[]

HDP nin barajı geçememe riski yüksek mi?

Anket röportajlarda AKP den sonra en çok HDP nin adını duyuyorum CHP ile çekişiyor neredeyse, buna rağmen barajı geçemeyecek deniyor sahiden böyle bir şey mümkün mü? İyi Partiye oy verecek olsam da HDP nin barajı geçememe ihtimali başkanlığı reisin kazanma ihtimalinden daha çok korkutuyor mecliste tek güç onlar olacakları için. Ancak mecliste muhalefet daha çok olursa başkan o olsa bile hayal ettiği gibi at koşturamaz.




 
hile olmazsa 11'i çok rahat gorur. zaten hile olursa da hdp uzerine olacaktir.


  • 000000  (30.05.18 22:04:58) 
Geçememe riski var ama çok değil. %11 civarı alır diye düşünüyorum.


  • tabirimekruh  (30.05.18 22:17:47) 
Terör ülke gündeminden çıkmıştır demelerine rağmen seçim ohal koşullarında gerçekleşiyor.. yıllardır özellikle güneydoğu kırsalında sandıklar taşınıyor, son anda müşahitler gözaltına alınıyor, yakılmış oylar inşaatlardan çıkıyor vs. Buna rağmen barajı geçerse sınırda geçer diyorum.. Akp’nin başkanlığa bir adım kala elinden geleni yapacağını düşünüyorum.. Batıda Hdp’ye daha çok oy verilmesi gerek, burada oylara sahip çıkmak daha mümkün..


  • chatrefhill  (31.05.18 00:00:30) 
Bizdeki solcu (?) Türkler oldukça elbette geçerler yine ucu ucuna da olsa.

İnşallah geçemezler de ortada dımdızlak kalırlar.
  • m e b  (31.05.18 00:07:56) 
bence geçecek. geçmesini isterim.

tbmm çoğunluğunu cumhur koalisyonunun alamayacağı kesin. cumhurbaşkanlığı da ilk turda hayal.
  • runagain  (31.05.18 01:43:28) 
Bence geçecek.
Geçmesini istiyorum.

  • angina pektoris  (31.05.18 03:36:01) 
[]

İkinci turda Akşener mi İnce mi daha avantajlı

İlk başlarda Akşener'in ikinci turda İnce den daha fazla oy potansiyeline sahip olduğunu düşünüyordum bu yüzden İnce nin adaylığının Erdoğana yaradığı kanısındayım ancak Akşener'in beklenen patlamayı yapamamış olması ve dahası HDP açıklaması kararımı sorgulattı. HDP Akşener e oy vermeyiz, İnce ye oy veririz dedi ikinci turda. Sırf bu bile ikinci turda İnce yi daha avantajlı kılmıyor mu? Öte yandan muhafazakar muhalif oylar var tabi, Erdoğana oy vermeyecek olan muhafazakar sağcılar İnce ye oy verecek mi that is the question.




 
HDP %11 oy alırsa, %3-4ü Akşener'e oy verir anca. Onlar da başkanlıkta İnce'ye, mv seçiminde HDP'ye oy veren CHP'liler olur anca. Kürtlerden oy alamaz mommy.

(bkz: susurluk kazası)

Sözlükte bir süredir iyi parti trolleri çeşitli güzellemeler yapıyor. yok işte akpden oy alacak tek isim meral akşenerdir falan filan da, bu seçimlerde kürtlerin oy vermeyeceği bir aday başkan olamaz.

RTE'nin oyları militanlığa varacak biçimde destekleyenlerden olduğu için, anca 2-3 puan oy kayması olur.

kişisel tahminim:

%47 rte
%25 m. ince
%13 meral a.
%11 selo
%3 temel k.
%1 doğu p.
  • oekuklu  (27.05.18 00:44:39) 
kürt oylarının Akşener'e gitmeyeceği zaten her zaman bilinen bir şeydi.
ikinci turda, ülkedeki sağcı oranını düşünürsek Akşener'in daha avantajlı olduğu gerçeği ortada.
benim gönlüm ince'den yana, ama ikinci turdaki şansının düşük olması beni düşündürüyor.
ince ne olursa olsun chp'nin adayı.

akşener kadın olmasına rağmen geçmişi ve durduğu yer itibariyle daha fazla insana hitap ediyor.

diğer yandan, muhafazakar oyları mı, kürt oyları mı diye düşündüğünde, eğer kürtlerin "tamamı" ince'ye oy verecek olursa bellllllki ikinci turda bir şansı olabilir, ama yine de yetersiz kalır diye düşünüyorum.
yani yıllardır hdp'ye değil, akp'ye oy veren kürtlerin de ince'ye oy vermesi lazım o kürt oylarının bir işe yaraması için.

bu durumda soru şu, recep tayyip erdoğan'a oy veren muhafazakarların akşener'i desteklemeye kayması mı daha kolay ve daha büyük bir yüzde oluşturur, recep tayyip erdoğan'a oy veren kürtlerin diğer kürtlerle birlikte ince'ye oy vermesi mi daha büyük bir yüzde oluşturur ve daha kolay sağlanabilir?

muhafazakar kitle takım tutar gibi aday desteklemeye daha yatkın ve daha sabit fikirli diye düşünüyorum.
ama kürtler için de başka dinamikler söz konusu.

İnce'ye chp'nin adayı olduğu için oy vermeyecek olanlar olduğu gibi, Akşener'e kadın olduğu için oy vermeyecek olanların da sayısı azımsanamaz bence.

bu faktörlerin hepsinin ve şimdi aklıma gelmeyen diğer şeylerin de iyice düşünülmesi lazım.

edit:
ayrıca elbette rte alacak bence de.
sadece hani...
bir mucizeden söz ediyorsak, temiz bir seçim yapılırsa, belki bunlar etken olabilir.
  • blatta hiberna  (27.05.18 00:52:44 ~ 03:40:36) 
Bence RTE alacak ancak Akşener ikinci turda daha avantajlı. İnce CHP'nin AKP dönemindeki muhalefetinden farklı bir söylem ortaya koymuyor, kişisel bir hikayesi yok, popülist ve sivri söylemlerle kendi kitlesinde "Vooo adam ne dediiii" gibi bir heyecan oluştursa da ikinci turda RTE karşısında bence hiç şansı yok.


  • salihdt  (27.05.18 01:00:58) 
Bunu sanırım tam olarak hiç bilemiyeceğiz, erdoğan kazanırsa keşke diğer durum olsaydı denilecek;

muhafazakar kürtler ve saadet partililer kritik kesim; bu iki kesimi alan seçimi kazanacak bence
  • gezegen olan pluton  (27.05.18 01:15:36) 
Akşener daha güçlü olabilir ama Muharrem'in oy sayısı daha fazla olacak bence.
Ama keşke İnce ve Akşener birleşse, ozaman %100 kapanırdı bu devir. Ancak böyle değişir zaten ülkenin kaderi.

  • megalomaniac  (27.05.18 03:28:21) 
[]

Kadının erkeğin bacağına ayağıyla dokunması?

Şu görüntüde olduğu gibi img-s1.onedio.com

Bu taciz midir değil midir? Ve daha önce yaşamış olan var mı buna benzer bir şey?


 
İstemediği halde yapıyorsa tacizdir


  • fasulyek  (26.05.18 04:56:55) 
çok uç örnekler olabilir bu konuda, iki kişinin konumları önemli, sorulduğuna göre sevgili değillerdir diye düşündüm, flört dönemindelerse falan kadının biraz muzip olduğunu gösterir bence, erkek istemiyorsa tabiki tacizdir fakat erkek bu durumdan hoşlanmadıysa ve flört ediliyorsa taciz değildir bence, kibarca uyarılabilir karşı taraf.


  • kotu amacli yazar hesabi  (26.05.18 05:11:18) 
flört varsa: taciz değil
flört yoksa: bizim toplumda şu hareket kadınlar tarafından yapılırsa iş atıyor, erkekler tarafından yapılırsa taciz diye geçer.

  • makarnavodka  (26.05.18 05:35:31) 
Is yerinde alt ust konumundaysan okulda ogretmen ogrencisi seviyesi varsa tacizdir. Isten atilma sinavda kalma korkusuyla kisi ussunu reddedemeyebilir. Bu nedenle hemen tacizdir degildir demeden once arastirma yapilir.


  • Traveller  (26.05.18 12:48:42) 
Yetiskin bir erkeğin tacize uğradım demesine ancak gülerler. Yasa varsa bile olmaz o iş yani.


  • dafaisss  (27.05.18 02:19:15) 
Bence "O beybi bende küçük bir hareketlenme oldu" dedirten her hareket tacizdir :)


  • sbryldrm  (30.05.18 09:12:22) 
Ergenken yasadim. Taciz mi degil mi bilmem de pek rahatsiz oldugumu soyleyemem. Tanimadigim biriydi. Erkek icin taciz olmaz bu. Gulerler +1


  • stavro  (30.05.18 09:35:21 ~ 09:35:34) 
tacizdir. ama sallamaz kimse.


  • pgup  (30.05.18 09:50:26) 
[]

Şu ilahiyi dinlerken ne hissediyorsunuz?

Ve sizce nasıl olmuş?
youtu.be

Benim nedense tüm yorgunluğumu alıyor bu. Ayrıca Orta asyayı, Göktürkler zamanını, yerli ve milli Tanrımızı özletiyor. Keşke Göktanrı bizi terk etmeseydi diye üzüyor insanı.

 
müzik çok amatör. şuna benziyor: www.youtube.com

ben şunu seviyorum: www.youtube.com
  • tabudeviren  (26.05.18 00:08:19) 
seste, vikings'in girisi sandim :)

thor mu ulan acaba dedim tengri cikti.

sans eseri dogmus oldugun yerde, sans eseri denk geldigin irkin, sans eseri inanilan tengri'nin neyini ozluyursun? hindistan'da dogsaydin inekler icin soylenmis ilahileri dinleyip yorgunlugunu yine de alirdin. cok uzme kendini.
  • tomcruise  (26.05.18 00:14:21 ~ 00:17:29) 
Ben bunu duymustum sanki. Yorgunlugumu almadi. Benim yorgunlugumu EDM aliyor.


  • stavro  (26.05.18 00:15:48) 
esma-ül hüsna'yı çevirmişler eski türk diline.

ilahi değil tesbihattır: youtu.be

aslen arap temalı bir tesbihattan nasıl göktanrı inancına bağlandınız bilmiyorum :)

ayrıca terk etme meselesi için DUHA suresi 3. ayet: www.youtube.com
  • demirr  (26.05.18 12:25:39) 
[]

Yaşamın anlamsızlaşma süreci

-Bu daha çok klasik iç dökme konulu saçmasapan bir karalamadır belki ilerleyen dönemlerimde ne kadar ergenmişim diyip gülmem için bir hatıra maksadıyla. Bu yüzden bu gereksiz konuyu ciddiye almamanız tavsiyedir. Yaşama karşı anlamsızlık hissi duyanların olup olmadığını öğrenmek isterdim yine de.-


Şu an aslında çoğu gecenin aksine melankoliden uzağım nedense. İçimde sıkıntı yok, sadece bir süredir gerçekleşmekte olan anlamsızlık hali belki %99 a yaklaştı. Hayatın hiçbir anlamının olmadığını söylediklerinde hadi oradan derdim eskiden, meğer hayatın tek anlamı anlamsızlıkmış. Ergenlik meselesi de değil üstelik, sadece geçiş süreci bu tıpkı dinden çıkış gibi. Meğer hayatın hiçbir anlamı yokmuş. Bunu zaman içinde ve farkında olmadan idrak ettim. Bir şeyin anlamının olabilmesi için öncelikle kalıcı olması gerekir. Peki kalıcı olan nedir? Kalıcı kelimesi bile kalıcı değil. "işte anlam bu!" dediğimiz her şey ise bir tür zamansal ilüzyon. Bu ilüzyonların en güçlü üyeleri sevgi, aile, para ve syaşama isteği gibi ağır toplar. Sevgi, güzel bir şey. Aile, her şeyin temeli. Para, olmazsa olmaz. Yaşama isteği ise tüm bunların toplamı. Fakat evren 13.5 milyar yaşında. Ben ise geleceği merak ediyorum. Bugünden tam 666 milyar yıl sonrasını. Ya da 1 kattrilyon yıl sonrası? Evren yok olsa bile.. Evrenin yok olması düşünülemez, eğer düşünülüyorsa anlamdan hiç söz edilemez.

Atatürk gibi vatanı kurtarmak, İskender gibi diyar diyar fetih yapmak, Sokrates gibi kızılcık şerbeti içmek ya da Che gibi özgürlük için mücadele etmek... Tüm bunlar neydi, ne anlamı vardı? Değil 666 milyar yıl sonrasını, bir milyoncuk yıl sonra hatta 100 bin yıl sonra hatta 10 bin yıl sonra hatta biz öldükten sonra tüm bu dünya yaşamının ne tür bir anlamı kalacak? O sevginin sözde ebedi anlamı nerede, o paranın rahatlığı, o ailenin anlamı nerede olacak biz çürürken mezarda? Zamanda ileriye gidelim yine ve 1918 yılına gidelim. Nasıl ki -2 ve +2 mutlak değerce eşittir, 1918 ile 2118 de bizim için eşittir. 1918'de biz neredeydik? 2118'de olacağımız yerde, hiçlikte.

Ölüm yaşamdaki bütün anlam kargaşasını silip süpürüyor. Ölümün kendisi bile anlamını yitiriyor ölünce. Sokakta ayağımın dibinden geçip arabanın altına saklanan kedinin ta kendisi olabilirdim. Olmadım çünkü evrimsel aşamada o kedi olarak evrildi, ben değil hepsi. Karınca da olabilirdik. İnsan olduk, insan da bir hayvan türü. Diğerlerinden tek farkı gelişmiş bir tür olmaları. Bunun da gelişim süreci ve sebepleri ortada. Gelişmiş olmaları onlara özel ruh ve anlam olacağı anlamına gelmiyor. Bilinç yüzünden yaşamı anlamlandırma gereksinimi duyuluyor. Fakat genelgeçer evrensel bir anlamdan söz edilemez.

Hayatın anlamsız olması yaşamak için büyük bir motivasyon ve güç kaynağı bana göre. En büyük özgürlük aynı zamanda. Eğer hayatın sahiden bir anlamı olsaydı, o anlamı kuran varlığın sahnesinde oynanan birer kuklalar olurduk her şeyin çoktan belirlenmiş olduğu, böylelikle özgürlükten bahsedilemezdi. Ancak yaşamın bir anlamının olmaması, kişiyi kendi yaşamının kendi anlamını kurabilme özgürlüğü verir. Bu ise en kutlu özgürlüktür. Kendi yaşamının anlamını kuran kişi bu dünyada geçirdiği birkaç on yılı huşu içinde yaşar ve sahneden çekilir. Oyun bittiğinde, kendi anlamını oluşturmak yerine hazır satılan anlamları kabul eden ve onları ömrü boyunca savunan kişilerden hiçbir farkı kalmaz. Ancak oyun bitene kadar yaşamı değerlendirme üstünlüğü kendi yaşamının anlamını arayanların değil onu yaratanların elindedir. Anlamsız hayatta kendi anlamını yaratan insan anlama en yaklaşmış insan olabilir. Mesele tüm bu beylik sözlerin anlamsız, saçma ve komik olduklarının farkına varmak. Ancak öte yandan yaptığımız ettiğimiz neyin doğru düzgün elle tutulur bir anlamı var ki? İş, trafik, insan ilişkileri, siyaset, cinayet, kötülük, aşk... Vapurun etkisiyle deniz köpürür encrypted-tbn1.gstatic.com bu beyaz köpükleri gören balıklar hayranlıkla büyülenirler ve işte! derler. Demek ki köpük varmış. Denizde oluşan köpükler bir dakika geçmeden dağılır ve denizin kendisine karışır. Sadece bir ilüzyon olduğuna inanmak istemez yine de balıklar. Tıpkı hiçlik denizinde bir süreliğine gözüküp sonra yine hiçliğe karışan yaşam denen köpük gibi.

 
Bu konu açıldığında aklıma hep şu geliyor. :D

i0.kym-cdn.com

Naçizane görüşüm, hayat bir anlama sahip olmak zorunda değil. En başta sanki öyle olması gerekliymiş gibi düşündüğümüz için öyle olmadığını fark edince boşluğa düşüyoruz.
  • dissendium  (24.05.18 02:27:32) 
@dissendium ingilizcem yok lütfen türkçeye çevirir misiniz
i0.kym-cdn.com

  • francescodellamorte  (24.05.18 02:31:42) 
@francescodellamorte

ust kare: canim lutfen bizim oglani uyandir.

alt kare: hayat anlamsiz. yaptigin hic bir seyin onemi yok. hicligin ortasindaki kucuk bir kaya parcasi uzerinde yasayan, primatlar ailesi icindeki tek bir turun milyar tane kuzeni olan tekil bir bireyisin.
  • robokot  (24.05.18 02:38:05 ~ 02:49:08) 
ben hayatımda bu kadar içten ve muazzam yazılmış çok az yazı okudum

kendimce çok özel bir cevabı size özelden gönderiyorum çünkü cevap çok özel sadece sizin okumanızı istiyorum

kaç yaşındasın bu şahane yazıyı kaç yaşında biri yazdı çok merak ediyorum sanki 80 yaşında biri yazmış sizinle ilgili her şeyi çok merak ediyorum

yazınızı kopyalayım arşivime aldım yıllar sonra da okumak için hele son paragraf muazzam anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır

sanırım ateistsin umarım öylesin

şu cümlelerine aşık oldum

Eğer hayatın sahiden bir anlamı olsaydı, o anlamı kuran varlığın sahnesinde oynanan birer kuklalar olurduk her şeyin çoktan belirlenmiş olduğu, böylelikle özgürlükten bahsedilemezdi. Ancak yaşamın bir anlamının olmaması, kişiyi kendi yaşamının kendi anlamını kurabilme özgürlüğü verir. Bu ise en kutlu özgürlüktür. Kendi yaşamının anlamını kuran kişi bu dünyada geçirdiği birkaç on yılı huşu içinde yaşar ve sahneden çekilir. Oyun bittiğinde, kendi anlamını oluşturmak yerine hazır satılan anlamları kabul eden ve onları ömrü boyunca savunan kişilerden hiçbir farkı kalmaz. Ancak oyun bitene kadar yaşamı değerlendirme üstünlüğü kendi yaşamının anlamını arayanların değil onu yaratanların elindedir. Anlamsız hayatta kendi anlamını yaratan insan anlama en yaklaşmış insan olabilir.

benimde hislerime tercüman oldun

yaşamın bir anlamı hem var hem yok yaratmazsak anlamı yok yaratırsak anlamı var her şey bizim isteğimize bağlı

iyi ki varsın seni seviyorum
  • francescodellamorte  (24.05.18 02:44:51) 
@robokot çeviri için çok teşekkürler


  • francescodellamorte  (24.05.18 02:47:23) 
ust kare: canim lutfen bizim oglani uyandir.

alt kare: hayat anlamsiz. yaptigin hic bir seyin onemi yok. hicligin ortasindaki kucuk bir kaya parcasi uzerinde yasayan, milyar tane kuzeni olan primatlar ailesi icindeki tek bir turun tekil bir bireyisin.

ben bu yazılanlara katılmıyorum ateist olduğum halde öldükten sonra hiçlik olacağımı bildiğim halde cennete cehenneme tanrıya dinlere cinlere şeytana meleğe peygambelerle kıyamete ruha ölümden sonra dirilmeye inanmadığım halde yinede hayat anlamlı çok anlamlı hayata anlamı biz katmalıyız

Nazım Hikmet – Yaşamak Seni Sevmek Gibi
Meydan yerinde kampana vurdu.
Nerdeyse koğuşların kapıları kapanır.
Bu sefer hapislik uzun sürdü biraz:
8 yıl…

Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim.
Yaşamak: Seni sevmek gibi ciddi bir iştir.

YAŞAMAYA DAİR
(1)

YASAMAK SAKAYA GELMEZ,
BÜYÜK BİR CİDDİYETLE YASAYACAKSIN
BİR SİNCAP GİBİ MESELA,
YANI, YASAMIN DIŞINDA VE ÖTESİNDE HİÇBİR ŞEY BEKLEMEDEN
YANI, BÜTÜN İŞİN GÜCÜN YASAMAK OLACAK.

YAŞAMAYI CİDDİYE ALACAKSIN,
YANI, O DERECEDE, ÖYLESİNE Kİ,
MESELA, KOLLARIN BAĞLI ARKADAN, SIRTIN DUVARDA,
YAHUT, KOCAMAN GÖZLÜKLERİN,
BEYAZ GÖMLEĞİNLE BİR LABORATUARDA
İNSANLAR İÇİN ÖLEBİLECEKSİN,
HEM DE YÜZÜNÜ BİLE GÖRMEDİĞİN İNSANLAR İÇİN,
HEM DE HİÇ KİMSE SENİ BUNA ZORLAMAMIŞKEN,
HEM DE EN GÜZEL,
EN GERÇEK ŞEYİN YASAMAK OLDUĞUNU BİLDİĞİN HALDE.

YANI, ÖYLESİNE CİDDİYE ALACAKSIN Kİ YASAMAYI,
YETMİŞİNDE BİLE, MESELA, ZEYTİN DİKECEKSİN,
HEM DE ÖYLE ÇOCUKLARA FALAN KALIR DİYE DEĞİL,
ÖLMEKTEN KORKTUĞUN HALDE ÖLÜME İNANMADIĞIN İÇİN,
YASAMAK, YANİ AĞIR BASTIĞINDAN.
1947
(2)

DİYELİM Kİ, AĞIR AMELİYATLIK HASTAYIZ,
YANI, BEYAZ MASADAN
BİR DAHA KALKMAMAK İHTİMALİ DE VAR
DUYMAMAK MÜMKÜN DEĞİLSE DE BİRAZ ERKEN GİTMENİN KEDERİNİ
BİZ YİNE DE GÜLECEĞİZ ANLATMAN BEKTAŞİ FIKRASINA,
HAVA YAĞMURLU MU, DİYE BAKACAĞIZ PENCEREDEN,
YAHUT DA YİNE SABIRSIZLIKLA BEKLEYECEĞİZ
EN SON AJANS HABERLERİNİ.

DİYELİM Kİ, DÖVÜŞÜLMEYE DEĞER BİR ŞEYLER İÇİN,
DİYELİM Kİ, CEPHEDEYİZ.
DAHA ORDA İLK HÜCUMDA, DAHA O GÜN
YÜZÜKOYUN KAPAKLANIP ÖLMEK DE MÜMKÜN.
TUHAF BİR HINÇLA BİLECEĞİZ BUNU,
FAKAT YİNE DE ÇILDIRASIYA MERAK EDECEĞİZ
BELKİ YILLARCA SÜRECEK OLAN SAVASIN SONUNU

DİYELİM Kİ, HAPİSTEYİZ,
YASIMIZ DA ELLİYE YAKIN,
DAHA DA ON SEKİZ SENE OLSUN AÇILMASINA DEMİR KAPININ.
YİNE DE DIŞARIYLA BERABER YASAYACAĞIZ,
İNSANLARI, HAYVANLARI, KAVGASI VE RÜZGARIYLA
YANI, DUVARIN ARKASINDAKİ DIŞARIYLA.

YANİ, NASIL VE NERDE OLURSAK OLALIM
HİÇ ÖLÜNMEYECEKMİŞ GİBİ YAŞANACAK...
1948

(3)

BU DÜNYA SOĞUYACAK,
YILDIZLARIN ARASINDA BİR YILDIZ,
HEM DE EN UFACIKLARINDAN,
MAVİ KADİFEDE BİR YILDIZ ZERRESİ YANI,
YANI, BU KOSKOCAMAN DÜNYAMIZ.

BU DÜNYA SOĞUYACAK GÜNÜN BİRİNDE,
HATTA BİR BUZ YIĞINI
YAHUT ÖLÜ BİR BULUT GİBİ DE DEĞİL,
BOŞ BİR CEVİZ GİBİ YUVARLANACAK
ZİFİRİ KARANLIKTA UÇSUZ BUCAKSIZ.

ŞİMDİDEN ÇEKİLECEK ACISI BUNUN,
DUYULACAK MAHZUNLUĞU ŞİMDİDEN.
BÖYLESİNE SEVİLECEK BU DÜNYA
"YAŞADIM" DİYEBİLMEN İÇİN...

ŞUBAT 1948

NAZIM HİKMET
  • francescodellamorte  (24.05.18 02:53:03) 
Bir dönem öyle geçiyor, daha sonra bahsettiğin anlamsızlığın bütünüyle kendisi anlamsızlaşmaya başlıyor; dolayısıyla kafaya takmamaya başlıyorsun çünkü hiçbir yere varmadığını görüyorsun. Hayat bir şekilde devam ediyor, işine gücüne bakıyorsun, alışıyorsun eninde sonunda.


  • fırt  (24.05.18 02:55:56) 
[]

Banka hesaplarındaki dolarlara el koyma gibi durumlar yaşanır mı?

Dolar için çok geç kaldık ama yapacak bir şey yok nasılsa 7 yi yakın gelecekte göreceği kaçınılmaz gibi. Bu yüzden üç beş ne geçerse ele dolara çevirme dönemi fakat elden mi yoksa banka hesabından mı o konuda kararsızlık var.

Bu durumda olası bir büyük krizde ohal gücünü de kullanarak milletin bankadaki dolar hesaplarına el koyma yahut dolarları o günkü Türk lirasına çevirme gibi bir durum teknik ve hukuki olarak olasılık dahilinde midir Türkiye için? Bir sabah kalkıp telefondan banka hesabına girildiğinde el koyma durumu olmasa bile, hesaptaki doların olduğu gibi Türk lirasına çevrilmiş olduğunu görme gibi bir durum?


 
doları daha da yükseltecek bir hamle daha varsa bu da odur. öyle bir durumda kimse ülkeye dolar sokmaz, bankadaki doların dışarı çıkmasından daha önemli ülkeye dolar girmesi. bunu agresif politikalarla yapamayacağını anladı hükümet, o yüzden faiz arttırımına gitti en sonunda. dünyanın geri kalanını silahla tehdit edemezsin, suyuna gitmen ya da rahatlamasını sağlaman lazım.

şunu demiş, şimdi gördüm:
pbs.twimg.com
  • Bruce  (23.05.18 22:49:24 ~ 22:53:37) 
Boyle bir korkun varsa alip yastik altina koy,tek soyleyebilecegim dezenformatif soylentiler bunlar,itibar etmemek lazim.

Ama su olabilir.en son yunanistan ,daha evvel rusya krizlerinde bankalardan nakit cekimine sinirlama getirilmisti.nakit akis dengesini saglayabilmek adina bu tarz girisimler ssozkonusu olabilir.para kontrol araclaridir bunlar.halihazirda avrupada fransa ve almanya basta olmak uzere kriz olmaksizin nakit cekiminde de uygulanmaktadir.ozellikle sirketlerin odemelerinin ufak meblaglar haric tamaminin bankacilik sistemi uzerinde yapilmasi mecburidir.

Kisaca kaydi parana yani bankadaki parana bir mudahele sozkonusu degil sadece bunu ayni yani nakit paraya donusturmede tedbirler alinabilir.zaten bu yonde calismalar ozellikle isletmeler boyutunda uzun suredir var.
  • duptıs  (23.05.18 23:08:09) 
yapabilirler mi evet, engel var mı hayır.
ama bu rasyonel değil, o köprüyü geçeli çok oldu.
nasıl olur, ne olur kambiyo kontrolü www.wikiwand.com
  • Jimmy McNulty  (23.05.18 23:37:09) 
Teknik ve hukuk sormussun ama oyle seyler kalmadi maalesef. Olur mu bunu sorarsan sanmiyorum. Bunun kimseye bir faydasi olmaz. Soylentisi bile vahim. Itibar etmemekte fayda var.


  • dunal  (23.05.18 23:52:47) 
arjantin yakın geçmişte halkını kandırmış, düşük kurdan çevirmiş. bir araştırın isterseniz. türkiye'de her an her şey olabilir. tedbir iyidir.


  • g7mor  (24.05.18 01:51:18) 
[]

Cinsel güdü ortadan kalksa dünyada neler değişirdi?

Bilim kurgu misali, bir sabah uyanıldığında dünyadaki bütün insanların cinsel güdülerinin ortadan kalktığı görülüyor. Ne bir istek ne bir şehvet ne de bir ihtiyaç olarak tamamen bitmiş durumda. Bu sebeple cinsel ilişkiler insanlara komik gelmeye başlıyor beyindeki arzu bölümü söndüğü için doğal olarak. İlişkiler el ele tutuşmaktan bile daha hissiz bir şey haline geliyor. Herhangi bir zevk kesinlikle yok cinsel güdü hiçbir insanda olmadığı için.

Böyle bir dünyada neler değişirdi? Kadın erkek ilişkilerinde herhangi bir değişiklik olur muydu? Sevgililer hâlâ olur muydu ve İnsanlar evlenir miydi? Aynı zamanda toplumsal ve hatta siyasi etkileri olur muydu bu olayın?


 
bugun mast. yaptıktan sonra bı an dusundum kendım ıcın, ulan daha dun yaptın ne bu ıstek, keske lıbıdom sıfır olsaydı yoksa omur boyu rahat edemıcem dıye. gecti simdi

halı desenlerıne bıle etkısı olurdu
  • isimsiz uye  (21.05.18 03:41:27) 
bilgisayarı kapatacakken son bi göz atıyım duyuru'ya dedim ve durduk yere @isimsiz uye'nin en son ne zaman mastürbasyon yaptığını öğrendim

iyi geceler.:/
  • ssiradanbirigibi  (21.05.18 04:09:55) 
şöyle bir şey olurdu -> www.youtube.com


  • nugre tias  (21.05.18 09:09:16) 
yok artık ya inanılmaz... sabah işe gitmek için uyandığımda ilk aklıma bu soru geldi inanır mısın?:) evet durup dururken bu soru. şimdi de bu duyuruyu gördüm.

yanıtını fazla düşünmedim zira boş kafayla düşünülecek bir soru değil. ot içtikten sonra düşüneceğiz arkadaşla bu konuyu. ama ilk aklıma gelen şey insanların müthiş icatlar çıkarabileceği oldu.
  • yazar yazmaz yazan yazar  (21.05.18 09:59:12 ~ 09:59:41) 
[]

Anarşizm hakkında Türkçe kaynaklar?

Tavsiyelerinize açığım. Soğuk ve terimsel dilli değil de genel okuyucuya hitap edecek türden Anarşizm fikrini ve tarihçesini anlatan kitaplar arıyorum Türkçe çevirisi olan.




 
Ben okumadim ama Naom Chomsky' nin anarşizm üzerine adli kitabi okuma listemde. Fayadali olabilir.


  • Amaranta ursula  (19.05.18 17:34:02) 
Kropotkin - Anarşist Ahlak

bu kitabı da ekle listeye.
  • AlsterWasser  (19.05.18 17:36:25) 
www.eganba.com

Genel olarak kaos yayınlarına bakabilirsiniz.
  • Jimmy McNulty  (19.05.18 17:51:58) 
Proudhon- mulkiyet nedir? Temel kaynak


  • ykyt  (19.05.18 17:55:33) 
Ne okursan oku ama sakın Ümit Aktaş okuma. Unutmazsam okuma listesi olarak güncelleyeceğim burayı.


  • kablelvuku  (19.05.18 20:02:29) 
[]

Weihenstephaner deneyimi

Geçtiğimiz hafta ilk alkol denemem yarıda kalmıştı bomanti filtresizle. Bu nedenle burada en çok Weihenstephaner tavsiye gelmişti. Bugün ilk defa denedim bundan 33'lük ve tavsiye eden herkese teşekkür etmek istedim. Kışın gitmez ama yazın ayda ya da iki haftada bir 33'lük çok güzel gider. Gerçekten de aradığım buydu, kapağını ilk açtığımda kötü bira kokusu yerine hafif meyvemsi aromatik koku gelmesi bile ayrı güzel. Tadındaki hafif aromamsı tat sayesinde içimi oldukça kolay ve lezzetli. Tuzlu şeyler yanında olmasa da olur gibi ama olması daha iyi tabi. Yine de ilk biram olduğu için hızlı içemedim, 33'lük şişeyi yarım saatte bitirebildim yudum yudum. Tek şişe olduğu için haliyle kafa yapmadı ama mideye maden suyu etkisi gibi bir rahatlık hissi verdi ve belki plesebodan olsa gerek psikolojik olarak daha rahat hissettim ama muhtemelen birayla alakası yoktur onun. Cem Karaca eşliğinde daha da güzel geldi. :)

youtu.be


 
ipa iç bi dahakine. brewdog punk ipa bulursan özellikle çok iyidir. böyle baya tatlı tatlı tatlar geliyor. portakal falan.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (18.05.18 21:56:48) 
Ben de ilk kez bugün içtim onu ama açıkçası çok beğenmedim. Erdinger daha iyiydi ondan.
Afiyet olsun ☺️

  • runagain  (18.05.18 21:57:28 ~ 23:14:33) 
o zaman buğday birasından devam ediyorsun. almanlar bu işin piri, schneider weisse en iyisi(ben wstephaner tercih ediyorum orası ayrı), bulursan dene. erdinger ve paulaner daha kolay bulunanlar, görürsen onları da dene, türlü türlü versiyonları var. alman olmayan var bi de, leffe; blonde versiyonunu kesin seversin.


  • Bruce  (18.05.18 22:00:01 ~ 22:09:35) 
Yakında bu konu üzerine blog açacak gibisin. Ilk biralarım..


  • kablelvuku  (18.05.18 22:01:04) 
zamanında bira sevmezdim hiç. birasever arkadaşlardan bir tanesi bana "sen buğday birası seversin kesin" dedi ve o zamanlar efes'in gusta adında buğday birası vardı da denediğimde beğenmiştim baya. sonra tabii weihenstephaner, schneider weisse, erdinger...vs ile devam edildi. hakikaten de bana da en fazla keyif veren bira çeşidi buğday birası. özellikle weihenstephaner vitus'u baya bi seviyorum. buram buram muz aromasını alıyor insan.

yalnız sen hoegaarden'ı seversin baya bence bu arada.
  • soso  (18.05.18 22:07:17 ~ 22:09:25) 
@kablelvuku söz alkol konusunda daha konu açmayacağım, bunlar ilk tadımlar olduğu için biraz tavsiyeye ihtiyaç vardı şayet açmasaydım bu markayı bilmeden defteri kapatacaktım. :)

Buğday birası ve ipa türleri de aklımda bulunsun, içimi rahat ve etkili olmaları dolayısıyla büyük ihtimalle beğenirim.
  • siyah giyen adam  (18.05.18 22:09:52 ~ 22:11:55) 
bira sevmediği halde weihenstephaner önerenlerden biri bendim. buradaki bir arkadaş "heaaaa en şekilli birayı siz içiyonuz, en iyi sizsiniz, öğrenci adam nasıl o birayı alsın" şeklinde celallenmişti. dediklerinin saçmalığından dolayı cevap vermek dahi istememiştim, umarım buraları okur.


  • nice tnetennba  (18.05.18 22:45:26) 
weihen cok sevdigim bir bira, ama burada anlattiklarindan sonra bence senin aradigin bira: blanc


  • ahoy kaptan  (18.05.18 23:13:40) 
[]

Netflix kullananlardan rica etsem?

Şu linkte Netflix dizi ve film tavsiyesi alıyor, ne kadar dikkate alıyorlar bilmiyorum ama bir umut diyelim help.netflix.com

Rica etsem

"The Godfather: Part II"

"Attack of Titan (Shingeki no Kyojin)"

"Steins Gate"

Bunları tavsiye kutucuklarına kopyalayıp gönderebilir misiniz? ^^

Godfather part 1 ve part 3 var ama part 2'yi Netflix Türkiyede erişime açmamış adamlar her niyeyse. Bu yüzden belki o işe yarar umarım :/

 
Dikkate alınıyormuş, bir forumda donanım haber olacak sanırım emin değilim, görmüştüm. İstek gönderilenlerden eklenenler olmuş.
Tabii lisans anlaşmaları vs. durumu da önemli, dolayısıyla 1-3 varken 2'nin olmamasının benzer bir sebebi vardır diye düşünüyorum.
Yine de gönderdim isteklerinizi, umarım eklerler.
  • suq  (18.05.18 23:04:40) 
godfather part 2 önceden vardı yeni kaldırmış gerizekalılar galiba :/


  • yuto  (18.05.18 23:44:08) 
[]

Blender vs Meyve sıkacağı

Günde 200-250 ml içilen makineyle sıkılan taze meyve suyu ne kadar zararlıdır, yani Canan Karatay'ın dediği kadar var mı görülür zararırını, etkisini yaşadınız mı? Ayrıca yazın havuç, elma, limon dışında başka ne kullanılabilir

Ayrıca blender mi katı meyve sıkacağı mı? Yaz geldiği için blender tarzı bir şey daha mantıklı geliyor hem daha ucuz, şöyle katı şeyleri de havuç gibi suyunu çıkaracak, muz çilek gibi şeyleri de rahatla halledecek, buz, çikolata gibi şeylerle birlikte arada bir serinletecek bir şey


 
www.arzum.com.tr

şundan almayı düşünüyorum ben. inceleyebilirsiniz.
  • dedim ben sana  (15.05.18 22:08:22) 
[]

YSK oy sayım süreci nasıl işliyor?

1-) Diyelim ki ben bir okulda oyumu kullandım, oy saati bittiğinde sandık görevlileri oy sayımı yaptı ve YSK ya gönderdi verileri. Gerçek oy sayımında örneğin A parti 44, B parti 22, C parti 48 oy aldı diyelim. Ama YSK bunu A parti 62 olmak üzere diğerlerinden ekleme yaparak genel havuza kaydederse? Biliyorsunuz ki YSK %100 iktidara bağlı bir kurum oldu ve çalışanları da gönülden reisçidir şüphesiz. YSK da CHP ve İyi Partili yetkililer de olacak mı?

2) Özellikle Doğuda kırsal yerlerde, hükümet ve HDP dışında yetkililerin olmadığı okullarda yapılan oylamalarda Ohali ve silahlı güçleri de kullanarak HDP nin oylarını AKP diye sayma ihtimalleri nasıl önlenecek?

3) Mühürsüz oylar geçerli olacağı için, seçimden önce pusulanım kopyasını çıkararak özellikle belli bölgelere yüz binlerce sahte pusulada seçtikleri malum parti ve kişi oylarını gerçekte kullanılmış olan gerçek pusula oylarının bulunduğu çuvallarla değiştirme gibi hareketlerin olma ihtimali nedir?

 
Zaten sayımlarda sandık kurulu ve müşahitler oluyor, kurulda her partiden birer adet temsilci de olduğu için buradaki risk mimimum. Fakat şu an ülke genelinde sandık kurulu üyeleri toplanmaya çalışıyor ve geçen seçimde 26 bine yakın CHP sandığı kurul üyesi olmadan “savunmasız” bırakıldı. Takdir edersin ki bu durumlar 30 oy ve üzerinin manipüle edildiği kritik sandıkların olduğu Anadolu’da oluyor. 10 bin mahalle, 30 bin sandık da kritik sandık statüsünde, buradaki önlem daha çok bize düşüyor halk olarak. Bunun haricinde sayımlar bittikten sonra sonuçlar ıslak imzalı olarak her kurul üyesine veriliyor zaten, üyeler de partilerinin sistemlerine yükleyerek medyanın ve ysknın verdiği sonuçlarla kıyaslıyor. Ortaya çıkacak fark için muhalefetin en büyük dayanağı seçim esnasındaki itiraz ve tutanaklar. Ayrıca Ysknın işlem yapacağı yerde her parti kendi temsilcisini bulundurmaya çalışacak.

Son olarak: mühürsüz oylar tamamen geçerli sayılmıyor, ortada büyük manipülasyon var. Seçim günü kurulun aceleden eksik bastığı zarflar geçersiz, mühürlü oylar yine geçerli. Aksi durumda oy kullanılmaya çalışırsa (mükerrer seçmen için de geçerli) suç duyurusunda bulunma hakkınız var.
  • sytemofadownmanyagi  (13.05.18 01:38:13 ~ 01:40:26) 
[]

İngilizce kelime ezberleme sistemi?

Proficency için sınava yönelik ders kitaplarından, gramer kitaplarından ve okuduğum hikaye kitaplarından bilmediğim kelimeler için kelime defteri tutmak, düzenli olarak ezberlemek istiyorum kelimeleri lys edebiyat gibi fakat "kelime tutmak işe yaramaz, o kelimeleri cümlede kullanmak zorundasın" kuralı beni yıldırıyor, fazla zaman alıyor. Sınav intermediate seviyesinde olacağı için aşağı yukarı 5000 küsür kelime kapsamında olacaktır sanırım. Gerekirse 5000'inini bile ezberleyecek motivasyon var ama 10'unu cümle içinde yazacak bir iradeden yoksunum. Sadece test sınavı olacağı için cümle kurmaya üşeniyorum gerçi 20 puan da writing olacak.

Sadece kelime anlamlarını ve fiil zarf isim durumlarını bilsem hiç işe yaramaz mı sahiden?


 
Günlük hayatta kullanmadan kelimelerin anlamlarını öğrenmek bana şahsen bir şey katmıyor, unutulmaya mahkum oluyor o kelime.

Bence sen o listeyi yine tut, o listeye bakarak bir konuşma grubunda cümleler kur, karşındaki de benzer bir seviye ve çalışma içinde ise birbirinizin kelimelerini de öğrenme şansı olur. Ama language cafe gibi bir şeyler yapmak lazım. Şahsi düşüncem bu, hatam varsa affola.
  • bos gezenin bos ustasi  (12.05.18 19:18:48) 
once ezberlersin
sonra kullanirsin

  • pythian  (14.05.18 12:42:50) 
İngiliz de ne konuşurken ne de yazarken 5.000 farklı sözcük kullanıyor. Okuduğunu anlayabilmek, tümceden anlamını çıkarabilmek çok önemli. Ana dilimiz için de öyle değil midir, kim 5.000 farklı sözcük kullanıyor? Bu nedenle yazma (İng. writing) için öğrendiğin her sözcüğü tümce içinde kullanmalısın anlayışı mükemmeldir. Yazma için önce kompozisyonun (İng. essay) dizgesini bilin ve bu dizgeye göre yazmaya çalışın. Sınava değin kompozisyonlar yazın.

Eş anlamlı ön adlar (İng. adjective), eylemler (İng. verb) ezberleyin. Okuduğunuz metinlerde bilmediğiniz tek tek sözcük ezberlemeyin. Eş anlamlarıyla ezberleyin ve not defterinize her birine bir örnek yazın.

Örnek:

İnanılmaz
Breathtaking: nefes kesen, inanılmaz breathtaking views
Spectacular: hârikulâde, göz alıcı, muhteşem, şahane, nefes kesici, hayret verici a spectacular success, a spectacular view, spectacular scenery
Magnificent: muhteşem, mükemmel, çok güzel, olağanüstü a magnificent view
...

Kolay gelsin.
  • kullanilamayan ruhumuzlar  (16.05.18 12:14:27) 
Dil öğrenmek zaman alan bir iş zaten. Olay düzenli tekrar etmek ve beyninize kazımak. Yazmak istemiyorsanız okuduğunuz hikaye kitaplarını tekrar tekrar okuyun(10-15 defa). O da beyninize kazır kelimeleri.


  • noluyo yaa  (16.05.18 12:21:04) 
[]

İlk alkol deneyimi

21 yaşının ortalarına gelmeme karşın nihayet bugün alkolle ilk defa tanıştım, daha doğrusu 2-3 yaşında içtiğim birkaç yudum hariç. İlk alkol ürünü olarak Bomonti filtresiz aldım. Yanında tuzlu fıstık, yer fıstığı, doritos ve hardal gibi birkaç takviye ve televizyon karşısında güzel bir film eşliğinde (ihtiyarlara yer yok) 500 ml şişenin bir kısmını bardağa döküp içmeye başladım. Özellikle köpüklü kısmı tam bir işkence gibi geldi. Beklediğimden çok daha acı bir tatla karşılaştım, böyle sanki çamaşır suyu ve asiti kaçmış gazozun karışımı gibi bir şeydi. Haliyle şişenin hepsini bitiremedim, yaklaşık 175-200 mllik kısmını tüketip geri kalanını çöpe yollamak zorunda kaldım midemin daha fazla bulanmaması için. Haliyle az içtiğim için herhangi bir çarpıntı olmadı, sadece çok hafif bir baş dönmesi o da plesebo olabilir tabi.

Sonuç olarak eğer tüm biralar bu acı tattalarsa bu ilk ve son deneyimim olabilir. :) Merak ettiğim, acaba kırmızı şarap, votka, viski vb bunlar doğal olarak biradan çok daha mı acı ve içimi zor? Vişne suyuyla vb biradan daha hoş tada sahip oluyorlar mı?


 
sen hoş tatlı içecekler istiyorsan senin tek çaren şairin de dediği gibi

"beyaz şarabı frukoyla kırmak"

beyaz şaraba gazoz ekleyebilirsin.

likörler var güzel olur tadları.

aromalı votkalar var.

ben çok yazmak istemiyorum galiba alkol günüm gelmiş benim. kaybedeceğim kendimi yazdıkça.
  • kablelvuku  (11.05.18 16:08:41) 
yanlış bira seçmişsiniz. kaliteli lezzet için tuborg gold veya amber için.

ayrıca bomonti'nin yeni bir çeşidi çıktı, migros'larda var. illa bomonti içicem diyorsanız bunu için çünkü çok hafif:
encrypted-tbn0.gstatic.com

edit: bir de birayı fazla köpürtmeden bardağa dökün.
  • dedimmidemedimmi  (11.05.18 16:10:04 ~ 16:11:50) 
ilk deneyim için gayet normal. ilk içtiğimde ben de bu acı şeyi insanlar nasıl içiyor manyak mı bunlar vs demiştim. şimdi içmeyenler bence manyak :)

tabii lafın gelişi bu, isteyen içer isteyen içmez.

seneler önce bi arkadaşım bizle beraber ilk alkol deneyimini bi şarapla yapmıştı. kendisi zaten içmese bile bizim yanımızda kafayı buluyordu, şarabı içtikten sonra tüm gece "malmışım ben maaaal" diyip durdu. eyyorlamam bu kadar :)
  • washe  (11.05.18 16:11:04) 
insanlar ilk seks deneyimi için bile böyle hazırlanmıyor. fazla mı anlam yükledin acaba?

tüm biralar aynı değil. alkoller farklı farklı yani kıyas yapmak da güç. ben mesela rakı ağzıma koyamam ama millet hastası.

bira içeceksen hafiflerden başlasaydın. miller ya da corona. her alkol başta içimi zordur. zamanla alışırsın.
  • elorelia  (11.05.18 16:11:29) 
@dedimmidemedimmi yok yok bununla yeni bir hype yakalamaya çalışmışlar ama o karakteristik kötü tadı hala sabit maalesef :(
amber de hayal kırıklığıydı, tuborg goldu geçemedi benim için

  • nıç  (11.05.18 16:13:13) 
Beyaz şarap ve şampanya sanırım en hafif olanlarından? Şampanya pahalıdır gerçi sosyetik bir içecek diye biliyorum ama listede kalmasında fayda var. Ömer Hayyam yüzünden kırmızı şarabın tadını da merak etmiyor değilim ama biradan bile daha acıysa önce sirke içmeye alışmak gerek. :)


  • siyah giyen adam  (11.05.18 16:13:55) 
bir çok birayı denemiş biri olarak size önerim,

weihenstaphaner veya miller olacaktır.

ilk içiş için tr'de satılan biralarda daha iyisini deneyimleyemezsin.

Bomonti filtresizin mantığı tadı bi tık daha yoğun olsun diye zaten filtresiz tutuluyor dolayısıyla yanlış seçim.
Weihenstaphaner de buğulu diyenler olacaktır. öbdm sizi cnm
  • ampirikukumil  (11.05.18 16:15:28) 
Kimse tadını sevmiyor olayı tamamen yanlış şahsen içtiğim tüm alkollerin tadını sevdiğim için içiyorum. Bence şarabın içimi biradan kolay bu arada ama tabi zevk meselesi.


  • pastörizesüt  (11.05.18 16:18:48) 
weihenstaphaner güzeldir. ama vişne suyu seviyorsanız 5birim vişne suyu 1 birim votka koyarak da güzel bir tad elde edebilrisiniz.

ayrıca kimse alkolün tadını sevmiyor önermesi yanlış. biz gayet severek içiyoruz.
  • ykyt  (11.05.18 16:21:17) 
cin?

ben de alkollü içeceklerin tadını sevmiyorum.
  • yuvarlanantencereninkapagi  (11.05.18 16:23:22) 
Aralık ya da Ocak ayında mümkünse karlı bir günde kırmızı şarabı deneyeceğim öyleyse, süre zarfı uzun olduğu için arada köşeye atıp bir tık daha kaliteli bir şey almam daha iyi olur gerçi markalardan Bi haberim ama daha uzun süre var neticede. Bu yaz Wehensapthaner 33'lük deneyebilirim kavurucu bir günde. Votka şimdilik ağır gelir mi bilmiyorum ama küçük bir şişede satılan varsa o da vişne suyuyla denemeye değer. Alkolük olacak bir bünyem yok sonuçta, maksat merakı gidermek ve eğer sevsem bile ayda yılda bir en fazla. Herkes öyle başlar denilebilir ama sahiden öyle gidenler de var.


  • siyah giyen adam  (11.05.18 16:24:06 ~ 16:28:27) 
bira eğer yarı soğuksa herkese o tadda gelir. biranın çakı gibi olması lazım. ileride bir daha dene.

koku muhabbetinin olmadığı bir dönemde tuborg gold kutu al. ya da daha hafif miller. 2 tane al. arka arkaya göm.
  • caletti  (11.05.18 16:32:30) 
evet hepsi boyle. yas kemale erdi, alkolun tadini asla sevemedim, o yuzden icmiyorum. gencken senin gibi bir hevesle icmistim (denemistim diyeyim, icememistim) ilk ickimi hey heyy. simdi omrum boyu ictigim toplam alkol 3 bira sisesini doldurmaz. o da yani hep yudum yudum tattiklarimdan yoksa oturup icememisimdir hic bir sey, belki bu iyidir diye tattiklarimin toplami o, hepsi bok gibi, uzgunum.

o boyle yuzunu gayriihtiyari eksiten / burusturtan tad var ya damagindan midene yakarak gecen... ha iste o herkesin ayilip bayildigi alkol. hepsinde o var, uzerine aroma gibi dusun.

kirmizi sarap biradan cok cok daha kotu bence. yani biri kafama silah dayasa bir sise birayi belki icebilirim ama bir kadeh kirmizi sarabi icebilecegimi sanmiyorum.

ben eksi aci da yemem, kiminin dili damagi daha hassas belki...

ha bir de meyve suyuyla birlestirince votka falan ehhhh biraz daha icilebilir oluyor ama sonra dusunuyorsun: lan meyve suyu tek basina daha guzel onu iceyim?
  • robokot  (11.05.18 16:32:53 ~ 16:47:39) 
Evde sıcak şarap yap bence, internette güzel tarifler var.


  • fırt  (11.05.18 16:41:15) 
Tadini sevemediysen zorlama bence.bira sevmediysen kirmizi sarabi da sevebilecegini dusunmuyorum cunku..illa ben icki icicem diye bi dusuncen varsa da kirmizi sarap yerine sangria icebilirsin..ozellikle yazin su gibi gidiyor..internette tarifler var basit ama usenirsin buyuk ihtimal..bira yerine(bence en guzel ickilerden biridir) mojito, long island gibi fresh kokteyller deneyebilirsin..ayrica birayi sevmeyip nasil iciyosunuz anlamis degilim bira keyif ickisidir bence.tadini severek keyif alarak ic iceceksen


  • astrid  (11.05.18 16:52:56) 
Bira başlangıç için kötü bir seçenek. Olacaksa da miller ya da blanc ki bencr blanc anca.

Onun dışında sek hiç alkol içmemek de mantıklı.

Şarap mantıklı ama iyisini içmek lazım çünkü kötü şarap içeceğine bulaşık suyu iç.

Gazozdu enerji içeceğiydi falan da alkollü gazoz içmeye yarar anca. O da kafası için işe yarar. Yoksa anlamsız o da.

Paraya kıy düzgün kokteyl iç. Düzgün yerde taze meyveden yapılanlardan iç. Şehir söylersen düzgün yer önerebiliriz. 30 tlden ucuz düzgün kokteyl olmaz bunu unutma.

HEPSİNDEN ÖNEMLİSİ BU KİŞİSEL BİR DENEYİM. PAPAZ ERİĞİNİ SEVMEYEN BİLE VAR. BU YOLCULUKTA ZAMANLA KENDİNİ TANIRSIN.

elorialehakfşs +1 çok da abartıp ambiyans falan gerek yok yahu.
  • bir ileti paylastim  (11.05.18 17:03:10) 
Bira hiç sevmem. Yüksek alkollü içkiler dene. Votka, cin gibi. Hem sınırını öğrenirsin.


  • Lim5  (11.05.18 17:17:08) 
bu kadar hazırlık gözlerim doldu valla :)

corona ya da tuborg malt gibi biraları deneyebilirsin onlarda pek acı tad olmaz.

yüksek alkollü olarak vodka ya da viski olabilir.

ayrıca kokteylleri de deneyebilirsin. mohito sıcak havalarda güzel gider ferahtır ayrıca margarita da sıcakta iyi gider.
  • hosein  (11.05.18 17:42:43) 
Miller dene +1
İçimi çok kolay.

Bütün alkoller acı değil, değişik ve tatlı olanlar da var. Malibu, baileys vs ve meyve suları ile hazırlanan kokteyller mesela.

Ama yine de alkol sevmiyorsan veya ilgin yoksa bence hiç zorlama kendini. Alkol vücuda zararlı sonuçta.
  • peggy  (11.05.18 17:44:51) 
Anlatırken canım bira çekti inan :) köpürtmeden dökmen faydalı olur. Köpürtünce hakikaten kötü oluyor tadı. Tuborg gol içmelisin hemde soğuk olmalı, rose şarapta deneyebilirsin bencd


  • kedimbitmis  (11.05.18 18:37:48) 
biranın aşırı abartılan iğrenç bi içki olmasından kaynaklı... weihenstaphaner belki ehhh. ilk alkol deneyimim ya şarap ya da cin tonik olurdu. kokteyl mokteyl deneyin yav. birayı sevmemeniz normal. sangria da olumlu.

abartılan dedim diye biranın tarihini anlatmaya çalışanlar çıkabilir... bira içmiyorum demedim. :///
  • nice tnetennba  (11.05.18 18:39:29 ~ 18:41:32) 
bira ve rakı bunlar çöptür, bunlara gelene kadar yüzlerce seçenek var. sizsondan başlamışşsınız


  • kleider  (11.05.18 19:10:25) 
"tatlı içki" arama hiç. en içilebilir içki biradır bence. hızlı kafa yapmıyor o ayrı ama diğer içkiler gibi sert değildir. rakı, cin, viski, votka şarap sana çok daha fazla acı gelecektir.


  • burya  (11.05.18 19:55:48) 
Weihenstephan iç.


  • yirmisantim  (11.05.18 20:41:00) 
adam hayatında ilk kez içmiş, bomonti'nin tadını bile ağır bulmuş millet gelmiş weihenstephaner diyor aq anladık yav en güzel-şekilli birayı siz içiyorsunuz. ne içerse içsin şu aşamada doğru dürüst tadını bile alamayacak/ayırt edemeyecek, öğrenci adam zaten niye gidip weihenstephan'a para versin o kadar?

soruya gelecek olursak bira en hafif alkollü içkilerden biridir, şarap ve şampanya falan tat olarak daha bile çirkin gelebilir şu an sana. çoğu kişi ilk alkol alışında seninle aynı şeyi düşünüyor. çok çok yeni ve farklı bir tat olduğu için sisteme kabul ettirmen biraz zaman alabilir ama seninle aynı yoldan geçmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki kendini sıkıp 1-2 şişe bitirebilirsen gerisi gelir. ha sevmiyosan kendini zorlamanın manası da yok tabii ama bira güzel bi şey bence, şans ver derim.

ayrıca bence ilk deneyimi arkadaşlarla yaşamak en güzeli. ban kadıköy'de bir yaz akşamı içmiştim, sokakta taburedeydik arkadaş ısmarlamıştı sağolsun. buz gibi gelmişti kafam kadar bardakta. muhabbet ettik, geleni geçeni izledik, fıstık neyin yedik falan tadını hiç sevmesem de içebilmiştim. tek bir biradan sonra yaşadığım o hafif çakırkeyiflik hali muazzamdı, hiç unutamıyorum. zaten bi daha o kadar güzel sarhoş olamadım anasını satiyim.

senin azmettiriciye ihtiyacın var. arkadaşınla falan iç o yüzden, evde oturup da televizyonun karşısında kendini içmeye zorlama. ayrıca bardağa dökme, şişeden iç direkt. "sanat" falan olmasa bile bardağa dökmek de adabı olan bi iş, yoksa senin yaptığın gibi 600 kilo köpük çıkar, tadı bozulur.
  • der meister  (11.05.18 20:48:12) 
@der meister, niye qudurdun? Ben ya da başkası o birayı şekil diye önermedik, içimi yumuşak diye, bomonti gibi balkon demiri tadında olmadığı için önerdik. Ya da en azından kendi adıma ben bu sebepten önerdim. Bomonti'nin 50'lik şişesi 7,50 liraysa Weihenstephan'ın 33'lük şişesi 10 lira. Adam zaten yarısını çöpe atmış, 33'lük ona fazla gelmez. 3 lira yüzünden mi "öğrenci adam" alamayacak?

Şimdiye kadar en az 10-15 farklı kişiye önermişimdir, istisnasız herkes çok beğendi. Şekil diye değil, tadı güzel olduğu için.
  • yirmisantim  (11.05.18 22:57:43) 
bira insanla içilir tadı insanla gelir. tek başına bira içilmez.


  • dedim dedim de kime dedim  (11.05.18 23:09:15) 
bomonti filtresiz seçimini ben de desteklemiştim. şimdi yazılanları okuyunca acaba miller mı deseydim diye de düşünmeden edemedim.

ilk başladığım zamanlar tercihim hep miller'dı. sonra bir gün migros'ta kalmadığı gün, "abi bomonti dene" dedi eleman. bir süre de bomonti ile gittim. bomonti malt, bomonti filtresiz... ki daha çok malt.

sonra efes malt, tuborg malt, tuborg kırmızı kutu...

bana şu an kafa yapması ve içilebilir olması açısından tuborg gold şişe en güzeli geliyor. amber sevmedim. kırmızı kutu da sert biraz ve sabaha çok kötü baş ağrısı var.

erdinger de hoş, hafif bir bira. tavsiye ederim. leffe de hafif, biraz aromatik. ama bunlar çok hafif biralar.

Weihenstephan'ı ben de merak ettim. deneyeceğim mutlaka.

efes'i oldum olası sevemedim. berbat bir bira.bomonti de efes ürünü olmasına rağmen -nispeten- içilebilir bir şey.

votka, gazoz ya da meyve suyu olmadan içilmesi çok zor bana göre. tercihim olmadı hiçbir zaman.

tekila shot, birkaç tane peşpeşe; ki ilk başlayan için 3 tane yeterli, direkt kafa yapar. tekila kafasını seviyorum :) bayağıdır içmedim ama.

rakı denedim, hiiiiç sevmedim. berbat bir şey. sevene bir şey demem, ki atam seviyordu. baş üstünde.

şaraba merak sardım yaklaşık bir yıldır. bayağı bir şarap denedim kendimce. bunu da bir başlığımda paylaştım, ara ara da güncelliyorum eklerle.

bugün buzbağ, öküzgözü&boğazkere denedim nihayet. çok iyi değil ama fena da değil. içilebilir. ama en beğendiğim şarap, kutman'ın böğürtlen ve karadutlu tatlı ve içimi kolay şaraplarını saymazsak; doluca'nın kav boğazkere&öküzgözü şarabı ile migroslarda bulunabilen ama bu akşam bulamadığım "seleccion"u, concha y toro'nun.

ilk içtiğimde sigaranın tadı da berbattı. zamanla alışıyor ve seviyorsun. keşke hiç olmasaydı ama maalesef sigara tiryakisiyim artık.

alkolü de ilk efes'le tattım. birkaç yudum içebildim, berbattı! daha sonra tuborg'dan birkaç yudum, onu da sevmemiştim.

birayı bardakta içmek güzel değil, tadı şişede daha güzel çıkıyor bence. ama barda fıçı bira bardakta güzel oluyor tabii.

sert gelirse içine birkaç dilim limon atabilirsin. yanında bol fıstıkla :) ilk zamanlar gerçekten tadı berbat.

kola, meyve suyu, gazoz vs güzel içimli içecekler. içki, kafa yapması için içiliyor ve sanırım yaşadığın sıkıntı ve stresler daha da kolaylaştırıyor o süreci.

yalnız içmemek en güzeli ama iki bira ya da kadeh içince bağırıp çağıran, küfreden tiplerden de hiç hoşlanmam. adam gibi muhabbetle, hafif çakırkeyf olmak güzel.

çok içme :)

afiyet olsun.
  • runagain  (12.05.18 04:14:24 ~ 04:36:13) 
sarhoslugunu (farsca: başı hoşluk) hissetmeye basladiginda tadini hos bulmaya basliyorsun. yoksa deli degiliz.


  • e haliyle  (12.05.18 04:28:52) 
[]

Psikolojide şu duruma ne ad veriliyor

Bir şeyi, bir hedefi ya da bir ödülü kazanmak için birden fazla aday var. Mesela bir kızı birden fazla erkek seviyor, kızın adayı çok olduğu için o kızı isteyen X, Y ve Z kişileri daha çoşkulu bir istek duyuyor kızın kalbini kazanmaya. Sonunda kazanan Y oluyor, diğerleri aradan çekiliyor. Bir süre sonra ise Y nin o eski güçlü duygularından eser kalmıyor, sevip sevmediğini bile sorgular hale geliyor.

İşte buna benzer durumlara tam olarak ne ad veriliyordu? Aynı zamanda bundan farklı olarak, çok arzulanan bir şey mesela telefon ya da arabaya alana kadar aylarca o alma hayaliyle yanıp tutuşmak ve nihayet aldıktan bir hafta sonra tüm o güçlü arzunun sönmesi, alınan şeyi bir kenara atmak veya ilgisiz olmak. Bu duruma verilen ismi de bulamadım.


 
Bununla ilgili bir kompozisyon yazmıştık lisede. "Hiçbir şey, gerçekleşen hayal kadar hayal kırıklığı yaratamaz." idi konumuz da.
Aslında tam tersi durumun adı var psikolojide: (bkz: endowment effect) Belki araştırınca zıttı da çıkar ortaya. En azından bir bilen çıkana kadar iş görür.

  • m e b  (08.05.18 20:27:05) 
[]

"Korku" öğrenmeyi tetikler mi engeller mi?

Sınıfta kalma korkusunun tetiklediği ders çalışma şeklinden mi daha çok verim alınılır öğrenmek adına, yoksa kalma geçme kaygısı duymaksızın yapılan aktiviteden mi? Günümüzde temeli korkuya dayanmayan pek bir şey bırakmıyorlar gerçi. Okumazsan işin olmaz işin olmazsa aç kalırsın aç kalırsan ölürsün misali çocukluktan bu yana bir korku şartlandırması yükleniliyor. Belki bu yüzden her yıl milyonlarca mezuna rağmen ülke gelişemiyor, verimli mezun sayısı az. Sınıfta kalma korkusuyla dersi anlamak yerine sadece sınavı geçmeye yarayacak bilgileri ezberleyip tekrar ediyoruz. Ygs lys öss ise tamamen kazanamama korkusuna dayanıyor. Matematiği coğrafyayı işimize yarayacağı için değil üniversitesi kazanma isteği, kazanamama korkusu yüzünden öğrenmeye (?) mecbur bırakılıyoruz.

Fakat diyelim ki hiçbir korkuya gerek duyulmayan bir ortam var, sınavlar yok, herkesin serveti var. Bu ortamda okumak ve öğrenmek herhangi bir korkuya değil kişisel gelişime dayanacak. Ancak günümüzden farklı olarak herhangi bir maddi kazanç getirmeyecek. Böyle bir ortamda insanlar öğrenmeye ne kadar istekli olurdu günümüz dünyasına kıyasla?


 
korku ogrenmeyi engeller, ezberlemeyi tetikler.

insan beyninin nasil calistigini arastiran -yanilmiyorsam- akademisyen birinin beyin felci gecirmesi ve kendi beyin yapisini gozlemlemesi/incelemesi. sansli midir degil midir bilemedim fakat cok guzel bir sunum.

youtu.be
  • seksli harf  (08.05.18 03:22:39 ~ 03:22:45) 
Korku stres yaratır. Bir seviyeye kadar stres harekete geçiricidir.


  • burfak  (08.05.18 09:06:22) 
[]

Hangi diziye başlamalı?

Duruma göre iki dizi de olabilir, ingilizcesi biraz anlaşılır olanlar bir adım önde.

Mad Men

Narcos

Ozark

Bloodline

Penny Dreadful

The OA

Vikings (7-8 bölüm izledim ancak başkarakter hakkında malum spoileri yediğim için devam etmedim)

House of Cards (ikinci sezondaydım, Kavin Spacey in son sezonda olmayacağı kovulduğunu öğrenince devamı gelmedi)


İzlerken zevkten dört köşe olduğum, en sevdiğim diziler sırasıyla: Lost, Breaking Bad, Fringe, GoT, Oz, Black Mirror, Dark, Prison Break ilk 3 sezon, La Casa

İzlerken sıkılmadan keyif aldığım diğer diziler: 13 Reason Why, Stringer Things, The end of the fucking world,Sherlock, True Detective 1.sezon

Ek olarak, daha önce de sormuştum fakat tam aradığımı bulamadım, Friends gibi clear ingilizceye sahip, kulak alışkanlığını geliştirmek için ingilizce altyazılı izlenebilecek dizi tavsiyelerine de açığım. Breaking Bad'in ingilizcesi nasıldı mesela yeniden ing altyazılı izlemek için?

 
listede göremedim, True detective özellikle ilk sezon çok iyi.


  • senolll  (08.05.18 02:38:55) 
beğendiğiniz dizilerden hareketle söylüyorum.

mad men size çok yavaş kalır, sıkılırsınız.
penny dreadful ingilizcesi sıkıntılı.
Narcos ingilizce değil.
the oa özellikle sonuyla çok saçmaladı.
ozark beğendiklerinize göre çok küçük yapım.
bloodline izlemedim.

ek önerim: manhunt unabomber.
  • brakgn  (08.05.18 03:19:05 ~ 03:19:49) 
narcos ispanyolca, o zaman bir adım geride?

mad men ve penny dreadful seni bayar. narcos veya true detective tavsiye ederim.
  • eindaclub  (08.05.18 12:11:32) 
penny dreadful benim çok severek izlediğim bir diziydi.kesinlikle tavsiye ederim.
ozark da bayağı güzel bir dizi onu da öneririm.

  • neverlose  (08.05.18 17:31:45) 
Mad Men
Vikings
House of Cards
Dexter
Hannibal
Breaking Bad
Modern Family
  • chitosan  (08.05.18 17:37:32) 
[]

İnsanlar birbirine güvenmediği için mi evlenir?

Diğer bir deyişle evliliğin asıl sebebi güvensizlik midir? Şayet alakası bile yoksa insanlar niye devlete iki imza atma gereği duyar? Evlendikten sonra birbirlerinden daha rahat kopamayacakları yahut çocuk gibi durumlarda yasal sorumluluklara sahip olunacağı için mi toplum evlilik ister? Özellikle kadınları ve kadın çocuk haklarını korumak için? Söz gelimi devlete iki çift imza atmadan nikahsız düğünsüz birlikte yaşayan bir çiftte eğer kadın hamile kalırsa erkek onu bir şekilde bırakabilir de, evli olsalar böyle bir durum olmaz gibi düşünceler mi acaba toplumun zihniyetine yansımış ve bu yüzden evliliği olmazsa olmaz olarak görmüşler?

Devlet onaylı cinsel ilişki yani kağıda atılan iki çift imza ve eski çağlardan kalma kabile dansı geleneği olan düğün gibi faaliyetler olmadan insanlar aile kuramaz, birbirini hiç bırakmadan ölene kadar sevemezler mi? Toplum geçmişten bu güne böyle buyurduğu için sorgusuz sualsiz kabullenip uymak akla hakaret gibi geliyor. -Yine de çocuğun güvencesi için nikaha karşı gelemiyorum ama nice nikahlı aile çocuklarına bakmazken nice nikahsız aile hayatlarını adayabilir çocuklarına. Genelleme yapmak biraz sıkıntı. -


 
Birbirine güvenmeyen insanlar dediğin gibi bir kağıda imza atma gereksinimi duyar.


  • fatalsoul  (06.05.18 10:49:59) 
Aile mahalle toplum devlet baskısı bir yerden sonra harbi kastığı için. O baskı başta halledilir görülür ama azar azar yer insanı hele hele Türkiye'de. Yaşamayan bilmez. Evleneyim kurtulayıma kadar iter insanı. Nasılsa sevdiğim ve hayatını geçirmek isteyeceğim insan vereyim imzayı da kurtulalım niye yaşıyoruz bunları oluyo bi yerden sonra.


  • selamun aleykum kitty  (06.05.18 11:04:47) 
Gerçekten çok bilgili ve modern birine benziyorsunuz. Bu aşmış düşünce tarzınız buralarda harcanıyor.


  • elorelia  (06.05.18 12:21:29) 
@elorelia +1
Tabi abi yaaa iki kisi birbirini sevdi diye devletten onay mi alacak?

  • allah yazdiysa bozsun  (06.05.18 12:30:26) 
Elorelia +111 asdgdgff


  • pastörizesüt  (06.05.18 12:59:13) 
çocukla bitmiyor o iş. bir durum olduğunda sevgililer yasal olarak birbiri adına karar veremiyor ülkemizde. ama eşler verebiliyorlar. güvenmedikleri için değil, güvendikleri için evlenirler.


  • pinkpeony  (06.05.18 15:50:04) 
hayvan olmadığı için evlenir bence.


  • susadım çeşmeye varmaz olaydım  (06.05.18 16:28:43) 
genelde kızın annesi babası artık ona bakmak istemediği için kurulmuş bir sistem bu .sen birinin büyütüp yetiştirdiği bir kızı alıp yatağa atıyorsun ve yalayıp yutuyorsun . babası da al o zaman tüm giderlerini karşıla diyor . ama bunun için de önce imza at ki yarı yolda bırakırsan da tazminat öde diyor. evlilik denen kurumun çıkış noktası bu aslında .


  • taylor durden  (08.05.18 14:35:35) 
[]

Neden Vegan olmalıyız?

Vegan olup da başka insanları veganlığa ikna edecek olsaydınız, mesela beni, nasıl ikna ederdiniz? Hiçbir görüşe ön yargılı değilim, şayet mantıklı gelirse bir gün neden olmasın. Ancak öncelikle karşıt gerekçelerden bahsetmeliyim.

Herhangi bir dine bağlı değilim. Doğaya uygun olan ahlaka uygundur benim için. Doğada hayvanlar birbirini öldürüp besleniyorlar, insan da doğadan gelmiştir ve bir hayvan türüdür öyleyse başka bir hayvan türünü öldürüp yemesi doğaya uygun olacağı için ahlaka uygundur, buna karşı çıkması ise doğaya aykırı olacağı için ahlaka aykırıdır öyleyse veganlık ahlaka aykırıdır? (hayvanlar keyfi olarak öldürmez)

Aynı zamanda öldükten sonra yok olacağız. Öyleyse yaşamın hiçbir anlamı yok, hedonist yaşam görüşüyle ölene kadar keyfine bakmak akla oldukça yatkındır. Öyleyse insan neden bifteğin, ızgara balığın, mangalın, tavuğun lezzetinden hatta süt bal peynir gibi temel gıdalardan dahi mahrum kalarak yaşasın ki? Öyle yaşarsa yaşamış olmasının ne anlamı kalacak zaten öldükten sonra bir daha asla tadamayacağı için o lezzetleri?

Ete ve hayvan ürünlerine bağlı şekilde evrimleşmişiz ve hatta Vegan olmayı tercih edebilecek kadar irade sahibi bir bilince sahip olmamız da bildiğim kadarıyla insanların etleri ateşte pişirmeyi öğrenmesinden sonra bol bol et tüketerek beyin hacminin büyümesi sayesinde olmuş. Proteinin gerek vücut gerek zihin için sağlıksal önemi bu kadar büyükkken, ölümden sonra yaşamın olmadığı bu dünyada neden sağlığa faydalı olan bu lezzetlerden kaçınmalı insan?

 
Bir parca pirzola pisirmek icin 100 litre su gerektigi icin.

Bir parca pirzola pisirmek icin 10 donum arazi gerektigi icin. O arazide kilolarca bugday da uretilebilirdi ama onun yerine o bugday hayvan yemi olarak kullaniliyor.

Hayvanlari yemek icin oldurmeyi gectim, kesilecek kadar buyuyene kadar hayvanlar iskence altinda yasiyor. Ineklerin ayaklarini esnetecek kadar bile alanlari yok. Tavuklar hormonlu sularla besleniyor ve kesilene kadar aci cekiyorlar. Bir de bu hormonlu tavuklari fakir ulkelerde cocuklar yiyor.
  • Traveller  (01.05.18 02:13:50) 
değişik bir kafası var. gerçek hayatta takılmanı tavsiye etmem de internetten biraz gözlemleyebilirsin.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (01.05.18 02:20:13) 
@Traveller ormanda bir aslan da söz gelimi bir ceylanı boynundan ısırıp öldürerek o an yiyor. Hayvanları yemek için öldürme olayı sadece insana mahsus değil ki, ayrıca et ayrı buğday ayrı besin değerleri. Deney olarak, eş değer fiziksel ve sağlıksal özelliklere sahip iki çocuğu 2 yaşından 25 yaşına kadar iki farklı doğal çiftlik alanında tutalım. X Kişisi 25 yaşına kadar sadece buğday ve diğer tarım çavdar ürünleri tüketsin. Y kişisi ise düzenli olarak süt, bal, yumurta, peynir gibi gıdalar ve kırmızı et, balık, beyaz et ve aynı zamanda çavdar ürünleri de tüketsin hiçbirinde aşırıya kaçmadan. Spor ve diğer faaliyetleri de ikisinin de eşit olsun. Şimdi 25 yaşına geldiklerinde hangisi daha sağlıklı, dinç, güçlü olur?

Hayvanlara işkence konusunda, fiziksel bir işkence görmeleri ya da görmemeleri kapitalist pazarlamayla alakalı. Eğer hayvanlar işkence görüyorsa, o hayvanların etini sütünü satın almayı bırakır ama kendin avlayabilir ya da yetiştirebilirsin sonuçta. Veganlık et piyasasına değil et yemeye karşı.
  • siyah giyen adam  (01.05.18 02:28:26 ~ 02:29:38) 
Bana kalırsa veganlığın temel felsefesi; teknoloji sayesinde artık insan hayvansal besinlere bağlı kalmadan sağlıklı bir hayat sürebiliyor. Hayvansal besinlere olan bağlılığımız hem yaşadığımız ekosistem için zararli hem de endüstriyel olarak yetiştirilen hayvanlar bilinçli bir canlı olmasına rağmen çok kötü şartlara maruz kalıyorlar. Bu yüzden bunlara göz yumup et tüketmeye devam etmemiz etik değil.

Ha vegan değilim, sık sık et yerim ama bu felsefe bana gayet mantıklı geliyor.
  • Haldamir  (01.05.18 02:57:36) 
Bir hayvanın bir başka hayvanı avlayıp öldürmesi ile migros'ta kasap reyonundan et almak aynı şey değil.

Bir karnivor, avladığı hayvanın derisini, tüylerini, kemiklerini, kanını vb iştahla çürüse ve koksa dahi yiyebilir. Sense ısıl işlem, baharat, marinasyon vs uygulamak ve etin sadece belli noktalarını tüketmek durumundasın. Bir kedi kan içerse midesi bulanmaz, insan ise kan içemez en basitinden, kusarsın.

Bir karnivor yediği eti 6 saat içinde sindirir ve dışkı olarak atar.

İnsan için bu süre 24 saattir.

Et yedik insanlık olarak, yiyoruz. Ben vegan canlılar olduğumuzu değil bitkisel ağırlıklı beslenen omnivor canlılar olduğumuzu söylüyorum. Ama bu şart değil.

Hedonist düşünceye göre hoşlandığın kızı bayıltıp ırzına da geçebilirsin. Restoranda yiyip içip kaçabilirsin,kendinden güçsüz insanlara ve hayvanlara eziyet edip egonu tatmin edebilirsin. Neden yapmıyorsun? Ahlak mı? Ahlaksa bu da ahlak. Toplum baskısı ve otorite mi? O halde ciddi psikolojik problemlerin var demektir.


Beyinlerimizin gelişimi konusunda doğrudan kanıtlanmış bir korelasyon yok et yemekle. Öyle olsa aslanlar, kaplanlar en zeki hayvanlar olurlardı biz değil.

Veganlıkla ilgili var olan düşüncelerin ve argümanların daha önce on binlerce kişi tarafından tartışıldı. Tamamının veganlar tarafından tutarlı cevapları var.

Vegan olarak her şeyi bilmek gibi bir yükümlülüğüm yok, kimsenin yok. Ama bildiğim kadarıyla cevaplarım bunlar.

Geçmişte et yedik yiyoruz ama gelecekte insanlık et yemeyecek veya var olan tüketimin belki %1-2'sini aşmayacak. Çünkü sürdürülebilir ve sağlıklı değil etiğini bir kenara bırakalım.

Bugün abd'de yapılan araştırmalara göre en fazla ölüm sebeplerinden 13'te 11'i et yemek ve kötü beslenmekten ileri geliyor. O iki sebebin biri sigara öbürü trafik kazası.

Sigaranın sağlığa zararlı olduğu aynı sınıf içinde işlenmiş et tüketimi de yer alıyor.

Söyleyecek çok şey daha var da bu tip ortamlarda boşa konuşulduğu konusu tecrübeyle sabit.
  • bos gezenin bos ustasi  (01.05.18 04:20:06) 
Insanlarla hayvanlari kiyaslayip ama hayvanlar da birbirini yiyor oyleyse vegan olamayiz dusuncesi kadar sacma bir sey duymadim. Kimse kimseye vegan ol demiyor ama veganligin mantigini sorup sonra da kendini bir hayvanin davranuslari ile kiyaslamak kadar sacma bir sey duymadim. Evet bir ceylani aslan gibi vahsice oldurmuyorsun tebrikler kendinle bu yuzden gurur duymaya devam et.


  • Traveller  (01.05.18 07:49:35) 
et yemezsek medeniyetin gelisimi durur. vegan olanlar bile vegan olmalarini et yemeye borcluyken bu nasil bir ikiyuzluluk ve nankorluk akil alir gibi degil.


  • baldur2  (01.05.18 08:25:51) 
Sistem dayatmadan vazgeçmez insan denen şey. Siz de vazgeçmeyin." Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar." Bu aslında ıdeolojik bir seçim. Ve bir de hayvanlar acı çekmez.


  • rn  (01.05.18 08:52:12) 
Bununla ilgili bence en iyi arguman asagiya kopyaladigim Immanuel Tolstoyevski girdisindeki ekonomiyle ilgili kisimdi. Ozetle diyor ki ozellikle buyukbas hayvancilik cok verimsiz, sirf et yiyecegiz diye bir suru kaynak tuketiyor, dogal kaynaklara zarar veriyor, kuresel isinmayi korkuluyor ve ozetle gezegenin anasini aglatiyoruz. Ustelik bu surdurulebilir degil zira nufus arttikca beslenmesi gereken hayvan sayisi da artmak zorunda.



seyler.eksisozluk.com
  • salihdt  (01.05.18 09:38:53 ~ 09:39:23) 
Hayvan yetiştirmek için inanılmaz derecede fazla kaynak harcıyor olmamız (Hayvan yemi için kullanılan tarım araziler, katledilen ormanlar -Genelde güney amerika'da amazonları talan ederek oluşturulan soya çiftlikleri örnek gösterilir-, tüm bu süreçte harcanan su, soya çiftliklerinde kullanılan ilaçlar, tarladan hayvan çiftliğine gidene kadar mahsülün taşımasının çevreye verdiği zarar -gemi,kamyon vs.. saldığı co2- Dünyadaki tarlaların yaklaşık %40'ı sadece hayvancılık için kullanılıyor.

Ben vegan değilim, hayvanlar acı çekiyor diye de vegan olmam, fakat böyle de bir gerçek var. Hayvansal ürün tüketimini azatlmamız lazım ve olanı da daha sürdürülebilir hale getirmemiz lazım.
  • mirafiori  (01.05.18 16:59:38) 
''Veganlık et piyasasına değil et yemeye karşı''

sadece et yemeye, genele vurursak, hayvan yemeye karşı olan vejeteryanlar. veganlar tam olarak endüstriye karşı. bu yüzden hali hazırda başka sebeplerle ölmüş dahi olsa bu hayvanların derilerini kullanmıyor; çünkü hayvanları öldüren endüstriye karşı.

ya da hayvanlar öldürülmese dahi süt içmiyor; çünkü işin ucu yine besiciliğe ve endüstriye çıkıyor.

hatta bahçede tavuk yetiştirip onun yumurtalarını yemeye de karşılar; çünkü bahçeye getirdiğin tavuk da endüstriyel hayvancılık sınırları içerisinde üretilen yumurtadan çıkan hayvanlar. o yumurtadan çıkan hayvanları alıp beslemek de endüstriye hizmet etmek demek.

----------------------------------
  • air  (01.05.18 17:15:33) 
Günümüzde tükettiğimiz etin , hayvansal ürünlerin üretim şekli hayvanların inanılmaz vahşi koşullar altında üretilip öldürülmesine dayanıyor. Endüstri daha çok verim almak adına, daha hızlı üretmek adına hayvanlara işkence ediyor.
Tüm bu sistemin bir parçası olmamak için hayvansal ürün tüketmemek gerekiyor.
(vegan değilim , ahlaki olarak desteklediğim bir duruş ve hayvanları çok seven biri olarak vicdan azabı çekiyorum.)

Elimde olsa yapacağım şey ki planlıyorum, şehir hayatından uzaklaşıp her şeyimi kendi bahçemde, evimde yetiştirmek, min ihtiyacımı karşılayacak şekilde senede bir hayvan avlayıp kurutup saklayıp vs. onu tüketmek olurdu.

Dediğim gibi hayvanları seviyorum ama bu şekilde bir av ve doğal hayat mantığı beni rahatsız etmiyor. Benzer şekilde bir ayı evime girip beni de yiyebilir, çok ilginç ve imkansız bir olay değil. Av doğanın bir parçası.

market tüketimini sıfırlayıp kendi kendine yeten böyle bir sistem kurabilirsem sanırım mutlu olurdum.
  • demoniclewinsky  (01.05.18 18:18:21) 
[]

Lahmacun & Çiğköfte tavsiyesi? İstanbul içi

Şöyle çok pahalı olmayacak ama yedin mi lezzetini hissedebileceğimiz lahmacun ya da Çiğköfte yapan mekanlar arıyorum arada sırada gitmelik ya da sipariş. Tercihen Kadıköy rıhtıma yakın olması iyi olur ama Karaköy, Beyoğlu Eminönü gibi yerlere de açığım.




 
Borsam Lahmacun - Kadıköy


  • grobet  (29.04.18 13:18:27) 
Borsam demeye gelmiştim 3 yeri var kadıköyde 3ü de güzel.


  • bass solo take one  (29.04.18 13:37:31) 
Arsamiea Çiğ Köfte. Cok cok iyi. Yemeksepeti´nde de varlar ama Kadikoy Rihtim´dan yurume mesafesinde.


  • buf-e kür  (29.04.18 13:40:42) 
Çiya nın lahmacunu beğenirim. Arsemiea +1


  • kisa  (29.04.18 15:08:02) 
Gakkoş kızıltoprak lahmacununu yemedim ama çiğlöfte güzel


  • condom kurşunu  (29.04.18 15:53:38) 
kesinlikle ruhha lahmacun. cevizlisini dene. çiya restaurantın karsısında.


  • hicgudu  (29.04.18 16:56:31) 
tatlıses seyrantepe lahmacunları efsane


  • mayeskuel  (29.04.18 17:29:13) 
Günaydın lahmacun


  • makarnacanavari  (29.04.18 20:07:58) 
[]

Ölümden sonra neye inanıyorsunuz?

Elbette kimse bilemez ama herkesin bir inancı vardır sonuçta ölüm sonrasıyla ilgili. Sizce ne olacak?

www.strawpoll.me


 
"I do not fear death. I had been dead for billions and billions of years before I was born, and had not suffered the slightest inconvenience from it."
Mark Twain

  • Goldstein  (29.04.18 01:57:17) 
bize üstün özellikler verip anne karnından dünyaya getiren yaratıcı elbet burdan sonrasını da hazırlamıştır diye düşünüyorum


  • mukremin citir  (29.04.18 01:57:40) 
toprak olucaz, çiçek olucaz, börtü böcek...

hepimiz hayvanız ve hayvanlar ölünce doğaya karışıp başka canlıların yaşam kaynağı oluyor. binlerce yıldır bir sürü insan öldü bir şey olmadı onlara bize de bir şey olmayacağına inanıyorum. ruh için boşluk, karanlık, derin bir uyku, beden için yaşam döngüsü.
  • senolll  (29.04.18 02:06:40) 
Ahiret hayatı başlayacak.


  • gölgede aynı  (29.04.18 02:33:43) 
hiçlik


  • orpheus  (29.04.18 02:49:00) 
pamuğa inanıyorum ben.


  • Photographer  (29.04.18 02:49:53) 
İnancım, yok olacağımız yönünde. Ölen kişi için her şey bitecek yani. Sonsuz karanlık.
Temennim, bir yerlerden dünyayı izleyebilmek.

Bak ölümü merak etmeye başladım şimdi.
  • yirmisantim  (29.04.18 02:51:06) 
hiç rüya içermeyen uyku.

çocukluğumda zamanı atlatayım da hemen tsubasa'yı izleyeyim diye uyurdum.
  • ocanal  (29.04.18 03:02:19) 
Ahiret. Gidenlerin geri gelip tek cümle söyleme şansları olsaydı ne derlerdi acaba? Bunu çok merak ediyorum.


  • ssiradanbirigibi  (29.04.18 03:39:00) 
mantıklı düşünürsem, karanlık var sadece. şarjım bitecek ve kaybolacağım diye düşünüyorum.

sonra da, ulan insandan insan çıkıyor, böyle bir komplike olayı birilerinin tasarlamsı gerekiyor, e bunu tasarlayan kimse öldüğüm zaman ortada bırakmaz diyorum mantıken. illa ki vardır sonrası. ama ahiret kavramı so cheesy.

kafa almıyor işte. kimsenin bilmesi mümkün değil bunu. böyle olunca da eytere lan banane diip yakıyorum bir sigara.
  • liriamer  (29.04.18 04:01:43) 
inanmıyorum; biliyorum.


  • boyle buyurdum  (29.04.18 04:31:40) 
benden sonrası tufan.


  • Ufuk  (29.04.18 04:55:43) 
hiçbi şey olmayacak. milyonlarca canlı gibi yok olup gitmiş olacağız sadece.


  • nathanieltroy  (29.04.18 10:29:06) 
Karanlık.


  • Giovanni Pipitto  (29.04.18 10:49:50) 
dogmadan once nasil hicbir seyi hatirlamiyor ve hissetmemissek oldukten sonra da oyle olacagiz. fantastik hikayelere inanmiyorum.


  • tomcruise  (29.04.18 10:59:20) 
Sonsuz ahiret hayatı.


  • opitseri  (29.04.18 11:09:54) 
Doğumdan öncesine. tomcruise +1


  • lüzumsuz adam  (29.04.18 12:09:38) 
8 saatlik uykunun bitmeyen, uyanilmayan versiyonu. gayet mantikli geliyor bana.


  • baldur2  (30.04.18 09:28:31) 
uyuycan işte mis.


  • nice tnetennba  (30.04.18 10:13:11) 
[]

Sinemaya tek mi gidersiniz arkadaşınızla mı?

Malum, tek başına gitmek nedense çok ilginç ya da olağan dışı görülüyor. Şu ana kadar 50 kere gitmişsem 47'si tek başınadır. Sizde genel olarak durumlar nasıl?

www.strawpoll.me


 
genelde kardeşimle giderim :) film zevklerimiz aynı. benden önce filmi izlediyse tek giderim. severim de tek gitmeyi. üniversitedeyken arkadaşlarla giderdik.


  • olutaklidi  (27.04.18 21:05:58) 
hiç yalnız gitmedim. hep birileri gel diyor gidiyorum. zaten pek sevmem. ama tiyatroya yalnız gitmişliğim çok.


  • karlmarx  (27.04.18 21:06:43) 
Ben hep tek gidiyorum ya. Arkadaşlarımla muhabbet edip gezmeyi seviyorum. Sinema tek başına da yapılabilecek bir aktivite arkadaşlarla yemeyi sevmiyorum bu zamanı.


  • istenmeyen evlat  (27.04.18 21:08:55) 
Denk gelirse birisiyle giderim, gelmezse tek giderim. Tek gitmişliğim de çoktur, birileriyle gitmişliğim de.


  • i m cool with that  (27.04.18 21:09:46) 
hiç yalnız gitmedim ama gitmeyi çok istiyorum. çok imreniyorum tek başına kalkıp da sinemaya gidenlere. bende o motivasyon yok :(


  • oekuklu  (27.04.18 21:13:10) 
tek. Tek gitmeyi daha çok seviyorum.


  • damla sakızlı dondurma  (27.04.18 21:25:24) 
tek gidiyorum. Öbür türlü filme adapte olamıyorum


  • çılgındünya  (27.04.18 21:37:33) 
Tek gidiyorum. Arkadaşım olmadığı için tabi bazen tek gitmeye üşensem de.


  • clones  (27.04.18 21:39:51) 
Tek gitmek istiyorum ama insanlara tuhaf geliyor rahatsız oluyorum


  • selamun aleykum kitty  (27.04.18 22:05:38) 
Filme göre değişiyor. Çok izlemek istediğim bir şeyse kimse olmasa da tek giderim. Ama genel olarak film izlemeyi sevmediğimden, birisi ısrar etmişse gitmişimdir.


  • sopiro  (27.04.18 22:29:04) 
tek giderim


  • fasko  (27.04.18 22:51:23) 
Yalnız giderim. Evimin 30 saniye ötesinde sinema var. İzlemek istediğim bir film varsa alır biletimi giderim.


  • noluyo yaa  (27.04.18 23:17:48) 
hayatımda toplamda 3 kere gittim sinemaya tek başıma, geri kalanlar arkadaşlarla; sahne sanatlarına tek defalarca gitmişimdir ama sinema bana artık sanattan çok gösteri gibi bir eğlence, pikniğe gitmek gibi bir şey; böyle olunca işin içinde arkadaşlar oluyor ama sinemaya sanat tarafında bakanlar var, o gözle bakılıyorsa gidilir tek yoksa evde izlemek daha keyifli illa tek izlenecekse.


  • gezegen olan pluton  (28.04.18 01:46:29) 
[]

Amatör öykü

Bu ikinci öykü denemem oldu ama duvara yazmış gibi hiç kimse kötü yorum dahi yapmadı biraz uzun sürdüğünden olsa gerek. Yine de anladım ki yerden yere vurulmayı hiç var olmamış sayılmaya tercih edermiş insan. Eğer okurum diyorsanız en olumsuz yorumlarınızı dahi bir umut beklerim. :)

www.wattpad.com

Edit: WP den okumak için illa giriş yapmak gerekiyor sanırım, eskiden böyle değildi. Bu yüzden şu linkten de okuyabilirsiniz alternatif olarak

justpaste.it

 
Konu karanlık, lakin gayet sürükleyici olmuş.


  • d max  (24.04.18 02:02:55) 
gercek kesit senaryosu gibi olmus, pek acmadi beni maalesef. kalem kuvvetli degil. betimlemeler, detaylar bazen cok zayif bazen yersiz kalmis. mantik olarak da hata var. ornegin fikret'in basta kadinin esine yakalanma fikrinden korkmasi ama devaminda ailesi tarafindan reddedilecegi dusuncesiyle kafayi yemesi... universite ogrencisi genc bir adamin, evli bir kadinla ask yasarken "ailemin haberi olur" korkusuyla boyle delirmesi mantiksiz geldi bana. hikayenin en onemli parcalarindan biri olan kadinin oldurulmesi kismini da cok yavan ve hizli gecmissin. citirti yerine cidirdi yazman, "ilk agzindan dokulen sozler" (kac tane agzi var?) gibi ifadeler de cok goze batiyor. bu haliyle maalesef ben cok zayif buldum :(


  • der meister  (24.04.18 02:30:33) 
milf mi bu?

olaylar cok hizli gelisiyor, sanirim oykunun ozelligi de bu zaten, edebiyat derslerini birakali yillar oldu, unutmusum.

cok kufur var.

betimleme ve tahlillerini sevdim ama aralarda sanki biri yazarin pesinden at kosturmus, hissiyati var. ayrica karakter sayisi az ve sadece universiteliyi tahlil etmissin. oykulerde sasirtma olur, ben ortalari hep tahmin ettim, sikildim, orta pargraflarin ilk ve son cumlelerini okumam yetti. bu oykuden kendime nasil bir ders cikarayim? evli kadinlarla takilmayayim mi?

ugrasip yazman da guzel ama :)
  • tomcruise  (24.04.18 03:21:22) 
[]

İyi Parti hazineden seçim yardımı alabilecek mi?

15 CHPli vekil İyi Parti ye geçti, mecliste de zaten 5 vekili vardı etti 20 İyi Partili vekil. Bu durumda seçim kampanyası için iki gün önce açıklanan pay listesi yeniden düzenlenip İyi Parti de dahil edilir mi yoksa iş işten geçti vermezük diyebilir mi?




 
daha ödenmedi galiba, kanuni bir süresi vardı. eğer seçimle ilgili hak kazanıyorsa buna da kazanmışlardır bence. hatta chp ile bu konuda anlaşmış olabilirler diye düşünüyorum.


  • passion rules the game  (22.04.18 17:12:47) 
o şartın değişmiş olması lazım. grup şartı kalktı yüzde 3 şartı geldi diye hatırlıyorum.


  • Jimmy McNulty  (22.04.18 18:22:45) 
Hayır alamiyormus.

Kaynak: Parti'nin İstanbul temsilcilerinden biri
  • westblack  (22.04.18 21:25:59) 
seçime girmemiş, oy almamış. almaması lazım.


  • susadım çeşmeye varmaz olaydım  (22.04.18 21:30:08) 
Hazine yardımı bir önceki seçimden belli bir oy oranını (%3 sanırım) geçen partilere yapılıyor.

Kıyamet gibi parti var memlekette, hepsine para mı dayanır?
  • John Bloor  (23.04.18 11:09:09) 
[]

Almanya'da Türkler, Türkiye'deki Suriyeliler gibi mi görülüyor?

Suriyelilere karşı bakış toplumsal bakış açımız malum. Peki Almanya'daki Türkler de Almanlar tarafından öyle mi görülüyor bunu çok merak ediyorum.




 
Bana kalırsa daha çok Türkiye'deki kürtler gibi görülüyor, çoğu kişi için normal, ülkelerinin bir parçası. Bir kısım, benim Türk arkadaşım da var ama önyargım da var modunda, en küçük kısım da bunların alayı hırsız, suçlu, olmasalar daha iyi modunda.


  • Haldamir  (14.04.18 23:04:09) 
hayir


  • kuehles blondes  (14.04.18 23:06:00) 
Hayır bence. Biz biraz daha hoşgörüsüz, tahammülsüz bir toplumuz bana kalırsa. kültür olarak çok yakın bir toplumun zorunlu olarak savaştan kaçarak mecbur kalarak gerçekleştirdiği bir göç sonucu aramızda bulunmasına katlanamıyoruz. Fakat tamamen ekonomik sebeplerle dini dili kültürü bambaşka olan insanların yaşadığı bir topluma gelmeyin denmesine rağmen çoğunlukla kaçak yollarla giden vatandaşlarımıza Alman toplumu çok daha hoşgörülü bence. Basit basit örnek verecek olursak çoğu büyük şehirde şehir merkezleri Türkçe tabelalarla dolu Berlin'de 80 küsür camii var dernek ve örgütleri saymıyorum bile. otobüslere metrolara para vermeden binen Türkler yere çöpe atan Türkler trafik kurallarına uymayan Türkler Türkiyenin iç gündemini Almanyaya taşıyan Türkler. Tabii ki bütün bunlara dikkat edip iyi bir entegresyon gerçekleştirmek isteyen medeni medeni yaşayn vatandaşlarımızı tenzih ediyorum. Yine de bütün bunlara rağmen Türk toplumunun suriyelilere uyguladığı ayrımcılık önyargılar ve kalıpyargılar Alman toplumunun türklere karşı uyguladığından daha fazla bana kalırsa. Sadece bir örnek 100k Suriyelinin bir yerde toplanıp suriye bayraklarıyla miting yaptığını düşünün böyle bir şey olması halinde nasıl bir infial olur Türkiye'de. Almanyada neredeyse her ay oluyor bu.
Bu konuda daha fazla ve bilimsel bulgular için meral gezici yalçının göç psikolojisi isimli kitabını ve kitabın literatür kısımlarındaki makaleleri şiddetle tavsiye ederim.

  • but that was just a dream  (14.04.18 23:08:27) 
@but that... Haklısınız ancak aradaki toplumsal ekonomik farkı da göz ardı etmemek gerek iki toplumu kıyaslarken. Almanya'da işçi açığı varken, yaşlı nüfusu fazlayken Türkiyede bu durum tam tersi, işçi fazlası var ve iş yok, yaşlı nüfusu düşüş genç nüfus fazla. Haliyle rekabet ve mücadele kaçınılmaz olarak var çünkü ne Almanya gibi sanayileşebilmişiz ne de ABD gibi tarım toplumu olabilmişiz. Durum buyken üstüne milyonlarca ve milyonlarca Suriyeli Türkiye'ye gelip Türk halkının zaten erişmekte zorlandığı iş, aş, eğitim, sağlık gibi olaylara kolayca erişince yahut rekabeti iyice arttırıp iş kontenjanlarını doldurunca sonuç olarak ortaya günümüzdeki gibi bir toplumsal bakış açısının çıkması doğal değil midir Suriyelilere karşı?

Eğer bizim olduğumuz durumda gibi olsaydı Almanya 1930'larda, tıpkı bizim şu anda olduğumuz gibi işsizlik ve ekonomik sosyal sıkıntılar yaşasalardı ve üstüne milyonlarca kendilerine kültür olarak yakın sayılan Polonyalılar göç etseydi Almanya'ya, acaba Almanlar şu anki gibi hoşgörülü mü olurlardı yoksa bizim Suriyelilere bakış açımız gibi olurdu oradaki zihniyet?
  • siyah giyen adam  (14.04.18 23:23:57) 
türklerin orda memleketinde yaşar gibi yaşamasının, entegre olammamasının en büyük sebebi almanların vaktinde biz bunları eşek gibi çalıştırır sömürür sonra ülkelerine yollarız düşüncesi. kendileri de pişman misafir muamelesi yapıp doğru politika izlemedikleri için. almanyadaki türklere türkiyede de tahammül edemezdim açıkçası, ama almanların vaktinde yaptığı şeyler de insanlık dışı. işi öğrenen işçileri maaşına zam isteidği için yollayıp türkiyeden başka işçi istiyorlar, bizim memleket de gönderiyor habire. öyle tuhaf zamanlar.


  • Aerdem  (14.04.18 23:24:42) 
@xportant
Kaçak vurgularından dolayı ithamlarından nasiplendiğimi farkettim.
1. Almanyada yaşamayanlar demişsin bu yanlış
2. Bir ülke ya da bölge hakkındaki bir konuda bilgi sahibi olmak için orada yaşamak şart değildir ya da bir toplumun azınlık bir gruba karşı tutumları o ülkeye giren kaçak insan görme sayısıyla alakalı değildir
3. Orada bir kaynak kitap koymuşum değil mi en azından buna rağmen sollomoşlor do sollomoşlor kanısına nasıl vardın acaba?
  • but that was just a dream  (14.04.18 23:26:26) 
@siyah giyen adam
Elbette tepkilerin kaynağında ekonomik etkenler büyük oranda etkili almanya ve avrupada da ekonomi iyiyken göçmenlere karşı tutumların iyi kötüyken daha kötü olduğu çok sayıda ataştırmayla kanıtlandı. Fakat suriyeli ve diğer göçmenlere karşı çok fazla spekülasyon var ve bunlar da maalesef önyargı ve kalıpyargıları arttırıyor. Göç olayının tam merkezinde çalışan birisi olarak sadece 1 hafta göçmenlerle çalışan herkesin durumun vehametini anlayabileceğini çok iyi biliyorum. İsterseniz iom'in isterseniz göç idaresinin verilerine bakın o refaha eğitime sağlığa kolayca ulaşabilen kaç suriyeli varmış anlarsınız.

  • but that was just a dream  (14.04.18 23:35:33) 
Nein.


  • AlsterWasser  (14.04.18 23:42:07) 
sayılmış sebepler bir yana, birincisi toprağına illegal girmiş insanlar hariç yabancıları on yıllar içinde hesapla almış, ikincisi mülteci sorununun ne olduğunu bilmezken savaştan kaçan insanlara kapılarını rasgele açmış iki ülke halkını kıyaslayamayız.


  • e haliyle  (15.04.18 01:52:18) 
oncelikle almanlar arasinda yabanciya yaklasim cok farklilasiyor. 3 temel kesim var;

1. kesim ulkenin %50 ye yakin bir kismini olusturan acik fikirliler. Bu kisiler turkleri ve diger milletlerden gelenleri cok kulturlu bir toplum olmanin bir yolu olarak goruyorlar. Tipki ABD gibi cok kulturlu bir toplum hayal ediyorlar. Turklerden yana rahatsiz olduklari konular var ama bircogunun turk arkadasi oluyor, turk kulturunu az cok kabul etmisler ve turk yemeklerini seviyorlar. Tum turkleri de ayni kefeye de koymuyorlar.

2.kesim yine ulkenin %50 ye yakin kismini olusturan muhafazakarlar. Bu kisiler alman milliyetcisi olsalar da tarihsel nedenlerle milliyetciliklerini aciga vuramiyorlar. Ulkenin alman ust kulturu tarafindan yonetilip, alt kulturlerin buna uyum saglamasi gerektigini savunuyorlar. ulkeye gelen yabancilar alman gibi davransin istiyorlar. Ozellikle turklerin almanyaya tasidiklari asiriliklari pek sevmiyorlar, ornegin dugun konvoyu yapip korna calmak, turk mahallelerinde bagira cagira satis yapmak vs. Genelde bunun yapilmasini entegre olamamak olarak nitelendiriyorlar. Istedikleri yabancilarin evlerinde turk gibi olabilirler ama disarida alman gibi olmalari gerektigi.

3. kesim yuzdeleri %5 i gecmez ama cok tehlikeliler. genelde eski dogu alman sehirlerinde yasiyorlar. Turklerin ulkeden ihrac edilmesini imkansiz gorseler de turkleri korkutup ulkeden gitmelerini saglamak amaclari. bircogu ayrica islam karsiti. Turkleri pislik, asagilik goruyolar ve turklere sadece pis isleri layik goruyorlar. Belki is gucu olarak kisa sure somurulmesine evet derler, cunku pis isleri kendi yapmak istemedikleri icin birilerinin yapmasi gerekiyor, ama is bittikten sonra ulkeden gonderilmeli diye dusunuyorlar.

simdi tum bunlara bakinca turkiyede suriyelilere turk toplumu genel olarak 2.kesim ile 3. kesim arasinda bir yerde yaklasiyor, yani asaglik gorup kovulsun gonderilsin diyenler de var pek ortalikta gozukmesinler diyenler de. 1.kesimde oldugu gibi suriyelileri ulkenin bir parcasi olarak goren cok az. yani turkiyede buyuk oranda suriyeliler istenmiyor, almanyada istemyen kesim yuzde olarak cok yuksek degil. En yakin tanim benzerlik almanyada turkler genelde abd deki meksikalilar gibi.
  • emrahday  (16.04.18 10:51:49 ~ 10:53:46) 
[]

Have/Don't have

We have not (got) oil for lamp
We don't have oil for lamp


Bu ikisi arasındaki fark nedir aynısı does'li özneler için de geçerli

 
ilki geçerli bir cümle değil. ilk cümlede fiil yok. oradaki have, present perfect tense'in şeysi. "var olmak" anlamındaki bir fiil değil.


  • kibritsuyu  (13.04.18 12:47:15) 
Basit gibi görünmesine rağmen nedense tüm bildiklerimi çorba etti bu örnek belki baş ağrısından. Araya Perfect tense girince kafam karıştı sanırım


  • siyah giyen adam  (13.04.18 13:00:03) 
Onu sormamışsın ama şu hâliyle ikinci cümle de yanlış, determiner ve article'ı unutma, any oil ve the lamp demen gerekiyor.

We haven't any oil diyebilirsin teknik olarak ama yaygın bir kullanım değil, deme o yüzden.

Bir de ne zaman böyle tırt bir soru olsa aynı cevaptan elli tane geliyor, azıcık zor bir şey olunca kimseyi göremiyoruz.
  • i was made for you  (13.04.18 13:05:48 ~ 13:25:24) 
Iki cumle de gramatik olarak dogru ve ayni anlama geliyor. Ilki British English'de yayginken ikincisi American English'de daha cok kullaniliyor. Fakat ilk cumleyi We haven't got ... seklinde yazarsaniz daha dogru olacaktir.

Edit: Article'lar var tabii ki.
  • voyager 1  (13.04.18 13:07:23 ~ 13:09:13) 
bu cümleler sanki doğru değil ya

ben olsam
-we've got no oil for the lamp
-we don't have any oil for the lamp
derdim

Bunların anlamları tamamen aynı, have got informal bir kalıptır konuşurken söylenir diğeri ise daha formaldır yazarken böyle yazılır.
  • yakuza123  (13.04.18 13:12:07) 
ikisi de dogru ve ayni anlama geliyor.
we have not got seklinde de yazabilrsin, yanlis olmaz.
akademik anlamda zaten dont have demezsin, do not have dersin.
  • baldur2  (13.04.18 13:14:31 ~ 13:15:09) 
Kafanı karıştırma.

Have sahiplik şeysinin tersi haven't değil have no veya don't have böyle bil.

I have no idea about this.
I don't have any idea about this.

Bunlar olur. Ama havent olmaz. O kadar.
  • bos gezenin bos ustasi  (13.04.18 13:22:30) 
cümleler doğru ancak don't have konuşmada, haven't got yazımda daha çok kullanılır. kesin belli bir ayrım yoktur. bir ingilizce öğretmeni olarak ben don't have'i öğretiyorum. sahip olmak fiilini don't ile olumsuz kılıyorum. klasik sip. present tense mantığı. don't have/ doesn't have....


  • bugisme  (13.04.18 13:23:04) 
Cevaplarınız için çok teşekkür ederim şimdi kafama oturdu tam olarak. ☺


  • siyah giyen adam  (13.04.18 14:09:02) 
Bir farki yok. Ayni anlama geliyor.
Kurs ingilizcesi ogrenirsen kafan karisir ve bir sey de ogrenmezsin. Her hangi bir native'e bu cumlelerden birini soylersen gayet de anlar ne dedigini.
Yanlis da degil, eksik diyebiliriz.
  • stavro  (13.04.18 14:12:19) 
İngiliz ingilizcesi: we haven't got any oil

Amerikan ingilizcesi:we don't have any oil
  • eindaclub  (13.04.18 14:25:38) 
[]

İngilizcesi sağlam Netflix dizisi?

Friends olmadığı için Netflix de onun kadar duru ve yavaş İngilizce'ye sahip bir dizi arıyorum ingilizce altyazı izleyip listening ve telaffuza katkı sağlaması için. Mümkünse +20 dakikalık olanları tercih ederim bölüm başı, tavsiyenizi bekliyorum




 
Brooklyn nine nine
The series of unfortunate events

Bu ikisinin ingilizcesi baya anlasilir, eglenceliler de
  • ruhi mucerret  (11.04.18 18:16:19) 
Yalnız ingilizce altyazılı da olsa bu hiçbir işe yaramıyor. Altyazısız izleyin.


  • yavru tosun  (11.04.18 18:19:35) 
The Crown'un dili ağırdır önerilmiş ama ben zor anlıyorum bazen google translate'den kelimeye bakıyorum falan. British royal family ingilizcesini cahil bir cumhuriyetçi bile zor anlar.


  • bos gezenin bos ustasi  (11.04.18 18:19:39) 
ingiliz aksanli dizi izleyerek ingilizce ogrenmeye kasmak hele crown falan cok anlamsiz. amerikan dizisi izle. how i met your mother seinfeld falan


  • hot potato  (11.04.18 18:35:08) 
Bana da İngiliz aksanı zor geliyor ama bazı insanlara ise Amerikan aksanı zor geliyor. Eşim bana şaşırıyor mesela, nasıl İngiliz aksanı zor geliyor sana diyor, o Amerikan aksanını zor bulanlardan. Boğaziçi mezunu kendisi, onunla alakası olabilir mi bilmiyorum.

Tavsiyem, kısa bir dizi olmasa da gotham ve 2 broker girl ( bu kısa fakat sarmayabilir, çerezlik güzel bir dizi ama )
  • Fusha  (11.04.18 20:24:39) 
Bu arada BBC bin podcast uygulaması var. Bir yandan okuma yapabilirsiniz dinlerken. Onlar da işe yarar.


  • Fusha  (11.04.18 20:36:38) 
Babacım mesele aksan değil 50 sene öncesinin saray dili ile günümüz sokak dili bir olur mu? Shall not lar norlar awfully sorryler falan havada uçuşuyor dizide. Hele bir kilise sahnesinde bir dua okuyorlar thou lar thy lar kafayı yersin.

Birisi Seinfeld demiş çok doğru bak. Günümüzde geçen daha orta tabakanın konuştuğu ingilizce diziler uygundur öğrenmek için. Gidip de The Wire izleyip baltimore zenci ingilizcesi de kasma olmaz mesela.

The Simpsons, Family Guy, American Dad gibi adult cartoonlar da iyidir.
  • bos gezenin bos ustasi  (11.04.18 21:33:52) 
[]

Güneşte/Aydınlıkta gözün kısılması?

Sabah 09.30-10.00 aydınlığında bile eğer açık gökyüzülü bir alandaysam gözüm kamaşıyor gözlük olmasına rağmen. 4 numara miyop gözlük. Buna rağmen hele güneşte önüme bakamıyorum doğru düzgün çünkü gözüm acıma sızlama yok ama tam açık duramama, gözün kısılması gibi durumlar oluyor ve çevredeki insanların gözlüksüz olmalarına rağmen hiç böyle problemleri olmadığını görmek gıpta ettiriyor.

İki mevsim önce bir süre lens takmaya çalışmıştım fakat göz kırpma problemi yüzünden başarısız olmuştum, hafif zorladığımdan dolayı doktor damla vermişti. Ama elbette o damlayı da doğru düzgün gözüme dökememiştim, gözü açık tutmak tam bir çin işkencesi benim için.

Gözün ışıkta zorlanması problemi için eğer göz doktoruna gidersem yine damla mı verirler? Damlayı damlatamama problemi için bir ilaç ya da tedavi var mıdır peki?

 
normal. bazı insanların hassas gözü. renkli gözlülerde daha da normal.


  • imelih  (11.04.18 02:16:52) 
çocuk, sana meşguliyet lazım. çok düşünüyorsun. düşünme. vallahi, düşünme.


  • e haliyle  (11.04.18 06:20:51) 
[]

Futbol bir uyuşturucu mudur?

Uyuşturucuyu kullanmak: tutulan takımın kazanması
Uyuşturucuya erişemememek: Puan kaybetmesi

Eskiden çok fanatik değildim fakat son dönemde kendimi iyice kaptırdım. Takım kazandığında kuş gibi hafif oluyorum, 84 de gol attığında 2 hafta önce sevinçten duvarları yumrukladım. 3 hafta önce 90+3 de mutlak gol kaçtı ve günlerce etkisinden çıkamadım, rüyalarıma dahi girdi. Vapurda yolda sokakta banyoda hep paralel evrende gol olduğunu, sevinçten kendimizden geçtiğimizi filan hayal ettim, hayal ederken mutlu, gerçeği düşünürken buruk oldum.

Ve şimdi, bugün, son 1 saat. Dayak yemiş gibiyim. Üzerimden fil sürüsü geçmiş ve yetmemiş at sürüsü de geçmiş gibi. Fiziksel olarak hissediyorum yorgunluğu. Kulaklarım kızardı, hafif ateş, gözlerim yanıyor. Midemde hafif bulantı...

Gelecek hafta ya da haftalar daha da çok kedere girebilir ya da sevinçten tüy gibi olabilirim duruma bağlı. Fakat anlamadığım din değil bir şey değil, nasıl olur da böylesine güçlü fiziksel psikolojik etkide bulunabilir futbol? Uyuşturucudan bağımlılık harici farkı nedir?

 
beşiktaş'ın l'pool'dan sekiz yemesi: bad trip.

uyuşturucu uygun bir benzetme değil bence.

fanatikliğin aptallık olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. bir gruba ait olma ihtiyacınızı bu şekilde karşılıyorsunuz ve elinizde başka pek bir şey olmadığı için buna sıkı sıkıya bağlanıyor olabilirsiniz.

ben de sizin gibi şeyler hissediyordum, hatta bir galatasaray maçında kalp krizinden öleceğimi düşünüyordum. sonra hepsi anlamını yitirdi. futbolcuların ne kadar boş beleş insanlar olduklarını gördüm.

bunlardan öte, diğer takım taraftarlarından hiçbir farkım olmadığını, sadece rengimin farklı olduğunu, bu kadar bağlanmanın aptallık olduğunu, bu kadar gereksiz bir sektöre bunca para yağdırılmasının manasızlığını fark ettim. bu farkındalığın beni bir parça daha mantıklı biri yaptığını gördüm.

mesele aslında mantıklı sorular sorup yanıtlar aramakta. romantizmden uzaklaşmakta fayda var zira futbolda romantizm diye bir şey kalmadı. bu kadar paranın olduğu yerde romantizm olmaz.
  • rahip janick  (09.04.18 23:54:58 ~ 23:57:20) 
Olay tumuyle para. Paran varsa iyi fulbolcular getirirsin ve maci alirsin. Bu kadar basitken neden bu kadar anlam yukleniyor bilmiyorum. Bir de olayin sov kismi var. Orada ayni zamanda bir gosteri gerceklesiyor. Izleyici kavga istiyorsa kavga ediliyor, yoksa mactan o zengin futbolcunun umrunda mi karsi takimdaki oyuncuyla ettigi kavga. Luks mekanlardaki garsonlara sorabilirsin, hepsi birlikte sarhos olmaya giderler ama o gece kuluplerine tek bir kamera bile alinmaz. Siradan biri telefonuyla bile giremez, sen de sahada kavga eden futbolcularin yan yana icip eglendigini goremezsin, iyi oynayan kazandi sanirsin...


  • Traveller  (10.04.18 00:06:12) 
Yaş kaç abi? Yanlış anlama ezmek için falan söylemiyorum da, ben de mesela 16-17 yaşındayken, hayatımda önemli dertler yokken galatasaray’la yatıp kalıyorudum. Hayatımdaki en önemli şey oydu. Galatasaray’ın kayseri’yi yenip şampiyon olduğu, şu fener maçında 16 dakika uzatma verilen maçta ali sami yen’deydim, 15 yaşında falandım. Yemin ederim hayatımda bi daha o kadar mutlu olamam sanmıştım. Sonra hayatta daha mühim şeyler oldukça önem vermemeye başladım o kadar. Yine bakıyorum arada, bugün yenildik mesela izlerken küfür ettim biraz da öyle umrumda da olmadı. Yani galatasaray’ın maç kaybetmesi seni bu kadar etkiliyorsa belki de hayatında önemli bir dert yoktur, güzel bir şeydir bu yani :)


  • bugunku antremanda goz dolduran futbolcu  (10.04.18 00:30:21) 
21. Ben de tam aksine 15-16 yaşlarındayken fanatik değildim bu kadar. Hele bir yıl iki yıldır hiç değildim, bu yıl potaya girince takım tekrardan bende de bir şeyler oldu. Belki de dediğiniz gibi hayatta bağlanacak ve zevk haz duyulacak bir şeyler arayıp bunu futbolla kapatma olayı olabilir. Reel hayattan pek de beklenti olmayınca, haliyle insanlar uyuşturuculara ya da böyle sanal haz veren şeylere yöneliyor. Ayrıca son dönemde giderek hedonizme batıyorum, felaket bir zevk düşkünlüğü oluştu. Buna rağmen sigara alkol ya da diğer maddelerden şu ana kadar hiç kullanmadım, alkolü şimdilik kullanmadım. Sigarayı asla düşünmüyorum. Ötekini de yasal olanları varsa belki ileride.


  • siyah giyen adam  (10.04.18 00:52:12) 
Bireysel olarak başarılı olamamış kişilerin, desteklediği takımın başarısıyla mutlu olduğuna inanıyorum. İnsanlar kendilerini hiçbir marjinal katkıları olmayan bir başarıya ortak olarak görüyorlar.

"Oooo nasıl yendik ama :)))" sorusunun cevabı "bira, cips ve link" oluyor.

Belki de bunlar hep sahte mutluluk arayışlarıdır.

Ek olarak; bence bunlara siyaset ve rotary vb. parti ve klupler de eklenebilir. Aidiyet duygusu ve bir bütünün sağladığı başarıyı sahiplenme.
  • archmage mahmut  (10.04.18 00:58:02 ~ 01:02:45) 
  • speedy  (10.04.18 01:34:38) 
Pek uyuşturucu değil ya. Gs yenilince ben de üzülüyorum ama şöyle düşünüyorum lan zaten yeterince derdin var bunu da mi kafaya takayım.tek cekindigim şey bazı kendini bilmezlerin saçma sapan takılması o da geçici zaten.


  • tociess  (10.04.18 11:23:05) 
[]

Kimyasal hadım

Gelmek üzereymiş m.ensonhaber.com

Geçenlerde adamın teki genç bir çocuğu kızını hamile bıraktığı gerekçesiyle öldürmüştü ve aylar sonra o gencin suçsuz olduğu ortaya çıktı malum. Şimdi illaki devlet eliyle de bu tarz hatalar yapılacaktır, belki tüm deliller birini gösterse bile yıllar sonra onun suçsuz olduğu anlaşılacaktır ki oluyor da böyle şeyler müebbet yiyenlere ya da Amerika'da idam edilip çok sonradan suçsuz olduğu ortaya çıkanlar vb

Şimdi adamı suçsuz yere kimyasal hadım ederlerse (bkz: burası Türkiye) , bunun vebalini kim ödeyecek? Geri dönüşü yok sanırım bu işlemin? 100 suçludan 99'u haklı yere kimyasal hadım edilse bile sadece 1'i dahi olsa o suçsuz yere edilmişse, 99'a karşı 1 suçsuz durumu ahlak felsefesi açıdan kimyasal hadımı ya da idamı doğru kılar mı yoksa etik dışı bir suç olduğuna mı hükmeder? Kurunun yanında yaş yanması vicdanlara su mu serper? Haksız yere idam edilen ya da kimyasal hadım edilen birinin hakkı, canı, yaşamı da tecavüze ve cinayete uğramış olmuyor mu?

 
Ve ayrıca, "O 1 kişinin yanlışlıkla yanması önemli değil mühim olan 99'unun hakkı" diye düşünen kişi, acaba o elinin tersiyle ittiği suçsuz 1 kişi bizzat kendisi ya da kardeşi ya da oğlu olsaydı, yine aynı cevabı verir miydi? Denilebilir ki o 99 kişinin içinden de senin yakınların olabilir. Bu durumda, şu anki kanunlara göre zaten en ağır cezayı "suçlu olduğu için" yine alacak. Ama o 1 kişi şu anki kanunlardan çok daha ağırını "suçsuz olmasına rağmen" alacak.

Aradaki farkı görebilmek göreceli midir yoksa insanca pek insanca mı?
  • siyah giyen adam  (07.04.18 00:47:18) 
Çok ayrıntılı tartışılması gereken bir konu ama sadece şunu belirtmek istedim. Kimyasal hadım geri dönüşsüz bir işlem değil, kişiye hormon ilaçları veriliyor. İlaçlar kesildiğinde eski haline dönülüyor


  • red g  (07.04.18 00:49:01) 
2016 yılındaki yönetmelikle adalet bakanlığı hadımı getirdi. ancak sağlık bakanlığı buna yanaşmadı. daha sonra bu madde yönetmelikten çıkarıldı ve şimdi tedavi adı altında top gene adalet bakanlığına atıldı. bu durum çok karışık. uygulama yok talep var belirsizlik çok.


  • mikahakkinen  (07.04.18 00:50:21) 
adli tıptan bir hocamız vardi, kendisi de kimyasal hadımı destekliyordu ancak meclisteki erkek vekiller desteklemiyor diyordu. Kimyasal hadım gelirse şöyle olacak, tek seferde degil de bu eylemleri tekrarlayan ve belirli bir sayıda ceza almış suçu kesinleşmiş kimselere uygulanacak diyordu.eğer böyle olacaksa ben de desteklerim, zira cinsel yonelimi sürekli tecavüz ve istismar olan birinin ıslahı ve topluma kazandırılması mümkün değil.


  • damla sakızlı dondurma  (07.04.18 00:57:20) 
destekliyorum artı 1


  • sirahmet  (07.04.18 00:59:11) 
abi ne olsun istiyorsunuz her şeye muhalefetsiniz. idam gelsin yok yanlış adam ölecek, hadım gelsin yanlış adam hadım olacak, serbest bırakılınca serbest bırakıldı. ne olsun söyleyin biz de bilelim. ayrıca hadımın geri dönüşü var hormanlar eski haline getirilebiliyor. bir de şu var adam hapise girince onun cezasını hapiste verirler muhabbeti var. ee bu adam hapise girince de götünü kesiyolar o zaman en mantıklısı serbest kalması herhalde başka bişiy anlamıyorum bu konuşulanlardan.

cevap olarak ben de destekliyorum.
  • fasko  (07.04.18 01:00:15 ~ 01:01:23) 
şuna harcayacakları mesainin yüzde birini eğitime harcamadıkları için desteklemiyorum.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (07.04.18 01:13:08) 
Onun yerine müebbet hapis versinler. Çok daha ağır bir ceza.


  • Cruyff  (07.04.18 01:17:10) 
hayır bir haber vardı yaşlı bir g.tün teki kalkmıyor diye pantolonunun içine salatalık koyup millete salça oluyordu. hadım taciz ve istismar vakalarının önüne geçmez. kaldı ki yaratacağı psikolojik yıkım toplum için daha zararlı kişilerin oluşmasına yol açacak. bu yüzden desteklemiyorum.


  • air  (07.04.18 01:47:19) 
Siradaki ceza ne, hirsizlik yapanin kolunun kesilmesi mi?
Suudi arabistan bile ilerliyo, biz gittikce ilk caga dogru gidiyoruz.
Idam cezasi caydirmiyor iste, azaltmiyo suclari, su gercegi anlayin artik.
  • baldur2  (07.04.18 02:37:10) 
"suçsuz yere hadım edilse bunun vebalini kim ödeyecek?"

peki suçsuz yere 10 yıl hapis yatsa, 10 yıl sonra "pardon" denildiğinde boşa geçen 10 yılın hesabını kim verecek, zamanı geri getirebilecek miyiz?

odaklanmamız gereken suçsuz olması, verilen ceza değil. ben suçsuz olduğumu hiçbir şekilde kanıtlayamıyorsam bile, suçsuz yere 10 sene hapis yatacağıma, özgür ve hadım olmayı tercih ederim.
  • kibritsuyu  (07.04.18 09:39:21) 
[]

Sahafların artık sadece adı mı var?

Ya da Sahaf kelimesine ben mi çok fazla anlam yükledim. Sahaf deyince aklıma görece ucuz, eski kitaplar, bazıları eski olduğu için pahalı fakat çoğu ikinci el olduğu için oldukça ucuz kitaplar gelir. Aynı zamanda rahat rahat kitaplara bakabilme, arayabilme. Beyoğlu'nda çok fazla sahafçı bulamadım Aslıhan pasajı dışında. İstanbulda bir de Akmar pasajına gidebildim. Her ikisi de sahaftan ziyade kitapçılar çarşısı aslında. Aslıhan'ın içindekiler görece olarak Akmar dan daha iyi, Akmar pasajına girdiğin an "buyrun" "buyrun ne bakmıştınız" "buyrun yardımcı olalım" "buyrun buyrun" gibi dört bir cepheden buyrun saldırısına uğruyorsunuz, öyle ki raflara bile bakmaya çekiniyor insan sürekli buyrun tacizine maruz kaldığı için. Üstelik kapalı mekan olmasına karşın sigara içen içene, kahvehanelerde bile artık sigara içilmezken sahafçılar pasajında maşallah doğrusu dışarı çıktığınızda buram buram kitap kokusu yerine buram buram sigara kokusu siniyor üzerinize. Akmarın üstü yarı sahaf yarı ders kitapçıları, İnternette 20 TL ye satılan kitapları 30-35 TL ye sattıkları öğrenci dostu bir ortam.

Aslıhan pasajında kitaplara bakmaya daha fazla müsaade ediyorlar, buna rağmen orası da bekleneni vermiyor. Kitaplar ucuz değil, ucuz olanların çoğu okunacak şeyler değil aşk meşk türlerinden, ikinci el sayısı kısıtlı. Akmarda ikinci el daha fazla var, ama oranın da müşteri baskısı malum. Şöyle iş bankası, iletişim, can yayınları gibi güzel çeviriler yapan yayınevlerinin ya da yerli yabancı ama eski basım güzel kitaplar satan ikinci el kitapları en çok nerelerde bulunur bulamadım?

Ben aslında aradığım romantik ortamı bulamadım. Galiba o ortam hiçbir yerde yok, sadece hayallerde var?

 
maalesef artık çağ değişti sanırım kısa bir süreçte kitaplar tarihe karışacak. şöyle düşünmek gerek hayatın artık inanılmaz hızlı bir temposu var değil mi ? eskiden bir bilgiye ulaşım için evden kalkıp,hazırlanıp otobüse binip, kütüphaneye gidip orada bir de ansiklopediyi karıştırman bulduğun bilgiyi not etmen vs gerekiyordu bu emek gerektiren bir olguydu.şimdi ise bir tık da ulaşabiliyorsun buna. emek gerektirmeyen bir şey ise değerli olmuyor maalesef bu ilişkiler vs içinde geçerli.

buradan şimdi senin bahsettiğin konuya değineceğim. bahsettiğim gibi çok hızlı ve canlı bir akış var sosyal medya,tv vesaire e kitap ne ? çok durağan,cansız,gri bir şey. açıkçası bu hızın içinde doğup büyüyen nesilin kitaba adapte olması çok zor artık. sahaflarda bu hıza uyum sağlıyorlar kitapçı oluyorlar, test kitapları vs satıyorlar o ''romantik dönem'' üzgünüm bitti. bazı butik sahaflar oluyor dediğin tarzda, ben küçük bir ilçede öyle bir sahafla dostluk kurmuştum,keyifliydi.
  • biravekahve  (05.04.18 02:11:27 ~ 02:11:55) 
Sözün bir yerinde sahafçı demişsin ki, sanırım dil sürçmesiydi, şöförcü demek kadar yanlış olmuş o söz.
Hani antikacıyla eskici arasında bir fark vardır ya, aynısı sahaf ile ikinci el kitap satıcısı arasında da vardır.
Bir sahaf nadir bulunan bir kitabı sorduğun zaman, o kitabın hangi yılda kaç adet basıldığını, ilk baskıdan günümüze kaç adet gelmiş olabileceğini, yazarı tarafından imzalanmışının olup olmadığını bilir. Kısaca, kitap ve kitabın basımı ile ilgili konularda donanımlı kişidir sahaf.
Oktay Akbal bir kitabında 'Önce ekmekler bozuldu' demişti. Artık sahaflar da bozuldu. Bir kitabı sorduğun zaman, ekranı kendine dönük bilgisayarda senin sorduğunu google'a sorup gördüğü fiyatın iki katını sana söyleyen adam 'ben sahafım' diye dolanır oldu.
Gerçi sen de, sorundan anladığım kadarıyla sahaf değil de kitap eskicilerinin kalitesizliğinden yakınıyorsun ama dertliydim bu konuda, içimi boşaltayım dedim biraz.
  • oguz altun  (05.04.18 02:38:21) 
Akmar sahaf değil, aslıhandakiler sahaf. Simurg’a git tarlabaşında, kadıköyde imge var, iyi bakarsan ucuza denk getireceğin şeyler bulursun. Vitrindeki ilk baskılar pahalıdır. Bahariyede de bi pasaj var ama adını unuttum orda da çok güzel insanlar var. (Millet bakmasın diye kitapları ters dizen de var) beyoğlunda da ara sokaklarda var birkaç sahaf çok meraklısıysan bi bakınıp yazarım. Olmadı nadirden bakıp sahafı bul belli kitap arıyorsan.


  • Aerdem  (05.04.18 03:40:25) 
unkapanında vefa bozacısına gelmeden reşat nuri tiyatrosunun sokağında labiretn kitabevi/sahaf var. 3-4 katlı bir bina, tam istediğiniz sahaf ruhunu orada bulabilirsiniz sahibi Aziz Bey de çok iyi bir insandır kesinlikle uğramanızı tavsiye ederim.


  • a gun and a pack of sandwiches and nothing  (05.04.18 12:50:24) 
ikinci el araba satan yerlerde ne kadar ruh varsa, ikinci el kitap satan yerlerde de o kadar var. fazlasını aramak için bir sebep yok.


  • babilbaligi  (05.04.18 15:31:35) 
[]

Adalar tek gezmeye gitmeye değer mi?

Büyükada ya da diğer adalara günü birlik tek başına gitmek zaman kaybı mı olur yoksa temiz hava ve dinlenmeye uygun ortamları var mıdır? Ayrıca Nisan gelmesine karşın oralar hala bankta oturulamayacak kadar soğuk ya da rüzgarlı mıdır?




 
tek gitmek canını sıkabilir hocam, yanında bir arkadaşının olması iyi olur.


  • booty hunter  (04.04.18 18:34:26) 
git git hava değişimi iyidir, gün batımından sonra ayaz olur


  • cccbehzatccc  (04.04.18 18:38:14) 
burgaz ada'da peyote cennet bahcesi acildi gecen sene. su an acik mi bilmiyorum ama keyifli olur. yemek ustu muzik. acik hava.


  • jimicik  (04.04.18 18:44:16) 
Hava soguktur evet ama tek gidilir. Adalar cok guzeldir, cok severim.


  • balpolen  (04.04.18 19:17:32) 
tek gidilir. ruzgarlidir ama bankta oturulur. bisiklet kiralarsin (veya varsa kendin goturursun) mis gibi gezersin.


  • fakyoras  (04.04.18 19:24:50) 
burgaza tek gider sait faik gibi takılırsın mis


  • freebird5406_2  (04.04.18 19:31:42 ~ 19:31:59) 
Git ama acele et, havalar biraz daha iyi giderse kese kurdu istilası başlar, kaşınır durursun eve gidince.


  • Bruce  (04.04.18 19:48:21) 
[]

2019'da sandıklar nasıl korunacak?

(Arkadaşlar par..alternatif evrenden yazıyorum, Kiyetur adlı ülkedeyiz. Walter Bishop sayesinde sizin evrenin internet ağına girip iletişime geçebiliyorum malumunuz. Durumumuzla alakalı endişelerimizi biliyorsunuz. Romanımla alakalı kurgudan dolayı size sormak istedim yani tamamen hayal ürünü şeyler soruyorum ya da alternatif evren o yüzden sözüm meclisten dışarı.)

Bu durum rüyalarıma bile girmeye başladı. Özellikle Mart ayındaki belediye seçimlerinde eğer düşük oy alırlarsa sonbahardaki cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler için çok büyük komplolar kurulmasından korkuyorum. NHP de artık onlardan yana, sandıklarda ya da YZKda yapılacak her türlü yolsuzlukta hakkımızı savunacak kimse yok. Mahkemeler de onlara çalışıyor. Ulan medya bile tamamı onların elinde, koskoca Türriyeti,KanaL T yi ÇNN TRUK ü bile saflarına kattılar. Türriyet artık Zeis temalı seçim zaferi manşetiyle gelir. Hâl böyle olunca 2+2 eğer onlara göre 5 ise herkese göre beştir. Sadece medya bile tek başına yeterken medya+yargı+yzk+...+polis+devletin tüm sinir uçları hepsi hepsi ve daha fazlası.

Durum buyken %40'ı %52 olarak gösteremezler mi? Good Parti %12 alsa bunu %9 olarak açıklayamazlar mı? Mühürsüz oylar bile artık geçerli olacakmış adaletini satayım. Seçimden bir gün önce tonlarca sahte pusula basıp tumhur ittifakına bassalar bile yürür giderler, buna kim engel olabilir??

Methflix bile yakında çekilecek diye korkuyorum ülkeden. Nefesim daralıyor, Kiyetur tarihinde böylesine bir siyasal Islandcı tek güç kaynağı daha önce ne görülmüş ne duyulmuş. Nemedres de Ozak da çoktan gölgede kaldı. Hep kazanıyorlar hep hep hep. Hiç mi iyiler kazanmayacak?

"Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim." demiş sizin evreninizdeki kahraman kişilik ulu önder Mustafa Kemal Atatürk. Fakat günümüzde en ufak umut var mıdır? Korkarım ki 1920'lerin başı bile günümüzden daha umut doluydu çünkü gücün tamamı izt hükmetinde değildi.

 
selam beni olvia gönderdi.
diyor ki "zaten hile hurda yapmak için akıllarına estiği gibi seçim kanunu değiştiriyorlar". mevcut durumda vatandaşlarını açlıkla terbiye etmeye ramak kalmış siyasal budistlerden oluşan bir yapı daha fazla dayanamaz.

memur maaşlarının 2 gün geç yatması bence her şeyi çözer. kahvesiz bir dünyada yaşamak istemiyorum. iyi geceler.
  • angelofdeath  (02.04.18 23:35:35) 
eh tabii ki. ben zürkiye'nin gördüğü son hilesiz seçimin 2002'de olduğunu düşünüyorum. ondan sonrası tam bir muamma. 2019'daki de tamamen ama tamamen hile hurda ile dönecek. kazanmak için hiçbir şansımız yok. sandıkta kazanırsan bilgisayarda kaybedeceksin. hatta ve hatta, bilgisayarda kazanırsan medyada kaybedeceksin. bas bas bağıracak tüm kanallar "yüzde 60 aldılar" diye. bu noktada çomarlar anında sokağa kutlamaya çıkacak. sen de modern modern internette ağlayacaksın "hile! hile!" diye.

zemal zılıçtar mı seni savunacak o gece? "çıkın sokağa, hakkınızı arayın!" mı diyecek. hadi dedi, polis kimi dövecek sence?

malum şahıs ölene dek kimse başkanlığı ondan alamaz.
  • sen git ben geliyorum  (03.04.18 00:00:28 ~ 00:00:47) 
sandık korumaya neden bu kadar takılınıyor anlamıyorum.
devletin tüm gücü bir partinin lehine kullanılıyor.
seçime bu kadar adaletsiz şartlarda girmeyi kabul eden, herşeyi kabul eder.
  • titiraprap  (03.04.18 00:17:28 ~ 00:26:01) 
seçimlere daha var ve this is ortadoğu. sürekli kartlar yeniden dağıtılır.

her geçen gün nasıl tanınmaz hale geliyorsa yalnız ama güzel ülkemiz, yine öyle olacağını düşünüyorum. ama olumlu anlamda!

özene bezene bir yemek hazırlarsın ya hani, bir başkası gelip yer onu. işte öyle olacak!
  • runagain  (03.04.18 04:52:29) 
kardeşim, hileyi hile ile engellersin, zeis hile yaparsa aynı hileyi seninde yapman gerekir, bu durumda ya senin hilenide kabul etmesi gerekecek, yada kendi hilesinden vaz geçecek.


  • selam  (03.04.18 08:22:17) 
Yapmayın gençler, sanki oy sayımı gizli yapılıyor da hile yapılacak!

Taşlanmaya ve aşağılanmaya hazırım, ama doğru bildiğimi anlatmaya geldim.

Küçük küçük oy hırsızlığı veya sayımda küçük hileler mutlaka yapılıyordur, ama bu geneli etkileyecek büyüklükte olamaz. Ulan muhtar seçimlerinde bile her seferinde birileri birilerini vurup öldürüyor sayım esnasında, CHP, HDP, MHP gibi teşkilatlı partiler oyunu çaldırır mı?

Bakın çok basit özet geçiyorum, olaya ana muhalefet partisini örnek veriyorum.

Şimdi ülkede seçim var, hemen her okulda her sınıfta sandıklar var. Bu sandıkların başında sadece AKP yetkilileri mi var? Ya da eli silahlı asker veya polis mi var?

Her sandıkta CHP'nin birden fazla adamı var mı? Var, (diğer iddialı partilerin de hatta bağımsız sivillerden de var ama uzatmıyorum örneği.)

Seçim bitti akşam sandığı açıcaz di mi? Sandık gizli mi açılıyor? Polis ya da asker mi açıyor? Hayır, hep beraber herkesin gözü önünde açılıyor sandık.

Başkan tek tek zarfları açıp herkese göstererek oyun kime ait olduğunu söylüyor mu? Söylüyor, sandık görevlisi biri bunu bir kağıda not ederken CHP'li yetkililer de kendi tutanaklarına yazıyor mu? Yazıyor, hatta birden fazla kişi de kamera kaydı yapıyor mu? Yapıyor.

Sayım bitince itiraz yoksa (haklı itiraz varsa tekrar sayılıyor) tutanak imza altına alınıp YSK merkezine gönderiliyor. Diyeceksiniz ki buraya kadar tamam ama YSK sisteminde bilgisayarda değiştiriyorlar.

Yapmayın arkadaşlar, hepiniz akıllı zeki insanlarsınız.

Şimdi her sandıktan CHP'li görevli tuttuğu tutanağı CHP ilçe merkezine gönderiyor mu? Evet, onlar da tutanakları birleştirip genel merkeze gönderiyor mu? Evet, aynı şeyi diğer partiler de yapıyor mu? Evet, hatta son seçimde sivil bir oluşum yapıldı adı neydi? Onlar da tutanaklarını tutup bir araya getirmedi mi?

Peki bir tane parti çıkıp da

"kardeşim şu numaralı sandık sayımında hata var, bakın bizim elimizdeki tutanakta sayılar bunlar, x partisinin de elindeki tutanaklar bizi doğruluyor"

diyor mu? Hayır, ama daha seçim başlamadan iktidar/hükümet oy çalacak goygoyu başlıyor.

Ulan oy çalmak bu kadar kolaysa ANAP neden yok olup gitti, çalmayı mı bilmiyordu? Ya da hükümet ortağıyken ve ellerinde her türlü imkan varken seçimde barajı geçemeyip meclise bile giremeyen DSP ve MHP neden çalamadı? DYP neden çalamadı da yok oldu? Örnekleri çoğaltabiliriz.

AKP çalıyordu da neden Ağrı'yı ve Yalova'yı sidik zoruyla kaybetti? Neden Antalya gibi bir şehri kaybetti (2. seçimdi sanırım)

Ya da neden Ahmet Davutoğlu'nun girdiği seçimde neredeyse iktidarı kaybediyordu? Ya da neden İzmir'i kazanamıyor, örnekler çoğaltılabilir.

Yapmayın gençler, desteklediğiniz parti için çalışın. İnsanları ikna edin oy vermeleri için, 8 kere aynı hatayı yapıp da 9. kez kazanmayı beklemeyin mesela.

Belki de seçim işini dünyada en iyi becerebilen ülke olabiliriz, e malum 6 ayda bir seçim yapmak gibi tecrübemiz var ülke olarak.

Son notumu da yazayım, bakın sandık açılırken sayımda her partiden, ya da en azından zıt görüşlü iki partiden yetkililer varsa hırsızlık gerçekten çok zor.
  • John Bloor  (03.04.18 09:27:21) 
Herkes sandık başında durur tutanağa sahip çıkarsa oy falan çalınmaz. Ankara yerel seçiminde Twitter da CHP ve MHP üyeler sandık başından erken ayrıldı tutanakları teslim etmediler. Sonra Twitter dan tutanaklar aradılar bilmem kaç numaralı sandık görevlisi bize ulaşın tutanağı resmini yollasin diye. İspat yoksa itiraz edemezsin bu kadar basit. Sandık görevlisi o gün orda sabahliyacak dikkatli olacak


  • Fritz-X  (03.04.18 09:50:52) 
mesela doğuda veya batıda herhangi bir uzak bir köyde sandık sayımı olacağında heryerde c partisinin temsilcisi olmuyor özellikle doğuda. ancak a partisinin ebesinin kasabasında bile gözetmeni oluyor.

doğru yanlış bilmem ancak bir arkadaşım bana şunu anlattı. oylar sayılıp en son adliyelere teslim ediliyor ve sisteme giriliyor. ancak bir çok sandıkta eksikler çıktığını ve elleriyle sayıları tutturmak ve oranları ayarlamak için yırttıklarını belirtmişti. o kargaşada çok şeyler dönüyor.
  • mikahakkinen  (03.04.18 10:21:12) 
@john bloor ve @Fritz-X

Belediyede memursun, iscisin, taserondan sonra kadro verilen milyonlardan birisin ya da memursun, ogretmensin, amirsin veya fabrikada iscisin, ustasin.

Patronun, amirin ya da mudurun diyor ki, kardes al su zarfi, bu zarfi sandiga at. sana verdikleri bos pusula ve zarfi da bana getir ki isinden olma.

Ya da issizsin ve hukumetten muhtar kanaliyla komur yardimi aliyorsun. Muhtar sana zarfi verip bos pusulayi getirmezsen yardimin kesilecegini soyluyor.

Her sandik basinda ZHP, THP, goodpartiden 1'er degil 100'er musahit koydun ve son saniyeye kadar ayrilmadilar. Sayim esnasinda muhursuz pusulalar cikti, sandik baskani olan devlet memuru vatandas itirazi kabul ederse isinden olacagini biliyor. kabul etmezse ne olur? kavga mi cikar? o anda polis silahiyla yanina gelip seni iceri alabiliyo mu? evet.

Nasil olacak simdi?
  • kartonpiyer  (03.04.18 14:52:19) 
Sandıklara sahip çıkın diyen arkadaşlar bana şunları açıklasın:

1. Zankara Büyükşehir Belediye başkanlığı içişleri bakanının seçim kurumuma gitmesinin ardımdan nasıl yön değiştirdi bir buçuk saatte?

2. Bu sayılan sandıkları bilgisayara giren elemanları kimler gözetliyor?

3. Tüm oyların toplandığı bilgisayar sisteminin başında kimler var?
  • sen git ben geliyorum  (03.04.18 15:20:43) 
korunmayacak arkadaşlar. diyelim ki hile yapılamayacak kadar fazla oy aldı muhalifler mesela %60 o halde fetöcüler seçime hile karıştırdılar haydi tekarlansın.


  • biravekahve  (03.04.18 15:33:05) 
bilgisayar operatoru tarafindan yapilacak cakallik olursa ispati en kolay hile o olur zaten. binlerce gonullu ve parti temsilcisi her imzali tutanagin fotografini kendi partisinin sistemine de girdigi icin saglamasini yapmak kolay. bu, ispati da en kolay hile olur cunku islak imzali nushanin ysk da olmasi gerekiyor.

mevcut durumda ispati mumkun olmayan tek hile, oy kullanma kabininin icindeki hile. eskiden belki muhursuz oyun gecersizligi ihtimali vardi ama artik o da yok. bu sandik muhru degisikligi yapildigina gore plan tamamen bu sistem uzerine kurulmus belli ki.
  • kartonpiyer  (03.04.18 17:43:20) 
@kartonpiyer

bizim konumuzla hiçbir alakası yok; ama türkiye'de de şöyle bir olay vardı vaktinde.

odatv.com

"Herkes ne oluyor ne bitiyor derken o 3 bin oy yaklaşık bir saat boyunca aynı kaldı. Hiçbir veri girilmedi sisteme. Daha sonra bir saatin ardından sistem geri geldiğinde, toplam 20 dakikada 3 bin olan oy farkı tekrar 20 bine çıktı. Bundan sonra oylar yavaş yavaş sayılmaya başladı. AKP’nin kalesi sayılacak Altındağ, Keçiören'de oy sayımları sona ermek üzereydi ve Çankaya'da hala sayılacak 200'e yakın sandık vardı (56 bin oy ediyor). Bu 20 binlik oy farkı bir ara tekrar 10 bine kadar düştü ve Çankaya'da sayılmayan 200 sandık vardı hala (toplamda %87.85). 56 bin oyu o ana kadar %72 CHP aldığını düşünürsek, 35-40 binini CHP alması gerekiyordu ve AKP'nin alacağı 10 bin oyla büyükşehir Mansur Yavaş'a geliyordu. O anda sistem yine durdu ve çalışmaya başladığında şöyle bir usulsüzlük görüldü....."

şimdi ben sana sorayım: en kolayı o ise, kanıt nerede?

edit: bu arada, tüm bunları söylememin sebeb, umutsuzluk aşılamak değil. zira ortada umut yok; ancak umut eden insanlar olduğu için bu sistem değişmiyor. şu an muhalefetteki her bir insan 7/24 "seçimi hilesiz yapmak için gerekenler" diye konuşmalı. ülkedeki her muhalifin tek amacı bu olmalı. adam yüzde 10 alsa yine yüzde 60 aldım diye çıkacak ve sen hiçbir şey yapamayacaksın.

son seçimleri görüp hâlâ seçimleri demokratik yollarla kazanabileceğine inananlar nasıl bir gaflet içindeler aklım hayalim almıyor. son seçimde mühürsüz oylar açıklamasından sonra muhalefet ysk'yı basmadığı an bitti bu ülkede her türlü umut. buna yol açan da yukarıda verdiğim linkteki olayda hakkını aramayan salak belediye başkanı adayı ve partisidir. senin göz göre göre oyların değiştiriliyor ve sen gidip yüz binlerce insan ile cıngar çıkarmıyorsun YSK önünde, ondan sonra da ağla muhalefet bastırılıyor diye. gerizekalı muhalefet seni.
  • sen git ben geliyorum  (03.04.18 18:56:41 ~ 19:05:19) 
@sen git ben geliyorum ben bilgisayar hilesinin yapilamayacagini yazmadim. Yapilmadi da yazmadim. Ispati en kolay olan yontemdir dedim. Bunu yapmamis olmasi muhalefetin ayibidir, secmenine ihanetidir. Basiretsiz davranmamalilardi.

Ancak artik bu bilgisayar hilesine bile gerek kalmadigini soyluyorum ben. Muhur resmen gerekmiyor artik ve herkesi cebinde hazir zarfla sandiga yollayacaklar zaten hatta secimden once kac oy alacaklarinin tam sayisini bile biliyor olacaklar.

Bu isi cozebilirler mi bilmiyorum. AYM 'den de yasanin iptaline dair umudum yok. Muhalefet konuyu gundemde tutsun evet kesinlikle tutsun ama artik muhalefetin faaliyetleri de iktidarin faaliyetleri de sadece yanki odasinda konusmaktan ibaret cunku kimse diger kanadi dinlemeye tahammul etmiyor. Aksiyon lazim, bu isi secim gunu cozebilmenin bir yolunu bulmalari lazim. nasil ben de bilmiyorum.
  • kartonpiyer  (05.04.18 00:52:08) 
Oy ve Otesi'nin YSK'ya verdigi dilekce: oyveotesi.org


  • kartonpiyer  (05.04.18 18:35:32) 
[]

Yaşça büyük kadınlara ilgi duymak normal midir?

Yoksa psikolojik bir problem olduğunu mu gösterir? Yaşım 21 ve 35-45 (duruma göre +10) yaş arası, bakımlı veya doğal halli kadınları 18-25 yaşlarında kadınlara tercih ederim eğer seçme durumum olsa. Duygusal ilgiden ziyade bedensel çekici bir ilgi daha çok fakat bilmiyorum elimde değil. Yaşımdan dolayı da asla ulaşamayacağım bir içgüdü olarak kalacak gibi, bu ulaşılmazlık da daha çekici kılıyor unsuru, ulaşılamayan şey güzeldir yasası gereği.




 
normaldir bir sıkıntı yok. ben de çoğu zaman ilgi duyarım. her şeyin olgunu makbuldur.


  • fasko  (01.04.18 02:41:45) 
Kimse normları belirlemeye muktedir değil. Rıza olduktan sonra 70 yaşındakinden hoşlanman bile anormal sayılmaz.

Ama "Bunun altında yatan neden nedir?" diye soracak olursan, anne sevgisi eksikliği derim.

Ayrıca "Ulaşamayacağım bir içgüdü olarak kalacak" düşüncesi son derece yanlış. 45 yaşındaki bir kadını 45 yaşındaki bir erkekten çok daha iyi tatmin edebilirsin, tercih sebebi olursun. Cougar diye bir terim boşuna ortaya çıkmamış.

www.urbandictionary.com
  • yirmisantim  (01.04.18 03:06:20) 
Hmm vay be demek ki kendinden büyük erkeklerle takılan kızlar hep baba sevgisi eksikliğinden yapıyo bunu. Yani kadınların yüzde 70'i falan hasta.

Sözlükte her gün yeni bir şey öğreniyorum süper
  • selamun aleykum kitty  (01.04.18 03:41:38) 
Asla ulaşılmaz değil. Kendine çeki düzen ver, bakımlı ol, erkeksi ol yeter. Çocuksu olma. Cool ol.

Kadınlar da genelde kendinden(maddi manevi) büyük erkeklerden hoşlanıyor.

Sorun yok.

1.bp.blogspot.com
  • idexo  (01.04.18 09:57:55) 
ben de 40-45 yaşlarındaki bayanlardan hoşlanıyorum. anormal midir bilemiyeceğim. yaşım 28.


  • caletti  (01.04.18 10:35:59) 
normal değil.


  • pinkpeony  (01.04.18 16:11:59) 
[]

İnsanların zombiye dönüşme senaryosu yaklaşıyor mu gerçekten?

Dünya nüfusu giderek doğal kaynakları tüketiyor ve çevre kirliliği, küresel ısınma ortada. Yetmediği gibi iki büyük dünya savaşının ve soğuk savaşın üzerinden 65-70 yıldan fazla süre geçti, bu süreçte meydana gelen bölgesel çatışmaları saymazsak insanlık için oldukça uzun bir barış dönemi. Patlak verecek olası küresel savaş sonucunda ya da bir takım teröristler yoluyla milyarlarca insanı etkileyecek felaketlerin ortaya çıkması ihtimali malum.

Yıllarca insanların zombiye dönüşme ve onlarla mücadele etmelerine yönelik filmler sayesinde sanki bu olayın sadece hayal ürünü filmlerde olabileceğini düşündük. Ama özellikle Flakka'nın patlak vermesinden sonra şahsen bu küresel olarak insanların zombiye dönüşme ihtimalini ciddi bulmaya başladım. Zombiden kasıt illa yamyamlık değil, bilinci kaybedip karşıdaki insanı pata küte döverek öldürmek, saldırmak gibi hareketler de buna dahil.

YouTube da Arka Sokakların şu sahnesine denk gelmiştim youtu.be

Eğer Flakka bile sahiden böyle etki yapıyorsa, Flakka nın çok daha geliştirilmiş ve insanlara su, hava ya da herhangi bir yolla bulaştırılmış kimyasalı kim bilir neler yapar? Çok değil dünyanın çeşitli bölgelerinden yüz bin insana bulaşıcı etkili böyle saldırganlık virüsü bulaştırsalar gerisi zaten gelir.

2050'den önce zombi kıyametinin patlak vereceğini düşünüyorum. Bilim de tıpkı din gibi kötü insanların eline geçince vay halimize dedirtiyor. Hele Last of Us gibi bir gelecek bizi bekliyorsa, Allah tıkırdayanların belasını versin.

 
Zombiyi bilemem de sanırım Matrix benzeri bir dünyaya doğru gidiyoruz. Halihazırda hepimiz telefonlara bağlı yaşıyoruz. İlerde bunu genişletip önümüze sanal bir evren koyarlar vücutlar yatalak yaşar gideriz.


  • bos gezenin bos ustasi  (26.03.18 04:29:34) 
[]

Zor İngilizce gramer konularını nasıl öğrendiniz?

Ezberlemekten ziyade mantığını kavrayıp öğrenme sürecinden bahsediyorum. Zorluk kişiden kişiye değişir ama mesela bana göre Passive'leri kavramak göze zor geliyor biraz. Cümle ortasındaki Wh'lı ifadeler - relative clouses-bile çantada keklik değil. Past perfect cont ya da future perfect conteninuns gibi konular da öyle.




 
takip


  • hayati cozemeyen adam  (23.03.18 19:51:19) 
Bol örnek lazım, ezber olmaz. İşin mantığını anlayıp uygulamak lazım. Ve tekrar söylüyorum. Bol soru çözümü veya örnek cümleler. Bazı konular dışında ezber gerekmez ki onlarda artık iyice haşır neşir olunca mantıkla yapılıyor.


  • Uncle Sam  (23.03.18 20:11:34) 
Daha çok örnek gördükçe kafama oturdu benim ama buradaki sorun şu. Birçok öğrencinin Türkçe bilgisi çok zayıf. Yani adam Türkçedeki özneyi, yüklemi bilmiyor, bu yüzden İngilizce cümlelerin yapısına da tam hakim olamıyor. Bir öğrenci bir cümlenin öznesini, yüklemini bulduğu zaman relative clause konusunu anlamamasının imkanı yok. İngilizce öğrenen biri SVO sıralamasını kullanmaya başladığı zaman, bir anlamda İngilizce düşünmeye başladığı zaman o cümlelerin hepsi bir anda kuruluyor zaten.


  • dissendium  (23.03.18 20:22:13) 
İngilizce bilen günlük olarak konuşan biri olarak söylediğin hiçbir şeyi bilmiyorum yani adlarını bilmiyorum. İngilizce ya da herhangi bir dil öyle hadi bugün passiveleri kavrayalım diye öğrenilmez bence. Pratik yaptıkça, dinledikçe, konuştukça, ya lan şu sözü ingilizce nasıl söylerim diye düşündükçe öğrenilir diye düşünüyorum nitekim ben böyle öğrendim.


  • bos gezenin bos ustasi  (23.03.18 21:34:03) 
kitap okuyarak.


  • kuehles blondes  (23.03.18 23:29:40) 
Herhangi bir gramatik yapıya dair bilinmesi gereken 3 temel şey vardır:

- form (Yani o gramatik yapının şekli, nasıl oluşturuldugu. Örneğin Present Perfect Tense= S+ has/have+ V3 formülü gibi)

- meaning

- function (söz konusu yapının işlevi/ o yapıyı nerede neyi ifade etmek için kullandıgımız bilgisi)

Bizde genelde olan şey "form"un ezberlenmesi/ezberletilmesi. Formun ezberi gerekli olabilir ancak bu tek başına yeterli değildir.

Ayrıca @dissendium +1500
Kendi diline vakıf olmayan birinin öğrenmesi daha zor (imkansız değil ama biraz daha zor). Temel dilbilgisi yeterli esasen; öyle aman aman ileri bir seviyeden söz etmiyorum.

Bir başka önemli nokta da öğrenmeye çalıştıgınız yapıyı (veya yeni bir sözcük bile olabilir) kendi kurdugunuz cümleler içinde kullanmanız. (Elbette güvenilir bir kaynaktan kontrol edilse iyi olur, kullandıgınız kitap/sözlük ve/veya bilen biri/hocanız gibi).
  • cymbelina  (24.03.18 00:16:25) 
[]

Bu düşünceler doğal mı yoksa biraz paranoyaklık mı?

Dışarıda bir yerde çay içmek zorunda kalıyorsam eğer varsa daima karton bardağı cam bardağa tercih ediyorum. Cam bardağı daha sağlıksız buluyorum. Cam bardak tekrar tekrar tüketiliyor, belki yüzlerce binlerce kişinin dudağı ağzı değiyor. Ne kadar temiz yıkanırsa yıkansın emin olamazsın, ki çoğu yerde baştan sağma yıkanıyordur diye düşünüyorum. Her yerde yüksek ısılı büyük makineler yok neticede yıkamak için fakat olsa bile..

Karton bardağı ilk kez kendimiz kullanıyoruz, içiyoruz ve bardak doğruca çöpe mis gibi. Cam bardakta içen aidsli birini düşünelim. Farz edelim ki ağzına bir şekilde o an kan geldi ve çayı yudumlarken bardağa karıştı. Çayı dibinde bırakmak suretiyle bitirdi. Boş bardağı alan adam bunu yıkanacak alana götürdü. Bulaşıkçı adamın da o gün canı sıkkın, belki sevgilisiyle tartıştı ya da herhangi bir moral bozucu şey, patronla tartışmak gibi. O yüzden bardağı baştan aşağı yıkadı hatta sadece su tutup geçti. Virüslü kandan ve aidsli adamın ağzından bulaşan virüsler bardakta kaldı haliyle. Birkaç saat sonra o bardaktaki çaydan başka bir müşteri içti. Ve tatatatam! Nur topu gibi bir hastalık süreci...

Olay ağız yoluyla Aidsin ya da başka süründüren bir hastalığın bulaştırıp bulaştıramayacağı değil, en kötü ihtimali söz konusu ettim. En basitinden belki uçuk vardır adamda, o bulaşır, o da kötü.

Buna karşın karnım çok aç olduğunda dışarıda yemek zorunda olduğumda çatal ya da kaşık kullanıyorum. Açlıktan çatalın bıçağın hijyen durumu aklıma gelmiyor ama artık gelir gibi. Cam bardak için söz konusu durumların çoğu çatal bıçak kaşık için de pekala söz konusu olabilir. Metal çatal kaşık yerine tek kullanımlık plastik çatal kaşıkların kullanımı artmalı.

Metroda yürüyen merdivenlerde yazan kenara tutununuz yazıları. Her gün yüzlerce, binlerce kişi onlara tutunuyordur. Belki adam evden çıkmadan önce manyak olduğu için tuvaletine dokundu, geldi bir de yürüyen merdivenlerdeki o tutunmalık kenara dokundu, sonra ardından dokunduğu yere siz dokundunuz? Aynısı otobüste, metroda tutunmak zorunda kaldığımız her yer için geçerli. Otobüste metroda düşmemek için mecburen dokunduktan sonra araçtan iner inmez bir şekilde ıslak mendille ya da lavabo varsa sabunlu suyla temizlemeye çalışıyorum elleri. Para bunlardan çok daha riskli ve mikroplu olabilir ama tatlı olduğu için aklıma gelmiyor dokunurken.


Berberde ustura ile asla traş olmadım. Şu ana kadar sadece saçımı kestirmek için gittim, bıçakla kanama riskinin olduğu bir sakal operasyonunu oldukça riskli görüyorum. Her türlü hastalığa gebe. Bununla birlikte saç traş makinesi ve makasların da temiz olmadığından hiç şüphem yok hatta eminin ki kepek ve yağlanma berberler yüzünden arttı ama el mecbur, saçımı kesemediğim için yapacak bir şey yok.

Döner ya da ekmek arası bir şey yaptırırken adamların ekmeğe çıplak elle dokunmasını oldukça rahatsız edici buluyorum. Hem para işlemlerini yapıp hem ekmeğe dokunmaları hele... Ama ayıp olur diye karşı da gelemiyorum, sadece düşünmemeye çalışıyorum zaten açlık düşündürmüyor öyle şeyleri.

Asansöre binerken asansörün yere çakılma ihtimalini akıldan geçirme, vapura binerken can yeleklerine göz atıp olası durumda nasıl davranılacağını hesaplama, metroda trenin yaklaştığını görünce acaba arkadan manyağın teki ya iterse diye geriye çekilme, köpekler birkaç kere havlayınca acaba deprem mi olacak düşünceleri, arabaların hızlı geçtiği caddelerde yeşil yanar yanmaz geçmek yerine fren yapmalarını bekleme gibi bir takım doğal akışkanlıkları saymıyorum. Öyle takıntılı biri de değilim pratikte, anı yaşamayı daha uygun buluyorum. Öyle aşırı düzen takıntım da yok o yüzden psikolojik olarak herhangi bir duruma sahip olmadığımı düşünüyorum fakat Cahit Sıtkı nın erken yaşta ölmesi beni ulan ya sık sık en kötü olasılıklardan kaçındığın için o şeyler erkedenden seni bulursa? Gibi düşüncelere itiyor. Bu yüzden bu kara çekim gücünü engellemek için bu ihtimalleri daha az düşünmeliyim diye düşünüyorum ama...

Allahtan şimdilik kız arkadaş durumları olmadı, ama o kadar da değil. Sadece acaba gelecekteki kız arkadaşımın eski sevgilisi dışarıdan bir hastalık kapıp sonra bunu gelecekteki sevgilime bulaştırmış-acak-mıdır bundan emin olamıyorum. Ama söz konusu sevgiyse bunlar düşünülmez tabi, biz Türküz bize bir şey olmaz.

 
Bir kismi bende de var. Ornegin, disarida gercekten neyin yikanip neyin yikanmadigini bilmek zor. Yazin barmenlik yapan bir arkadasim "Yarim biranin ustunu tamamlayip baskasina veriyorduk, iceceksen bardakta bir sey icme" diyordu. Dolayisiyla, bu tarz konularda tek kullanimlik aparatlar cok ise yariyor bence de. Ayrica otobuste bir milyon kisinin dokundugu yerden huylanmak da acayip gelmiyor bana ya da berberlerin temizliginden suphe etmek de garip gelmiyor.

Ayni sekilde, tek gecelik iliskin olsa hic tanimadigin biriyle "Bu kim, oncesinde kim vardi" durumlari da normal ama surekli kiz/erkek arkadasta artik hastaneye ne zaman gittigini bile biliyorsun, o yuzden rahatsiz edici gelmiyor. Bir de arabalarin durmalarini bekliyorum ben de, cunku kurallara uymayan cok surucu var.

Kurallara bu kadar uyulmamasi ve denetimin oldukca dusuk olmasi, bazi konularda suphelenmek icin hakli bir neden bence.

Yine de, asansorun yere cakilmasini dusunme, vapurda can yeleklerini gozune kestirme, metroya seni birinin itmesi benim icin biraz abarti durumlar. Ayni sekilde, temizlikten suphe etmek de normal geliyor ama bu kadar ayrintili ve canli senaryo kurmak da (Aids'li icti, ustura kesti, vb) bana gore fazla. Yani, hayatta tum bunlari dusunerek yasamak gozume cok yorucu ve cok agir gorunuyor. Teshis koyacak yetkide veya bilgide degilim kesinlikle, o yuzden ancak "Bende su var, bende bu yok" ile karsilastirabiliyorum ama her adimi bu sekilde yasamak beni yipratirdi.

Edit: Ben de takipteyim. Merak ettim insanlar neler dusunuyor :)
  • aychovsky  (22.03.18 02:59:21 ~ 03:11:55) 
Bu şeyler hayatıma engel olmuyor yani asansöre yine de biniyorum, çatal kaşıkla hatta mecbur kaldıysam cam bardakla yine de tüketiyorum ama acaba şimdilik mi böyle ondan emin değilim. Yani ileride bunların teorik olmaktan çıkıp pratiğe dökmekten yani Asansöre binmemek, cam bardağı daima reddetmek, toplu taşımalarda eldivenle dolaşmak gibi sosyopatça alışkanlıklar kazanmaktan korkuyorum. Ama bendeki bu tembellik o kadar ileri gidemeceğime dair güven veriyor. Yine de bunların çoğunun başkalarında da olduğunu bilmek iyi bir şey, teşekkür ederim.


  • siyah giyen adam  (22.03.18 03:06:20) 
Bu şeylerin çoğunda o hastalığa o dediğin şekillerde yakalanabilmen için bağışıklık sisteminin ciddi manada çökmüş olması lazım. Bu da zaten o bardaktan çanaktan daha büyük bir problem, yağmur yağsa ölürsün.

Yoksa dediğin şekillerde bulaş olsa toplumun yüzde 90'ı aids olurdu.

Bana Gerçekçi gelmedi düşünme tarzın ama sen bilirsin tabi.
  • selamun aleykum kitty  (22.03.18 03:16:44) 
Hasta olmak, virus kapmak sizin zannettiginiz kadar kolay olsa sizin gibi olmayan herkes (yani cogu insan) hayatini kaybederdi ya da iyi ihtimalle hasta olurdu.

Neyse ki virusler insan vucudu disinda sadece bir kac dakika yasayabiliyorlar ve insan bedeni sizin sandiginiz kadar savunmasiz degil.
  • crown  (22.03.18 03:18:31) 
gıda sektöründeki -hala süren- birkaç yıllık deneyimimle konuşuyorum: mümkünse dışarıdan bir şey yiyip içmeyin.

hele salata asla yemeyin! ama şu mekan, şu kurumsal bilmem. gördüklerim, yaşadıklarım yetti bana.

çok fazla hastalık hastası değilim, hatta rahat adamım ama bir yandan da evet pimpirikliyim.

yarım bıraktığınız turşular, ezmeler, salatalar çöpe mi gidiyor sizce? yani başkalarının yarım bıraktıklarının üzeri tamamlanıp geliyor size. ki onun bir de yapılış aşaması var.

eski çalıştığım yerde bir süre sonra salonda garson olarak çalışmamı istediler. birkaç gün çalıştım ve tekrar mutfağa döndüm. kendi yediğimden emin olmak temel sebep.

iş arkadaşlarımla, şefle, müdürlerle, patronla çok tartıştım, laf dalaşına girdim. ve en sonunda bir sebepten kovuldum. duyuruda da paylaşmıştım süreci.

@siyah giyen adam'ın korkuları ve tedbirleri -birazcık- bende de var. aslında hepsi var :D kaldırımda ya da yol kenarında yürürken, bir anda yoldan çıkıp üzerime gelecek arabaya karşı bile tetikteyim :P

yaşadığımız ülkeyi biliyorum. bu kadar düşünürsek aç kalırız, sokağa çıkamayız. bir yerden sonra eyyorlamıyorum o kadar.
  • runagain  (22.03.18 04:20:14) 
Herkesin değişik yoğunlukta düşündüğü şeyler bunlar, ama az ama çok, ama hep ama bazen herkes düşünür, sadece dile getiren pek olmaz. öleceğini bile bile delirmeyen insan misali düşünmemeye çalışırsın sadece.

İngiltere'de çekilen obsessive compulsive cleaners belgesel serisi var mesela, inanamazsın yaptıklarına, izlediğin an kendini homeless gibi hissedersin.

Ya da doğuda çok bulunmuş bir asker-polisin büyük bir metropolde gün içinde nerelerden terör saldırısı gelirse nasıl savuşturabileceğini düşünmediği bir an yoktur.

Oluyor yani.

Takma. Hayat zaten kısa, bunları yapınca çok uzamayacak.
  • onemoremile  (22.03.18 09:02:38 ~ 09:03:12) 
benim dediğim hiçbiri umrumda bile olmuyor. bana biraz takıntılısın gibi geldi. ayrıca bu kadar ince düşünerek hayat geçmez erken yaşta ölürsün biraz rahat ol :(


  • sta  (22.03.18 09:07:03) 
Berberler aynı usturayı kullanmıyorlar yalnız, yeni uç açıp onu takıyor her seferinde.

Metroda ben de tutunmuyorum çünkü gerek yok, otobüste bazen mecbur kalıyorum çok sallıyor ama hemen elimi yıkıyorum evet.
  • i was made for you  (22.03.18 09:13:40 ~ 09:14:00) 
Karton bardagin üretildiği materyallerin sicak su ile çözünüp cayla birlikte sana ulaştığı ve kansere yol acan surec hakkinda bilgi sahibi olmadigin icin bu kadar naif dusunuyorsun belli ki. Biyolojik risklere cok takilmissin ama goz onune almadigin kimyasal riskler (gida ambalajlari,hava su kirliligi, temizlik malzemeleri, ,tarim ilaclari vs vs vs ) saglik açısından daha tehlikeli. Mikroplarin çoğu sicakta ölür, bagisiklik sistemin tarafindan yok edilir. Kimyasallar birikir birikir gen mutasyonuna yol acar kanser olursun ve bu cay bardagindan aids olmandan daha yüksek bir ihtimal. O yuzden kontrol edemeyecegin seylere takilma eglen coş.


  • passive aggressive  (22.03.18 09:59:54) 
karton bardakta asla çay içmem. ağzıma karton tadı geliyor ve içtiğimden zevk alamıyorum. kaç kez yıkanıldığı da pek umurumda olmaz. aynı mantıkla dışarıda yemek de yememem lazım.

bayılarak yiyorum.
  • nice tnetennba  (22.03.18 10:40:25) 
@passive agressive +1

Karton bardak, plastik çatal-kaşık kullanılmalı demişsin. Ancak bunların hem kendi vücuduna hem de doğaya olan zararı mikroplardan çok daha fazla, kıyaslanamaz bile.

Bakterilerden çok kimyasalların yol açtığı kirlilikten korkmamız gereken bir zamandayız. Hele o çamaşır suları. Evime 2 senedir çamaşır suyu sokmuyorum, ölmedim:)

Ayrıca ortalama bir mutfakta bulunan bakterilerin ve mantarların, tuvalete kıyasla kat be kat daha fazla olduğunu biliyor muydun? Evinde kullandığın bulaşık süngerinin klozetinden daha kirli olduğunu biliyor muydun?

Belli ki takıntı yapmışsın. Tavsiyem oku, araştır, bu konuda yapılmış çalışmalar var, onlara bak.
  • peggy  (22.03.18 10:52:22) 
@passive aggresive haklı karton bardak da masum değil. Sonuçta kağıdın sıvıyı sızdırmasını bekleriz ama sızdırmıyor, bırak sızdırmayı ıslanmıyor bile. Sıcak su/kahve değdiğinde de mis gibi kimyasalla karışık içeceğin oluyor.

Bunların dışında ülkemizde anormal yollarla ölmek çok zor olmadığı için bahsettiğin birçok şey otomatikleşmiş durumda bende de.

Araçlar tamamen durmadan karşıdan karşıya geçmiyorum çünkü üniversitede her gün kullandığım yaya geçidinde kızın birine kırmızı ışıkta durmayan bir araba çarpmıştı ve 100 küsür metre sürüklenmişti zavallının bedeni.

Kaldırımda yürürken ters yönden gelen bir araç kontrolünü kaybeder de bizi biçer diye sürekli pasif bir tetikteyim. Yani yürürken bunu düşünmüyorum ama bangır bangır müzik de dinlemiyorum, olası bir fren sesinde kendimi direkt bir yerlere atarım herhalde.

Dışarıda yemeyi içmeyi çok seven biri değilim ama bu kadar düşünmüyorum. Diğer arkadaşlar da değinmiş, bağışıklık sistemimiz o kadar da dandik değil. Beslenme biçimimizi ve alışkanlıklarımızı düzenleyerek daha çok yaşayabiliriz bence plastik kaşık/çatal kullanmaktansa. Yaşasın cam bardakta çay!

Bende biraz düzen takıntısı vardır, obsesif değilim de diyemem ama yaptığım veya düşündüğüm şeylerin hayatta kalmak için çok da abartı olduğunu düşünmüyorum. Tekrar hatırlatalım: Türkiye'de yaşıyoruz ^^
  • chicha  (22.03.18 11:09:30) 
yani bence şunu düşün sadece ;

yaptıklarını insanların yüzde kaçı yapıyor?

senin yaptıklarını yapmayan, sana göre dikkatsiz olan insanlar hastalıktan kırılıyorlar mı?

yani saçmaladığını anlayacaksın bence.
  • baharat  (22.03.18 11:43:09) 
Ben de kartonu cam bardağa tercih ederim. O değil de, 2018’de AIDS hakkında bu denli bilgisiz kalabilmeyi nasıl başarabildin? Çok ciddi soruyorum bunu. Sanki özenle, bile isteye, doğru bilgiye ulaşmaktan imtina etmişsin. Başka açıklaması yok.


  • sen git ben geliyorum  (22.03.18 14:10:37) 
[]

Devamsızlıktan kyk kredisi kesilir mi?

Devamsızlık sınırını aşıp haziranda dönem ortalamasıyla geçme olayım kalkmasına karşın, Eylül ayındaki telafi sınavından geçersem devamsızlığa dahi bakılmıyor ve direkt sınıf geçiliyor. Bu durumda Eylül gelmeden krediyi kesme ihtimalleri var mı sınıf listesinde üstüm otomatik olarak çizildiyse devamsızlık nedeniyle?




 
Özel olarak başvurmadığın sürece kredinin kesilme durumu yok. Normal eğitim süresi boyunca alırsın ama sınıf tekrarı yaparsan son senelerinde alamazsın.


  • nrmnm  (21.03.18 20:52:43) 
[]

Netflix Türkiye'de olmayan dizilerin akıbeti

Friends gibi birçok dizi yok ve film sayısı da oldukça düşük en basitinden bir tane Lars Von Trier filmi yok, çoğu Tarantino filmi yok. Türkiyede neredeyse 2.5 yılını dolduracak bir marka olarak Netflix in amacı nedir bu coğrafi kısıtlamalarda? Net bir bilgiye ulaşamadım, sonsuza kadar mı devam edecek bu kısıtlamalar? Friendsi göremeyeceğiz sanırım




 
Friends telifi Blu TV'de olduğu için giremiyor olabilir. Diğer konularda hak veriyorum, saçma sapan filmler var içinde.


  • lcha  (16.03.18 10:40:57) 
Bir Amerikali 30 dolar veriyorsa elbette daha cok diziye filme erisiyor. Sen 7 dolar gibi bir para oduyorsun. 120 lira ode ayda senin de Amerika gibi erisimin olsun.


  • Traveller  (16.03.18 11:05:25) 
[]

Fucidin krem sivilcelere iyi gelir mi?

Daha önce deneyip de sivilcelerin azaldığını deneyimleyen oldu mu? Krem olduğu için yağa neden olup sivilceyi daha da arttırmasından çekiniyorum. Gündüzleri bunu, geceleri Eritretin jeli süreceğim. Bir de Monodoks ile Cetryn hapları var ama sınav döneminde olduğum için bunlar ağır geleceğinden ondan uzak durmak zorunda kaldım.




 
Fucidini ben 1-2 senede bir yüzümde çıkan ve sıkılmayan sivilcemsi, ağrılı şey çıkınca sürüyorum. Hatta benim sürdüğüm kortizonlu çeşidi olan fucikort ilacı. Normal sivilcelerde işe yarar mı bilmiyorum.
Diğer ilaçlar hakkında hiç bir bilgim yok.

  • uyusam iyi olur  (12.03.18 19:47:51) 
Gelir.ben patlamamak için sürüyordum. Kendi kendine patlatıp irini dışarı attırıyor. Şahane.

Ama gariptir ki, tamamen sürersem yüzümde hic sivilce çıkmayan yerlerde sivilce çıkartıyordu. Çıkmayı mı hızlandırdığı için yapıyordu, krem kendi mi yapıyordu bilmiyorum. Ama sadece sivilcenin üzerine uygulayinca en sevdiğim kremdi.
  • mobydick  (12.03.18 20:09:06) 
Ben de kullandım, hala bazen kullanıyorum. Doktor bana şöyle tavsiye etmişti, yüzünü yıkadıktan sonra sivilceye önce batikon sür sonra fucidin. Bir günde geçiriyor, bu konuda aldığım en iyi reçeteydi, bi daha bunlar için doktora gitme gereği duymadım. Ama benimki akne mi oluyor sivilce mi tam bilmiyorum farkını. Ayın belli zamanlarında çıkan ve dokununca acıyan şeyler.


  • mezzosprite  (12.03.18 21:35:20) 
Denedim. Bir halta yaramadı.


  • i m cool with that  (12.03.18 21:51:09) 
patlatıp sürersen geri şişmeden kurumasına yardımcı oluyor. patlamamış sivilce için acnelyse ve bilumum sivilce ilacı daha etkili olcaktır


  • yuto  (13.03.18 01:40:28) 
Ben sivilce üstüne geceden 2-3 milim kalınlığında silverdin sürüyorum (ya da koyuyorum), efsane sonuç alıyorum. Bildiğimiz yanıkta kullanılan silverdin.


  • lazor  (13.03.18 05:02:32) 
[]

Kadınlar Günü eskiden bu kadar kutlanıyor muydu?

Ülkemizde dahi milli bayramlarlardan bile daha fazla ses getirdi, hayatımda gördüğüm en çoşkulu özel gün kutlaması oldu diyebilirim ülke genelinde. Elbette çok iyi bir gelişme, kadının böylesine üçüncü sınıf görüldüğü inanç ve kültür coğrafyasında umarım kadın erkek eşitliği yavaş yavaş sistemleşir.

2010'larda bile bu kadar gündem olduğunu hatırlamıyorum, hele 8 Mart 2004 günü, bu kadar reklam bile yoktu. Bu kadar fazla gündemde olması sosyal medyanın etkisi midir yoksa aslında her yıl mı böyleydi?


 
Bugün benim de dikkatimi çekti. Önceki yıllarda sevgililer günü ve anneler günü gibi bir pazarlama günüydü. "Kadınlar gününde sevdiklerinizi şımartın." şeklinde reklamlar olurdu. Bu yıl şirketler kadın cinayetleri, çocuk istismarı ve kadın hakları için hazırlanmışlar. Sosyal sorumluluk mu desem kamuoyu baskısı mı desem bilemedim ama iyi olmuş. Akşamüstü Starbucks'ta bir grup arasında "emekçi" kadınlar tartışmasına bile şahit oldum.


  • Lim5  (09.03.18 01:55:35 ~ 01:58:12) 
ülkemizde kadına şiddet, kadın cinayeti, cinsel suçlar giderek arttığı ve ata erkil toplum kafası son yıllarda sürekli pompalandığı için herkes daha duyarlı olmaya başladı bence.


  • suicides underground  (09.03.18 09:31:22) 
son yillarda kadinlara yonelik saldirilar ve dinci kusatmanin buyuk payi var. buna karsi "biz buradayiz" demek istiyorlar.

ote yandan "kadinlar gununu kutladigini gosterme" sevdasi da var.
  • tabudeviren  (09.03.18 09:44:42) 
önce uzun uzun yazdım sonra sildim tek cevabım var

feminizm çok sükse yaptı son senelerde.
  • kablelvuku  (09.03.18 09:51:11) 
malesef ne kadar canımız acırsa o kadar tepki veriyoruz. kadına şiddet, taciz, tecavüz arttı mı bilmiyorum ama daha görünür olduğu kesin. bundan dolayı tepkiler de daha keskin olmaya başladı gibi geliyor bana da artık.


  • kronik  (09.03.18 12:44:25) 
[]

İptv cihazı olmadan olmuyor mu?

250-300 liraya cihazlar satılıyor bunlarla direkt mac adresi vererek alınan iptv arasında fark nedir? Smart tv deki Smart IPTV uygulamasında çıkan mac adresini iptv satan bir siteye verdiğimizde kanallar direkt yükleniyorsa o cihazın özelliği nedir?




 
cihazın amacı uygulama desteği olmayan televizyonlarda da iptv izleyebilmek.


  • 10032007  (06.03.18 20:44:05) 
[]

Gece camdan bakan kafa

Gecenin ikisi üçü, çıt yok hiçlik gibi sessizlik. Sadece sokak lambasından gelen cılız ışık var. Aniden uyanıyorsunuz içiniz yanıyor susuzluktan. Başınızı yastıktan kaldırdığınızda perdenin arkasından pencerenin dışında bir insan kafası silüetinin size baktığını hatta sırıttığını görüyorsunuz o karanlıkta, sessizlikte, evde teksiniz üstelik.

Nasıl bir tepki verirdiniz?


 
Sınav haftası sabah saat 5'e kadar çalıştığım olmuştu. O saatlerden hiç korkmam. Çocukken korkardım. Bir çeşit bilinmezlik çünkü. Ama o saatlerde uyumamaya başlayınca, o saatleri tecrübe ettikçe gecenin ikisi üçü hiçbir şey ifade etmiyor korku adına. Evde tek kaldığım da çok oldu. Hiç yalnız kalmamış olsaydım belki korkardım. Geriye korkmam gereken sanırım sadece gülen bir yüz kalıyor. O da yüzsüz bir hırsıza ait olabilir. Onu da pencereye doğru yaklaşarak kontrol ederim. Aslında bir de insanın en korunmasız olduğu anda tanımadığı biri tarafından izlenmiş olmasının rahatsızlığı var ama günümüzde her yerde kameralar tarafından izlendiğimizi düşünürsek o da çok korkunç gelmiyor.


  • dissendium  (05.03.18 01:46:48) 
aşşağa iner, taşınan gafasına gafasına kanırtırım. bi de sırıtıyo piç.


  • ya ben lan neyse  (05.03.18 01:54:35) 
Hep aklima geliyor benim de bu soru. Evrimsel birsey olmasin bu biladeeer? Bu yataktan dusme hissi gibi.


  • allah yazdiysa bozsun  (05.03.18 02:04:02) 
Gülüyor ve çok tatli olmasi filan hic farketmez korkarim. Çünkü uyandigimda boyle bir seyle karsilasmam ihtimallerin arasinda degil. Korkunca ne yaparim orasini bilemiyorum. Ilk tepkinin arkasindan anca guluyormus, cocuk kafasiymis, yasliymis, insanmis, kopekmis, bi seyler ifade etmeye baslar. Herhalde hasani arayıp durumu anlatip napayim diye sorarım.


  • a perfect lie  (05.03.18 02:08:45) 
bende ona gulerim,evin icine davet ederim.


  • tiarwain  (05.03.18 02:33:17) 
valla ben saniyesinde altıma eder, bi sesli küfreder ve naapcağımı şaşırırdım galiba. bi de benim odanın camlar sokağa bakıyo direk, tam dediğin senaryoya uygun. tırstım bak şimdi.


  • yeteramadenedimherseyi  (05.03.18 02:39:33) 
olm perdenin arkasından nası görüyoruz sırıttığını?


  • regardless of what they say  (05.03.18 02:42:41) 
Yazın kaldığım ev 8. kattaydı. Perdeden doğru bana bakan birini görürsem orada kalp krizi geçiririm sanırım.

Şu an kaldığım ev müstakil. O yüzden sadece çığlık atıp evin diğer sakinlerini uyandırırım.
  • aychovsky  (05.03.18 05:14:39) 
gecenin ikisinde okudum bu duyuruyu. yatmak üzereydim ve evde yalnızım. yapmayın böyle şeyler lütfen.


  • sutlu nescafe  (05.03.18 11:26:06) 
İyi şeyler olmayacağı kesin. Hırsız değil de böyle uğursuz şeyler aklıma gelir. Bu düşünceden dolayı geceleri camlara falan bakamam. Ciddi diyorum. Sanki ben baktığımda orada bir surat göreceğim. Akıl sağlığı için hiç iyi değil.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (05.03.18 16:28:27) 
[]

Sesli + Sessiz harfle biten verb + ed ayrımı?

Şimdi Visit in v2 hali Visited iken Admit in v2 hali Admitted. Aynı şekilde Happen - Happened, Prefer-Preferred gibi örnekler çoğaltılabilir

Son iki harfi sesli + sessiz ile biten fiilde sessiz harf bir kere daha yazılır v2 de ama bu istisnaları ayırt etmekte zorlandım. Vurgunun ikinci hecede olması durumunda sessiz harf iki kere yazılır tamam ama o Vurgunun ilk mi ikinci mi hecede olduğunu nasıl anlayabilirim? Türkçede bile en zorlandığım şey bu Vurgunun hangi hecede olduğu muhabbetiydi sonuçta görülmez test edilemez bir şey, hele okurken ya da yazarken hayli zorlayıcı


 
benzer kurallar türkçede de var
zarflar
harfler

son 3 harfleri aynı olmasına rağmen [(z)(h)arf] birisi _lar olmuş birisi _ler olmuş.

vurgudan ziyade ses bilgisi kuralı olduğunu düşünüyorum bunun için. Net şekilde doğrusunu bilmiyorum tabi.
  • basond  (04.03.18 19:04:35) 
valla bu söylediğin kelimelerde neredeyse hiç hata yapmam, ben oturup ezberlemiş ve kullandıkça yerleştirmiştim kafama. vurgu nerdeydi diye düşünmeye kıyasla daha kolay. "visitted", "admited" vs. bi noktadan sonra gözüne çirkin geliyor zaten. ingilizceyi kendin için o kadar zorlaştırıyosun ki şaşırıp kalıyorum.


  • der meister  (04.03.18 19:11:12) 
[]

Güvenilir Iptv tavsiyeniz var mı?

Memnun kaldığınız ve yarı yolda bırakmayan güvenilir iptv varsa tavsiyenizi bekliyorum. Amacım en kötü taktirde Türk kanallarını LG TV den izleyebilmek ama beinsport, şampiyonlar ligi ya da la liga hepsini içine alan ekonomik bir paket varsa onu da deneyebilirim.

İptv olayındsn pek anlamıyorum bu yerli TV'leri izlemek için bile ücret mi ödemek gerekir?


 
bi kere ücret ödüyosun ya da aylık ödüyosun, ne ararsan var içinde.

ben 3 tane falan denedim, hepsi en önemli maçlarda derbilerde falan takılıyor. internetim de o kadar kötü değil 20mb falan.
  • al basmadan donu var  (03.03.18 22:52:13) 
Derbilerden umudum yok da zaten hiç olmazsa Galatasaray Konya, gençlerbirliği gibi maçlarda 2-3 dakika geriden gelmesin ve ban yemesin kafidir. Ban yeme durumları olmuyor mu? Dm den tavsiyenizi bekliyorum şu an hangi site güvenilir bilmiyorum


  • siyah giyen adam  (03.03.18 22:57:31) 
Merhaba, ben de bu konuda biraz araştırma yaptım. Tavsiyeler genel olarak, kesinlikle aylık dışında bir üyelik almamak yönünde. 3 aylık, 6 aylık veya yıllık üyelik alınca yayının 2. Haftasında kurbağa olabiliyormuş yayınlar


  • oekuklu  (03.03.18 23:57:47) 
[]

Şu müzik çok güzel değil mi?

Tek kelime anlatmadan dünyaları anlatıyor gibi, yıllardır hep aynı etkide. Eğer güzel değilse Kant ın "güzel göreceli değildir" iddiasına inanmayacağım artık

youtu.be


 
Güzel bir melodisi var. Özellikle birkaç yeri beğendim. Ancak keman sesinin çok fazla geldiği müzikleri çok sevmiyorum bir süre sonra rahatsız etmeye başlıyor. Yani sürekli dinleyebileceğim bir müzik değil. Belki daha yumuşak bir müzik olsa mesela araya piano falan katılsa daha çok severim.


  • uyusam iyi olur  (02.03.18 13:37:11 ~ 13:53:55) 
fazla elektro ses var, duygu da yok. beğenmedim şahsen.


  • thomson'un uzumlu keki  (02.03.18 13:39:55) 
orijinali: www.youtube.com

2 oldu bu versiyonu görüyorum duyuruda. nasıl bir tarz bu ya.
  • nocturness  (02.03.18 13:42:30) 
Orijinali +1
Oh be dedirtti gerçekten.

  • uyusam iyi olur  (02.03.18 13:45:33) 
[]

Adalarda bisiklet sürmek tehlikeli midir?

Baya düşen kaza yapan filan oluyormuş yokuş varmış? En güvenli ve rahat ada hangisidir bisiklet sürmek için İstanbul'daki dört büyük adadan? 7-8 senedir hiç sürmedim bisiklet o yüzden yaza doğru kafa dağıtmak için gitmeyi düşünüyorum ama kafayı dağıtmayalım da yanlışıkla.




 
sorun değil değer bence. yavaş gidersiniz ne olacak. inanılmaz bir deneyimdir. ben geçen seneydi sanırım 1 kere yaptım. yetti.


  • ozdek  (01.03.18 21:45:02) 
Büyük adada problem yok bence, sadece atlar biraz korkutuyor.


  • red g  (01.03.18 22:05:12) 
Büyükada'da kız arkadaşımla bisiklet kiralamıştık. 2miz de sporcu değiliz. 10 yaşlarımızdan sonra seleye değmedi götümüz.

Hiç bir sorun olmadı.
  • nickini vermek istemeyen uye  (01.03.18 22:06:54) 
Acemiysen evet, değilsen hayır. Adanın bir yarısı felaket kalabalık diğer yarısı oldukça sakin.


  • harvey  (01.03.18 22:07:22) 
Kız kardeşimin Edirne den bir arkadaşı Büyükada da bisikletten düşmüştü helikopterle kartal arşt. yoğun bakım..maalesef vefat etmişti
Bu olaydan bağımsız en küçük kız kardeşimle bisiklete binmeye gitmiştik kardeşim hızlıca yokuşu alırken atla burun buruna geldi at şaha kalktı da kardeşimi ezmedi ben orada öldüm sandım sanki zaman dondu at havaya kalkmış ve kardeşim atın ayaklarının altında o sahne o an geçmek bilmedi eşim de vardı aklımıza geldikçe buz keseriz
Temkinli olmakta fayda var
İstanbul a baharın gelmesini sadece bu yüzden isterim adalarda bisiklet sürmek..
Yoksa kış insanıyım yağmur çamur kar kış sis pus benim havalarım
  • esmeralda  (02.03.18 00:03:54 ~ 00:07:06) 
bizimkiler de kaza yapmıştı, ya... dikkat etmek lazım.


  • e haliyle  (02.03.18 00:05:28) 
Bence adalar bisiklet sürmek için en güvenilir yer. Doğru düzgün araba yok, atlar da senden benden daha alışkın. Sessiz bir yer olduğundan geleni gideni göremesen bile önceden duyabilirsin. Yalnız şu var, kiralık bisikletler içler acısı. Çoğu bakımsız, ağır bisikletler, habire zinciri atar, birsey olur. Sürerken sorunla karşılaşabilirsiniz yorucu olabilir. Adaya bisiklet götürmeye izin veriliyor mu emin değilim ama imkanınız varsa kendinize ait bisikletle gidin. Ben Büyükada yerine Heybeliada'ı daha keyifli bulmuştum orayı tavsiye ederim.


  • burka  (02.03.18 00:15:09 ~ 02:45:05) 
Sporcu değilsen zor, hep yokuş hep yokuş. Millet gaza gelip kiralıyor sonra bisikletleri eliyle sürüyor :)


  • vendorth  (02.03.18 00:15:12) 
@Esmeralda korktum açıkcası bu mesajdan sonra ve kesin olarak vazgeçtim. Gerçekten de tehlikeli olabilirmiş, uyardığınız için teşekkür ederim.


  • siyah giyen adam  (02.03.18 00:54:16) 
Gençliğim adada bisiklet sürerek geçti. Bir kere bile tehlikeli bir durum yaşamadım ve burada yazılanları okuyunca şok oldum açıkçası. Bu kadar kaza yapan oluyor mu ya?


  • chavezding  (02.03.18 01:17:07) 
Adalar'da birkac kere bisiklete bindim. Bir tanesinde zor bir durum yasadim. Heybeliada'da kiralamistik bisikleti. Ben de iki hafta oncesinde ayagimi burkmustum ve yeni iyilesmistim. Bisikleti alirken kontrol ettik ve frenler tutuyordu. Birkac saat sonra buyuk bir yokusta inmeye baslarken freni siktim ve fren teli koptu. Ki oyle guclu bir elim yoktur. Dik bir yokus oldugu icin de asagiya dogru kontrolsuz hizlanmaya basladim. Herkesi gectim, millet arkamda kaldi, donup kaldilar. On fren tutmadi. Ben de "Olecegim asagiya kadar herhalde" dedim. Ayaklarimi yere koyarak kendim yavaslatmaya calistim ve asagida viraji alamayip ormana daldim. Ayaklarimi biraz daha sert bastim, ormanin yokus bir yerine cevirince bir sekilde yavaslamayi basardim. Uygun bir yere kendimi attim. Inip baktigimizda paslanmis bir yerden dogru telin asinmis oldugunu ve oradan koptugunu gorduk. Ayagimdaki spor ayakkabi ve corap eridi, ayaklarim yuzuldu. Kendimi yere attigim taraf biraz curudu. Bir sure ayaklarimin ustune basamadim. Burkuk ayagim birkac ay sis kaldi ve topalladim.

Uc kereden birinde boyle oldu ama benden baska kimseye de bir sey olmadi. Kaza orani dusuk ama cok cok dusuk de degil. Yine kendi bisikletimle giderim ama oradan kiralamam sanirim.
  • aychovsky  (02.03.18 02:15:38 ~ 02:20:13) 
Yokuş inerken fren yapmayı bilen biriyseniz pek sorun olmaz, gaza gelip yokuşları hızlı inmeyin. SÜrekli frende inin, bilmediğiniz bisiklette süpriz yaşamayın.

Bisiklet kiralarken kaliteli bir şey alın, frenlerini kontrol edin.
  • John Bloor  (02.03.18 09:50:33) 
[]

Vücut geliştirmenin sebebi üreme içgüdüsü müdür?

Stres atmak vb gibi sonuçlarından bahsetmiyorum, eğer üreme içgüdüsü yahut cinsel güdü olmasaydı salonlarda kas geliştirme peşinde koşan erkeklerin yüzde kaçı yine de uğraşırdı? Doğada dişileri etkilemenin ve tercih sebebi olmanın en önemli yolu hiç şüphesiz fiziksel güç. İnsan da tıpkı aslan ya da Şempanze ya da boğa gibi bir çeşit hayvan türü olduğuna göre doğadaki üreme içgüdüsü amacı insanda neden farklı olsun?




 
öyle olmuyor. bir şey başarmış olma hissi başka. plaj badicileri için bir şey diyemiyorum. ama ben o bilmem kaç kiloyu yerden kaldırdığımda tek düşündüğüm "yaptım be helal olsun" oluyor.


  • alperz  (01.03.18 18:54:27) 
Vücut geliştirme yapan insanların büyük bir kısmı anabolizan aldığı için üreme yeteneği duruyor, üremek için yapıyorlarsa çok doğru bir yol değil.


  • angelus  (01.03.18 18:55:51) 
İnsanların cinsellikte bilinçli amacı eğer çocuk yapmak istemiyorlarsa asla üremek olmaz, ancak cinsellik denen şey üreme içgüdüsünün bir sonucudur ve verdiği keyif de bir yan etkidir. O yüzden soruda üreme amaçlı mı yapıldığını sormadığımı eklemek istedim.


  • siyah giyen adam  (01.03.18 18:59:19) 
Bir süre salona gitmiştim, bir amca vardı orada soyunma odasında konuşurken demişti bir .mcık uğruna bir tonun altına giriyoruz diye.


  • i was made for you  (01.03.18 19:05:13) 
öyle ya da böyle insanın cinsel güdüden bağımsız bir eylemi olduğunu sanmıyorum. yani evet.


  • doxanikee  (01.03.18 19:07:25 ~ 19:07:33) 
[]

Post Rock nedir?

Daha önce böyle bir tür olduğunun farkında değildim. Şu ana kadar Rock türüne özel bir ilgim olmadı, grupları ya da sanatçıları ya da türleri bilmiyorum. Diğer müzik türlerinden de sadece yerli klasikler ile yabancı klasiklerin belli başlı eserlerinden ibaret özel müzik ilgim. İngilizce bilmediğim için Pink Floyd hariç denediğim hiçbir grup keyif vermedi anlamlarına erişemediğim için.

Neyse geçen Spotifyde şu parçaya denk geldim youtu.be ve tıpkı Remembrance gibi youtu.be etkisine kapıldım. Fakat Rememb daha çok geçmiş ve şimdiyi anımsatırken All is Violent sadece geleceği hatırlattı, bu yüzden daha etkileyici geldi. Dinlerken kendimi Büyük Biraderlerin, makinelerin hüküm sürdüğü diyarların, dünyanın karanlığına büründüğü uzak geleceğin dünyasında buldum. O güzel post apocalypitc dönemi ölmeden önce yaşamak en büyük hayalimdir, keşke kıyamet gibi bir şey olsa bu müzik bana bunu yaşattı. 3.10 ile başlayan kopuş ve 3.30 ile birlikte müzikal Nirvanaya ulaşan bir şey, yaşamdan ölüme geçiş sanki ya da tam tersi.

Bu müziğin yer aldığı albümü dinleyerek hayatımda ilk defa bir albümü tamamen dinlemiş oldum. Post Rock bu mudur yoksa daha mı fazlası? Mümkün mertebe fazla söze yer vermeyen Post Rock türünden müzik tavsiyenize açığım, bu müzikte de gördüğümüz üzere söz kuru kalabalıktır müziğin yanında. Fakat ön yargılı değilim çok fazla istisnayla karşılaştığım için, sözlü de olabilir.

 
no clear mind, expolosion in the sky, mogwai, godspeed you black emperor

edit: slowdive'ı sevme ihtimalin de var. hatta low, mono, tool.
  • kahoan  (27.02.18 01:26:18 ~ 01:30:12) 
Bunun da türü nedir bilmiyorum ama gerçekten çok güzel youtu.be

Eğer gelip geçici bir mod değilse sanırım bunlara en yakın tür diyebilirim kendi favori türüm.
  • siyah giyen adam  (27.02.18 01:26:32) 
No clear mind de çok iyiymiş, expolossion ile birlikte listeme ekledim.

Gruplardan da açtığım ilk şarkıda nefesim kesildi. youtu.be Aman Allahım bu ne biçim bir şeydir. Hiç abartıyorum nefesim kesilecekti neredeyse. Güneş yok, her yer puslu karanlık, mezarlık dolu, yarasalar etrafta uçuşuyor ve deccalin gelmesini bekliyor sanki.

Müzikleri dinlemekten kulağım ağrıdı bağımlılık resmen. Tavsiyeleriniz için çok teşekkür ederim.
  • siyah giyen adam  (27.02.18 01:47:51) 
Yerli önerisi
Kafabindünya

eksisozluk.com
  • bass solo take one  (27.02.18 01:52:43 ~ 01:52:57) 
yerli gruplardan:
www.youtube.com

bunu dinlemeden önce bir de Laika'nın hikayesini okuyun öyle dinleyin.
  • kozmosta bir nokta  (27.02.18 02:24:19) 
Atmosfer müziğidir post rock. Ayık kafayla uçurur insanı. Magyar posse diyorum ben de. youtu.be

6 numara da çok iyidir. Albümde şarkı adı yoq.
  • hasmetizm 2046  (27.02.18 08:42:01) 
www.youtube.com

dinlediğim en iyi post rock parçası ve grubu sanırım. Neden hala keşfedilmediğini de anlayamıyorum.

*shels - journey to the plains
  • rahip janick  (27.02.18 09:12:17) 
russian circles dinle.
bu şarkıya da çok fazla sarmıştım bir ara:
year of no light - persephone
  • dedimmidemedimmi  (27.02.18 10:30:53) 
kaliteli post rock eserine denk gelmek zor. genelde albümlerin 1-2 parçası iyi geri kalanı birbirine benzer şarkılarla dolu. piyasa da böyle aslında, bütün şarkılar birbirine benziyor gibi geliyor bir süre sonra.

bir çok insan burada belirtmiş, mogwai, sigur ros vb gibi babaları. ek olarak aşağıda aradan sıyrılabilmiş bir kaç grup ve parçayı da önerebilirim.

toundra - magreb
monkey3 - icarus / bunun solosu baya iyi 3:30-6:00 arası kısım
pg.lost - crystalline


ef, maybeshewill gibi gruplar da hiç fena değiller.
  • givemesomesubstance  (27.02.18 10:35:16 ~ 10:40:07) 
son dönemlerde sleep party people'ı beğeniyorum. dream pop-post rock arası bir türleri var.

www.youtube.com

ama bana göre hala en kral post-rock grubu sigur ros'dur. hangi müziği dinlersen dinle, sigur ros mutlaka dinlemelisin. kendi başına aşmış bir müzik.

www.youtube.com
  • sir gawain  (27.02.18 11:33:41 ~ 11:35:54) 
[]

Ermeni ve Rumlara olan bu ırkçılık da nedir?

Geçmişte asırlarca beraber yaşamışız. Ermenilere millet-i sadık demişiz. Rumlarla akraba dahi olmuşuz, iç içe yaşamışız. Eee? 1900'ün başlarında dünya savaşı ve sonrasında o karışıklıkta iç ve dış kışkırtmalarla bir takım şeyler yaşanmış, açıkçası tek tarafın sütten çıkmış ak kaşık öteki tarafın kara şeytan olduğunu düşünmüyorum zira her iki taraf da yapmaması gereken şeyler yapmış her kaynağa bakarsak. Fakat neticede yeri gelmiş Araplarla bile savaşmışız, Lawrence kışkırtmasıyla birlikte arapların verdiği zarar Ermenilerden daha mı masum?

Fakat her ne olursa olsun 100 sene geçmiş. Hukukta bile suç sadece şahsa özeldir, çocuğa ya da toruna kalmaz. Bugün Ermeni ya da Rum kelimeleri resmen hakaret ve küfür olarak kullanılıyor. Sanıyorum ki Ermeni ve Rumların da çoğu bizim onlardan nefret ettiğimiz gibi Türklerden nefret ediyor. Her iki taraf için de gereksiz buluyorum.

Araplardansa, Suriyelilerdense Rumları ve Ermenileri ve Yahudileri yeğlerim. Bu dda ırkçılık gibi oldu ama en azından görüyoruz kimin ne olduğunu.

 
ermeniyim, sadece türkleri değil, ermenileri de genel olarak sevmiyorum, hatta ırkla bağdaştırmayalım, genel olarak türkiyede yaşayan insan tipolojisini sevmiyorum. sevgisiz, saygısız, bencil, ahlaksız, terbiyesiz vs. vs.

lakin, istisnai durumlar elbette mevcut ama, tek bir durumdan ırka genellemek yanlış olur.
  • yanginmerdiveni  (26.02.18 22:55:05) 
nasıl sırplar, yunanlar, bulgarlar milli kimliklerini osmanlı'yı kovarak inşa ettilerse, türkler de ermeni ve rumları ülkeden atarak bunu yaptılar. böylece cumhuriyet kuruldu, anadolu türkleştirildi, onların mallarına mülklerine el konuldu. bu yüzden türk olmak default ermeni ve rum düşmanı olmaktır biraz.


  • zawisza  (26.02.18 23:02:52 ~ 23:03:36) 
bu yangının çıkma sebebi etnik değil dini ayrım diyebiliriz, hakir görülen bu topluluklara "azınlık" tabirinden çok "gayrimüslim" denmesinin sebebi de buydu. 1. dünya savaşında farklı etnik gruplarn kurduğu cemiyetler sebebiyle genel olarak bütün ermeni-rumların ülkeyi bölmek istedikleri sanıldı ancak kurtuluş savaşından sonra türkiye'de kalmak isteyen azınlıklara tahammül edilmedi. o günden beri sistematik olarak, adeta ortaçağ mantığında sürdürülen "gayrimüslim" politikaları yüzünden insanlar kendilerine laf eden bir çoğundan daha uzun zamandır yaşadıkları bu toprakları terk etmek zorunda kaldı.

acemi'ye katılmıyorum; 6-7 eylül'de herhangi bir çorumlunun zarar gördüğünü hiç sanmıyorum.
  • Bruce  (26.02.18 23:03:16 ~ 23:12:48) 
Suçun şahsiliğini bilmek, buna göre davranmak vs elbette doğru olanı ama toplumsal hafıza denilen de bir şey var. "Hepimiz insanız, kardeşiz :)" romantizmi de bana çok bayık geliyor şahsen. Bu ülkede durduk yere "Ermeni/Yunan tohumu" diye hakaretler üretilmedi. Hepsinden öte, kimse kimseyi de sevmek zorunda değil. Araplara gelince salyalar akıta akıta hakaretler etmekte hiç sakınca yok, Kürtlere çeşitli lakaplar takmak hiç sıkıntılı bir durum değil ama iş Ermenilere, Yahudi ve Yunanlara gelince hassasiyet tavan yapıyor nedense. İkiyüzlülük, başka bir şey değil.


  • m e b  (26.02.18 23:12:34) 
m e b, hepimiz kardeşiz romantizmi hakkındaki yorumuna katılıyorum ama geri kalanına katılmıyorum. Neden? Kürtlere çeşitli lakaplar takılıyor evet, Araplara da nefret kusuluyor evet. Tabii doğru değil ama bunların sebepleri var.

1- Kürtlerle birlikte yaşıyoruz, o kültüre özgü bazı davranışlar insanlara batıyor olabilir.
2- Ortada bir PKK gerçeği var, oradan gelen bir kin olabilir.
3- Arap kültürünün Türk kültürü üzerinde yoğun bir etkisi var, bu belli bir kesimi rahatsız ediyor, kimiyse memnun. Aynı şekilde birkaç senedir ülkede Arap nüfusu yoğunlaşmış durumda ve bunlar da eğitimli-medeni insanlar sayılmazlar genel olarak.

Şimdi bu rahatsızlıklar diğer ırklara gelince niye saçmalaşıyor kendime göre yazayım.

1- Bir Türk'ün bir Yahudi'den nefret etmesi için mantıklı bir sebep var mı? İsrail dediğin ülke Ermeni soykırımını tanımayan nadir ülkelerden biri. Yahudilerden nefret etmenin altında yatan tek sebep Türk kimliğinden ziyade İslamcı kimliğine sahip olmak. Bunun da Türklük ile bir ilgisi yok.
2- Yunanlardan neden nefret eder bir insan? 100 seneki önceki savaşlardan dolayı mı? O zaman birbiriyle savaşmayan kalmadı zaten. Ege'deki adalar mı? Atinalı bir manavın umurunda mı sence Ege'deki ada? Ülkelerine gittiğinde Türk olduğun için ırkçılık görüyor musun yoksa tam tersi sıcak mı karşılanıyorsun? İkincisi.

Ermenilere gelirsek, orada soykırım meselesi yüzünden bir soğukluk olmasını anlarım, özellikle Los Angeles'ta falan yaşayan ve her sene yürüyüş yapıp Diyarbakır'daki topraklarını isteyen Ermenileri direkt geri zekâlı olarak görüyorum, yine de artık hiç bağın kalmamış bir milletten nefret etmeye gerek yok bence.
  • i was made for you  (26.02.18 23:33:59) 
Bu konuları konuşabilmek için tarih bilmek lazım. Dün doğmuş, tarih okumamış kimselerin böyle konuları tartışmaya kalkması komik. Bunları tarihçilerin belgelerle tartışması gerek.

Buna rağmen toplumun bilinçaltında bir sürü olay var: Kurtuluş savaşı sıralarında benim anneannemin bazı akrabalarının da içinde olduğu, kadınlarla çocuklardan oluşan bir grup kaçamamışlar; Ermeniler tarafından çarşıda süngülenmişler. Erkeklerin hepsi o zaman kuvayi milliye çetelerindeymiş. O gün bu olayın haberini alıp çarşıya indiklerinde ise Ermeniler çoktan gitmişler. Anneannemin babası soyadı kanunuyla birlikte Çeteler soyadını almış...

Ben 'Melekgirmez' diye bir sokak biliyorum. Bu sokak çarşının ortasında gayrimüslimlerin oturduğu bir sokakmış. Kurtuluş savaşı döneminde bu sokağa giren müslüman birisi kadın, çocuk, genç, yaşlı, erkek... sağ çıkamaz, orada öldürülürmüş. Bu yüzden adını böyle koymuşlar.

Bir sürü katliamlar var, ayaklanmalar var.

Savaşın da bir onuru vardır. Arkadan vurmak, sivil, kadın, çocuk demeden vahşice öldürmek... Bunları nedense kimse dinlemek istemiyor. Ölen Türk olunca zaten bir değeri de yok.

Bir Ermeni ölünce de bir değeri yok, ama dış siyasette batı ülkeleri güya Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için bir şeyler geçirip duruyorlar meclislerinden. Bu ülkeler 100 yıl önce ne yapıyordular?

Şimdi kendi adıma durduk yere herhangi bir Ermeni'den nefret edecek halim yok. Karşımdaki saygıdeğer biri değilse saygı da duymam.

edit:

@I was made for you

'İsrail dediğin ülke Ermeni soykırımını tanımayan nadir ülkelerden biri.'

Bunun sebebinin açıkça kendilerine yapılan soykırımın biricik olarak kalmasını istemeleri olduğunu, yani kendi mağduriyetlerinin gölgede kalmasını istemediklerinden olduğunu anlıyorsundur umarım.

İkinci dünya savaşı filmlerde öyle anlatılıyor ki sanki 'sadece Yahudiler ölmüş' gibi bir algı yaratılıyor. Oysa aynı savaşta tüm dünyadan milyonlarca insan öldü. Bunların çok büyük bir kısmı da sivildi.

Kaynak: en.wikipedia.org

Başka bir örnek: twitter.com
Onursuzca saldıran saygı beklememeli.
  • idexo  (27.02.18 00:07:27 ~ 00:25:16) 
@siyah giyen adam sanki biraz kendi düşüncene destek istemişsin. Arap ve Suriyelilerle ilgili yorumundan diye düşünüyorum. Evet tarih bilgisi @idexo nun da dediği gibi topluluklar, kimlikler arasındaki ırkçılık vs açıklayabiliyor ancak bunun ayrıca devlet eliyle, toplum tarafından ve tahmin edeceğin daha birçok şeklide yayıldığını görebilirsin. Hayatında Suriye ve Arap kültürünü bilmeyen herkesin burda gelip ırkçılık yapması gibi, zira daha düne kadar Suriyeli insanlara karşı bir önyargımız yoktu.

Öyle ki burda Sünni Müslümanlık bile ırkçılığa engel olamıyor.

Çatışma çözümü olarak bakıldığında yakın tarihli savaş yaşayan Boşnak ve Sırpların durumunu araştırabilirsin, tarih çok yakın olduğundan bu "affetme", bir araya gelme durumunu çok daha zor.

Ancak geçmişe, ya da günümüze ilişkin verilen örneklere dayanarak yazılanların gerçeklere değil başkaları tarafından öğretilenlere dayandığını düşünüyorum ve en zor da bunu yıkmak. Eğer siz de kişisel olarak bu çemberin dışından dolanabilirsiniz, çok ilginç bilgilerle) karşılayacaksınız umarım.
  • kaset  (27.02.18 16:19:00) 
@idexo +1
emperyalistlerin tek taraflı ve sadece türkü kötüleyen tarih anlatımının gazına gelip kendi milletine düşman olan tek toplumuz herhalde. "balkanlarda türk soykırımı yapılmadı mı?" diye sorarsın "Acıları mı yarıştırıyorsun?" diye karşılık verirler. Ermeni çetelerin yaptığı katliamdan bahsedersin "Savaşta olur öyle şeyler" derler. nedense suçlu hep Türktür onlara göre. türk sadece faşist olabilir, alman sosyalizmi olur ama türk solu olmaz. çünkü bu ad lanetlidir adeta.

velhasılı kelam, türklerin kanını içenlerin heykeli yunanistan'da milli kahraman olarak selamlanırken türke özgürlüğünü veren mustafa kemal faşistlikle suçlanır.
  • burya  (27.02.18 16:38:53) 
@burya tarihi koşullar yönünden bahsediyor olsanız da bir millet birinden niye üstün olsun ki, Osmanlı'nın etnisite mühendisliğine bakarsanız ve sonrasında Türk kimliğinin oluşma sürecine, büyük ihtimalle bir yüzyıl önce belki bu Türklükten bile söz etmeyecektiniz.


  • kaset  (27.02.18 17:20:30) 
@kaset: hiçbiri millet üstün demiyorum ben. sadece türk milletini sürekli hakir görenlere sözüm


  • burya  (27.02.18 18:52:51) 
Irkçılığın bir sürü nedeni var cehalet,kıskançlık ve para misal 6 7 eylül olayları buna en büyük örnektir


  • Sandman  (27.02.18 19:13:24) 
Bu konularla yarı profesyonel ilgilenen biri olarak düşüncelerimi yazmak istedim. Türkiye'de her geçen gün artan bir zenofobi var. Bu kesinlikle, şu ya da bu sebepten dolayı, kabul edilemez.
Osmanlı'da ilk olarak Rumlar millet-i sadık olarak nitelendirildi daha sonra ise Ermenilere dendi. Bunun sebebi Yunanistan'ın bağımsızlık mücadelesidir.
Ben sizin sorunuzu şöyle cevaplamak istiyorum. İlkokulda başlayan bir süreç. Tarih yazımının eksikliğinden ileri geliyor. Eğer siz çocuklara durmadan " Türkiye 4 tarafındaki düşmanlar tarafından ele geçirilmek istenen bir ülke" imajı verirseniz, yaşananların sonucu bu olur. Hrant Dink iddianamesinde herkesin gözünden kaçan bir nokta vardı. MİT'in bugün İstanbul'da 600 aile kalmış Rumları hala takip ettiği ortaya çıktı. Sebep ise trajikomik: Bizans'ı yeniden canlandırma ihtimali. Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne Türkiye'deki insanlara aşılanan bir düşünce var. Herkes bizim üzerimize oyunlar oynuyor düşüncesi. Bu 95 yıllık Cumhuriyet tarihinin her aşamasında kullanıldı. 1921-32 arası Ekonomi'nin Türkleştirilmesi ile birlikte 250 bin gayrimüslim göç etmek zorunda kaldı. Örneğin şoförlük bile Türk olmayanlara yasaklandı. Daha sonra Trakya Yahudiler'ine yapılan saldırılar, Varlık Vergisi, Zorla Askere alma ve arkasından kara bir leke olarak geçen 6-7 Eylül Olayları. Ülkedeki gayrimüslim vatandaşlar her zaman, dış politikada bir yem olarak kullanıldı. Bir ülke kendi vatandaşına bunu nasıl yapar aklım ermiyor. Arkasından Rumların zorla sınır dışı edilmesi geldi ve Rumlar bugün kala kala 3 bin kişi kaldı. Ermenilere gelince onlara da yapılan bunlardan farksız değil. Bu olayların hepsinden çok fazla zarar gördü. Hrant'ın ölümü ve arkasından askerde 24 Nisan'da Sevag Balıkçı'nın ölümü tesadüf olamaz.
Sonuç olarak ne yapmak lazım sorusu geliyor akıllara. Bence artık geç kalındı. Gayrimüslimlere yapılanlar bugün Suriyelilere, Araplara yapılıyor. Irkçılık ırkçılıktır. İnsan milletini, memleketini sevebilir ama bir toprak parçası için bu sadece benim diyemez. Medeniyetler tek bir milletten oluşmaz.
İnsana sadece insan gözüyle bakmak lazım. O kişilerin kendi kültürlerine, yaşam tarzlarına ve dinlerine saygı göstermeliyiz. Ah o Rum ve Ermeni komşularımız nostaljisinden vazgeçmeliyiz. Herkes oturup, Rum-Ermeni-Türk-Kürt, kendi geçmişi ile yüzleşmeli. Ama politik ve siyasi bir hırsla değil, hakikate ulaşma arzusuyla.Biz hoşgörü denen lanet bir kavram için boğuluyoruz. Unutmamak gerekir ki, "Hoşgörü, horgörünün üvey kardeşidir."
Son olarak, bu zenofobi sadece bu topraklarda değil, tüm devletlerde olan bir hadisedir. Ama bu bizi ilgilendirmez. Biz kendimize bakmalıyız.
  • Khalkedon  (27.02.18 19:43:45) 
123456789   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.