum.
belki o parayla bi revolver alır intihar ederim, belki çok birikir gider seralı tarla kiralarım falan bilemiyorum. biriktiriyorum sadece.

mantık şu:

bi gün ölücez. ölümden sonra hayattan çok daha güzel bi şey olabilir. olmaya da bilir. hiçbi şey olmaya da bilir. çok kötü şeyler de olabilir. kısmet.

yani yaşamın bi sonu var, o kesin.

ama yaşamın bi sınırı yok işte sen belirlemezsen. canına 25 yaşında kıydın diyelim, 30 yaşında karşılaşacağın müthiş bi şeyi engellemiş olursun.

he diyosan ki çok acı çekiyorum ya böyle yaşanmaz, zaten öleceksin bi gün. yaşamayı dene.

www.youtube.com

ölmekten korktuğum için

hakaret değil cidden merak ettim

ben sadece iyi bir insan olmak istedim demiş birisi.

o kadar okuduk abi. şu diplomayı bi alayım, anam babama bişeyler almak istiyorum. anam bilezik isteyip duruyor, babama da güzel bi araba çeksem başka da bişey istemiyorum. ondan sonra gönül rahatlığıyla ölebilirim yani sorun yok.

Meraktan. Her şey çok ilginç değil mi?

tik attım hep göreceli olduğundan hepsi doğru tabi.
her şey çok ilginç. net

şu anda linkteki soruya cevap aramak için

eksiduyu.ru

cunku dogdum ve yapacak daha iyi bir seyim yok.

merak. görme isteği. ne olacak hissi.

hayvansal içgüdüler

doğduğum için.

spor
edebiyat
müzik
golden retriever

kalan her şey sizin olabilir.

aslinda ben yohum

çünkü hayat ne güzel, vapurlar falan.

mutlu olmak ve mutlu etmek için yaşıyorum.

bu dünyada yaşamaya karar verip, burada doğduğum için.

bilinçli bir seçim, evet.

Yaşıyor muyduk?

bende bilmiyorum ya...ama gına geldi bana yaşamaktan depresifliğime sağlık.

yemekler güzel

seviyorum. iyi ki doğmuşum.

iyi zaman ve eğlenmek için değil; huzurlu ve sakin bir yaşam sürdürmeyi gaye edinmek için.

annem ile babamın umarsızca çocuk yapmalarından her evlenen deli gibi doğruyor bir yetmiyor ikinciye koşturuyorlar.
bu zamanlarda o kadar çok düşünüyorum ki neden yaşıyorum, istediğim gibi yaşayamıyorum bile.
kesin bi cvbım bile yok.

Sirf bir kosede oturup neler olacagini gormek adina dahi yasarim. Yasiyorum cunku yasamak guzel :)

yaşamla ölüm arasında bir fark yok ki. neden ölmek için enerji harcayayım?

benim bi sebebim yok.

Ölünce ne olacak bakalım.

her gün, yarın ne olacağını merak ettiğim için.

biz orospu cocuguyduk

tantuni.

güzel şeyler oluyor bazen. :)

yaradana olan aşkımı sunabilmek için yine yaradana.

bilmem ki... biz biliyoz da mı oynuyoz...

o kadar uykun var ki ödevin ne olduğunu yazamamışsın, yaz hele bi anlayalım

hani konuyu ben açsam, blossom u tikler, üstüne yarım yağlı 1 porsiyon karışık pide ısmarlardım. lie to me ye bak.

10 senede kendini karşılaması iyi ama 700 lira kiralı 85.000 liraya ev olması şaşırttı beni. Ayrıca akrabalarla iş yapmak her zaman ekstra sıkıntılı olabiliyor. İyice inceleyip öğrenmeden girişmeyin derim. Güven zor iş bu zamanda.

Bu kira garantili kavramini hic anlamadim ben,oyle bir garanti yok ya da benim kiracilar dandik:)

85.000 evin konumu iyiyse sehirine gore ev icin uygun rakam.birikiminde varsa gir al sorun yok.

Turkiye ortalamasi 15 yili gecti geciyor, buyuk sehirler 20-25 arasi... 10 yilda kendini karsilayan ev cok cok iyi eger imarda ciddi bir riski yoksa.

85000 e 700 lira biraz orantısız geldi.vardır kesin birşeyler.hesap yaparken evin boş kalacağı zamanı ve kiracıların ödemeyeceği kiralarıda hesaba kat.
85000 e 500 lira kira bile çok iyi.sorun yoksa fırsatı kaçırma.

bu soruyu en çok bana soracaksınız. anamda 22 daire var ve diyor ki ev alıp kiraya vermek dünyanın en saçma sapan yatırımıdır.

kiracıyla uğraşmak = parayla rezil olmak olabiliyor çoğu zaman.

değil. o evi satanlar ev ortada yokken satıp parasıyla ev yaptırıyor, yatırım yapıyor. senin paranı işletiyor. böyle böyle büyüyorlar. iyi araştır olayı. tongaya düşmeyin. türk lirası üzerinden işlem yapılıyor, on yılda çerez parası olur o para. dolar veya euro olursa anlaşma, o zaman girin derim. ama çakallar özellikle istemez bunu.

10 sene bence de iyi fakat bir çok insan bazı şeyleri unutuyor;

kira için gelir vergisi ödeyeceksin,
evin bakım masrafları,
birisiyle ortak olarak giriyorsun sen ya da o kişi problem çıkarabilirsiniz, bu yüzden en ince ayrıntınsına kadar her şeyin yarı yarıya olmasına dikkat edilmeli.

Bence al.

Ayda 700 lira getirecek bir (bunun masraflarını düşününce çok daha az) işe 85000 yatırmak mantıklı değil.
Zaten ev alıp kiraya vermek birkaç senaryo dışında hiç akıl karı bir iş değil.

Evin muhitinin piyasası daha yüksekse cilalayıp satmak için alın bence.

Mantıklı değil diyen arkadaşlar o evin 10 yıl sonraki fiyatını hala 85.000 TL kalacak zannediyor galiba? emlak balonu geyiği iyi güzel hoş da, o evin değerinin vadede en az 2 kat olacağı garanti. Enflasyon deyü bir şey var.

git o 42 bin ile çerkezköy çorlu taraflardan arsa al. 10 yıl sonra 420 bin olur

yardır hocam, sen almazsan ben ortak olabilirim :)

bünyeye bağlı.
Ben de elzem durumlarda bu kadar uzun süre duruyorum ama bir zaman sonra refleksler bozuluyor, derin düşmeler yaşıyorsun. Odak problem olmaktan çıkıp odak diye bir şey kalmıyor falan...

ders içinse bir şey öğrenmeyi bekleme sabahladığında. beynine zararlı en çok.

ben 8 saat uyumadan ayakta kalamıyorum, siz insan mısınız kuzum?

Bu arada sorunun cevabı için fikir olabilir: www.google.com.tr

bende 24 saati tamamliyacagim birazdan uyumamak icin napiyorsun.

zararlı ve ötesi. beyin ölümün gerçekleşmiştir senin

en fazla 48 saat kaldım, sonra 1 hafta kendime gelemedim. bir keresinde 24 saati geçti halüsinasyon gördüm. zararlı tabi amk.

zamanında 48+ saat uykusuz kalmış biri olarak şunları söyleyebilirim:

1- eğer ders çalışmak için böyle bir abukluk yapıyorsan, ders çalışayı geçtim, sabah dışarı çıktığında yürürken bile yorulacaksın deli gibi, odak noktan diye bir şey kalmayacak

2- halsizliğin götürüsü olarak canın hiçbir şey istemeyecek, iştahın dibe vuracak, ağız tadın kürrek gibi olacak

3- en garibi de belki bu: halüsinasyon görme garantin olacak.. gece tuvalete gittiğinde bile hareket eden şeyler hörme ihtimalin hayli fazla.. ben okulun yurdunda tuvaletlerin yanındaki merdivenlerden sürekli aşağı yukarı inip çıkan karaltılar görmüş, birini bi' arkadaşa benzetmiştim misal..

yapmasan daha iyi yani ama sanırım bunları yazmak için çok geç kalmışım.. ayrca sonraki 14-15 saatlik uyku değil, 1 haftalık uyku düzeni yenilemesi seni dünyaya geri döndürecek, belki de daha fazlası..

Harem öyle dizilerdeki gibi bir yer değil. Harem aile demek, yani padişahın ailesi. Buradaki kızların hepsi padişahla halvet için beklemiyordu. Bir kısmı Enderun'dakilerle, İmparatorluğun elitleriyle falan evlendiriliyor. Ayrıca padişah da pek çok kere kafasına göre halvet olamıyor, padişah analarının çok etkisi var bu konuda. Hem derler ki Kanuni Sultan Süleyman VIII. Henry'e nazaran çok daha mazbut bir yaşam yaşamıştır. Yalnızca bir seks odası değil yani.

yıllardır söylüyorlar. lisede hatta üniversiteler de bile bunu iddia eden hocalar var.

hatta şey vardı karı kız kovalarken sabuna basıp hamamda düşerek ölen vardı.
arkadaş samanyoluna muhalefet olucam diye girmeyin şu hallere.

eksisozluk.com

Hmm soyle bir sey var, sarayin haremlik-selamlik diye ayrilan bolumleri, diplomatik misafirleri agirlamak icin selamlik, padisahin ve ailesinin yasadigi yerler de haremlik olarak geciyor. Bunun haricinde padisahin kariyi-kizi-oglani bir yere doldurup saapmasi gayet gercek bir olaydir.

edit: haremlik-selamlik'i karisik yazmisim, duzeltildi.

harem yan gelip yatma yeri değildi kesinlikle. müthiş bir hiyerarşi ve düzen hakimdi ortama.
buraya kabul edilen kızlar ileri seviyede edebiyat ve gramer eğitimi alırlar, musiki dersi almayanı yoktur her biri en az bir saz çalmayı bilir ya da şarkı söyler, her türlü el işini en iyi şekilde yaparlar, islami bilgiler elbette sıkı şekilde öğretilir vs. buna benzer pekçok eğitimden geçer bu kızlar -ki sadece padişahın odalığı değildirler
zaman zaman padişah tarafından tercih edilmeyenleri valide sultan tarafından saray dışından eşrafın önde gelenleri veya paşalarla evlendirilirler. halk arasında "saraylı" tabir edilen kadınlar bunlardır işte. saray terbiyesi ve görgüsünü saray duvarları dışına taşımanın bir yoludur bu kadınlar.
o kadar ki mesela, hürrem sultan o zamana kadar haremde tırnaklarını uzatan ilk kadınmış. bu da onun sarayda hiçbir iş yapmadığının göstergesiymiş. düşün ne yoğun şartlarda elleriyle çalışıyor bu kadınlar ki tırnaklarını bile uzatamıyorlar.
o yüzden dizilerde ya da oryantalist bakış açılı yabancı yapımlarda gösterilen harem hayatı gerçeği tam olarak yansıtamazlar. sürekli eğitimin, disipilinin hüküm sürdüğü bir kadın topluluğundansa, padişahın dilediğince sevişebileceği kadınlar konsepti daha çok ilgi çekiyor maalesef.

osmanli sevicilerine kalsa bilimin temelleri haremde atilmistir.

egitimli orospular vardi diyebiliriz.

@fortisvita tam tersi olacak o dediğin haremlik-selamlık olayı.

ne kerhane, ne de ilim irfan yuvası, ikisinden de var. Olay şu, harem de genel olarak padişahın tasarrufundaki bütün kadınlar yaşıyor, bunlar arasında annesi de var, karısı da cariyesi de. bunların kendi içinde bir düzeni var. Padişahların hepsi seks bağımlısı değil ama isteyenler karıları dışındaki cariyelerle de birlikte olabiliyorlar. Bu islama da aykırı değil. Stv ye kalsa padişahı tek eşli yapacaklar. Ki adam padişah olduğu için istediği her şeyi yapma gücü de var, zevk ü sefaya dalabilir yani isterse.

tüm seks odaları kültür yuvasıdır.

Padişahlar tek eşli değildi. Cok sayida cariye ile birlikte olabilirdi. Fakat bu demek değil ki harem padişahın cinsel zevkinin tatmini için kurulan bir yerdi. Oncelikle harem padisah ailesinin yaşadığı aşırı disiplinli, kendi içinde yüksek eğitim veren bir kurumdu. Pek çok cariye burada yetistirilir muzik dil bilgisi edebiyat dini konular vb eğitimi alip sonra pasalara yuksek görevli kisilere eş olarak verilirdi. Saray eğitimi alan bu hatunlar gittikleri yerlerde bir nevi saraydaki kültürü ve eğitimi yayarlardi. Ki harem günümüzde en az bilinen konudur zira ne osm ne sarayin dagitildigi 1920lerde haremin içinden tek bir kişi bile harem hakkinda konusmamistir.

Hal bu iken bazi avrupali ve yerli romancılarin yazdığı haremde seks fantezileri haremi sanki padisahin seks bahcesi Olarak zannettiriyor. Bizim yerel osmanliysa tükakacılarda hemen atlayip cahilane bilgilerini etrafa saçıyorlar

harem tam anlamıyla eğitim merkeziydi..

yeteneklerine göre kızlar el işi, müzik, söyleyebiliyorsa şarkı ve pek çok konuda eğitim alıyorlardı.. gösterilen çoğu şey yanlış..

haremde kadınlar ince tüllerle memelerini açıkta bırakan kıyafetlerle gezerlerdi.. çünkü amaç padişahın ilgisini çekip onunla gece geçirip bu seviyeye yükselmek.. yani nerdeyse çıplaklar.. ama bu onların hiçbir eğitim almadıkları anlamına gelmez..

zaten bütün günü nasıl geçirecekler, düzenli desler alırlar..

in pyjamas, ortanyalistlerin günahını alma boşuna, baksana öz be öz bizim milletten olan gerizekalılar neler söylüyor. yabancılar bizden çok daha iyi araştırıyor bu konuları.

"

Harem meselesine gelince, evet, padişahların çok sayıda kadınlarının olması onları şehvet düşkünü olarak damgalamaya yetmez ama doğrusu padişahların dünyevi zevklerden elini eteğini çekmiş sofular olmadığını biliyoruz.

İlk dönemlerde padişahların İslam şeriatına uygun olarak dörtten fazla kadınla ‘nikâh’ yapmadıkları ama sonraları bu eşlerin bazılarının siyasi ittifaklar için saraya gönderilmiş kadınlar olması yüzünden, padişahların ‘gönüllerinin sultanını’ cariyeleri arasında aramanın dine uygun yollarını bulmakta gecikmediklerini kaynaklar yazıyor. Öte yandan harem denilen oluşum, bir yandan padişahın ‘yatak odası’ iken bir yandan da devlet işlerinin görüldüğü, iktidarı elinde tutan çeşidi zümrelerin kadınlar arası güç dengelerini kullanarak siyasetlerini yürüttükleri bir mekanizmaydı. Yani gerçek ne milliyetçi-İslamcı yaklaşımlar içinde olanların iddia ettiği gibi sofuca ne de Osmanlı’yı eleştirmeyi onu yerden yere vurma sanan kesimlerin iddia ettiği gibi süfliceydi. Gerçek bu ikisinin arasında bir yerdeydi.


"


www.radikal.com.tr

tescillimarka haklısın. işte self-oriantalism denen şey de bu zaten. adamlar zamanında kendilerine yapıştırılan yaftaya o kadar sıkı tutunmuşlar ve öyle bir kimlik bellemişler ki onu, doğruları söyleyince bu sefer de osmanlı sevici oluyorsun. kendinden olmayan tu kaka anladım da, hiç olmazsa ne olduğuklarına kendileri karar vermiş olsalardı bari.

ilber ortaylı: harem kesinlikle bir et pazarı değildi.

şimdi dağılın :)

www.youtube.com

Bu ülkede cemal kafadar ilber ortayli halil inalcik ismail hamdi danismentli gibi ordinaryüs prof seviyesinde ki adamlarin dedikleriyle siz Türkiyeli kendi tarihinden bihaber oryantalistlerin dedikleri tamamen ters. E o zaman 20li yaşlarındaki adamlarin dedikleri yerine harvard Üniversitesinde prof olan halil inalcikin dediğine inanirim. Gidip biraz sizde bir şeyler okuyun belki işinize yarar

kadın kendini mal yerine koyduğu an pahalı hediye beklemeye başlıyor sanki.

"değerli mal" olabilmek için.

yani beklentiden çok kendini kendi gözünde koyduğu yer ile alakalı bence.

çünkü onlar kralının kraliçeleri değil babalarının prensesleri. ama biz krallar evlenince onlara hâdlerini bildiriyoruz, merak yok.

işte bunlar hep diziler, sabah programları, sadece tek boyutlu düşünen kız arkadaş grubu, bencillik vee facebook başka da bir şey değil ekleme: aşk romanları

çünkü bunları talep edecek güçleri var. kadın aşırı talep gören cins bu ülkede. ortalam her kızın en az 10 tane hoslananı oluyor. onlarda aralarında ki en iyiyi seçiyor standartlarını belirleyerek. bence böyle.

Ayça olarak geldim. Merve'nin saçını başını yolmaya geldim.:))

Pahalı hediyeler eğer plansızca olup "Ya aklıma geldi de aldım, şuna da ihtiyacın vardı" diye alınmamışsa bence sevgili olsun, eş olsun fark etmez; kafamda dünyanın en eski mesleğini çağrıştırıyor.

ben benimki yorganla üzerimi örtünce seviniyorum "hehe bana yorganı verdi" diye. yüksek beklenti ne gezer bende.

@letheavendangered; haddi bildirilmiş bir babasının eski prensesi, kocasının yeni kraliçesi. demiştim.

en son sevgililer günü hediyesi verdiklerinde 18 yaşındaydım, hediyeyi aldım bi daha böyle şeyler yapma lütfen dedim. hediye karşısında Eowyn tarafından öldürülen Nazgul gibi eciş bücüş olurum. sevmem. başka kıstaslarım var. çay demlesin mesela.

nerdish bilmeyenler için bahsettiğim sahne: 2:15- 2:22
www.youtube.com

beklentiyi kızlar değil ortam belirliyor. sen almazsan başka bir erkek çıkıp daha fazlasını sunuyor.
rakipler güçlü, ondan.

kendini eşyalarla kurduğu ilişkiyle var etmeye çalışan insanlarda oluyor bu.( para, giysi, takı.. hepsi eşya) kadın da erkek de olabilir elbet. oysa eylemlerimizin içeriği ile var edebilmeliydik kendimizi.

Emma Goldman'ın bu alıntısını eklemesem içimde kalırdı;
"Kadının gelişimi, bağımsızlığı özgürlüğü kendisinden gelmelidir. İlk olarak kendisini bir obje değil, bir kişilik olarak ortaya koymalıdır. İkincisi, hayatını basit, fakat zengin ve derin kılarak; kendi bedeni üzerinde başkalarının iddia ettiği tüm haklara karşı koymalı, istemediği sürece çocuk yapmamalı, tanrının, devletin, kocasının, ailesinin bir kulu olmaya karşı çıkmalıdır. Bu da hayatın tüm karmaşıklığını ve özünü anlamaya çalışarak, yani kendini toplumun fikirlerinden ve yargılarından özgürleştirerek olur."

kadınlara sormuşsun ama, bu durumun az çok farkında her erkek gibi fikrimi paylaşayım; seviyeyi yüksek tutma sebepleri ne seni kıyaslamaları, ne de maddi değeri. kendi adıma ben hatun olsam, 1500 liralık pırlanta isterim ki, satıp playstation 4 alayım. hatunlarda ise tam tersi, tek taş yüzüğün maddi değeri, hatta o taşın taş olarak değeri (rengi, lekesizliği vs) değil, genellikle sadece büyüklüğü üzerinde duruyorlar. sırf bu sebeple berbat bir taşın kocamanı, küçük ve iyi renkli/lekesiz olanından makbul mesela. çünkü merve'nin kinden büyük, erkeklerin penis takıntısı gibi düşün, tek farkı bunun kattığı ekstra bir işlevin beklentisi bile yok, varlığının tek sebebi de diğer kadınlarla kıyas, sevdikleri sevmedikleri her kadından üstün olmuş oluyorlar o yüzükle, ayçadan beklenen iç ses de "ben çikolataya gidecek hatun muyum, bak şu sevimsiz mervenin bile parmağında yüzüğü var", çoğu hatun da bunun kendilerini düşürdüğü çirkin pozisyonu farketmeksizin bu numaraya düşüyor işte, olay bu.

işe sosyal statü açısından bakarsan da durum şaşırtıcı değil; bir erkeğin diğer erkeğe, tüm şartlar eşit, oda sıcaklığındayken ilk üstünlüğü araba modeli, cep telefonu, giyimi cüzdanı falandır, çevre esnafın, sokaktan geçenin tavrını bu değişkenler belirliyor, toplumun erkekten beklentisi çalışıp kazanması, bu toplumsal beklenti olmasa sokakta iPhone göremeyebilirdin. kadından beklenti ise kendisine kazanıp bakması değil, bir erkeğin onun için çalışıp kazanması. hal böyle olunca, kadının erkeği ona ne kadar kıymetli bir şey hediye ettiyse, o kadının piyasa değeri (evet mal gibi konuşuyorum, zira bu yaklaşıma sahip olan kadın aslında mal) o derece yükseliyor.

kendimce eyyorladım. önemli uyarı: yukarıdakı iç ses simulasyondur, zira hangi ölümlü gerçek bir kadın iç sesini taklit edebilir?

merinos da fena değildir. fiyat performans iyidir.

bunu al www.viskoloveshop.com ya da dandik bir yatak alıp üstüne bunu al www.grupanya.com

sevgili bulunca olacak.

şeker at.

Ona küçük süprizler yap.

Kendine güven. Düşündüklerini uygula. Alkolun amacı bu değil midir ?

bunu sorun yaparsan hiç sevişemezsin. ben 2 ay önce delicesine hoşlandığım kadının bi lafına uyuz olup tam 1 hafta ereksiyon olamamıştım. (sonra duvara yapıştırdım o ayrı) o yüzden sakın kafana takma. kafan tamamen rahat olsun. alkollüyken nasıl sevişiyorsan öyle sevişeceksin. sonuçta aynı mal. değişen birşey yok. hadi beline kuvvet.

alkolun etikisi rahatlamani saglamak. rahatladigin icin ozguvenin artiyor.

ozguven ne kadar artarsa artsin, sonucta kullandigin malzeme ayni. alkol olsa da olmasa da yapabileceklerin ayni seyler, alkol sana ekstra guc, kuvvet, yetenek ve uzunluk vermiyor yani. alkol olmasa da ayni seyleri yaparsin sen, yuru be kim tutar seni.

alkol cinsel isteği arttırabilir ama performansı düşürür.

cigara ic.

dövme olarak güzel olmaz.

ilk bakışta kuyuya düşmekte ya da kuyunun dibinde zannettim. bence güzel bir dövme olmaz.bi enerji, sinerji alamadım.anlaşılır değil. siyah beyaz olunca hepten kötü olur.

çaresizlik,ölüm,karanlık duygular...böyle bir dövme belki şu anki ruh haline uyuyordur ama pişman olursun bence

borderline.

Ilk olarak yolda yürüyen birini gördüm. Ağır ağır düşünceli ama kendinden emin bir sorunun cevabını arar gibi yürüyen birini. Yürüyen ama yürüme eyleminin farkında olmayan eylemin kendisi olan biri.

Dövme olmaz bundan. Benzemez bir şeye.

olur güzel de olur ama o kadar karanlık çizilmezse.
tabi anlamı olmalı. neden beğenilmedi anlamadım.

karalama victor hugo'nun. john brown hakkında. john brown abd'de köleler ile ayaklanma başlatan ve de bu ayaklanma başarısızlıkla sonuçlanınca yakalanıp, idam edilen biri. kendisi şiddet yanlısı ve yemişim siyaseti, silah alıp yürüyelim zorla köleliği bitirelim demiş. gerçi başarılı da olmuştur. yani sonuçta iç savaşın kıvılcımlarından sayılır bu olay.

onun dışında idam edilen birini içeren ve özellikle karanlık ortam vs. olan resimleri dövme yapma fikri çok ergence geliyor. "kimse beni anlamıyor. insanlar çok kötü ve riyakar. kendimi keseyim bari" fikrinde değilsen yapma bence.

yoo normal el.

eller normal

çirkin falan değil, bazı insanlar seviyor moral bozmayı. aldırma sen.

Hep fazla parmak çıtlatmaktan

yatmadan vazelin sürüp eldiven tak. sabaha kadar elleşme. çok bir bozukluk yok elinde ama seni rahatsız ediyorsa nemlendirmeyi dene. çok kuru olduğu resimlerden bile belli oluyor. ellerini çok sık yıkıyor musun? yani günde 8-9 kere falan? ya da suda çok durması gereken bir şeyler mi yapıyorsun?

hocam aynı benim ellerim, abartmıyorum birebir aynı, tırnaklar filan bile aynı yani.

ayrıca gayet güzel ellere sahipsin, sen ne bakıyon 2 tane dürzüye, yok ellerin çirkinmiş de bilmemne, alakası yok.

ek olarak o çorapları yatarken yerlerde bırakma sabaha kadar çok kötü kokuyolar layn, ben de yiyom aynı poku.

güzel değil ama normal. evi de bi toplayın allah rızası için =)

elin değil de bileğin çirkin

cildin kuru.benim de öyle.sürekli nemlendirmekle uğraşamıyıcaksan takma.yaşanıyo böyle de.

eller biraz balya atmaktan yıpranmış gibi ama yaşlı eliyle alakası yok.

manikür yaptırabilirsin. erkek adam yaptırır mı deme. fark eder çok. tırnak etlerin çok bariz.manikürle daha iyi olur.

"el işte amk" diyerek konuya yeni bir bakış açısı getirmek istiyorum

yalnız sağ elinle sol elin arasında fark var gibi, 31'i azalt biraz :)

Tırnak dibi etleriniz çekilmiş. Hangi yiyeceklerde biotin varsa, araştırın da ondan yiyin. Tırnaklarınızın bakıma ihtiyacı var. Kuruluk için de yatmadan önce ellerinizi ılık suyla yıkayıp, fazla kurulamadan nemlendirici sürün. Bi eldiven takıp 10-15 dakika bekletin. Ama ilk defa yapmadan önce elinize peeling uygulayın. Bir tatlı kaşığı zeytinyağının içine bir çay kaşığı toz şeker koyup, elinizi sabunluyormuş gibi ovun. Başlarda haftada bir, kuruluk sorunu hafifleyince de 2 haftada bir yapın peelingi.

Ha şekilsel anlamda soruyorsanız, bildiğimiz el işte. Çirkinlik neresindeymiş, anlayamadım.

Yerdeki mavi kapak mı? Bence toplayanlara verin.

El işte standart Türk erkeYi eli.

Bi de yorganla üstünüz uyumlu olmuş. Elinizi kolunuzu değil ayağınızı yorganınıza göre uzatacaktınız. Siz çok yanlış anlamışsınız kardeş.

bi falına bakmadıkları kalmış. normal bildiğin el. ama benimki daha güzel, o ayrı.

içine bakmak gerekir

elinde sorun yok. coraplari sen mi kaldiriyorsun ortadan, onlar kendi mi gidyor?

parmakların ince değil işte ondan. güzel elli erkekler az bulunuyor zaten takma kafanı sen.

eller normal de ev pek pis.

o eve göre o eller, gayet normal.

cok leziz elleriniz var bayim.

ellerin normal. sana onu söyleyen kimse bir daha görüşme. inan hiçbir şey kaybetmeyeceksin. nerden buluyolar insanlar başkalarına böyle şeyler söyleyecek cüreti ya.

ellerini nemlendir biraz. hani törpülemezsiniz belki ama en azından keserken biçimli kısaltmaya çalışın. aynı uzunlukta olsun, yuvarlak olsun falan.
boşver milleti keyfine bak, arada da evine bak :)

şekli değişmez ama nemlendirme, manikür vs... güzelleştirir. bakımlı el her zaman belli olur.

poğaça yersen hayatta olmaz o iş. margarinle yoğrulan bir hamur sonuçta. illa hamur işi diyorsan simitle kısıtla kendini bence. çikolata da haftada bir yeter, ya da günde 1-2 diş gibi.

her gün yoruyorsa günaşırı olabilir, koşmadığın günlerde de tempolu yürüyebilirsin.

hep gidemiyorum ki parka

börek de olmaz değil mi? kır pidesi falan?

tempolu yürümeyi sokakta da yapabilirsin. atıyorum şöyle 20-30 dklık yürüme mesafesinde olan bir yere gidip dönebilirsin.

ahhah, ya bahsettiklerinin hepsinde katı yağ kullanılıyor, lezzetli ve sağlıksız olmalarını geçtim o sporla birlikte yok yere bünyeni zorlarsın. ya spor ya hamur iş, seç birini :)

benim yağ oranım çok normal (%13). ama göbegim ve basenlerim var baya. nasıl oluyor anlamadım. özellikle göbeğim çok gözüme batıyor.

bazı sabahlar kahvaltı yapamıyorum. imkan olmuyor. bir de yeni bir işe başlarsam o iş yerinde her sabah poğaça tarzı şeylerle kahvaltı yapmak zorunda kalacağim. imkan yok başka (set işçiliği)

bahsettiğin hamur işlerinin hepsinde haddinden fazla yağ var, bunları yemek ve sporla salgılanan endorfinle çok daha mutlu bir insana dönüşebilirsin ama kilo kaybı bakımından istediğin sonuçları alabileceğini pek sanmıyorum.

3

@syd yeni başladım ama henüz. birbirimize alışıyoruz.

@syd sabahlarım mı akşamları mı koşuyorsun? karışık olsa fark eder mi? yani birkaç gün sabah sonra bir gün akşam? onu da mı sisteme sokmak iyidir?

(saçma bi soru gibi görünüyor ama gerçekten düzensiz çalışıyorum)

kahvaltıyı o şekilde yapacağına evde kepek ekmeği arasına peynir salatalık falan hazırlayıp onunla işe gidebilirsin?

poğaçayı falan boşver, inanılmaz hızlı göbek yapabiliyor, sağlıksız da hem. ben de hızlı ama sağlıklı kahvaltı için tarif arayışındaydım ve istediğimi buldum sanırım. üşenmedim avokado falan aldım. bir yandan sahanda yumurta pişecek, bir yandan da tam buğday ekmeği ısıtıp, limonun suyuyla karıştırılmış avokadoyu süreceğim, onun da üstüne pişen yumurtayı ekleyip, üzerine karabiber, tuz, belki bir de izmir tulum rendelerim. 5 dakikalık bir şey şu, bence zaman bulup yapmaya çalış. lezzetli olur heralde yahu. ya da meyve ve diğer gerekli malzemeleri alıp kendin müsli olayına giriş. madem sağlık düşünüyoruz, tam düşünelim değil mi?

bu arada ben koşmuyorum. sabahları evde 15-20 dakika esneme hareketleri falan yapıyorum. bir de tam merkezde oturduğum için gitmek istediğim yerlere genelde yürüyerek gitmeye çalışıyorum. biraz düzensiz tabii yürüyüş olayım.

Ne kadar çok o kadar iyi. Her gün de koşabilirsin.

haftaiçi sabahları 2 gün 4 km, 2 gün 7 km, 1 gün 12 km koşuyorum. tempo 14-16-18 arasında değişen.

gün içinde istediğini ye, akşamları bir şey yeme, bol su iç.

ben de işte kahvaltı sıkıntısı çekiyordum. sağlıklı beslenmem imkansız bu işte çalışırken çünkü sabah 6'da evden çıkıyorum. evde kahvaltı yapıp gideyim desem 5 buçuktan da önce kalkmam lazım.

şöyle bir çözüm buldum. akşamdan yumurtayı haşlıyorum. beyaz peyniri ve zeytini hazırlayıp şurada gördüğünüz harika aletin içine atıyorum www.hepsiburada.com

sonra işe geldiğimde de bunları yiyorum.

eğer düzgün beslenirseniz koşmanız şart değil. yürüyüş yeter de artar bile. hergün 30-40dklık bir yürüyüşle müthiş ilerlemeler kaydedebilirsiniz hem de çok zorlanmadan.

ama poğaça, börek, pide derseniz o zaman işiniz hakkaten çok zor. her türlü unlu, şekerli şeyden uzaklaşmanız lazım. gün içerisinde de sağlıklı beslenmeniz lazım.

o olmaz bu olmaz diye bir kaide yok arkadaşım ne yersen ye istersen her gün 10 poğaça ye aldığından daha çok yakıyorsan zayıflarsın. yok poğaça ile olmaz yok kır pidesi falan filan bunlara takılma bu kadar.

beyaz ekmek yememekteki mantığı kavrayamamışsınız. beyaz unlu hiçbir şey yememek demek o. yani beyazlatılmış un. çünkü unun kendi beyaz değil hepsi en açık sarı renkte oluyor. siyaha kadar gideni var tahılına göre.

soruya cevap verecek olursak istenilen her şey yenir ve her gün spor yapılır.

bildiğim kadarıyla; büyük, önemli kişi anlamında kullanılıyor.

tam anlamına bakmadan önce bana çağrıştırığını yazayım. yanlış biliyor olabilirim ama benim aklıma orta yaşlı bir kodaman geliyor :)