karasal iklim devamli yagmur almaz. alsaydi ismi karasal iklim olmazdi.

devamli yagmur alan yerlerdeki iklimin adi degisiyor. muson iklimi mesela.

ic anadolu daglarla cevrili, ondan cok yagmur almiyor.

Iç Anadolu çok yağmur alsaydı adına başka iklim derdik. Örneğin benim balkonda 2 metre boyunda sitenin koydugu bir saksı var. Hiç su koymazsam sıcaktan ot bile çıkmaz. Haftada 15 litre su koyuyorum şimdi. Bildiğin tropik iklim oluyor. Hem doğrudan güneş alıyor hem de bol su oluyor.

o coğrafi haritaları yapan arkadaşların yeterli teknik bilgisi yok demek.
konya da ereğli diye bir gerçek var.

selametle.

denize uzaklık anlamında soruyorsan ekvator çevresi var. mesela kongo. ya da amazon havzası. evet, dünyanın en sık ormanları buralarda. her gün yağış alıyor.

test sonucun 120 150 gibi sürekli bir şey mi + - gibi kategorik bir şey mi?

Karışık Desenler için ANOVA olarak geçiyor.

İki ölçme sonucunu karşılaştırırken, aynı anda gruplar arası da karşılaştırma yapmak istiyorsunuz. Bu durumda faktöriyel ANOVA türleri devreye giriyor.

statistics.laerd.com

Düzeltme: Tabi ki benim söylediğim sürekli değişken için geçerli. @niye ama'nın söylediği gibi test sonuçlarınız kategorikse benim yanıtım anlamını yitiriyor.

@niye ama

Bu konuda henüz ders almadım. Test sonucum 1 ile 5 arasında puan veren bir scale. Bu muydu sorunun yanıtı acaba?

hipotezin nedir?
eldeki verilerin nedir?

Yarı deneysel t testi sanırım ama notlarima bakmam lazım. Yanlış hatırlıyor olabilirim.

“Neden” başarılı olduğunu eldeki verilerle ölçemezsin. Öntest yoksa başarılı olup olmadığını da ölçemezsin zaten. Ayrıca veri sayından dolayı parametrik test yapman da uygun olmaz.

Bu sorunun cevabını duyurudan almaman gerekir, bu tip şeyleri iyice öğrenene kadar araştırmalarını bir bilen (danışman vs) eşliğinde yapmalısın ve o yol göstermeli. Onun gösterdiği yolu da bilimsel bi kaynaktan doğrulayabilmelisin.

Neden basarili oldugu olculemez ama iki grup arasi ortalamalarin farkli olup olmadigi test edilebilir ancak.

Elinde birden fazla grup varsa ANOVA, iki grup varsa t testi uygun olabilir. (Iki grupta ANOVA yine olur ama bira bakkala limuzinle gitmek gibi olur) Ayni zamanda deney ve kontrol grubunun sayilarinin kucuk olmasi nedeniyle de t-testi uygun ama aralarinda bariz bir fark yoksa alacagin sonuc o kdar da guvenilir olmayabilir. Orneklemin biraz daha buyuk olmasi gerekiyor.

1-5 arasi surekli bir olcek olmadigindan, ayni sekilde sonuc cok guvenli olmayacaktir. Bu durumda Wilcoxon'in testi daha iyi sonuc verir.

Herhangi bir Deney Tasarimi / Design of Experiments kitabinin muhtemelen ilk, tas catlasa ikinci bolumunde bulunabilir bu bilgi.

istanbulmap360.com

Linke baksin

Çok kolay gelebilir.
Önce Gümrükten geçtikten sonra dışarıda tüm operatörlerin standları var, gidip oradan hat satın alabilir.
Sonra, metro tabelalarını takip ederek metro katına girecek. Orada istanbulkart alıp doldurabileceği otomatlar var. Muhtemelen ingilizce seçeneği vardır. 7 TL'ye istanbul kart alıp üzerini dolduracak. 20 tl atsa otomata zaten direk 13 tl karta yükler.
Sonra metroya binip yenikapı'da inecek. oradan Marmaray ile Ayrılık Çeşmesi, oradan tekrar metro değiştirip Ünalan. ünalan yerine uzunçayıra gelsin dersen, metro'dan metrobüse aktarma yapacak.

Silivri taraflarında denize sıfır daireler var. En alt katı kiralayın. Denize en fazla 10 metre uzakta oluyorsunuz. Ama aramak gerekli.

Yanılıyorsun. Vasıfsız işlerde 2500 dolar kazanmak çok zor. Saati 10 dolara çalışan günde 80 ayda 2400 dolar alirsin ama saati 10 dolara vasıfsız iş bulmanın zor. Ayrıca artık ABD'nin her yerinde İspanyolca bilgisi arıyorlar.

Vasıflı iş bulman için öncelikle 350 milyon Amerikalı dururken neden seni almaları gerektiğini kanıtlamak gerekli.

Her türlü iş bulma prosedürü zor. Ülkeler seni almamak için ellerinden geleni yapacaklar.

min. saatlik ücret 7-8-10 dolar civarında değil mi? iş aramak içi sormadım. eğitimli, kalifiye kesimin gelirini merak ediyorum. geçenlerde bir duyuru vardı. biri londra'da bazı yeni mezun bankacıların 50 bin dolar aldıklarını söylemiş yıllık. öğretmenler de birim olarak türkiye'dekine yakın alıyorlar sanırım. saatlik ücret min. 7-10 dolar civarındaysa bir öğretmenin ayda 3-4k alması garip geldi.

almanya'da öğretmenler 2500-3500 euro arasında alıyor. çalışılan okul türüne ve kıdeme göre değişiyor.

Bankaci o parayi aliyor da nasil bankaci aliyor? Turkiye'de de ayda 30 bin lira alan bankacilar var.

Egitimli kesim 3000 dolar kadar aliyor. Turk parasini dolar cinsinden dusun. Ogretmen 3000 lira aliyorsa, 3000 dolar aliyor gibi. Ancak ABD'de universite okumadan, green card'in olmadan ya da bir vatandasi ile evli olmadan cok cok zor.

yok onu yanlış ifade etmişim düzelttim. aylık değil yıllık brüt 50k demişti. net 45k imiş. ona şaşırdım. yabancılar için demiyorum. sıradan bir amerikalı saatlik 10 dolar kazansa 2400 kazanıyor. eğer bir öğretmen de 2500-3000 dolar kazanıyorsa garip. bir lisans mezunu ne kadar kazanıyor? çünkü türkiye'de lisans mezunu bile asgari ücret alabiliyor. öğretmenler, avukatlar 2 bin liraya çalışabiliyor. insanlar fazla mesailerini alamıyorlar. maaşı 7-8 bin lira belki ama sigorta farklı bir ücretten yatıyor. yurtdışında böyle üç kağıtlar var mı merak ediyorum.

almanyada hafta 40 calisma saati icin genel maalar;
- herhangi bir ozel egitim gerektirmeyen isler market kasiyeri, garson yaklasik 1500-1500 euro aylik net alir.
- ozel bir vasfi olan isler ornegin tesisatci, bahcevan, kuafor vs 1800-2300 alir.
- yeni mezun universite ogrencisi ornegin makine bolumunden mezun ise 1800-2200 alir
- yazilim, makina, elektrik, elektronik muhendisi 2800-4000 arasinda alir.
- doktor 5000 den baslar 20.000 e kadar gider.

tabi bu rakamlar agirlikli ortalamalar, istisnalar elbette var. ornegin 2000 alan makina muhendisi de vardir, 20.000 alan da vardir ama genelde maaslar bu seviyelerde. Almanyada 4 kisilik ailenin uygun seviyede gecinebilecegi minimum rakam 2000 euro, bunun altinda geliri olan 4 kisilik aile ancak kira yardimi, sosyal yardim, cocuk parasi gibi ek destekler almak durumda kalir. tek kisi ise minimum 800 euro ile gecinebilir, ama biraz rahat etmek icin 1300 iyi bir rakamdir. Ayrica almanyada bizdeki anlamda bir asgari ucret uygulamasi yok ama issizlik parasi, kira yardimi vs ile calisilmasa bile 1300 euro gibi bir para alindigi icin bunun altinda bir rakama calismak mantikli olmaz. ayni mantikla 1500 euro icin 40 saat calismak veya 1300 euro icin hic calismayip sosyal yardim almak da secenektir ama sosyal yardim almak mantikli biri icin en son secenektir cunku bir kere bile sosyal yardim alan biri uzun sure bankadan kredi cekemez, araba almaya kalksa taksitlendirme yapamaz. O nedenle genelde insanlar 1500 den baslayan islerde calisirlar.

sigortanin yatmamasi ihtimali cok cok dusuk, ciddi yaptirimlar var. hafta sonu, ozellikle pazar gunu, ve ayrica gece mesaisinde calisilirsa ekstra normal maasdan daha fazla odenir. bu nedenle ozellikle turkler fabrikalarda gece mesaisinde calisiyorlar ki daha fazla kazansinlar. fazla mesai cocunlukla izin gunu seklinde odenir, ama para olarak da odeyenler var.

@emrahday fazla mesai, sigortanın tam yatmaması vs. kesin yok değil mi? çünkü kurumsal bir yerde çalışmıyorsan türkiye'de bunlar kural gibi bir şey olmuş maalesef. yenilikçi, rahat, özgür geçinen startuplarda bile oalbiliyor böyle sömürü. çalışanın aldığı maaş farklı sigortada görünen farklı mesela. lisedeyken türkiye'de çalışmak istediğim bazı sektörler vardı ama sırf bu zihniyetten ötürü koşarak kaçtım.

mühendis maaşları 2800-4000 arası demişsin. tecrübeli mühendisler için mi bu maaşlar? 7-8 alan mühendisler istisna mı yoksa 3-5 yılda artabilir mi? çünkü türkiye'de kalburüstü bir yerde çalışan mühendis, iktisat-işletme mezunu 7-8k kazanabiliyor rahat.

Almanya için ek:

- Aylık asgari ücret diye bir durum yok. 40 saatlik iş bulamayabilirsiniz. Zira, kalifiyeler de bulamayabilir. Saat başına asgari ücret var. Yeni mezun arkadaşım, haftalık 38 saate ulaşana kadar 4 yıl geçti. Akademide de öyle fulltime bulmak hiç kolay değil.

- Eğer bir yer sizle yıllık kontrat yapmıyorsa “honorar” olarak çalışıyorsunuz, sigortayı siz ödeyecekseniz kendiniz. Freelance gibi? Burada da vaktinde ödemeler yapılmayabiliyor.

- En ama en önemlisi. Türkler ile iş yapmayın. Adı sanı olan bir yerde çalıştım ve düzenli fatura yolladım, Ağustos’taki işin karşılığını zor zar - onlarca mail atarak - ocakta aldım.

peki bu saatlik iş beyaz yakalılar için de mi aynı şekilde? yani bir beyaz yakalı bir şirkete girdi diyelim. nasıl çalışıyor? ben maaş yıllık anlaşılıyor ve normal 8-5 çalışıyor sanıyordum.

Birinci sorunuza cevap: Evet, zaten verdigim ornekteki kisi de üniversite mezunu. Is ilanlarina bakin, fikir edinirsiniz. 20 saatlik, 14 saatlik isler var, bunlar da 2-3 yillik kontratla olabiliyor. Cok insan biliyorum yeni mezun olduktan sonra birkac yil fulltime is bulamayan. Reklamcisindan, televizyoncusundan, mimarina ya da ogretmenine kadar farkli alanlarda calisiyorlar.

Ikinci soruya cevap: 8-5 vardir elbette. Calisma saatleri cok farkli olabiliyor. Mimar arkadasim sabah 6da gidip isini bitirip erkenden cikiyordu. Benim calistigim yerde ise 8.30-17.00 idi calisma saatleri. Cok standart calisma saatleri olmayabiliyor.

Yeni Hitit setini ver o kendi öğrenir. Karışma.

Anladığım kadarıyla dil eğitimi hakkında bir deneyimin/fikrin yok, o yüzden bırak o yalnız çalışma ile kitabı takip ederek ilerlesin, takıldığı yerde sana sorsun.

idonthaveatvset
evet daha once hic ogretmedim turkce.

Eşim yıllarca yabancılara Türkçe öğretti ve diyor ki hitit vs gibi kitaplar sana yardımcı olmaz senin konu gramer calisman lazım ve bir egitmenin olmadan doğru yolu bulman cok zor.

ikinize de ozel mesaj attim bir bakabilir misiniz arkadaslar?

Ben gramer ve kelime dağarcığı konusunda ayrı ayrı notları kendim hazırlayarak öğretiyordum. Paralel gidiyordum.

Alıştırma yapabilecekleri ödevler de hazırlıyordum.

Hitit 20 yıl öncesinin kitapları. Hevesini kırmak istemem dostum ama Türkçe çok zor ve çok fazla kuralı olan bir dil. Öğrendiğimiz hiçbir dile benzemiyor. Örneğin kapının kolu derken koldan sonra neden u geliyor Temel seviye A1 konusu. Relative Clause nasıl öğreneceksin. Özneyi tanımlıyorlar en an eki nesneyi tanımlıyorlar dik eki gelir gibi kuralları bilmen gerek. Ama profesyonel bir iş degilse kız arkadaşına öğretmek gibi bence dene.

@traveller
profesyonel degil, turkce okuyacak vs birine degil de daha cok turkiyeye ziyaret etmek isteyenlere diyeyim.
amacim eger para kazanacaksam bunu en azindan hak edeyim diyorum.

Öyleyse kalıp ifadeler öğret.

www.victoria.ac.nz ogrenci nasil ders calisirim diye soruyorlarsa bu kitabi onerebilirsin.
Ogrenmeyi ogrenme konusunda, ders calisma teknikleri konusunda, ozellikle de dil ogrenme konusunda yanlis bildiklerini degistirme amaciyla ise yarayabilir.

www.victoria.ac.nz burada da kitabin Ingilizcesi var, seviyesine gore ogrencilerinizle paylasabilirsin. Sen de oku hatta.

www.victoria.ac.nz

Burada da Türkçe ve İngilizce ile ilgili kaynaklar var.

Olay yakışıklı ya da piç olmakta. Eğer çirkin bir erkeksen kızlar "mal len bu" gözüyle bakar. Yakışıklı ya da piçsen cool olursun.

çirkin oldukları için yürümüyorsun e çirkinler de sevişmek istiyor o yüzden de onlar sana yürüyor bu kadar basit.

Acemi +1

Cunku karsindakine sevgili gozuyle bakinca sacmaliyorsun, onun gozune sokmaya calisirken n kendini itici oluyorsun. Bi de kacan kovalanir mantigi devreye giriyor.

Herkes avucunda olmayana yöneliyor diyelim ya da eldekinin kıymeti bilinmez oluyor.

O yüzden karşılıklı çaba göstermek lazım. Ne kadar çaba o kadar kıymet, heyecan...

Tabi çok da abartmamak lazım.

Valla diğer kadınları bilmem ama bende oluyor o dediğinden. Bana ilgi gösteren, arayıp soran adamlara zere kadar çekim hissetmiyorum. Ya da hep benim hoşlanmadığım türde adamlar bana ilgi gösteriyor. Bilemedim. Sonra gidip bana o gözle bakmayacak adama aşık oluyorum.

elde edilmesi zor insan çekici geliyor basit denklem ışte. Sürekli ağzının içine bakan adamdan hoşlanmıyorlar

Oyle bir genelleme yok. Her kadin ayri. Her erkek ayni turdeki kadini mi seviyor ki?

@acemi onlara yürümeme sebebim onlara karşı bir çekim hissetmemem yoksa hepsi gayet güzel kızlar.

trende kemerle yolculuk yapmak işkence olur. uzun sürüyor zaten. insan kalkıp yürümek istiyor, yemek yemeye gidiyor tuvalete gidiyor falan. sonuçta trende ayağa kalkmayı yasaklayamazsınız uçak gibi. otobüslerde de sadece en öndeki koltuklarda zorunlu diye biliyorum

ek: kaza anında ölüm oranını azaltmak yerine kazaları azaltacak çalışmalar yapılmalı. mesela yol kontrolcüleri geri getirilmeli. ayrıca o hat yeni yapılmış ve okuduğum kadarıyla inşaatı sırasında neredeyse hiç denetlenmemiş. müteahhit de yabancı olmayan birisi.

bence tren ile belediye otobüsünde emniyet kemeri kullanmanın hiç bir farkı yok.

yani evet ikisinde de kullanılsa iyi olur tabi de, trenlerin kaza oranlarının aşırı düşük olması olayı var.

şehirler arası otobüslerde bile kemer kullanılmıyor görüyoruz.

Avrupa'da sehirler arasi otobuslerde emniyet kemeri zorunlu.

Bir de tuvalete gidecegi sirada emniyet kemerini cikarsa sonra geri taksa olmaz mi? Bence olur.

Trenlerde cok cok az kaza oluyor ve duz hatta gittigi icin acikcasi ayda yilda bir denk gelen ani fren disinda pek bi risk faktoru yok. Rotanin hangi kmleri arasinda kac km hizla gidecegi belli. Ne zaman yavaslayacagi, ne zaman hizlanacagi... hepsi belli. Cok cok ekstrem durumlar harici kaza olmuyor bile.
TRde olanlar normal seyler degil. Yani emniyet kemeri muhtemelen engellerdi bazi seyleri ama zorunlu yapilamaz cunku tren keyif isi. Yuruyorsun, restorana gidiyorsun, kompartimaninda yeri geliyor uyuyorsun, arkadaslarinla oyun oynuyorsun vs.

Trende ani fren ucaktaki turbulans gibi de degil, en fazla onundeki cayin kahven dokulur mesela. Trenlerde calisan biri olarak gerek gormuyorum, evet :D

otobüs kazaları ile ilgili araç içlerinden çekilmiş görüntüler vardı. kemer takılı olmayanların birbirlerine, tutunma demirlerine, pencerelere uçarak kafa atmalarını görünce anlıyorsunuz.

tren daha hızlı seyir hızına sahip olduğu için "yolculuk çok uzun, kemer takmak işkence" sözünü tekrar düşününüz.

Abi anlayamadınız hala ya. Zor değil bak, o kazanın oluşma nedeni ihmal, Türk kafası, goygoyculuk.

Kazadan kurtulma şansını arttırmaya çalışmak yerine kazanın olmamasını sağlamak gerek. Uçak düşünce herkes ölüyor. Çaresi de yok. Uçak niye düşmüyor kolay kolay? İşte bu yüzden düşmüyor.

bos gezen +1

konuyu saptırmaya çalışıyorlar, yok kemer, yok bilmem ne.

Rayların altı boşalmış, hala makinisti sorguya alıyorlar.
Yapan firma sahibi nerede? Onaylayan mühendis nerede?

Araba alma imkanı olup da almayanların acil hiçbir şeyi için karışmamaya özen gösteriyorum. Zira ben kendimi zora sokup bu durumları düşünüp araba almışsam, onlar da alıversin bir zahmet.

Ayrıca yardım edeyim derken kendinizi hapiste bulabilirsiniz. Bir kazada siz sağ çıktınız o öldü, al başa bela.

Otobüs metro falan yok mu? Luks için istiyorlarsa hayır.

"Beni şuraya bırakabilir misin?" ya da "Hafta sonu arabaya ihtiyacım var" diyenleri şimdiye kadar hiç geri çevirmedim. Arabam pahalı bir şey değil. O yüzden veriyorum arabayı. Bugüne kadar da başıma hiç olumsuz bir şey gelmedi neyse ki.

ben yardımcı oluyorum. ancak bunu suistimal etmeye başlarlarsa önce surat yapıyorum, anlamazlarsa bahane buluyorum

Keyif içinse zor, ancak mecburiyettense veririm gibi geliyor, ya da kendim yardım ederim.

Şuraya atıversen duruma göre değişir. Yağmurlu vs. ise veya gerçekten başka yol yoksa neden olmasın. Bazen taksi daha mantıklı oluyor.

Arada bir olur. Cevremde bunu abartacak yapida kimse de yok zaten. Gerci cevremde boyle bir sey talep edecek yapida kimse yok zaten.

Bir arkadasim var calismiyor. Babasinin dayatmasiyla duzenli olarak butun sulalenin transportation ihtiyacini karsiliyor hayrina. Bokunu cikaracak seviyede yaptiriyorlar bunu hem de. Babasini ariyorlar, o da hemen oglunu ariyor git hemen halanlarin eve, bizim yegenin hastanede kontrolu varmis, onu gotur gel.
Aklim ermiyor sahsen.

özellikle evden al istediği yere bırak yapmam. ama bir yerde karşılaşılmıştır, arabada boş yer vardır güzergah üzerindedir. kim olduğu fark etmeksizin götürürüm. hatta kendim teklif ederim şu tarafa gidiyorum gelen var mı diye. ama çok ters bir yerse gideceği yer merkezi bir yere ya da ulaşım aracına bırakırım. hastaysa hastaneye götürürüm ikiletmem. o an iyi görünüyor olabilir ama rica ediyorsa kendini iyi hissetmediğini düşünürüm.

Ülkeden kaçıp amerikaya sığınma riski olduğundan vermiyorlar. daha fazla şansınızı denemeyin. başka ülkelerden vize alıp gidip gezin yurtdışı giriş çıkışınız falan olsun ondan sonra başvurun. amerikada dil kursu falan ayarlarsanız anca o zaman alabilirsiniz vizeyi. amerika kolay kolay vize vermiyor bu sıralar. trump olayları.

ben zaten kaplan international dil kursu ile gidecektim ama anladım giriş çıkış olması gerekiyor işte..

Ilk vizenizi almadan once, ozellikle de boyle onemli vizelerden once, vizesiz ulkelere gidin, pasaportunuzda damga olsun. Hatta schengen de olmayan Romanya gibi ulkelerden vize alin.

Ayrica, gorusme sirasinda dis gorunusun, sorulara verdigin yanitlar cok onemli. Ingilizcemi gelistirmek istiyorum, dondugumde derslerde daha basarili olmak istiyorum, arkadaslarima hediler getirecegim gibi donusunu vurgulayan ifadeler onemli. How old are you? dediginde I am fine thank you dersen bastan elenirsin.

Bana da aynısı oldu. Türk dizisi izlemiyordum. Sonra bu diziyi kuzenim önerdi. Hiç de hoşuma gitmedi. Zaten mahalleli polis kavgaları ayrıca ilgi alanımda değil. Bakalım belki bir gün Fark gibi bir bilimkurgu yaparız.

birazcık öyle, mesela bir ezel değil, senaryo çok yavan. ama sanırım sosyal medyanın etkisiyle özellikle dizi sembollü ürünler, otizm desteği, oyuncuların popüler olmasından filan derken baya iyi reklam yaptılar, daha fazla kişiye ulaştılar.

3. sınıf dizi bence. Abartılıyor.

fi ve şahsiyet dizilerini tavsiye ederim.

çukur'u da izlemiş biri olarak, fi ve şahsiyet öneriyorum ben de.

ama bence problem şu dönemde televizyona dizi yapmakta, reklam vereceğiz diye çok uzun tutuyorlar, haliyle senaryoda saçmalamalar, klip şeklinde aralar, flashbackler derken insan yoruluyor sıkılıyor.

aynı senaryoyu daha yoğun kısa ve internet için çekseler yine gideri var bence çukur'un da.

şu an oturup çukur izlemek ciddi vakit kaybı.

türkiye gibi dandik bir ortadoğu ülkesinde yaşamamak lazımdır.

yapacak hiçbir şey yok :(

Sokakta evlenmeyi uygun gören insanlara özel hayatın gizliliği evinde huzur bulma gibi konuları nasıl anlatacaksın ki?

Iyi yine orda 10a kadarmis, Izmirde Romanlarin dugunleri varos bi sekilde 12ye kadar suruyor. Polis bezdi artik dugun dagitmaktan, artik ugrasmiyorlar.

önce eksiklerini belirlemen lazım, bu yüzden de seviye tespit sınavı yapmanı öneririm. mesela grameri zayıf ama tense'leri mi bilmiyor, artikelleri mi, sayılabilir sayılamazları mı; ona göre hareket edersin.

Dostum yanlış anlama da bu kadar İngilizce öğretmeni varken bu adam neden senden İngilizce öğretmeni istedi? Örneğin ücreti çok makulse anlaşılabilir.

Thurnbury ve Watsons'un how to teach serisi var. Onları oku istersen.

tazminat işini bilemiyorum ama danışmanın ile konuyu görüştün mü?

hukuki boyutunu bilmiyorum ama eğitim affı çıkmıştı hala geçerliyse ondan faydalanıp geri girebilirsin sanırım.

Merhaba bu durum çok kötü olmuş. Peki atilsan ama üniversiteye yeniden sıfırdan kayıt yaptırsan ve o dersleri saydirsan ayrıca zorunlu dersi alsan problem çözülebilir mi acaba? Dava açmadan önce danışmanına enstitü ve ABD baskanlariyla bu durumu düşün bence.

Çok saçma.
Danışmanının, bölümün ve enstitünün de sorumluluğu var tabi.
Hiç mi mail, uyarı falan geçmiyor bu insanlar.
İşleri ne?

Arkadaşlar sorularınızı cevaplamaya çalışayım.

İlk olarak öğrenci affı konusuna değineyim.ne yazık ki aftan faydalanamıyorum. Aftan faydalanmak için 18 mayısa kadar üniversiteden kaydının silinmiş olması lazım. Benim kaydım 26 haziranda silindi.

İkinci olarak danışmanınla da görüştüm. Çok üstüne düşmedi galiba. Enstitüyle görüşücem dedi ama sonrasında bi haber çıkmadı. Zaten kaydım da çok kısa süre içinde silindi.

Üçüncü olarak şu anda bu okula yeniden kayıt yaptırmak istemiyorum. İçim almıyor yani. Çünkü ağar topar attılar resmen beni okuldan. 2 yılımı sildiler birden. Madden ve manen yaşadığım zorlukları hiç göz önüne almadan anında işlem yaptılar.

Bu arada okulla evimin arası 1000 km nerdeyse. Gidiş geliş yaşarken ne zorluklar çektiğimi ben bilirim. İşin maddi boyutunu geçtim manevi olarak bile haftada bir bu zorluğu çekmek ciddi anlamda güç istiyor. Sonuç ise tam anlamıyla kocaman bir 'sıfır'.

her yerde aynı. örnek olarak "adam garajında iki kod yazdı google'ı kurdu" şeklinde gazlamalar mevcut.

öte yandan, bizimki gibi düşük seviye ülkelerde sanayi ya da teknoloji olmadığı için üretim yapabilecekleri sayılı noktalardan biri yazılım. o yüzden 99 çürük yumurtanın yanında 1 tane düzgün çocuk çıkacaksa versinler o teşvikleri.

oyun yapsın, telefon app yapsın ama üretsin bir şeyler.

niye içi boş olsun ki, bu işe vaktini ayıranlardan %1'lik kesim 2-3 tane muhteşem uygulama yazar, basarsın parayı. sadece para da değil, parayla satın alamayacağın, günümüzdeki "önemli güç" olma kriterlerinden kullanıcı bilgileri(big data) konusunda "oyuncu" haline gelmeni bile sağlayabilir. bu işin bir de oyun boyutu var, türk oyun sektörü 700 milyon dolarlık bir ihracat kapsamına ulaştı örneğin.
www.internethaber.com

sıfır ham madde, sıfır masraf; verilen bu desteğin bir zararı yok, niye verilmesin?
teknolojinin ilerlediği yön yazılım, yapay zekanın geleceğin en büyük teknolojik atılımlarından biri olduğunu düşünürsek yazılım bu noktada yapay zekanın en büyük yardımcısı olacak; ileri görüşlü bir yatırım, hatta bizim ülkeden beklemeyeceğim ileri görüşlülükte.

Ben hiç "kodlama öğrenin bilgisayar mühendisi olun" tarzı bir teşvik görmedim, denk gelmedim. Saçmaymış. Sanmıyorum ki kimseler de kodlama öğrenerek bilgisayar mühendisi olmaya çalışsın. "Kodlama öğrenin, yazılım öğrenin, yazılımcı olun" gibi bir teşvik var evet, ki bence kötü ya da içi boş değil? Çünkü yapabiliyorsanız olursunuz, olan da var. Çok alakasız bölümlerde okuyup, zamanında kendince bir yazılım dili öğrenip şuan yurtdışında çalışan, wordpress temaları yapıp satarak hayatını geçindiren tanıdıklarım var.

bir zamanlar amerikada .com balonu olmasaydı, bugün facebook, twitter, instagram ve onların yarattığı değerli kütüphaneler (react-native, bootstrap en basit örnekleri) olmazdı.

şuan dünyada en az girdi ile en çok çıktı yaratan sektör yazılım.
ne kadar çok teşvik edersen o kadar çok kişi bu işi yapar.
ne kadar çok kişi bu işi yaparsa, o kadar "bir şeyler üretme ihtimalin" olur.

bu ülke inşaata, cafe-restoran açan adama veya hiçbir bok ürtmeyen sadece montaj hattı olmanın ötesine geçememiş boktan fabrikalara teşvik vereceğine yazılıma teşvik vermeli.

90larda Ingilizceye verilen destek icin yapay ve ici bos diyenler vardi. Egitime neden karsi cikiyorsun ki? Isteyen egitimi alsin isteyen cocuguna ogretsin. Kusura bakma ama egitim karsiti bu tur soylemler cahillik gostergesi. Yok edebiyat fakultesi kapatilsin, yok Ingilizce ogretimi lisede baslasin, yok Ingilizce ogrenim veren universiteler kalksin, 21.yuzyilin basinda da kodlama ogretilmesin diyorsunuz. Bin yil once kutuphaneler yakilsin zihniyetinin farkli bir versiyonu bu.

@Traveller yine bambaşka yerlere gitmişsin. Bir nickin ardına sığınarak hiç tanımadığın birini cehaletle suçlamadan önce yapıcı olmayı öğren. Sürekli sağa sola içindeki pisliği kusacağına biraz kafanı boşalt, keyfine bak.

Kodlama öğrenilmesin demiyorum, gerekirse birinci sınıftan itibaren öğretilsin. Daha sistematik öğretilsin, daha ciddi destek verilsin. Benim kaygım bunun havada kalması, insanların mevcut işlerini bırakacak kadar bu taahhütleri ciddiye alması.

Bir de işin kalite boyutu var. Hintliler de kod yazıyor, standart bir yazılımcının bir ayda yazabileceği kodu birkaç günde yazıyor ama yazılım dünyasında kimse Hintlilerle çalışmak istemiyor. Kod işi yapıyor ama yavaş çalışıyor, daha sonra bakan anlamıyor, bir ekleme daha yapmak istesen çöp oluyor. Baştan yazmak daha avantajlı oluyor.

Yoksa kim kod yazıyorsa yazsın, ben de yazıyorum. Alaylı birinin işimi elimden alacak hali yok şu anki durumumda.

kodlama ogrenmek icin muhendis veya bilgisayar bilimi ile alakali bir bolumu okuyor olmaniz gerekmiyor. yani kodlama, bilgisayarci ve yazilimcilarin tekelinde degildir. kodlama, insana nasil dusunmesi gerektigi yetisi kazandiriyor. her insan evladinin ogrenmesi gerektigi dusuncesindeyim. bu birinci sebep.

ikincisi, yapay zeka, artirilmis gerceklik, robotik, internet of things, blockchain... gibi 21. yuzyilimizi sekillendiren/sekilendirecek buluslarin tumunde kodlama kullaniliyor. kodlama olmazsa calismaz bunlarin hicbiri. bu sebeple kodlama ogrenmek cok onemlidir.

kodlama ogrenmenin, zengin olmak ile esdeger tutulmasi yanlis. zengin olmak o kadar da kolay degil. zengin olmanin yolu kodlamadan gecmiyor zaten. bunu soyleyen o kisileri ben de yanlis buluyorum.

ayrica okullarda ders olarak okutulma amacina gelirsek, okuma yazmayi soken herkes shakespeare olmadigina gore; kodlama ogrenen herkesin de bill gates olmayacagini soylemek isterim. bu durum yetenek, zaman ve yasadiginiz yer gibi degiskenlere baglidir.

ici bos ya da temeli olmayan destek cok dogru aslinda. herkes kodlamaya destek veriyor gozukuyor ama aslinda yapilan sey gaz vermekten baska birsey degil. ornegin basinda teknoloji haberleri "hic parasi olmadan ise basladi, simdi cok zengin oldu" haberinden oteye gitmiyor, tamamen gaz verme amacli. yada yazilima girisimci destegi verenlerin ise sorduklari en populer soru "gelir modelin ne, ne kadar zaman icinde kar yapmayi planliyorsun?" ama kimse twitterin yillarca gelir modeli olusturamadigini gormuyor. yani ozetle herkes kisa zamanda para kazanma durtusuyle hareket ediyor. Tum bunlar nedeniyle ulkede gercek anlamada ileri inovasyon cikmiyor, bir ekosistem olusmuyor. Hersey bu mantikla ilerledigi icin istisnalar olsa da genelde hersey e-ticaret sitesi acip, cinden mal getirip satmaktan oteye gitmiyor, cunku kisa zamanda kar getirecek ancak boyle isler oluyor.

liselerde uygulamali matematik, mantik ogretilmez ise. universitelerde bilgisayar bilimleri ile ilgili bolumlerde bile gercek anlamda bilim uretmek yerine sadece giris seviyesi programlama, algoritma ogretilir ise, sirketler sadece kisa zamanda para kazandiracak islere yatirim yapar ise bir yerde hersey tikanir, gaz vermekten oteye gitmez. Ornegin hicbir sirket ya da yatirimci sonu belli olmayan bir yapay zeka, ya da bir entegre devre uretimi projesine yatirim yapmaz. varsa yoksa mobil uygulama yazalim, bir e-ticaret sitesi kuralim.

turk milleti zekidir, turk milleti caliskandir, bu ne kadar guzel bir soz. ama hep kestirmeden is yapmaya calistigimizdan dolayi ve organizasyon yetenegimiz olmadigindan haftada 35 saat calisan bir alman haftada 60 saat calisan bir turkten daha fazla katma deger uretebiliyor. ya da bizim start-up lar hep lokal kalirken calirfornia uretimi start-up lar butun dunyaya yayiliyor.

Yazılımcı olarak adlandırmak kendini ayrı bir şey.
Bunu yapan insan iki topa vurdu mu futbolcu, iki kere havuza gitti mi yüzücü ilan ediyor kendini. Şuursuzluk bu, yazılıma özel değil.

Herkesin biraz yazılım bilmesini ben de isterdim. Bu kadar dijital dünyada aslında karşımızdaki makineler senin gibi düşünmüyor. Yazılımın temeli matematik ve mantık. Matematik nasıl muhakemeyi geliştirir derler, bence yazılım da temel düşünme mantığına katkıda bulunuyor.

Bir de büro tipi yerlerde iş konusunda katkısı bence çok. Excel'den SAP'ye bir çok programı daha kolay kullanıp çok daha kolay anlamanızı sağlıyor.

İki satır kod yazan adamı aşağılamak da ancak bizim ülkemize yakışacak bir durum. Böyle aptalca bir durumun en yenilikçi olması gereken meslek grubundan gelmesi de gerçekten içler acısı.

İki satır kod yazmasına bile gerek yok, bu işe meraklı olup konuyla ilgili iki video izleyen biri bile ülkemiz için çok değerli şu anda. Böyle böyle ilerlenecek, 100 kişi meraklı olacak, 50 kşi iki satır yazacak, 10 tanesi bunu profesyonel meslek olarak yapacak ve işsizlik böyle azalacak, böyle böyle değer oluşturacağız. Hiç bir işe yaramayan meslek odaları da bunu engellemeye çalışacak, tam taksi plakası mantığı işte.

Valla ben şahsen tanıdığım herkese şunu öneriyorum, üniversite bilg müh okumaya kastırıp beyninizi 50-60 yaşında ingilizce dahi bilmeyen doçentlerin elinde çürüteceğinize, oturun ingilizce öğrenin, video izleyin, iddia ediyorum 5 senede çok daha yüksek gelire ulaşırsın. sektörün büyük kısmı alaylıların elinde çünkü eğitim birkaç istisna dışında hiç bir şey sunmuyor. Çok alakasız bir bölümden mezun olan biri olarak bilişim sektöründeyim, inanılmaz eleman açığı var ama adam bulamıyoruz, çünkü bu meslek odaları öyle bir pohpohluyor ki gerçek manada hiç bir şey bilmeyen insanlar 20 bin maaşla başlayacağını falan zannediyor. "Bir fikrim var ama söyleyemem"'cilere hiç değinmiyorum.

Rahat olun yani gerçekten ekmek var bu sektörde, ve her şey iki satır kodla başlar, fazla düşünmeyin, başlayın yola koyulun bir an önce.

arkadaşım bilişim öğretmeni. konuyu ona sordum ne düşünüyor bu kampanyalar hakkında diye. yorumu özetle şöyle oldu: "yıllardır dersimiz için mücadele ediyoruz. bi ara sadece seçmeli ders olarak vardı. sonra 5-6-7-8. sınıflara zorunku olacağı söylendi. 5. ve 6. sınıflara zorunlu ders oldu 7. ve 8. sınıf için seçmeli. kademeli olarak onlar da zorunlu olacak denildi ama 4-5 yıldır hala seçmeli. verilen kadrolar şaka gibi atama puanları yüksek. fatih projesi diye ortalığı yıktılar. verimli bir sonuç alınamadı çünkü proje dostlar alışverişte görsün kafasıyla yürütüldü baştan sona. bir ara kodlama eğitimi söylentileri çıktı, sonra onun için de sınıf öğretmenlerine eğitim verilecek onlar anlatılacak diye haberler çıktı. durum bu iken kodlamaymış yazılımmış vs. vs. adamların niyeti bu değil nasıl verimli prpje olsun da yazılımda şaha kalkalım? boş iş hep."

"Avrupa'da, Amerika'da da işletme mezunu "kursa gidem, kod yazam, köşeyi dönem" diyor mu?"

Sadece su cümle kodlamadan bir şey anlamadığını gösteriyor. Kodlama köşeyi dönmek için oyrenilmez.

anladığım kadarıyla rahatsız olunan şey kedileri besliyor olmanız değil, apartman etrafındaki kedi popülasyonunun aşırı şekilde artmasına sebep olma ihtimaliniz. mesaiden yorgun argın dönen herhangi bir kişi, yaşadığı yere girerken ona yemek vereceği umuduyla dizine tırmanarak ona salça olan en az 4-5 kediyle baş etmek zorunda hissetmeyebilir. peşinden apartmana girmeye kalkanlar olacak, onları dışarı çıkarmak gerekecek vs.

komşularınızla boş yere münakaşaya girmeyip kedileri yakındaki boş bir alanda (park, arazi vs.) besleyin bence.

Aynen muti'nin dediği gibi, biraz daha uzakta ve tenha saatlerde.
Sokak hayvanlarını besleyen, su kabı bırakan insanların sayısı arttıkça sesleri azalıyor böyle tiplerin.

"Beni sırat köprüsünden onlar geçirecek", "öbür dünyada benim adıma şahitlik yapacaklar" gibi ultra muhafazakar garip söylemlerle dinsizin hakkından imansız gelir yöntemini uygulayabilirsiniz :)

Muhafazakarlıkla ne alakası var? güzel beynin bu olayla nasıl bağlantı kurdu merak ettim? Bence kedilere yaşam hakkı tanımayanlarla beraber kafayı hayvanlarla bozmuş, insanların alanına saygı duymayan ve her kötülüğü dine bağlayan at beyinliler de ortadan kalkmalı.

kedilere zarar verme ihtimallerine karşılık biraz uzakta besleyebilirsiniz +1. ben de dinden giriyorum valla konuya, böyle mi emrediyor islam vs.

ayrıca yani @zgrydn, allah rızası için bak allah adı veriyorum hayatında kedilerle pek alakası olmayan insanlar yorum yapmasın. bu kadar yıllık hayatımda, en azından benim tanıdığım yüzlerce kedi, asla ama asla kendisine kötü davranan ya da daha önce kendisini hiç beslemeyen insanlara "salça" olmadı.

saçmalamaya başlıyorsunuz artık.

Insanlar apartmanlarinin onunde copleri karistiran sokak hayvani istemeyebilir. Bunun comarlikla alakasi yok. Ben de sirin gordugunuz icin doganin isine karisip kendi elinizle bir hayvani baska bir hayvanla beslemenize karsiyim. Ot falan yeseler neyse! Senin cigerleri ile besledigin tavuklarin ne sucu var! Canilik!

@piremses, 3 sene ev arkadaşımla beraber kedi besledim. hiçbir bakımını aksatmadım. oyun oynayıp bol bol eğlendim. kedileri severim de... yani şurdan bir yerden yol alabilirsin.

bir apartman etrafındaki kedi nüfusunun ne kadar artabildiğine dair uç örnekleri yaşamış biri olarak verdim tavsiyeyi. uygulayıp uygulamamak soruyu sorana kalmış.

cunku hakaret

Kendi irkina irkcilik yapamazsin - yani garip olur.

Bir de ABD'de soyle bir egilim vardir - bir ulusa ya da irki elestirmen icin onlardan olman gerek. Ornegin, bir Yunan ya da baska bir yabanci Turkiye'yi elestirirse neredeyse her Turk karsi cikar. Ama bir Turk, Turkiye'yi elestirirse belki de hakli oldugu noktalari goruruz. Bizdeki ulus kavrami yerine iste ABD'de irk kavrami var. Bir Yunan ile Turk'u ayirt edemezsin ama aralarinda dusmanlik olmustur. ABD'de ise benzer irklar digerleri ile ayrilir. Yani atalari Cek, Ingiliz, Bulgar fark etmeksizin kendilerini beyazlar arasinda bulurlar; Brezilyali, Belizeli fark etmeksizin kendilerini Latino sinifinda bulurlar. Is bulma sanslari, egitim firsatlari... bu renk skalasina gore degisir zaman zaman.

çünkü tarihte siyahileri aşağılamak için kullanılagelmiş ve negatif birçok anlam yüklenmiş bir kelimedir. bunu yapanlar beyazlardır. bu sebeple beyazlar bunu bir silah olarak kullanmıştır diyebiliriz. Siyahiler de bu silahı alıp kendi malları ilan ediyor benzetme yapacak olursak. yani onları incitecek bir şeyi alıp yıkıma uğratıyorlar. bu sebeple kendi aralarında kullanarak onun negatif anlamını yok ederken beyazlara da bu kelimeyi artık kullanamayacakları sinyalini veriyorlar. fakat kelime hala ırkçı nitelikler taşıdığı için beyaz birisinin bunu kullanması hala yanlış. yani öyle bir kelime ki beyazın elinde silaha dönüşüyor.

bir diğer örneği de "faggot" kelimesidir, türkçe'de "ibne" diye aynı şekilde kullanılan bir kelime. Sadece lgbt+ bireylerin kullanmasının etik olduğu bir kelimedir, çünkü heteroseksüel cisgender kişiler yüzyıllardır bu kelimeler ile lgbti+ bireyleri aşağılamışlardır ve artık kelime lgbti+ler tarafından ele geçirilmiştir.

ya turkiye'deki durumdan cok farkli degil. arkadaslar birbirlerine sikik derler pezevenk derler laf arasinda konusurken sakalasirken birbirlerini elestirirken. "lan gotveren, sana dedik dinlemedin" der bir arkadas arkadasina, hic bir sey olmaz. ama trafikte kavga ettigin adam sana "gotveren" derse hakaret sayilir kavga buyur.

nigger siyahilerin kole oldugu zamanlarda beyaz kole sahiplerinin siyahlari asagilamak icin kullandigi bir hitap bicimiydi. kendi aralarinda kullandiklari zaman bizdeki arkadasin arkadasa kufru gibi algilaniyor haliyle. beyaz biri kullandiginda yabanci biri sana kufur etmis gibi oluyor. bunu sadece siyahlar arasinda ok diye de dusunmemek lazim, birbirini tanimayan iki siyahtan biri digerine tartisma icinde nigger derse o da hakarete girer olay cikar yani.

Abi her şeyi filmlerdeki hoodlar gibi sanıyorsunuz. Tamam birbirine nigga nigger falan diyenler var da her siyah da yapmıyor bunu. En dipten Obama'ya kadar her tabakadan Afro-Amerikan var.

kural 1: zencileri anlamaya çalışmayın, anlayamazsınız. Adam istemiyorsa demeyeceksiniz. Mesela Pascal Nouma bir fb maçında gol atınca tombala hareketi yaptı, haklı olarak da yerden yere vuruldu, sktr edip kovuldu. Bu hareketi toplum içinde yapan onlarca örnek gördüm zenci toplumunda, bu mallar bunu elini cebine sokmak ile aynı şey olarak algılayan dallamalar, bunun neyini anlayıp, anlamlandıracaksın
Not: 4 küsür senedir zencili ortamlarda yaşayan biri

Bu sadece zencilikle ilgili degil; herhangi bir asagilama amacli sozcugu baskasina karsi kullaninca hakaret etmis oluyorsun ama kendine ya da icinde kendinin de bulundugu bir gruba laf soylediginde tepki icerige gore degisiyor.

Ornegin, "Ben gerizekaliyim" dersen kimse seni asagilamakla suclamaz ama "Sen gerizekalisin" dersen birini asagilamis olursun; bunun gibi. Ya da soyle soyleyeyim, daha acik olsun. Diyelim ki cok yakisiklisin ve yanina cirkince bir arkadasin geldi. "N'aber lan tipsiz" dersen ve eger arkadasinin bu konuda gecmis bir yarasi varsa onu alindirmis olursun. Ancak, tipsiz biriysen arkadasina boyle bir sey soylediginde o da "Sen kendine bak" diye cevap verebilir ve bu sekilde bir denge saglanir. O toplumun dengesi de bu sekilde olusturulmus. Hassas ve sakat bir denge; bu hassas ve sakat denge itina ile korunmaya calisiliniyor. Hatta denge "Niye bir insana tipsiz oldugunu soylersin ki, soylememelisin" diye devam ediyor.

Babam koyde ogretmenlik yapti. Orada lakaplar vardi Avrat Hasan, Topal Mehmet, Kor Huseyin, vb. diye. Amerikali birine bu fiziksel kusurlari sevgi amacli kullandigimizi soyleyince ilk once bir inme indikten sonra barbar oldugumuza kanaat getirdi ornegin.

Son zamanlarda, eger kendine irkinin ozellikleri ve stereotipiyle hakaret edersen, bu icsellestirilmis irkcilik ya da oz-nefret sucu olarak degerlendirilmeye baslandi. Ornegin, bizim Koreli bir hocamiz "Uzak Dogu'lu insanlarin hayal gucu pek yoktur. Emirlere itaate alistigindan hayal etmeyi pek beceremezler" demisti. Bunu baska bir irk icin soylersen dogrudan irkcilik oluyor. Lakayt okul ortaminda soylediginde biz buna gulup gectik ama adam gecenlerde bunu pek olmayacak bir yerde kullanmis ve olay Insan Kaynaklari'na sikayete donusmus ve adama 5 hafta icsellestirilmis irkcilik kursuna katilma ve psikologa gorunme cezasi vermisler isyerinden. Eger devam ederse ceza da buyuyor. O yuzden konustugun ortam ve kullandigin kelimeler de onem tasiyor. Burada da dalga gecme ve asagilama ayrimi var. Kendi irkinla dalga gecebiliyorsun; yerine gore hakaret edebiliyorsun.

Ayni sekilde guzel bir sey soylemek de irkciliga giriyor. Yani, "Afro-Amerikalilarin da basketbol yetenegi cok iyi" dersen, ona da irkcilik gozu ile bakiliyor.

Chris Rock bu konuda super stand-up'lar yapiyor. "Zenciler diger acilardan cekiyor ama konusma acisindan cok rahat. Her turlu hakareti sahnede soyluyorum ama basima bir sey gelmiyor. Bir beyazin bana bunu soyleyebilecegi tek durum var. Noel gecesi saat sabahin 4'u ile 5'i arasinda olacak, ben cok sarhos olup onun arabasina carpacagim. Sonra da ona kirk tekme atacagim ki, o kelimeyi kullandigi icin suclu sayilmasin" diye. Chris Rock sahnede surekli kufrediyor mesela.

tıka basa doyduktan sonra üstüne bir şeyler yiyebilmek için kan şekeri düşürecek şeyler yiyen bir insan olarak söylüyorum; bunu yiyeyim de iştahım kesilsin diye bir şey yok bence, boğazını tutmayı bileceksin.

kısa vadede bazı yiyecekler tıkasa da uzun vadede ne yazık ki hiçbiri işe yaramıyor bence.

ayrıca kişiden kişiye de değişiyor olabilir, geçen bir diyetisyen "bu tip şeyler kişiseldir, elma herkesi tok tutar beni acıktırıyor" gibi şeyler yazmıştı.

Bir sigara sar ic, pardon yapamazsin eger kadinsan.

Kilolu erkek cok itici degil mi? Yanlarina gidip dayi naber, kac aylik diyesim geliyor.

kac yasindasin? gencken ben de oyleydim. duble iskender uzerine lahmacun yer, sonra masada tabagini bitiremeyenlerin tabaklarini temizlerdim. her zaman midemde tatli icin ayri bir bolme olurdu(hala daha bu var gerci). ben de hic kilo almazdin gayet fit kalirdim. ne zamanki uniden mezun oldum, yavastan kilo almaya basladim. baktim gittigim yol, yol degil spora basladim. tekrar eski kiloma geri dondum ama surekli kontrol etmem gerekiyor. yemegi kesmekle ugrasma. spor yaparak onlari yakmaya calis.

İnsulin direnci ? Doktora git bence

acı yemek.

Acı istah aciyor.

1) Çok susuz kaldığında aciktigini zannedebilirsin. Susuz kalma.

2) Duygusal açlık yaşıyorsun. Cozmen gereken sorun bu.

sigara-kahve ikilisi beni tok tutar ya da çay-sigara. ofiste abur cubura saldıracağımı anladığım zaman kalkar bir kahve yaparım yanına da sigara yakarım yaklaşık 1-2 saat arası beni tok tutar.

youtu.be

Eger Inuit olsaydin sadece et yiyerek beslenebilirdin. O sekilde evrimlesmis olman gerekirdi. Bu topraklarda olmaz.

Diger sistem de ekonomik degil.

şöyle bir şey var üstat
seyler.eksisozluk.com

O konu komplekssiz davrandığımız ender konulardan biri, kenti ele geçirdikten sonra yüzlerce yıl ismini değiştirmemişler, en son Cumhuriyet döneminde posta teşkilatı kurulurken ismi resmi olarak İstanbul oldu şehrin, onun öncesinde yine Kostantiniye kaldı, daha ne olsun, saygıdan şehrin ismi bile değişmemiş.

Belki Turkiye 2000'lerin ilk gunlerinde bugunkunden farkli bir yolda ilerleseydi, Avrupa ile yakinligimiz surseydi ve kendini Avrupa'nin parcasi olarak goren bireyler olarak ilerleseydik bu mumkun olurdu.

Bir de illa bi saygısızlık arıyorsak, İstanbul'u asıl kuran Bizas'a saygısızlık yapılıyor, yani adam Yunanistan'dan kalkmış gelmiş kedi köpek olmayan çorak arazide şehir kurmuş, asıl kahraman o. Konstantin buraya geldiğinde ortada zaten 1000 yıllık bir kent vardı, Konstantin'in tek olayı, Roma İmparatorluğu yıkıldığında burayı Doğu Roma'nın başkenti yapması, onun dışında çok bir numarası yok açıkçası.

Boyner'deki markalardan birinden.

boyner +1

SPX

Derimod, deriden, hotiç

Boyner'de deneyip internetten alıyorum.

aldo

Hotic beymen ve camper

Kemal tanca, derimod. İnci'ye töbe ettim.

deriden,aldo,hotiç,derimod

Hayri

Hotiç, inci, Greyder, dockers

Harvey nichols, beymen, network.

Daha dün Derimod'dan aldım.
Öncesinde İnci'den ayakkabı almıştım bildiğin parçalanıyor içi dışı, tavsiye etmem.

Diyelim Avrupa yakasini Edirne'ye, Anadolu yakasini Kocaeli'ne bagladilar. Ne degisecek?

eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek

Kültürel olarak "iki kıta tek şehir" düsturu olsun diyedir.

Ayrıca cumhuriyet öncesi ve ilk yıllarında da Anadolu yakası Üsküdar Vilayeti olarak ayrı bir şehirdi. Sonra birleştiler.

eksisozluk.com

Trakya'yi niye 10 tane sehire bolmusler asil mesele.

Your/you're ve there/their/they're karıştırıyorlar çok fazla.

@kobuzchu kiz nasıl amerikalılar you're beautiful yerine your beautiful yazabiliyorlar mı?

@nick bulamadim hem de nasıl. Hatta bu hataları özellikle native speakerlar yapıyor çünkü bu kadar temel şeyleri sadece duyarak öğreniyorlar.

than ve then kelimeleri de karıştırılıyor. ya bilmemekten ya da dalgınlıktan.

its/it's

bir de should have, could have vs. yerine "should of" var.

teşekkürler. çok ilginçmiş :D

native speaker olupta "whom" kullanımını bilmeyen milyonlarca insan vardır. gerçi bu yazım hatası değil kullanım hatası ama olsun.

Ornegin @battal'in yaptigi dahi de hatasi gibi. (Amerikalilari elestirirken kendisinin hata yapmasi garip olmus :S )

Bu hatalar dili yazarak degil konusarak ogrenmelerinden kaynaklaniyor.

Traveller, haklısın. Yazım yanlışı yapmışım. Düzelttiğin için teşekkürler.
Fakat ben Amerikalıları eleştirmedim. Anadili İngilizce olanların bile yaptığı bir kullanım hatasını belirttim. Eleştiri ve saptama, farklı iki şey.

İngiliz futbol forumlarında they're, their, there ve hatta that bile birbirinin yerine kullanılabiliyor. Evet that bile. :D

En çok yapılanları yukarıda yazılmış. I should have yerine I should of yazanlar da çok Amerikalılarda.

Okunuşu benzer olan kelimeleri karıştırıyorlar. Trump'i takip etseniz hepsini görürsünüz:D
Kobuzchu kız+1
Hatta Almanlar da aynı şeyi yapıyor.

Anyway yerine anyways kullanan sığır çok. İrrite edici.

Bahcesehir Uni.ile Barbaros Bulvari arasinda kalam bolgede ozalitciler var. Ben oraya goturuyorum. Birkac yere sor fiyat al ondan sonra sec.

Besiktas'ta dolu. 3 asagi 5 yukari ayni fiyati verirler. Yildiz Copy bir tik ucuzdu en son.

En ucuz ve en kaliteli işi bu konuda Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü karşısındaki dükkanlar yapar.

rüzgar etrafında oluşturduğun ısı alanını dağıtıyor, vücut bir süre sonra zayıf düşebiliyor bu durumdan.

Vücut en büyük enerjiyi, kendi sıcaklığını sabitlemede kullanıyor, ortalama 1200 kaloriyi falan bunun için harcıyor, cereyanda kaldığında vücut sıcaklığı düşüyor sistem onu sabitlemek için ayı gibi enerji harcamaya başlıyor, ekstra ve hızla harcanan enerji de bir zaman sonra bağışıklık sisteminde negatif kaymaya neden oluyor. Bu yüzden risk. Ondan sonra hastalanıyorsun zaten.

Yillardir basima boyle bir sey gelmedi. Klimayi acip altinda cok yattim. Sicaklamisken 16 derecelik klimanin onune gecmek harika. Yeni evimde klima yok, vantilatoru yatagimin 1 metre uzaginda acip yatiyorum. Terli terli soguk su icmek kadar sevdigim bir sey de yok.

Her zaman çocukla -yani sizinle- birlikte yaşayacak, anadili ingilizce olan bir mürebbiye tutun.

Ingilizce eğitim veren bir kreşe yollayın.

filipinli bakıcılar tam da bu sebeple var

Biriniz Ingilizce konusun. TV'de de Ingilizce cizgifilmler izlesin yalnizca.

battal+1

1 kahve fincani bulgur,
1 domates (yada 3 çeri domates),
1 kücük soğan,
1 yesil biber,
1 çay kasigi tuz,
Tam malzemelerin üzerine gelecek kadar su.

kucuk tencere kulan,

1 corba kasigi tereyagi, erit hafif kizsin, bulguru ekle

1 aida cay bardagi bulgura 2 aida cay bardagi su, biraz tuz 1 cay kasigi kadar(tadina bak suyun az tuzlu gelirse biraz daha ekle)

ben ekstra olarak bir kucuk sogani iri parcalara kesip yagda kavurup biraz sonrasinda soyulmus ve kup kup dogranmmis domatesi yagda bi cevirip bulguru oyle ekliyorum.

kaynayinca altini kis ve suyunu cekene kadar pisir.10 dakikada altini kapadikdan sonra kapagi kapali beklet.

buyuk tencere kullanirsan yapisir hepsi tencerenin dibine.

Migrosta paketlileri satiliyor. Icinde cia ve kuru domates falan da var. Uzerindeki tarife gore pisiriyorsun.

Yillar once toplanti uyutuldu, boylece artik kedi kopek kalmadi.

Evcil bir kedi ya da kopek kacarsa ilan verilir, sahibi bulunmazsa baskasi sahiplenebilir kimse de sahiplenmezse uyutulur ama boyle vakalar cok degil cunku bir kere toplamak yeterli.

zamaninda hepsini toplayip katletmisler iste, uyutma lafina sinir oluyorum. simdi de tek tuk olursa barinaklara aliyorlar. hayvan sahibi olmak isteyen oralardan aliyor.

zamaninda sokaklardan nasil topladilar bilmiyorum ama burda insanlar barinaklardan kopek aliyor, bizdeki gibi aman cins kopek manyakligi yok, zira cins kopekler hem asiri pahali (gecen bir bulldog sordum $4000 cektiler) hemde saglik problemleri cok oldugundan cok masrafli.

o yuzden cogunlukla kirma kopekler barinaklardan alinabiliyor. kolay kolay vermezler yanliz, bir dizi mulakata girersin, evine,maddi durumuna, aile yasantina bakarlar falan. ofisteki kizlarda biri yeni dogum yapmisti ve cocukla beraber buyusun diye bir barinaktan bir kopek almaya kalkti, yeni dogum yaptigin icin hem cocukla hem kopekle ilgilenemezsin diye vermediler mesela.

Bizim belediyeler yapinca vahset olan sey orda uyutma mi oluyor :/ vay be

Zamanında toplayıp katletmişler.

Şimdi de barınaklarında 20 tane köpek için yer varsa eğer, sonradan gelen 21.yi kabul etmeyip uyutuyorlar.
Ama o 20 köpeğe de çok iyi bakıyorlardır.

Zamanında sayıları 1-2 milyon iken toplanıp öldürülmüşler. Şimdi hiç yok, olanı da barınaklara alıp sahiplendiriyorlar.

Bizde ellemediği için kimse 25 milyon civarı var. Öldürün şimdi hadi, alem vahşet görsün.

Tam bir Türk kafası bu işte.

delikanlı adam nasıl kıvırsın o kadar ?

@2 efsane cevap vermiş :D

esasında falcılar kalın sesli 40 yaş üzeri cinli teyzelerden oluşur, kaliteli ve net bilgi verirler, evlerini bok götürür. ekseriyetle 3 kuruşa bakarlar ya da hiç para almazlar.
ama onları da yalnızca ehli bilir, tanır.
bu cafelerde filan gördüğünüz tipler işin ekmeğindedir.

Kac (falci) escinsel tanidigin oldu?

canimnicknameyazmakistemiyor +1 Tarifine uyan bir teyzeye gitmiştim. baraka gibi bir yerde yaşıyordu. Ulan kadın ne dediyse hepsi tek tek çıkmıştı ya. Para bile almamıştı kadın. 2 paket makarnaya tav oluyordu. Öldü gitti sonra, allah rahmet eylesin.

altıncı hisleri daha kuvvetli ve ağızları iyi laf yapıyor diye olabilir.
bir arkadaşın meyilli :), bir arkadaşı yatıya kalmış.
sabah, gece hic uyuyamadım bu evin altında yatır falan var heralde demiş.
araştırınca cidden böyşe birşey çıkmış.
yaa yaa.

kundalini yılanının uyandırılması olayının dezavantajı sebebiyle

Gay oldukları için toplum tarafından dışlandıkları için yapabilecekleri en karlı iş falcılık oluyor; o sektöre yöneliyorlar.

Aaha hep merak etmisimdir ben de:)
Normal bir erkegin pek ilgisini cekmeyen bir sey bence fal bakmak falan, ondandir.

Batil inanclar.

evet.

Evet.

evet

Evet.

Aura denen şeyin hal, tavır, duruş, jest, mimik, ses tonu gibi iletişim kanalları toplamının yarattığı genel izlenim olduğunu düşünüyorum; harici bir enerji ya da başka bir şeyin var olduğunu sanmıyorum.

çıkış yolu bilimsel olan ama sonradan batıl inanca kaymış new age zırvalıklarından biri. kuantum adı altında yapılan astrolojik saçmalıklar gibi. her varlık enerji yayar, ona bakarsak hepimiz enerjiyiz zaten ama aura sonradan olmayan anlamlar kazanmış hype bir kelime.

Kesinlikle auraya inanıyorum.

Bruce+1

Bruce + 1
Kişinin genel havası anlamındaki auraya evet, enerjili, reikili auraya hayır.

evet
çok da etkileniyorum, ilk dakikadan kanaatim oluşur.

bazı insanlar gittiği yeri güzelleştiriyor. buna inanıyorum.

Aura kişinin genel havası, gözle görülür mizacı değil de daha belirsiz, dikkat edince ancak fark edilebilen ama karakterine oturmuş başka bir özelliğiymiş gibi geliyor bana. Aurası yüksek diye tarif edilen kişiler müthiş matrak, eğlenceli, hareketli kişiler değil daha sakin, az konuşan, sanki baskın bir özelliği yokmuş ama nezaketen bi yakıştırma yapmak gerekiyormuş gibi aurayı uydurduğumuz kişiler oluyor genelde bence. Çok saçma.

Smith'ten once bill hicks insanoglunun ayakkabi giyen virus olduğunu soyluyordu.

valar morghulis

Biyolojik ozelliklerimizi kotulemek yakin zamanda ortaya cikan bir durum. Isemekte, sicmakta, gegirmekte, seks yapmakta bir sorun yok. Orta Cag'da dinler bunlari yasaklamaya calismis.

Kopekler ve kediler konusuna gelince de turcuyuz. Tavuk butu yerken sorun yok, savasta cocuklar olurken sorun yok, kopeklere kedilere bir sey olmasin derdindeyiz.

her şeye rağmen böyle bir türden varlığa aşık olabiliyoruz hem de hayatımızı zindan etmecesine.

romantizm filan yapmıyorum bu arada. bu böyle.

Bir soz vardi hayvanlarin cehennemi varsa insan onlarin seytanidir diye ya da benzer bir sey

evet büyük ölçekte baktığında insan gerçekten çok agresif ve işgalci bir tür. ama kişisel bazda yapılanlara bakınca diğer hayvanlardan daha kötü olduğumuzu sanmıyorum. mesela erkek su samurları da yavru foklara öldürene kadar tecavüz ediyor. ya da sırtlanlar avları daha ölmemişken canlı canlı yemeye başlıyorlar. birçok canlıya hayatı zindan eden zibilyon tane farklı tür parazit var. yaşayan her şey bence çok acımasız, bu insana özgü değil.

Bence igrenc falan degiliz. Mukemmeliz. Isiyor siciyor olmamiz muaazzam yaratiklar oldugumuz gercegini degistirmiyor.

keşke sıçabilsek bazen sıçamıyoruz, Allah vermesin!!

İğrencin de ötesinde bir şeyiz bence. Dünyaya bir tane katkımız yok. Hep zarar, hep zarar. Yakın zamanda soyumuzun tükenmesini ümit ediyorum.

Küçük iskender vardı bir aralar, o bitti neyse ki.

Aidiyet duygusu

Fanatizm dünyadaki en kötü şeydir.

Abdülhamit, Can Yücel, Necip Fazıl, çay edebiyatı, Doğu Eskpresi, rakı adabı...

Daha bir sürü sayabilirim. Bir kısmı sikko postmodern edebiyat dergileri sayesinde, bir kısmı hipster tayta, bir kısmı muhafazakar tayfa sayesinde patladı işte. İnsanlar yüceltmeyi seviyor, balon sönünce başka şeylere yöneliyorlar.

tl;dr Tüketim kültürü

Nazım dediğin için geldim. Nazım'a 'Herkese selam, sana hasret' dizesiyle bile saygı duyulabilir bence. Not: Fanatik değilim.

Herhangi bir konuda varlık gösteremeyen ya da kendinden,duruşundan tatmin olmayan insanlar bir zümreye/kişiye sığınıyorlar. Birçok kişiyle aynı fikirde olmak,ortak amaca sahip olmak,sürüye dahil olmak yetersizliğin oluşturduğu boşluğu dolduruyor. Boşluk boşluğu doldurunca da fanatizm ortaya çıkıyor. Fanatizm bu yüzden leş, bu yüzden boş. Beyni uyuşturuyor.

toptan malız. insanların iq su ortalamadır ama kimse beynini kullanmıyor. kendim de dahilim. ben ne yapıyorum la diye soran insan çok az.

Bence biyolojik, bir alfa istiyorlar kabilelerinde.

cunku oyle egitiliyorlar.

camblyenglish.zendesk.com

bir arkadas bu siteden ders aldi

Baska bir doktora gidebilirsin. SGK varsa zaten hepsi ucretsiz. Sadece gozlugu devlet 3 yilda bir ucretsiz karsiliyor. Iyi bir doktor degilse mecburen tekrar gideceksin.

Gozlerinizi fazla yoruyor olabilir misiniz? Goz numaram ilerledi bu neden goremiyorum dedigim bir donemde muayenede numaram ayni cikmisti. Doktor gozlerimi dinlendirmemi onermisti. Dinlendirmek icin de en iyi yontemin disarida gorebildiginiz en uzak noktaya bakmak oldugunu soylemisti. Tabii ki mumkun oldugu kadar tv, telefon ve bilgisayardan uzak durmami soylemisti. Sizde de ise yarar umarim gecmis olsun.

sorununuz gözlüklük değil diye düşünüyorum. öncelikle kornea uzmanı olan bir doktora gitmenizi öneririm. eğer korneadan değilse sorun (ki bana öyle geliyor anlattıklarınızdan) retina uzmanına da gidebilirsniiz
her ikisini de üniversite hastanalerinde bulabilirsiniz. her ikisi de genelde özel olan doktorlardır. düz göz doktoru bir boka yaramaz.

safkan türk mü? 1.567.432 saydım en son.

Benim bildigim Orta Asya'dan katilim olmadi.

Hala herkesin su Turk bu boyle diye ayrilabilecegini saniyorsunuz. Annesi Kurt kokenli babasi Cerkes kokenliyse ne olacak?

en az yüzde 80’i kürt kökenli vatandaş oyudur bence

Bildiğim kadarıyla T*rk'üm, HDP'ye ve Selo'ya verdim.

Valla çevremde (Seçimde ne oy verdiğini bildiklerimden) neredeyse kürt kökenli arkadaşım yok, sordum hepsi HDP'ye verdi.

%13.6sı türk oyudur, %2.4'ü ermeni ve rum oyudur. gerisi de kürt oyudur.

kaynak: götüm.

@babilbaligi, rum mu kalmis memlekette. yobaz gurcu-laz-rum kirmasi dogu karadenizliler kesti cogunu, musluman olanlar da akpyi destekliyor zaten.

@ubi: var var...

2 gun San Diego, 1 gun Tijuana, 3 gun Los Angeles (Hollywood, Santa Monica, Beverly Hills, UCLA...), 1 gun Santa Barbara, 1 gun San Jose (Silicon Valley, Stanford University...), 4 gun San Francisco - cok yorucu ama inanilmaz guzel olur.

Bonus Sarki: www.youtube.com

Arabada yolda dinleyin.

Vegas?

(bkz: click bait)

click bait +1

Çünkü toplumun doğru, nitelikli haber için bir talebi yok, şerefsizlerin yazdığı, içi boş, sansasyonel şeyleri okumayı seven bir kitle var ve bu sayede para kazanabiliyorlar.
Kısaca birileri sitelerini açıp linklerine tıkladığı için var olabiliyorlar.

twitter'da limon haber ve spoiler haber hesaplarını takip edebilirsiniz. sizin tıklamanıza gerek kalmadan içerikte ne olduğunu paylaşıyorlar.

kazak, özbek vs olmasın? korece mi konuşuyorlar?

@cedex
Doğru söyledin kazak ve özbekte olabilir ama öyle olsa bile kim bu insanlar? Niye dolaşıyorlar?

Dogru soyluyorsun. Ben de Istanbul'da gezinen 15 milyon insan goruyorum. Acaba Turkler mi?

@Traveller

Gördüğüm insanlar yabancı, türk vatandaşı değiller.

Ogrenciler aslinda ama belki mezun falan olup kalmislardir desem de diyemem cunku onlar geri donuyorlar ulkelerine ve ayrica misyonerlik yapiyorlar burada ogrenciyken. Koreli olmama ihtimalleri var ama olabilirler de.

Ogrenci olmadiklarina emin misin?

Yahu içlerinde koca koca adamlar da var, öğrenci olma ihtimalleri yok. Hiç mi Ankara'da denk gelmediniz?

Denk geldim de onlarin da koreli olmadiklari cok barizdi

Demirtepe, Tandoğan tarafında parklarda gördükleriniz Koreli misyonerler genelde. Onun dışında Ankara, Türk dünyasından en çok öğrencinin olduğu şehir.

Istanbul'da cok var bazi semtlerde. Ozbek falan onlar.

Yorumlardan anlaşıldığı üzere işleri falan yok sanırım volta atmaya gelmişler.

Her cekigi koreli sanmayarak baslayabilirsin kanka.

istanbul'da aynısını düşündüm geçen gün. 5er kişi falan parça parça gördüm ama turistik bir semt değil kesinlikle, beylikdüzünden hallice.

Bu senin kendi sosyolojik akademik calisman olabilir.

toplumsal cazibe yanlılığı
www.wiki-zero.net

Yüzde vermek pek mümkün değil bence. Ama benim de zaman zaman düşündüğüm bir şey bu.

Futbolda bile öyle. Galatasaray bu sezon iyi oynadığı için tribünler hep doluydu. Fenerbahçe kötüydü hâliyle kimse maça gitmiyordu. Fenerbahçe kötü oynadığı için kimse fenerliliğinden vazgeçmiyor ama maçlara gitmiyor.

Yani Erdoğan'ın kazanacağını bildiği için Erdoğan'a oy vermeye giden insanlar vardır. Siyasette psikolojik üstünlük denirken biraz da bundan bahsediliyor.

Tabii Türkiye kutuplaşmış, safları sıkıştırmış bir toplum hâle geldi. Bir kimliğe angaje olmayan yok gibi bir şey. Sandığa gidip gitmeme konusunda bu denli irrasyonel davranan insan sayısı azdır bence.

Anketler tercihi etkiliyor mu?
www.amerikaninsesi.com

DC'de gezebilecegin yerler onceden randevu alabilirsen White House, Smitsonian Muzeleri. Pek de yer yok aslinda. Zamanin olursa Maryland ve Virginia'ya git. Iki eyalete daha gittim dersin.

valla ikisi de güzel.
Dc’de smithsonian müzeleri hep bedava, national mall’u hakkıyla gezsen 2 gün geçer zaten. zoo da harika.
boston’da şehir yürüyüşü için güzel ama dc gibi turist ilgi noktaları daha az.

ben olsam dc’ye giderdim, sıcak konusu doğru ama.

bence dc

ama white house uzun zaman önce (sanırım 11 eylülden sonra) ziyarete kapanmıştı. 2-3 sene evvel de kapalıydı. son durumu bilmiyorum, belki trump değiştirmiştir.

önceden kayıt ve rezervasyon yaptırarak senato hall bile gezebilirsin ki biz kendi meclisimize bile 100 metreden fazla yaklaşamıoruz.

ayrıca inanılmaz sayıda muze var %99'u bedava.

sırf natinal mall icin bile değer.

ben ağustosta hem new yorkta hem dc'de bulunmuştum. ikisi arasında kayda değer bir sıcaklık farkı yoktu bence. ama dc'de nem 1-2 tık fazladır.

Ben olsam iki gün daha NY yapardım, orası hiç bitmiyor

Senden çok etkilenmişlerdir ve üzerinden yıllar geçse bile unutamıyorlardır seni.

Bu alanda calisiyorum. Dogustan kadin ve erkek beyinleri aynidir. Buyutulme sekli, aile ve toplum yapisi gibi nedenlerle farkli alanlarda yetenekleri gelisir.

@Traveller hangi alan?

Parlementer sisteme doneceklerini soylediler.

Bildiğim kadarıyla Meral Akşener, başkan olur olmaz başkanlık sistemini kaldıracağım diyor. Ince ise önce başkanlığı kullanıp ülkeyi rayına sokalım sonra kaldıracağız diyor.

@veritaslibertas: Mitinglerde ya da canlı yayında söylediler mi böyle bir şeyi yakın zamanda?

Cok basit bir google aramasiyla sorunun yaniti cozuluyor:

www.sozcu.com.tr

Mitinglerde salak kalabalığa teknik konular öyle anlatılmaz. Miting bir şov işidir.

Bu tip yapısal konular ve detayları uzun adam akıllı röportajlarda izah edilir. Bunu da yaptı ikisi de.

abd yazın artan talebe 2. sınıf dünya ülkelerinden gelen öğrencilerle karşılık veriyor onları çalıştırıyor. work doğru ancak travel sana bağlı dil öğrenme olayı çok saçma. sen gidiyorsun bi bakıyorsun bir sürü türk bulgar yunan roman rus öğrenci var. onlarda ingilizce bilmiyor. amerikanın büyük şehirlerindeki bir çok insanda yarım yamalak dil biliyor dil geliştirme işi yalan oluyor.
ha tuttuğun evde vsde şansına bulgar yunan rus öğrencilerden ingilizce bilen varsa onlarla geliştiriyorsun. 3 ay çalışıyorsun para kazanıyorsun ırgat gibi sonra 1 hafta gezip harcıyorsun. bence çok mantıksız.
türkiyede mühendissin avukatsın doktorsun orda ırgatsın çok saçma. ha bende yaptım saçmaydı ama.

3200 dolarla 4-5 ay kalamazsın. sadece gezmeyi değil, orada yaşamayı tecrübe ediyorsun ki gezme işini sonraki yıllarda da yapabilirsin ama 4-5 ay amerika'da kalma fırsatını işe başlayınca bulamazsın.

maksat para kazanmaksa yüksek ücretli iş bulursun(mesela alaska) ya da çalışma saatleri belirli bir iş bulursun, günde iki iş yaparsın. ingilizce geliştirme açısından faydası insanlarla ingilizce konuşmak zorunda kalacak olman, gezerek gittiğinde kimseyle konuşmana gerek kalmayabilir ama işine de bağlı olarak konuşma pratiğini geliştirmiş olursun; genelde de wat yapılma sebeplerinden en büyüğü ingilizce geliştirmek oluyor.

bu tarz deneyimlerin istisnasız hepsi insana bir şey katar; work and travel yapmaktan tut da uruguay'da koyun otlatmaya kadar aklına gelebilecek her türlü aktivitenin kişiye bir şeyler kazandıracağını (hiçbir şey değilse farklı bir bakış açısı) düşünürüm ama WAT denen şeyin istisnai durumlar haricinde saçmalık olduğunu düşünüyorum. abd'de vasıfsız sayılabilecek bir işçi konumunda bulunmak için dünya kadar para veriyorsun, işten vaktin kalırsa kazandığın o parayı da orada harcayıp geri dönüyorsun. tamamen "amerikan rüyası"nın, amerikan pazarlamasının bir ürünü. ülkemde amelelik yapıp iki yer görmek için üstüne para verecek adamlar olsa ben de böyle bir program geliştirirdim tabii.

ayrıca wat'ta ayda 2400 dolar kazanacağını neye istinaden varsaydın? 4 bin dolarım olsa 4-5 ülke gezer veya hatta interrail'le bu sayıyı 8-9'a çıkarır, dilimi de öyle geliştirirdim sanırım. amacım yalnızca dil öğrenmekse kaliteli bir kursa gider, param kalırsa da onunla kısa süreliğine bile olsa dilini öğrendiğim ülkeye gitmeye çalışırdım. dil öğrenmek zaten üç ayda olacak bir şey değil, ben çok adam gördüm öyle değil 3, 6-9 ay kalıp da döndükten bir ay sonra hebele hübele konuşmaya geri dönen.

dediğim gibi WAT yapmış insan yapmamışa kıyasla en az bir şeyi daha fazla biliyordur, daha farklı bir tecrübe edinmiştir vs. buna saygım var ama benim çocuğum falan WAT yapmak istese oturur ağlardım galiba. çin'e git çince öğren, avrupa'yı dolaş, bir avrupa ülkesinin altını üstüne getir falan neblim yani abd denen sikko yerde ırgat olmak için 4 bin dolar para mı verilir

Inanamiyorum ama der meister +1

Babam zaten beni isterse Italya'ya tatile gonderir deyip Erasmus bursunu yakan bir suru sinif arkadasim olmustu. Turist olmakla calismak ayni seyler degil.

bu programın amacı zaten dil öğrenmek değil. Hatta mülakatlarda dil öğrenmek dersen elenirsin diyeyim. Wat ile ilgili bir entrymi bırakıyorum buraya belki sana yardımcı olur.
eksisozluk.com

Benim bir arkadaş sanırım 3 sefer gitti. Her seferinde de 3000+ dolar getirdi. Çok çok fazla gezmedi sanırım o.

Şu baştaki 4000 dolar aracıya verilen ücret mi? Benim gitmek istediğim zaman 2000 dolar falandı galiba. Bir de onunla iş falan buluyorlar sana, bi sefer gidince oradan insanları bulunca sonraki seneler arkadaşım onlarla direkt irtibat kurdu aracılara para vermedi.

Ben gitmek istemiştim ancak gidememiştim. 4000 dolar çok para şu an ama imkan varsa gidilmeli diye düşünüyorum. Ha o sondaki 3000 dolara pek güvenmemek lazım, başka arkadaşlarım o parayı baya yediler gelmeden.

@senoll başta verilen para 2000 dolar falanmış. ben orada harcanan parayı da hesapladım. 2000 dolar acentaya verilecek. orada haftada 100 dolar mutfak masrafı vs, 100 dolar kira olsa ayda 800 dolar maliyeti var. 3 aydan 2400 dolar. yuvarladım 4000 dolar dedim. günde 100 dolar kazanılsa haftada 6 günden ayda 2400 dolar kazanılıyor aşağı yukarı. 3 aydan 7200 dolar yapıyor. 4000'i maliyetlere gidiyor gezmek için aşağı yukarı 3000 dolar kalıyor. en baştan cebimdeki parayla gider gezerim, çalışmak için üstüne para vermemiş olurum diye düşünüyorum. bu yüzden mantıklı gelmedi. arkadaşın nasıl o kadar çok para getirebildi?

@acemi katılıyorum. hoca çok doğru söylemiş. belki bir miktar para biriktirilse katlanılır ama o da yok sanki. sadece denersem uzun süre amerika'da yaşamak nasıl olur bunu deneyimlemek için yaparım.

Çalışanlara ırgat falan denmiş de hiç ilgisi yok. YouTube'da takip ettiğim iki tane kanal var. Birinde iki tane kız Starbucks'ta barista olarak çalışıyor. Hem de sertifikaları var. Yani tüm dünyada bu işi yapabilirler eğer bir gün ihtiyaçları olursa. Yaptıkları tek şey de kahve hazırlamak ve kasada ödeme almak. Irgat diyenler ırgatlığın tanımını bilmiyorlar herhâlde. Diğer arkadaş da lifeguard olarak bir sitenin havuzunda çalışıyor. Onun da tek yaptığı bütün gün havuzdakileri gözlemek. Bir de havuzla ilgili değerlerin kontrolü var. Bu kişilerin saatliği 10 dolar. Günde 8 saat çalışırsan 80 dolar kazanacaksın. Türkiye'de bu paranın yarısını bile kazanamazsın eğer çalışacak olsan. Sen her olayı böyle değerlendirirsen hayatta hiçbir şeyden zevk almazsın. Bir gün doktor olsan, mühendis olsan, ABD vizesi için uğraşacaksın. Senden onlarca şart isteyecekler. Daha öğrenciyken onlarca ABD şehrini görme fırsatın varken bu kadar ayrıntıya takılmaya gerek yok.

@acemi, hâlâ var bir sürü gelmeyin videosu. O videolardaki adamlar Türkiye'de bile çalışmamış adamlar. Türkiye'de 0 (sıfır) iş tecrübesi olan adam ilk defa gittiği bir ülkede çalışma zorluğu çeker tabii ki. Bu anormal bir durum değil. Adam gittiği yerde yemekleri beğenmez, ki çok var yemek sorunu yaşayan, ertesi gün geri döner. Bu işe kalkışacak insan kendini biraz uyum sağlamaya zorlamalı. Videolar için para ödendiğini hiç duymadım ama bu kötü bir şey değil. İyi danışmanlık hizmeti veren şirketlerin reklamları yapılabilir. Bunda kötü bir şey yok, bir de bahsettiğim videolar VLOG. Sabah kalkıp "ben uyandım" denilen videolar.

@acemi, yahu onlar genç insan. 20 yaşında hepsi. Olur böyle şeyler. 35-40 yaşında insan değiller ki. Başlarından geçen olayları heyecan olarak görüyorlar. İlk defa odalarından çıkıp dış dünyaya açılıyorlar. Bu kızı Bulgaristan'a yolla, orada da keyif alacak bir şeyler bulur. Amerikan Rüyası hep var. En önemlisi kendi başlarına yaşama motivasyonları var. Sponsorları olabilir, karşılıklı fayda varsa bir sorun yok.

Basarili cakal sosyal nedir burda onemli ama az cok anlayisin anlasiliyor baslik sorunun cevabi evet son sorunun cevabi hayir komuniteler halinde yasadigimiz icin en onemli sey diger insanlarla iliski bize yakin turlerde de oyle ozellikle en yakin tur sempanzelerde cok oyle.

2 kelime
-determination
-dedication

zor olan çakal olmak değil, bu .

Bu yazdiklarina cakal olmak degil sosyal zekasi yuksek olmak deniyor. Ayrica asiri cakallik dikkat ceker rahatsiz eder.

Perspektifini değiştir bence bu bakış açısı çok sağlıklı değil.

Bilgili, çalışkan, efendi birisi olarak sosyal olmak zorunda değilsin. Kimseye terbiyesizlik yapmayan, sessiz sedasız işini yapan kişileri herkes sever.

Mesele kendini satmak ise, bunu da artık yüz yüze yapmana gerek yok teknoloji sayesinde.

Ayrıca kendini bilgili, çalışkan, efendi olarak düşünüyorsun ama belki de olmak istediğin ile olduğun arasında farklar vardır. Kendini bilmek önemli. Trafikte, sırada, iş yerinde yükselmede insanlar önüne çakallıkla geçiyor diye sen başarısız olmuş olmazsın. Anlık edinimleri başarı olarak görmek doğru değil nitekim.

Hayatı komple bir tecrübe olarak görmek daha doğru. Tamam olmadı şimdi, şurda burda eksikliklerim vardı diyip bunu bilerek denemeye devam etmek önemli.

aynen de öyle.
ama buradaki arkadaşların dediğinin meali ise şöyle oluyor, "hayat tecrübesi" kazandıkça sen de artık çakal oluyorsun, en azından kendini ezdirmiyorsun. ama bu durumu artık kanıksadığın için sana gayet normal geliyor. sosyal becerileri kuvvetliymiş gibi gözüküyorsun.
unutma bıyık burula burula kaytan, insan sevile sevile şeytan olur demişler.

Traveller + 1

Sosyal olmayanlar işçi karınca/arı. Bazen bu sebeple iş bile bulamazsın. Sosyallik şart. Not: ben bir sosyal kelebek değilim ama planlı sosyallik yapıyorum.

bu biraz kültürden kültüre ve sektörden sektöre değişiyor.

biz türkler sıcak kanlı bir millet olduğumuz için insan ilişkilerine çok önem veriyoruz. bu da daha birikimli yerine daha ağzı laf yapanın kazanmasına neden oluyor olabilir.

bir de sektör faktörü var. hemen hemen herkesin yapabileceği hizmet sektöründeki işlerde sosyal zeka çok önemli. çünkü rakiplerin çok fazla, onların arasından sıyrılmak için dikkat çekmen lazım.

hayır çalışkan olmak.

başarılı olmak için kesinlikle dürüst olmak gerekli. ama uyanık olmak da önemli. çakallıkla uyanık olmak farklı şeyler tabi. uyanık olmaktan kastım antenleri açık olmak. ilgili ve meraklı olmak. ha bir de iş hayatında başarı için en önemli şeylerden biri de "bu benim işim değil" kafasından çıkıp çok absürt bişey olmadıkça kendisinden beklenen/istenen işleri yapmak diyorum.

Çakal olmak ile sosyal yönünün güçlü olması ayrı şeyler. Gavurlar buna "soft skills" derler. Ve evet, eğer sosyal yönün zayıfsa arkada bilgisayar başında oturan ve görünmeyen birisi olmak dışında bir kaderin olmaz. Özellikle türkiye gibi doğu toplumlarında üstüne toprak atarlar, herkes tekmeyi basar.

Tamamen teknik bir iş yapmama rağmen, eleman seçeceksem, bayi, distribütör seçeceksem, takım kuracaksam ilk baktığım şey muhabbeti, sosyalliği iyi olsun. Çünkü benim gözümde "teknik" öğrenilebilen bir şey, ama kötü niyetli, veya tepkisiz, veya heyecansız, veya sosyal becerisi düşük birini adam etmekle uğraşamam.

kör gözüne çakal olmak degil, hayatta cidden cakal olman gereken bir kac durum cikar onune, o durumlari anlayip oralarda cakal olabilmek mesele. herkesin ustune basan hep kendi cikarini gozeten adam yalniz olur, tuttugu sey kurur neden oldugunu anlamaz bile, ruhu duymadan baskalari onune engel koyar. ne zaman verici ne zaman cakal olmasi gerektigini cozen adama kapilar acilir.

Hayatta basarili olmanin sirri pustluk.cok ciddiyim.

Tedavülde giyebilirsin

hatta arkasına da güzel kumaş çıkartmalar diktirebilirsin 10 numara olur.

Mavi kıcanç yazınca hep kotlu üstler çıkıyor. Bence güzel baya, ama ceketten ziyade kot gömlek daha iyi.

sky-static.mavi.com

Buradaki ceket gibi bu güzel ama işte ceketine ve giyenin tipine de bağlı, apaçi de olunabilir 90lar dedesi de.

www.nordicpoetry.co.uk

Yakisikliysa ne giyse yakisir yoksa modaya uymak zorunda

bu sene her şey 90'ların modası zaten.

Diesel'den alirsan neden olmasin :D

yakışıklı herif terlikle çorap giyse yine moda olur. yakışıklılığa bağlı.

içinde beyaz post olan kot ceketler özellikle kumral adamlara acayip yakışıyor bence.

hayvanseverler bir değişik hakkaten. kötü anlamda değişik. her yıl istakozlar canlı canlı pişiriliyor ama bunların ağzından hiç duymadım.

Ilk kez sana katiliyorum. Kuzu kebap olunca super baska hayvan olunca igrenc barbarlar oluyor.

evet, hayvan konusunda da ırkçıyız

mhp seçim altında kalacağını bildiği için ittifaka yanaştı neden mi? çünkü barajı geçen her parti hazineden yardım almakta. bu yardımdan mahrum kalmamak için akpye yanaştılar. kendi seçmenininde kafası karışık, küfrettikleri rtenin yanındalar şimdi.

AKP karşıtı MHP seçmeni kalmadı. Hepsi İyi Parti'ye geçti zaten.

Hâlâ AKP ve Erdoğan'a karşı olup Bahçeli'ye güvenen, onun bir bildiği vardır diyen MHP'liler var elbette ama sayıları önümüzdeki seçimlerde bir faktör olacak kadar değil bence.

Mecliste parti grubu kurabilmek için minimum 20 milletvekili gerekiyor. 24 Haziran'dan sonra MHP grup bile kuramayabilir.

mhp'nin yapılmayan kurultayları ve akşener karşısında bahçeli'nin koltuğunu sağlama alması konularında yardım eden erdoğan'a karşı mhp'nin bedel ödemesi durumu.

seçmen safında ise bunu gören ve iyi parti (meral akşener) / ince arasında tercih yapan tanıdıklarım çok. bir o kadar da ille de mhp, 3 hilal, ülkü, bozkurt kafasında tanıdıklarım da var.

benim düşüncem bazısı at gözlüklerini çıkarıp olanı biteni görerek hareket ediyor bazısı da körü körüne taraftarlık yaparak.

Bir de oy kullanmayı düşünmeyen birinin bu konulara kafa yorması pek bir anlamsız. şu oy kullanmayı düşünmüyorum kafasından çıksak mı acaba?
mecbur değilsiniz, sizin görüşünüzü tamamen temsil eden bir aday olmayabilir ama içlerinden biri ya da birkaçı mutlaka bir yönüyle seçmenize ya da seçmemenize sebeptir. bence sandığa gidin.

Iki gunde bir duyuruya oy kullanmayi dusunmuyorum diyen biri geliyor. Hepiniz olmayabilirsiniz ama biraz trolluk ilgi cekme cabasi olarak goruyorum.

Ekleme: Ozel mesajla hakaret etmisim, hatta ozel mesaj atmisim gibi bir sey soylenmis. Oyle bir aliskanligim yok, oyle bir sey yapmadim.

Ne güzel görüşünüzü saygı çerçevesinde sorunun altinda dile getirebiliyorsunuz. Tabi ki apolitik biri değilim benim siyasi tercihim de oy kullanmamak. Fikrimi açiklama sebebim de buna istinaden. Ama keşke kimse kimseye özel mesajla bu yüzden hakaret etmese!

oy kullanmayı düşünmeyen biri siyasetle ilgilenmesin ya mümkünse, merak etmesin ittifakları, seçmen davranışlarını falan.

Sorumun cevabi sayilabilecek bir yanit vermediniz @contavolta. Kusura bakmayin tick atmayacağim.

kısa dönem yaşamak isterim 3 ay gibi
istanbulu seviyorum parise bile değişmem

İsterim. Dünya şehri. İzmir'den iyidir.

Acikcasi su anda bana Yunanistan'in en yakin kasabasindan en uzakta Irlanda'nin en bati koylerine kadar her yer daha cazip geliyor.

Louvre Müzesi gibi yerleri turist stresi yaşamadan rahat rahat gezebilmek için kısa bir süreliğine yaşamak isterdim. Onun haricinde özel olarak bir ilgim yok.

kesinlikle. metropol hayatını seviyorum ve paris avrupa'daki en "metropol" metropol. bir tek londra ile karşılaştırırım bu açıdan, seçimim paris olur.

paris'e özel bir ilgim yok ama şuan fas, cezayir, tunus üçgeninde yaşamak bile türkiye'de yaşamaktan daha iyi olur diye düşünüyorum.

Isterim ama evler cok kotu, sehiricine yakin evler fare deligi gibi oluyor genelde.

Bu olumsuz durum disinda, cok seviyorum Paris´i, simdiye kadar 3 kez gidip hep 5-6 gün kaldim, orada yasama dusuncesi heyecanlandiriyor beni.

Hiç güvenli değil. Bir kere gittim. Bir daha da gitmeye cesaret edemem.

siktir olup gideceksem neden olmasın..
bu soru türkiye'de yaşayanlar için mi?

5 ay kadar yaşadım. geniş caddeleri ferah bi his veriyor, devasa bi şehirde yaşadığınızı hissettirmiyor. kenar mahallelerde değilseniz her şey elinizin altında, 14 adet metroluk ağ var, velib denen kiralık bisikletle biçok noktadan ödünç alıp başka bi yere bırakabiliyorsunuz. uygun fiyatta küçük restoranlar mevcut, 10 euro ya doyuracak yemekler bulmak mümkün. kiralar uçuk, 7-8 m2 lik odaya 700 € kira verenler var, merkezi yaşama derdi yoksa merkeze 15 dk metro uzaklığında aynı fiyata 60-70 m2 kiralar da mevcut.
yaşadığın bölgeye bağlı olarak yaşanır diyorum.

Paris muhtemelen Avrupa'nın en leş şehirlerinden biridir, yani ismi Paris ama kendisi o kadar da Paris sayılmaz, tüm şehrin çiş koktuğu ender şehirlerden biri.

Avrupa genelindeki insanların türklere yukarıdan bakma olayı bu kadar fazlayken, fransızların snobluğu hiçççç çekilmiyor maalesef. Buradaki yaşam standartlarımı devam ettirecek şekilde kazanırken, artı olarak ayda 25-30 bin kenara atmadığım sürece yaşamam.

Fransiz ekolunden gelmiyorum, Franco kizi degilim, tarihine derinlemesine hakim degilim, muzik kulturu desen o da oyle. Tarihini detaylica bilmedigim, ilgimi cekmemis, muzikleri benimle ortusmeyen hicbir yerde yasayamam. Ayrica Fransizcaya karsi da bir meylim yok.

Başıma bir iş gelmeyecekse ben istemezdim. Paris beni hiçbir zaman çekmedi. Oslo’yu tercih ederim. Daha sakin, efil efil bir şehir.

cok da guzel yasanir, pek de guzel yasanir

Skseler yasamam.
Nedeni, neden yasayayim? Beni cezbeden bir tarafi yok. Ayrica keko kayanayan bir sehir. Nereden bakarsam bakayim cekici bir tarafi yok bana. Insani, sartlari, atmosferi hicbir seyi cekici degil. Arti fransizlari pek sevmem. Tek begendigim tarafi metro agi. Baska da hosuma giden bir sey olmadi.

Ben istemem. 10 senedir senenin yaklaşık 80-90 günü Paris'te geçiriyorum. Bence en büyük problem fazla turistik olması. Merkezin hemen her yeri turist kaynadığı için fiyatlar, kalabalık vs her şey uçuk durumda.

Yurtıdşında yaşama imkanım olsa, Almanya'da bir şehri tercih ederdim kesinlikle.

Besleyici ve sifali oldugunu dusunmuyorum hastalikli ve ilacli hayvanlarinin suyunun. Hasta oldugumda taze zencefil ve zerdecal tüketmeye calisiyorum, silah zoruyla ihlamur cayi icmisligim de var.

Bu sicakta mercimek corbasi falan hic olmaz. Normalde ne yersem ona devam ediyorum cogunlukla.

Hasta bedene zaten surekli gida tikistirmamak en iyisi. hafif acligin bagisiklik sistemini yenilemede onemli oldugu, vücudun bunu hasta dustugu vakitlerde akillica yaptigi kanitlandi zaten.

Tabi ki c vitamini. Limonu bütün olarak ye dilimlere ayırıp.
Sade suyla şehriye çorbası yapıp içine bol maydonoz koy(maydonoz=c vit.) ve üstüne aşırı dozda limon sık, onu da ye. Tüm meyvelerden tüket eline ne geçerse.
Ceviz, fındık ve badem ye.
Geçmiş olsun.

Tel.deyim editleyemedim, domates de olsun şehriye çorbasında.
Şehriye yerine pirinç de kullanabilirsin.

soğan ve sarımsak kavur, salça, soya sosu ekle, içine brokoli, brüksel lahanası, noodle (kalın spagetti veya tagliatelle de olur), maydonoz, bolca acı sos, salça,ve aklına gelen hoşuna gidebilecek suda eriyip gitmeyecek ne sebze varsa koy kaynat. acı, salça, soğan ve sarımsak oldu mu zaten sadece suyunu içsen bile güzel. çorba yemek arası bu karışım seni cayır cayır terletecek, mikropları bezdirecek ve ertesi sabah turp gibi uyanmanı sağlayacak.

buf-e kür +1
et suyuydu, tavuk suyuna çorbaydı; bunlar eski zamanlarda düzgün beslenemeyen insanlara belki faydalı olabilirlerdi ancak mevcut şartlarda -en organiğini bulsan bile- bir ilaçtan daha etkili değiller. vegan ya da vejetaryen değilim ama bunların alternatifini aramana gerek olmadığını düşünüyorum. uzun soluklu bağışıklık sorunları yaşamıyorsan elle tutulur faydaları olmuyor böyle şeylerin.

Nane limon cayi iciyorum. Zaten veganliktan once de tavuk sevmezdim, sevmemem bilimsel olarak da kaynaklandi. Zavalli hayvanlara verilen binlerce cesit antibiyotigi sevmiyormusum demek ki.

Onun disinda havuc suyu icerim. Ki mercimek corbasi da oldukca proteinli ve lezzetli bir yemek.

Gecmis olsun.

Çok parametre var.

Kursa gidecek mi?
Hangi ülkede öğrenecek?
Hoca Alman olacak mı?
Pratik imkanı var mı?
Ne kadar zaman ayıracak?

Ortalama 1.5 - 2 sene diyorum.

Satis isi yapmakla derdini anlatmak arasinda dev bi ucurum var ama.

Derdini anlatacak kadar: 1-1,5 yil

Satis isi yapacak kadar: ikna kabiliyeti, sohbet, toplanti, resmi metinler vs. 2 yili asar.

Almanca bölüm okumuş biri olarak söylüyorum. Minimum 2 sene. Acı ama gerçek.

amma abartmışsınız felaket tellalları. 2 senede 3 yabancı dil öğrenilir be annem bile sizden daha iyimser.

@for day to break

Niye soruyosun o zaman madem biliyorsun?
Bunu almancayi sonradan ogrenmis, 10 yildir almanca konusulan bir ulkede yasayan, almancayi da ikinci anadili seviyesinde dusunen biri olarak soyluyorum.

i.hizliresim.com

Der ve susarim. Aslinda bir de "Baska dil mi kalmadi?" demek istiyorum. "Sana mi soracagim?" deme ihtimalini dusunup demiyorum.

Kühles blondes +1

"Are you disko?" seviyesindeki bir dili tabii kısa zamanda öğrenirsiniz. Tezgahtar Almancasını birkaç ayda. Ama Kühles'in dediği ikna edecek, teknik terim gerektiren Almanca 3 yılı çok çok aşar.

4 sene ile artırıyorum.

Sadece muhabbet desen süreyi az tutardım ama satış için dil kabiliyetini geliştirmek min. 4 sene babacan.

Bence bir ayda öğrenirsin.

@for day to break, çok özlemişim seni. :(

2 senede 3 yabanci dili almanca konusulan bir ulkede profesyonel olarak SATIS isi yapacak kadar ogren istedigin isi sana ben ayarlayacagim. hic yabanci dilin olmadigindan gozunde kucultuyor olabilirsin.

soyle diyeyim, daha genc ve beyin esnekligi olan cocuklar ozel okulda 1 sene allahin her gunu 5-8 saat hazirlik sinifi egitiminde ingilizce gibi kolay bir dili 5-8 yas arasi seviyede ogreniyorlar. hafta ici her gun 5-8 saatten fazla programli testli sinavli bir caba gostermeyeceksen 1 senede falan olmaz yani senin iş. ha turist almancasini bir kac haftada cozersin ama o almancayla kimse is yaptirmaz sana.

2 yil.

Ingilizce ogrettigim ogrencilerim var.

C1 seviyesine gelebilmek icin yaklasik 8000 kelime ogrenmek gerekiyor. 8000 / (365x2) = 10 ediyor. Her gun istisnasiz 10 kelime ogrenmek gerekiyor, C1 olabilmen icin. Superzeka isen okulun isin gucun hicbir sorumlulugun yoksa otur dene, gunde 10'u bile ogrenmek zor.

Cok unlu bir sirkette ust duzey pazarlamaciliktan falan bahsedilmiyorsa, 6 ayda dile gelmeye baslarsiniz bence yogun bir calismayla.

"Dert anlatmak, dert anlamak" bayagi gorecili kavramlar, ama bence 6 ay ile b1 yapip konusmaya girersiniz.

Ne kadar konusmasi muhtesem akici olmasa da, yogun kurslarla insanlar bir yilda Almanya´da C1 dil sinavini geciyor, üniversiteye basliyor arkadaslar. Ne yaptiniz oyle 4 yil nedir?

4 yıl yine iyi zinhar olmaz diyen çıkmış. Allah'tan sözlükte çok daha ümitvari konuşan biriyle yazışıyorum. içime su serpti. sağ olun tecrübelerinizi paylaştığınız için var olun.