Hem kaz tüyüne hem de insan kılına karşı biri olarak geldim. Kaz tüyünin kazlar için önemi, bizim kıllarımızın bizim için öneminden çok daha büyük. Bize epilasyon yapılırken acıdan ölmüyoruz, ağda yapılırken ben hissetmiyorum bile ama kazlar ölebiliyor. Kılsızlığın bir götürüsü var insanlarda ama bu götürüler daha çok çıplak yaşayan atalarımız için geçerli. Örneğin, koltukaltı kılları bizim atalarımızın lenflerini soğuktan ve mikroplardan korurmuş da, kombili evde, kirlendikçe değiştirdiğim giysi ve istediğim sıklıkta yapabildiğim banyo ile bana sağladığı fayda ataya sağladığı faydanın çok azı. Ancak orada lenfler alınır da, o zaman ağda yapmaktan genişleyen gözenekler mikrop kapabilir. İLla faydası vardır kılın ama o kadar da elzem değil. Kazda ise tüy kökü çok sağlam ve havalanabilme (uçma değil de kaçarken yaptıkları o hafif havalanarak kaçma hareketi) için çok gerekli. O hareket olmazsa tilkiye ve bilcümle doğal avcısına yem olur. Hadi, çiftlikte olduğu için tilkiye yem olmasın. O tüyler çıkarılırken kan kaybından ölen kazlar var. Kaz tüyünün yolunmasının bendeki karşılığının epilasyon değil, derimin canlı canlı soyulması, saçının çeke çeke yolunması ya da güzellik için en alttaki kaburgayı aldırmak gibi şeyler olduğunu düşünüyorum. Bunu yaptırana da bir şey demem; çünkü kendi iradesi ile yaptırıyordur. Kaz bunu kendi iradesi ile yaptırmıyor ki.Gerçi bu kadar duyarlı davranıyorum kaza karşı ama vegan, vb. değilim. Kendi çapımdaki duyarlılığım kazdan, kürkten başlıyor. Yoksa, "Kazı yer misin" deseler yerim ama giymeme gerek olduğunu düşünmüyorum. Şöyle söyleyeyim, Ant Dağlarının tepesinde donmadığım sürece kazı giyeceğimi sanmıyorum.
Tabii yukarıdaki "kendi iradesi" ifadem de, "Bunu modadan, toplumsal normlardan bağımsız" anlamında değil. Normlardan bağımsız olduğumuzu düşünmüyorum. Kendi adıma, birçok şeyde normlara bağlıyım. Bunlardan biri moda değil, moda şeyler (örneğin asimetrik t-shirtler, vb.) bana çok eciş bücüş görünüyor. 5-10 yılda ancak gözüm alışıyor, ondan sonra modası geçiyor. Ama örneğin, çok üşüdüğüm zamanlarda babamın giydiği yün içliği giymiyorum da, daha düzgün tipi olan termal içliği giyiyorum. Ya da bacaklarımın arasından hava girip üşüttüğünde kotumu, pantolonumu çorabın içine tıkıp dışarıda gezmiyorum. Saçımı tarıyorum en basitinden. Issız adada olsam bunların hiçbirini sallamam. Daha doğrusu yine o kadar dağıtmam ama bu kadar da özenmem. Ruj sürüyorum, bu da aynı kapsamda sonuçta. Gerçi arada evde de ruj sürüyorum öylesine, bu da tam sayılmaz ama özetle zamanın özelliği olan estetiksel şeyleri yapıyorum. Kıl meselesi bunlardan biri değil benim için. Issız adada olsam, 20 yıl kimse beni görmeyecek olsa, su ve yemekten sonra ağda ararım doğrudan. Ağaç ağaç gezinirim reçinesi çıkıyor mu diye. Çünkü ağda benim için temizlik. Sadece kadında değil, erkekte de hoşlanmıyorum. Erkeğin sırtı kıllı olabilir, Philips Bodygroom diye de bir şey var. Dalarsın onunla, tertemiz oluverir. Koltukaltını ağdayla bile yolarsın, erkekli-kadınlı. Kolumda kıl varken, alınabilecek belirli bir uzunluğu geçtiğinde, ben kendimi pis hissederim. Kimse görmese bile yaparım ben onu. Öptüğüm yerde ağzıma kıl gelmesini sevmiyorum, içim kalkıyor. Lavaboda da saç gördüğümde veya yere dökülmüş kıvırcık kıl gördüğümde de hafiften içim kalkar mesela. Bir arkadaşım vardı, pek temizlik yapmazdı. Evindeki koridora Aslanlı Yol gibi, Kıllı Yol adını vermişti; çünkü ne zamandır süpürmediği kıllar yerde, koridorun iki tarafında yürünmediği için daha yoğun olurdu hep ve benim içim kalkardı, yalan değil. Hani çok sayıdaki konuda toplum baskısı yaşıyor olabilirim, kıl konusunda ise doğrudan toplum baskısı benim ama baskım kendime ve öptüğüm kişiye kadar. Yoksa kız kılını, bacağını almamış, erkek sırtını almamış; çok da ilgilenmiyorum. Sadece bunu anlayamam ve ben yapamam ama anlayamadığım kadar yargılamam da, alkışlamam da. 5-10 sene sonra "Bu ara Rönesans başladı, tüm kadınlar kaşlarını da almalı, kirpiklerini sökmeli" kampanyası çıksa "Oh oh! Ben de Mona Lisa'yım" diye katılırım ama "Artık özgürüz, uzatacağız hepimiz" moda olsa, o modaya uyacağımı sanmıyorum. Belki de benim kaşımı, kirpiğimi tamamen yolmamış olmam toplum baskısı ve zamanın estetik kaygıları sonucudur; çünkü diğer kılların aksine bu ikisini seviyorum. Denk gelmişliğim var birkaç kere bacakları kıllı kadınlara, Akdeniz stili olarak geçiyor zaten. İlk bir iki saniye değişiklik gözüme çarpıyor, sonra o yoluna, ben yoluma devam ediyorum. Beni neden ilgilendirsin.
0