Ben el sabunuyla denedim oldu, sonuçta orda kullanacağın madde (sabun, jel ya da krem) sakalların yumuşaması içindir. Sıkıntı olmaz.

şampuanla oldum bi 2-3 kere. daha iyi olur sabuna göre bence. sabun çabuk kuruyo.

sabun kurur. saç kremi tarzı bir şey daha iyi iş görür.

(bkz: jiletle ama sabunsuz sakal tıraşı)

voltajlar aynıysa sıkıntı olmaz.

Bilgisayarın işlemcisi zarar görür voltajlar aynı bile olsa. Tüm notebook adaptörlerinin voltajları aynı. Ama boyutları farklı. Bir i3 işlemciyle i7 işlemcili bilgisayarın adaptörlerini karşılaştırın.

konuya cahilim ama alım gücü diyip kaçıyorum.

o zaman zimbabwe hatta japonya dünyanın en ucuz benzinini kullanıyor.

ilber ortaylı capsi mi versek ?

petrol dolarla alınır tr.investing.com

bu piyasada dolar geçerlidir yani.

dolayısıyla dünyadaki fiyatları önce dolara endekslersin sonra kıyaslama yaparsın. öyle armuttan elmaya çevir sonra şeftali yap e o zaman ucuz bu benzinle olmaz bu işler.

gözünü seveyim. ilkokul sorusu gibi dalga geçmek için yapıyosanız valla sinir bozup geleceğe dair umut yok ediyosunuz başka bişey değil.

senin aklın alıyo mu yani ? varil fiyatını dolar üzerinden vericeksin sonra birileri bunu euro ile satıcak onu tl'ye çevirip ucuz-pahalı hesabı yapacaksın ? google kan ağlıyor.

www.fuel-prices-europe.info şu sıra en pahalısı değil sanırım ama sonuçta hepsini euro ya da dolar olarak çevirip yazmamıza ve tl euro kuruna rağmen en pahalılarından biri

kuzey avrupa'da daha pahalı. diğer kısımlarda da bize yakındır, öyle aman aman bi ucuzluk arıyorsanız bkz. rusya.

www.therichest.com

www.numbeo.com

Önemli olan alım gücü. Senin örneğinden gidelim, litresi 2 Euro ve 100 litre benzin için ödedikleri fiyat 200 Euro eder. Ortalama bir avrupalının aylık gelirinin 1000 Euro olduğunu varsayalım (ki eminim daha fazladır), kabaca bir hesapla aylık gelirinin %20'si yakıt harcamasına gider.

Türkiyede benzin fiyatını 5 TL kabul edelim, 100 litre için 500 TL ödememiz gerekir. Ortalama aylık gelirin 1500 TL olduğunu varsayalım, bu durumda aylık gelirimizin %33'lük bölümü yakıt harcamamıza gitmektedir.

Olay bundan ibaret.

avrupa da asgari ucret ile calisan bir kisinin oldugu aile (anne, baba,cocuk) hic bir sikinti cekmeden gecinebilmekte , ayda 4 defa depo fulleye bilmekte , her gun et yiyebilmekte( dana eti ) lafuma , nike , prada ( outlet) puma, black end decker dan istedigi ne varsa alabilmektedir. 200.000 km de 500 euroya tas gibi arabalar alabilinmektedir.

arz ederim.

facebook vsye gerek yok. bazi bolumlerde arkadaslarindan yardim istemek gerekiyor ama eger facebooka baglatmazsan 3 gun bekleyip devam edebiliyorsun.

facebooka sadece can istemek için ihtiyaç duyacaksın malum bölüm geçemedikçe 5 can düşüyor hemen. onun dışında yok bir olayı. bir de bazı bölümleri geçerken bilet gerekiyor 3 kişiden.

telefonunun internet bağlantısını kesip saatiyle oyna. sonra gece yatmadan önce de düzelt o aradaki zaman gece geçiyor.

Faceye gerek yok
Canin biterse telefonun saatini ileri alip can kazanabiliyorsun.
Telefonum samsung s3. Benim telefonda oluyor yani

face hesbaın yoksa belli bi levelden öteye çıkamıyorsun. facebook hesabını bağlayuacaksın bi şekilde. en az 3 arkadaş sana bi şey gönderecek.

hiç devam etmeyin bence. rekabet olmayınca bi numarası yok zaten :P

bejeweled blitz öneririm.

telefon kablosuna paralel çekip (mesela telefon hattı dördüncü kata pencerenin dışından geliyordur, üçüncü kattaki piç sizin kablonun bir yerinden kablo çeker kendine), oraya bi modem takıp, sonra da o modeme sizin şifreyi girerek mümkün.

başka türlü pek olabilir gibi gelmiyor.

Hatırladığım kadarıyla dediğiniz şey mümkündü. Hatta 256kbit sınırsız ile 1mbit kotalı hattın şifrelerini değiştirip, 256kbit kotalı, 1mbit sınırsız iki bağlantı elde dilebiliniyordu. Tavsiyem varsa wireless şifrenizi değiştirmeniz, telekom ile görüşüp modeme girilen şifreyi değiştirmeniz.

Telefon kablosuna ek yapıp modem bağlamak bana pek mantıklı gelmedi. Bir hat üzerinden aynı anda iki modem çalışmaz gibi geliyor. Yine de bu konuyu da telekoma danışmakta fayda var

hocam yaşlı biri kullanıyorsa virüs girmiştir o tüketiyordur. eğer tek bilgisayarsa kota sayaçlarından kurun.

herkesin birbirini uzun yıllardır tanıdığı yaş ortalaması yüksek küçük bir apartmanında oturdukları için telefon kablosuna paralel çekilmesi pek mümkün gibi görünmüyor. Başka bir telefon hattından benim şifremle bağlanılıyor diye düşünüyorum. ağzından kavga döğüş zorla laf alabildiğim dsmart teknik elemanı da bunun mümkün olabileceğini söyledi. ama internette 2008 yılından sonra bunun önüne geçildiğini okudum açıkçası güvenemiyorum bilgilere de. böyle bir şeyin mümkün olması da saçma geliyor biraz açıkçası ben o zaman işe sınırsız eve sınırlı internet alırım. akşam eve dönünce işteki netin şifresini evdeki modeme girip 2 noktada sınırsız internet kullanırım. böyle bir duruma izin vermiyor olması gerekir sistemlerinin.

hocam ttnetim ve denediğimde olmamıştı. daireye özel şifre ve kullanıcı adıyla girebildik sadece. sen önerimi düşün bence.

modemin kapalı ve evde kimsenin olmadığı tarihlerde kullanım olduğu gözüküyor, o yüzden virüs problemi olmadığını düşünüyorum.

kişiye ait kullanıcı adı ve şifre ile başka bir hattan giriş yapılması mümkün değil. bağlı olduğunuz telekoma durumu anlatan bir dilekçe ile başvurup bağlantı ayrıntınızı talep edebilirsiniz.

bankayla konuşup "gelip bankayı da dağıtsam vermeyin o parayı. ama yatırabileyim ben." diyebiliyorsun. ben öyle yapmıştım bir ara.

bu bin lirayı kaç kişi biriktirecek?

Biriktirirsiniz yahu.. O kenara koyduğunuz parayı yokmuş gibi hayal edin ki en ufak bir sıkışıklıkta ona koşmayın. Parayı 3-4 ay vadeli bir hesaba yatırırsanız çekmeniz de zorlaşır. Hesabı kapatmaktı vs. derken uğraşmazsınız hem. Ben para biriktirmem gerektiğinde elime geçen paradan bir kısmını kenara alıp o para yokmuş gibi davranıp, kalan para ile idare etme yoluna gidiyorum.

Finansbank'ta biriktiren fon hesabım var, her ay kredi kartından belirlediğim tutarı çekip hesaba aktarıyor, parayı b tipi fon alarak değerlendiriyor, belirlediğin vadeden önce çekersen faizi alamıyorsun, vade bitiminde hesabında para birikmiş ve değerlenmiş oluyor, tavsiye ederim.

@oinone pe, 2 kisi.

5000 lira kredi cek bankaya yatir. sonra taksit taksit onu ode. yani borclanirsan mecbur odersin. tabi bu sana 1500-2000 liraya mal olur.

biglord, o cok mantikli olmamis sanki :) ben daha pratik bir seyler istiyorum.

(bkz: sağlam irade)

Kredi kartini cuzdaninda arkalara sakla ve naktin kadar harca,birikmesini istedigin miktara dokunma.hedefini hayal et.

diyelim maaşınız 5000tl -ikinizin- bunu 3500 500 1000 olarak düşünün. yani siz aslında iki kişi 3500 kazanıyorsunuz olarak düşünün. 500tlyi evde bir kenara saklayın, zor günler için saklandığını bilin. 1000tlyi hiç almamış gibi bankada bırakın. yani aslında siz 4000tl kazanıyormuşsunuz gibi.

gibi gibi...

ağustosta gidip kredi cekersiniz, sonra ödersiniz

gereksiz harcamiyorum, bu kadar.

biriniz, diğerinin biriktirdiği parayı sadece kendi bileceği bir yere saklasın. paraların seri numaralarını da yazsın diğer kişi. o paralara dokunmayın, harcayıp yerine koyma faslı da olmaz bu şekilde. plana sadık kalmanız halinde, elinizde o para birikecek. parayı harcayamazsınız bu şekilde. çünkü o para sizin değil. parayı eksilten hesap verir yani. güveneceğiniz bir 3. kişiye de verebilirsiniz. size hayır diyebilecek biri olmalı.

parayi elinde tutamamandan daha mantikli bir yontem bence. borclanarak para biriktirmek cok da kötü bir fikir degil.

insanlar cayir cayir kredi cekiyor. bi sen mi akillisin?

abicim ihtiyaç olunca harcayacan yani napacan başka. işte ihtiyaçları azalt..

parayı böyle iyice kağıda falan sarıp kutuya koy üstünü bantla falan. açarken düşünmeye fırsatın olur.

Biriktiren fonda kredi kartından ödeme şart değil, hesaptan ödeme de yapılabiliyor, ara ödeme de mümkün, bence en mantıklı çözüm o, Para biriktireceğim diye kredi çekip para harcamak çok anlamsız.

koy bi kitabın arasına unut gitsin. öyle öyle ne paralar biriktirdim.

gün yap bir kaç arkadasını topla. gün dediysem sadece para alışverişi. herkes ihtiyacı olan ayı belirtir. geri kalanlarda kura. çok güzel oluyor valla.tabi kendin ve arkadaşın gibi en azından 2 kişi daha bulman gerekir yüksek meblağda para biriktirmek isteyen.

her zaman kullandigim bankam disinda farkli bir bankada hesap aciyorum ve duzenli olarak o hesaba para transfer ediyorum. en azindan acil durumlar disinda kullanmamis oluyorum.

www.google.com.tr

Elimde kaskla giriyorum, motorum yarış tarzında tek kasklık bagajım bile yok. ucuz kaskı olanlar, zaten yakın zamanda değişecek olanlar (gitse de üzülmeyecek durumda olanlar) bırakabiliyor kaskı, hiç bırakmadım ve zorunlu kalmadıkça bırakmam da motor üzerinde.

*kask kilidi olmadan.

Benim gördüklerim kollarında çanta gibi taşıyorlar, içine telefonunu falan koyup fıtı fıtı taşıyanlar var.

bi eleman var çevremde kaskla giriyor koluna takıp. içine de cüzdanını koyuyor.

Motorun üstüne kilitliyorum.

aynaya bak, aynadakinin solu yamuksa senin sağın yamuktur asfasdfasf.

konuya hakim değilim ancak yıllar sonucunda oluşmuş bir şeyse çözümü sandığın kadar kolay olmaz.

Birebir örtüşme hiçbir zaman olmaz bildiğim kadarıyla. Bakın mesela burada şöyle bir şey var, www.gunesintamicinde.com

eğer yemeği hep aynı tarafta çiğnersen o taraftaki yüz kasları güçlenir ve hacmi artar. daha az çiğnediğin taraf ise diğer taraf kadar güçlenemez ve diğer tarafa göre sönük kalır. bu da asimetriye neden olur. bunu önlemek için yemeği ağzımızın her iki tarafında da eşit çiğnemeliyiz. ayrıca çürük ve sorunlu dişler de buna neden oluyor. bilinçsizce yemek çiğnemeyi çürük taraftan kaçırıyoruz. buna da dikkat edin. bunları nerden mi biliyorum, yaşadım, kendimden biliyorum.

çoğu kişide yüz asimetriktir. yağ dolgusu veya hyalüronik asit dolguları bazı durumlarda faydalı olur.

tam karşıdan çekilmiş bir fotoğraf ile anlarsın.. asimetribin olduğu yerdeki kasları çalıştırarak, çalışmalarını sağlayarak bir miktar iyileştirebilirsin.

Kadınsan adet dönemine yakın olur böle şeyler.Takma keyfini çıkar. Akşam çok yeme ama dengele:)

Ee kış ayı sosyallik azalınca sıkıntıdan yemeye yöneliyor insan, ama dikkat etmek lazım yine de :)

madem o kadar yedin hocam 100 sınav 100 mekik seni bekler, boşa gitmesin, hadi bakalım.

@thehunterofthenight tobe tobe

o bahsettiklerin benim minimum kahvaltım, ki insanca doyabileyim. azar azar yediysen her biri kan şekerini azıcık azıcık yükseltmiştir ve iyi bi yükselme olmadığı için vücut kendisini aç sanıyor olabilir. Gerçekten açmışsın gibi güzel bi sandviç yap kendine sonra doyarsın bence.

iyi de teşhis yanlış bi kere.
bişey yememişsin ki sen, saydıkların içinde 3 yumurta ve 3 dilim ekmek dışında kayda değer bişey yok.

o son 2 yeşil zeytini yemesen iyiymiş de neyse :d, la havle..

şu yediklerinle ben hayatta kahvaltıdan tok kalkmam... :D hiç bir şey yememişsin. arada meyva ye ki acıkma...

sana tavsiye; öyle yiyeceğine 3 yumurtayı haşlayıp sadece beyazını ye. sade yiyemezsen yanında da lor ye biraz. bu yediklerinden daha tok tutar sanıyorum. zira bende %100 çalışıyor.

bir dönem her öğün 1 ekmek yiyen biri olarak kesiyor yani.

bi de tereyağlı yemişsin. kapılardan geçebiliyor musun?

Gecti acligim, sikinti yok
@armagan, trumanshow ustume gelmeyin bu kadar:)

Kalça ölçün nedir? çok merak ettim. en az 110 diye tahmin ediyorum ben.

2 tane yeşil zeytin fazla olmuş, nasıl yedin o kadar zeytini?

cok yememissin, aha soyledik, rahatladin mi? boyle accik accik yiyip ay cok yedim diyen citkirildim gecinen karilardan biktik lan. yiyin ulan. cabuk git bi kac adana durum kap gel. yanina da bi litre ayran al.

Valla iyi Guldurdunuz, Allah razi olsun be

kalça konusunda ciddiyim.

Ekmek yedikçe acıkman normal.

ya allah aşkına hocam bi git ya. "çok yiyorum ama kilo alamıyorum hof." diyenlerin samimiyetsizliği var bu duyuruda. ne yemişsin ki çok yiyorum diyorsun. ben şu anda kilo veriyorum benim kahvaltım bunun iki katı en az. "2 tane yeşil zeytin" ne abi saymaya utanır insan.

Çok YİYİmişsin, yeme.

yediklerin çok mu sanıyorsun? bana diyetisyen bile bunun kaç katı fazlasını yazmıştı listeme. yediklerin az.
bir de biz kadınlara 'kalça ölçün kaç, göğüs ölçün kaç' diye ne cüretle sorabildiğinizi anlamış değilim. ben şimdi buradan herhangi bir erkeğe 'senin malum uzvunun ölçüsü kaç' diye sormam nasıl anormal olursa, sizlerinde bunları sormanız anormal. hiç hoş değil. duracağınız yeri bilmiyorsunuz, sınırınız yok.

efes ürünleri olan publarda, birahanelerde vs bulunur. genelde esantiyon gelir o tip bardaklar.

acilmadik vardir mutlaka ama satmak isterler mi bilemem, tanıdık bulman lazim.

Efesle iletisime gec abi parasini verirsen birayi bile yollarlar. :D

arjantin bardak mı, normal 33'lük bardaklardan mı diyorsun?
33'lükler tekellerde eşantiyon bulunuyor çünkü. biz geçen kırk biranın yanında on adet aldık mesela. hedaye.

efes'teki arkadaş bana 3 koli vermişti 12'lik, tanıdık varsa verirler. eşantiyon olarak dağıtıyorlar orda burda.

gir bir birahaneye 50 tl koy bak sana 24 lü set verirler :)

"with whom are you going" doğru olanı sanki.

kime verdin ise: "to whom did you give it?"

diyorum ben. yanlışım varsa birazdan birileri düzeltir kesin. ermanen falan aktifti sitede az önce.

Her ikisi de kullanılabilir, bir sorun yok. Whom daha "formal" durumlarda/cümlelerde kullanılır ki zaten siz de belirtmişsiniz. whom'un cümlede özneye dair bilgi vermediğini unutmamak yeterli. Verdiğiniz örnekte, Who did you give it to? Whom did you give it to? To whom did you give it? - hepsi kullanılır.

For whom the bell tolls diyorum:)

whom kraliçe elizabeth falan değil hocam. with whom are you going olması gerekir ikinci yazdığın. ama ilk yazdığın da doğru. çoğu kişi de who are you going with diye sorar. who did you give it to da doğru.

edit: bi with fazla yazmışım klavye sürçmesi. düzelttim pardon.

Prepositionı başa alarak kullanıyorsak, fiilden sonra tekrar preposition kullanılmaz. With whom are you going with? denmez, sondaki with fazla.

with whom are you going ?

Senin cümlelerdogri

burda -20 ile -40 C arası. katman katman giyiniyorum.

370 kat. Sabah gün doğmadan çıkıyorum, o zaman soğuk oluyor palto. Öğlen hırka, arada montumsular. Bavulla çıksam çıkarım.

deri ceket giyiyorum , dönerken üşüyorum.
kaşe giyiyorum terden ölüyorum .
çok kararsız kalıyorum bende.
egede hava durumu böyle .

Ben bugün işe gömlekle gittim. Ankara'da hava çok güzel maalesef.

Normal kot ustune duz beyaz/siyah tahirt ustune bir kapsonlu ve mont olarak da yelek giyiyorum. Kot kismi tayt veya esofman olarak da degisebiliyor. Ayakkabi spor ayakkabilarimi ya da botlarimi giyiyorum

tişört+hırka+kaban giydim bugün.

dışarı çıktım, kabanı çıkartıp çantaya astım.
yürüdüm, hırkayı çıkartıp çantanın öbür tarafına astım.
akşama doğru hırkayı giydim.
akşam kabanı.

bende beyle.

yazlık gömlek+ceket.

şu anda iyi gibi tişört + ceket tarzı mont + mont ile çıkıyorum direk. ama soğukken şöyleydi,

en işte normal uzun kollu tişört.

üstüne uzun kollu gömlek.

üstüne süveter.

üstüne ince-orta fermuarlı kapşon.

üstüne kalın fermuarlı kapşon.

üstüne de kaşe mont ve atkı.

ankara bu arada. cidden sert geçiyor termometreye göre.

gömlek (kollar kıvrık)
hava soğuksa içine tişört
daha soğuksa üstüne ince bir ceket
daha da soğuksa ceketin içine kazak

istanbul

bugün mesela sadece gömlek giymiştim.

Tshirt-ceket.

Calisirsan gec degil.
Davul calmaya oncelikle ritmik okumayi ogrenerek baslayabilirsin. Yani nota okumaktan bahsediyorum.
Pad ancak baget kontrolu ve ritim calisma icin isine yarar. Davul setine hakimiyetini davul setinde gelistirebilirsin.
Tunel'de Davulcu diye bir yer var. Cok iyi adamlar ders veriyor. Notasini falan da ogrenirsin.

1) geç değil
2) baget tutuşunu hallettikten sonra düz ritimlerle başlayın, attack, aksak ritim, twin vs bulaşmayın
3) gerek yok ama alsanız illa ki pratik açısından iyi olur, padler bence gereksiz
4) tüenlde araştırın derim
5) hemen hemen her gün pratik yapıyordum davul susturucu setler var iş görür

1-nope. 62-63 yaşında başlayıp sahne alanlar var. ki öyle çok kodaman popüler insanlar da değiller, senin benim gibi.

2-kursa git birkaç hafta/ay (paran ne kadarına yeterse). temel şeyleri kap sonra kendin kendi stilini buluyorsun. ondan sonra da zaten daha iyi davulcularla tanışmak falan istiyorsun.

3-yok. para varsa birkaç ay sonra 2000 tl+ dijital davul iş görür. yoksa da ped iş görür. ben 12 inç ped, trampet sehpası, kick pedi ve twin ile küçük bir çalışma seti kurdum onunla takılıyorum çalışırken.

4-ankara'dayım bro.

5-akustiği sormuyorsundur umarım. :) dijitale direk vuruyordum ben. sonra ayıp olmasın diye kick triggerına ince bir battaniyeyi 2-3 kez katlayıp serdim. şu anki kick pedimi de böyle kullanıyorum. hassaslığı %2-3 anca azaltıyordur, ancak o "pat pat" seslerini kesiyor. aşağı giden titreşim için de trıggerın altına baya bi halı falan sermiştim, toplamda 5-10 santim yükseldi davul.

sorun olursa başlarsan bir şeyleri anlayamazsan söyle.

Guitar Hero'daki bateriyi bir dene. Expert'te oynayınca gerçek bateri ile arasında fazla bir fark var diyemeyiz. Tabi vurma hissi falan çok alakasız ama hareketler, padlerin durduğu konumlar falan gerçekçi olmuş. Önerim guitar hero metallica.

Konu dikkatimi çekti de, soruya soruyla katılayım. Peki sıfırdan başlayan birinin bahsedilen "beginner" seviyesinden kurtulması birkaç ayda olabilen bir şey mi? Ve haftada 1 gün gidilen kurslarla bu mümkün mü?

şahsi gözlem ve fikirlerimi söylüyorum, kişisel algılanmasın kesinlikle.

guitar hero davul çalanın bile yeteneklerini köreltir. bildiğim şarkıları çalamıyorum, çünkü farklı şeyler koymuşlar hep. 16lık hihat olan yerlerde 8lik var ataklar alakasız falan. ki ride+hihat+crash 2 zilde dönüyor yerine göre hangisi boşsa.

çok kolay şarkılara da kafalarına göre kick ve trampet eklemişler. anlamadım bunun sebebini de.

"beginner" kelimesi davulda biraz değişiktir. yani birkaç ayı bırak ilk 1 yıl direk beginner olursun haftada 1 kursla. zaten genelde haftada 1 dediğimiz şey 2 saat oluyor, 1 saat ders 1 saat de kafana göre oda boş davul senin.

sebebi de şu, beginner olmaktan uzun süre çıkamıyorsun çünkü sürekli aynı tuşede (elbette her parça öyle değil, ancak ben "yapabilme" olarak söylüyorum. inişli çıkışlı bir tuşe istemsiz yapıldığı sürece kusurdur) aynı metronomda çalmak cidden göründüğünden çok daha zor. sonra moeller aksak falan girdikçe daha da bok oluyor ama o ileride.

her neyse, zamanı gelince beginnerdan çıkış da bir o kadar hızlı oluyor. çünkü belirli 1-2 atağı ve ritmi kapınca 10 bine yakın parçayı çalabilir duruma geliyorsun sdafasdf.

beginnerdan sonra şarkı üzerine yoğunlaşmaya başlayabilirsin. ve kesinlikle (beginner durumu hariç) şarkı üzerinde çalışmanı öneririm. şarkı üzerinde çalış derken otur çalamadığın şarkıyı 50 kez çal manasında değil, çalmak istediğin ama %30'unu falan yapamadığın bir parça bul. çal 1-2 kez, bak sorunun neymiş. ataklara geçerken metronom mu kayıyor ? 6lama mı yapamıyorsun ? büyük üçleme var ve onu sekizlik sandın da o yüzden mi karıştı ? twin fazla mı hızlı ? slide yapamıyor musun ?

o şarkıyı %100 çalana kadar o kusurun üstüne git. 6lama yapamadığını fark ettin ve o parçada 6lama var. gir abi youtube'a zibilyon tane ders var, al metronomunu da yanına otur 6lama çalış.

çok çok iyi cevaplar geliyor. öncelikle teşekkürler.
tabi bu işin çok başında olduğum için -hatta başında bile değilim- terimler yabancı geliyor haliyle.
şimdi drum clup ile konuştum. dediğiniz gibi hafta 1 saat ders 1 saat prova şeklinde ilerliyor 230 lira aylık aidat istiyorlar, sadece dersle öğrenilmeyeceğini bildiğim için de elektronik bateri fiyatları hakkında da konuştum, adam kesinlikle Roland marka almalısın onda da TD11K modeli altına düşmemelisin diye tavsiyede bulundu. fiyatını sorduğumda da ise 4600 tl dedi.
PAD gereksiz diyenler var, akustik zaten alamıyoruz malum uygun bir yaşam alanının olmamasından dolayı. Peki ya ne yapacağız daha ucuz yolları yok mu bu işin?

hocam en ucuz yolu 30 lira pad 5 lira bagettir. 5 liraya 3 çift baget almışlığım 12 liraya pad almışlığım da var ama iş görmesi açısından söylüyorum. :)

çok fazla anlamıyorsan davuldan, sana basit bir kriter vereyim. hihat sehpalı olmalı, tek bir zil triggerı şeklinde değil. elbette bu tek başına davulun kalitesini kesinlikle belirtmez, ancak bu sadece kaliteli davullarda var. :D

diyeceksin o nedir, nereden anlayacağım. gelelim hemen şekil a'ya,

www.diyezmuzik.com

en sol altta, modülün hemen sağındaki zilin adı aramızda kalsın hihattir, onu normalde biz hani açıp kapatıyoruz onu ayağımızla.

www.triomuzik.com

e ama bunda yok ? nabıyos ki ?

heh işte bunlarda (dandik olanlarda) bir adet pedal olur. ona basınca kapalı sayar. basmayınca da açık sayar.

www.do-re.com.tr

ama daha kaliteli davullarda şöyle olur,

www.davuldunyasi.com

önerim roland>yamaha>medeli. medeli eeen son seçeneğin olsun. 2000-2500ün üstüne çıkamazsan diye.

roland ve yamaha ise modelden modele değişir. alacağın zaman bir duyuru daha aç konuşalım.

230 tl bana çok geldi, ancak istanbulda olmasına bağlıyorum. normalde ayda 4 saat kurs 4 saat etüt olur, 8 saat eder. eskiden 80 tl stüdyoya gidiyordu (davul prova odalarının saati 10 liraydı) 80 tl de ders başı 20 tl olarak hocaya gidiyordu. şu anda aynı kalitede stüdyolar 15 lira yaptılar ücreti, 180-200 arasına fırladı ücret. ancak 230 hala pahalı geliyor bana. öyle bir şeye bölünebilen bir sayı da değil, adam ne tutturursam demiş sanırım.

bir de hocam, o 4600 dedikleri k mı kv mi ? ve adam k'nın altına düşme mi dedi kv'nin mi ?

td-11k piyasa fiyatı maksimum 3500 lira da. baktım şimdi td-11kv 4500-5000 arasındaymış. karıştırmış olabilir adam.

k diye not almışım. birde şuan almayacağım için söylediği fiyatın bir anlamı yok. almaya karar verdiğimde detaylı araştırma yapacağım hocam. zaten ilk mesaj atacağım kişilerden biri de siz olacaksınız :)

Nick ve yorum uyumu :))

Dostum ilk önce baget tutmayı ve metronomu öğrenmen lazım, daha sonra davulmuş, ekipmanmış araştırırsın. Diğer arkadaşların da dediği gibi gidip bir pad ve bir kalın (5A), bir ince (7A) baget al. Hangi bagette kendini daha iyi hissettiğini gör. Melesa heavy metal davulcuları 5A kalın baget kullanır ama ben metal çalarken 7A ince baget kullanırdım, kendimi o bagetlerde daha rahat hissederdim.

Mutlaka ama mutlaka tüm çalışmalarını metronom eşliğinde yap. Sonradan metronom oturman çok zor olabilir.

Her türlü teknik ve ekipman sorusu sorabilirsin, hızlı davran şubatta askere gidiyorum :)

zamanında yoga yaptım stres attım ancak aynısını yüzerken de koşarken de yaşadım.

yani yoganın ekstra bir özelliği yok olay spor yapıp başka bir doğrultuda konsantre olup günlük hayatın akışından uzaklaşmakta.

yogada ''şu hareketi doğru yapayım'' diye kasarken daha dikkat yoğunlaştırdığın için de bu daha kolay oluyor, sonuçta koşmak o kadar da konsantrasyon gerektirmiyor.

ama yogada sürekli yeni değişik hareketler denendiği için hem vücuduna yeni hem kaslarına, kas gerilmesi vs derken tamamen vücuduna konsantre oluyorsun ve stres atmış oluyorsun.

yoksa çakra filan hikaye bence.

tedavi maksatlı tamam da, sorun nedir ? neyin tedavisi yani ?

benim dizlerimin arkası misal dizimi kırmadan eğilince bir iple çekiliyormuş gibi oluyor, kırmak zorunda kalıyorum. evde çat-pat spor yapmadığım günlerde deneyeyim demiştim birkaç yıl önce, cidden faydası olmuştu.

böyle esneklik rahatlık falan olarak bakacaksanız iş görür. ama yok götümüzün çakrası bunun aaağrası falan fasa fiso.

edit: özür dilerim benim hatam. :)

spor abi sonuçta, üstelik yüksek konsantrasyon gerektiren bir şey. illa ki etkisi olur ancak tedavi olarak görmemek lazım, devede kulak kalır tedavinin etkisi yanında.

spesifik olarak yoga demeyelim de düzenli yapılan spor işe yarayabilir. Tamamen tedavi etmez fakat daha rahat etmenizi sağlar, en azından rahat uyursunuz. Fakat asıl tedavi ilaçla oluyor. Çok ağır bir yaygınlaşmış anksiyete bozukluğu, okb ve paranoya 3'lüsünü ilaçla yendim ki tek kullandığım da Lustral'dı. Şimdi kendimle çelişeceğim ama sanırım tek başına ilaç değil tedavi eden.

@zazazaraeta

Hocam başlıkta "Yoga ve Anksiyete" yazıyor.

@rexex

Doktor bana günde 3 defa (yarım yarım tam) xanax verdi. 3-4. günü ve çok kötü kafası var, dün de ağır bir sıkıntı yaşadım. Bilmiyorum bir şeylere mi yönelmeliyim diye o yüzden çâre arıyorum.

Yoganın olayı doğru düzgün nefes alıp verip, oksijen doğru düzgün hücrelere ulaşsın, sen spor yapmış ol diye. Onun da spor gibi belirli bir ferahlık sağladığı gerçek. Haliyle her spor gibi ferahlatıp, belirli hormonlar salgılayıp, sistemli nefes alıp verme ile bir miktar dinç olunuyor, biraz kendine getiriyor insanı. Bence çakra çakra dedikleri olay bu.

Ama kundalini uyansın, çakralar açılsın, ensenden-alnından üçüncü göz çıksın, dünya apayrı bir yer olsun, bambaşka bir insan olarak uyanayım olayı ya yok ya da tanıdığım veya duyduğum hiç kimse o yetkinlikte değil.

Kesin çözüm de ne için kesin çözüm? Atıyorum ki şizofreniye kesin çözüm olmaz da uyuşukluğa kesin çözüm olabilir. Depresyona, büyük bir şey değilse yancı tedavi olabilir. Ya da fiziksel olarak güçlendildi diye bağışıklık sistemi kıla tüye hasta olmayı keser.

Edit: Yazıyı okuduktan sonra başlığı ben de unutmuşum. Anksiyete için belki bir yancı olabilir ama onu evde ve dışarda kendi spor yaparak da ulaşabilir. Hani, ayda bir miktar para verip rahatlayacaksa ve buna değecekse, bu para da ona koymayacaksa bir sorun yok. Ama tutup da tüm maaşı oraya yatırıp kundalini uyandıracaksa, o iş yaş.

Ciddi bir çözüm yolu olduğu konusunda "fasafiso" fikrindesiniz özetle ?

rutubet olan alanı kuru bezlerle temizleyip günlük belirli aralıklarla odayı havanlandırabilirsin. geçici bir çözüm olur. ama yalıtım olsa bile bazen rutubet olabiliyor. boyamanı tavsiye etmem. boyanın üzerine yine çıkıyor.

akciğerlerini mahveder o rutubet, hele leke halinde duvarlarda beliriyorsa.

en kısa zamanda rutubetsiz bir ev bulmaya bak, duvarlar eski olduktan sonra pek çözümü yok rutubetin, astıma kadar götürür adamı öyle bela bir şey.

duvar dibinden uzak biryere yatabilirsin, birde marangozdan veya biyerden ince tahtalar bulup duvara dayayabilirsin o tahta nemi çeker eve dağılmaz azda olsa işe yarar

solunum sistemini kötü yönde etkiler.

www.hepsiburada.com

böyle bir şey buldum, belki ucuzu da vardır.

squat tam anlamıyla bunun için yaratılmış. bu arada ne popoymuş öyle ya :O:O:O:O

ekleme: yalnız bu arkadaşın beli de bayağı ince. öyle böyle değil. o da kalçayı gözümüze sokuyor.

daha önce bana squat bacak çalıştıran hareket demişlerdi yani popoya da faydası varmış ama asıl amacı bacak çalıştırmakmış benim bacaklarım yeterince kaslı yapıya sahip olduğu için kalınlaştırmak istemiyorum. sadece popo hedefli hareketler var mı bildiğiniz?

squat. squat . squat.

Benim de idealim kendisi, evet olmasına olunuyor squata abansam böyle olurum kum saati gibi, ama quadlar da belirginleşiyor ona bi çözüm bulamadım. Bacağı kalınlaştırmadan yapması çok zor, izole bir hareket değil çünkü. (bkz: insan gerçekten hayret ediyor)

yaa o kız squat yapmıyor dostlar squat öylee olmaaaz. instagram ne kadar yalan bi dünya böyle.

pilates yaptığım zamanlarda büyümüştü biraz ama bu ablanınki çok enteresan bişey. çekiciyle itici arasındaki çizgide ama götü çizgiden büyük olduğu için biraz itici. karikatür gibi. yani otobüste yolda falan poponu milletin ağzına niye sokasın ki? bide biraz araştırdım squat yapacaksan önce bi yerlerden biraz öğrensen iyi olurmuş

iğrenç lan böyle götüm olsa ekmek almaya bile çıkmam. bide gerine gerine foto paylaşmış.

squat falan bilmem de makasla falan sıkılaşıyor işte. bu kadar olur mu bilmem. genetiktir bununki halasınınki falan da büyüktür.

2 yaşımdan beri squat yaparım bu da ispatı:
apacheathlete.files.wordpress.com

poposu zaten güzelmiş üstüne squata abanmış. bu arada biraz da kalf çalışsa ya benim için biri mesaj atsın söylesin :3

bulamadım şimdi, en geç yarın akşama bir şey paylaşacağım ben de squat ve sporun bopoya faydaları konusunda.

bana biraz inanılmaz geldi acikcasi özellikle 2010 yilindaki fotosuna gore. sadece sporla bu kadar buyumez sanki.

Büyür. Oraya özel izolasyon yaparsan uzun süreler, vücut illa ki tepki verecektir.

@arnold oraya ozel izolasyon derken?

sevgili butt severler;
sanırım bu kızın poposu gerçek değilmiş, implant diyorlar :/ burnu da estetikmiş zaten, "brazilian butt implant" diye araştırınca benzer örnekler çıkıyor karşınıza.

şurada elemanlar tartışmışlar gerçekte görenler falan var, anladığım kadarıyla çoğu fake diyor:
forum.bodybuilding.com

ulan bi tane kafası çalışan adam yok şurada hakkaten.

squatla göt öyle olmaz. senin götün hiç bi zaman öyle olmaz. istersen 25 yıl boyunca squat yap. genlerinde yoksa yoktur. sporla bi şeyler katarsın da fark edilecek bir şey olmaz, en fazla küçülür götün ufacık kalır.

düz götlülere de her zaman talip vardır. üzme kendini.

pampa taam vurma ya. fotolara kandık kız 4 senede ne göt yapmış dedik affet.

git 10 liraya ilk bulduğunu al olm ya öneri fetişisti misin

insect +1

20 liraya kadar alacağın kulaklığın ne önerisi olur allasen

15 liraya ne önerelim abi biz ? gir electro world'e fiyata bakıp al.

aynı şeyi bugün bi arkadaşım yaşadı. doktor ishal ilacı ve diyeti vermiş. geçmezse kaka testi yapacakmış. google: ishal diyeti

bel ağrısından kastımız nedir ? omurga kas ? dimdik durup beli kıvrımlaştırınca mı oluyor yoksa içeride bi sıkışma gibi bir his mi var ?

sırt üstü yattığımda bi boşluk kalınca ağrıyor. ama altına bi yastık sıkıştırınca veya dik durunca azalıyor. o sayede sağa sola dönüp uyuyabildim sanırım.

bence ishalden dolayı (gaz vs yapınca feci ağrı yapıyor o bölgede)ve de üşütmenin etkisiyle bel ağrısı vs yapmıştır.

bir de kadınsanız ve regl dönemi yaklaştıysa ondan da olur üşütme etkisiyle.

onun dışında eller yıkanmadan yediyseniz ya da yıkayıp da çevreden vs virus kaptıysanız onun etkisilyle ishal kusma vs olmuştur.

bol lifli gıda, bol sıvı alımı onun dışında 3 güne rağmen ishal kusma geçmezse doktora gidin.

Bugünlerde bir virüs dolaşıyor, herkes hasta ve herkeste kusma görülüyor, o virüsü kapmış olabilirsin, uzun sürdüğü söyleniyor:( Hastalık vücudu zayıflattığı için eklem ve bel ağrıları normal, geçmiş olsun...

buscopan plus alablirsiniz iyi gelecektir. Bel ağrısının sebebine gelince bazen ben hastalandığımda aşırı terliyorum vs. gece veya dışarıda soğuk yiyince aynen öyle ağrı oluyor. Grip, soğuk algınlığı dışında rota virüsü de olabilir geçe ay isal, kusma vs yüzünden sevgilimi hastaneye kaldırdık sonra bana da bulaştı sanırım ama ben kusmadım o kadar.

Annem sizlere ömür ama ince ve uzunmuş.

Su an 80 kilo boyu ise 160 kendisi bilgisayar basinda oturan biri degil hatta markete pazara yuruyerek kendi gidip geliyor. Su ara pilatese basladi mesela ama etkinlik olsun diye. Yani o kadar spor yaptim biraz dikkat edeyim dusuncesi yok. Ayni zamanda hipertansiyon tiroid ve guatr hastasi. Kendisi de kilo vernek istedigini soyluyor ama bunun icin ozel bir caba gostermiyor. Ornegin ben kendi kendime hirs yaptim 25 kilo verdim o da bana eslik edip 25 olmasa da en azindan bir 6-7 kilo verebilirdi diye dusunuyorum.
Dipnot: annem antepli yemeye ve yedirmeye baya duskun. En onemli birinci etkenin bu oldugunu dusunuyorum ikincisi de gece kalkip biskuvi cikolata yemeyi baya seviyor.

gençliğinde çok zayıfmış, 2 çcocuk doğurduktan sonra onları büyütecem diye iyice zayıflamış, küçüklük resimlerimde annem gagamit gibi, sıskalıktan kırılacak gibi. sonrasında toparlanmış şu an 62 kilo. bir ara eşitlenmiştik, sonra ben kilo verdim o zamanki kıyafetlerimi de anneme verdim, pantalonları falan hala giyiyor. hoş ben tiroidden olabilir diyorum, çok az uyuyan aşırı aktif ve sinirli bir tip, ama annem kabul etmiyor.
bilg. başında oturuyor, spor yapmıyor ama sabahları kedilere mama dağıtmaya çıkıyor. bütün gün kıçının üstüne oturmuyor, sonra akşamdan sabaha net başında takılıyor, 3-4 saat uyuyor, vücut kilo almaya zaman bulamıyor olabilir.

ben çocukken 80 küsürdü sanırım, gençliğimde 60'a düştü, sonra yine aldı ama eskisi kadar değil. ben ev silip süpüren, pazara gidip 50 kilo şey yüklenen, gün içinde yerinde oturmayan analarımızın nasıl kilo aldığını hiç anlamıyom ya neyse.

kiloyla bağlantısı var mı bilmiyorum ama tiroid rahatsızlığı vardı, onu hatırlarım bi sürekli sorun çıkaran. doktora görünmedim ama deli gibi terlediğim ve birkaç tiroid rahatsızlığı semptomuna sahip olduğum için bende de olduğu sanılıyor. takılıyorum hatta arada "ne bislik varsa bana aktarmışsın" diye. benim ekstra 5-6 kilo falan ama, seksiyim hala.

43 kilo

yaş 55. kilo da 58-60 civarı. boy da 1.58civarı filan.

aynısından birde bende var evlediğinde 34 bedenmiş şimdi tam 120 kiloluk bir obez. tv ve bilg başından kalmaz. salmış durumda tamamen. hiç bir şey yapmak istemeyen bişey oldu çıktı. zamanında çok çalışmış şimdi acısını çıkartıyor sanırm

kaputt ile kardeşmişiz sanırım. benim annem de 1.58 boyunda 58-60 kilo arasında gider gelir. universitede falan 55in üzerine çıkmazmış ama.

şu an 1.55 boy 52 kilo. evlendiğinde çok zayıfmış ama bel bildim bileli 68 kilo civarındaydı. obez değil ama kilolu duruyordu. son iki yıldır kendini spora verdi. acayip kilo verdi. birde sporun etkisiyle vücudu şekil aldı. dağcılık kuluplerine katıldı, çok uzun mesafeler 8-10km yürüyüşlere tırmanmalara falan katıldı. onun dışında tek eğlencesi facobook oyun vs.

gençken 38 bedenmiş, hep övünür (ben hiç onun kadar düzgün fizikli olmadım mesela). şimdi 40-42 beden sanırım (173 boya 60 küsür kilo, bazen 70'i zorluyor). bilgisayar başında oturuyor. özellikle akşamları bilgisayar başında meyveler, kuru yemişler, çaylar götürüldüğü için kilo almasa mucize olur bence.

kilolu diyemeyiz ama bir göbek gerçeği var. spor alışkanlığı yok gibi bir şey, partner bulursa yürür baharda yazda. onun dışında spora gel desem hep bahane.

173 boy, 54 kilo.

160 boy 55 kg, istediği zaman kilo alıp veriyor, yapıyor bişiler kafasına göre

yaş 53 - boy 165 cm - kg 69

zerre spor yapmıyor. yap diyorum, "emekli olayım yapcam zaten napayım evde." diyor. 1-2 seneye olacak.

160 sanırım boyu. kilosu da 55-60 arasına. ince/normal ama göbeği var. vücut yapısı yüzünden direk ileri çıkıyor sadece. arkadan bakınca ince yani.

vay anasını millet annesinin kilosunu dahi ezbere biliyor. respect.

annem 1.55 boyunda ve 74 kilo (hamilelik (ikiz) + 3 ameliyat).Evlenmeden önce 47 kiloymuş, spor yaptığı falan da yok çünkü dizleri ağrıyor.

annem 5 doğum yapmış kadın hamileliklerinde çılgın kilo alır 4-5er kilo tosuncuklar doğurur ama yokluki işi hastalık derken 1 seneye kalmaz 45-50 kilo aralığına dönerdi
menapozdan filan sonra ilk kez 55'in üstüne çıktı -55 kilonun üstüne çıktığı günü unutmaz.kilo alacam diyo korkar hele böyle bazı kadınların bacaklar mme altları filan pişik olur ya kilolularsa, annemin ödü kopar.
55 yaşında 55-60 kilo arasında gidip geliyor. bi de annemle ortak özelliğimiz dert-sıkıntı oldumu bikaç günde eriyoruz :( Allah göstermezin hasta bi teyzem var onu kaybedersek filan annem 50 kilo olur yine :(( ben de aynen olurum muhtemelen
spor yapmaz ama aktiftir, günü, kursu alışverişi vs hiç bitmez.

1.50 boyla 85 kilo. kamyon tekeri gibi kocakarı, allahın gücüne gitmesin. tuzu kesmiyor, tuzu kesse suyunu salsa 78'e düşer. bi defa nörolojik bi sorunu oldu, sedyede hastaneye taşıdık, sedyeden düştü (nasıl diye sormayın) kaldırıp yerine koyamadık 3 kişi. hay alllaam neden hartılattın.

50 kilo (boy 1.65). natalie wood'un ikizi. guzelligiyle ve inekligiyle meshurmus. onun yanindayken erkeklerin hala ona bakmasina sahit oluyorum. spor olarak pilates yapiyor.

şu an sordum
evlendiğinde 49 kiloymuş ben doğduktan sonra 51 ortanca kardeşimden bir sene sonra yine 50 lere düşmüş 30 yaşında küçük kardeşimi doğuruyor bu arada ortanca ve küçük de 4.5 kilo doğuyolar hamilelik sonrası kendini toparladığında 53 te kalıyor şu an 55 boyu 164
minyon bir kadın benden ve en küçük kardeşimden zayıf kendileri. herzaman yediklerine dikkat etti. bizi yedirip kendi sürekli sağlıklı beslendi yürüyüş yapar bir de masaj yaptırır düzenli. masaj annemin vücudunu 46 yaşında olmasına rağmen inanılmaz genç tutuyor kendisi de 10 yaş genç gösterir ben ve ortancayı onun çocuğu sanmazlar bir tek küçük kardeşimiz için ilk tek çocuğunuz mu derler.

annemin kıyafet konusunda muazzam bir hassasiyeti ve şıklığı vardır o yüzden dikkat ediyor. zarif kadın :(

67 kilo. Boy orta.

bataryada problem olabilir bataryayı değiştir

sarj kullanma grafiğine baktın mı?

@in search we trust şu an baktım. ekran %69 android os %8 whatsapp %7.. diye devam ediyor... 2 saat 29 dk 50 sn sürmüş bitmesi. %3 şuan

samsung s3 mini kullanıyorum 8 saat civarı gidiyor şarj.
oyunsuz, sık internet kullanımlı. bataryanda sorun olabilir ya da çok oyun oynuyor olabilirsin.

@alaimisema çok oyun oynamıyorum. whatsapp, internet ben de. bataryadan sanırım

bellek dolu diyorsa yazılımsal bir şey kapmış olabilir.

ekranın parlaklığını düşür, efenime söyleyim duvar kağıdın ekran koruyucun hep siyah olsun ondan sonra ekran açık kalma süresini minimuma indir hala bu kadar kısa gidiyorsa android sistemi sil baştan yenileyip yazılımsal bir sorun olup olmadığı sonucuna var eğer hala devam ediyorsa bataryayı değiştir. ben de s3 mini kullanıyorum bazen 24 saat bazen 12 saat gidiyor kullanma yoğunluğuna bağlı olarak ama 2 saat bir şeylerin ciddi şekilde ters gittiğine delalet eder.
not: eğer garantisi varsa ve yazılımdan anlamıyorsan servise de gönderebilirsin.

2000-2500 liraya alınabilecek hiçbir laptop,size her türlü oyunu 2-3 sene boyunca rahat rahat oynama imkanını vermez.

Fakat f/p olarak şunu önerebilirim : www.vatanbilgisayar.com

Edit: Bahsettiğim lenovo modeli yeni çıktı. Elektronik aletlerin ilk serileri genelde problemli olur,hatırlatayım dedim.

Edit 2: Bu modelin çift ekran kartı(slı)nı desteklediğini yeni farkediyorum. Diğer linktekilerle karşılaştırırken bunu da göz önünde bulundurursunuz.

itiraz ediyorum 2000-2500 liraya alınacak çoğu laptop size 2-3 sene boyunca rahat rahat oyun oynama imkanı verir.

2010 yazında 1800 lira cıvarına hp dibi deli gibi ısınma sorunu olan bi laptop aldım, i7 4gb ram 1 gb ekran kartı 2.6-3.1(boosted) ghz işlemcili, hala oyunlarda zorlanmıyor. biraz ısınma problemi var ama ondan kaçış yok laptopta. en son tom clancy's black splinter cell oyununu yükledim sorunsuz oynuyorum.

öneri olarak ise, herhangi bir markanın 6gb+ ram 2gb+ ekran kartı ama kesinlikle i7 işlemcili bir bilgisayar işinizi görür. i3 kesinlikle işinizi karşılamaz, i5te ise donmalar daha olası çünkü. özellikle asus öneririm, baya ilerdeler çoğu anlamda.

www.bimeks.com.tr
www.bimeks.com.tr
www.bimeks.com.tr
www.bimeks.com.tr
www.bimeks.com.tr

büdüt: deli gibi her oyunu da açar bu pcler. oyunların requirement kısmına bakın bir zahmet, halihazırda 6gb ram isteyen oyunun sayısı bile azken bu özelliklerle oyun mu açamayacağız? abartmayın allasen.

yukarıda verilen lenovo seni 10 yıl bile idare eder. artık oyun gereksinimleri her yıl gıdım gıdım ilerliyor, eskisi gibi değil.

yukarıdaki lenovo'yu alırsan ekstra masraf yaparsın.

8 gb ssd ne la ? windows bile kurulmuyor. ya da başka bir amaç için koydular ben çok yanlış geldim.

ekran kartında ram'e bakmak gibi bir hata yapma sakın. ekran kartının ramine gelene kadar çok daha önemli şeyler var. tamamen aynıdır ekran kartları, sadece birisi 1 gb birisi 2 gb rame sahiptir tamam o zaman 40-50 kağıt ekstradan verilir belki. ama ram en en gereksiz kriter ekran kartında.

normal ram 6+ olsa yeter.

işlemci (en düşük modellerden olmamak kaydıyla) i7 veya üst kalite bir i5

4 bin tlye bile laptop alsan 2-3 yıl götürmez. oyun için laptop almamak lazım

bu arada
birfincankahvedahaisteyenadam verdiği link çok daha mantıklı

Diğer bimeks linktekilerinin hiç biri şu zamanki oyunları bile full de açamaz.

@birfincankahvedahaisteyenadam

ayni modeli kullaniyorum memnunum ama sli destekli olmayan seylerde whea uncorrectable error verebiliyor. driver updateini bekliyoruz. muhtemelen bundandir dendi.

ha bunun haricinde kasa biraz daha kaliteli olabilirdi. ama donanim güzel. ssd kismi sadece back up amacli novo tusuna ithafen. ileride komple ssdye gecilmeli diye düsünüyorum da hybrid seyi ne kadar gecirebilirim bilmiyorum.

yeni olmasinin dezavantaji var bu acidan.

dipnot: ben memnunum aletten simdi yanit atinca bakayim dedim update de gelmis 9 ocakta. kurdum bakalim bir daha o sorunla karsilacak miyim. kasasi da güzel olaydi 10 numara bilgisayardi.

Cevaplar için teşekkürler ,
Siz bu işin ustaları bu başlık altında güzel bir üründe hem fikir olsanız hepinize bira ısmarlarım valla.

Bu arada bütçemi biraz daha yukarı yükseltebilirim.

@wiillii

SSHD hiç kullanmadım. Kendi z580'imde dvd-rw'den kurtuldum. Laptopun kendi hard-diskini optik sürücüye, oluşan boşluğa da ssd'yi taktım. Aynı şeyi bu alette yaparsak slı olmayacak bu seferde :D

oyun, dizi ve film için; www.vatanbilgisayar.com

bütün ekran kartları aynı demek çok saçma. asıl ekran kartında ram en son bakılacak şey. ikisi de 2 gb olup da birbirine kıyasla 2-3 kat daha iyi performans verebilir kartlar. 755m laptoplar için en iyi ekran kartlarından.

SSD hard diski kesinlikle olmalı demiyorsan fiyat ve donanım açısından direk al o lenovoyu sen. uzun zaman idare eder seni.

ben 2 yıl önce aldığım 1300 liralık laptopla bile günümüz oyunlarını çatpat oynayabiliyorum. 3-4 yıl idare etmez diyenlere bakma. 5 yıl rahat rahat kullanırsın. 5 yıldan sonra da en kral laptop bile mutlaka bi sorun çıkarıp çöpe gidiyor.

Age Of Conquerors yani 2.
Saracenleri al fillerle dal :)

age of empires 2 the conquerors. gameranger'da bütün aoe2 serisini oynayabilirsin.

saracende fil ne arar la? farsları al. persians. karşı da çevirsin fillerini hemen.

conquerors aç, iki bira al içiyorsan eğer.

the conquerors yükle. Voobly'den üyelik al lobbylere gir. 2 oyun at zaten hemen vazgeçersin oynamaktan. Drush yiyince aklın başına gelir. single oynayacaksan Teutons ırkını al saracensin develeri indir.

karşına fil ordusu gelirse korkma; bas pikeman'leri, harca hepsini.

2 the conquerors dal gerisini dinleme. age of empires denince akla the conquerors gelir.

online olayına kasma bence fazla. single yürü. iki senaryo oluyor çünkü online'da.

1- 7. dakikada adam milita yolluyor köyüne. sen onlarla uğraşıp gelişemiyorsun adam hep milita yolluyor hem gelişiyor. oyun bitti.

2- "ehe amına koduğum 25. dakika oldu hala feudal yok." diye kıs kıs gülüp çiftçilik oynuyorsun, adam 26. dakikada feudal 28. dakikada castle basıyor (aradaki süre feudal'ın yüklenme süresi. direk basıyor) 3,5-4 dakika sonra da 2 bölük orduyla geliyor.

4. dakikada town center yanına kule diken ya da 17. dakikada senin tarlaların karşısına şato diken pezevenkler de var. adam asker basmadan oyun alıyor. ibneliği bol bi oyun ecof.

bir ara hep beraber atsak ya

Steam'den oynayan varsa ulaşsın bana rush olayına tamamen karşıyım.

voobly candır, oynamak istersen new player lobbyden başla. ama steamden indiriyosan oynayamazsın :/

ben ailem disinda hicbir seyi ozlememistim 2 yil boyunca. yeme icme de dahil. gittigim yer fairfax, virginia.

(bkz: yurtdışındayken en çok özlenen şeyler)
Kişisel olarak ayran. En çok ayran.

yeme/içme öncelikli. bi de akdeniz sahillerini özlüyorum.

ilk yeme içmeyi özlüyorum. almanya ve belçika'da da yaşadım bi süre ama her ne kadar türk market bakkal çakkal olsa da, bi eminönü balık ekmek, bi arabada nohutlu tavuklu pilav, bi midye dolma falan yok hiçbi yerde.

sonra türkiye'deki kuralsızlıktan doğan bi hayat pratikliği var. mesela abd'de gözüm kızarmıştı doktora gitmiştim, iltihap kaptığı 150 metreden belliydi yani. ama antibiyotikli damla yazana kadar 30 kere götürüp getirdi beni. antibiyotik yazmamak için baya direndi adam yani. bizde olsa belki doktora bile gitmeme gerek kalmaz eczaneye gösterir hallederdim hemen. ha bu iyi bir şey mi? kesinlikle değil. ama insan buna alışmışken başka türlüsüne biraz zor ayak uyduruyor.

bunlardan başka da bir şey gelmiyor aklıma. geri kalan hiçbir şeyi özlemedim sanırım.

ek: bi de iklim ya. gittiğim yerler hep soğuk yerlerdi. ben -20'de otururken bir bakıyordum istanbul'da hava 15 dereceymiş. o zaman bi özleniyordu havası.

türk insanını sevmiyorum. sevdiğim de yoksa bağlayan bir sebep yok demektir. netim bu konuda.

ama olum, anğara bebesiyiz biz. angara değil, anğara. sosyal medyanın çıkarttığı bir şey angara. neyse.

açıkçası yağmur yağarken iki mont üst üste giyip kapşonu kafama çekip coldplay dinleyerek karanfil-sakarya arası önüme baka baka yürümeyi gerçekten çok özlerim. güven park'ta 143'ün durağında elimi dışarı uzatıp ne kadar yağıyor diye bakmayı, arkadaşımın yüzüne öyle vurmayı.

cidden özlerim bunları.

İnsanını çok özlerim. Bakkal Hami amca kafası yani. Türk kızını. Yeme içme ve sahillerini. İklimini. Her şeyini özlüyorum amk yerinin. Sikeyim böyle işi.

-yemek olayini ozluyordum basta, lakin insan kafaya koyunca her seyi yapabiliyormus. baklava bile yaptim, o kadar!
-onun disinda angara sokaklarinda dolanmayi ozluyorum, yuksel'de banklara oturup geleni geceni seyretmek vs vs. zazazaraeta +1.
- devlet dairesi muamelesini hic ozlemedim. her sey duzenli bulundugum yerde, nerede ne yapman gerektigini, hangi belgelerle isini halledecegini biliyorsun.

2 yildir araliksiz olarak yurtdisindayim.
sicacik yumusacik pogaca+ayran kesinlikle en buyuk ozlemim.
bazen, oturdugum yere 30 dakika uzaklikta turk kasabasina kacamaklar yapiyorum ama benim bunu HER GUN almam lazim arkadas!

cok az turk goruyorum, babam haric kimseyle konusmuyorum, ya da cok cok nadiren. 2 yili gecti. en cok ozledigim seyler:
tahinli corek
gevrek ayran
pinar beyaz
sekerpare
yaprak sarma, biber dolma
yesil biber
tarihi pastaneler
cesitli ev borekleri-pirasalisindan patlicanlisina
nadiren uzun otobus yolculuklarimi ozluyorum
bogazi ozluyorum
taksi sonra, cok ozluyorum
kiymali pide
iskender bol tereyagli

Amerika ve Almanya'da yaşadım/yaşıyorum yemeklere duyulan özlem gibi bi özlem yok ya.

Bakın Almanya diyorum dünyada belki en rahat yaşanabilecek yerlerden biridir bu anlamda. her köşe başında dönerci var ama yaptıkları dönerden başka herşeye benziyor. Türk mahallesinde Kocaman Türk restoranına gidiyorsun cuma akşamı, bugün lahmacun çıkarmıyoruz diyor, mavi ekran veriyorsun falan. Düşünsene Türkiye'de lokantaya gidiyorsun ve bugün lahmacun çıkarmıyoruz diyorlar, orayı yıkarlar.

Tabii ben en çok Adıyaman çiğköftecisini özlüyorum gelince çiğköfte diyeti yapıcam.

Onun dışında günlük hayattaki kural rahatlığını, hayatın 8 de bitmemesini hatta trafiğini bile özlüyor insan. Boş yolda 50 km geçmeyen insanları gördükçe sinir krizi geçiresin geliyor falan.

Of amma dolmuşum ulen.

bi kaç arkadaş
sivri yeşil biber kokusu
tel şehriye çorbası

başka bi şey yok. ama bu sayılmaz çünkü ne arasam var burda.

(bkz: gündüz vassaf)
www.radikal.com.tr

sevgilimle benim de emin olduğumuz tek şey çocuk çok büyük yük. hele günümüzde parasını çalışarak kazanan bir insansan.

ilk zamanları çok sevimli tatlı, sonra süper yaramaz bir şey oluyorlar, ilkokula gidince duruluyorlar evde biraz, o zamanları da az yorucu değil tabii, sonra bir ergenlik ki sorma gitsin hele lise yılları falan kazandığın paranın yarısı ona bile gidebilir tabii kazandığın paraya göre de değişir.

gereksiz yani bütün gelirle hayatı yaşamak bana çok daha cazip geliyor.

hayir, bu kararinizda yalniz da degilsiniz:

www.huffingtonpost.com

sizin gibi güzel insanlar çocuk sahibi olmuyor.

elalemin götünün kılı, götündeki kıl sayısı kadar çocuk yapıyor.

adam boşuna 2023'ü hedef göstermiyor. o tarihte siz hala ikiyken, adamın göt kılları orman oluyor.

hayattaki amaç sevdiğin insanla mutlu olmak olmalıdır bence. çocuk şart dğeil, neden şart olsun. bibribirinze, hayatlarınıza, yapmak istediklerinize daha rahat vakit harcarsınız işte. zaten sevgiline olan anlayışlı yaklaşımına bakılırsa siz beraber mutlu olursunuz gibi geldi bana.

sistem enkazı, kendi kendine çok ağır çıkarımlar yapmışsın. yalnız kalmak sadece yaşlılara mahsus bir şey değildir. ayrıca yaşlansam ve çocuğum olsa onun bana bakmasını istemem. ne kadar gelişigüzel tespitler yapmışsın.

bana göre değil, başkasına göre öyle. sizin ne düşündüğünüz önemli.

millet sorabilir kaç yıllık evliler çocukları yok bla bla.
siz çocuk istiyorsanız da başta şimdi kısır olduğunu öğrenince vazgeçiyorsanız ileride belki bu durum kafanızı kurcalayabilir, sizi üzebilir.
dramatikleştirirseniz ortak bir varlığınız olmaz, sizden dünyaya kalacak bir miras olmaz, aşkınızın meyvesi olmaz vs.

bana kalırsa çocuk zorunlu değil tabi.

Kesinlikle zaruret değildir. Geçti artık "dünyaya bir iz bırakayım, soyum sopum devam etsin" dönemleri. Bence kesinlikle doğru düşünüyorsunuz.

ikinizin düşünüp karar vereceği bir şey sonuçta. bir de çocuk sahibi olmak için başka yöntemler de var. illa hormon tedavileriyle olmasına gerek yok. bu yöntemleri de konuşabilirsiniz.

edit: ikiniz de istemiyorsunuz demişsiniz. hormon tedavisi neden oluyor o zaman? başka durumlar da mı var?

ermanen, bizim için tek yol tüp bebek veya evlat edinmek. tüp bebeğin olmama ihtimali de çok yüksek. evlat edinmeye pek sıcak bakmıyoruz çocuğun karşılaşabileceği sorunlar yüzünden. böyle yani durum.

Çocuk sahibi olmak isteyenlere saygı duyuyorum elbette ama ben de gereksiz görüyorum. Ben de 26 yaşındayım. 9 aylık bir yeğenim var onun dışında çocuklara son derece ilgisizim, bir çocuğu dünyaya getirip iyi bir insan olmasını amaçlayıp büyütmeye, ona güzel şartlar sağlamaya çalışacağım peki sonra? Sonrasının cevabını bulamadıkça da çocuk yapmanın anlamsız olduğuna inanmaya devam edeceğim. İstemek de istememek de kendi içinde bencillik barındıran şeyler ama sanırım anne olmadan daha mutlu bir insan olabilirim.

yapma volkan, beni annem 30 yaşında doğurmuş hiçbir şekilde anneanne falan olmadı, şaka mısın?

Katılmadığım nokta şu; elbette ki ikiniz bir ömür boyu mutlu olabilirsiniz, bunun için bir arada olmanız yeterli. ama freebird'un paylastigi yazida da olduğu gibi çocuk istemenin sebepleri hoşuma gitmeyen. Çok çok bencilce geliyor eksiklik hissetmemek, yalniz kalmamak için bir nevi insanin kendini tatmin etmesi için su dünyaya bir çocuk getirmek.. Tepkim buna ve hak verirsiniz saniyorum bu şekilde aciklayinca.

Onun dişinda elbette bir zaruret değildir..

zaruret değildir. ama çocuklar da yatırım aracı vs. değildir.

bence değil. yalnız olmayalım diye çocuk yapıyor herkes. hatta yüzlerce kez duymuşuzdur, "keşke bir çocuk daha olsaydı büyüdü bunlar." diye.

benim şahsi fikrim, kız çocukları çok tatlı laaaağn ! böyle gelcek minicik elini babasının göğsüne koyup yatcak "bapa bapa!" diye bağıra bağıra koşcak bana falan. parçalarım olum ben onu. affetmem. erkek çocuklarının amına koyim. kendimden biliyorum çok boktan oluyorlar.

şükür ki hiçbir zaman çocuğu yatırım aracı olarak görmedim. hayattaki boşluğu tamamlayıcı olarak gördüm sadece. bencilce çocuk sahibi olmak istemem. yalnızlıktan kastım ele ayağa düşme korkusu değil sadece maneviyat eksikliği. sadece bu.

freebird'un paylastigi yazi hayati iyi anlayan bir perspektiften yazilmis.

cocuk sahibi olmamak/olamamak da senin kisisel bir sorunun. bunu yasayacaksin, sonra asmanin bir yontemini bulup geride birakacaksin. cocuk sahibi olmak senin icin neyi ifade ediyor?

cocuk sahibi olmak cok mantiklidir, insan(hayvan) olmanin getirdigi ilk iki durtuden biridir iste. hayatta kal ve cogal..

bu adama da yeterince asiksan ve seviyorsan, onun icin irrasyonel olmayi goze aliyorsan baska kimselerin fikrine ihtiyacin yok.

insan her zaman yapmadiklarindan pisman olur, fakat bence dogrusu secimine guvenmek, arkaya donup bakmamaktir. bunu su yuzden soyluyorum; gecmis icin yapabilecegin bir sey yok bu bir tarafa, secimlerinin de biri otekinden daha "iyi" degil. gorece bir durum yani. kendine guvendigin surece verdigin kararlar sende pismanlik uyandirmayacak.

''Çocuk sahibi olmak zaruret midir?''

Yani öyle bi soru ki. Bana göre hayatın başka bir işlevi yok. Bak bi etrafına... Yegane süregelen şey doğum-ölüm döngüsü. Arada kaç kere üzüldüğün, kaç kişiyle çıktığın, okulun bilmemneyin ne kadar önemsiz... Ben sevdiğin insanı bu yüzden bırak vs demiyorum, bırakmayacaksın da büyük ihtimalle ama ilerde düşüncelerin değişecek.

Ben 27 yaşındayım çoğu arkadaşım bebek severken ben gözlerim dolu dolu izliyorum. Bu içgüdüsel bir şey. Seks gibi, açlık gibi. Engellenemez bir şey. Muhtemelen erkekler böyle hissetmiyordur. Ben sana samimiyetimle yazıyorum bunları. İlerde o, bu eksikliğinden dolayı hep bir eziklik yaşayacak. Yürütmesi zaten zor olan evlilik iyice çıkmaza girecek. Sadece onun sorunu değil senin de sorunun olmuş olacak. Ve hep içini rahatlatacak şeyler duymak isteyeceksin. Hep teselli arayacaksın. Tıpkı bu soruyu sorduğun gibi.

çocuk sahibi olmak gençken bir zaruret değildir ama sonradan olmaya başlayabilir. fakat bu kişiye göre de değişir. çocuk sahibi olan insanlarda gördüğüm şey artık yaşam amaçlarının çocukları olması. her şeyi onlar için yapıyorlar sanki onlar için yaşıyorlar. çocukları,bebekleri söz konusuysa bitmek bilmeyen bir enerjiyle hareket ediyorlar. siz eğer bunun yerini ömrünüz boyu dolduracak yaşam amacını ve enerjisini başka türlü de bulabileceğinize inanıyorsanız elbette zaruret değildir.
ama şunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. yaş aldıkça özellikle kadın olarak daha duygusal düşünecek ve hareket edeceksiniz. o zaman da şansımız varken keşke deneseydik diyebilirsiniz.

yalnız olmaktan korkmamalısın çünkü çocuk senin yalnız olmayacağının garantisi değil. çocuğun sen yaşlandığında yanında olacağının garantisi yok. senin yaşlanacağının bile garantisi yok. şu an yanındaki insanla mutluysan, şu an onunla mutlu ol.

hayatınızı yaşayın boşverin çocuğu falan ya. çocuk kadar gereksiz bir şey mi var şu dünyada? boşa yük, dert, sıkıntı, masraf başka bir şey değil.

comptrol'un paylaştığı yazının yorum yapanları beni hayrete düşürdü.kimisi dünyanın nüfusu çok fazla olduğu için kimisi ekosisteme daha fazla zarar vermemek için çocuk yapmıycaz/yapmıyoruz yazmışlar.
bunlar hangi dünyada yaşıyor??? etraflarında hiç mi kötü insan yok da insan bu kadar da iyi niyetli olabiliyor???(saf demedim) gerçi yanlış söylemiyorlar ama bu dünyada yaşıyor olduklarına üzüldüm:((

o yorumları ben de okudum. değişik bakış açıları var. bence herkes gidip okusun.

bence gereklilik değil. hele ki o çocuğa çok iyi bir hayat sağlayamayacaksan.

Ne guzel dusunuyorsunuz, sirf cocuk sahibi olacaksiniz diye esinizin hormonlarla falan ugrasmasini istemiyorsunuz cogunluk gibi... tebrik ederim sizi oncelikle...

Bence de zaruret degil, kedi alin hatta iki kedi alin kopek alin. Onlar da evlat emin olun. Ya da iki kisi gul gibi yasayip gidersiniz ne olacak...

yaklaşık 7 yıllık evliyim.

çocuk sahibi olmak zorunda değiliz. hiçbir şey için büyük konuşmamalı ama eşim de ben de çocuk sahibi olmayı düşünmüyoruz. hele ki bomboş evde ne yapacaksın falan diyenler olmuş, eşinle vakit geçirmekten bu kadar sıkılıyorsan hiç evlenmemek daha iyidir kanımca.

döngü, içgüdüsel vb. yaklaşımlarda da gözden kaçan önemli bir ayrıntı var. bireysel tercih. her içgüdüne bu kadar kayıtsız şartsız teslim oluyor musun?

ayrıca doğum-ölüm döngüsü var da, aradaki hayatı nereye koyalım? işte bu kısmı senin ve eşinin tercihidir.

çocuk sahibi olmak isteyen insanlar da, istemeyen insanlar da vardır. önemli tek nokta bu istektir. bu isteğin de kişilere göre değişken bedelleri vardır. bunları tartıp karar vermelisiniz.

uzun oldu da, neticede şunu diyorum çocuk taraftarı olanlar size çocuk olsun diyecekler; çocuk istemeyenler de olmasın diyecekler.

bunları boşverin, çocuk siz istiyor musunuz buna karar verin.

Testosteron ile ilgili bir problem varsa yine de tedavi olmalı. Olay sadece kısırlık değil. Düşük testosteron erkek sağlığını bir çok açıdan etkiler.

verecegin karari duygusal eksende degil mantik ekseninde ver.

gelip burada sana `"tabiki zaruret degil caaaaanim" diyenler evlenir evlenmez cocuk yaparlar. toplumun yuzdesine baktigin zaman egitimli/egitimsiz fark etmez bunu rahatlikla gorebilirsin. o kadar basit geliyor ki insanlara bazi seyler, huzurevini bile gayet guzel bir yermis gibi gosteriyorlar insana.

ustune basarak soyluyorum, yalniz kalmamak ve ilerde sana ses seda olacak, sorunlarina hemhal olacak, ducal oldugun dertlerde sana omuz verecek insan istiyorsan evlat sahibi olacaksin. evlenen insanlara bak. neden evleniyorlar sence? ustelik senin kanini canini tasimadigin bir insanla bir omur gecirmeyi vaad ederek evleniyorsun da cocuk sahibi olmak neden zaruret olmasin ki?

cevremde en az 3 tane ornek var 60 yasina kadar cocuk sahibi olmamis insan. hepsi hayatinda bunun eksikligini hissediyor. oyle piyasada delikanli gibi gezip "yalnizim lan ben, yalnizlik kralliktir" demekle olmuyor. hormonlar degisip metabolizma yavaslamaya basladiginda insan maneviyata daha fazla onem veriyor. hayattan giderken arkanda bir seyler biraktigini gormek istiyor. herkes dunyada sanatsal ya da bilimsel urunler birakarak gidemiyor malesef. kimisi icin en buyuk dayanak "evlat"dir. bunlari bilerek hareket ediniz.

kalbinizden geçen doğrudur. ben asla çocuk istemiyorum. sevmiyorum, tahammül de edemiyorum. sevene eyvallah. benim kararım ve yapmayacağım. erkek arkadaşım da ok bu konuda.

Sevgilimle bir yıllık birlikteliğimiz varken kazara hamile kaldım ve evlendik. Zaten düşünüyorduk evlenmeyi ama o kadar apar topar oldu ki.

Şu an iki çocuğumuz var biri 2006 diğeri 2008 doğumlu. Evliliğin o cicim aylarını yaşayamadık pek, hamilelik, aşermeler, doktor muayenehanelerinde geçti o aylar. Ama yine de pişman değiliz.

Yalnız evet çok büyük emek ve özveri istiyor. Çok yorulduğum, bırakıp kaçmak istediğim anlar oldu. Ama şu an güzel herşey.
Kesinlikle ve kesinlikle yalnız kalmayalım, aman yaşlanınca bize baksın mantığıyla yapmadık çocuklarımızı. Zaruret de değil. Evliliğin amacı çocuk değildir ve olmamalıdır da. Önemli olan sizin ne istediğiniz. Toplumun evli çiftlere biçtiği " evli, mutlu, çocuklu" klişesini gerçekleştirmek zorunda değilsiniz.

Gerçek sevgi ve paylaşımı yakalamak zordur ve mutlu bir evlilik de illaki çocuk sahibi olmaktan geçmez. Karşınızdaki insan sizin için doğruysa önemli olan budur. Gerisi teferruat.

insanoğlu hırslıdır ve duygusaldır.Henüz duygularını bastırıp mantığını konuşturacak kadar gelişmedi.Hayat kısa olsaydı çocuksuz hayat düşünülebilir ama hayat uzun.

herhangi bir engeli olmayan insanların, içinde yaşadığımız şu dünyaya bir çocuk getirmeleri bile çoğu zaman mantıksız-bencilce geliyor bana. çocuğa yapılmış bir haksızlık gibi geliyor. (beklenmeyen planlanmayan gebeliklerde kürtaj olunsun vs demek değil bu dediğim)

keşke evlat edinmeyi bir kez daha gözden geçirseniz.

sunu da dusun: cocuga, cocuk yapmali miyim sence? diye soruyorsun. burdakilerin yas ortalamasi 18-25 agirliginda. bence git bi huzur evine ya da dedelerina, amcalarina sor.

arnold, zaten 17 yasindan beri hormon tedavisi goruyor. testislerindeki yetersizlik yeteri kadar hormon urettiremiyor. 3 ayda bir testosteron ignesi vuruluyor. fakat disaridan testosteron almak sperm uretimini direkt sifirliyor. cocuk sahibi olmak icin baska bir tedavi sekli var. ama onun ise yaramama ihtimali de cok buyuk. biyopsi olmasi lazim.

volkan, farkindasin degil mi o cocuklar buyuyecek? cocuk kedi gibi sevilecek varliklar degil. cocuga o gozle bakacagima hic cocuk yapmam daha iyi. bence sirf sevmek icin cocuk yapan varsa hic yapmasin daha iyi.

ya sonucta oyuncak bebek degil ki bu. hayattaki manevi boslugu doldursun diye yaparim cocuk yapacaksam. sonucta nereden baksan en az 20 yil agir sorumluluk biniyor uzerine. herkesin yapabilecegi bir sey degil ki. kendi annemin uzerimdeki basarisizligini gorunce kendi yapacagim cocugun hayatini sorguluyorum ister istemez. mutsuz bir cocuk yapmak istemez kimse.

çocuk sesinden nefret eden arkadaşlarımın bile çocukları olduğunda "hayatta yaptığım en güzel şey" diyorlar. benim yok o yüzden bilemiyorum. Ama senden yaşça ileri olan insanların kesinlikle fikrini almalısın.

size ters gelebilir. benim fikirlerim...

şimdi bence bi insanın "sadece çocuğunun olmadığı" bi durum yoktur. yani bi insanın çocuğu olmuyorsa başka şeyleri de eksiktir. ruhsal biyolojik evrimsel hormonsal davranışsal. ben eşimi seçerken buna dikkat ederdim kız olsam. erkek olsam da mesela düzenli adet görmeyen bi kadın bile bana üçüncü bir cinsiyet gibi, "kadın değil" gibi gelir... burdan çocuğu olmak, üremek falan bunları övüyorum anlaşılmasın. yapmayanlara saygım var. ama yapamayan bence görünürde ve görünmezde sağlıklı değildir. ha sağlıklı olmayan insanları küçümsüyor muyum? hayır ama eş seçiminde ben buna dikkat ederim. kaza sonucu bir kolunu bacağını kaybetmek dediğim eksikliği oluşturmaz ya da evlendiğim kişi felç geçirirse de bu dediğim olmaz. ama evleneceğim insanın sağlıklı olmasını isterim. yani güzellik makyaj ev araba benim için önemli değil. sağlam genler, sağlam vücut demektir, sağlam bir beyin ise sağlam bir ruh demektir. ssağlıklı her insan çocuk ister o da ayrı bi mevzu... ama "sadece çocuk yapabildiği" için çocuk yapmak, bu işi (çocuk yetiştirmeyi) ciddiye almamak, bu işi planlamamak bana da hayvansal bir davranış kalıbı olarak geliyor. "ula bu iş nasıl planlanır?" diyen hayvan arkadaşım, mesela kadın kişisi, doğum kontrol hapı kullanıyorsa, ilacı bıraktıktan bir iki ay sonra hamile kalsın, o aylarda da yumurtlama döneminde seks yapılmasın ya da geri çekmeyle korunulsun. not: ben prezervatife de çok eşliliğe de karşıyım.

çocuk konusuna dönersek, ben ölümlü bir insanın bu hayatta bir çocuğu, bir ailesi olmadan, yani o ölüp gittikten sonra devam edecek bir yaşam bırakmadığı sürece gerçekten mutlu olabileceğine inanmıyorum. not: alkole uyuşturucuya karşıyım, bunlar sahte mutluluk kaynakları. bunları kullanan biri zaten "gerçekten mutluluk" dediğim şeyi anlayamaz. yani anlık neşelenme gibi değil. doğru olanı yapma duygusu. sürekli bir kendini rahat ve huzurlu hissetme hali. işte kendi yüksek değer yargılarınızı sevgi dolu bir aile içerisinde bir sonraki kuşaklara aktarmak, mutlu ölmenin tek yoludur. çocuklarım bana yaşlanınca bakarlar diye düşünen ya da biraz büyüsünde işlerimde yardımcı olur şeklinde düşünen insanlar gerçek çocuk sevgisini ne yazık ki hiç tatmamış insanlardır.

kendisi başarılı mutlu olan biri için geriye tek bir amaç kalır hayatta, çocuklarının başarılı olduğunu görmek. bu hem çok zor hem de çok kolay bir şeydir. yani çocuğun beynini organlarını siz oluşturmuyorsunuz, bunlar işin mucize kısmı. çoğu şey zaten kendiliğinden oluyor. işin zor olan kısmı, anne baba olarak iradenize hakim olmak. erkek, çocuğu yapacakları zaman 1-2 ay öncesinden sigarayı bırakıp iyi beslenip spor yapacak. kadın da hamiliği boyunca çok dikkat edecek. öyle hemen midem bulanıyor diye bulantı hapını 3er 4er yutmayacak. ay ben doğum sancısı çekemem deyip kendini bayılttıranlar, bel bölgesinden aşağısını uyuşturtanlar da bence yanlış yapıyor. her şey olması gerektiği gibi olacak. kimse sıkıntı çekmeden kucağına verilmiş bir bebeği hayatı pahasına savunmaz. sıkıntısız bi şekilde sahip olunan bebek korkarım ki büyüme döneminde fazla ciddiye alınamıyor. eğitimi önemsenmiyor. kendi halinelie terkediliyor. siz mesela hiç 9 ay boyunca bir şeye uğraştınız mı? diyelimki üniversitede 3. sınıfı final dahil 85 ortalama ile bitirdiniz. sonra size deseler ki, olamdı bir daha yine 3. sınıfı okuyacaksın... ne yaparsınız? ortalığı dağıtmaz mısın dava açmaz mısın? işte bebek ölümleri bundan 10bin kat daha acı bir durumdur, hastalıklar, sakatlar... damak dudak yarıkları.. ameliyatlar enfeksiyonlar, hiperaktif çocuklar, zihinsel engelliler vs vs.. işte sağlıklı bir çocuk mucizedir... ay çok uzadı yazının sonunu bağlayamayacam...

yapabiliyorken yapmazsanız, 55 yaşınıza geldiğinizde pişman olacağınıza yemin ederim.

bilgisayarim/ sag klik/ aygit yoneticisi/ klavye / sag klik / devre disi birak.

suan windows kullanmiyorum, bu sekilde devre disi kalabilir.

@gerenkyok dediğin gibi yaptım ama, bilgisayarı her açtığımda klavyenin de çalıştığını görüyorum kaldır dememe rağmen.

donanımsal olarak açıp jakı söküp geri kapatabilirsin. kesin çözüm.

zikirmatik

www.sanalpazar.com

tesbih cekmek icin kullanilabiliyor.

ben onları şeker hastalığını kontrol için zannetmiştim.zikirmatikmiş.yarışıyorlarmı anlamıyorum.alet lag yaparsa ne olacak hiç düşünen var mı

@enginornek,

lag falan yok içinde acayip sikindirik bir devre var, bastıkça tek tek artıyor sayı. 4 basamaklı. bir de küçük bir tuş var ona basınca da 0 oluyor. en azından bize zorla sattıkları böyleydi.

evet yarışıyorlar bu arada. :)

yürüyerek gidebilirsin. saat 5te kapanır.

arkadaşlar şaka mı yapıyorsunuz yürüyerek ya da taksiyle gidebileceğimi ben de biliyorum nasıl gidicem yol tarifi istiyorum. yürüyerek git yazmışlar. çok zekisiniz aq.

otelden çıktığınzda solunuza dönün ve yürümeye başlayın.
akay kavşağına (araçlar için alt geçidin olduğu yer) gelince yine sola dönüp bulvara çıkın.
bulvara geldiğinizde sağa dönüp (köşede başbakanlığın taş binasının olduğu yön yani) dümdüz yürümeye başlayın
sırasıyla belçika konsolusluğu, kök çarşısı (meşrutiyet caddesi girişi) önünden geçeceksiniz.
biraz daha ilerleyince önünüze gelecek yani şube.

aga hiçbir şey yapmadan kuzeye gidiyorsun. tahminimce 1 kilometreden biraz az yürüyünce karşına çıkacak.

in pyjamas'ın tarifine küçük bir düzeltme. otelden çıkınca sağa döneceksin. hastaneden çıkmış gibi düşünürsen de sağa.

Periyodik cetveldeki iki element atomunun proton sayıları aynı ise izotop, nötron sayıları aynı ise izoton olur. Elektronları aynı ise izoelektronik olur.

İzobanı bilmiyorum.

khanacademy.org.tr buraya da baktın mı

hidrojen mesela normalde 1 protonu var, hiç nötronu yok. döteryum diye bir şey var, 1 proton 1 nötrona sahip. proton sayıları aynı, nötron sayıları farklı. izoto"P"

helyumun 2 nötronu 2 protonu var. döteryumun 1 protonu 2 nötronu var. nötron sayıları eşit, proton sayıları farklı. farklı elementler yani. izoto"N"

izoelektroniki söylememe gerek yok herhalde. :)

son harflerinden aklında tut. bilerek büyük yazdım.

edit: bu arada arkadaş "iki element atomunun proton sayıları aynı ise izotoptur." demiş de, hiçbir şekilde iki elementin proton sayısı aynı olamaz. aynı elementin farklı nötron sayısına sahip olması lazım. diğer bir deyişle aynı elementin kütle numaraları farklı olanlarına denir.

Tabikide elektrigin icadi.
Ustune tanimam.

Nur icinde yat edisoncum.

donnie darko'da antiseptik deniliyordu
bi de bence kondom

Her şey ateş ve tekerlekle başladı,
Ama elektrik güzel bir buluş katılıyorum.

onların arasından bence alfabe ve kağıt. hemen hemen bütün icatların var olmasını sağlayan şeyler. tabii kendilerinden sonra.

internet

bence islam

mercek/kamera

modern teknolojiden herhangi biri olduğunu düşünmüyorum.. yani daha hiç bir şey yokken bir şeyi var etme hali..

abaküs ve pusula olabilir..

iplik

Insanlar birbirleriyle iletişim kurmayı keşfetmesi

Yok yok vazgectim.
Paranın icadı $)

bulaşık makinesi ve kettle abi.

kettleım var makinem yok, mağdurum ben mağdur.

Transistor. Su anda bilgisayarlarimiz 500 mb falan olurdu herhalde trs. Olmasaydi. Hatta bilgisayarimiz bile olmazdi.

Sonra da c dili diyebilirim. Hala bilgisayarlari analog kullanacaktik yoksa.

aluminyum folyo
bi de ıslak mendil. geçen bir arkadaş grubu tartıştık, bu iki sonuca vardık.

şaka bi yana, icat sayılır ise ateş.
elektrik güzel ama bulunmuş olmasaydı bence dünya daha güzel olurdu.

petrol'un kullanımı da dahil edilebilir bence.

playstation

fotokopi makinası ya da matbaa bence.
bilgi çağı başladı lan avrupada, fransız ihtilali neden oldu sanıyosunuz? bunlar hep matbaa.

Viagra :) Valla ben söylemiyorum doktorlar söylüyor. Ama kaç erkeğin hayatı kurtulmuştur bir düşünün. Artık erkekler yetmişlerinde bile "bunga bunga party" verebiliyor o derece yani!

Pipet.

telefon
televizyon
internet.

dünyayı değiştirdi bunlar.

Yanlış yapmışsın. Senin üstünün üstü senin üstünü tutar her zaman. Yani zararlı sen çıkarsın.

Mobbing konularına hakim bir avukat edin ve neler yapabileceğinize bir bakın. Mobbing kanunen bir suçtur.

Yarın istifanı isteyebilirler. İstifa etme, seni kovsunlar. Attığın mailden dolayı ihbarsız ve tazminatsız seni kovabiliriz deseler dahi avukatına danışmadan bir şeye imza atma.

sekreter arayıp "seninle görüşmek istiyorlar" dediyse 2 durum olabilir.

1- görüşmede mobbing yapanlardan kimse yoksa senden ayrıntılı bir ifade isterler ki bunun önüne geçebilsinler.

2- mobbing yapanlardan biri varsa "aman canım sen yanlış anladın" hikayelerine girerler ve bundan sonra sana dikkatli davranırlar.

ama kovulmazsın.

kovulacak olsaydınız çağırılmazdınız. çünkü CEO'nun vakti çok kıymetlidir. hele öyle bi firmanın CEO'sunun!

bölüm müdürünün ya da size mobbing uygulayan kişinin kellesi daha çok tehlikede gibi hissediyorum...

heyecanlanmayın, abartmayın, uzatmayın,

mümkünse tarihleriyle ve ennnn çarpıcı örnekleriyle, madde madde serin önüne.

hatta oturun yazın maddeler hâlinde ki, iyi düşünecek zamanınız olsun, bu söylenmeli mi? bu söylenmemeli mi? ayıklamasını yaparken.

herifi ayrıntıya boğmayın sakın!

en çarpıcı, en vurucu örneklerden 3 tane verin ve susun. sorulara da net ve somut cevaplar verin. laf salatası, laf ebeliği yapmayın. abartmayın ve ciddi olun.

unutmayın, herifin vakti çok ama çok kıymetli!

şu an kafam çok iyi olduğu için tam olarak demin yazamadım ama @compadrito +1 diyorum. tam anlatmak istediğim şeyi yazmış.

dert etme yani.

ilk once o departmanda ''neler olup bittigine dair'' kullanacaktir seni, ajan olarak yani. bu yaklasim senden yana kabul gorurse eger ve senden bu konuda verim alabilirse bir müddet senden faydalanacak, bunun karsiliginda gorunmez bir dokunulmazlik zirhin olacak. ve bir muddet sonra sende mobbing uygulamaya baslayacaksin yerini guvende hissetmeye basladiginda.

iş dunyasina hoş geldin.

diger zayıf ihtimal ise ceo'nun seni kovmasi.

ouvv... olaylar, olaylar:)
bence görüşme talebinin kovulma ile alakası yok. kovulacak adamı görüşmeye falan çağırmaz sekreteri. bence seni dinlemek istemiş, sorular soracak vs. yüzleşme yapmaz gibime geliyor.

şimdi kendi şirketimi düşünüyorum, biz de kurumsal sayılırız, aynı şeyi bizim patron da yapardı. her ne kadar onlarla daha eskiden tanışıyor olsa da, beni mutlaka dinlerdi adam... niyetimi anlamak isterdi. öyle bi durum gibi.

Kovmak için CEO çağırıyorsa bir şirkette çalışanı, demek ki CEO çok değer veriyor çalışanlarına :)
O kadar değer veriyorsa da kovmaz böyle bir şeyden dolayı.

Neler olacağını dinlemek isteyecektir. Kimse kolay kolay CEO'suna mail atmaz. Attıracak kadar olaylar olmuş diye düşünmüştür.

CEO üzerinden İK'ya yönlendirilebilirsin. Farklı bir bölüme geçmek için. Bence sana böyle bir olayı haberdar ettiğin için teşekkür edecek ve sana yeni bir pozisyon bulmaları için İK'ya yönlendirecektir.
Müdürün o senin, sever de döver de diye psikopatça bir konuşma yapacağını sanmıyorum.

Görüşmeye hazırlanmanı tavsiye ederim. Diğerlerinin de bahsettiği gibi önceden düşün. Sakin sakin anlatabilirsin istediğini. Sonradan, "şunu da anlatabilirdim unuttum" "keşke şöyle deseydim/demeseydim" diye hayıflanmazsın.

Bir de önerim müdürünün falan kişiliğine girmemeye çalış. Yaptığı somut şeylerden bahset. Yani "çalışılması zor bir insan" dersen, senin çalışamadığını düşünebilir. Ancak somut bir örnek ver, bırak müdürünün "çalışılması zor bir insan olduğunu" o düşünsün. Onun kafasında canlansın düşünce.

Hiyerarşiyi takma kafana.

Bu arada sonucu ne olursa olsun çok iyi yapmışsın.

Bİr de sonucunu yaz lütfen :) Merakli bir topluluğuz biz.

hocam ben bizim patrona mail atmıştım, şirketler grubu, yani türkiye zenginlerinde sayılı sırada, personel müdürü ile bir problemim olmuştu, çok alakasız abzürt şeyler söylemişti, adama resmen sövdüm ana avrat personelin ortasnıda, içerde herkezin ağzı açık kaldı çıktım, gittim amil attım bizim patrona, şimdi uyguladıkları sistemde yanlışlık var, şikayet etsem firmanın tepesine binecekler, buna rağmen hadi etmiyeyim etmiyim yol bulayıp diyip gitmiştim personel müdürünede, mobbing yapmaya kalktı işte ondan sonra sıçtım ağzına bıraktım, mail attım, bizim patron bir silekelemiş personel müdürünü akıllara zarar.ondan sonra işi bıraktım gerçi, fakat 2 ay her gün aradılar, tamam git ne yapıyorsan yap işin bittiği zaman gene gel işe başla diye. olmadı tabi öyle bişey.

kaybedeceğin bişey yok, yen iş görüşmesine neden gittin dediklerinde geçerli bir sebep söylersen, ve firma ile problemli olduğunu söylersen anlayışla karşılayacaklardır. yani haklıysan geri atmanın manası yok.

bende mavi yakalı fakat son derece teknik bir posizyonda çalışıyordum. öyle bir durumum vardı, ikincisi patron bana dönmedi, ama personel müdürne fena dönmüş bayağı bir gülüp eğlenmiştik.

sonuç noldu acep?

www.eksiduyuru.com

merak edenler.

Pozisyona avantaj oynattı fakat swansea iyi değerlendiremedi. o da heralde kendi kendine işin yoksa geriye koş demek istemiş :)

dalessandro +1

şike yapan hakem o kadar bariz belli etmez. ve bu kadar saf/içten yapmaz. :)

yağ yakman gerekiyor. sadece kolumdan inceleyim, sadece göbekten inceleyim gibi şeyler yapamıyoruz malesef. Kardiyovasküler aktivitelerle vücudumuzdaki yağı yaktığımız zaman, zaten nerede toplanmışsa oradan gidiyor önce. göbek, kalça, kollar vs. nerede varsa artık. kol egzersizi yaparsan, kolundaki kasları canlandırırsın, ama o yağ hala orada kalır. küçük ağırlıklı bir dambılla, 15 tekrarlı setler yaparak kol egzersizleri yaparak, kas hacmi kazanmaktan ziyade kollarının şeklini güzelleştirmeye yönelik çalışmış olursun. ama önce yağ yakmaya çalış. koş, bisiklet sür vs.

Bölgesel yağ yakımı diye bir şey yok. Kollarını inceltmekle ilgili nette okudukların da kolpa. Diyet yaparsın, kilo verdikçe kollarından da incelirsin.

bölgesel yağ yakımı yoksa bölgesel niye kilo alıyorum o zaman adaletsizliğin daniskası. vücudumla ilgili problemim yok ki. kollarımla ilgili var resmen.hiç yakışmıyorlar bedenime :(

Kadınlarda koldan yağlanma yaygın. Orada depoladıysan oradan yakacaksın demektir. Diyete asıl.

arnold ve futbolcu abiler kızmasın şimdi ama ben orta sertlikteki pilates bandıyla kol egzersizleri yaparak biraz sıkılaştırdığımı düşünüyorum:( daha ince gözüküyorlar.www.ysmcafe.com 1 ve 4. hareket.

vğcudunun yağ oranını azaltacaksın. göbeğimdeki yağlar dursun ama popomdakiler erisin vs. yok öyle.

En son nerede depoladiysan ilk orası yakilir. Ve tam tersi. Eger kolunda hep yaglanma oluyorsa eeen son orasi gider.

merak ettiğim için soruyorum, bu kampanyalarda "ekşi sözlük" yazılmasının amacı nedir ? inci'de de "panpalar mutlaka inci yazıyoruz !!!!!" demişler. gövde gösterisi mi ?

hayır hesap genel bi hesap olduğundan ekşi sözlük yazılması tamamen yasal bi sorunla karşılaşıldığında bi belirteç olması açısından.

kokulu bi peynir al ortasını aç poşetle içine koy sora kestiğin parçayı geri kapat. o peynir zaten çok kötü kokuyor anlamazlar heralde bu yolla türkiyeye getirenler duydum.

köpek biniyosa peynir falan tutmaz. iş şansına kalmış
bi de alman polisi "aman abi" falan dinlemez

@ ekaterinaq +1

kahve, peynir, şampuan. bu 3'ünden biriyle aynı yere koyabilirsen temas etmeyecek şekilde rahatça götürebilirsin.

trenlere köpekle binen polis her ülkede var. ben avrupada her yerden her yere her şeyi götürdüm hiçbir şey olmadı. danimarkada otuma karışmadılar mesela. 10bin yuro nakit var mı dedi ben de hepinizde var mı toplam diye sordum birinin eline cüzdanı verdim güldü hepsi.

Benim duyduğum kadarıyla Hollanda'dan gelen birçok trene biniyomuş Alman polisi kontrol amaçlı. Ben olsam riske girmezdim.

o köpekler utanmasa midendeki weed'in kokusunu bile alır. zorlama.

sakın saklamaya kalkma ceza alacaksan bile misli ile alırsın 1gr için. yakalanırsan valla bilmiyordum de, en azından daha az ceza alır, saklarsan siki tutarsın.

öyle peynirle falan köpeği kandıramazsın, hepsini geçtim, eğer elinle dokunduysan veya yakın zamanda takıldıysan zaten direk sana gelir hayvan.

unutmayalım gençler, bu yolculuk trenle olacak.

1 gram cok kucuk bir miktar, Almanya'nin kanunlari eyaletten eyalete degisiyor ama o kadar icin 99% sorun cikarmazlar. Eger olursa da zaten tutuklanmazsiniz, ama otu elinizden alabilirler. Mesela Berlin'de 15 grama kadar sorunsuz tasiyabilirsiniz. Almanya'da hangi sehire gittiginizi bilmedigim icin, ne kadar ot tasimaya izin verirler bilmiyorum. Ama kuzey guneye gore daha acik. Isterseniz siz kendi rotanizdaki eyaletlerin kanunlarina bakin ve burada bilmeden sallayanlari siklemeyin.

hocam bir gram nedir ya, tüket geç, ne taşıyon ki?

ya hocam çok kasma. öyle peynirdi meynirdi boşver.

sen bin trene otunla. ulaşabildiğin kolay bi yerde olsun. baktın polisler kontrolde köpeklerle, salla gitsin arkaya/öne bi yere. senden uzak ve üzerinde olmasın yeter.

hadi bu kadar fantazi yapamam diyorsan, trende bi yere koy (wc, köşe bucak vs.) inmeden al.

1 gram için treni kapatıp herkesi sorgulayacak halleri yok.

ha bence tüm bunlara değmez. sen iç otunu öyle bin trene :) daha güzel olur.

alman polisini ve sırf türkiyede hava limanlarında uygulanan kontrolü hesaba katmazsak, neden olmasın, tren konusunda çok bir bilgim yok fakat anlatayım yine de, belki azıcık bi işine yarar.

şöyle bir durum var, türkiye'de(bak türkiye diyorum) bile kaydırmalı dalgaya(ismi aklıma gelmedi şimdi) koyduktan sonra valizlerini önce alman kurtlarının(öhm) kontrolüne sunarlar, bu hayvan öyle mükemmel bir yaratıktır ki 0 hata payı bırakır, burnu o kadar sağlam koku alır.

narkotik köpekleri adem oğlunun hayallerine bile sığmayacak bir algı geliştirmiştir

sen istersen o poşetin içine milyonlarca koku salan şey koy, bu mükemmel hayvan o kokuları saniyeler içinde teker teker ayırt edip senin valizindeki 1 gram otun kokusunu yakalar ve bunu sahibine bildirir.

bana sorarsan hiç bulaşma, tertemiz tüket malzemeni, almanyada gettolarda illaki bulursun, tipin eğer çok 'türk' değilse.

ayrıca şunu unutma, almanyaya 1 gram değil, 1 miligram ot bile sokmaya çalışsan, sırf türk olduğun için 'uyuşturucu taciri' olarak yargılanırsın, kimse de sesini duymaz.

yine de çok önemliyse bu senin için, 'brotha b'nin dediklerine kulak ver, en ufak bir şüphede kendi üzerinden çıkar otu, siksen kanıtlayamazlar türkiyedeki gibi karambole işlemiyor kanun doçlandda.

sorun yok merak etme.

Bilin diye söylüyorum gençler, hiçbir sorun çıkmadan getirdim, şimdi tüttürüyorum, yardım etmeye çalışanlara en içten teşekkürlerimi ilettim.

hadi geçmiş olsun

evet, eder.

evet.

Önce indirilen dosyayı (indirdiğin yere kadar olan kısmı) kontrol eder sonra kaldığı yerden devam eder..

Internet gidince devam eder. Fakat durum ani elektrik kesintisi olursa devam etmeyebilir.

hdd'ye kaydederek gidiyor. o yüzden hdd'ye bir şey olmazsa (ani bir elektrik kesintisi yüzünden silinme gibi) kesinlikle devam eder. kontrol edip devam ediyor, bu yüzden mesela yarısı inmiş dosyayı alıp "hacı dosyam burada benim." dersen kontrol edip o dosyanın üstüne devam eder.

annesiyle her kavuşuşunda demen lazim evirince.

işteş oluyor yalnız o. etken değil.

pek dogru sayilmaz, nedeni de su: kavus- kok halinde.

mesela gel- icin kullanalim: her gelinde seker getirirdi. oldu mu? olmadi. gelisinde dememiz lazimdi, -is, -us fiilimsisini kullanarak.

bu durumda, annesiyle her kavususunda agliyordu olmasi lazim. burda mesela kavustugunda denebilir, ya da baska bir fiil kullanilabilir. karsilasmasinda, karsilastiginda, bulutugunda vb.

istes fiillerle fiilimsi eki ayni sesi verince yanyana pek hos durmuyor, onu da kabul ediyorum.

başka bir fiille daha iyi kavrayabilirsin belki.

vurmak fiilini ele alalım: etken, işteş değil

topa her vuruşunda yüreğimiz hopladı


vuruşmak fiilini ele alalım bir de: işteş

kovboyların vuruşmasında adalet yoktur


yani kavuşunda dediğinde, kavuşmaktan değil de kavmak gibi bir fiilden gelmesi gerekiyor ki böyle bir fiilimiz yok zannediyorum. en azından vermek istediğin anlamı karşılamıyor.

sorma dostum, seninki kadar geniş olmasa da benim de 300 gb'a yakın bir arşivim vardı. üstelik buna ek olarak full hd full konser videoları vs. de vardı. çok araştırdım ankara'da, 50 gb 50 lira isteyenler dışında hiçbir yer bulamadım. onlar da inanılmaz düzensiz, tag yok albüm kapağı var yok albüm sanatçısında WwW.NefeSs.CoM falan yazıyor.

torrent dosyalarını indirip odtüde okuyan bir öğrenciye verip "2 ay sonra alıcam indir bunları yurtta, 100 kağıt fişekleyeyim." demekten başka çare yok gibi. :)

fizik harbi iyi ama yuzu pek guzel degil. tipim degil.

edit: @mahone kiz profilini halka acmis. belli ki moedllik yapiyor ve bu fotograflarin gorunmesini istiyor zaten, bir nevi portfolyo. bir sakinca yok bence.

ben de pek beğenmedim, yani benim tipim değil o yüzden muhtemelen.

güzel ayrı, çekici ayrı. bu güzel. best model'ların zaten çekici bir tarafını daha ben görmedim. ama şeklen perfect dna'a yakın gibi işte.

deyıl ama seksi.

ünlüymüş zaten sanırım tamam pardon. yüzü çok çirkin.

yüz olarak kötü gözleri güzel sadece fizik ise ehh yani.

fiziği iyi de yüzde iş yok. garip bi yüz yapısı var. beğenmedim ben.

ben güzel de bulmadım seksi de. yüz güzelliği olmadığı için fiziğiyle ilgilenmiyom.

fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net

öehhh bu ne lan

kemik yapisi kotu sanki. "flat" derdim sanirim. onun disinda cekici muhtemelen (erkekler icin).

facebookum yok o yuzden tek foto uzerinden bu yorumu yaptim, taslamayin.

Kız aşırı çirkin. Sadece "yağ fazlalığı olmadığı", ince olduğu için güzel/seksi geliyor göze. Ama fotoğraf makinesi, kıyafet, poz, makyaj, ışık vs derken bu resmen bir aldatmaca. Yoksa aşırı erkeksi ve itici bir tip. Ayrıca fit de değil; "aşırı zayıf" kategorisinde.
Benim gözümde kızın sıkı/fit olanı makbul; bir deri bir kemik olanı değil. Surata zaten hiç girmiyorum.

fena değil, niyetine bağlı :D

fiziken de öyle ahım şahım bişey değil abartılmış bir balondur diyorum

kimse de demiyor ki bu fotoğraflarda eşşek gibi fotoşop var. fotoşoplu haline 6/10 veririm. fotoşopsuzu en az iki puan daha aşağı.

büdüt: bir daha düşündüm, puan bile vermiyorum lan.

bence güzel değil. net olarak.

Iten bisi var ama tam kestiremedim, dudak mi goz mu yanak mi ? Kaslari allah yoluna, erkek kasi gibi, burunda da bise var da bilemedim
## buldum, burnunun ucu dusuk, ondan bi cins duruyor

Gerci benim facebookum yok bi profil fotosunu gordum. Belki bu pozu bi denisiktir.

değil.

güzel de değil seksi de değil. bu ne lan midem bulandı.

bir daha kendi burnuma bok atmayacağım. şükür namazı kılmaya gidiyorum allahım çok şükür.
bknz : www.facebook.com

güzel sayılabilir dicektim ama bu ney lan :( bknz :www.facebook.com

fiziği bile mükemmel değil ince olan güzeldir mantığından öyle geliyor olabilir ama yüzü cidden erkek gibi hani böyle 1 gram sevimli olamaz mı ya.

fizik ortalamaya göre gayet güzel ama spora ihtiyacı var.

fizik iyi yüz vasat.

hiç güzel değil. ne makyaj ne shop kurtarabilmiş.

güzelden ziyade seksi bence

Ayol ne guzeli, dupeduz cirkin bu

Model için kötü. Günlük hayat için yüz fena, vücut fena değil.

iyi yıllar. hocam steam'de enpara geçiyor mu bilmiyorum ama geçiyorsa en iyi alternatif o.

steamde paypal geçiyor. paypalda da debit yani bankamatik kartı. aynen öyle aldım ben her şeyi.

Sanal kart muhabbeti vardı ama ne bilmiyorum. Boşver kredi kartı çıkarttır. Bonus falan da kazanırsın.

aradığın şey tam olarak ininal, yok sarmadı dersen paybyme var ama sistemi birebir aynı mı bilmiyorum. temel mantığı aynı ama.

kızamık, kızıl gibi şeyler olmasın sakın?

kizildan korktum valla. dilim beyaz degil ama bu kirmizi seyler yayilmaya basladi.

freekara hayir

alerjiye benzemiyor değil.

Doktora git tabi ama fikren hormon dengenle ilgisi olabilir derim . Ben cikolataya abandigimda direkt boynumda kizarikliklar cikiyor

dr gittim arkadaslar su cicegi cikariyomusum sagolun hepiniz

ben torrent ten indirdim yeni, cdsiz misler gibi çalşıyor. deneyebilirsin:)

crack eksik %99

deamon tools'la cd ihtiyacı çözülür efendim.