hayatım boyunca gitmedim, gitmeyeceğim ve düzenli olarak giden/gitmeye devam edecek olan herhangi biri ile arkadaş dahi olmam, günlük hayatta mümkün olduğunca mesafe koyarım.

İşten dolayı birkaç haftadır gitmiyordum da bu hafta yemeği sonrasında ve hızlı yiyerek gitmeyi deneyeceğim.

Camide check in yapıyor adamlar artık. Ne kadar din gösterişi o kadar para. Bir camide check in yap, orada kaç kişinin daha check in yaptığını göreceksin.

2 sene oldu herhalde gitmeyeli. hükümet dinden imandan soğuttu beni.

hiç gitmedim. Hatta şu an birini bekliyorum Cuma'dan gelsin de deney malzemelerini alabileyim diye.

son 5 yıldır gitmiyorum.

en son 2 yıl önce gittim, 5 yıl öncesine kadar düzenli giderdim.

başıma bir iş gelmeyecekse devamlı gidiyorum.

türkiyedeyken düzenli olarak gidiyordum. burada cami olmadigindan gidemiyorum. yarin bi cami bulsam isyeri de izin verirse yine duzenli gitmeye calisirim.

gitmiyorum. en son 7-8 sene önce dersanedeyken gitmiştim.

hiç gitmedim

ilginç bir merak. :) gidiyorum. hatta en son 2 saat evvel gittim.

Gidiyorum.

ilginc merak diye soranlara cevap olsun: aslinda nedenleriyle sormak istedim ama ortaligi karistirabilir diye sormadim. Sonra da sormus bulundum zaten, en azindan cevap verenlerin cogunlugunun gitmedigini ogrendim.

ben de yavas yavas biraktim cunku gittigim camilerdeki imamlar sacma sapan konusup insanlari gaza getirecek davranislarda bulunup, kafa yapima uymayan seyler soylemeye baslamisti. En son gittigim yerde ise cemaatten birisi, verilen gaz sonucu "ALLLLAAAAAAAHHHHHH" diye bagirdi. Iste o gun son gidisim oldu.

Gittim, gidiyorum, gitmeye devam...Bugün Kapalıçarşı içinde küçük bir caminin önündeki koridorda kıldım. İnanılmaz keyifliydi. Etraftaki dükkanlar:gümüşçü, bakırcı, lokumcu, ipek şallar satan dükkan, antikacı...Ve o dükkanların çalışanları ile yan yana yere serilen seccadeler, eski kilim ve halılarda oturduk...Geçen hafta da Süleymaniye'deydim. Bu konulara hep ayrışma, kamplaşma duyguları ile yaklaşılır. Bu topraklarda yaşayan biri olarak herşey bir yana folklorik bir öğe olarak bile olsa bir cuma vakti bu bahsettiğim noktalardan birine gidilmesini öneririm. Merak etmeyin ne düşündüğünüze, nasıl oturduğunuza, nasıl göründüğünüze, niçin orada olduğunuza hiç kimse karışmayacaktır, karışamaz... İstanbul'da yaşayıp da ara sıra İstiklal Caddesi'ne yolu düşen herkes mutlaka oradaki kiliselerden birini de gezmiştir.Bir Avrupa şehrini dolaşırken görkemli bir Katedrali gezimize dahil etmişizdir mutlaka...İstanbul gibi bir şehirde yaşayıp bir Cuma vakti Sultanahmet, Süleymaniye veya benzer bir camiye hiç uğramamış olmak hayatı ıskalamak değil de nedir:)

Lise ve universitede aksatsam da aon yillarda hic kacirmamaya ozen gosteririm. Gidemezsem eksikligini hisseder pisman olurum.

Düzgün şeyler ye. Gereksiz karbonhidrat alımın olmasın. Acıkınca kuruyemiş ye mesela. Kilo almıyorsan sıkıntı yok.

valla aynı sıkıntı bende de vardı ama son 1 ayda 6 kilo verdim. ekmeği bıraktım, birayı bıraktım devam ediyorum ayı gibi yemeye. spordan zevk almamı da sağlıyor şöyle ki normalde donut yiyeceğim atıyorum. bir pişmanlık olurdu uff ayı gibi olduk vesaire diye. şimdi yiyorum düşünmeden. sonra da donutı yakmam lazım deyip salona koşuyorum.

içkide gösterdim o iradeyi ama yemek konusunda gösteremedim.

“Sarhoşluk veren her şey haramdır. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır.” (İbni Mâce, Eşribe: 10.)

önemli olan zarar vermesi değil ki.

(bkz: çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır)

sigara da zaten harama yakın mekruhtur.

öyle her şeyde vicdanımız, kimseye zararım yok falan diye kurtulamayız bence :)
meal.ihya.org

İslamda yeri yok. Misal kendi kızınla seks yapman serbestken bu yasak. Acayip bir din.

Onemli olan bilincin acik olmasi anladigim kadariylan oradaki "azi" kelimeside hic bir sekilde kullanilmamasi gerektigibi belirtiyor anladim

bir de sigara örneğiyle yola çıkarsak o işin ucunu bulamayız. birisi de çıkar patates kızarması da zararlı o da mekruh der.

islamda kendi kızınla seks yapmak nerde serbest merak ettim doğrusu. (hadis örnek vererek islam şöyle islam böyle demeyin)

alkol yasak, bu çok net. tiner, bali vs. sıkıntı değil.
islam çok ilginç di mi?

İyi de kuranda extacy haramdır yazması gerekmiyor ki. Ya da kokaın yasaktır size. Bazı şeyler çağın gereklerine uygun tespit edilmeli.

üstteki arkadaşlara cevaben tiner bali serbestliğini nereden anladın? o hadise göre öksürük şurubu bile günah çünkü kafa yapıyor.

ulan bana da islamı savundurtuyorsunuz ya helal olsun.

tıbbi kullanim, temizlik amacıyla kullanım, ısınma maksadıyla yakmak falan bunların yeri var. içmek istersen yasak, likörlü kek de yasak, elmadan armuttan aldığın da yasak. kendi vücudunun ürettiği alkol de haram, ne bok yersin bilemiyorum.

bugünün islamcılarına göre alkol almak, yılbaşı kutlamak, kadınla tokalaşmak falan büyük günah, ama belli ki trilyonluk soygunlarla, dolandırıcılıklarla hiç bir dertleri yok. hatta bir akp'li vekil günah işleme özgürlüğünden bahsetmişti. sen de bu özgürlüğünü kullan ve iç arada sırada. jet fadıl gibi umreye/haca falan gidip bu ufak günahları da sıfırlarsın sonra. malum o sürekli sıfırlıyor ve inananlar da sürekli kendisini affediyor ve paralarını güvenle tekrar tekrar teslim ediyorlar.

Adam inandığı dinle alakalı 1 sorusunu paylaşmış. İslam'a karşı olan ataklarınızı yapmanız için uygun yerin burası olduğunu düşünmüyorum. 40 yıllık ateistim, ben bile sinirleniyorum bu tarz durumlara.

Soruya gelecek olursak, dini tercihimi yapma aşamasında az çok kuran sayfası çevirmişliğimden bildiğim kadarıyla alkol almak İslam dininin kesinlikle haram kıldığı 1 şey olmakla beraber, bu günahı üstlenip üstlenmemek senin inisiyatifinde olacaktır diğer her şey gibi.

Benim müslüman olup alkol alan arkadaşlarım da, "günahsa da Allah'ım affetsin artık" vs sözlerle geçiştirip kendilerini rahatlatıyor.

28 days after
28 weeks after
shaun of the dead
i am legend
tank girl (bu benim bonusum :))

bi de neverland mi bişey vardı zombili yine ama komedili

(bkz: threads)

post apokaliptik

the road
book of eli
mad max
children of men (en iyisi bu bence)
matrix (post apo mu evet, scifi mi evet)
water world
postman
le temps du loup (sanatsal postapokaliptik) hanekeyi severim

ha bir de adını hatırlayamadğım icebreaker mı ne trende geçen var bir tane. dünya donmuş kalanlar da sınıflara ayrılmış trende. idare eder bir film.

uygun kategori olmayabilir belki ama zombi diyince aklıma rec-1 geliyor :D

open grave iyidir.

Body Snatchers(1993)

takip

yurt dışına çıkmadan hazırlıkta öğrendim ben :) sonrasında yurt dışına da gittim ama.

çalışınca oluyor. hatta sonrasında okulda ispanyolca dersi aldım, onu bile bir yere kadar getirebildim, sonra devam edemedim :(

valla ortaokul hazırlık varken öğrendim ben de. yurtdışına çıkınca bozuldu amk. grammerle işim olmaz speaking diyorsan pimsleur akar.

ben oyun oynayarak öğrenmiştim gayet.

oyun oynayarak kısmına benden de +1. ortaokul yıllarım elde sözlük bilgisayar başında geçi. baldurs gate bu konuda on numaradır.

Günde 1-2 saatlik CİDDİ bir çabayla 1 yılda falan iyi konuşabilecek, her istediğini söyleyebilecek duruma geliyorsun. Ama dilin konuşulduğu ülkede kısa süre de olsa yaşamadan çok akıcı konuşmak ve native düzeyine yaklaşmak oldukça zor, nadir gördüm.

Benim gördüğüm, genelde insanlar bahsettiğim çabayı gerçekten göstermiyor ve zor olduğuna karar verip bırakıyor. Ya da yalandan çalışıp kendini kandırıyor. Altyazılı dizi açtın mesela, cümlede ne dendiğini anlasan bile arada bilmediğin bir kelime geçtiyse çat diye pause'a basıp sözlüğe bakacaksın. Bu sadece bir örnek tabii. İnternette poligotların youtube kanallarını ve bloglarını takip ederek nasıl metodlar izlediklerini öğrenebilirsin.

Ama dediğim gibi çaba önemli. Çaba gösteren gerçekten başarıyor. Bak ben mesela 2 kur falan almanca kursuna gittim. Sıfırdan başladık. 3-4 ay sonra 2 kuru bitirdiğimizde ben alman hocayla ıııı falan yapa yapa olsa da almanca basit sohbet edebilirken kurstaki diğerleri hala cümle kuramıyordu doğru dürüst. Neden? Ben çok becerikli olduğumdan falan mı? Yoo. Ordaki herkes sırf derslere gelip giderken ben evde boş vakitlerimde almanca hikaye kitapları falan okumaya çalışarak kendimi geliştirmeye çalışıyordum. Çaba gösteritsen sonuç alırsın. Yalandan kendini kandırırsan yerinde sayarsın.

Metod olarak:

-dizi film ve hikaye kitapları. Ama bi kulaktan girip ötekinden çıkacak şekilde değil de harbiden tüm sözcükleri ve tüm cümleleri anlamaya çalışarak.
-podcast, sesli kitap vs dinlemek.
-gramer kitaplarından gramer kurallarını öğrenmek.
-flashcard'larla kelime ezberlemek.

Lisede az bi sey ogrenmistim. Temel gibi diyelim. Kendimi bildim bileli oyun oynarim, yani Ingilizce gormeye ve basit kelimelerin anlamlarini bilmeye cocukluktan baslamistim. Daha sonra online oyunlar oynamaya basladim. Online oyunlarda Turkce konusan komuniteyi pek begenmedigim icin yabancilarla oynuyordum. Ve de cok fazla olmasa da dizi filmler ise yariyordu. Eminem'i cok severim ve dili ogrenmeme buyuk faydasi oldu cunku cok hizli, sokaga yakin bir Ingilizce. Duya duya anlamaya basliyorsun ve bu cok faydali oluyor. Ve son olarak en faydali gordugum sey aynayla konusmak. Hatirliyorum da Ingilizce'de kendimi en cok gelistirdigim yillarda aynayla cok sik Ingilizce konusuyordum.

Neden anlattim bunlari: Evet mumkun. Oldukca mumkun. Yurtdisina bi kere cikmadim ama cok iyi olmasa bile rahat anlasabiliyorum. Okuma ve dinlemede bir problemim yok. Ama kafada cok buyutmemek gerekiyor. Yani dil matematik, fizik ogrenir gibi ogrenilen veya ogrenilebilen bir sey degil. Dilin icinde olmak gerekiyor ogrenmek icin. Tavsiye vermek uzerime vazife olsaydi Facebook timelineinizi asagi asagi surekli kaydirmak yerine Reddit'te takilmanizi tavsiye ederdim.(9gag degil, metin pek yok orda, ogreneceginiz ucbes kelime olurdu). Ayrica ilgi alaninizin limitlerini zorlamaya basladiginizda Turkce icerigin yetersiz geldigini gorup mecburen uluslararasi gelismeleri takip etmek isteyeceksiniz. Yani ilgi alaninizla ilgili seyleri Ingilizce okumak da cok iyi bir secenek. Haber okumanin pek yararli oldugunu dusunmuyorum, cunku haber okurken haber okumak istiyoruz, vakit gecirmek degil.

Sonuc olarak mumkun ama bunu yapmak icin kitaplara gomulmeniz ise yaramayacaktir. Sadece dili kullanmaniz gerekiyor. Bir sey anlamak icin, oyun oynamak icin veya ilgi alaninizi takip etmek icin. Hepsi olur.

Not: Bunlar benim yurtdisina cikmadan, cok kapsamli bir Ingilizce egitimi almadan Ingilizce'min asagi yukari iyi olmasini saglayan seyler olarak gorduklerimdir. Hepsi yanlis olabilir, baska birisi icin hakkaten kitaplar ve kurs gerekebilir.

dil öğrenmenin biraz yetenek olduğuna inanıyorum (ya da çoklu zeka türlerinden biri buna yatkınlık sağlıyor olabilir) çünkü bazıları daha kolay anlarken bazıları daha zor öğreniyor.

fakat bugünkü antremanda göz dolduran futbolcunun dediği gibi, emek önemli. Çoğu kişi kursa gidip geliyor evde hiçbir şey yapmıyor sonra öğrenemedim diyor. Tabii bir aşamaya gelene kadar daha sıkıcı oluyor, ama bir şeyler okumaya izlemeye anlamaya başlayınca gerisi çok keyifli bence :)

ben de yakında ikinci yabancı dil istiyorum, hatta içimden Japonca gibi zor bir dil öğrenmek geçiyor bakalım. (hani okuma-yazma da öğrenmem gerekecek bi dil)

Şunu da ekleyeyim yetenekle ilgili, dil öğrenmek yetenek işi olsaydı tüm isveçlilerin, norveçlilerin, hollandalıların vs. mükemmel ingilizce konuşması mümkün olmazdı. Git Finlandiya'ya, çöpçüler, yaşlı teyzeler falan bile kusursuz ingilizce konuşuyor. Ülkedeki herkes yetenekli olacak değil ya :) demek ki doğru şekilde öğretilince öğreniliyor. Bazıları daha yatkın olabilir ama bu ancak aksan kulağı ve öğrenme hızı açısından minimal etki eder. Yoksa öğrenmek gayet mümkün.

2 kişi var tanıdığım sular seller gibi ispanyolca konuşuyorlar.
biri pimsleur ve dizilerden öğrenmiş, diğerinin sevgilisi ispanyol (ama onla da isp pratik yaarken tanışmış internetten)

ingilizce değil ama portekizceyi bu şekilde öğrenmiştim . her gün hiç ara vermeden sabah akşam uğraştım . işe gidip gelirken de serviste kulağımda portekizce şarkı dinlerken elimdeki kağıtlarda sözleri yazıyordu ve çevirisi başka bir kağıtta telafuz şeklini böyle çözdüm . tamamen kendim uydurdum bu sistemi .
sevince ve isteyince oluyor .

24'ümde istediğim okula ve bölüme gittim. Memnunum. Ama "üniversiteli genç" kafasından çıkman gerek söyleyeyim. Yoksa okulun bitmeyebilir.

@alperz; yok, o kafada değilim zaten. Yaşlanmış bile hissediyorum kendimi.

yapıştır o zaman.

1980'de doğdum.
1999'da iktisata girdim.
4üncü senemde terkedip önlisans bile alamadan yeni üniversiteye başladım.
2003ten 2009a kadar okudum ve mezun oldum. 29 yaşında askere gidip 30 yaşında sevdiğim işe kavuştum. gram da mutsuz olmadım bu karardan. hiç bir şey için geç olmuş kabul etmeyin. mutlu olacağınız şeyin peşinden gidin.

19 yaşında girdiğim üniversiteyi 26 yaşında bitirdim. şu an a kadro bir devlet memurluğunda çalışıyorum. okul biter. arkadaşlarına bakma. yaş kendini geliştirdiysen hiç önemli değil. şu sıralar canım sıkıldıkça keşke okulu bir sene daha uzatsaydım diyorum. sınava ister gir ister girme. işletme dünyanın en esnek bölümü bunu da unutma. bankacılıktan mite her yere işe girebilirsin kendini geliştirirsen. çok takma kafana. hayat bu zevk almaya bak. insanlara da anlat içinde tutma. anan baban destek çıkar merak etme.

25 yasima kadar okudum, su anda benim donemimden mezun bir ton insan isinden mutlu degil, ben mutluyum. Hala daha okuyanlar var benim donemden, yuksek lisansti, doktoraydi vs.

Ailenin destek cikmasi guzeldir ama destek cikmiyorlarsa da ipleme, sen kendni kararli ol, her seyi halledersin.

Bu arada 27 yasindayim ve isimde aranan adamim diyebilirim.

bu arada istediğin bir bölüm var mı peki? yani başka bölümler gözüne hoş görünebilir ama içine girince daha kötü bir durumla karşılaşma. doğru bir hedefin olması önemli olan sanırım.

istemediği bölümde okuyanın de mezuniyeti o kadar uzuyor zaten çevremde gördüğüm kadarıyla. o yüzden yolun neresinden dönersen kar. Adapte olmayı bu kadar kafaya takma. Ne kadar istiyorsun? Geç kaldım, en iyisi okumayayım mı diyeceksin? Sevmediğin bölümde depresyona girip okulu iyice mi uzatacaksın? Evet bunların cevabını sen de biliyorsun. İsteğin olduğu sürece geç diye bir şey yok, azimle bitirirsin.

Aile desteği çok önemli ama, çünkü ekonomik olarak yük oluyorsun ister istemez okumaya devam ettiğin sürece. O yüzden bu durumu onlardan gizlemen çok doğru değil. İçin rahat etmez, daha da mutsuz olursun kendi başına bunları kurdukça. Onlarla paylaş. Bu hayatta senin mutluluğunu senden çok isteyecek ailendir sonuçta.

benzer durumdayiz, dert etme. ben aileye soyleme isini en sona biraktim. oldu bittiye getirdim yani. "ha bu arada ben bolum degistirdim." deyip gectim. tepki gosterseler bile hicbir seyin degisemeyecegi yere geldikten sonra acikladim yani. sen de oyle yap. bosver b'olm, onlar icin mi yasiyosun, bak icindeki atesi sondurmemis pesinden gitmissin iste, daha guzeli mi var

Bütün cevaplar için teşekkür ederim herkese. Yazmak gerçekten iyi geldi.

yarın giriyorum sınava. artık umuyorum ki istediğim yolu çizebileceğim. hepinize desteğiniz, moraliniz için teşekkürler.

üstünden zaman geçmiş duyurunun ama yazmadan geçemedim.
18 yaşında başladığım işletmeyi bıraktım, tekrar sınava girmek için hazırlandım. malesef ki eşit ağırlık öğrencisi olduğumdan gidebileceğim çok farklı bölüm yoktu. o yüzden biraz hevesim kırıldı ve 20 yaşında geri döndüm. şu an 24 yaşındayım. mezun oldum. iyi ki işletme okumuşum diyorum. neden dersen işletme temel bi eğitim bence. öğretmen, doktor, avukat gibi çok değişik bi bölüme gitmeyeceksen her sektörde işe yarar. bakış açını geliştirir.
gerçi böyle dediğime bakma, senin yazın bana güç verdi şu an. bölümden memnunum ama iş hayatında pek ilgi alanıma giren yerlere kayabilecekmiş gibi hissetmiyorum. ne kadar bir şeyler için çabalasam da mezun olduğun bölüm ismi ilk etki olarak önemli oluyor. yeniden sınava mı girsem dediğim şu günlerde senin yazın bana iyi geldi. umarım istediğin gibi sonuçlanır.

aylar sonra edit: cevap yazan herkese çok teşekkürler. ilk tercihime yerleştim.
en sonunda oldu.

evet o yüzden. hediye olarak almışsın başkasına yollamadan oynayamazsın. iade vs varsa bilmiyorum.

hediyeyi nasıl göndericem peki? g2a'dan direkt olarak oyun ismi yazıp kredi kartı bilgilerimi girip satın aldım. site doğrudan mail adresime product key'i gönderdi. ne yapmam gerek bu durumda?

birine göndereceksin kendine gönderemezsin.

tamam da nasıl göndericem işte? ikinci bir steam hesabına gönderemiyor muyum?

g2a canlı destek sağolsun, işlem tamam. öncelikle web üzerinden steam oturumu açıyoruz ve yeni sekme açıp adres kısmına bize gönderilen product key'i yazıyoruz. böylece oyunumuz otomatikman kütüphaneye ekleniyor. kendimize gönderebiliyormuşuz yani.

özellikle çocuk da varsa hırvatistan gibi bir lokasyonda deniz kenarı bir ev kiralayabilirsiniz airbnb üzerinden, daha önce deneyen çok memnun kalan arkadaşlarım var.

Ispanya'da bizim 5 yildizli tatil koyu stayla tatil baya yaygin ama fiyatlari bilemiyorum

Ispanya ya da tunus olabilir.

Koy/ciftlik tatili icinse avusturya.. Cocuklara yonelik o kadar cok sey var ki avusturyada.. Ama tuzlu olur tabi.

mallorca veya yunan adaları hocam.

halkidiki, tasos, sithonia. kuzey yunanistan.

kotor var karadağda. vize falan da yok. yonge'nin dediği gibi burada bir ev kiralayıp evin bahçesinden denize girme keyfini yaşayabilirsiniz. biz yaptık arkadaşlarla bu yaz. linki atmıyorum ki talep artmasın. geceliği kişi başı 60 liraya falan geliyor ve evin bahçesinden körfeze giriyorsun. yanı başında dağlar falan. çok sevdik uzatalım dedik ev sahibi isviçre'den gelecekler var sonrasında da bir ay doluyum dedi.

Köy tatili dediniz, hemen şunu buraya bırakayım usulca; www.wwoof.net

Dünya'nın her yerindeki(Türkiye için TaTuTa) organik çiftliklere konuk oluyorsunuz, onlar size yatacak yer ve yemek sağlarken siz de çiftlikteki işlere yardım ediyorsunuz gönüllü olarak.
Bu size yorucu gelirse çiftlik sahibiyle görüşüp belirli bir ücret karşılığı daha çok dinlenmeli bir çiftlik tatili deneyimleyebilirsiniz sanıyorum. Yani Türkiye'deki organizasyonda böyle bir opsiyon var. Buna dayanarak böyle bir tahmin yürüttüm.

he.

sigara içiyorsan aslında sen sigara tiryakisi bir tembelsin. kola sigaranın yanında gidecek en basit içecek. çok sigara içerken kolaya da abanıyorsun doğal olarak.

kola yazın içilir. kışın kola içen bizden değildir.

kafein bağımlısısın, kahve içerek koladan kurtulabilirsin.

Yazık asdfg

Gastrit, ülser, reflü sizin için bir anlam ifade etmiyor mu? Yemeği azıcık fazla kaçırdığınız zamanki o kekremsi tata aşina değil misiniz? Endişelenmeyin.

Diabet is coming

ben içtim. amsterdam navigator var. baya şekerliydi tadı, ama ben sevdim. evde nasıl olur bilmem.

bir de efesin ve tuborgun shotları var o civar alkollü. onlar daha acı ama nasıl yapıyorlarsa.

amsterdam navigator yüzde 7 idi hatırladıgım kadarıyla...

biranın adını öküz deviren koyacağım.

Yüzde 10 içmiştim belçika'da. Baya sert geliyor. Normal bira gibi lıkır lıkır içemiyorsun. Ama kafası iyidir :)

butikbiradan aldığın kit ile yaptıysan sitenin forumuna sorabilirsin. amsterdam navigator ve efes extradan ileri geçemedim ben.

forum.butikbira.com

@ inheritance

forumdan haberim var, ben burda sormak istedim.

bear var tr'de satılan ekstra strong. %10 alkollü mü ne. karhu 3 var finlandiyada içtiğim o da %8 mi ne.

ama bildiğim kadarıyla %8 civarının üstüne dışarıdan alkol ilavesi ile ulaşıyorlar.

Pek ajanligi oldugunu sanmiyorum. Ayrica manda fikrinin cok da yanlis bir fikir oldugunu sanmiyorum. O zaman dogsaydim muhtemelen ben de ayni fikirde olurdum. Az gelismis medeniyetlerin daha ustun medeniyetlerce idare edilmesinde bir beis gormuyorum. Kaldi ozgur olduk da ne oldu ya da ne kadar ozguruz? Bir avustralya kanada olmayacaktik belki ama tipik bir ortadogulu da olmazdik bugun oldugu gibi diye dusunuyorum. Ataturk ortadogudan cikarmak icin bircok adim atti ama olumuyle aslimiza donduk. Istanbulda suriyeli dilenci gormektense amerikan askeri gormeyi tercih ederdim. Istanbulda islamci zirvasi dinlemektense amerikan ulusal marsini dinlemeyi tercih ederdim.

şu anki halimiz manda altında olmaktan beter farkında mısın?

çok değişkenli bir denklem aslında. yani basimizda din gibi bir bela var. medeniyetin önünde en büyük engel. ortadoguda olmamiz hasebiyle. gerçi cemaat darbeyi yapabilse tek kurşun atılmadan ülkeyi teslim edicektik usa'ya.

o zaman direk manda olsaydik belki cumhuriyetin kazanimlari olmazdi. yani default olarak diktatörlük olabilirdi ülkede. bilemiyorum. fikirlenizi de merak ediyorum.

okulla vesaire ile alakası yok. o zaman mandacılık devri. durmadan birileri birilerini idaresi altına alıyor. okulla alakası yok derken elbet okulda iyi bişi bu diye lanse etmişlerdir tabi. ayrıca o zaman ülke her yandan işgal edilmişken abd mandası özgürlükten sonraki en iyi fikir. hatta özgürlükten bile iyi çünkü savaşı kazanabileceğin kesin değil. ama mandaya girersen rahatlayacağın aşikar.

bir de abd ve ingiliz mandacılığı fransız mandacılığına göre her zaman daha iyi olmuştur. abd ve ingilizler sömürülerine ülkeden bir adet vali gönderir, ordusu da kendi ideolojilerinde yerli ordu hazır olana kadar ülkede durur. kamu yapılarını yıkmaz, işleyiş devam eder. fransız mandacılığında ise tüm kamu kurum ve kuruluşları yıkılır, ülkenin tüm gidişatına karar verecek kesim fransadan gelirdi. afrikada bulunan tüm fransız sömürgeleri içler acısı haldeyken, ingiliz sömürgeleri çok daha ileri seviyededir.

ama dediğin gibi abd mandası altına girseydik vesayet bittikten sonra büyük ihtimal darbeler kuşağı yaşardık.

ayrıca wwii sonrası moskova konferansında imzalanmış yüzdeler anlaşması mandacılığın direkt olarak olmasa da halen devam ettiğinin göstergesi değil midir? nüfuz alanlarına göre ülkeler çatır çatır paylaşılmadı mı orada? türkiye kimin payına düştü acaba? mandacılık/sömürgecilik sadece isim değiştirmedi mi?

rakıdan sonra cila amaçlı yapardım ama tüm olay boyunca rakı bardağıyla doldur boşalt yapıyorlarsa anlamsızdır zannımca.

ciladır o. rakı mekanlarında yapılır genelde adı da kalem biradır. hesap geldikten sonra bir kalem ver dersin. getirirler. yolluk yapar gidersin.

Keskeeee. Bildigin doldurup duruyorlar boyle.

ya işte meyhanede birinden görmüşler anlam verememişler. hoşlarına da gitmiş onlar da yapıyor başka bişi değil.

Peki cila nedir neden yapilir? Ben onu da anlamlandiramiyorum. Aciklarsaniz secinirim.

Rakıyı da su bardağında içer bunlar

Temiz tek bardak odur.

Kupadan shot atmis, pet bardakta sarap icmis, su bardaginda müsli ve corba icen bir ögrenci olarak söylüyorum. Ayrica cay bardaginda viski güzel bir sey. Ayni sekilde raki bardaklari, ince kenarli ve ele gelisinden sevdigim bardaklardan. Icinden bilimum baska ickiler ictigim oldu.

Özetle, ögrencilik, bekarlik, tek yasamak zor zanaat azizim.

canları, birayı rakı bardağında içmek istiyor da ondan.

hosteslere rica edince kendi dolaplarına koyuyorlar, askı var orda.

normalde takım elbise için kabinler var ama bunlar business yolcularına ait. ön taraf doldurmadıysa koyarlar tabi.

Business sınıfı için böyle bir hizmet var evet ama ekonomi yolcusuysanız, uçak tipine göre (her uçakta bunlar için yer olmayabiliyor) kabim görevlisi insiyatifi dahilinde yardımcı olur.

Ben temin ederim hocam bir hafta içinde 200 TL üzerinden.

www.amazon.com
www.ebay.com

200 liradan çok daha ucuza bulabilirsin, hiç paranı kaptırma :)

200 liradan çok daha ucuza bulursan, bul da linkini at arkadaşa site adını değil. :)

Bir haftada temin yazdığıma göre tedarik noktaları da bunlar olmadığını anlamak pek zor olmasa gerek. Saygılar. :)

Ankara Karum' da arka taraflarda bir dükkan vardı hala durur mu bilmiyorum, oraya bakabilirsin. Bu arada direkt Google da model numarasını arattığında çıkan ilk sitede 151,20 TL ye satılmakta.

izmir çarşısına git. ayakkabı dünyasının sırasından aşağı ışıklara doğrı kaptır. sol vitrinlere bakarak gidersen zippocu, saatçi bıçakçı bir dükkan var adı gelmedi aklıma. ellerinde yoksa telefondan aç göster. getirirler kısa vakitte. 200 lira ne amk. 100 lira işlemesiz, 150 lira da işlemeliler için ideal hatta çok. 6 ay önce abd'den bir işlemeli bir işlemesiz aldım işlemeli 29 dolar işlemesiz 19 dolar.

Sanırım @ayiadam 'ın bahsettiği yer Amerikan Pasajı. Ayakkabı dünyasından aşağı doğru indiğinde sağda kalıyor ama. Zaten kime sorsan gösterir bilinen bir yer. Bence orada bulabilirsin aradığın zippoyu.

fotoğrafları taradım ve yorum yapanlara baktım %100 gerçek.

abi gerçek, ben görünce şok oldum takibe geçtim; bir tane bile türkçe yorum görmedim. nereden nasıl gördüler de bu kadar popi yaptı anlamadım. adam sticker bastırmış la kaç tane!

Imgurda bir yabanciya sauce sordum, bana köksal baba dedi. Lan türk, ben bilmiyorum ne ayaksin demistim, bir ara ünlenmis videolardaki agresif cikislariyla gifleri yapilmis. Brikac ayda bir bir gif görüyorum. Normal yani.

Mesela yabancilarda "beyblade sabri" taniniyor. Bazi videolar öyle viral olabiliyor anlamsiz bir sekilde.

özellikle geçen aylarda reddit'te patladı bir gifi. köksal baba gene birine dalıyor. başlık olarak da halfling rogue yazmışlar millet yerlere yatmıştı gülmekten. ordan biri de linki yapıştırınca yürümüştür.

videoların italyanca altyazıları da çeviri değil. fonetik olarak yakın gelen italyanca kelimeleri yazmışlar.

bu kadar ilgi görmesi gerçekten ilginç.

ya saç değil de sakal beni aşırı rahatsız ediyor.işveren konumundayken sakalla işe gelenlere sinir oluyorum dersiz topsuz ciddiyetsiz pis bir görüntü bence.

öyle bir yasak mı varmış?
www.gundemburdur.com
img.cdn.netgazete.com

bazı mesleklerde var, saygın ve profesyonel görüntü için. memurlar da devleti temsil ediyor, devletin çalışanı ve halka hizmet ediyor. bu sebeple takım elbise, profesyonel bir görüntü şart tutulmuş. çağımızda bu esnetilebilir ki esnetildi de bundan 15 sene öncesinde, kadın devlet memurlarının pantalon giymesi yasaktı mesela, zamanın şartlarına uygun düzenlendi.
tam bir serbestlik zaten herhangi bir profesyonel kurumda yok. yani devleti, büyük bir şirket gibi düşün, bir büyük şirkette kot ve tişörtle, pijamayla, şalvarla, grup tişörtüyle işe gidemezsin. bankalar özellikle katıdır bu konuda. mantıklı açıklaması da bu.
örneğin devlet memuru değil ama avukat olarak, şort ve terlikle davaya girersen, barodan uyarı alman mümkün. mesleğe saygısızlık kabul edilir çünkü.

"sen devleti temsil ediyorsun devlet memurusun saç sakal uzatıp devletin ciddiyetini bozamazsın" şeklinde düşünmüş olabilirler.
ayrıca baya esnedi o yasaklar, memurlar bankacılardan daha rahattır. geneli için konuşuyorum tabi, ankara maliyede yaz ortasında ceket zorunluluğu var diye duymuştum

Nedeni askeri ihtilallere dayanıyor. Askeri yönetimler başa gelince, memur tayfasını da tıpkı kendi askerleri gibi disipline etmek istediler ve saç sakal kıyafet yasaklarını getirdiler. Nedeni bu. Bizler hala o dönemin kuralları içinde yönetildiğimiz için bu yasaklar da varlığını koruyor.

yasak son sürat devam ediyor. öğretmenim ve koca şehir merkezinde öyle serbest gelen öğretmen görmedim. ayrıca dilenci gibi gezen bazı sözümona örnek şahsiyetle var. onlar memur değil.

onun gerekçesi dediğin gibi zamanında hijyen koşullarının uygun olmaması. o zaman çıkmış ve kalmış saçma bir iş.

bununla alakalı da bir hikayem var anlatayım. zamanında iskandinav ülkelerinden birinde toplantıya gittik. çok önemli biri hotele gelecek. korumalar polisler vs lobide bekliyoruz. o sırada bildiğin 15 cm keçi sakallı deri montlu bir tip dikkatimiz çekti. amir kimmiş bu ne işi varmış gidin sorun dedi. gittim sordum adam dedi ki ben polisim. yok artık dedim. kimliğini falan gösterdi dedim sana kimse bişi demio mu bu sakalla? bu benim kendimi ifade ediş tarzım. kimseyi ilgilendirmez dedi çekti gitti. ben de 2 günde bir traş olunca laf yer miyim diye düşünmeye devam edeyim dedim.

ayrıca bu da memuriyetten memuriyete değişir. insanlarla muhatab olmadığın bir işte kravat vs hak getire ama atıyorum hakimsen, büyükelçi isen -bunun da istisnası bizim berlin büyükelçimiz- o takım giyilecek, o sakal kesilecek.

ha bir de uygun olmayan türklerden örnek vereyim. meb'den daire başkanı toplantıya gelecek bize temmuz ayı. benim kurumumda koridorda ceketsiz gezmem yasak, hatta kravatsız işe gelmek amirden yazılı uyarı alma sebebi. adamı karşıladım aşağıda. tip aynen şu. kumaş pantolon, kısa kollu gömlek, kravat yok, beyaz çorap üzeri sandalet. toplantı bitti vs. genel müdür dedi ki bu adam bizim bakanlıkta çalışsa 3. gün insan görmediğin xxx dairesine yollatırdım bunu.

bu da devletimizin iki yüzlülüğünü göstersin. zamanında erkekler niye takım elbise ve kravat takmak zorunda, kadınlar niye başörtüsü takamıyor diye imza toplanmış. sonucu malum:

www.todayszaman.com

@ayiadam: onu bizzat yaşadım hocam. eğitim-bir-sen den sık sık çalıştığımız yere gelip propoganda yapıyorlardı. ama nasıl bir görsen... yok türbana da serbestlik gelecekmiş, kot pantolona da... herkes eğitim-bir-sen li olmalıymış... ordu'da 65 yaşında adam varmış, eğitim-bir-sen in bu çalışmalarını görünce ağlamış. "yıllardır nerelerdeydiniz." demiş...

sonra türbana özgürlük bir geldi -iyi de oldu ama sadece türbana getirilmesi iğrenç- bunlar toz oldu. eğitim-bir-sen li müdürler serbest kıyafetle işe gelen memurlarını tehdit eder oldu... ki bilen bilir şu anda müdürlerin neredeyse tamamı eğitim-bir-sen li.

dediklerim meb için geçerli.

Çok doluyum bu konuda yazsam 8 paragraf yazarım şuraya da kısacası;

nedeni memurların kendisi. Bazen iş ortamında denk gelir konuşurken, hemen hemen yarısı serbest kıyafete karşı. Şu cümleyi duydum, "o zaman herkes istediği gibi gelir". Yeni memurlarla değişiyor bu mantık sanki.

Kuruma, amire ve hizmet sınıfına göre çok farkediyor ama. Ben bi ara protesto için pantolonu çorabın içine sokup dolaşıyodum ama katılım olmadı pek. Bizim odada sınırlı kaldı direnişim.

Askeri yönetimlerden kalma bir şey bu. Bankalardaki durumdan biraz farklı. Bankalarda falan müşteriye karşı prezentabl bir görüntü hedeflendiği için vardır o kurallar.

Askerlikte, ordularda verilen öğretinin temel amacı insanın bir birey olmaktan ziyade bir topluluğun bir parçası olmasıdır. Bu nedenle insanı birey yapacak, diğerlerinden farklı kılacak her şey yasaklanmaya çalışılır. Buna da saçtan sakaldan başlanır en basitinden. Herkes tek tip olmalıdır. Böylece sen ahmet mehmet olmazsın, o ordunun bir parçası olursun sadece.

Vaktiyle bu askeri esaslarla yönetilen bir memleket olduğumuzdan, daha bireyciliği tam olarak kavrayamamış olduğumuzdan böyle ilkellikler bizde hala var. Biz çocukken okullar da böyleydi mesela. Girişte saç kontrolü falan yapardı müdür yardımcıları. Bunlar kalktı. Zamanla diğer alanlarda da kalkacaktır.

ne yasagi ya yasak mi varmis diyenler hangi ulkede yasiyor cidden merak ediyorum.

@brk: hocam mevzuatları yürürlüğe sokarken sence o kadar bilimsel düşünüyor mu kanun koyucular? ciddi soruyorum.

tuborg gold şişe - 6,50 - mahalledeki tekel

Bomonti filtresiz 6,50 mahalle tekeli

kutu tuborg gold - 6,25 tl :( - mahalledeki tekel

Hemelinger 0,68 Euro. Mahalledeki supermarket.

"efendim bu mayadan elde ettiğimiz bakteri kültürü buğdayı yeme işine giriştiği zaman ortada oksijen olmamalı. bakteriler oksijen elde etmek için şekeri parçalayıp karbondioksit ve etil alkol üretirler."

simya rullaz, kaltaklar!

bundan 1 sene evvel 1.3 tlye baltikaları gömüyordum :( şimdi bıraktım.

efes malt + 1. tam fiyatını hatırlamıyorum ama 5 lirayı geçmişti.

azcık nispet yapalım. yukarıda da çok ucuz gibi yazmış yurtdışındaki arkadaş ona gelsin bu.

tuzlanski: 0,4 euro=+- 0,75 mark
sarajevsko: 0,5 euro =+- 0,90 mark
heineken: 0,6 euro=+- 1,20 mark

amstel light 35cl, 3,5 tl - metro grossmarket

2005 sonrası giren devlet memuru olduğumdan derece verdiler o da çok güzel farketti. %10 gibi bir oynama yaptı.

tam olarak %7.62.

Aynen, %5.

izninizle birşey sormak istiyorum %5 diyenlere. yıllık mı, 6 aylık mı ve direk mi %5 yoksa, yoksa enflasyonu(%8-9) çıkartıp mı yüzde 5 diyorsunuz. direk yüzde 5se ve yıllık zamsa bu sizler zarardasınız demektir.

@victum çıplak hesapsız %5

%12

%20
son zammın üstünden 2,5 yıl geçmişti

%9,5, yıllık.

7.5 yaptılar, yıllık net üzerinden. geçen yıl 10'un üstünde yapmışlar ama yeni girmiştim o zaman kaçırdım. part time çalıştığım için ve piyasaya göre iyi maaş verdikleri için bir şey diyemiyorum ama aslında en az %10 hak olmalı diye düşünüyorum

daha açıklamadılar.

%12. Maaşı düşük olanlara %20 civarı yaptılar.

edit: duyurudan soruya cevrildi. sorry.

o esra eroldaki tayfa esra eroldan önce de öyleydi. annene sor anlatır evlenmek için şu kadar bilezik, şu kadar çeyrek isteyen kızları.

90lara oranla statümüz değiştiği için bu tarz insanlarla çok muhatap olmuyoruz. ben mesela çocukken köyde büyüdüm etraf böyle insanlarla doluydu. başlık parası da değil bu ha sadece geline alınmalık.

Eger izlediginiz, gördügünüz, tanik oldugunuz seylerin, programlarin, cevrenizdeki ciftlerin, akrabalarin hepsini ask saniyorsaniz, size aciyorum.

ha ama iliskiler diyorsan, evet, tinderindan programlarina hepsi yozlasti, sacma sapan seyler haline geldi. 13 yasinda kuzenim es zamanli 4 sevgili idare etmeye calisiyorken, yalniz kalamayan arkadasi olmayan herkes sevgili yapmaya calisip birbirlerini dinlemekten, sevmekkten acizken, birlikteyken dahi nasilsa ayrilacagiz diyerek emek ve özen göstermekten cekinen, icine, hatta tipine bakmadan pozisyonuna, statüsüne, cüzdanina bakiyorken, seksi ödül ve ceza olarak kullanip baska hicbir seye sahip degilken, sevgilisiyle özelini her yerde anlatarak bunu bir oyun, bir yaris, bir zafer olarak gösterirken, iliskilerinde skor tutup birliktelikten ziyade rekabete dönüstüren, yozlasmis sevgi anlayisinda aldatmayi, baskalariyla flörtlesmeyi hakli göstermeye calisirken, her türlü sosyal medya aracini "yürümek" olarak görürken insanlarin kacirdigi, anlamadigi, algilayamadigi, yasayamayacagi seylere üzülüyorum.

Yazik.

Cidden cok yazik.

Bu ortamda tutunmak, kendi prensipleriyle arayista olmak zor, ama bunu da "o kagidi yiyen nesil olduk" seklinde kabullenmenin mantigi yok. Sadece baskalarinin carpik, sacmasapan iliskilerine (?) özenip, kendini kücümseme. Asil yalnizligi, saglam durusunu, buram buram makyaj altindan siritan soysuzluklara özenme. Kendi yolundan, devam.

Azinlik degiliz özünde, sadece sesimiz digerleri kadar cikmiyor, cikmayacak. Bir baskasinin bin selfie tagine, bin programina karsilik seninle ayni kafada belki birkac insan taniyacaksin. O zaman da birakmayip, cevrende tutacaksin öyle insanlari.

yahu esra erol'da ask ne gezer? siz aski o programin ve ona mudahil olanlarin/ takip edenlerin yakinindan gecen birsey olarak dusunuyorsaniz, tabiiki ask o paralel everenin her unsuru gibi satiliktir. o evrende din de satilik, bekaret de...
siz bunu kadinlarin asagilayan bir duruma nasil indirgiyorsunuz ben bunu anlamadim.
o programa cikan ve o programdaki gibi hayat arkadasini agirlikli olarak dis gorunusune/yasina/usturupluluguna gore secen her erkek ve kadin maddi bir cikar pesindedir. birisi et alip satar, diger statu... bu durumda suclu bir grup varsa, ezilen kadindansa ezen erkegi kabahatli bulmak daha dogrudur.
akli basinda insanlar mutlu ve gururlu iliskilerine devam ediyorlar, aski kirletenlere inat.

aşk başka evlilik başka. evlilik programına katılarak, siparişle/görücü usulü evlenmek bambaşka.

evliliği insanların sosyoekonomik olarak kendilerine daha iyi yaşam sunma fırsatı olarak görmek doğal değil mi? miras, ortak mal/kazanç/geçim, çoluk çocuğun geleceği bunlar gibi unsurlar dahilinde evlendiğinde yasal olarak sosyal haklarını koruduğun için toplum ve hayat şartları insanları evliliğe sürüklüyor. yoksa muhafazakar olmayan her birey evlenmeden de aşkını doyasıya yaşayabilir.

evlilik programlarına katılan kişileri oturup analiz etmek gerekir. örneğin genç/başarılı/güzel&yakışıklıları görünce yadırgıyorsun. bunların bir kısmı televizyona çıkmak, ünlü olmak vb. amaçlar taşıyarak çıkıyor. genel olarak benim algıladığım: çoğunlukla eşinden boşanmış, eşi vefat etmiş, belli bir yaşı geçmiş ve genelde çok güçlü durmak zorunda kalmış, tek başına çocuk büyütmüş vb. zor hayat şartlarından yorulmuş ve rahata kavuşmak isteyen insanlar katılıyor. bu da biraz evliliği dediğim gibi artık birisinin de onu düşünmesi, rahatlık sunması, en azından o yaştan itibaren güzel bir hayat yaşatabilmesi kriterlerini ön plana çıkarıyor ister istemez.

olur tabi ya. genelde backpacker tayfası ve yolsuz kalmışlar kullanıyor. ankara için söyleyecek olursam aştide bankta yatmak mı kötü de olsa senin ev mi? ben evi seçerdim her türlü.

yeri beğenmeme gibi bir durum olmaz. tüm mesele ilk misafiri ağırlamakta ya da ağırlanmakta. alacağınız pozitif bir referans sonrası insanların güven problemi ortadan kalkar. sizde özellikle ilk zamanlarda pozitif referansı olan insanları misafir edin. tercih sebebi olmanız için evin konumunun turistik bölgelerde olması yeterli.

couchsurfing'den bir sürü kişi misafir ettim, kendim de kaldım yurt dışında.
beğenmeme söz konusu olmaz. oda temiz olsun yeterli. zaten odanın fotolarını atarsınız.

kendinizi anlatan bölüme henüz kimseyi misafir etmediğinizi yazarsınız, derdinizi anlatırsınız.

ilk gelen kişi pozitif yorum yaparsa ondan sonra işiniz daha kolay olur. ya da cs kullanan başka arkadaşınız varsa birbirinizi ekleyip yorum yazabilirsiniz.

kaçak giriş mi yaptı? daha önce damga vurdurmadıysa girişte cezası vardır. pasaport süresiyle alakalı da olabilir eğer süresi dolmuşsa cezası olur. fazla kaldıysa ülkede cezası olur.

önceki vizesinde 30 gün ikamet süresi verilmiş, bu daha fazla kalmış; anlaşıldı...
peki bu durum kendisine sicil cezası gibi bir problem yaratır mı? neticede tekrar vize almış, ki zaten ikamet izni başvurusu var yerleşecek buraya. sıkıntı çıkar mı sizce örneğin ikamet izni başvurusunda?

sıkıntı çıkacak olsa ülkeye tekrar almazlardı.

sıkıntı olmaz, cezasını ödedi zaten süreyi geçirmesin tekrar ceza yer.

vizesinden uzun kalmış diyecektim ki farketmişsin zaten

Çok detaylı okuyamadım ama bence çok hızlı sınıf atlama. HB arabadan E serisine çıkmak güzel de, ondan sıkıldığında ne yapacaksın? Önce bir 3 serisi ya da C ile takılıp, ileride daha büyük araçlara geçmen daha keyifli olur.

İlla alacağım diyorsan volvo beni seç beni seç diye bağırıyor.
Bebeğim.

ha bir de şunu belirtmedim tabi. yurtdışında alacağım arabayı fiyatlar inanılmaz uygun. e serisi mesele 60.000 tl civarı. 3-4 yıl sonra tr'ye dönünce 1.25 88 beygir fiesta el mahkum :)

anlattıklarına göre bmw 320d - volvo s60 ikilisinden birini tercih ederdim.
bmw sürüşü daha keyiflidir, volvo daha donanımlı ve sağlamdır. bmw daha az yakar
volvo 2. elde çok değer kaybeder ve satışı yavaş olur.

performanslı kullanıyorsan 140hp altındakilere bakma derim.
Yerinde olsam mutlaka görünüşlerini de hasaba katardım ama tercihim 320xdrive olur diye düşünüyorum.

yurtdışı ise işler tabiyki değişir. fikir değiştirdim e220 diyorum.

e220

a6 listedeyse gerisini okumaya gerek yok. yok degilse volvo.

Az olanı saydım 38 parça var. Muhtemelen 6 tane çay kaşığını eklemeyi unuttular listeye. Onun dışında neredeyse aynı gözüküyor. 6 kişilik olanda indirim mevcut, indirimsiz halleriyle karşılaştırınca bile bi saçmalık var bence de.

@saygilarefendim: Hayır, bir eksiklik yok tam 44 parça var. Çay kaşıklarını araya yazmışlar, siz gözden kaçırmışsınız :))

Cevap degil simdi mobilden cikmaya da usendim :p

Evlenirken bilimum catalbicakciya gidip bakmistik. Hisarda falan takimlarda hep cizik vardi. Esse'den almistik sonra. Cizik var mi diye mutlakakontrol et

öbüründe kevgir kürek vs var. sen bu altılıktan iki tane yapıştır. eksikleri de tek tek satıyorlar alırsın.

paşabahçe'ye de bak. çok tatlı şeyler var.

ikinciyi söyle. baktın olmadı kaynananın kafasını kes biz racon kesmiyoruz kafa kesiyoruz dersin.

verirsen ekime vermezsen sikime kadar derdim ben olsam.

Kayınvalideye veya kayınpedere laf koyarsan kapının önüne koyulursun. Kızı aldıktan sonra artislen istediğin kadar ama şimdi süt dökmüş kedi olacaksın. Yıkama yağlamalı cümleler öğren.

yav adam zaman istemiş diye laf sokmak nedir ki? hem sana ne oluyor dostum, bırak anan baban çözsün meseleyi, sen niye atar yapıyon ki müstakbel kayınbabana?

ekinler dize kadar o kız gelsin bize kadar.

@ayiadam flkdfjglkjfdglkdfjg

sakin ve makul olmak en iyisi.

bizim durumda kayınpeder kızımı vermem ancak evlenmenize izin verebilirim gibi bir şey söyledi. başka biri başka bir zaman da söylemiş olsa çok şahane cevap verirdim. o an gerginlik yaratmaya gerek yok diye düşünüp gülümsedim. iyi kide öyle yapmışım.

tekrar ara sizden en kısa zamanda müsait gün bekliyoruz gibi de. zaten kızın ayarlaması lazım.

Adam senin gbt'ni araştıracak .

uzatmanın anlamı yok peder bey, kızı verin bu iş huzur içinde çözülsün.

politik gönderme iyi mi olur kötü mü bilemiyorum tabi

Didismeyin biraz naz yaparlar sonra isler yoluna girer yok aksi olursa yani atar yaparsaniz kizi verseler bile yillarca bu konu gundemde kalir bosuna tadiniz kacar.

kizi alana kadar dezavantajlı taraf sensin.

ters yapsalar bile sineye çekeceksin mecbur. ha kızı aldıktan sonra hatırlayıp hatırlamamak senin bileceğin iş.

kesinlikle (bkz: hallstatt)

@ayiadam

evet söylemeyi atladım. oraya da gidiyoruz aslında gidiş amacımız orası. giderken viyana ve salzburg'u da gorelim dedik:)

her yerde yazıyodur ama nolur nolmaz, gözden kaçmasın diye. viyana'da figlmüller'de şinitzel. viyana'da gördüğüm en güzel şeydi.

(not: 1,76 boyunda, 55 kiloyum)

figlmüller +1
turistik falan evet ama sıra beklemeye bile değer bence. iki yeri var, eski olan daha güzel. bu arada belirtmek lazım şnitzel domuz etinden yapılıyor, sanırım tavuk versiyonu da varmış ama ben menüde görmedim.
vaktim olunca viyana için bazı tavsiyelerde bulunabilirim.

Opel'in servisi sandığın kadar pahalı değil. Auris alacaksan 1.33 almanı pek önermem. Çok saçma bir motor. Ben olsam Astra alırdım ama Civic, Leon, Auris falan da mantıklı.

sıfır auris diyorum. masrafta çıkarmaz. ilk sahibi siz olursunuz ama yakıtını bilemiyorum.

aşağı yukarı dediğin sebeplerden oturu yeni araba aldım.

alfa giulietta dizel. 60.000 lira 2014 model 15.000 km de.

0 astra sedan 51 lira zaten

sıfır fiesta diyorum ben. 50.000 civarı olması lazım. tertemiz araba, yakıtı da koklar iyi de kaçar.

ha bir de saydıkların yeterli değil. çoluk çocuk var mı, tatile giderken ne kadar bavul taşıyorsun vs vs.

illa dediklerinden biri olacaksa astra derdim ama 2015 diyorsun. bu sene yeni kasa çıkardılar. eski kasa oldu araba değer kaybetmişse şimdiden al hala yüksekse fiyatı alma yenileri sürüldükçe piyasaya değeri düşer. eski kasası inanılmaz güzeldi. 1.4 benzinlisi vardı arkadaşta çok sık kullandım akıyor yolda. ne kasis ne çukur hiçbişi hissetmiyorsun ve inanılmaz atik.

@charles: opel diyince direk aklıma servis geliyor, honda'ya, toyota'ya göre filan normal mi?


@rhan: hatchback düşünüyorum.

www.opel.com.tr

şurdan baktığımda hb'ler de 62bin lira filan gözüküyor. sadece bir model 52bin lira, o da neden bilmiyorum :D

@ayi: çocuk yok, tatile giderken çok bavul taşımam, bagaj konusu pek sıkıntı olmaz, zaten maksimum 2-3 kişi gideriz tatile. arka koltukları doldururuz en kötü :D
fiesta'ya da bakacağım.

çok fazla yol yapacaksın bu sebeple dizele yönel derim ben.
marka model konusunda yorum yapmiyim.

Dizel al diyorum bende. LPG'li Civic'de olur.

Audi'yi geç, masraflı araba. Civic olabilir, lpg uyumu da iyi bir araç. Lpg'li ve temiz bulursan alabilirsin. Opel'in servisi pahalı değil ama Civic'e tercih edilecek bir tarafı yok. Parça masrafından bahsediyorsan Japonlar her türlü daha pahalıdır. Auris'i kullanmadım ama sıfır alacaksın nasılsa, gidip bir test sürüşü yap. O motor o aracı kaldırabiliyorsa tercih edilebilir. Sonuç olarak yakıt tüketimi önemli olduğuna göre ya lpgli bir Civic ya da düzgün bir dizel tercih edebilirsin.

www.mynavona.com

çok yanlış bir karar, uçak biletlerini aldıysanız geçmiş olsun. roma dediğin yer 2 tane metro hattı ile ankara'yı andıran bir yer. gezilecek inanılmaz fazla mekan var bu ikisi birleşince de yürü babam yürü. o yüzden balayı için inanılmaz kötü bir tercih. biz de balayına gittik ordan biliyorum.

bir de roma 3 gün için ideal. fazlası zarar. biz 5 gün kaldık son iki gün o kafe senin bu bar benim takıldık. venedik'e bakın orası çok daha iyi. oraya 3 gün ayırdık keşke 5 yapsaydık dedik.

yukarıdaki arkadaşa bakmayın, Roma bana ve dünyadaki hatırı sayılır miktarda kişiye göre Avrupa'nın hatta belki de Dünya'nın en güzel şehridir :)

Biz zamanında De Petris Hotel ve Hotel Alexandra'da kaldık, ikisi de güzeldi. İlkinin kahvaltısı çok daha iyiydi, diğerininkini continental denen basit kahvaltıdandı. İkisini de tavsiye ederim.

roma dünyanın en güzel şehirlerinden biri değil demiyorum balayı için inanılmaz kötü diyorum.

kapaklı bir kapta pişirmezsen dediğin gibi kurur. kapaklı kapta pişirip piştikten sonra 5 dk üstü açık pişirirsen tavuğun suyu gider hafif de olsa üstü kızarır güzel olur.

Ben tavukları önce biraz haşlarım . Bu arada dilimlediğim patatesleri de fırına atarım onlar biraz kızardıktan sonra tavukları eklerim baharatlayıp . Hem tavuk sertleşmemiş olur hem de patatesler çıtır çıtır olur

Kapaklı kabım da folyom da yok :/ Hastayım bi de hiç dışarı çıkasım da yok, folyo benim de aklıma gelmişti ancak imkanlar dahilinde değil.
Sanırım @lilidance'ın yöntemiyle yapacağım bu durumda, teşekkürler hepinize :)

normalde gider alırsın ancak tarihler dolu ise yapacak bişi yok. tanıdık varsa ayrı yoksa o para bayılınılacakç

konsoloslugu arayip durumun aciliyetini bildirirseniz genelde yardimci oluyorlar. is vizesi olacagi icin yardimci olma ihtimalleri daha yuksek.

aracilar da benzer sekilde yapacaktir.

Telefon acin acil durumlarda ozel randevu veriyorlar.

Artık avrupa ülkelerinde konsolosluklar vize işlerine bakmıyor. Çok az sayıda kontenjan açıyorlar. Her ülkenin yetkilendirdiği aracı kurumlar var. Macaristan için orange vize. Aynı gün başvuru yapabilirsiniz. İtalya almanya için idata fransa hollanda için vfs global yunanistan için kosmos gibi gibi..

bozulmaz. ben yurtdışında cok kez peynir vs getirdim hiçbir sorun olmadı.

bu mevsimde bir şey olmaz. yazın bozulurdu.

sicakligi tutacak bir sekilde sarar ya da balik vs aldiginda ici alüminium kaplama verilen posetlere sararsan bir sey olmaz.

ülkelerin çoğu et ve süt ürünü götürülmesini kabul etmiyor. folyoya sararsanız x-ray'de o kaşar kapkara çıkar içi gözükmez ve o bavulu %90 açtırırlar. o kadar uğraştıkları için de o peyniri size attırırlar. o yüzden koy bavula geç. ayrıca uçakların kargo bölümü inanılmaz soğuk oluyor. milletin köpeği donarak ölüyor sizin kaşarınız bozulmaz.

bozulmaz, bazı peynircilerde vakum makinası oluyor, ben çeşit çeşit peynirden vakumlatıp götürüyordum almanyaya 3-4 ay yiyordum.

ağustosta hollandadan gouda peyniri getirdim valizde hiçbişey olmadı. üstelik o peynir türkiyeye gelene kadar benle birlkte 3 farklı ülke daha gezdi :)

footer'a çift tıklayacaksın. sonra en üstte en sağda design die yeşil sekme olacak orada link to previous'a tıklayacaksın ve sayfa numarası devam edecek kaldığı yerden.

@ayiadam öneri için teşekkürler. söylediğini daha önce denemiştim ancak başarılı olamamıştım. Diğer yandan tüm düzenlemeyi tamamlayıp sayfa numaralarını sonradan ekleyince söylediğin gibi oldu. Teşekkürler.
Aslında iki sütun yazarken neden section break oluşturuyor hala anlamıyorum ya vardır bir sebebi.
Tekrar teşekkürler...

kabine laptopla giriliyorsa ps4 ile de girilir

ben hep giriyorum. sorun olmuyor.

böyle yazınca da ps4 ile uçuorum hep gibi oldu. 2 kere girdim. biri ilk aldığımda idi diğeri de taşınırken. laptop çantasına koydum havaalanında yalnız laptopu açacağız dedi. al aç dedim saldı :D

güvenli cihaz olarak ekleniyor. ben ilk girdiğim zaman bir soruyordu, sonra kesti sormayı.

Bilgisayardan login ol, ayarlardan "add as a trusted machine" de, bir daha sormaz -diye hatırlıyorum.

alan adamın şuraya götürüp baktıralım dediği yerden uzak dur öncelikle. tanıdığı falandır muhtemelen araba süper al geç derler.
yetkili servislerin expertiz yapanları da var yapmayanları da ve fiyatları yüksektir.
diğer türlü ise expertiz yapan yerler var. oralara götürüp istediğin yerini kontrol ettiriyorsun.
diğer şık olarak ise sanayide tanıdığın oluyor, götürüp baktırıyorsun. ama düşük bir ihtimal.

(bkz: computest)

ama düzgününü bulacaksın.

ben aracimi satarken, alici sanayide ekspertiz raporu veren bir yerde bulusmamizi istedi. Raporu veren adamlara 4 sene once 50TL ucret odedi. Sonra aracin boya kalinligi olculdu. Daha sonra guc/tork grafikleri cikartildi. Frenler, elektrik aksami test edildi.

Rapor sonunda kaportadaki tum boyali kisimlar kabak gibi belli oldu :). Tabi adama daha onceden soyledigim icin o konuda sikinti cikmadi. Motorun verdigi guc fabrika degerinin %90'i olarak olculdu. Alici biraz ariza cikartti ama sanirim normal degerler bu sekildeymis. Eksper olmasi gereken bu diye belirtince alici sesini yine cikartmadi.

Yaklasik 15 dk. suren bir islem. Bir de benim aracin sigorta/kasko'dan kaza yapip yapmadigini ogrenmislerdi. Onu da sorgulamanizi tavsiye ederim. Simdiden gule gule kullanin.

yetkili servise gidip parasını verip ekspertiz raporu alıyorsunuz. bildiğiniz bir usta varsa o da olur.

maliyet 150 tl civarı olur sanırım.

bu işte tanıdık usta falan varsa daha ucuza falan maledebilirsin ama dediğin gibi eğer hiç anlamayan birisiysen, google'a girip "bosch car service" yazıyorsun. hem sana hem araç sahibine en yakın yeri buluyorsun. arabanın sahibini arayıp orada buluşuyorsunuz. 2. el araç için ekspertiz raporu istiyorum diyorsun. 100-150 tl gibi bir ücreti olması lazım. sana kocaman bir rapor veriyorlar, arabanın şu parçası değişmiş, burası boyalıymış, şurdan kazalıymış vs. vs. vs. diye. en temiz ve garanti yöntemi budur. eğer anlamıyorsan kaportacı mahmut'a falan gitme, en temizi böyle olur dediğim gibi.

Yds de listening writing speaking gibi zorlayıcı şeyler yok diğerlerinde var. Ayrıca yds de yanlış doğruyu götürmüyor toefle da fln var mı bilmiyorum. İngilizce bölümde okuduğun için çok sıkıntı olmayacaktır ancak 87 de az bir puan değil. Kelime gramer anlama hepsinde epey iyi olman lazım. İkisini de dene tarafını seç :)

listening de iyiyse bu grup içinde en kolayı toefl olur. bence yds'ye de gir teofl'a göre ucuz zaten.

toefl'a gir o zaman. torrent sitelerinden toefl ibt kaplan, longman vs diye arat orada bir sürü deneme sınavı var. ielts'nin denkliği kalktı o yüzden ona girme. kpds'den 87 alınmayacak puan değil ama ingilizcem ayıptır söylemesi su gibi en yüksek aldığım 92.5 bugüne kadar ki toefl'dan 100 küsür aldım.

Listening sıkıntı olmaz da writing sıkıntı olur gibi geliyo. Writing var dimi TOEFL'da?

aynen var. toefl=listening. iyiyse gir düşünme.

Yds ezber sınavı, bilgi ölçmüyor kesinlikle. Ama yine de hiç bilmeden olmuyor, yurtdışında büyüdüm ve ilk girişimde 88 aldım. Diğer sene çalışıp girdiğimde 95 aldım. Ama toefl da gerekli bence, yüksek lisans için olmasa da ikisi de bulunsun derim ben.

Teşekkürler herkese. Önce Mart ayındaki YDS'ye çalışıp gireceğim. Sonra da TOEFL falan takılacağım.

çok saçma gelebilir dediğim ama açma tuşu yerine cd çıkarma tuşuna basıyor olabilir misin?

Yok :) mavi ışık yanıyor. 3 saniye sonra sönüyor

E-devlet'ten sorgulayabilirsin ama uygulamaya göre 1 ocak 2016'da hakkın doğuyor.

kayıt hakkınız 1 ocak'ta doğdu. yaptırabilirsiniz. aynı şey için yüz cümle kullanınca kafa karıştırıyorlar. ama sistem bu. yaptırdığınız yıl ve sonraki yıl kayıt yok. ondan sonraki yıl herhangi bir gün kayıt mümkün.

31 aralık 2014'te de yaptırsan 1 ocak 2014'te de yaptırsan geçen süre 1 yıl olarak hesaplanıyor. şu an hakkınız var kayıt yapabilirsiniz.

Lehman şirketi veriyor reklamı amerikalılara, diyor ki: "Gelin bizimle ev sahibi olun"
sonra millet bu reklamlara güveniyor, mortgage ile ev sahibi oluyor.
lehman 10 eve kredi verecekken milyon eve kredi vermeye başlıyor.
lehman vereceği krediyi temin etmek için fon toplamaya başlıyor.
talep ile konut fiyatları artmaya başlıyor. inşaatlar artıyor.
lehman kişilerin ödeme durumuna bakmadan kredi vermeye devam ediyor. ipoteklere güveniyor.
lehman açıldıkça açılıyor ancak topladığı fonları geri ödeyemeyeceğini farkediyor.
işte bu noktada sıçılıyor.
Hatta utanmazlar beyaz saray'a gidip "bize bir çare bulun yoksa tüm dünya ekonomisi çöker" diyorlar. işin kötü yanı işlerin bu raddeye gelmesinin bir sorumlusu, yasal düzenlemeleri, gerekli kısıtlamaları yapmayan beyaz saray!
insanlar evlerin borcunu ödeyemeyince, fiyatı artan şişen konutlar ipotekli de olsa, balon indiği için değersizleşiyor.
değersizleşen konutlar, inşaat sektörünün parayı çevirememesine neden oluyor.
böyle sürüp gidiyor bu olay, domino taşları gibi.
haa beyaz saray müdahale ediyor. milyarlarca doları piyasaya sürüyor ancak kayıp büyük. bu olay yüzünde 15 milyar dolar kaybediyor amerikan ekonomisi.
ardından "occupy wall street" eylemleri başlıyor.

olayı okuyunca aklına hangi ülke geliyor peki? sen ondan haber ver!

Bir çeşit repo işlemiyle aslında sahip olmadığı kadar nakit sahibiymiş gibi görünerek değerini arttırdı, bu sayede daha kolay borç alabildi. Sonra kısır döngüye girerek aynı şeyi defalarca yaptı. Bu işlemleri özellikle bilanço dönemlerinde tekrarlayarak bir balon yarattı. Durum diğer kurumlar alacaklarını tahsil etmeye çalıştıklarında ortaya çıktı. Hatta Ernst&Young dahil denetleyici kurumların bile "düzenin" içinde olduğu ortaya çıktı.

www.youtube.com
www.youtube.com

Nasil krizi tetikler, bankalar ortada donen parada onemli bir faktordur. Bankalar kredi verir, insanlar onunla bir seyler satin alir. Baskalari da kredi alanlardan bir seyler satin alir (emegini satin alarak maas odersin mesela) onlar da boylelikle kredilerini oderler. Sirketler yuklu miktarda kredi alir, buyuk yatirimlar yapar, buyuk pazarlar yaratir, yuklu miktarda hammadde alir, yuklu miktarda mal uretip satar, yuklu miktarda hareket yararitlar ekonmide. Soyle bir dusununce hepsinin birbirine bagli oldugunu gorursun. Bir bankanin iflasi bu yuzden bu dongunun tamamini etkiler, buyuk bankaysa etkisi de boyle buyuk olur, carkin birine comak soktugun zaman birbirine bagli butun mekanizma durur.
godos'un dedigi gibi piyasayi tamamen serbest biraktiginda insan faktoru isin icine eder bir noktadan sonra.

Oncelikle Lehman Brothers' in, Garanti Bankasi gibi tuketiciye direkt kredi veren bir banka(retail bank) degil, bir yatirim bankasi(investment bank) oldugunu bilmekte fayda var. Yani bu banka insanlara ne konut kredisi verdi ne de "gelin bizimle ev sahibi olun" gibi bir sey soyledi. Isi bu degildi cunku. Krizi tetikleyen de yine bu banka degildir. Sadece basina "yillarin Lehman Brothers' i batti" seklinde yansidigi icin oyle bir algi olustu. Krizin cikmasi ise 2001 sonrasi FED' in, hem dotcom balonu hem de teror saldirilari sonrasi, yavaslayan ekonomiyi canlandirma amaciyla faizleri indirmeye baslamasi ile basliyor aslinda. FED faizleri indirmeye baslayinca(en son %1 civarina kadar indi), bankalarin maliyetleri de dustugu icin konut kredisi faizlerini dusurduler ve tuketiciler de catir catir ev almaya basladi. Daha sonra kredi veren bankalar verdikleri bu kredileri paket yapip, yatirim bankalarina satmaya basladi. Yani yatirim bankalarina belirli bir ucret karsiligi tuketicilerden alacaklari konut kredisini devrettiler(buna Collateralized Debt Obligation deniyor). Yani kredi borcunu odeyen adamlarin odedikleri faiz aslinda yatirim bankalari ve dolayisiyla da onlarla is yapan devasa fonlarin cebine gitmeye basladi fakat burada fazla hafife alinan sey kredi faizini odemekle yukumlu olan tuketicilerin cogunun yuksek risk grubunda olmasiydi. Yani adam faizler dusukken, saglam bir gelir kaynagi olmamasina ragmen, ileride bir sekilde oderim mantigiyla kredi cekmis. Boyle tuketiciler bankalar tarafindan yuksek risk grubunda goruldukleri icin odedikleri faiz orani da haliyle daha yuksek cunku banka oyle bir adama kredi vererek daha fazla risk aliyor. Bankalarin dikkate aldigi bu riski, yatirim bankalari dikkate almadilar. Bunda kredi derecelendirme kuruluslarinin(haberlerde okudugunuz moodys, fitch, vs) payi da cok buyuk cunku yuksek risk tasiyan bu tur CDO' lara yuksek rating verdiler. Bir sure sonra bol paranin oldugu donemde kredi alan yuksek risk grubunda olan tuketiciler aldiklari krediyi geri odeyememeye basladilar. Normalde bu tur durumlarda yapilmasi gereken sey geri odenemeyen bu kredi ile alinan evin satilmasidir fakat son birkac yilda herkes o kadar fazla ev aldi ki piyasa artik doygunluga ulasti ve konut talebi dusmeye basladi(tabii bunda FED' in faizleri tekrar %5' ler seviyesine yukseltmesinin de etkisi var cunku faizler yukselince dolayli olarak konut kredisi faizleri de yukseldi). Talep dusmeye baslayinca kredi ile alinan evlerin piyasa degeri de ayni sekilde dusmeye basladi. Yani alacaklilar(yatirim bankalari ve dolayisiyla musterileri olan fonlar) zarar etmeye basladi. Sonra da bir panik havasi olustu ve zarar eden fonlar ellerindeki hisse senedi gibi diger assetleri de satmaya basladilar. Bu da butun dunyaya yayildi. Lehman Brothers ise bu kriz sirasinda zarar etmekle kalmadi ve iflas etti. Krizi gorece daha iyi yonetebilen diger yatirim bankalari da(goldman sachs, vb.) her ne kadar iflas etmedilerse de ciddi zarar ettiler. Sonra FED faizleri %0-0.25 araligina cekip, aylik 80 milyar dolarlik tahvil alimina baslayarak piyasalara para pompalamaya basladi. Dusuk faiz ortaminda dolarin bir degeri olmadigi ve hisse senedi piyasalari da ebelerininkini tersten gordukleri icin para "guvenli liman" olarak adlandirilan altina yoneldi ve altin deger kazandi. 2013 Nisan-Mayis gibi de FED tahvil alimini azaltmaya baslayacagini soyleyince de dolar deger kazanmaya, altin da deger kaybetmeye basladi.

yukarı da biri biraz bahsetmiş ama bir de şu var. lehmann yılın son günü elindeki toksit asetleri repo yapıyor ve bunu mali tablolarında göstermiyordu. yani atıyorum adamlar 100 milyon değerinde teksasın çölünde araziyi 95 milyondan repo yapıyor bir geceliğine. hem bilanço'da o arazi gözükmüyor hem de 95 milyon nakit fazla çıkıyor.

arkadaşların dedikleri gibi denetleyici kurumlar da işin içinde olunca, bir de haber kanalları firmada evrak yakma görüntülerini gösterince ortalık pis alevleniyor. sonrası malum.

inside job'u izleyebilir veya şu entryi okuyabilirsin

eksisozluk.com

Margin call'u izle demisler, guzel film ama bu basligi acip bu soruyu sorduysan o filmi izlemekle hicbir sey anlamazsin. En azindan burada sordugun sorunun cevabini bulamazin.

yeni otomobil fiyatları uçtuğu için 2. ellerde sürekli zamlanıyor

tek kapı arabalar hep discount arabadır. piyasası hep düşüktür. ayrıca fiesta clio vs için konuşacak olursak, tek kapı olanların çoğu ilaç mümessili yada benzer işlerde kullanılmıştır. kilometresi çok yüksektir, bakımı düzgün yapılmamış olabilir.

ehe. hepimize oluyor. utanacaksın işte böyle biraz. sonra ne kadar hızlı unutulduğuna şaşıracaksın. senede 1 kere falan o vidyolara bakıp dalga geçecekler senle. yine utanacaksın bi 10 dakikalığına.

utanma duygusu cok prehistorik bir duygu. Azalarak bitecek zaten, bitmesi lazım. Tasalanma.

Ickı ıcıp kendini pilot zanneden adam gordu bu gozler.

sarhoş olmayacaksak niye içiyoruz aq. millete askıntı sarkıntı olmamışsan hiç utanılacak bişi değil.

Yılbaşı eğlencelerinden birinde iş arkadaşlarımdan biri onlarca insanın önünde diğer bir iş arkadaşımın üzerine kustu. "Heralde haftalarca unutulmaz" demiştim.

Birkaç güne kimse hatırlamadı bile. Sen kendinden utanıp, "ehe mehe" triplerine girersen kimse unutmaz. Ne yaptığını kabul yoluna devam edersen sen dahil hiç kimse hatırlamaz.

Rahat ol.

e bundan sonra içme.
bu tarz saçmalıklar dalga konusu olacak maalesef. yapacak bir şey yok. ama toplu mail atmak öküzlükmüş.

Sen de kendinle dalga geç. Ezilip büzülme.

Arkadaşların ile eğlenmişsin işte ne güzel. Alkolün amacı bu zaten. Babam düğünlerde ayakkabıyı eline alıp yere vura vura oynardı düğünün sonunda, gülerdik. Çok içerdi rahmetli.
Ne demişler
Bira <3, çünkü en güzel hikayeler salata ile başlamaz :))

gülen gülsün. bir iki güne herkes unutur. kafanı takma. denildiği gibi kimseye salça olmamış rahatsız etmemişsen mesele yok. biraz kafa dağıtmak, kalıplardan çıkmak için içmiyor muyuz zaten?

Bence youtube a koy. bizim arkadaşın kardeşi evleniyordu bi halay sahnemiz var bütün sülale ne zaman denk gelse izliyor hala biz de açıp bakıyoruz ara ara :)

Youtube'a koy evet.

Olayı kendin itibarsızlaştırırsan kimse dalga geçemez. :) Riskli ama başka çaren yok.

Düne kadar gerektiği kadar içmemişsin demek ki. Bu yaşına kadar niye içmedin ki zaten?

alkollüyken yaptığım şeyler için utanmayı uzun süre önce bıraktım. sende öyle yap. her sarhoşluktan sonra ortamdaki herkese mesaj atıp biraz kendimi kaybetmişim ya diyordum, yormaya başladı.

kimseye zarar vermyiorsan sıkıntı değil. (bıçakla saldıran gördüm)

ortamdakilerin hepsinin içmesi lazım. arada ayık olunca sıkılıp insanların davranışlarını izliyor. sabah "sen çok sarhıoş oldun" deyip duruyorlar. sana ne amk?

kendinle dalga geçicen adjkahdkj kusura bakmayın amı götü dağıttım gene heheh diycen. nedir yaa...

yav bi' düğünde de bana böyle oldu. başta çok cool'um, ablamın arkadaşları beni piste davet ediyorlar. yav yok kankalar sonra oynayayım diyorum, ta ki o lemoncello şişesini yarılayana kadar. haydiiii, nasıl kıvırıyorum görmen lazım. her türlü, tekno, folk ne ararsa var. her şarkıda oynamışım ve kameranın dibindeyim.

hâlâ izleyip izleyip gülerim, kopyası da en az 50 evde var :D

3 versiyonunu izledim. komik değil.

komik değil ya :/

bence bayaa komik

nesi komik ki bunun.

kabiz isi.

ben güldüm asfsdfd.

tam lise tribi. ben çok güldüm.

tam lise tribi. ben çok güldüm.

abi ben sesli güldüm baya buna

Ben güldüm sjfjg. Karşıdaaki adam demesine özellikle güldüm.

adamın anlatışına güldüm

ahah.. yau çok salak bişey ama salak olduğu için komik.

dini film müziği tadındaki müzik, adamın ciddi anlatışı, gerzek grafik ve gerzek hikaye birleşince o beklenmediklik ve absürdlük güldürüyor tuhaf şekilde.

ama ikinci izleyişte hiç komik değil, daha da gülmem. one hit wonder gibi bişey olmuş, ilkinde güldün güldün..

Gülemedim kanka...

asdhjasdkf ben böyle zeka özürlü şeylere bayılıyorum, güldüm haliyle.

Güldüm la.

psikolojim bozuldu

en sondaki üç taşağa kadar mahmut tuncer'in boş bakışlarıyla ekrana bakarken birden sesli güldüm^^

bu fıkrayı 10 yıl evvel biliyordum. ilk dinlediğimde deli gülmüştüm. o yüzden buna çok da gülemedim.

www.komikkutusu.com

zannetmiyorum olduğunu. her ne kadar de jure bir tanıma olmasa da de facto olarak tayvan bağımsız bir devlet. prc tayvanı de facto olarak tanıyor zaten. ama de jure olarak tanınmasını bloke ediyor.

kamil yıldırım?

Rusya, su anda legal bir dayanagi olmasa bile bir ton zorluk cikartiyor tum turklere, hic riske atma derim. Hani Turkiye'de usulsuzluk, rusvetcilik almis basini gidiyor ya, Rusya'nin yaninda hicbir sey oyle diyeyim. Su anda Turklere karsi nefret pompalaniyor resmen, her turlu zorlugu cikartirlar.

transit vize diye bir uygulama var. rus büyükelçiliği yada başkonsolosluklarından birini ararsan sana gerekip gerekmediğini söyleyebilirler. evet söyleyebilirler çünkü tahminim onlar da ne olduğunu bilmiyor şu anda.

rusya vize islerini vhs diye bir firma yapiyor. internetten arayip telefonla sorabilirsiniz.

bende arma ve dayz var. dayz alma hala tamamlayamadılar uyuz oluyorum

arma sarabilir ama bazen çok uyuz ediyor yavaş gidiyor.
kütüphanede 80 oyunum var %75'ini bitirmemişimdir. o yüzden bu indirimde bir şey almadım. artık arkadaşlarla dota ve cs yardırıyoruz öyle olunca diğer oyunlar aklıma bile gelmiyor.
klasiklerden left 4 dead yapabilirsiniz, h1z1 için de ücretsiz olcak deniyordu ama emin değilim

h1z1 güzel. parayı hakediyor. ama hani parayı hakediyor diyorum sadece, öyle deli gibi alın hemen dmeiyorum. güzel oyun ama, 2-3 arkadaşın sürekli senle oynayacaksa h1z1 de keyif alırsınız. battleroyale falan. survival 3 kiş high pop serverlarda zor, bayar yani 2-3 gün sonra. battle royale kısmı zevkli. dayz i salla, güzel değil bence. rust bilmiyorum, survival oyunlarında millet bir şekilde diğerlerini deneyip h1z1 e geri dönüyor.

dyingl ight single player oynadım. güzel. iyi fiyata düşerse/düştüyse al derim. co-op bilmiyorum nasıl. kartlar yeter mi onu da bilmiyorum fasd

skyrim var işte single player, kesin biliyorsundur şu an 14 tl tüm dlclerle birlikte. legendery edition. geçen indirimde 7 tl ye düşmüştü.

the witcher var, skyrim havasında çok çok iyi bir oyun. her 3 oyun da güzel, 3 ayrı güzel. bilmiyorsan oynamadıysan şu an indirimdde diye dedim.

metal gear solid indirimdeymiş, bir şey dmeeye gerek yok. kaliteli yani ama 59tl şu an. 80 var demişsin gömme parayı buna.

state of decay 20 tl ye düşmüş. single player çok güzel bir survival oyunu. araba kullanma mekaniği kötü ama yani görevler falan sarmıştı bayağı. oynanır.

Black Friday'de Age of Empires III almıştık onu oynuyoruz uzun süredir :) (2'yi de aldım ama pek açmadım)

bence almadıysan GTA 5 al/alın, single'ı da çok güzel bence online'ında da arkadaşlarınla daha keyifli oluyor. Baya vakit harcarsınız GTA'ya. 100 liraya falan düşmüş, fiyat/performans olarak müthiş bence. 15 liraya oyun alıyorsun 8 saatte bitiyor, GTA'nın single'ı var, online'ı var, görevsiz sağda solda takılması uçması bilmemnesi ohoo... :)

Tomb Raider(2013) aldım, henüz indirmedim bile ama baya iyi diyorlardı.

hiçbir şey almayı düşünmüyorum. nasıl olsa alsam da yeni oyunları oynamıyorum. gidip yine age of empires 2 oynuyorum. tecrübeyle sabit.

star wars collection patlatıcam herhalde ben de. 35 lira. skyrim almıştım black fridayde bir de bioshock paketi. star wars paketinden iki oyun zaten çıkarıyor parayı.

ha bir de psn'e kafam girsin. kings quest vermiş bu ay beleş. 30 liralık oyun diyor. steam'de şu an 2.5 lira. beni takip edin yakında kafam atıp ps4 satış ilanı verebilirim burdan :)

Hiçbir şey almadım. Son günü bekleyicem. Highlight indiriminde olmayan şeylere para vermek baya anlamsız bence.

Bende birşey almadım henüz Black friday'den aldıklarımı daha oynayamadım :D

indirimler cok sacma alinacak bir sey yok.

Eksi sozlukte eksiyen adam +1

İnternet sitesinden alınabiliyor yanılmıyorsam.

Psn hesabı alıp, o hesaba oyun alabilirsin.

ps 4 pişmanlıktır. 2 sene oldu alalı son 2 ayda bir iki kere ya açtım ya açmadım. hele ki steam çatır çatır indirim yaparken 15 liraya satılan oyuna 180 lira vermek koyuyor adama.

1.6 turbo dizel dışında düşük hacimli turbo benzinli arabaları da düşünebilirsin(1.0,1.2 vs.). Ama illa ben 1.6 dizel isterim dersen 116 d. Fiyatı biraz fazla olabilir ama şasisi çok dengeli. Altyapısında çok uğraşılmış bir araba tam bir sürücü arabası denenebilir.

@hitchcock haci 320d 2.0 motoru var. hatta 318d'de bile 2.0 motor var tek fark hp.

@lathspell ya ben biraz fazla geziyorum yakıt fiyatları malum. şimdiki arabam ile mesela 3 ay oldu alalı. 4900 km'deyim. yani senede yaklaşık 20 bin falan yapıcam. o yüzden dizel tercihim.

@hitchcock şu an 118d kullanıyorum ve demek istediğini anlıyorum ama ülkeye arabayı getirirken 1.6 motorda %45 vergi ki arabayı yurtdışında 3 sene falan kullanacağım bu da %40'ını siler. 0,45*0,60= %27 vergi demek ama 2.0 olursa %87 demek.

yoksa niyetim 420d cabrio almak.

yaş 30. sorun şu ki arabayı yurtdışından getiricem. burada bizim ülke ile müthiş fiyat farkı var. şöyle esas alamanya'dan 420d bulsam 2 yaşında en güzeli o olacak. ilk iki sene için %30 sonra ben üçsene kullansam ona da %30 silinicek geriye %58 kalır. bunu mu yapsam acaba?

@hitchcock 3 yaşından büyük alınmış araba tr'ye sokulamıyor malesef.

bmw 116

burada ciddi bir eksiklik var:

(bkz: volvo v40 cross country)

Yakıt Tüketimi (Şehir içi / Şehir dışı) 4,5 lt / 3,9 lt (2015 model)

ayrıca birçok konuda bu saydığın araçlardan çok daha üstün........

illa bu listeden bir araç seçmek zorunda kalsam insignia'yı seçerdim.....

ama volvo'yu çoktan almış olurdum......

ben olsam sw bi model alırdım. tabi herkesin zevki ayrı.

volvo ve subarulara bakardım.

Senin beklentine bakarsak bu listeden Merc.

tabi ki 300 nm tork ile honda civic hatchback.

tadında bırak. götünü yırtmak zarardan başka bi şey değil. acelen ne ki ha 100 kaldırdın ha 105 o 100 zaten artacak. ama zamanı gelince sen direkt 105 kaldırırsan şimdi olmasa bile ileride çok zararını görürsün.

kıçını yırtana kadar zorlamaktan kastın ne? yani çok ağır mı kaldırmak istiyorsun? yoksa yorulana kadar çalışmak mı? eğer konu ağırlıksa kural şudur. sadece son 2 tekrarda zorlanacağın yani gücücünün %90ına çıkacağın ağırlıkla çalışmalısın. eğer aşırı zorlarsan kasları zedelersin ve hem bir fayda sağlamaz hem de kaslarını yırtabilir hatta kendini sakatlayabilirsin.

stronglifts 5x5

bana bunu dediler ben bunu yapıyorum. haftada 3 gün. her başarılı gün sonrası harekete 2.5 kilo ekliyorsun.

şu an 35 kilo squat 30 kg bench 50 kg deadlift yapıyorum daha doğrusu akşam yapıcam. programa bak tel için de app var o seni yönlendiriyor.

ben sıfırdan 3 haftada bu civara geldim. zaten daha önce tecrüben varsa app soruyor sana. en son kaç ile squat yaptın vs die.

Overtraining olmayacak şekilde en üst dereceye kadar zorlayabilirsin. Yeniysen çok zorlama tabii. Zorlayacağım diye de hareketleri yanlış yaparsan boş olur.

Maksimum 5 tekrar yapabileceğin ağırlıklar seç, azıyla ya da fazlasıyla çalışma. Yoğunluğu yüksek olsun. Yani her tekrar arası Twitter'a bakma, yaptığın işe odaklan tertemiz bitir çık salondan. Her çalışma gününde de ağırlık yüklemesi yap.

ben gözlük kullanmıyorum ama gene de 3 boyutlu film izlemeyi sevmiyorum. birincisi bir süre sonra gözlerimi ağrıyor ve sürekli gözlükleri çıkartıp dinlendirmek zorunda kalıyorum. ikincisi 3d gözlükle izlerken renkler soluyor. daha cansız. bana kalırsa hangisini istersen onu izle. yani bir şey kaçıracağını sanmıyorum. kaldı ki 3d teknolojisi şuan itibariyle öyle ahım şahım bir fark yaratmıyor.

Ben gözlük kullanıyorum, 3d ve normal arasında bir tercih yapmıyorum. Hangisi denk gelirse, çok önemli değil.

Ama 3d için özenilmiş bir filmse tercihim 3d oluyor.

Bu arada gözlüğün ne gibi bir soruna beden olduğunu çözemedim. Sebep neden gözlük?

Gözlük üzerine gözlük takmak rahatsız edici oluyor film boyunca onu düzeltmeye uğraşıyorun

Bende olmuyor o tarz bir düzeltme durumları.

çok bir şey kaybetmezsin. 3d olması filmlerde derinliği daha iyi vermelerini sağlıyor. bu filmde tek dikkatimi çeken şey star destroyer böyle perdeden çıkıp biraz yaklaştı bize doğru :D onun haricinde pek bir şey yoktu.

dediğim gibi, asıl olay derinliği vermek.

ben gözlük vs kullanmıyorum. ama her zaman 2d tercih ettim sebebi de 3d olunca uçan kaçanı izlemekten plot'u kaçırıyorum. star wars'un da öyle ahım şahım 3d performansı da yok bence.

Gozlukluyum, 3d seyrettim. 3d gozluk problemini de yasayanlardanim ama 3d seyretmeyi tavsiye ederim.

+1

bu yeni filmler için çok fena pr çalışması yaptılar. herkes de atlıyor. bim bile bir sürü şey getirtip sattı baksana.

film de öyle ahım şahım çıkmadı zaten.

sevdiğin, hayranı olduğun bir şeyi her yerde görmek neden seni ondan uzaklaştırıyor ki? tamam d&r bundan yararlanmak istiyor olabilir bu kötü bişi tamam kabul. önünde iki seçenek var, şimdi yaptığıun gibi sevdiğin şeyden bu kötü şeyleri görüp soğumak, ya da işin güzel kısımlarını görüp keyfini çıkartmak. ben 2. yi seçiyorum.

katılıyorum. trump paylaşımlarını özlettiler...

ben star wars hiç izlemedim. sırf bu manyaklık yüzünden daha izlemeden soğudum ve izlemeyi bırak hakkında bir şeyler duymak bile istemiyorum.

Isıtıp ısıtıp getirirler böyle.
yiyen çok ne de olsa...

Beni dövmeyin ama bu "off çok popüler oldu" uzaklaşmasını çok ergen buluyorum. Tamam boku çıkmasa sadece sevenler ilgilense filan daha iyidir de, popülerse de popüler bana ne? diyip yoluma bakıyorum. 200 lira verip o defteri veren adam benden daha meraklısı değil. Çocukluğumdan beri Star Wars sevdiğim için de en birinci fan ben değilim.

Gönül ister güzellikler sadece değerini bilenlerle yaşasın ama o dediğin gibi olunca da devamı gelmiyor işte. 3-5 kişinin izlediği ve cool cool takıldığı bir film olsa bu işten "kar" edemeyenler devamını getirir miydi filmlerin dersin?

Bırak millet sömürsün sömürülsün. Sen sevdiğin kadarının tadını çıkar.

adam 8. filmi yapmayacak sanırım.. artık bundan ne koparırsa..

aynı şekilde LOTRdan ve star warsdan soğudum.

hani bu efsaneler eskiden de aynı şeydi, para kazanmak için yapılmış işlerdi fakat bu kadar göze sokulmuyordu.

seni rahatsız eden şey sevdiğin bu serinin inanılmaz bir dejenerasyona uğradığını görüyor olmak, kapitalizmin tarihteki en vahşi dönemini yaşıyo olmasının ve sosyal medya denilen illetin rolü çok büyük bütün bunlarda.

insanların gözüne inanılmaz sokuluyor her şey ve tüketme dürtüleri sömürülüyor, bunu gördüğün için de otomatikmen rahatsız oluyorsun çünkü star wars kullanılarak yapılıyor bütün bu saçmalıklar.

normal olarak bi imaj zedelenmesi yaşanıyor ve soğuyorsun.

popüler olan şeyden buz gibi soğumak tamamiyle doğal bi savunma refleksidir bu arada ilginç bi şekilde.

Ben de senin gibi düşünüyorum. Ama filmi izlerim. İmax te işin kılıcı izlemek hoş olacak :)

Ergen işi oldu sw artık. Adamlar 6 tane film cikaracakmis. Dizi de çıkabilir bu arada. E kalite de gittikçe düşer herhalde

dick hebdige oku bagdf kardesim. alt kültürler, alt kültürün dönüsümünden ve yaygınlaşmasından rahatsiz olur ve kendilerine başka bir alt kültür alani yaratirlar. alt kültürün olayi zaten kücük gruplara has bir tüketim alanı olmasi. ama ne sw kültürü daha önceden özel bir kültürdü, ne de şimdi popülerleşince değerinden bir şey yitirdi. bunlarin hepsi senin ve diğer insan yavrularının biricik ve özel olduğunu hissetme yanilsamalari.

(bkz: consume)
(bkz: obey)
(bkz: sleep)
(bkz: http://i.imgur.com/IkCvqAk.jpg)

Bu durumun seni rahatsız etmemesi gerekiyor. Zaten biliyorsun bu akımın geçici olduğunu.

Popülerlik değeri düştüğünde zaten figürünü vs. daha uygun fiyata bulabileceksin. Bu kadar popülerken o ürünlere ulaşamamak mı rahatsız ediyor seni?

Bir ürüne olan talep oluplu/olumsuz etkiliyorsa seni bir daha düşün derim.

Star Wars her zaman böyleydi. Popüler kültürün çekirdeğindeki bir filmi sevip çok özel, kimsenin anlamadığı bilmediği bir şeyi keşfedip sevdiğinizi zannetmeniz sizinle alakalı star warsla değil.
Star Wars popüler olmazsa Star Wars olmaz. Star Wars budur: cdn.mtlblog.com

Ya alakasiz markalarin bile SW temali seyler yapmalari, istemedigim anlarda istemedigim yerlerde bile Star Wars'a bir sekilde maruz kalma durumu cok asiri olmaya basladi bence.
Markete gidiyorum, adam peynirin ustune Darth vader resmi koymus. Saga bakiyorsun danone'de var. kasada krakerleri var filan.

Cidden boku cikmis durumda bence. Bu arada buyuk sw fani filan degilim, muhtemelen yeni filmin hitap ettigi seyircilerdenim hatta. (Ha onceki 6yi izledim ama olsun)
Bu kadar "pompalanmasi" beni itiyor. Birinin markalara "hepiniz sw ile ilgili reklam yapmak zorunda degilsiniz" demesi gerekiyor bence.

ben de soğudum. sinemada izleyecektim ama brip torrenti bekleyeceğim artık :)

katılıyorum ama bende durum tam tersi. star wars izlemedim. bir kere izlemeye çalıştım, sıkıldım bıraktım. ama cidden şu an milletin (fan olmayanların, hatta benim durumumda olanların bile) senelerdir bu anı bekliyorlarmış gibi delirmesi itici geliyor. mal bulmuş mağribi gibi star wars ürünlerine koşanlar fln... ne varki bunda bu kadar diyorum. ne bileyim:D

Star Wars eskiden beri PR'ı iyi yapılan bir seri. Daha 6-7 yıl önce çekilen How I met Your Mother bölümlerinde bile başrol oyuncusunu Star Wars hayranı yapmışlar ve adam Star Wars'u sevmeyen kızlardan hoşlanmıyordu.

Bu PR olmasa muhtemelen sen de Star Warshayranı olmayacaktın belki de

geçen nette star wars markalı portakal gördüm, şu an google da telefonla oynanan ışın kılıcı oyunu var (işteyim eve gidince oyanaycağım lksdjfhg)

evet pazarlama stratejisi çok göze soka soka ama ben 3d olarak sevdiğim bir filmi sinemada görünce çocuk gibi eğlendim.

düşün 2000 senesinde 6 filmi birden indirip izleyeyim dedim, forumlardan birisinde "nerde lan bu serinin 3. filmi hiçbir yerde bulamıyorum" yazmıştım da herifin birisi "belki daha çekilmemiş olduğundandır" diye ayar vermişti lksdjfg :D

+1
Olay "Çok popüler oldu, herkes seviyor" değil, çikolata sevilir ama çok yiyince iç bayar ve bir süre görmek istersin gibi, böyle oldu. Fanatik falan değildim.

Gerçi bende "Popüler olmadan önce de seviyordum" kişilerine çok büyük saygı da var. Bence kimin keşfettiği önemli. Ne bileyim, geç keşfettiğim zevkleri sahibine bağışlarım. Zevk sonuçta, paylaşıldıkça artar ama ben "Bölgen buralarmış, ben dünkü çocukmuşum" diyorum. Yanımda fanatiği varsa, bölge işgal ediyormuşum gibi hissediyorum. Bir "Metallica diye bir grup duydum, çok süper" etkisi yapıyor. Star Wars'ı sevsem de hiç fanatiği olmadım, her zaman bir "Bana düşmez" etkisi oldu. Dünyada din hanesi oluşturup ona "Jedi" yazan insanlar var. Ciddi ciddi inananlar var, ne bileyim, çok saygı duyuyorum böyle insanlara. Sadece sıradan bir "Evet, güzel film" insanı olmama rağmen, her yerde görmekten bunaldım.

Aynı şeyi Geleceğe Dönüş'te yapamadım mesela, çünkü 9 yaşından beri beklediğim bir gündü 21 Ekim 2015, tadını çıkardım. Benim de geek'liğim bu kadar.

Popüler olmaktan değil bu, Gangnam Style'ı seviyordum ben.

İlk star warsi tüplü tv'de izlemiştim hatta siyah beyaz da olabilir. Tam hatırlayamadım. Kucuktum. Abim açmıştı zaten. Çok şaşkınlıkla ve hayretle izlemiştim. Hey gidi günler ya

yok ya o da degil. dilimin ucunda, cikmiyo. tam kremini oldu.

interrelated dediğin anlamı karşılıyor, ama istersen bir de interdependent var elimizde.

bir iş için bunu söyleyeceksen cross-cutting de diyebilirsin. yani bir departmandan ziyade 4-5 departmanı ilgilendiren bir projeyse cross-cutting project diyebilirsin.

interdependent
co-dependent
interconnected
cooperative

interracial var bi de

Correlation da var