türkiye'deki veterinerlerin bilinçli olanları da yavaş yavaş çiğ beslenme kavramına alışıyorlar.
mama sektörü dediğimiz şey, ilaç sektörü gibi.
mamayı yapanlar, satanlar, pazarlayanlar vs. herkes kazanıyor.
veterinerler mamadan para kazanıyorlar.
çiğ beslenmeyi destekleyenlerin de kliniklerinde mamalar var.
doktorların size x yerine, y ilacını yazması gibi düşünün.
ben de bazı kedilerim için mecburen, bazı nedenlerden dolayı (sağlık nedenleriyle ilgisi yok) kuru mama kullanıyorum, benimkiler proplan düşkünü.
kuru mamaların içinde de proplan ve royal canin zaten en iyileri, bu tartışmasız.
elbette ucuz market mamaları gibi etkileri de yok, o da ayrı bir şey.
bunu bir hafta market maması deneyerek görebilirsiniz, tüylerinde bile fark oluyor, matlaşıyor vs.)
(çiğ beslenen hayvanlarda iyice fark oluyor. elbette iyi yönde.)
ama sonuçta işlenmiş gıda.
üstelik içinde ne olduğunu, nasıl üretildiğini hiç bilmediğimiz şeyler bunlar.
eğer objektif bakarsak, durum böyle.
türkiye'deki veterinerler durumuna gelecek olursak; benim çiğ beslenmeden bahsettiğim veterinerlerden çoğu bunu ilk defa duyup, "evet, olabilir aslında" dedi.
yani bundan haberleri bile yok.
kuru mama gelmiş, kuru mama gidiyor.
ki maalesef veterinerlerin yabancı dil bilmemesi ve memur zihniyetli olmaları nedeniyle yaşanan çok sorun oluyor.
mesela sorsanız, demodeks uyuzunun tedavisi olduğunu bilen ya da o tedaviyi uygulayan 2-3 kişi vardır türkiye'de.
ya da kedilerin ileriki yaşlarda böbrek sorunu yaşamasının nedeni çoğunlukla kuru mamadır, ama bunu belki kendileri bile pek bilemiyor.
kısırlık da buna neden oluyor diyorlar, neden diye soruyorsunuz, yüzünüze bakıyorlar.
siz şimdi gidin, kedinizin ağzında yara çıkmış olsun.
viral enfeksiyon ya da fiv falan derler, antibiyotiği dayarlar.
ya da bastırmak için kortizon iğne yaparlar, kedinin sıkıntısı birkaç ay boyunca geçer, sonra yine patlak verir.
halbuki böbrek hastasıdır kedi.
ya da şeker hastasıdır.
yani ülkemizde gerçek anlamda "iyi ve kendini geliştirebilen" veteriner bulmak çok zor.
dolayısıyla, tedaviler de teşhis koymak ve tedavi etmek yerine, semptomları bastırmak üzerine.
bu bilinçteki insanlar elbette "neden kuru mama kullanıyoruz?" diye sormuyorlar.
kendi kedilerini/köpeklerini de öyle besliyorlar.
mesela golden retrieverlarda sık sık görülen deri alerjisi durumu için özel mama verirler.
bu mamanın içinde soya vardır.
soya da alerjen olduğu için, hayvanın derisi iyice fosurdar.
ama veteriner buna çözüm bulamaz.
"goldenlarda çok oluyor" der.
ama çiğ beslenen goldenlarda bu olmuyor.
bunu bilmiyorlar bile.
dediğim gibi, tavuklu mamanın alerji yaptığı köpeklere, normal tavuk alerji yapmıyor.
bunun nedeni de, aslında mamanın içindeki tavuğun değil, içindeki kimyasalların ya da soya vs gibi eklenmiş gıdaların alerji yapması.
gerçi pişmiş tavuk da alerji yapabiliyor.
yani evde tavuğu tek başına pişirip verdiğinizde, yine kaşıntı vs yapıyor hayvanda.
şu anda bulunduğum yerde makale araştıramıyorum.
ama özellikle avustralya'da ve amerika'da çiğ beslenmenin yaygın olduğunu biliyoruz.
en basiti, köpeklere fısıldayan adam'da bile görüyoruz arada bir.
yani "her yerde" çiğ beslenme diye bir şey var aslında, biz bilmiyoruz sadece.
bir de, bunun evcilleşmeyle bir ilgisi yok.
sonuçta biz de çağ atladıkça farklı şeyler yemiyoruz.
yüzyıllar önce ne yiyorsak onu yiyoruz.
et, sebze, meyve vs.
önceden yemediğimiz şeyleri yemek bize de dokunuyor aslında.
bu açıdan ben kuru mamayı bizdeki fast food gibi görüyorum.
ortada biyolojik bir mekanizma var.
etçil kedi yine etçildir.
evcilleşmesiyle beslenmesinin ilgisi yok.
ancak Mackinaw'ın dediği gibi, kan revan içinde tavuğu önüne atarsın, avlanma güdüsünü geliştirmesini sağlarsın, o başka.
ama mesela benim kedilerimden birini eve almadan önce, bahçede beslerken güvercin avladığına çok şahit oldum.
biz ne kadar kendimizden görsek ya da sevip, öpüp, okşasak da, sonuçta bunlar avlanan hayvanlar.
biraz dağınık oldu, kusura bakmayın.
0