.wma uzantılı ses kayıtları p2p programlarında dönüyor.

ideefixe'te vcd'si varmış. 5ytl civarı üstelik.

güç kaynağını sınırlarında kullandığını ve yanmasına ramak kaldığını söylemeliyim. zaten çok güç çeken ve çok ısınan bir işlemciniz var. buna 3 gb ram ekran kartı 2 adet hdd de eklenmiş. tahminim usbye de bir çok güç çeken alet takılı. 80 derece çok kritik makinenizin değeri 500 600 ytl iken 40 50 ytllik psu kullanmayın. size tavsiyem sizin de dediğiniz gibi en az 500 550wlık gerçek çıkış veren güç kaynağı kullanmanız.

bir tavsiye olarak www.firebal.net adresindeki ürünü önerebilirim. fiyat performansı çok iyi. bu siteye de güvenebilirsiniz. herhangi bir uyumsuzluk sorunu olmayacaktır.

önerileriniz için çok teşekkür ederim atrin. görünüşe bakılırsa psu'yu alana kadar makineyi zorlamasam iyi olacak :)

bu arada, normal çalışma sıcaklığı 60 derece Celcius civarında seyrediyor, bunu da eklemek istedim.

linkini verdiğiniz aygıt şahane, ancak donanım konusunda internet'ten sipariş verip de sonra teslimatı beklemek çok ağır geldiğinden, illa ki gidip kendim almalıyım. bilgisayarı toplarken de aklımda coolermaster vardı, bari şimdi şunu alayım diyorum:

www.gold.com.tr

gereksiz masraf olur mu dersiniz? wattage hesaba katıldığında arada çok da bir fark yok gerçi.

bugune kadar, sıcaklık bilgisi veren bir everest psu görmedim. büyük ihtimalle sizin o psu değeri olarak gördüğünüz sıcaklık cpu değeridir. prescottlar işlemcilerde sık görülen bir sıcaklık.

özellikle prescott işlemcilerde fan ile işlemci arasındaki termal macun eğer kaliteli bir ürün değilse bir sene sonra işlevini yitiriyor. fanı söktükten sonra kaliteli bir ürün ile termal macun yenilemeni tavsiye ederim. güç kaynağı kısmında zaten herkes aynı şeyi söylemiş. asusun güç kaynakları iyi bence tavsiye ederim. aynı işlemciye sahip biri olarak ısınma sorunumu asus silent knight ile çözmüştüm. www.pclabs.gen.tr

opteron:
pc wizard programında "power/aux temperature: 63C" yazıyor. "power/aux temperature" da - internet'teki tüm kaynaklara göre - psu'nun sıcaklığı. başka bir anlamı daha varsa - ki umarım yoktur - bilgilendirir misiniz? çok teşekkürler.

trick style:
önerileriniz için teşekkürler. ancak makine kendisini kapattıktan hemen sonra cpu yakınlarına dokunuyorum, ve sıcaklığın el yakmayacak seviyelerde olduğunu görüyorum. şöyle söyleyeyim: elimi kasanın içine daldırdığımda, hissettiğim tek sıcak hava akışı, psu yönünden geliyor.

power/aux değerine hiç güvenmeyin bazen tamamen sallama değerler olabiliyorlar. pc wizard çok fazla kullandığım bir proğram değil, fakat şöyle bir şey söyleyebilirim eğer psu den çıkan ve ankartınızda fan konnektörlerinden birine bağlanan bir kablo yoksa o değer kesinlikle psu sıcaklığı değildir. zira, taktığınız güç kablolarının sıcaklık bilgisini iletmesi mümkün değil, her hangi bir yazılım da donanımsal destek olmadan herhangi bir donanım hakkında her hangi bir bilgi veremez. bana kalırsa en güvenilir yöntem bios a girip hardware monitor menüsündeki sıcaklık değerleri ile pc wizard değerlerini karşılaştırmanız.

en güzel yöntem koy elini psunun fanına bakalım üfleme sıcaklığı ne alemde. oradan anlarsın basit olarak. işlemcine gelince arkadaşların dediği gibi prescottlar soba olarak kullanılıyor. güzel bir macun ve 40 50 ytllik bir cpu cooler ile (tabi ki macunlayacaksın yoksa elveda işlemci) daha düşük değerlere ulaşabilirsin.

sanirim free hosting bu?
mysql destegi var mi ki? mysql veritabani olu$turman lazim, daha sonra dosyalar icinde install ya da yukleme ile ilgili bir $ey var onu cali$tirman lazim. (tabi once veritabani ismi, $ifresi vs onlari duzenlemen gerekecek)
ondan sonra cali$abilir hale gelmesi lazim. default bir admin $ifresi vardi sanirim, login olup ayarlamaya ba$liyorsun daha sonra.

ücretsiz hosting'le olabileceğini pek sanmıyorum. script asp'yle kodlanmışsa asp, php'yle kodlanmışsa php desteğine ihtiyaç var. bir beş yıl öncesi için konuşuyorum, ücretsiz hosting hizmetlerinde bu teknolojilere destek sağlanmıyordu. hele hele veritabanları (bu aralar feci sardım ben de veritabanı hadiselerine)...

üç çerçevenin açılmasının sebebi, hosting'in html uzantılı çerçeve sayfasını tanıyor olmasıdır. ama içini dolduracak teknolojilere sahip değil.

Mysql, php, subdomain, cpanel, ftp desteği var.database oluşturdum .dumb etmek die bişi varmış yaptım sanırım. php dosyalarında bişi yapmam gerekir mi?

ayar dosyasi olmasi lazim.
database adi, kullanicisi, $ifresi falan yani baglantilari yapman lazim.

yalnız nası bi script ise hiç mi hata vermez yahu "veritabanı bulunamadı" vs. diye.. bence indirdiğin yeri bi araştır. veya ismini gugıl'da arat.. belki alakalı bi forum, tutorial felan bulursun.. indirdiğin dosyaya da göz at readme dosyası olabilir kurulumla ilgili.. boyumu aşar diye düşünme.. üzerine git.

alternatif scriptler var bu arada.. şunun gibi:

www.mabed.com

dsnless tercih et. access mi sql server mı?

access kullanıyorum.

ek$i sozluk gibi bir uygulama yazamazsin mesela.

(ek$i sozluk kadar buyuk)

niçin?

performans konusunda sikinti ya$arsin. (bu kadar geni$ icerik olursa)
sql server'daki geli$mi$ ozelliklerin bir cogu ms access'te yok. hatta nerdeyse hic biri yok.
access ile veri yazdirir, sildirir, duzenletir, sql sorgusu cekersin o kadar.

edit: basit bir sozluk uygulamasi yazarsin. bahsettigim bu kadar geni$ icerikli bir site/sistem.

o halde, sözlüğe nispetle çok daha az sayıda veri içeren (muhtemelen 20 kadar kullanıcı ve onların yazıları) bir web uygulaması yazacaksam access kullanmamın bir mahzuru yok?

peki az miktarda verinin çok sayıda ziyaretçi tarafından okunması sorun yaratır mı? niyetim o kadar uçmak değil ama, mesela 1000 ziyaretçi aynı anda girip, 20 kullanıcının yazılarını okusa, Access bunun altından kalkabilir mi?

asp + mdb tabanli hazir forumlar vardi zannederim.
cok kullanicili yoksa idare edebiliyor. fakat 1000 ziyaretci ile ba$ edebilir mi acikcasi emin degilim. denemedim en azindan oyle soyleyeyim (:

ayni anda 5 civari kisi kullanmadigi surecte en azindan sql server express dusunmelisiniz.

veritabanı dosyaları webden erişimi kısıtlanmış bir klasöre upload edilir.

CHMOD 751
boyle durumlar icin iyidir, guzeldir.

yani read, write ve bilumum izinleri kapatılmış bir klasör açacağım ve veritabanımı orada muhafaza edeceğim. doğru mudur?

peki bu şartlarda web uygulamam veritabanıma doğrudan erişebilecek mi, yoksa yeni ayarlar mı gerekecek?

world'e sadece execute izni verilmi$ bir klasor icinde olmali, evet. ya da bigman'in anlattigi gibi de olur.

firewall'dir? tracert biraz daha neden cevap vermedigini soyler.

Bazı sunucular ping'i engeller. Bazı ateş duvarları da bunu yapar. Sunucunda ayar değişikliği olmuş olabilir.

Ayrıca sunucunun olduğu verimerkezinde (BurstNet veya LayeredTech mesela) packet loss (paket kaybı diye mi kullanıyorlar Türkçe?) sorunları olabilir.

Sen site adresini verirsen bi de ben bakabilirim. Ayrıca uptime kontrolü yapıyorsan 5 saniyede bir değil 1 dakikada bir yap. Çünkü bazı sunucu ayarları o sıklıkta yapılan bağlantıları saldırı olarak algılayıp engelleyebilir.

cevaplar için teşekkürler. diyorum ya, bugüne kadar başarıyla kullanıyordum. 5 saniyede bir ping atmam sorun olmuyordu. firewall ayarlarımı da uygun şekilde yaptığımdan, firewall da sorun değil.

ayrıca tüm ping'lerim de cevapsız kalıyor değil. ama her 10 ping'den en fazla 3'üne cevap aldığımı söyleyebilirim.

denediğim web adresi: prymesinister.com

------------------------------------------------------

Edit:
Delphi kodum da şöyle (koddan kaynaklanmadığından eminim ama, belki durumu daha iyi açıklar).

procedure TForm1.BaglantiKontrol(Sender: TObject);
begin
IdIcmpClient1.Host := 'prymesinister.com';
IdIcmpClient1.ReceiveTimeout := 500;
try
IdIcmpClient1.Ping;
except
StatusBar1.Panels[3].Text := 'Bağlı değil!';
end;
end;

(Süresi 5000ms olan bir Timer nesnesiyle çalıştırılıyor.)

------------------------------------------------------

Edit2:

Ping komutunu, FTP sunucusuna bağlanmadan önce internet bağlantısının ve sunucunun çalışır durumda olup olmadığını belirlemek için kullanıyorum.

------------------------------------------------------

Edit3:
www.prymesinister.com

firewall dedigim, senin firewall'in degil harzem'in dedigi olan sunucunun firewall'i.. Bu arada resimdeki gibi bazen ping'e cevap verip bazen vermiyorsa, o zaman olay baska bir seydir. onu bilemeyecegim. Programinda ping atacagina, sunucunda bir dosyayi cek: get(prymesinister.com/index.html) gibi bir sey sonuc dondururse sunucun up'tir.

ben cevaplayayım: bir şey yapmak gerekmiyormuş, direkt çalışıyormuş :)

ben yine de ekleyeyim;
en fazla crt+lcd ya da sadece crt moduna gecilir.
o da genelde fn+fx* tu$ kombinasyonu ile yapiliyor.

*: fx'ten kastim monitor simgesi olan fonksiyon tu$udur. kimi laptoplarda f4, kimilerinde f5 gibi.

kücük bir düzeltme yapayim.. ibanez in ucuz bas gitarlarindan uzak durun denmisti..

rd300 de gsr200'ün bir üst modeli. fiyatları da çok yakın birbirine.

ben olsam ibanez'in yüksek sınıf bass gitarlarından birini almaktansa cort'un yüksek sınıf bass gitarlarından birini alır, daha az öderdim. cort bass gitar konusunda aşmış bir firma zira. tabii üst sınıflarda.

üst sınıfın alt sınırı nedir peki? 400 ytl'lik bir bütçe var da ortada.

samsung iyidir.

hp 1018 derim başka birşey demem. lazer yazıcı da hp nin üzerine tanımam. bugüne kadar hp lazer yazıcısından şikayet eden tek insan duymadım.
ayrıca hp de ekonomik mod var, toner tasarrufu için.

linklediğin tonerin muadil toner fiyatı ankara'da (bkz: distributor): sıfırı 70 ytl doldurması 45 ytl.

marka:prinart.
oldukça başarılı bir muadil. orijinalini aratmaz.
(gerçi daha ucuzunu bulursam yüzüne bakmam)

hepsinin workgroup(çalışma grubu)nu ayni yaparsan ag baglantilarimda "calisma grubu bilgisayarlarini goster" gibi bir yere girdiginde paylasima actigin klasorlere rahatca erisebilirsin

nat sayesinde böyle sorun olmaması lazım. paylaşıma açıp bilgisayar adı kullanmadan ip adresi ile bile dosyalara erişebilmeniz lazım. en azından ben erişebiliyorum benzer şekilde.

vista yüklü bilgisayarda dosyalara erişebilmek için.

mesela a bilgisyarında vista yüklü, user name "ahmet" ve şifresi "pwd"

b bilgisayarında xp yüklü. b bilgisayarından, a'daki dosyaları görmek için, b'ye de bir user hesabı açmalısın adı "ahmet" password'u "pwd" olan. yoksa vista üzerineki dosyalara erişemezsin, shared olsalar bile. sanki başka bilgisayardan vista üzerine login oluyormuşsun gibi, o pc'de de user account'un olmalı.

evde 2 vista, bir de xp yüklü pc var. bu sorunu çözene kadar baya uğraştım. ha bir de, vista üzerinde "remote differential compression" özelliğini kapatman lazım, yoksa lan üzerinde en fazla 300kbyte/sn data transfer yapailirsin o özellik açıksa.

ha bir de

şimdi şöyle bir durum hasıl oldu:

kendi notebook'um ile kendi desktop'ımı sorunsuz olarak birbirine bağladım (birbirlerini ağ üzerinde görüyorlar, dosya ve printer paylaşabiliyorlar). ardından babamın notebook'unu da ağa ekledim.

bundan sonrası için ayrı duyuru açmam gerekecek, çünkü bu duyurudaki sorunumu çözdüğüm söylenebilir.

konunun detaylarına tam olarak hakim olmamakla birlikte, eğer yanlış anlamadıysam, bir sg model epiphone durumu kurtarabilir gibi geldi bana. şunu bir inceleyebilirsiniz:

www.dobez.com

selam,
İlk olarak şunu söyleyeyim: ikide bir tel ve akord değiştirmen gitarına kalıcı zararlar verebilir. Bence de bir an önce yeni bir gitar alman iyi olur. Güzelim jackson'a yazık!
Alacağın gitar drop tuning kaldırabilecek bir gitar olmalı. Almayı düşündüğün Cort (bi gitar için ne berbat bir isimdir bu ya!!) gitarın sap uzunluğu bu iş için pek yeterli değil. Çünkü gitarın sapı kısaldıkça, drop tuning'de iken çalınabilitesi de o kadar düşüyor; teller çok gevşiyor çünkü.
Drop tuning bu aralar pek popüler olduğu için, gitar firmaları da bunu göz önünde bulundurup daha uzun saplı elektro gitarlar üretmeye başladılar. Bunlara da "baritone guitars" diyorlar. Örnek vereyim:
www.musiciansfriend.com

burada da çeşitli bariton gitar örnekleri var:
www.nextag.com

Bunları sana fikir olsun diye verdim. İnternetten ya da yurtdışından almayacağın için zaten çoğunu bulamayacaksın demektir. ama en azından alacağın gitarın sapının mümkün olduğu kadar uzun olmasına dikkat edebilirsin.

Ayrıca, elindeki para az para değil. Bu parayı cort için harcamak bence yazık olabilir. Cort gitarlar çok kötü gitarlar olmayabilirler, ama o firmanın ikinci sınıf gitarlar ürettiği de bir gerçek.

Bence izmir'den gitar alacaksan çok dikkatli ol. Hele hele trigon denen o mağazanın önünden bile geçme. :) Eğer yapabiliyorsan istanbul'a git, tünel'de güzelce bir dolaş. Çok daha ucuza gitar bulamasan da, çok daha fazla seçeneğin olur. Tünele varmadan önce, ESP bayisi olan bir dükkan var, adı galiba "pera müzik." Orayı da es geçme (eğer gidersen tabi).

Son olarak da, bu sorunu müziktek forumuna yazmanı tavsiye ederim. ciddi ve son derece öğretici bir forumdur.
www.muziktek.net

Son çare notu: eğer istanbul'a gidemiyorsan, İzmir'de yaşayan, zırt pırt istanbul'a giden ve gitarlara karşı ilgisi olan birisinden (benden mesela :)) yardım isteyebilirsin.

ESP-LTD EC serisiişini görür gibime geliyo. istanbulda pera müzikte satılıyo bunlar. canavar gibi gitardır. o bütçeye rahat rahat alınır..

illa cort alacam diyosan istanbulda senkop'a git.

yıllar yılı cort'u aşağılamış biri olarak iki yıldır cort x-th kullanıyorum. x-th floyd rose'lu bir model, ve hiç abartmıyorum, hep hayalim olan orijinal esp'ye para vermediğim için çok memnunum. çünkü hayvan tonları var, klavyesi oldukça rahat vs.

x-th'ta emg 81-85 manyetikler var. çok sert yani.

gelelim evl serisine. evl serisi de kalite ve sınıf açısından x-th'ın muadili. floyd rose hadisesini hiç sevmediğim için şu an "keşke floyd rose'suz evl serisi bir şey alsaydım" diyorum mesela. verdiğin parayı sonuna kadar hak edecektir.

advertorial olabilir mi?

hmm olabilir ama sanki advertorial da tam anlamını vermiyo gibi.

preview
desem :)

advertorial ticari amaçlı filmler için uygun, eğer amatör bir şeyse demo video filan denebilir belki.

preview de önizleme anlamına geliyo sanki. ben de ne istediğimi bilmiyorum aslında ama öyle bi kelime olması lazım ya. görünce "işte budur" diyebilceemiz.

sanırım aradığıma en yakın kelime advertorial.

Trailer olabilir sanırım.

fragman

tüm öneriler makul ve güzel ama trailer ve fragman daha bir oturuyor istediğine sanki.

dediğim tanıtım filmi mesela bir şirket için yapılmış bi film, şirketi genel olarak tanıtıyo işte. ve bunu da en iyi karşılayan advertorial gibi geldi bana.

presentation olsa mesela direk?

informative trailer olabilir?
direk trailer olabilir sadece?
teaser?
abartıyorum ne için kullanılacağını bilmediğimden short notice olabilir?
information abstract olabilir?
introductory film?
presentative ile de önerilerimi bitiriyorum:)

publicity film

film tanıtımı değil de tanıtım filmi ise (bir firmanın mesela) "show reel" (showreel) kullanılabilir. "biz bunları bunları yaptık, portfolyomuz şöyledir" türü bilgiler içerir.

üst kısmını direkt bilgisayara bağlayabiliyorsunuz, ama çok kısa. onun yerine yeni kulaklık almanızı tavsiye ederim. benzer ses kalitesi için senhheiser cx300 tavsiye ederim. ben kullanıyorum, çok memnunum.

fanlar uygun sıcaklıkta devreye giriyor mu?

anakart - ekran kartı uyumsuzluğu da olabilir. bana olmuştu.

işlemci veya ramlere giden voltajı 1 kademe artırırsan bence büyük ihtimalle çözülür. eğer olmazsa işlemci altındaki termal macunu değiştir.

ekran kartım on board. cpu ve anakartım da 45 dereceden yukarı çıkmıyor. zaten öyle çok yüklenince fln atmıyor reseti. media player, messenger ve opera üçlüsü çalışırken atıyor genelde. ve bazen reset attıktan sonra tekrar başlarken tam windows ekranı açılırken tekrar reset atıyor.

işlemci ve ramlere giden voltajın nasıl artırılacağını bilmiyorum ama öğrenip deneyeceğim.

moderatorlere mesaj atabilirsin. ya da arkada$in ileti$im bolumunden derdini anlatabilir.

ben hiç entry girmezse bir ay içinde kayıtlı okur haline gelecek diye biliyorum/tahmin ediyorum. aksi yönde bir moderatör/hayvan beyanı yoksa öyledir o.

monitörün driver'ını kurdunuz mu? eğer monitörün driverini kurduysanız ekran kartının güncel bir driverı var mı? bunları denediniz mi?

abi ben piv sonrası teknolojiyi kaçırdım ama, ekran kartı sürücüleri yüklü göründüğü halde işlemez durumda olduğunda yapıyordu benzerini benim bilgisayarımda. ama bende az biraz hızlı grafik gerektiren her şeyde yavaşlıyordu. haliyle oyun filan oynanmıyordu.

yani kart sürücüleri yüklü göründüğü halde yüklü olmayabilir yahut ekran kartı anakartla uyumlu değildir. ikisi de başıma geldi, oradan biliyorum.

Belki dunyanin en yuzeysel cevabi olucak fekat driver'lari bi tekrar deneyiniz, gunceli varsa onu kurunuz falan ve evet varsa monitorun driverini yukleyiniz. Kart driverinda da, ekran driverinda da yasadim farkli makinelerde sorunu.

eyco s entry anonymizer mı ne vardı bi, goz at nedir ne degildir. bi de adsense nanelerini manyak moduna getirince de cıkmıyor tuslar fln. opera da biraz kurcalayınca gecen de yapmıstım da hatırlamıyorum.

eyco's entry anonymizer sadece nickleri saklıyor. oysa ki benim ihtiyacım olan bu değil. ben nickler ve entry'ler dışında hiçbir şey görünmesin istiyorum. bilgi olarak vereyim, bir tür basit browser programlamaya çalışıyorum.

yani öyle bir şey olacak ki, yaptığım browser'a entry'nin url'sini vereceğim, o da bana sadece entry, nick ve tarih (bir de oy butonları güzel olur) olarak getirecek.

create search ile sozlukte bir arama seysi yapın, sonuna numara girdikce o numaradaki entry i getiriyor. soyle bisey; sadece 12345 girdim ben.

sozluk.sourtimes.org

yok yok, onu da demiyorum. yapmak istediğim, sadece ve salt metin gösterecek bir yöntem. yani görmek istediğim şu:

1. gitar calmak icin kullanilan minik plastik garip nesne.
(ssg, 15.02.1999)

sozlugun kullanim esaslarina aykiri bence bu

ben varım, ama zamanım izin verir mi bilmiyorum.

telefonlarda 1 genellikle sesli msaj kutusu için ayrılmıştır. abini 1 numaralı kısayola kaydetmiş olabilir misin?

çok doğru. sanırım öyle yaptım, hemmen düzeltiyorum.

(bkz: stalag 17 )
(bkz: Victory )

stalingrad vardır www.imdb.com
ivanovo detstvo
Pearl Harbor
ike countdown to d day

der untergang
pek ikinci dünya savaşı olmasa da hitler the rise of evil

piyanist.

film değil ama 10 bölümlük band of brothers var şahane

bugun history channel'da belgesel vardı. filmlerden daha etkileyiciydi diyebilirim, görüntüler gerçekti. yağan bombalar, ölenler...

(bkz: ikinci dunya savasi filmleri )

a bridge too far

das boot

patton. savaşa daha geniş bir açıdan bakıyor. benim en sevdiğim ikinci dünya savaşı filmlerinden.

the great escape

schindler's list var amen var...

battle of britain var efsanelerden..

daha sonra the longest day var

jakob the liar
daha önceden nasıl yazılmamış hayrete düştüm.

tanımınıza bire bir uymuyor ama top gun'da biri ters, diğeri düz uçan iki uçağın (f-14 ve f-5 (filmde mig-28)) pilotları kafalarını yukarı kaldırarak birbirlerine bakıyordu.

benzeri hot shots filminde de vardı, tabii dalga geçme amaçlı.

altmışlı yıllarda çekilmiş (adını hep unutuyorum) bir türk uçak filminde de, t-33 otoyolun üstünde çok alçaktan uçarak - yanlış hatırlamıyorsam - bir otomobili takip ediyordu.

savaş sırasında da karizmaydı sanırım o giysiler de ondan karizma duruyor. sanırım filmlerdeki giysiler gerçek giysilerin çok benzerleri şeklide. bu yüzdendir.
yani demem o ki "alman subayların giysilierini daha karizma yapalıom ki mein kampf satışları artsın" gibi bir düşünce yok.

çizme kıyafetin karizmasına karizma katıyor. bildiğim kadarıyla da nazi subaylarından başka çizme giyen başka ülke subayı yoktu.

sorum daha cok nasıl olmus da daha guzel olmus yonunde. yoksa filmlerde guzel gosterildigini dusunmedim elbette.

o petrol yeşili pardesu, altına cizme. bir de yagmurda ıslanınca dehşet bir görüntü oluşuyor cidden. adamlar iyi düşünmüşler.

görebilirmiyiz alman nazi subaylarını ?

sorunun cevaplarından biri niye sovyetler sanatta (ör:resimde) realizmi savunurken amerika'nın kübizm falan gibi olaylara girmesiyle de alakalı.

Bir de gözümün önüne getirince şimdi sanki daha bi iyi oturuyo giysiler diğerlerine göre. Sanki herkese teker teker özel dikilmiş gibi. Kıyafetlerin içine bi iskeletimsi bir şey işleniyordur belki. Bilemedim.

bu benim de dikkatimi çekmişti. sebepleri şöyle sıralanabilir:

- alman üniformalarının rengi (gri, grimsi yeşil vs.) daha koyu ve canlı.
- alman subay üniformaları düzgün ütülenmiş oluyor (gerçekten!)
- alman üniformaları çok daha kaliteli malzemeden yapılıyor. bende var nazi zamanından kalma bir alman askeri paltosu. çok dayanıklı.
- alman üniformalarının tasarımı da daha karizmatik ve korku salıcı. bunu övgü olarak nitelendirmeyin. kollarındaki gamalı haç bantları giysiye ilginç bir kontrast kazandırıyor. ss subaylarının üniformaları zaten apayrı bir psikolojik savaş silahı.
- son olarak, alman üniformalarının kesimi nasıl bir kesimse, içindeki insanı daha yapılı, vakur ve güçlü gösteriyor. çizmeler de cabası.

ikinci dünya savaşı konusunda engin bilgilere sahip ve sürekli takip ettiğim bir yazar olan ''vox stellarum'' un bu konu hakkında çok detaylı bir çalışması vardı eğer yanlış hatırlamıyorsam.. ben yaklaşık bir saattir arıyorum ama bulamadım. kendisine bir msg atabilirsen bu başlığı bulur getirir büyük ihtimalle.
üniformaların kesimleri ve renklerine kadar çok geniş bir açıklama vardı..

ayanux öyle bir şey varsa sen mesaj atarsan sevinirim ben sozlukte değilim.

(bkz: #26937014)

sorunun cevabı burada sanırım. işin içerisinde hugo boss var.

yanıltıcı olmayayım ama 40-50 bin ytl gibi bir bedeli olduğunu duymuştum.
görünüm değil ama refleks, göz ve psikolojik bir takım testlerden geçeceğinize kesin gözüyle bakabilirsiniz.

haberlerde 50 bin ytl diyordu evet. bunun için kredi veren bankalar da varmış hatta. sonuçta mezun olunca iyi bir gelire sahip olunuyor.

sağlık denetimi olarak hava harp okulu sınavına giren arkadaşları full check-up ve psikomotor testine tabii tutmuşlardı. piskomotor testi hem uçak kullandırmak hem de kafaya bir tava geçirip bazı hareketleri yaptırarak tepki sürelerini ölçme şeklinde. uçağı kullanırken kontrolleri ters çevirme geyikleri de var. yani kolu sağa çekince uçağın sola gitmesi filan.

thy nın bi egitimi vardı bi ara ilanı orda burda cıkmıstı, oraya sorun direk.

sadece doktor raporu bile 500ytl

thy alim yapiyordu ama sadece muhendislik mezunlarini aliyordu bildigim kadari ile.

eğitim ne kadar sürüyor çok merak ediyorum? yani sıfırdan başlayan biri ne zaman boeing başına geçebiliyor acaba? bi de pilotların çalışma koşulları nasıl? haftada kaç saat uçar bu adamlar?

kursları var ve resmen ev fiyatı istiyorlar ücret olarak.

peki ya f-4 pilotu olmak istersek.. yaşım 24, benden geçti mi?

yaş sorunsa f-5 de olabilir..

en son sivil havacılık kurumunda pilot sınavına girildiğini biliyorum (hadi ya..) hatta bugunlerde falandı sanırım sınavları.

pegasusun da ucu akademisi diye bir seysi var.universite mezunu olmak gerekiyor bildigim kadariyla.evet pahali ama bankalar kredi veriyor.maas guzel.

en ucuz ve en kısayol bildiğim kadarıyla: "anadolu üniversitesi sivil havacılık okulu" renk körü iseniz unutun pilot olmayı..

ecas.anadolu.edu.tr

40-50 bin dolar civarı olan cpl, yani ticari pilot lisansı.
10 bin dolar civarına ppl, yani özel pilot lisansı alınabiliyor. tek motorlu bir uçağı ticari amaç gütmeksizin uçurabiliyorsunuz böylece :)

bildiğim kadarıyla fizik çok önemli değil. obezite veya cücelik gibi durumlar haricinde sorun çıkmıyor. benim de niyetim var bir an önce bir ppl almaya ama, kısmet... gözlerden yırtıyoruz gibi ama, sağlık testlerinden geçebilir miyim bilemiyorum :)

fft yapacak, fft verisini sen mi işleyeceksin?

Tam amacının ne olduğunu söylersen yardımcı olabilirim sanırım.

ses kartından alınan sinyali kaydedebilirseniz adobe audition o sinyali analiz edebilir, fft filtresi uygulayabilir ve noise reduction sağlayabilir.

Valla cok temel islemler yapicaksan Matlab bu isleri gayet iyi yapar. Ama basit olmasina karsin daha once kullanmadiysan ya da baska bir programlama dil bilmiyorsan biraz vakit kaybedebilirsiniz.

praat diye bir programa denk gelmiştim ses ile alakalı bir proje ile uğraşırken. Bir göz at derim.

www.fon.hum.uva.nl

benim de araştırdığım kadarıyla Türkiye dışındaki tüm kaynaklara göre kova burcusunuz...

zaten kova'dan iyi burç mu var? isabet olmuş bence:)

Burcun yurtiçi ve yurtdışında farklı olabilmesi söz konusu olabilir mi yahu? :) Peki neden Türkiye'de Oğlak olmama rağmen yurtdışında Kovayım? "Türkiye'deyim ve dolayısıyla Oğlağım" diyebilir miyiz?

yalniz degilsiniz efendim, 23 agustos dogumlu biri olarak ben de halen aslan mi yoksa basak mi oldugumu bilmiyorum, ama agirlikli olarak basak ozellikleri tasidigim icin onu kabullendim

hakkaten yurtdışı-yurtiçi ayrımı mı oluyormuş? çok tuhaf bir şey. Ben olsam burcuma kovamsı oğlak der işin içinden çıkardım. Turkish Tekila için de başak aslanı demek en doğrusu olur gibime geliyor.

yer ve yıl olmadan kesin bişey söylenemez.
www.astrozoom.com'dan öğrenebilirsiniz.
akrep zor be hocam, boş yere umutlandırmayalım arkadaşı :)

kendi soruma kendim cevap yazıyorum, belki ihtiyacı olan olur. şimdilik görebildiğim kadarıyla, hem ücretsiz hem de kaliteli bir yazılım.
www.celtx.com

ah soruyu göreydim keşke vaktinde...

evet, celtx'i çalıştığım yapım şirketinde uzun süre boyunca profesyonel olarak kullandım ve çok memnunum. alışana kadar (bir iki gün) "bu ne böyle yahu" diyebilirsiniz ama, sonra çatır çatır yazabiliyorsunuz.

linkleri yeni pencerede aç opsiyonu açık kalmış olabilir mi?

sözlükte tıkladığın harici linkler başka sayfada açılır, bu link verilirken öyle kodlanmış sözlüğe

pop-up diyorsan bir sorun var gibi.
prevx veya spyware doctor ile tarama yap. spyware olmasi muhtemel.

bu bende de oluyor bazen. ctrl+f5 yapınca geçiyor haliyle.

ie6 kullanma, ff bile daha iyidir o konuda. default browseri degistir taramadan sonra.

ozdek: linkleri yeni pencerede aç opsiyonu açık kalsa öyle sanıyorum ki her zaman yapardı bu sorunu. görünüşe bakılırsa sorun bu değil.

efruz: mâlûm, mâlûm... bkz'ları kast ediyorum tabii ki.

assert h: açılan pop-up'ta açılması gereken içerik çıkıyor, zararlı bir içerik değil yani.

nefertarii: ie pencerelerinin hepsini kapatıp açmayı denemiştim ama, ctrl+f5 aklıma gelmemişti. deneyeceğim.

bryan fury: ie dışındaki hiçbir browser'a sıcak bakmıyorum.

peki o zaman biz de ie ye bu kadar destek verebiliyoruz :)
getfirefox.com

Arada sırada benim de başıma geliyor bu ama nedenini nasılını anlayamadım şimdiye kadar. Yanılmıyorsam hem ie'de hem ff'de başıma gelmişti aynı şey. Ff'de daha az olmuştu. Artık sözlükten midir, windowstan mıdır bilemedim, bulamadım. Zamanla geçiyor ilginç bi şekilde.

linkteki bkz içinde türkçe karakter varsa yeni pencerede açıyordu benim eski bilgisayarda...

علنا ر. جودروي

kopyalayıp yapıştırabilirsin sanırım

arap harfleri derken, arapçaya göre mi, eski türkçeye göre mi, ona göre çok fark eder yalnız. bunu bilmek lazım.

Mohamed Helal der ki:
ألينا ر شافداروفا
Okunuşu Alena R. Şafdarofa

arapçada p olmadığı gibi, ç ve v de olmadığı için böyle oluyor. v'li kelimeler aslında w'dir arapçada. o yüzden v'leri f'ymiş gibi yazıyorlar. ç yerine t+ş de kullanılabilir fonetik olarak bu ikisinin bileşimi olduğu için. wikipedia'da ç'li isimlerin arapça başlıklarında hep böyle yapmışlar. o yüzden şöyle de olabilir: ألينا ر. تْشافداروفا
osmanlı yazısı olsaydı sanırım şöyle olurdu:آلينا ر. چاودارووا

compumaster'ın önerisi az önce kullanıldı, herkese teşekkürler. ama doğru, değil mi? sonradan bir hata filan çıkarsa gider güzelim puan :)

"no pain no gain" kalıbını kullanabilirsin(mi)

edit : "no knowledge no idea" şeklinde bir çeviriyi kastetmiştim. baktımda çok ucube durdu :)

uninformed opinion is not possible

gibi

no opinion without knowledge is estimable

şeklinde çeviresim var bu akşam.. bilgi birikimi olmadan fikir yürütmek muteber değildir anlamında..

no pain no gain'i kullanamam yav..

"you can not have an opinion, unless you have knowledge about it" demiştim ama, beğenemedim, buraya sorayım dedim..

gazetecilik tarihiyle ilgili bir ödevde lazım oldu da bu..

no opinion may be possessed without knowledge.

ama gâvur bunu senli benli kullanır hep.

"you can't have opinion without knowledge."

teşekkürler hepinize (:

Knowledge is true opinion.

en son nekarar verdiğini merak ettim :)

:)


"no opinion may be possessed without knowledge" arkadaşın ödeviydi, bunu kullandı..

possessed ve may be ile ağır yük altına girmişsiniz..hayırlısı..
mesela dostoyevski'nin ecinniler'i ingilizceye possessed şeklinde çevrilmiştir..ve le quin'in mülksüzler'i dispossessed..

güzel de ingilizcede bu bize türkçede ifade ettiği gibi bişey ifade etmez ki. un olmadan ekmek olmaz gibi bişey. "tabi olmaz" der eloğlu bence.

ahanda cuk oturdu (bkz: iz bırakanlar unutulmaz) hakkında böyle düşünürdüm hep.

"no women no cry" sanırım geç kaldım özür dilerim arkadaşlar.. :):):)

olsun, vurgulamış oluyoruz işte :)

alırsan ilk isin ram almak olsun, vista mista demısler asta la vista baby de sen ona xp kur cok rahat edersin.

peki bunun altındaki bir fiyata bu özelliklerde veya daha iyi bir notebook bulma şansım var mı?

bu makina vista'yi bile zor calistiran bir donanima sahip... dolayisiyla ucuz birsey istiyorsan alabilirsin ama cok fazla birsey bekleme.

bryan fury'nin dediği gibi, xp ile kullanacağım zaten. yazı yazmak, download yapmak vs. için istiyorum. yok mu daha ucuzu pekin?

bence bu aralar bi indirime giderler, ben alacak olsam beklerim. o yeni magaza bundan iyisini 666'ya sattı, o yuzden ucuzlatmıslar.

İşlemcisi çok tırt bir kere. Değil Vista, Xp'de falan bile sürünür bu alet. 1 aya kalmaz c2duo'lar bu fiyat aralığına inerler zaten. Ayrıca bu real süpermarket değil mi yahu? Manavdan et almak gibi bir şey burdan PC almak.

gayet iyiymiş bence. ben de aynı yaklaşımla 899€ya hp almıştım dışardan. net, multimedia, dvd yazmak, dl vs. diye en ucuzundan almıştım 1.6 centrino. gayet memnunum 2 yıl oldu. yalnız ram slotları dolu 2x256 takmışlar, bi 512 takarım üzerine diyordum yalan oldu. birini çıkarıp atmam gerek. ona dikkat edin alırsanız.

çok pahalı bence. yani o fiyata çok daha iyileri satıyorlar bir sürü yerde. celeron olması bir kere kötü. core duo (core 2 duo değil) 'lu msi ilanları vardı kadıköyde dmste. netten filan bir bak istersen.
ve evet yeni santa rosalar çıktı ve adamlar stokları eritmek için acaip düşürecekler fiyatları benden söylemesi. bunlar en dandikleri stokta kalanların. reale gelme sebebi de budur. toptancı uzuca vermiştir bunlara elinde kalanı diye düşünüyorum.

çok basit bir yöntem. tlf ile modem arasındaki ya da modem ile pc arasındaki kablolarınızı kontrol edin. üstünde uzun süre duran eşyalar ya da oyun olarak kemiren bir kedi böyle sorunlara sebep olabiliyor.
bunlar değilse airties modemin müşteri hizmetleri var diye biliyorum arayıp bilgi alın =)

Bazen bendede oluyor. Ya teller birbirine değiyordur yada hat kablosunun splitter ucu yerinden oynamış oluyordur. Bencede kablolarını bi kontrol et sen. Apartmanın tesisatı da eskiyse sorn çıkartabilir.

hani telefon çaldıkça kopuyor deseniz, splitter gerekli diyeceğim ama, şu durumda evet, atrin doğru söylüyor. geçen gün kablo tv anten kablosunu uzatmak için yanlışlıkla biraz oynattım dsl kablosunu, iki gün kopa kopa bir hal oldu alet. düzgün bir noktada sabitlemek lazım.

allah'a emanet yani? eh napalım

cok basit bir yonetem olarak mtu degerini 1500 ise 1492 yapin. firmware guncellenince otomatikman 1500 e cikmis olabilir.

yok 1492imiş o değil de
Upstream Rate (Kbps): 224
Downstream Rate (Kbps): 1024 görüyor. yanlıştır o dedim açtım kapadım yine böyle telekom bana kıyal mı geçiyor modem mi sapıttı?

hizlar modem arayuzunde normalden farkli gozukuyorise genelde sorun modemden kaynaklanir. mesela bende bir ara hem download hem de upload hizlari 266k gozukuyordu. veya atiyorum dl hizi 768k, ul 384k gibi.. bazen modemi resetlemekle duzelebiliyor ama ust uste boyle oluyorsa modemi servise gostermekte fayda var.

webcam'in modeli muhtemelen flycam usb 100. şeklen şemalen birbirlerine çok benziyor bu ikisi (usb 300 ve usb 100). dolayısıyla belki birinin işine yarar diye silmiyorum bu soruyu. (usb 100 driver'ları da çalışmadı, o ayrı...)

Bir de denemediysen aygıt yöneticisinden kurmayı dene sürücüyü abi. Belki işe yarar.

bundan bende de var ve driver cdsini kaybettim. komik olansa driver cdsi şifre ile kuruluyor. register key gibisinden bir şeyi var. bulan olursa beni de haberdar etsin. internetteki driverlar çalışmıyor nedense. :(

wiki tarzı bir şey arasanız? wikipedia gibi yani...

kendi tasarımıma uyarlayacağım. basit bir düzeneği olacak. wiki kapsamlı kaçar.

benim verdigimi beceremedin galiba :D

Bunun hazir scriptlik bisisi yok ki, bi tablo database kafi.

hm sozlukte birisi hazır pizza patladı diye entry yazmıstı sildirmislerdi firma tarafından[pizza mı artık neyse urun net hatırlamıyorum ama gıda idi]. cepcırı dolanıyordu muzede.

www.sikayetvar.com gibi sitelerde bu yapiliyor aslinda.

Vatan Bilgisayar'in neden kotu oldugunu yazarsan altina bir o kadarini da ben yazarim, bisey olursa ikimize de olur. Rahat ol. Sahsen zamaninda saticinin suratina "siz salak oldugunuz icin mi ben bu urunu alamiyorum yani su anda?" diyip de "ehe ehe" diye cevap almisligim var.

yapilabilecek her sekilde yapmakta bence bir sakinca dogurabilecek bir sey yok. yapilmasi gerekir hatta.

edit: ayrica vatanbilgisayar'a selam olsun amnsndjsdjsdllsds.

e o zaman böyle bir girişimde bulunayım ben? ama öncelikle bir avukata filan danışmam lazım. sonra altyapı çalışmaları vs... ohoooh...

benim isteğim, "şikayetvar" gibi bir site değil. çünkü o sitede şikayetlerinizi bildiriyorsunuz ve görevliler sorunu gidermeye çalışıyor. oysa örneğin vatan bilgisayar'a artık ite kaka sorun düzelttirmeye çalışmak istemiyorum ben. beni o kadar zarara uğrattılar ki, beni ve diğer insanları daha fazla zarara sokmalarını istemiyorum. yani direkt olarak vatan bilgisayar'ın önce zarar etmesini, sonra iflas edip kapatılmasını istiyorum.

çünkü şark kurnazlığı bu... çözümü insani yollarla olmuyor maalesef.

yapmaktan zarar gelmez. hatta yapılması gerek yoksa bu dangalak firmalar (vatanla bir sorun yaşamadım ve herkesin tiksindiği gold'du çok severim) düzelmeyecek.

danone cocukları aptal yapıyor diye bir mail dolasıyordu bi ara. firma acayip zarar etmiş, anneleri fabrikaya davet etmişti bi reklamında :) hatta ingiltere ders olarak okutulacakmıs. sonucta yasal bişeyi olmadı. ama o cocuk meselesiydi pc de bu kadar hassaslık olmaz millet işine gliyorsa gidip alır. bide işin ilginci elektronik ne alsam bozuldu vatandan aldıklarım taş gibi :)

Basina gelenleri hakaret icermeyen bir sekilde Sozluk'te entry olarak girebilirsin. En harika cozum degil ama bir yontem.

modlog kayıtlarında görmüştüm bir entryi ki, o zaman modlog'^da götümüze girebilir gerekçesiyle silinen entryler görünebiliyordu. biletix ile ilgili bir iddia vardı ancak biletix'in resmi sitesi farklı söylüyordu. göte girebilir gerekçesiyle silmişlerdi. evet, böyle bir anımdır. yani bazen sözlükte de dikkatli olmak icab ediyor, şikayet üzerine de silebiliyorlar.

hah, işte... iddialarımı kanıtlayamam neticede. kanıtlamadığım halde yazarsam bana dava filan açarlar mı?

şikayet sitelerini kullanırsan en azından böyle bi kötülemeden haberleri olur bi şekilde. ama diğer türlü de bir hak iddia edemezler.

acer'in amd turionx2 işlemcili 512 ramli aradığınız gibi bir modeli vardı 699+kdv ye sanıyorum vatanda gördüm bugün.%25 indirimle bugün için 800 küsur ytl'ye geliyor.

www.hepsiburada.com

ne var ki vatan bilgisayar'da bedava dağıtsalar şüpheyle yaklaşırım. vatan'dan 10 elektronik aygıt aldıysam 8'i sorunlu çıktı (hem de kullanımı ciddi derecede etkileyen sorunlar). birkaç kez internet sitesinde "stoklarda var" dedikleri ürünün mağazada olmadığını gördüm. birkaç kez vasıfsız çalışanlarıyla ağız dalaşına girmek durumunda kaldım.

yani vatan... ı ıh! :) teşekkür ederim yine de.

ayrıca ekleyeyim: internet mağazası değil, fiziksel, elle tutulur bir mağaza arıyorum.

hm o vakit gold bilgisayar'a bir bakmanızı öneririm. darknum 1 milyar civarına core2duo bir notebook almıştı oradan msi s430'du galiba. duyuruyu görürse bakar zaten. ama bir fiyatına bakın derim elden alımda indirim falan da yapıyorlar zaten.(istanbul'daysanız tabi)

1170'e aldım ve canavar bir alet.
şu anda kullanmaktayım.

eğer ucuz olsun diyorsan ekşi duyuruda satılan bir dell var. onu ben alacağım sırada görsem hemen alırdım.

tek önemli olan en az 1 gb ram. tercihen 2 ram slotu ve tek 1 gb olsun. ram en önemli şey.

www.ucuzcokucuz.com
www.ucuzcokucuz.com
ikiside konfigürasyoma göre ucuz makineler kolay gelsin

you can get your flight card from our sales bench with the domestic ticket you bought from our sales unit at the day of your flight.

this service is applicable only for daily tickets sold in our unit.

passengers with luggage may deliver their luggage to booth(s) numbered m3 (and) m4.

have a good flight.

-----------------------------------------------------------------------------------
yalnız ilk cümlenin türkçesi anlam bakımından oldukça sallantıda kalmış. söylenmek istenen "iç hat biletinizle birlikte gelirseniz uçuş kartınızı alabilirsiniz" ise, yukarıdaki çeviri uygundur.

trojan olabilir.

benim evdeki cd-rom da düğmesine basılınca açılır gibi yapıyor, sonra kapanıyor, bir daha deniyor, yarıya kadar gelip orada kalıyor. biraz bekleyip kapanıyor. açana kadar insanın dibi düşüyor.

sorun: kalitesiz cd-rom kullanımı/tepsinin aşırı zorlanması/dişli deformasyonu
çözüm: yenisini almak.

1 ihtimal trojan olabilir

diğer ihtimal ise uzak ama mümkün. infra red alıcısı var mı bu cd rom un? creative'in böyle bir modeli vardı eskiden, uzaktan kumandası var cd rom üzerinde de alıcısı var. dolayısıyla ofiste etrafta infra red sinyal gönderebilen bir şey varsa açılıyor kapanıyor olabilir.

afaik: iniş ve kalkış esnasında çok daha kritik olduğu için her ihtimale karşın kapattırıyorlar. olmaz olmaz ya tam iniş esnasında o elektronik alet bir çakışma yaratırsa halimiz duman olur gibisinden bir önlem.normal uçuş esnasında zaten risk bu kadar fazla değil diye biliyorum. ya sonuçta bu uçaklara havada yıldırım falan düşme riski var manyetik alanı var bunun bi de -50 derece sıcaklıkta uçabiliyor. bir laptop dediğin nedir uçuş esnasında sorarım size.
bu arada bazı havayollarının ilk baştaki uyarıyı eksik çevirip hosteslerin de uçuş esnasında laptop açmaya laf söylemelerine ilişkin bir anım vardı kaç sene önceye dair. sonra ne oldu düzeldi çevirisi de hosteslerin tutumu da. iniş ve kalkış olduğuna bastı kafaları.

uçağın iniş, kalkış, taxi ve düz uçuş aşamalarında kokpitte değilseniz hiçbir alet gerçekten zarar vermez. kokpitte cep telefonuyla konuşmanın bile zarar vereceğini düşünmüyorum esasen, ama ne olur ne olmaz... vaktinde son derece teknolojik bir business jet olan citation vi'yla bir istanbul-karadeniz turu yapmış idim, pilotlar da dahil herkesin telefonu açıktı (zaten belli bir yükseklikten sonra telefon sinyal almaya çalışmaktan vazgeçiyor). hele ki ipod, notebook...

yeşil mercedes otobüsler için de geçerli bu.

ama kalkış ve iniş çok riskli aşamalar. milyonda bir de olsa bir risk göze alınamaz.

anonsları duymak için. yoksa o aletlerin hatta dışarı yayın yapan aletlerin bile (fm vericisi mesela) hiçbir etkisi olmaz.

Duyuru'da daha önce mutlaka konuşulmuştur bu konu ama aramaya üşendim. Washburn'ün X-10 modelini(250 YTL civarı) Cort'un da giriş seviyesi modellerini tavsiye ederim.

İstanbuldaysanız Tüneldeki akbabalara para kaptırmamaya çalışın. turkrock, muziktek gibi sitelerin ikinci el forumlarına bakmanızı tavsiye ederim. Başlangıç seviyesi, cort-washburn ler güzeldir.

cort'un g serisi, özellikle üst modelleri oldukça güzel görünüyor.
g250 gibi orta halli bir şey iş görür sanırım, o fiyata da yakındır muhtemelen. mygitar.com'da çok çeşit var ve fiyatlar uygun gibi, ama başka yerlere de bakmak gerek, fiyatlar değişken olabiliyor.

bir de, alırken yanınızda anlayan biri olsa, gitarı bir denese iyi olur.

valla ben satiyorum 585 ytl ye gitar, amfi, distortion pedali, gigbag, aski falan filan. sadece tellerin degismesi gerekiyo. gitar sx marka falan. sahne gormuslugu de var. artik calmadigim/calasim olmadigi icin satiyorum. bozuklugu da yok.. ilgilenirsen set ile ulasabilirsin bana.

alacaksa floyd rose lu bir gitar alsın. ben param yetmedi diye bc rich warlock un floyd rose suz olanını aldım şimdi ağlıyorum. klavyesi rahat değil, teller diğer modele göre azıcık yüksekte gibi.

ayrıca gitarı satan eleman gitarı gidip en kral marshall amfiye takıp size şov yapacaktır, kanmayın pzevenge. o amfilere teneke bağlasanız inanılmaz bir ses veriyor. eve gelip hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

ikinci el alırken bilen birisi olmadan kesinlikle gitmeyin. sapı atmış, orjinal manyetikleri sökülmüş, sahte, iç tesisatı kurcalanmış gitar satmaya çalışmaları kaçınılmaz.

Alacaksa Floyd Rose'lu gitarlardan kaçınsın. Normal vibratolu Strat ya da superstrat modeller başlangıç için idealdir. Özellikle düşük bütçe ile FloydRose'lu gitar almak çalanın hevesini kırabilir. Kullanılan kalitesiz köprüler akort kaçırma, ayar tutmama gibi bir takım problemler çıkarabili ki Floyd Rose sistemi zaten yeterince karışık bir sistemdir. Ha benim gibi azmedip alışana kadar pes etmezse süper eğlencelidir orası ayrı. =)
Gitarı alırken iyi bir amfiyle deneyin. İyi amfi kötü gitardan iyi ses çıkaramaz ama kötü bir amfi en iyi gitarın tonlarını batırabilir. Amfi alırkense alacağınız amfiyi seçtiğiniz gitarla deneyin. Dolgunluk açısından 20watt altını tavsiye etmem. Amfi alırken satıcıların bu amfi lambalı, şöyle, böyle diyerek preampı lambalı dandik aletler satma çabası ile karşılaşabilirsiniz, kanmayın. Tek kriteriniz aletin sesi olsun.

İkinci el alacaksanız bir bilene göstermeniz menfaatinize olur fakat manyetiklerinin değişmiş ya da tesisatının kurcalanmış olması demek gitarın kötü olması demek değildir. Önemli olan takılan manyetiklerin niteliği ve tesisatın ne şekilde modifikasyona uğramış olduğudur. Örneğin 300liralık bir gitarın üzerine kaliteli Seymour Duncan, DiMarzio ya da EMG manyetikler ve Gotoh, DiMarzio gibi potanslar switchler takılmışsa o gitar 500lira eder. Sözü geçen modifikasyon en aşağı 250dolara malolmuştur zaten.

ucuz gitarlarda floyd rose hakkaten sıkıntı yaratır kanımca. bir js serisi gitarda elbet harika olur, ama bu fiyatlarda bence kaçınılmalı. zaten ucuz gitarlarda doya doya, iç huzuruyla whammy bar kullanmak pek mümkün olmuyor.

sıfır gitar alacak olsanız da bence anlayan birini götürün, denesin. aynı dükkandan iki aynı model gitar bile tutmayabiliyor birbirini.

ayrıca, marka takıntısı da çok yaygın ilgilenenler arasında. biri mükemmel derken diğeri çok kötü diyebilir bir marka için, ama ikisi de elini sürmemiştir o gitara mesela. aynı analog ve dijitalin ne olduğunu hiç bilmeyenlerin "analog iyi, dijital kötü" demesi gibi.

kesinlikle floyd rose'lu bir gitar almasın, çok uğraşır.

cort giriş seviyesi gitarlardan almasın, hevesi kursağında kalır. ben cort x-th kullanıyorum, ama onun yeri ayrı. aşmış alet.

ne alsın? taksim pera müzik'ten dean avalanche serisi bir gitar alsın. tam o fiyatlarda. ben onunla başlamıştım 8 sene evvel. uzuuuunca bir süre iş görüyor. stüdyoya girip konsere çıkma aşamasına gelene kadar da her tarza uyuyor - özellikle alternatif rock ve heavy metal (death metal filan değil).

ben sadece birinci soruyla ilgili bilgi sahibiyim.

bir havayolu şirketi, ister lufthansa olsun ister easyjet, tamamiyle aynı zorlu güvenlik şartlarına tabidir. havacılık kara, deniz ve demiryolu taşımacılığına hiç benzemez. her şey kitabına göre, satır satır doğru şekilde yapılmak zorundadır. dolayısıyla teoride tüm şirketler aynı seviyede güvenlidir.

ancak türkiye'de denetim eksikliği, bilgi yetersizliği, vurdumduymazlık vs. gibi yaygın sebepler yüzünden, bu önlemlerde zaman zaman aksamalar olur. buna thy de dahildir. ama ben türkiye'yi biliyorum, türkiye için konuşuyorum. benzer ihmalkârlıklar muhtemelen dünyanın her yerinde oluyordur.

neticede, ucuz havayolu şirketlerinin karıştığı kaza sayısı, pahalı havayolu şirketlerininkinden fazla değil. diyorum ya, bilet ne kadar ucuz olursa olsun, o güvenlik harcamaları bir şekilde yapılmak zorunda. cezası çok ağır.

2. evet, ama çok da erken olmak zorunda değil, mümkün olan en ucuz fiyat 6-7 gün önceden de bulunabilir çoğu zaman.
3. direkt siteden kredi kartıyla alabilirsin, ryanair için konuşuyorum
4. patlar çünkü iptal edilemiyor çoğu zaman
5. ryanair ve easyjet benim bildiğim en büyükleri

iptal edilse bile sağlam bir ceza kesiyorlar diye biliyorum bende biletten.1 euroya almaya kasıyorsan evet 6 ay önceden alman gerekiyor.

haftada bir veya iki haftada bir cok saglam indirim yapiyor cogu, ucustan 5-6 gun once 1-10 euroya bilet almak mumkun olabiliyor iyi takip yapilinca. ucamama durumu sozkonusu olursa bi miktar ilave ucret alarak ileri bir tarihe alabiliyorlar bileti.
germanwings biletlerini internetten almak acentadan almaktan daha ucuza geliyor, germanwings fazla bagaj konusunda esnek davranabiliyorken ryanair grami gramina aliyor parayi. bi de bu ucuz ucuslarda ikram olmuyor, bi kahveyi 3-4 euroya satiyorlar

istanbul'dan milano'ya ucan myair var bir de. mesela 22 aralik milano'ya ucus 0.01 euro su anda :)

Bir de küçük bir soru da ben sorsam izninizle? Hiç bilgim yok bu konularda ve henüz hiç uçağa binmedim, o yüzden saçmalıyor da olabilirim. Bu adamların kazancı ne bu çok ucuz biletlerden? Önceden alındığı için geçen süre zarfında bankaya yatırıp faizini yese desek olmaz çünkü su parası kadar aldığı para. E nasıl oluyor da oluyor?

ben hayır duası için yapıyorlar diyecem ama biliyorum ki değil:)

hayrola, film mi çeviriyorsunuz :) kapılar kilitli olmazsa direkt çıkarsınız gibime geliyor.

suya batmakta olan arabadan çıkmak diye bi başlık var sözlükte, işinize yarar herhalde..

burun üstü dalıyorsanız hasarınız azalır ama dibinin üstüne şaap diye düşüyorsa sert zemine düşmüş kadar olursunuz. hafif dalgalı bir denizde sürat teknesi ile giderken tekne küçük bir dalgada sudan bir karış havalanıp geri indiğinde bile sanki arabayla kasisten hızlı geçmiş gibi bir etki yaratıyor diyim, gerisini siz hesaplayın.

1 metreden sırt üstü atladığınızda canınızın nasıl yandığını ve uğradığınız şoku düşünün. sonra 6 metreden aynısını yapınca uğrayacağınız şoku hesaplayın :) o sersemlikle bir de aracın içinden çıkmanız gerekiyor.

eğer film için böyle bir sahne çekecekseniz tecrübeli dublörlerden yardım almanız, hazır dalgıç bekletmeniz, hazır ambulans bekletmeniz gerekir diye düşünüyorum. filmin bütçesini düşüreyim derken iş almayın başınıza. amatör bir video çekecekseniz ana haberlere konu olma ihtimaliniz var aman dikkat.

emniyet kemeri %100 kurtarma garantili bir gereç olmadığından, 6 metreden düştüğünüzde kafanızı bir yere çarpmanız ve bayılmanız mümkün. sonrası mâlum...

5-6 metre, ciddi bir yükseklik aslında.
Eğer bunu yapmak zorunda iseniz, en iyisi arka koltukta oturmak, kilit kısmı tam göbeğe gelen beş noktalı emniyet kemerleri kullanmak ve kaskın hemen kulak hizasına gelen noktalardan omuzlara birer strap ile bağlantı yapmak.
aracın sadece ön camlarının açılıp arka camların kapalı tutulması, suya girince motorun ağırlığı ile burun aşağı bir pozisyon alacak aracın içinde ne olur ne olmaz diye bir miktar havanın biriktirilebilmesi için de faydalı olur. sözkonusu etki içi bagaja şişirilmiş çöp torbaları da doldurulabilir.
Ön camın da ciddi bir şekilde bantlanması gerekir. yoksa patlayıp içeriye gelme ihtimali var ki, rööööh diye üzerinize gelen su+cam parçaları ile cebelleşmek hoş olmaz.

bir de, bu atlamayı yapmadan önce anti freeze, yağ, hidrolik sıvılar ve yakıtın tamamen boşaltılması gerekir. denizi/gölü/nehri kirletmenin de alemi yok. aracı arkadan başka bir şeyle itiverirsiniz, olur..

hrv için 'aradığım araç bu' diyorsanız söyleyecek bir şey yok. lakin 35 bin ytl biraz fazla gibi sanki. yerinizde olsam 30 bin ytl ye sıfır, tam aksesuarlı, direksiyondan kontrollü 7 vitesli, elite bir jazz alırdım. bayan arabası vs şeklinde sayıklayanları pek takmamak lazım, son derece iş gören bir araba. demek ki söyleyecek bir şey varmış.

yakıt tuketimi nasil peki? suv neticede.

4cusseli ki$i emin ol rahat edemeyecektir.
arka koltuklarda diz mesafesi cok cok kisa.

hr-v ile seyahat ettim. fena değil ama diğer araçlarla hiç alakası yoktur. korkuyorum ki birazdan benim kafamdaki araç vw caddy ya da fiat doblo aslında diye 1-2 soru daha soracaksın ; (şaka tabi bu kısmı)
sen ona tüp taktırırsan cillop gibi olur şaka yapmıyorum. kapalı garajlarda problem olur ama madem suv istiyorsun o fiyata nasıl binceksin öyle bir arabaya. jazz-yaris falan diyenlere de aldırma bence hr-v ile aralarında tonla fark var. ama üretilmiyor diyorsun bilmiyordum bunu. üretilmiyor ya da satılmıyorsa ileride satamazsın bir tamir gerekse yaptıramazsın gii problemler çıkar.

öncelikle jazz da 4 cüsseli çok rahat seyahat edebilir. hatırladığım kadarıyla hrvden çok daha rahat bir araba. özellikle arka koltuklar bambaşka.
yakıt tüketimi açısından da şöyle söyliyim: otomatik olup da jazz la kapışacak araba bilmiyorum.
yaris in ise kabul edilemez ölçüde bir bagajı var. hani arabanın her şeyi hoşuna gitti, tamam bagajı da böyle olsun artık diyemiyorsun.

yakın bir arkadaşımda hr-v var. bir kere kullandım da. bol bol da seyahat ettim içinde. her koltuğunda oturmuşumdur. harika bir araç. ama sahibi ikinci el satsam en az 30 milyar isterim kardeşim diyordu öyle pahalı.

yakıt yakımı 1.6 motorda 100 kilometrede 10 litre civarı ama bu model 2004 model ve park sensörü cruise drive vs yok araçta. otomatik vites.

100km de 10 litre tüketen bir araca bineceksem bunun hakkını verecek bir araç satın alırdım. 2001 golf gti kullanıyorum (1.8T) o bile 10 lt yakıyor. 1.6 motoruyla 10lt yakıp "zevk" vermeyecek bir araç satın almazdım.

Günlük kullanımda 100km de 10lt ve yukarısı yakan bir araç, aldığına alacağına pişman eder.

işte HR-V almaman için güzel bir sebep :

(aylık gideceğin yol/100)*(10lt)*(3ytl:)

2008'de honda jazz'ın yeni kasası geliyor. kararımı bu da etkiledi açıkçası. neticede şimdi jazz alsam, seneye "eski kasa" bir jazz'a biniyor olacağım ve artık üretilmeyen bir araca binmekten pek de farkı yok bunun. ikinci eli yine düşük olacak.

ozdek: bugün kabul edilen yakıt ekonomisi fikriyle benim aklımdaki yakıt ekonomisi tam olarak örtüşmüyor sanırım :) şimdiye dek sırasıyla 91 model 2000cc bir vectra, 1992 model 1800cc bir honda integra ve 1998 model 1600cc bir rover 216 kullandığımdan, günümüzdeki herhangi bir 1600 motor araba bana oldukça ekonomikmiş gibi geliyor :) teknoloji yeni, motor yeni neticede. dolayısıyla lpg hadisesine hiç sıcak bakmıyorum.

3ay daha bekle 2008de yeni kasa jazz al

şu anda sıfır araba almak saçmalıktır yalnız bunu söyleyeyim.

zira o kadar çok ikinci el sıfır gibi araba var ki piyasada anlatmaam. param olsa hemen alırdım bir tane.

sıfırı 35-40 lira olan arabalar 10-15 bin km'de 20-25 lira arasına gidiyor.en son full aksesuar en üst model laguna satıldı bir tanıdık tarafından. 2003 model araç 100 bin km'de 70 milyara alınıp 19 milyara zar zor satıldı. (lagunaya 70 milyar verme hadisesi saçma tabii o ayrı)

durun duz mantikla du$uneyim, tutmayin beni. 18 vitesli bir bisiklet ile 18. vites ile surmeye ba$layalim. hmmm, ayni mantik mi bilemedim :)

o mantigi ben yaptim,
bisikletin en buyuk carkinda (arabadaki 5. vites) mesela 20 kez pedal cevirerek 10 metre gidebiliyorsak, en kucuk carkinda (arabadaki 1. vites) 1 kez cevirerek 10 metre gidebiliriz.

tamam, bu uyuyor ama daha bi bilimsel olan aciklamasi yok mu?

(ayrica bu buyuk-kucuk cark durumunu ben de mantiktan cikardim, tersi de olabilir mi bilmiyorum)

bu arada şunu belirtmeden edemeyeceğim.

içten patlamalı motorlarda sıkıştırma oranının azalması ile birlikte ''çiğ atma'' olarak bilinen, yakıtın yanmadan egzoz'dan (eksoz mu yoksa) dışarı atılması durumu vardır ki yakıt tuketımının asıl kıralı bu olur. bu durum yksek viteslerde devirin düşürülmesi ile meydana gelmektedir. yakıt yanma odasından yanmadan sışarıya çıkmaktadır.

bisiklet örneğinde olduğu gibi düşük devirde yol alabilmeniz için daha fazla torka ihtiyacınız var. Düşük devirlerde de tork yerlerde süründüğü için daha fazla gaza basmak zorunda kalıyorsunuz ve bu da tüketimi arttırıyor. bunu şöyle görebilirsiniz;
4. viteste 40kmh ile giderken sağ ayağınızı oynatmadan debriyaja basın ve kaç devire çıktığınızı görün. aynısını 2. vitesle de deneyin.
linkte bir tork eğrisi örneği veriyorum.
img206.imageshack.us

sırayla gidelim.

40km/h'ye ulaştın, 4. vitese taktın. gazı kökledin, ama ivme çok düşük. araba adeta "gitmem ben," diyor.

ilk olarak, gaza basıyorsan enjektör silindire benzin pompalıyor demektir (yeni otomobillerde bilgisayar bunu engelliyor mu? sanmıyorum).

silindire bol bol benzin gidiyor. ama silindirin bir defada yakabileceği karışım miktarı belli. devir? çok düşük! e, birim zamanda silindirlere 10x benzin gidiyor, ama devir düşük olduğundan silindirlerde misal 3x benzin yakılıyor. geri kalanı? yanmadan aynen egzosttan dışarı...

yani aslen mantık şu: devir ne olursa olsun, araba çalışırken gaza basıyorsan, o benzin o silindire gönderiliyor kardeşim (esnaf ağzı). e yanmayan benzine de bir şans daha verilmiyor haliyle.

actionary demiş benim diyeceğimi ama ben yine de kendi kelimelerimle yazayım.

bilgisayarını beynini geçiniz efendim. mantık çok basit. benzin deposu ile motor arasında bir tane çeşme var. gaz pedalı ile kontrol ediliyor. bu çeşmeyi ne kadar çok açarsan o kadar çok tüketiyor, ne kadar az açarsan o kadar az tüketiyor. 4.viteste arabayı 40 km.'de stop etmeden tutabilmek için 3. vitestekinden daha çok gaza basıyorsun. dolayısıyla çeşme daha çok açılıyor, fazla yakıt tüketiliyor. yakıtın yüketimi motorun devri ile değil, senin gaz pedalına basışına göre değişiyor.

bütün yakıt tasarrufu önerileri de bu yüzden. ne diyorlar? camlar açıkken araba daha çok yakıt tüketir diyorlar. niye? çünkü camlar açıkken aerodinamik bozulduğu için rüzgar seni yavaşlatıyor. sen ulaşmak istediğin hıza ulaşabilmek için, camların kapalı haline göre daha fazla gaza basıyorsun. yoksa arabanın camın açıklığını algılayıp da bilgisayardan aerodinamik bilmemne hesapları yapıp yakıtı ayarladığı falan yok.

derler ki "sert fren yapmak yakıt tüketimini arttırır". bok yesin onu diyenler. fren yapmak yakıt tüketimini arttırır mı? olay nedir? eğer ani fren yapıyorsan, durmak istediğin yerin dibine gelene kadar gaza basa basa geliyorsun demektir. kırmızı ışığı göre göre 5 metre kalana kadar gaza basıp ışığa gelince zart diye fren yapıyorsun demektir. oysa ki ışığa 50 metre kala ayağını gazdan çeksen, araba mevcut hızıyla rahatça ışığa yavaşlayarak ulaşacaktır. böylece 5 metre kala yumuşak frenle durabilirsin. böylece gaza basmadığın 45 metre, sana yakıt tasarrufu olarak döner. mantık budur.

opel astra?
hatta yeni astra classic II serisi cikmi$. bir onceki kasa yani (ben cok seviyorum bunu)
hem kampanya da var. fiyatlar cok makul. bir bak derim.
ornegin:
Astra Classic 1.6i 16V Twinport (HB Comfort) //103hp bu
kampanyali fiyati: 28.125,00 YTL

edit: mesela spor paket var opsiyonel. onu da eklersen 30.000ytl gibi oluyor. bence cok cok uygun.

$imdi aklima geldi.
nissan note onerebilirim bir de. yazdigim iki araci da kullandim ben (cok degil tabi, ehliyet almadim da daha)
istedigin her $ey olabiliyor bu aracta. yazdigin her madde mumkun.
cusseli 4ki$i degil 5ki$i bile rahat edebiliyor bu aracta. inanilmaz bir ic dizayni var. on koltukta dizlerim torpidoya carpmadan oturabildigim yegane araclardan biri. (1.83 civari boyum var ve koltugu arkaya cekmeden oturmu$tum sen du$un)
bunu da dikkate al derim.

O bütçenin ve üstünü çizdiğin markalara bakınca baz model bir sedan ya da orta donanımlı bir kompak sınıf alabilirsin gibi. Hatchback demişsin zaten orta sınıf gibi. Yani cüsseli 4 kişi memnun olmaz çok fazla ama cüsseli 2 kişi + minik 2 kişi baya rahat eder. Otomatik demişsin haydaa dedik arttı fiyat 2-3 bin ytl belki daha fazla. Az yakacak demişsin güzel paradoks olmuş. Otomatik vitesli arabada 100 km de 10 litreyi gözden çıkar bakalım en baştan hele ki 4 cüsseli kişi kullanacaksa... Klima zaten standart bahsetmene gerek yok.Camların dördü de elektrikli olması masraf demek ön iki kesin elektrikli ama klimalı arabada yarım açılan cama elektrik ne gerek. Bence paran sana kalsın arkadakileri ipleme eğer makam arabası olmayacaksa ki o belli.
Şeklen şemalen düzgünlük kime göre neye göre diyorum.
Zaten gidip Honda Jazz ya da Nissan Note-Micra seçeceğin baştan belli. Bak sana uygun bir de Citroen C2 ya da C3 var. Ama bunlar bakımları olsun alımları olsun PAHALI araçlar. Ben kesinlikle almam.
Şahsi kanaatim üstünü çizdiğin Renault'nun Megane HB versiyonu sana uygundur. Ama gidip otomatik değil de dizelini alırsan sana yıllarca zevk verecek bir araban olmuş olur. Sıkı bir reno fanatiği ve Clio III kullanıcısı olarak önerim budur. Arka koltuk biraz dar olsun ama şehir içinde rahat edeyim oh misler gibi park edeyim dersen de Clio III öneririm. Dizel elbette. 65 BG versiyonu da alınabilir şehir içinde çok farketmiyor. Ama dizelin sürüş keyfi benzinli gibi olmuyor bunu da belirteyim.
Bir de gidip sakın donanım paketlerine milyarlar akıtma. Dışarıda kendin yaptırt daha ucuza gelir ve keyfine göre döşenmiş olur. Clionun bazıyla üstü arasında 4-5 milyar oynuyordu mesela. Gittim bazın bir üstünü aldım mecburen. Ortalamada Günde 2 saat kullandığım araca evden daha fazla dekorasyon masrafı mı yapçam. Sonra satıyosun zarar zaten hep.

ben de yakın zamanda aşağı yukarı aynı özelliklerde bir araba alacağım,
Honda jazz konusundaki en önemli çekincem 2008 yılında kasa değiştirme ihtimalinin yüksek olması.
aşağıdaki seçenekleri de değerlendirmen yerinde olur...
yaris'in iç mekanına ben de henüz bakmadım ama büyük olduğu iddia ediliyor. en üst versiyonu 35.250
auris'in en ucuz otomatik versiyonu 38,350 bence çok güzel bir araba.
fiat ve peugeot konusunda seninle aynı fikirdeyim.
hyundai konusundaki olumsuz görüşlerim son zamanlarda değişti, yeni çıkan i30 bence incelenmeli. ayrıca era'da da değişiklik var sanırım. bunların çarpışma testlerini incelemek lazım...

toyota yaris'i bir incelemenizi öneririm. ayrıca auris'in fiyatı konusunda bir bilgim yok ama ona da bakın güzel bir araçtır.

bu bilgiler için çok teşekkür ederim, gerçekten çok işime yarayacak.

assert h: "classic" hadisesine temkinli yaklaşıyorum. neticede eski kasa, ve satarken "eski kasa" olarak satılıyor. daha önce yaşadım bunu. yine de classic ii hadisesini bilmiyordum, şimdi inceleyeceğim.

nissan note, evet, benim de üstünde durduğum bir model. ama daha ziyade bir aile otomobili olarak kullanacağımdan, iç hacmini araştırmam gerek.

ozdek: honda jazz'a sıcak bakıyorum, ama şekil şemal açısından şüphelerim var. nissan note'a gelince, yukarıda açıkladım zaten.

honda jazz ve benzerlerine (nasıl adlandırılıyor, bilmiyorum. kısa burunlu, küt arkalı... minivan diyeceğim, ama değil) ben sıcak bakıyorum, ama aracı birlikte kullanacağım aile fertlerim pek sıcak bakmıyor.

elektrikli arka camlar konusu biraz takıntı gibi, kabul ediyorum. ama her yerinden teknoloji akan yeni nesil bir otomobilde camı bir kol yardımıyla açmak nedense bana çok abes geliyor. uzun yıllar kullandığım 1991 model honda integra'da bile dört camın elektrikli olduğunu da göz önünde bulundurunca...

otomatik vites şart, çünkü bunca yıl manuel vites kullandım ve otomatik vitesin gerçekten çok rahat bir şey olduğunu düşünüyorum (merak, özenç...). yakıt ekonomisini de elbette benzer otomatik araçlara kıyasla dikkate alıyorum.

nissan micra fazla küçük ve tipim değil :)

citroen ise, fransız otomobili olduğundan kelli tercih sebebim değil zaten. hani ancak çok uygun bir araç çıksaydı alırdım. renault'a meselâ, laguna ve üstü dışında sıcak bakmıyorum, çünkü işçilik ve malzeme kalitesi konusunda derin şüphelerim var. takıntı de, cehalet de... engelleyemiyorum :)

megane hb, yine aile fertleri tarafından şiddetle karşı çıkılan bir model (arkası yüzünden). yoksa bence katlanılmayacak kadar kötü değil :) zaten renault.

clio, yine, küçük. ayrıca renault.


hgn: toyota olsa binerim meselâ. ama yaris de silüet olarak honda jazz'a olan benzerliği sebebiyle tercih sıralamasında gerilerde kalıyor (bana kalsa süper).

hyundai i30'u ben de beğendim açıkçası. ama hyundai neticede. ayrıca küçük olmasından şüpheleniyorum.

atrin: toyota auris'i inceleyeceğim şimdi.

hepinize çok teşekkür ederim. zamanınız olursa yukarıdaki şüphelerime de antitezler üretirseniz memnun olurum.

corsa nasıl meselâ?

Honda Jazz'ın arka koltuk tarafında bombe yok, geniş ve düz bir alan kalıyor o yüzden. Bagaj hacmi de oldukça geniş...

yaris ? ya da a serisi mercedes[gerci bu fiyat kısmıdna faul olaiblir]

şimdi okudum da şartları, yaris geldi aklıma direkt, yalnız bazı serilerinde arkadaki iki cam otomatik değil, special modelinde olabilir emin değilim. ama yaris güzeldir.

fiyat miyat bilmem megane sedanımız müthiş bir kaza yaşadı. alet 26 milyarlık hasara uğradı gene de içindekilerin burnu bile kanamadı.

daha sağlam bu fiyatta araba yok piyasada idda ediyorum.

biraz farklılık ararsan suzuki swift bence şahane bir alternatif...

citroen c4 derim. pek şahane!!

avrupa yakasini bilemeyecegim ama anadolu yakasinda sahil yolunda bostanciyi biraz gecince outlet vardi.

fiyatını bilmiyorum ama metrocityde vardı bi dockers

beylikdüzü migros'ta var dockers, ama öz avrupa yakasından sayılıyor mu bilmiyorum.

fiyatları öyle çok uçuk değildi.

bostancı köprüsü üzerinde de outleti var

tabi şunlar da var. mp3'ten çevirme wav'ın sana bi faydası olmaz. çok sık düşülür bu hataya aklında bulunsun. bir de wav'ın değeri de önemli. en az bi 44100, 48000 falan olması lazım... hele 20000lere indi mi hiç kullanılamaz.

mp3 temelde wav'ın sıkıştırılması (ve bazı frekanslarının atılması) ile ortaya çıkan bir format olduğundan, wav kalitelidir. wav, çoğunlukla kayıpsız bir ses formatıdır. bu açıdan aynı kaydın wav hali, 320kbps'lik mp3 halinden daha kalitelidir.

ama, garbage in garbage out prensibinden hareketle, kayıt kötüyse, al wav'ı vur mp3'e diyebiliriz.

aslında durum biraz daha alengirli..

basitçe anlatırsak; mp3 formatı, audio ya da wav tarzı kayıpsız formatlardan, insan kulağının algılamadığı veya çok düşük volümlerde gezinen gereksiz frekanslar kırpılarak elde edilir.. az yer kaplaması bundandır..

tabi bi de kalite mevzusu var.. ama audio formatında orjinal bir şarkıyı, 320kbps mp3 halinden ayırabilen adamı ben ayakta alkışlarım, öyle diyim..

ha ama sen ses efekti diyorsun.. o zaman pek kapasite problemin de olmaz heralde.. wav da kullanabilirsin pekala..

şeklini şemalini gösteren bir fotoğraf yollarsan bugun elektronikçiler çarşısına(izmir-çankaya) gideceğim bakabilirim.

kaliteli potansiyometreler var, ses uygulamaları için falan kullanılıyor (cızırtı olmasın diye) sizin işinizi görme ihtimali var. fiyatı da olsun 3-5ytl en fazla.

dediğim gibi şeklini şemalini 1 saat içinde gönderebilirseniz bakarım.

maalesef işyerinde olduğumdan gönderemedim. çok teşekkürler yine de.

yani her boyutta pot kolaylıkla bulunabiliyor mu? tam joystick'e oturacak bir tane...

aynı değerlerdeki bir pot büyük ihtimalle işininizi görür. boyutta sıkıntı olacağını sanmıyorum, bir şekilde oturtabilirsiniz eskisinin yerine. fakat istediğiniz hassasiyeti alamayabilirsiniz, düzgün kalibre olmayabilir vs. vs.. orjinalini bulabiliyorsanız bence orjinalini alın yoksa philips in yağlayıcı/temizleyici si ile bir deneyin şansınızı derim ben. belki bir süre daha iyi çalışır halde tutabilir.

İstanbul'da "Gönenli Peynircmm"(Böyle yazılıyor-siteleri de var nette) diye bir şarküteri zinciri vardır. Bu arkadaşlar gerçekten de malları komple oralardan getirirler. Bir ortaklarını tanırım, hile hurda yok. Sana en yakın şubeleri, Bakırköy, Bahçelievler ve Mimaroba'dır.

Ek olarak sana çok daha değerli olabilecek bir fikir.

Bandırma'da "Ünal Çiftliği" diye geçen bir Peynirci, Süt Ürünlerici vardır, onlar İstanbul'da bazı yerlere mal gönderiyorlar diye biliyorum. Bandırma'da orayı ara İstanbul'da ürünlerinizi nereden bulurum de. Onlar mal göndermiyorsa bile mal gönderen kesin vardır. Gene bilirler, yardımcı olurlar.

Coş.

işte bu süper oldu...

ünal'ı bilmez miyim! bunu bir araştırayım ben hemen. bu mesajı yazdım ki, araştırıp öğrendiğimde gelişmeleri buraya yazacağım bilinsin. :)

hezarfen havaalaninin orda bir pist vardı yanlış hatırlamıyorsam. havaalanına uçakçılar gidiyordu da, yarış pisti de o civarda bir yerdeydi.

1. levent'te meşhur "mustang hobi" tükânı var. orası baya bilgilidir konuyla ilgili. ama istanbul'da mısın bilmiyorum tabii.

mustang hobi.

url: www.mustanghobi.com

adres: nispetiye cad. dost apt. no: 1/B levent

internet sitesinde zaten yazıyor adresi, telefonu vs.