entonasyon.

(bkz: elektro gitarda entonasyon ayari)

rejim yaparek göbek eritemezsin. ilk önce vücuda yayılmış yağlar, yani deriyle kas arasındakiler erir sonra göbek erir çünkü.

yürüyerek, koşarak, bisiklete binerek eritemezsin. bunlar baçak ve kalçadaki yağları eritir. (koşarken ya da yürürken göbeğe poşet bağlayıp sauna etkisi yaratanlar vardır ama sağlıksız bir olay)

mekik, yarım mekik çekerek, karna güp güp vuran titreşimli şeylerden kullanarak yani karna bir baskı yaparak eriteblirsin anca. mekik çekmeyi gözünde çok büyütmene gerek yok. bu sıcaklarda her gün duş alıyorsundur. duşa girmeden maksimum çekebildiğinin 2/3 si kadar 3 parti çeksen yeter de artar. yani en fazla 30 çekebiliyorsan 20x3 çekeceksin. aralarda 2 dakika dinlenip karnına masaj yaparak.

bir de senin o göbek sandığın şey mide olabilir. miden büyüdüğü için ufak bir göbek sana kocaman geliyordur. böylebir durumda yediğin yemek miktarını aynı tutup öğün sayısını 6 ya çıkarabilirsin.

mümkünse karbonhidratları azalt. ekmeği kes.

iş arkadaşım 57 kilo 1.88 idi. kilo alınca karpuz yutmuş yılana dönmüştü birden. birayı kesti ve yüzmeye başladı. iki üç ayda baya toparlandı.

hafiften şınav barfikse başlamak iyi gelir bence, bilhassa home office tarzı ya da resmi olmayan bir ofis ortamında çok sorun olmaz. yağı eritmeye çalışmaktansa ufaktan kasa çevirmeye çalışmak daha iyidir. belimin yan kısımlarındaki yağlar için o titreşimli dalgalardan kullanmayı ben de düşünüyorum ama bilemedim işe yarar mı. yüzmek tabii ki en güzeli ama düzenli olarak haftada en az 3-4 gün yüzmeden sonuç alanı görmedim pek.

sevisme surelerini de uzatmaya calis. cok ve ufak ogun de iyi gelir herhalde.

mekik bazen bayar, çünkü çok uzun sürer ve verimsizdir filan. en süperi yere sırt üstü uzanıp bacakları bitişik vaziyette kaldırıp indirmektir. kolay görünüyor ama onuncu tekrardan sonra karın kaslarının cayır cayır olduğunu hissedebiliyorsunuz. çok kısa sürede etki gösteriyor. bunda da cashkopat'ın yazdığı kadar tekrar yapsanız yeter.

ha, ben de göbek olayına girdim, o ayrı.

yürüyerek, koşarak ve bisiklete binerek yağları yakabilirsin. bunlar sadece bacaklardaki yağları yakmazlar, vucuttaki yağları kullanırlar. şöyle bir yanlış inanış var, kullanılan kasın olduğu bölgedeki yağlar erir sanılıyor, misal denmiş ki mekik çek. halbuki mekik çekmek aneorobik bir faaliyettir, yağ yakmakla alakası yoktur. aynı şekilde vücut çalışmakta hiçbir işe yaramaz.

arasan ekşi duyuruda daha önce de sorulmuştu bu tip sorular, şimdi ben arayıp link vermeye üşendim o yüzden baştan alalım mevzuyu.

kabaca bu yağ yakma olayı şöyle olur. sen belli bir kas üzerinde bir harekete başladığında bu kas öncelikle atpyi enerji olarak kullanır, atpnin ömrü en fazla 1 dk. sürer, eğer harekete devam edersen kaslar enerji sağlamak için bu sefer kaslardaki depolanmış glikojeni kullanmaya başlar. bu süreç 45-50 dk arası sürer (antrenmansız, normal biriysen). glikojen depoları da boşalmaya başladığında, ve sen hala yaptığın hareketi durdurmamışsan, artık vücut yağ depolarına yönelir. yağ depoları eşsiz bir enerji kaynağıdır ancak gördüğün gibi kullanıma sokmak ve yakmak çok zordur. hani uzun süre koşarsın, artık çok yorulursun ama bir yerden sonra bir enerji gelir daha saatlerce koşacak gibi hissedersin ya, işte o an yağların kullanıma başlandığı andır.

yağları yakabilmek için de en uygun sporlar, uzun süreli yapılan, koşu, yürüyüş ya da bisiklet gibi aeorobik yani kasların yoğun olarak oksijen kullandığı sporlardır. vücut çalışmak, mekik çekmek bunlar sadece çalıştırdığın bölgede kas oluşturmaya yarar.

şimdi koşular da çeşit çeşit tabi, sprinti var fartleki var. ama yağ yakmak için en uygunu hafif tempolu uzun süreli koşudur. yani hiç gaza gelmeden, karıya kıza hava atmaya çalışmadan ağır bir tempoda koşacaksın ve bunu en az 1 saat boyunca yapacaksın (her gün koşmana gerek yok, haftada 3-4 yeter). ya da 2 saat boyunca bisiklet süreceksin, ya da 3-4 saat süreli yürüyüşler yapacaksın. dikkat edersen spor değiştikçe süreler uzadı. yani koşu bu iş için en uygun spordur.

tabi bunların yanında besklenmeye de dikkat etmek gerekiyor, aşırı yağlı yemediğin sürece yediğinden içtiğinden kısmana aslında gerek yok, karbonhidrat ağırlıklı beslen, hayvansal yağ kullanma.

koşu hakkında daha fazla bilgi istersen bana ulaşabilirsin msj aracılığıyla...

sirkeci'de bulabilirsiniz. özellikle hayyam pasajı ilk bakılacak yerdir diyebiliriz, biraz kazıkçılardır ama yine de durum budur:)

Moskova'da sahane objektifler var diyesim geliyor ama olurda Ankara'ya yolunuz duserse, Maltepe pazarinda da vardi vakti zamaninda. Ya da yukarida yazildigi gibi istanbul icin yapilacak en ilk is Hayyam pasajina bakmak, oradakilere sormak etmek.

bende 82 model revue objektifi var. has alman. makineyi bir talihsizlik sebebiyle dağıttık (içini açmıştık ve tekrar kapatamadık.)

hayatımda o makine kadar güzel fotoğraf çeken bir makine daha görmemiştim ben (yeni nesil slr'lar hariç).

doomsday engine adı verilen bir portla doom i ve doom ii'yi modern grafiklerle ve mouse kontrolüyle vs. oynayabilirsiniz. ücretsiz ve çok başarılı. tek yapmanız gereken oyunun wad dosyasını bulmak - ki google'da iyi bir arama yaparsanız bulursunuz. portu kurduktan sonra grafik, silah vs. yamalarını da kurarak grafik ve oynanabilirliği arttırıyorsunuz. müzikler filan aynı. süper yani.

abandonware olayının piri www.the-underdogs.info sitesidir, hemen her abandonware oyun bulunur burada.

mame32 ile de bir cok oyunu oynayabilirsin.
oyunlar icin www.rom-world.com superdir.

Çok basit de olsa çok güzel bir oyun;

(bkz: blobby volley)

ikili oyunu da destekliyor (sadece LAN da olabilir). Hala yenilmedim ehehe.

syndicate

Valla kac yasinda napiyo suanda gecmisi nedir bunlar onemli bilgiler.
Ama artik bu isin universitesini falan okuyamayacak durumda ise Visual Basic ile baslayabilir.
Azimliyse kitaplar yeter ama kendi kendine ufak projeler yapmasi lazim. Kursa gidim diyorsa daha iyi tabii. Eger ise isinirsa sonra farkli dillere gecebilirim tabii. Bu is ama kitap ve kurslada asla olmuyor. Illa ciddi isler yapmak gerekiyor biraz kendini zorlayacak.
Siz arkadasi bazinda ondan basit zimbirtilar isteyebilirsiniz mesala isinize yarayacak. Mesala alarm, dosya adi duzenleyicizi, fotograflari duzenleyen bisiler falan filan.

i$inize yarayabilir: (git: 5921)

başlamak için c iyidir ama görsel bir programla daha çabuk ısınabilir programcılığa. misal visual basic ile ilk günden bile eğlenceli şeyler yapabilir.

Borland C++ Builder ile hem C++ veya C# kullanmış olur hem de gayet görsel ve eğlenceli işler yapabilir.

microsoftun visual studio express kitleri var VB.net veya c#.net icin. sitesinden beles.

bence genç ingilizce birin bir arkadaşınızsa hem sytnax kasma derdi olmadıgından.hem de teachpackler sayeisnde guzel animasyon tarzi seyler de yapabilip eglendecignden. www.htdp.org derim ben
bi kitap bu .bilgi universitesinde bunla basladik biz cok da hos oluyor.
sanirim kocla odtu de scheme ile veriyormus giris dersini

vallahi bana sorarsanız önce birkaç console programı yazsın (eğik atıştır, hız hesaplamadır vs), sonra yine console'da i/o hadiselerine girsin (dosyaya yazma, dosyadan okuma vs).

bunun için c kullansın, basic kullansın.

ama windows uygulamaları yazmak istiyorsa işe mutlaka delphi ile başlasın! bir dil bu kadar mı kolay olur yalebbim? mantığı delphi'de çözdükten (ve bu arada cidden çalışan windows programları yazıp moral topladıktan) sonra artık visual c olur, java olur yardırsın. ama doğrudan visual c'yle başlamasın derim ben. hattâ visual basic'le bile başlamasın. delphi'dir olay. aşmış.

Google ın dibine dibine girip bulmuştum zamanında. neden olduğunu hatırlamadığım bir sebep yüzünden linkini bulması pek zor idi. Biraz kasılırsa çıkıyor. Şimdi inan hatırlamıyorum.

kendim cevaplayayım, birilerinin illa ki işine yarar:
mirrors.jx90.com
buradan indirilebiliyor. ancak delphi 7 personal edition, arşivin hasarlı olduğunu söylüyor ve açılmıyor. şimdi 6'yı indiriyorum.

ayrıca delphi 7 personal edition'ın delphi 6 personal edition'dan çok daha küçük boyutlu olması kıllandırmıştı beni. 7 53mb iken 6 141mb.

form pencere vs. için visual basic kullanılabilir. eğer database falan kullanılmak isteniyorsa basit kullanımlı foxpro muydu öyle bir yazılım vardı hem db hem program mantığında access kullanmak istemeyenlerin bunu kullandığını gördüm. tabi hala güncelleniyor mudur gibi sorular da var neyse.
yine de tartışmasız birinci herhalde 'delphi' olacaktır?

"ücretsiz" olma şartına dikkatinizi çekiyorum tekrar :)

Visual Studio kullanabilirsin. Yanında da MS SQL kurarsın istersen. Hepsinin ücretsiz sürümleri Microsoft'un sitesinde var. Ticari amaçla kullanmayacaksan ücretsiz tamemen. Videolu tutorial, döküman, setup'lar vs her şey için msdn.microsoft.com

delphinin de ücretsiz personal editionları olması lazım.

hatırlatma: kendine ya da duygusal bağlılığın olan birine teşhis koyma konusunda doktorlar bile dikkatli davranmak durumunda.
genç doktor adayları da her öğrendikleri yeni şeyden sonra bu sorunları kendilerinde görmeye başlarlar.

yok, bıraktım. ayrıca bugün psikiyatristle konuştum, o da "depersonalizasyonun tanımına bire bir uyuyor" dedi. şimdi mr filan çekileceğim, sonra tedaviye başlayacağım ama pek umudum yok.

canını sıkma ama tedavisi yok şimdilik. (şaka)

www.psychnet-uk.com
tedavi kısmına bak bir.
ben -bu sefer de- telkinlerinle doktora tesir etmiş olabilir misin diye düşünmüyor değilim.

diğer okuyuculara not: korkmayın :) rahatsızlık gerçeklik algısını ortadan kaldırmadığı için topluma/kişilere zararlı bir durum söz konusu değil. :)

o dosya windowsun otomatik güncellemesi(idi). işlemciyi sömürme olayını ben de yaşamıştım, emule yerine explorerda oluyordu. güçlü bir virüs taramasından geçir. kaspersky iyidir.

Virüs taramasından geçireceğim de, malesef kaspersky'yi bulma şansım internet dışında yok. İnternetten indirsem de bozuk çıkıyor.

bir tanıdığınızdan indirmesini isteseniz? internet cafelerden indirin. flash disk varsa ona atabilirsiniz, cd yazarlar mı bilmiyorum. ha, 30 günlük trial şifresi almanız gerekiyor bir de. onu da diske/cdye atmayı unutmayın.

Bu gecelik, şu on-line virüs taramalarını deneyeceğim sanırım.

wuauclt.exe windows'un kendi uygulamalarından biri ama virüslerin,klasik kullandıgı yönetmlerden biri de sistem dosyalarına bulaşması zaten.
emule ile aralarındaki baglantıyı anlamadım ama emule'un uygulama önceliği normal üstüne geçmiş olabilir,o yüzden %100 e vurabiliyor.

ben olsam ag destegiyle güvenli kip'de açıp o şekilde download etmeye çalışırdım.
o şekilde virüs taraması yapardım eger dosyalar bozuk gelmiyorsa,bir de ethernet kartının sürücülerine bakardım veya usb modemse onun sürüclerine.

aynı sorunu 3-4 hafta önce ben de yaşadım ve maalesef tek çözümün sistemi yeniden kurmak olduğunu gördüm. wuauclt.exe, aslen windows automatic update'in executable'ı olmasına rağmen, şu durumda bir worm/trojan/virüs. bir süre sonra kilitlenmeler artacak. mesela bende, makine kilitlendiğinde ctrl+alt+del'e bastığımda task manager bile çıkmıyordu. tek çözüm hard reset'ti.

sorun, evet, wuauclt.exe'de, ama maalesef bir takım tehlikeli registry manevraları dışında bu dosyayı temizlemek mümkün değil. diğer türlü de mümkün olduğu kesin değil zaten.

windows automatic update'i kapatarak süreci bir şekilde yavaşlatabilirsiniz. ama önemli belge ve bilgilerinizi şimdiden yedeklemeye başlasanız iyi olur. google'da "wuauclt.exe" clean şeklinde aratırsanız bazı yöntemlere ulaşabilirsiniz, şansınız varsa uygular ve başarılı olursunuz. ben olamadım.

kolay gelsin.

yeri gelmişken...kaspersky key madurlarına bir çözüm olabilir. Aynı tayfa geliştiriyor bunu.

www.activevirusshield.com

bende de oluyor bu.. spyware yok hem de.

o bazi programlar ekran kartinizi yoran programlar olabilir mi ? bu sicaklarda yorulan ekran kartlari kendilerini yoran programlari sonlandirma yetkisini haiz gorurler de kendilerinde ondan $eyettim.

notorious'un dediği gibi bir havalandırma problemi olabilir. ama bu durum genelde pc'yi çok kasan oyun falan gibi şeylerde öne çıkar. kasa kapağını açık tutmayı deneyebilirsin. değişiklik olursa havalandırma problemidir.

evet, genellikle hayan grafik karti isteyen oyunlari kastirirken oluyor..

tahminler isabetli. ben de dikkat etmiştim, meselâ gpu, il2 sturmovik oynarken sisli bir map'te (hayvan kasıyor gpu'yu) 60fps verebilmeye çalışıyordu en son. derken birden bire çıktı oyundan.

o zaman soyle yapin, ekran kartinizin fani var midir bilmiyorum ama once bi cikartip guzelce ustunu basini temizleyin toz toprak kirec falan olmasin kartin ustunde, sonra kasada takili olan fanin\fanlarin ufleme yonlerine bakin eger iceriden disariya dogru hava akimi varsa fanlari yerlerinden sokup ters takin disaridan iceriye uflesinler. olmadi bi fan daha alin, yok param diyorsaniz kapak acik yontemi ve kasayi vantilatore balkon kapisina olmadi merdiven bosluklari cok soguk oluyor oralara dogru koymak i$inize yarayabilir.

sesleri tamamen silmek mümkün değil. ama sesi biraz kısabilecek programlar vardı sanırım ekşi duyurunun derinliklerinde..

soundforge da yapıyodu ama şu an hatırlamadığım epeyce bir ayar yapmak gerekiyodu onda

aman abi ileri derecede profesyonel olmadıktan sonra öyle şeyleri soundforge'da denemeyin derim ben:) ekolayzırından başka hiç bi yeri bi sike yaramıyo programın.

böyle bir program maalesef yok.

bunu yaptığını iddia eden programlar da vokali sadece biraz geri plana atıyor ve bu sırada parçanın ses kalitesini katlanılmaz hale getiriyor.

midi veya bulabilirseniz backing track tavsiye ederim.

winamp ile yapabilirsin. vokalin baskın olduğu parçalarda çok işe yarıyor.

winamptan options/prefrences ordan DSP/Effect kısmına gel ordan Nullsoft Signal Processing Studio Yu seç

ordan configure active plug in e tıkla

load a tıkla

ordan justin-stupid streo voice removal ı seç

yüklenince enable processing seçeneğini işaretle.

wet ve dry seçenekleri arasında gezinerek hem vokali yokettiğin hem de diğer frekansları fazla bastırmadığın bir nokta bul.

işine yararsa bi bira ısmarla :))

enola'cığım, trafo temelde bir transformatördür ve transformatörler ısınır.

şimdi, trafoda soğutmanın sağlanması için çekirdek transformatör(ler) bir fanla soğutulan yağ içerisinde çalışır. kabaca (60x60x60)cm3'lük bir transformatör düşün, onun (1x1x1)m3'lük yağ dolu bir kabın içerisine yerleştirildiğini hayal et, öyle bir şey işte.

yağ dolu bu kap da bir fanla soğutulur. eğer fan arızalanır veya transformatör fanın soğutma sınırlarının üstünde ısınırsa, yağ aşırı derecede genleşir ve patlar. bu alevli bir patlama da olabilir, salt basınçtan ibaret bir patlama da.

patlama çok şiddetli olabileceğinden, trafonun yakınlarında bulunan bir insan hayatını kaybedebilir.

kuru sulu farketmez, transformatörlerin bobinlerinin kaldırabileceği maksimum akım değeri aşıldığında o teller cayır cayır yanar. aradan bir yerden kısa devre oluşur anlık olarak çok yüksek akımlar akacağından kıvılcım, patlama benzeri etkileri olur.

çeşitli sebeplerle kısa devre olabilir, fiziksel müdahale, yıldırım, tam verimle uzun süre çalıştırmak vs vs.

yüksek kapasiteli çoğu transformatör yağ soğutmalıdır haliyle yağ kazanına kadar ne var ne yok darma dağan olur. alevlerin çoğu bu yağ yüzünden oluyor.

sunumumda kullandığım bir video görüntüsü vardı, youtubeda da varmış

youtube.com

transformer explosion diye aratırsan bir çok resim ve videoya ulaşabilirsin.

ayrıca patlama sırasında bir trafonun nasıl bir etki yaratacağına dair elimde tarafıca çekilmiş gerçek bir event'den fotoğraflar vardı ancak şimdi bunları bulamıyorum. nasıl bir şey olduğunu hayal etmeniz açısından şöyle bir iki kelam edeyim.
kalınlığı 10 cm olan çelik trafo kontrol odasının kapısının alt kısmını darma duman etmiş metali 6-7 cm ezmiştir. gördüğümde normal şartlar altında orada insanların olmayışına sevinmiştim.
bu olay sugozu termik santralinde yaşanmıştır.
patlamanın etkisiyle meydana gelen basınç veya tam tersi durumunda trafonun en "ben bunu yerim" dediğiniz parçası bile bir kurşun gibi oranıza buranıza saplanabilmektedir.

evet, o duyuruyu ben yazmıştım.

oyun için joystick illa ki lazımdır. olmazsa olmazdır. çünkü sturmovik, oynadığım uçak oyunları arasında uçuş modelleri ve fiziği açısından simülasyona en yakın oyunlardan biri. joystick şart.

hangi joystick? sorusunun cevabını da şu duyuruda vermiş idim: #7244
aynısının force feedback'lisi de önerilmiş.

iyi uçuşlar dilerim.

joystick illa lazım değildir ama multiplayer oynicam kascam diyosan kesinlikle al derim. sağlam sinir ister en gerçekçi modda. 2001 den beri aralıksız oynuyorum ve diyebilirim ki piyasadaki en gerçekçi ww2 hava simülasyonu. joysticki sağlam bişey al dandik çin mallarına para verme çünkü o gazla abanınca elinde kalıyor(bizzat yaşadım) biraz da uçak ve uçuş taktikleri ile ilgili bilgi edin derim bodoslama pek zevk almazsın çünkü oyun sana çok fazla duygu vaadetmiyor bilgin varsa olan olayları,görevleri,uçakları tanıyorsun zevk alıyorsun. multiplayerda pişmek için hyperlobby programını kullan,skies of fire sunucusuna bir gir ortamı gör. oradaki elemanlar sana fazlasıyla öğretici davranırlar :D

kompresör dendiğini duymuştum

kompresör o aletin çalışması için gerekli havayı sıkıştıran makineye deniyor. Sıkıştırıcı demek zaten kompresör (compressor).

bu aygıtın gerçek ismi "beton kırıcı"dır. Ancak bir kompresörden ayrı düşünülemediği için halk arasında zamanla "kompresör" ismini almıştır.

hilti markadır, (bkz: markanin malzeme adi gibi benimsenmesi), aslında onun adı kırıcı matkaptır, bazı matkaplar sadece deler, bazıları ise kırabilirde. asfalt delmede kullanılan aletin özel bir ismi yok sanırım, kırıcı ya da actionary'nin dediği gibi beton kırıcı olabilir.

vaktiyle ''canavar'' gibi bişi dendiğini duymuştum.

karot vardır bir de. katlar arası falan delik açmak için kullanılır. senin dediğin bu değil biliyorum ama o da ilginçtir...

bilgisayarım'a sağ tık, özellikler, gelişmiş, başlangıç ve kurtarma'nın içinde yüklü işletim sistemlerini gösterme süresinin tikini kaldırın. alttakinin tiki kalsın.

#8293 numaralı soruda da açıklanmış.

boot.ini dosyası editlenerek çözülür.

c'ye format attıktan sonra neden böyle bir sorun çıkıyor ki?
mantığı nedir işin?

Asili m kutle m*g kuvvet uygular. Tirmanmaya calisan m kutle m*g den cok kuvvet uygulamak zorunda kendi m kutlesini yukari cikarmak icin (tavandan asili m kutlenin tirmandigini dusun). Dolayisiyla, makaranin iki tarafindaki kuvvet dengesi bozulur ve tirmanmaya calisan kutle tirmanamaz, ipi ceker.

"Ipi ceker"i dogru olarak kabul edersek, tirmanmaya calismaya basladiktan sonra karsisindaki m kutleyi harekete gecirmis olacagindan, ortamda da hareketi durduracak surtunme olmadigindan buyuk ihtimalle tirmanmaya calisan m asagi dusecektir (obur m makaraya takilana kadar yani).

----
g: yercekimi sabiti. Fizik okuyali seneleeeeer oluyor. Insallah basit bir hata yapmadim.

teoride (sürtünmeler ve ipin ağırlığı ihmal ediliyor) yukarı çıkmaya çalışan cisim yukarı çıkabilir. diğer cisim (dolayısıyla makara ve ip) sabit kalır.

(Fizik okuyorum, beşinci senemdeyim. ancak çok fena yorgun olduğum için ölümcül bir hata yapıyor da olabilirim. serbest cisim diyagramı çizmem lazım, fakat üşeniyorum.)

bildiğim kadarı ile açıklamaya çalışayım. iki sürtünme kuvveti var, dinamik sürtünme kuvveti ve statik sürtünme kuvveti. bunlardan statik sürtünme kuvveti daha büyüktür.

kavramı açıklayayım ki söyleyeceklerim havada kalmasın. diyelim bir kutuyu itiyoruz, hareket etmeye başlayana kadar bizi daha fazla zorlar, bir kere hareket etti mi daha az zorlanırız ya. hah işte olay bu. itene kadar daha büyük olan statik sürtünme kuvveti vardır, harekete başladığında ise daha düşük olan dinamik sürtünme kuvvetine maruz kalırız.

neyse soruya gelelim, dediğin sistem ilk anda dengededir. ayrıntıları sallarsak iki taraftaki toplam ağırlık değişmeyeceğinden mümkün görünüyor.

teoriyi sallayıp pratiğe geçersek makaranın sürtünme kuvvetinin adamın tırmanırken uygulayacağı ekstra kuvveti karşılayacak kadar olması lazım ki sistem dinamik sürtünme kuvvetine geçip dengeyi bozmasın. bu arada ekstra kuvvet dediğim hani tartının üstüne çıkıp zıplarsak tartıda ağırlığımızdan daha fazlasını görüyoruz ya işte o. eğer adam sistemi statik dengeden çıkarırsa makara dönerek adamı döt üstü yere oturtabilir.

edit : "sürtünme yok"'u görmemişim gitti koca soru :)) hehe fizik sınavlarında da yapardım aynısını :P

yalnız ben hala adamın döt üstü oturacağını iddia ediyorum. tırmanan tarafta anlık olarak m*g den daha büyük bir kuvvet olacak ve bu da sisteme bir hız verecek, sürtünme olmadığı için de sistem hareket etmeye devam edecek, taa ki adam dt üstü oturana kadar.

kimlanbu,
soruda surtunme olmadigina gore sen de "tirmanmaya calisan asagi iner" diyorsun, degil mi?

şimdi buradaki "sürtünme yok"u makarayla ip arasındaki sürtünme yok olarak algılamalıyız maymunla ip arasında sürtünme olmaması şeklinde değil. böyle bir durumda maymun yukarı çıkamayacağı gibi ipte asılı da durmazdı. sorunun cevabına gelince ne olursa olsun beraber yukarı çıkarlar. yani maymun tırmanmak için ipe x boyutunda bir kulaç atsın ve çeksin. kendi de yukarı çıksa diğer maymun da çıksa hemen tereazi kefelerinin sallanamsı gibi sallanacaklar ve dengeyi bulacakalrdır. bu arada ikisi de x/2 kadar yerden yükselmiş olacaklardır denge sağlandığında. bu böyle böyle ip bitip ikisi de makaraya değene kadar devam eder. ha ilk hangisi yükselir diyorsan bence ideal şartlarda maymunun ipte yükseldiği kadar ipin tökezlenmesi ve denge olayının realtime sağlanması grekir dolayısıyla iksi kep aynı anda yükselir.

bencesi falan olmadan söylüyorum: maymun yukarı çıkar. şöyle açıklamaya çalışayım. ilk başta iki m kütlesi de aynı hizada olsun. ikinci, apayrı bir durum yaratalım: ipi kısalttık, bir taraftaki m kütlesinin yerden yüksekliği, ilk durumdaki kadar. ipi sonsuz ufaklıklarda kısaltın ve sonsuz durum elde edin, ta ki bir taraftaki kütle makaraya ulaşana kadar...

fakat bu soruda ihmal edilen çok fazla parametre var .

iki maymun da birlikte yukarı çıkarlar tezimi şöyle güçlendirmek istiyorum. hareketli makaraya bağlı bir maymun düşünün. ip ordan da sabit bi makaradan dolanıp maymunun eline verilsin, maymun kendi kendini yukarı çekmeye başlasın. iki ipte de mg/2 lik bir ağırlık var.gerilmeler eşit ama maymun ipi çekmeye başladığında çektiği taraftaki ip üzerinde tırmanmaz. makara tökezler ve maymun normalde (direkte duvara bağlı bir ipe tırmanıyor olsaydı) kullanacağının yarısı kuvvetle normalde kullanacağının iki katı ip kullanarak yukarı çıkacaktır. bu örnekte de durum budur. hareketli makarada nasıl x kadar çekilen ipin yarısı maymunu yükseltiyor yarısı makaranın üstünde kayıyorsa bunda da maymun ipi çekerken x/2 kadar kendini x/2 kadar değer taraftaki maymunu çekecektir. neden böyle olacaktır? maymun kendini yukarı çekmek için yer çekimini yenmek zorunda. ama bunu sağlayan her kuvvet karşıdaki maymunun da ağırlığını yeniyor.

ha şu terazi gibi denge sağlanması hususunda saçmalamışım. öyle bir hareket olsa sonsuza kadar ( bu soruda ip bir kısıt oldupundan maymun tırmanmayı bitirene kadar) sallanamya devam ederlerdi. ama yukarıda da belirttiğim üzere bu hareket olmayacaktır.

her durumda dengede olsa bile şu sonsuz aralıklara bölme işi de bana hiç bilimsel gelmedi. çünkü böyle bir durmda mg hiç geçilmiyor. maymunun ağırlığı mg, ipe uyguladığı kuvvet mg iken maymun kıpırdamaz. yukarı doğru mg aşağı doğru mg kuvveti sıfırlar ve f=ma dan kuvvet sıfırken ivme de sıfırdır. ipi sonsuza bölme olayındaki hata da bu. ivme sıfır oluyor. ama biz maymunun sıfır ivmeyle en yukarı çıkmasını bekleyemeyiz.

bi dosya task managerda birden fazla görünebiliyor,mesela bende svchost.exe 6 tane gözüküyor.

öte yandan google'da "wuauclt.exe" şeklinde aratırsanız, faydalı olabilecek epeyce birşeyler çıkıyor

www.liutilities.com

aynı dosyadan bendede 2 adet gorunuyo.cok onceden berı hep 2 adet gorunuyo..avast da bulamadı benımkınde..vırus oldugunu dusunmustum :)

otomatik guncelle$tirmeleri kapat once.
eger hala daha gorunuyorsa process, sonlandir.
bilgisayari yeniden ba$lat. hala daha gorunmekte ise killanabilirsin. (bilmiyorum bununla ilgili bir trojan/virus var mi)
process explorer kullanabilirsin. detaylarini ogrenirsin. nereden cali$iyor vs.

www.processlibrary.com

wuauclt.exe is a process managing automatic updates for Microsoft Windows. This process continuously checks for the latest updates and uses the Internet to do so. This program is important for the stable and secure running of your computer and should not be terminated

boyle diyor.

arkadaşlar, teşekkür ederim ama zaten orijinal dosya nedir, ne değildir fazlasıyla biliyorum. sorun da zaten bu: dosyanın halen orijinal dosya mı, yoksa trojan olan mı olduğunu bilmiyorum.

her yerde şöyle deniyor: "wuauclt.exe task manager'da iki adet görünüyorsa trojan'dır." işte bunu soruyorum. öyle midir gerçekten?

ayrıca nasıl temizlenir bu tip şeyler? Ad-aware işe yaramadı. Norton tespit edemedi. Avast etkisiz kaldı.

sfc /verifyfile=%windir%\system32\wuauclt.exe

onun di$inda ba$ka dizinde ayni isimde bir dosya olabilir. onu da process explorer yukleyip properties -> image 'dan ogrenebilirsin.

lincoln memorial anıtkabiri uzaktan andırıyor gibi.

evet evet, buydu :) teşekkürler..

photos.nondot.org

yunanistan'da acropolis'i benzetirim ben anıtkabir'e mesela.
www.themirl.com

akropolis'le parthenon aynı şey zaten.
yani tam öyle de değil aslında. akropolis yükseltinin adı; üstündeki tapınağın adı parthenon.

işine yarayabilir:
(bkz: fontlab)
edit: shiftdelete.net

(bkz: macromedia fontographer)

(bkz: font creator program)

cakewalk pro audio bunu gayet güzel yapıyordu. ama daha profesyonelleri de vardır sanıyorum.

söylediğiniz şeye miksaj diyebiliriz. yeni başlayan biri için adobe audition'ı tavsiye ederim.

cubase filan yok yere kastırır şimdi.

sony acid

modplug tracker olabilir.

biraz prof. olsun dersen (bkz: sound forge) ve hatta abartıp (bkz: cubase) derim...

yapmışken cubase ile yapmanızı öneririm.
hem daha profesyonel olur, hemde aten programı çözmeye uğraşacakken ileride de işinize yarayan bir programı çözmüş olursunuz.
yalnız sistemi zora sokmaması açısından eski versiyon cubase öneririm.

bende de keratokonus var, bana da sert lens tavsiye edildi, ve su ana kadar olan tecrubelerimden soyle diyebilirim ki "kolay gelsin"

tabi ki rahatsizliginin derecisine bakar ama, benim icin sert lens kullanmak gozun icinde surekli olarak kum kalmasindan pek farkli degildi. takmak cikarmaktan ziyade, 5 dakikadan fazla gozde tutunca epeyce rahatsizlik yaratiyordu.

takip cikarma hususuna gelince;

takarken en fazla yapman gereken sey pratik, soyle ki gozunun kirpma refleksini zayiflatman gerekiyor bir yerde. sert lensleri aldiktan sonraki 1 hafta boyunca ben takamamistim, cunku ne zaman takmaya calissam elimde olmadan gozlerim kapaniyordu.

en kolay yontem isaret parmaginin ucuna yapistirdiktan sonra, orta parmaginla goz kapaginin ust kismini acman, ve bas parmaginla da alt kismini asagi cekmen.

cikarmak biraz daha problemliydi benim icin, ama genellikle gozun alt kismini asagi cektiktan sonra lensi asagi iterek, ve gozun alt kismindan almayi deneyerek cikarmayi basardim ben. ama sert lens iste, parmaga yapismiyor yumusak lens gibi, ve cikarmasi oldukca zor oluyor.

baska sorularin icin mesaj atabilirsin sozluktten ayrica, kolay gelsin...

ben yumuşak lens kullanıyorum ama, bir akrabam sert lens kullanıyordu ve lensi parmağıyla değil, ucuna göz yuvarlağının şekli verilmiş plastik bir çubukla takıp çıkartıyordu.

ayrıca aynı kişinin söylediğine göre, maalesef göze toz kaçma hadisesi yumuşak lenste olduğundan çok daha fazla acı veriyormuş.

geçmiş olsun.

sert lensler, yumuşaklardan farklı olarak, takılırken gözün beyaz yerine değil, renkli bölgenin üzerine yerleştirilir. lensi orta parmağınızın üzerine koyun, parmağınız ıslak olsun. yüzük parmağınızla alt gözkapağınızı, işaret parmağınızla üst göz kapağınızı kaldırın. gözününe paralel yerleştirin, yavaşça kırpıştırın. yerleşir gözünüze.

lens takmak biraz alışkanlık işidir, gözünüzdeki varlığına alışmak için zaman gerekir.

çıkartması takmasından kolaydır, hiç çekiştirmeye gerek yok, gözünüzün içine parmağınızı sokmayın. sert lens, yumuşak lens kadar geniş bi alan işgal etmez, gözünüzün renkli kısmından küçüktür. bi elinizi yüzünüzün altında, yere düşmesini engellemek için tutun. gözünüzü (çinli gibi) hafifçe dışarı doğru çekerken aynı anda kırpın gözünüzü. lens avucunuza düşecektir.

sert lensin temizliği kolaydır, bebe şampuanıyla yıkayıverirsiniz. gözlük gibi. ama gözü çizme riski daha fazladır, ona dikkat etmeniz gerekir. sık sık mikrop alma ya da çizilme riski vardır. dikkat ederseniz çok sorun çıkarmaz. yalnız spor yapamazsınız, yüzünüze doğru gelen ani her hareketle refleks olarak kırpacağınız için, gözünüzden düşme ihtimali de fazladır. bi yedek bulundurmak her zaman mantıklıdır o yüzden.

eskiden meslek üretmeye yarıyormuş ama artık böyle kelime türetmiyorlarmış.

ingilizce'deki "-er" gibi mi mesela?

evet. benzer. bir de şunu öğrendim: aletlerde ise ne işe yaradıklarını gösteriyormuş. çaynik diye bir kelime var, çaydanlık -daha doğrusu demlik- demek. bunun gibi.

sputnik ise tam olarak "yoldaş" manasına geliyor. bir de "çik" ekleri var ki, o da türkçedeki gibi küçültme işlevi görüyor.

sputnik uydu demek, tovarish yoldaş demek. Mİsal, dünyanın tek doğal uydusu aydır --> Луна́ — единственный естественный спутник Земли.

puma süphesiz paslanan çelik kullanmamıştır. O krom kaplamadır. Kaplama zamanla aşındığı için altındaki çelik zamanla paslanır. Pas çözücü ile pası giderebilirsin ama bir süre sonra tekrar paslanır.

belki de pası temizledikten sonra antirust sprey uygulanırsa paslanma geciktirilebilir.

sirke limon dök :)

madem işe yaramayan bir halka penseyle kesip at gitsin.

caiz caiz bildigin tum kufurleri et sen.

Evapo-Rust

Insanlar zaman der hep ama asil demek istedikler hayat. Yani yasayacaksin. Isin gucun neyse once onu yap, sonra arkadaslarini gor, hobilerinle ugras. Eskiler baydiysa yenilerini bul. Bunlari sevgilini unutmak icin degil, hayati yasamak istedigin icin yap. Sevgili kendi kendine unutulmus olur, sen de yasamdan keyif almis olursun.

zamandan ba$ka cozumu yok be. :/
olmuyor, i$e yaramiyor. gecsin 1-2 ay, degi$ir her $ey.

eline bir karton kutu al odanda ortamda baktığında onu hatırlatacak ne kadar şey varsa kaldır ve göremeyeceğin bir yere koy.

bilgisayarınızdaki resimlere bakma. silmek ilk başlarda zor olabilir. fotoğraf , döküman ne kadar şey arsa hepsini bir cdye yaz ve sil. zamanı gelince atabilirsin.

ortak arkadaşlarınızla görüşmemeye çalış.şarkılarınızı asla dinleme.
hiç birşey yapmadan oturma yorulcağın bir aktivite bul.
kendini alkole verme karaciğerine yazık değmez.

burda yazilanlari yapman kismen ise yarasa da bir sure kanayacaktir.
birak aksin,
ustune biraz "zaman" surersin, kapanir. elinle fazla oynama ki kabuk tekrar kanamasin, tertemiz olur an gelir.. (yakindan bakinca iz goruyorum dersen bisey diyemem, cok bakma donup de iste yaraya)

bir sekilde seni gercekten kirmasini sagla boylece deli gibi asik olma statusunden, ondan nefret eder statuye gecir ruh halini, boylece hatirlayinca miden bulanir baska bir sey hissetmezsin.

aşkın metafiziği adlı kitabı oku, arthur schopenhauer oku, daha doğurusu kitap oku, kesin olmasa da 1 yaklaşık sonuc veriyor ehe
ya da sevemeyeceğin bi kızla çık bence, sonra terkedeceksin belki bu karşı tarafı kırabilir ama kafanı mesgul eder, devrim kansız olmaz karşim ya sen ya başkası:=)

o seni terkettiyse tek çare zaman ya da tekrar barışıp onu terketmen. onu unutamamanın sevdiğinden değil hırsından olduğunu farkettiğin anda olay biter.

eğer sen terkettiysen ve bu haldeysen ya ben lan neyse bir şey demiyorum

kariyer hedefiniz olan bir işe girin ve haftanın 6 günü çalışın ve mümkünse satış işi olsun. max . 10 gün diyorum.

hayata ve olaylara karşı kin duy. kin her şeyi unutturuyor.

Ne vucut geliştirme ne hobi ne iş ne güç ben keman a bile başladım ama unutmanın en iyi yolu alkol almak galiba, iç ve dışarı çık haftada üç gün vucudunda damla enerji bırakma ben bunu 1 senedir sürdürüyorum çok da rahat ediyorum.Tabii saglıgına dikkat et

afedersin koy dötüne gitsin, gidenin arkasından ne diye düşünüyorsun ki? hak etmemiş de geç. sevme kontenjanını doldurmuşsun işte, sevene doğru yelken aç. çivi çiviyi söker. halim yok falan deme.

mosmor seni tenzih ederim, ama kıl oluyorum abi aşk sancısı çekenlere. ne yani bitmiş gitmiş yas mı tutacaksınız? halla halla

onu hatirlatan herseyi, heryeri daha mutlu bir sekilde yasaman lazim yoksa sorun olur. yani demek istedigim, beraber gittiginiz sinemaya arkadaslarinla git, iyi bir film sec deli gibi eglen, o sinema sana arkadaslarini hatirlatsin. bunu herseye uygulayabilirsen (ki zordur daha iyi hissetmek) sorunu cozme yolunda buyuk adimdir. gerisi de zamana kalmis

spor yap bol bol, yorulmadan yatağa girme uyumak zor olur, kötü yanlarını aklına getir, ve tabi ki çivi çiviyi söker.

1. baskalariyla sevisme. hicbiri onun tadini veremez, daha cok hatirlarsin
2. alkole verme kendini. rahat rahat alkolik olursun. cunku her ayildigina daha fazla icmek isteyeceksin.
3. uyusturucu deneyecek kadar salak olmadigini dusunuyorum.

en buyuk oneri "ugras"tir. ders calis, kitap oku. bilimsel makaleler yaz. biz boyle unuttuk yigidim.. onceden her terk edildigimizde iciyor, en iyi kiz arkadasimizla sevisiyorduk. ama cozum "mesgale"..

yapboz al 5000 yahut 10000 binlik. kafayı sıyır sonra

alkol alma, hüzünle birlikte kana cabuk karisir daha cok etkiler,
yalniz kalmamaya calis,
terk edenden nefret etmeye calis, kötü yanlarini düsün,
yeni eglenceler bulmaya calis.
cok da sallama, özellikle terk eden kisiyi arama, unut bosver...

bir kere dediğin gibi deli gibi aşıksan öyle 1-2 ay gibi bir sürede unutmayı bekleme. benim yaklaşık 8-9 ay oldu ama hala daha ara ara bir çok şeyi hatırlamadan edemiyorum. ama ilk günlerdeki çaresizliği güçsüzlüğü kesinlikle hissetmiyorsun bir süre sonra. bence yeni insanlarla tanış, hobilerine ağırlık ver bu ilk dönem boyunca. içini birilerine dök onları sıkmadan. zaten seni tek dinleyenler gerçek arkadaşların oluyor. arada bir sarhoş ol. ama abartma tabii ki de. ama periyodik olarak rahatlamaya ihtiyacın oluyor bir şekilde. deşarj gibi. böyle işte.

unutmuş numarası yap. bi süre sonra kendin de inanırsın.

yeni arkadaşlar edin yeni gruplara gir .yeni sevgili demiyorum . daha çnce yapmadığın şeyleri yap birçok müze gez mesela yabancı dil biliyorsan müzelerdeki turistlerle sohbet et beraber resim çektir mail adresleri al ülkelerine yolla.
dedim ya yapmadığın şeyleri yap göt olma pahasına bile olsa bir dene.
hiç yapmadığın yani daha önce programlanmadığın şeyleri yaparken beynin hep daha meşguldür.
dans kursu,enstruman kursu ,tiyatro kursu v.b

başla bir yerden ne balıyosun hala

bende göremiyorum bi gözüm az mı görüyor ne ondan alakalı galiba,
iki gözünde süper iyi durumda olması gerekiyor sanırım..

olay algıda seçicilik fln değil başka bir şey var bu işin ardında

gözlerini kendin şaşı yapamıyorsan eğer -ki en kolay yol budur- ileriye bakarken işaret parmağına gözlerinin yakınında tut. iki tane görünecektir. işte aynı bu şekilde şaşı bak şaşır resmine odaklanamayacağın kadar yakından bir süre bak. şeklin oluşması için az önceki söz ettiğim işaret parmağın gibi çift görebilmen gerekiyor. şekli yakaladığın zaman gözlerini hafifçe kısarak yavaşça uzaklaş.

işaret parmağını tut resimle gözlerinin arasında.
işaret parmağına odaklan.parmağın resim ile gözlerin arasında bi yerde iken arkadaki resimin netleştiğini göreceksin. orada odak noktanı değiştirmeden resme bak. yapabilirsin!!!

bilakis, çok da rahat şaşı bakabiliyorum. ama olayın şaşı bakmakta bitmediğini sanıyorum, çünkü dakikalarca şaşı baksam da göremiyorum onları.

Olayın sırrı resme hem odaklanmakta, hem de odaklanmamakta. Yani resme çok yakın bakacaksın, ama böyle bir hülyalara dalıp gideceksin, böyle resim gözlerinin önünde buğulanacak. Öyle herhangi bir noktaya odaklanmayacaksın yani. Bunu başarınca, resim bir anda hareketlenmeye başlıyor, o noktadan sonra da yavaş yavaş çok az uzaklaşınca olayı görüyorsun. Bu esnada kesinlikle aynı buğulanma halinde kalacaksın, odaklanmayacaksın.

Astigmat'ın vardır. Bende de var çocukluktan beri göremem o meretleri. Çok kasıp da göremiyorsan bir göz doktoruna git bak ne diyecek ;)

ozdek, gerçekten de astigmatım var, belirtmeyi unutmuşum :)

şöyle diyelim o zaman: astigmatımı bir şekilde tedavi ettirsem şaşı bak şaşır'ları görebilir miyim? mesela gözlük taksam, veya lenslerimi değiştirip astigmat destekli lens alsam?

busası bak sasırlar için gozluk vardı, ondan tak hic ugrasma ?

hem astigmat hem de miyopum var ama küçüklükten beri iki saniye içinde görebiliyorum bu saçma şeyleri. dolayısıyla bir kaç kişiye yardımcı olan açıklamayı burda da yapayım:

önünüze herhangi bir cisim alın. şimdi bunu nasıl anlatıcam bilmiyorum ama derinlik algısını falan bi kenara bırakıp gözlerinizi serbest bırakın. o önünüze aldığınız cisimden iki tane olması lazım, sarhoşken çift görme durumu gibi bişi heralde. sağ ve sol gözlerin görüşlerini ayırın. biraz daha kasarsanız ayrılan iki görünytü birbirinden uzaklaşmaya başlayacak. işte tüm iş bu. bunu yaptıktan sonra o şaşıbak şaşır'ı alıp sayfanın üstünde birbirinden atıyorum 5cm uzaklıkta iki nokta çizin. cisime uyguladığınız tekniği bu iki noktaya da uygulayın. iki tane nokta olduğu için ayrılan görüntülerden ikisi birbirine yaklaşıp ortada birleşecek. tam bu anda bakışınızı bozmadan gözlerinizi şaşı bak'a kaydırın. ta taaaa. bu kadar.

www.focusillusion.com
www.lessons4living.com
fractalenlightenment.blogspot.com
buralarda değişik teknikler anlatılmış, bence başlangıç için en kolay ve ideali yakından başlayıp yavaşca uzaklaşma tekniğidir, bana da defalarca sordular nasıl görüyorsun diye çok anlatmayı denedim ama olmuyor. Bir kere bir şekilde göreceksin, ondan sonra hep göreceksin zaten.

insanoglu memeliler sinifinda oldugu icin.

zaten tum memelilerin ya$ami di$i olarak ba$lar. x ve y kromozomlari birliktedir. x baskin olursa degi$im olur xx olur. degilse xy kalir. x ostojendir, di$idir, memedir, ohh$$.

ceninin son ana kadar erkek mi kadın mı olacağı belli olmadığı içün.

ilk etapta cinsiyetsiz, malum... hazırda slot bulunduruyor yani evrim.

denizden çıkınca tahriş olup acımaları için var bence.

(bkz: evrim)

şöyle bi başlık ta var (bkz: neden erkeklerin meme uclari vardir) ayrica böyle bir kitap ta var.

piercing takabilmeleri için. (hell yeah! mode on)

Koldan giren ani bir ağrı (daha çok göğüs ağrısı ile beraber) ve göğsüne bir fil oturmuş gibi hissetmen diye tanımlarlar genelde. herkes için aynı olmayabilir tabi ISO'su yok herhalde kalp krizinin ne bileyim.

daha önce de olduysa ve hala hayattaysan kalp krizi değildir, panik atak benzeri bir şeydir.

kol agrisi yoktu sadece fil vardı. o yuzden merak icindeyim.acaba öldüm mü?

Kalp krizinin olasi bir suru belirtisi vardir. Bazisinda sadece bir tanesi gorulur, bazisinda 4-5'i birden. Belirtilerin bazilari goguste birkac dakika devam eden agri ve doluluk hissi, sag veya sol kolda agri, mide agrisi/bulanti, goguste agri olsa da olmasada nefes darligi, soguk ter.

Kalp krizi gecirme riskiniz yuksek ise bir doktora danisin. Kalp krizi gecirdiginizden supheleniyorsaniz bir doktoru arayin mutlaka. Literatur agrilari "simdi gecer, aman sonra degilse rezil oluruz" diye kimseye soylemeyip goz gore gore olen insanlarin hikayeleri ile dolu.

bazen ciddi ciddi mide ağrısı ile karıştırılabilen (hatta doktorlar tarafından bile) hede.

aniden, sag kolda derin bir agri; soguk terlemeyle birlikte sol gogus bolgesinde sikisma hissi ve suur yitimi goruldugunde buna kalp krizi deriz. (vF)

"bazen ciddi ciddi mide ağrısı ile karıştırılabilen (hatta doktorlar tarafından bile) hede."
şu cevabım işaretlenmemiş ama bir yakınımın başına geldi ve bu şekilde bir cevap almış.
hayati bir konu olduğu için bir kez daha yazmakta sakınca görmüyorum.

büdüt: amma çamur adamım. bak işte cevabım işaretlenmiş :P

(bkz: tarama ucu)

artline-ergoline calligraphy pen die bişey var 1.0 ucunu deneyebilirsin beşiktaşta 3ytl idi dün aldım. kesik uç kaligrafi kalemi işte dene bi onu.

faber-castell pitt serisini duymustum bu konuda iyi diye ama hic kullanmadim yorum yapmayayim

zamaninda profesyonel olarak wacom intuos3 kullanmıştım. A3 idi boyutu. çok memnun kalmıştım. bence wacom'un intous modeli tablet olaylarında en mantıklı seçim. ozellikle de pressure sensitivity denilen hadisede cok iyi...
boyut konusunda ise ne is yapacagin onemli aslinda. ben o tabletle calistigim zamanlarda oyunlar icin arka planlar ve muhtelif illustrasyonlar ciziyordum. yani daha cok photoshop'da kullandım. bana kalirsa -profesyonel olarak kullanacagindan yola cikarak- A3 al... daha sonra yetmeyince bir de upgrade icin ugrasma...

intuos'un web sitesi:
www.wacom.com

A3 harbiden biraz abartıya kaçmak oluyor. Bence Wacom Graphire4 A5 bile yetersiz kalmaz. Ama tabii basınc 1024 olmaz da 512 olur. Her ne kadar graphire'dan memnunsam da ben de Intuos'a sırf bu sebepten geçeceğim sanırım. Bence ilk önce bir dene bu mereti, bazı insanlar afedersin kullanmayı beceremiyor.

işyerinde grafik tablet kullanmam gerekiyor zaten, hani el aşinalığım var.

a4 yetecekmiş gibi geliyor bana da... çünkü yer sıkıntım da var.

peki bu aleti türkiye'de nerelerden alabilirim? vatan bilgisayar veya gold pc gibi bir adres var mı internet sitesinden fiyatlarına da bakabileceğim?

mavi bilgisayar kargoyla atar (ama dikkat, bazen var diyolar, bulamıyolar, sonra da bulduk diyolar sonra vitrinde görüyosan anasına bacısına küfrediyosun 12 ay taksitleri sana geri ödüyolar off off), bir de teknorama'da çeşit olarak hepsi depoda mevcut. Ayrıca istanbulda temsilcisi var wacom'un, kalem uçların eriyince oradan temin edebiliyormuşsun.

çok teşekkür ederim.

yıldız teknik üniversitesi'nde yaz okulu var. her bölüm için geçerli bu.

ancak hangi derslerin açılacağını öğrenmenin tek yolu okula (davutpaşa kampüsü) gidip sormak. çünkü belli bir standardı yok. kafalarına göre açıyorlar.

itü.

www.sis.itu.edu.tr adresinden ders planları na girerek acılan dersleri goreibilrsiniz, henuz acıklanmadılar. yine aynı sayfadan akademık takvim e basarak ne zmn acıklanacaklarını ogrenebilirsiniz.

başka okulda yaz okulu okunabiliyor mu? kendi okulumuzda geçerli olacak mı ki. aradaki kredi farkı falan nasıl oluyor.

kültür üniversitesi'nde de yaz okulu mevcut. bahsettiğin derslerin hepsi açılıyor ve sanırım inşaat mühendisliği bölümünün açtığı derslere girebilirsin.

benim zamanımda öyle kol gibi değildi dersler. e bir de para lazım tabi.

yaz okulunu bi şartla başka bi okulda alabiliyomuşuz. eğer alınan ders kredisi aynı ya da daha fazla ise. mesela atıyorum magmatik-metamorfik kayaç petroğrafisi(ismi bile ürkünç) kendi bölümünüzde 3 kredi, alacağınız diğer üniversitede de en az 3 krediyse alınabiliyormuş. yani en azından çomü'de öyle. tabi bu durumda dersin kredisi de kendi bölümündekiyle hesaplanıyor. eğer kendi okulunda 3 kredi, diğer okulda 4 kredi olan dersi, diğer okuldan alırsan 3 kredilik hesaplanıyor. bu arada eğer ben 3 kredilik kimya I-II almaya kalksam, kendi okulumda bile 4 krediliğini alıyorum yaz okulunda çünki kimya bölümünden alıyorum dersi, jeolojiden değil. oof of... efkarlıyım dostlar...

kültür'e baktım ama kredi başı 300 diyor. yani 10 kredilik ders alınırsa 3000 ytl bayılmak zorundayız(2 taksitte ama) ki öğrenci bütçesini haylı kasar.

itu de kredi basina 50 ytl imis

kredi degil o, normal donemdeki haftalık ders saati basına 50 ytl.

boğaziçinde de var..

www.summer.boun.edu.tr

an itibariyle en mantıklısı itü gibi geliyor, gerçi yıldız da iyi. birebir gidip konuşmak lazım tabi en sağlıklı seçim içün.

bende var, ama şimdi yatmam gerekiyor. yarın iş dönüşü bir şekilde ulaştırabilirim.

sözlük'ten mesaj atıp hatırlatman gerek ama. :)

"robotarrrarrraarrr robotarrr"

ilişkilerin mutlu bir evlilikle bitip bitmeyeceği hakkında yorum yapamamakla birlikte en azından senin yalnız olmadığını söyleyebilirim. Üniversiteyi bitireli yıllar oldu, hala aklımdan bile geçmiyor evlilik. Ama büyük konuşmamak da lazım. Hayat bu, ne göstereceği belli olmaz.

simdi hocam soyle bisey var; coluk cocuk olacak bunla rbuyuyup top oynayacak halı sahaya gidecekler. hah iste o halı sahada kosup cocouklarla gol atabilmen için kondisyonun olması lazım. bunun için de cok yaslanmaman lazım o bakımdan iyi gibi bu yasta evlenmesi.

Ehem. Uzun süreli ilişkilerin evlilikle sonuçlanması ve ailelerin bunu kabul etmesi gayet doğal. Aidiyet duygusu, başkasına güvenme sorunu gibi bir çok sebep sıralayabilirim. Sizde de bir anormallik yok tabi. Herkesin yaptığının doğru olmadığını bir çok örnekle açıklayabilirim.
Son olarak; şu güne kadar gördüğüm kadarıyla, o evlilikler mutlu başlayabilir, ama bir süre sonra çoğunda durum değişecektir. Hatta %73,2'sinin boşanacağını söyleyebilirim.
(bkz: küsüratlı rakam vereyim de salladığım anlaşılmasın)

kisiden kisiye ve ailesine gore degisiyor. benim de 2 arkadasim (cift kendileri) var universitede evlenen , acikcasi sasirmadim evlendiklerine, oyle yakisiyorlar, sorunsuz kaprissiz mukemmel bir iliskileri var. bana sorarsan evlilik yanlis bir kavram zaten. kismet :)

evlenecek tarafların iş hayatını yoluna koymadan (yani en azından bir işe girip orada biraz tutunmadan) evlenmelerini gayet sakıncalı bulan bir insanım. Demiyorum ki, 40 yaşına gel, paranın dibine vurana kadar bekle, ama iş hayatında tutunmak insanın hayata karşı hem güvenini yerine getirir hem de güvencesi olur. Bu iki taraf için de geçerli. Kaldı ki, evlilik öyle kolay bişi diil, aşkla meşkle de olmuyo her şey. Zaten iki insan birbrine alışmaya, aynı evde birbirine tahammül etmeye çalışıyor, bunu öğrenmeye uğraşıyor; bir de ekonomik bir sıkıntı yaşanırsa bu dönemde (ki yaklaşık 2 yıl alır bu alışma olayı), o zaman herşey patlar, benden söylemesi. İlk 3-4 yıl içindeki boşanmaların neredeyse tamamına yakınının nedeni budur.

Ev kadını olacaklara bi diyeceğim yok ama, iki taraf da çalışacaksa bi bekleyin kardeşim 25 yaşına kadar. Kaçmıyor bu meret.

ben de 6 senelik profesyonel üniversite öğrencisiyim ama çevremde evleneyim diyen ve bunun telaşına düşen tek adam göremedim. hatta 1 hafta önce okulda beklemediğim bir şey oldu. bir kız arkadaş ortamda evlilikten laf açılınca "daha çok gencim ulen" anlamında döktürdü.

kanımca uzun süreli ilişkilerin sonucunda yapılan evlilikler daha kısa sürer, hele ki okul zamanında birlikte vakit geçirildiyse durum daha da vahim.

sebeplerine geleyim, şu zamanda sevgiliyle genelde "karı koca hayatı" yaşanıyor, en çılgın dönemlerde eğlencenin dibine vuruluyor. e ulen evliliğe bir şey kalmadı !!

eğer taraflardan birisi cesaret edebilirse evlenmeden önce "bu ilişkinin heyecanı kalmadı" diyor, cesaret edemezlerse formaliteden bir evlilik ve mutsuz günler/aylar/yıllar...

soruna cevap vermedim sanırım hemen vereyim, bu ilişkileri yakından görsek bile gelecekleri hakkında yorum yapmak çok yanlış, dışarı yansıtmadıkları sorunları olabir, taraflardan birisinin niyeti olmayabilir , aileler karşı çıkabilir vs vsbu yüzden çok sağlıksız sonuçlar elde edilebilir. kendi adıma bir örnek vereyim 3.5 - 4 senedir birlikte olduğum bir kız arkadaşım "alo kimlanbu ben evleniyorum" dedi gerisini sen düşün...

ehe, geyik yazmsıtım ilkini de bu sekilde dusunup evlenenler de tanıdım ben.

bir de eskiden beridir "simdi mezun olur da tayinimiz cikarsa dagilmayalim buralarda kalalim uzaklara gitmeyelim" deyu egitim fakültesi ögrencileri son senede yüzük takma yarışına girerdi.herkesin kendisinin bilecegi iş ama tayin icin yapilan evlilikte tayin oluncaya kadar sürer kanimca.

profesyonel olarak uzun sureli iliski falan yasamis biri olarak okul bitince askerlik askerlik bitince is, is bulununca da daha iyi bir iş, bulma kaygısı var. tamami rayına girince "evlenmek? ne gerek var yahu" diye sallama evresine giriliyor. 8. yılın içinde de ayrılıyorsun. yok evlenmek falan.
dağılın.

evet, bu ilişkiler evlilikle biter.

kısa süre sonra da o evlilikler biter. peşlerinden atlı kovalıyormuş gibi okul biter bitmez evlenen insanları anlamıyorum. illa ki boşanıyorlar sonunda.

ben bu konuda bryan'in geyik dedigi mesaja katiliyorum. ben 33 yasindayim, iki oglumun da arkadaslarinin arasinda en iyi basketbol, yakantop, ebeturabirkiuc, yerden yuksek ve ebelemece oynayan anne benim mesela.

bende shure pg58 var. vokal kayıtları için de gayet şahane ve sanırım sm58'den daha ucuz. tabii sm58'in yerini tutmaz, ama ilk aşamada daha iyisine de gerek yok sanırım.

daha yüksek performans/fiyat oranları için behringer'lere bakmanı öneririm.

ayrıca m-audio black box'ın fiyatı nedir?

black box'ı 432ytl'ye almıştım.
şimdi mydukkan'da fiyatları karşılaştırdım pg58 125'e ; sm58s 308'e satılıyor. pg58 çok daha makul görünüyor.

championship manager jargonuna gore degildir. futbolda koc sanirim antrenor demek. yani teknik direktorun altinda calisan ama gene de teknik-taktik bilgisi olan adamlar.

aslında aynı şeydir.
şampiyonlar ligi maçlarında kameramanın teknik direktöre zoom yaptığı anlarda ekranın altında beliren yazılara dikkat edin. bu yazılardan muhakkak birinde, o an görüntülenen kişiyi kasten "coach - hede hödö" yazar.
ya da takım kadroları ve oyuncu dizilişleri ekrana yansırken, teknik direktörün isminin geçtiği kısımda coach yazdığını görmüşsünüzdür.
menajer(manager) ile coach aynı şey değildir. ülkemizde menajerlik sistemi yeterince oturmadığı için teknik direktörler aynı zamanda menajerliği de üstlenirler. türkiye liginde bir takımda menajer ve teknik direktör ayrı ayrı var olsalar bile, o takımdaki menajer, ingiltere'deki gelişmiş managerlik sistemindeki gibi geniş yetki alanına sahip olmuyor.

karışık işlermiş gerçekten. çok teşekkür ederim.

kendi evinde kendi basina derken?

kendi evinde, yani stüdyoya filan gitmeyi gerektirmeyecek, beste üzerine güfte oturtabilecek yaratıcılıkta, dolayısıyla gerçek hayatta görüşmemi gerektirmeyecek biri.

bunun için evinde yeterli teçhizatın olması gerekiyor (iyi bir mikrofon ve bir preamp). ses kaydını yapacak, vokal kanalını bana mail marifetiyle gönderecek, ben miksleyeceğim ve ilginç bir şey yapmış olacağız (hiç görüşmeden ortak proje yürütmek gibi).

hatta yarışmalara filan bile katılabiliriz.

özetle: "PS2 adlı kişisel projeme yukarıdaki spesifikasyonlara uyan bayan vokalist arıyorum."

Alka-Seltzer öneririm sana enola :)

evet Alka-Seltzer aldım ve yaklaşık 40 dakika içinde mükemmel bi forma girdim :) teşekkürler actionary.

edit: reklamlarını da buldum, süper. "when you eat something you shouldnt"

www.youtube.com

domates suyu yahut ayran da iyi gelebilir. yok bunları duyunca dahi midem bulanıyor diyorsan, sana acilde 1 saat sürecek serum takviyesi tavsiye ediyoruz. kesin çözüm.

edit: alka seltzer çözmüş hadiseyi, geçmiş olsun :)

kekik suyu öneririm. pek bir iyi geliyor

Logitech Extreme 3D Pro.

Şu an masamın üstünde hatta. Ama fiyatını hatırlamıyorum. Vatan Bilgisayar'dan almış idim.

Şöyle bir güzelliği var: klasik ileri, geri, sağ, sol hareketlerinin yanında düşey eksen etrafında da sağa ve sola çevrilebiliyor. Bu fazladan bir analog kumanda daha demek ki, uçak simülasyonlarındaki rudder fonksiyonu için mükemmel sonuç veriyor.

Force feedback'li değil yalnız. Ama bence de gereksiz bir şey zaten force feedback.

hmm teşekkürler. 30$ imiş. ama yeni modeli çıkmış sanırım 68$ a Logitech force 3d pro. bir düşünelim bakalım.

model söyleyemeyeceğim ama saitek de güzel markadır. güvenebilirsiniz.

ben flight simulator icin saitek kullaniyordum. gayet iyidir, saglamdir. 60-70ytl civarina alabilirsiniz.

bu 2.dunya ucak sim. dimi? pek oynayamamis olsam da 2. dunya savasi ucak sim.lere hastayim it dalasi zevkini gercekten tattiriyor. bu oyunu hic oynamadim ama cok isterim oynamak. eger ankara ise zirve olaylarina dahil olurum.

Her türlü uçak simülasyon oyununun hastası olarak derim ki önce Novalogic'in nispeten daha kolay oyunlarıyla başlamalı. Sonra belki IL-2 gibi kullanması daha zor uçaklara geçilebilir :)

Strategic: 2. Dünya Savaşı uçak oyunlarına hastaysan Il-2'yi mutlaka görmelisin. Daha iyisi yok çünkü.

Ama evet, biraz ayrıntılı bir oyun olduğundan, şimdiden pratiğe başlaman iyi olur. Mekana gelince, hiç önemli değil. Evden oynayacağız zira :)

zorluk seviyesi düşürülerek sturmovik de oynanabilir gayet.

merhaba. mimar sinan konservatuvar ogrencisiyim(piyano bolumu degil ama). cevremde cok piyanist arkadasim ve piyano hocasi var (benim yardimci piyano hocam da dahil olmak uzre)

sadece piyano icin degil butun enstrumanlar icin gecerlidir yazdigim.

her enstruman icin gecerli olan bir seydir dogru insanla dogru sekilde calisma kurali.
hem fiziken kendine zarar vermemen icin (oturus, bel, ozellikle kol ve bilekler) hem de enstruman tekniginin ve bilginin gelismesi adina ders alman sart.

ben piyano metodu kitabi alirim kendim ogrenirim dersen, yanilgi olur derim nacizane.

ozel dersler (sadece muzik icin de gecerli degil bu) cok da ucuz degil biliyorum, lakin bir sekilde ucuza kaliteli ders verebilecek belki birileri vardir.
su bir gercek ki, birebir ders alcaksin ve seninle ilgilenecek saatlerce bu kisi, bu da belli bir ucreti gerektirir.

gelisme suresi, senin azmin, calisman ile degisecek bir sey. her seyi hocadan beklememek lazim, ama tekrar ediyorum ki bir "yol gosterici" şart.

evet ikiniz de çok haklısınız. sanırım yapacağım en doğru şey şu olacak. bir org alıp hevesimin geçici olup olmadığını test edeceğim. ama bir kere o virüsü kaptım diye düşünüyorum. sıkılıp bırakmam heralde. ardından kendi kafamdan yanlış yollara sapmadan derhal ders alma yolunu deniyim.

verdiğiniz itinalı yanıtlar için çok çok teşekkürler.

o halde axellennox, alacağın klavyenin tuşe hassasiyetli olmasına dikkat etmelisin. aksi takdirde piyano öğrenmiş olmazsın zira.

şahsi önerim bir midi klavye edinip piyano sesini (ve istediğin her sesi) bilgisayardan almandır.

usb kablosundan bir pc'ye bağlayınca alet tekrar açılır ve böylece objektifi kapatabilirsin (pili biten lap-top'u fişe takıp kullanmak gibi)

birakiniz $arj edene kadar acik kalsin objektif, cunku itme durumunda icindeki motor kucuk ve hassas oldugundan zarar verebilirsiniz. ve muhtemelen o motor kilitlidir. usb i$inizi cozmez. ama bataryayi cikartip biraz pantolonunuza surtup hafif isinmasini saglayip takin belki kapanacak kadar enerji olu$ur icinde.

Alet USB'yi sadece veri transferi için kullanıyor, USB yoluyla enerji almıyor. Dolayısıyla bu böyle açık kalacak gibi... Şu pili ısıtma yöntemi benim de aklıma geldi ama yeni nesil piller bunlar, işe yaramaz diye düşünmüştüm. Bir deneyeyim :)

f 15 strike eagle 2. grafiklerini bilgisayarın kaldırır mı bilemem ama aksiyon heyecan sidewinder amraam filan hepsi var.

anladığım kadarıyla simülasyon değil, oyun arıyorsun.

helikopter oyunu istiyorsan "enemy engaged: apache vs havoc" ve "enemy engaged: comanche vs hokum"u tek geçerim.

uçak oyunu dersen, biraz eski olmakla birlikte "jane's usaf" çok gerçekçi bir savaş uçağı oyunudur. f-16 da var içinde hem :)

"strike fighters" da şahane, ama ondaki en yeni uçak f-4 phantom ii. biraz monoton bir oyun ama, ben çok seviyorum yine de. grafikleri, oynanabilirliği filan şahane.

ikinci dünya savaşı oyunu olarak "il2 sturmovik" serisini tek geçerim.

flight simulator desem?

falcon 4.0

(bkz: f 29 retaliator)

çok oynadık biz bunu gençkene.. lan sanki aynı espriyi yine sana yapmış gibiyim.. deja vu?

fligt simulator yolcu uçağı yönetme değil miydi?
o da olabilir ama, içeriğini bilmiyorum. başlarken elli tane ayar yapılıyorsa, online oynanıyorsa, bana göre değil.

macunla kapatiyor onu boyacilar, ama jantin kalitesi ve ala$imdaki malzemesi de onemli bazi malzemeler macun tutmuyor. ne tur bi jant olduguna bagli maliyeti, orjinal jant kapaklari cok pahali degil ama jantin kendisi pahalidir. 300 - 500den baslar.

Jant kapağı değil, doğrudan alaşım jant.
Peki macunla kapattıktan sonra üstüne metalik boya atıyorlar mı? Yenisi gibi oluyor mu yani?

krom ya da nikelaj ise kaplama yapiyorlar ustune. ama bu dedigim kucuk cukur ve cizikler icin gecerli. catlak varsa degi$tirin. bursa sanayinde yapiyorlar :)

hatirladigim kadariyla alasimin uzerine atilan cila koruyucu vs. cizilir bu tur jantlarda.alasim kismina bisey olmaz. bu yuzden de cizilen janti bir guzel zimparaliyorlar (elle degil tabi makinasi var) sonra cila koruyucu felan tekrar surup yenisinden bile daha yeni hale getirebiliytorlar ama nerde kaca yaparlar bi fikrim yok.

1000TL'den fazla tutacaktır düz vitesli bir araca otomatik şanzıman takmak. Tabi bu tahmin sadece ama şöyle bir kıstas yaparsak pederin aracının şanzımanında sorun çıkmıştı, servise gittiğimizde tamir masrafının soruna göre 1500tl'ye çıkabileceği söylenmişti. Tamiri bu kadarsa sıfırı ne kadardır artık siz kıyaslayın. Ayrıca şanzıman değiştiği zaman aracın elektronik ve enjeksiyon sistemlerinin de ona uygun şekilde yeniden ayarlanması gerekir. Çıkma bulabileceğinizi pek sanmıyorum çünkü kullandığınız araç pek sık rastlanır bir araç değil. Onun dışında otomatik şanzımanla ilgili sorunuz olursa yardımcı olmaya çalışırım benim kullandığım araç da otomatik şanzımanlı...

eğer mümkün olursa, yaptıracağım yer yetkili bir rover servisi olacağından, elektronik ayarların sorun olacağını sanmıyorum. ama 1500ytl'den ucuza halledilemeyeceğinden emin olursam zaten vazgeçeceğim :) çünkü çıkma şanzıman bulmak mümkün olabilir sanıyorum.

şimdi otomatik vitesle ilgili ayrı bir soru başlığı açıyorum crown, ona da bir el atarsan çok şahane olur. çok teşekkürler.

zamanında auto show da onno ustaya bu tip bir soru sorulmuştu ve onno usta da manuel vitesli araca otomatik vites taktırılmasını tavsiye etmemişti hem teknik hem de eknomik açıdan...

sadece şanzıman değil marş motorunu da değiştirmelisiniz. o da eklenecek maliyete. 600 den daha uygun fiyata çok zor...

hatırladım. çok zevkli bişeydi adı combatlı bişeydi sanki.. hatta kendimiz yapabiliyorduk özel olarak bölümü, map editör gibi bişeyi vardı. arıyorum bakalım. bulsam ben de oynardım şimdi. aynı ataride 1942,contra da vardı bende.bir de combat diye bir oyun vardı sanki şimdi hatırladığım o da arcade bişeydi ama..böyle ilerliyorduk adam uçuyordu falan..

edit : www.atariage.com

şuna benzer bişeydi ama bu daha eski sanırım.

1990 lı bişey de hatırlıyorum o oyundan ama.. bizim oynadığımız atari konsolunun adını bulursak oyunu da buluruz bence. atari 2600 falan değil, daha sonraki 90 lı yılların atari konsollarının ismi neydi acaba..

ben 90 tank diye biliyorum kendilerini. daha oncede sorulmuştu bu oyun #3609

konsolu buldum. sega genesis :) bendeki atari buydu işte tıpkısının aynısı. şimdi sıra oyunu bulmakta. tank 90 diye hatırlıyorum ismini ama arıyorum yok.

img.alibaba.com

ehhehe acayip gaza geldim be bi bulsak şu oyunu deli gibi oynucam.ayrıca nihilanth national cografikler ben de hala bi ara ugra.:)

netten sanırım bulamayız. ama emule'de sega genesis'in complete romset'i var arasında kesin vardır yalnız 3gb :) uğrıycam x factor hep unutuyorum. rrr'de de yağmurluğum var onu da almam lazım :)

Evet, bu oyunu iki ismiyle de oynadım.

Biri "90 Tank," diğeriyse "Battle City." İkisi de aynı oyun.

bu soruyu ben de sormuştum zamanında, ama bulamadım. #3609.
oyunun adı tank 1990mış.
emu-russia.km.ru

bu oyun 8 bitlik atarilerde vardı. 1000000 oyunlu kasetlerdeydi. bende terminatör vardı. oynardım.
şuraya bakanlar hatırlayacaktır bu güzelim oyunu.

emu-russia.km.ru
www.romman.net

haydi dostlar, bir el atın da eskiye dönelim, bulalım şu oyunu, oynayalım.

şu da var:
en.wikipedia.org(video_game)

tetrisle beraber dünyanın en zevkli oyunu be bu:) evde bu aterinin kasedini buldum ben, üstünde bikaç santim toz tabakası vardı gerçi, bunun için atariyi bile bulmaya hazırım.bi de kendi map'ini yapabiliyodun bu oyunda. stage 50 ehe

ilginçtir ki tamamen aynı mantıklı olanını başka bir şey ararken buldum ben. ve ismi de farklı. oyun çok benziyor ama.deneyin efem.

www.freedownloadscenter.com

virtualdub wav olarak alıyor, lame ile de bunu mp3 yapabilirsiniz

Adobe Audition da yapıyor bunu.

paparazzi olmasi lazim.

tabloid shows diye de kullanilir.

Unluler ilgili ilgili gercek olaylari haber yapan, fazla dedikoduya girmeyen magazin programlarindan Wikipedia "entertainment news show" diye bahsetmis.

celebrity show da dendigini biliyorum ünlülerin hayatlari ile ilgili bilgi veren programlara.

Cevaplarınız için teşekkür ederim. "Magazin" kelimesinin bire bir karşılığı yok sanırım. "Entertainment" kullanılabiliyor onun yerine.

bildiğim kadarıyla o alet bir ayar için orada bulunuyor. ama ne ayarı olduğundan emin değilim.

Her zaman ön tekerde olmaz, çekişin olduğu tekere takılır. Genelde lüks araçlarda oluyor zira pahalı bir aparat. Ne işe yarar derseniz kar paleti takmaya yarıyor. www.kangurum.com.tr ve www.lastik24.com

cevap verilmis ama belirteyim yine de. 2202 nolu duyuruda da soruldu ayni sey.oraya da bakabilirsin.

halihazırda bir ingilizce çevirisi olduğundan emin misiniz?
eğer birkaç gün vakit varsa çevirebilirim.

Kimin siiri bu? Hakkindaki temel bilgileri verirseniz, hatta siirin aslini buraya yazarsaniz duzgun bir cevap alma sansiniz epey artar.

bir sekilde hallettim. tesekkurler.

laptoplara ozel pcmcia kartlar var.
model olarak tam bilmesem de creative'in kartlari baya saglam.

edit: hatta $oyle bi$ey var -- getir.net

çok pahalı bu! bana daha uygunu lazım. bi de işe yarayacak mı teknik olarak bi açıklaması falan lazım.

(bkz: creative sound blaster audigy 2 zs notebook)
(bkz: m audio)

mic girişine takmayın line in'e takın...

line in girisi yoksa mic e takin mecburen ama ses denetimler-> kayit denetimi vb. yerinden mikrofonun gainini kisin hatta klavyedeki yon tuslari yardimiyla minimum seviyenin bi ustu seviyede tutun.

usb ses kartları var m.köy veya kadıköy de bulabileceğin. 10 ytl ye falan. ancak çok kaliteli bir şey değil ama laptoplardaki ses kartlarından aşağı kalır yanları yok. şöyle bir şey mesela. google a veya ebay e "usb sound" yaz önüne istemediğin kadar seçenek çıksın.

cgi.ebay.com

merhaba yersen,
eğer vsti kullanılacaksa latency'yi kabul edilebilir seviyelerde tutmak için iyi bir ses kartı şart (kendimden biliyorum). ben bu sorunu bir m-audio delta 66 alarak çözmüştüm vaktinde. canavar gibi... 200$ civarı bir maliyetle işini görecek gibi bir m-audio ses kartı almanı tavsiye edebilirim. m-audio'dan şaşmam. bunların firewire'ları var, usb'leri var... ben ses kartımı alırken sadece pci olanlara odaklandığım için diğerlerinden haberdar değilim, ama var, onu biliyorum.

www.compel.com.tr m-audio'ların türkiye distribütörü.

Photoshop'i bilemeyecegim ama Picasa'da fill light diye bir sey var, bayagi ise yariyor.

shadow / highlights

duplicate layer / blend mode : screen

photoshop'ta level ile düzeltebiliyor olman lazım, kısayolu ctrl+l idi.bi ayar daha vardı kısayolu ctrl+m fakat fonksiyonunu hatırlayamiyorum su an.bu ikisine bi bak istersen.

photoshop

image -> adjustments -> levels (yanlış hatırlamıyorsam. brightness - contrast ayarının olduğu seçenek)

brightness'ı arttırıp contrast'ı kısabilirsiniz.