Questions in an english interview diye google dan arastirma yapip bir kac yere goz attiginizda genel bilgilere sahip olabilirsiniz, basarilar.

(..diyerek senin için yazdı bir arkadaşım)

emin degilim ama deneyebilirsin: itekblog.com

ayardan sonra yeniden baslat bs playeri

budur. teşekkürler.

akışına bırak. o olmadı başkası olur. neden hepsini bu kadar ciddiye alıyorsun ki? senin elinde değilse, koyver gitsin. hayat bu. devam et gitsin.

Beddua ihtimali var.

belki içten içe olmalarını istemiyordun, kötü sonuçlanmasından ya da sorumluluk almaktan korktuğun için, bu yüzden alttan alta önlerine hep ufak taşlar koydun olmaması için, sonra da: -bak işte ben demiştim, olmuyor- dedin. bir ihtimal olarak söylüyorum bunu. kısmet mısmet beddua kafasını geç. bir şey oluyorsa da, olmuyorsa da her zaman bir nedeni vardır.

adak kes. ciddiyim.

İnisiyatifi mümkün mertebe başkasına bırakmayacaksın.

ayni ben :)
cozum bakis acisini degistirmek.

dinsel inancin varsa bunun kader oldugunu da dusunebilirsin. ve basina gelen her seyin bir sebebi oldugunu. Adak adarsin, dua edersin vs.

ama daha genis dusunursek, olaylara farkli yaklasmayi ogrenmelisin. 'shit happens' diyor atalar. herkesin basina geliyor bu tur aksakliklar. sik tekrarlanmaya baslayinca her seyi kotu yorumlama egilimine giriyorsun. normalde sallamayacagin bir aksilik de sana dert oluyor. evet, belki de gercekten biraz fazla sanssizlik yasamis olabilirsin. ama bunlar icin hayiflanmak sana birsey kazandirmayacak. gecmisi gectigi yerde birak. bir hatan olduysa dersini al. ve yeni hedefine yuru.

beddua kismi benim de kafami kurcalamisti. acaba birine zarar mi verdim vs. ama bu da seni bir yere ulastirmiyor. yani dusun, telafi edebilecegin bir zarar verdiysen elinden geleni yap tabi. ama oralarda da cok takilmamak lazim. muhim olan her kosulda duzgun bir insan olamaya calismaya devam etmek.

dusunce yapisini degistir demek kolay tabi. biraz okuma yapabilirisn bunla ilgili. biraz da googling.

senet goturebilirsin ancak ama o da bi boka yaramaz. Parca parca da olsa almaya calis parani. Zaten buyuk ihtimal bir sey imzalamayacaktir, 2 saat dil dokecektir valla haftaya su gun, obur hafta bugun diye.

senet bile olsa çok uğraştırıyor. 1000 lira için de dava avukat falan uğraşılmaz.

dil doke doke hem beynimi hem psikolojimi sikti zaten. senet imzalatiym o zaman en azindan odemezse icraya verirm

Kasanın başına otur.

1 Haftalık Ciroyu sen topla :)

ömür boyu saç kesimini bedavaya getirdin hadi.

rhan yok ya adamin yuzunu gormek istemiyorum artik. 2 yasimdan beri gittigim berberi degistiricm bu yuzden. siz siz olun azcik supheniz olan kimseye borc vermeyin ark.lar

durumu kötü olsa da sözünde sebat etmeyen birine acıma.
borcu, ödemeye niyetli olan öder. bunda o niyet yok anlasilan. biraz ciddi olsa az az da olsa öder.
ısrarla iste.

yok acimiyorum artik ya parani ya karini diyecek noktaya geldim

abi ben emlakçının birine 3 bin verdim ev kaporası için. bir durum oldu, ev sahibi vaz geçti.
parayı alıcam, şu oldu, bu oldu. bi saate, akşama, cumaya derken 3 ay salladı.
en son gittim dükkana oturdum. içerde müşteri de var. benim işimi gör falan diyorum. arada sesimi yükseltiyorum falan akşama kadar oturdum en son kart buldu getirdi kart çektik. 9 taksit yaptım hatta.

berber en zor adam. bir yerlerden para beklemiyorsa 1000 tl'yi toplamasi cok uzun surer. bizimki gun boyu yaptigi cayin parasini bile ortagindan alamadigindan yakiniyordu, oyle dusun. hele simdi okullar da eskisi gibi siki degil,ogrenciler de trasa gelmiyormus, 1000 tl'yi zor toplar.

kagida imza bildigim kadariyla bizde bir sey ifade etmiyor. amerika'da falan da mahkemeye gittiginde bir ise yariyor zaten. o raddeye gelecek misin 1000 tl icin?

su an okullar tatilde, tam en parasiz zamani, okullar acilmadan once bir soyle, eger o da "okullar tatilde, elim sikisik, acilsin, iki uc haftaya veririm" falan diyebilirse oradan yurumeye bak. bir de senin de borcun oldugunu soylersin, oyle direkt isteme, hatta 800 tl falan de, o da bir kac hafta derse, ben verecegim yere bir konusup erteleyeyim, kac hafta olur deyip yuru. sonra da "800" bulamayinca "kac varsa ver" der, bir 500 falan koparirsan gerisini de parca parca toplayip, kalanini trasa yazdir gitsin.

git dükkana otur bizde öyle yaparız genelde esnaflıkta adettir bu.
vermiyor mu parayı git otur sabahtan akşama kadar sen gidemiyorsan işi gücü olmayan bir akrabanı gönder dursun

Parca parca 5 tane bono imzalat
Her ay ikiyüz al bir tane bonosunu ver

berberine 1000 lira borc vermek ne amk. ben konusmasin, tv izlemesin, sadece isini yapsin diye dua ediyorum millet borc harc iliskisine giriyor hiamina..

bono

hem sevinirim hem üzülürüm. çünkü bedduam fanatiklerinin herşeyi görüp anlamadan onun ölmemesi şeklinde. babamı arardım ilk. bence davutoğlu tek başına o despot havayı sürdüremez. daha ılımlı merkeze kaymış bir politika izler. merkez derken şu ankki konumuna göre.

14 yılın yaraları tabii ki sarılır. önce o akşam kızılaya inilip çok büyük bir halay çekilir :) rte ölünce akpnin oyları baya bi kırılır ve önce muhtemel chp-mhp koalisyonu daha sonrada chp tek iktidar olur. ekonomi bi süre aynı devam eder sonra iyileşmeye başlar.

diye düşünüyorum

daha bu gece rüyada gördüm. işid 8-9 devlet başkanına suikast düzenliyordu, mısır devlet başkanı falan da ölüyordu.
orda olmalıydınız beyler!

en çok da politik yönden hiçbir şekilde yenemedikleri bir adama "öldü, yaşasın lan, artık oyları kırılıcak :)))))))" şeklinde ezikçe bir bakış açısıyla yaklaşanları gördükçe ibret alırdım.

Ben isteyen herkese bira ısmarlarım. Bu ülkenin maalesef yaraları kolay kolay sarabileceğine ihtimal vermiyorum. Çünkü 10 senede 60 sene geriye gittik. Üstüne üstlük bir de yozlaştık. Biri gitse diğeri gelir. Daha pek iflah olmayız.

valla davutoğlu piyasada olmasa üzülürdüm ülke fetret dönemine girer diye. ama davutoğlu bayrağı devralır problem kalmaz. davutoğlunu iyi lider olarak gördüğümden değil, kötünün iyisi olarak gördüğümden. her yöne çekilebilen basiretsiz kılıçdaroğlu yerine davutoğlu'nu lider görmeyi tercih ederim.

tamam, erdogani sevmeyen sevmiyor onu anladık. peki halka hitap edemeyen, toplumun isteklerine cevap veremeyen ve bir çok seçim yenilgisine rağmen gerçekleri göremeyen muhalefeti ne yapalım?
90larda belediye başkanı olan erdoğan, seçimle birlikte yine böyle bir muhalefetin -sayesinde- cumhurbaşkanı olmadı mı?
yarin sabah ölse ne mi olur?
Allah celle celaluhu'n taktiri, hemen olmasa da bakarsin karsitlarinin bile erdoğanı mumla arayacaği baska biri iktidara gelir.
türkiyenin genel seyrine bir bakin. ilerleyiş eskisi gibi değil.

gelen gideni aratır

Benim de düşüncem. Çok doğru bence de.

istatistikler tersini söylüyor yalnız

"sen evlenme ulan ayı" da diyebilirler.

Ömrü uzun ya da kisa değil, güzel bitirmek önemli.
evli olmasam da ölene kadar ganimet olarak bilmemiz gereken şu hayata biraz daha değer katmak için evlenmek isterim doğrusu.

tabi, evliliğe çesitli nedenlerle karsi olupta yapilan bir evlilik sonucunda dünyaya gelip bunlari dile getirmek ayri bir paradoks
:)

Evlenmeyince kadın tarafının ömrü uzayabilir anca. Evlilik kadın için fiziki ve mental olarak ciddi bir yorgunluk çünkü. Fakat aynısını erkek için söyleyemem.

Ayni evde buyuyen kardesler bile birbirleriyle anlasamayabiliyor; farkli iki insanin ayni evde yasamasi, cocuk yapmasi, hayati paylasmasi elbette kolay degil. Gercekten sevdigin ve genel olarak uyumlu oldugun biriyle olursa evlilik mutlu edebilir. Yalniz kalmamak icin, maddiyat icin, topluma kendini kabul ettirmek icin yapilan evlilikler dogal olarak stresli gunleri ve mutsuzlugu beraberinde getirir. 21 yastan bildirdim.

bence temelsiz bir iddia. hangi evlilik, hangi kişilerden bahsediyoruz? kişisel tecrübelerin bilimsel bilgi sayılmadığı konusunda mutabık mıyız vs.

Evlilik geç olmalı bana göre. erken evlilik , ekonomik sorunlarla birleşince ömürden götürür. Yaş 35 i geçecek ev,araba falan olacak. Gelir iyi olacak. Mantıklı aklı bsşında bir Kadınla yapılan evlilik ve tek çocuk o kadar korkutucu değil. Evlendiğin kadının ailesi kültürü Kardeşleri vs bunlarda önemli.

Evlenince ömrünü uzatacak kişi var mı bilmem ama, ben de böyle düşünüyorum

zrgydn +1

bilimsel araştırmalar çok çocuk doğuran kadınların dna'larındaki "telomer"lerin uzadığını, bu durumun da kadınların yaşlanmalarını geciktirdiğini söylemekte. östrojen, telomer, çocuk... kadınların ömrünü uzatıyormuş yani.

buyrunuz;

www.sciencedaily.com

2000 küsürlü yıllarda bypass geçiren birinden söz ediyoruz. kalp rahatsızlığı varmış, kalpten gitmiş. çok da ani şekilde ölmemiş yani. spor yaparken kalpten gitmiş, pek normal

Bedene yapılan cebri müdahale.

Bypass ameliyati oldu, sonra mide kucultme ameliyati oldu. 4 ayda 40 kilo verdi. Bir noktada vucudu kaldirmadi herhalde bu kadarini.

kısaca, ecel geldi ise baş ağrısı bile ölüm için sebeptir.

kalp krizi bambaşka bir şey. ırsi olması şart değil. yaşa da bakmaz, 20-25 yaşında da kalp krizi geçirip ölenler mevcut kalplerinde anormal bir problem olmadığı halde. ki yukarıdaki arkadaşların dediği gibi mustafa koç zaten ameliyatlarla vücudunu ve kalbini daha önce yormuş bir isim.

3 damarı değişmişti daha önce. Kalp sorunu vardı yani zten.

Mide küçültme ameliyatından sonra ise Hep 4 ayda 40 kilo verdi diye haberlerde çıktı ama geçen sene şubat ayında ameliyat olmuştu. yani 10-11 ayda 40 kilo vermişti.

Ecel diyoruz biz buna..Vadesi dolduktan sonra insanın burnuna sinek girip bile öldürebilir.

şüpheli şeyi ancak otopsi bilir ancak
1- genç yaşta geçirilen kalp krizi maalesef daha ölümcül oluyor
2- üst bu yönetici beyaz yakalılarda herşeyi rakamlardan ibaret görmek gibi bir durum var. sanki çalışan performası, şirket bütçesi ölçüyor... işte damar %60 tıkalıymış, doktor bi 20 kilo ver demiş 15 vermiş 5 daha verirse tamammış, gibi. oysa vücut bu. öyle rakamdan ibaret değil. ne demeye mide ameliyatı oluyorsun sen CEO adamsın hormon vs bir sıkıntın yok, metalobizma hastalığın yok. günde 3 öğün yemeğin özel pişebilir. nefsini tut yeme arkadaş. eminim amerikan hastanesi buna rapor sunmuştur komplikasyon oranı %.01 efendim filan diye. gördük komplikasyonu. CEO egosu + doktor egosu işte.
3- türkiye burası. bu kadar kardiyavasküler sorunun var tee ebesinin nikahı yerde neden oturursun. Kanadada kalp hastaları gökdelenin 1. katında değil de 16. katında oturursa kalp krizinde ölüm riski ne kadar artıryormuş diye yayın yapar. bizde CEO kalp krizi geçirir gittiği yer beykoz devlet hastanesi.

isim veremeyeceğim ama ekranı ikiye bölen uygulamaları denediniz mi? samsung'un bazı cihazlarında olduğu gibi. herbirinde farklı player ile açarsanız olur sanırım?

Buna bak istersen pitchanapp.com

yattığın yerden tecil olmaz kendin gidip yaptıracaktın. askerlik şubesine git diplomanla, tecil ederler sanırım.

imdat mı?
ne güzel işte. sizler olmasaniz ülkeyi kim koruyacak?
bence hemen git.

Gideceğim sabahtan, problem çıkmaz umarım.

Boş konuşmayalım arkadaşlar, rüzgar yapmayalım.

@1zenciolmasamda
ben ciddiyim.
yazdigimda smiley vs var mi?
amacım kırmak değil. istersen silerim bunları.

yeniden baslat.

guzel bir yer. erzurumda teror vs sikintisi yok.
oltu yesillik bir yer. havasi erzurum merkeze gore iliman.
kis sert gecmez.
oltuda cag kebap yesin bol bol.

nasıl bir yer bilmiyorum. ama şırnak hakkari çıkmaması oralara gitmeyeceği anlamına gelmiyor. komando olmuş sonuçta.

maksat korkutmak değil. erzurum şenkaya'da terör olayi daha gecen haftalarda oldu ve iki şehit verildi.
ayrica bir gerekli görülürse baska yerlere/illere de intikal edebilir.
tanidigim biri istanbul'dayken hakkari'ye gönderildi ve hala orada.

oltu nun milleti askerini de devletini de sever. oranın halkından yamuk görmez. oltu erzurum a göre de sıcaktır, iklim olarak karadeniz e yakındır, erzurum dan yeşildir. cağ kebabı erzurum a göre ucuzdur, daha güzeldir.

Yalnız birliğin yerini bilmiyorsunuz, şuan şırnaktaki pek çok birlik farklı yerlerden kaydırma, yani bolu çıkabilir ancak birlik şırnak'tadır, bolu'ya teslim olunca birliğinin yanına gönderilir.

Bu nedenle gidince durumunu kesin olarak öğrenebilir.

rahat değilseniz bırakacaksınız tabii. tüm derdinizi, düşüncenizi anlatamazsınız ki öyle durumda. bir işe yaramayacak zaten öyle olunca, boşuna para vermiş olacaksınız.

dostum indirim yaptirinca kendini siginti gibi hissediyorsun. yaptirma diyecegim ozaman para yok diyeceksin. biraz boklu degnek yani. yas konusuna cok takma. ama 1-2 seansta o kisinin sana yarayip yaramayacagini anlarsin. diyelim senin sorunlarini cozecek gibi duruyor, ozaman bir seansta bu para konusundan bahset. hatta bundan bir sorunmus gibi bahsedebilirsin. bakin size indirim yaptirdim bu konuda da kotu hissediyorum vs. sonucta psikolog haci ona acilmayacaksan kime acilacaksin bole dusun.

not: o para isine gelmese zaten olmaz derdi. icin rahat olsun.

Yani hem para meselesi gerilimi, hem de yaşça küçük olması..Acaba hani standart gereken miktarı veremeyen biri olarak, benim bulabileceğim tek seçenek, küçük yaştaki psikologlar mı olacak? diyorum bi de. Önyargılı olmamak için kendimle savaşıyorum. Çok vak'a görmüştür, iyi bir öğrencidir..neblim. beni nesnel olarak değerlendirebilir..filan ama işte..

Haayatta olmayacak nedenlerle kendi kendini engelliyorsun bir çok konuda değil mi?

burada bahsettiğin konuyu da aynen psikoloğa anlat bence.
iyi olur. ayıp değil bu.
çekinmemelisin.

once bi baslamaniz lazim. birkac seans gidin, oyle karar verin.

mesaj attım size.

Ya karşındakine "ben sizi ciddiye almakta zorlanıyorum" nasıl denir ki? :( Nasıl dile getireyim bunu?
Hem de birkaç seans gideyim desem, o seanslarda kendimi anlatıp kontürümü tüketicem gibi geliyor. Zaten bıktım hayatla uğraşmaktan, hani sırf umudu kaybetmeyeyim diye deniyorum. Sonra yeni birini bul (bulabilirsen tabii) ona da baştan anlat :(

İndirimli olabilen psikologlar hep böyle mi? Yeni mezun mu?

@neynep :)
bunlar tedavi olmak isteyen birinin sözü olmaz.
istersen bekle biraz rahatsizliğin iyice büyüyüp şu an anlattiğin kaygilari geçtiği zaman git psikoloğa.
Bak o zaman inanki değil senden bir iki yaş küçük bir psikolog,
yolda giderken parkta oynadiklarini gördüğün çocuklara bile derdini anlatasın gelir.

belki asıl sorun başka bir şey de olabilir.

daha once yasadigim bir deneyimi aktarmak isterim,

iki yil psikiyatra gittim. bir araba parasi odemisimdir sanirim :). doktor cok iyi geliyordu. ancak bu iyi gelme durmu en fazla 3-4 gun suruyordu.

bir cok yontem denedik. biraz mesafe kaydettik ama cok degil. sonra doktor bana bir kitap onerdi. belki plasebo bilmiyorum ama beni cok rahatlatmisti. tedaviyi birakip sadece kitabi okudum ve bi sekilde isler rayina girdi.

kitap suydu:

www.kitapyurdu.com&filter_name=iyi%20hissetmek

şu kitap öneren, kişisel gelişim meraklısı psikologlara - psikiyatrlara kıl oluyorum :)
uzak dur :)

türkiye'de iyice zenginler dışında psikologa düzenli gidip konuşan pek fazla yokdur.
psikiyatra gidersin, ilacı dayar.

Düzeltiyorum: Anlatılır, ama çözüm olmayacak gibi geliyor. Ben şimdi gitmemeyi başarırsam, sonra da gitmem zaten. İkinci görüşmeye gitmezsem, zaten karşımdakine yapmak istemediğim ayıbı yapmış olacağım. Bundan sonra korkacak tek şey, bir psikolog bulamamak olacak.

@foster, teşekkür ederim. Bana da ailemden tavsiye gelmişti, okumuştum. Ama onların dışında, tüm örgüye bakılarak yorumlanması gereken bir durum var. Biraz sistemin dışında bir tip olduğum için de, ortalama insana alışkın ya da "ama bak mutlu olmak bir bakış açısı /çok sebep var:) " filan diyen bir psikologa bile boş bakacağım muhtemelen.

ben seni çok iyi anladım. benzeri başıma gelmişti. özel bir hastane psikoloğuna gitmiştim ucuz diye, kadın 23-25 yaşlarındaydı. evliliğimden çocukluğumdan falan bir şeyler anlattım sorabileceği en saçma soruları sordu. yaptığı yorumlarda kötüydü. ikinci randevuda bıraktım. bu işte bence hayat tecrübesi çok önemli. tamam illa feleğin çemberinden geçmiş olmasın ama en azından işiyle ilgili bir 10-15 yıllık tecrübesi olsun. paranı boşa harcama derim ben. üzgünüm ama öyle :/

@mor bembombom, dediklerine inanmak istiyorum, zaten söylediğim gibi, mantıkla yenmeye çalışıyorum bu fikri. Tabii ki 35 üstü olmadıkça olmaz diye bir şey yok. muhakkak vardır fazla bildiği filan ama.. duygusal bir iletişim bu sonuçta. Fikir alacağım kişinin dengim gibi "görünmesinden" etkilenmemek çok da kolay değil.
Ticari bir alışveriş olduğunun farkındayım ama sıkıntı yaratan şey bunun YÜZYÜZE PAZARLIK yaparak konuşulması. Ben manavda da pazarlık yapamam. Ne kadar derim, inebilirse iner. Burada, "ne kadar verebilirsin" sorusu, veremeyeceğim bir teklifine hayır demek zorunda kalmak..bunların yaşanmış olması. Benim psikoloğa gitmeyi düşünürken bu gerilimi düşünmem.. Yani bu pazarlık şeklinde olmamalıydı belki de. Önceden mesajla sorduğumda diyebilirdi ki bana, min bu kadar yapabilirim. ben de hesabıma bakardım.
Para vermek değil mesele.


@yue, verdiğin örnek aklıma gelmişti tam olarak. yani o şartları yaşamamış insanın durumunu bir derece anlayabilir belki ama, karşısındaki insan için güven vermesi çok çok zor bu konuda.

Indirimi yüzyüze konuşmak istemesinin sebebi gerçekten ihtiyacınız olduğuyla ilgili veriyi elde etmek için olabilir.
Eğer şimdi bırakırsanız bir kimseyi mağdur etmiş olmaktan öte hem harcadığınız zamana yazık olur, hem de tedirginliğinize dair geri bildirimi vermediğiniz için kendinizle yüzleşme fırsatını kaçırırsınız. Söylendiği gibi geçmesini beklemeyin gidin ve onarın size bu hissi yaşatan yanınızı.
Tecrübe tabii ki çok önemli ancak genç nesil psikologlar eğitimlerle araları daha sıkı olduğu için modern yöntemleri takip etme şansı bulabiliyorlar çoğunlukla.
Bunun dışında uygun fiyata çalışan psikologlar yalnızca gençler değil. Çoğalarak büyümesini dilediğim bir algı ile psikologlar sosyal sorumluluk kapsamında kendilerine haftalık bir kota oluşturup belli bir sayıda kimi danışanlarını daha uygun ücretle görebiliyorlar. Aralarında daha olgun yaşta kimseler az da olsalar varlar ancak siz böyle bir yeni arayışa girmeden bir daha düşünün derim ben.

Pdf zaten bir ekitap formati.
ama ocr (yazilarin kopyalanabilir olmasini) istiyorsun sanirim.
bunun icin abby fine reader programina bak.
kullanim kolayligi icin bir sey diyemeyecegim. Denemen gerek.

acrobat pro ucretli degil mi?

önce tam olarak ne yapmak istediğini anlatsan daha iyi cevap verebileceğiz.
Websayfası şeklide yayınlamak mı istiyorsun?
Kindle gibi bir okuyucuda okunacak hale getirmek mi istiyorsun?
yoksa sadece taranmış kitapları metinlerinin seçilebilir falan olmasını mı istiyorsun?

Diğer ikisi için de ilkine ihtiyacın olacağını düşünecek olursak, yukarı da yazıldığı gibi, Acrobat Pro ve Abby Finereader ikilisi işini görecektir.

Eğer format değişikliği de gerekecek ise yine üstte yazdığı gibi calibre'yi kullanabilirsin.

ihtiyacın bunu bir de web sayfası olarak yayınlamak ise, o noktada senin bilgi seviyen ve olanaklarına göre durum oldukça çetrefilli bir hale gelebilir.

Bahsi geçen programlardan da sadece Calibre ücretsizdir.

baya anlattim iste. scan edilmis pdf dosyasini ocr ile ekitap yapmak istiyorum !

pdf'i mobi'ye cevirmenin hicbir anlami yok zaten resimli pdf dosyasini.

hala anlamayan varsa, (bkz: ocr)

valla senin için ekitap diye tanımlanmış bir yapı olabilir ama ne yazık ki, çoğumuz ekitap ile ne kastettiğini anlamıyor.

OCR ile tarayacaksın da ne olacak? (Ki ocr için ihtiyacında yukarıda belirtildi, cevap Abby Finereader, 2000'lerin başından beri kullanırım, daha iyisi yok.)

Ama sonra ne olacak? PDF mi sonuç istiyorsun? Word mü? Epub mı? web sayfası mı? nerede kullanacaksın? hangi cihaz ile açacaksın? ocr ile ekitap yapmak diye bir kavram ve ekitap şudur diye tanımlanmış bir dosya tipi yok ne yazık ki.

OCR için Abby Finereader, artık sonrasında ne yapacağına ondan sonra karar verirsin.

modem arayüzünden görebilirsin.

internet adres cubuguna 192.168.2.1 yaziyorsun. sonrasi sana kalmis.

Default gateway adresi her modemde farklı olabilir aslında. o yüzden modeminin modelini internette araştırarak bu adresi öğren. 192.168.*.* son iki rakam değişiyor.
bulamazsan başlat > çalıştır > cmd > ipconfig . sonlarda "default gateway" olarak göreceksin.

modemin kayıt tutma özelliği varsa belki bu kısımda saat vs kaydı tutuluyordur. bunu aktif hale getirip bakabilirsin.

bu sevimli ispiyoncuyu indirin başka da şüphe etmeyin:
www.nirsoft.net

hp özellik olarak daha iyi ama soğutma performansını araştır. eski modeller çok ısınıyordu.

hp alma.

Hp'nin olumsuz yanları nedir? İki kişiye sordum ikisi de hp'yi al dedi.

Bence asusun kötüsü, hp'den iyidir.

HP candır.

Neden yalnızca üç ilahi din çerçevesinde düşünüyorsunuz ki?

traveller,
nasıl düşünmeliyim?
aklıma gelenleri sordum.cevabınız yok sanırım.

muhammed'in önceki dinine hanif diyorlardı diye hatırlıyorum.

hanif deniliyor. hz muhammedden çok daha önce yaşamış hz ibrahim'e de hanif deniyor

İsa ölürken de yahudiydi. Hristiyanlık İsa'nın havarileri, özellikle Petrus sayesinde bir din haline gelip yayıldı. Muhammed de bildiğin putperestti işte.

isa mesih yahudiydi
muhammed putperest

İsa hakkında bir bilgim yok
Muhammed arap paganıydı, İslam severler bunu kabul etmezler ama muhammed bir dine mensup değildi derler. Hatta arap paganlarının en büyük putun adı el-ilah tır, Allah adının da buradan geldiği tahmin ediliyor.

cigerdelen yav he herkes müslüman tamam hıhı evet asdfasdfsadgfdh

dini konularda yine battigimizin ve bilgi sahibi olmadan konuştuğumuzun resmi.
müslüman biri hiç zaman peygamber aleyhisselam (haşa) müşrikti vs. diyemez.
peygamberler (aleyhimüsselam) Allah celle celaluhu'n seçkin kullaridirlar. günah işlemezler.
başka bir şeye inanmaları/tapmaları mümkün değil.

haniflik konusunu bir araştırın.

@cigerdelen, puhah!

allah da sizi guldursun, ya...

kuran ayni zamanda "sen daha once kitap nedir, iman nedir bilmiyordun" da diyor... ya da, "seni yol bilmez bulup yola getirmedik mi?" de diyor.

cevap: cesitli yorum var. nesnel yorumlar genellikle turkce degil. kimi dinsizdi, ne dini, der; kimi arayis halinde bir adamdi, der; kimi hanif'ti, der.

Allah'ın yolladığı dinler en baştan beri islamdı. birisi yahudilik ismi altında islamdı, birisi hristiyanlık adı altında islamdı. temel kaideler aynıydı hepsinde. hz.muhammed de kur'an'dan önce hanif dinine bağlıydı, haniflik de bu şekilde temel kaideler bakımından islam ile aynıydı. Allah katında tek din islamdır.

müslümanlar bile kendi aralarında tutarlı bir cevap veremiyorlar :D

gerçi saati belli olan ezanı bile bir mahallede aynı anda okuyamayan bir kavimden ne bekliyorsun.

@g. a. s. y.
müslümanların tutarsizliği değil bu. bilenler bir konuda ittifak eder. bilmeyenler akli varsa susar yok ama konuşacak ise atar, tahmin eder.

gerçi saati belli olan ezanı bile bir mahallede aynı anda okuyamayan bir kavimden ne bekliyorsun ? sorusunun cevabi ise:
bak biri vakti girince okumaya baslar. diğeri ondan 1-2 sonra, sonra bir başka müezzin 5-6 dk sonra vs...
sonra da müslüman türk yurdunda bu dinmeyen ezan sesinden rahatsiz olanların sesi gazetelerde yer almaya başlar :)

militan ateistler koşmuş. ezan aynı dakikada okunmuyor :D modunda yazan arkadaş ise neden böyle gereksiz gereksiz takılıyor ayrı mevzu.

Hz İsa Musevi inancının içinde doğmuştur. Kendisine indirilen vahiy sonrası isevilik oluşur, ikiside tek tanrılıdır. ırk olarak yahudidir. sonradan getirdiği din büyük değişimlere uğrar, bozulur. Bunun üzerine Hz Muhammed yollanır.

Hz Muhammed putlara tapmaz haniftir. Hanifler Hz ibrahimin dini üzere olan tek tanrının olduğuna inanan insanlardır.

Araplar el -ilah diye putları vardı çünkü onlarda çarpıtılmış olarak en büyük tanrının Allah olduğuna inanıyorlar fakat küçük küçük başka tanrılarda var diye pagan bir inanç oluşturmuşlardı.

arkadaş ben bunu anlamıyorum.
kureyş kabilesi putperest değil miydi?
muhammede bakıp büyüten amcası en azılı putperestlerden değil miydi?
niye kıvırıp duruyorsunuz?

ebu leheb = Abduluzza bin Abdulmuttalip
uzza nın kulu.

kabile putperest, dedesi putperest, amcası putperest.

@titiraprap
bu kıvırıp durmak değil. inanmayanlar olsa da gerçek bu.
hatta işi daha ileri taşırsak peygamber efendimizin anne ve babası da putperest değildi.

yani dediğin mantiga bakarsak
Nuh aleyhisselamin oğlu (ve karısı) da babasinin tebliğine inanmadi ama
yok hayir babasi peygamberdi, nasil inanmaz diyorsun?
böyle değil işte. Kişiye aileden miras kalabiliyor ama hidayet (iman etme) herkese nasib olmuyor. kişinin tercihi bu.

adam hırıstiyanlığın allah tarafından gönderildiğini zannediyor. ne desen boş . kimle neyi tartışıyorsun.

merhaba. www.youtube.com iyi bir başlangıç olabilir sizin için sonra kendiniz ilerlersiniz. en azından bildiğim sünni müslümanlar sorduğunuz sorunun cevabını islam olarak vermek zorundalar. ademle havvadan beri herşey islam. vaftizci yahya falan zorla abdest aldırmıştır isaya, yalova şahitleri islam adına savaşmıştır yehova falan yalan.

adam isanın dini bozulduğu için muhammedin yollandığına inanıyo. 4 halifenin 3'ünü müslümanlar öldürmüş meshepler, tarikatlar, cemaatler onlarca fırkalar bi dedikleri bi diğerini tutmuyor birbirlerini kafir diye öldürmeye yer arıyolar bu din bozuk değil mi şimdi? bi tane kitap benden başka bişeye inanmayın diyo ortama bak.

muhammed'in soyağacını bi gösterin bakalım o zaman? mesela isa'nın soyağacı matta'nın başında yazar. muhammed'in var mı? ibrahim'in soyundan gelenler ibrani oluyor. muhammed nasıl bu soydan geliyor anlatın hele.

islamiyete göre hepsi, her zaman müslümandı.

Yahu putperest olmayan hepsi Allaha inanan bir topluma peygamber neden insin?

Adam gelmiş amcası putperestti diyor, tabiki putperest olacak, Hz Muhammed bizzat kendi amcalarıyla savaşıyor putperest oldukları için. Soy ağacını nereden bilelim diyor bir arkadaş. Az biraz arap toplum yapısıyla alakalı bilgisi olan herkes bilir, araplar kabile ve akrabalık ilişkilerine çok önem verirler. her önemli aile nereden geldiğini soyunu sopunu çok iyi bilir. sadece ailelerin soy kütüğünü ezberleyen adamlar bile vardır o dönemlerde, hatta aynısı atlar içinde geçerlidir, bugün soylu arap atlarının anne atı baba atı yüzlerce yıl geriye kadar takip edilebilir kayıtlarla.

İbraminin soyundan gelenlere ibrani diyor bir arkadaş. cahil kalmamak için önerim sami soyu nedir, araplar ve yahudiler nasıl ırksal olarak akraba ona bir baksın. İbrahim as'nn ishak oğlundan yahudilerin kavmi, ismail oğlundan ise arapların kavmi kökeni olarak görülür. Hz. Muhammede dek ismail kolundan peygamber gelmemiş, hepsi ishak soyundan gelmiştir, musa, yakup yusuf, zekariya, yahya vb. O yüzden Yahudiler son peygamberinde kendilerinden geleceğini düşünüyorlardı, ismail kolundan gelince bir kısmı inkâr etti, bir kısmı müslüman oldu.

Müslümanlara gelince, müslümanlar musa peygamber dönemi inançlı musevilerini de, İsa peygamber dönemi hristiyanlarını da müslüman olarak görürüz.

@karasakal, muhammed'in ismail'e dayanan soyağacını bi gösterir misin sana zahmet. madem böyle önemli bir husustu.

Hristiyanlığa göre İsa hem insan hem Tanrı'nın kendisidir. dolayısıyla bir dini inancı olduğu söylenemez. ama köken olarak Yahudiydi. Hristiyan kelimesi zaten Yunanca'da "Mesih'i takip eden" anlamına geliyor. İsa'nın gelmesiyle birlikte Yahudilerin yasası, yani Eski Ahit'in (Mezmurlar ve Tevrat) yasası tamamlanmış oldu Yeni Ahit'le (İncil).

bu bilgiler Hristiyanların inançlarına göre yazıldı.

yaklaşık 1000 tl civari bir şeye bak. daha üstüne gerek yok.
hatta free dos olani al daha ucuz olur. sonra istedigini kurarsin. Benim tavsiyem win7.

www.sordum.net

...
ben ikisini de notebook sandim. wifi alici varsa pc ye baglayabileceginiz, o zaman dedigim yöntem işe yarayabilir.

paylaşım klasörüyle.

istediğin dosyanın özelliklerine gir, orda paylaşım vardır, paylaşımı aç
daha sonra diğer bilgisayardan AĞ'a gir. Herhangi bir klasöre girdiğinde soldaki kısayollarda vardır. Yoksa da masaüstü simgelerinden falan ekle. Orda diğer bilgisayarı bulacaksın. İçine girdiğinde paylaşıma açtığın klasör orda bekliyor olacak. Kopyalayıp yapıştıracaksın. Ama şunu söyliyim bi 3-4 saatini alabilir.

iki bilgisayara da dukto kur. çalıştır. gönder.

bilgisayarlardaki paylaşım ve ağdaki diğer bilgisayarları görme özelliğini açıp, kaynak bilgisayarda da dosyaların olduğu klasörü paylaşıma açarsanız, diğer bilgisayardan ağ klasörüne girip kaynak bilgisayarı seçip o klasörü bulup içindeki dosyaları kopyalayabilirsiniz. saniyede 9-10 mb gibi bir hızla kopyalanır.

bir de kaynak bilgisayarda dosyaları şifresiz paylaşma gibi bir özelliği açmak gerekiyordu sanırım ağ ve paylaşım ayarlarından.

(bkz: çapraz kablo)
windows.microsoft.com

birinci makineye file zilla ftp server kur, dosyaları göndereceğin klasörü seç servisi başlat, diğer makineye ise file zilla istemcisi kur, diğer makineye bağlan ve dosyaları al. saniyede 1MB falan veri alışverişi yapabilirsin eğer modemin 100Mbit destekliyorsa.

Facebook?

pc, mobil?

@1adam
İkisi de olur ama mobil hep elimizin altında o daha kullanışlı olur.

Google Keep

Google Calendar. IStediginiz kadar once hatirlatma da yapar, her tip cihazdan da girersiniz.

android'in veya ios'un kendi takvimi bu dediklerini fazlasiyla yapmiyor mu? ben mi anlamadim olayi?

Biberiye

Baharat gibi degil de pisirirken defne yapragi baya guzel oluyor.

pul biber

kimyon kekik karabiber

az muskat çok az

kekik, tuz, pul biber.

kekik pul biber tuz karabiber. bir gün önceden azcık sütle beraber bunlar yoğurulur etle. bir gün dolapta bekler, ertesi gün ızgarada pişerse rezil olur.

edit: hahahah rezil olmaz vezir olur. leziz olur demek istemiştim aslında:)

izgara etse rosemary-biberiye guzel olur

zerdeçal olabilir

Ben de hatirliyorum o cizgi filmi ama adini bilemedim.
köpek saint bernard cinsinden : encrypted-tbn0.gstatic.com

hastanın yanına gidip taşıdığı içkiyi kendi içiyordu bi de mal jkslşd.

walt disney, bugs bunny gibi değişik çizgi filmlerde işlenen ortak bir tema idi sanırım o. yani boynunda bir içecek fıçısı olan st. bernard köpek.

www.youtube.com bu mu acaba:)

yok

biraz ayrinti için :
social.technet.microsoft.com

Yolu var, sisteme bağlı. Bu paylaşım alanı bir sunucu üzerindeyse ve bu sunucuda da bununla ilgili bir kayıt tutuluyorsa bulunur. Windows için örnek:

sogeeky.blogspot.com

Sistemi yöneten kişinin bunu incelemesi gerekiyor.

winhttrack yükle. programı aç ileri de url kısmına o sayfanın urlsini yaz indir. urlye genelde direk site adı yazılır eksiduyuru.com şeklinde. ama madem bir sayfayı indirmek istiyorsun sadece onu yaz indir. internette en iyi yansı alma yöntemi budur wordle uğraşma.

2. yöntem

bi chrome plugini var bunun adını daha sonra vereyim. bu plugin infinite scroll görevi görüyor ve sayfalamayı kaldırıyor örneğin googleda aşağı indiğinde sayfayı değiştirmene gerek kalmaz sen indikçe yeni sayfa aşağı eklenerek devam eder. bunu o forumda çalıştırabilirsen 200 sayfayı tek sayfaya alırsın ve yine bir plugin yardımıyla tam sayfanın fotoğrafını alırsın.

Baska yolu da olabilir. Mesela siteyi tümüyle indirmek gibi. Bazi programlar yapiyor bunu.
Ayrica belli alanlari kaydetmek mümkün mü bilmiyorum ama 200 sayfa bence çok bir miktar değil tek tek halledebilirsin.
Copy paste ile sedece text
Web sayfasini kaydet ile mhtml
yada sanal pdf yazici kurarak sayfalari pdf olarak kaydedebilirsin.
Daginik durmasinlar diye bir de rar yaparsin hepsini. tamam..

@freetakilir infinite scroll olayi iyiymiş. google un bu şekilde çalışmamasinin nedeni nedir. fazladan yük mü?

@sylow çalışıyor zaten googleda :)

cihazdan cihaza değişir ama tarama çözünürlüğü de önemli. mesela 300 dpi ile 600 dpi arasında ciddi fark var.

ayarlardan olmasın?

değişir.

Tarama seçeneklerinde genelde varsayılan çözünürlükler düşük olur, kısa sürer taraması. Seçeneklerden artırıp deneyebilirsiniz. Tarama kalitesi cihaza göre değişir ama en dandikleri bile gayet güzel tarar.

Flash belleği sil ve yeniden isletim sistemini ekle istersen.

Flash içeriği zarar görmüştür muhtemelen farklı usbye tekrar yükleyip deneyin.

Flash bellekten isletim sistemi kurulumu, aramasi yap.
Ya da extradan, eğlencesine yeni bir sey öğrenmek adina
virtual hard disc (sanal hard disk) yani vhd araması yap.

verilerini yedekledigin sürece bilgisayar evi terketse bile korkma artık :)

@1adam abi aslında flashı takıp öyle atıcam formatı ama bios mudur nedir giremiyorum yani.

Flashı takınca çıkan setup'a mı gireyim?

Flashi takinca acilisı (boot) biostan flash bellegin sürucu harfine uyarla. yani baslatimi standart c sürücüsünden degil flash bellek sürücü harfi/adi ne ise onu seç (f,g,e...).
degişiklikleri kaydet. Yeniden baslat sistemi .

İşte o başlangıçta hiçbir yere giremiyorum. Direk masaüstüne geliyor.

:) genelde daha ilk acilista del tusuna basılıp bios a girilir.
ama baska bir tuşta olabilir (f1 gibi) cihazla birlikte gelen kullanim kitapcigina bak ya da acilista ekrani biraz hizli ve dikkatli oku hangi tus ile girileceği bazen yazar.

bios ile ilgili sıkıntıyı ben de yaşamıştım. :) bios için ayrı buton yapmış adamlar;
i.imgur.com/VihhZyW.jpg
(güç girişinin yanındaki)

termosun icine iki uc tane limon sik. sonra o limon suyuyla biraz calkala. sonra o limon suyunun uzerine biraz kaynar su dokup calkala beklet bir kac saat hatta bir gun oyle dursun.

biyerde karbonat koyun diye okumustum. bende kahve koymustum bi kere, bi cikmadi kahve kokusu. karbonat koydum toz seklinde gecmedi. suyla falan denemek gerekirdi sanirim da ugrasmadim. ondan sonra sadece sicak su tasidim, yavas yavas gecmeye basladi

Sıcak su ve biraz camasir suyu ekle termosun agzina kadar biraz karistir. Sonra kapagi da sicak su ve camasir suyu karisimi olan kaba birak beklet bir gece boyu.
Sonrasinda iyi bir temizlik yap ve kullan bakalim.

sirke

Kamoooon!!

Termosun içine sirke koy, hot water ile birlikte. Shake yap. Ağzını close, beklet until soğuk. Sirke kokuyu takes.

çelik olduğu için içine limonlu sirkeli şeyler konulması doğru değildi galiba.

bunu yapmak çok hoşuna gitti biliyorum ama ben de özellikle yazdım çünkü yapmak istediğim tam olarak bu mandalina ve kelime bu haliyle çok iyi:/

ben de sirke ya da limonla temizlenmiyor diye biliyorum sütlü.

çamaşır suyu temizler mi ki iyice? çayın kokusu geçmedi, bu da geçmezse zehirlenmeyeyim?

İşte o nedenle sonrasında iyice temizle diyorum ya :).
(ve durula)
tabi kesin konusmayalim daha önce tecrübe etmedim. aynisini yaşasam bunu yapardım.

bulunduğunuz yerdeki starbuckstan temizleme ilacı rica etmenizi öneririm. kullandıkları bir toz var espresso ve filtre kahve makinalarını temizlemek için kesin çözüm sağlıyor. ilk günkü gibi pırıl pırıl kullanıyorsunuz

her şeyi bilen pek sevgili birisi süt koyulduğunda çözüldüğünü söyledi, denedim çalıştı. herkese teşekkürler.

isleyen demir pas tutmaz.

Sevgilisi olmayan insan daha değersiz algılanıyor. Belki sizler (buradakiler) farklı düşünüyor olabilirsiniz ama buradaki insan profili toplumun genelini yansıtmıyor. Toplum, sevgilisi olmayanı veya evli olmayanı daha alt klasmanda ve EKSİK buluyor. (=değersizlik)

"hmm uzun zamandır sevgilisi yok, vardır bi sorunu.." durumu.

Sevgilisi olanı da sağlıklı psikolojide ve sorunsuz zannediyorlar. O yüzden aldatmalar falan var asdgsghdsf

Sevgilin olunca kendini karşı cins tarafından tercih edilebilir biri olarak görüp tavırlarını ona göre şekillendirmeye başlıyorsun. Sevgilin olmamışsa bir tedirginlik, ne yapacağını bilememe falan etkiliyor durumu. Bence tamamen özgüven işi.

Duran cisim durmaya, hareket eden cisim ise hızını korumaya meyillidir.

Olay bundan ibaret.

Herkes istemiş oldugu (ait oldugu) yerde ki zaten. bunda bir sorun, tuhaflık yok .
Genel bir şey bu. hayatın her alanında görebilirsin.

çünkü istisnalar hariç sevgilisi olmayan insanın bir faulu oluyor. ya çok bakımsız, ya sohbeti çekilmez biri vs vs vs bir de arkadaş ortamının olması gerekiyor. erkek açısından bakarsak 7 24 batak kovalayan birinin hep taşak muhabbeti yapan birinin sevgili olaylarına girmesi zor oluyor. tekrar ediyorum istisnalar hariç. bu durum da sosyal anlamda loserlığa itiyor.

sevgilisi olan zaten kendisine dikkat ediyor ve neyi nerde nasıl konuşacağını, insani ilişkilerde ne yapması gerektiğini, bir kadını nasıl etkilemesi gerektiğini biliyor oluyor.

daldan dala atlamak mı kolay yoksa ağaca tırmanıp bir dala konmak mı?

diğer arkadaşların söylediklerine katılıyorum ama ben de farklı bir noktadan bakıyorum olaya.

şimdi öyle bir zaman dilimindeyiz ki, millet sevgilisiz nefes alamayacak duruma gelmiş. kişi farketmiyor, adam/kadın sevgilisinden ayrıldıktan hemen sonra yeni sevgili edinmeye yöneliyor. bu grup aciz grup, başkasından ayrı bir kişiliğe sahip olamayanlar.

yalnız kalan, sevgilisiz grup da, sevgilisinden ayrıldıktan sonra belli bir süre kadar yalnız kaldığında, yalnızlığın değerini daha iyi anlıyor ve yalnızlığı tercih ediyor.

ha bir de, sevgilisi olan insana başarılı, bulamayanlara başarısız, değersiz gibi sıfatlar vermekte çok saçma bence.

ulen adam gitmiş elin kezbanını tavlamış, buna kanserin çaresini bulmuş gibi davranmanın anlamı yok.

"iş işte bulunur" ile aynı presip sanırsam. işsizlik süresi uzadıkça, olası işverenler "bundaki sorun ne ki kimse işe almamış" diye düşünüyor bence. bu da benzerdir diye tahmin ediyorum.

bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız

tamamen arz talep, ortam meselesi.
stabil bir durum değil.

benim 2 yıldır sevgilim yok ondan önce de hep vardı. böyle bir genelleme yok bana göre. isteğe bağlı bir durum. he sevgilim varken daha çok talibim vardı kızlar bakıyordu o ayrı ama isteğe bağlı bir durum

karakter meselesi. sürekli olanlar yırtık sosyal konuşmayı seven tipler, olmayanlar da tam tersi oluyorr genelde. istisnalar var tabi.

"benim 12 yaşımdan beri sevgilim var ulan" desem yalan olmayacak biriyim. çok güzel falan değilim, öyle aşırı kalabalık bir ortamım da olmadı hiç. çocukluk sevgililerim internettendi hatta bu yüzden. sadece karşı cinse başka türlü yaklaşamıyorum ya da aynı şekilde karşı cins bana. benim onlarla konuşma tarzım, davranışlarım o yöne yoruluyor. bir de erkeklerle konuşurken kızlarla olduğu gibi rahat olamıyorum, kasıyorum; bu da sanki onlarla flörtleşiyorum da heyecanlanıyorum gibi bir hissiyat oluşturuyor sanırım. bir erkekle cidden yakın olmak için illa sevgili olmalıymışım gibi geliyor. bu özelliğimin bir lanet olduğunu düşünüyorum. böyle acayip yakın kadın-erkek dostluklarını çok kıskanıyorum. illa aralarında bir şey oluyor deniyor ama ben öyle fesat düşünmüyorum. yakınlaşmayan yakınlaşmıyor. böyle kızlı erkekli ortamları oluyor, benim hayatımda hiç olmadı.

kişilik meselesi yani.

Sevgilisi olmayan kusuru kendinde aramadığı için.

bazı insanlar bu konuda daha yetenekli

Virüs onlar. Değmez

indirme, güvenilmez.

sakın. adware tarzı virüs onlar. adblock kullan. o exe indirme yönlendirmelerini kaldırıyor.

Geçmiş olsun yoktur benim diyen yalan söyler inanma. Sende daha fazla batma bırak

ben de oynuyorum düşük oranlı banko maçlara yüksek paralar basıyorum genelde.

diğer türlü tutturduğunu iddia edenler genelde yalan söylüyor.

sunu unutmamak lazim, her zaman kasa kazanir

düzenli gelir elde edenler tahminen yüzde 5'i geçmez. aldığı ile verdiği ucu ucuna olanlar da 30 u geçmez diye düşünüyorum.
yalnız burada dikkat çekilecek nokta bu bahsettiğin psikoloji sanırım. kasanın beslendiği en önemli zaaflardan biri "zarardayım, hazmedemiyorum, verdiğimi çıkarayım sonra bırakırım" zihniyetidir. zarara girdiğini kabullen, bunu da daha büyük zararlar yaşamamak için 50 lirayla satın aldığın bir ders olarak kabul et. yoksa daha da batarsın.

tanıdıklarım batıyor. oyunların planlı/ayarlı olduklarını bile bile oynuyorlar.
ama kendilerine güvenleri çok :) bana bir şey olmaz kafasındalar. sonra birbirlerinden borç isterler.
geminin yarısı battığı halde dümeni bırakmayan kaptan edasında rotalarına devam ediyorlar. oldukça azimliler yani...

bende böyle yaptım..iddia da olmadı bets10 da casinolara girdim 200tl yatırdım 4bintl yaptım onu da 10bin yaparım dedim son kuruşa kadar kaybettim...sonra da bıraktım. daha da yok yolda bulmadım parayı alışkanlık yapar hiç girmemek lazım

az da olsa var. onlar da sadece basket oynuyorlar. futbol maçı oynayarak para kazanmak pek olası değil. futbol 3 sonuçlu, basket berabere bitmediğinden ihtimal %50.

açılın MEİSTER BABA geldi.

iddaa gelmiş geçmiş en leş bahis firmasıdır. buradan kazanmanın tek yolu, bir veya iki kez inanılmaz yüksek miktarlarda kupon tutturmaktır. düzenli olarak para kazanmak imkansızdır. kazanıyorum diyen ya allah ya da yalancı orospu çocuğudur. buna mukabil, bahisten düzenli para kazanılabilir. ama BAHİSTEN diyorum, iddaa'dan değil. zaten bu işlere mesai harcayan, bunda profesyonelleşmek isteyen insan, iddaa'nın ne mal olduğunu bilir ve iddaa oynamaz. eğlencesine oynayan, illegal işlere bulaşmak istemeyen necip vatandaşlarımıza lafım yok fakat kasa ayırıp da iddaa'dan zengin olmaya çalışan adam kimse kusura bakmasın biraz salaktır.

bahisten para kazanılır mı? kazanılır. ghilleinthemist'in söylediği gibi, her zaman kasanın kazanması, sizin kazanmanıza engel değil. bu ifade çok çarpıtılıyor. kasa her zaman kazanır çünkü sistem zaten bunun üzerine kuruludur, içeri 100 giriyorsa dışarı 97 çıkar. "kasa her zaman kazanır"dan kasıt budur. o 97'nin içinden siz kazanabilirsiniz mesela. kasa istikrarlı olarak, matematik kural-kanunları dahilinde kar eder. bu, "para sizin cebinizden çıkar" demek değil. bahis ve kumar firmalarının varlıklarını sürdürebilmek ve para kazanmayı garantileyebilmek adına yaptıkları bir düzenleme sadece. kumarın doğasında var diyelim.

12 yaşımdan beri bahisle içli dışlıyım, toplam kazancım kaybımdan çok daha fazladır, bundan eminim. sadece gamesliga denen salak siteden lisede 400-500 lira çekmiştim mesela. ben 6 ayda bir falan 50 lira atıyorum abi. o para bitse bile en az bir ay sksen yüklemiyorum. gayet de güzel oluyo. beni millet kumar bağımlısı sanıyo buralarda hep ama ben parayı pizzaya hamburgere yatırdığım için kaybediyorum ya. kumarla ilgili hiçbi sıkıntı yaşamadım şükür.

ha bahisle ev geçindirmek falan bunlar kimse için mantıklı işler değil, onu söylemek lazım. çelik gibi irade ve çok ciddi mesai, üstüne üstlük sermaye gerektirir. uğraştığına değmez. tabii ki kazanmak için oynayacaksın ama skerim işi gücü şampiyon iddaa gücü deyip bununla zengin olma hayallerine kapılmak, hayatında bi şeylerin fena şekilde ters gittiğinin açık göstergesi olur. 6 yaşından beri sektörün içinde olan, bahis yapmak dışında yöntemlerle de ekmek yiyen birisi olarak bunu net bir şekilde söyleyebilirim.

banko isteyen kızlar eklesin.

var tabiki,ama bunlar ne kupon paylaşırlar,ne de fazla yaygara koparırlar.

Her bel fitigi vakasini ayni kategoride saymak dogru olmaz sanirim. ama hepsi icin de ameliyat söz konusu olamaz. Bir ara tv de uzman yardimi ile belli hareketler yaparak bu hastaligi yenenleri anlatiyordu.
Yine baska sekilde de tedavi mümkün oldugunu biliyorum.

bel fıtığının da farklı türleri, şiddet dereceleri var. buna göre ne tür bir işlem gerektiği, nereye ne yapılacağı belirleniyor. bildiğim kadarıyla disk dejenere olmuşsa "tamamen iyileşme" diye bir şey söz konusu değil, orası iflah olmuyor ama bu demek değil ki ömür boyu fıtıklı gezeceksin. egzersizle veya başka müdahalelerle, ameliyat olmadan ve fıtığın etkilerini yaşamadan yola devam edilebilir sanırım.

kaynak: belim. iki yıldır doğru düzgün yürüyemediğim, on dakika boyunca ayakta duramadığım için "madem oturuyorum çok okuyayım" dedim. tüm nörologlarımıza saygılarımı sunarak iddia ediyorum ki elime malzemeleri verip "yap lan" deseler bel ameliyatı yaparım, o kadar araştırdım bunları. shotgun hanımdan daha çok tıp kitabı okumuşumdur, heheyt...

fizik tedavi için, fizyoterapiste gideceksin.

ameliyatla bile iyileşme oranı düşük
doğal yöntemler de sıkıntılı
en iyisi beli kuvvetlendirmek egzersizler ile ve bunu düzenli hale getirmek...
ameliyatla fıtığı alsalar bile 10 farklı yerde fıtık oluşabiliyor ya da 8 emin değilim birini onarsalar bile 2 gün sonra diğerinde fıtık oluşma ihtimali var
bu fıtığa lanet olsun kafam girsin!!! :(

Çok dikkatli olursan, egzersizleri yaparsan ve fıtık çok ilerlememişse ağrıların geçiyor, hiç yokmuş gibi oluyor. Ne zaman ki ağrısız hayata alışıp, fıtık olduğunu unutup hiç fıtığı olmayan biriymiş gibi yaşamaya başlıyorsun, anında nüksediyor. Aynı döngü devam ediyor. Kaynak belim.

Genel konuşmak çok yanlış dostum. Ayrıca üstte söylendiği gibi sinirler alınmıyor, sinire baskı yapan fıtık alınıyor siz de ağrı duymuyorsunuz.

İmkanınız varsa iki-üç tane doktora gözükün. Eğer fıtık sinirinize baskı yapıyorsa ve fizik tedaviye vs. rağmen ağrınız geçmiyorsa ameliyattan çekinmeyin. Çünkü fıtık sinire baskı yaparken bir an gelir sinire hasar verebilir. Ola ki öyle bir şey olursa bunun bir tedavisi, geri dönüşü yok. Sinir zarar görürse topal kalabilirsiniz, felç olabilirsiniz. Ameliyat olsanız da sinir yerine gelmez ondan sonra. O yüzden eğer birkaç doktor ameliyata mecbursun derse kaçmayın. Ama çoğu hasta için ameliyat gerekli değil, fizik tedavi ve egzersiz ile birçok insanın ağrıları geçiyor. Şahsi fikrim sakın ola saçma sapan insanlara belinizi ittirip çektirmeyin. Çok tehlikeli. Sonra doktor da kurtaramaz.

Ameliyat eğer çok sıkıntılı değilse durumunuz kolay bir ameliyat ve kendimden biliyorum çok büyük oranda çözüm sunuyor. Fıtıklı halinizden çok daha rahat oluyorsunuz ama ömür boyu dikkat etmek, bol yürümek ve yüzmek gerekiyor. Kilo almamak gerekiyor. Ve elbette farklı yerden tekrar fıtık olma ihtimaliniz var çünkü genelde fıtık hastalarını omuriliği yatkın oluyor. O zaman da platin takıyorlar vs.

Kısaca umarım ameliyat olmaya gerek duymayacağınız kadar ufak bir fıtıktır ama değilse kaçmamanızı öneririm. Bu konuda herkesin fikri vardır ve kesinlikle ameliyat olmamanızı söylerler ama gerçekten gerekiyorsa ve ameliyat olmazsanız sonra sizi ameliyat dahi kurtaramayabilir. Böyle topal kalan bir insan tanıyorum.

Negatif basınç uygulayan bir cihaz var, birkaç ilde yapılıyor. Bi araştırın derim.

Her vaka aynı değil +1

az ama öz insanla görüşüyorum. bir şeye ihtiyacım olmadıkça, gerçekten istemediysem o şeyi yapmıyorum.

internetten alışveriş yaparken kendimden geçiyorum sadece :(

Tüketim karşıtıyım Yalnızca yemek ve temizlik malzemesi alıyorum. Giysilerimi yırtılana kadar giymiyorum ve eşyalarımı yıpratmadan kullanıyorum. Elektrikten, sudan tasarruf etmeye çalışıyorum. Ayrıca veganım. Duyuruda birkaç iyi önlem görebilirsin.

eksiduyu.ru

İhtiyaç duymadığım şeyleri almıyorum, ihtiyaçlarımı sınırda tutuyorum, yapay ihtiyaçlar yaratmıyorum yani. Her şeyden elimde bir tane bulunduruyorum, istesem de fazlasını almıyorum, yedeklediğim eşya yok gibi bir şey. (Gözlük ve saatim birer tane mesela, koleksiyonu yapacak kadar çok seviyorum oysa :/) Paramı bir konfora, bir yemeğe, bir de seyahate harcamaya değer görüyorum.

- evin kücük olmasi gerekiyor. buyuk ev, daha fazla enerji ihtiyaci, temizlemek icin caba, boslugu doldurmak icin mobilya vs.

- kiyafetler ikiye ayriliyor. ozel gunler icin olanlar daha nadir tercih ediliyor. is ve evde giymek icin olanlarda renk degisimi-boyutlarda kuculme olunca temizlik durumuna gore baska bir aile bireyine veriliyor.

- kredi karti varsa mutevazi yasam zor. taksitli alisverislerden uzak durmak, nakit kullanmak harcamayi azaltiyor.

- tuketimin sosyal statu olmadigi gercegini kabullenme. telefon-araba-ev vs. gibi toplumun kosullandirmasiyla sekillenen harcama aliskanliklarindan vazgecmek.

- son olarak tutumlu olurken abartmamak. mutevazi yasamla cimrilik arasindaki cizginin dogru tarafinda olmak.

Büyük şehirde kalmama taraftariyim. Cevre de otomatik daraliyor. Alis veris magazalarindan ve diger vitrinlerden uzak kalmakta bir artı.
Hepsinden öte kendimizden üsttekilere bakacagimiza , daha asagidakilere bakmak lazim.

benim gozlemim su sekilde, hayatlarindan tatmin olan insanlar cok alisveris yapmiyorlar. mutsuz ve tatminsiz insanlar ise, hayatlarindaki boslugu baska sekillerde dolduruyorlar. yani sahip olamadiklari belki kulturel konum yerine bir arzu nesnesi edinip onunla sinif atlamaya calisiyorlar. bence temel ihtiyaclarin otesinde birseylere sahip olmaya calisiliyorsa neden diye sormali insan kendine? nasil bunalima girilince abur cubur yeniliyorsa bu da benzer bir mantik.

Turk toplumu sorunlu bir topluluk zaten.

antidepresan hiç kulanmadım alkolik de değilim(sosyal içiciyim), ama bunların genelde modern çağın sorunları olduğunu düşünüyorum.

bizim toplumumuzun ayrı sorunları var bence kültür çatışmaları-problemleri, din ve modernlik çatışması vs.

Celal Şengör hep şu kitabı öneriyordu, ebook'unu bulamadım satın alıp okuyacağım. Önsözünü Doğan Cüceloğlu yazmış.
www.kitapyurdu.com (Hasta Toplumlar, Robert B. Edgerton)

halkımızın büyük çoğunluğu mutlu değil.
çevremde de büyük çoğunluğun ekonomik duruma bakmaksızın mutlu olmadığını görüyorum.

Asıl sorun sabırsızlık, tahammülsüzlük, iradenin güçsüz olması.

sivrisinek ısırsa sorun oluyor.
sorunsuz yaşanmak istenen bir hayatın kendisi asıl sorundur.

Kesin hastalikliyiz. Kimse elestiriyi kabul etmiyor. Herkes kendini mukemmel saniyor. Kadinlara karsi, cocuklara karsi, ulkedeki her azinliga karsi igrenc dusuncelerimiz var. Nasil duzeliri bilmiyorum cunku cahillige ovgu kanimiza islemis.

Ben buna bir copy-paste yapacağım.

Kültürümüzde dertler, tasalar öyle bir madalya gibi takılıp geziliyor ki niye bu kadar yüceleştirildiğini anlayabilmiş değilim. Kime dokunsan sana sorunlarını liste yapar önüne sunar. Şöyle anlatayım, bir konferansta bir Kolombiyalı ile denk geldim ve aramızdaki bir konuşmada dünyanın en mutlu 3. ülkesi olduklarını söyledi. Ondan önce de hayatlarımızı karşılaştırdık, oldukça da kötü durumdalardı. Ben ilk "Manyak mısınız, niye mutlusunuz" diyecektim. Sonra "Nasıl mutlu oluyorsunuz" diye kibarcasına çevirdim. "Bir sorun olduğunda gülebilmek çok önemlidir. Biz dertlerimizin nasıl üstünden geldiğimizle gurur duyarız, bu gururu duymak için de sabırsızlanırız. Bunları bunları yaptım, diye anlatırız. Gülenler yukarı çıkabilenlerdir" demişti. Sonra da durdum, iki dakika düşündüm "Manyak olan bizmişiz" dedim. Bizde ne kadar ağır yük kaldırırsan o kadar gurur duyuyorsun, onlar da o yükten ne kadar çabuk kurtulursan ve ne kadar uzun süre hafif kalırsan onunla gurur duyuluyor. Oradakiler, bir dert olduğunda gülerek "Ben bu derdin üstündeyim" diye bakıyorlar ve sürekli gülmek bir gurur kaynağı. Zaten öncesinde dertleri taşıma konusunda master seviyesindeki bir halka 80'lerde de arabesk bir darbe vurunca, "Yıllar yılı dert yolunda ne ilk ne de sonuncuyum" gibi şarkılar da damardan işleyince doktora kadar yapmış kadar olduk. Mizahımız bile öyle, Yılmaz Erdoğan'ın 90'larda "Ağlamasını bilmeyen adamın, gülmesinden bir b.k olmaz" diye bir repliği vardı. "Efkarlanmak" diye başka dillere %100 anlamı korunarak çevrilmeyen bir kelimemiz var. Tamam, Kolombiyalıların da bazı mallıkları var, sel oluyor, köyü yutuyor, bunlar hala gülüyor "Atlatacağız nasıl olsa" diye ama biz neden bu kadar takığız diye düşünmüyor da değilim. Hayır, derdi taşırken yapıcı bir şey de yapmıyoruz. Derde neyin yol açtığını unutuyoruz ama derdin kendisini unutmuyoruz.

@aychovsky çok yapıcı bir deneyim ve çözümleme olmuş.

ben de aslında geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımla konuşurken bu kolombiyalı hikayesiyle benzer bir sonuca varmıştım. sıkıntı ve sorun yaşadığımızda toplum olarak bir koyverme ve her şeyden vazgeçme tutumundayız. örneğin bir arkadaşım okulu uzattı, diploma projesi dönemine geldi, okulda 7.senesi. bir taraftan çalışmaya başladı bir ofiste bu dönem ki değerli bir durum bence bu. sonra kaygılanmaya başladı, depresyona girdi, diploma projesini bıraktı ve sonuç: işi bırakma ve ailesinin evine dönme kararı. oysa vazgeçme ve kabuğuna çekilmeyle hangi sorunun çözüldüğü görülmüş? esas olan mücadeledir, mücadele sırasında durumu çöz ya da çözme bir şekilde zamanla sorunlarının üstesinden gelinir. kaderimize çok çabuk razı oluyoruz ve pes ediyoruz. sonra da kendimize acımaya başlıyoruz. oysa daha geniş bir perspektiften bakabilsek, 'neden bunlar benim başıma geliyor' demeyi bırakır, herkesin başına türlü türlü şeyler geldiğini görür ve kendi baş etme yöntemlerimizi geliştiririz.

sorunlara gülüp geçmek çözüm müdür bilemem, ancak onları gözümüzde büyütmek hiçbir zaman çözüm olmadı. mücadele ve süreç esastır, sebep ve sonuç yan ürün.

Büyük şehirlerde, annesi babasından farklı bi dünyaya doğan, sınıf atlayan, ne gelenekçi ne modern olabilen genç yetiskin ve yetişkinler olarak pek çoğumuz doğal olarak sorunlu olmasa da huzursuzuz.

Bi insanın depresyonda olmasının, alkolik ya da bağımlı olmasının altında çok farklı dinamikler var tabii ama karamsâr bir freudyen olarak bence de uygarlasmanin bedeli nevroz, sorunluluk, huzursuzluk, kimlik arayislari, abartayim, artan akıl hastalığı oranı.

Tv kanallarindaki bu tür haberlerin aktariminda/sunumunda kurulan cümlelere dikkat et. her bir kanal işine geldigi sekilde aktariyor haberi.
bence iyi yapildi yasaklamayla.

milletin galeyana gelip bir kaos ortamı oluşturmasını önlemek. ne de olsa "ignorance is bliss".

Terörizmin hedefi korku salmaktır bilindik bir şey bu. Sen 7/24 patlamadan bahseder, ölü fotoları gösterirsen amaçlarına en etkili yoldan (medya) ulaşmalarını sağlamış olursun.

Operasyon yapiyorlarsa getirilir bir de yasak hani gazeteciler arastiriyor bahsedemesinler falan. Tabii bizim ulkede ne arastiran gazeteci kalmis ne operasyon yapan polis

Ölen insanları mı göstersinler? Bence çok iyi bir uygulama. Bir ülkenin gelişmişlik seviyesini gösterir dünyaya karşı. Fransa patlamalarında parçalanan bir insan gördünüz mü?

teröristlerin ekmeğine yağ sürmemek için çıkarılan bir yasak ama son zamanlarda o kadar fazla olaya o kadar fazla yayın yasağı getirildi ki ne kadar samimi olduğu tartışılır.

şu olaya yayın yasağı getirilsin ok de ilahiyat prrofesörünün çocuğu taciz etmesine neden yasak getiriliyor mesela? görsünler işte dini bütün denilen profesörler hocalar ne kadar orospu çocuğu.

yasak iyi oldu diyenlere soruyorum. bu saldırıyı pkk ile ilişkili bir yapı üstlenseydi sizce bu yayın yasağı konulacak mıydı? hadi bekliyorum cevaplarınızı.

not: görsel paylaşılmasına yasak konulabilir sadece. halbuki burada asıl yasak konulan başka bir şey. hükümete yüklenilmesini engellemeye çalışıyorlar. açık ve net

fransa örneği verilmiş. fransa'da yayın yasağı mı vardı? yayının veriliş şekli ayrıdır, toplumun bilgi alma hakkını engellemek ayrıdır. toplumu direkt ilgilendiren bir terör olayıyla ilgili insanlar olan biteni öğrenmek istiyor ve sen de bunu elinden alıyorsun. teröristin ekmeğine yağ sürmek, yok efendim medeniyet göstergesi gibi tuhaf söylemler sadece bu ülkeye mahsus olsa gerek. kusura bakmayın da bu denli aptallaşılamaz.

ayrıca ilahiyat profesörünün çocuğa taciz etmesi haberine yasak getirilmesi gayet mantıklı karşılanabilir. zira ortada bir çocuktan bahsediliyor. birey olarak o çocuğun o anda yaşadığı travmayı da, geleceğini de düşünmek zorundasın. bu tür toplumu direkt ilgilendirmeyen fakat bireysel alanda hassas yerde bulunan konular üzerinde kısıtlama getirilebilir. ancak tüm ülkeyi ilgilendiren bir terör olayıyla ilgili ya da yolsuzluklarla ilgili bir yasak getirmenin medeni, çağdaş devletlerde yeri yoktur. ancak işin kötüsü, görüldüğü üzere eğitimli yurdum insanı bile yasaklamaya destek vermekte.

Hehe yasakcilar is basinda. Hastaliklisiniz diye bos yere demiyorum.

Bir de malum sahsi putlastiriyorsunuz. Acaba Islam putlastirmayi yasaklamamis miydi?

orientalist art
ya da
orientalist picture
araması yap.

Yaşam standardını düşür.

kredi çekseniz de birikmiş paranızdan ödeseniz de önümüzdeki ay tekrar kartınızda aynı tutarları görmeniz olası. öncelikle hedef koyun ve tek kartınız kalana kadar kartlarınızı ödeyip iptal edin. tek kartınızın limitini de maaşınızın yarısı kadar limit koyun.

Kredi kartina olan ihtiyacini ortadan kaldirirsan, o kartlar da kalkar aradan.
kredi kartlari kolaylik değil hayat boyu borclu kalacagimizin ve nakit alim gücüne sahip olmadigimizin göstergesidir.

Aynı durum bende de var. Aylık 7-8k para giriyor eve. Küçük şehirdeyiz. Altı üstü 2 kişiyiz ama para yetiştiremiyoruz üstelik hiç de lüx yaşamıyoruz. Bunun sebebi gereksiz alışveriş. Lüx değil ama gereksiz.
Bunu şöyle çözdük;
Maaş yatar yatmaz kredi borçlarını, ev kirası gibi sabit ödemeleri hemen yaptık.
Kalan para geçinmek + Kredi kartları için
Burada geçinmek için yeterli ama minimum miktarı ayırıp kredi kartlarına maximum ödemeyi yaptık. Ve 2 ay boyunca kredi kartından hiç alışveriş yapmadık. Örn; Gıda için multineti kullandık, benzini nakit aldık vs.
Böylece kredi kartımızı 0'lama durumuna geldik inşallah Şubat ayında kredi kartı borçlarımız bitiyor ve biz de kurtuluyoruz.

var olan tüm borçların (içine telefon dahil) tutarında kredi çek. tek taksit öde. bu kredinin taksidi bitene kadar asla ve asla bir daha kart alma.

3 farklı arkadaşım tek kredi taksidi ödüycem borçlardan kurtulacam dedi gitti kredi çekti kartları kapattı daha sonrada gittiler nakit yetişmiyo diye tekrar kart kullanmaya başladılar 6 sonunda daha beter borca batmış durumdalar. özetle kart kullanımını minumuna indirmediğin sürece borçlardan kurtulamazsın. karta güvenip alışveriş yapmayı bırakmak lazım yoksa şiştikçe şişiyor.

kredi kartı elimin altında olunca herşeyi alasım geliyor. elimde o an ne kadar para var bilmiyorum. maaş vs yattığı anda kredi borcuna gidiyor. halbuki nakit ödemeye başlasam cüzdanımdan parayı çıkarasım gelmiyor. kredi kartı kullanımını azaltmayı size de öneririm

kredini kartlarını iptal et. gelen nakitin kadar harcamayı adet edin kendine.

Warren Buffett, derki, "“Harcadıktan sonra kalanı biriktirmeyin, birikimi kenara ayırdıktan sonra kalanı harcayın.”

Ayağını yorganına göre uzatacaksın.

teamviewer?

pc control on android
Ya da
Pc control on mobile
aramasi yap.

teamviewer +1

unified remote en iyisidir. full apksını bulabilirsin.

(bkz: unified remote) kullanmıyorum ama duymuştum zamanında.

TEamviewer ile bağlanabilirsiniz, siz quicksupportu kurmuşsunuz telefona.

Fakat bunun yerine bluetooth touchpad gibi uygulamalar ile sadece mouse kontrollü bir uygulama daha iyi olacaktır.

size veya çevrenizde herhangi birine tehdit oluşturmuyorsa bırakın, zaten yeterince boğuşuyorlar hayatla, yazıktır.

Yaptıklarının yanlış olduğunu düşünüyor musun?

Ben ederdim. Ama kesinlikle mülteci düşmanlığımdan değil. Tam tersine, onların da öncekiler gibi karaya vurmasını istemediğimden.

otelin içinde takılıyorlarsa ihbar ederdim. otelin bundan menfaati olabilir çünkü.

Ben de ederim ama ikametsiz'in dediği gibi dusmanliktan değil, ölmelerini istemememden.

ihbar ederdim. kendi kendilerine hadi gidelim diye gitmiyorlar bu insanlar.
o aileler o patlak, dandik botlara binmek için birilerine binlerce dolar ödüyorlar. fake can yelekleri satın almak için bir sürü para veriyorlar. o bebekleri bile bile ölüme gönderen bir sürü fırsatçı şerefsiz var. insan hayatı üzerinden inanılmaz bir ticaret dönüyor. görürsem ihbar ederdim.

Ben de (istemeyerek) ihbar etmeme yanlisiyim.

ben ihbar ederdim. 2 sebepten ötürü.
1. türkiyedeki puştlar bu işin ticaretini bile doğru düzgün yapamıyor. çocuklar sahillere vuruyor.
2. avrupa mülteci almamalı. kurunun yanında yaş da yanar. haketmiyolar abi. ortama ayak uydurma kurallara saygı duyma diye bişe yok. üniversitedeki suriyeliler bile(mülteci olmayanlar) ayak uyduramıyor ortam şartlarına. gelmesin abi böyle adamlar. batıda yeri yok.

Sen ihbar etsen de, onlar bir yolunu bulup mutlaka gene gitmeye kalkarlar. Ustelik ellerinde avuclarindaki parayi coktan vermislerdir, geri de alamazlar.

etme belki istanbulda patlarlar.

Bu umut sadece bizde değil, başka ülkelerde de var. Doğum öncesi sancılar bunlar. sonrasında hayirlisi ile herkesin yüzü güler inşaallah.

Sabır acı, meyvesi tatlıdır.

yav yazıp yazıp siliyorum, ne yazsam buradan atılırım biliyorum.

çok uygun kelimelerle söylemek istiyorum ki; bir gün can yeleği ve botlarla bu ülkeden kaçmak zorunda kalacağız.

zamanında fırsatım varken ülkeyi terk etmeyen beynimi sikeyim diyorum. kötü olur dedim ama afganistan da olmayız herhalde dedim. yanılmışım.

Yok. Ben şahsen bu kadar gerzekle aynı gemide olmamaya çalışıyorum. Sağlam ülkelerden gayrimenkul, para getirecek şeyler falan bakıyorum. Uzun süreli vize veren ülkelerden vizeleri hazır tutuyorum. Evim kapıkuleye 6 saat, arabamın deposu sürekli dolu duruyor.

Bu boktan ülkenin ne zaman patlayacağı belli olmaz, uğraşılmaz bu kadar beceriksizi adam etmekle.

alman ya da ingiliz bir teyze ile evlenip yurtdışına kaçasım var..

tabi ki umudum var. zoru görüp dünyanın en çözülemeyecek sorunlarını yaşayan ergenler gibi düşünmemek lazım.

İnanılmaz güvensiz, huzursuz yaşıyoruz.

Kalabalık yerlerde yürürken bomba saldırı vs. sebebiyle geriliyorum. Yalnız yürürken taciz vs. sebebiyle geriliyorum.

Yolda yürürken rüzgar varsa geriliyorum çünkü kafana bir yerlerden bir şey düşme ihtimali çok yüksek. Mesela Levent'te bulunan Finansbank binası inşaat halindeyken, uçan bir tahta birinin kafasına düşüp ölmesine neden olmuştu. İstiklal'de cam düşmüştü bir kızın üzerine hatırlıyorsunuzdur belki.

Başına bir şey gelse kimsenin seni korumayacağından da emin oluyorsun. Bak örneklere
Bomba patladıktan sonra ilk gelen çevik kuvvet, sıkılan gazlar.. Ardından ambulans vs. gelebilirse geliyor.

Ülkenin doğusunda olan olaylara, Suriye göçmenlerine filan hiç dokunmayacağım.

İnanılmaz huzursuzum. Düzelmez, hiç umudum yok.

ben cağaloğlunda çalışıyorum, kızkardeşim sultanahmette. olayı duyduğumdan beri kendisine ulaşmaya uğraşıyordum. ulaşamayınca kendim gidip bakmak istedim, göndermediler bir canlı bomba daha varmış diye. deliye döndüm 80 kere falan aralıksız aradım aşağı yukarı. neyse ki bugün izinliymiş, evde uyuduğundan duymuyormuş. ondan yana kafam rahat fakat şimdi de ben eve nasıl gideceğim onu düşünüyorum.

tapu kadastroda ve ayasofyada çalışan arkadaşlar çok kötü görüntülerden bahsediyorlar. gerçekten çok tedirginim. hiç bu kadar umutsuz olmamıştım. her şeyi bırakıp kimsenin bomba patlatmaya uğraşmayacağı kadar küçük bi yere göçüp orada yaşamak istiyorum.

basliga cevap: umudum yok

sorulara cevap: malesef bilmiyorum

hiç umudum olmamıştı. böyle gelmiş böyle gider, şaşırılacak bir şey yaşamıyoruz zaten.

Çökmüş, bezmiş, umutsuz yüreklerle iyi bir yere gidilmiyor. Öncelikli olarak kendi akıl ve ruh sağlığımızı sağlam tutmamız lazım.
Çok haber izlemeyin yani hep haber izlemeyin, daha çok bilimsel gelişmelere bakın, iyi işleri gözden kaçırmayın, bol bol paylaşın.
Bizden çok daha kötü durumu yaşayıp atlatan ve üstelik de çok kuvvatlenerek çıkan ülkeler var.
Bundan daha kötü günler gördük dersem doğru olur mu bilmiyorum. Nereden baktığına göre değişir.
Özgürlükler açısından dibe vurmuş durumdayız. Siyasetle ilgin olmasa da sözlerin seni mahkum edebiliyor.
Rüşvet gitti yerine daha büyük çaplı bir organizasyon geldi.
Hiç bu kadar gruplaşmamıştık.
Oysa hepimiz insanız. Derdimiz karnımızı doyurabilmek, barınabilmek, hastalandığımızda bakılabilmek, mutlu olabilmek ve huzur. Bölünmesek bunları düşünüyor olurduk. O alevi, bu snni, bu kürt bu türk demezdik. Bizim birbirimizi insan olarak kucaklamaya başlamamız lazım.
Ekonomi en önemli unsur. Ekonomiyi çok iyi anlamak lazım. İşin kaynak noktası orası çünkü. Almanya'nın kaybetmesi, Amerika'nın kazanması nasıl oldu? Oysa savaşa sokmak için tavuk gibi didikleyip duruyordu Almanya Amerika'yı demi? Ekonomiyi iyi anlayan ülkenin eli kuvvetlenir.

Bu nedenle bizim eğitime gerçek anlamda önem vermemiz, destek olmamız lazım. Biatçılarla doğru bir yere gidilemiyeceği açık. Düşünen, üreten akıllar lazım.
Üzülüp büzülüb panik olmak yerine taşın altına elimizi sokalım. Herkes ne yapabiliyorsa bir ucundan tutmaya çalışsın.

Nereye gideceğimiz ne yapacağımıza bağlı. Hedefi olmayan gemiye hiç bir rüzgar fayda sağlamaz. O hedef bizim için bilim olmalı. Gerçek bilim. Biatçılarınki değil.

ülkeden var, kendi hayatımdan yok. ülke daha karanlık dönemlere gidecek, can yeleği ile kaçma örneğindeki gibi bile olabilir belki. sonra bir noktada insanlar "yeter" diyecek. önce bu hükumetten kurtulunacak, daha sonra bu hükumetin zihniyetinden ve zararlarından kurtulunacak. ondan sonra hızla gelişmeye olması gerektiği gibi medeniyete doğru ilerlemeye başlayacağız. maalesef "din elden gidiyor" goygoyu dönecek. gelişmeler baltalanacak. ilerleme hızı azalacak. orta-doğu ülkesi ile doğu avrupa ülkesi arasında ortalama bir şekilde de olsa en azından şimdikinden iyi bir yaşam sürülecek. sonra yine aynı süreç yaşanacak ama her seferinden yobazlık daha da azalacak. elbet bir gün bunlar aşılacak. bu 50 yıl mı sürer, 150 mi bilemem.

tabii rönesans bizim ülkeyi de vurur ve aydınlanma çağına katılırsak daha kısa sürede olur.

hiç umudum yok.
bunlar iyi günlerimiz bence.

benim konustugum tum orta yasta insanlar erdogan'in butun siyasilerden daha beter oldugunu soyluyor. su anki kadar kotu olmadi bu ulke yani.

bugunler de bir son bulacak elbette. ama genel cizgi hep islama yakin olacak. bu halk bunu istiyor. bu yuzden de hicbir zaman bir avrupa refahina erisemeyecegiz.

her kesimi hemen hemen eşit düzeyde etkileyecek bir felaketle birlikte aklımız başımıza gelebilir diye düşünüyorum. türkiye'nin çok ciddi bir travmaya ve buhrana ihtiyacı var bence. yani şakayla karışık belirtmek gerekirse; bir nevi reset atılmalı bu ülkeye. bu deprem olur, savaş olur, bilemiyorum artık. tabii ki istemem hiçbirini fakat umudun var mı diye sormuşsun, "normal şartlarda yok" demeye getiriyorum ben de lafı. sorun siyasi falan değil bence. kültürün kendisinde ciddi bir yozlaşma var, onun sonuçlarını yaşıyoruz, yaşamaya da devam ederiz.

Aynen qnq :(

zerre umudum yok. millet neleri tartışıyor biz hala insanlara başkalarını öldürmenin yanlış bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. ne ev alıyorum ne de araba. ne olur ne olmaz diye para biriktiriyorum. o kadar umutsuzum.

umut ülkede değil insanlıkta olmalı, ülke umurumda değil, sınırlar devletler gelecekte tarihte kara bir leke olarak kalacak. önemli olan bunlardan ders çıkarıp akıllanmak.
(bkz: venüs projesi )

belgeyi görüntülerken yazdır gibi bir seçenek varsa onu seç. onun yazıcı seçeneklerinde pdf olarak yazdır gibi bir şeyler olmalı, o şekilde pdf olarak kaydedebilirsin.

Evet, sanal pdf yazici kur.
ya da web page to pdf araması yap nette.

chrome google drive'a eklentiye gerek olmadan pdf olarak kaydedebiliyor.

yazdır dediğimde pdf'yle ilgili hiçbir şey çıkmıyor.

web page to pdf siteleri de dedigim gibi url'nin pdfsini çıkarıp veriyor sana. sonuç belgesine o yöntemle benden başka kimse ulaşamaz o yüzden yanlış çıkıyor.

evet chrome'da varmıs ama firefox da yok mudur onu merak ettim. telefonumdan halledicem şimdi chrome ile .

chrome'da ctrl+p'ye basinca PDF kaydet secenegi var bende.

çok direndim ama artık chrome'a geçme vakti gelmiş. elveda ateşlitilki.

Odenir.

Bence gerekir, toplu yasamin kurali budur.

"Hizmet alinmiyor sonucta" mantigiyla gidilirse asansor kullanimi icin de evde yasayan kisi sayisi ve evin kacinci katta bulundugu ile ilgili bir denklem gerekirdi aidat hesabi icin.

Ekleme: Ben de din hizmetlerini kullanmiyorum ama odedigim vergiden en fazla diyanet isleri faydalaniyor

Ödenmesi lazım. belli bir yeri işgal (ikamet etme) söz konusu.

ev yıllarca boş kalsa da ödenir. kiracı varsa kiracı öder. aynı aidat gibi.

kiraladığınız bi evse siz ödemeyin. ev sahibinin ödemesi lazım. ama ev sizin ve bir süre boş kaldıysa kapıcı aidatı+masraflar şeklinde bi ödeme vardır ve bunu sizin ödemeniz şart. hatta merkezi ısıtma gibi ekstralar varsa bile ödemeniz gerekir. ben kapattım kaloriferi deme şansınız da pek yok.

edit: olm nerenizle okuyonuz? kiraladığınız bi evse ve birikmiş aidat borcu varsa siz ödemeyeceksiniz elbette. bu kadar basit cümleyi zorla açıklattırıyorsunuz!

kiraladığınız evse siz ödemeyin ne demek? kiralayan kişi öder aidatı. ben tatile gidiyorum aidat yok dersen en basit tabirle çiğlik olur bu. gariban adamın aldığı 3 kuruşa göz dikme bir zahmet.

kiraladığınız evse de siz ödeyeceksiniz. kira sözleşmenize bakmanız yeterli zaten bunun için. yani her halükarda ödeyeceksiniz.

olm kiraladığımız bi evse niye biz ödeyelim. kiralayan kimse o öder kapıcı aidatını:)
biz mülk sahibiyiz 4 ay yokuz dedim. 1-2 ay neyse de 4-5 ay tuhaf geldi biraz ondan sordum. tamam öderiz sıkıntı yok :)

"Ben de haftasonları yokum, %28 az ödeyeyim" diyen komşuya ne diyeceksin? Ya da "haftaiçi geç saatlere kadar yokum, ama X kişisi ev hanımı, hep evde" diyen de çıkar.

kimse kimsenin ne kadar evde durduğunu ölçmüyor. O yüzden o aidat standarttır, ödenir.

Apartman aidatı belirlenirken alınan hizmetler uzerinden değil, verilen hizmetler uzerinden hesaplanır.
Sizin olmadığınız zamanlarda da kapıcı istihdam ediliyor,çöpler toplanıyor,giriş katında otursaniz bile asansör çalışıyor,bakımları yapılıyor...
Ortak yaşamın surdugu yerlerde ortak alinmis aksine bir kural konulmadığı sürece herkesin masraflara katilim oranı eşittir.
Apartmanda daire kiracili ise bu tip bedeller kiracı tarafından,değilse boş bile dursa ev sahibi tarafindan ödenir.

Derdini seveyim.

edit: kimsenin tercihine dil uzatmıyorum. ki o hanenin varlığı bile büyük bir demokrasi ayıbı/sorunu. itlik olsun diye yapılabilecek en güzel şey bana göre; hıristiyan olsun yahudi olsun ateist olsun ne olursa olsun; devletin oraya o haneyi ayrımcılık fişlemecilik yapabilmek için yerleştirdiğini görüp; oraya islam yazdırmaktır. böylece devletin elinde patlar o hane.

o dert sevme olayı ise; tamamen ağır işsizliği eleştirici bir amaç taşımaktadır. yoksa banane dininden inancından.

AYRICA: neymiş devlet kabul etmeliymiş, izlanda mı burası, almanya mı? bırakınız efenim. aslolan devletin hiçbir inancı tanımaması, desteklememesidir. akvaryuma tapacak kişi gitsin tapsın, çamlıca tepesine ulu bir akvaryum inşa ettirmeye kalkılırsa da, kendi cemaatinden toplasın parayı. devlete ne? elin pastafaryanı neden akvaryuma para ödesin demi?

Akşam ana haber bülteni konusu olabilir.

komiklikolsun diye mi bürokrasi ile uğraşmaya dağmez. o hane pratik olarak aslında azınlıkları ifşa etmek için kullanılıyor. ateist de olsanız türk müslüman ailedenseniz devletin gözünde dininiz islam.

bildigim kadariyla orasi en fazla bos birakilabiliyor, baska bir sey yazdiramiyorsun.

Adamın ailesi Pastafaryan olsaydı ve İslam'a geçiyorum diye başlık açmış olsaydı, kimse derdini seveyim, komiklikolsun ya da ortaokullu demezdi! Bir de olaya bu açıdan bakın.

Size hangi dine geçeyim, kimi destekliyorsunuz diye sormadı. Artık herkesi Sunni, Müslüman, Türk kalıbına sokmaktan vazgeçin.

3 seçenek var onun dışında yazdırılmıyor hukuksal soruyorsan. İslam hristiyan yahudi
Bürokrasi ile yeni din seçenekleri eklenmesi konusunda ugrasman gerekir.

@Traveller yahu adamın ailesi nasıl pastafaryan oluyor? bunun zaten "komiklik için" icad edilmiş bir ateist ironisi olduğunun farkında değil misin? kaldı ki hukuki bir izah getirmeye çalıştım. soruyu soran kadının/adamın ailesi ateist kendisi müslüman olsa dahi azınlık değilse nüfus cüzdanında zaten islam yazacağı için bu sorunun anlamı yoktu.

Pastafaryanlık zaten bir örnek, bir de kişi dinini seçerken acaba bu din çok kullanılan bir din midir, Bakalım ekşi sözlükte bu dinin mensupları dinleri hakkında neler yazmış diye bakmaz. İster 3 milyar ister 3 kişi bu dinin mensubu olsun, sonuç senin seçimindir.

İkinci olarak hukuksal olarak verilen bir yanıtta iğneleme ya da alay olmaz.

Ve her ne olursa olsun birinin din seçimi komiklik olmaz!

parodi din olsun olmasın, devlet kabul etmek zorunda olmalı bence.

mesela ben evde kendi dinimi yaratıp ona inanamam mı? illa çok bilinen, herkeisn inandığı tarzda bir din mi olmalı? mesela ben evdeki akvaryumuma iman edemem mi? ederim.

enteresan bir konu ha şaka maka, kabul etmeseler ve dava açılsa, olay olur. yap kanka...

boş-musevi-hristiyan-islam. seçenekler bunlar. istersen dava aç. yaptığın masrafla kalırsın.

edit: varsayılan dinler ibrahimi dinler. oraya kadar laik devletimiz.

Din hanesinde dinin yazınca mı dinin gereklerini yerine getirebiliyorsun?
O kısmı boş bırakma özgürlüğün var. Boş bıraktırmışsın zaten. Elle yaz kime ne ?

ya bırak hacı. hakkaten çok lüzumsuz. kıçıkırık memura mı artislik?

işin gücün yok galiba bunlarla vakit savurganlığı yaptığına göre? işsiz güçsüz olduğunu cümle aleme ilan etme şeysi olur ne güzel :)

Vay arkadas nabdiniz siz ya? Hepinizin yasi 15 mi? Bak yasli teyzeler gibi soylenicem size. Adam soru sormus nerelere cekip neler demissiniz yok sutunu ic falan. Boyle de tartisma mi olur? Sfadsfaxdv

Yukarda gordum bi, birisi demis burasi almanya mi falan diye. Onu gorunce yazasim geldi. Bavyerada bana din hanesini bos biraktirmadilar ya la. Belediyeye oturum icin kayit yaparken sordular, bos birakmak istiyorum dedim, oyle olmaz, turkiyeden geliyorsan islam yaziyorum o zaman deyip bana zorla islam yazdilar. Tartisacak kadar almancam da yoktu. He tamam dedim gectim. Bizim memlekette en azindan bos birakilabiliyor ya da sildirilebiliyor.
Alamanci level 8: karsilastirmalarda turkiyeyi ovmek. Check.

Sorunun cevabi: Hayir, kabul etmezler. Ne din hanesine "Pastafaryan" yazdirabilirsiniz ne de cinsiyet hanesine "alien".

duyuruyu Haber yapmışlar. :)

haber.sol.org.tr

yardim amacli oldugundan önem arz ediyor.bu duyurunun üstte durmasi gerek.

ayrica, @sabirstone yakin hastahanelerle iletisime geçin.

cagristirmiyor

bende de oyle bir baglanti yok. su bakinizi vermeye geldim: (bkz: sinestezi)

bana sadece 4 maviyi çağrıştırıyor. bunun neden olduğunu bilmiyorum.

1 beyaz
2 sarı
3 lacivert
4 kahverengi
5 turuncu
6 yeşil
7 sarı
8 mavi
9 -10 mor

3 mavi. 5 kırmızı. 7 turuncu.
Notalar da renk cagristiriyor. Sol kırmızı do siyah fa mor vs.

Hic renklerle sayi ve nota da ogrenmedim.

soyut ve görsel algilama arasi bir durum oldugundan olmuyor sanirim. moru düşündüm ama sayisal karsiligi oluşmadı.
eğer ki çocuklukta kirmizi kalemle 5 rakamini çok fazla karaladik ise deftere şu an bir ilişki kurmak mümkün olabilir.

5 kırmızıyı çağrıştırıyor, 1 de beyazı. Diğerleri hakkında yorumum yok. Hepsinin cinsiyeti var ama benim için.

Kırmızı 5 söylemesi hoşuma gidiyor

1 kirmizi
2 sari
3 yesil
4 yok
5 mor/mavi
6 kahverengi
7 8 9 yok

ben renkten ziyade kişilikleri olduğunu düşünüyorum.
Mesela 1 başak burcu androjen hiç kimseye yalan söylemez, az konuşur, siyah ya da beyaz.
5 çok konuşkan girişken abi

Dusundum, hicbir rakam hicbir rengi cagristirmiyor bende.

2 sapsarı, 7 yeşil, 5 kırmızı, 3 siyah. Negzel :)

1 beyaz
2 yavruağzı-pembe gibi bir şey
3 açık yeşil
4 açık mavi
5 sarı
6 grimsi bir şey
7 turuncu
8 lacivert
9 siyah
0 renksiz

turuncu beyaz, turuncu, yeşil beyaz, mavi, mavi beyaz, yeşil, kahverengi beyaz, kahverengi

t568b

Türkiye'den daha az özgür olan ülke sayıca baya kısıtlıdır bence. Ancak, Avrupa ile kıyaslandığında Amerika gayet kapalı geliyor bana.

Özgürlük algısı değişik geldi bana.

Çim biçmek midir özgürlük?

özgürlük, asıl rahat ettiğin yerdedir. amerika bir heykel dikti
sonrası özgürlük oldu
www.google.com.tr
orta doğuyu karıştırırken kimin hangi özgürlüğü bu?

En basitinden ben yetişkin bir insan olarak kendi özgür irademle imgur.com'a giremiyorum amk. En basit örnek yani :)

al kardeş yeşillerde çim sarılarda saman biçersin

hizliresim.com

@futbolcu özgür olmayan iradenle mi "imgur" a giriyosun? ben gayet rahat giriyorum.
@mza sorudaki örneğe karşılık soru soracağına asıl başlığa göre cevap versen daha iyi olmaz mı

bir kişi de desin ki "türkiye de şunu yapamıyorum ama amerikada bunu yapacağım" diye "ohh be dicem"

@seindfeld; ooo milliyetçi kafa. alırım bi dal.

ben türkiye'de yasal yürüyüş, gösteri ve protesto hakkımı kullanamıyorum. jop yiyorum, gaz yiyorum.

@zam sampiyonu; milliyetçi bi kafa yok bende...alakam yoktur hatta. sadece bilip bilmeden özenilmesine ve karşılaştırma yapılmasına ayar oldum.

buyur o zaman bu kanunlara göre gösteri yap
www.ttb.org.tr

yasal yürüyüşte neden gaz sıkar polis hangi yürüyüş bu? yada yürüyüş sırasında kaç dükkanın camı penceresi kırıldı merak ettim

Parası olana yada kurnaz olana özgürlükler ülkesi amerika. ancak kurnaz iseniz Türkiye çok daha özgürlük sağlıyor. (tabii ki çakallar için)

Amerikanın kendisini özgür ilan etmesinin altında adalet sistemine inancı yer alıyor, bütün o izlediğiniz filmlerde anlatılan hikaye; tek başınıza bile olsanız bilimsel veriler ile haklılığınızı kanıtlayabiliyor iseniz her şeye dava açabilir ve kazanabilirsiniz ve kazanırsanız sizi dinlemek zorundalar, devletin yada devlet kurumlarının üstünlüğü mahkeme kadar güçlü değil (verilen mesaj bu en azından)

Örneğin oldukça tutucu bir devlet ve toplum olan Amerikada biri Tanrıyı mahkemeye vermişti (sonucu ne oldu bilemiyorum) bu tür bir özgürlük Türkiyede yok, kan alırlar.

Ancak özgürlük para kazanabilir olma ile sınırlı ise Türkiye çok daha kolay bir ülke bence.

öncelikle abd özgürlükler ülkesi falan değil. ancak türkiye ile epey fark var tabii. bu farkın ana unsuru da toplumun merkezinde neyin yer aldığıyla alakalı. türkiye'de toplum merkezine din alınmakta, abd'de ise yine yobazlar olsa da din bireysel alanın dışarısına çıkmaz.

@seindfeld; gerçekten çok farklı bir dünyada yaşıyorsun, net belli. öğrenci olarak katıldığım bir çok gösteride yaşadım bunları. hiç birinde cam çerçeve kırılmadı. dağılın dağılın diye anons yapıp daldılar. ne bir nefret söylemi ne başka bir şey. hiç biri yoktu.

hatta gittiğim beşiktaş maçlarında bile alakam yokken tekme tokat dövüldüm. asıl sen bilip bilmeden konuşuyorsun. türkiye'nin durumu bu.

@zam...;
farklı bir dünyada mı yaşıyorum :) ben istanbul üni okudum yıl 2002 fen fakültesinden çıkarken durupdururken cop yedim. niye? 10-15 tane mal çocuğun davul zurnayla dersi basıp "bildiri okuyacağız hocam" diyerek dersi engelleyip ortalığı karıştırması sonucu üni den çıkarken polis önüne gelene vurdu ayrım yapmayarak. bende mallığıma yandım onların arasından dışarı çıktığım için.

Kendi söylediğinle çeliştin sanki. Hem "yasal yürüyüş hakkı" diyorsun. hem de polis "dağılın diye anons" geçti.

Yasal gösterilerde polis neden dağılın desin. Yürüyüş yapılır herkes dağılır. Ben bir çok yasal yürüyüş gördüm hiç bir olay olmadan başlayıp biten.

Ehh PKK lıların yüzlerini kapayarak "apo" şerefsizini savunduğu yürüyüşleri kastediyorsan zaten sözüm yok söylecek.

ileri kapitalist ulkelerin hepsinde insanlar daha cok imkana sahipler.

avrupa'da devlet sosyal yardimlarla halkini desteklerken, amerika'da da sirket olmak, buyumek gelismek daha rahattir.

bugun en cok kullanilan uygulama ve web siteleri hep amerika merkezli. kullandigimiz teknolojik markalarin bir cogu amerika merkezli. internetin bile merkezi amerika.

ozgurluk, kisi olarak fikrini gerceklestirebilecek alana sahip olmaktan geliyor.

amerika'da ozgur olabilmek icin zengin ve caliskan olmak gerekiyor(amerikan ruyasi) ve amerika'da ekstrem fakir veya zenginler varken. avrupa'da refah, gorece tabana yayilmis durumda ve minimum standartlar var.

sonucta ileri kapitalist ulkeler oyle ya da boyle ozgurler.

amerikan ruyasi yuzunden amerika ozgurlukler ulkesidir ve kendini boyle lanse etmektedir. e izledigimiz filmlerin buyuk kismi da buradan geldiginden propaganda gucleri yuksek.

çünkü stem gibi alanlarda çalışarak belli bir gelir ve yaşam kalitesine ulaşma şansın çok yüksek.

türkiye'de aynı çalışma ile aynı gelir ve kaliteye yaklaşmanız bile imkansız.

burada abd ile aynı seviyede çalışıp benzer kariyere sahip kişi gelişmemiş ülkede olduğu için milyor $'dan fazla gelir kaybı oluyor 30+ yıl çalışma sonunda.

özgürlük = para

bence değil
saatin pil kapağını açıp bakmadan pil alma
saatin pilini çıkar
git saatçiden pil al tak.



kendin çıkarıp takabileceğin türde bu saat pili

bildigim, pillerin üstünde bi deger/kod var. Ona göre degistiriliyor. saatciye git daha iyi.

standart olmuyor. kendimden biliyorum.

her saatçiye güvenmemek gerektiğini 3-4 ay önce acı bir şekilde öğrendim. adam gözümün önünde saati neredeyse kırıyordu. arka kapağı açmak için taktığı aletle kapağı zor açtı. pili değiştirdi. görünürde sorun yoktu. fakat banyodan sonra takınca vücudumdaki buharlaşma nedeniyle arka kapaktan nem aldı ve camı buğulandı. bence bu işten gerçekten iyi anlayan ve mümkünse görece yaşlı amcalara yaptırmakta yarar var.

emin değilim. diğer dahili olanı biosta secenek var ise pasif konuma getirin.
yada aygıt yönetisinden devre dışı bırakın .

laptopun ön kısmında bi tuş yada switch olacak. onu aktif hale getir.
www.tr-portal.net gibi

@1 devre dışı bıraktım ekran kararıyor gidiyor herşey
@2 öyle bir tuş yok malesef levono z500 alet

winrar :)

ücretsiz alternatiflere bak.
7zip övülen ve bir cok formati destekleyen app.

winzip mi kaldı... zip'i zaten vindoz açıyor, gerisi için 7-zip.

muhammed misvak kullandı diye misvak kullanan var demiş işte. araştırıp gerçekten yararlı diye kullanmıyor ki, muhammed kullandı diye kullanıyor. ne var bunda alınacak?
peygamberin yaptıkları sünnetse, okuma yazma bilmemek de sünnet kapsamında değerlendirilir mi demiş başka birisi de. ben burada da ofansif bir tavır görmedim.

Bir kez camiye git, imam dua edecek...

-Allah'ım bize şunu şunu ihsan eyle
-Amin
- AllahIm bizi kötülüklerden kore
-Amin
- Safları sıkı tutalım
-Amin

İnsanlar imamı dinlemiyor bile

Siz camide check-in yapanı görmediniz mi?

Elinde zikirmatik diye bir alet taşıyan ve günde 5 milyon kez anlamadığı (dua bile olmayan) bir söz söylerse kesin cennete gideceğini düşünen kimseyi...

bu topraklardaki ateizmin anlamı, tamamen islam karşıtı olmaktır. oysa aynı kişi diğer dinlere saygılıdır, hümanisttir, rasyoneldir. adından başka pek bir şey bilmediği şamanizmi, budizmi incelemeye ve araştirmaya değer görür.
yine bazıları için islam, çölde deve üstünde gezenlerin ve böyle hayat sürenlerin dinidir. avrupa'ya bu kadar yakın olan bir ülkede bu kabul edilemez bir şeydir, o nedenle ayıplanır. avrupanın takdirini almak, vize alarak her yere sorunsuz seyahat edebilmek için kimlikte din hanesinin olmaması gerektir. avrupaya benzemek lazımdır kimileri için.
medeniyet ve yenilik demek, müslüman olmamaktır kimileri için.
neyse ölene kadar bu serzeniş ve sızlanmalar devam edecektir.

duyuruda aylardır sürüden örneğini açılan konularla birlikte gördüm.
dinden uzak durmayla beraber din karşıtlığı nasıl yapılır? ın görülebileceği yerden biridir burası. ya zaten kabul etmediğin bir şey sana sorulmuyor ilgilisine (burada müslümana) soruluyor.
ve sana nooluyor da cevap verme gereği duyuyorsun ki?
yok ama cevap verecek vermezse olmaz :)

ama psikolojide var bu olay. nedir bu peki ?
- uzak durduğun ya da kaçındığın insan, din ve ya bazı korkular aslında
- senin için - önemlidir.
-----------------------

İslam garip başladı, başladığı gibi (bir hale) dönecektir. Ne mutlu gariplere!”

( el-Cami‘ li Ahkamil-Kuran IV, 172, Ayrıca bk. Sahihu’l-Müslim 232, 251. Hadisler, Sunenu İbn-i Mace II, 1319 (no: 3987, 3988). )

küçük görenlerdenim ben de ama böyle bir soruyla karşılaşmadıkça kalkıp söylemem. büyük görsem dindar olurdum herhalde? politik doğruculuk karışmamış mı burada soruya?


neden küçük görüyorum: "kafalarından sallayarak konuşuyorlar". dediler diye öyle. öyle olduğu için demiyorlar.

bu kadar dayanaksız ama bu kadar saygı gören ve bir o kadar da saygı duymayan ve saygı duymamayı öneren bir şey din. kendi kümesi dışındakileri a bölümünde hoşgörürken, b bölümünde cezalandırmayı salık verebilen veya reva gören bir şey.

yoruyor artık. çok saçma bulduğun ve teoride duymak zorunda olmadığın bir şeyi her gün sektirmeden duymak zorunda kaldığını ama tatsız bir tane yorumu bile boktan bir karşılık görmeden yapamadığını buna eklersen "bu da cabası" diyecek çok şey var...

Türk ateistinin özgüveni bitik de ondan.

din adamları bile fikir birliğine varamıyorken, ne olacağıdı?

ya bir şey soracağım. özgüven demiş birisi yarıldım artık, yarıyorsunuz.

kim dinle ilgili hangi kaynağı gösterebilir?

onu bırakın tarihi kaynakların kaynak olduğu ile ilgili otoriteniz ne ki?

ne kaynağı ya? sosyal bilimler figure of speech o kadar. bilim değil bu. aslına bakarsanız mesela 11 eylülde binaların kontrollü patlatılmadığınız söyleyen 5 tane ayrı raporun hepsinden kıllanıp farklı şirketlerden aynı adamlarca yazıldığını göremiyorsanız mesela sizin kaynak düşkünlüğünüz bir boka yaramaz.

o nedenle bilim bile bilim değil. monsanto laboratuarlarından çıkan sonuçlara edeyim oldu mu.

ateizmi din haline getirip formata içerikten fazla anlam yükleyene de.

bu kısıtlı kafaya kurban edecekseniz kendinizi, edin kardeşler. ama ne özgüven böyle bir şey ne de bilgi kaynağı tapılması gereken bir şey.

acı gerçek o ki artık bilginin bilgi mi olduğunu sorgulamanız gereken bir çağdasınız.

ateizm zart veya zurt bir kariyer değil. düşünme şeklinin insanı bazen vardırdığı bir sonuç. lütfen bunu da salak sıfatlardan ötesine mazhar olamayan kof vbir kişisel dekorasyon öğesi haline getirmeyin.

seindfeld: inananlar inanmayanları, inanmayanlar da inananları bazı konularda küçük görürler. bunda şaşılacak hiçbir şey yok.

çünkü saygı duyduğun bir şeyi önce sen yaparsın, anlatabiliyor muyum?


günlük hayatta birbirimizi taciz etmeyiz ama içimizden "ne saçma ulan" demeye devam ederiz. diyesimiz gelmeseydi biz ateist, dindarlar dindar olmazdı.

binde birlik hata ölçmeye çalışan objektif profesör edasından bir kurtulun çünkü konu ölçebileceğiniz bir şey değil, kategorik bir şey. ve bir either/or durumu dayatıyor.

bunu ne sorunu olarak görüyorsunuz bilmiyorum ama herkes "kaynak" dediğiniz şeye sizin kadar saygı duymuyor.

din konusuna gelince, ateistin din hakkında dinin bir yerde bilinçli bir yaratıcı olduğunu iddia etmesi dışında bilmesi gereken hiçbir şey, okuması gereken hiçbir kaynak yok. yok yani, uğraşmayın. böyle bir zorunluluğu olduğunu sanan ateist daha ateizmin ne olduğunu bilmiyor demektir. inanmak off ateistte. bu kadar basit bir şeyi böyle komplike bir hale getirmekteki amacınız ne?